SAFFÂT SÛRESİ
34- Saffât (37) : 139-148.
Yunus Peygamberi balığın yutması(187)
34- Saffât (37) : 139-148.
Yunus Peygamberi balığın yutması(187)
وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ الْمُرْسَلِينَ
---Ve inne yûnuse le minel murselîn(murselîne) :Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerdendi. (Saffât 37/139)
إِذْ أَبَقَ إِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
---İz ebeka ilel fulkil meşhûn(meşhûni) :Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı.(Saffât 37/140)
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنْ الْمُدْحَضِينَ
---Fe sâheme fe kâne minel mudhadîn(mudhadîne): Böylece kur'aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.(Saffât 37/141)
فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌ
---Feltekamehul hûtu ve huve mulîm(mulîmun) :Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.(Saffât 37/142)
فَلَوْلَا أَنَّهُ كَانَ مِنْ الْمُسَبِّحِينَ
---Fe lev lâ ennehu kâne minel musebbihîn(musebbihîne) :Eğer (Allah'ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı,(Saffât 37/143)
لَلَبِثَ فِي بَطْنِهِ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
---Le lebise fî batnihî ila yevmi yub’asûn(yub’asûne) :Tekrar diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.(Saffât 37/144)
فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَاء وَهُوَ سَقِيمٌ
---Fe nebeznâhu bil arâi ve huve sakîm(sakîmun) :Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.(Saffât 37/145)
وَأَنبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِّن يَقْطِينٍ
---Ve enbetnâ aleyhi şecereten min yaktîn(yaktînin) :Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik.(Saffât 37/146)
وَأَرْسَلْنَاهُ إِلَى مِئَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ
---Ve erselnâhu ilâ mieti elfin ev yezîdûn(yezidûne) :Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.(Saffât 37/147)
فَآمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَى حِينٍ
---Fe âmenû fe metta’nâhum ilâ hîn(hînin): Sonunda ona iman ettiler, biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.(Saffât 37/148)
---Ve inne yûnuse le minel murselîn(murselîne) :Doğrusu Yunus da gönderilen peygamberlerdendi. (Saffât 37/139)
إِذْ أَبَقَ إِلَى الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
---İz ebeka ilel fulkil meşhûn(meşhûni) :Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı.(Saffât 37/140)
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنْ الْمُدْحَضِينَ
---Fe sâheme fe kâne minel mudhadîn(mudhadîne): Böylece kur'aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.(Saffât 37/141)
فَالْتَقَمَهُ الْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌ
---Feltekamehul hûtu ve huve mulîm(mulîmun) :Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.(Saffât 37/142)
فَلَوْلَا أَنَّهُ كَانَ مِنْ الْمُسَبِّحِينَ
---Fe lev lâ ennehu kâne minel musebbihîn(musebbihîne) :Eğer (Allah'ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı,(Saffât 37/143)
لَلَبِثَ فِي بَطْنِهِ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
---Le lebise fî batnihî ila yevmi yub’asûn(yub’asûne) :Tekrar diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.(Saffât 37/144)
فَنَبَذْنَاهُ بِالْعَرَاء وَهُوَ سَقِيمٌ
---Fe nebeznâhu bil arâi ve huve sakîm(sakîmun) :Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.(Saffât 37/145)
وَأَنبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِّن يَقْطِينٍ
---Ve enbetnâ aleyhi şecereten min yaktîn(yaktînin) :Ve üstüne (gölge yapması için) kabak türünden geniş yapraklı bir nebat bitirdik.(Saffât 37/146)
وَأَرْسَلْنَاهُ إِلَى مِئَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ
---Ve erselnâhu ilâ mieti elfin ev yezîdûn(yezidûne) :Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.(Saffât 37/147)
فَآمَنُوا فَمَتَّعْنَاهُمْ إِلَى حِينٍ
---Fe âmenû fe metta’nâhum ilâ hîn(hînin): Sonunda ona iman ettiler, biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.(Saffât 37/148)
Yukarıda işaret ettiğimiz âyetlerinde Kur’ân’ın da anlattığı gibi Hz. Yunus (as), İsrailoğulları peygamberlerinden biridir ve Musul bölgesindeki Ninova ahalisine gönderilmiştir. Ne var ki tevhide davet ettiği yoğun çalışmalarından netice alamamış; halkını putlara tapmaktan geri çevirememişti. Hz. Yunus kavmini “Allah tarafından azap gelecek ve kırk güne kadar Ninova şehri batacak” diye korkutmasına rağmen, halkı yine de uyarıya uymamış, davete kulak asmamıştır. Nihâyet Hz. Yunus onlara kırılmış ve gücenmiş bir halde Ninova’yı terk etmiş, hiddet içerisinde Dicle kenarına inerek dolu bir gemiye binmiştir. Oysa Allah emretmedikçe hiçbir peygamberin mahall-i memûriyetlerini bırakıp da bir başka yere gitmeleri caiz değildir. Bu yüzden Yunus peygamberin bindiği gemi bir türlü yürümez ve gemi kaptanının “içimizde bir suçlu adam olmalı, kura çekelim, kime isabet ederse onu denize atalım” demesi üzerine, çekilen kura Hz. Yunus’a çıkar ve denize atılır. Anlaşma gereğince denize atılan peygamberi büyük bir balık yutar. Nihayet Hz. Yunus, balığın karnında yaptığına çok pişman olmuş ve tevbe etmiş; balık da onu pelte halinde sahile atmış, böylece kurtulmuştur. (188) Binaenaleyh Kuddûsî şiirinde de bu Kur’ânî motifin işlendiği görülmektedir:
Kudretin göstermek içün Ferd u Hayy u lâ-Yemût
Hut’a buyurdu ki dostum Yûnus’ı rıfk ile yut (189)
Eyledi tenbih dahi ol Hut’a dedi bilmiş ol
Bu benim dostum emanetdir sana zann etme kût (190)
Anı hıfz eyle eritme eyledim mihman sana
Çünki peygamberdir ol i’zaz edüben hoşça tut (191)
Oldı birkaç gün balık karnında sakin ol azîz
Tanrısın unutmayub etti o zulmetde kunut (192)
Sonra emr etti kenara tez anı çıkar deyu
Emre edip imtisal çıkardı Hak izniyle Hut (193)
Kudretin göstermek içün Ferd u Hayy u lâ-Yemût
Hut’a buyurdu ki dostum Yûnus’ı rıfk ile yut (189)
Eyledi tenbih dahi ol Hut’a dedi bilmiş ol
Bu benim dostum emanetdir sana zann etme kût (190)
Anı hıfz eyle eritme eyledim mihman sana
Çünki peygamberdir ol i’zaz edüben hoşça tut (191)
Oldı birkaç gün balık karnında sakin ol azîz
Tanrısın unutmayub etti o zulmetde kunut (192)
Sonra emr etti kenara tez anı çıkar deyu
Emre edip imtisal çıkardı Hak izniyle Hut (193)
(187) Ayrıca bkz. Kalem (68) : 48-49.
(188) Bkz. Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ, I, 37-38 ; er-Rıdâ, Muhammed, Târîhu’l- İnsâniyye ve Ebtâlühâ, Beyrut 1986, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, s.271. Ayrıca bkz. Ateş, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, VII, 423-424.
(189) Kuddûsî Divânı, 148/1/166.
(190) Kuddûsî Divânı, 148/2/166.
(191) Kuddûsî Divânı, 148/3/166.
(192) Kuddûsî Divânı, 148/4/166.
(193) Kuddûsî Divânı, 148/5/166.