ÇILGIN ÇIĞLIK
İçimdeki çılgın çocuk
Hıçkırdı durdu dün gece
Avcunda bir mavi boncuk
Binbir bilinmez bilmece
Gülmece güldürmece
Haykırdı hece hece
Camlarda rüzgâr ıslığı
Çingene-çigan çığlığı
Nice yıllar yalnızlığı
Kimse bilmez halim nice..
Ağladığımı gizlice
Sağnak sağnak- ince ince..
25.10.2007 18:05
Antalya ..
ÇILGIN ÇIĞLIK
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12888
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
ÇILGIN ÇIĞLIK
En son kulihvani tarafından 22 Şub 2008, 02:46 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
BU HÜZÜN GECESİNDE!
ÇOŞTU YİNE DELİ DİVANE GÖNLÜM!
ESER DURUR, DELLENİRSİN
NİYE ÇOŞTUĞU BİLİNMEZ Mİ?
BİLİNİR DE! BİLİNMEZ!
DİLİN SÖYLEMEZ, YÜREĞİN SÖYLER
BU HÜZÜN GECESİNDE!
NEDİR BÖYLE? BU HALLER ÇIRPINIŞLAR!
VUSLAT MIYDI? ARZULANAN!
BİTSİN BU ÖZLEM, DOLSUN ARTIK O ZAMAN
GİDELİM, KAVUŞALIM SEVGİLİYE!
HASRET BİTSİN HÜZÜN BİTSİN
BU GURBET'TE BU HÜZÜN GECESİNDE!
''ŞARAP - ŞERBET - ŞIRAYA, DÖNDÜ GÖNLÜM ÇIRAYA''
DİYOR; KUL İHVANİ OKURKEN BEŞ İNCİ'LERİNİ
OKU BAKALIM OKU NURİŞ GARDAŞ!
HASRET KOKUYORSUN BURAM BURAM
''GURBET DAMLA HASRET DERYA YOL UZUN YOLCU YANLIZ!''
HÜZÜNLÜ BU GECEDE!
ZAMAN GEÇER DEVRAN DÖNER,
YAR PEŞİNDEN AYRILMAYINCA
ENGELLER KAYBOLUR, UZAK-YAKIN OLUNCA
BAKARSIN UYANIVERİRSİN HA!, O RÜYADAN!
YANLIZLIK TÜRKÜSÜ ÇALDIĞI
BU HÜZÜNLÜ GECEDE!
NUR-YE
22.2.2008 01:38
GEMİLİK
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
~ NEDEN ~
Açlıktan mı tokluktan mı ?
Azlıktan mı çokluktan mı?
Varlıktan mı yokluktan mı?
El âleme dalaştığın
Nûrdan mıdır, nârdan mıdır ?
Arsızlıktan ardan mıdır?
Zarardan mı kârdan mıdır?
Sefil-seyyah dolaştığın
Mecnun mu Leyla masalı
Beden mi ? Çölün misali,
Kimden kaldı kimin malı,
Kavga- döğüş üleştiğin
Çok bağlımı BİR limisin ?
İpsiz misin Pîr li misin?
Temiz misin, kirli misin?
Bulanır mı bulaştığın
Kul İhvâni çiçek midir?
Arısı yok petek midir?
Yalan mıdır gerçek midir?
ULU lara ulaştığın
26.01.1987
11:00 dr.
Açlıktan mı tokluktan mı ?
Azlıktan mı çokluktan mı?
Varlıktan mı yokluktan mı?
El âleme dalaştığın
Nûrdan mıdır, nârdan mıdır ?
Arsızlıktan ardan mıdır?
Zarardan mı kârdan mıdır?
Sefil-seyyah dolaştığın
Mecnun mu Leyla masalı
Beden mi ? Çölün misali,
Kimden kaldı kimin malı,
Kavga- döğüş üleştiğin
Çok bağlımı BİR limisin ?
İpsiz misin Pîr li misin?
Temiz misin, kirli misin?
Bulanır mı bulaştığın
Kul İhvâni çiçek midir?
Arısı yok petek midir?
Yalan mıdır gerçek midir?
ULU lara ulaştığın
26.01.1987
11:00 dr.
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12888
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
- elifdostu
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 06 Şub 2007, 02:00
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12888
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: ÇILGIN ÇIĞLIK
SıRR-ı SubhÂN SeLÂMetiyLe Kur'ÂN-ı Kerim
HaYy MuhaMMed ÜMMetiyLE Kur'ân-ı Kerim
EHL-i BeYyt’in => ZİMMetiyLE Kur'ân-ı Kerim
GaVsu’L- AZAM =>HiMMetiyLE Kur'ân-ı Kerim!. Sırrahu’l- AzÎz!.
..aleyhumu's-selâm..
---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ey Ali Cenâzemi sen yıkayacaksın, borcumu ödeyeceksin mezarıma beni sen koyup örteceksin ZİMMETimi sen îfâ edeceksin ve sen dünyâ ve âhirette sancağımın sâhibisin.” buyurdu.
(Ebû Said (radiyallahu anhu)'den; Deylemî Musnedu'l-Firdevs)
ZiMMet: Himâyeyi te'min eden ittifak. Alâkalı. Uhde. Vicdan. Sorumluluk hudûdunda koruma zorunda kalma.
ZiMMet: Zâhir ve Bâtın Hakîkat-ı Muhammediyye'nin ASLen-NeSlen-FaSLen ve HâLen Fıtraten Sâhibi olmak..
وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ يَاْ أُولِيْ الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
---Ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulî’l- elbâbi leallekum tettekûn (tettekûne).: Ey ulû’l- elbâb! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki böylece siz, takvâ sahibi olursunuz.” (Bakara 2/179)
ulî el bâbi: sır hazinelerinin (lübblerin) sahibleri..
الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَّعْلُومَاتٌ فَمَن فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلاَ رَفَثَ وَلاَ فُسُوقَ وَلاَ جِدَالَ فِي الْحَجِّ وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَتَزَوَّدُواْ فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَى وَاتَّقُونِ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ
---El haccu eşhurun ma’lûmât (ma’lûmâtun), fe men farada fîhinne’l- hacca fe lâ refese ve lâ fusûka ve lâ cidâle fî’l- hacc (haccı), ve mâ tef’alû min hayrın ya’lemhullâh (ya’lemhullâhu), ve tezevvedû fe inne hayraz zâdi’t- takvâ, vettekûni yâ ulî’l- elbâb(elbâbi).: Hac, bilinen aylardır. İşte kim onlarda (o aylarda), (ihrama girerek) haccı (kendine) farz edinirse, artık hacta kadına yaklaşmak (ve benzeri davranışlar), fâsıklık (günaha sapmak), cedelleşmek (sürtüşmek, kavga etmek) yoktur. Siz hayırdan ne yaparsanız Allah onu bilir. Ve (hayırlarla) (kendinize) azık hazırlayın. Fakat azığın en hayırlısı muhakkak ki takvâ sahibi olmaktır. Ve ey ulû’l- elbâb! Bana karşı takvâ sahibi olun.” (Bakara 2/197)
أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُوْلِي الْأَلْبَابِ الَّذِينَ آمَنُوا قَدْ أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكُمْ ذِكْرًا
---“E addallâhu lehum azâben şedîden fettekûllâhe yâ ulî’l- elbâb (elbâbi), ellezîne âmenû, kad enzelallâhu ileykum zikrâ (zikren).: Allah onlar için çok şiddetli azap hazırladı. Ey imân eden ulû’l- elbâb! Öyleyse Allah'a karşı (daha üst takvâ ile) takvâ sahibi olun. Allah size zikri (Kur'ân'ı) indirmiştir.” (Talâk 65/10)
EBdÂL => EBrÂR’ı => ÂLEMde
=> “AŞK”ın YAPIsıdır -> “ELBÂB”
AHhYÂR => AHhRÂR’ı >bu DEMde
=>“ZİKR”in =>YAPIsıdır -> “ELBÂB”..
يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
---“Yu’ti’l- hikmete men yeşâu, ve men yu’te’l- hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ (kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulû’l- elbâb (elbâbi).: (Allah) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir. Ve ulû’l- elbâbtan başkası tezekkür edemez/başkası öğüt alıp düşünemez!.” (Bakara 2/269)
هُوَ الَّذِيَ أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَأَمَّا الَّذِينَ في قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاء الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاء تَأْوِيلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الألْبَابِ
---“Huvellezî enzele aleyke’l- kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummu’l- kitâbi ve uharu muteşâbihât (muteşâbihâtun), fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâe’l- fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh (illâllâhu), ve’r- râsihûne fî’l- ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulû’l- elbâb (elbâbi).: Kitab'ı sana indiren O'dur. Onun bir kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan) âyetlerdir, onlar Kitab'ın esasıdır ve diğerleri, muteşâbihtir (yoruma açık âyetlerdir). Fakat kalblerinde eğrilik (bâtıla meyil) bulunanlar, bu sebeble muteşâbih olanlara (yorum gerektirenlere) tâbî olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun te'vilini (yorumunu) yapmak isterler. Ve onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez ve ilimde rusuh sahibleri ise: "Biz O'na îmân ettik, hepsi Rabbimizin katındandır" derler, onlar da tezekkür edemezler, sadece Ulû’l- elbâb (daimi zikrin ve sırların sahibleri) (tezekkür edebilir).” (Âl-i İmrân 3/7)
أَفَمَن يَعْلَمُ أَنَّمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ أَعْمَى إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
---“E fe men ya’lemu ennemâ unzile ileyke min rabbike’l- hakku ke men huve a’mâ, innemâ yetezekkeru ûlu’l- elbâb (elbâbi).: Öyleyse sana Rabbinden indirilenin hak olduğunu bilen kimse, âmâ olan (görmeyen) kimse gibi midir? Fakat ulul'elbâb (Allah'ın sırlarının ve daimî zikrin sahibleri), tezekkür eder.” (Ra'd 13/19)
هَذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ وَلِيَعْلَمُواْ أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
---“Hâzâ belâgun li’n- nâsi ve li yunzerû bihî ve li ya’lemû ennemâ huve ilâhun vâhidun ve li yezzekkere ûlu’l- elbâb (elbâbi).: Bu (Kur'ân-ı Kerim), O'nunla uyarılmaları ve O'nun (Allah'ın) tek bir İlâh olduğunun bilinmesi ve ulû’l- elbâbın (sırların aklen-naklen sahiblerinin) tezekkür etmesi için insanlara bir açıklamadır.” (İbrâhim 14/52)
كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِّيَدَّبَّرُوا آيَاتِهِ وَلِيَتَذَكَّرَ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
---“Kitâbun enzelnâhu ileyke mubârekun li yeddebberû âyâtihî ve li yetezekkere ûlu’l- elbâb (elbâbi).: Bu Mübârek Kitabı sana indirdik, âyetleri ile tedbir alsınlar ve ulû’l- elbâb tezekkür etsin diye.” (Sâd 38/29)
أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
---“Em men huve kânitun ânâe’l- leyli sâciden ve kâimen yahzeru’l- âhırete ve yercû rahmete rabbih (rabbihî), kul hel yestevîllezîne ya’lemûne vellezîne lâ ya’lemûn (ya’lemûne), innemâ yetezekkeru ulû’l- elbâb (elbâbi).: Gece boyunca secde ederek ve kıyamda (ayakta) durarak kânitin olan (saygıyla Allah'ın huzurunda duran), âhiretten çekinen (korkan) ve Rabbinin rahmetini dileyen mi? De ki: "(Hiç) bilenle bilmeyen bir olur mu? Ancak ulû’l- elbâb (daimî zikir sahibleri) tezekkür eder." (Zümer 39/9)
ÂYet ->İbret ->ZiKir ->“ELBÂB”
AKLen-nAKLen Fikir =>“ELBÂB”
SABr-ı CEMîL => “cÂN-cÂNÂN”ı
Şu ÂN->şe’ÂN->ŞüKür=>“ELBÂB”..
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ
---“İnne fî halkı’s- semâvâti ve’l- ardı vahtilâfi’l- leyli ve’n- nehâri le âyâtin li ulî’l- elbâb (ulî’l- elbâbı).: Muhakkak ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ulû’l- elbâb için elbette âyetler (deliller) vardır.” (Âl-i İmrân 3/190)
لَقَدْ كَانَ فِي قَصَصِهِمْ عِبْرَةٌ لِّأُوْلِي الأَلْبَابِ مَا كَانَ حَدِيثًا يُفْتَرَى وَلَكِن تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
---“Lekad kâne fî kasasıhim ibretun li ûlî’l- elbâb (elbâbi), mâ kâne hadîsen yufterâ ve lâkin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîle kulli şey’in ve huden ve rahmeten li kavmin yu’minûn (yu’minûne).: Andolsun ki; onların kıssalarında ulû’l- elbâb için (sır sahibleri için) bir ibret vardır. Uydurulan bir söz değildir ve lâkin onların ellerindekini tasdik eder ve herşeyi ayrı ayrı açıklar. Mü'min kavim için bir hidâyet ve rahmettir.” (Yûsuf 12/111)
وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنَّا وَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ
---“Ve vehebnâ lehû ehlehu ve mislehum meahum rahmeten minnâ ve zikrâ li ûlî’l- elbâb (elbâbi).: Ve Bizden bir rahmet ve ulû’l- elbâba zikir olarak, ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha bağışladık.” (Sâd 38/43)
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَسَلَكَهُ يَنَابِيعَ فِي الْأَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا مُّخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ
---“E lem tere ennallâhe enzele mine’s- semâi mâen fe selekehu yenâbîa fî’l- ardı summe yuhricu bihî zer’an muhtelifen elvânuhu summe yehîcu fe terâhu musferran summe yec’aluhu hutâmâ (hutâmen), inne fî zâlike le zikrâ li ulî’l- elbâb (elbâbi).: Allah'ın gökten su indirdiğini böylece onu (suyu), yerin su pınarlarına akıttığını görmedin mi? Sonra onunla çeşitli renklerde ekin çıkarır. Daha sonra kurur. Artık onu sararmış görürsün. Sonra onu kuru bir çöp kılar. Muhakkak ki bunda ulû’l- elbâb için mutlaka zikir (ibret) vardır.” (Zümer 39/21)
هُدًى وَذِكْرَى لِأُولِي الْأَلْبَابِ
---“Huden ve zikrâ li ULÎ’L- ELBÂB (elbâbi).: Ulû’l- elbâb için hidâyet ve zikir olarak.” (Mü'min 40/54)
“ELEst”in =>“bELÂ!.” YERİnde
y RABBeN =>İSLÂHh EYyLe!.
İŞte =>“HAYyat mAHhŞERİ”nde
=>“LUTF”ün iLE =>İFLÂHh EYyLe!.
قُل لاَّ يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ فَاتَّقُواْ اللّهَ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
---“Kul lâ yestevî’l- habîsu ve’t- tayyibu ve lev a’cebeke kesretu’l- habîs (habîsi), fettekullâhe yâ ulî’l- elbâbi leallekum tuflihûn (tuflihûne).: De ki; "Habisin (haram, murdar ve fesadın...) çokluğu senin hoşuna gitse bile, habis (haram ve kötü olan) ile tayyib (helâl ve temiz olan) bir değildir. Ey Ulû’l- Elbâb! Artık Allah'a karşı takvâ sahibi olun! Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.” (Mâide 5/100)
AŞKın <-> MEŞKine ->MuÂDÎL
AHAD<->AHMEDî ULu’L-ELBâB
HÂLis->MuHLis<=>Sıddık->ÂDiL
==>MuhaMMeDî =>ULu’L-ELBâB!.
الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
---“Ellezîne yestemiûne’l- kavle fe yettebiûne ahsenehu, ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulû’l- elbâb (elbâbi): Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah'ın hidâyete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulû’l- elbâbtır (daimî zikrin sahibleri).” (Zümer 39/18)
ihvÂNim HaKk AŞKı ANLAtt!
>MuhaMMedî mEŞKi ANLAtt!
Götür >CÂN-cÂNÂN ceNNetin
KÂBeKAVSeYyn KÖŞKü ANLAtt!.
>“KEVSER TASI KÖŞK”ü ANLAtt!.
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى
--- “Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ: O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.” (Necm 53/9)
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi’l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH Celle Celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
ReSûL’ün ->SüNNet<->ÜMMeti ->biRr KuR'ÂN >biRr de ITRETi!.:[/b]
---Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz (âhirete) çağrılıp gitmem yakındır. Size iki büyük ve hukuku ağır emanet bırakıyorum. Birisi Aziz ve Celil olan Allah’ın kitabı Kur’ân. Diğeri de gözümün nuru ehl-i beytimdir. Allah’ın kitabı Kur’ân; semadan yeryüzüne uzatılmış (ilâhî ve nuranî) bir iptir. Lâtif ve Habîr olan (her şeyi bilen Rabbim) bana bildirdi ki: Kur’ân’la ehl-i beytim (âhirette) Havz-ı Kevser’in başında bana gelene kadar birbirinden ayrılmayacak. Öyleyse sizler (size emanet ettiğim) bu iki şeyde bana nasıl halef olduğunuza (benden sonra onlara nasıl davrandığınıza) iyi bakınız; onların hakkını korumaya dikkat ediniz!” buyurmuştur.
(İ. Ahmed Müsned 111 17;V 182;Tabarânî el-Mu’cemu’l-Kebir V 154 (No:4922 4923); Tirmizî Menâkıb 32 (No:3788. Aynı konuda biraz farklı bir rivâyet)
---Yezid İbnu Hayyan, Zeyd İbnu Erkam dan naklen anlatıyor:
"Resûlullah aleyhi’s-selâm buyurdular ki: "Haberiniz olsun! Ben size iki ağırlık bırakıyorum. Bunlardan biri Allah Teâla'nın Kitabı'dır. O, Allah'ın(celle celâlihu) (sema-arz arasına uzanmış) ipi olup, kim ona tutunursa hidâyet üzere olur, kim de onu terk ederse dalâlete düşer. İkincisi itretim, EhliBeytim'dir. "Biz, Zeyd İbnu Erkam'a sorduk: "Kadınlarıda Ehl-i Beyt'in den midir?" "Hayır!” dedi, Allah'a yemin olsun, kadın bir müddet erkekle beraber olur. Sonra (kocası) onu boşar, o da babasına ve kavmine döner. "Resûlullah aleyhi’s-selâm Ehl-i Beyt'i aslı ve kendinden sonra sadaka haram olanlardır” buyurmuştur.
(Müslim, Fezailu's-Sahabe 37, (2408)
SEVd TÜLüm
cÂN ÂHeNKLim!.
>GÖNÜL GÜLüm
YEDi ReNKLimm!.
->SıRR-ı SıFıRr
“Be” NOKTA-sı:
Sırr-ı Süveydâ.. Sırr-ı Âli kerremullahi veche..:
Kapkara SEVdâ ->SıRR-ı Süveydâ ->İnsan Nefsinin kalbdeki Hacerü’l- esved gibi kara delikten FUADa GEÇip Ahmediyyet Ahadiyyet A’mâ.. SıRR-ı Sıfır, SıRR-ı Süveydâ, SıRR-ı SaHiBB, SıRR-ı SuBHÂN..
Azîz EfendimİZ İmâmı Alî kerremullahi veche:
---“Eyâ insan cirmike cirmis-sâgirun, ve fike intavâ âlemü’l-ekber...” “Ey insanoğlu! Cirmin (cisim, hacim) çok küçüktür, fakat âlemü’l-ekber sende intevadır, mündemictir. İçine sokulmuştur (o kadar da değerin var) !” Buyurması ne hârikadır.
Âlem-i Asgar: Daha küçük âlem. En küçük âlem. * İnsan.(adem)
Âlem-i Ekber: En büyük âlem. Kâinat (alem)
Tavâ kökü: elbiseyi, yatağı v.s. dürüp katlamaktır.
Mündemic: (dümûc’dan) indimâc eden, dürülüp sarılan, içine yerleşen, içine sokulması olup aynı anlamdadır.
SıRR-ı Âli
SıRR kemÂLi..
ÂLemi asgâr-küçük ÂLemler, ÂLem-i Kebîr ÂDEMde derc olmuştur.. Nihâyet, Bidâyete derc edilmiştir..
Biz, hepimiz herc-ü-merc olmuşuz, Dost MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem ’e derc olmuşuz. ben, sen, o, biz hepimiz "BİZ BİR-İZ" ve BİZ MuhaMMedîyiz!...
EMÂNet ve AHD NOKtası:
ASL => ASLiyyet NOKtası -> EVVELi..
AYN => AYNiyyet NOKtası -> BÂTINı..
AKL => AKLiyyet NOKtası -> ZÂHİRi..
AKB => AKiBiyyet NOKtası -> ÂHİRii..
İMaM Ali kerremullahi veche’nin: “İLiM bİR NOKta idi onu câhiller ÇOĞlattı!”
BUYUrduğunun MÂNÂsı, RUHu, SıRRı bu İLK NOKtadır..
---İMaM Ali kerremullahi veche: “Her İLiM “Besmele” ye, o dahi “ﺐ - Be” harfine, o dah, Be harfinin altındaki “.” NOKta da mündemic*tir, derc edilmiştir, toplanıp içinde CEM’ edilmiştir.”
BUYUrduğunun da MÂNÂsı, RUHu, SıRRı bu İLK NOKtadır..
*Mündemic: İndimac eden, dürülüp sarılan, içine sokulmuş olan. İçine alınmış olan.
Velâyet ŞAHımız İmam Ali kerremullahi veche ne güzel Buyurmakta ki: “Tüm Kur'ân-ı Kerim Fâtihaya, Fâtiha Besmeleye, Besmele “Be- ب ” Harfine DERC edilse-yoğunlaştırılıp içine sokulsa; BEN o “Be” Harfinin NOKTAsı Olurum!” buyurmaktadır.
Ondandır ki Ali kerremullahi veche Sırrına eren İLİM Şehrine SALLeder-ULAşır..
---Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan girmelidir!.” buyurdu.
(Hazreti İbn-i Abbas’dan; Hâkim-i Nişaburî Müstedrek C. 3 S. 126)
---Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ben hikmet eviyim, Ali kapısıdır” buyurdu. (Tirmizî Sahih C.2 S. 399.)
bEN NEYyLeyim >bU gÖNLümü?!.
“GÖĞ”e dOLdurdum >ALmıYORr!.
->TALAN EYyLedi ->“ÖMR”ümü!?.
“YER”de =>“TEVhÎD”im KALmıYORr!.
ALLAH BÂKi => bEN FÂNiyemm!
“İLLâ ALLAH!.” => ihvÂNiyemm!
ASLı =>ALLAH!. fASLı =>ALLAH!.
=>RaSÛLuLLAH’a =>KÂNiyemm!.
HaYY Dostt ALLAH celle celâluhu!..
KeŞİŞ DAĞLarında >bir KıTMÎR İNnLer!
GÜLün YÜREğİnde > BÜLBÜL’ün dİNnLer!
ceNNeti >ceheNNem OLuRr >YÂRi YOKsa
->“SeLÂMen BbERdEN!.” -> SER-İNnLer!..
“KÛN feyeKÛN”u =>Şe’ÂN-sa
AŞK’ın VaKT”i ki => ŞU ÂN-sa
NÛR-u MÎMde CEMmü’L- CEM’de
cÂNımın => “cÂN”ı => cÂNÂN-sa
=>“SeLÂMen BbERdEN!.” -> SER-İNnLer!..:
قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ
---“Kâlû harrikûhu vansurû âlihetekum in kuntum fâılîn(fâılîne).: “Eğer yapabilirseniz, onu (İbrâhîm A.S'ı) yakın! Ve ilâhlarınıza yardım edin.” dediler.” (Enbiyâ 21/68)
قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
---“Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm(ibrahîme).: “Ey ateş! İbrâhîm (as)'a (karşı) soğuk ve selâmet (zararsız) ol.” dedik.” (Enbiyâ 21/69)
ALLAHu zü’l- CeLÂL ->Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem'e, ÂLine, EHL-i BeYTine, Ashab-ı Güzînine, tÜMM Hakk Dostlarına ve ÜMMetine Salât ü SeLÂM EYyLesin İnşâe ALLAHu Teâlâ!. Âmin!..
3. SALÂVÂT-I ŞERÎFE : İmâm-ı Alî kerremullahi veche’ye ait salâvâtı şerîfe
TÜRKÇESİ: Lebbeyke Allahümme Rabbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli Rabbü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI: “Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12888
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: ÇILGIN ÇIĞLIK
gÖNüL İZi...
AŞKın yOLu
GÜLLe dOLu
BİZ BİR-İZ-de
>SAĞı ->SOLu..
biRr Kur'ÂN >bir de EhL-i Beyt
->EL >ELe ->PÎR de EhL-i Beyt
->Kul ihvÂNim -> KÛN KervÂNı
->KIRAT ->KıtMÎR de EhL-i Beyt!.
..aleyhumu's-selâm…
ZEVK 6158
İLLiYyin’den ->ESFeLine ->KULLuk KemÂLi YÂRimdir!
URuC >RüCU’ >Mi’RÂCında >cÂNda CemÂLi YÂRimdir!
SıRR-ı SILA ->RaSÛLuLLAH!. ->SıRAT-ı SaLÂtı >ALLAH!
HAYyDÂRı KeRRÂR VecHuLLAH ->MürteZÂ ÂLi YÂRimdir!.
..celle celâluhu
..aleyhumu's-selâm…
04.07.14 ->00:14
brsbrs..tktktrstkkmİZdesntmİZz..
MUhaMMed aleyhi's- seLÂM:
---“Zeyd ibn-u-Erkâm radiyallâhu anhu’dan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ben size temessük edip (tutunup) sıkı sarıldığınız takdirde dalâlete (sapıklığa) düşmekten korunacağınız iki şey (emânet) bırakıyorum: Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür: Kitâbullah. Bu, semâdan arza uzanan ALLAH’ın ipidir. Diğeri Ehl-i Beytim olan yakınlarımdır. Bu iki şey, Kevser Havzının başında buluncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaktır. Bu iki şey hakkında benden sonra nasıl davranacağınıza iyi bakın.” (Kütüb-i Sitte, Muhtasar C.12/499)
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz (âhirete) çağrılıp gitmem yakındır. Size iki büyük ve hukuku ağır emanet bırakıyorum. Birisi Aziz ve Celil olan Allah’ın kitabı Kur’ân. Diğeri de gözümün nuru ehl-i beytimdir. Allah’ın kitabı Kur’ân; semadan yeryüzüne uzatılmış (ilâhî ve nuranî) bir iptir. Lâtif ve Habîr olan (her şeyi bilen Rabbim) bana bildirdi ki: Kur’ân’la ehl-i beytim (âhirette) Havz-ı Kevser’in başında bana gelene kadar birbirinden ayrılmayacak. Öyleyse sizler (size emanet ettiğim) bu iki şeyde bana nasıl halef olduğunuza (benden sonra onlara nasıl davrandığınıza) iyi bakınız; onların hakkını korumaya dikkat ediniz!” buyurmuştur.
(İ. Ahmed Müsned 111 17;V 182;Tabarânî el-Mu’cemu’l-Kebir V 154 (No:4922 4923); Tirmizî Menâkıb 32 (No:3788. Aynı konuda biraz farklı bir rivâyet)
SALÂVÂT-I ŞERÎFE : Gavsu'l-Azam Abdülkadîr Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı
http://www.muhammedinur.com/photos/uplo ... 8c9b69.gif
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ behcetil kemâli Ve tâcil celâli ve behâil cemâli Ve Şemsil visâli Ve ubukil vucûdi Ve hayâti küllü mevcûdin İzzi celâli saltanâtike Ve celâli izzi memleketike Ve meliki sun'i kudretike Ve tirâzi safvetissafveti min ehli safvetike Ve hulâsatil hâssâti min ehli kurbike sirrullahil a'zami Ve Habibullahil ekremi Ve Halilullahil mükerremi Seyyidunâ ve Mevlânâ Muhammedun sallallahu Tealâ aleyhi ve sellem.
MÂNÂSI: Güzel ALLAH'ım! Kemâl behçeti (kemâlâtın yüz akı, cem' in hak oluş sevinci, hayrın şe'en şirinliği), celâl tacı (celâl tecellîsinin câmi' tacı), cemâl behâsı (cemâl tecellîsinin övünç ve bilelik kaynağı), visâl şemsi (ulaşımın kavuşum güneşi), el vücûdun ubuki (VAR (celle celâlehu)'nun, mevcûdu var kıldığı müştak merkez, gerçek vücûdun varlık kokusunu neşredip duran Muhammedî mevcûd) ve küllü mevcûdların hayat kaynağı (iyelik iksiri), Subhanî saltanatıyın celâl izzeti (değeri, kıymeti, şerefi, hürmeti), Mâsivâ (ALLAH'tan başkası) Memleketiyin celâl izzeti (celâl tecellîyin tek tecellî odağı), sonsuz kudretini sergileyip icrâ' eyleyişine ilk sahib olan (Muhammedî Melik), Senin saffet (en halis, en hayırlı, en saf ve en iyi) ehlinden saflarıyın saflık (mâsivâdan arınmış, duru, saf, sırf, hak ve hayr üzere oluş) tırazı (arınmışlıkda en akdesi, aşk nakışı); EL AZÎM ALLAH (celle celâlehu) sırrında Sana yakın ehliyin (olanlardan) seçkinleriyin hülâsâsı (özünün özü, zuhûrat zübdesi), ALLAH (celle celâlehu)'nun Kerîm Habibi (Sır Sevgilisi, Habbe Habibi), ALLAH (celle celâlehu)'nun Mükerrem Halili (ikrâma, hürmete, ta'zime ermiş ve saygı değer dosdu) Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât-ü-selâm eyle! (teslimiyet ve istikamet ulaşım arzumuza izin, inâyet ve hidâyet eyle! Şefâatını şifâmız et!)
*
GÜLLe tOMURu ELLErimm..
GÜLLe TOMURu ELLeRim!.
bEN ki NELer NELer DERim!
=>GÖZ YAŞLarıma >Sığınır
AĞLarımm!.. DUÂ EDERimm!.
MuhaMMedi MuhabbetlerimİZle...
nOt:
Kur'ân-ı KerimiMizde “eLBâB” ARA/tARArken 16 âyette geçmekte gördüm.. bu 16 yı ben tanıyordum..
Abdulkadir Geylânî kaddesallâhu sırrahu'nun 16.000 âlemini
Ve Rahmeten li'l-âlemin Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in 18.000 âleminini düşünür dururdum yıllarca..
ÖZce/ÖZetçe.. 4 Âlemin 4 çarpanı ki 4X4=16.. elf ->1000.. elif -> ULfet.. –BUYurmuştu kaddesallahu sırrahu..-
Şeriatın ŞekiL-Beden Terbiyesinde ->ÂLim
Tarikatın AkıL-Nefis Tezkiyesinde ->ÂLim-KâmiL
Mârifetin VekiL-KaLb-VekiL Tasfiyesinde ->ÂLim-KâmiL-Ârif
Hakikatın NakiL-RUH TecLiyesinde ->ÂLim-KâmiL-Ârif-Âşık İNSAN-Ları..
O zamÂN şu ÂN Buyur kuL kıtMÎRimİZ;
DİNgin bir BEDENLe ->ZiKret ve ->ÜZme!
SİNgin bir NEFSLe -> FiKret ve ->ÜZüLme!
YUNgun bir GönülLe -> ŞüKret ve ->SEV!
YANgın bir RUHLa -> SaBret ve ->SEViL!.. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
AŞKın yOLu
GÜLLe dOLu
BİZ BİR-İZ-de
>SAĞı ->SOLu..
biRr Kur'ÂN >bir de EhL-i Beyt
->EL >ELe ->PÎR de EhL-i Beyt
->Kul ihvÂNim -> KÛN KervÂNı
->KIRAT ->KıtMÎR de EhL-i Beyt!.
..aleyhumu's-selâm…
ZEVK 6158
İLLiYyin’den ->ESFeLine ->KULLuk KemÂLi YÂRimdir!
URuC >RüCU’ >Mi’RÂCında >cÂNda CemÂLi YÂRimdir!
SıRR-ı SILA ->RaSÛLuLLAH!. ->SıRAT-ı SaLÂtı >ALLAH!
HAYyDÂRı KeRRÂR VecHuLLAH ->MürteZÂ ÂLi YÂRimdir!.
..celle celâluhu
..aleyhumu's-selâm…
04.07.14 ->00:14
brsbrs..tktktrstkkmİZdesntmİZz..
MUhaMMed aleyhi's- seLÂM:
---“Zeyd ibn-u-Erkâm radiyallâhu anhu’dan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Ben size temessük edip (tutunup) sıkı sarıldığınız takdirde dalâlete (sapıklığa) düşmekten korunacağınız iki şey (emânet) bırakıyorum: Bunlardan biri diğerinden daha büyüktür: Kitâbullah. Bu, semâdan arza uzanan ALLAH’ın ipidir. Diğeri Ehl-i Beytim olan yakınlarımdır. Bu iki şey, Kevser Havzının başında buluncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaktır. Bu iki şey hakkında benden sonra nasıl davranacağınıza iyi bakın.” (Kütüb-i Sitte, Muhtasar C.12/499)
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz (âhirete) çağrılıp gitmem yakındır. Size iki büyük ve hukuku ağır emanet bırakıyorum. Birisi Aziz ve Celil olan Allah’ın kitabı Kur’ân. Diğeri de gözümün nuru ehl-i beytimdir. Allah’ın kitabı Kur’ân; semadan yeryüzüne uzatılmış (ilâhî ve nuranî) bir iptir. Lâtif ve Habîr olan (her şeyi bilen Rabbim) bana bildirdi ki: Kur’ân’la ehl-i beytim (âhirette) Havz-ı Kevser’in başında bana gelene kadar birbirinden ayrılmayacak. Öyleyse sizler (size emanet ettiğim) bu iki şeyde bana nasıl halef olduğunuza (benden sonra onlara nasıl davrandığınıza) iyi bakınız; onların hakkını korumaya dikkat ediniz!” buyurmuştur.
(İ. Ahmed Müsned 111 17;V 182;Tabarânî el-Mu’cemu’l-Kebir V 154 (No:4922 4923); Tirmizî Menâkıb 32 (No:3788. Aynı konuda biraz farklı bir rivâyet)
SALÂVÂT-I ŞERÎFE : Gavsu'l-Azam Abdülkadîr Geylânî (kaddasallahu sırrehu)'nun salâvâtı
http://www.muhammedinur.com/photos/uplo ... 8c9b69.gif
TÜRKÇESİ: Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ behcetil kemâli Ve tâcil celâli ve behâil cemâli Ve Şemsil visâli Ve ubukil vucûdi Ve hayâti küllü mevcûdin İzzi celâli saltanâtike Ve celâli izzi memleketike Ve meliki sun'i kudretike Ve tirâzi safvetissafveti min ehli safvetike Ve hulâsatil hâssâti min ehli kurbike sirrullahil a'zami Ve Habibullahil ekremi Ve Halilullahil mükerremi Seyyidunâ ve Mevlânâ Muhammedun sallallahu Tealâ aleyhi ve sellem.
MÂNÂSI: Güzel ALLAH'ım! Kemâl behçeti (kemâlâtın yüz akı, cem' in hak oluş sevinci, hayrın şe'en şirinliği), celâl tacı (celâl tecellîsinin câmi' tacı), cemâl behâsı (cemâl tecellîsinin övünç ve bilelik kaynağı), visâl şemsi (ulaşımın kavuşum güneşi), el vücûdun ubuki (VAR (celle celâlehu)'nun, mevcûdu var kıldığı müştak merkez, gerçek vücûdun varlık kokusunu neşredip duran Muhammedî mevcûd) ve küllü mevcûdların hayat kaynağı (iyelik iksiri), Subhanî saltanatıyın celâl izzeti (değeri, kıymeti, şerefi, hürmeti), Mâsivâ (ALLAH'tan başkası) Memleketiyin celâl izzeti (celâl tecellîyin tek tecellî odağı), sonsuz kudretini sergileyip icrâ' eyleyişine ilk sahib olan (Muhammedî Melik), Senin saffet (en halis, en hayırlı, en saf ve en iyi) ehlinden saflarıyın saflık (mâsivâdan arınmış, duru, saf, sırf, hak ve hayr üzere oluş) tırazı (arınmışlıkda en akdesi, aşk nakışı); EL AZÎM ALLAH (celle celâlehu) sırrında Sana yakın ehliyin (olanlardan) seçkinleriyin hülâsâsı (özünün özü, zuhûrat zübdesi), ALLAH (celle celâlehu)'nun Kerîm Habibi (Sır Sevgilisi, Habbe Habibi), ALLAH (celle celâlehu)'nun Mükerrem Halili (ikrâma, hürmete, ta'zime ermiş ve saygı değer dosdu) Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve sellem)'e salât-ü-selâm eyle! (teslimiyet ve istikamet ulaşım arzumuza izin, inâyet ve hidâyet eyle! Şefâatını şifâmız et!)
*
GÜLLe tOMURu ELLErimm..
GÜLLe TOMURu ELLeRim!.
bEN ki NELer NELer DERim!
=>GÖZ YAŞLarıma >Sığınır
AĞLarımm!.. DUÂ EDERimm!.
MuhaMMedi MuhabbetlerimİZle...
nOt:
Kur'ân-ı KerimiMizde “eLBâB” ARA/tARArken 16 âyette geçmekte gördüm.. bu 16 yı ben tanıyordum..
Abdulkadir Geylânî kaddesallâhu sırrahu'nun 16.000 âlemini
Ve Rahmeten li'l-âlemin Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in 18.000 âleminini düşünür dururdum yıllarca..
ÖZce/ÖZetçe.. 4 Âlemin 4 çarpanı ki 4X4=16.. elf ->1000.. elif -> ULfet.. –BUYurmuştu kaddesallahu sırrahu..-
aNKa yazdı:
Âcizane bu SuNuM da size ve merakLısına geLsin inşaaLLah..
MuhaMMedi MuhaBBetLerimizLe.
KUL İHVANİ'M-İZ DeR ki :
MerakLısına;
Aziz Kadirî Pirimiz Şah Abdülkadir Geylânî (ks) Hazretlerinin eserinde 16 000 ÂLeMi okumuştum ve çözememiştim..
eski çileli günlerimin bir seherinde ricâ ettim de : "4 ÂLeMinde 4 ÂLeMi vardır!.." buyurunca:
Şeriatın Şeriatı -- Tarikatın Şeriatı -- Mârifetin Şeriatı -- Hakikatın Şeriatı
Şeriatın Tarikatı -- Tarikatın Tarikatı -- Mârifetin Tarikatı -- Hakikatın Tarikatı
Şeriatın Mârifeti -- Tarikatın Mârifeti -- Mârifetin Mârifeti -- Hakikatın Mârifeti
Şeriatın Hakikatı -- Tarikatın Hakikatı -- Mârifetin Hakikatı -- Hakikatın Hakikatı
Şeriatın ŞekiL-Beden Terbiyesinde ->ÂLim
Tarikatın AkıL-Nefis Tezkiyesinde ->ÂLim-KâmiL
Mârifetin VekiL-KaLb-VekiL Tasfiyesinde ->ÂLim-KâmiL-Ârif
Hakikatın NakiL-RUH TecLiyesinde ->ÂLim-KâmiL-Ârif-Âşık İNSAN-Ları..
O zamÂN şu ÂN Buyur kuL kıtMÎRimİZ;
DİNgin bir BEDENLe ->ZiKret ve ->ÜZme!
SİNgin bir NEFSLe -> FiKret ve ->ÜZüLme!
YUNgun bir GönülLe -> ŞüKret ve ->SEV!
YANgın bir RUHLa -> SaBret ve ->SEViL!.. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12888
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Re: ÇILGIN ÇIĞLIK
YÜCE RABBımm!.
celle celâlihu..
ADALet Tükendi Bitti =>DEVLette
MeRHaMet GÖKLere Gitti MiLLette
ZENginLer ÇAL-OYNa FâKir ZiLLette
HerKeS>BİLdiğini EDiYOR RABBımm!.
Hamm SOFu-SOFtası MeçhuL MuaMMa
TÜMMe EL VERmiYOR YANaşmaz TAMMa
=>Kur'ÂN-ı EZBERden OKUyor ==>AMMa
KENdi de BİLmiYOR =>NE DiYOR RABBımm!.
CÂN KUŞUMa YUVa =>KANLı KAFesi
BüLBüLe CÂN OLdu =>YÂRım NEFesi
BiR ŞEYyLer PEŞine TAKtın =>HerKesi
HerKeS Bir TaRafa GiDİYOR RABBımm!.
KıNaLı KeKLiKtir AŞK DAĞda SEKen
ARZdan ARŞa ÇIKar ÇiLLesin ÇEKen
=>ÂLeMde >EKtiğin BİÇiYOr =>EKen
=>HerKeS BeDeLini ÖDüYOR RABBımm!.
CihÂNda CEM’ EDip CÂNda=>CÂNÂNı
Şu YaLaN DÜNYası ==>KAPIsız HANı
=>KuL İhvÂNi SeFîL ==>ÇiLLe ÇobANı
KeŞiŞ DAĞda CeyLÂN GÜDüYOR RABBımm!.
28.02.17 03:18
brsbrsm..tktktrstkkmdçiLLemm..