VeFa

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

VeFa

Mesaj gönderen Gariban »

VEFA

Tarih hatırlanılması gereken binlerce iman sahibi insanın örnekleri ve ondan daha fazlaca olan ve ders alınması gereken küfür ehlinin ibret verici hayatlarından örneklerle de doludur.
Biz iman sahibi güzel insanlarin söylediklerini ve yaptıklarını anlatarak bitiremeyiz, onlar bizlere ışık tutmak ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in izinden bizlere remizler vermek için ömürlerini hasbi ve habibi hizmette harcamış , ve bizlere Hakk yolunda Resulî istikamette birer yol taşı olmuşlardır.
Bal arısı gibidir onlar, çünkü ömürleri boyunca hep Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gülşeninden toplamışlardır bu güzellikleri.
Bu yüzden lezzetli bir bal yapmışlardır.

KoV-ANlarda bala yapışmış ölmüş işçi arılar görürsünüz bazen, onlar ölmüş değildirler diridirler, ahiret için çalışan arılar vardır bal yaparlar, kalbde imandan küfre yer kalmayınca iman deryasında yapışır ölür de dirilirler veya işi bal olup da yaptığı bal içinde ölmek dirilik değil midir?
Bu sebepten bal içine bakteri kabul etmezde arının cesedini yiyip bitiremez.
Arıya balın tazimidir bu.

Balı sıcağa tutsanız kıvamı artar lezzetinden kaybetmez ŞeKeRlidir tadı karamel kıvamına gelir, soğuk görse ŞeKeRlenir yine lezzetinden kaybetmez, nedendir bilirmisiniz?

Dinle:


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa ŞüKReder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.” Buyurdu.
(Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Müminin kalbi tatlıdır, tatlıyı sever” Buyurdu. [Beyhekî]

Geçen akşam elektrikler kesildi, oturdum Elmalılı Hamdı Yazır Kaddesallahu sırrahu’nun “Metalib ve Mezahib” isimli felsefe tarihini anlatan çevirisini okumak istedim.
İngiltere’de ceryan kolay kolay kesilmez, ama nedense 1 hafta evvel, yandığı zaman tarçın ve mandalina kokusu veren bir mum almış idim ve gecenin 2 sinde bu mumu kullanmak fırsatını buldum, mumu yakıp oturdum, mum ışığında ilk okuduğum kitabı hatırladım, bu ilkokul yıllarımda okuduğum hece tablosu idi, mum ışığında okumak ne zor idi , elektriğe alışmış gözümüz Edison’a da dua ettim.
Sonra mum ışığında mum gibi eriyerek bu kitapları köylerde binbir zorluk içerisinde yazanları düşündüm.

Böyle insanları anmak bizim için bir vefa borcudur.
Şimdi 12.yy’a gidiyor ve böyle bir bal arısı olan Fahreddin-i Razi Kaddesallahu sırrahu’yu hatırlıyorum.
Çilelerle geçen bir ömür, yemek aralarında dahi kitap okuyan, ömrü boyunca okumuş, ilim tahsil etmiş büyük bir âlim insan idi Fahreddin-i Razi.
Bıraktığı birçok eser yanında, devlet kütüphanelerinin tozlu raflarını süsleyen 24 ciltlik Tefsir-i Kebir’inin sûre sonlarına düştüğü dipnotlardan bu eserlerini ne çileler içerisinde yazdığını görmek için bu notlardan bazılarını tefsirinden çıkardık ve okurken göz yaşlarımızı tutamadık.

Tefsir-i Kebir’i ÖZ YURDundan Sürülerek, bin bir meşakkat içinde köyden köye yolcululuk ederek eşi ve çocuklarından uzakta yazmaya çalışan ve onların özlemiyle tutuşan Hz.Fahreddin Razi, babasını ve genç yaşlarındaki oğlunu da bu tefsirini yazarken kaybeder.
Onların acısı ile tutuştuğu halde tefsirine aralık vermeden yazmaya devam ederken, bazen dayanamayıp yüreğinin tutuştuğu bir anda sûre sonlarına yer yer dipnotlar bırakır:


Yunus Sûresi tefsiri sonundaki dipnotu:
Böylece, bu sûrenin tefsiri, Allah'ın inayeti ve hüsn-i tevfiki ile tamamlandı. Bu kitabı derleyen (cami) şöyfe demektedir: "Ben bu sürenin tefsirini, Allah'ın asamm {yani savaş çağrılarına karşı sağır, içinde savaş olmayan, barış ve sulh) ayı olan Receb ayının bir Cumartesi günü, (Hicrî) 601 yılında bitirdim. Ben, Allah ruhuna ve bedenine mağfiret ve rahmet yağmurlarını yağdırsın, salih bir kimse olan babam Muhammed efendinin ölümü sebebiyle çok hüzünlü idim; canım da çok sıkılmıştı. Ben, bu kitabı okuyan ve kendisinden istifâde eden bütün müslümantardan, hem o miskîne (babama), hem de bu miskine (bana) duâ, rahmet ve mağfiret taleplerini tahsis etmelerini istiyorum. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a; salât ü selâm da, mahlûkatın en hayırlısı olan Hz. Muhammed'e, O'nun âline ve bütün ashabına olsun!.

Hud Sûresi tefsiri sonundaki dipnotu:
Bu sûre, elhamdülillah, Allah'ın yardımı ile tamamlandı. Musannif (Razı r.h)'den ulaşan tefsir nüshasında, kendi el yazısı ile, şu ibare yer almıştır: “Bu sûrenin tefsiri, Receb ayının, bir pazartesi günü sabah vakti tamamlandı. Allah onu, 601 senesinde, hayır ve bereketle sona erdirtti. Gidişatı güzel, salih bir çocuğum vardı. Tam gençliğinin baharında gurbette ölüverdi. İşte bu sebepten ötürü kalbim âdeta yanıyor. Ben, din kardeşlerimden, yakîn peşinde olan arkadaşlarımdan, bu tefsiri okuyup istifâde eden herkesten, şöyle diyerek genç yavrumu rahmet ve mağfiret ile, ben miskini de duâ ile yâd etmelerini istiyorum. "Ya Rabbena, bizi doğru yola iettikten sonra, kalblerimizi saptırma. Bize kendi canibinden bir rahmet ver. Şüphesiz bağışı en çok olan sensin sen..."(al-i imrân, 3/8 ) Allah'ın salât ve selâmı, mahlûkatın en hayırlısı olan Hz. Muhammed (s.a.s)'e, âline (ailesine) ve ashabına olsun.”

Yusuf Sûresi tefsiri sonundaki dipnotu:
Bu kitabın müellifi (r.h), şöyle der: Bu sûrenin tefsiri, Allah'ın hamd ve inayetiyle, 601 senesinde Şaban ayının yedinci gününe tekabül eden çarşamba gününde tamamlandı; hayır ve rızâ ile son buldu. Ben o günlerde, sâlih oğlum ve salih çocuğun-Muhammed'in vefatı sebebiyle cidden çok sıkıntılıydım. Allah onu, rahmet ve mağfiretiyle bürüsün. Ve ona, fadl ve ihsan derecelerini ihsan etsin. Şu beyitleri, ona ağıt olarak, kısaca irad ediyorum:

"Şayet kaderler bize boyun eğmiş olsaydı; seni korumak için bedenimizi de, ruhumuzu da sana feda ederdik. Melekler rüşvet alsalardı, hem hükmen hem de ismen kendimizi onlara köle ederdik.
Fakat ne var ki, takdir edilen bir hükmün zamanı gelince, Arşın karargâhından, tâ denizlerin derinliklerine sirayet eder.
Evladım, bütün ömrüm boyunca, daima kanlı gözyaşlarıyla sana ağlayacağım. Hâlim nice ve nasıl olursa olsun, bundan hiç sapmadım, vazgeçmedim de.
Toprağına belenip defnolunduğun kabre selâm olsun. Ve çok bağışlayıcı olan Allah sana, bol lütuf ve ikramlarda bulunsun.
Gözümü sana mezar (medfun) yapmama mani olan tek şey, onun ebediyyen gözyaşı akıtmaya mahkûm oluşudur.
Yemin ederim ki, (öldüğümde dahi), çürümüş kemiklerime ve parçalarıma dokunsalar, onların gizli ve saklı olduğu yerlerdeki hüzün ve keder ateşini hissederlerdi.
Hayatım ve ölümüm, sizin uzaklaşmanızdan sonra birdir ve aynıdır; hatta ölüm, şu gam ve kederi devamlı çekmekten daha iyidir.
Ben, Allah'ın infaz ettiği hükmüne razıyım, razı oldum. Çünkü biliyorum ki, senim geçerli olacak bir hükmüm yoktur."

Ben bu kitabı mütalaa edip ve ondan çok kıymetli istifadelerde bulunan kimselere, hem bana hem de çocuğuma Fatiha okumalarını ve kardeşlerinden, babasından ve senesinden uzakta gurbet ellerde ölen kimseler için rahmet ve mağfiret ile dua etmelerini vasiyyet ediyorum. Zira ben de, benim hakkımda böyle davranacak olanlara çokça dua etmekteyim. Salât ve selam, seyyidimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'e, O'nun Âline, ashabına olsun. Âmin. Hamd ancak, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.


Rad Sûresi tefsiri sonundaki dipnotu:
Bu sûrenin tefsiri, hicrî 601 senesinde, Şaban ayının 18. pazar gününde tamamlandı. Ben, bu kitaba göz gezdiren ve ondan istifâde eden herkesten, oğlum Muhammed için, Allah'ın rahmet ve gufranını taleb etmelerini ve hem de dua ile yâd etmelerini istiyorum. Ben o çocuğuma bir mersiye olmak üzere, şu beyitleri söylüyorum:

"Bu fâni âlemin izlerinin, korkular ve hüzünlerle karışmış olduğunu görüyorum. Onun hayır ve güzellikleri, korkutucu rüyalar gibidir; yaratıklar ve insanlar arasındaki şerri ve kötülüğü İse, devamlı ve hep yakındır!"


Allah kendisine ve tüm ailesine rahmet etsin. Hz.Fahreddin-i Razi'nin mezarının yeri dahi bugün meçhuldur fakat o hizmetleri ile kalplerimizde gömülüdür inşaALLAH. Biz unutsak bile ALLAH (j.j) El-Hafiz'dir unutmaz...

İkinci bölümle devam edeceğiz inşaALLAH...

Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: VeFa

Mesaj gönderen habibi »



Ebu Saidi’l-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor:
“Resulullah aleyhissalatü vesselâm buyurdular ki:
“Kur’an ehli (yani onu okuyan, onunla amel eden) Cennete girdiği vakit, kendisine:
“Oku ve yüksel!” denilir. O da okur ve yükselir. Her ayet için bir derece verilir.
Böylece o bildiği ayetleri sonuna kadar okur (ve her biri için bir derece alır).”



ALLAH razı olsun can...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: VeFa

Mesaj gönderen Gariban »

Âmin Ecmain inşaALLAH. O zaman Kur'ân-ı Kerim'imizi çok oku malıyız inşaALLAH. Bu güzel hadis-i şerif için Allah razı olsun.

Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: VeFa

Mesaj gönderen nur-ye »

Gariban yazdı:VEFA

Böyle insanları anmak bizim için bir vefa borcudur.


Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN

SEVgili kardeşim, VEFÂ borcumuz ne kadar çok değil mi?
Yaşamımıza kolaylık sağlıyan pek çok obje var. Seninde dediğin gibi elk. düşündüm!
Ya olmasaydı..
Hayatımıza ne kadar kolaylık sağlamakta. Çamaşırımız, bulaşığımız, aydınlanmamız pek çok şey hep onun hizmetiyle olmakta.
Vesile olanlara ALLAH Celle CELÂLihudan RÂHMET diliyorum...

Her daim hizmetimizde pek çok teknolojik alet var şükürler olsun.

Sen VEFÂ deyince ÇİLE ÇÖLÜnde yanlızlık fırtınasına tutuluşum ve hizmetime verilenleri DÜŞÜNdüm!

Elhamdulillahi Rabbil âlemin…


Resim

VEFÂ

Pinhanlanmıştı balıklar, gecenin koynuna
Alabora olmuşlardı, denizin dalgalarında
Lale sümbül satıyordu, denizkızları
ISızdı sAHil! neredeydi alıcılar!
O menekşe mavisi gözleriyle, gecede!

Kaç tur attık, seninle sAHilde bir başımıza
Itır kokuları sarardı, hani etrafı
Zamandan azede senle ben, dertleşirdik hani
Islanırdık, sağanak yağan yağmurda
MESUT olurduk ya VEFÂyla, YÂD ederken hani!

NUR-ye!

22.38
20.1.2011
Resim
Cevapla

“İz Bırakanlar” sayfasına dön