Münir DERMAN (ks) SOHBETLERİ-24
Gönderilme zamanı: 27 Eki 2013, 23:13
Münir DERmÂN
kaddesALLAHu sırrahu
SECDE MÜHÜRü-KüFüR MÜHÜRü
(TEKKE CÂMi SOHBETi)
Profesör Doktor Münir Derman Bey’in 18 Haziran 1967 Pazar günü Tekke Câmiinde yapmış olduğu derstir.
Aziz Cemâat,
Hâfız Efendi yine güzel bir Sûre okudu, namazdan sonra.
Bizim Hâfızımız ALLAH râzı olsun, sesini nur etsin güzel âyetler okuyor.
Âyetlerin hepisi güzel ama içinden bulup bu aradaki bize hitab edecek âyeti. Bu Âyet, yalınız mü’minler için başını secdeye koyanlar için başka hiç kimse için değil.
Başını secdeye “lâ ilâhe illâllah” nanda olmuyor. Başını secdeye koyanlara Cenâb-ı ALLAH Resûlullah’ın İlâhî Radyo olan kalbine ilham ederek mubârek ağızları hoparlör İlâhî Haporlörle bize bildiriyor Cenâb-ı ALLAH: “Bu söylediklerimi diyor bütün kâinat hiç bir şey, kimse bilmez!” diyor ALLAH.
“Yalınız Secde-yi RAHMÂN’a başını koyanlar bilir” diyor.
“Kendi hakîki kalbi ile bana inananlar, böyle inanıp da îman edenler.” Îman iki türlüdür oğlum, bir inanarak edilir, bir zorla edilir, bir dededen görme edilir. Hepimizin nüfus kağıdında dededen görme İslâm. Tart bakalım kılanlarla kalbnen îman edenleri.
“Hakîki kalbinden inanıp da îman edenler yok mu, onlar isteseler de istemeseler de Bana ve Resûlume itaat ederler” diyor.
“Ben onlara kolaylık veririm.”
“Aha bu Âyet-i Kerime’nin secdeye başını mü'min koyanlara müjdesi olduktan sonra, ondan sonra Efendim son nefeste ne yapacağım?”
Ne yapacaksın işte bunu yapacaksın.
ALLAH seni “Lâ İlâhe İlALLAH”ı çözdürecek ya.
Edebsizlik yapma! Fazîletten çıkma! Doğruluktan ayrılma!
Adâletten ayrılma! Yetim malı yeme! Kimseye fenâlık etme! Namazını kıl!
Gâyet tabi söylemesen bile boğazını Cebrâil yanaşır o zaman Azrâilnen berâber sıkarak böyle körüknen söyletir sana “Lâ İlâhe İllALLAH!” ı.
Ne zannettin sen! Bu kadar kıl kıl da sonunda: “Efendim ahaa!”
Yok öyle delilik, o sapık insanların korkusundandır, aha Âyet-i Kerîme diyor.
“Hakîki kalblen bana inananlar ve îman edenlere, Resûlume ve Bana emirlerime itaatı ben onlara kolaylıkla yaptırtırım.” Ne olur?
Ne olacak uçacak değilim ya!.
Yalan söylemiyorum! Kimsenin ırzında değiliz!
Kimsenin parasında değiliz!. Mîdene haram girmiyor!.
Gusülsüz abdestsiz gezmiyorsun! Kimseye fenâlık yapmıyorsun!.
Şuuu, daha ne Cebrâil mi olacağız?
İnsan hakîkatı, Cebrâilden de büyüktür daha sen ne konuşuyorsun.
“Bir adım öteye gidemem Yâ Resûlullah yanarım!” diyor. Oraya giden insan.
Cebrâil mi olacağız, İnsan-ı Hakîki Cebrâil'den de büyüktür.
Ne zannettin sen, ne konuşuyorsun!
“Bir adım öteye gidemem Yâ Resûlullah yanarım!” diyor.
Oraya giden insan, insanların en güzelinin güzeli en büyüklerinin büyüğü, ama İNSAN!
“Ben bütün kâinatıma sığmam!” diyor Cenâb-ı ALLAH, “mü’min kulumun kalbine sığarım!” Meleğin kalbi demiyor.
"Kâfirin kalbi yok mu?" Ulan var hepisi insan kalbi.
“Mü’minin kalbine sığarım.” demek “Aha ben onlara kolaylık gösteririm” şu âyette dediği gibi “ona inandırırım!” demek.
Burnunun ucundadır da görmezsin. Burnunun ucunu görebiliyor musun ağam?
Daha kendi elinle tuttuğun burnunu göremiyorsun, kalbinin içindeki ALLAH'ı görmek kolay değil oğlum!
Zâten kolay olsa herkes çıldırır yanar!
Sen zannediyorsun ki havalara çıkacaksın, çıkacaksın miyonlarca kilometre gidecek yazacak burası Sidre’dir, melekler geçiyor orada falan Cebrâil, İsrâfil hepisi orda var, nereye gidiyor?
Sidre-yi Arş’a gideceğim!
Öyle böyle düşünürken sen hiçbir yere gidemezsin, aha buradan gidilir.
Çorap nasıl tersine çevrilir ya, aha öyle içine çevrileceksin, çevrildi mi cadde açılır oğlum!.
Arş da görünür, Kâbe de görünür, Cebrâil de görünür, Cemâlullah'da gark olursun hepisi görünür! İş çorabı tersine çevirmek!
“Eee nasıl çevrilir bu canım bu, bir usûlu yok mu?”
Var usûlü, yalan söylememek, şakadan bile olsun yalan yok,
“Kedi kaçtı da” deliye kedi hikâyesi dersin, aha o da yalan.
“Efendim felanca bilmem ne” O yalan değil, o yalan sınıfına bile girmez oğlum o, o edebsizliğin ötesinde o, öyle yalan olmaz, yalan, İslâm’ın yalanı budur.
Kediyi bile kandırmayacaksın, “Kedi kaç, git!” öyle yalan aha işte yalan bu, yalan bu..
Yoksa öyle “Efendim falanca senin aleyhinde söyledi aldım senden otuz lira..”
“yok Efendim ben senden 30 lira, almadım!” bunlar yalan değil!
Bunlar cehennemin altındaki ızgaraların yalanıdır bu oğlum, ızgara yalanı!
Onlarla işimiz yok bizim! Böyle yalan değil!. Gıybet yok!.
“Nasıl gıybet?”
“Efendim felancayı biliyor musun?”
"Haa şöyleydi."
O gıybet değil oğlum, hased.
“Efendim felancanın işte apartmanı var da bilmem neyi var da, otomobilleri var, parası yok!” bu da hased.
Hased ne biliyor musun? Gıybet ne biliyor musun?
Şöyle küçük bir şeyden bunalıp da “yavv ne yapacağım?”
Aha gıybet o, hased de o, ALLAH'ınan irtibatını kesmek.
“Yâhu benim borcum var ne yapacağım?”
Sen ALLAH'a inanmıyorsun.
“Vayy şurama bir şey çıktı?”
“Ne dediler?”
“Kardel dediler," evet kardel.
"Ne olacak?"
"Ameliyat olacağım"
Ne olur insan, "acaba ameliyat olayım mı, olmayım mı?"
“Ağrın var, Ol!”
“Ya ölürsem!”
Yok îman yok! Yok îman!.
Aha dün gece ben hastânede nöbetçiydim, sabaha kadar uyumadım. Getirdiler bir kadıncağız burnu şakır şakır kanıyor, yaşlı bir kadın 60 yaşlarında, kızları evlâdları yanında.
“Otur!” Burnuna baktık, kanını dinmeyecek dedik,
Tansiyonu çok yüksek, 24 çok yüksek tansiyon.
Durdurursak kurtulur, felçten kurutulur kan tazyikinden, ilaç da yazmayacağım dedim, istersen yatırıyım.
“Tehlike var mı?” dedi kadının bir tânesi..
Tamam bu işlemlerde canını insanın ALLAH alır oğlum, hastalık arada vesîledir.
ALLAHtan korkmuyor da hastalıktan korkuyor
Ama tedâvi olacaksın, hepimiz öleceğiz, korku yok!
“Acaba efendim ameliyata dayanabilir miyim?”
ALLAH!. ALLAH!.
Bu da küfürdür. Şekk u şüpheye düştü mü ha bu âyetten istifâde edemez. Hiçbir şeyden Şekk u şüphe etme!
Yaz gelir efendim “Yandım aman ALLAH!" Kış gelir “donduk ya RABBi ne yapacağız biz?”
Başın ağrır “aman efendim ne yapsam ben!” Dişin ağrır, "ölsem de kurtulsam!”
Bunlar hastalık değil. Her şeye îtiraz haa!
Bunu içinde tamah da var hased de var bilmem ne de!. İstediğin kadar namaz kıl onun faydası yok!
Ama bir de neme lâzımcılık var eee o da eşşeklik, bunun eşşeklik tarafı. Paranın bir yazı tarafı var bir tura tarafı.
Her şeyin tedbirini alacaksın!
“Tedbir almamak var mıdır?”
Vardır ama o mertebeye gel oğlum.
Evimizi akşam şey ederken kapatırız evimizi değil mi?
Reisicumhur odasını kapamaz, kapıcısı var, var, muhafız alayı var, var oğlu var. Var oğlu var var oğlu…
Sende öyle oldu mu tedbire lüzum yok.
Akşama yemek yok ne yapacağız?.
Düşünmeyeceksin sen düşünmedikçe senin ağzının içine getirirler yemeği, o raddeye gelmek lâzım…
Onun için aziz cemâat, adamakıllı inanacaksın!. Yobazca değil haaaa!..
Bir gün Hastânede nöbetçiyim sabah namazına durdum, uyumuyoruz zâten nöbette sabah namazına durdum.
Aldım abdest ameliyathânenin o girişine serdim bir şey kıldım.
Ben erken kılarım, öyle güneş doğacaktı da kızıllık olduydu da falanı yok oğlum.
Müezzin “ALLAHU Ekber!” dedi mi bende peşine “ALLAHu Ekber!”
Efendim işte kuşluğu….
Rahmetli anam öyle derdi: “Ezanı duydun mu oğlum gidebilirsen câmiye git, evde kıl!”
“Efendim işte cemâat gelir!”
Gelirse gelsin ben cemâati mı bekleyeceğim.
Kıldık namazı falan ettik. Orda bir hasta da vardı yatıyordu sakallı bir adamcağızdı, geldi. Bir kan baba bir kan, abdesti gitti.
“Güneş dedi aha böyle oldu!”
“Yav amca dedim vakit geldi yâhu sen vakti kaçırıyorsun kuşluk namazımı kılıyorsun sen” dedim.
“Yok dedi vakit geçmedi.”
“Senin vaktin geçmedi belki” dedim.
Haydi bir münakaşa heriflen, İmâmı Âzam “böyle” dedi “şu” dedi “böyle” dedi.
“Sen İmâmı Azamı amcacığım bırak da, sabah namazı gitti senin” dedim “İyice geçirme kuşluk namazını hiç olmazsa kıl!”
Herif bir kızsın... neyse ben bir şey söylemedim bana ne.
Zeytinyağıyla su birbirine karışmaz ki oğlum biri aşağı çıkar biri yukarı çıkar.
Hattâ kandile bile Zeytinyağının içine su koysan “Cızzz!” diye kandil bile yanmaz.
Şimdi ben onlan münâkaşa edip birbirimizi yakacak değiliz, neme gerek.
Bir hışımla kıldı falan gitti odaya falan ondan sonra: “İşte dedi cevab verecektim ama dedi bunlar dedi böyle işte!” dedi.
“Bilmezler dini dedi, dinsiz heriflerdir!” dedi
“Nereden bilecekler benim namazımı kıldığımı!” şöyledir böyledir.
Oradakiler de dinliyor kıs kıs içinden.
“Ne dedi Hoca Efendi?” dedi.
“İşte böyle böyle” dedi. “Daha erken vakit kılınmaz”
“Ee peki dedi sen niye cevab vermedin ona dedi mademki biliyorsun?” orda bir sivil komiser yatıyor o odada beş altı kişi.
“Eee dedi Söyleyim de dedi günaha mı gireyim” dedi
“Ne günahı Efendi!” dedi
“Öyle dedi bilmeyenlere dedi, dinsizlere dedi öyle söylemek günahtır!” dedi
Ben de kapıda dinliyorum girdim içeri “Sabahlar hayr olsun!” falan dedim. Ondan sonra epey zaman geçti şeyde vaaz ediyorum.. yok efendim o Büyük Câmide, Çarşı Câmi'sinde Ramazan'da.
O benim önümde herif oturmuş bu.
Ondan sonra çıktık şeye, şöyle bir baktı herif.
Vaaz ettik falan indik çıkıyoruz o da önden çıktı merdivenlerden aşağıya indik.
“Amuca niye baktın?” dedim
“Hani hastânede yatmıştın sen.”
O ramazandan da 2 ay evvel yatmıştı.
“Yattıydık ya dedim senlen.”
Böyle ağzı açık kaldı:“Ben ondan sonra dedim İslâm oldum yeni İslâm'ım ben!” dedim ona.
“Yeni İslâm oldum" dedim. "Hem öyle bir yıldırım sûretiyle gittim ki vaazlık, vaiz bile 2 ayda oldum ben!” dedim.
Hâlâ inad ediyor.
Dedim “senin kıldığın yanlıştı.”
“Aha!.” diyor!..
Oğlum tren, yolda gitmez rayda gider.
Onun için eşşek yaratılış bakımından otu sever oğlum, baklava yemez eşşek. Pirzola da yemez, köfte kızartma a-ah.
Onun için Kurân-ı Kerîm’de bir âyet var “onların ağızlarını mühürledik” diyor.
Aha buna benzer oğlum. Eşşeğin ağzı da ete mühürlü.
Onun anlaması da inadı ona mühürlü.
Yolcuya mühim bir haberdir bu haaa, çok mühim bir haberdir.
“Ama bu ne olacak?”
Son peygamberin hürmetine, bu mühür ağızdan kaldırılır oğlum.
Aha demindeki âyetteki gibi açılmamış mühürler bile kaldırılır.
Eşşek ot yerken pirzola yemeye başlar.
“Nasıl olur o?”
Olur işte…
Diğer peygamberlerden kalan mühürleri Hazreti Sallallâhu aleyhi ve sellem Ahmed'in hurmetine Cenâb-ı ALLAH kaldırdı onu.
“Nasıl kaldırdı?”
“İnnâ fetahnâ leke fethan mubînâ” âyetiyle hepsini olduğu yerden kaldırdı.
Çünkü o büyükler büyüğüne ne benzer gelmiştir ne de gelecektir.
Son peygamber bundan olmuştur.
“Nasıl mühür kalktı?”
Oğlum Uhud Harbini hatırlamıyor musun?
Resûlu sallallâhu aleyhi ve sellem'in mubârek dişleri kırıldı.
Amcaları Hazreti Hamza’yı 70 parçaya ayırdılar. Hind biliyorsunuz.
Ordu darmadağın, dişleri kırılmış, sahâbelerin birçoğu şehid, Hikmet Tepesine gelmiş kan akıyor mubârek ağzından.
Ellerini kaldırmış: “Yâ RABBİ sen bunları affet! Bunlar Ne yaptığını bilmiyorlar! Bunların gözünden mühürü aç!” diyor. Koskoca Peygambere bak!
Aha bunu müşrike kendine o kadar insana söylerse senin gibi Secde-i RAHMÂN'a kapanıp Resûle salavat getirene ne söylenir.
Mühürler açıldı oğlum.
Adam akıllı ALLAH'a dayanacaksın oğlum.
Nerede o ALLAHa dayanma ki, kılıcın İsmâil'i kesmesin!.
Baba almış eline ALLAH’ın ismiyle yatırmış İsmâil'i bağlamış ….
Öyle dayanmış ki, kılıcı kesmemiş.
Nerede o kerâmet ki, Nil’in dibini ana cadde yapsın.
Kaçıyor Benî İsrâil Mûsâ’da onlar ya, ondan evvel “korkmayın!” diyor “yav korkmayın!” diyor.
Geldiler Nil’in kenarına Hazreti Mûsâ taşın üstüne çıkmış.
Nil böyle “Uvvvv!” ruzgârlı hava, yağmur bir taraftan.
Çoluk, çocuk, ihtiyar, genç, kadınlar, kızlar, hep toplanmışlar etrâfına Firavun da geliyor öteden ordularıyla falan. Herkes titreşir!
Mûsâ “toplanın!” diyor, korktuğu yok bir şeyden. Aha böyle korkmayacaksın.
Biliyor ki, benim bir şey olacağım biliyor. Îtimadı var, şüphesi yok.
Hiç hutur ettiği yok emir geliyor: “Mûsâ şu deyneği bir uzat oğlum hele!” Şöyle bir uzattı açıldı…
“Öyle mi görüldü?”
Açıldı oğlum açıldı. Nil açıldı, kapı açılır gibi.
Hadiii bunlar ortadan inekleriyle, tavuklarıyla, köpekleriyle, yavruları, güvercinleri, horozlarımorozları haydi.. burdan geçti.
Nil diyoduk, Bahr-i Ahmer, Kızıl Deniz açıldı.
Bunlar veriştirdiler içine caddeden gidiyorlar yanlardan böyle minâreler gibi su duvarları böyle bu tarafa gelmiyor.
“Nasıl gelmiyor?”
Gelmiyor oğlum…
Aklın varsa inan aklın yoksa inkâr et, daha aklın yoksa çifte at kendi kendine!.
Ondan sonra onlar geçiyorlar.
Bakıyor ki öteki, cadde açılmış haydi bunlar da atlılarınla bilmem neleriyle tam ortaya geliyor.
Mûsâ’nın en son ümmeti de çıkıyor.
Ha geldik geleceğiz diyor sular başlıyor şööööyle “ııııgh” yanaşıyorlar.
Onlar da şöyle oluyor ayna mıydı mayna mıydı karmakarışıklık oldu ortalıkta. Sütliman...
Nerede o inanma. Aha öyle inanacaksın.
Hem inan o Kur'ân-ı Kerim Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in hadislerinde öyle hadisler vardır ki, geceye söylesen gece gecelikten çıkar oğlum, sen ne konuşuyorsun?
Bir Hadis-i Kutsîde Cenâb-ı ALLAH diyor ki: “Aha ordakinin Nurunu Ahmedin Nurunu Ahmedin Ruhunu Yüzümün Nurundan halkettim” diyor Cenâb-ı HAKK.
“MuhaMMedin Rûhunu Yüzümün Nûrundan halk ettim!” diyor Hadis-i Kudsîde.
“Efendim ALLAH’ın yüzü neyimiş?”Sen daha Resûlullah’ın yüzünü bilmiyorsun, her yerde hâzır ve nâzır
“ALLAH’ım rûhumu kendi yüzünün nûrundan halketti.” Bu Hadis-i Kutsî...
“Benim peygamberimin rûhunu kendi yüzümün nûrundan halkettim” diyor Hadis-i Kudsî..
Bunun üzerine Resûlullah da hadisinde buyuruyor ki: “ALLAH önce rûhumu yarattı benim” diyor.
“Hiçbirşey yaratılmadan ALLAH ilkönce benim rûhumu yarattı. ALLAH ilk önce kalemi yarattı diyor. ALLAH ilk önce aklı yarattı diyor. Üç şeyi yarattı. "Rûhumu yarattı-Kalemi yarattı-Aklı yarattı.”
Demiyor ki “ilk önce rûhumu yarattı yine diyor ilk önce kâlemi yarattı ilk önce aklı yarattı.”
Hepisi birden şöyle “lüppp!” diye üçü birden mi çıktı?
Üçü birden çıktı.
Eee ALLAH öyle çabucak yaratmaz. “Dünyâyı bile 6 günde yarattım” diyor.
Cemâat iyi dikkat et!
“ALLAH önce rûhumu yarattı, ALLAH önce kalemi yarattı, ALLAH önce aklı yarattı”
Hepsi birden yaratıldı demek.
“ALLAH önce kalemi yarattı demek, ilim benimle yayıldı diyor benimle yayıldı.”
“Alleme'l-insâne mâ lem yâlem”
“ALLAH önce aklı yarattı, her şeyi idrak için bana akıl verdi” diyor.
Sen zannediyorsun ki bir nur yaptı getirdi ona aklı soktu içine ondan sonra efendim hâfıza soktu şu, torba değil bu.
Haaa nûru yaratır yaratmaz nurlan akıl ve kalem yarattı.
Bu bizim gibi serseri, anlamayanlara aklına sokmak için kalem diyor ALLAH.
Onun için Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in ALLAH’ın Nûrundan halkedilir edilmez o nûrun içindeki olan ilim o nûrun içindeki olan idrak akıl bütün esmâ birlikte yaratıldı demektir.
O halde Cenâb-ı sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz doğrudan doğruya ALLAH'ın süzgecinden geçmiş küçülmüş küçülmüş bize gelmiş Cenâb-ı ALLAH'ın esmâlarının aynası bir Zât-ı Muhteremdir.
“Anladın mı?”
Mü’min de, ondan sızılmış sızılmış sızılmış sızılmış aha bu hâle gelmiş insandır.
Onun için “bütün bağlar kopacaktır kıyâmete yakın. İslâm'ların elinde tek bir bağ kalacaktır ”diyor.
“Namaz” Aha bi tâne. Yâni benle olan irtibatınız.
Evinin elektriği oraya bağlı, o oraya, o oraya, o oraya teee santrale bağlı. Aha bu namazı bırakırsan santral bitti.
Bu iki hadis, yâni “Ahmed'in rûhunu kendi yüzümün nûrundan halkettim” Hadis-i Kudsîsi, ikinci hadis “ALLAH önce rûhumu kalemi aklı yarattı” Hadis-i Cenâb-ı peygamber.
Bu 2 hadisten bir tek şey murâd edilmektedir, bu da “Hakîkat-ı MuhaMMediyye” dir.
“Hakîkat-ı MuhaMMediyye” denilen İslâm'daki şey, aha bu demektir, bunu murâd etmek istemiştir.
Onun için: “Hakîkat-ı MuhaMMediyye ne demektir Yâ Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem?” dedikleri zaman
“Ben ALLAHtan mü’minlerden de benden” demiştir.
“Ben ALLAHtan mü’minlerde benden.”
Sonra ruhları Ecsad Âlemine indiriyor.
Bu yüzünün nûrundan halkettiği nûrun zübdesini, hulâsesini ALLAH onları Ecsad Âlemine indiriyor.
Tîn Sûresinde “esfeli sâfilin”. Esfeli sâfilin cehennem değil oğlum, “esfeli safiline git, tepeden aşağı inmek” demektir. Tepeden aşağı inmek, kürsiden yere inmek, havadan paraşütle aşağı atlamak.
O halde “O” yukarda. Çok iyi dinleyin, bir şeyi anlatacağım size de malzemeyi topluyoruz. Konserve kutusunu daha açmadık içinde bakalım ne var?.
İnsan yemekten oruçludur, bir de bir şeyi öğrenmekten oruçludur.
Hepimiz oruçluyuz işte akşama bir şey yiyeceğiz, dur bakalım.
Bu yukardaki rûha SULTÂNÎ Ruh denilir sultanlara mahsus ruh. ALLAHa mahsus.
Esfeli sâfiline inen Cismânî Ruh, yâni dünyâya inen cesedin içindekinde içindeki ruh aha içimizdeki ruh, “anladın mı?”
İçimizdeki ruh. Aha bir daha bak ellerimizi kaldırıp konuşuyoruz o Cismânî Ruh, Cismânî Ruh.
Sultanî Ruh yukarda.
İşte Cismanî Ruh esfeli safiline geldik aha bu vücudun içine girdik.
Ondan sonra ALLAH rûhundan üfüledi, hani çamurdan halketti de nefhetti ona.
Adam kalktı yukarı aha cesedlerimiz kalktı, Sultanî Ruh yukarda.
Deminki hâfızın okuduğu neydi İslam'lara âitti.
SULTÂNÎ Ruhnan bu esfeli sâfilinde bulunan Cismânî Rûhu birleştirmek için kafanı secdeden kaldırmayacaksın.
Onun için “Ben ALLAHtan diyor, mü’minler de benden” diyor.
Aha onu birleştirdiğin dakîkada “pırrrrrr!” uçtun gittin.
Cismânî Ruhlan Cismânî Ruhu SULTÂNÎ Rûha ordaki rûha kabul ettirmek için temizlenmek lâzım.
Yalan söylememek lâzım. Şunu söylememek lâzım bunu söylememek lâzım.
Söylersen demin dediğim gibi zeytinyağınnan suyu karıştırırsın kandil yanmaz oğlum.
Bu kandili yakabilmek için bu temizliği elde etmek lâzım.
Yandı mı … O halde rûhunu yüzünün nûrundan halkeden Cenâb-ı ALLAH Hazreti Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'i Resûl-u Ekrem de: “Ben ALLAHtan mü’minlerde benden” dedikten sonra Cismânî Ruhtan pisliklerden arınıp da SULTÂNÎ Rûha çengelini taktıktan sonra daha ne korkuyorsun?
Tayyâreden insanı paraşütle atarken bir ip vardır orada tayyâreye bağlı. Herif boşluğa düşer düşmez belki çıldırır diye muayyen bir müddet çıktıktan sonra ipi kesemez diye tayyâreden “rapp!” diye açarlar onu. Sen de son nefesine geldi mi SULTÂNÎ Ruh haykırır “Hele hele dur bakıyım bir!”
Bütün hücrelerin “lâ ilâhe illâllah” demeye başlar.
Bakma efendim,“Son nefeste ALLAH nasib ederse…”
Secdeye nasib etmiş ALLAH seni, bu kadar sene 45 sene Secde-i RAHMANa Hulûs-i Kalb ile!
Ama deminki dediğim gibi riyâ yok, yalan yok, gıybet yok, dedikodu yok 40 sene yap ondan sonra son nefeste senin şeytanın rezil etsin seni?
Nasıl edermiş ALLAH yâhu!“Gel bana" diyor "gel bana!” diyor.
Bu indi mi aşağı indik mi, sonra “ulan bunlar şaşırırlar” dedi.
Semâdan kitablar göndermeye başladı.
Kitablarda neler var, yazılar var aha demin bir tânesini okuduk. Namazda okuyoruz.
Bu yukarda Hakîkat-ı Resûlullah dedik değil mi anlattık onu anladınız.
Onu bak şunda bir parıltı var değil mi bak. Şöyle korsan buraya aksediyor.
Aha bu hakîkatte de bir parıltı vardır. O parıltı lafzan Kur'ân-ı Kerim.
O parıltıya dikkat edersen iki türlü rengi vardır.
Birisi şöyle benim bu güzel şeyimi idrak edip bana yanaşması için yapılması lâzım olan harita var elimde.
Düz Dağına gidecektim, harita çızmışlar vermişler elime güneye doğru sol taraftan gideceksin şu kadar kilometre, haritaylan gidilir.
Pusulanda var elinde değil mi? Bunu bilmek lâzım. haaaah…
kaddesALLAHu sırrahu
SECDE MÜHÜRü-KüFüR MÜHÜRü
(TEKKE CÂMi SOHBETi)
Profesör Doktor Münir Derman Bey’in 18 Haziran 1967 Pazar günü Tekke Câmiinde yapmış olduğu derstir.
Aziz Cemâat,
Hâfız Efendi yine güzel bir Sûre okudu, namazdan sonra.
Bizim Hâfızımız ALLAH râzı olsun, sesini nur etsin güzel âyetler okuyor.
Âyetlerin hepisi güzel ama içinden bulup bu aradaki bize hitab edecek âyeti. Bu Âyet, yalınız mü’minler için başını secdeye koyanlar için başka hiç kimse için değil.
Başını secdeye “lâ ilâhe illâllah” nanda olmuyor. Başını secdeye koyanlara Cenâb-ı ALLAH Resûlullah’ın İlâhî Radyo olan kalbine ilham ederek mubârek ağızları hoparlör İlâhî Haporlörle bize bildiriyor Cenâb-ı ALLAH: “Bu söylediklerimi diyor bütün kâinat hiç bir şey, kimse bilmez!” diyor ALLAH.
“Yalınız Secde-yi RAHMÂN’a başını koyanlar bilir” diyor.
“Kendi hakîki kalbi ile bana inananlar, böyle inanıp da îman edenler.” Îman iki türlüdür oğlum, bir inanarak edilir, bir zorla edilir, bir dededen görme edilir. Hepimizin nüfus kağıdında dededen görme İslâm. Tart bakalım kılanlarla kalbnen îman edenleri.
“Hakîki kalbinden inanıp da îman edenler yok mu, onlar isteseler de istemeseler de Bana ve Resûlume itaat ederler” diyor.
“Ben onlara kolaylık veririm.”
“Aha bu Âyet-i Kerime’nin secdeye başını mü'min koyanlara müjdesi olduktan sonra, ondan sonra Efendim son nefeste ne yapacağım?”
Ne yapacaksın işte bunu yapacaksın.
ALLAH seni “Lâ İlâhe İlALLAH”ı çözdürecek ya.
Edebsizlik yapma! Fazîletten çıkma! Doğruluktan ayrılma!
Adâletten ayrılma! Yetim malı yeme! Kimseye fenâlık etme! Namazını kıl!
Gâyet tabi söylemesen bile boğazını Cebrâil yanaşır o zaman Azrâilnen berâber sıkarak böyle körüknen söyletir sana “Lâ İlâhe İllALLAH!” ı.
Ne zannettin sen! Bu kadar kıl kıl da sonunda: “Efendim ahaa!”
Yok öyle delilik, o sapık insanların korkusundandır, aha Âyet-i Kerîme diyor.
“Hakîki kalblen bana inananlar ve îman edenlere, Resûlume ve Bana emirlerime itaatı ben onlara kolaylıkla yaptırtırım.” Ne olur?
Ne olacak uçacak değilim ya!.
Yalan söylemiyorum! Kimsenin ırzında değiliz!
Kimsenin parasında değiliz!. Mîdene haram girmiyor!.
Gusülsüz abdestsiz gezmiyorsun! Kimseye fenâlık yapmıyorsun!.
Şuuu, daha ne Cebrâil mi olacağız?
İnsan hakîkatı, Cebrâilden de büyüktür daha sen ne konuşuyorsun.
“Bir adım öteye gidemem Yâ Resûlullah yanarım!” diyor. Oraya giden insan.
Cebrâil mi olacağız, İnsan-ı Hakîki Cebrâil'den de büyüktür.
Ne zannettin sen, ne konuşuyorsun!
“Bir adım öteye gidemem Yâ Resûlullah yanarım!” diyor.
Oraya giden insan, insanların en güzelinin güzeli en büyüklerinin büyüğü, ama İNSAN!
“Ben bütün kâinatıma sığmam!” diyor Cenâb-ı ALLAH, “mü’min kulumun kalbine sığarım!” Meleğin kalbi demiyor.
"Kâfirin kalbi yok mu?" Ulan var hepisi insan kalbi.
“Mü’minin kalbine sığarım.” demek “Aha ben onlara kolaylık gösteririm” şu âyette dediği gibi “ona inandırırım!” demek.
Burnunun ucundadır da görmezsin. Burnunun ucunu görebiliyor musun ağam?
Daha kendi elinle tuttuğun burnunu göremiyorsun, kalbinin içindeki ALLAH'ı görmek kolay değil oğlum!
Zâten kolay olsa herkes çıldırır yanar!
Sen zannediyorsun ki havalara çıkacaksın, çıkacaksın miyonlarca kilometre gidecek yazacak burası Sidre’dir, melekler geçiyor orada falan Cebrâil, İsrâfil hepisi orda var, nereye gidiyor?
Sidre-yi Arş’a gideceğim!
Öyle böyle düşünürken sen hiçbir yere gidemezsin, aha buradan gidilir.
Çorap nasıl tersine çevrilir ya, aha öyle içine çevrileceksin, çevrildi mi cadde açılır oğlum!.
Arş da görünür, Kâbe de görünür, Cebrâil de görünür, Cemâlullah'da gark olursun hepisi görünür! İş çorabı tersine çevirmek!
“Eee nasıl çevrilir bu canım bu, bir usûlu yok mu?”
Var usûlü, yalan söylememek, şakadan bile olsun yalan yok,
“Kedi kaçtı da” deliye kedi hikâyesi dersin, aha o da yalan.
“Efendim felanca bilmem ne” O yalan değil, o yalan sınıfına bile girmez oğlum o, o edebsizliğin ötesinde o, öyle yalan olmaz, yalan, İslâm’ın yalanı budur.
Kediyi bile kandırmayacaksın, “Kedi kaç, git!” öyle yalan aha işte yalan bu, yalan bu..
Yoksa öyle “Efendim falanca senin aleyhinde söyledi aldım senden otuz lira..”
“yok Efendim ben senden 30 lira, almadım!” bunlar yalan değil!
Bunlar cehennemin altındaki ızgaraların yalanıdır bu oğlum, ızgara yalanı!
Onlarla işimiz yok bizim! Böyle yalan değil!. Gıybet yok!.
“Nasıl gıybet?”
“Efendim felancayı biliyor musun?”
"Haa şöyleydi."
O gıybet değil oğlum, hased.
“Efendim felancanın işte apartmanı var da bilmem neyi var da, otomobilleri var, parası yok!” bu da hased.
Hased ne biliyor musun? Gıybet ne biliyor musun?
Şöyle küçük bir şeyden bunalıp da “yavv ne yapacağım?”
Aha gıybet o, hased de o, ALLAH'ınan irtibatını kesmek.
“Yâhu benim borcum var ne yapacağım?”
Sen ALLAH'a inanmıyorsun.
“Vayy şurama bir şey çıktı?”
“Ne dediler?”
“Kardel dediler," evet kardel.
"Ne olacak?"
"Ameliyat olacağım"
Ne olur insan, "acaba ameliyat olayım mı, olmayım mı?"
“Ağrın var, Ol!”
“Ya ölürsem!”
Yok îman yok! Yok îman!.
Aha dün gece ben hastânede nöbetçiydim, sabaha kadar uyumadım. Getirdiler bir kadıncağız burnu şakır şakır kanıyor, yaşlı bir kadın 60 yaşlarında, kızları evlâdları yanında.
“Otur!” Burnuna baktık, kanını dinmeyecek dedik,
Tansiyonu çok yüksek, 24 çok yüksek tansiyon.
Durdurursak kurtulur, felçten kurutulur kan tazyikinden, ilaç da yazmayacağım dedim, istersen yatırıyım.
“Tehlike var mı?” dedi kadının bir tânesi..
Tamam bu işlemlerde canını insanın ALLAH alır oğlum, hastalık arada vesîledir.
ALLAHtan korkmuyor da hastalıktan korkuyor
Ama tedâvi olacaksın, hepimiz öleceğiz, korku yok!
“Acaba efendim ameliyata dayanabilir miyim?”
ALLAH!. ALLAH!.
Bu da küfürdür. Şekk u şüpheye düştü mü ha bu âyetten istifâde edemez. Hiçbir şeyden Şekk u şüphe etme!
Yaz gelir efendim “Yandım aman ALLAH!" Kış gelir “donduk ya RABBi ne yapacağız biz?”
Başın ağrır “aman efendim ne yapsam ben!” Dişin ağrır, "ölsem de kurtulsam!”
Bunlar hastalık değil. Her şeye îtiraz haa!
Bunu içinde tamah da var hased de var bilmem ne de!. İstediğin kadar namaz kıl onun faydası yok!
Ama bir de neme lâzımcılık var eee o da eşşeklik, bunun eşşeklik tarafı. Paranın bir yazı tarafı var bir tura tarafı.
Her şeyin tedbirini alacaksın!
“Tedbir almamak var mıdır?”
Vardır ama o mertebeye gel oğlum.
Evimizi akşam şey ederken kapatırız evimizi değil mi?
Reisicumhur odasını kapamaz, kapıcısı var, var, muhafız alayı var, var oğlu var. Var oğlu var var oğlu…
Sende öyle oldu mu tedbire lüzum yok.
Akşama yemek yok ne yapacağız?.
Düşünmeyeceksin sen düşünmedikçe senin ağzının içine getirirler yemeği, o raddeye gelmek lâzım…
Onun için aziz cemâat, adamakıllı inanacaksın!. Yobazca değil haaaa!..
Bir gün Hastânede nöbetçiyim sabah namazına durdum, uyumuyoruz zâten nöbette sabah namazına durdum.
Aldım abdest ameliyathânenin o girişine serdim bir şey kıldım.
Ben erken kılarım, öyle güneş doğacaktı da kızıllık olduydu da falanı yok oğlum.
Müezzin “ALLAHU Ekber!” dedi mi bende peşine “ALLAHu Ekber!”
Efendim işte kuşluğu….
Rahmetli anam öyle derdi: “Ezanı duydun mu oğlum gidebilirsen câmiye git, evde kıl!”
“Efendim işte cemâat gelir!”
Gelirse gelsin ben cemâati mı bekleyeceğim.
Kıldık namazı falan ettik. Orda bir hasta da vardı yatıyordu sakallı bir adamcağızdı, geldi. Bir kan baba bir kan, abdesti gitti.
“Güneş dedi aha böyle oldu!”
“Yav amca dedim vakit geldi yâhu sen vakti kaçırıyorsun kuşluk namazımı kılıyorsun sen” dedim.
“Yok dedi vakit geçmedi.”
“Senin vaktin geçmedi belki” dedim.
Haydi bir münakaşa heriflen, İmâmı Âzam “böyle” dedi “şu” dedi “böyle” dedi.
“Sen İmâmı Azamı amcacığım bırak da, sabah namazı gitti senin” dedim “İyice geçirme kuşluk namazını hiç olmazsa kıl!”
Herif bir kızsın... neyse ben bir şey söylemedim bana ne.
Zeytinyağıyla su birbirine karışmaz ki oğlum biri aşağı çıkar biri yukarı çıkar.
Hattâ kandile bile Zeytinyağının içine su koysan “Cızzz!” diye kandil bile yanmaz.
Şimdi ben onlan münâkaşa edip birbirimizi yakacak değiliz, neme gerek.
Bir hışımla kıldı falan gitti odaya falan ondan sonra: “İşte dedi cevab verecektim ama dedi bunlar dedi böyle işte!” dedi.
“Bilmezler dini dedi, dinsiz heriflerdir!” dedi
“Nereden bilecekler benim namazımı kıldığımı!” şöyledir böyledir.
Oradakiler de dinliyor kıs kıs içinden.
“Ne dedi Hoca Efendi?” dedi.
“İşte böyle böyle” dedi. “Daha erken vakit kılınmaz”
“Ee peki dedi sen niye cevab vermedin ona dedi mademki biliyorsun?” orda bir sivil komiser yatıyor o odada beş altı kişi.
“Eee dedi Söyleyim de dedi günaha mı gireyim” dedi
“Ne günahı Efendi!” dedi
“Öyle dedi bilmeyenlere dedi, dinsizlere dedi öyle söylemek günahtır!” dedi
Ben de kapıda dinliyorum girdim içeri “Sabahlar hayr olsun!” falan dedim. Ondan sonra epey zaman geçti şeyde vaaz ediyorum.. yok efendim o Büyük Câmide, Çarşı Câmi'sinde Ramazan'da.
O benim önümde herif oturmuş bu.
Ondan sonra çıktık şeye, şöyle bir baktı herif.
Vaaz ettik falan indik çıkıyoruz o da önden çıktı merdivenlerden aşağıya indik.
“Amuca niye baktın?” dedim
“Hani hastânede yatmıştın sen.”
O ramazandan da 2 ay evvel yatmıştı.
“Yattıydık ya dedim senlen.”
Böyle ağzı açık kaldı:“Ben ondan sonra dedim İslâm oldum yeni İslâm'ım ben!” dedim ona.
“Yeni İslâm oldum" dedim. "Hem öyle bir yıldırım sûretiyle gittim ki vaazlık, vaiz bile 2 ayda oldum ben!” dedim.
Hâlâ inad ediyor.
Dedim “senin kıldığın yanlıştı.”
“Aha!.” diyor!..
Oğlum tren, yolda gitmez rayda gider.
Onun için eşşek yaratılış bakımından otu sever oğlum, baklava yemez eşşek. Pirzola da yemez, köfte kızartma a-ah.
Onun için Kurân-ı Kerîm’de bir âyet var “onların ağızlarını mühürledik” diyor.
Aha buna benzer oğlum. Eşşeğin ağzı da ete mühürlü.
Onun anlaması da inadı ona mühürlü.
Yolcuya mühim bir haberdir bu haaa, çok mühim bir haberdir.
“Ama bu ne olacak?”
Son peygamberin hürmetine, bu mühür ağızdan kaldırılır oğlum.
Aha demindeki âyetteki gibi açılmamış mühürler bile kaldırılır.
Eşşek ot yerken pirzola yemeye başlar.
“Nasıl olur o?”
Olur işte…
Diğer peygamberlerden kalan mühürleri Hazreti Sallallâhu aleyhi ve sellem Ahmed'in hurmetine Cenâb-ı ALLAH kaldırdı onu.
“Nasıl kaldırdı?”
“İnnâ fetahnâ leke fethan mubînâ” âyetiyle hepsini olduğu yerden kaldırdı.
Çünkü o büyükler büyüğüne ne benzer gelmiştir ne de gelecektir.
Son peygamber bundan olmuştur.
“Nasıl mühür kalktı?”
Oğlum Uhud Harbini hatırlamıyor musun?
Resûlu sallallâhu aleyhi ve sellem'in mubârek dişleri kırıldı.
Amcaları Hazreti Hamza’yı 70 parçaya ayırdılar. Hind biliyorsunuz.
Ordu darmadağın, dişleri kırılmış, sahâbelerin birçoğu şehid, Hikmet Tepesine gelmiş kan akıyor mubârek ağzından.
Ellerini kaldırmış: “Yâ RABBİ sen bunları affet! Bunlar Ne yaptığını bilmiyorlar! Bunların gözünden mühürü aç!” diyor. Koskoca Peygambere bak!
Aha bunu müşrike kendine o kadar insana söylerse senin gibi Secde-i RAHMÂN'a kapanıp Resûle salavat getirene ne söylenir.
Mühürler açıldı oğlum.
Adam akıllı ALLAH'a dayanacaksın oğlum.
Nerede o ALLAHa dayanma ki, kılıcın İsmâil'i kesmesin!.
Baba almış eline ALLAH’ın ismiyle yatırmış İsmâil'i bağlamış ….
Öyle dayanmış ki, kılıcı kesmemiş.
Nerede o kerâmet ki, Nil’in dibini ana cadde yapsın.
Kaçıyor Benî İsrâil Mûsâ’da onlar ya, ondan evvel “korkmayın!” diyor “yav korkmayın!” diyor.
Geldiler Nil’in kenarına Hazreti Mûsâ taşın üstüne çıkmış.
Nil böyle “Uvvvv!” ruzgârlı hava, yağmur bir taraftan.
Çoluk, çocuk, ihtiyar, genç, kadınlar, kızlar, hep toplanmışlar etrâfına Firavun da geliyor öteden ordularıyla falan. Herkes titreşir!
Mûsâ “toplanın!” diyor, korktuğu yok bir şeyden. Aha böyle korkmayacaksın.
Biliyor ki, benim bir şey olacağım biliyor. Îtimadı var, şüphesi yok.
Hiç hutur ettiği yok emir geliyor: “Mûsâ şu deyneği bir uzat oğlum hele!” Şöyle bir uzattı açıldı…
“Öyle mi görüldü?”
Açıldı oğlum açıldı. Nil açıldı, kapı açılır gibi.
Hadiii bunlar ortadan inekleriyle, tavuklarıyla, köpekleriyle, yavruları, güvercinleri, horozlarımorozları haydi.. burdan geçti.
Nil diyoduk, Bahr-i Ahmer, Kızıl Deniz açıldı.
Bunlar veriştirdiler içine caddeden gidiyorlar yanlardan böyle minâreler gibi su duvarları böyle bu tarafa gelmiyor.
“Nasıl gelmiyor?”
Gelmiyor oğlum…
Aklın varsa inan aklın yoksa inkâr et, daha aklın yoksa çifte at kendi kendine!.
Ondan sonra onlar geçiyorlar.
Bakıyor ki öteki, cadde açılmış haydi bunlar da atlılarınla bilmem neleriyle tam ortaya geliyor.
Mûsâ’nın en son ümmeti de çıkıyor.
Ha geldik geleceğiz diyor sular başlıyor şööööyle “ııııgh” yanaşıyorlar.
Onlar da şöyle oluyor ayna mıydı mayna mıydı karmakarışıklık oldu ortalıkta. Sütliman...
Nerede o inanma. Aha öyle inanacaksın.
Hem inan o Kur'ân-ı Kerim Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in hadislerinde öyle hadisler vardır ki, geceye söylesen gece gecelikten çıkar oğlum, sen ne konuşuyorsun?
Bir Hadis-i Kutsîde Cenâb-ı ALLAH diyor ki: “Aha ordakinin Nurunu Ahmedin Nurunu Ahmedin Ruhunu Yüzümün Nurundan halkettim” diyor Cenâb-ı HAKK.
“MuhaMMedin Rûhunu Yüzümün Nûrundan halk ettim!” diyor Hadis-i Kudsîde.
“Efendim ALLAH’ın yüzü neyimiş?”Sen daha Resûlullah’ın yüzünü bilmiyorsun, her yerde hâzır ve nâzır
“ALLAH’ım rûhumu kendi yüzünün nûrundan halketti.” Bu Hadis-i Kutsî...
“Benim peygamberimin rûhunu kendi yüzümün nûrundan halkettim” diyor Hadis-i Kudsî..
Bunun üzerine Resûlullah da hadisinde buyuruyor ki: “ALLAH önce rûhumu yarattı benim” diyor.
“Hiçbirşey yaratılmadan ALLAH ilkönce benim rûhumu yarattı. ALLAH ilk önce kalemi yarattı diyor. ALLAH ilk önce aklı yarattı diyor. Üç şeyi yarattı. "Rûhumu yarattı-Kalemi yarattı-Aklı yarattı.”
Demiyor ki “ilk önce rûhumu yarattı yine diyor ilk önce kâlemi yarattı ilk önce aklı yarattı.”
Hepisi birden şöyle “lüppp!” diye üçü birden mi çıktı?
Üçü birden çıktı.
Eee ALLAH öyle çabucak yaratmaz. “Dünyâyı bile 6 günde yarattım” diyor.
Cemâat iyi dikkat et!
“ALLAH önce rûhumu yarattı, ALLAH önce kalemi yarattı, ALLAH önce aklı yarattı”
Hepsi birden yaratıldı demek.
“ALLAH önce kalemi yarattı demek, ilim benimle yayıldı diyor benimle yayıldı.”
“Alleme'l-insâne mâ lem yâlem”
“ALLAH önce aklı yarattı, her şeyi idrak için bana akıl verdi” diyor.
Sen zannediyorsun ki bir nur yaptı getirdi ona aklı soktu içine ondan sonra efendim hâfıza soktu şu, torba değil bu.
Haaa nûru yaratır yaratmaz nurlan akıl ve kalem yarattı.
Bu bizim gibi serseri, anlamayanlara aklına sokmak için kalem diyor ALLAH.
Onun için Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in ALLAH’ın Nûrundan halkedilir edilmez o nûrun içindeki olan ilim o nûrun içindeki olan idrak akıl bütün esmâ birlikte yaratıldı demektir.
O halde Cenâb-ı sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz doğrudan doğruya ALLAH'ın süzgecinden geçmiş küçülmüş küçülmüş bize gelmiş Cenâb-ı ALLAH'ın esmâlarının aynası bir Zât-ı Muhteremdir.
“Anladın mı?”
Mü’min de, ondan sızılmış sızılmış sızılmış sızılmış aha bu hâle gelmiş insandır.
Onun için “bütün bağlar kopacaktır kıyâmete yakın. İslâm'ların elinde tek bir bağ kalacaktır ”diyor.
“Namaz” Aha bi tâne. Yâni benle olan irtibatınız.
Evinin elektriği oraya bağlı, o oraya, o oraya, o oraya teee santrale bağlı. Aha bu namazı bırakırsan santral bitti.
Bu iki hadis, yâni “Ahmed'in rûhunu kendi yüzümün nûrundan halkettim” Hadis-i Kudsîsi, ikinci hadis “ALLAH önce rûhumu kalemi aklı yarattı” Hadis-i Cenâb-ı peygamber.
Bu 2 hadisten bir tek şey murâd edilmektedir, bu da “Hakîkat-ı MuhaMMediyye” dir.
“Hakîkat-ı MuhaMMediyye” denilen İslâm'daki şey, aha bu demektir, bunu murâd etmek istemiştir.
Onun için: “Hakîkat-ı MuhaMMediyye ne demektir Yâ Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem?” dedikleri zaman
“Ben ALLAHtan mü’minlerden de benden” demiştir.
“Ben ALLAHtan mü’minlerde benden.”
Sonra ruhları Ecsad Âlemine indiriyor.
Bu yüzünün nûrundan halkettiği nûrun zübdesini, hulâsesini ALLAH onları Ecsad Âlemine indiriyor.
Tîn Sûresinde “esfeli sâfilin”. Esfeli sâfilin cehennem değil oğlum, “esfeli safiline git, tepeden aşağı inmek” demektir. Tepeden aşağı inmek, kürsiden yere inmek, havadan paraşütle aşağı atlamak.
O halde “O” yukarda. Çok iyi dinleyin, bir şeyi anlatacağım size de malzemeyi topluyoruz. Konserve kutusunu daha açmadık içinde bakalım ne var?.
İnsan yemekten oruçludur, bir de bir şeyi öğrenmekten oruçludur.
Hepimiz oruçluyuz işte akşama bir şey yiyeceğiz, dur bakalım.
Bu yukardaki rûha SULTÂNÎ Ruh denilir sultanlara mahsus ruh. ALLAHa mahsus.
Esfeli sâfiline inen Cismânî Ruh, yâni dünyâya inen cesedin içindekinde içindeki ruh aha içimizdeki ruh, “anladın mı?”
İçimizdeki ruh. Aha bir daha bak ellerimizi kaldırıp konuşuyoruz o Cismânî Ruh, Cismânî Ruh.
Sultanî Ruh yukarda.
İşte Cismanî Ruh esfeli safiline geldik aha bu vücudun içine girdik.
Ondan sonra ALLAH rûhundan üfüledi, hani çamurdan halketti de nefhetti ona.
Adam kalktı yukarı aha cesedlerimiz kalktı, Sultanî Ruh yukarda.
Deminki hâfızın okuduğu neydi İslam'lara âitti.
SULTÂNÎ Ruhnan bu esfeli sâfilinde bulunan Cismânî Rûhu birleştirmek için kafanı secdeden kaldırmayacaksın.
Onun için “Ben ALLAHtan diyor, mü’minler de benden” diyor.
Aha onu birleştirdiğin dakîkada “pırrrrrr!” uçtun gittin.
Cismânî Ruhlan Cismânî Ruhu SULTÂNÎ Rûha ordaki rûha kabul ettirmek için temizlenmek lâzım.
Yalan söylememek lâzım. Şunu söylememek lâzım bunu söylememek lâzım.
Söylersen demin dediğim gibi zeytinyağınnan suyu karıştırırsın kandil yanmaz oğlum.
Bu kandili yakabilmek için bu temizliği elde etmek lâzım.
Yandı mı … O halde rûhunu yüzünün nûrundan halkeden Cenâb-ı ALLAH Hazreti Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'i Resûl-u Ekrem de: “Ben ALLAHtan mü’minlerde benden” dedikten sonra Cismânî Ruhtan pisliklerden arınıp da SULTÂNÎ Rûha çengelini taktıktan sonra daha ne korkuyorsun?
Tayyâreden insanı paraşütle atarken bir ip vardır orada tayyâreye bağlı. Herif boşluğa düşer düşmez belki çıldırır diye muayyen bir müddet çıktıktan sonra ipi kesemez diye tayyâreden “rapp!” diye açarlar onu. Sen de son nefesine geldi mi SULTÂNÎ Ruh haykırır “Hele hele dur bakıyım bir!”
Bütün hücrelerin “lâ ilâhe illâllah” demeye başlar.
Bakma efendim,“Son nefeste ALLAH nasib ederse…”
Secdeye nasib etmiş ALLAH seni, bu kadar sene 45 sene Secde-i RAHMANa Hulûs-i Kalb ile!
Ama deminki dediğim gibi riyâ yok, yalan yok, gıybet yok, dedikodu yok 40 sene yap ondan sonra son nefeste senin şeytanın rezil etsin seni?
Nasıl edermiş ALLAH yâhu!“Gel bana" diyor "gel bana!” diyor.
Bu indi mi aşağı indik mi, sonra “ulan bunlar şaşırırlar” dedi.
Semâdan kitablar göndermeye başladı.
Kitablarda neler var, yazılar var aha demin bir tânesini okuduk. Namazda okuyoruz.
Bu yukarda Hakîkat-ı Resûlullah dedik değil mi anlattık onu anladınız.
Onu bak şunda bir parıltı var değil mi bak. Şöyle korsan buraya aksediyor.
Aha bu hakîkatte de bir parıltı vardır. O parıltı lafzan Kur'ân-ı Kerim.
O parıltıya dikkat edersen iki türlü rengi vardır.
Birisi şöyle benim bu güzel şeyimi idrak edip bana yanaşması için yapılması lâzım olan harita var elimde.
Düz Dağına gidecektim, harita çızmışlar vermişler elime güneye doğru sol taraftan gideceksin şu kadar kilometre, haritaylan gidilir.
Pusulanda var elinde değil mi? Bunu bilmek lâzım. haaaah…