- Vayyyy
. Cemal abi
Selamunaleyküm
- Aleykümselam Recep
- Yav nerelerdesin abi ya
- Dubai deydim
Yeni geldim
- Hayr olsun abi
Ne Dubai si
Nerden çıktı
- Tatil Cenneti oğlum
nerden çıkacak
- Yapma abi ya gözünü seveyim
Ne işimiz var bizim oralarda
- Ne demek lan
Bizim yaşamaya hakkımız yok mu oğlum
Dünya nın en zenginleri oraya gidiyor
Bizim neyimiz eksik
- He
bir de adına Cennet diyorlar he
- Ee tabi.. Tatil Cenneti diyorlar işte
- Öyle cennet mi olur abi ya
Adında hayr yok
- Ne var laa adında ?
- Ne yok ki abi; DU; İKİ demek
eee BA nın ebced değeri de İKİ dir
İKİ likler Cenneti yani
Başı da İKİ sonu da İKİ
İçi de
Dışı da
- Lan oğlum nerden de buluyon bunları
Senin de mi Halimcen tuttu
- O kim abi?
- Boşver
- Gel abi ya oturalım şöyle biraz
Valla özlemişim seni ya
- Yok oğlum bırak
Laga lugaya vaktim yok
- Ne laga lugası abime bak yaa
Ne zamandır oturup bir muhabbet ettiğimiz yok
Yüzünü gören cennetlik valla
- İyi ya işte
Sen de benim sayemde görmüş oldun cenneti
Eeeee Duabi gibi olmasa da idare edeceeen artık
Gerçi bizim de bir farkımız kalmadı ya DU sundan da BA sından da
anasını sattığımın
Tövbe yarabbim ya
- Ya bırak abi ya
Ben almayım öyle Dubai mubai
Bırak sen onu da doğru söyle
nerden böyle
- Nerden olacak oğlum işten geliyozz
Gebermişim zaten anam ağlamış akşama kadar
Bırak şimdi lafa tutma beni
Gidip hemen bir şeyler yiyip yatacaammm
- Ya abim kaçmıyor ya
yersin de yatarsın da
Daha saat kaç ya
- Valla saati maati görecek gözüm yok
Bırak beni hiç oyalama
- Ya hiç mi hatırımız yok kardeşim ya
Hergün zaten yiyip yatıyon
Bugün de biraz eksik olsun ya
- Eyyy büyük Allahım çattık
İçime de doğduydu
nerden girdim bu sokağa
- Vayyy bizden kaçıyon demek
Ne oldu abim ya bir kusurumuz mu oldu
Bilelim yani
Neymiş öyle sokak değiştirmeler falan
- Ulan oğlum hep böyle ısrarcısın sen oldum olası
Bir laftan anla ya
Yorgunum diyorum
- Abi biz de yorgunuz ya Allah Allah
Ya iyi valla sanki bir çalışan sensin ha
- He doğru diyon
Senin işin daha zor
Sen çalışıyon geliyon
üstüne bir de burada çenenla fazla mesaiye kalıyon
Ama boş laf karın doyurmuyor oğlum
Var git işine ya
Hiç tutma beni
- Nasıl tutmam Cemal ağbime bak ya
Sen favorimsin benim
Seni çok severim abim ya oldum olası
Valla hep imrenmişimdir sana
- Ya bırak şimdi böyle yıkama yağlama işlerini Recep gözünü seveyim ya
Hiç keyfim yok
- Niye keyfin yok abi hayır olsun ya
Bir sıkıntın varsa söyle abim
Biz ne güne duruyoruz burada
Aşk olsun ya
- Yok Allaha şükür bir derdim falan ama
Ne bileyim ya
Bir acayip keyifsizim
- Eee keyifsiz olursun tabi abim ya
Biz de onu diyoruz işte
gel oturalım şuraya
- Yarın veya başka zaman otururuz Recep
- Abi yarına çıkacağımızın garantisi mi var sanki ya
- Lan oğlum şimdi bir de onu mu düşüneyim
Çıkamazsak ta Allahın takdiri ne edelim yani
- Abi Allahın takdirini öyle çabuk kabulleniyorsan niye böyle sıkılıyorsun
Her şey Allahın takdiri değil mi
- Ya kardeşim haklısın da
Anla bi ya
Konuşmak bile zor geliyor
yorgunum yorgun
- E abim belli ne kadar yorgun olduğun
Ölüme bile eyvallah demiyon
Ölüm Allahın takdiri de bizim bu yaşadıklarımız ne peki
- Valla hayat işte
Nasıl hayatsa
nasıl yaşamaksa
.Şartlar insana nefes aldrımıyor ya
- Kolay değil abi
Hayat şartları
malum
herkes aynı dertte
Ama abi var ya bazen düşünüyorum da insanlar da sanki bu şartları kabul etmeye dünden hazırmışlar ya
Kimsenin sesi çıktığı yok
Herkes başı yerde gidiyor geliyor da
Ya bir Allahın kulu da demiyor ki; Biz ne olduk abi ya
Kim getirdi bizi bu hale
Biz böyle miydik kardeşim ya
- He valla ya doğru diyon ha
Gerçekten böyle değildik biz
Ne güzeldi her şey eskiden ya
Ooofff Recep ya
kanıma girdin akşam akşam
Hadi tamam gel oturalım biraz
Zaten bu kafayla şimdi gitsem ne yemek yemek.. ne de uyumak mümkün
İyisi mi senin gönlün olsun bari
- Ha işte şöyle abim be
Gel
çay söyleyim sana
.
- E hadi bakalım..
- Ne içersin abi
çay, kahve
veya soğuk bir şey..
- Yok yok çay iyidir
- Kardeşşş
bize iki çay
- . ..
- Eeee cemal abi
- E si ne olsun
Güzeldi her şey eskiden
Şimdi ise hiçbir şeyin tadı yok sanki
- He ya
hele de çocukluk abi ya
Sırtımızda çantalar okula gittiğimiz günler sanki daha dün gibi
Sonra okuldan gelir gelmez oyuna koşardık
Nasıl akşam olurdu hiç anlamazdım
Can sıkıntısı da neydi abi ne zaman bulaştı bize ya
.
- Ya hiç yok değildi
O zaman da vardı sıkıntılar falan ama
Ne bileyim ya bir başkalık vardı sanki
Bir güzellik vardı
Zaten insan nedense geçmişi düşündükçe her şey sanki hep güzeldi sanıyor o zamanlar
hiç dert tasa yoktu gibi düşünüyor.
- Demek ki abi daha beterini görmek lazımmış
Anlamak için
E o zaman da vardı dertlerimiz ama
Bugün düşünüyorum da sanki onlar dert değil de baklava börekmiş
- Ha haaa.. Baklava börekmiş
Baklava mı oklava mı bilmem artık
Ulan oğlum ne çabuk unuttun baban sırtında sopa kırardı
İki de bir ağlayarak kaçar bize gelirdin
- Olsun abi ya
Ellerine sağlık Rahmetlinin
İyiliğimiz içindi demek ki
Adam olalım diye
Ben dersleri falan pek sevmezdim
Babam rahmetli de öyle kitapları falan atıp ta oyuna koştuğumda dellenirdi işte
Ya doğru dürüst oku
Ya da gir bir işe çalış
Adam ol
Serseri mi olacaksın başıma derdi
- He ya
benim ki de derdi öyle
Adam ol
adam ol
Ama adam olmak ne demekti kimse de anlatmazdı ki
- Abi valla şimdi de anlamış değilim doğrusu
Nedir adam olmak
Para kazanmak mı
- Lan oğlum öyle olsa Dubai ye ağzının suyu akardı
Dünyanın en zenginleri orada dedik ama sen elinin tersiyle ittin
. Bize gelmez diye
- E gelmez tabi abim ya
Ne yapayım öyle parayı anasını satayım ya
Abi insan olmak lazım bu işin adamı madamı yok
İnsan gibi insan olacaksın
Yiyim zenginliğini ya
. Adamın gönlü zengin olmalı
- Oğlum gönüldeki zenginlik peynir ekmek almaya yetmiyor
- Niye yetmesin Cemal abi ya
Aç mıyız açıkta mıyız Allah aşkına
İki lokma değil mi onu da veriyor Allah çok şükür
Eeee daha ne
- Öyle valla çok şükür olsun Allaha
Kimseye muhtaç etmesin de kardeşim
Fazlası da kimin istiyorsa onun olsun
Bakma sen
ben öyle laf olsun diye diyorum
- Abi cebin?
- Ne?
- Mesaj geldi galiba
- Hııı
- Hayırdır
- Ya var ya bir de bu meret çıktı başımıza ha
Ulan hiçbir yerde rahat yok ya
Bip bip bin tane abuk sabuk mesaj geliyor
- Hiç sorma abi
Bıkıyorum valla silmekten
- Ya işin kötüsü işte ne biliyor musun
Hani sen dedin ya bir muhabbet ettiğimiz yok ne zamandır diye
- He ya
iyi oldu valla bugün
- Benim için de iyi oldu da
İşte bu zıkkım yüzüne kardeşim ya
İnsanlar artık zırt mesaj pırt mesaj
Ulan kimsenin kimseye dönüp te bir selam verdiği yok ya
- He ya
Abi
Hayat bi acayip oldu
- Eskiden postacının yollarını beklerdik
Bir mektup geldi mi dünya bizim olurdu
Şimdi bin tane mesaj geliyor
Okuyasım bile gelmiyor ya
- Mecburen taşıyoruz abi işte
Ne yapalım
Diyoruz ya
İnsanlar da şartları kabul etmeye dünden hazırmışlar herhalde
Baksana şikayet ediyoz da biz de uymuşuz dümen suyuna
- Ya bazen var ya böyle düşünürken gerçekten bir anda delleniyorum ha
Biz neydik ne olduk
Kim nasıl getirdi bizi bu hale diye
düşünürken düşünürken
- Takma kafayı abi
Ne yapalım
Demek ki bu günleri de görmek varmış
- Abim tamam takmayım diyorum da elimde olsa
İster istemez takılıyor
- Abi insan yalnızlığa mahkum edildi
Kalabalıklar içerisinde
Bakıyorsun hiç yalnız değilsin görüntüde
Ama gel gör ki içini senden başka bilen yok
Oysa insan insanın aynasıdır
Bakmalı ki kendini görsün
- Doğru diyon valla
Eskiden herhalde bakan da güzelmiş bakılan da
Ondan her şeyi güzel görürmüşüz
Şimdilerde insanlar insanların yüzüne bile bakmıyor ki bir şey göresin
Baksa bile bir acayip bakıyor kardeşim
Yüzünden anlıyorsun adamın sahte gülüşünü
- Komşu komşuyu tanımıyor abi
- Halbuki bizim dinimizde komşun açken tok yatmak haramdır
- Haramı helali bilen mi kalmış abim ya
- Ya sorma
Bazen her şeyden bıkıyorum
Alayım başımı gideyim istiyorum
Dubai mubai değil de şöyle gerçekten kafamı gönlümü dinleyeceğim sessiz huzurlu bir yere öyle hasretim ki
- Aynen abi
Ama nerde şimdi öyle yer
- Öyle yer var mı yok mu bilmem ama
Şu bir gerçek ki biz hayal kurmayı bile unutmuşuz ya
- Haklısın valla
Hayal kurmayı da unutmuşuz
Kendimizi de unutmuşuz
Unuttuğumuzu da unutmuşuz sanki
Ama işte bakma arada bir benim gibi zıpçıktılar böyle dikiliverir karşına
- İyi oldu valla
İyi ki de ısrar ettin de
İçim açıldı biraz.. Valla Allah razı olsun
- Aşk olsun abime bak ya
Senden Allah razı olsun güzel abim
Bir buradayız her zaman
Beklerim
- Gelmeye çalışırım inşallah
Haydi kalkayım şimdilik
- Selametle abim
- Eyvallah.
HÂL-lerimiz...
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
HÂL-lerimiz...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- hamdolsun
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 496
- Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00
Re: HÂL-lerimiz...
tebessüm ettik ... etttebessümü minerrahman ...
Allahım iki cihanda yüzünü ebbedi güldürsün dedim halim abi gitmez ama sonunda razı oldun
BİR-iyle değilsek her şey dubaiii
-Ya sorma Bazen her şeyden bıkıyorum Alayım başımı gideyim istiyorum Dubai mubai değil de şöyle gerçekten kafamı gönlümü dinleyeceğim sessiz huzurlu bir yere öyle hasretim ki
Evet evet bu gitme hissi hep gitmek hep gitmek acaba diyorum bu gitmek istemeyi nefsimden mi nefsimden mi ? ama hep gitmek …sürgün sürgün sürgün …
Yokuz ki sürgünüz…şu dünya dillerini unutmak …kekemesi olmak dünyanın gitmek gitmek …Cibri as cezaları söylerken efendimze yol kesmediyse, hırsızlık yapmadıysa bu büyük günahları yapmadıysa sende onu sürgün et sırrı sürgünn ….
Hepimiz ama hepimiz için İnşirah ya Rabb İnşirahh sessiz sössüzz huzurlu bi yere öyle…
Öyle işte
Muhammedi muhabbetimizle
Ya Huuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu
Allahım iki cihanda yüzünü ebbedi güldürsün dedim halim abi gitmez ama sonunda razı oldun
BİR-iyle değilsek her şey dubaiii
-Ya sorma Bazen her şeyden bıkıyorum Alayım başımı gideyim istiyorum Dubai mubai değil de şöyle gerçekten kafamı gönlümü dinleyeceğim sessiz huzurlu bir yere öyle hasretim ki
Evet evet bu gitme hissi hep gitmek hep gitmek acaba diyorum bu gitmek istemeyi nefsimden mi nefsimden mi ? ama hep gitmek …sürgün sürgün sürgün …
Yokuz ki sürgünüz…şu dünya dillerini unutmak …kekemesi olmak dünyanın gitmek gitmek …Cibri as cezaları söylerken efendimze yol kesmediyse, hırsızlık yapmadıysa bu büyük günahları yapmadıysa sende onu sürgün et sırrı sürgünn ….
Hepimiz ama hepimiz için İnşirah ya Rabb İnşirahh sessiz sössüzz huzurlu bi yere öyle…
Öyle işte
Muhammedi muhabbetimizle
Ya Huuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu
- der-ya
- Özel Üye
- Mesajlar: 853
- Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01
Re: HÂL-lerimiz...
HZ. PEYGAMBER (s.a.v.) son hastalığındadır. Son günlerindedir. İnsanlar kapısının önünden hiç ayrılmıyorlar.
O’nu özlüyorlar. O, yorgun ve hasta olmasına rağmen ateşinin azaldığı bir an ayağa kalktı, mescidin kapısına doğru yürüdü, orada duraksadı ve sonra mescittekilerin duyacağı bir ses tonu ile seslendi: “Odama açılan bütün kapıları kapatın. Yalnız Ebu Bekir’inki (r.a.) kalsın. Onun kapısını kapatmayın.”
Denir ki Hz. Ebu Bekir (r.a.) bir gün Peygamberimizin (s.a.v.) yanına geldi, sessizce oturdu. Bir şey soracak ama çekindiği belli. Efendimiz (s.a.v.) dostunun yüzüne baktı. Onun halinden iyi anlıyordu. Dost dostu iyi tanır ya.
Sanki ona, hadi Ebu Bekir diyeceğini de, der gibiydi. Hz. Ebu Bekir fısıldadı “Efendimiz (s.a.v.) her an ve her yerde gözümün önündesiniz. Tenhada, yıkanırken, temizlenme yerinde bile mübarek simanız gözümün önünde. Bu manevi halden utanıyorum.” Sevgide “fani olmak sonsuza varmak” buydu. Bütün kapıları kapatıp, sadece dosta giden kapıyı açık bırakmak. Kimse yokken sevgili ile beraber olmak. Halkın içindeyken bile, sûreten orada olmak ama ruhen ötede olmak.
Aslında bu hal, yaratılıştan önceki hale dönüşü simgeler. Varlık yokken, Allah vardı. Varlık âlemine geldikten sonra biz, yine O’nun varlığında varlığı bulabiliyoruz. O’nun dışındaki her varlık “ideler âlemindeki gölgelere” benzemiyor mu? Dünya âlemi bir anlamda aynaya yansıyan görüntü değil mi? Aynadakinin gerçeği öte âlemde değil mi?
Varlık âlemindeki en büyük hakikat yüce Allah ile halvet bulmaktır. O’nunla yalnızlıkta buluşmak ve bu buluşma ile yalnızlığı aşmaktır. Bu ise hayli zordur.
Müminlerin yüz binlerinin birinde ancak bu hal bulunabilir. Bu halin sürekliliği kişiye meleklere yakınlaştıracak bir ruh halini kazandırır.
İşte “Hz. Mevlana” ile “Şems-i Tebrizi” arasında görülen vuslat ve sohbet de böylesi bir aşktır.
Yüce Allah’a (C.C.) duyulan aşk, hasret, iştiyak ve kavuşma arzusunu, çok sevdiği bir dostun sohbetinde tatmin etmek, aşmak ve doyuma ulaştırmak.
Hz. Peygamber (s.a.v.) halvet yalnızlaşma arzusunu Rabbiyle, Hz. Ebu Bekir (r.a.) halvet arzusunu peygamberiyle, Mevlana halvet arzusunu Şems’iyle yakalıyordu. Bu tenhalaşmayı, onun sohbetinde tadıyordu.
Tasavvufta anlatılan mürşit ve talebe sohbetinin şifresi de aynıdır. Allah’ı hatırlatacak olan dostun sohbetinde yüce Allah’ı bulmak.
Mevlana der ki: “Bir gün bende yüce Allah’ın nurunu insanlarda göreyim diye bir arzu uyandı, sanki denizi damlada, güneşi ise zerrede görmek istiyordum.” Mevlana’nın deniz ve güneş dediği yüce Allah (C.C.) idi, damla ve zerre dediği ise sohbet dostu Şems idi. Güneş olmasaydı zerre ile yetinmek bilinmezdi, deniz olmasaydı damlayla yetinmek bilinmeyecekti. Belki zerrenin ve damlanın adı bile olmayacaktı.
Bu neye benzer bilir misiniz? Diyelim ki hayatınızın gençlik yıllarında birine âşık oldunuz. Mesela erkeksiniz ve bir kızı sevdiniz. Ama ona halinizi anlatamıyorsunuz. Sevginizi ilan edemediğiniz için de iç âleminizi paylaşacağınız bir yakın dost edinirsiniz.
En sevdiğiniz, güvendiğiniz dostunuza duygularınızı anlatırsınız. O da sevdiğinizin hallerinden, bakışından, sözlerinden yorumlar çıkarır size: “Ama o da seni seviyor, onun da sende gönlü var” gibi sözlerle sizin aşk yaranızı sarar. Siz o dostu saatlerce dinleseniz bile doyamazsınız. İşte yüce Allah’a (C.C.) âşık olan âşıkların hali buna benzer.
İşte Hz. Mevlana ile Şems arasında günlerce devam eden sohbetin sırrı budur. Bütün bir ömür devam edebilirdi kesilmeseydi. Yüce Allah’ın (C.C.) aşkında, en sevdiği dostuyla bu aşkı yorumlamak, bu aşkı anlatmak. Tenhada Allah (C.C.) ile beraber olmak anlaşılmadan, Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) Hz. Ömer’in (r.a.), Hz. Ali’nin (r.a.) Peygamberimize (s.a.v) duydukları aşkı anlamak mümkün değildi. Buna eskiler “muhabbet” veya “marifet” demişler. Hz. Ömer şehit olduğunda, Abdullah b. Mes’ud (r.a.) der ki “İlmin onda dokuzu gitti”, sahabe der ki, “Ama içimizde daha çok âlim var. Neden öyle diyorsun?” Cevaben der ki: “Ben marifet ilminden bahsediyorum. Dünya ilminden değil.”
Peki, neden “Tenhada Allah’la (C.C.) olmak” dedik. Şundan dolayı: Tenhada Allah’la (C.C.) olmak şuuru olmayınca kıldığımız namaz bizi temizleyemez.
Tuttuğumuz oruç kabul göremez. Ticaretimizde ahlak hâkim olamaz. Aldatmaktan vazgeçemeyiz.
İş ortağımıza tuzak kurmaktan geri duramayız. İmanın ve ibadetin zevkini tadamayız. Aldatan, yalan söyleyen, küçük gören, başkasını cehenneme yakın gören ruh halinden kopamayız.
Kısacası ‘ol’amayız. Olduramayız. Müslüman olsak bile kâmil iman sahibi olamayız. Bu hali anlayamazsak, Hz. Mevlana ile Şems arasındaki manevi “sohbet aşkını” anlayamayız.
“Anlayamadığımız bu hali anlatmak için dikenli tarlalarda dolaşmaya devam ederiz.”
Vuslata ereceksen, tenhada, kimse yokken Allah’la olacaksan deneyeceğin binlerce yol vardır. İstersen iyilik et, istersen namaz kıl, istersen bir dostla sohbet et, istersen Allah’ı (C.C.) zikret, istersen fikr et, istersen Hz. Mevlana’nın dediğini yap: “Mezarlığa git! Orada bir müddet sessizce otur! Orada susmuş söyleyenleri dinle.”
Yüce Allah’ı (C.C.) tenhada anmanın yolu o kadar çok ki! Tıpkı Hz. Peygamberin (s.a.v.) dediği gibi “Odama açılan bütün kapıları kapatın. Yalnız Ebu Bekir’inki (r.a.) kalsın.
..
alıntı
O’nu özlüyorlar. O, yorgun ve hasta olmasına rağmen ateşinin azaldığı bir an ayağa kalktı, mescidin kapısına doğru yürüdü, orada duraksadı ve sonra mescittekilerin duyacağı bir ses tonu ile seslendi: “Odama açılan bütün kapıları kapatın. Yalnız Ebu Bekir’inki (r.a.) kalsın. Onun kapısını kapatmayın.”
Denir ki Hz. Ebu Bekir (r.a.) bir gün Peygamberimizin (s.a.v.) yanına geldi, sessizce oturdu. Bir şey soracak ama çekindiği belli. Efendimiz (s.a.v.) dostunun yüzüne baktı. Onun halinden iyi anlıyordu. Dost dostu iyi tanır ya.
Sanki ona, hadi Ebu Bekir diyeceğini de, der gibiydi. Hz. Ebu Bekir fısıldadı “Efendimiz (s.a.v.) her an ve her yerde gözümün önündesiniz. Tenhada, yıkanırken, temizlenme yerinde bile mübarek simanız gözümün önünde. Bu manevi halden utanıyorum.” Sevgide “fani olmak sonsuza varmak” buydu. Bütün kapıları kapatıp, sadece dosta giden kapıyı açık bırakmak. Kimse yokken sevgili ile beraber olmak. Halkın içindeyken bile, sûreten orada olmak ama ruhen ötede olmak.
Aslında bu hal, yaratılıştan önceki hale dönüşü simgeler. Varlık yokken, Allah vardı. Varlık âlemine geldikten sonra biz, yine O’nun varlığında varlığı bulabiliyoruz. O’nun dışındaki her varlık “ideler âlemindeki gölgelere” benzemiyor mu? Dünya âlemi bir anlamda aynaya yansıyan görüntü değil mi? Aynadakinin gerçeği öte âlemde değil mi?
Varlık âlemindeki en büyük hakikat yüce Allah ile halvet bulmaktır. O’nunla yalnızlıkta buluşmak ve bu buluşma ile yalnızlığı aşmaktır. Bu ise hayli zordur.
Müminlerin yüz binlerinin birinde ancak bu hal bulunabilir. Bu halin sürekliliği kişiye meleklere yakınlaştıracak bir ruh halini kazandırır.
İşte “Hz. Mevlana” ile “Şems-i Tebrizi” arasında görülen vuslat ve sohbet de böylesi bir aşktır.
Yüce Allah’a (C.C.) duyulan aşk, hasret, iştiyak ve kavuşma arzusunu, çok sevdiği bir dostun sohbetinde tatmin etmek, aşmak ve doyuma ulaştırmak.
Hz. Peygamber (s.a.v.) halvet yalnızlaşma arzusunu Rabbiyle, Hz. Ebu Bekir (r.a.) halvet arzusunu peygamberiyle, Mevlana halvet arzusunu Şems’iyle yakalıyordu. Bu tenhalaşmayı, onun sohbetinde tadıyordu.
Tasavvufta anlatılan mürşit ve talebe sohbetinin şifresi de aynıdır. Allah’ı hatırlatacak olan dostun sohbetinde yüce Allah’ı bulmak.
Mevlana der ki: “Bir gün bende yüce Allah’ın nurunu insanlarda göreyim diye bir arzu uyandı, sanki denizi damlada, güneşi ise zerrede görmek istiyordum.” Mevlana’nın deniz ve güneş dediği yüce Allah (C.C.) idi, damla ve zerre dediği ise sohbet dostu Şems idi. Güneş olmasaydı zerre ile yetinmek bilinmezdi, deniz olmasaydı damlayla yetinmek bilinmeyecekti. Belki zerrenin ve damlanın adı bile olmayacaktı.
Bu neye benzer bilir misiniz? Diyelim ki hayatınızın gençlik yıllarında birine âşık oldunuz. Mesela erkeksiniz ve bir kızı sevdiniz. Ama ona halinizi anlatamıyorsunuz. Sevginizi ilan edemediğiniz için de iç âleminizi paylaşacağınız bir yakın dost edinirsiniz.
En sevdiğiniz, güvendiğiniz dostunuza duygularınızı anlatırsınız. O da sevdiğinizin hallerinden, bakışından, sözlerinden yorumlar çıkarır size: “Ama o da seni seviyor, onun da sende gönlü var” gibi sözlerle sizin aşk yaranızı sarar. Siz o dostu saatlerce dinleseniz bile doyamazsınız. İşte yüce Allah’a (C.C.) âşık olan âşıkların hali buna benzer.
İşte Hz. Mevlana ile Şems arasında günlerce devam eden sohbetin sırrı budur. Bütün bir ömür devam edebilirdi kesilmeseydi. Yüce Allah’ın (C.C.) aşkında, en sevdiği dostuyla bu aşkı yorumlamak, bu aşkı anlatmak. Tenhada Allah (C.C.) ile beraber olmak anlaşılmadan, Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) Hz. Ömer’in (r.a.), Hz. Ali’nin (r.a.) Peygamberimize (s.a.v) duydukları aşkı anlamak mümkün değildi. Buna eskiler “muhabbet” veya “marifet” demişler. Hz. Ömer şehit olduğunda, Abdullah b. Mes’ud (r.a.) der ki “İlmin onda dokuzu gitti”, sahabe der ki, “Ama içimizde daha çok âlim var. Neden öyle diyorsun?” Cevaben der ki: “Ben marifet ilminden bahsediyorum. Dünya ilminden değil.”
Peki, neden “Tenhada Allah’la (C.C.) olmak” dedik. Şundan dolayı: Tenhada Allah’la (C.C.) olmak şuuru olmayınca kıldığımız namaz bizi temizleyemez.
Tuttuğumuz oruç kabul göremez. Ticaretimizde ahlak hâkim olamaz. Aldatmaktan vazgeçemeyiz.
İş ortağımıza tuzak kurmaktan geri duramayız. İmanın ve ibadetin zevkini tadamayız. Aldatan, yalan söyleyen, küçük gören, başkasını cehenneme yakın gören ruh halinden kopamayız.
Kısacası ‘ol’amayız. Olduramayız. Müslüman olsak bile kâmil iman sahibi olamayız. Bu hali anlayamazsak, Hz. Mevlana ile Şems arasındaki manevi “sohbet aşkını” anlayamayız.
“Anlayamadığımız bu hali anlatmak için dikenli tarlalarda dolaşmaya devam ederiz.”
Vuslata ereceksen, tenhada, kimse yokken Allah’la olacaksan deneyeceğin binlerce yol vardır. İstersen iyilik et, istersen namaz kıl, istersen bir dostla sohbet et, istersen Allah’ı (C.C.) zikret, istersen fikr et, istersen Hz. Mevlana’nın dediğini yap: “Mezarlığa git! Orada bir müddet sessizce otur! Orada susmuş söyleyenleri dinle.”
Yüce Allah’ı (C.C.) tenhada anmanın yolu o kadar çok ki! Tıpkı Hz. Peygamberin (s.a.v.) dediği gibi “Odama açılan bütün kapıları kapatın. Yalnız Ebu Bekir’inki (r.a.) kalsın.
..
alıntı
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s