HİÇ FARKETTİNİZ Mİ ARTIK ESKİSİ GİBİ DEĞİLİZ..

Olmaya devlet Cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

HİÇ FARKETTİNİZ Mİ ARTIK ESKİSİ GİBİ DEĞİLİZ..

Mesaj gönderen zahidzenderun »

Resim




Hiç fark ettiniz mi artık eskisi gibi değiliz.
Eskisi gibi derken bu bir yıl öncesi de olabilir üç ay öncesi olabilir,
hatta bir hafta öncesi de ...
Kişilik dediğimiz yapımızda inanılmaz değişimler hızlı bir şekilde
oluyorken, şaşırıyoruz.. Eskiden yapmaktan haz duyduğumuz
şeyleri yapmak o kadar keyif vermiyor artık.. Ya da artık her
gün
ya da her seferinde aynı yolu tercih etmek istemiyoruz.
Değiştirmek istiyoruz ama yine yapamayıp kalıplarımızın
esaretinde dolanıp duruyoruz.. Hayat çemberimizdekilerle
artık eskisi gibi konuşamıyoruz... Eskiden sohbet ettiğimiz
çok yakın dostlarımızdan uzaklaşmış gibiyiz....
yabancılaşmış gibi....


Önceden keyif veren işiniz size şimdi hiç zevk vermiyor ve yerine
getirmekte zorlanıyor musunuz? Başarı ve başarısızlık korkularında gel
gitleriniz mi var.. İnce hesaplar sizi bunalttı mı? Yeter artık bunu
daha fazla devam ettirmenin manası kalmadı diyor musunuz?


Bilin ki olanlar boşuna değil.. 1000 yıl öncesinde insanlık bugünkü
ile nasıl aynı değil ise -her anlamda, yaşayış biçimi, algılayış,
bilinç- şimdi de değişim yaşanmakta... Değişim göstergelerini insan
psikolojilerinde, kişiliklerde, karakterlerin hızlı değişimlerinde
görebilirsiniz.
Kendinizdeki değişimlerden pay biçin... Hiç bir şey
eskisi gibi değil.. Aynı hissetmiyorsunuz...


Dünya da değişti... Kabuk değiştiriyor.. Ekonomiden buzulların
erimesine kadar çizgiyi uzatabiliriz.
Kuşlara bakın.. Mevsimlere bakın.. Güneşin kış zamanlarında
yaydığı parlaklığa bakın... Sadece yüzeyde görünen değil
görünmeyen manyetik (schumann ) rezonans değerine bakın...
Eskisi gibi değil.. Dünyayı dış etkilerden ve güneşin
patlamalarından koruyan manyetik alana bakın..
Güneş ışınları kış aylarında daha etkili....


"Doğadan uzaklaşanın kalbi katılaşır" (Kızılderili atasözü) sözünü
yaşadığımız zamanlara bakın...


Değişiyoruz an be an... Bunların hepsine Bilinç Değişimi diyebiliriz.
Bilinç Değişimi öncesinde yaşadıklarımızdır hissettiklerimiz..
Bilincin evrimi kendini yeniliyor...
Yani Yeni Bilinç Evrimine doğru gidiyoruz. Eskileri bırakma isteği bundan
ileri geliyor... Eski anlayışlarımızı bırakmak isteğindeyiz... Daha üç gün
önce onaylamadığımız şeyi şimdi onaylıyor ya da tam tersini
yapıyoruz... Yeni bilince uyum sağlamak üzere hayatımızın her alanında
dönüşüm yaşıyoruz.. Fiziki, psikolojik,sosyal, mekansal dönüşümler
hızla gerçekleşmekte... Şaşırıyoruz olanların hızına...
Kabul etmekte zorlandıklarımızı kabul etmemize yardımcı toplumsal
olaylara gebe kalıyoruz... Ya da ailevi durumlardaki ani değişimlere
maruzkalıyoruz..


Yeni bilincin evrimine doğru farkında olsak da olmasak da bir çok
dönüşüm yaşanıyor... Tıpkı bir annenin doğum öncesi çektiği sancılar
gibi bizler de sancılar içersindeyiz. Anne doğumu gerçekleştirdiğinde
mucize gerçekleşir ve yeni bir varlık, yeni bir hal-oluş hayatına girer..
Bizdeki yeni varlık-oluşum, bilincimizde yeni bir oluş hali ile olacaktır.
Eski haller geride kalacak geçmişte yaşadıklarımızın bizi yeni oluşuma
hazırladığını fark ederek kabullenip yeniye sarılacağız.
Bir bebeğe anne sarılmazsa yalnızlık, hüzün, keder ve gözyaşı sarılır...
Anne sarıldığında kabullendiğinde ise ikisi arasındaki sevgi alış verişi
muazzam bir dönüşüm ve bilinç katar varlıklarına..


Yeni olan korkutabilir, direnç gösterebiliriz.. Ama hatırlatırsak
kendimize değişimin gereklilikleridir, geçicidir diye ve coşkuda
kalmayı neşede olmayı kimseyi kırmadan kalıplarımızı kırmaya izin
verirsek
kendimize, varlığımızı yeni oluş hali kendiliğinden saracak..
tıpkı annenin bebeği sardığı gibi... sıcaklığı ve sevgisi ile beraber...


İnsan beyninin %10'u sol loptan %1-2 si sağ loptan çalışır. Beynimizin
ağırlıklı olarak çalışan kısmı sol beyin, mantığın ve analitik yapının
oluşmasına etkendir.. Mantığımızı ve analizlerimizi beynin bu bölgesi
sayesinde gerçekleştiririz.


Beynin sağ bölge si ise duygularımızı yönetir ve bu %1'lik kısım ile
gerçekleşir. Beynimizin sol lobunun faaliyeti diğerine göre onda bir
çalışmakta iken frekans değişimleri ile bu oranın yükseltilebildiği
tespit edilmiştir. Bilim adamlarının da kirlian fotoğrafçılığı da
dahil olmak üzere birçok deneylerle ispat ettikleri şey, beynin sağ
yarım küresinin aktifleştiğini frekans yükselmesi ile beraber olduğudur.
Olumlu düşünen bir hastanın ne kadar çabuk iyileştiğine hepimiz ya
şahit olmuşuzdur ya da duymuşuzdur. Çünkü, olumlu olan,coşkuda
kalan insanın yaydığı frekansın tesiri, beyindeki aktif olmayan salgı
bezlerini aktif hale geçirir.(Epifiz-Hipofiz)


İnsan bedenindeki dönüşümü tetikleyen şey frekanslarıdır. Değişimi
kabullendiğimizde
tesir eden frekansların etkisiyle epifiz ve hipofiz
bezlerini de tetikleriz..
Beynin iç bölgesinin hiç çalışmayan diğer
yanlarını faaliyete geçiririz.


Epifiz faaliyete geçtiğinde, bütün hücrelerde değişim başlar. DNA'lar
düzeyinde de bu değişimler kendisini gösterir ve hastalıklı
hücrelerimiz var ise salgılanan hormon ile daha çok canlı ve sağlıklı
hücrelere kavuşuruz.


Hipofiz bezi de beynin hiç aktif olmayan ön lobunu harekete geçirir ve
tesir altında kaldığımız yüksek frekansları daha kolay alırız ki bu da
bizlere daha coşku ve neşe katar.. Bu hallerin sürekliliği için
farkında olmamız yeterlidir.......


Hayatımızın içinde yaşadığımız en küçük direnişler de dahil olmak
üzere bütün dirençler aslında bize kalıplarımızı gösterir. Makro
felsefeye göre kabul edilemez olanı kabul edebilir hale gelmek hali
ise, bu dirençlerin, kalıpların fark edilmesiyle oluşur.. Kabul
edilemez olan için kalıplar, değişim kapısıdır da diyebiliriz.


Hayatımızda bazı prensiplerimiz vardır.. Herkesin ufak tefek asla
olmazsa olmazları.. Onlara olan bağlılıklarımız kendimizi iyi
hissettiriyordur çoğunlukla.. Ama bazen öyle durumlar olur ki o
olmazsa olmazın işlemediği yer, mekan, zaman ve koşullar oluştuğunda o
kalıplar bir anda işlev görmez hatta eriyip giderler o koşullar içersinde..
İşte bu kalıplarımız, olmazsa olmazlarımız değişmez asla dediklerimizi
sanki hayatın bize verdiği değişmezlik sözü gibi algılarız.
Halbuki hayat bir an bile değişmez olsaydı ne moleküller hareket
ederdi ne de canlılık olurdu.. Çünkü hayatın kendisi değişim ile
kendini göstermekte...



Cansız dediğimiz çakıl taşının bile atom parçacıklarıyla nasıl da
dinamik bir yapı oluşturduğunu kuantum fizikten artık biliyoruz
.. Yani
hiç bir şey değişmez değil.. Her şey koşullar içindeki duruma göre
değişip şekilleniyor... Değişmeden durmak ise imkansız... Durmaya
çalışmak ise değişimler doğasına aykırı.. İşte Kabul edilemez olanı
kabul edilebilir kılan da bu... Özgürlüklerimizi kısıtlayan ve yok
eden kalıplarımız değişimler doğasına göre bilincin evriminden bizleri
uzaklaştırmakta ya da bizleri yavaşlatmakta.. Bizleri kendi
yarattığımız duvarlara hapsetmekte adeta..
Neye izin veriyorsak onları yaşıyoruz....


Özgürlük dış dünyadan edindiğimiz koşulların sağladığı sınırlı
yaratımlarımızda değil gerçekte.. Gerçek özgürlük farkında olmadığımız
bir alanda..


Mutlaka içinizden gelen sesi dinleyip de yolunuzu değiştirdiğiniz
zamanlar ve anlar olmuştur... Sizi yönelten, yolunuzun yönünü
bugünlük değiştirmesini isteyen ses nereden geliyor..
bunu hatırladınız mı?
Yada ilhamın geldiği bir an şimşeklerin çakıp ta sizi coşturduğu ve
size mutluluk verdiği o anın çıkış noktasını yakalayabildiniz mi hiç?
Yakaladığınız ve farkında olduğunuz o yer.
"Gönül Dergahı"ndan başkası değil..



Mevlana bunu güzel tarif etmiş ve şöyle demiş:
"Canında bir can var, o canı ara.
Beden dağında bir mücevher var,mücevherin madenini ara...
Yürüyüp giden sûfî gücün yeterse ara;
ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara..."



İşte şimdiki zamanlarda kalıplarımızın terk edileceği enerjilerin bizi
yönlendirdiği tek yer orası..
Yani gönül merkezinde olmak.
Merkezde olmak.
Tıpkı doğada oluşan fırtına (hortumun) ortasındaki boşluk
fırtınanın gözü gibi.. Ama fırtınanın merkezden uzak olan alanları
Tam bir felakettir. Enerjisi kasıp savurur, hiç bir şeyi sağlam bırakmaz..
yıkıp geçer..Dağıtır..
Fırtınanın tam merkezi ise temiz, berrak ve hiç bir şey olmamış gibidir..
hiç bir darbe almaz.. Merkez sakin ve dingindir.
Merkezden uzaklaştıkça yani bizler gönlümüzden uzaklaştıkça
endişe fırtınalarında bir o yana bir bu yana savruluyoruz.. Tıpkı
fırtınanın çevrede bıraktığı izler gibi hayatımızda da o izleri
taşıyıp dururuz.


İnsan potansiyel olarak doğar. Merkezi fark etme ve yerleşme
potansiyeli. Diğer bir ifadeyle Kendini Gerçekleştirme, fark etme
potansiyeli..


Özgürlüğümüzü elimizden alan kalıplardan kurtulmayı, gönülleri
yıkmadan, kırmadan, gönlümüze yeni ağır yükler getirmeden yapabiliriz.

Fırtınanın merkezinde kalıp etkilerine maruz kalmamak bizim elimizde.
O da merkeze girmekle yönelmekle mümkün olabilir.


Gerçek özgürlük Fırtınanın Gözünde.. Bize armağan olarak verilmiş
"Beden dağındaki mücevherde.. "




GÜLFER HATİPOĞLU
En son zahidzenderun tarafından 25 Nis 2009, 12:05 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
derunilale
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 268
Kayıt: 27 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen derunilale »

gerçekten güzel bir alıntı zahid canım. üzerinde durup düşünmek gerek.. ama bazen ne bileyim tıkanıyorum sanki bazen hiç bişey olmuyor gibi. fakedebilmek.. insan farkedebildikleri ölçüsünde yaşıyor bence. farketmeyi unutuyoruz.hani bi söz vardı hayatınızı birisinin size tuğla atmasını gerektirecek kadar hızlı yaşamayın. (tabi bu söz bir olaya binaendi.)
bi süre sonra düşünceler sözler boğazımda düğümleniyor. hiç birşey diyemiyorum. hiç birşey düşünemiyorum ya da düşünmüyorum gibi. sadece seyr etmek istiyorum sessizce. işte böyle bişey.selam ile..
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/kjkjkjkop4.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen halimkok »

BEN, ESKİSİ gibi değilsem... ESKİSİ de BEN-im gibi değildir...

Değişen BEN miyim, ESKİSİ mi...

ESKİ olan değişse "ESKİ" olma şansı olmaz her an yenilendiğinden dolayı...

Değişen BEN olursam; ben her an yeni şeyler algıladığımdan ESKİ yi de her an farklı algılarım... ESKİ sürekli YENİ-lenir benim için...

Değişen tek şey, Sevgili ESRA CAN'ın söylediği gibi FARKINDA olabilmek...

Ağaçlar hep aynı, mevsimler sürekli aynı, yağan yağmurlar... karıncaların çalışması didinmesi, kuşların uçması vs... hep aynı. Doğada herşey hep aynı sürüp gitmekte... Aynı OL-AN'ı algılayış biçimi değişmekte...
BEN değişmeden ALGILAYIŞIM nasıl değişir... BEN'im dışımda herşey aynı iken BEN nasıl değişirim.... değiştiğimi nasıl farkederim...

Demek ki BEN'im ve benim dışımdakilerin de dışında... BİR DEĞİŞİM olmakta... ve BİZ'e günü geldiğinde FARK ETTİRİLMEKTE...

Bilmiyorum ki... düşünüyorum işte... Umarım doğru düşünüyorumdur... saçmalamamışımdır...

Güzel bir paylaşımdı Zahid Can... Teşekkür ederim
Selamlar,sevgiler...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Hilmi
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 95
Kayıt: 07 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen Hilmi »

Bu yazıyı okurken aklıma su söz geldi.
"Eski hal muhal,ya yeni hal ya izmihlal"
yani eski hale sahib olmak artık imkansızdır,ya yeni hal ya da yokoluş kabul edilecektir.
Kullanıcı avatarı
zahidzenderun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1026
Kayıt: 04 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen zahidzenderun »

Resim


Değişen-Değişmeyen



Sofrada değişir her şey, ekmek değişmez;
Ne kanun!. Değişmez'e hasret çekmek değişmez.




Necip Fazıl Kısakürek
Derviş na murad olacak.
Allah vesilelerle kendisine yaklaştırır.
Na murad olacak..
Bildiğini terk edecek.

[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/istikametbt9tw2.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HİÇ FARKETTİNİZ Mİ ARTIK ESKİSİ GİBİ DEĞİLİZ..

Mesaj gönderen der-ya »

Rabbimiz!

Alan değil, veren ellerin

Affedici olduğu için affedilenlerin

Hak ile doğan, Hak ile yaşayan, Hak ile ölenlerin

Ve sonsuz hayatta yeniden doğanların safına

katılmayı bizlere nasip et!..

Âmin!..
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Cevapla

“►Beden ve Ruh Sağlığı◄” sayfasına dön