Hz. Mevlana'da Zikir Sırrı...
- muhibb_
- Yeni Üye
- Mesajlar: 17
- Kayıt: 04 Ağu 2007, 02:00
Hz. Mevlana'da Zikir Sırrı...
Hz. Mevlanada zikir sırrı
Büyük Allah dostu Hz. Mevlanaya şöyle bir sual yöneltilir:
Tamam, anladık; Allahı zikrediyorsun; lâkin neden dönerek, sema halinde yapıyorsun bunu? derler. Bunun üzerine Hz. Mevlana da, kendisine yöneltilen bu soruya, akıllara durgunluk verecek hikmet dolu şu cevap ile mukabele eder:
Bana dönerek Allahı zikretmeyen bir nesne gösterin ki, ben de dönerek zikretmeyeyim .
Kainata, Kuran-ı Kerim penceresinden ve Hz. Muhammed Mustafanın (sav) gözü ile bakabilenler ancak Hz. Mevlanayı ve onun dile getirdiği bu hakikati kavrayabileceklerdir Evet; Canlı cansız bütün mahlûkat Allahı zikretmektedir; hem de dönerek ; bu, Kuranî bir ifadedir. Ayet-i Kerimede şöyle buyrulur:
Göklerde ve yerde kim varsa, onlar da, gölgeleri de sabah akşam ister istemez Allaha secde eder (Rad Süresi, 15). Bir başka ayette ise;
Semada ve arzda her şey Allahı tesbih eder (Hadid Süresi, 1).
Sabah ve akşam Rabbinin ismini zikret (Araf Süresi, 205) buyrulmaktadır.
***
Âşıklar Sultanı Hz. Mevlanada zikir, sema şeklinde sembolleşmiştir. Bilindiği gibi sema, dönerek Allahı anmak, zikretmektir. Esasen bu dönüş, canlı-cansız tüm kainatın lisan-ı hâl ile Allahı zikrini temsil etmektedir. Her şeyin hareket halinde olduğu, mikrocisim olarak bilinen atomlardan makrocisim olan gezegen ve galaksilere kadar her cismin, hem kendi ekseni etrafında hem de bağlı bulunduğu sistemin etrafında döndüğü bilimsel bir gerçektir. Buna göre her cisim bir yörüngede hareket eder. İslam literatüründe bu genel kanun;
Her şey kendi feleğinde (yörüngesinde) yüzüyor (Enbiya Süresi, 33) şeklinde ifade edilir.
***
Her nesne dönerek Hakkı zikretmektedir sırrını biraz daha açmak gerekirse şunları söylemek mümkündür:
İlim adamlarının tespitlerine göre maddenin en küçük parçası; çapı, milimetrenin 10 milyonda biri kadar olan atomdur. Atom, proton ve elektron adı verilen pozitif ve negatif kutuplardan oluşmakta, itme ve çekme kuvvetine sahip bulunmaktadır. Proton ile elektron kutupları arasında korkunç bir boşluk bulunmakta ve elektronlar büyük bir hızla (saniyede 50.000 km), proton ve nötronu taşıyan atom çekirdeği etrafında dönmektedir. Bu baş döndürücü hız algılanamamaktadır. Bu haliyle atomun çekirdeğini güneşe, elektronlarını da gezegenlere benzetebiliriz.
Görmedin mi, göklerde ve yerdekiler ve havada kanatlarını çarpa çarpa uçan kuşlar hakikatte hep Allahı tesbih ediyorlar! Her biri duasını ve tesbihini iyice bilmektedir. Göklerin ve yerin mülk ve tasarrufu Allahındır. Dönüş yalnız Allahadır (Nur Süresi, 41-42).
Yedi gök, yer ve bunların içindekiler Onu tesbih ederler. Hiç bir şey yoktur ki, Onu övgüyle tesbih etmesin. Ancak siz, onların tesbihlerini anlamıyorsunuz. Şüphesiz O, hilim sahibidir, bağışlayandır (İsra Süresi, 44).
Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir... (Yasin Süresi, 38)
***
İşte maddenin var olmasını temin eden, bu hızlı harekettir. Bu hareket, esasen Allahın tecellisidir ve zaman olarak algılanmaktadır. Bu tecellinin görünümü de mekandır. Dolaysıyla zaman, aslında Cenab-ı Hakkın tecellisinden başka bir şey değildir. Yüce Allah, var etmiş olduğu bu âlemi, tecellisiyle devam ettirmektedir. Bu tecelli dâimidir, sekteye uğradığı farzedilse, âlemin sonu gelmiş demektir. O nedenle, marifet nurunun aynası Hz. Mevlanamız, sema ile bu ilmî ve Kuranî gerçeği temsil ediyor ve şu mesajı veriyor: Dönerek Allahı zikretmeyen bir nesne yok ki, ben de dönmeyeyim
O halde Hz. Mevlanada sema, bir tefekkür ve tezekkürün sembolik ifadesi yahut fiilî anlatım yoludur.
Kainatın seyri, aşk sarhoşluğuyla Allahı arama seferberliğidir deyip her zerrenin Yüce Yaratıcıya koştuğunu söyleyen büyük ârif Hz. Mevlana semada dönerken, Hak yolunun talibleri de Onun etrafında bir daire oluşturarak dönerler. Makro âlem ile mikro âlem iç içe Hz. Mevlana âdeta atomun çekirdeği, talebeleri de çekirdek etrafında dönen elektronlar Veya Hz. Mevlana bir güneş, Ona tâbi olan semazenler ise, birer gezegen
***
Biz ezel ve ebedliyiz diyerek zaman kabuğunu delen Hz. Mevlana zikir hakkında şu nasihatlerde bulunur:
Cenab-ı Hakkı zikret de, şeytanın sesini bastır. Nergis gibi olan gözünü, akbaba gibi olan şu dünyaya (dünya muhabbetine) karşı kapa.
Katı taş olsan, mermer kesilsen bile, bir insan-ı kâmile ulaştın mı inci olursun. Temiz erlerin sevgisini tâ canın içine dik; gönlü hoş kişilerin sevgisinden başka bir sevgiye gönül verme. Ümitsizlik köyüne gitme, ümitler var. Karanlığa doğru yürüme, güneşler var. Gönül seni, gönül ehlinin mahallesine çeker. Benlik ise, seni balçık hapishanesine çeker. Hadi bir gönül deş. İnsan-ı kâmilden gıda ver gönlüne; yürü, devleti devlet sahibinde ara .
Biz bu kadarını söyledik. Ötesini sen düşün. Düşüncen donmuşsa, yürü zikret. Zikir düşünceyi harekete geçirir, zikri şu donmuş fikre bir güneş yap
- derunilale
- Saygın Üye
- Mesajlar: 268
- Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12887
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Yüreğinize selâmet,
Devrandaki zikir
Seyrandaki fikir
Cevlandaki şükür
Hayrandaki sabır sahrasında
Canlar cenğinde Cihan..
Binbir Esmâdan elbise,
Bir "ELİF" e...
1971 yılında Konyada işe başlamıştım.
Yolumuz üzerinde eski bir kulubecikte eski kitap dergi vs satan yaşlı ve nur yüzlü pejmürde görünümlü bir zat vardı.
Bir gün oradan geçerken bir arkadaşımız:
"Babalık bizde çok var getirsek istermisin?" dedi.
Yaşlı Derviş : "Verecek paramız yok!" dedi.
Bizim arkadaş kükredi:
"İyilikte bilmiyor, bir de bir tek bu Can gerçek Mevlevî diye duymuştum!" dedi
Derviş: "İşte orası Hakktır! Haayy!" dedi ve göğe fırladı.
36 yıl geçti aradan ancak o muhteşem "Hayy!" semâsını hiç unutmadım..
Hazreti Şems ile tanışmama sebeb olan o Derviş Dedenin ruhuna rahmetler olsun..
muhibb kardeşim sizden de Allah razı olsun..
Devrandaki zikir
Seyrandaki fikir
Cevlandaki şükür
Hayrandaki sabır sahrasında
Canlar cenğinde Cihan..
Binbir Esmâdan elbise,
Bir "ELİF" e...
1971 yılında Konyada işe başlamıştım.
Yolumuz üzerinde eski bir kulubecikte eski kitap dergi vs satan yaşlı ve nur yüzlü pejmürde görünümlü bir zat vardı.
Bir gün oradan geçerken bir arkadaşımız:
"Babalık bizde çok var getirsek istermisin?" dedi.
Yaşlı Derviş : "Verecek paramız yok!" dedi.
Bizim arkadaş kükredi:
"İyilikte bilmiyor, bir de bir tek bu Can gerçek Mevlevî diye duymuştum!" dedi
Derviş: "İşte orası Hakktır! Haayy!" dedi ve göğe fırladı.
36 yıl geçti aradan ancak o muhteşem "Hayy!" semâsını hiç unutmadım..
Hazreti Şems ile tanışmama sebeb olan o Derviş Dedenin ruhuna rahmetler olsun..
muhibb kardeşim sizden de Allah razı olsun..
- gurbet
- Yeni Üye
- Mesajlar: 7
- Kayıt: 22 Tem 2007, 02:00
- muhibb_
- Yeni Üye
- Mesajlar: 17
- Kayıt: 04 Ağu 2007, 02:00
Kulihvani abi, gerçekten de yorumlarınız konunun özü niteliğinde oluyor...Ben de bir süreliğine Mevlana diyarında bulunmuştum...Bahsettiğiniz zatı hatırlıyor muyum acaba dedim ama yanılıyor da olabilirim...11 sene önce idi...Üniversiteden terk olduğu söylenen, meczup tipli, dervişane tavırlı bir zat vardı...Uzunca bir boyu, üzerinde cübbesi ve başındaki sarığıyla misafirlerin dikkatini çeken bir şahıstı...Oldukça güleryüzlü bir ifadesi vardı....ama bildiğimiz bir gülümseme değil çok farklıydı...
Katılım yapan gönül dostlarından Allah razı olsun...
Muhabbetle kalın...
Katılım yapan gönül dostlarından Allah razı olsun...
Muhabbetle kalın...