TAHKİK TEVHİD

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

TAHKİK TEVHİD

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

TAHKİK TEVHİD..
ŞE’ÂNuLLAH ŞEHÂDEti..


TEVHİDULLAHın Dinde Bânisi İbrâhim aleyhisselâm..
Sâra Ana, Hacer Ana, İshak, İsmâil aleyhumusselâm İmtihanları..
Beden, Nefis, KaLb ve Ruh; BİLiş, BULuş, OLuş ve YAŞAyışları..
NÂR içinde NÛR BahçeLeri..
Tevhidî Hanif Dinin Direği..
KeLâMuLLAHa BAKaLım bir İnşâ ALLAHu TeÂLÂ..


مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيًّا وَلاَ نَصْرَانِيًّا وَلَكِن كَانَ حَنِيفًا مُّسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim---“Ma kane İbrahîmü yehuddiyyev ve la nasraniyyev ve lakin kane hanifem müslima, ve ma kane minel müşrikin.: İbrahîm, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, ALLAH'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi.” (Âl-i İmrân 3/67)

Âyet-i celîlede geçen “Velâkin kâne hanifen müslimâ!”
Muslim.: İslâm olan kimse.
İslâm ise; İ’tikad/inanç ve Amel/ibâdet Esasları ALLAH TeÂLÂ tarafından belirlenmiş değişmez ana kuralları olan bildiğimiz dindir.
Hanîf.: Meyleden (HAKK’a), sapan (Hakk’a) demektir.
Hakk.: Kendi dışında her şeyden meyleden, uzaklaşan, tek kalan gerçektir.
Tevhid dini İslâm, İbrâhim aleyhisselâm devresinde; Millet-i İbrâhim, Din-i Hanîf üzeredir.
Millet.: Dindir ve peygamberler ümmetlerine imlâ ettiklerinden türemiştir.
Din.: kullar, itâat edip boyun eğdikleri içindir. Nûn’un dâimiliği..


وَلَنْ تَرْضٰى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارٰى حَتّٰى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْۜ قُلْ اِنَّ هُدَى اللّٰهِ هُوَ الْهُدٰىۜ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ بَعْدَ الَّذ۪ي جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ
Resim---“Velen terdâ ‘anke-lyehûdu velâ-nnesârâ hattâ tettebi’a milletehum(k) kul inne huda(A)llâhi huve-lhudâ(k) vele-ini-tteba’te ehvâehum ba’de-lleżî câeke mine-l’ilmi(ﻻ) mâ leke mina(A)llâhi min veliyyin velâ nasîr(in).: Sen onların dinlerine uymadıkça, yahudi ve hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmazlar. De ki: “Şüphesiz doğru yol, ALLAH'ın (gösterdiği) yoludur.” Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların hevâ (istek ve arzu)larına uyacak olursan, senin için ALLAH'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.” (Bakara 2/120)

İbrâhim aleyhisselâm, Ulu’l-Azîm peygamberdir.
Ebu Rahîm: Rahîm’in babası ki doğrudur ve haktır.
Rahmetenli’l-âlemin olan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in babasıdır.
Ebu Rahîm ise merhametli babadır ki bu da doğrudur ve haktır.
HaLîLuLLAHtır.. ALLAH’ımızın Sâdık ve Samimi Dostudur..


وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِّمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لله وَهُوَ مُحْسِنٌ واتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَاتَّخَذَ اللّهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلاً
Resim---“Ve men ahsenü dinem mimmen esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinüv vettebea millete İbrahîme hanifa vetetehazellahü İbrahîme halîla.: İşlerinde doğru olarak kendini ALLAH'a veren ve İbrahîm'in, ALLAH'ı bir tanıyan dinine tâbi olan kimseden dince daha güzel kim vardır? ALLAH İbrahîm'i dost edinmiştir.” (Nisâ 4/125)

TEVHİDULLAHın Dinde Bânisi İbrâhim aleyhisselâm’ı Ve TEVHİDi biraz daha Kur'ÂN-ı Kerîm’ce inceleyelim inşâe ALLAHu TeÂLÂ..

Azîz kardeşlerim,
Tevhid; bir kılma, bir etme, birleştirme, bir olarak bırakma, bir olduğunu bilme, anlama, inanma ve tatbik etmektir. Tevhid konumuza girerken öncelikle İbrâhim aleyhisselâm’ı inceleyip anlayacağız..
BEYTULLAHın temizlenmesi, orada yaşayanlara rızık dilenmesi, ezelî temeller üzerine inşası ve kabulu duası Bakara 2/125-127 âyetlerinde buyuruluyor..


Resim--- “Bir zamanlar RABB’i, İbrâhim’i bir takım kelimelerle imtihan etti (sınadı). O, onları tamamlayınca (yerine getirince) RABB’i: “Ben seni bütün insanlara önder yapacağım.” buyurdu. İbrâhim: “RABB’im zürriyetimden de yap.”dedi. RABB’i ise: “zâlimler benim ahdime nâil olamaz (eremez, onlar için söz vermem) “ buyurdu. “Ve o vakit Kâbe’yi insanlar için dönüp varılacak sevâb kazanma ve güvenilir bir yer kıldık. Sizde İbrâhim’in makamından kendinize bir namazgâh edinin!” (Bakara 2/124-125)

Resim---“Ey RABB’ımız, bizi yalnız senin için boyun eğen müslüman kıl! Soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen müslüman bir ümmet vücûda getir! Bizlere yapacağımız ibâdetleri göster ve tevbe ettikçe üzerimize rahmetinle bak! Tevbeleri çok kabul eden, çok merhamet eden Sensin ancak Sen!” (Bakara 2/128)

Resim---“Ey RABB’ımız! Onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki üzerlerine âyetlerini okusun, kendilerine kitâbı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapsın! Çünkü güç ve kuvvet sahibi, tam hikmet sahibi Sensin ancak Sen! İbrâhim’in dininden (milletinden), kendini bilmez (sefih nefsli ve kendine kıyan) lerden başka kim yüz çevirir. Andolsun ki biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, âhirette de şüphe yok ki sâlihlerdendir. Çünkü RABB’i ona: “Bana teslim ol!”emri verince, o da “Âlemlerin RABB’ine teslim oldum”dedi. Bu dini (bunu) İbrâhim’de kendi oğullarına vasiyet ettiği gibi Ya’kub da vasiyet etti..” (Bakara 2/129-132)

Açıkça olup, anlaşılacağı üzere İbrâhim aleyhisselâm’ın imtihanı, teslimiyeti ve sonunda ulaştığı nübüvet ve Fahr-i Kâinât aleyhisselâm’ın dedesi oluşu şerefi.. Tevhidi temeli yüceltişi, Hanîf (tevhid üzere) dini olan İslâmiyetin Bânisi oluşu buyuruluyor. İhlâs ve samimîyetle zâtını ve nefsini bütünüyle ALLAH TeÂLÂ’ya adayıp, kazaya boyun eğip razı olunca, RABB’ısı da razı olup, dileklerine ihsânla icâbet buyuruyor. Zürriyetinin zirvesindeki Zât-ı Mübârek MuhaMMed aleyhisselâm;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Ben, atam İbrahîm'in duası, kardeşim İsâ'nın müjdesi ve annem Âmine'nin rüyâsıyım. Annem rüyâsında içinden çıkan bir nurun Şam diyârı saraylarını aydınlattığını söylemişti. Peygamber anneleri hep böyle rüyâlar görürler.” buyurmuştur.
(Müsned, 4/127,128, 5/262; Hâkim, el-Müstedrek, 2/656; Mecmeu’z-zevâid, 8/223)


Sayısı bilinemez müslümanların hacc için gittikleri Beytullah’da Makam-ı İbrâhim’in musallâ edinilmesi emrediliyor.. SALL kökünden olan “MusaLLa” ise “SILA” için giriş kapısı gibidir..
Yedi Şavt (7 letâifin vuslatlarını arz edişi) sonunda her tavafta 2 rekat şükür namazı kılınır..
Tevhid ve Tasavvufla ilgili (İbrâhim aleyhisselâm) âyeti celîlelere devâm edelim. Nemrud’un ilâhlık iddiası.:


Resim---“ALLAH (cc)kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şimararak RABB’i hakkında İbrâhim ile tartışmaya gireni (Nemrud’u) görmedin mi? İşte o zaman İbrâhim: “RABB’im hayat veren ve öldürendir.”demişdi. O da: “Hayat veren ve öldüren benim”demişdi. İbrâhim: “ALLAH güneşi doğudan getirmektedir; haydi sende onu batıdan getir.” dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. ALLAH zâlim kimseleri (kavmi) hidâyete erdirmez.” (Bakara 2/258)

İlk Rübûbiyyet davası Nemrud İbn Kenan’ındır.
İbrâhim aleyhisselâm, Nemrud’un öldürüp diriltme davasının bâtıl oduğuna inandığı halde, ölüm-dirim sırrına ermek için.:


Resim---“Bir vakit İbrâhim RABB’ine: Ey RABBim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. RABB’i ona: Yoksa inanmadın mı? Dedi. İbrâhim: “Hayır (bilakis), inandım, fakat kalbimin mutmaîn olması (kani’ olması, yatışması, içi rahat olması, şâhid olarak tatmîni) için” dedi. Bunun üzerine ALLAH: “Öyleyse kuşlardan dördünü yakala, onları kendine çevir (yanına al, kendine alıştır, özelliklerini diri iken iyice incele ve aklet) sonra (kesip parçala) her dağın başına onlardan bir parça koy, sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki şüphesiz ALLAH Azîzdir, Hakîmdir.” buyurmuştur. (Bakara 2/260)

Resim---“Yahut görmedin mi o kimseyi ki evlerinin duvarları çatıları üzerine çökmüş (alt üst olmuş) bir kasabaya uğradı; “Ölümünden sonra ALLAH bunları nasıl diriltir acaba !” dedi. Bunun üzerine ALLAH onu öldürüp yüz sene bıraktı; sonra diriltti. Ne kadar kaldın?dedi. “Bir gün yahut daha az”dedi. ALLAH ona: Hayır, yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır. Eşeğine de bak. seni insanlara bir ibret kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk,sonra tekrar dirilttik.) Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl düzenliyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz, dedi. Durum kendisince anlaşılınca: Şimdi iyice biliyorum ki ALLAH herşeye kadirdir, dedi.” (Bakara 2/259)

Üzeyir aleyhisselâm’ın bu âyetteki harabe (ölü) şehre şaşıp nasıl ma’mur olur (dirilir) deyince, yüzyıl ölü bekleyip dirildiğinde gördükleri karşısında mutmaîn olduğu gibi.. İbrâhim aleyhisselâm’da hayret ediyor.. Aklın sınırlarını taşan bu konuda tatmîn olmak için Rabbü’l-âlemin’e ilticâ ve ricâ ediyor.. Mükâşefe ve Tecellî nurlarına karşı perdeli ve hicâblı mevtâ (ölü) kalblerin tevhide nasıl dirileceğine AKLı ermiyor ve tatmîn için NAKLi istiyor.. Perdelerin kalkmasıyla İlâhî Nûra kavuşan kalblerin tıpkı elektrik gelince parlayan ampuller veya çalışan âletler gibi nasıl çalıştığına bizzât şâhid olmak istiyor. Zîrâ kendisi Tahkik Tevhidin ve Hanîf İslâmın Bânisi/önderi durumundadır ve ilk tatmîn olması gerekenin kendisi olduğunu biliyor.
“İnanmasına inanıyorum da, kalbim tatmîn olsun!” buyurarak İslâmda AKLın ve NAKLin Tevhidini beyân buyuruyor.. Körü körüne, taklîden değil.. Tahkiken inanmak istiyor..

İnsanda, her KULda, 4 letâif sorumludur/mükelleftir. Beden, Nefs, Kalb ve Ruh.. NEFSlerin islâhı, o kimsenin iflâhı; bunların tevhidi, o kimsenin tevhidirdir. Suçları ise suçudur..
Suya atılan taşın ilk merkezi noktasına Ruh dersek, oluşan dâirelerden en içteki Kalb, ondan dıştaki Nefs, en dıştaki ise Bedendir. Sarmaldır ve dördü bir bütünün Letâif Makamlarıdır.
Bütünden kasdımız Ben (kişilik), şahsiyet, parmak iziyle belirlenen ilâhî kaderle var edilen tek ve bir benzeri daha olmayan kişi =>Emine’den doğma =>Tâhir’den olma =>Lâtif gibi..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: TAHKİK TEVHİD

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

Dört dağı şöyle zevk edelim. Beden Ülkesi Dağı, Nefs Dağı, Kalb Dağı ve Ruh Dağı gibi.. 4 dağdan 4 kuş aL!. Israrla üzerinde durup iyice ve yakından tanıyıp, alıştırıp, kendine meylettirip, AKILLa öğrenilecekleri öğrenip, kes, parçala, başlarını (aslî emânet) ayrı yerlere koyup, gövdelerini (izâfî ni’met) bir teknede (Mim-i MuhaMMed) yoğurup müşterek hamurdan herbir dağa birer parça koy ve kuşları (aklı =>nakle) çağır, koşarak gelecekler ve başlarıyla buluşacaklar..
Sanki;

Beden =>“Lâ” Dağı,
Nefs =>“İLâhe” Dağı,
Kalb =>“İLLâ” Dağı ve
Rûh ise =>“ALLAH” Dağı gibidir..

“El Cebelü” dağ kelimesinin köküne bakarsak; bir tabîatla ve huyla, huylanmayı buluyoruz..
Bu dört letâifi incelediğimizde, Toprak-Ateş-Su-Hava gibi farklı özellik ve güzelliktedirler..
Ancak; Azîzü’l- Hakîm olan ALLAH TeÂLÂ’nın Kaza, Kader, İrade ve Meşiyeti olunca 4 unsurun bir bedeni oluşturduğu gibi, 4 letâifte
Lâ İLâhe İLLâ ALLAH Tevhidini oluştururlar..
Bedeni ortada tek âşikâr olarak gören ham akıl, gözün görmediğine “Lâ: yoktur!” hükmünü basıyor.. Nefs ise: “Bunca eşyânın kendisi, kendisinin İLÂHı olamaz Lâ İLâhe: İLâh YOKtur!” deyip duruyor ki bu inkârdır.

İşte burada lânetli Şeytân; nefse, gizli şirki vesvese ile şokuşturmaya uğraşıyor..
Nefse =>“Gerçekten taştan, topraktan, puttan, v.s. ilâh olmaz; ama sen yok musun sen, belki senden ilâh olur!” gibi hemeze/içten dürtüştürmesi ve nefhalarla/dıştan üfürmelerle AkLın, NakL iLe buluşmasını engellemeye çalışıyor.. HİDÂYETULLAH ile uyanan Akıl ve Nefs, Kalbin =>“İLLâ” ancak, bir dakika, dinleyin ki!.” sesini duyunca; Ruhun =>Tevhidi tamamlayan Ulûhiyyet Arması “ALLAH” Lâfz-u Celâlî duyuluyor..


Eşyâ =>Esmâ =>Sıfat =>Zât dörtlüsüyle;
=>İLâhe =>İLLâ=>ALLAH” =>TEVHİDi;
Tahkiken, Lisânen, Nefsen, Kalben ve Ruhen ilân edilip RESÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’e ve ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL’e, Emr edildiği ve Murad edildiği gibi ŞÜHÛDÎ olarak arz ediliyor.

İbrâhim aleyhisselâm Efendimizin şefâatıyla bize ulaşan bu hârika misâlde; her dağın kuşu, kendi görevinin başında ve kendi makamında. Birlikte başarmak zorunda oldukları hamur ise Tevhid Teknesindeki
BİLELiktir..

Zâhirde de böyledir ki; göz, kulak, dil, el v.s. ayrı ayrı gözükür ama, bir KULun TÜMMünü oluşturup TAMM TEVHİD ederler..

Kısacası:
Lâ İLâhe İLLâ ALLAH diyen bir kimse, bir KULdur.
4 letâif haddini bilirse görevlerini yaparsa birlikte, ana ve aslî görev olan Tevhidi Diriliş Şehâdeti zuhûr eder vesselâm..

Ama Nefs Kuşu çılgın, azgın ve sarhoş ise tut tutabilirsen!.
“Gel!.” desen gelmez, “git!.” desen gitmez..
Onun için, NEFSini iyice tanı, öğret, eğit, kendine alıştır, şerden ve şeytândan uzaklaştır, uyandır, ayıktır ve bunda:
“Surhunne ->ısrarla meylettir.”

HaBîBuLLAH Hastânesi, Kur’ân-ı Kerîm Eczânesinden, MuhaMMed aleyhisselâm’ın reçetesi ile ilaçlarını al ve ısrarla kullandır. “BENLik” hastalığından kurtar..

Ve böylece;

Bedenini Terbiye,
Nefsini Tezkiye,
Kalbini Tasfiye
Ruhunu Tecliye et ki;
Sıhhatli, sağlam, güvenilir ve dayanılır olsunlar.. Tevhid Masasının 4 ayağı gibi..
Başka türlü zevk edenler de olabilir.
Netice olarak maksad,
TAHKiK Tevhidî Anlayışı güçlendirip, Tevhidî Yaşayışı teşvik ALLAH celle celâlihu rızası için..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: TAHKİK TEVHİD

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

إِنَّ اللّهَ اصْطَفَى آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ
Resim---İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne ale’l- âlemîn(âlemîne)..: Muhakkak ki Allah, Hazreti Âdem'i, Hazreti Nuh'u, Hazreti İbrâhîm'in Ailesini ve İmran Ailesini, âlemlerin üstüne seçti/ üstün kıldı.” (Âl-i İmrân 3/33)

ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِن بَعْضٍ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim---Zurriyyeten ba’duhâ min ba’d(ba’din), vallâhu semîun alîm (alîmun).: (Onlar) birbirinin zürriyetindendir (neslindendir). Ve ALLAH Semî 'dir (en iyi işitendir), Alîm'dir (en iyi bilendir).” (Âl-i İmrân 3/34)

وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةً وَكُلًّا جَعَلْنَا صَالِحِينَ
Resim---Ve vehebnâ lehu ishâk (ishâka), ve ya’kûbe nâfileten, ve kullen cealnâ sâlihîn (sâlihîne).: Ve ona, İshak (aleyhisselâm)’ı ve nafileten (ilâveten) Yâkub (aleyhisselâm)’ı vehbî (armağan) olarak verdik. Ve hepsini salihler kıldık.” (Enbiyâ 21/72)

وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ
Resim---Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’le’l- hayrâti ve ikâme’s- salâti ve îtâe’z- zekâti, ve kânû lenâ âbidîn (âbidîne).: Ve onları, kendi emrimizle hidâyete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize ibâdet edenlerdi.” (Enbiyâ 21/73)

وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
Resim---Ve vehebnâ lehû ishâka ve ya’kûbe ve cealnâ fî zurriyyetihin nubuvvete vel kitâbe, ve âteynâhu ecrehu fî’d- dunyâ, ve innehu fî’l- âhırati le mine’s- sâlihîn (sâlihîne).: Ve Biz O’na İshak’ı, Yâkub’u vehbî olarak verdik. O’nun zürriyetine peygamberlik ve kitap verdik. Dünyada O’nun ücretini verdik. O, ahirette şüphesiz salihlerden olacaktır.” (Ankebût 29/27)

وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
Resim---Ve fedeynâhu bi zibhın azîm (azîmin).: Ve ona büyük bir kurbanı fidye (oğluna karşı bedel olarak) verdik.” (Sâffât 37/107)

وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ
Resim---Ve teraknâ aleyhi fî’l- âhirîn (âhirîne).: Sonrakiler arasında ona (şerefli bir anı) bıraktık.” (Sâffât 37/108)

سَلَامٌ عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Resim---Selâmun alâ ibrâhîm (ibrâhîme).: İbrâhîm (aleyhisselâm)’a selâm olsun.” (Sâffât 37/109)

كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
Resim---Kezâlike neczî’l- muhsinîn (muhsinîne).: Biz, muhsinleri işte böyle mükâfatlandırırız.” (Sâffât 37/110)

إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ
Resim---İnnehu min ibâdinâ’l- mu’minîn ( mu’minîne).: Şüphesiz o, bizim mü'min olan kullarımızdandır.” (Sâffât 37/111)

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا وَإِبْرَاهِيمَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِمَا النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ فَمِنْهُم مُّهْتَدٍ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ
Resim---Ve lekad erselnâ nûhan ve ibrâhîme ve cealnâ fî zurriyyetihimân nubuvvete ve’l- kitâbe fe minhum muhtedin, ve kesîrun minhum fâsikûn (fâsikûne).: Ve andolsun ki, Hz. Nuh’u ve Hz. İbrâhîm’i gönderdik. Ve onların zürriyetlerinden nebîler kıldık. Ve kitap (verdik). Böylece onlardan bir kısmı hidayete erenlerdir ve onların çoğu fasıklardır.” (Hadîd 57/26)

ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلَى آثَارِهِم بِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَآتَيْنَاهُ الْإِنجِيلَ وَجَعَلْنَا فِي قُلُوبِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةً وَرَهْبَانِيَّةً ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ابْتِغَاء رِضْوَانِ اللَّهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا فَآتَيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا مِنْهُمْ أَجْرَهُمْ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ
Resim---Summe kaffeynâ alâ âsârihim bi rusulinâ ve kaffeynâ bi îsâbni meryeme ve âteynâhu’l- incîle ve cealnâ fî kulûbillezînettebeûhu ra’feten ve rahmeten, ve rahbâniyyetenibtedeûhâ mâ ketebnâhâ aleyhim illâbtigâe rıdvânillâhi fe mâ raavhâ hakka riâyetihâ, fe âteynâllezîne âmenû minhum ecrahum, ve kesîrun minhum fâsikûn (fâsikûne).: Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid'at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır.” (Hadîd 57/27)

Âyeti celîlelerinde ALLAHu TeÂLÂ, İbrâhîm aleyhisselâm’ın Necîb Neslinden peygamberler gönderdiğini buyurmuştur.

Çünkü İBRÂHİM aleyhisselâm DUÂsında.:


وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا الْبَلَدَ آمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ الأَصْنَامَ
رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم مِّنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ
رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء
الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاء
رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
Resim---“Hatırla ki İbrâhîm şöyle demişti:
RABB’im! Bu beldeyi (Mekke şehri) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!.

Ey RABBim! Gerçekten onlar (putlar), insanların çoğunu dalâlete düşürdüler. Artık kim bana tâbî olursa, bu sebeple o mutlaka bendendir. Ve kim bana asi olursa, o zaman muhakkak ki; Sen Gafur'sun, Rahîm'sin!.

Ey RABBimiz! Ben, zürriyetimden bir kısmını ekin bitmeyen bir vadiye, Senin Beyt-i Haram’ının yanında iskân ettim (yerleştirdim). Ey Rabbimiz! Namazı ikame etsinler. Bir kısım insanların kalbini onlara meylettir. Ve onları ürünlerden rızıklandır. Böylece onlar şükrederler.

Ey RABBımız! Muhakkak ki Sen, bizim gizlediğimiz şeyi de gizlemediğimiz (alenî olan) şeyi de bilirsin. Yeryüzünde ve sema(lar)da hiçbir şey, ALLAH’a gizli değildir.

İhtiyar hâlimde bana İsmaîl’i ve İshak’ı lûtfeden (hibe eden) ALLAH’a hamd olsun! Şüphesiz ki RABB’im DUÂyı işitendir.

Ey RABBim! Beni ve zürriyetimi/soyumdan gelecekleri namazı devâmlı kılanlardan eyle!. Ey RABB’ımız! DUÂmı kabul et!

Ey RABB’ımız! Hesabın başa dikileceği (görüleceği, hesab olunacağı) gün, beni, anamı, babamı, bütün mü’minleri bağışla!”

Ey RABBimiz! Hesap yapıldığı (görüldüğü) gün beni, annemi, babamı ve mü’minleri mağfiret et (günahlarımızı affet)”
(İbrâhîm 14/35-41)

Dikkat buyurunuz ki, İBRÂHİM aleyhisselâm ATAmız 8 kere RABB’ımıza iLticâ ederek 8 taLebi için DUÂ buyuruyor..
Tıpkı 8 CeNNet gibi.:

1-) Güvenlik ve emniyet diliyor.
2-) Muvahhid olmayı/sâdece ALLAH’a kulluğu diliyor.
3-) Bereket diliyor/Mekke şahsında mü’minlere.
4-) Rızık diliyor.
5-) Namazla kâim nesil diliyor.
6-) Neslinin sevilmesini diliyor.
7-) Geçmiş (atalar), o ÂN (kendisi) ve gelecekte mü’minlerin bağışlanmasını diliyor.
8-.) DUÂLarının kabulünü diliyor..

İBRÂHİM aleyhisselâm DeVâMLa.:


رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Resim---Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bi’s- sâlihîn (sâlihîne).: RABBim bana hikmet bağışla/hibe et ve beni sâlihlere dahil et.” (Şuarâ 26/83)

وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ
Resim---Vec’al lî lisâne sıdkın fî’l- âhırîn (âhırîne).: Ve beni, sonrakilerin lisanlarında sadık kıl (sonraki nesiller arasında benim anılmamı sağla).” (Şuarâ 26/84)

Lisân-ı Sıdk.: DoğruLuk DiLi..

SaLâh =>Aklî Kuvvetin;
Naklî Sınırlar (İ’tidal/optimum sınırları) içinde kalarak İfrat/maximum ve Tefrit/minimum Rezâletlerinden uzak kalması, sulh içinde olmasıdır..

HiKMet ise;
Nazarî/teorik ve düşünsel Tefekkür Gücü ile ulaşılan Mârifetullah OLup HâL İLMidir..


MârifetuLLaH =>Zât =>Sıfat =>Esmâ =>Eşyânın Hakikatini tanıma..

İBRÂHİM aleyhisselâm’ın DUÂ buyurduğu Lisan-ı Sıdk Sahibi; Sahibimiz MuhaMMed aleyhisselâm olup, İbrâhîm aleyhisselâm’ı ve Ailesini her namazımızda salât-ü selâm ile yâd ediyoruz..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: TAHKİK TEVHİD

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

İBRÂHİM aleyhisselâm’ın DUÂ buyurduğu Lisan-ı Sıdk Sahibi =>Sahibimiz MuhaMMed aleyhisselâm olup, İBRÂHÎM aleyhisselâm’ı ve ÂiLesini her namazımızda salât-ü selâm ile yâd ediyoruz..

رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Resim---"Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bi’s- sâlihîn (sâlihîne).: RABBim bana hikmet bağışla ve beni sâlihlere dahil et!.” (Şuarâ 26/83)

وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ
Resim---"Vec’al lî lisâne sıdkın fî’l- âhırîn (âhırîne).: Ve beni, sonrakilerin lisanlarında sadık kıl (sonraki nesiller arasında benim anılmamı sağla).” (Şuarâ 26/84)

وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ
Resim---"Vec’alnî min veraseti cenneti’n- naîm (naîmi).: Ve beni, ni’metlendirilmiş cennetlerinin vârislerinden kıl.” (Şuarâ 26/85)

وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ
Resim---"Vagfir li ebî innehu kâne mine’d- dâllîn (dâllîne).: Ve babamı mağfiret et, muhakkak ki o dalâlette kalanlardan oldu.” (Şuarâ 26/86)

وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ
Resim---"Ve lâ tuhzinî yevme yûb’asûn (yûb’asûne).: Ve beas günü (yeniden dirilme günü, kıyâmet günü) beni mahzun etme/utandırma, alçaltma, perişan etme.” (Şuarâ 26/87)

يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
Resim---"Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûn (benûne).: Çocukların ve malın fayda vermediği gün (beni utandırma).” (Şuarâ 26/88)

إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Resim---"İllâ men etâllâhe bi kalbin selîm (selîmin).: Allah’a selîm (selâmete ermiş-temiz) kalble gelenler hariç.” (Şuarâ 26/89)

Bu DUÂLarıyla TesLimiyet ve İstikamette Sıdk-u-AdL’i esas aLan İBRÂHİM aleyhisselâm’ı.:

وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِّمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لله وَهُوَ مُحْسِنٌ واتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَاتَّخَذَ اللّهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلاً
Resim---"Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete ibrâhîme hanîfâ (hanîfen). Vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ (halîlen).: Ve hanif olarak İbrâhîm’in dînine tâbî olmuş ve vechini (tüm kendini) ALLAH’a teslim ederek muhsin olan kimseden, dînen daha ahsen kim vardır. Ve ALLAH, İbrâhîm’i dost edindi.” (Nisâ 4/125)

Ve men ahsenu..: iyilik yapan ve işleri ahsen/en güzel biri olarak.. Vechini/yönünü, yüzünü, özünü, zâtını ALLAH TeÂLÂ’ya teslim etmiş..
ve huve muhsinun..: Ve Muhsin/kendisine yapılan HAKK’ın ihsânını, HAKK’ın halkına ihsân eden ALLAH için iyilikte ve bağışta bulunan olarak..


İBRÂHÎM aleyhisselâm HaLîLiyyet Makamına:
1-) Kendini/Bedenini Nemrud’un/bâtılın ateşine,
2-) Oğlunu/Nefsine olan en büyük sevgisini bıçağa,
3-) Malını/Kalbini, canın ihtiyacı olan herşeyini misafire/infâka,
4-) Dinini/Tüm Letâiflerle RûHunu, ALLAH TeÂLÂ’ya teslim ederek Tahkik Tevhidinin Peygamberi, Önderi, İmâmı ve HaLîLi olmuştur.


Çünkü HaLîL:
1-) İtâatkâr ve Vefâkârdır. İçi-Dışı/Enfüsü-Âfâkı teslim olandır.
2-) Dost’unun yolunda Dost’uyla “BİLE” hareket edendir.
3-) Dost’unun kusur ve eksiğini aramayıp, kemâlâtını seyredendir.
4-) Kalbinde Dost’undan başkası kalmayıp hâlî/bomboş kalandır..


Bize düşen pay ise;
ASLen Mukaddes, Yüce ve Şerefli bir Cevher olan RÛHun önündeki Ruhanî ve Cismanî PerdeLeri;

İLim İrade İdrak İştirak Şuûru içinde,
İLim-Edeb- İrfân-ErkânLa,
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i;
=>
BİLip, BULup ve MuhaMMedî Şuûra ULAŞıp;
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in;
=>
SözLerine-FiiLLerine-AHLâkına-HâLLerine sâhib çıkıp, vasıflarıyla vasıflanıp, SâLih AmeL, FeyzLi Fikir, Kudsî ve MuhaMMedî Mârifet ve İlâhî CiLâLarLa kaldırıp, lâzım olan tecellîye mazhar olma lâyıklığına ulaştırmakla mümkündür.
Rûh; o zamÂN, Fıtrî ve Kevnî Kudsîyetini kazanır ve ortaya koyar. Yetkisi ve Etkisi o zaman ANLAşıLır. Cismî ve Hissî Bağlardan KURTULur..

İLmuLLaH-HaŞyetuLLAH-MuHABBEtuLLAH, KULun tüm Ruhanî ve Cismanî Kuvvetlerini işgal edince ve egemen olunca kalb de nûr’un alâ nûr keser ve hâliyle mahlûkatı/mâsivâ açısından hâlî/bomboş, ALLAH TeÂLÂ açısından HeMHâL/dopdolu OLur.

Ve böylece, İBRÂHÎM aleyhisselâm’ın torunları olan bizler de; İBRÂHÎM aleyhisselâm olmayız da İBRAHÎMî ve Hakka özel HaLîL olmasak da HaLîLî OLuruz. Mezhebimiz İBRAHÎMî ve Meşrebimiz HaLîLî olur.. Lütuf, İkrâm, İhsân buluruz ve İkrâmı ikrâm edicilerden OLuruz İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

Ve unutmamalıyız ki, tüm peygamberlerin yüce vasıfları, HaBîBuLLAH sallallahu aleyhi ve sellem’de CEM’dir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in CÂMİ’ durumu vardır. MuhaMMedî OLuş Şuûru tümünü kapsar ve içine alır.. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ise, İBRÂHÎM aleyhisselâm’ın gÖZbebeğidir..
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön