KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen kulihvani »

KEMuLLAH’ta ve RELULLAH’ta MELEKLER
sallallahualeyhi vesellem.


Resim


DEVRÂNın DEHRi BURSAmda,
NÂZ-NİYÂZ NEHRi BURSAmda,
==>KUL İHVÂNİ MELÂMîyemm,
ERERNLER ŞEHRi=->BURSAmda!.


Resim

KÂİmen KUNUTLa KULLuk,
KORKUsuz UMUTLa KULLuk!.
BAŞ-AYAksız-YERsiz-YURtsuz,
RÜZGÂRLa=>BULUTLa KULLuk!.


Resim

KULLuk ÖZün==>ASLı=>DUÂ,
İMÂN<->AMEL=>fASLı=>DUÂ,
Zü’L-MELEKütü’L-CEBBERRütü,
NEdEN-nİÇİn=->NASLı=>DUÂ,
KÜLLî ŞEYy’in==>hASLı=>DUÂ!.


Resim

CUMÂ CEM’i->MAKSEM-deyİZ,
CÂN-u-CÂNÂNda>CEM’-deyİZ!.
HER ÂN =>NEFSin DENENmesi,
CENNEtte<->CEHENNEM-deyİZ,
AKIL>TERCİHh>MAHREM-deyİZ!.
=>“TÛBÂ=>GUREBÂ!.” DENmesi,
İHVÂNimm=>DOSTLa DEM-deyİZ!.


ZEVK 9488

BEDEN CEM’-DEMİ-n;
EL RIZKı ALALLAH Hak =>YERden-GÖKten==>MİKÂİL-i
NEFiS DEM-DEMİ-n;
KÜLLî NEFSin ZÂİKAsın =>MEVt MAHŞERin==>EZRÂİL-i
KALB ZEM-ZEMİ-n;
RESÛLuLLAH>KELÂMuLLAH=>RUHu’L-KUDDûS CEBRÂİL-i
RÛHun CEM’-CEM’İ-n;
EZEL=>ELESt.. EBED=>BEAS.. =>SIRR-ı SÛRu==>İSRÂFİL-i!..


celle celâlihu..
aleyhumusselâm..


29.11.19 12:48
brsbrsmmm.. maksemcâmimİZ..


=>NİYÂZa=>CÂNÂN NÂZÂRı,
VAR-YOKum=>HALLAÇ ATıLır!
=>BURAsı==>BURSA BÂZÂRı,
=>CÂN ALınır!.=>CÂN SATıLır!.


Resim

KÛN feyeKÛN==>FELEKesi
=>MELEkLerin==>MELEkesi
HER HÜCREnde ZİKRuLLAHLa
=>KAYBOLuR>KALBin Lekesi!.


Resim

DÖNeN ÇARk-ı FELEk NEDir?
MELEke NE?.=>MELEk NEDir?
DOĞuM<->ÖLüM=>MAKİNÂsı,
=>ELEyEN KiM?.=>ELEk NEDir?.


Resim

SADAKAtın SADk u HÂSı AŞKk
==>SAMİMîYyet İHLÂSı AŞKk
HAk-HAYR-SABR-ın HASı AŞKk
=>SELÂMEt MÜNTEHAsı>AŞKk
=>İHVÂNim==>MîM-i MELÂMî
KALB KAZANı->KAFATASı AŞKk!.


Resim

ZamÂN<-VAKit<-ÂN->DEHRinde,
ZITLarın=>ZEMZEM<->ZEHRinde!.
=>dÖRt ÂLEMi ==>TEK-BİR Ettik,
=>BURAsı===>BURSA ŞEHRinde!.


Resim

YUVAm YOKk KÖRdüm MAKSEMde,
AŞKk KOZAm ÖRdüm->MAKSEMde!.
GÜLüm=>GELDi!.>BÜLBÜL OLdum,
CERMÂLİ-n GÖRdüm=>MAKSEMde!.


Resim

==>HADDİni AŞMA!.dAN ANLA!.mak
HAKk YOLun ŞAŞMA!.dAN ANLA!.mak
=>mEN AREFe =>NEFSiN=>RABB’ini
KABINı =>TAŞMA!.dAN=>ANLA!.mak!.



Resim

KÛN!.
feyeKÛN =>RÛH
MELEk =>RÛH=>KALB..
CİNN =>RÛH=>KALB=>NEFS..
İNSÂN =>RÛH=>KALB=>NEFS=>BEDEN..


SÖZün ÖZü Resim Resim

İNSÂN =>RÛH=>KALB=>NEFS=>BEDEN...
CİNN =>RÛH=>KALB=>NEFS..
MELEk =>RÛH=>KALB..
feyeKÛN =>RÛH
KÛN!.



Resim

GELir GEÇer DEM bU DEM’im,
=>SEVinç SIRTInda>ELEMim!.
KUL İHVÂNi =>KIRAt>KITMÎR,
HAKkı YAZ->DURma KALEMim!.
=>HABîBî =>LÜTF-ü-KEREMim!.


CÂNda CÂNÂN CUMÂ CEM’imiz için MESKENet MEKÂNım MAKSEM CÂMimizde DEMLenirken;
CÂN/SiLM AKIL TORBAsı CÂNımızı, MuhaMMedî TEFEKKüR Ettim.
Her NEFSin, ANA RAHMi GÖBek BAĞı/HABLi’L- VERîD HAYyat İPi, Kendi Sağ BİLeği gENişLiğinde ve Rahatça İki AYAĞInı BASArak YÜRÜyeBİLceği KALINLıkta, UZANıp MeZÂR TAŞIna BAĞLıydı..

TOPRAKtan =>TOPRAğa SALL/SILÂ/İ’TİDÂL/SIRAT-ı MÜSTAKîM İPİnde YÜRÜyen bEN CÂN CÂNBÂZının;
SAĞındaki İFRAt ve SOLundaki TEFRİt UÇURUMLarına DÜŞME!.dEN, İMÂN EMNİYyetiyLe AMEL YÜRÜYÜŞünde;
SAĞ OMUZU HİZAsında RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem KILAVUZ İPİ,
SOL OMUZU HİZAsında KELÂMULLAH İPİ FITRATen ve MUTLaka Herkeste ÇEKİLİ idi..
İÇİNde YAŞA!.makta OLduğumuz İmkÂNLa KULLuk İmtihÂNı ÂLEMinde, ANA SORu ve SORun,
Bu ASLî KİMLik/NİCELik ve KİŞİLik/NİTELik YARATıLIş SEBEBİmizi ve SONUÇumuzu;


BİLmeye =>MUHTAÇız,
BULmaya =>MECBURuz,
OLmaya =>ME’MURuz,
YAŞAmaya =>MAHKUMuz!.

SORU ve SORUNum =>ALLAHu zü’L- CELÂL’in DİNİ İSLÂM’ın =>ANA İLKe =>SIRAT-ı MÜSTAKîM İPİnin;
=>BUYURULmasında KELÂMULLAH KILAVUZ İPİ’nin,
=>DUYURULmasında RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem KILAVUZ İPİ’nin,
MURADULLAH =>EMRULLAH =>İLK NOKTASı VAHYuLLAH ve =>CEBRÂİL aleyhisselâm ki =>MELEKLer KİMLer idi..


ResimKONUmuza GİRmeden ÖNce ÖZELLiKle ALAMANyadaki GURBette GÖNüL GÜVERCİNLerimİZLe =>BİZ BİR-İZ=>BİR-Likte HAKk ve HAYR DUÂmızı EDELim..

İNŞÂe ALLAHu TeÂLÂ!.


Resim

ResimMUHAMMEDî MîM DUÂmız..
ResimCÂNda CÂNÂN CeM' CUMÂmız...

RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem ve Kur'ÂN-ı Kerimimizden,
UZAKLaştıkça BAtağa BAtan ve DURmadan BirBirine çamur ATan Tüm İsLâm ÂLeMi için,
Yer yüzünün pek çok yerinde kan ağlayan nice nice mazlumlar-mâsumlar-yaşlılar-bebeler için,
Bütün müslümanlar için, BİZ BİR-İZ yoldaşlarım için ve de DUÂya en çok muhtaç zavallı nefsim için,
şu AZİZ Günde Eşref SAAT UMuduyla cANLarımızın MuhaMMedî MÎM CEM'i vakıt CUMâsında AZAMEtuLLAH ve KUDREtuLLAH’a SIĞINarak GÖNüLden DİLe DÖKtüğüm KULLuk DUÂmıza bütün KÂİNÂT İştirak etsin İnşâe ALLAH!..

ALLAH'ım!.
RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem'in DİLİyLe.:

“Bî Rahmetike Yâ Erhamerrahîmin!.
Bî Rahmetike Yâ Erhamerrahîmin!.
Bî Rahmetike Yâ Erhamerrahîmin!. İrhamnâ!.:

Ey MerhametLiLerin En MerhametLisi!
Ey MerhametLiLerin En MerhametLisi!
Ey MerhametLiLerin En MerhametLisi!. Bize Merhamet Et!. "
diYORum.
GEÇenLerimize, KALanLarımıza ve GELenLerimize RAHMetLer DİLiYORum!.

ALLAH'ım!.
SENin HavLin/potansiyel gücün ve Kuvvetin/el ÂN var OLan Kuvvetin OLmadan biz hiçbir HASENÂTı/İyiLiği, GüzeLLiği, Doğruyu, Hakkı ve Hayrı İŞLeyemeyiz!.
Onun için, RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem'in DİLiyLe.: "VeLâ havLe veLâ kuvvete iLLâ bİLLAHi’L- ALiyyü’L- AZîM!." diye DUÂEDip İZNULLAHı ve AVNiLLAHı DİLiYORuz!.

ALLAH'ım!.
SENin HavLin/potansiyel gücün ve Kuvvetin/eL ÂN var OLan Kuvvetin olmadan biz hiçbir SEYYİÂTtan/kötülük, çirkinlik, eğrilik, bâtıl ve şerden korunamayız.
Onun için, RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem'in DİLiyLe: "VeLâ havLe veLâ kuvvete iLLâ bİLLAHi’l- ALiyyü’l-AZîM!." diye YALVARıp İSMETULLAHa SIĞINıyoruz!.

"ALLAHümme innî eselüke'l-affe ve'l-afiye, fi'd- dinî ve'd- dünyayî ve'l-âhiretî ALLAHümmesturnâ bî Setrike'L- CeMîL.: ALLAH'ım! Şüphesiz ben SENden; Dinimde, Dünyamda ve Âhiretimde Af ve Âfiyet DİLerim!. ALLAH'ım!. Bizi, EL CEMİL celle celâluhu isminle setr et/ört, gizLe, kapat!."

"ALLAHümme İsLâh ÜMMet-i MuhaMMed,
ALLAHümme Ferice an ÜMMet-i MuhaMMed,
ALLAHümme Erham ÜMMet-i MuhaMMed AMMeh
.:

ALLAH'ım!. ÜMMet-i MuhaMMed’i İSLÂH Et!.
ALLAH'ım!. ÜMMet-i MuhaMMed 'e ÇIKış YOLu Ver!.
ALLAH'ım ÜMMet-i MuhaMMed'in UMuMuna/Hepsine MERHAMet Et!.


ALLAH'ım!.
ZÂT-ı ALÎ'yin, KUR'ÂN-I KERÎM'in ve RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem'in Kadrini/değerini, kıymetini BİLemediğimizden doLayı sONsuz ÖZür ve AFfımızı DİLiYORuz!.

ALLAH'ım!.
Razı olacağın KULLuğu ve SENden razı OLmayı, kaLbLerimize İLhâm Et!. İcrâ' sına/Yerine getirmemize İZin ve İnâyet EyLe!. Ve BİZden RAzı OL!.

ALLAH'ım!.
Bizi İLMULLAHta,
HAVFULLAHta,
HAŞYETULLAHta ve,
MUHABBETULLAHta SIDK ve ADL EHLi KIL!.

ALLAH'ım!.
KuLLuk KeMâLâtımızda; MuhaMMedî, Mü'min, MuhLis ve Muhsîn KIL!.
HAKK celle celâluhu ve KuLLarı HaLk iLe OLan MuaMeLeLerimizde SIDDIk ve ÂDİL EYLe!.

ALLAH'ım!.
Yüce Kitabımız KUR'ÂN-KERÎM'imizLe BAĞLarımızı PEKİŞtir;
SAYgıda SIDK ve ADL EHLi KIL!.
Mânâsına, RÛHuna ve SıRRına ERmemizi Nâsib Ve MüYeSser EYLe!
DİNimizde, Dünyamızda, Kabrimizde, Âhiretimizde, Mîzânımızda Ve Cennetimizde;
KELÂMULAH’ını =>NÛRumuz, IŞIğımız, YOLDAŞımız ve ŞEFÂATçımız KIL!.

ALLAH'ım!.
Azîz Efendimiz RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem'e;
SILAmızı SAĞLa!. SUBHANî SALÂVÂt EHLi Et!.
KADR-ü-KIYMetini bu ÂLEMde ANLAyıp ARZU BUYURduğu gibi ÜMMeti OLma ŞEREFİne ULAŞtır!.
ZÂT-i ALÎ'sine MuHABBEtte, HÜRMEtte, HASREtte ve HASBÎ VE HABİBÎ HİZMEtte SIDK ve ADL EHLi EYLe!.
ŞEHÂDet ŞEREFİne ve ŞEFÂAT ŞİFÂsına Şimdi ULAŞtır!.
BİZden =>BİZe =>NAHNU-BİLELiğimizin ARZInı KABUL BUYUR!.
İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

ALLAH'ım!
Bize bahşettiğin Emânet ve Ni'metlerin için Sana sonsuz HAMd-ü-SENÂLar OLsun!.
İLMULLAHça /İLMin kadar çok Yâ RABBenâ!. Yâ RABB'ımız!i

ALLAH'ım!.
RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem'e,
Tüm LETÂİFLerimizin,
GöNüLLeri, DİLLeri ve HâLLeriyle,
İLAHî, KUR'ÂNî, MELEKî ve HABİBî SALÂt-ü-SELÂMLarımızı ARZımızı KABUL BUYUR!.
ÂİLEsine; Azîz ANNELerimize, ERdemLi EVLÂDLarına, EŞsiz EHL-i BEYt'ine, AHDe-VEFÂkâr ASHABIna/sahib çıkanlarına, sahib çıktıklarına ve CÂNı gibi SEVdiği ÜMMetine de CÂNı GÖNÜLden SALÂt-ü-SELÂMLarımızı HAMDimizLe BİRLikte KabuL BUYURmanı DİLERİZ!.

ALLAHu TeÂLÂ YARDIMcımız ve RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem YÂRimiz/SEVgilimiz ve YÂRÂNımız/DOStumuz OLsun!.
İNANdığımız CENNetLerde BULuşuruz!. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

ÂMiN!. Yâ MUÎN!. Yâ RABBenâ!.

Resim

RASÛLuLLAH sallallahu aleyhi ve selleme SALÂVÂT:


Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebiyyi'L- ÜMMîyyi ve aLâ âLihi, Ehİ-i Beytihi ve's- sahbihi ve ÜMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden HâL-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet ve SeLâmetLe İZZet-i İhsÂNınLa=>
=>Her YERde=>Her ÂNda=>Her HÂLde=>Her NEFeste=>HABLi'L- VERîd=>
=>LüBBü'L- LÜBBümüzde
LûTFet => CÂNda CÂNÂNımız İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!..


MuhaMMedi MuHABBEtLerimİZLe!....

Resim
Resim
Ecel7868
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 4
Kayıt: 29 Eki 2019, 17:49

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen Ecel7868 »

‎ ﷻ الله razi olsun Dayi, senin dualarinda olmak sevindirdi
Ellerine emegine yüregine saglik
‎ ﷻ الله güc kuvvet nasip etsin bizede hakkiyla anlamayi nasip etsin Yüce Mevlam ﷻ
Kullanıcı avatarı
Zehra
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 422
Kayıt: 10 Ağu 2007, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen Zehra »

Âmin âmin âmin yâ Muîn!.
Cann kulihvanimmm
Dostum kulihvanimmm
Senin dualarında olmak gerçekten çook sevindirdi bizleri
Allahım kalemine güç bileğine kuvvet versin inşaallah
Ama bizim bir parolamız var
Senin dediğin gibi
El ele
El Allaha
Yürür bizim kervanımız....
El ele verip BiR oldukmu HAKk yoldan HAKk'a gideriz inşaallah
Çünkü BİZ BİR-İZ elhamdülillah..

Cann Dostumuz, babamız Kulihvanimize
Kucak dolusu sevgileeeer....
Resim
Aynur42
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 8
Kayıt: 19 Şub 2019, 22:49

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen Aynur42 »

Âmin inşaAllah Allah sizden razı olsun inşaAllah Hocam..
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen kulihvani »

KEMuLLAH’ta ve RELULLAH’ta MELEKLER..
sallallahualeyhi vesellem..


Resim

O HÂLde EYy
MESKENEt MİSKiNi KUL İHVÂNi
=>LİVECHİLLAH =>SEBÎLiLLAH
=>HASBî-HABİBÎ MuhaMMedî HİZMEt VAKtidir..



أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
Resim---“E lâ lillâhi’d- dînu’l- hâlis (hâlisu), vellezînettehazû min dûnihî evliyâ, mâ na’buduhum illâ li yukarribûnâ ilallâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn (yahtelifûne), innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâr (keffârun).: Dikkat et, Haberin olsun; HÂLİS (katıksız) OLAN DİN yalnızca ALLAH'ındır. O'ndan başka velîler/dostlar edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara (put edindileri her şeye ve fikre) bizi ALLAH'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz/tapıyoruz." Elbette ALLAH, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeyler için onların aralarinda hüküm verir. Gerçekten ALLAH, yalanlayan-yalancı, inkâr edip kâfir olan kimseyi hidâyete erdirmez.” (Zümer 39/3)

وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Resim---“Ve kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûne’d- dînu kulluhu lillâhi, fe inintehev fe innallâhe bimâ ya'melûne basîr (basîrun).: Ve hiçbir fitne kalmayıncaya ve bütün dîn ALLAH için oluncaya kadar, onlarla kıtalde bulunun (savaşın). Eğer onlar (küfürden) vazgeçerlerse o taktirde muhakkak ki ALLAH, yaptığınız şeyleri en iyi görendir.” (Bakara 2/193)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “BEN size GECEsi GÜNDÜZ gibi, apAÇIK bir YOL bıraktım!.” buyurmuştur..
(İbn Mâce, Mukaddime, 43.)

MeLek KeLimesi SöZLükte.: “Haberci, elçi, güç ve kuvvet” anlamlarına gelir..
MeLek KeLimesi TeRim OLarak.: “ALLAH celle celâlihu tarafından yaratılmış, çeşitli şekillerde görülebilen, zor işlere gücü yeten, erkeklik ve dişilikleri olmayan ve ALLAH celle celâlihu’ya itâatten ayrılmayan latîf varlıklar” diye târif edilir. Melekler, duyu organlarımızla idrak edilmeyen, gözle görülmeyen RuhÂNî, NurÂNi ve GAYBî/OLduğu HÂLde GÖZükmeyen VARLıkLardır..
MeLek KeLimesi ZEVk OLarak.: KEVNİyyet LUTFU’nun =>MuhaMMedî NÛR MÂSİVÂsına Mazharîyyetidir..

MeLek.: Nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, masum mahluk..
MeLâike.: Melekler. Nurdan yaratılmış, fıtratları sâfi, makamları sabit ve ma'sum mahluklar..
MeLâike-i Kirâm.: Meleklerin Büyükleri.: Cebrâil, Mikâil, İsrâfil, Azrâil aleyhumusselâm..
MeLekü’L- Bihâr.: Denizlere nezaret eden melek..
MeLekü’L- CibâL.: Dağlara nezâret eden melek..
MeLekü’L- Emtâr.: Yağmurla vazifeli olan melek..
MeLekü’L- Mevt.: İnsanların ruhlarını kabzeden Azrâil aleyhisselâm..
MeLekü’L- Siyânet.: ALLAH'ın emri ile insanları koruyan, muhafaza eden melek..
MeLekü’L- MüekkeL.: Muayyen bir işle tavzif edilmiş melekLer.. Ve Kur'ÂN-ı Kerîm ve Hadis-i Şeriflerde daha pek çok isim verilen melekler vardır..

MeLekût.: Tam bir hâkimiyyetle, Saltanat-ı İlâhiyyenin müessiriyyet ve idâresinin esrarı. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Gaybî Mülkü. Her şeyin kendi mertebesinde, o mertebeye münâsib ruhu, canı, hakikatı. Bir şeyin iç yüzü, iç ciheti. Hükümdarlık. İzzet ve Saltanat. Ruhlar âlemi..

MeLeke.: Fikir kabiliyeti. Zihin kudreti. Düşünme istidadı. Akıldan hâsıl olan fikirler. Her şeyin evveli. İstidad, âdet, Tekrar tekrar yapılan bir iş veya tecrübeden sonra hasıl olan bilgi ve mehâret. Çalışarak mehâret kazanmak. Fıtratında OLanı açığa çıkarma..
MeLekât.: (Meleke. c.) Melekeler. Tecrübe neticesi elde edilen alışılmış bilgiler. İsti'dadlar..
MeLekât-ı Akliyye.: Tecrübe neticesi aklen bilinen kolaylık, tecrübeden doğan bilgililik..
MeLekü’L- Emri.: Bir İŞin kıvamı, hülâsası, ÖZü..
El Kalbü Melekü’l- Cesed.: Kalb bedenin ÖZÜdür..

CÂN.: f. Yaşayış. Diride olan kudret, kuvvet. Hayat cevheri. Madde ilimleri, maddenin; hayat ilimleri (biyolojik ilimler) hayatın ne olduğunu açıklıyamamışlardır. Aslında bunların konusu da madde, hayat ve ruhun kendisi değil, bunların tezâhürleri yani olay haline gelen tesirleridir. Deney ilimlerinin vâzifesi bu olaylar arasındaki ilişkinin değişmeyen tarafını bulmaktır. Bunun ötesinde ilmin söyleyeceği bir sözü yoktur. Buna rağmen bazı kendini bilmez câhiller, ilim adını kötüye kullanarak ilmin sustuğu yerde kendileri konuşuyor ve hayat ve ruhu madde ile açıklamaya kalkışıyorlar. Oysa maddenin de ne olduğunu biliyor değildirler. Biz müslümanlar madde gibi Hayat ve Ruhun da ALLAHu zü’L- CeLÂL'in Kudretinin eserleri olduğunu biliyor, birini diğerinin yerine koymuyoruz. ALLAH celle celâlihu, görünen ve görünmeyen âlemler yaratmıştır. Onun Kudretinin ve Yaratmasının sınırı yoktur. Madde, yarattıklarının sadece bir çeşitidir. Varlığı maddeden ibâret sanmak aklı gözüne inmiş olan akılsızların bâtıl bir inancıdır. Mc: Sevgili, dost..


Resim

MuhaMMedî MÜ’MİN’in İMÂN ÂMENTÜsü.:

Kur'ÂN-ı Kerîmde çeşitli şekillerde ve âyetlerde buyrulan, ve Peygamberimiz aleyhisselâm’ın Hadislerinde duyurulup buyurulan.: "ÂMENTÜ/ “İMÂN ettim" demek olup Ehl-i Sünnet Mezhebi olan MuhaMMedî Mü'minlerin İMÂN esaslarını kısaca toplayan ifâdenin Has İsmi" olarak da adlandırılan TemeL İSLAMÎ BİLDİRİ’ye Beyni ve Kalbi ile İNANıp UYGULAmak her MüslümÂN’a FARZ-ı AYNdır..

Resim

TÜRKÇESİ.:

ÂMENtü bİLLAHİ ve MeLâiketihi, ve Kütübihî ve RûsüLihî ve'l- Yevmi'L- Âhıri ve bi'L- Kaderi, Hayrihî ve Şerrihi minALLAHi TeÂLÂ ve'L- ba'sü ba'de'L- Mevt..
EŞHedü en Lâ İLâhe İLLâ ALLAH ve EŞHedü enne MuhaMMeden Abdühû ve RASÛLühu..


MÂNÂSI.:

Ben, ALLAHu TeÂLÂ'ya, MeLeklerine, KitapLarına, PeygamberLerine, Âhiret Gününe, Kadere ; Hayır ve Şerrin ALLAHu TeÂLÂ'nın yaratmasıyLa OLduğuna inandım. ÖLdükten sonra diriLmek de HAktır. Ben şahâdet ederim ki, ALLAHu TeÂLÂ'dan başka EL İLÂH yoktur. Ve yine ŞEHâdet ederim ki, MuhaMMed aLeyhisseLâm, O'nun KULu ve PEYGAMBERİdir..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen kulihvani »

MELEKLERE İMÂN.:

İsLÂM DİNİnde Müslüman, sayıları bize bildirilmeyen bütün meleklerin varlığına inanması ŞARttır.. MELEKLere inanmamak, dolaylı olarak vahyi, PEYGAMBERi, Peygamberin getirdiği KİTABı ve TEBLİĞ ETTİĞİ DİNİ de inkâr etmek anlamına gelir. Çünkü Dini Hükümler, Peygamberlere MELEK aracılığıyla İNDİRilmiştir..

Meleklere hiçbir irade gücü verilmediği için, onların tek görevi ALLAH celle celâlihu’ya ibâdet etmek ve O'nun emirlerini anında yerine getirmektir. Ateşten yaratılan melekler, ALLAH celle celâlihu’nun dilemesi sonucu, insanlar tarafından görünememe özelliğine sahibtirler. Bu, onların insanları gözetleme ve onları imtihan etme fonksiyonlarına da uygun bir özelliktir. Meleklerin sadece küçük bir bölümü bizlere ismen bildirilmiştir..
Azrâil, Cebrâil, Mikâil ve İsrâfil, dört büyük melek, MeLâike-i Kirâm/Meleklerin Büyükleri olarak anılır. Azrâil aleyhisselâm, ölüm meleği olarak bilinir ve son nefesini verecek kişilerin canını alır. Cebrâil aleyhisselâm peygamberlere mesaj getiren, Mikâil aleyhisselâm yağmur, kar, rüzgar gibi tabiat olaylarını yöneten, İsrâfil aleyhisselâm ise kıyamet günü Sûr denen boruyu üfleyecek olan melektir.

Kiramen Kâtibin, her an her insanın yanından olan, insanların yaptığı olumlu ve olumsuz bütün işleri amel defterine yazan meleklerdir. Ancak bir günah işlendiğinde hemen yazmayıp üç saat beklerler. Günah işleyen kişi bu sûre içinde pişman olup tövbe ederse (ve bu tövbe ALLAH celle celâlihu tarafından kabul görürse) o günahı yazmaz, aksi halde yazarlar. Amel defterinin bir özelliği de, mahşer gününde günahlarına itiraz edenlere bir belge olarak gösterilecek olmasıdır.
Hafaza/Muhafaza Melekleri, insanları görünen ve görünmeyen kazalardan koruyan meleklerdir. İnanan ve inanmayan bütün insanlara yönelik bu koruma fonksiyonu, sadece ALLAH celle celâlihu’nun izni sûresince gerçekleştirilir. ALLAH celle celâlihu’ya âsi olma, ya da ahlâkî düşüklük, içki, zinâ, kul hakkı yeme gibi büyük günahları işleme durumunda bu koruma fonksiyonu kaldırılabilir.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


KEMuLLAH’ta MELEKLER..

Kur'ÂNKerîmde MELEKLERe imânın farz olduğunu ve görevlerini bildiren 98 âyet bulunmaktadır.:

Bakara 2/30,31,34,998,102,161,177,210,248,285; Âl-i İmrân 3/18,39,42,45,80,87,124,125; Nisâ 4/97,136,166,172; En’âm 6/8,9,50,75,93,111,158; A’r’af 7/11,20; Enfâl 8/9,12,50; Hûd 11/12,31;nYûsuf 12/31; Ra’d 13/13,23; Hicr 15/7,8,28,30; Nahl 16/2,28,32,33,49; İsrâ 17/40,61,92,95; Meryem 19/9; TâHâ 20/116; Enbiyâ 21/103; Hacc 22/75; Mü’minûn 23/24,88; Furkân 25/7,22,25; Secde 32/11; Ahzâb 33/43,56; Sebe’ 34/40; Fatır 35/1; Sâffât 37/8,150; Sad 38/69,71,73,75; Fussilet 41/14,30; Şûrâ 42/5; Zuhrûf 43/19,53,60; Muhammed 47/27; Kaf 50/23,24; Necm 53/26,27; Tahrim 66/4; Hâkka 69/17; Meâric 70/4; Müddesir 74/31; Nebe 78/38; Fecr 89/22; Kadir 97/4..


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ وَمَن يَكْفُرْ بِاللّهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً بَعِيدًا
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenû, âminû billâhi ve resûlihî ve’l- kitâbillezî nezzele alâ resûlihî ve’l- kitâbillezî enzele min kabl (kablu). Ve men yekfur billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihî ve’l- yevmi’l- âhıri fe kad dalle dalâlen baîdâ (baîden).: Ey iman edenler, ALLAH'a ve O'nun Resûl'üne ve Resûl'üne indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği Kitab'a îmân edin. Ve kim, ALLAH'ı, MELEKLERini, kitaplarını, resûllerini ve yevmi’l- âhiri (sonraki ahir gününü) inkâr ederse, o taktirde uzak bir dalâletle sapmış olur.” (Nisâ 3/136)

Şu âyet-i Celîlerde de MELEKLERe imân konusuna dikkat çekilir.:

لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُواْ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
Resim---“Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı ve’l- magrıbi ve lâkinne’l- birre men âmene billâhi ve’l- yevmi’l- âhırı ve’l- melâiketi ve’l- kitâbi ven nebiyyîn (nebiyyîne), ve âte’l- mâle alâ hubbihî zevi’l- kurbâ ve’l- yetâmâ ve’l- mesâkîne vebne’s- sebîli, ve’s- sâilîne ve fî’r- rıkâb (rıkâbi), ve ekâme’s- salâte ve âte’z- zekât (zekâte), ve’l- mûfûne bi ahdihim izâ âhed (âhedû), ve’s- sâbirîne fî’l- be’sâi ve’d- darrâi ve hîne’l- be’s (be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humu’l- muttekûn (muttekûne).: Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz (hakiki îmânı yansıtan) BİRR (ebrâr kılacak davranış biçimi) değildir. Lâkin birr, kişinin, ALLAH'a, yevm'il âhire (hidayet gününe, vuslat gününe) MELEKLERe, Kitab'a ve peygamberlere îmân etmesi ve sevdiği maldan, akrabalara (yakınlık sahiblerine) yetimlere, miskinlere (çalışamaz durumda olan ihtiyarlara), yolda kalmış yolculara, isteyen (muhtaçlara), köle ve (kurtulmaları için) esirlere vermesi ve namazı kılması, zekâtı vermesidir. Ve (ALLAH'a ve insanlara) ahd verdikleri zaman ahdlerine vefa edenler (yerine getirenler), zorlukta ve darlıkta ve şiddetli savaş halinde sabredenler, işte onlar sadık olanlardır. İşte onlar muttekilerdir (takva sahibi olanlardır).” (Bakara 2/177)

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِير
Resim---“Âmene’r- resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî ve’l- mu’minûn (mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih (rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih (rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileyke’l- masîr (masîru).: Resûl, RABBinden kendisine indirilene îmân etti ve mü'minler de, hepsi ALLAH'a, O'nun MELEKLERine, kitaplarına ve resûllerine îmân etti. “Biz, O'nun resûlleri arasından (hiç) birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “ışittik ve itaat ettik! Ve RABBimiz, SENin mağfiretini (dileriz). Ve masîr (varış) SANA'dır.” dediler.” (Bakara 2/285)

MELEKLERe inanmayan kişi, bu âyetlerin hükmünü inkâr etmiş olduğu için kâfir olur. Ayrıca Cenab-ı Hakk Kur’ÂN-ı Kerîm’de, MELEKLERe düşman olanları kâfir diye nitelemiş ve öyle kimselerin ALLAH’ın da düşmanı olduğunu vurgulamıştır.:

مَن كَانَ عَدُوًّا لِّلّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَالَ فَإِنَّ اللّهَ عَدُوٌّ لِّلْكَافِرِينَ
Resim---“Men kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun lil kâfirîn(kâfirîne).: Kim, ALLAH'a ve O'nun MELEKLERine ve O'nun resûllerine ve Cebrâil'e ve Mikâil'e düşman oldu ise, o taktirde muhakkak ki ALLAH kâfirlere düşmandır.” (Bakara 2/98)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

KUR'ÂN-I KERÎMde ve HADİS-İŞERFİFLERde,
MELEKLERin ÖZELLİKLERİ ve GÜZELLİKLERi.:


MELEKLER, duyu organlarıyla algılanamayan, gözle görülmeyen, iradeleri sadece hayra ve iyiliğe doğru işleyen ve dolayısıyla ALLAH celle celâlihu’ya kulluk eden ve günah işlemeyen varlıklardır. MELEKLER yemeye ve içmeye ihtiyaç duymazlar. MELEKLER fizik ötesi âleme ait varlıklar olduğundan onların özellikleri akılla da tam olarak anlaşılamaz. Onlar hakkında bilgi kaynağımız KUR'ÂN-I KERÎM vahyi ve Resûlullah sallallahualeyhi vesellem’den bize kadar ulaşan sahih hadislerdir. Bir diğer ifâdeyle bu konudaki bilgi kaynağımız NAKİLdir. MELEK inancı konusunda bu kaynaklarda bulunan bilgilerle yetinilmesi gerekir. MELEKLER konusunda âyet ve hadislerin verdiği bilgilerin dışında fikir yürüterek bir bilgiye ulaşmak da mümkün değildir..

MELEKLERin gözle görülmemesi ve duyu organlarıyla algılanamaması, inkâr edilmeleri için bir gerekçe olamaz. Aynı şekilde akla ve pozitif bilimlere dayanılarak, meleklerin var veya yok olduklarına dair kesin deliller ileri sürmek de mümkün değildir. Çünkü MELEKLER, gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimlerin konusu dışında kalan metafizik/fizik ötesi varlıklardır. Bu durumda konuyla ilgili kesin bilgi veren, mânâsı apaçık âyetler ve hadisler bu husustaki tek bilgi kaynağıdır.
MELEKLERin neyden yaratıldıkları konusunda KUR'ÂN-I KERÎM’de bir bilgi verilmemiştir. Resûlullah sallallahualeyhi vesellem MELEKLERin nurdan yaratıldığını haber vermiştir..


Resim---Resûlullah sallallahualeyhi vesellem.: “MELEKLER nurdan, cinler yalın ateşten, âdem ise “topraktan” yaratıldı.” buyurmuştur.
(Müslim, Zühd, 10; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV. 168.)

KUR'ÂN-I KERÎMde ilgili âyetlerden anlaşıldığına göre melekler, insanlardan önce yaratılmışlardır.
Zirâ,
ALLAHu TeÂLÂ, insanı yaratacağını ve onu yeryüzünde halife (kendisini temsil eden bir varlık) yapacağını MELEKLERe haber vermişti. MELEKLERin sormaları üzerine.:


وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
Resim---“Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne).: Ve Rabbin MELEKLERe: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.” (Bakara 2/30)

1-) MELEKLER NURDAN YARATILMIŞ, NÛRÂNÎ, RÛHÂNÎ ve GAYBî VARLIKLARDIR.:

Yemek, içmek, erkeklik, dişilik, evlenmek, uyumak, yorulmak, usanmak, gençlik, ihtiyarlık gibi insana ait fiil ve özelliklerden uzaktırlar.
İradeleri sadece hayra ve iyiliğe yöneldiğinden nefsâni istekleri de yoktur. Dolayısıyla iştah, şehvet ve hırs gibi duyguları da bulunmaz.

MELEKLER kibirlenmezler, yorulmazlar, usanmazlar.:


وَلَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَنْ عِندَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ
Resim---“Ve lehu men fîs semâvâti vel ard(ardı), ve men indehu lâ yestekbirûne an ıbâdetihî ve lâ yestahsirûn(yestahsirûne).: Semalardaki (göklerdeki) ve arzdaki (yerdeki) bütün kişiler, O'nundur. Ve O'nun katında olan kişiler (huzur namazını kılanlar), O'na ibadet etmekten kibirlenmezler ve onlar yorulmazlar.” (Enbiyâ 21/19)

يُسَبِّحُونَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ
Resim---“Yusebbihûnel leyle ven nehâre lâ yefturûn(yefturûne).: Onlar, gece ve gündüz ara vermeden (Allah'ı) tesbih ederler (daimî zikrin sahibidirler).” (Enbiyâ 21/20)

وَجَعَلُوا الْمَلَائِكَةَ الَّذِينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمَنِ إِنَاثًا أَشَهِدُوا خَلْقَهُمْ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْأَلُونَ
Resim---“Ve cealûl melâiketellezîne hum ibâdur rahmâni inâsâ(inâsen), e şehidû halkahum, setuktebu şehâdetuhum ve yus’elûn(yus’elûne).: Ve Rahmân'ın kulları olan MELEKLERi, dişi saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların şahadetleri yazılacak ve sorgulanacaklar.” (Zuhrûf 43/19)

وَقَالُوا لَوْ شَاء الرَّحْمَنُ مَا عَبَدْنَاهُم مَّا لَهُم بِذَلِكَ مِنْ عِلْمٍ إِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ
Resim---“Ve kâlû lev şâer rahmânu mâ abednâhum, mâ lehum bi zâlike min ilmin in hum illâ yahrusûn(yahrusûne).: Ve (onlar): “Eğer Rahmân dileseydi, biz onlara tapmazdık.” dediler. Onların bu konuda bir ilimleri (bilgileri) yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.” (Zuhrûf 43/20)

فَاسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَ
Resim---“Festeftihim e li rabbikel benâtu ve lehumul benûn(benûne).: Haydi, onlardan fetva (açıklama) iste: "Kızlar Rabbinin de oğlanlar onların mı?" (Sâffât 37/149)

إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنثَى
Resim---“İnnellezîne lâ yu’minûne bil âhireti le yusemmûnel melâikete tesmiyetel unsâ.: Muhakkak ki ahirete (Allah'a ruhunu ulaştırmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar, MELEKLERi mutlaka dişi isimlerle isimlendiriyorlar.” (Necm 53/27)

وَمَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا
Resim---“Ve mâ lehum bihî min ilm(ilmin), in yettebiûne illez zann(zanne), ve innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'â(şey’en).: Ve onların (MELEKLER konusunda) bir ilmi yoktur. Onlar sadece zanna tâbî olurlar. Ve muhakkak ki zan, Hak'tan yana hiçbir şeye fayda sağlamaz.” (Necm 53/28)

2-) MELEKLER ALLAH celle celâlihu’ya İSYÂN ETMEZLER.:

MELEKLER ALLAH celle celâlihu’nun emrinden çıkmaz, asla günah işlemez, hangi iş için yaratılmışlar ise o işi yaparlar. Sürekli ALLAH celle celâlihu’ya itaat ve kullukla meşgul olurlar.:


يَخَافُونَ رَبَّهُم مِّن فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
Resim---“Yehâfûne rabbehum min fevkıhim ve yef’alûne mâ yu’merûn(yu’merûne).: Onlar, onların üstlerindeki (emrinde oldukları) Rab'lerinden korkarlar. Ve emrolundukları şeyleri yaparlar.” (Nahl 16/50)

وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ بَلْ عِبَادٌ مُّكْرَمُونَ
Resim---“Ve kâlûttehazer rahmânu veleden subhâneh(subhânehu), bel ıbâdun mukremûn(mukremûne).: Ve: “Rahmân evlât edindi.” dediler. O, Sübhan'dır (münezzehtir). Hayır, (onlar, kendilerine) ikram edilmiş kullardır.” (Enbiyâ 21/26)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenû kû enfusekum ve ehlîkum nâren vakûduhân nâsu vel hicâretu aleyhâ melâiketun gılâzun şidâdun lâ ya’sûnallâhe mâ emerehum ve yef’alûne mâ yu’merûne.: Ey îman edenler! Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten kendinizi ve ailenizi koruyun. Onun üzerinde çok güçlü ve çok sert (acımasız) MELEKLER vardır. Allah'ın onlara emrettiği şeyde, Allah'a asi olmazlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.” (Tahrim 66/6)

3-) MELEKLER DEVAMLI ALLAH celle celâlihu’ya İBÂDET EDERLER.:

KUR'ÂN-I KERÎM’de MELEKLERin devamlı ALLAH celle celâlihu’ya ibâdet ettiklerini, O’nu tesbih ettiklerini ve O’nu zikrettiklerini bildiren âyetlerden birinde şöyle buyrulmaktadır.:


وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“Ve terel melâikete hâffîne min havlil arşı yusebbihûne bi hamdi rabbihim, ve kudıye beynehum bil hakkı ve kıylel hamdu lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).: Ve görürsün ki, arşın etrafında onu kuşatan MELEKLER, Rab'lerini hamd ile tesbih ederler. Ve onların (cennetliklerin) aralarında hak ile hüküm verildi. Ve (cennetlikler tarafından): "Âlemlerin Rabbine hamdolsun." denildi.” (Zümer 39/75)

4-) MELEKLER KANATLI, SON DERECE SÜRATLİ ve GÜÇLÜ VARLIKLARDIR.:

الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ مَّثْنَى وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاء إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---“Elhamdu lillâhi fâtırıs semâvâti vel ardı câilil melâiketi rusulen ulî ecnihatin mesnâ ve sulâse ve rubâa, yezîdu fîl halkı mâ yeşâu, innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).: Hamd; gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlara sahip MELEKLERi, resûller (elçiler) kılan Allah'a aittir. Yaratmada dilediğini arttırır. Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir.” (Fâtır 35/1)

Her mü’min MELEKLERin kanatları olduğuna inanır. Fakat bu kanatların nasıl olduğunu biz bilemeyiz. MELEKLERin nûrânî varlıklar olduğu göz önünde tutulursa, bunları kuş ve uçak kanatları gibi maddî nitelemelere konu etmenin doğru olmayacağı ortadadır. Kanatların mahiyetini ancak ALLAH celle celâlihu ve MELEKLERi gören peygamberler bilebilirler. MELEKLERin kanatlarının fazlalığı, onların güç ve sürat yönünden derecelerini, ALLAH celle celâlihu katında değerlerini gösterdiği şeklinde anlaşılmıştır.:

وَالْمَلَكُ عَلَى أَرْجَائِهَا وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ
Resim---“Vel meleku alâ ercâihâ, ve yahmilu arşe rabbike fevkahum yevme izin semâniyeh(semâniyetun).: Ve o MELEK, onun (göğün) çevresi üzerindedir. Ve izin günü Rabbinin arşını üstlerinde taşıyanların sayısı sekizdir.” (Hâkka 69/17)

Arş, ALLAH celle celâlihu’nun yarattığı en büyük varlığı ifâde ettiğine ve bunu kıyamet gününde sekiz melek taşıyabileceğine göre, bu âyetten son derece güçlü ve kuvvetli varlıklar olduğu anlaşılmaktadır.
MELEKLER çok kısa zamanda, çok uzun mesafelere gidebilirler. Fakat onların gelip gitmesi, inmesi çıkması, insanlarınkine benzetilemez. Bir saniyede gökten yıldırımlar indiren ALLAH, onlara da dilediği zaman bütün yerleri ve gökleri dolaştırabilir.:


تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
Resim---“Ta'rucul melâiketu ver rûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdaruhu hamsîne elfe seneh(senetin).: MELEKLER ve ruh, O'na, süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir.” (Meâric 70/4)

5-) MELEKLER ALLAH celle celâlihu’nun EMİR ve İZNİ İLE ÇEŞİTLİ ŞEKİL ve KILIĞA BÜRÜNEBİLİRLER.:

Cebrâil aleyhisselâm, bâzen Peygamberimiz sallallahualeyhi ve sellem’e ashabdan Dıhye radiyallahu anhu şeklinde görülmüş, bâzen de kimsenin tanımadığı bir insan şeklinde gelmiştir. Yine KUR'ÂN-I KERÎM’de anlatıldığı üzere Cebrâil aleyhisselâm, Hz. Meryem aleyhasselâm’e bir insan şeklinde görülmüştür. (Meryem 18/6-17)
MELEKLERden bir grup İbrahim aleyhisselâm’a bir oğlu olacağı müjdesini getiren insanlar şeklinde gelmiştir. O da onları misâfir zannederek, kendilerine yemek hazırlamış, fakat yemediklerini görünce korkmuş, sonra da melek olduklarını anlamıştır.:


وَلَقَدْ جَاءتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَى قَالُواْ سَلاَمًا قَالَ سَلاَمٌ فَمَا لَبِثَ أَن جَاء بِعِجْلٍ حَنِيذٍ
Resim---“Ve lekad câet rusulunâ ibrâhîme bil buşrâ kâlû selâmâ(selâmen), kâle selâmun fe mâ lebise en câe bi iclin hanîz(hanîzin).: Ve andolsun elçilerimiz İbrâhîm (aleyhisselâm)'a müjde ile geldiler: “Selâm” dediler. O (İbrâhîm aleyhisselâm) da: “Selâm” dedi. Bunun üzerine, çok geçmeden kızarmış bir buzağı getirdi. (Kızarmış bir buzağı getirmesi gecikmedi.)” (Hûd 11/69)

فَلَمَّا رَأَى أَيْدِيَهُمْ لاَ تَصِلُ إِلَيْهِ نَكِرَهُمْ وَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُواْ لاَ تَخَفْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمِ لُوطٍ
Resim---“Fe lemmâ reâ eydiyehum lâ tesilu ileyhi nekirehum ve evcese minhum hîfeh(hîfeten), kâlû lâ tehaf innâ ursilnâ ilâ kavmi lût(lûtin).: Fakat onların ellerinin ona uzanmadığını görünce onları yadırgadı. Ve onlardan (dolayı) bir korku hissetti. (Onlar): “Korkma, muhakkak ki biz, Lut kavmine gönderildik.” dediler.” (Hûd 11/70)

6-) MELEKLER GÖZLE GÖRÜLMEZLER.:

Onların görülmemeleri, yok olduklarından değil, insan gözünün onları görebilecek kabiliyet ve kapasitede yaratılmamış olmasındandır. Eğer ALLAHu zü’L- CeLÂL insan gözünü onları görebilecek yetenekte yaratsaydı görülebilirlerdi. MELEKLER peygamberler tarafından asıl şekilleriyle görülmüşlerdir. Asıl şekillerinden çıkıp, bir başka maddî şekle, meselâ insan şekline girmeleri durumunda diğer insanlarca görülmeleri mümkün olur. Cibril hadisi diye bilinen, imân, İslam ve ihsân kavramlarının tanımlarının yapıldığı hadiste belirtildiği gibi, Cebrâil aleyhisselâm ashab tarafından insan şeklinde görülmüştür.:


Resim--- "Ömer radiyallahu anhu anlatıyor.: Bir gün Peygamberimiz aleyhisselâm’ın yanında oturuyorduk. Bir adam çıkageldi. Elbiseleri bembeyazdı. Saçları simsiyahtı. Üzerinde bir sefer, bir yolculuk izi yoktu. Aramızda onu tanıyanımız da yoktu. Peygamberimiz aleyhisselâm’ın huzurunda oturdu. Dizlerini Resûl-i Ekrem aleyhisselâm’ın dizlerine yasladı. Ellerini de dizlerinin üzerine koydu. Ve dedi ki.: ُدَ مَحُ ا م َي ِ مَلاْسِ الإ ِنَ ى ع ِنْرِبْخَ أ “Ey MuhaMMed! Bana İslam’ı anlat.” Resûl-i Ekrem aleyhisselâm.: “İslam; ALLAH’tan başka ilah olmadığını MuhaMMed’in ALLAH’ın elçisi olduğunu kabul etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve eğer imkânın varsa haccetmendir.” buyurdu. Gelen zât.: “Doğru söyledin!.” dedi. Hz. Ömer diyor ki: “Adama şaşırdık, hem soru soruyor, hem de tasdik ediyordu”. Sonra o kişi.: ِ يمان ِ ي عن الإ ِنْرِبْخَأَ ف “Bana imânı anlat” dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İmân; ALLAH’a, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına, âhiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin ALLAH’tan olduğuna inanmandır.” dedi. Bu cevâb üzerine adam, yine.: “Doğru söyledin!.” dedi. Bu sefer.: ِ سا ْحِ ي عن الإ ِنْرِبْخَفأ ن “Bana ihsânı anlat!.” dedi. Peygamberimiz aleyhisselâm.: “İhsân, ALLAH’ı görüyormuşçasına O’na ibâdet etmendir. Her ne kadar sen O’nu göremesen de O, seni her an görüyor” karşılığını verdi. Adam yine.: “Doğru söyledin!.” dedi. O zât, bir soru daha sordu.: ْرِبْخَأَف ِ اعة َ ي عن الس ِ ن “Kıyamet ne zaman kopacak?.” dedi. Resûl-i Ekrem aleyhisselâm.: “Bu konuda kendisine soru sorulan kimse, soruyu sorandan daha bilgili değildir!.” buyurdu. O şahıs aramızdan ayrılıp gidince, Peygamberimiz aleyhisselâm.: “Bu soruları soran kimdi biliyor musunuz?.” dedi. “ALLAH ve Resûlü daha iyi bilir!.” dedik. Efendimiz aleyhisselâm.: “O Cebrâil aleyhisselâm idi, size dininizi öğretmek için geldi.” buyurdu.
(Buhârî, İmân,37; Müslim, İmân,1; Ebû Davûd, Sünnet 15)

MELEKLERin gözle görülmeyişleri onları inkar etmeyi gerektirmez. MELEKLER de ruhumuz ve aklımız gibi gözle görülmeyen varlıklardır. Peygamberler onları görmüşler, Cebrâil aleyhisselâm aracılığıyla ALLAH celle celâlihu’dan emir almışlardır. KUR'ÂN-I KERÎMde Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e böyle gelmiştir. KUR'ÂN-I KERÎM ve hadisler MELEKLERin varlığını kesin bir biçimde ortaya koymaktadır..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim


KUR'ÂN-ı KERÎM ve RESÛLULLAH
sallallahu aleyhi vesellem'de
MELEKLERin ÇEŞİTLERİ ve GÖREVLERİ.:


Âyet ve Hadislerde sayıları hakkında herhangi bir bilgi bulunmayan fakat çok oldukları anlaşılan meleklerin temel görevleri ALLAHu zü’L- CeLÂL’e kulluk etmek ve neyi emrederse onu yerine getirmektir..
Kur’ÂN-ı Kerîm’de aynı zamanda meleklerin sayısının ne kadar çok olduğunu da ifâde eden âyet-i kerimede şöyle buyrulur.:


وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَذَا مَثَلًا كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَى لِلْبَشَرِ
Resim---“Ve mâ cealnâ ashâben nâri illâ melâiketen ve mâ cealnâ ıddetehum illâ fitneten lillezîne keferû li yesteykınellezîne ûtûl kitâbe ve yezdâdellezîne âmenû îmânen ve lâ yertâbellezîne ûtû’l- kitâbe ve’l- mu’minûne, ve li yekûlellezîne fî kulûbihim maradun vel kâfirûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ (meselen), kezâlike yudıllullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ (yeşâu), ve mâ ya’lemu cunûde rabbike illâ hû (huve), ve mâ hiye illâ zikrâ li’l- beşer (beşeri).: Ve Biz, ateş ehlini (cehennem bekçilerini), meleklerden başkası kılmadık. Ve onların sayısını kâfirler için fitneden başka bir şey kılmadık, kitap verilenler yakîn sahibi olsunlar ve iman edenlerin imanını arttırsın. Ve kitap verilenler ve mü'minler şüpheye düşmesinler. Ve de kalplerinde maraz (şüphe) bulunanlar ve kâfirler desinler ki “ALLAH, bu mesele ile ne murad etti (ne demek istedi)?” İşte böyle, ALLAH, dilediğini dalâlette bırakır ve dilediğini de hidayete erdirir. Ve RABBinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Ve O, insanlar için zikirden başka bir şey değildir.” (Müddessir 74/31)

وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ
Resim---“Ve rabbeke fe kebbir.: Ve (O) senin Rabbin, öyleyse (O'nu) tekbir et (yücelt).” (Müddessir 74/3)

وَجَاء رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا
Resim---“Ve câe rabbuke ve’l- meleku saffen saffâ (saffen).: Ve RABBin geldiği ve melekler saf saf olduğu zaman.” (Fecr 89/22)


Resim

BAZI MELEKLER ve GÖREVLERİ ŞUNLARDIR.:

Resim1-) CEBRÂİL ALEYHİSSELAM KİMDİR, GÖREVİ NEDİR?.:

MeLâike-i Kirâm/ Dört büyük melekten biridir. Peygamberlere vahyi getirmekle görevlidir. ALLAHu zü’L- CeLÂL’den aldığı vahyi, dilediği Nebî veya RasûLe indirmiştir.
Cebrâil aleyhisselâm meleklerin en büyüğü,
ALLAHu zü’L- CeLÂL’e en yakını olduğu için kendisine Meleklerin Efendisi anlamında “SEYYİDÜ’L-MELÂİKE” denilmiştir.
Hadis-i Şeriflerde Ruh, Namus, Namus-u Ekber diye isimlendirildiği hadislerle de bilinmektedir..

(Buharî 147, Müslim 160/252)

Cebrâil aleyhisselâm’a Kur'ÂN-ı Kerîmde güvenilir anlamına gelen “EMÎN” ve de “RUHU’L-KUDÜS” adı verilmiştir.:
Âyette şöyle buyrulur.:


نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ
Resim---“Nezele bihi’r –rûhu’l- emîn (emînu).: O'nu, Ruhû’l- Emîn (Cebrâil aleyhisselâm) indirdi.” (Şuarâ 26/193)

عَلَى قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنذِرِينَ
Resim---“Alâ kalbike li tekûne mine’l- munzirîn (munzirîne).: Nezirlerden (uyaranlardan) olman için senin kalbine.” (Şuarâ 26/194)

قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آمَنُواْ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ
Resim---“Kul nezzelehu rûhu’l -kudusi min RABBike bi’l- hakkı li yusebbitellezîne âmenû ve huden ve buşrâ li’l- muslimîn (muslimîne).: De ki: “O'nu (Kur'ân-ı Kerim'i), RABBinden hak ile imân edenleri sebat ettirmek için ve müslümanlara (teslim olanlara), hidâyet ve müjde olarak Ruh'ûl- Kudüs (Cebrâil aleyhisselâm) indirdi.” (Nahl 16/102)

يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرحْمَنُ وَقَالَ صَوَابًا
Resim---“Yevme yekûmu’r- rûhu vel melâiketu saffâ (saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehu’r- RAHMÂNu ve kâle sevâbâ (sevâben).: O gün, ruh ve (arşı tutan) melekler, saf saf hazır bulunurlar. RAHMÂN'ın kendisine izin verdiği kişiden başka kimse konuşamaz. Ve (izin verilen) sadece sevâb söylemiştir.” (Nebe’ 78/38)

قُلْ مَن كَانَ عَدُوًّا لِّجِبْرِيلَ فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَى قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللّهِ مُصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ li’l- mu’minîn (mu’minîne).: Kim Cibril'e düşman oldu ise (ona) de ki: “Halbuki muhakkak ki o (Cebrâil a.s), onların ellerindeki (kitapları) tasdik eden O (Kur'ân'ı), ALLAH'ın izniyle, mü'minlere bir hidâyet (rehberi) ve müjde olarak senin kalbine indirdi.” (Bakara 2/97)

إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
Resim---“İnnehu le kavlu resûlin kerîm (kerîmin).: Muhakkak ki O (Kur'ân), gerçekten Kerim Resûl'ün sözüdür.” (Tekvir 81/19)

ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ
Resim---“Zî kuvvetin ınde zi’l- arşi mekîn (mekînin).: Yüce arşın sahibinin yanında büyük şeref (makam ve itibar) sahibidir.” (Tekvir 81/20)

مُطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ
Resim---“Mutâın semme emîn (emînin).: O, kendisine itaat edilen, orada emîn olandır.” (Tekvir 81/21)

Resim2-) MİKÂİL ALEYHİSSELAM KİMDİR, GÖREVİ NEDİR?.:

MeLâike-i Kirâm/ Dört büyük melekten biri olan Mikâil aleyhisselâm, Kâinattaki Rüzgârın estirilmesi ve yağmurun yağdırılması tabîi tabiat olayları ve yaratıkların rızıklarını idâre etmekle görevlidir..
Mîkâil aleyhisselâm, Cebrâil, Hârût ve Mârût ile birlikte Kur’ÂN’da ismi zikredilen dört melekten biridir. Cebrâil ile Mîkâil’in özel isimleriyle anılması
ALLAH celle celâlihu katında kıymetli ve büyük meleklerden olduklarını gösterir.

(Taberî, I, 349; Kādî Abdülcebbâr, VII, 177; Âlûsî, I, 333-334)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her peygamberin gök ehlinden iki, yer ehlinden iki veziri olur. Benim gök ehlinden vezirlerim Cebrâil ile Mîkâil, yer ehlinden vezirlerim de Ebû Bekir ile Ömer’dir” buyurmuştur.(Tirmizî, Menakıb, 17)

Hadislerde Mîkâil genellikle Cebrâil ve İsrâfil aleyhumusselâmile birlikte zikredilmektedir..
(Müsned, III, 10; Ebû Dâvûd, Huruf, 1)

İslâm’ın başlangıcında namazdaki teşehhüd esnasında “et tahiyyât” yerine “... es-selâmü alâ Cibrîle, es-selâmü alâ Mîkâîle ...” denilmekteydi..
(Müsned, I, 382, 413, 427; Buhârî, Ezan, 148; İstizân, 3)

مَن كَانَ عَدُوًّا لِّلّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَالَ فَإِنَّ اللّهَ عَدُوٌّ لِّلْكَافِرِينَ
Resim---“Men kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun li’l- kâfirîn (kâfirîne).: Kim, ALLAH'a ve O'nun MELEKLERine ve O'nun resûllerine ve Cebrâil'e ve Mikâil'e düşman oldu ise, o taktirde muhakkak ki ALLAH kâfirlere düşmandır.” (Bakara 2/98)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Mikâil aleyhisselâm ile bir çok kez görüşmüştür. Bedir Savaşı ve Mir’ac Mucizesinde görüşmeleri gibi..
(Buharî, Mağâzî: 18, Libas: 24; Müslim, Fedâil: 46, 47, no. 2306; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:361)

Resim3-) İSRÂFİL ALEYHİSSELAM KİMDİR, GÖREVİ NEDİR?.:

MeLâike-i Kirâm/ Dört büyük melekten biridir. Görevi Sûr’a üflemektir. İsrâfil aleyhisselâm, Sûr/Sûr-u İsrâfil de denilen ve boynuzdan yapılan âlete iki kez üfleyecektir. Bunların ilkinde kıyamet kopacak, ikincisinde ise yeniden diriliş/beas meydana gelecektir..


وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَن شَاء اللَّهُ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُم قِيَامٌ يَنظُرُونَ
Resim---“Ve nufiha fî’s- sûri fe saıka men fî’s- semâvâti ve men fî’l- ardı illâ men şâallâh (şâallâhu), summe nufiha fîhi uhrâ fe izâhum kıyâmun yanzurûn (yanzurûne).: Sûr'a üflenince, ALLAH'ın diledikleri müstesnâ olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!” (Zümer 39/68)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH göklerle yeri yaratmayı bitirdikten sonra Sûr’u yarattı ve onu İsrâfil’e verdi…”buyurmuştur.
(Taberî, Camiu’l-Beyan 16/25; Kurtubî, el-Camiu Li Ahkami’l-Kur’ÂN-ı Kerîm 13/239; İbni Kesir Ölüm Ötesi Tarihi 171, Ebu Ya’lâ)

Aişe radiyallahu anha)’ya, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in gece namazinâ nasıl başladığı sorulduğunda.: “Ey Cebrâil’in, Mikail’in ve İsrâfil’in RABBi olan, gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve hazır olanı bilen ALLAH’ım!…” diyerek namazını açtığını bildirmiştir..

Resim4-) AZRÂİL ALEYHİSSELAM KİMDİR, GÖREVİ NEDİR?.:

MeLâike-i Kirâm/ Dört büyük melekten biridir. Görevi ölüm sırasında canlıların ruhunu almak olduğu için “MELEKÜ’L- MEVT” adıyla anılmıştır. . Emri altında çalışan ve kendisine yardım eden başka melekler vardır. Bu sebeple birçok âyet ve hadiste ÖLÜM MELEKLERİ” şeklinde çoğul olarak zikredilmişlerdir.. (Nisâ 4/97, En’âm 6/61, 93, Enfâl 8/50, Nahl 16/28, 32, İbni Mace 4262)
Bununla beraber tekil olarak “ÖLüm MeLeği’ şeklinde de zikredilmiştir.

(Secde 32/11; Buharî 1261, Müslim 2372/157.)

قُلْ يَتَوَفَّاكُم مَّلَكُ الْمَوْتِ الَّذِي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ إِلَى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ
Resim---“Kul yeteveffâkum meleku’l- mevtillezî vukkile bikum summe ilâ RABBikum turceûn (turceûne).: De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ettirecek (öldürecek). Sonra RABBinize döndürüleceksiniz." (Secde 32/11)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen nur_umim »


Resim5-) KİRÂMEN KÂTİBîN MELEKLERi İSİMLERİ VE GÖREVLERİ NEDİR?.:

Kirâmen Kâtibînin anlamı.: Değerli yazıcılar demektir. İnsanların iki tarafında bulunup, sevablarını ve günahlarını yazan meleklerin adı..
Bunlar iki MeLek olup, biri insanın sağında, diğeri solunda bulunur. Sağdaki MeLek, iyi iş ve davranışları, soldaki ise kötü iş ve davranışları tespit etmek ve yazmakla görevli, istisnâlar hariç kuldan hiç ayrılmayan yazıcı MeLekLerdir. Bu MeLekLer, kıyamet günü hesap sırasında yapılan işlere şâhidlik de edeceklerdir. Kur’ÂN-ı Kerîm’de bu MeLekLer hakkında şöyle buyrulur.:


إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
Resim---“İz yetelakkâ’l- mutelakkîyâni ani’l- yemîni ve ani’ş- şimâli kaîdun.: O zaman, sağda ve solda oturan iki telâkki edici (tesbit edici MeLek), (amelleri) tespit ederler.” (Kâf 50/17)

مَا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
Resim---“Mâ yelfızu min kavlin illâ ledeyhi rakîbun atîdun.: Bir söz söylenmez ki, onun yanında hazır gözetleyiciler (tarafından tespit edilmiş) olmasın.” (Kâf 50/18)

وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ
Resim---“Ve inne aleykum le hâfızîn (hâfızîne).: Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza MeLekLeri vardır.” (İnfîtâr 82/10)

كِرَامًا كَاتِبِينَ
Resim---“Kirâmen kâtibin (kâtibîne).: Şerefli üstün yazıcılar (kaydediciler) olarak.” (İnfîtâr 82/11)

يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ
Resim---“Ya’lemûne mâ tef’alûn (tef’alûne).: Yaptığınız şeyleri bilirler.” (İnfîtâr 82/12)

أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُم بَلَى وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ
Resim---“Em yahsebûne ennâ lâ nesmeu sırrehum ve necvâhum, belâ ve rusulunâ ledeyhim yektubûn (yektubûne).: Yoksa onların sırlarını ve fısıltılarını işitmeyeceğimizi mi zannediyorlar? Hayır, onların yanında resûllerimiz (elçilerimiz) (herşeyi) yazıyorlar.” (Zuhrûf 43/80)

Bu MeLekLer aynı zamanda insanları çeşitli tehlikelerden korumakla da görevli oldukları için bunlara “HAFAZA MELEKLERİ/KORUYUCU MELEKLER” de denir.
Âyet-i kerimede buyrulur.:


وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَيُرْسِلُ عَلَيْكُم حَفَظَةً حَتَّىَ إِذَا جَاء أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ تَوَفَّتْهُ رُسُلُنَا وَهُمْ لاَ يُفَرِّطُونَ
Resim---“Ve huve’l- kâhiru fevka ibâdihî ve yursilu aleykum hafazah (hafazaten), hattâ izâ câe ehadekumu’l- mevtu teveffethu rusulunâ ve hum lâ yuferritûn (yuferritûne).: Ve O, kullarının üstünde kahhardır (kuvvet ve güç sahibidir).Ve üzerinize muhafaza edici (koruyucu) gönderir. Sizden birinize ölüm gelince, onu resûllerimiz vefât ettirir. Onlar (bunu yaparken) kusur etmezler.” (En’âm 6/61)

Resim6-) SEYYAHUN MELEKLERi KİMDİR, GÖREVİ NEDİR?.:

Seyyahun MeLekLerin anlamı: Seyahat eden, dolaşan, gezen, gezici MeLekLer demektir.
Bu MeLekLer yeryüzünü gezerek zikir meclisi ararlar. Buldukları meclislere iştirak ederek zikir halkalarını çepeçevre kuşatırlar. Öyle ki onlar, zikredenlerle gök arasını doldurana kadar birbirlerini orada konuşulanları dinlemeye teşvik ederler. ALLAH Azze ve Celle’de o halkadakileri kendi katında bulunanların içinde anar.. (Müslim 2689/25, 2699/38.)

Resim---Resûlullah sallALLAHu aleyhi vesellem.: “Bazı MeLekLer zikir meclislerini arar bulur, onlara katılırlar.” buyurmuştur.

(Buhârî, Deâvât, 66; Müslim, Zikir, 8.)

Resim---Ebû Hüreyre radıyALLAHu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem .:
“ALLAH TeÂLÂ’nın yollarda dolaşıp zikredenleri tesbit eden MeLekLeri vardır. Bunlar Cenâb–ı HAKk’ı zikreden bir topluluğa rastladıkları zaman birbirlerine.: “Gelin! Aradıklarınız burada!.” diye seslenirler ve o zikredenleri dünya semâsına varıncaya kadar kanatlarıyla çevirip kuşatırlar. Bunun üzerine ALLAH TeÂLÂ, MeLekLerden daha iyi bildiği halde yine de onlara:
– “Kullarım ne diyor?” diye sorar. MeLekLer:
– SübhânALLAH diyerek seni ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ediyorlar, ALLÂHÜ EKBER diye tekbir getiriyorlar, sana hamdediyorlar ve senin yüceliğini dile getiriyorlar, derler. Konuşma şöyle devam eder:
– “Peki onlar beni gördüler mi ki?”
– Hayır, vALLAHi seni görmediler.
– “Beni görselerdi ne yaparlardı?”
– Şâyet seni görselerdi sana daha çok ibadet ederler, şânını daha fazla yüceltirler, ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni daha çok tenzih ederlerdi.
– “Kullarım benden ne istiyorlar?”
– Cennet istiyorlar.
– “Cenneti görmüşler mi?”
– Hayır, yâ RABBi! VALLAHi onlar cenneti görmediler.
– “Ya cenneti görseler ne yaparlardı?”
– Şâyet cenneti görselerdi onu büyük bir iştiyakla isterlerdi, onu elde etmek için büyük gayret sarfederlerdi.
– Bunlar ALLAH’a neden sığınıyorlar?”
– Cehennemden sığınıyorlar.
– “Peki cehennemi gördüler mi?”
– Hayır, vALLAHi onlar cehennemi görmediler.
– “Ya görseler ne yaparlardı?”
– Şâyet cehennemi görselerdi ondan daha çok kaçarlar, ondan pek fazla korkarlardı.
Bunun üzerine ALLAH TeÂLÂ MeLekLerine:
– “Sizi şâhid tutarak söylüyorum ki, ben bu zikreden kullarımı bağışladım” buyurur. MeLekLerden biri:
– Onların arasında bulunan falan kimse esasen onlardan değildir. O buraya bir iş için gelip oturmuştu, deyince ALLAH TeÂLÂ.:
– “Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onların arasında bulunan kötü olmaz.” buyurur."
buyurdu..
(Buhârî, Daavât 66. Ayrıca bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 251–252, 358–359)

Resim---Ebû Hüreyre radıyALLAHu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûl–i Ekrem sallALLAHu aleyhi ve sellem.:
“ALLAH TeÂLÂ’nın diğer MeLekLerden ayrı, sadece zikir meclislerini tesbit etmek üzere dolaşan MeLekLeri vardır. ALLAH’ın zikredildiği bir meclis buldular mı, o kimselerin aralarına otururlar ve diğer MeLekLeri oraya çağırarak cemaatin arasındaki boş yerleri ve oradan dünya semasına kadar olan mesafeyi kanatlarıyla doldururlar. Zikredenler dağılınca onlar da semâya çıkarlar. ALLAH TeÂLÂ daha iyi bildiği halde onlara.:
– “Nereden geldiniz?” diye sorar. MeLekLer de.:
– "Yeryüzündeki bazı kullarının yanından geldik. Onlar SübhânALLAH diyerek ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan seni tenzih ediyorlar, Allahü ekber diye tekbir getiriyorlar, LÂ İLÂHE İLLALLAH diyerek seni tehlil ediyorlar, elhamdülillâh diyerek sana hamdediyorlar ve senden istiyorlar." derler.. (Konuşma şöyle devam eder):
– “Benden ne istiyorlar?”
– "Cennetini istiyorlar."
– “Cennetimi gördüler mi?”
– "Hayır, yâ RABBi, görmediler."
– “Ya cenneti görseler ne yaparlardı?”
– "Senden güvence isterlerdi."
– "Benden neden dolayı güvence isterlerdi?”
– "Cehenneminden yâ RABBi."
– “Peki benim cehennemimi gördüler mi?”
– "Hayır, görmediler."
– “Ya görseler ne yaparlardı?”
– "Senden kendilerini bağışlamanı dilerlerdi."
Bunun üzerine ALLAH TeÂLÂ şöyle buyurur:
– “Ben onları affettim. İstediklerini onlara bağışladım. Güvence istedikleri konuda onlara güvence verdim."
Bunun üzerine MeLekLer.:
– "Yâ RABBi, çok günahkâr olan falan kul onların arasında bulunuyor. Oradan geçerken aralarına girip oturdu." derler. O zaman ALLAH TeÂLÂ şöyle buyurur:
– “Onu da bağışladım. Onlar öyle bir topluluktur ki, onların arasında bulunan kötü olmaz!.”
buyurdu..
(Müslim, Zikir 25. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 129)

Resim---Yine Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd el–Hudrî radıyALLAHu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem.: “Bir topluluk ALLAH’ı zikretmek üzere bir araya gelirse MeLekLer onların etrafını sarar; ALLAH’ın rahmeti onları kaplar; üzerlerine sekînet iner ve ALLAH TeÂLÂ onları yanında bulunanlara över.” buyurdu..
(Müslim, Zikr 39, 38. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 14; Tirmizî, Daavât 7; İbni Mâce, Mukaddime 17.)

Resim7-) MuAKKiBât MELEKLERi KİMDİR, GÖREVİ NEDİR?.:

Muakkibât MeLekLerinin anlamı.: Ardına düşen, ardından koşan, takib eden MeLekLer demektir.
Kulları, önlerinden ve arkalarından olmak üzere ALLAH’ın izni ile daima koruyan MeLekLerdir. Gece ve gündüz iki ayrı posta çalışırlar ve sabah ile ikindi vakitlerinde görevi değişirler.
ALLAH-u Teâlâ şöyle buyuruyor.:


لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ
Resim---“Lehu muakkibâtun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillâh(emrillâhi), innallâhe lâ yugayyiru mâ bi kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim, ve izâ erâdallâhu bi kavmin sûen fe lâ meredde leh(lehu), ve mâ lehum min dûnihî min vâl(vâlin).: Onları (o kavimdekileri), önünden ve arkasından (önden arkaya doğru uzanan) takip edenler (devrin imamlarını koruyan muhafız MeLekLer) vardır. ALLAH'ın emrinden olup, onları korurlar. Muhakkak ki; ALLAH, onlar nefslerinde olan şeyi (hidâyette kalma konusundaki niyetlerini) bozmadıkça, bir kavimde olan şeyi bozmaz (devrin imamının ruhunu başlarının üzerinden almaz). Ve ALLAH, bir kavme ceza vermeyi dilediği zaman, artık onu reddedecek (mani olacak kimse) yoktur. Ve onlar için, ondan başka koruyan bir dost yoktur.” (Ra’d 13/11)

Resim---Resûlullah sallALLAHu aleyhi vesellem.: “Birtakım MeLekLer geceleyin, birtakım MeLekLer de gündüzleyin birbirlerini takiben size gelirler. Bunlar sabah ve ikindi namazlarında birleşirler. Sonra sizinle beraber bulunup da görevini tamamlayanlar semâya yükselirler. Kullarının hallerini en iyi bilir olduğu halde Rableri onlara.:
−"Kullarımı ne halde bıraktınız?" diye sorar.
Onlar da.:
−"Onları namaz kılar halde bıraktık, yanlarına da namaz kılarlarken varmıştık." derler.”
buyurdu..
(Buharî 619, 3037, 7353, 7297; Müslim 632/210.)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen nur_umim »


Resim8-.) MÜNKER VE NEKİR MELEKLERi KİMDİRVE GÖREVLERİ NEDİR?.:

Ölümden sonra mezardaki suâl-sorgu ile görevli iki MeLektir. “Bilinmeyen, tanınmayan, değişik kılık ve kıyafette olan” anlamındaki münker ve nekir, mezardaki ölüye daha önce hiç görmediği bir şekilde görünecekleri için bu ismi almışlardır.

Resim---Resûlullah sallALLAHu aleyhi vesellem.: "Kul kabrine defnedilip arkadaşları onu terk ettiğinde Münker ve Nekir adı verilen iki MeLek onun yanına gelir ve onu.:
"a-) RABBin kim?
b-) Dinin ne?
c-) Şu “MuhaMMed” denilen kimse hakkında ne dersin?." Şeklinde üç soru sorarak sorgularlar.."
buyurmuştur.

(Ebu Davûd 4753, Terğib ve Terhib 7/75, Tirmizî, İbni Hibbân.)

Kişinin imân ve ibâdet bakımından durumuna göre kendisine muamelede bulunacaklardır..

Resim---Resûlullah sallALLAHu aleyhi vesellem.: “Kul kabrine konulup, yakınları da ondan ayrılınca -ki o, geri dönenlerin ayak seslerini işitir- kendisine iki MeLek gelir. O kulu oturtup.: “MuhaMMed (sallALLAHualeyhi ve sellem) denen kimse hakkında ne diyordun?” diye sorarlar. Mü’min kimse bu soruya.: “Şehâdet ederim ki, O, ALLAH’ın kulu ve elçisidir!” diye cevâb verir. Ona.: “Cehennemdeki yerine bak! ALLAH orayı cennette bir mekâna tebdil etti” denilir. (Adam bakar) her ikisini de görür. ALLAH da ona, kabrinden cennete bakan bir pencere açar. Eğer ölen kâfir ve münafık ise (MeLekLerin sorusuna).: “(Sorduğunuz zâtı) bilmiyorum. Ben de herkesin söylediğini söylüyordum!.” diye cevâb verir. Kendisine.: “Anlamadın ve hakka uymadın!” denilir. Sonra kulaklarının arasına demirden bir sopa ile vurulur. Kişi (sopanın acısıyla) öyle bir çığlık atar ki, o sesi (insanların ve cinlerin) dışında ona yakın olan bütün (kulak sâhibleri) işitir.” buyurmuştur.
(Buhârî, Cenâiz 68, 87; Müslim, Cennet 70; Ebu Davûd, Cenâiz 78; Nesâî, Cenâiz 110; Tirmizî, Cenâiz 70..)

Bu hadis-i şerif, Münker-Nekir MeLekLerinin, kabirde insanları sorgulayacaklarını haber vermektedir.

Resim9-) HAMELE-i ARŞ MELEKLERi KİMDİR VE GÖREVLERİ NEDİR?.:

Bunlar, ARŞ’ı taşıyan ve etrafında bulunan MeLekLerdir. Bir rivâyete göre Arş’ı taşıyanlar 4 MeLek olup kıyamet günü bunların sayısı 8 olacaktır..
(İbni Kesir Tefsiri 13/6973; İ. Ahmed, Müsned.)


Resim---Resûlullah sallALLAHu aleyhi vesellem.: “ALLAH’ın Arş’ını taşıyan MeLekLerinden birisi hakkında bahsetmeme izin verildi…” buyurmuştur.

(Ebu Davûd 4727.)

Kur’ÂN-ı Kerîm’de onlar hakkında şöyle buyrulur.:

الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Resim---“Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi RABBihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, RABBenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vekıhim azâbe'l- cahîm (cahîmi).: Arşı tutan MeLekLer ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (ALLAH'tan) mağfiret dilerler: "RABBimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını SEVaba çevir). Onları cehennem azabından koru!” (Mü’min 40/7)

وَالْمَلَكُ عَلَى أَرْجَائِهَا وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ
Resim---“Ve'l- MeLeku alâ ercâihâ, ve yahmilu arşe RABBike fevkahum yevme izin semâniyeh (semâniyetun).: Ve o MeLek, onun (göğün) çevresi üzerindedir. Ve izin günü RABBinin arşını üstlerinde taşıyanların sayısı sekizdir.” (Hâkka 69/17)

Resim10-) CENNETTEKİ İŞLERİ YÜRÜTMEKLE GÖREVLİ MELEKLER İSİMLERİ VE GÖREVLERİ NEDİR?.:

Cennete giren mü’minlere selâm veren, ebedi kalmakla müjdele ve hizmet eden çok sayıda MeLek vardır. Bunların başı “RIDVÂN” isimli MeLektir..


وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ
Resim---“Vesîkallezînettekav RABBehum ile'l- cenneti zumerâ (zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn (hâlidîne).: Rab'lerine karşı takvâ sahibi olanlar (cehennemi gördükten sonra) zümre zümre cennete SEVkedilirler. Oraya (cennete) geldikleri zaman onun (cennetin) kapıları açılır. Ve onun (cennetin) bekçileri, onlara: "Selâmun aleykum, siz temize çıktınız (aklandınız) ve öyleyse ebedi olarak ona (cennete) girin" derler.” (Zümer 39/73)

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالمَلاَئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِم مِّن كُلِّ بَابٍ
Resim---“Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim ve'l- melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb (bâbin).: Adn cennetleri (vardır). Onların babalarından ve eşlerinden ve zürriyyetlerinden salâha ulaşan kimseler, ona (adn cennetlerine) girerler. Ve her kapıdan MeLekLer, onların yanlarına girerler.” (Ra’d 13/23)

سَلاَمٌ عَلَيْكُم بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ
Resim---“Selâmun aleykum bi mâ sabertum fe ni’me ukbe'd- dâr(dâri).: Sabretmenizden dolayı size selâm olsun. Dâr-ı dünyanın (dünya yurdunun) akıbeti (sonucu) ne güzel.” (Ra’d 13/24)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen nur_umim »

11-) CEHENNEM GÖREVLisi MeLekLer.:

Resim11-) CEHENNEM GÖREVLisi MELEKLER KİMDİRVE GÖREVLERİ NEDİR?.:

Cehennem MeLekLerine "Zebâni" de denilir. Kâfirlere azâbla görevlidirler. Sayıları 19 olup, başları “MÂLİK” isimli MeLektir.

وَسِيقَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى جَهَنَّمَ زُمَرًا حَتَّى إِذَا جَاؤُوهَا فُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَاء يَوْمِكُمْ هَذَا قَالُوا بَلَى وَلَكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِرِينَ
Resim---“Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ (zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti RABBikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetu’l- azâbi alel kâfirîn (kâfirîne).: Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size RABB’inizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azâb sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.” (Zümer 39/71)

وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ
Resim---“Ve mâ edrâke mâ sekar (sekaru).: Ve sekarın (alevli ateşin), ne olduğunu sana bildiren nedir?” (Müddessir 74/27)

وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَذَا مَثَلًا كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَى لِلْبَشَرِ
Resim---“Ve mâ cealnâ ashâben nâri illâ melâiketen ve mâ cealnâ ıddetehum illâ fitneten lillezîne keferû li yesteykınellezîne ûtûl kitâbe ve yezdâdellezîne âmenû îmânen ve lâ yertâbellezîne ûtû’l- kitâbe ve’l- mu’minûne, ve li yekûlellezîne fî kulûbihim maradun ve’l- kâfirûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ (meselen), kezâlike yudıllullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ (yeşâu), ve mâ ya’lemu cunûde RABBike illâ hû (huve), ve mâ hiye illâ zikrâ li’l- beşer (beşeri).: Ve Biz, ateş ehlini (cehennem bekçilerini), MeLekLerden başkası kılmadık. Ve onların sayısını kâfirler için fitneden başka bir şey kılmadık, kitap verilenler yakîn sahibi olsunlar ve iman edenlerın da îmânı artsın. Ve kitap verilenler ve mü'minler şüpheye düşmesinler. Ve de kalblerinde maraz (şüphe) bulunanlar ve kâfirler desinler ki “ALLAH, bu mesele ile ne murad etti (ne demek istedi)?” İşte böyle, ALLAH, dilediğini dalâlette bırakır ve dilediğini de hidâyete erdirir. Ve RABBinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Ve O, insanlar için zikirden başka bir şey değildir.” (Müddessir 74/31))

وَلَوْ تَرَى إِذْ يَتَوَفَّى الَّذِينَ كَفَرُواْ الْمَلآئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَأَدْبَارَهُمْ وَذُوقُواْ عَذَابَ الْحَرِيقِ
Resim---“Ve lev terâ iz yeteveffellezîne keferû’l- melâiketu yadrıbûne vucûhehum ve edbârahum, ve zûkû azâbe’l- harîk (harîkı).: Ve kâfir olanları, vefât ettirilirken MeLekLeri, onların yüzlerine ve arkalarına vururken ve “Yakıcı azabı tadın!” (derken) görseydin.” (Enfâl 8/50)

Cehennemde görevli MeLekLerin, iri gövdeli, sert tabiatlı ve haşin oldukları Kur’ÂN-ı Kerîm’de haber verilmektedir.:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenû kû enfusekum ve ehlîkum nâren vakûduhâ’n- nâsu ve’l- hicâretu aleyhâ melâiketun gılâzun şidâdun lâ ya’sûnallâhe mâ emerehum ve yef’alûne mâ yu’merûne.: Ey iman edenler!Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten kendinizi ve ailenizi koruyun. Onun üzerinde çok güçlü ve çok sert (acımasız) MeLekLer vardır. ALLAH'ın onlara emrettiği şeyde, ALLAH'a asi olmazlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.” (Tahrim 66/6)

Resim12-) MUKARREBUN ve İLLİYYUN MELEKLERi GÖREVLERİ NEDİR?.:

Bu MeLekLer hakkında Kur’ÂN-ı Kerîm’de şöyle buyrulmaktadır.:

لَّن يَسْتَنكِفَ الْمَسِيحُ أَن يَكُونَ عَبْداً لِّلّهِ وَلاَ الْمَلآئِكَةُ الْمُقَرَّبُونَ وَمَن يَسْتَنكِفْ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيَسْتَكْبِرْ فَسَيَحْشُرُهُمْ إِلَيهِ جَمِيعًا
Resim---“Len yestenkife’l- mesîhu en yekûne abden lillâhi ve lâ’l- melâiketu’l- mukarrabûn (mukarrabûne). Ve men yestenkif an ibâdetihî ve yestekbir fe se yahşuruhum ileyhi cemîâ (cemîan).: Mesih, ALLAH'a kul olmaktan asla çekinmez ve mukarrebin (ALLAH'a yakın) olan MeLekLer de (ALLAH'a kul olmaktan çekinmezler). Ve kim, O'na kul olmaktan çekinir ve kibirlenirse, elbette onların hepsini (ALLAH) kendi huzurunda toplayacak.” (Nisâ 4/172)

Resim13-) ALLAH’a İBÂDET EDEN MELEKLER.:

ALLAH-u Teâlâ, Kur'ÂN-ı Kerîm'inde şöyle buyuruyor.:

إِنَّ الَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيُسَبِّحُونَهُ وَلَهُ يَسْجُدُونَ
Resim---“İnnellezîne inde RABBike lâ yestekbirûne an ibadetihî ve yusebbihûnehu ve lehu yescudûn (yescudûne).: Muhakkak ki ALLAH'ın katında olanlar (huzur namazı kılanlar), O'na ibadet etmekten kibirlenmezler. Ve O'nu tesbih ederler. Ve O'na secde ederler.” (Secde Âyeti) (A’râf 7/206)

وَلَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَنْ عِندَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ
Resim---“Ve lehu men fî’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), ve men indehu lâ yestekbirûne an ıbâdetihî ve lâ yestahsirûn (yestahsirûne).: Semalardaki (göklerdeki) ve arzdaki (yerdeki) bütün kişiler, O'nundur. Ve O'nun katında olan kişiler (huzur namazını kılanlar), O'na ibadet etmekten kibirlenmezler ve onlar yorulmazlar.” (Enbiyâ 21/19)

يُسَبِّحُونَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ
Resim---“Yusebbihûne’l- leyle ven nehâre lâ yefturûn (yefturûne).: Onlar, gece ve gündüz ara vermeden (ALLAH'ı) tesbih ederler (daimî zikrin sahibidirler).” (Enbiyâ 21/20)

Resim---Resûlullah sallALLAHu aleyhi vesellem.: “…Şüphesiz ki semâ gıcırdadı. Semânın gıcırdaması ise haklıdır. Çünkü semâda, MeLekLerin ALLAH’a secde etmek için alnını koymasından dolayı dört parmaklık (bile boş) yer yoktur…” buyurmuştur.
(Tirmizî 2414; İbni Mâce 4190.)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen nur_umim »


Resim14-) Kur'ÂN-ı Kerîm DİNLEYİCi MELEKLER GÖREVLERİ NEDİR?.:

Resim Bazı MeLekLer, Kur’ÂN-ı Kerîm okunan yere inerler ve Kur’ÂN-ı Kerîm dinlerler.
(Buhâî, Fedâilul-Kur’ÂN-ı Kerîm, 15.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Gece MeLekLeri ile gündüz MeLekLeri sabah ve ikindi namazlarında bir araya gelirler. ALLAH bu MeLekLere.: "Kullarım ne yapıyorlar?" diye sorar. MeLekLer.: "Onlara vardığımızda namaz kılıyorlardı, ayrıldığımızda da namaz kılıyorlardı" derler” buyurmuştur.
(Buhârî, Ezân, 31, Mevâkit, 16, Nesâî, Salât, 21.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "ALLAH evlerinden bir evde, ALLAH'ın kitabını okumak ve aralarında müzakere etmek için toplanan kimselerin üzerine sekine iner, onları rahmet kuşatır, MeLekLer etraflarını sarar ve ALLAH onları kendi katında bulunanlara överek anlatır." buyurmuştur.
(Ebû Davûd, "Vitr", 14; Tirmizî, "Kur’ân", 10.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Kur'ÂN'da mâhir olan (hıfzını ve okuyuşunu güzel yapan), Sefere denilen kerîm ve mutî MeLekLerle beraber olacaktır..." buyurmuştur.
(Buhârî, "Tevhid," 52; Müslim, "Müsafirin," 244.)

Resim15-) DUÂCI MELEKLER GÖREVLERİ NEDİR?.:

ResimBir kısım MeLekLer, mü’minlerin duâlarına “amin!” derler.
(Müslim, Cenâiz, 7..)

Resim---Ebüd’d-Derda radiyallahu anhu’dan rivâyete göre şöyle demiştir.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Müslüman bir kul, din kardeşi için gıyabında duâ ederse, MeLek de.: “Onun için istediğinin bir misli de senin için olsun.” diye duâ eder.” buyurdu.
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No:1523..)

Resim---Ebüd’-Derda radiyallahu anhu’dan rivâyete göre şöyle demiştir.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Müslüman bir kişinin din kardeşi için gıyabında ettiği duâ kabul olunur. Onun başucunda me’mur bir MeLek vardır ki, o Müslüman, ne zaman bir din kardeşi için hayır duâ ederse o MeLek ona: Duân kabul olsun, istediğinin bir misli de senin için olsun, diye duâ eder.” buyurdu.
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No:1524)

Resim MeLekLer Mü’minler İçin Duâ EderLer.:

الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Resim---“Ellezîne yahmilûne’l- arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi RABBihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, RABBenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vekıhim azâbe’l- cahîm(cahîmi).: Arşı tutan MeLekLer ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve iman edenler için (ALLAH'tan) mağfiret dilerler: "RABBimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını SEVaba çevir). Onları cehennem azabından koru!” (Mü’min 40/7)

Resim MeLekLer Mü’minlere İlham EderLer.:

إِذْ يُوحِي رَبُّكَ إِلَى الْمَلآئِكَةِ أَنِّي مَعَكُمْ فَثَبِّتُواْ الَّذِينَ آمَنُواْ سَأُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُواْ الرَّعْبَ فَاضْرِبُواْ فَوْقَ الأَعْنَاقِ وَاضْرِبُواْ مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍ
Resim---“İz yûhî RABBuke ilâ’l- melâiketi ennî meakum fe sebbitûllezîne âmenû, se ulkî fî kulûbillezîne keferûr ru'be fadribû fevka’l- a'nâkı vadribû minhum kulle benân(benânin).: RABBin MeLekLere vahyetmişti ki: "Şüphesiz ben sizinleyim, iman edenlere sağlamlık katın, inkâr edenlerin kalblerine amansız bir korku salacağım. Öyleyse (ey müslümanlar,) vurun boyunlarının üstüne, vurun onların bütün parmaklarına." (Enfâl 8/12)

Resim16-) MÜJDELEYİCİ MELEKLER GÖREVLERİ NEDİR?.:

إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
Resim---“İnnellezîne kâlû rabbunâllâhu summestekâmû tetenezzelu aleyhimul melâiketu ellâ tehâfû ve lâ tahzenû ve ebşirû bi’l- cennetilletî kuntum tûadûn (tûadûne).: Muhakkak ki: “Rabbimiz ALLAH'tır.” deyip, sonra (da) istikamet üzere olanlara (ALLAH'a yönelip dîni ikame edenlere) melekler inerler: “Korkmayın ve mahzun olmayın. Ve vaadolunduğunuz cennetle sevinin!” (derler).” (Fussilet 41/30)

نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ
Resim---“Nahnu evliyâukum fî’l- hayâti’d- dunyâ ve fî’l- âhireh (âhireti), ve lekum fîhâ mâ teştehî enfusukum ve lekum fîhâ mâ teddeûn (teddeûne).: Biz dünyada ve ahirette sizin dostlarınızız. Orada sizin için canlarınızın istediği ve talep ettiğiniz (her)şey vardır.” (Fussilet 41/31)

نُزُلًا مِّنْ غَفُورٍ رَّحِيمٍ
Resim---“Nuzulen min GAFÛRin RAHÎM (rahîmin).: Gafûr (mağfiret eden) ve Rahîm olan (Rahîm esmasıyla tecelli eden) (ALLAH) tarafından ziyafet (ikram) olarak.” (Fussilet 41/32)

Resim17-) İnfâk EdenLere Duâ, CimriLik YapanLara Bedduâ Eden İki MELEK GÖREVLERİ NEDİR?.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her günün sabahında iki MeLek iner ve bunlardan birisi: “Ey ALLAH’ım! (Malını) infak edene bir bedelini ver.” diye duâ eder.
Diğeri ise: “Ey ALLAH’ım! (Malını) tutana telef ver.’”diye bedduâ eder.”
buyurmuştur.

(Buharî 1364, Müslim 1010/57.)

Resim18-) İnsÂNa HayırLı İşLer Yapmayı İLham Eden MELEKLER GÖREVLERİ NEDİR?.:

Resim İnsanoğluna şeytanın bir dokunması olduğu gibi, meleğin de dokunması vardır. Şeytanın dokunması şerri vaat etme ve hakkı yalanlamadır. Meleğin dokunması ise hayrı vaad etme ve hakkı doğrulamadır.
(Tirmizî 3172.)

Resim19-) SâLih İnsanLarın CenâzeLerine KatıLan MELEKLER GÖREVLERİ NEDİR?.:

Resim Bazı MeLekLer, Müslümanlarla beraber cenâzeye katılır ve define iştirak ederler.
(Ebu Davûd, 3177, Neseî, 2057.)

Resim20-) Cuma Günü Mescide GelenLeri Yazan MELEKLER GÖREVLERİ NEDİR?.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Her kim Cum'a günü, cenâbetten gusül eder gibi güzelce gusleder, sonra da ilk saatte yola çıkarsa bir deve kurban etmiş gibi olur. İkinci saatte yola çıkarsa bir sığır kurban etmiş gibi olur. Üçüncü saatte yola çıkarsa bir koç kurban etmiş gibi olur. Dördüncü saatte yola çıkarsa bir tavuk kurban etmiş gibi olur. Beşinci saatte yola çıkarsa bir yumurta tasadduk etmiş gibi olur. İmam Cum'a namazı için iftitah tekbiri alınca melekler hazır olur, okunan Kur'ân-ı dinlerler.” buyurmuştur.
(Müslim, Cumua, 2, hadis no: 850.)

Resim21-) Semâ KapıLarının BekçiLeri OLan MELEKLER GÖREVLERİ NEDİR?.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Mi’rac Hadisesinden bahsederken.:
“…Cebrâil aleyhisselam sonra elimden tutarak beni dünya semâsına çıkardı. Oraya vardığımızda o göğün bekçisine.: “Aç!” dedi.
Bekçi: “Kimdir o?” diye sordu… Derken Cebrâil aleyhisselam beni ikinci semâya doğru çıkardı.
Oranın bekçisine de: “Aç!”dedi. Oranın bekçisi de evvelkinin söylediklerini söyledi ve ardından kapıyı açtı…”
buyurmuştur.

(Buharî 447, 448, 1562, 3127, Müslim 163/263.)

Hadislerden de anlaşıldığı gibi her gök kapısının oraya geleni gideni sorgulayan bir bekçisi vardır.
İnsan, MeLekLere şüphe etmeksizin inanmadıkça mü’min olamaz. Şüphesiz ki MeLekLer âlemi akıl ve duyularla hissedilemez. Bu âlemi bilmenin tek yolu ise vahiydir. Vahiyle bildirilene teslim olup, inanmak Müslümanlığın göstergesidir.


Resim22-) BuLutLarLa VazifeLi MELEKLER GÖREVLERİ NEDİR?.:

Resimİsmi Ra’d’dır. Bulutları yanındaki ateşten mihraklarla ALLAH’ın dilediği yere sürer.
(Tirmizî 3320.)

Resim23-) DağLarLa GörevLi MELEKLER GÖREVLERİ NEDİR?.:

ResimALLAH’ın dağlar üzerinde tasarruf ve idâre ile görevlendirdiği MeLekLer vardır. Nebî (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) nübüvvetin 10. yılında kendisini Kureyş müşriklerine karşı koruyan amcasının vefâtı üzerine himayesine gireceği birini aramak için Taif’e gitmişti.
Aradığını bulamayan, üstelik ayak takımının taşlarına hedef olan Nebî (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) üzgün bir halde dönerken Cebrâil (aleyhisselâm) tarafından karşılanmış ve ALLAH’ın ona, dağlar meleğini gönderdiğini bildirmiş, dağlar meleği de ona, kendisine emrederse iki dağı onların üzerine kapatıvereceğini söylemiştir..

(Buharî 3042, Müslim 1795/111.)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim
RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem
=>BUYRUKLarında=>MELEKLERin ÇEŞİTLERİ ve GÖREVLERİ.:



Resim EVDEN NAMAZ İÇİN ÇIKILDIĞINDA AŞAĞIDAKİ DUÂ OKUNDUĞUNDA MELEKLER DUÂ EDER.:

Resim---Ebu Said’l-Hudri radiyallahu anhu’den rivâyet olunduğuna göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: “Her kim evinden namaza çıkarken.: “Ey ALLAHım!. SENden isteyenlerin hürmetine ve bu yürüyüşüm hürmetine SENden isterim. Çünkü kibir, iftihar, gösteriş ve işittirmek için çıkmadım, ancak SENin gazâbından saklanmak ve SENin rızanı umarak çıktım.
SENden beni ateşten kurtarmanı ve günahlarımı bağışlamanı isterim, zirâ günahları ancak SEN affedebilirsin.” Derse mutlaka ALLAHu TeÂLÂ ona kendisi için istiğfâr eden yetmiş bin MeLek görevlendirir ve namazını bitirinceye kadar ALLAHu TeÂLÂ ona cemâliyle yönelir.”
buyurdu..

(İbn Mâce, Mesâcid ve’l-Cemâat, 778; Ahmed b. Hanbel, 3/21.)

ResimABDESTLİ OLARAK CÂMİde NAMAZ VAKTİNİN GİRMESİNİ ve NAMAZ KILMAYI BEKLEYENE MELEKLER DUÂ EDER.:

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhu’den ittifakla nakledilen hadis-i şerifte Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kişinin cemâatle (câmide) kıldığı namazı, evde veya çarşıda kıldığı namazından, yirmi bu kadar derece üstündür. Zirâ bir kimse güzelce abdest alır, sırf namaz kılmak maksadıyla câmiye gelirse, câmiye girinceye kadar attığı her adımla onun derecesi yükselir ve günahı bağışlanır. Câmiye girince de namaz için oturduğu müddetçe namazda gibi olur. Namaz kıldığı yerde kaldıkça kimseye eziyet etmediği ve abdesti bozmadığı takdirde (ve yahut da dünyaya ait konuşmadığı) takdirde, MeLekLer ona şöyle duâ ederler.: “ALLAHım! SEN buna rahmet et; ALLAHım! Onu yarlığa; ALLAHım! Tövbesini kabul et!.” derler." buyurmuştur.
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No: 10.)

Resim ABDESTLİ OLARAK NAMAZ KILMAYI BEKLEYENE MELEKLER DUÂ EDER.:

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhu’den; Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Biriniz, abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde oturmaya devam etteği müddetçe MeLekLer.: “ALLAHım! Onu affeyle! ALLAHım! Ona rahmet eyle!." diye duâ ederler." buyurdu..
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No: 1066.)

Resim CÂMİde İLK SAFTA DURAN KİŞİYE MELEKLER DUÂ EDER.:

Resim---Bera’ b. Azib radiyallahu anhu’dan.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, safların arasına girer, bir taraftan diğer tarafa kadar dolaşır, omuzlarımıza ve göğüslerimize elini dokundurarak ileri ve geri çıkanları düzeltir ve.: “Safta ileri geri durup ihtilaf etmeyiniz, yoksa kalbleriniz de başka başka olur” ve.: “Şüphesiz ki, ALLAH ilk safta namaz kılanlara rahmet ve MeLekLer de duâ ederler.” buyurdu..
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No:1094)

Resim SAFLARIN SAĞ TARAFINDA DURAN KİŞİYE MELEKLER DUÂ EDER.:

Resim---Hz. Aişe radiyallahu anha’nın naklettiği hadis-i şerifte Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Muhakkak, ALLAH ve MeLekLeri safların sağ kollarındakilere rahmet ve duâ ederler.” buyurdu..
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No: 1098; Hadisi, Ebu Davûd, Müslim’in şartlarına uygun bir senetle rivâyet etmiştir.)

Resim ORUÇLU OLAN KİŞİNİN YÂNİNDA BAŞKALARI YİYİP İÇTİKLERİ ZAMAN=>O ORUÇLU KİŞİYE MELEKLER DUÂ EDER .:

Resim---Medineli Ümmü Umâre radiyallahu anha’dan.: "Bir gün Resül-ü Ekrem Efendimiz evime geldi. Ben Hz. Peygamber’e yemek çıkardım. Resül-ü Ekrem: "Sen de ye!." diye teklif etmesi üzerine.: "Yâ Resûlullah! Ben oruçluyum." dedim. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm.: “Bir oruçlu kimsenin yanında yemek yenildiğinde onlar yemekten kalkıncaya kadar veya karınlarını doyuruncaya kadar MeLekLer de o oruçluya duâ ederler.” buyurdu..
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No:1271; Tirmizî, Sıyam, 785. (Tirmizî hadis hasendir demiştir..)

Resim HASTAYI ZİYÂRET EDENE MELEKLER DUÂ EDER.:

Resim---Hz. Ali Kerremallahu vechehu’den.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her hangi bir müslim sabahleyin hasta müslüman kardeşini ziyâret ederse, yetmiş bin MeLek ona akşama kadar rahmet okurlar. Eğer akşamleyin ziyâret ederse, yetmiş bin MeLek sabaha kadar ona istiğfâr ederler. Aynı zamanda o kimse için Cennet’te toplanmış meyveler vardır.” buyurdu..
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No:903.)

Resim ALLAH RIZASI İÇİN BİR MÜSLÜMAN KARDEŞİNİ ZİYÂRET EDEN KİŞİYE MELEKLER DUÂ EDER.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir adam başka bir köydeki bir din kardeşini ziyâret etti. Bunun üzerine ALLAH, onun yolunun üzerine gözetleyici bir MeLek koydu.
O adam meleğin yanından geçerken MeLek ona.: "Nereye gidersin?" diye sordu.
Adam.: "Bu köydeki bir kardeşimi ziyâret edeceğim." diye cevap verdi.
MeLek.: "Onda beklediğin bir menfaatin var mı?" diye sorunca,
Adam.: Hayır, sadece ALLAH Azze ve Celle yolunda onu SEViyorum." dedi.
Bunun üzerine MeLek: "Ben ALLAH’ın sana şunu iletmekle görevli elçisiyim ki.: "Sen o adamı nasıl ALLAH yolunda SEViyorsan ALLAH da seni SEViyor!."
buyurdu..

(Müslim, Birr, 38.)

Resim HASTAYA veya MEVTÂ’nın YANINDA HAYIR DUÂ EDİLİRSE MELEKLER de “ÂMİN!.” DERLER.:

Resim---Ümmü Seleme radiyallahu anha’nın şöyle söylediği rivâyet edilmiştir ki.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hasta veya mevtânın yanında bulunduğunuz zaman ancak hayır duâda bulununuz. Çünkü MeLekLer yaptığınız duâlara "âmin!." derler.” buyurdu.
Ümmü Seleme anlatıyor.: Ebu Seleme vefât edince Nebî’ye (aleyhisselâm) giderek.: "Yâ Resûlullah! Ebu Seleme vefât etti." dedim.
Bunun üzerine Resûlullah bana: "Yâ ALLAH! Beni ve onu bağışla, onun yerine bana güzel bir karşılık ver!.” sözünü söyle." buyurdu. Ben de böyle söyledim. ALLAH celle celâlihu bana ondan daha hayırlı, MuhaMMed’i (aleyhisselâm) nâsib etti."
buyurmuştur.

(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No:920; Müslim, Cenâiz, 919; Ebu Davûd. 3115; İbn Mâce, 1447, 1598; Tirmizî, 977.)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim
ALLAH celle celâlihu YOLUNDA MAL HARCAYAN KİŞİYE MELEKLER DUÂ EDER.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İstisnâsız her gün iki MeLek iner.
Birisi.: “Yâ RABBî!.Senin yoluna mal harcayana, harcadığının yerine mal ver (eksilttiğini doldur)” diye duâ eder.
Diğeri.: “Yâ RABBî!. Elini sıkı tutup mal harcamayanın malına telef ver!.” diye duâ eder.”
buyurmuştur...

(Buharî, Zekât, 27; Müslim, Zekât, 57)

Resim HAŞR SÛRESİ’nin SON ÜÇ ÂYETİNİ SABAH VE AKŞAM NAMAZINDAN SONRA OKUYAN KİMSEYE MELEKLER DUÂ EDER.:

Resim---Ma’kil İbni Yesar radiyallahu anhu’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her kim sabahladığında üç kere.: “Kovulmuş şeytanın şerrinden hakkıyla işiten ve her şeyi bilen ALLAH’a sığınırım!.” Dedikten sonra Haşr Sûresinin sonundan üç âyet okursa, ALLAHu TeÂLÂ o kişiye akşama kadar duâ etmek üzere yetmiş bin MeLek görevlendirir. O gün ölürse, şehîd olarak ölür. Akşamladığında bunları okuyana da aynı derece vardır.” buyurdu..
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/26.)

ResimSEYYİDÜ’L- İSTİĞFÂR/İSTİĞFÂRLARIN EFENDİSİ’ni OKUYANın KAZANCI.:

Resim

Resim---Şeddat İbni Evs radiyallahu anhu’dan rivâyete göre, Efendimiz aleyhisselâm Seyyidü’l- İstiğfâr/İstiğfârların Efendisi şudur buyurdu.: “Ey ALLAHım! Benim RABBim SENsin, SENden başka hiçbir ilâh yoktur, beni SEN yarattın, ben SENin kulunum. Ben gücümün yettiği kadar SENin ahdin ve va’din (sözün ve müjden) üzere sabitim, ben SENin ihsân ettiğin ni’metlerini itiraf ediyor, günahlarımı da kabul ediyorum, öyleyse beni mağfiret eyle! Şu muhakkak ki, günahları SENden başkası bağışlayamaz. Ben yaptığım şeylerin şerrinden sana sığınıyorum.”
İnsan akşama girerken bu duâyı okuduğu zaman, o gece ölürse cennete girer yahut cennet ehlinden olur (buyurdu). Bu duâyı sabaha girerken okuduğu zaman da o günde ölürse, o da cennet ehlindendir.”
buyurdu..

(Buharî, Deavât, 15; Ebu Davûd, Edep, 5070; İbn Mâce, Duâ, 3872.)

ResimABDESTLİ VE ZİKİR ÜZERE YATANA MELEKLER DUÂ EDER.:

Resim---Şeddat İbni Evs radiyallahu anhu’dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hangi bir müslüman kul yatağına gelir de, yatacağı vakit ALLAH’ın kitabından bir sûre okursa, mutlaka ALLAHu TeÂLÂ Hazretleri ona bir MeLek gönderir ki, o MeLek o kişi uykusundan uyanıncaya kadar ona eziyet edecek bir şeyi yaklaştırmaz.” buyurdu..
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/125; Nesaî, Amelü’l- Yevmi ve’l- Leyle, 812.)

ResimALLAH TeÂLÂ’nın KULUNU SEVMESİ ve CEBRâİL aleyhisselâm’a.:
SEN de SEVv!.” BUYURması.:


Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhu’den, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH bir kulunu SEVdiği zaman Cebrâil’e.: “Ben onu SEViyorum, SEN de SEV!.” der. Cebrâil de o kulu SEVer ve Gök Halkı arasında.: “ALLAH filan kul SEViyor, siz de SEViniz, diye haber verir. Onlar da onu SEVerler, sonra da yeryüzünde yaşayanların kalbine onun SEVgisi yerleştirilir.” buyurdu..
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No:387; Müslim, Birr ve Sıla, 2637.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH’ın kulunu SEVmesinden muradı; onun için hayır dilemesi, kendisine hidâyet ve ni’met vermesidir... Cebrâil ile diğer MeLekLerin bu kulu SEVmeleri; ya onun için istiğfâr ve duâda bulunmaları ya da insanlar gibi SEVmeleridir. Bu SEVgi de kalbin birine meylederek onunla karşılaşmak için arzu duymasıdır. MeLekLerin bir kulu SEVmeleri ALLAH TeÂLÂ’ya itaat ettiği ve O’nun rızasını kazandığı içindir. Kabulün yeryüzüne konmasından maksud insanların o kulu SEVmeleri ve ondan razı olmalarıdır.” buyurdu..
(İmam Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, c.2, s.271-272.)

ResimALLAH TeÂLÂ’nın KULUNDAN NEFRET ETMESİ ve CEBRâİL aleyhisselâm’a.: “SEN de NEFRET Et!” BUYURması.:

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhu’den, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “.....
Bir kula ALLAH buğzettiği zaman Cebrâil’e.: “Ben filândan hoşlanmıyorum, sen de nefret e!.” buyurur. O da o kişiden nefret eder. Sonra durumu gök ehli arasında haber verir. Onlar da o kişiden nefret ederler. Sonra da yer yüzündekiler o kişiden nefret ettirilir.”
buyurdu..

(Müslim, Birr ve Sıla, 2637.)

ResimMELEKLERİ, MÜSLÜMANIN SABRINA ŞÂHİD TUTMAK.:

Resim---Ebu Musa radiyallahu anhu’den rivâyete göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir kimsenin çocuğu öldüğü zaman ALLAH celle celâlihu MeLekLerine.: “Kulumun yavrusunun canını kabzettiniz mi?” buyurur. MeLekLer.: “Evet” derler. ALLAH celle celâlihu.: “Ciğer paresini aldınız öyle mi?” buyurur. MeLekLer: “Evet” derler. ALLAH celle celâlihu.: “Kulum ne söyledi?” buyurur. MeLekLer.: “Sana hamd ederek.: “Biz ALLAH içiniz ve O’na dönücüleriz” dedi.” derler. ALLAH celle celâlihu.: “Kulum için cennette bir köşk binâ edin ve adını Hamd Köşkü koyunuz.” diye nidâ eder.” buyurdu..
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No:922; Tirmizî, Cenâiz, 1021. (Tirmizî hasen demiştir.); Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/415.)

ALLAH celle celâlihu kulunun çocuğunun ruhunun kabz edildiğini ve kulunun sabrını en iyi bilendir. Bildiği halde MeLekLere sorması, o kuluna cennette karşılığını verirken yaptığı amellere MeLekLeri şâhid kılmak içindir.” denilmiştir.
(İmam Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, c.4, s.141-142.)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta MELEKLER..

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

Resim MELEKLER =>MÜSLÜMANIN NAMAZ KILDIĞINA ŞÂHİDLİK EDER.:

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhu’den Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “MeLekLer nöbetleşerek sizin başınızda gözcülük ederler. Sabah ve ikindi namazlarında bu MeLekLer buluşurlar. Sonra geceyi sizin yanınızda geçiren MeLekLer göğe çıkarlar. ALLAH celle celâlihu.: “Kullarımı ne halde bıraktınız?” diye sorar. MeLekLer de.: “Yanlarından ayrıldığımız zaman da, yanlarına vardığımız zaman da namaz kılıyorlardı.” diye cevap verirler.” buyurdu..
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No:1050; Buharî, Tevhid, 23; Müslim, Mesâcid, 632; Muvatta, Kasru’s-salat, 82; Nesaî, Salat, 21)

ResimVİTİR NAMAZINI GECENİN SONUNDA KILANA MELEKLER ŞÂHİDLİK EDER.:

Resim---Câbir radiyallahu anhu’den, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim gecenin sonunda kalkacağından endişe ederse, vitir namazını gecenin başında kılsın. Gecenin sonunda kalkacağına güvenen kimse ise vitir namazını gecenin sonunda kılsın. Çünkü gecenin sonunda kılınan namaza MeLekLer şâhid olur. Bu daha faziletlidir.” buyurdu...
(Nevevî, Riyazü’s- Sâlihin, H.No:1138; Müslim, Salatü’l-Mİsâfirin, 755, Tefsir, 456)

ResimZİKİR HALKALARINA DEVAM EDENLERE MELEKLER DUÂ EDER.:

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhu’den, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH’ın bir takım MeLekLeri vardır ki, bunlar sokaklarda dolaşıp zikredenleri araştırırlar. ALLAH’ı zikreden bir gruba rastlayınca, birbirlerine.: “Geliniz, aradığımız buradadır.” diye seslenirler ve zikredenleri göğe kadar kanatları altına alırlar.
Gökyüzüne çıkınca ALLAH TeÂLÂ onlara.: “Kullarım ne diyor?” diye sorar.
MeLekLer de.: “SENi tesbih, tekbir ediyorlar. Sana hamd ve tazim sunuyorlar.” diye cevap verirler.
Yüce ALLAH: “Onlar beni gördü mü?” diye sorar.
MeLekLer de.: “Hayır, vALLAHi de SEN’i görmemişlerdir.” diye cevap verirler.
ALLAHu TeÂLÂ: “Ya BENi görmüş olsalardı ne yaparlardı?” diye sorar.
MeLekLer de.: “Eğer SEN’i görmüş olsalardı daha çok ibadet ederler, daha çok tazim ederler ve daha çok tesbih ederlerdi.” diye cevap verirler.
Yüce ALLAH onlara.: “Kullarım ne istiyor?” diye sorar.
MeLekLer de.: “SEN’den cennet istiyorlar.” diye cevap verirler.
ALLAH TeÂLÂ onlara.: “Cenneti gördüler mi?” diye sorar.
MeLekLer de.: “Hayır, vALLAHi Ya RABBi, orayı görmemişlerdir.” diye cevap verirler.
ALLAH TeÂLÂ onlara.: “Orayı görmüş olsalardı ne yaparlardı? diye sorar.
MeLekLer de.: “Eğer orayı görmüş olsalardı ne yaparlardı?” diye sorar.
MeLekLer de.: “Eğer orayı görmüş olsalardı oraya karşı daha güçlü bir özlem duyarlar, orayı daha ısrarlı bir şekilde isterler ve daha güçlü bir arzu duyarlardı.” diye cevap verirler.
ALLAH TeÂLÂ MeLekLere.: “Neye karşı Bana sığınıyorlar?” diye sorar.
MeLekLer de.: “Cehennemden SANA sığınıyorlar.” diye cevap verirler.
ALLAH.: “Onlar cehennemi gördüler mi?” diye sorar.
MeLekLer de.: “Hayır, vALLAHi orayı görmemişlerdir.” diye cevap verirler.
ALLAH MeLekLere.: “Ya cehennemi görmüş olsalardı ne yaparlardı?” diye sorar.
MeLekLer de.: “Eğer orayı görmüş olsalardı ondan daha şiddetle kaçar, daha çok korkarlardı.” diye cevap verirler.
Bunun üzerine Yüce ALLAH.: “Şâhid olunuz ki, onları affettim!.” buyurur.
MeLekLerden birisi.: “Onlar arasında falanca kimse var ki, o aslında onlardan değildir. Şahsi bir amaç için onların arasına katılmıştır.” der.
Ulu ALLAH o Meleğe.: “Onlar öyle bir gruptur ki, onların arkadaşı kendilerine ihânet etmez!.”
buyurur...

(Buharî, Deavât, 66; Müslim, Zikir 25 (2689); Tirmizî, Deavât, 3600.)

Resim---Ebu Hureyre’den ve Ebu Said’den radiyallahu anhum, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH’ı zikretmek üzere oturan bir gruba MeLekLer kanat gerer, onları Rahmet-i İlâhî kuşatır ve onlara sekînet iner. ALLAH da onları yanındakiler arasında anar.” buyurdu...
(Müslim, Zikir, 39 (2700); Tirmizî, Duâ, 7 (3375)

ResimALLAHu TEÂLÂ MELEKLERine ŞÖYLE EMREDER.:

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhu’dan; Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH TeÂLÂ MeLekLerine şöyle emreder.: “Kulum kötü bir amel yapmak isteyince, onu yapmadıkça yazmayın. Yapınca, onu aleyhine bir günah olarak yazın. Eğer benim rızamı düşünerek terketti ise, bunu onun lehine bir SEVâb yazın!.
Kulum iyi bir iş yapmak arzu edince, yapmasa bile onu, lehine bir SEVâb olarak yazın. Eğer onu yaparsa, en az on misli olmak üzere yedi yüz misline kadar ona SEVâb yazın!.” Buyurur”
buyurdu...

(Buharî, Tevhid, 35; Müslim, İmân, 203, 205 (128,129); Tirmizî, Tefsir, En’am, 3075.)

ResimALLAHu TEÂLÂ’nın MELEKLERi ŞÂHİD KILMASI.:

Resim---Enes radiyallahu anhu anlatıyor: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kulun gündüz veya gece amelini yazan hafaza MeLekLeri, yazdıklarını ALLAH’a yükseltirler. ALLAH sahifenin baş ve son kısmını hayırlı bulursa, MeLekLere.: “Sizi şâhid kılıyorum, ben kulumun sahifesinin iki tarafı arasında kalan kısmını mağfiret ettim.” buyurur.” buyurdu...
((Tirmizî, Cenâiz, 9 (981))

Resim
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön