BİR SALÂSVÂt-ı ŞERÎFe ki..

Rasulullah (s.a.v) Efendimiz üzerine Salâvât getirmek her müslümana farzdır.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

BİR SALÂSVÂt-ı ŞERÎFe ki..

Mesaj gönderen Hakan »

Resim


HALİDî BAĞDADÎ kaddesallahu sırrahu SALÂVÂTI.:

Nakşî Tarikatı kollarının kemâL kavşağı olan, Şam'da SaLihiye Tepesinde medfûn bulunan ve maddî ve mânevî tahsilini Bağdad'da yaptığı için “Bağdadî” diye anılan MuhaMMedî Mürşid MevLânâ HaLid-i Bağdadî Hazretlerinin SaLâvâtı:

Resim

ResimTÜRKÇESİ: (3 defa okunur)
“Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra.”
(Ücüncüsünde kesîran ile okunur)
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”

ResimMÂNÂSI: ALLAH'ım! Efendimiz MUHAMMED (sallallahu aleyhi ve sellem)'e ve Efendimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'in ailesine; dert çekenlerin (devâ dileyen çağırıcıların) ve devâ (çâre) lerinin tümü adedince salât-ü-selâm et. O'na ve onlara çok çok (çokça) bereket ver ve selâmlar et!.


Resim

Allahümme SALLi ala seydine MuhaMMedin abdike ve nebiyyike ve resulike ve nebiyyil ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..
Estağfirullah el Azîm!. Estağfirullah el Azîm!. Estağfirullah el Azîm el Kerim ellezi lâ ilâhe illâ hu!. El Hayyum Kayyum ve etubu ileyk ve hüve Rahîmu'l- Vedûd celle celalehu!.


Elhamdulillahi RABBu’L- ÂLEMîN!.
Diyelim ve SalâVÂt-ı Şerifemizi OKUyalım ve ANLAmaya Çalışalım İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.

HALİDî BAĞDADÎ kaddesallahu sırrahu, öyle bir zâttır ki, pek çok ve özellikle Nakşî Tarikat Kollarının Kemâlât Kavşağındadır.
SiirtLi MuhaMMed Sıddık kaddesallahu sırrahu Hocam, hem Kadrî hem de Nakşî idi.. Aynı zamanda aynı zamanda MeLÂMî-ydi de.. Hem de çok muhteşem bir MeLÂMî-ydi kendisi sohbetlerini bu salâvâtla bitirirdi..

HALİDî BAĞDADÎ kaddesallahu sırrahu’nun kabr-i şerifi Şam’da SâLihiye Tepesinde idi.. Ne oldu bilmiyorum oralar yerle bir darmatak oldu oralar..
HALİDî BAĞDADÎ kaddesallahu sırrahu, maddî manevî tahsilini Bağdat’ta yaptığı için “Halid-i Bağdadî” diye anılmıştır..
Kendisine irşâd görevini, Hindistan’da Dehlevî kaddesallahu sırrahu Hazretleri mânen çağırarak vermiştir..
HALİDî BAĞDADÎ kaddesallahu sırrahu, Bağdat’tan Hindistan’a yayan yürüyerek gitmiştir ve görevi almıştır..
HALİDî BAĞDADÎ kaddesallahu sırrahu, bir yeniden kurucu-yapıcıdır.. Yâni yıkıntıya dönmüş Tarikatları dirilten bir zâttır..
Ve çok ilginçtir ki, bir vebâ salgınında kendisi, çocukları ve torunları dahi vefât etmişti.. arkasında dava güdecek kimsesi kalmamıştır.. Hepsi de şehîd olmuştur, kimse kalmamıştır yâni ..
Bunu buyuran Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir.:

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhuşöyle dedi: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: …Şehidler beş kişidir:
1) Taun’dan (Vebâ’dan) ölen,
2) Karın hastalığından ölen,
3) Suda boğularak ölen,
4) Yıkıntı altında kalarak ölen ve
5) Allah yolunda ölen’”
buyurdu..
(Buharî 689; Müslim 1914/164)

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhuşöyle dedi: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: sahabelerine:
“Sizler kendi aranızda kimi şehiîd sayıyorsunuz?’.” buyurdu.
Sahabeleri: “Yâ Resûlullah! ALLAH celle celâlihu yolunda öldürülen kimse şehiddir.” dediler.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Şüphesiz o zaman ümmetimin şehidleri az olur.!.” buyurdu
Sahabeleri: “Onlar kimlerdir Yâ Resûlullah!.” Deyince.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “ALLAH celle celâlihuyolunda öldürülen şehiddir. ALLAH celle celâlihuyolunda öldürülen şehiddir. Taun’dan (Vebâ’dan) ölen ş şehiddir.. Karın hastalıklarından (kanser vs.) ölen şehiddir.. Suda boğularak ölen şehiddir!."
buyurdu..
(Müslim 1915/165; İ.Ahmed 522; İbni Mâce 2804; Hâkim 2/159; Beyhakî; Taberanî Mucemu’l-Evsad, Mecmau’z-Zevâid 317)

Azîz Kardeşlerim;
Bu salâvâtı şerife kısacıktır ve üç kere okunur ve sonunda “kesirân kesirâ” denilir.


Euzubillahi seminealimineşşeytanirracim
bismillahirrahmanirrahim

Allahümme SALLi alâ seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âli seyyidinâ MuhaMMedin bi adedi küllî dâin ve devâin ve bârik ve SELLim aleyhi ve aleyhim kesîra.
Allahümme SALLi alâ seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âli seyyidinâ MuhaMMedin bi adedi küllî dâin ve devâin ve bârik ve SELLim aleyhi ve aleyhim kesîra.
Allahümme SALLi alâ seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âli Seyyidinâ MuhaMMedin bi adedi küllî dâin ve devâin ve bârik ve SELLim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.
Salâtan tekunu rıdaen ve hakkı edâen ya Rabbu'l- âlemîn yâ Erhame'r- Rahimîn!.


HALİDî BAĞDADÎ kaddesallahu sırrahu, ne buyurdu kısacık salâvâtta bakınız;
“Allahümme SALLi”.. ALLAHım SALLî.. salât et!. Ne demek salât et?. yâni bizi ULAŞtır, SALL et SILAmıza kavuştur.. SILAmıza.. SILA SILA!. ANA VATANımıza SALL et!.
Seyyidinâ.. İsLâm Dinimizin Sahibi, Seyyidi olana.. bence demek istiyorum ki, “Seyyidinâ =>Dinin Sahibi olan” demektir..
ALLAH celle celâlihu, İsLâm Dinimizin Sahibi, NÛRuLLah’ın Sahibi MuhaMMed aleyhisselâm kılmıştır.. Kur'ÂN-ı Kerîmde açıkça böyle buyuruyor.. “Rahmetenl’l- âlemin”sin buyuruyor.. KüLlî ŞEyy’i yaratan ALLAH celle celâlihu böyle buyuruyor..

Alâ âli seyyidinâ MuhaMMedin.. SALL et bizi, ulaştır!. Çünkü, bizim dinimizin sahibi ve ALLAH celle celâlihu’ya ULAŞım SIRAT-ı MustakîMimİZ’e TESLİM OL!.ursak, ALLAH celle celâlihu’ya İSTİKÂMET BUL!.uruz ALLAH celle celâlihu katında!. Siyonist uşağı Batının ortaya çıkardığı fitne örgütleri değil asla!. Bakınız;
ALLAH celle celâlihu dini İSLÂMdır!.


إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللّهِ فَإِنَّ اللّهِ سَرِيعُ الْحِسَابِ
Resim---"İnned dîne indâllâhi’l- islâm (islâmu), ve mâhtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba’di mâ câehumul ilmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîu’l- hısâb (hısâbı).: Muhakkak ki ALLAH'ın indinde dîn, İslâm'dır (teslim dînidir). Kendilerine kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hased sebebiyle ihtilâfa düştüler. Ve kim ALLAH'ın âyetlerini örterse (inkâr ederse), o taktirde, muhakkak ki ALLAH, hesabı çabuk görendir.” (Âl-i İmrân 3/19)

Çok dikkat etmek gerekir.. İçi boş laflarla “müslümânım!.” demekle olmaz Hakan!.

قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ وَإِن تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---"Kâleti’l- a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhuli’l- îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â (şey’en), innallâhe gafûrun rahîm (rahîmun).: Bedeviler, dedi ki: "İman ettik." De ki: "Siz iman etmediniz; ancak "İslam (müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalblerinize girmiş değildir. Eğer ALLAH'a ve ReSûLü'ne itaat ederseniz, O, sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Şüphesiz ALLAH, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir." (Hucurât 49/14)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de Hadis-i ŞerîfLerinde.:

Resim---Ali bin Ebi Talib kerremallahu vechehu şöyle demiştir:
“Ben size Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den bir hadis tahdis ettiğimde andolsun ki gökden düşmem bana O’nun dilinden yalan uydurmamdan daha sevimlidir. Ben Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den işittim:
“Zamanın sonunda yaşları küçük, akılları zayıf bir kavim meydana çıkacaktır. Onlar mahlûkatın hayırlısı olan Nebî’nin sözünü söyleyecekler. Fakat bunların imanları boğazlarından öteye geçmeyecektir. Onlar okun avdan çıkışı gibi dinden çıkacaklar. Siz onlara nerede rastgelirseniz, onları öldürünüz. Çünkü bunları öldürmekte, öldüren kişiye kıyamet gününde ecir ve sevâb vardır.”
buyurdu..
(Buharî 6795, 6796; Ebu Davûd 4765, 4767)

Resim---MuhaMMed bin İbrahim, Ebu Seleme ile Ata ibni Yesar’dan haber verdi ki bu ikisi Ebu Said radiyallahu anhu’ya gelmiş ve kendisinden Haruriyye hakkında şöyle soru sormuşlardır: “Sen Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den Haruriyye’yi zikrederken duydun mu?”
Ebu Said radiyallahu anhu: “Ben Haruriyye’nin kimler olduğunu bilmiyorum. Lâkin Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den işittim: “Bu ümmet içinde öyle bir kavim çıkacak ki siz onların namazlarının yanında kendi namazlarınızı küçük göreceksiniz. Onlar; Kur’ÂN da okuyacaklar, fakat Kur’ÂN onların boğazlarını geçmeyecek. Onlar okun avdan çıkdığı gibi dinden çıkacaklar!."
buyurdu..
(Müslim 147; Buharî 6796, 6797)

Resim---Ebu Said El-Hudri radiyallahu anhu şöyle dedi: “Ali kerremallahu vechehu Yemen’deyken Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e henüz toprağından tasfiye edilmemiş altun cevheri göndermişti. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu altun cevherini şu dört kişi arasında paylaştırdı; Akra ibnu Habis el-Hanzali, Uyeynet ibnu Bedr el-Fezali, Alkamet ibnu Ulase, sonraki ya Kilab oğullarından biri olan Zeydu’l-Hayl et-Tai, yahutta Nebhan oğullarından biri idi.
Kureyş bundan öfkelendi de: “Bizleri bırakıp Necd’in büyüklerine mi veriyor?.” dediler.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben bunu ancak onları İslam’a alıştırmak için yaptım!.” buyurdu.
Müteâkiben gür sakallı, yanağının iki elmacığı çıkık, gözleri içine gömülü, alnı yüksek, başı tıraşlı bir kimse geldi ve: “Ya MuhaMMed! Allah’dan kork!.” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem cevâben: “Eğer ben ALLAH’a isyan edersem, artık kim O’na itaat eder ki? Sizler beni emîn kılmazken O beni yer halkı üzerine emîn kılmıyor mu?” buyurdu.
Sonra o kimse arkasına dönüp gitti. Halid bin Velid radiyallahu anhu onu öldürmek için Nebâ aleyhisselâm’dan izin istedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona izin vermedi ve: “Bu kimsenin soyundan öyle bir kavim türeyecek ki, onlar Kur’ÂN’ı okuyacaklar fakat Kur’ÂN’ın tatlılığı onların gırtlaklarından öteye geçmeyecek. Onlar İslam ahalisini öldürürler de, putların sahiblerini bırakırlar. Onlar İslam’dan, okun yaydan çıkması gibi çıkarlar. Eğer ben onların zamanına yetişmiş olsaydım Ad Kavminin öldürülüşü gibi bunları öldürürdüm!.”
buyurdu..
(Müslim 1064/143; Buharî 6123, 6124; Ebu Davûd 4764)

Kısacası çok dikkat etmek gerekir ve böyle uyduruk kaydırık mezheb, cemiyet ve örgütleri Kur'ÂN-ı Kerîm ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem süzgecinden geçirip yaramazlarını mutlaka terk etmek gerekir..
YAŞAyan din, ALLAH celle celâlihu Dini ve sav DİNi İSLÂM DİNidir demek istiyorum!.


Allahümme SALLi alâ seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âli seyyidinâ MuhaMMedin.. Es SeLÂM, MuhaMMed aleyhisselâm üzerine OLsun!. VUSLâtımı, BİRLiğimiz, BİZ BİR-İZLiğimiz, SEVgimiz SAYgımız, HÖRmetimiz ve sen istiyorsan sabaha kadar sayabilirsin mahsuru yok!.
Yâni “
ve alâ âli seyyidinâ MuhaMMedin..” Ve O’nun yüce âilesine de yüce EhL-i Beyt aleyhumusselâm’ına da, âilesine de saLât SALL OLsun!.
Ne kadar olsun?.

“Bi adedi küllî dâin ve bârik ve SELLim aleyhi ve aleyhim kesîra.”

Adedi kadar.. küllî, hepsinin adedi kadar.. dâin ne demek?. Dâin’in iki manası vardır.. Biri, “nidâ eden, çağıran”.. Biri de “devâ dileyen”.. İkisi de aynı şey dâyen kendine dâvet eden “ben yandım yetiş imdad!.” deyip dileyen devâ dileyen.. Ya da nidâ eden “ey millet nere gidiyorsunuz?!.” Diyen..
İşte ne kadar böyle duâ devâ dileyen varsa, çağıran varsa “ey millet, yandım yetişin bana bir devâ getirin!.” diyenler varsa..


Ve bârik ve SELLim..
Elbette bu çağıranların yâni devâ dileyenlerin devâsı kadar, ne kadar çaresi devâsı varsa o kadar..
Bu çağırıcılarında hedefleri kadar.. Yâni nereye çağırıyorlar: “Ey millet KELÂMULLAH’a gelin!. RASûLULLAHa gelin!. ALLAH celle celâlihu’ya gelin!. Yoksa hapı yuttunuz!.”
Diyenlerin, devâ dileyenlerin devâsı kadar!. Çağıranların da nidâsı kadar Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e yer yüzünde ne kadar varsa; şimdi, şu ÂNda onlar kadar.. Bizim MuHABBetimizi, SILAmızı, gönül BİRLiğimizi, BİZ BİR-İZ-Liğimizi BAĞLa yâ RABBenâ ALLAH celle celâlihu!.
SALL et yâ RABB ve bârik.. Bereketli kıl!. Yâni bu artsın, bir kişi üç kişi değil, çoluğumuz var, çocuğumuz var, etrafımız var, dostumuz, arkadaşımız var, çâresizler var, dağda-bağda kalmış el ulaşamıyor, ses varmıyor!.
İşte oraya ve onlara ALLAH celle celâlihu rahmet yağdırsın!. Rahtemenli’l- âlemîn UMUt BULutLarından!. diye duâ ederiz!.

Bakınız şimdi SALL ettik..

“ve SELLim aleyhi..” Bizi O’na TESLim OLanlardan, SİLM AKILLa TESLim OLanlardan, MÜSLÜMÂN OLanlardan KıL!.
Bizim SELLimiz SİLM AKLımız.. Kemâlât bulan aklımız, nakle ulaşan aklımız kaynağını bulsun!. Bizim aklımız!.
“ALLAH celle celâlihu akıllı” diyemezsiniz!.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e AKILLı dersiniz.. Çünkü, AKLın kaynağı Nûr-u MuhaMMeddir!. Ondan sonra SELLime geçer.. ve SELLim aleyhi..
Yâ RABBenâ!
“Bizim O’na teslim olmamızı, BİZ BİR-İZ olmamızı, denize düşen bir damla gibi bizim ona gark olmamızı sağla!.”

“ve SELLim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra..”
Ve bu dediğimiz bu söylediğimiz şey “kesîran kesîra” çok çok çok çok olsun!.
Bu bereketler, bu selâmlarımız, bu selâmet dileyişlerimiz, bu teslimiyetlerimiz, çok olsun!.
Aleyhim.. KİMin/KİMLerin üzerien? Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in, EhL-i Beyt aleyhumusselâm’ın, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin âilesinin üzerine bağlantılarımız çok çok olsun!.

MevLânâ Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu, İstigasesi/Yalvarışlarıyla da meşhurdur.
Kendisi hayatını çok temiz yaşamış, muhteşem bir zâttır.. Hâşâ alevereci gruplardan uzaktır.
Ve zâten müctehiddiddir yâni, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin yolunu açanlardandır..
Ne acıdır ki, ve de maalesef ondan sonraki nerdeyse bütün tarikatlar O’na yamalanarak, kalkan yaparak ya da aklınca bağlanarak sonra da istismar etmişlerdir!. Bu da çok acıdır ve yazık olmuştur.

Ama bunun yanında SiirtLi MuhaMmed Sıddk kaddesallahu sırrahu Hocam gibi, bir toplu iğnenin ucu kadar dahi leke getirmeden o muhteşem güzelliği yaşayan ve yaşatanlar olmuştur!. Çok şükür hâlâ da vardır!.
Ancak onlar da, gökyüzündeki bulutlar gibi, rüzgarlar gibi sessiz sâkin SEBİLİLLAH LiVECHİLLAHtırla hamd olsu RABBımız TeÂLÂ’ya!. Gerçi onları başkaları görse onlara “Bunlar delinin teki!.” Derler.. Zâten demezlerse de onlar öyle değillerdir..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “ALLAH’ı öyle çok zikredin ki, tâ -insanlar- size mecnûn/deli desinler.” buyurdu..
(Ebu Said el-Hudrî radiyallahu anhu’dan; Ahmed b. Hanbel, 3/68; Hâkim, 1/499; Mecmau’z-Zevaid, 10/16)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: BİR SALÂSVÂt-ı ŞERÎFe ki..

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

MeVLâNâ HaLiD-i BaGDaDî HazretLerinin İstigasesi
ALLAHu zü'L-CELÂL'e Sığınması..:


Bismillâhirrahmânirrahîm!.

Resim

TÜRKÇESİ:
Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Resim Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Resim Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedîn Sallallahu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü Resim Allahümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Resim Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!.Resim

MÂNÂSI:

Yâ Hayyu Yâ KAYyûm! Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm! Yâ ALLAH! Sana sığındım (siper edindim) ve Senin kulun ve Resûlün Seyidimiz ve Efendimiz Muhammed Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesselleme (teslim ve tâbi' olup) boyun eğdim! ALLAH'ım! Yâ Rahmân yâ Rahîm Senden Azîm isimlerin, keremli meleklerin ve Salâvâtların en fazîletlisi ve selâmların en tamı kendisine olan Resûlün ile (yüzü suyu hürmetine) istiyorum! (ki) Beni imtihan eden (deneyici-sınayıcı) Sensin, Bedir Ehlini bir lemhada (göz açıp kapayıncaya kadarlık sürede) bir üfürüşle (merhametle hayat verişle) mahvolmaktan (silinip yok olup gitmekten) kurtardığın gibi; onların Senin üzerindeki (hatırı) hakları hakkı için, onlara olan rahmet üfürüşünle (imdat edişinle) bana da üfür ve hayat ver (meded kıl) Yâ RABBî!.


Resim

“Yâ HAYyu Yâ KAYyûm Yâ Ze'l- CeLâLî ve'l-İkrâm Yâ ALLAHu celle celâlihu, bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn Sallallahu TeALÂ aleyhi ve SELLime istecertü Allahümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim efdalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!.”

Yâ HAYyu Yâ KAYyûm Yâ Ze'l- CeLâLî ve'l- İkrâm Yâ ALLAHu celle celâlihu..
Ey El HAYy olan ALLAH celle celâlihu, hayatı var eden ALLAH celle celâlihu.. Yâ KAYyûm, bu haylığı kâim olan, ezelî ve ebedî olan ALLAH celle celâlihu..
Küllî Şey’in çekirdeğinden, atomun çekirdeğinden, bütün Kâinâtı düşünsen de fark etmez..EL HAYyum.. EL KAYyûm.. “NAHNU =>BİZ BİR-İZ”Liği içindedir Küllî Şey’…
Yâ Ze'l- CeLâLî ve'l-İkrâm celle celâlihu.. ey CeLâLinden ikrâm eden ALLAH celle celâlihu..
Ne demek CeLâLinden ikrâm.. Gübresinden =>GÜLü.. NÂRından =>NÛRunu.. CeheNNem’inden =>CeNNetini ikrâm ede ALLAH celle celâlihu.. Afvederseniz Boktan =>Bostanı çıkarır ve yedirir.. Çünkü CeLâLinden ikrâm eder ALLAH celle celâlihu. SİSTEMuLLAH Kuralı böyledir, kanunu böyledir.. Bir anne düşünün çocuğunu doğururken kıyametler koparır, yeminler ede: “Bir daha doğurmayacağım!.” Vs. der!. Ama çocuğunu kucağına verdiğiniz zaman, onun ikrâm olduğunu anlar ve o yavrusuna dünyâ’nın en büyük sevgisiyle bağlanır..
Çünkü ona =>o Şehvetten =>bu Şehâdet ikrâm edilmiştir!. Çünkü Zü'l- CeLâLî ve'l- İkrâmdır ALLAHu celle celâlihu..
Yâ Ze'l- CeLâLî ve'l-İkrâm Yâ ALLAHu celle celâlihu, bike tâhassentü..
EYy Zü'l- CeLâLî ve'l- İkrâm olan ALLAHu celle celâlihu, ben SANA, Yâ RABBu’L- ÂLeMîN SANA sığındım..
Tâhasentü.. SENi siper edindim, kale edindim, yâni bu âlemde benim sığınacak yerim SENden başka ne olabilir!. Çünkü her şeyi yaratan SENsin..

Ve bi Abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn Sallallahu Tealâ aleyhi ve SELLime istecertü..
Ve SENin kulun olan, ve RASûLun olan bizimde dinimizin sahibi Seyyidinâ ve MevLânâ, bizim Velîmiz, Efendimiz aslında dinimizin Sâhibi, dinimizde Velîmiz.. Ve biz O’na biz bir çocuk gibi bağlıyız.. Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme..
Yâni MuhaMMed sallallahu aleyhi ve SELLem ki, İsLÂM Dinimizin Sâhibi, bizim her hususta Velîmiz olan Önümüz/ÖNDERimiz olan, Efendimiz Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme;
Teslim OLup, İmân Edip, Tâbi Olup da İt’aat ederek boyun eğdim!.
Tâhasentü.. Ben SANA böyle sığındım!.
İstecertü.. Ben; Beni bu FÂNi ÂLEMden BÂKi ÂLEM’e Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in CERR/ÇEKİMini istiyorum.. CERRe olmamı istiyorum.. Beni ALsın GÖTÜRsün GÖNLümü..yâni CERR etsin, KENDİSİne ÇEKsin!. Tıpkı bir mıknatıs gibi ÇEKsin ALsın!.

İşte ben, bunu istiyorum!. ben benim bütün arzumla, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e teslim ve tabi olup ben boyun eğdim, beni çekmesini böyle CÂNdan ve Yürekten istiyorum!.
Ben var ya ben, eselûke.. SENi istiyorum diliyorum Yâ RahmÂN, Yâ Rahîm Ey RahmÂN ve Ey Rahîm olan ALLAH celle celâlihu’um SENden istiyorum, duâ ediyorum.. eselûke.. SENden istiyorum vermeni diliyorum..

Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!.”

Bi esmâike'l- izâmi.. Azamet Esmâların hürmetine.. Azîm Esmâların hürmetine..
ve melâiketike'l- kirâmi.. Kerim meleklerin yüzü suyu hürmetine..
Resûlîke aleyhim efdâlü's-salâvâti ve etemmü's-selâmi.. Ve ben SENin RASûLün MuhaMMed aleyhisselatı ve selâm’a peygamberlere.. yâni RASûLuke değil Rusûluke.. SENin tüm Peygamberlerine onların hepsinin ki, onlar en yüce, en efdâl, en geçerli SILA’ma kavuşma, ulaşma istiyorum!.
Resûlîke aleyhim efdalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!.”

Ve etemmü's-selâmi.. Selâmın tamamı ne ise ondan istiyorum.. Yâni ben bunları bilemem, sayamam.. Yâni ne kadardır bu SeLâmet ULaŞım YOLLarını felan bilmem, kaç Peygamber var onu bilmem ben.. yâni tüm tümünün tümünün onların hepsinin bağlantılarını kur!.

Biz onları birbirinden ayıracak değiliz.. Hepsi bizim peygamberlerimiz ve hepsinin ayrı görevleri var.. Hiçbir kimse HaLiLî olmadan İbRahîmî olmadan bu Dünyâ CeheNemi’nden CÂN CeNNeti’ne geçemez!. Neden geçemez çünkü ona yapmıştır ALLAH celle celâlihu, CÂN CeheNNem’ini “berder sâlemen” CÂNÂN CeNNetiEYyLer!.

Ey RahmÂN ve Rahîm olan ALLAH celle celâlihu.. Hani Bedir’de beni imtihan eden ALLAH celle celâlihu.. Şüphesiz KULLarını deniyici sınayıcı olan SENsin.. yâni buna çok dikkat etmek lâzım beni imtihana sokan SENsin.. beni imtihan eden SENsin.. deneyen SENsin.. türlü türlü işler getirip başıma hadi bir daha göreyim bakıyım buyuran SENsin..


الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ
Resim---“Ellezî halaka’l- mevte ve’l- hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ (amelen), ve huvel azî zu’l- gafur (gafuru): O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.” (Mülk 67/2)

Sizi, doğumu yarattık, ölümü yarattık imtihan edelim diye sizi bir deniyelim bakalım hanginiz ahsen en iyi en doğru en güzel ameli işleyecek..
Sizi belâdan belâya sokayım da hanginiz ahseni amel edecek görelim bakayım.. Şöyle oldu böyle oldu da, yatadüşecek mi?. Yoksa her Yerde, her ZamÂN, her HÂLde ve her NEFESte: “ ALLAH!. ALLAH!. ALLAH celle celâlihu!.” mu diyecek göreceğiz!.
Hayatta deneyici SENsin!. SEN ki, o Bedir Ehlini bir lemhada yâni göz açıp kapayıncıya kadar her tarafı sarılmış hâlde..
Ben bir Umre Haccımda ALLAH celle celâlihu nasib etti gittim Bedir’e umrelerin birinde.. Çocuklarımı da aldım gittim o dağların arasındaki Bedir’e ALLAH celle celâlihu denkleştirdi yâni..

Bedir Beldesinin Muhtarı/Reisi kaddesallahu sırrahu.. Bedir Muhtar Hazretleri’nin kabri Aksaraydaki Bedir Muhtar Mezarlığındadır.. Kendisi EhL-i Beyt aleyhumusselâmdır..
Ben “Bedir”i yerinde görmek istiyordum.. Ama nasıl gideceğimi göreceğimi bilmiyordum.. Giden arabaları ya da dolmuş yerlerini bilmiyordum!.
ALLAH celle celâlihu, öyle bir şey dekleştirdi ki, hiç yoktan yere birisi: “Bedir’e gitmek istiyorum var mı giden?.” dedi. Ben de:”Ben de gitmek istiyorum!.” Dedim. “Çocukları da al gel hadi hemen şimdi!.” dedi. O kimse biliyordu bu işi.. Biz de atladık arabaya o zâtla birlikte bizi de götürdü getirdi.. Ve o arabanın parasını bana verdirmek istemedi.. Epeyce cebelleştik. Yâni dedim ki o zaman: “Ben beleşe gidip gelirsem üzülürüm!.” dedim.. Verdim biraz para, şu oldu ki ben orayı gözümle gördüm..

Buyuruyor ki Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu Hazretleri; Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in etrafı düşmanlarca sarılmış, kumların üzerine diz çökmüş Ebu Bekir radiyallahu anhum diyor ki: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ellerini öyle kaldırdı, öyle kaldır dı ki koltuğunun altındaki beyazlığı gördüm ve dedim ki: “Duydu seni yâ RASûLuLLaH aleyhisselâm!” dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ağlayarak yâ RABBim!. Bunlar bizi mahvederse SENin dinin ne olacak yâ RABBu’l- ÂLeMîN?!.” buyuruyordu..
“Bir yağmur çiseledi” diyor. “Önce bir toz duman kalktı bir yağmur çiseledi bizi geçtikten sonra görünmez oldu orası artık böyle bir toz fırtınası oldu ve baktım ki hepimiz uyumuşuz ya da uyuya kalmışız herkes olduğu yerde.” Uyandığımızda karşı düşmanlar darmadağın olmuştu. Oysa savaş felan yok, onların karargahları şunları bunları darmatak olmuş bozguna uğramış kaçmış gitmişler geride kalanlar orda kalmış..”
Abbas radiyallahu ahnu da onların içindeydi henüz.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e karşı savaşmaya gelmişti o zaman diyor ki: “Sizin içinizdeki başları siyah ve sarı bağlı süvariler kimlerdi binlerce atlılar kimdi develere binmiş olan suvariler kimdi?.”
Müslümanllar ise: “Biz hiçbir şey görmedik, o zaman bir yağmur çiseledi, ve biz bir sekînet bulduk, böyle sukûnet içinde uyumuş kalmışız!.


Kur'ÂN-ı Kerîmde Bedir Gazvesi ile ilgili;
Âl-i İmrân 3/13,121,122,123,124,125,126,127,173,174.
Enfâl 8/8,9,10,11,12,19,42,43,44,67,71. Âyetlerinde geçmektedir..:


قَدْ كَانَ لَكُمْ آيَةٌ فِي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَأُخْرَى كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُم مِّثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِ وَاللّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِ مَن يَشَاء إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لَّأُوْلِي الأَبْصَارِ
Resim---"Kad kâne lekum âyetun fî fieteyni’l- tekatâ fietun tukâtilu fî sebîlillâhi ve uhrâ kâfiratun yeravnehum misleyhim ra’yel ayn (ayni), vallâhu yûeyyidu bi nasrihî men yeşâ’ (yeşâu) inne fî zâlike le ibreten li ulî’l- ebsâr (ebsâri).: (Bedir savaşında) çarpışan iki fırka, sizin için bir ibret olmuştur. Bir fırka ALLAH'ın yolunda savaşıyor ve diğeri kâfir olan (fırka), onları (bizzat) gözleri ile kendilerinin iki misli görüyorlardı. Ve Allah dilediğini, kendi yardımı ile destekler. Muhakkak ki bunda, ulûl ebsar (basîret sahipleri) için mutlaka ibret vardır.” (Âl-i İmrân 3/13)

إِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنِينَ أَلَن يَكْفِيكُمْ أَن يُمِدَّكُمْ رَبُّكُم بِثَلاَثَةِ آلاَفٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُنزَلِينَ
Resim---"İz tekûlu li’l- mu’minîne e len yekfiyekum en yumiddekum rabbukum bi selâseti âlâfin mine’l- melâiketi munzelîn (munzelîne).: O zaman mü'minlere (şöyle) diyordun: "RABBinizin, indirilen meleklerden üç bini ile size yardım etmesi, size kâfi gelmiyor mu?" (Âl-i İmrân 3/124)

بَلَى إِن تَصْبِرُواْ وَتَتَّقُواْ وَيَأْتُوكُم مِّن فَوْرِهِمْ هَذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُم بِخَمْسَةِ آلافٍ مِّنَ الْمَلآئِكَةِ مُسَوِّمِينَ
Resim---“Belâ in tasbirû ve tettekû ve ye’tûkum min fevrihim hâzâ yumdidkum rabbukum bi hamseti âlâfin minel melâiketi musevvimîn (musevvimîne).: Bilâkis, eğer siz sabrederseniz ve takva sahibi olursanız ve onlar size aniden gelirlerse (saldırırlarsa), RABBiniz bu nişaneli meleklerden beş bini ile size yardım eder.” (Âl-i İmrân 3/125)

وَإِن يُرِيدُواْ خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُواْ اللّهَ مِن قَبْلُ فَأَمْكَنَ مِنْهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Resim---“Ve in yurîdû hıyâneteke fe kad hânullâhe min kablu fe emkene minhum, vallâhu alîmun hakîm (hakîmun).: Ve şâyet onlar, sana ihanet etmek isterlerse, bu şekilde daha önce de ALLAH’a ihanet etmişlerdi, o zaman onlardan (onlara karşı) sana imkânlar verdi. Ve ALLAH; Alîm (en iyi bilen) ve Hakîm’dir (hikmet sahibidir).” (Enfâl 8/71)

Onun için diyor ki Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu Hazretleri Efendimiz.:
Nasıl SEN Bedir Ehli’ne göz açıp kapayıncaya kadar yâni bir ufürüşle bir nefha ile “üüüf!.” der gibi merhametle hayat verişle mahvolmaktan, silinip yok olup gitmekten kurtardığın gibi, onların SENin üzerindeki hatırları hörmetine ve hakları için.. Onlara olan Rahmet Üfürüşünle, imdad edişinle bana da bir üfür ve hayat ver meded kıl Yâ RABBî!.” diyor..

Ne güzel bir ne güzel bir yakarış Zehrâ.. Daha bunun üzerine daha laf söylenemez sağlam.. Onun için bunu zaman zaman okumak da çok çok önemlidir.. Bu RABBımıza yalvarış senetlidir!. İşte bu salâvâtımız böyle muhteşem bir Salâvâttır..


Resim


Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-BİZİ de CEM’ et bu Muhteşem YALVARIŞa İnşâe ALLAH!..


Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..

Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.



Cihâd.: (Cehd. den) Düşman ile muharebe. İlim ve imanla, sözle, fiile, mal ve canla bütün kuvvetini sarf etmek. ALLAH celle celâlihu yolunda muharebe. Din için çalışmak. Erkân-ı imâniye ve esasât-ı diniyeyi muhafaza ve imânı takviye için cehd ve gayret etmek. Şeriat-ı Garrâ'nın ahkâmını muhafaza, Kelimetullah'ı i'lâ, küfr-ü mutlakın ve küffarın (süfyan ve deccalın) fitnelerini def ile hâkimiyet-i Hakkı te'min eylemek..

Bu mücahede, zamanımızda kılıçla değildir. Kılıçla olan cihad, din hükümlerinin câri olduğu dar-ı İslâmın hâricinde yapılabilir. Bununla berâber bu mezkur maddî ve mânevî cihad, değişen şartlara bağlıdır..


قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ
Resim---"Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereftumûhâ ve ticâratun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hattâ ye'tiyallâhu bi emrihî, vallâhu lâ yehdî’l- kavme’l- fasikîn (fasikîne).: De ki: “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada uğramasından (satışının durmasından) korktuğunuz ticaret ve razı olduğunuz (hoşunuza giden) evler, ALLAH’tan ve O’nun Resûl'ünden ve O’nun (Allah’ın) yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık ALLAH, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, fasıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez.”
(Tevbe 9/24)

İctihâd.: Kudret ve kuvvetini tam kullanarak çalışmak. Gayret etmek. Çalışmak. Anlayış. Kanaat. Fık: Şeriatın fer'î mes'elelerine âit hükümleri, İslâm müçtehidlerinin, usulüne uygun olarak, Kur'an ve Hadis-i Şeriflerden çıkarmaları ve bunun için tam gayret etmiş olmaları. Böyle içtihad eden zâtlara Müçtehid denir.

Müctehid.: İctihad eden. İhtiyaç hâsıl olduğunda âyet ve hadislerden hüküm çıkarmış büyük İslâm allâmeleri ve önderleri. İmam-ı A'zam, İmam-ı Şâfiî... gibi..
Resim
Cevapla

“►Salavat-ı Şerifeler◄” sayfasına dön