2010 Mayıs Haber Arşivi; Münir DERMAN (ks) ÂBDEST

Cevapla
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

2010 Mayıs Haber Arşivi; Münir DERMAN (ks) ÂBDEST

Mesaj gönderen sev-guzel »

ÂBDEST
Tarih: 10.05.2010 Saat: 19:21 Gönderen: kulihvani



.Resim


Münir DERMAN (ks)

ÂBDEST


Abdest, İslâmiyette vardır diğer dinlerde yoktur.
Abdest almak Âyet-i Kerime ile târif ve bildirilmiştir. c
Farz-ı Ayındır. Şek şüpheden ârî farzdır.
İbadetlerde muhakkak lâzımdır.
İnsan Hayat-ı Dünyada bulunması bir nevi ibadettir.
Dünyaya niçin geldiğini anlayan sözün doğruluğunu derhal anlar.

Abdest nedir? Niçin emrolunmuştur?
Temizliktir. Su bulunmazsa teyemmüm yapılır.
O halde temizlik değildir!.
İslâmın târif ettiği temizliği olmayan abdest alamaz.
İslamî temizlik nedir?
Hakkın emirlerine itaat, yasaklarını yapmamak, vücuda dıştan içten haram sokmamak, yalan söylememek...
O halde abdest nedir?
Niçin alınır ve niçin emrolunmuştur?..



Abdeste başlarken besmele çekmeyen kişi için abdest yoktur.

1- Abdest evvelâ şâhidli bir niyettir.
Niyet: Allah'a karşı söz vermedir. Bir mukaveledir.
Şâhid: Görünen maddî bir şâhid. Görünmeyen iki şâhid muvacehesinde

Allah'a fiilî olarak söz verme, abdest almaktır.
Haktan bir nevi izin için hazırlanmaktır.
Güçleriyle insanda görünen, Hakkın kudretlerini kullanmaya hazırlanmaktır.

Görünen şâhid: Cesed, su veya toprak...
Görünmeyen şâhidler: Hafaza Melekleridir.

Allah ile temas, alış veriş, konuşma, sözleşme, ancak abdest aldıktan sonra mümkündür.
Yoksa edeb dışıdır.
“Kul” işi değildir.
Ama niçin diğer dinlerde abdest yoktur.
Hak bunu niçin emretmiştir, esas SIRR buradadır.
Bu sırrı bilirsen, sezersen abdestsiz: Yeme, içme, konuşma, yemek pişirme, çocuğa süt verme!
Bunları tatbik çok zor gelir.
Fakat alışırsan o kadar da kolaydır.
Herkes bunu yapsaydı, Haram diye bir şey konuşulmazdı.
O zaman İslâmda haram olanın diğer dinlerde haram olmamasının sebep ve sırrını anlarsın...


O zaman yine Resulüllahın niçin:
"Son Peygamber olduğunu"
"Habibullah olduğunu"
"Rahmetellil Âlemin olduğunu"
"Mi’raca niçin teşrif ettirildiğini"
"Namazı niçin mi’racda, arada vasıta olmadan kendisine emrolunduğunu"
Bütün uçsuz bucaksız kâinâtın onun yüzünden yaratıldığını anlarsın...
Abdesti bozan şeyler vardır bilirsiniz.
Hakka verdiğin söz hükümsüz kaldığı için abdest bozulur.
Bu ne demektir?
Söz verme şu: Âyetteki gizli mânâ... O mânâ nedir?
“Ellerimden, yüzümde ne varsa o uzuvlardan, düşüncemde ne varsa onlardan, ayaklarımdan senin sevmeyeceğin şeylerden, işlerden kendimi koruyacağım, iradem haricinde olanlardan sen beni koru Yâ Rabbi!.. Sana secde yapacağım!” demektir.
“Ruhen mi’rac istiyorum!” demektir.
Abdesti bozan şeyleri düşün!..
Hepsi irade dahilinde olanlardır.
Verdiğin söz, Hakk ile yapacağın mukavele bozulmuş hükümsüz kalmıştır.
Ondan, tekrar abdest almak lâzımdır.
“Senin verdiğin nimeti rızkı yiyeceğim. Her şeyi ondan yarattığın suyu içeceğim. Nimetlerini hazırlayıp pişireceğim. Evlâdıma süt vereceğim!”
Bunların hepsi abdestli olarak yapılır...
“Konuşma=Kelâm” Senin yerine “Kul” olarak konuşuyorum!”
Yine abdestli olmak lâzımdır.
“Amma böyle olmazsa ne olur? Günâh mıdır?”
Hayır!..
Böyle olmak başka türlü “Kul” olmak demektir...

Resul-ü Ekrem'e her zaman abdestli bulunması emrolunmuştur.
Abdestsiz konuşmazlar, ağızlarına birşey almazlardı.
Şimdi hemen diyeceksiniz ki: “O peygamberdi!”
Evet... Ama bizde onun ümmetiyiz... Değil mi?..
O halde... Sen düşün ne demek istediğimizi...
Resul-ü Ekrem'in yolunda yürümek evvelâ ceseden sonra ruhendir.

Ceseden abdest, namaz, oruç.
Ruhen de sen düşün onu.
Bunu söylemek bana düşmez.
Sana hakaret olur, günâha giremem.
Resul-ü Ekrem her sahabe ile konuşurdu.
Ona malum olurdu.
Namaz abdesti olmayan sahabenin elini tutmazdı.
Büyük insanlar bilirim.
Abdesti olmayana ellerini vermezlerdi.
Bir gün Rahmetullahi Aleyh Hocam’a namaz abdestsiz gittim.
Yanına yanaşacağım zaman:
“Sakın konuşma! Git, abdest al gel! Beni deniyor musun?” diye yüksek sesle bağırdı.
Onlar herşeyi bilirler.
Fakat yüze vurmazlar!..

Hakkın: “Mükâfatını bizzât kendim vereceğim!” dediği oruç var ya abdestli olmalıdır.
Diğer ibadetlerin mükâfatını başkası mı veriyor?
O mükâfat nedir? Cesedî midir? Ruhî midir?
Onu bir bilsen bütün günlerinin oruçlu olmasını istersin.
Amma o da bir bakıma doğru olmaz.
Oruçta Allah'ın kuluna vereceği en büyük mükâfat gizlidir.
Fakat oruç yalnız yememek, içmemek, cinsî temas yapmamak değildir...
Abdeştli olmak lâzımdır.
Yalan, haram, hiddet, küfür, kalb kırma, sinirlenme, dedikodu!
Böyle olan oruç, oruç değildir.
"Aç durmak"tır, bunun mükâfatı yoktur.
Hakkın emrini güya yerine getiriyoruz.
Allah hatalarımızı bağışlasın! Mağfiret, buyursun!..
Abdest Âyeti (Mâide 5/6) Medine'de emrolunmuştur.
Ondan sonra namaz beş vakit olarak tesbit edilmiştir.
Ezan hicretin birinci senesi meşru olmuştur.
Resul-ü Ekrem, Abdest Âyeti gelmeden evvel Mekke'de sabah ve akşam namaz kılarlardı.
Ellerini ve ağzını yıkarlardı.
“Ve bu abdest benden evvelki Peygamberlerin abdestidir.” Buyurmuşlardır.
Abdest kelimesi farsçadır.
Ab = Su Dest =El
Sulu el. El ile su al mânâsınadır.

Abdest bir de dilimizde def-i hacet mânâsına kullanılır.
Doğru olmamakla beraber "Abdestim" var.
Yani “helaya gideceğim!”
Veyahut “Abdest bozacağım!” demekle de habersiz şunu söylüyoruz: “Ben daima abdestliyim, abdesti bozacağım, tekrar abdest alacağım!” mânâsını taşımaktadır.
Ki, bu insanın daima abdeştli olmasını, sessiz sözsüz haykırmaktadır.
Tekrar edelim: "Helaya gideceğim" “suya ihtiyacım var!” demektir. Bu söz aynı zamanda habersiz abdestin lüzumlu farz olduğunu ilân eder.
Arapçada "Vuzu’" kelimesi abdest almanın mukabilidir.
Vücuddaki azaları yerli yerine hazırlamak, koymak demektir.

Abdest Âyeti Medine'de nazil olmuştur.
Âyet-i Kerimede: "Gasele: yıkamak” lâfzı kullanılmıştır.

1- Yüzünüzü yıkayınız.
2- Ellerinizi dirseklere kadar yıkayınız.
3- Başınızı da meshedin.
4- Ve ayaklarınızı da aşık kemiklerine kadar yıkayınız.

Bu dört şeyin yıkanması ve meshedilmesi “Vuzu’” dur.
Bu uzuvları yerli yerine "vaz’" etmek koymak, hazırlamak demektir.
Abdestsiz kimse “Nas”dır. Lâalettayin bir insandır.
Abdestli insan “Mü’min” dir.
Yani her an huzura çıkmaya hazırdır.
“Abdestsiz mü’min değildir” demek değildir.
Dikkat et!
Burası öyle kolay anlaşılır lâkırdı değildir.
Kendinde gizli olan imânın izhar için abdest alması, yani Âdemiyetini izhar ve kendi kendine fiilî olarak tasdik içindir. Melekler, Âdemiyet'e secde ettiler. Cesede değil!..
Su ve Topraktan yaratılan cesedini göstermesi lâzımdır.
"Âyet" vücudda yaktığım bir şule olan ruha "FAGSİLÜ!" emirdir.
O zaman abdest alacağın zaman sesli olarak, Suya daha dokunmadan: “Euzübillahimineşşeytanirracim!” diyerek İnsaniyetten ayrılıp, yani “Nas”'lıktan ayrılıp, "Âdemiyet" tarafına fiilî olarak cesed sokulur.
Eller yıkanır. Ağıza su verilir.
Sonra tekrar ellere başlarken: “Bismillah!” söylenir.
Yani suya temas ettiğin zaman...
Abdest hakkında diğer bildiğin hususlar "ilm-i hal" Kitaplarında var onları muhakkak bilmen lâzımdır.

Şimdi burada çok dikkatli dinle, birşey anlatacağım bilgi için.
Fizikte ve kimyada bir madde başka bir hale tehavvül ederken hacmi büyür.
Bir damla su, buhar olurken "Avagadro - Amper" Kanununa göre, 24 hacim buhar olur.
Mesela: Bir kilo su, buhar olduğu zaman koskoca görünür, bir bulut olduğunu farzedelim.
Bu bulutun ağırlığı yüz gramdır, eğer bulutu tartabilirsek...
Bin gram su buhar olup, bulut olduğu zaman yüz gram olmuştur.
Bu yüz gram bulut yağmura tahavvül ederse onbin gram su olur.
Eğer yüz gram bulut kar olursa beşbin gram kar olur.
Bu kar yani beşbin gram kar, su olursa onbeşbin gram su olur. Fizik, kimya bilmezsen bu hadise karşısında bocalar kafan durur.
Bu ne demektir bilir misin?
Tahavvül ve tahvildeki Hakkın Güçlerinin görünüşüdür.
Tahavvül "Tahvil" başka şekle girmek, fakat aslını kaybetmemektir.
Tahavvül devamlıdır.
Tahvil = Muraddır.
Yağmura onun için "Rahmet" ismi verilmiştir.
Bir damla su bir kaya kovuğuna girse, buhar olsa kayayı çatlatır. Bir gemiyi yürütür....
Bir damla su buhar yani hava olarak otomobil lastiği içine girerse tonlarca yükü taşıyacak kuvvet ve kudret ortaya çıkar...
Daha anlatmıyorum...
Bu heybet ve değişmeyen Allah Kanunu'nun karşısında sen düşün!.

Abdest aldıktan sonra mümkünse havlu ile ıslak yerlerini kurulama!..
Bırak vücudun o suyu emsin, vücudun sıcaklığı onu tekrar buhar yaparken semaya yükselsin, sonra rahmet olmak için buhar, bulut olsun.
Yağmur duası nedir bilir misiniz?..
Yağmur duasındaki abdest alma da bambaşka bir abdesttir.
Artık biraz da siz anlayın...
Suyu ve havayı kirletmek İslâmda haramdır.
Allah'ın suya ve havaya verdiği güçlere hakarettir.
Burada bir şeyi hatırlatıp bitireceğiz.
Su içine büyük ve küçük abdest bozmayınız!
Kedi ne yapıyor dikkat ediniz!..
Kedi yürürken bile ıslak yere basmaz.
Ateş üzerine idrar yapmayınız!..



NOT: Yukarıdaki yazı Münir Derman'ın "ALLAH DOSTU DER Kİ...
YAZILMAMIŞ SIRLARIN İLKİ,YAZILACAK SIRLARIN SONU 1. CİLT" isimli kitabından alınmıştır.


KELİMELER
.
Farz-ı Ayn: Herkesin yapmaya mecbur olduğu farz. Namaz kılmak, yalan söylememek, imân etmek, oruç tutmak gibi.
Ârî: Pâk, pislikten uzak. Hür.
Mukavele: Kavilleşmek. Karşılıklı anlaşmak. Sözleşmek. Anlaşmada imzalanan ve karar altına alınanların yazıldığı kâğıt.
Muvacehe: Karşı, ön. Yüzyüze gelme. Yüzleşmek. Huzurunda olmak.
Cinsî Temas: Kadın erkek birleşmesi.
Def-i hacet: Tuvalet ihtiyacı.
Vuzu’: Abdest alma. Abdest suyu. Abdest.
Vaz’: (C.: Evza') Koyma, konulma. Bırakmak. Atlamak. Tayin etme, belirtmek. Duruş, hareket, tarz.
Gasl: Yıkama. Gusül. Şartlarına uygun şeklide boy abdesti almak. (Bak: Gusül) Birisini döğüp vücudunu acıtmak.
Mesh: El sürme. Silme. Abdest alırken başı ıslâk temiz el ile sığamak. Taramak
Nas: f. İnsanlar.
İzhar: Açığa vurma. Meydana çıkarma. Göstermek. Zâhir ve âşikâre ettirmek. Yalandan gösteriş. Tecvidde, iki harfin arasını birbirinden ayırıp açarak ihfâsız, idgamsız olarak okumaya denir. Bu sıfatın harfleri Huruf-ı halk denilen harflerdir.
Âdemiyyet: İnsanlık. Namuslu bir insana yakışır hâl ve tavır.
İlm-i hal: İbadet usullerini, din kaidelerini bildiren kitap.
Tahavvül: (Hâl. den) Birinden diğerine geçmek. Tebdil olunmak, değişmek. Dönmek. Bir hâlden başka bir hâle geçmek.
Tahvil: Bir halden başka bir hale getirmek. Değiştirmek. Döndürmek. Faizli borç senedi.


ÂYET-i KERİME:
.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

.“Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ kumtum iles salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum ilel merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn(ka’beyni) ve in kuntum cunuben fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minh(minhu) mâ yurîdullâhu li yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirekum ve li yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûn(teşkurûne) : Ey imân edenler! Namaza kalkmayı dilediğinizde yüzlerinizi, dirseklere kadar (dirsekler dahil) ellerinizi yıkayın. Başlarınıza meshedip topuklarına kadar (topuklar dahil) ayaklarınızı yıkayın. Cünüb iseniz iyice yıkanıp temizlenin (boy abdesti alın). Hasta iseniz veya yolculukta bulunuyorsanız veya sizden biri tabiî ihtiyacını gidermekten gelmişse veya kadınlara dokunmuşsanız, bu durumda su da bulamamışsanız, tertemiz bir toprakla teyemmüm edin ; ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah size sıkıntı vermek istemez. ama sizi tertemiz yapmak ve şükredesiniz diye üzerinize nîmetini tamamlamak ister.”
(Mâide 5/6)
Resim
Cevapla

“MAYIS” sayfasına dön