ESMAu'L- HÜSNÂ'nın KUR'ÂN-ı KERİM AÇILIMI

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »


ALLAH celle celâluhu : Tesbit edebildiğim kadarıyla, 113 besmeleden gelenlerle birlikte 2325 defa Kur'ân-ı Kerîm'de çeşitli şekillerde geçmektedir.
ER RABB celle celâluhu : 14 adet âyet sonundaki ikililerden gelenlerle toplam olarak 963 defa Kur'ân-ı Kerîm'de geçmektedir.
Önemli olan sayısı değil de Ulûhiyyet ve Rubûbiyyet Olgusuna dikkat çekmektir…

Azîz kardeşlerim!
Takdir edersiniz ki bunları arzetmekteki maksadım Emir ve Yasakların, Va'd ve Tehdidlerin, CeNNet ve CeheNNeMlerin bildirildiği Kelâmullah'da ALLAH-U ZU'L-CELÂL;

Ulûhiyyet, Ahadiyyet, Vahdâniyyet, Ferdiyyet, Rubûbiyyet, Merhâmetiyyet, Mâlikiyyet ve diğer hususları nasıl târif buyurmuş onu göz önüne sermekti...

Biraz sabreder iyice okur, AN-lar ve düşünürsek göreceğiz ki âcizâne benim tesbit edebildiğim pek çok âyetin sonu bu ikililerle bitiyor.
Fâtiha Sûresinin Er RAHMÂNu'r- RAHÎM'i ile başlayan ikililer İhlâs Sûresinin ALLAHu's- Samed'i ile bitiyor...
Sûrelerdeki dağılımı ve kaç defa geçtikleri sûrelerin içerikleriyle ilgilidir.
Bâzı sûrelerin ikili esmâ son bulması HİKMETtir.
Tesâdüf hayatta çok olabilir ancak Kur'ân-ı Kerîm'de yoktur.
Kur'ân-ı Kerîm'de noktanın değeri Kur'ân-ı Kerîm'in değeridir.
ALLAH-U ZU'L-CELÂL'in kendi Zât-i A'lâsını nitelediği esmâ ikililerini iyi incelersek;
70 defa tekrarlanan El GAFÛRu'r-RAHÎM celle celâluhu bağışlayıcı ve esirgeyici olandır.
Zât-ı HAKK celle celâluhu, HAKK-ı Zâtını bildirirken ve belirlerken Merhâmet ve Muhabbeti esas almıştır.
RABBu'l-âlemîn bir âyeti celîlede bu hususu beyân edip sonunu bu iki esmâ ile bağlamıştır.
İki ismi şerîfin nasıl uyumlu ve mânidâr oluşuna dikkat ediniz.
99 Esmâu'l-Hüsnâ da olup da bu listede olmayan ve kul için Merhâmet ve Muhabbet içermeyen;
Ed DÂRR celle celâluhu zarar, ziyan verici (hak edene),
El KAHHAR celle celâluhu kahredici gibi isimlerle âyetlerin bağlanmayışına dikkat etmeliyiz ki Murâdullah, her insanın Salâh ve Felâhıdır.
Emrullah'da bu Kurtuluşları temin içindir…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Zâten Esmâu'l-Hüsnâ içinde KORKU, TEHDİD ve KAHR bildiren İsimler olarak çok azdır:

El Kahhâru :
Gâlib-i mutlak, kahra muktedir. Ziyâdesiyle (sınırsız) yok edici, batırıcı... Üstünlüğüne hudud olmayan ve mutlak gâlib ALLAHU ZU'L-CELÂL. Mutlak kudret ve tasarruf sâhibi olanALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Hâfıdu : Hak edene haddini bildiren, alçaltıcı olan, hor, hakir ve değersiz kılan, helâk edici... Alçaltmaya, düşürmeye, indirmeye, değersiz kılmaya mutlak hakkı olanALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Muzillu : Zelil (hor, hakir, alçak, aşağı tutulan, aşağılanan) kılmanın mutlak (kayıdsız-şartsız, salt, yalnız, tek, dilediği işi yapmakta serbest oluş) sâhibi olan … Zelil eden, zilletli kılan; aşağı, alçak ve horlanmış hâle getirebilen ALLAHU ZU'L-CELÂL...

Ed Dârru : Hak edene zarar verici, mihnet, belâ, ziyan, sıkıntı ve şiddete sokucu. Tercih edene şerri halkedici. Emrullah'a uymayanlara gerçek zarar ve elem verici şeyleri de yaratan ve dokunduranALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Kâbidu : Kabzeden, alan, tutan, sıkan, darlık veren, kısan (rızkı). Lâzım ve lâyık olanı sıkan, canları alanALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Mâniu : Men eden, engel olan, esirgeyen, sistemi ve kurallarını koruyan. Bâtıldan ve şerden mutlak men edici olan ALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Mumît : İmâte eden, mevt eden, öldüren, helâk eden. Can verdiklerinin canını almaya ve diri olanı öldürmeye zâten ve aslen hakkı olan ALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Muntâkimu : İntikam alan ve aldıran. Hak edeni ve tevbe etmeyeni cezâlandıran. Öc alan (nakm: hoşnutsuzluğun öfke ve nefret derecesine varmasıdır). Bâtıla inanıp şerri tercih edenlerden öc alıcı ve intikam isteyici olan ALLAHU ZU'L-CELÂL.
Nekâme, hoşnutsuzluğun öfke ve nefret derecesine ulaşmasıdır.

Eş Şedîdu : Azâbı çok sıkı ve şiddetli olan. Mutlak şiddet, kuvvet ve kudret sâhibi olan ALLAHU ZU'L-CELÂL.

Kaldı ki bu isimlerin olumlu karşılığı Zâten Esmâu'l-Hüsnâ içinde UMUT ve İHSAN bildiren İSİMler olarak hemen hazırdır:

El Kayyûmu : Başlangıç, nihâyet ve yeniden oluş gibi hâllerden beri' ve münezzeh olan. Ezelden ebede kâim (ayakta duran) ve dâim (devâmlı) ve hep var olan, bütün mahlûkat (varlık)'ın varlığı (kıyamı) kendisiyle kâim olan ve idâre eden. Mahlûkâtını murâdınca var edip, mevcûdiyyetlerini kendi sıfatları içinde kudretiyle tutan ve koruyan, zâtî varlığı âşikâr, ezelî, ebedî ve ortada olan ALLAHU ZU'L-CELÂL…

Er Râfiu : Zâtı îtibâriyle kadr u kıymeti yüksek, yüce, alî, bülend olan, Velîlerini, Dostlarını yüceltip Azîz kılan ALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Muizzu : Üstünlüğü, izzeti dilediğine bahşeden ALLAHU ZU'L-CELÂL.… İzzet ve ikrâm sâhibi olan. Dilediğine izzet ve ikrâm bahşeden ALLAHU ZU'L-CELÂL...

En Nâfiu : Menfâat verici; fayda, şifâ ve yarar sağlayıcı, hayrı halkedici... Mutlak fayda verici olan ALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Bâsitu : Dilediği kullarına lûtfunu keremini esirgemeyen, rızkı, keşfi, ilmi vs. cûd-cömertlik ve rahmetiyle açan, genişleten ve ruhları bedenlere yayan, bast eden, veren, bırakan, genişleten, genişlik ve bolluk veren, ihsan eden (rızk ve kalb) ALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Fettâhu : Yarım nefes ilerisini bilemeyen ve göremeyen kullarının her hâcetinin ve iyiliğinin kapılarını açan, ferec (çıkış yolu) veren, fetheden, tekemmül kapılarını açıp ilâhî sırların anahtarını (miftah) ikrâm eden... Kullarının arasındaki ihtilafları gideren,açan ve fetheden Hâkim olan. Hidâyetin, hakkın, hayrın, rahmetin, gaybın, naklin, aklın, aşkın ve maddî-mânevî her hususta her kapının tek, eşsiz ve zıtsız açıcısı; hidâyet ile dalâlet arasını açmada kesin adâlet sâhibi; yardımıyla her kapının açılmasını, merhâmeten her problemin çözülmesini ve hidâyetiyle kemâlât imtihanındaki kulun nefsinin benlik perdelerini kaldıran ve azâmet ve kudretinin seyir kapılarını açan, kullarına sınırlı, sorumlu, izâfi, geçici, âciz, fâkir, zelil ve alil olan "Benlik Varlığı" kapılarını açan ve neticede; cümle "can" ları hep açık tuttuğu cennet kapılarından "cemâl cem'i"ne Murâdullah vaadi gereği, her zaman, her yer ve her hâlde çağırıp duran El Vedûdu'l-Fettâh olan ALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Muhyî : Maddî-mânevî hayat verip dirilten, canlandıran, canı var eden ve ruh veren. Diri ve hayatta kılma gücünün mutlak sâhibi ve can verici olan ALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Gaffâru : Kullarının hatâ ve günâhlarını çokça örten, kapayan, bağışlayan ve tekrar tekrar affeden affeden... Kullarının hatâ, noksan ve günahını çok çok afveden, yarlıgayan ve bağışlayan ALLAHU ZU'L-CELÂL.

El Halîmu : Kullarının hatâ ve suçlarına karşılık, irâdesiyle yumuşaklık gösterip acele ve öfkeyle hareket etmeyen. Merhâmeten ve muhabbeten halkedip kulluk imtihanına saldığı kullarına karşı sabırlı, temkinli, acele ve öfkeli muâmele etmeyip yumuşak davranan ve gelecekte fırsatlar tanıyan ALLAHU ZU'L-CELÂL.

140 Esmâu'l-Hüsnâ içinde 9 isim insan için tehdit îkaz ederken geri kalan 131 isim ise Sevgi, Lütuf, İkrâm, İhsân ve Merhâmeti İÇerir.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Huve-Hu celle celâluhu İsmi:

Ene (Ben), Ente (Sen), Huve (O) ve Nahnu (Biz) zâmirlerini de kullanan Rabbu'lâlemîn'in bu zâmirlerinden,
"Huve = Hu = O" bir isim gibi dillerde ve gönüllerde taht kurmuştur.
Kulun RABB'ına mütevâzi yaklaşımında (kulluk makâmında) bir çok târikatta doruk noktası zikri kabul edilmiştir.
Kadirî v.s...
Büyük Sûfî Muhammedî Âşık Ahmedî Kuddûsî Baba'nın:
"Hu demek ister, Kuddûsî her an!" ilâhîsi Anadolu'da devrânların cevlânında çınlar durur...
Kur'ân-ı Kerîm'de pek çokça geçen
"Huve" İhlâs Sûresinin birinci âyeti celîlesinde ve Haşr Sûresinin başında 2, sonunda ise 7 kere ve pek çok sûrede tekrar edilir...

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
“Kul huvallâhu ehad (ehadun).: De, o: Allah tek bir (ehad)dir” (İhlâs 112/1)

Hu.. ->ve..
Göbekten ->Kulağa
Batn-Bâtından ->Zâhire
BeLâdan ->FeNÂya.. hiçbir ŞEYe/organa dokunmadan dosdoğru çıkan Nefes/Ses..


Zikrullahda esas olan Esmâu'l-Hüsnâ "en güzel isimler";
Kul letâiflerinin tertemiz ve hassas oluşu, samimî, ciddî, arzulu ve belli bir ilim ve irfân içinde söylendiğinde (zikredildiğinde) aklı hayret ve dehşete düşüren mânevî zevkler ve hazlar hasıl eder.


"YÂ HAYYU celle celâluhu!" diyen ağızdan harfler îlan edilirken Dıştan-İçe, Âfâktan-Enfüse, Muhitten-Merkeze İlâhî bir Mânâ İrfânı akar.
Nefs; kendi vasıfları (pozitif-negatif) ile birlikte:
HAYY (dirilik) nedir? Nerden alınmıştır? Nereye gidiyor?gibi tefekküre girer.
Kalb; geçici kulluk kalıntısı perdelerini aralayıp diriliği (hayy'ı) seyreder, zevkedip hayrân kalırken;
Ruh, gerçek diriyi (ezel-ebed), diriliğin kaynağını zikrettiğimizi hazz (zevkin özü, târifsizi, anlatılmayıp yaşanılanı) edip tüm letâifleri (huviyet ve mâhiyetimizi) EL HAYYU celle celâluhu'nun huzûrunda; diri kılıp, lütuf, ikrâm ve ihsânından dolayı hamdu senâ ile yâd edip zikre çağırır ve İMÂMları olur.
İnsan diğer (Sır, Hâfî, Ahfâ) letâifleriyle de buluşunca diri olan mahlûkatın tümünün diriliğinin bir tek DİRİLİK KAYNAĞI-ndan verildiğini anlar.
Kendi parmağı, kedinin kulağı ve ağacın yaprağını koparmanın aynı şey olduğunu farkedip
"Hayy Birliği" ne ulaşır.
Tüm diriler bir vücûdun organları gibi birleşiverir.
Merhâmet, acıma hissinin üstüne çıkıp Muhabbete dönüşür.
Kesret, vahdete dönüşür...
Kâinâttaki tüm hücrelerle beraber Hayy Diriliğini kana kana yaşarken bunu mahlûkatına ve insanoğluna bahşeden ve
Rabbu'l-âlemîn olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL'i;
EL HAYYU celle celâluhu ism-i celîli ile hatırlayıp yâd eder, zikreder ve hamd eder.
Zâten kısaca kullukta bu değil miydi?...
Resim
Kullanıcı avatarı
israfil
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 202
Kayıt: 28 Kas 2009, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen israfil »

kulihvani yazdı:Huve-Hu celle celâluhu İsmi:

Ene (Ben), Ente (Sen), Huve (O) ve Nahnu (Biz) zâmirlerini de kullanan Rabbu'lâlemîn'in bu zâmirlerinden,
"Huve = Hu = O" bir isim gibi dillerde ve gönüllerde taht kurmuştur.
Kulun RABB'ına mütevâzi yaklaşımında (kulluk makâmında) bir çok târikatta doruk noktası zikri kabul edilmiştir.
Kadirî v.s...
Büyük Sûfî Muhammedî Âşık Ahmedî Kuddûsî Baba'nın:
"Hu demek ister, Kuddûsî her an!" ilâhîsi Anadolu'da devrânların cevlânında çınlar durur...
Kur'ân-ı Kerîm'de pek çokça geçen
"Huve" İhlâs Sûresinin birinci âyeti celîlesinde ve Haşr Sûresinin başında 2, sonunda ise 7 kere ve pek çok sûrede tekrar edilir...

Zikrullahda esas olan Esmâu'l-Hüsnâ "en güzel isimler";
Kul letâiflerinin tertemiz ve hassas oluşu, samimî, ciddî, arzulu ve belli bir ilim ve irfân içinde söylendiğinde (zikredildiğinde) aklı hayret ve dehşete düşüren mânevî zevkler ve hazlar hasıl eder.


"YÂ HAYYU celle celâluhu!" diyen ağızdan harfler îlan edilirken Dıştan-İçe, Âfâktan-Enfüse, Muhitten-Merkeze İlâhî bir Mânâ İrfânı akar.
Nefs; kendi vasıfları (pozitif-negatif) ile birlikte:
HAYY (dirilik) nedir? Nerden alınmıştır? Nereye gidiyor?gibi tefekküre girer.
Kalb; geçici kulluk kalıntısı perdelerini aralayıp diriliği (hayy'ı) seyreder, zevkedip hayrân kalırken;
Ruh, gerçek diriyi (ezel-ebed), diriliğin kaynağını zikrettiğimizi hazz (zevkin özü, târifsizi, anlatılmayıp yaşanılanı) edip tüm letâifleri (huviyet ve mâhiyetimizi) EL HAYYU celle celâluhu'nun huzûrunda; diri kılıp, lütuf, ikrâm ve ihsânından dolayı hamdu senâ ile yâd edip zikre çağırır ve İMÂMları olur.
İnsan diğer (Sır, Hâfî, Ahfâ) letâifleriyle de buluşunca diri olan mahlûkatın tümünün diriliğinin bir tek DİRİLİK KAYNAĞI-ndan verildiğini anlar.
Kendi parmağı, kedinin kulağı ve ağacın yaprağını koparmanın aynı şey olduğunu farkedip
"Hayy Birliği" ne ulaşır.
Tüm diriler bir vücûdun organları gibi birleşiverir.
Merhâmet, acıma hissinin üstüne çıkıp Muhabbete dönüşür.
Kesret, vahdete dönüşür...
Kâinâttaki tüm hücrelerle beraber Hayy Diriliğini kana kana yaşarken bunu mahlûkatına ve insanoğluna bahşeden ve
Rabbu'l-âlemîn olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL'i;
EL HAYYU celle celâluhu ism-i celîli ile hatırlayıp yâd eder, zikreder ve hamd eder.
Zâten kısaca kullukta bu değil miydi?...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/dairem.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Kaldı ki EL HAYYu celle celâluhu esmâsını her zikredene, hârika hünerleri ile tecellîsi ise kişisel bir ikrâm ve ihsândır.
Yeter ki İnsan, içi boş harflerden oluşan kelimeyi, gır gır söyleyip durmasın.
Bu kelime tasının içine mânâ zemzemini; aklının, kabiliyet ve isti'dâdı kadar, karınca, kaderince İlim, İrade ve İdrakle doldurup ihlâslı bir İştirakle tepesine diksin ve kana kana içsin!
İçsin ki her hücresinden
EL HAYYu celle celâluhu zikri ARZ'dan ARŞ'a (Bedenden, Ahfâya hatta Akdes'e) yükselsin!
Demesem olmuyor, desem de olmuyor; ama bildiğim ve gördüğüm yanlışları söylemeliyim...

Esmâü'l-Hüsnâ zikirlerinin insanın mânevî yapısına te'sirini bilen mutasavvıflar, çeşitli tarikatlar kurup Ümmet-i Muhammed'e Hasbî Hizmetler ettiler.
Temelinde İslâmiyetin tüm yüce değerleri var iken;
Zamanla çoğu yozlaşıp insanları İlim, Edeb, İrfân ve Erkândan uzaklaştıran, câhil bırakan, basit alışkanlıkla ibâdete yönelten ve esmâları binlerce defa lâfzen tekrar ettiren basit bir makinaya dönüştürdüler...
123.000 kere Lâfzullah çekmek için iki elinde iki tesbihi aynı anda berâberce çekenleri arkadaşlarımız görüp konuştular, biz de duyduk ve dinledik...
Kişinin doğum gününe göre bilgisayarda bir şeyler yapıp:
"Sen, Ed Dârru celle celâluhu esmâsını 5.000 defa her gün çekeceksin!" diyen Uzay Tarikatçısının mürîdleriyle konuştuk....
"Yâ Darru celle celâluhu: ey zarar verici!" esmâsı ile bu zavallı adamın ne ilgisi var Allah Aşkına!
Neler! Neler!

Bunları işin nerelere vardığını göstermek için arz ediyorum!
Yoksa aklı olan şuûr sahibi herkes bilir ki midenin ekmeğe ihtiyacı ile kalbin zikre ihtiyacı aynıdır.
Ne var ki aklı olan ekmek yerine taş yemez iken
"EN NÂFİ'U celle celâluhu: "fayda verici" isim yerine "Ed Darru celle celâluhu: zarar verici" ismini zikrediyor!
Daha doğrusu ettiriliyor ve ettiriyorlar!..

Çâre şu ki herşeyi, herşeyimizi ve
RABB'ımızı onunla tanıdığımız ALLAH celle celâluhu'nun nûru olan aklı, şunun-bunun sultasından kurtarıp; dinimiz, dünyamız ve âhiretimiz için kullanarak, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e samimî ve ciddî olarak yönelmektir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i bilmek, anlamak özümüzde bulmak, teslim olup, iman edip, tâbi' olup ve itâat ederek gerçekten
MUHAMMEDÎ olmaktır.
Daha doğrusu
MUHAMMEDÎ olduğunun farkına varmaktır.
İşte o zaman sözlerimiz, fiillerimiz, ahlâkımız ve hâllerimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e benziyor mu diye Rabbü'lâlemîn'in huzurunda (hazır-nâzır ve murakıb bilerek) vicdanî bir durum değerlendirmesi yapmalıyız.
Saçımız
"ak mı, kara mı?" diye hâl-i hazır tıraşımızı Tevhid Makası ile kendimiz yapmalıyız!.
Henüz yaşıyoruz ve herşeyin çâresi de vardır!.
Ölümün de çâresi vardır!.
Cehâlette ölüp, kemâlâtta ebedîyyen dirilmek!.

"Testi kırılsa da gam değil, sular bâkidir!." sırrına SU olmak!.
Çâresiz olan tek derd var o ise:
"AHMAKLIK" tır!.
Hamakat: Aklı hakta ve hayırda kullanmayıp, bâtıl ve şerde, şeytâna ve yandaşlarına bir ömür peşkeş çekmektir!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Bu kardeşinizi lûtfen anlattığım gibi anlayınız.
Bir i'tiraz ve isyân ediyor değilim.
Sadece bir insan, Ümmet-i Muhammed'den birisi ve RABB'ımızın bir kulu olarak: "Son nefesi verip iş işten geçmeden, gümrük kapısına varmadan, tıraşımız ak mı kara mı gözümüzün önüne dökülmeden ve elde fırsat var iken Rasûlullah olan Muhammed aleyhi's selâm'ı
Kavlen, Fiilen, Ahlâken ve Hâl itibâriyle DUYalım ve UYalım!" gayretkeşliğimi arz ediyorum!
Elbette Kullarını bu Zâhir Âleminde Kulluk imtihanlarında tercihlerini kendi isteklerince kullanıp uygulamalrına göre, "Hizbullah" ve "Hizbişeytân" diye ayıran ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'dir.
Cehennemi insan ve cinlerle dolduracağını da buyurmuştur:


وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا وَلَكِنْ حَقَّ الْقَوْلُ مِنِّي لَأَمْلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
Resim---“Ve lev şi’nâ le âteynâ kulle nefsin hudâhâ ve lâkin hakkal kavlu minnî le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecmaîn(ecmaîne) : Eğer biz dilemiş olsaydık, her bir nefse kendi hidayetini verirdik. Fakat benden çıkan şu söz gerçekleşecektir: "Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan (inkâr edenlerle) tamamıyla dolduracağım." (Secde Sûresi, 32/13)

قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى
Resim---“Kad efleha men tezekkâ : Doğrusu, temizlenip arınan felah bulmuştur;” (A'lâ Sûresi, 8/14)

وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى
Resim---“Ve zekeresme rabbihî fe sallâ: Ve Rabbinin ismini zikredip namaz kılan.” (A'lâ Sûresi, 8/15)

"Kad eflaha men tezakkâ : Andolsun ki temizlenenler iflâh oldu",
"Ve zekere'sme Rabbihi fe salla : Ve RABB'isinin ismini zikredip ulaşım sağlayan (sall eden), namaz kılan sıdk ve adl ile kulluk eden de iflâh oldu...." buyuran da RABB'ımız...
İmtihan ne demek?.
Seçenek yapmak-Tercih ve Yaşamaktır.
Güzel Örnekler de var önlerimizde…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Rahmetli Hacı Osman Efendi Hüdâ-yi nâbit, yâni dağdaki ardıç ağacı gibi doğal bir derviş, Sûfî Âşık idi.
Kendisinden hep
"Garib Osman" diye bahsederdi.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ve Ehl-i Beyti anılınca gözlerinden yaşlar kavurga gibi dökülürdü ak sakalına!
Antalya'ya gelirdi ki benim işim çok Aksaray'a gidemiyorum diye!
Aramızdaki yaş farkı 40 civârında idi.
Ancak biz bir bedende iki dost idik.
Bir gelişinde ben coşmuşum ki:
"Hep tevhid çek diyorsun! Bıktım bu tevhid çekmekten! Gece-gündüz durmadan! v.s" dedim.
Dizlerinin üzerine doğrulup:
"Bak hele oğul, çok çekme sen! Ancak: Göz-Gez-Arpacık-Hedef ve Atış deyip 12 den tek atışta vur ve işi bitir! Bunu yaparsan sesini Aksaray'dan duyar geliriz ve elini öperiz! Anladın mı?" deyişini hiç unutamıyorum!
Cidde Hava alanında HAKKa yürüdü ve Cidde
(nine) si Havva Validemizin yanına yattı!
İşte arz etmeye çalıştığım harflerinin içi mânâsı ile dolu tevhid!

Ruhu şâd olsun!

(cedde: dede,cidde: nine demektir Arapçada)

Usûlünce, yâni Muhammedî şuûr içinde zikir çekmek!
Elbette:
"Lâ ilâhe İllâ ALLAH" bu doğru olandır.
Tüm insanlar aksini söylese yine doğrudur.
Yanlış ve yalan söyleyenler kendi aleyhine yalancı şâhidlerdir.
Kimselere taş atmıyoruz:
"Hesab var-Mîzân var!" diyoruz.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Benim çocukluğumda köyümüzde Çolak Rasim Amca vardı.
Sol kolu doğuştan çolak ve ağzına değecek gibiydi.
Sol kolunu hiç kullanamamıştır.

Eşsiz, hârika, basit, doğal ve derunî bir Kadîrî Dervişi idi.
"Aşk Namazı" tâbirini ilk defa ondan duydum ve unutmadım.
Halaka-yı zikir kurulduğu geceler onu seyretmek için can atardım.
Rıza Rüzgarında sallanan söğüt ağaçları gibi ritmik raksla başı havada bir yarım yay çizerdi. Yüzü nûrla dolardı.
Bana, sanki göklerde zikrediyor hissini verirdi.
Bazen halakadan çıkar ortadaki Muhabbet Meydanında her yöne; zikir zevki, fikir hazzı ve aşk ışığı saçardı!
Bitkin düşüp mecâlsiz kalıncaya kadar zikreder, sonra çöker ve sessizce ağlardı.
Çok fakîr ve çok çocuklu birisiydi. Köyün sığırtmacı idi...
Sabah erken köyün tüm sığırlarını toplar, otlatır ve akşama getirirdi.
Her sabah erkence köy câmisinin üstüne çıkıp olanca gücüyle
"Hooo!" diye bağırırdı ki herkes sığırını salsın.
Bu ilânâtın sonu şöyle biterdi:
"Hoo! Hoo! Mîzân var! Terazi var! Unutmayın! Uyumayın!" derdi.
İşte mesele bu idi!
O güzelim insanları
, dost dervişleri ve mütevâzi Muhammedîleri çok, ama çok özlüyorum!
Rahmetler diliyorum RABB'ımızdan onlara!
İşte şimdi bir "Huu Dost!" çeker ağlarım.
Resim
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen MINA »

kulihvani yazdı:Bu ilânâtın sonu şöyle biterdi: "Hoo! Hoo! Mîzân var! Terazi var! Unutmayın! Uyumayın!" derdi.
İşte mesele bu idi!
O güzelim insanları, dost dervişleri ve mütevâzi Muhammedîleri çok, ama çok özlüyorum!
Rahmetler diliyorum RABB'ımızdan onlara!
İşte şimdi bir "Huu Dost!" çeker ağlarım.

Kendime soru: Özlemek mi? Kim koymuş bunu benim kalbime


Resim
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen habibi »

Resim

Hakk’ta yok oluş, bir çeşit mest oluştur.
Yok oluşun arkasında mutlaka bir kendin...e geliş vardır.
Gölge ne kadar uzarsa uzasın, sonunda güneş vardır.
Hz. Mevlana
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

İşte şimdi bir "Huu Dost!" çeker ağlarım.



HU DOST!

Mecnunîyem Lûtf-Ü Leylâ'ya Düşdüm
Bir Uçsuz Bucaksız Deryâya Düşdüm
Devâsı Derd Olan Sevdâya Düşdüm
Niyâzım Ağlıyor, Nazım Ağlıyor...


*

"Sen" den Selâm Etti Seher Yelleri
Boşandı Gözümden Hasret Selleri
Muhabbet Mızrabım Kırdı Telleri
Çile Çöllerimde, Sazım Ağlıyor...


*

Kara Kartal İdim, Karınca Vurdu
Kendi Ateşimde, Yaktı Kavurdu
Zemheri De Çilem, Çiçeğe Durdu
Baharım Ağlıyor, Yazım Ağlıyor...


*

Muhabbet Mahşerin Atladım Bu Gün
" Sırat" ını Kırka Katladım Bugün
Yanardağlar Gibi, Patladım Bugün
Kabuğum Ağlıyor, Özüm Ağlıyor...


*

Çöktü Mü Gurbete Hasretin Sisi
Kırk Yılın Ardından Sevdâ Gibisi
Aşkın Meyhânesi, Çile Meclisi
Sohbetim Ağlıyor, Sözüm Ağlıyor!


*

Adın Söyleyeni, Sen Sanıyorum
"Aşk: Doğdumu, Ölmez..." İnanıyorum
Ateşsiz Dumansız Dost Yanıyorum
Küllerim Ağlıyor, Közüm Ağlıyor...


*

KUL İHVÂNÎ Sefil, Noluyor Gülüm
Sevdâlarda, Açıp Soluyor Gülüm
İnsan Hâli İşte, Oluyor Gülüm
Yüreğim Ağlıyor, Yüzüm Ağlıyor...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ALLAH celle celâluhu’nun İSİMLERi ve MÂNÂLARI :

Aziz kardeşlerim!
Kâinâtın yaratılışının (halkiyyetinin) Menba’ı-Mazharı-Masdarı- Menşe’i olan İLK NOKTAnın-HaBBenin;
"HAREKETinden" Madde-Şekil,
"HAREKEsinden" ise MâNâ-Akıl ortaya çıkar.
Hareket ya doğrudur (hat) ya da eğridir.
AKIL için Hat olan doğru tektir ve Sırat-ı Mustakîmdir.
Eğri ise çoktur ve Sırat-ı DALLaldır.
Hareket, madde için söz konusu olup ilk noktanın Şeklî Hüviyyetidir.
Hareke ise ya “Elif” tir veya türevleri OL-AN “Ye ve Vav” dır.
Elif, mânâ için söz konusu olup ilk noktanın Aklî Mâhiyyetidir.
Ana harf olan “elif” tek dikey Mânâ Doğrusu olup tek yatay Madde Doğrusunun içeriğidir.
Diğer bütün HARFler “elif” in türevleridir.

Elif, aynı zamanda tüm rakamların ANA-sı ve gerçekte TEK SAYI OL-AN "1" in de ASL-ıdır.
Tüm rakamlar da "1" in yâni elifin türevleridir.
İki (2) diye bir sayı yoktur ve 2 rakamı, 1 ile 1 in toplandığı kabın adıdır, ambalajıdır.
Arapça da;

Sıfır “0” YOKtur.
Bir “1” TEKtir.
Üç “3” ÇOKtur...

İkİ ise ne yoktur, ne çoktur ne de TEKtir.
“İKİlik”, Kâinât dediğimiz Sünnetullah SİSTEminin Temelindeki ZIDLIK ZUHURUdur ve KULLUK Tevhid İmtihanında AKLa YÜKlenmiş bir EMÂNEttir ki;
AKIL, mıknatıs gibi kendi ÖZündeki İkİ Uçluluğu RESÛLÎ SEViye de TEKLİK-TEVHİDi haline getirmesi EMRedilmiştir.


إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
Resim---“İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân (insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen): Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zâlim, çok câhildir.” (Ahzâb Sûresi, 33/72)

İNSANa yüklenen bu EMÂNETi , İnsan AKLı Kabul edebilirdi.
Burada AKLın, İmkanla KULLUK İmtihanı gereği yapısında Dışarıya-Âfaka Câhil, İçeriye-Enfüse Zâlimlik ESFELİNe İniş ve İmtihan edilişi VARdır.
Hamm AKIL, Resûlullah-Kelâmullahı
DUYar ve UYarsa, AKL-ı SİLM olursa Cehâletini Kemâlâta ve Zâlimliğini Âlimliğe ERdirecektir.
Cehâlet ve Zulmet Esfelinden, Kemâlât ve Ulviyyet İlliyinine Rücû’ Mi’racında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem in İZini İZler..

Kaldı ki bu KESRET ÂLEMinde, tıpatıp AYNısı AYNı Yer, Zaman ve Halde olan İKİ veya ÇOK “ŞEY” ASLa OLamaz.
Ayn koordinatta 2 şey aynı yer, aynı zaman ve aynı halde asla olamaz.
“Bu evde 2 kişi var!” dersiniz ama onlar Mehmed ile Ayşedir ve ayrı ayrı 2 adet “1” var demektir.
KESRET denilen ASLında tek tek VAHDETtir.

Muhammedi ÂRİFler: KESRETte VAHDETi, VAHDETte KESRETi ZEVK ederler
Her ÂN-da ve Her Nefeste HAKKı DUYup HAYRa Uyuşu HAZZ Eder Durururlar Şe’enullahta-Sünnetullahta inşae ALLAH…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Muhammedî Tasavvuf, Her ŞEYin;
Kendi ÖZünde-
MERKEZinde “VAR” olan, sabit, dönmeyen ve MUHİTteki tüm DEVRedenleri-dönenleri SEYReden,
AKDES NOKTASI'na Hakk ve hayr olan Seyr-ü-Sülûkunu Öğretim ve Eğitim Metodudur AKLa...


ZâtSıfatEsmâEşyâ...
Halkiyyet–Mâhiyet–Hüviyet–Mâliyet...

Asıl – Nakil (Vekil sav.)– Akıl – Şekil ŞE’ENi;

DevrÂN – SeyrÂN – CevlÂN – HayrÂN ÂLEMlerinde yaşanıp durmaktadır…
Ve İNSAN oğlunun;

Evveli Hayrân Mâhiyeti
Zâhiri Devrân Mezhebi
Bâtını Seyrân Meşrebi
Âhiri Cevlân Mâliyetidir
Şu ÂN Mevcûd GÖZüken Kişilik-KİMlik NEFSi ise Hüviyyetidir...

Bunlar ve daha nice 4 lü sistem elemanlarının;
Esmâ, Akıl, Hüviyyet, Seyran Semâlarında Özden Öğretimi ve Evrensel Eğitimi izlersen,
ÂDEMoğluna öğretilen esmâ câmiasını daha rahat ANlar, YAŞAr ve UMUTlu OLursun.
AKIL Nimetinin kadir ve kıymetini Anlayan İNSANın Kafa ve Kalb Mutluluğu;

Muhammedî Oluş Şuûrunu BİLiş,
Muhammedî Oluş Nûrunu
BULuş,
Muhammedî Oluş Sürûrunda
OLuş,
Muhammedî Oluş O-Nûrunu bizzât
YAŞAma NEŞ'Esinin HAZZıdır.

Âcizâne Biz, son yıllarda artan hızla, tüm değerli değer yargıları soyulan ve soyutlanan göz bebeğimiz gençlerimizin ÖZlerine dönüş yollarında Şuûr Işıkları olur umuduyla Esmâü'l-Hüsnâlarımızın NAKLî ANlayış ve ARZına yeniden döndük.
Kur'ân-ı Kerim'de ve iki sahih Hadis-i Şerîf'de buyurulmuş olan İlâhî İsimleri; söz, hece, harf ve hakikat olarak ANlamaya ve de ANlatmaya İnşâallah AZMettik...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Aziz kardeşlerim,

İnsanoğlu AKLının VARlığıyla İNSAN OLabilme sıfatını taşır ve aklın lâzım ve lâyıkı olan külli şey'i bilir ve yaşar.
AKLın ana sermâyesi ilim ve edebdir,
İLİMle BİLir ve EDEBle BULur.
AKIL, İlim ve edeble İlahî NAKLe ULAŞınca İRFANla OLUr ve ERKANı YAŞAR..
"Kûn!" la var olan AKIL;
ÇOKluk-HEPlik ve YOKluk-HİÇlik sınırları içinde yaratılıştan yüklenmiş olan ana programının gereğini gösterebilmesi için Ta'lim-Terbiye (öğretim-eğitim) görmesi şarttır.
Ki, Tevhid tercihini
MURADullah gereğince DUYsun ve EMRullah gereğince UYsun!
YOK-ÇOK-tan “TEK” e
SELL etsin!
HİÇ-HEP-ten “HAKK” a
SALL etsin!

İLiM Toprağı-Temeli,
EDeB Ateşi-
Enerjisi,
İrfan SU-yu-
Hayat bağı
Erkan Havası-
Nefesi kesilen İslam Âlemi,
Boşlukta baş-aşağı savrulan ve çırpınan zavallı bir kimse gibi haykırmakta ve hıçkırmakta ne acı ki!..

Bebeğinin bedenini besleyen ana-babanın, aklını beslememesinin sonucunun ne kadar acı olduğunu bebekler bile biliyor artık.
Kaldı ki en mükemmel öğretim ve eğitim sentezi sonucu bile iki uçtaki iki uçuruma ulaşacak ve şaşacaktır.
SONSUZ denilen çokluğun sınırı ki târifi, aklın varabildiğinin daha ötesi demektir
ASLa ulaşılmayan yer!.
Ve SIFIR denilen yokluğun sınırı ki, aklın kaçabildiğinin daha berisi
ASLa ulaşılmayan yer!.
Bu İkİ UÇ arasında ise Tek Şey, Tek Sayı ve Tek
"BİR"
Bu Tek "BİR"i ANlayan esmâ dilindeki "TEK-BİR" i de ANlar ve YAŞAr inşae ALLAH…

Külli VAHDET Sistemi…
"1" lerin cemâat cünbüşü…
2 diye bir sayı yoktur. 2 diye bir rakam vardır ki o ise iki adet "1" in bile olduğu kabın adıdır.
1000 denilen rakam bin adet "1" in toplu adıdır.
Aslında ise aynı yer, aynı zaman ve aynı hâlde mutlak benzer ve eş olan iki şey teorik olarak zâten mümkün değildir.
Kısacası kâinâtta her zerre kendi zâti i'tibariyle "1" dir…

KâinâtİnsanAkılNakilRasûlullahALLAH-U ZÜ'L-CELÂL alâkasını Arza çalıştığımız Muhammmedî Tasvvuf Kitabımızda ana değerler olarak ele alınan;
Şekil: Külli şey.
Akıl: İnsan.
Nakil: Sistem ile Sahibi, resimler ile Ressamı arasındaki iletişim hattı.
Vekil: Halk edilen ilk nokta ki hareketinden tüm hatlar ve maddeler, harekesinden hâller ve mânâlar ortaya çıkan ve aslı Nûrullah olan Nûr-u Muhammed ki âlemlerin rahmet kaynağı.
Asıl: Tüm mevcûdatı, mutlak varından (vücûdundan), nûrundan vareden; Uluhiyyet, Rübûbiyyet, Merhametiyyet (Rahmaniyyet ve Rahimiyyet) ve Mâlikiyyetle sistemin sahibi ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL. Anlatımının tamamlayıcılarından olmak üzere Esmâü'l-Hüsnâ zevkleri İnşâallah ve sâye-yi Rasûlullah ile ve bile arza çalışıldı…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ZâtSıfatEsmâEşyâ Şeceresinin ASLI ve Astarı;
ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL’in varından var ettiği NûRudur.

"ALLAH VAR idi..."
Söz bitti, nokta..
Yokluk vs. yoktu ki "ALLAH yoktan var etti." diyebilesin.
Doğru olan söz ise
"ALLAH, mevcudat yok iken Mutlak Kudretiyle NÛRundan var etti." dir.

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---“ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD(ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NURUDUR. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir.” (Nûr Sûresi, 24/35)

İnsanları “yoktan var etti” noktasına iten endişe, yaratıcıyı yaratılanlardan ayrı ve gayrı tutabilmek gayretkeşliği olmuştur.
Gerçekten de sonsuz sayı, özellik ve güzellikte resimler ile mutlak tek, eşsiz, zıtsız ve Zâtına mahsus olan RABB RESSAM’ı ne AYNıdır ne de GAYRıdır, sadece kendine mahsusluğu vardır.

El Basîr deriz, ALLAH celle celâluhu mutlak görücüdür ve görür.
Bakınız görmek sözünü kullandık, ancak bu kelimeyi kullanmaya mecburuz anlatabilmek için AKLa.
Kedi de görür, bebek de görür, câhilde görür, kâmilde görür fakat çok farklı hallerdedir görüşleri.

Bu gün bilgisayar çağında akılların ilmî ve teknik seviyesi cidden çok yüksektir.
Tüm resimlerin bir tek ve eşsiz olan Ressamını
BİLen, BULan, ANlayan ve YAŞAyan Akl-ı Selim, bazı resimlerin de ressam olabileceğini söyleyebilen akla sadece ve sadece AHMAK diyecektir ve gülecektir.

ŞekilAkılVekil Nakil–Asıl Tekemmülüne tenezzül etmeyip geri dönen akıllar Şekil Şehri olan kâinâtta nice Şeklî Tanrılar yaratıp kendisini onların yarattığına inanmış ve kendisinin bu âleme geliş sebeb ve sonucuna aklen ihanet ve yazık etmiştir!.
Elbette akl-ı selim için külli şey'in varoluşunda
AsılNakilVekilAkılŞekil vardır ve bu, 4 lü sistemimizdeki ZâtSıfatEsmâEşyâ Tezâhürüdür.
Ve bizler şu anda Eşyâ
(şeyler, külli şey) Âlemi'nde yaşamaktayız.

Ben şu ANda, yeryüzünde ve 60 yıldan fazladır yaşamaktayım.
Bedenî şeklim de mevcûd ve göz önündeyim...
Doğmadan önce de var idim ancak babamda esmâ (duyulan, gizli) idim.
101 yıl önce de var idim ve o zaman da dedemde esmâ idim...
Tüm insanlık Âdem Aleyhisselâm'ın ZAHRında-Zâhir Zuhurat Tohumunda CEM' idik...
Kaza, Kader, İrade ve Dilemesiyle mevcûdatını yaratan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in Tevhid Tarlası'nda Sünnetullah (tavır, tarz ve stili) içinde tohumdan tohuma hayat hikâyesi ve sonsuz esmâ zuhûratı türküsü...
Samimî sufîlerin sırr-ı sıfırı, anlayışlı âriflerin arzı ve azîz âşıkların ahı...
Tüm insanların sınırlı-sorumlu akıl ve imkânla imtihanı...
Şehâdet Şehrimizin ŞE'EN Şenliği..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »


وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Resim---“Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne) : Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin" dedi.” (Bakara 2/31)

Âdem Aleyhis selâm'a İlâhî Program gereği sınırlı, sorumlu ve kulluk imtihanı için verilen akıl nimetine öğretilen esmâ elifi.
Şekle ve Akla yüklenen tecellî tohumları.
Hayy zinciri zevkleri.

EşyâOlayZamanZann oluşumu.
Cihânda canlar cengi.
İlk şey, akıl açısından hiç bir şey değildir.
Ne zaman ki zıttı halkedildi işte o zaman seyret gümbürtüyü.
İnsan aklında, iki
şey'in münâsebetinden olay, iki olayın münâsebetinden zaman ve iki zamanın münâsebetinden aklın anlayabildiği zann doğar ki kulluk imtihanının esası da budur.
Bu zann batağından kurtuluş için aklın imdadına
İlâhî Nakil can simidi gibi yetişir, Muhammedî Şuûr'la uyanır, ayıkır, dirilir, kulluk imtihanını yaşar, ölümü tadar ve asla ölmez olan şehid ve de şâhidlerden olur.
Yoksa, sığır gibi yer, içer, tepinir ve sonunda akıl tasına toprak dolar da :
"ölü, ölmüş!" derler.
İlâhî İsimlerin
(esmâ) tecellî mazharı (zuhûr, ortaya çıkış yeri) akıldır.
Akıl, İlâhî nakille elektirik hattının iki teli gibi ile-bile olursa "can" a ceryan olan Nûr-u Muhammed gelir.
Nûrullah'tan tenezzül Nûr-u Muhammed'e sıla
(salâvât) eden akıl artık ham değil kâmil ve akl-ı selim ve de salim olarak İlmullah'a gayret ederse (öğretim) ve Edeb-i Rasûlullah'a ulaşırsa (eğitim) "Asl" ı hakkında şüphesiz şehâdet şerefini yaşar ve yaşatmaya hasbî ve habibî bir hizmetçi olur.
"Ben"likten "BİZ" liğe ve "bile"liğe rücû'-ürûc mir'acını birlikte bayram eder.


Şekil denilen, senin kalıbın, heykelin, görülen mevcûd hâlin ve kısacası eşyâdır.

Akıl denilen, senin (nefsinin) ana vasfın olup o yoksa; sen yoksun (kulluk imtihanı teklifi), yaratılanlar ve yaratan senin için yok hükmünde olur ki onun için Esmâullah'ın tecellî tezgâhı aslında insanoğlunun akl-ı selimidir diye arzediyoruz.

Vekil denilen, tüm mecûdatın var oluş ve rahmet mazharı, masdarı ve menbağı olan, "Rahmetenli'l-âlemîn" buyurulan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dir ve de sıfattır.

Nakil denilen, Kur'ân-ı Kerîm ve sahih Hadis-i Şerîfler olup esmâ câmi'asıdır.

Elbette bazı akl-ı evvel gayretkeşler Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için sıfattır dememizi anlayamaz da itiraz ederler.
Zirâ onların rızası sadece kendi alışkanlıklarına ve anlayışsız akıllarınadır.

Muhammed Aleyhisselâm; ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in kulu (Abdullah-Abdühu), olarak bizler gibi Emrullahı yerine getirmekle yükümlü bir esmâ mazharıdır.
ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in Resûlü
(Rasûlullah-Resûlühu) olarak ise sıfat olan Kelâmullah'ın tek tecellî tezgâhı ve esmânın mazhar masdarıdır.
Asıl denilen ise
ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL dir.

Âcizâne, canımızı dişimize takarak, gece gündüz, ciddiyyet, samimiyyet ve hasbî-habibî gayretle bilebildiğimiz ve bulabildiğimiz her ilmi ve edebi, livechillah arzediş çabamızın sebebi; asırlardır içteki ve dıştaki şeytanlaşmış insanların kasden harab edip hozan bıraktıkları Anadolu Tevhid Tarlamıza soysuz, sapık, haksız ve hayırsız tohumlarını dökmelerine ve ekmelerine fırsat vermemek, bu şuûrsuz, insafsız ve zâlim ihanete dur diyecek, batıla ve hayale değil de hakka ve hakikate inanan genç, inançlı, iletken, üretken ve dinamik Muhammedî tohumlarımızın kökten yeşermesi ebedî yaşamasına HAK adına Hasbî Hizmettir.
Her hususu açıkça konuşup anlaşarak Muhammedî Mecra'da yeniden buluşacağımız gençlerimizi, göz göre göre sinsi, haksız ve hayırsız haçlı zihniyyetinin ve vurdum duymaz bizimkilerin benlik kavga ve yarışlarına kurban edemeyiz.
Haram–helâl demeden bu dünyayı yutmaya çalışırken yaşlanmış, eh biraz da dindâr geçinmiş, şucu ya da bucu olmuş ve asla çoluk-çocuğu ile Ahdullah'ta ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de buluşup bilişmeye tenezzül etmemiş, kopuk ve ahmakça bir ömrün son ucunda kendi cennet–cehennem derdinde olanlarımızın kurşun dökülü değilse kulakları çınlasın...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Azîz kardeşlerim,
Bu kâinât (külli şey), ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in sonsuz isimlerinin (Esmâü'l-Hüsnâ) tecellî tezgâhıdır.
Her zerrede sonsuz esmâ zuhur etmektedir.
Kur'ânî ismiyle Şe'nullah, tıpkı nabız atışı gibi devam edip gitmektedir.
Esmâü'l-Hüsnâ anlayış zevki elbette zeki
(temiz, pâk, anlayışlı) insanlar içindir.
Özeldir, güzeldir ve de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in rıza ravzasından kalblerimize sızan habibî hazzlardır.

ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in inâyetiyle, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sâyesinde gönüllerimizdeki Muhammedî gayret, muhabbet, merhamet ve habibî-hasbî şevkiyle Kur'ân-ı Kerîm ve iki Hadis-i Şerîf'de buyurulan 140 adet Esmâü'l-Hüsnâ'nın kelime yapısı ve mânâ yakınlığı yönünden masdarları
(çıkış kökleri), kökle ilgileri, ayni kökten türeyen isimlerin mânâlarını iyice anlamamızı sağlayan fiil, isim ve harf hazinelerini ve de zikredip, fikredip, şükredip de yaşayınca coşan gönül zevklerimizi arzedelim.
Çalışma ve çabalarımızın amacı bilgi gösterisi, alımı-satımı ve kitab yazmış olmak asla değildir.
Açık ve tek gayemiz gençlerimize hasbî hizmettir.
Davamız, iddiamız ve davetimiz olmayıp yalnızca dua ehliyiz.
Kısıtlı da olsa elimizden geleni İnşâallah yapacağız.
Arabça harflerin karşılığının Türkiyemizde kullanılmakta olan Lâtince harflerle karşılanılamamasından dolayı anlatım ve anlayış zorluğu olmaktadır.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ESMÂÜ'L-HÜSNÂ :

İsmin çoğulu esmâ, güzelin güzeli hüsnâ…
Nasslarda
ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilen isimler…
Kur'ân-ı Kerîm ve Hadis-i Şerîf'lerde buyurulan ve bildirilen sayısız isimler zincirinden bazıları…

Zât–sıfat–esmâ–eşyâ anlayışımızda mânâ anahtarlarımız...
ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'imiz hakkında; aşkınlık, iyilik, güzellik, sevgi, övgü, saygı, haşyet ve hayranlık ifâdelerimiz…
Her hususta bilgi hazinelerimiz…

Zikir, fikir, şükür ve sabır pınarlarımız…
İlim, irade, idrak ve iştirak ışıklarımız…
Resimlerin Ressamına, eserlerin Ustasına ve kulların RABB'larına sıla yolları…
Aklın Nakille buluşmasından doğan Nûr-u Muhammed'in aslı ve kaynağı olan Nûrullah'a ulaşım umutlarımız…
Dua deryalarından gönüllerimize yağan rahmet damlalarımız…
Âdem Aleyhisselâm atamıza ve dolayısıyla her insana yaratılıştan Fıtrî ve İlâhî program gereği yüklenen ilim-bilim bileliğimiz ve
"BİZ" liğimizin ilmî ve edebî izleri…
Tevhidullah'ı temâşa ve tefekkür tepelerimiz…
Yaratanı ve yaratılanı anlayışta niyâzlarımız için naz nirengi röperlerimiz…
Şeenullah'taki şey'lerin
(eşyâ) mutlak şâhidleri…
Nefsimizin ruhî yükseliş, rücû' ve ürûc yolları…
Tebâreke
(mutlak bereket kaynağı) tencerelerimiz…
Tesbih testilerimiz…
Zikir ve dua duyuşlarımız…
İlticâ iletişim araçlarımız…
AKILlarımızın İlâhî Aşkı
DUYum ve UYum uzayları…

Kur'ân-ı Kerîm'de Esmâü'l-Hüsnâ 4 âyette geçmektedir:

وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Resim---“Ve lillâhil esmâul husnâ fed’uhu bihâ ve zerûllezîne yulhıdûne fî esmâih(esmâihî), se yuczevne mâ kânû ya’melûn(ya’melûne) : İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde 'aykırılığa (ve inkâra) sapanları' bırakın. Yapmakta oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır.” (A'raf Sûresi, 7/180)

قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
Resim---“Kulid’ullâhe evid’ur rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ(sebîlen) : De ki: "Allah, diye çağırın, 'Rahman' diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur." Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında (orta) bir yol benimse.” (İsrâ Sûresi, 17/110)

اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى
Resim---“Allâhu lâ ilâhe illâ huve, lehul esmâul husnâ : Allah; O'ndan başka ilah yoktur. En güzel isimler O'nundur.” (Tâhâ Sûresi, 20/8)

هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Resim---“Huvallâhul hâlikul bâriûl musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu) : O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.” (Haşr Sûresi, 59/24)

ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in sıfat ve isimleri, O'nun Zâtına nisbet edilen mânâ ve kavramlardır.
Bu kavramlar isim, fiil veya zarf olabileceği gibi izâfet veya başka türlü oluşmuş terkib hâlinde de bulunabilir.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAU’L- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimResim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Allah'ın İsm'i Azam'ı şu iki ayettedir:
1- İlahınız, tek olan ilahdır, ondan başka ilah yoktur, O Rahman ve Rahim'dir." (Bakara 163).
2- Al-i İmran süresinin baş kısmı: Elif-Lam-Mim. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur, O Hayy ve Kayyumdur" (Al-i İmran 1-3).
(Esma Bintu Yezid radiyallahu anha’dan; Ebu Davud, Salat 358, (1496); Tirmizi, Da'avat 65, (3472)

ResimResim---Bir adam şöyle dua etmiştir: "Ey Allah'ım , hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur. Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyumsun (kainatı ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum!" (Bu duayı işiten) Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sordu: "Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz?" "Allah ve Resulü daha iyi bilir?" "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim ki, o Allah'a, İsm-i Azam'ı ile dua etti. O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir."
(Enes radiyallahu anhu’dan; Tirmizi, Da'avat 109 (3538); Ebu Davud, Salat 368, (1495); Nesai, Sehv 57, (3, 52)

ResimResim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir adamın: "Ey Allah'ım, bir ve samed olan, doğurmayan ve doğurulmayan, eşi ve benzeri de olmayan Allah adıyla senden istiyorum. Günahlarımı mağfiret et, sen Gafursun, Rahimsin!" dediğini işitmişti, hemen şunu söyledi: "O mağfiret edildi. O mağfiret edildi. O mağfiret edildi!"
(Mihcen İbnu'l-Edra radiyallahu anha’dan; Ebu Davud, Salat 184, (985); Nesai, Sehv 57, (3, 52)

ResimResim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir adamın şöyle söylediğini işitti: "Allah'ım, şehadet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah'sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur." Bunun üzerine Efendimiz (sav) buyurdular: "Nefsimi kudret elinnde tutan Zat'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan İsm-i Azamı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Azamla dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir."
(Büreyde radiyallahu anha’dan; Tirmizi, Da'avat 65, (3471); Ebu Davud, Salat 358, (1493)

Arapça'da "isim" kelimesinin çoğulu olan "esmâ" ile "güzel, en güzel" anlamındaki "hüsnâ" kelimelerinden oluşan "esmâu'l hüsnâ" terimi ise,
Kur'ân-ı Kerîm ve Hadis-i Şerîflerde ü Teâlâ'ya nisbet edilen Sıfat ve İsimleri ifâde eder.
ALLAH celle celâluhu’yu ANmak, unutmamak ve unutursam tekrâr hatırlamak OL-AN ZİKRimiz için umut kapılarımızdır…


وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Resim---“Ve lillâhil esmâul husnâ fed’uhu bihâ ve zerûllezîne yulhıdûne fî esmâih(esmâihî), se yuczevne mâ kânû ya’melûn(ya’melûne) : Esmâü’l-hüsna, en güzel isimler Allah’ındır. O’na, o güzel isimlerle zikir ve dua edin, O’nun isimlerine, dil uzatan Allahsızları, mülhidleri terkedin. Onlar işlemekte oldukları amellerin cezasına çarptırılacaklar.” (A'râf Sûresi, 7/180)


اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Resim---“Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne) : (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût Sûresi, 29/45)


الَّذِينَ آمَنُواْ وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكْرِ اللّهِ أَلاَ بِذِكْرِ اللّهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ
Resim---“Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu) : Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.” (Ra'd Sûresi, 13/28)

ResimResim---Aişe radyallahu anha : " ALLAH ım! Esmâü'l-Hüsnândan bizim bildiğimiz bütün isimlerinle Sana münâcât ederim. Her vechiyle büyüklerin büyüğü olan isminle (ism-i azam) Senden isterim. Her kim Sana bu isimlerinle dua ederse icâbet edersin." diye dua ettim de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "İsabet ettin! İsabet ettin! İsabet ettin!" buyurarak beni tasdik etti" demiştir.
(Aynî).
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

140 ESMÂU’l-HUSNÂ'nın KUR'ÂN-ı KERİM KAYNAKLI MÂNÂLARI

Resim

1- ALLAH celle celâlihu

Resim

O ALLAH ki O'ndan başka El İLÂH yoktur

Resim

ALLAH


ALLAH
LİLLAH
LEHU..
HUUU!..
Celle Celâluhu…


Resim

ZEVK
4285

SeBeB “SeBBeHa” sı DeVR-ÂN, BeDeN-lerin HâSLı ALLAH celle celâluhu
SoN-UÇ MüNTeHası SeYR-ÂN, NeFiS-lerin FaSLı ALLAH celle celâluhu
cÂN cÂNÂN CeM’inde CeVL-ÂN, HâL-i HaZıR HuZuR HaYR-ÂN
NûR-u MîM-in M a Z H a R-ında, “OL-AN” ların ASLı ALLAH celle celâluhu…


26.12.10 01:29
ResimResimResimnrm.alâim-i semâ…


HâSL: Peydâ oluş. Husûle geliş. Çıkış, meydana geliş.
MüNTeHa: Son, en son derece, en son yer, nihâyet. Son uç.
FaSL: Hak söz. Hak ile bâtılın arasını fark ve temyiz ile olan hüküm ve kazâ.
ASL: Temel, esas, kök. Bidâyet. Mebde', dip, hakîkat. Hâlis, sâfi.
M a Z H a R: Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer. Oratya çıktığı yer.
SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. Akl-ı Silm bilir ki ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “Kun feyekun” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım.


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim--- “Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih eder.”
(Cuma 62/1)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

140 ESMÂU’l-HUSNÂ'nın KUR'ÂN-ı KERİM KAYNAKLI MÂNÂLARI

Resim

1- ALLAH celle celâlihu

Resim

O ALLAH ki O'ndan başka El İLÂH yoktur

Resim

ALLAH


ALLAH
LİLLAH
LEHU..
HUUU!..
Celle Celâluhu…


Resim

ZEVK
4285

SeBeB “SeBBeHa” sı DeVR-ÂN, BeDeN-lerin HâSLı ALLAH celle celâluhu
SoN-UÇ MüNTeHası SeYR-ÂN, NeFiS-lerin FaSLı ALLAH celle celâluhu
cÂN cÂNÂN CeM’inde CeVL-ÂN, HâL-i HaZıR HuZuR HaYR-ÂN
NûR-u MîM-in M a Z H a R-ında, “OL-AN” ların ASLı ALLAH celle celâluhu…


26.12.10 01:29
ResimResimResimnrm.alâim-i semâ…


HâSL: Peydâ oluş. Husûle geliş. Çıkış, meydana geliş.
MüNTeHa: Son, en son derece, en son yer, nihâyet. Son uç.
FaSL: Hak söz. Hak ile bâtılın arasını fark ve temyiz ile olan hüküm ve kazâ.
ASL: Temel, esas, kök. Bidâyet. Mebde', dip, hakîkat. Hâlis, sâfi.
M a Z H a R: Bir şeyin göründüğü, izhar olunduğu yer. Oratya çıktığı yer.
SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. Akl-ı Silm bilir ki ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “Kun feyekun” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım.


يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim--- “Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih eder.”
(Cuma 62/1)


Kendisine verilen sınırlı, sorumlu, izâfi ve geçici nimetlerlerle (cüz'i akıl, cüz'i irade vd.) kulluk imtihanını nefes nefes yaşayan insanoğlunun AKLı;
Nakle (Kur'ân-ı Kerîm ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sahih hadîsleri) ulaşırsa Muradullah ve Emrullah gereği Sırat-ı Müstakîm üzere HAKK’a inanır, hayrı yaşar ve Ülûhiyyet Şâhidi olursa İlâhî lûtfa kavuşur.
Aklı, ham (öğretimsiz ve eğitimsiz) kalır da Akl-ı Selim olmazsa şahsî, dünyevî, geçici ve yanıltıcı bir yol bulur, batıla inanır ve şerri yaşarsa açık ya da gizli müşrik olup İlâhî lânete uğrar.

أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا
Resim---E raeyte menittehaze ilâhehu hevâh(hevâhu), e fe ente tekûnu aleyhi vekîlâ(vekîlen) :Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?
(Furkân 25/43)

Kulluk imtihanının; her yer, her zaman ve hâlinde mutlak lütûf ve mutlak lânet etme hakkına sahib olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL…

Resim

ALLAH celle celâluhu İsm-i Şerîfi, İsm-i Zât, İsm-i Hass'tır. Lafzullahtır.
Sadece ALLAH celle celâluhu'ya aittir.
Harf-i Târifsiz tek esmadır ve târifi de yoktur ve tüm târifleri yutar.
Varlığı zorunlu, lâzım ve hamde lâyık olan Zât-ı Hakk'ın özel esmâlarının tümünü kapsayan ZÂT ismidir.
Tüm Sıfatları ve Esmâü'l-Hüsnâ'yı cem’ eden bohçadır.
Tercüme edilemez. Tefsir edilebilir.
Kur'ân-ı Kerimde 2697 defa geçmektedir.Allah lafzı Kur'ân'da ilk kez iniş sırasına göre beşinci sûre olan Fatiha süresinde zikredilmiştir.

ALLAH-LİLLAH-LEHU-HU...
Bütün sıfat-ı kemâliyeyi cem' eder.
ALLAH celle celâluhu, Kur’ân harfleriyle “Elif-Lâm-Lâm ve He” den teşekkül eder:
Zevk ediyoruz ve asla hükmetmiyoruz.
“Böyledir” demiyoruz da “böyle görüyoruz!” diyoruz:

1-) Dört harfin tümü beraber ALLAH celle celâluhu’dur.
“ALLAH” celle celâluhu lâfzının gerçek târifi hiç yapılamadı ve yapılamayacaktır da.
Çünkü “ALLAH”celle celâluhu İsm-i Şerîf kelimesi tüm Sıfatullah ve Esmâ-ü’l-Hüsnâyı içinde toplayan câmi’dir.
Bohça gibi ve kapsayıcıdır.
ULUHİYYET ismi olup gerçek ilmi Zâtına mahsus ve bildirdiği kadar bilinebilmektedir.
Herkes kendi oturduğu yer ve yönden gördüğünü söylese de aynı yer ve yönde sen otursan çok başka şeyler görüp söyleyebilirsin.
Onun için Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH celle celâluhu’a ulaşan yollar, nefeslerin sayısınca çoktur.”
Anlamına hadis-i şerîfini okumuştum ama mesnedini şu anda bilemiyorum.


Hakk Âşıkçada Harflerin dilidir TEVHİD.. Tevhid temelinde esas olan ki, ilki tüm harflerin ANAsı olan ELİF harfidir .. Uluhiyyet Tecellîsi olarak baş taraftan hiçbir harfle asla birleşmez sondan ise Küllî Harfle birleşir ses verir..
ELİF’in “e”si GÖBEKten DUDAĞa değmeden dosdoğru çıkan ANA nefes ve tek SEStir.. herkesi dillendirir ve de güllendirir.. Nefes-i RahmÂNî.. RahîmiYyet HaVvasını ve diğer harflerini doğurtur..

KûN (Başta dâimâ TEKtir ELİF.. ALLAH..) -> feye KûN (Sondatüm Harfleri doğruru ve EKLenir.. NÛRuLLah)

ZÂT -> Sıfat (Meleküt-Bâtında) -> Esmâ -> EŞyâ (Mülk-Zâhirde)..

Meleküt-Bâtında:

فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
“Fe subhânellezî bi yedihî melekûtu kulli şey’in ve ileyhi turceûn (turceûne).: Her şeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir. Siz O'na döndürüleceksiniz.” (YâSîn 36/83)

Melekût: Tam bir hâkimiyyetle, Saltanat-ı İlâhiyyenin müessiriyyet ve idâresinin esrarı. Her şeyin kendi mertebesinde, o mertebeye münâsib ruhu, canı, hakikatı. Bir şeyin iç yüzü, iç ciheti. * Hükümdarlık. Saltanat. * Ruhlar âlemi. (Bak: Arş)(İnsan mülk ciheti ile kalbe zarf olur, melekut cihetiyle de mazruf olur. M.N.)

Mülk-Zâhirde:

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
“Yevme hum bârizûn (bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li meni’l- mulku’l- yevm (yevme), lillâhi’l- vâhidi’l- kahhâr (kahhâri).: O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır." (Mü’min 40/16)


Mülk:
Mal. Yer. Bina. * Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu. * İzzet, azamet, şevket. * Bir şeyin dış yüzü. * İnsanın sahip ve malik olduğu şey. * Akıl sahiplerini tasarruf etmek. * Mâlik olmak..


KûN (Emr) -> feye KûN (OLuş)..:

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Resim---“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn: Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.” (YâSîn 36/82)

وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ
“Ve mâ EMRunâ illâ VÂHIDetun ke lemhın bi’l- basar (basari).: Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca “bir keredir.” (Kamer 54/50)

ke lemhin: bir anlık gibi.
bi el basari: göz ile bakış..


ŞERÎAT-ı Rasûlullah da yâni Şerîatullah’da ALLAH celle celâluhu ismi şerîfi esastır ve âyettir.
Âyette; Elif, Elif ve Be, Be dir.
Yorum ve hikmet değil âyet esastır.
Bu ise sonsuz insan için ana ve yeterli şart olan şerîat kuralları için çok mükemmel bir yoldur ki sırât-ı müstakîmdir.

2-) Elifi kaldırırsak “LİLLAHi” (lâm-lâm-he) kalır.
Ki bu “Herşey ALLAH için” anlamındadır.
Emânet ve İmânın esası olan şerîatten sonra halisen muhlisen ALLAH Teâlâ için soyut-somut fiil işlemek erdemi olan Tarikat (yollar) bölümüne geçilmiş demektir.
Elbette anlatma zorluğu var...
Vites değiştirir gibi 1. vitesden 2. vitese geçmek gibi değil de: Delikanlı Mehmet’den aklı başında olgun Mehmet’e geçiş gibi düşünmeliyiz.
Zâten şerîat diğerlerini kapsayan “Kab” hükmünde olup, ağacın dış kabuğu gibidir ve mutlaka şarttır.

3-) Bir “Lâm”daha kaldırırsak “Lehû” kalır.
Ki “O’na ait,O’nun” demektir. Bu ise MÂRİFETtir...
Herşey ve herkes O’nun mülkü ve malıdır. Mahlûkatın Meliki (Sahibi) ve Mâliki (yöneticisi); Mâliki yevmi’ddin veyâ meliki yevmi’ddin dir... ^
İki okuyuş da caizdir. “Lehû” sırrını anlayan Âriftir.

4-) Son “Lâm”ı da kaldırırsak: “Hû-Hüve-O” kalır.
Ki Hakku’l-HAKK’tır.
Biliyorsun günü gelince bu âlemde mahlûkat olup da muhatab olacak bir nefs kalmayınca EL KAHHAR (Kahredici, gücü ile helâk edici, yok edici) olan ALLAHU ZÜ’l-CELÂL:

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulkul yevm(yevme), lillâhil vâhidil kahhâr(kahhâri) :O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır."
(Mü’min 40/16)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ALLAH kıyâmet günü arzı (yer tabakalarını) Kudret eline alır (kabzeder) semâyı (gök tabakalarını) da sağ eline (içine) dürüp büker, sonra (mahşer ehline) MELİK BENİM (Kâinâtın Mâlikiyim) ! Nerede yeryüzünün melikleri (kralları?)” buyurmuştur.
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Mukaddime, 192; Buhârî, Zümer Sûresi tefsiri; Müslim, Sıfatü’l-Kıyâme babı)


LAFZULLAH ALLAH celle celâlihu ismi ile DUÂ ve ZİKİR:

“Allahümme" ile başlayan Hadis dualarımız çokçadır.
Kur'ân-ı Kerimde de 5 kez“Allahümme" ile başlayan-duaylaa başlayan âyetler vardır:
Âl-i İmrân 3/26, Mâide 5/114, Enfâl 8/32, Yûnus 10/10, Zümer 39/46.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Resim
“ Yeryüzünde Allah Allah denildikçe kıyamet kopmaz.” buyurmuştur.
(Müslim, İman;234, Tirmizi, Fiten; 35)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Resim
“Yeryüzünde Lâ ilâhe illallah denildikçe kıyamet kopmaz.” buyurmuştur.
(Hakim el-Müstedrek 8590.)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sıkıntılı olduğu durumlarda Allah ismi ile şöyle dua ederdi : Resim
(Ebû Davud, 1525)

Hz. Ali’den rivayet edilen, unutma anında okunması gereken duada Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah adı ile başlayarak şöyle dua ediyor: “Ey Allah! Ey Rahmân! Celâlin ve Cemâlinin Nuru hakkı için senden kitabını bana öğrettiğin gibi hafızamda tutmamı ve razı olduğun şekilde okumamı nasip etmeni istiyorum. Ey Allah! Ey Rahmân! Senden kitabınla gözlerimi aydınlatmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimden üzüntüyü gidermeni, göğsümü ferahlandırmanı ve bedenimi yıkamanı diliyorum. Zira hakkı bulmakta ancak Sen yardımcı olursun, onu bana ancak Sen verirsin. Güç, kuvvet ve hareket ancak Allah iledir!.”
(Tirmizî, c. 6, Hadis No: 3803)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün mescide girmişti.
Namazını bitirmek üzere iken teşehhüdde selâmdan önce şöyle dua eden bir adam gördü:
Resim
“Allahım! Ey Allah! Sen birsin, teksin, Samed olan, doğurmayan, doğurulmayan Sensin. Hiçbir eşi ve benzeri olmayansın. Senden günahlarımı bağışlamanı istiyorum. şüphesiz ki Sen çok bağışlayan ve çok acıyansın.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bu adam üç kere bağışlandı!” buyurdu.
(Ebû Davud, Salat: 358; İbn Mâce, Dua: 9 Nesai 1284.)
[/b]
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’İN VARLIĞI


Aklı olan ve insan sûretinde herkese bir toplu iğne gösterip de: “bu iğnenin bir ustası var mıdır?” diye sorsan:
“Kesinlikle, vardır” diyecektir.
Bu muhteşem sistemin ustasının, sahibinin ve var edip yaratanının olup olmadığını düşünmek bile gereksiz.
Gereksiz ama İnkâr ve İkrâr yâni Tevhid veya Şirk (ortak) koşmak; “ALLAH Teâlâ’nın gerçekten Vâcibu’l- Vücûd VAR oluşu” üzerine binâ edilmiştir.
Dinin temeli de budur. Bu öylesine önemli ki…
Var gözüken Mevcudatın ve bunu Anladığı için imtihan edilen Aklı olan KULun; bu Âleme geliş, yaşayış, dönüş ve Hesabında tek ANA SORU: “ALLAH celle celâluhu dan başka İLÂH var mıymış?”
Tüm ibadetler bu SON-UÇ a götürmek içindir.
Bu Dünya İmkanıyla İmtihanda, ilk TEVHİD kavşağında ters yöne sapan ebedîyyen sapıp gider, SALLsız kalır DALLun olur.
Aynı noktadan çıkan açı kolları gibi gittikçe sapar, saptıkça da beter olur.
Onun için Kur’ân-ı Kerîm’in, ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’in Varlığı ve Birliği hususundaki öngörüsü, aklına nankörlük etmeyen akl-ı selim sahibi kimseyedir.
Bunu reddedeni, karşı gelmiş âsî kabul edip, dünyada ve âhirette rezil rüsvay edip azab göstermek ile tehdid eder.
Yüzlerce âyet-i celîlelerde varlık ve birlik delillerinin, gözü olana gösterip, hala direnenlere hayretle sorular sorar ve sonra hükmeder...
Eski deyimle (Isbât-ı vücûd) gözle görülüp görülmeyeceği yakın oluşu, arşı istivâ edişi v.s. konuları o kadar uzun yıllar tartaşılmış ve fırkaların savaşı hâlâ sürüp gidiyor...

İnsanın bu muazzam imkanlarla donatılması, sınırsız nimetlere gark edilmesi, Elest Meclisindeki imtihan ahdi için olduğu, açık birşeydir inanan ve aklı olan için.
Aslında düşünmekten kaçmayan dürüst bir kişi nereye giderse gitsin tüm yolların Sistemin Sahibine çıktığını görecektir.

“Aklım başımda, insanım ve ALLAH celle celâluhu yoktur!” diyen kişiye:
“Peki bu sistemin ilk halk edilişini gerçekleştiren kimdir?” diye sorduğumuzda bilinen cevâbları sıralayacaktır.
Biz de diyeceğiz ki:
Helyumun, 2 hidrojene parçalandığını bilmeyen kimyacı yoktur. Kısacası oksijen 16 hidrojene sonuç ve teorik olarak dönüşürse ve hidrojenler topluluğundan (atomlar) başka bir şey kalmayınca; hidrojenlerden birisine sorsak ki: “Seni kim yarattı?”
“Beni, bir başka hidrojen” dese, ona sorsak ve zincirleme giderken insan imkanlarının (akıl, fikir, isti’dâd, kabiliyet v.s.) iflas ettiği noktadaki hidrojen, yaratabildiği için hidrojen değil EL HÂLİK celle celâluhu’dur.
Muhatabımız: “Bu sistemi enerji halk etti!” de diyebiliyor.
“Peki ama bu nasıl enerji ki yaratabiliyor?
Halbuki insanoğlunun bildiği hiçbir enerji ilk halkedişi bırak, kendi hünerini göstermeye bile bir insana muhtaç...
Değişen sadece lâfızlar, isimler ve kelimeler olup hepsinin içinde de:
“Bu sisteminin Rabbü’l-âlemin’i ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’dir.” doludur. Görüldüğü gibi “ALLAH yoktur” demekle iş bitmiyor!
“ALLAH Teâlâ VARdır ve BİRdir!” ile inanç işi tamamlanıyor da amel işi başlıyor...

Üç boyut içinde yaşarken dördüncü boyut olan, aklıyla Kur’ân-ı Kerîm’i okumaya başlayan insan;
Aklın, nakille tevhidinde de her soruna cevâb, her derdine devâ bulacaktır ki bu boyutların kendisi için sınırlı ve sorumlu olduğunu anlatmıştık:


هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim---Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın(bâtınu), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun): O evveldir ve âhirdir ve zâhirdir ve bâtındır. O, her şeyi bilendir.”
(Haşr 57/3)

Geçmişe yürüyen akıl ve düşünce, öncesi kendisi olan EL EVVEL celle celâluhu;
Geleceğe yürüdüğünde sonun sonu kendisi olan EL ÂHİR celle celâluhu,
Şimdi zâhirde olanlara bakıp da: “Bunlar neyin nesidir? Nerden gelip nereye gidiyorlar? Nedir? Kimdir? v.s.” dediği anda EZ ZÂHİR celle celâluhu.
“Bu işin içinde ne var emrin-muradın ne ki? v.s” ise EL BÂTIN celle celâluhu ile yollar kesilip, Abd ve RABB celle celâluhu sistemine buyur edilmektedir insanoğlu...

AKL-ı SiLM bilir ki; ŞeÂNuLLAHta her ÂN Yeniden EMR de ->Yaratmak da O’na aittir:

إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
“İnne rabbekumullâhullezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alâ’l- arşı, yugşî’l- leylen nehâre yatlubuhu hasîsen ve’ş- şemse ve’l- kamere ve’n- nucûme musahharâtin bi emrihi, e lâ lehu’l- halku ve’l- emr (emru), tebârakallâhu rabbulâlemîn (âlemîne).: Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.” (A’râf 7/54)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’İN BİRLİĞİ


Rabbü’l-âlemin celle celâluhu’nun halk ettiği tüm varlık; insanın, tanınan imkan (akıl, cüz’i irade, isti’dâd, kabiliyet, yetenek, kader v.s.) ile tevhid imtihanı içindir.
ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’in kâinâtta muhatabı ve yüce sıfatlarının mazharı insanoğludur.
Arz ettik, âyeti celîleyi ki ER RABB celle celâluhu ve Abd...
“Tek ve eşsiz Rabbü’l-âlemin celle celâluhu’dan başka RABB yoktur.” Rûbûbiyyet tevhididir. Bildirilen budur.
ilâhe illâ Allah” Ulûhiyyet tevhididir. Emredilen budur.
Şiddetle yasaklanan ise yüzlerce âyet-i celîle ile şirk (ortak koşmak)’tir.
Çünkü şirk yalandır ve iftiradır.
Çünkü şirk, Emânete nankörlük, ni’mete zulümdür. Bu yasaklanmıştır.
Halbuki bir çocuğa anlatırcasına nice misâl ve dualarla emânete sadakat ve nimete adâlet emredilmektedir...
Kim ne yaparsa kendisine yapar...
Küfür ve şirk ehli kendi nefsine zulmetmektedirler:

فَعَقَرُواْ النَّاقَةَ وَعَتَوْاْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُواْ يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
Resim---Fe akarûn nâkate ve atev an emri rabbihim ve kâlû yâ sâlihu'tinâ bimâ teidunâ in kunte minel murselîn(murselîne) : Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih'e de şöyle) dediler: "Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen, vaadettiğin şeyi getir, bakalım."
(A’râf 7/77)

أَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ إِبْرَاهِيمَ وِأَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِ أَتَتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانَ اللّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Resim---E lem ye’tihim nebeullezîne min kablihim kavmi nuhin ve âdn ve semûde ve kavmi ibrâhîme ve ashâbi medyene vel mu’tefikât(mu’tefikâti), etethum rusuluhum bil beyyinat(beyyinati), fe mâ kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne) : Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberi onlara apaçık mucizeler getirmişti. Demek ki, Allah onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler.”
(Tevbe 9/70)

İnsanlık şahsiyetini, haysiyetini, şerefini ve onurunu TEKlik olan TEVHİDsizlik-İKİlikte kalış ŞEYTÂNlığına peşkeş çekmek kişinin kendi tercihi, hüsranı ve nefsine ebedî zulmüdür.
Bunun lâmı cimi yoktur...

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
Resim---Kul huvallâhu ehad(ehadun) : De ki O Allah bir tektir.”
(İhlâs 112/1)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---Allâhus samed(samedu) : Allah, Samed'dir (her şey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır).
(İhlâs 112/2)

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
Resim---Lem yelid ve lem yûled: O, doğurmamış ve doğmamıştır.”
(İhlâs 112/3)

وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
Resim---Ve lem yekun lehu kufuven ehad(ehadun) : Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir.”
(İhlâs 112/4)

EL AHAD celle celâluhu: Bilinemezlik ve akılla anlaşılamazlıkta tek olan.
Ahadiyyet: Akla a’mâ (kör) lık âlemi... Mahlûkatına demek istiyoruz. Çünkü akıl mahlûkat içinde insanı anlamak için verilen en kudsî nurdur.

EL VAHİDcelle celâluhu: insan aklının bildiği ve bileceği tüm mahlûkat sıfatlarından beri (uzak) oluşta benzersiz ve dengi olmayışta tek, yegane ve bir olan...

İnsanoğlu yüzyıllarca; soyut (melek, cin, şeytân v.s.), somut (taş, yer, gök, ateş) ve peygamberlerden (İsa (aleyhisselâm) ve Üzeyir (aleyhisselâm) vs. gibi) şirk (ortak) âletleri bulagelmişlerdir.
Kur’ân-ı Kerîm baştan başa tevhid ve şirk hususunda tenzir ve tebşir eder.
ALLAH celle celâluhu’udan sonra kime itâat edileceği (ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’dir), kimin sevilip sayılacağı ve diğer hususların hududları çizilmiştir.
Kısacası şirke giden yollar kesilmiştir.
İ’tidal üzere sırât-ı müstakîm ortadadır.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hıristiyanların, Meryem oğlu İsa (aleyhisselâm)’ı insan üstü vasıflarla övdükleri gibi siz de beni öyle övmeyin. Ben sadece ALLAH’ın celle celâluhu bir kuluyum. Benim için ALLAH’ın celle celâluhu kulu ve Rasûlü (Abdullah ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem deyin.” buyurmuştur.
(Buhârî, Enbiyâ 49; İmâm Ahmed Müsned I-23; Darimi Rikak 68)

Bizim (hepimizin), ALLAHU ZÜ’l-CELÂLin VARlığı ve BİRliği konusunda şüphemiz olmadığı için kelâmî ve felsefî istidlâl ile isbat konularına girmeyeceğiz.
Ancak tevhid, tasavvuf ve İslâmın giriş ve çıkış kapısı demek olduğu için ileride İnşae ALLAH ele almaya azmimiz var.
RABB’ımız celle celâluhu denkleştire...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

TEVHİDULLAH

Kur’ân-ı Kerîm’imizin MEDÂR-ı (etrafında dönülen noktası):
1-
Tevhid
2- Nübüvvet
3- Âhiret
4- Kaza ve Kader İnancıdır.

Bir “Be” Noktası bile hâşâ; ne tesâdüf, ne abes, ne de boşunadır.

İnsanda (kul) 4 letâif sorumludur (mükellef).

Beden, Nefs, Kalb ve Ruh.
Bunların İSLÂHı, o kimsenin İFLÂHı;
Bunların TEVHİDi, o kimsenin ŞEHÂDETidir.
Bunların Suçları ise suçudur.
Suya atılan taşın ilk merkezi noktasına
RUH dersek, oluşan dâirelerden en içteki KALB, ondan dıştaki NEFS, en dıştaki ise BEDENdir.
Sarmaldır ve dördü bir BÜTÜNün Letâif Makamlarıdır.
BÜTÜNden kasdımız Ben (nicelik-nitelik-kimlik-kişilik), şahsiyet, alın yazısı ve parmak iziyle belirlenen, İlâhî Kaderle var edilen, tek ve asla bir benzeri daha olmayan KİŞİ:
Emine’den doğma, Tâhir’den olma Kıtmir Lâtif gibi...

Kur'ân-ı Kerim’imiz açık âyet-i Celîleriyle

“ALLAH’a ve RASÛLüne Teslim Olunuz!
ALLAH’a ve RASÛLüne İman EDiniz!
ALLAH’a ve RASÛLüne Tâbi Olunuz!
ALLAH’a ve RASÛLüne İtaat EDiniz!” buyarmaktadır.


TEVHİD: Lâ İlâhe İllâ ALLAH-MuhaMMedde’r-Resûlullah
ŞEHÂDET: Eşhedu En Lâ İlâhe İllâ ALLAH- Ve Eşhedu Enne MuhaMMedde’r-Resûlullah!


Beden, Nefs, Kalb ve Ruh dörtlüsü; Eşyâ, Esmâ, Sıfat ve Zât AN-lamında “Lâ-İlâhe-İllâ-ALLAH” Tevhidini;
Lisanen, Nefsen, Kalben, Ruhen ve Tahkiken Tasdik, İkrâr ve İlân edilip Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem Efendimizin Şefâat ve Şehâdet Nefesinden-Sesinden
inşae ALLAH,
ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’e, Emredildiği ve Murad edildiği gibi son ÂNında ŞÜHÛDÎ olarak Sunmak ZORundadırlar ki Tümü Ben dediğimiz KENDİmizdir.

Bakınız İslâm Dinimiz TEVHİDî Teslimiyet ve İstikamette, Rahmetenli’l-âlemin olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize ne buyurmaktadır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Zâhiren de RAHMet BaBası, TeVHiDin Hanifen Bânisi-Temeli Ana Peygamberimiz
İBRAHİM aleyhisselâm yani EBû RAHİM aleyhisselâm..
Hanif, İslâmiyetten evvel Allah'ın BİRliğine inanan ve Hz. İbrahim'in aleyhisselâm’ın Dininden olanların vasfıdır.
Hanif, eski kötü hallerinden vazgeçip hakka ve doğruluğa yönelen,
İslâmiyete kuvvetle bağlı olan ve ilmiyle âmil olan kulların kemâl vasfıdır.

Hanif Dini İslam DİNidir ve Tevhid Temelidir:

Doğrusu Allah katında makbul olan din, İslâmdır

إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللّهِ فَإِنَّ اللّهِ سَرِيعُ الْحِسَابِ
Resim---“İnned dîne indâllâhil islâm(islâmu), ve mahtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba’di mâ câehumulılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîul hısâb(hısâbı) : Doğrusu Allah katında makbul olan din, İslâmdır. Kendilerine kitap verilen Hristiyan ve Yahudiler hakikati bildikten sonra, aralarındaki ihtirasdan dolayı, İslâm dini hakkında ihtilâfa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, şüphe yok ki Allah, onun cezasını vermekte çok çabuk hesap görücüdür.” (Âl-i İmrân 3/19)

Doğrusu Allah katında makbul olan din, İslâmdır
Hükmullahı iyi ANlamalıyız!
ALLAH celle celâluhu’ya gerçekten inanan ve nefsine uyan insanlarca bozulmamış İlâhî DİNlerin TÜMü de İSLÂMdır.
Ve tüm Peygamberler BİZimdir.
Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in Dini Temeldir Şeriatullahta ve Sünnetullahta..


وَقَالُواْ كُونُواْ هُودًا أَوْ نَصَارَى تَهْتَدُواْ قُلْ بَلْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim---“Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne): Dediler ki: "Yahudi veya Hristiyan olun ki hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi." (Bakara 2/135)

مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيًّا وَلاَ نَصْرَانِيًّا وَلَكِن كَانَ حَنِيفًا مُّسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim---“Mâ kâne ibrâhîmu yahûdiyyen ve lâ nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen muslimâ(muslimen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne) : İbrahim, ne yahudi idi, ne de hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir müslümandı, müşriklerden de değildi.” (Âl-i İmrân 67)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

İbrâhim aleyhisselâm’ın anlatmaktan âciz kaldığım Kur’ânî özellik ve güzelliklerini İlâhî Tevhidin insanoğlundaki Muhammedî Tasavvufi Tekemmülünü en muhteşem şekilde beyân buyuran âyeti celîlelerlemizi zevk ederek noktalayalım.

Eşyâ - Esmâ - Sıfat - Zât;
İlim - İrade - İdrak - İştirak;
Şerîat - Tarikat - Mârifet - Hakikat;
Ben - Pîr - Rasûlullah sallallahu aleyhi sellem - ALLAH celle celâluhu;
İmân - Amel - İrfân - İhsân;
- İlâhe - İllâ - ALLAH
Ve daha nice 4’lü sistemle anlayıp anlatılabilecek Emrullaha sebeb olan Muradullah’ın Tahkik Tevhidinin Tekemmülü;
Olgunluğa, kemâle erme seyr-ü sülûkü ve bu esnâda olanların tümü bakınız aklı ve insan sûreti olan herkesin anlayabileceği şekilde nasılda hârika beyân buyuruluyor..

TEVHİD İlkesine inanan her NEFSin Uyacağı DİN, Hanif (muvahhid) olan Halilullah İbrahim aleyhisselâm'ın Dinidir.

قُلْ صَدَقَ اللّهُ فَاتَّبِعُواْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim ---Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne) : De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi."
(Âl-i İmrân 3/95 )

وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِّمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لله وَهُوَ مُحْسِنٌ واتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَاتَّخَذَ اللّهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلاً
Resim ---Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen). Vettehazallâhu ibrâhîme halîlâ(halîlen) : İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir.”
(Nisa 4/125)

إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim ---İnnî veccehtu vechiye lillezî fatares semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne): "Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."
(En'âm 6/79)

قُلْ إِنَّنِي هَدَانِي رَبِّي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ دِينًا قِيَمًا مِّلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim ---Kul innenî hedânî rabbî ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin) dînen kıyamen millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne) :De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim'in hanif (muvahhid) dinine... O, müşriklerden değildi."
(En'âm 6/161)

وَأَنْ أَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا وَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim ---Ve en ekim vecheke lid dîni hanîfâ, ve lâ tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne) :Ve: "Bir muvahhid (hanif) olarak yüzünü dine doğru yönelt ve sakın müşriklerden olma,"
(Yûnus 10/105 )

Nebiyyu’l-ÜMMÎ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ATAsı Halilullah İbrahim aleyhisselâm’ın Dini Zâhirî Şeriatın ÜMMü-ANAsıdır.
Sonra ŞeÂNa çıkan tüm DİNler O ANA-ÜMMün çocukları-ÜMMetidir.
Dînu’l- Kayyim olan dâima kıyamda dimdik ayakta olan ve Şirki şiddetle reddeden Tevhid Dini İSLÂMdır..

إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِلّهِ حَنِيفًا وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim ---İnne ibrâhîme kâne ummeten kâniten lillâhi hanîfâ(hanîfen) ve lem yeku minel muşrikîn(muşrikîne): Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.”
(Nahl 16/120)

ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Resim ---Summe evhaynâ ileyke enittebi’ millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne): Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi."
(Nahl 16/123)

فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Resim ---Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne): Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.”
(Rûm 30/30)
Resim
Cevapla

“Kul İhvani Divanında Esmalar” sayfasına dön