MUHAMMED SAV 'in DOGUMU VE BAZI İŞARETLERIN TEFEKKÜRÜ

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

MUHAMMED SAV 'in DOGUMU VE BAZI İŞARETLERIN TEFEKKÜRÜ

Mesaj gönderen Gariban »

Resim

MUHAMMED SAV'in DOĞUMU ve BAZI İŞARETLERİN TEFEKKÜRÜ:

Yakın bir dostum, Mehmet Dogramacı, aşagıdaki konu ile ilgili bir tefekkür yazısı hazırlamak maksadiyle bize bir mesaj attı.
Muhammedi dostlarımın katıldıgı bu tefekkur deryasına yaptığım katılımları, Muhammedinur ailesinde kardeşlerimle paylasayım istedim...


KONU:

Efendimiz (sav) doğduğu gece bazı harikulade haller yaşandı. Bunlar kitaplarda kayıtlıdır ve çoğunuz bilirsiniz.
Bu olayların zâhirinden ilhamla; özümüzde mevcut Muhammedi Bilinç bizde açılmaya başlarken neler oluşur, neler yaşanır, noktasını derin biçimde tefekkür edeceğiz. İşte o gece yaşananlar:


1- Kâbe’de mevcut 360 put devrildi.
2- Müşriklerin kudsal saydığı Sâve gölü kurudu.
3- Yıllardır susuz duran Semave nehri- vadisi sularla doldu taştı.
4- İranda Mecusilerin 1000 yıldır yanan ateşi söndü.
5- İran Kisrasının sarayındaki 14 burç-sütun-hisar yerle bir oldu!
6- O gece yıldızlar yer o kadar yakın ve berraktı ki biri şöyle dedi: elimi uzatsam alacak gibiydim.
7- O sabah Mekke’ye gelen Yahudi bir tüccar (kahin aynı zamanda) Mekke ulularına sordu: Bu gece aranızdan birinin oğlu oldu mu?
Ona dediler: Evet bir yetim doğdu. Kahin feryat etti:
- Eyvaaaahhhh! Yıllardır İsrailoğullarında bulunan Rislaet- Nübüvvet artık Araplara geçti. Bundan sonra çok şerefli olacaksınız!


TEFEKKUR SONUCLARI:

Bütün Muhammedi kardeşlerime selam ve sevgilerimle,
Bismillah,
Mehmet kardeşim bir takim tefekküre yardımcı sorular sorarken bir nevi cevaplarını da beraberinde vermiş.
Nacizâne bir gidimcik öğrendiğimiz kadarıyle bazılarına cevap vermeye calışalım.
Kâbe kalbi temsil eder o devirde insanlar Kâbeyi put ile doldurmuşlar Kâbenin hem içinde hem dışında putlara tapmakta idiler.
Yani bu durum öyle bir hali andırır ki kalbin zâhiri ve bâtını put ile dolu idi.
Kâbenin 360 derece bir çember cizen çevresine doğru her yer put ile dolu idi. Bawa Muhyiddin (rh.a) 48000’de çevresinde heykel bulunurdu diyor. 360 putun güneş takvimindeki 360 günü temsil ettiği de söylenir.
Hem içi hem dışı kirlenmiş idi.
Öyle ki Şeyh Muhammed Rahim Bawa Muhyiddin (K.S) der ki eskiden şeytan putların ağzından konuşur idi, Muhammed SAV in gelişi ile şeytan bu etkisini kaybetti putların sesi kesildi.
İnsanların içlerinde ve dışlarında olan nefsani putların sesi de işte böyle Resûlullah SAV’in, Nur-u Mim’in kalblerimizde doğuşu ile kesilir, yeryüzü gibi olan bedenimiz zelzeleye uğrar ve kalblerimizdeki bütün putlar devrilir.
Zamanı gelir fetih olursa putlar param parçada olur ve üzerimizdeki hakimiyetlerini kaybederler.

Müşriklerin kudsal gölü kurur çünkü müşriklerin beslendikleri şeytanın sesi kesilmiştir, Muhammed SAV doğmuştur artık.

Resim

Göl hapis kalmış su birikintisidir.
Hapis kalmış su pislenir, yosun yapar, bakteri vesaire üretir, tazeliği kalmaz, bu sebeple,
Dr.Münir Derman (K.S) : “
Evladım şişe suyu içmeyiniz!” diyor.
Neden şişe suyu içmeyiniz diyor?
Çünkü şişe suyu yalnız akılla hareket etmekten gelen bir bilgiyi temsil eder.
Cüz-i akıllarımızın ve kısıtlı hafızalarımızın kabında birikmiş olan bilgilerin ışığında hareket eder isek sade akılla gitmiş oluruz ve bu göletin suyunu şeytan bulandırır çünkü nakle bağlanmayan akıldan gelen su bulanık olur, bu göletteki sudanda adama böylece hiç bir zaman hayır gelmez.

İnsan Nur-u Mim ile bağlantısını kurduğu anda ve Resûlullah SAV prizine fişini soktuğu anda altından ırmaklar akan cennetlere kavuşmuştur.
O halde artık gölün suyuna ragbet etmez.
Çünkü akan su pislik tutmaz, nakil ilmine bağlanan gönülde Nur-u Mim cereyanı surekli aktığı zamanda öbür gölün suyu bir anda kuruyuverir ve cüz-i akıl artık Nur-u Mim ırmağından gelen ilahi nakil ilmiyle işlemeye başlar.
Bu cereyan kesintisizdir.
Göl suyu gibi hapis değildir.
Sonsuz bir ilim kaynağından akmaktadır.

Resim

İşte kullanılmayan bu ırmak bu kurumuş ırmak yolu yeniden böylece yeşillenir ve cennet yolu olur.
Çünkü o yol eskiden kuru idi, çünkü insanlar gayb ilminden, ilahi ilimden ebter olmuş bir durumda idiler.
Bu ırmak yolunun ab-ı hayatı onlara kuru idi.

Kevserin sürekli yenilenen ırmakla beslenen havuzu yerine onlar şeytanin nar ile doldurduğu göleti kudsal sayıyor gusüllerini orada alıyorlar ve o nar gölünü kudsal sayıyorlar idi.

Nakil ilmi geçtiği yere hayy esması getirir, bedenlerde çürümüs canlar dirilir gönül vahası yemyeşil olur.
Abdul Kadir Geylani Hazretleri bu yeşillenmeyi bu irfan çeşmesinin verdiği bereketi, Sırların Sırrı isimli kitabında Yâsîn/33’u örnek vererek gösteriyor


“ Hem ölü toprak onlara bir delildir. Biz ona hayat verdik ve onda taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar. “

Kur’ânda bahsi vardır Cebrail A.S, Musa A.S’i ziyaret ettiğinde yürüdüğü toprağın üzerinde ayak izlerinden çimenler yeşermekte idi.
Hatta Samiri Cebrailin adımlarından bastığı yerlerden bu toprağı aldı ve bunu erimiş buzağı heykelinin hamuruna attı
(Tâ Hâ 87 ve 96).
Yoksa buzağı böğürmezdi (Musavvir ve Hayy in işleyişine işaret!).

Çünkü kesifleşmiş nuranî vücudu ile yürüyen Cebrail A.S’dan hayy esmasının tezahürü ile bastığı yere hayat akmış ve canlılık meydana gelmiş her yer yeşermiştir.

Hz.Isa A.S’in bedenine dokunan insanların iyileşmesinin dahi onun bedenine dokunan hastalara Hayy esmasından şifâ geçişi ile bir şifâ buluşlarının bu konuyla ilgisi vardır.

Mucizelerin de zâhir ve bâtınları vardır.
Zâhirde Hz.İsa Allah’ın izni ile ölüleri diriltir, bâtında biz bunu ilahi ilimle gönüllerin dirilişine yorarız.
Topalların ayaklarını iyileştirir , biz yine bunu sırat-ı mustakimde yürüyen hakikat yolunda yol alan ayakların bağlanışı diye tefekkür ederiz.
Amânın gözlerinin zâhirde açılması, kalb gözünün iman nurunu görüşü ve hidâyet bulmasıdır diye anlarız.
Yoksa bâtında ayakları olup da yürümeyenin zâhirde bacağı ayağı olsa ne fayda, yahut bâtında kalb gözü kör olanın zâhirde baş gözü açık olsa ne fayda.
Yoksa cesedi diriltmenin faydası ne?
Gönüller dirilmedikten sonra fiziki cesetlerimiz diri olsa ne olur?
Mu’cizeler bize bir çok şey anlatırlar, işitip görebilirsek!!!

Mecusilerin ateşi söner.
Seyh Bawa Muhyiddin (rh.a) insan vücudunda dört dinin işleyişini gösterirken Zoroastrianism (Mecusilik) kısmını şöyle anlatıyor:


Resim

“Cebrat yani ateşe ve ışıklara tapmak, açlıkla, hastalık ve yaşlılık ile ilişkilidir ve bu mide bölgesindedir.
Mide yani karın kesimi ateş halini, ateş çehresini , açlık ateşini, kızgınlığın cehennem ateşini, başkaları ile aranızda olan farklılıkları (Bunun manası ırkçılık ve ashabiye kökenlilik , Benlikten Bizliğe geçememektir) ve şer hareketleri temsil eder
”

Görenler için buradan oruç halindeki açlık, midedeki yakıcı asit, safra durumu ve cehennemin bölümlerinin birbirini yemesi v.s birleşimine işaretler vardır.

İşte Nur-u Mim insanda doğunca ve insanin çürümeye yüz tutmuş canı dirilince, insanı yakan bin bir çeşit nefsani hastalığın ateşi de söner artık.
Mecusîlerin taptığı gibi bu ateşlerin her birine tapınan nefis ayılır ve durumu fark eder anlar ki vücudda sade kendi yok.
Ruh da var bunu fark eder fark etmez ay ikiye yarılır tek olduğunu zanneden nefs ruhu fark eder.
Allah’a yönelir, Nur-u Mim pirizine bağlanır.
Bu ırmağın suyu bu ateşi söndürür.
Hakiki oruç halinde Mecusilerin ateşi de söner.

Sarayın 14 sütunu aklın seviyelerini temsil eder.
Sütun bir şeyi taşıyan desteklerdir.
Bawa Muhyiddin(rh.a)’in Ramazan Orucu kitabından çevirdiğimiz “
Denge” yazısında bir diagram çizmiştik bu diagrama bakiniz[/color](http://www.muhammedinur.com/modules.php ... e&pid=3138) bu diagramın altındaki açıklamayı okuyunuz. Bunlar 7si üstte 7 si altta olan âlemlerdir.

Akıl; Toprak, Ateş, Su, Hava ve Esir’in enerjileri tarafından yönetilen 15 Âlem’e bağlıdır.
Tıpkı dış dünyada olduğu gibi.

Akıl;
İlâhi İlim ve Muhammedî Edeb olan Nakille buluşursa 7 kat semâlara İlliyyine yükselir,
İlimsiz ve Edebsiz olarak bu karğaşa içinde yol alırsa 7 kat yerin dibine batar Esfeline iner..

Akıl, yukarı ve aşağı bu âlemlerde (dünyalarda) hareket eder.
Burada 400 trilyon 10 bin mu’cizeye karşı verilen cihadı kazanabilirsen İÇ KALB’e (Fuad’a) yolculuk başlar…
15.Âlem de +7 ve -7’nin arasında ki noktadır.
Ekvatorun üzerinde pusulanın ibresi 360 derece döner.
Kâbenin içinde kıble kavramı kalmaz.
14 sütunun 14 üde kırılınca iç kalbe yolculuk başlar.

Yine bu Denge yazısına bakarsanız, Bawa Muhyiddin Rh.a diyor ki :
“
Rahmetullah oradadır Resûlullah SAV oradadır, 18000 âlem bu noktadadır .....“

Artık 14 direkten bu noktaya geçilmiştir bu noktadaki Rahmetinlilâlemin olan Resûlullah SAV bize doğmuştur görünmüştür.
Bu Abdullah olan SAV’in Resûlullah olan yüzüdür , bu yüz Nurullah’a dönük olan yüzüdür.

Yıldızlar Fussilet 12 deki :
“Bu suretle onları iki günde yedi Sema olmak üzere yerine koydu, ve her Semada ona aid emrine vahiy verdi, ve Dünya Semayı kandillerle donattık ve hıfzettik, işte bu hep o azîz alîmin takdiridir”

gibi Resûlullah’ın ashabına hakiki mü’minlere ve ilim sahibi kimselere işaret eder.
Rahmetenlil Âlemin, Âlemlere rahmet güneşi doğmuştur.
Gökteki yıldızlar parlaklıklarını güneşten alırlar.
Hakk’ın rahmet güneşi Muhammad SAV doğunca gökteki güneşin ne kıymeti var?
Bir süre sonra kıyamete kadar nice yıldızlar Resûlullah SAV’in rahmet güneşinden faydalanacaktır.
Yıldızları gökte aramayın onlar gönüllerimizde bize çok yakındırlar bu 15.âlem olan iç kalbe geçince yani Nur-u Mim’in rahmet güneşi doğunca onların bize ne kadar yakın oldukları görülecektir.

Resim

Nübüvvetin Yahudilik kolundan islama geçişi Bakara sûresi 124.âyetinde açığa vurulmuştur bu âyette :

“Şunu da unutmayın ki, bir zamanlar İbrahim'i Rabbi, birtakım kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona erdirince, Rabbi ona, "Ben seni bütün insanlara imam yapacağım." buyurdu. İbrahim, "Zürriyetimden de yap!" dedi. Rabbi ona "zâlimler benim ahdime nail olamaz!" buyurdu. “

Burada Zalim tabirinin kullanılmasını Elmalılı Hamdi Yazır Hazretleri tefsirinde, yaptıkları zülumlerden ve işkencelerden dolayı Yahudilerin aldığı nitelik olarak tanımlıyor.
Bu yüzden bu âyet nübüvvetin bu koldan diğer kola geçeceğini bildirir.
Bawa Muhyiddin (rh.a); “
Resonance of Allah:ŞE'ENULLAH” kitabında insanın iç sûretini açıklarken İslam ve Yahudiliği insanın iç sûretinde baş bölgesine koymuştur.
Yani kafaya yerleştirmiştir.
Eğer Yahudilerin başlarından geçen olayları ve zalimliklerini, yaptıkları hataları ve nankörlüklerini Kur’ândan takip edersek görürüz ki bir çok sefer azaba çarptırılmışlar cezalar almışlardır.

Buradan su sonuca vardım ki insanin iç sûretindeki kafaya Bawa’nin İslam ve Yahudiliği koyması
Cemâl ve Celâl’e delalettir. İslam cemâlin ve Yahudilikte celâlin çok görüldüğü dönemlerdir.

Günümüz tevratını eski ahiti incelerseniz burada da görürsünüz ki Allah Yahudi kavmini disiplin olsunlar diye celâli ile terbiye etmiştir fakat Bakara 124’te bahsedildiği gibi nihâyet nübüvvet İbrahim A.S ‘in zürriyetinden zalim olmayanlara dönecek ve cemâl tecellisi islamda bir çok kolaylık, Kevser ve ağırlıkların zincirlerin insanlardan kaldırılması ile kendisini gösterecektir.

Yahudi tüccarı şeytanın timsalidir.
Şeytan nefsimize dünyayı göstererek bir çok şekilde bizleri dünyaya bağlıyacak şeyleri nefsimize satan hilekâr bir tüccardır.
Sultan Veled (K.S)’in tâbiri ile buğday gösterip arpa satan bir tüccardır.
Bize ırkçılığı, arzuları, dünya tutkusunu, yalancılığı, kan bağlarını, sarhoşluğu, kötü nitelikleri, şehveti v.s satar.

O Yahudi tüccarı işte bunları satan bir iblistir .
İblis elbise giydiren demektedir.
Bize kötü niteliklerin elbisesini giydirir.
Bu yüzden celâlden cemâle dönen ve İslam dini ile nübüvvet kolunun değişmesi ile etkisini kaybedeceği kendisine artık israiloğulları kolundaki gibi fazla müşteri bulamayacağından dolayı zararını düşünüp bu haberden hoşnut olmamıştır.

Resim

Çünkü artık Muhammed SAV’ imiz doğmuştur, gece doğmuştur Resulümüz.
Latif Hocam der ki gece annedir.
Ümmî olan Resulullah gayba ümmîdir ve gaybdan haber getirendir. Resulullah SAV Hirada, bir mağarada karanlıkta aldı ilk vahyini,
Rahmeten li'l-âlemîn Nuru doğdu o mağaradan.

Rahimde bebeği setr eder,
El-Settar esmasi El-Hayy ile beraber çalışır,
yara iyileşmeden evvel kabuk bağlar,
kar altındaki yaşamlara settardir,
meyve kabuğu ile buyur,
elmas kömürün içinde oluşur,
yıldızlar geceleri parlar,
inciler istiridye kabugunun içinde gelişir,
dil ağız içindedir ve ses ağız magarasından gelir.

Mesnevide cenk çalan ihtiyar hikâyesi vardır burada mezarlıkta bir gönül eri arayan Hz.Ömer gece vakti Medine mezarlığının etrafında defalarca donup durur bu bahis şöyle anlatılmıştır:

“ Mezarlığın etrafını bir hayli döndü, dolaştı; orada o ihtiyardan başka kimseyi göremedi.
“Bu olmasa gerek” deyip bir kere daha koştu.
Nihayet yoruldu, fakat yine o ihtiyardan başkasını göremedi.
Kendi kendisine : “Hak, bana dedi ki: bizim saf, makbul ve mübarek kulumuz var;

İhtiyar bir çalgıcı, nasıl olur da Tanrı haslarından olur?
Ey gizli sır, ne hoşsun sen, hoş ve garip!
"Ava çıkan aslanın dönüp dolaşması gibi bir kere daha mezarlık etrafını dolaştı. Orada o ihtiyardan başka kimsenin olmadığını iyice anlayınca :“
karanlıklar içinde parlak gönüller çoktur ” dedi.“

Dostlarım çokluk kuruntusu bizi öyle oyaladı ki Hz.Ömer gibi kabristanımıza girip kendi kabirlerimizi deşemedik henüz, oysa ki kabristan gibi vücutlarımızın kabir gibi olan gönüllerimizin karanlıkları içinde saklı bir kandil bir nur var.

Sultan Veled K.S Duha Sûresinde gece ile ilgili olarak Maarifinde şöyle diyor:


Kuşluk vaktine ve geceye yemin ederim. (Sûre:93, Âyet: I-2).
Buradaki "Duha’dan" maksat, Peygamberin parlak ruhâniyeti.
"Leyi" de gece gibi olan cismâniyetidir.
Muhakkikler bu hususta şöyle buyururlar:
Bu "Duha" onun yüzünün nurunun aksidir.
Ve "Leyl" onun saçının siyahlığının aksidir.


Bu yüzden Muhammed SAV vahiy nurunu aldığında eve gelip beni örtün demiştir.
Kendisinde öyle bir nur vardır ki örtüyü bu maksatla istemiştir.
Musa A.S in yüzü öyle parlakti ki yüzünü saklamak için örtü ile örterdi derler.


Selam Sevgi ve Muhabbetlerimle
Gariban
17 Mart 2008
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

ResimResimResim
Ya Resulullah



Öteler ötesi nur ışıltılı pencereden gülümseyen.
Zulmet çağlarını söndüren, zahmet dağlarını sonlandıran.
Çağların izine, şeytanın dizine, karanlığın sisine vurulan;
Hilkatin sebebi, insanlığın edebi olan...

İzanların hezeyan yokuşunu tutan ve hidayetin varlığına koşturan,
Kafaların ur ensesini solduran ve hakikatin karlığına daldıran.
Ruhların şirk tütsülüğünü söndüren ve şefaatle dolduran,
Şeytanın bataklı sellerini kısan ve hikmetlerin pınarı ile dolaştıran

Asrı saadetin nurlu inkişafında,
Nur ufukların hakikat hecelerinde,
Kainat sana sevdalı.
Kutsi adımların hak ikramında,
Bağlar sana ikbal olmuş.
Ademlerin hu iniltisinde,
Dağlar sana intisap etmiş:
Başlar seni fikreder, kalbler seni zikreder
Yaşlar gözlerden akar, bir yanda da senin nurun akar.
İnsanlık ağlar, çağlar ağlar. alem sana muhtaç

Taşlar da selamlar, diller de kelamlar:
Ya Resulullah…
Seninle kazılı, yıldızlarla yazılı nübüvvetin:
Sallallahu aleyhi ve sellem.
Kainat senin isminle süslü, insanlık senin isminle sesli
Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimiz


Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sdemir »

ResimResim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sdemir »

Resim
Nurlu Peygamberimiz

Senin için yaratıldı bu kâinat,
Selâm verdi; melekler, semâvat,
Şefâat eyle ümmetine ey Resûl!
Dökülüyor dudaklarımızdan salâvat...



Hep ümmetine rehberlik ettin,
Yüce Allah’ın yoluna sevk ettin
Şefâat eyle ümmetine ey Resûl!
Kalbimizi, ruhumuzu sen serinlettin...



Cennet ile müjdeledin müminleri
Ateş ile korkuttun münkirleri,
Şefâat eyle ümmetine ey Resûl!
Seni arzular hakikat erleri...



Mübarek dilinden okudun Yüce Kur’ân’ı,
Aydınlattın; ufukları, bütün cihanı,
Şefâat eyle ümmetine ey Resûl!
Senin yoluna verelim bu canı...


(Zekayi Şahin)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
yektes
Üye
Üye
Mesajlar: 34
Kayıt: 08 Nis 2008, 02:00

Mesaj gönderen yektes »

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/llllllllllllllllllllllllllllll.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: MUHAMMED SAV 'in DOGUMU VE BAZI İŞARETLERIN TEFEKKÜRÜ

Mesaj gönderen Gariban »

MECNUN olduk çöle düştük
Rahmet dolu gönle düştük
Elest Bezmin işittik
Duyanlara selam olsun


garibÂN
Resim
Kullanıcı avatarı
sdemir
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 487
Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00

Re: MUHAMMED SAV 'in DOGUMU VE BAZI İŞARETLERIN TEFEKKÜRÜ

Mesaj gönderen sdemir »

Gariban yazdı:MECNUN olduk çöle düştük
Rahmet dolu gönle düştük
Elest Bezmin işittik
Duyanlara selam olsun


garibÂN
velaleyküm selam gariban abi Hayy Allah razı olsun inşaallah
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sdemirimza.gif[/img]
Cevapla

“Peygamber Efendimiz (S.A.V)” sayfasına dön