![Resim](https://www.muhammedinur.com/photos/galleries/mesajresimleri/af001ap7.gif)
ASR-I SAADETTE SUFFA ASHABI
Yrd. Doç. Dr. Akif Köten
Giriş:
![Resim](https://www.muhammedinur.com/photos/galleries/mesajresimleri/klhvn3.gif)
Birinci Bölüm:
SUFFA'NIN KURULUŞU VE ASHÂBI'NIN OLUŞUMU
I. Suffa Ve Ashâb-I Suffa
II. Suffa'dan Önce Kimsesiz Muhacirlerin Barındığı Yerler
III. Suffa'ya Duyulan İhtiyaç Ve Suffa'nın Teşekkülü
IV. Ashâb-I Suffa'nın Üyeleri
A- Kimsesiz Muhacirler:
B- Bekârlar:
C- Arap Kabilelerinden Müslüman Olup Medine'ye Göç Edenler:
D- Dışardan Gelen Heyetler, Elçiler:
V. Suffa'nın Kadınlar Bölümü
VI. Ashâb-I Suffa'nın Sayısı
VII. Suffa'dan Ayrılma
VIII. Suffa'nın Ortadan Kalkışı
IX. Suffa Benzeri Kurumlar
![Resim](https://www.muhammedinur.com/photos/galleries/mesajresimleri/klhvn3.gif)
İkinci Bölüm:
ASHÂB-I SUFFA'NIN İHTİYAÇLARI VE KARŞILANIŞI
I. Yoksullukları Ve İhtiyaç İçinde Oluşları
II. Maddî İhtiyaçlarının Temini
A-) Hz. Peygamber Tarafından İhtiyaçlarının Karşılanışı:
B-) Ashabın İaşe Temini:
A-) Evlere Götürme:
B-) Evlerden Suffa'ya Yemek Gönderme:
C-) Hasad Zamanı Mescide Hurma Asılması:
D-) Farz Ve Nafile Sadakaların Suffa'ya Gönderilmesi:
C-) Beytülmâl:
D-) Ashâb-I Suffa'nın Çalışarak İaşe Temin Etmesi:
III. Manevî İhtiyaçlarının Temini
A-) Eğitim-Öğretim:
B-) Denetim:
![Resim](https://www.muhammedinur.com/photos/galleries/mesajresimleri/klhvn3.gif)
Üçüncü Bölüm:
ASHÂB-I SUFFA'NIN FAALİYETLERİ VE ETKİLERİ:
I. Ashâb-I Suffa'nın Faaliyetleri
A-) Îtimle İştigal:
B-) İbadet, Dua Ve Zikirle İştigal:
C-) Orduya Katılma:
D-) Bedenen Çalışma:
E-) Hz. Peygamber'e Hizmet:
F-) Müezzinlik:
G-) İrşâd Faaliyetleri:
H-) Diplomatik Faaliyetler:
I) Hz. Peygamber'i sallallahu aleyhi ve sellem Temsil Görevi:
II. Ashâb-I Suffa'nın Etkileri
A-) Ashâb-I Suffa'nın Hadis Rivayetine Etkisi
B-) Ashâb-I Suffa'nın Tasavvufa Etkisi
C-) Ashâb-I Suffa'nın Fıkıh Ekollerine Etkisi
Sonuç.
Bibliyografya.
ASR-I SAADETTE SUFFA ASHABI
Yrd. Doç. Dr. Akif Köten
(Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, Bursa)
Akif Köten 1951 yılında Samsun'un Ladik ilçesinde doğdu. 1969 yılında Çorum İ.H.L.nden, 1973 yılında İzmir Yüksek îslam Enstitüsünden mezun oldu. 1977-1982 yıllan arasında Bursa Yüksek İslâm Enstitüsünde Hadis Asistanlığı ve öğretim üyeliği yaptı. 1982 yılında Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis öğretim görevliliği yaptı. 1983 yılında "Kadı İyaz'ın Hayatı, Eserleri ve Hadis Şerh Metodu" konusunda tez vererek doktor oldu. 1992 yılında yardımcı doçent oldu. Halen aynı fakültede Hadis anabilim dalında öğretim üyeliği görevine devam etmektedir. Eserleri:
- Hz. Peygamber'in Devlet Başkanlığı
- Hz. Peygamber Döneminde Şaka ve Bazı Şakacı Sakabiler [1]
Giriş:
Peygamberlere ilk inananlar genellikle, toplumun alt kesimlerini oluşturan köleler, fakirler, güçsüzler, kimsesizler... olmuştur Kur'ân'ın "mustaz'aflar"[2] diye belirttiği bu zayıf insanlar, bir de çeşitli sebeplerle peygamberlere karşı direnen zengin ve güçlüler tarafından dışlanıp horlanınca, çok daha büyük zorluklara, hatta işkencelere maruz kalmışlardır. Peygamberlerin böyle insanlara sağladığı maddî ve menevî destek hem onları korumuş, hem de, benzer durumdakilerin yeni dine girmelerine imkân sağlamış, hatta onları buna teşvik etmiştir.
Her hak dinde olduğu gibi[3] islâm'ın yayılmasında da aynı durum görülmüş, Mekke'nin ileri gelenleri (Kureyş), kölelerin, azadlıların ve sıradan insanların, Hz. Peygamber'in yakınında bulunmalarına tahammül edememişler, hatta onların yakınlığını, yeni dine girmelerini engelleyen bir mazeret olarak ilen sürmüşlerdir, ilk müslümanlardan olan Abdullah Ibn Mes'ud, Bilâl-i Habeşi, Süheyb-i Rûmî, Habbâb b. Erett, Ammâr b. Yâsir, Mıkdat b. Es-ved gibi zayıf ve güçsüz, çoğu Mekke dışından olan mü’minler, sık sık Hz. Peygamberle buluşuyor, O'nunla oturup kalkıyorlardı ileri gelen müşriklerin hiç hoşuna gitmeyen bu durum, itirazlarına sebep oldu, şöyle dediler: "Biz gelince onları uzaklaştır, bizi yanına al, seninle oturup konuşalım, belki sana tâbi de Hz. Peygamber onların bu teklifini düşünürken —ki, Hz. Ömer de böyle düşünüyordu— şu âyet nazil oldu: "Rablerinin rızasını isteyerek sabah-akşam O'na dua edenleri yanından kovma. Onların hesabından sana, senın hesabından [4] onlara bir sorumluluk yoktur ki, onları kovarak zulmedenlerden olasın."[5]
Bu âyet-i kerîme, güçsüz müslümanların Hz. Peygamber nezdindeki mevkiini daha da güçlendirdi ve onlarla daha fazla ilgilenmesini sağladı. Yukarıda ismi geçen sahâbiler, daha sonra Medine'de teşekkül eden Ashâb-ı Suffa'nın ileri gelenlerinden olmuş, hatta, benzer bir hâdise de Medine'de yaşanmıştır. Selmân-ı Fârisî ve Habbâb b. Erett'in naklettiğine göre, başta Uyeyne b. Hısn ve Akra' b. Habis olmak üzere, Müellefe-i Kulûb'dan[6] birkaç kişi Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem gelerek: "Bize özel bir oturum tahsis etmeni istiyoruz ki, Araplar bizim üstünlüğümüzü görüp anlasın. Sana gelen heyetlerin bizi bu kölelerle beraber görmelerinden utanıyoruz. Biz senin yanına gelince onları gönder, bizden uzaklaştır. Biz kalkıp gidince, onlarla istediğin kadar otur!."[7] dediler. Onların şöyle dediği de nakledilir: "Yâ Rasûlallah! Sen meclisin baş tarafina otursan, (Selmân ve Bilâl'ı kasdederek) bunları ve pis kokularını (başka giyecek bulamadıkları için sadece yün hırkalar giyiyorlar, bunlar da kokuyordu) bizden uzaklaştırsan, biz de senin yakınına otursak ve seninle daha rahat konuşsak ve senden dini öğrensek (daha iyi olur)!.."[8] Bunun üzerine şu âyetler indi:
"(Ey Muhammedi) Rabbinin kitabından sana vahyolunam oku. O'nun sözlerini değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. O'ndan başka bir sığınılacak da bulamazsın. Sabah-akşam Rablerinin rızasını dileyerek O'na yalvaranlarla beraberliğe sen de sabret. Dünya hayatının güzelliklerini isteyerek, gözlerini o kimselerden ayırma. Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz ve işinde aşırı giderek hevesine tâbi olan kişiye uyma. De ki; Gerçek, Rabbiniz-den (gelen)dir, dileyen inansın, dileyen inkar etsin. Şüphesiz zalimler için, duvarları çepeçevre onları içine alacak bir ateş hazırlamışızdır..."[9]
Bu âyetler nazil olunca Hz. Peygamber, onları aramak üzere kalktı ve onları mescidin arkasında, —Suffa’da— Allah'ı zikrederlerken buldu ve; "Ümmetimden (zayıf) bir gurupla beraberliğe sabretmeyi nefsime emretmeden beni öldürmeyen Allah'a ham-dolsun. Ölüm de sizinle, hayat ta sizinledir" dedi.[10]
islâm'a gönülden bağlanmış olan bu fakir sahâbîler, aç da kalsalar başkalarından birşey istemez, asla dilenmezlerdi. Onlar hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp, ticaret için yeryüzünde dolaşmayanlara, hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin sanacakları yoksullara verin. Onları yüz-lerinden tanırsın, yüzsüzlük ederek insanlardan birşey istemezler. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızı bilir."[11]
DiP nOTlar:
Ashab-ı Suuffa: Suffa ehli. Bunlar, Hz. Peygamberin (aleyhi's-selâm) mescidine bitişik üstü örtülü, etrafı açık bir yerde otururlardı ve orada yaşarlardı. Bu zatların yaşayışları ve hâlleri din hizmeti, hayatı bakımından büyük değer taşımaktadır. Bütün hayatları Peygamberimiz'in (aleyhi's-selâm) yanında bulunarak Kur'ânın en yüksek derslerini alır, öğrenirler ve öğretirlerdi. İslâmiyeti öğrenmek, öğretmek ve yaymak için her türlü şahsi menfaatlerini terkederek tam bir İslâm fedaisi olarak yaşarlardı. Bunlar evlenmezler ve dünya işleriyle uğraşmazlardı. Ashab-ı Suffa'nın bu hizmetleri sebebiyle ve bu çok büyük fedakârlıkları vesilesiyle İslâmiyet az zamanda çok yayılmış ve kökleşmiştir.
[1] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/379-380.
[2] Enfâl sûresi, 8/26.
وَاذْكُرُواْ إِذْ أَنتُمْ قَلِيلٌ مُّسْتَضْعَفُونَ فِي الأَرْضِ تَخَافُونَ أَن يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُم بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
![Resim](https://www.muhammedinur.com/resimler/ayetgrafik.jpg)
[3] Şu'arâ sûresi, 26/111.
قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ
![Resim](https://www.muhammedinur.com/resimler/ayetgrafik.jpg)
[4] en-Nîsâbûrî, Ebu'l-Hüseyn Ali b. Ahmed el-Vâhidî, Esbabu n-Nuztu, Kahire, 1387/1968, II. b., 124-125.
[5] En'âm sûresi, 6/52.
وَلاَ تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ مَا عَلَيْكَ مِنْ حِسَابِهِم مِّن شَيْءٍ وَمَا مِنْ حِسَابِكَ عَلَيْهِم مِّن شَيْءٍ فَتَطْرُدَهُمْ فَتَكُونَ مِنَ الظَّالِمِينَ
![Resim](https://www.muhammedinur.com/resimler/ayetgrafik.jpg)
[6] Kalbleri İslâm'a ısındırılmak istenen yeni müslümanlar.
[7] Ebû Nuaym, Hılyetü'l-Evliyâ, Beyrut 1967, c. I, s. 344.
[8] Taberî, Ebû Cafer Muhammed b. Cerîr, Câmi'u'l-Beyân, Kahire 1388/1968. III. bsk, c. XV, s. 236; en-Nîsâbûrî, a.g.e., 171.
[9] Kehf sûresi, 18/27-29.
وَاتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِن كِتَابِ رَبِّكَ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ وَلَن تَجِدَ مِن دُونِهِ مُلْتَحَدًا
![Resim](https://www.muhammedinur.com/resimler/ayetgrafik.jpg)
وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَن ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطًا
![Resim](https://www.muhammedinur.com/resimler/ayetgrafik.jpg)
وَقُلِ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَن شَاء فَلْيُؤْمِن وَمَن شَاء فَلْيَكْفُرْ إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ نَارًا أَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَا وَإِن يَسْتَغِيثُوا يُغَاثُوا بِمَاء كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَ بِئْسَ الشَّرَابُ وَسَاءتْ مُرْتَفَقًا
![Resim](https://www.muhammedinur.com/resimler/ayetgrafik.jpg)
[10] Taberî, a.g.e., XV, 236; en-Nîsâbûrî, a.g.e., 171.
[11] Bakara sûresi, 2/273.
لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاء مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَاهُمْ لاَ يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ
![Resim](https://www.muhammedinur.com/resimler/ayetgrafik.jpg)