KUL İHVANİ SOHBETLERİ-II
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2799
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
KUL İHVANİ SOHBETLERİ-II
KUL İHVANİ SOHBETLERİ-II
8 MART 2008 SOHBETİ
....BİSMİLLAHİRRAHMÂNİRRAHÎM....
Başlarken,
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizi üç Mimli ismiyle de selâmlarız
Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm olarak
Bize en yakın olandır
Bizim gibi beşerdir
Allahümme salli ve sellim ve barik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike ve nebîyyike ve Resûlike ve Nebîyyûl-ümmîyyi ve âlâ alihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi. hadis-i şerifindeki salavatında, Kendisinin bizzât buyurduğu bu salavat-ı şerifede abdike ve nebîyyike ve Resûlikeyi kapsar
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizi çift Mimli ismiyle de selâmlarız
Mahmud Aleyhissalâtü vesselâm olarak
Allahümme salli ve sellim ve barik alâ seyyidinâ Muhammedîn Nûriz-Zâtî, sirrissâri fi cemiil esmâi vessıfâti bi adedi ilmüken dâimen kesiren mubareken tayyiben fih.
Bu Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin nebîyyike, Resûlike özelliklerini taşıyan güzelliğidir
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizi tek Mimli ismiylede selâmlarız
Ahmed Aleyhissalâtü vesselâm olarak
Allahümme salli ve sellim ve barik alâ seyyidinâ Muhammedîn bi adedi kûlli dâin ve devâin ve barik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesiran kesira salâten tekünü leke rizâen ve le hakkazâen ya Rabbelâlemin.
Bu da Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin Resûlike özelliğini taşıyan güzelliğidir
Salâten tekünü leke rizâen
Bu salavatın sebebi Senin rızanı bulmak için
Ve li hakihi edâen Ve Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın üzerimizde olan hakkını edâ etmek içindir yâ Rabbilâlemin...
Bu salavatı söylememizin sebebi budur
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizi, iki Benin hak olduğu ismiyle de selâmlarız
Bu Habib Aleyhissalâtü vesselâmdır
Buradaki Ha Hakktır..
Be BİLEliktir
Daha doğrusu BİZlik ve BİRliktir
BİZlik; Nur-u Mimdir
BİRlik; Nurullahtır
Hakk oluş; Hakk oluştur
Gerçek oluştur hayalî olmayıştır
Ekmek yer gibi, su içer gibi yaşayıştır
Dosdoğru oluştur
Sırat-ı Müstakîmin gereğidir
İşte bu ismiyle de selâmlarız
Bu Nebîyyi-ümmîdir
Varlık; mekan âleminde değildir zaman âleminde değildir
Allah var iken, hiçbir şey yok iken olan Habibiyettir
Allahü zül-Celâlin Kendi Zâtındaki muhabbet habbesidir, sevgisidir varlık olarak değil
Allahü zül-Celâlin sevgisinin doğurduğu bir şeydir
Merhametinin, muhabbetinin doğurduğudur Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın nuru
Birisinden öç almak için, birisine bir şey vermek için, satmak için, göstermek için değildir
Er-Rahmânir-Rahiiiiim Allah celle celaluhu!..
Rahmân ve Rahimliğini göstermek için, Uluhiyyet ve Rububiyyetini sergilemek için Malikiyyet Sahibi olarak ortaya çıkıyor Malikiyyetinin, bütün Mülkünün aslı astarı sadece ve sadece Nur-u Mimdir
İlk noktadır
O ilk nokta Rasûlullah noktasıdır
Son noktada öyledir
Mahşerin kopacağı gün, kıyametin koptuğu gün de en kalan noktada Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmındır
Kim buyuruyor bunu?..
Bunu Muhammed Aleyhis-selâm buyuruyor
Allah diyen ve yaşayan bir kişi kalmadığında kıyamet kopmuştur
Bu yeryüzünde bir kişi o son çekilecek olanda Nur-u Mimdir
Nursuzluk Âlemi doğduğunda, Mahşer Âlemi doğmuş demektir
Bunun ölümü, onun doğumu gibidir
Böyle bir Selatü Selâm ile candan, yürekten, Bedenen, Nefsen, Kalben ve Ruhen Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizi selâmlarız inşâallahuRahmân
Bendeniz sıradan bir Muhammedîyim,
Bazı insanlar salavatı coşkuyla anlatırken: Salavat, Resûlullah sallahu aleyhi veselleme duadır! demekteler.
Oysa hak olan şu ki; salavat, BİZdeki Nur-u Muhammedîyyeye ulaşım-SILA yoludur, VUSLAT vasıatasıdır..
İmam-ı Mutlak Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmı DUYmak ve UYmak için İÇ UYarımızdır kendimizden kendimize
Ki, salavatımız açacak SALAT Kapımızı
Salat da Şah damarımızdan yakîn olana, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin BİZ BİRliğinde Sıla-yı Rahimimizdir..
SALL SIRRI SILAdır..
Allah celle celaluhu bizi affetsin, bağışlasın ve rahmetine gark etsin
Bu âyettir
Vafü annâ, vağfir lenâ, verhamnâ ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil- kafirin.
Alel kavmil- kafirin savaşlardaki kafirler olduğu kadar hayatın içerisinde de bizi küfre çeken her güç ve her şeydir
Kafir kıvamında oluşlardır..
İşte bu imtihanda Allahü zül-Celâl Kendisi bizim adımıza dua etmektedir
Vafü annâ, vağfir lenâ, verhamnâ
Bizi affet!...
Vağfir lenâ
Bağışla yani hesaba çekersen Adaletle muamele edersen bizim hepimiz duman oluruz
Merhametle muamele et!..
Bağışla!..
Verhamnâ
Bize merhamet et!..
Rahmet et!..
İşte bu dört âlemdeki bu dört selâm Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimize karşı bir haktır
Şeriatta haktır
Tarikatta haktır
Mârifette haktır
Hakikatte haktır
Tabi bugünkü devirde izler birbirine karışmış, insanların bir dediği bir dediğini tutmuyor, karışıklıkta ne yapıyorlar ne ediyorlar belirsizlik içerisinde
Biz Şeriat, Tarikat, Mârifet, Hakikat kelimelerini kullandığımızda, bizim böyle bir cemaat felan gibi şeylerimiz asla olamaz
Biz düpedüz, basit, Allahü zül-Celâlin yarattığı gibi sıradan insanlarız
Şunun için söylüyorum
Fakat bunları yaşarız
Bir insan, kalbi bilmese de kalbiyle yaşar
Beyni bilmese de beyniyle yaşar
Duygularıyla, düşünceleriyle yaşar
Sokakta rastladığınız hiçbir şeye benzetemediğiniz bir insan size bir söz söyler vurulmuşa dönersiniz
Çünkü o, o anda Hakikati yaşıyordur ve güzellik içindedir
Demek istiyorum ki; Şeriat, Tarikat, Mârifet, Hakikat gibi kelimeler, insanların kendi inhisarına alıp kendi adına okul açar gibi, özel okullar açar gibi okul açacağı yerler değildir
Bunlar bir insanın; gözü, kulağı, kalbi, beyni gibi, ruhu gibi kullandığı şeylerdir
Bilir, bilmez fark etmez ama kullanmaktadır
Bilerek kullanır, bilmeyerek kullanır
Meyhânede kullanır, Mekkede kullanır
Kullanır bir yerlerde
Ama yanlış ama doğru
Zâten imtihan oluyor
Bunda yanlış bir şey yok
Zâten nerde kullandığından imtihan oluyor
Denilen yapılmış mı, emirler tutulmuş mu diye
İşte bütün bunlar
Bu sohbete girmeden bu girişi niye yaptım?..
Şunun için yaptım
Bizim bu sistemi kurmamıza bir sebep vardı
O da şuydu
Bugün toplumumuzda yıkılan bir şey var
Tasavvufun ana yolu olan İlahî İlim Öğretimi ve Muhammedî Edeb Eğitimi yolu tıkanmış, yok edilmiş
Bunun yerine kitaplar, bilgisayarlar şimdi daha hızlı bir şekilde çıktı
Böyle köksüz şeyler, naylon çiçekler, hiç işe yaramayan kuru bilgiler, hayali öğretilerin sonucu ortada
Oysa Yunus Babaların, Kuddusü Babaların, Hacı Osman Baba, ne bileyim Derbentli Deli Hasan Babaların, böyle yüzlercelerin geçtiği yollar bu değil
Bunlar diri idiler
Sözleri diriydi, özleri diriydi, izleri diriydi
İzine basan dirilirdi
Sözünü tutan dirilirdi
Özünde olan dirilirdi ve ölmezdi yani
Bu yol kaybolamaz
Bu yol asla kapanmaz
Hazreti Münir Derman gider Hazreti Münir Dermanın elleri ellerinde olan Allah Dostları yollarına devam eder
Ben, sen, o, BİZ
BİZ hepimiz Muhammedîyiz
BİR kişiyiz
Hasta olur, sağlam olur
Şaşkın olur, taşkın olur
Ama düzelir
Yeter ki uyumasın, uyurgezer olmasın, sarhoş olmasın
Olursa da bunlara bir çâre aramak var
Şunu demek istiyorum
Aynı konularımı işliyoruz?..
Hayır!..
Aynı konuları işlemiyoruz
Çünküüü
İki basit örnek vermek istiyorum
Birisi bir kısım kardeşlerimiz bilirler Hacı Osman Efendi vardı
Seksen sekiz yaşında Cidde Havaalanında bütün insanların içerisinde havada semağ dönerek, şehadet getirerek geçmiş gitmişti Hakka, orda kalmıştı
Bu meşhurdur
İşte bu Hacı Osman Efendi bir Antalya seyahatinde ki son zamanlarında çok sık gelirdi
Neden gelirdi?..
Şunun için gelirdi
Hizmet etmek için
Hizmet etmek için
Hakkı ve hayrı duyurmak için
Duyduğunu, ben de duyuyorsam uymamı sağlamam içindi gelişi
Bu önemliydi çünkü
Ve Hakka gitti, geçti gitti diğer tarafa
Bizim aldığımız Muhammedî terbiye, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin bize emaneti ve mahşerde soracağı hesap onun ümmetine, Allahü zül-Celâlin kullarına ne gibi hizmet ettiğimiz olacaktır
Neyi kazanıp neyi ettiğimiz değil
Neyi verdiğimizi, neyi verebildiğimizi soracaktır
İşte Hacı Osman Efendi bir an, son zamanlarda, vefatının olduğu yılda bir bahar Antalyaya geldi
Göz ameliyatı oldu burda bir aya yakın bizim evde kaldı
Birlikte kaldık
Çok hoş zaman geçti o zaman içerisinde
İşte bir gün tevhidden bahsediyordu
Tevhid!.. tevhid!.. tevhid!..
Durmadan tevhid
Her nefeste tevhid
"Lâ ilâhe illâllah Muhammeder Rasûlullah!" dedik ama o dediğimiz geçti gitti oğul şimdi yenisi geldi söyle bakalım şimdiki tevhidi şimdi dediğimizde gitti de de derken benim sigorta attı
Dedim ki: Baba bu ne biçim tevhiddir ya?.. çek, çek, çek, çek, çek bu bitmez mi bu?..
Birden sendeleyerek kalktı
Böyle gözleri çakmak çakmak oldu
Oğul bir atışta on ikiden vur tek atışta on ikiden vur Aksaraydan sesini duyarsam Allah için gelirim ayağının altını öperim!
Bu sözler onun sözleridir
On ikiden vurdum demene gerek yok
Biz sesini duyarız Aksaraydan gelir ayağının altını öperiz bir daha da tevhid çekme!.. tevhid çok mu geldi sana?.. anladın, bitirdin mi?.. öğrendin mi?.. yani bu kelimeyi dedin sen öylemi?..
"Lâ ilâhe illâllah Muhammeder Rasûlullah" dedin oldu ha?.. yazıverdin de oluverdi mi?..
İşte bunu hiç unutmadım
Kulağıma küpe takmadım ama görünmeyen küpenin birisi budur
İkincisi
Şimdi Bizim Sufinin sitemize sohbetlerinden bazılarını koymaya çalıştığı Siirtli Hoca
Şu anda doksan yaşında, âtıl halde, hasta, rahatsız, son zamanlarında
Bu zât yedi yaşında hafız olmuştur yediyi doldurmadan yani
Kendisi körken, gözleri kapalıyken ve gözleri kapalı bir insandan bir harf görmeden hafız olmuştur
Yedi yaşı dolmadan olmuştur
Sonra, yıllar sonra gözünün birisinde bir ışık doğmuştur bir zuhuratla, bir hikmetle
Şeyhül Hazin Hazretlerinin türbesinde olmuştur
Açıkçası
Kendisi anlattı ki:
Babam beni omzuna aldı: "Oğlum Şeyhül Hazin Hazretlerine bir ricâ edelim, Allah bir yardım etsin sana, bir ışık versin!" dedi ve hemen ben bağırdım omzundan:
"Baba baba sol gözümde bir ışık oldu." dedi
Onun için kitap okuturken sadece sol gözü görürdü ve gözü kırk beş derece daha sol tarafa kayık olduğu için gözlük takamazdı
Hiç gözlük takamazdı
Onun içinde okurken büyüteç kullanırdı
Kızkardeşim Hacer de büyüteç göndermişti Almanyadan
Büyüteci sol omuzuna yakın tutar, kafasını eyer böyle yan okuyabilirdi ancak
Çünkü otuz dört yaşından sonra okuma öğrenişti harfleri
İşte bu zât
O sohbetlerinin birisinde
Onun sohbet odası var
Elli seneye yakın sürmüş
Bu sohbet odasında
Kapısında buyurun yazar
Şehrin ne kadar meczubu, delisi, velisi varsa gelir
Çay kaynar
Çok güzel çay yapılır
Herkes çay içer
Dinler
Serbest giren çıkan her şey serbestti buyurun yazardı zâten
Üstünde de bir levhada: İnnâ fetahnâ leke fetham mübinâ
Birinci âyet yazardı Fetih Sûresinin
Bu zâta bir gün bir genç geliyor
Çok hızlı bir tarikat ehli
Çocuk genç
Diyor ki: Efendim bizde tarikattayız
Çok güzel evladım!..
Sohbet devam ediyor
Tekrar diyor ki: Efendim bizim mübarekler dediler ki: "Çok zikredin"
Ne kadar güzel diyor
Ama çocuk duramıyor
Diyor ki: Efendim elli beş bin "Allah" çektiriyor bize deyince Siirtli Hocam birden havaya fırlıyor, diyor ki:
Ulan kasnak mı çeviriyorsunuz?.. Biz -ellerini havaya kaldırıp, ellerin ikisini- on kere "Allah" diyemiyoruz!. siz ne dediğinizi bilmiyorsunuz
Siz kimden bahsettiğinizi bilmiyorsunuz
Keşke tarikatsız olsaydınız bundan daha iyiydi
Şunu arz etmek istiyorum
Biz aynı şeyleri çevirip durmuyoruz
Tam tersine lâzım ve lâyık olanı arz etmeye çalışıyoruz kardeşlerimize
Amacımız?..
İstersek bu sayıyı bine çıkarıveririz
Ya da istersek başka televizyonlarla anlaşır televizyon yayınlarına katılırız
Nitekim geçen hafta gittik TRT de katıldık
Antalyanın milletvekilleri, ötesi, bötesi, pekçok insan dinledi
Neye hizmet etti?..
Herkes hayranla izlediler, çok da hoşlarına gitti
Ondan sonra belki bir saat orda kalmak zorunda kaldık insanlarla
Neye hizmet etti?..
Hiçbir şeye!..
Bana göre
Herkes yine bildiği yolda yürüyecek
Ama bizim kardeşlerimizle olamamızda amacımız açık
Acaba İlahi İlim, Muhammedî Edebi BİLip, BULup, OLup da YAŞArmıyız Şehâdette!..
Ama
Ama insan, Rahimi Erkan
Bu sistemi beni anlattığım için değil Allahü zül-Celâl ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemi anlattığı için
Biz aktarmaya çalışıyoruz
Bu sistem nasıl oturur, nasıl kazanılır, nasıl yaşanır
Nasıl BİLinecek, nasıl BULunacak, nasıl OLunacak, nasıl YAŞAnacak...
Haaa bunun dışındaki şeyler çok basit
Şuanda herhangi birimiz girelim bilgisayara bir saatin içinde binlerce kitap bulup, bin kere okuyalım
Bir başka anımı Allah rızası için anlatacağım
Ben hiç Kur ân öğretmeni görmedim hayatımda
Hiç!..
Sadece Adana erkek Lisesinde okurken hiç unutmuyorum Suni Kaplan diye bir Hukuk Fakültesinde okuyan imamın, lisemizin yakınındaydı, Elif-Ba aldırdı, bir hafta dersine gittik
Askere gitti sonra
Ve o kadar, kapandı iş
Sonra okudum
Allah denkleştirdi
Amaaa
Bu okuma, Kurân okuma bana bir fayda getirmedi
Çünkü ben Kurânı ekmek yer gibi, su içmek gibi okumak isterdim hep
Hep böyle bilirdim yani
Canciğer dostum, babam, anam, kardeşim gibi ya da Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem gibi olsun, konuşayım, görüşeyim!
Şehir gibi olsun sokaklarını gezeyim, harflerin içine evler gibi gireyim
Köşkler gibi gezeyim, bahçeler gibi olsun
Bir dili olsun, dilim olsun gibi arzum vardı
İşte bu düşünce içerisinde
İşte böyle bir ortamdı
1985-86 civarıydı sanıyorum
O dönemler benim biraz şey dönemlerdi, böyle garip kargaşa dönemlerimdi manevî açıdan
Ve çok Allah Dostları gelirlerdi Antalyaya
Sinüsî Babalar, ne bileyim bir sürü insanlar o zamanlar çok gelirlerdi
Başka yerlerden gelirlerdi
Yani güzel zamanlardı belki
İşte öyle bir zamanda lojmanda oturuyorduk deniz kenarında
Ben eski hastahânenin önüne doğru yürüyorum fakat kafamın içi karmakarışık
Oruç tutuyorum
Üç aylar
Oruç tutuyorum
Vakit var akşama şehre doğru gidiyorum kendi başıma böyle çok düşünceli bir şekilde
Giderken orda, hastahânenin önünde çok iri yarı bir adam bana sol omzunu sol omzuma vurdu
Ama beni iki kere döndürdü yalnız
Çok hızlı vurdu
Yani düşmedim ama böyle topaç gibi döndürttü
Çok fazla vurdu çünkü
Hışımla döndüm geriye
Benim iki katım bir adam
Çok güçlü kuvvetli bir adam
Amaaaaaa!..
Gözlerine bakınca gözleri Ehl-i Beyt gözü gibi yani kaynak ışığı gibi
Bakamıyorsun
Rengini göremiyorsun
O zaman görür görmez benim ona şeyim felan niye vurdun falan kalmadı yani
Görür görmez zâten bakakaldım
Çünkü o herhangi bir adam değildi
Çok sıcak olmasına rağmen bir paltosu eksikti sırtında, asker gibi giyinmiş, böyle şey bir garip bir hali var, giyinişi miyinişi değişik, hiç görmediğimiz bir adam
Saç sakal karışık, uzun boylu değişik bir insan
Ne yapıyorsun?.. dedi sert bir şekilde
Bende Kurân okuyorum dedim
O da gülümsedi, dedi ki: Kurân seni okumadan sen oku! oku! oku! bakalım ne anlayacaksın?
Ve bunu söylerken geri döndü yola devam ediyor.
Ters yönlere gideceğiz çünkü benim geldiğim yere doğru gidiyor
Ben dedim ki: Ne yapmalıyım?..
O döndüğü halde geri döndü
Dua et!.. dedi
Ne isteyim?.. dedim
Hakkı ve Hayrı iste!..
Hımmm! dedim ama yürümeye devam ediyor, artık bıraktı gidiyor
Arkadan bağırdım çok yüksek sesle herkes duyuyor tabi:
Siz ne istiyorsunuz?.. diye
O bana hiç dönmeden: Biz bir şey istemeye hayâ ederiz!.. dedi
Biz Allahtan bir şey istemeyiz Lâzım olan verilir!..
Anladım ki o gün bir üniversite daha bitirdim
Neydi o?..
Meğer Kurân beni okumalıymış, ben Kurânı okurum zâten
İşte bunu neden söylüyorum
Hâşâ Allaha sığınırım
Allahü zül-Celâle sığınırım
Bizim bilinecek bilinmeyecek bir tarafımız olamaz
Çünkü biz Allahın izni ve inâyetiyle saf kan Muhammedîyiz
Gerçekten Muhammedîyiz
Allahü zül-Celâl koymaz ama inşâallah cehenneme koysa da Muhammedî olarak koyar çünkü bu TERCİH bizim hakkımızdır
Bu seçme hakkımızı kullanmaktayız, onu demek istiyorum
Bu bir inançtır
Orda insanların demesinin, dememesinin, övmesinin, yermesinin, vesâiresinin bir mantığı yoktur
Konuşulamaz, düşünülemez bile bu
Bu çocuk işi bile değildir
Onun için biz buradaki kardeşlerimizin, benim söylediklerim şeklinde değil, onların söyledikleri benimkinden çok daha kıymetli ve değerlidir
İnşâallah bir müddet sonra herkes fikirlerini söyler
Birbirimizi el ele tutarak elektrik direkleri gibi Kebana bağlanırız
Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm Efendimizin nurunu kendisinden bizzât alırız inşâallahurRahmân
Bu bir yaşanan bir şeydir
Bu yalan değildir hâşa
Hayal değildir hâşa
Ben şu anda sizle elektrikle konuşmaktayım
Makinem çalışmakta, ışığım var
Çünkü ben Kebana bağlıyım
Çünkü sen Kebana bağlısın
Bunu çok iyi anlamak lâzım
Bu bir üstünlük değildir, alçaklık değildir
Bu normal hâldir
Bunun dışında oluşlar, fazlalıklar ve eksiklikler yanlıştır
İfrat ve Tefrit yanlıştır
Maksimum Minimum yanlıştır
İtidal ve Optimum doğrudur
SIDKla ADL yolu doğrudur
Sırat-ı müstakim doğrudur
Bunun dışındaki fazlalıklar ve eksiklikler yanlıştır
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞÂALLAH)
ÇOK DEĞERLİ ANKAKUŞU KARDEŞİMİZ, ALLAH CC SİZLERDEN RAZI OLSUN Kİ MUHTEREM LATİF HOCAMIZIN BULUNMADIĞIMIZ BİR SOHBETİNİ YAZIYA DÖKEREK BİZLERE SUNDUĞUNUZ İÇİN.
BİZCE BU SOHBETİ OKUYAN KARDEŞLERİMİZ GENİŞ ZAMANLARINDA VE KAFALARI DAĞINIK DEĞİLKEN EN AZ ÜÇ DEFA OKUMALIDIRLAR VE ANLAMADIKLARI YADA ANLAYAMADIKLARI BAZI YERLER OLABİLİRSE Kİ BUDA ÇOK NORMALDİR, BİZLER İÇİN HER ZAMAN SİTEMİZDE HER YÖNDEN HAZIR OLAN ÇOK DEĞERLİ MUHTEREM HOCAMIZA SORABİLİRLER İNŞAALLAH.
LATİF HOCAM O KADAR ÇOK ÖNEMLİ KONUYA NE KADAR GÜZEL YAKLAŞMIŞSINIZ Kİ ELHAMDÜLİLLAH.
ALLAH CC SİZLERE HUZURLU VE NURLU UZUN ÖMÜRLER VERSİN Kİ BİZLERDE BİRLİKTE ÇOKÇA HAKK YOLDA NASİBLENENLERDEN VE KENDİ HİDAYETİMİZLE BİRLİKTE BAŞKALARINIDA ŞU İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ AHİR ZAMANDA İSLAMİ YÖNDEN FAYDALI OLABİLELİM İNŞAALLAH.
EN GÜZEL MUHAMMEDİ DUALARIMIZLA...786
(DEĞERLİ MUHTEREM LATİF HOCAM, MÜKEMMELİN ÜSTÜNDE MÜKEMMEL BİR MUHAMMEDİ SOHBET OLMUŞ Kİ "LA İLAHE İLLALLAH, MUHAMMEDUR RASULALLAH, ALİ VELİYULLAH.)
BİZCE BU SOHBETİ OKUYAN KARDEŞLERİMİZ GENİŞ ZAMANLARINDA VE KAFALARI DAĞINIK DEĞİLKEN EN AZ ÜÇ DEFA OKUMALIDIRLAR VE ANLAMADIKLARI YADA ANLAYAMADIKLARI BAZI YERLER OLABİLİRSE Kİ BUDA ÇOK NORMALDİR, BİZLER İÇİN HER ZAMAN SİTEMİZDE HER YÖNDEN HAZIR OLAN ÇOK DEĞERLİ MUHTEREM HOCAMIZA SORABİLİRLER İNŞAALLAH.
LATİF HOCAM O KADAR ÇOK ÖNEMLİ KONUYA NE KADAR GÜZEL YAKLAŞMIŞSINIZ Kİ ELHAMDÜLİLLAH.
ALLAH CC SİZLERE HUZURLU VE NURLU UZUN ÖMÜRLER VERSİN Kİ BİZLERDE BİRLİKTE ÇOKÇA HAKK YOLDA NASİBLENENLERDEN VE KENDİ HİDAYETİMİZLE BİRLİKTE BAŞKALARINIDA ŞU İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ AHİR ZAMANDA İSLAMİ YÖNDEN FAYDALI OLABİLELİM İNŞAALLAH.
EN GÜZEL MUHAMMEDİ DUALARIMIZLA...786
(DEĞERLİ MUHTEREM LATİF HOCAM, MÜKEMMELİN ÜSTÜNDE MÜKEMMEL BİR MUHAMMEDİ SOHBET OLMUŞ Kİ "LA İLAHE İLLALLAH, MUHAMMEDUR RASULALLAH, ALİ VELİYULLAH.)
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12907
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Çok değerli kardeşimiz,
Güzel övgüleriniz için teşekkür ederim bunlar sizin güzel görüşleriniz.
Ama ana bir gerçek var ki, Muhammedi şuurdan nasib alanlar, Muhammedinurda hizmet ederler ki;
Hizmet ile dest-i kemâl
Himmet ile dest-i cemâl
bulalar ve âhirleri berhüdâr ola..
Siz ve sizin gibi çok kıymetli kardeşlerimiz canlı ve devamlı örnekler Hamd olsun Rabbımıza..
Bildiğiniz gibi çok sınırlı bir sayıda genç kardeşlerimizle haftada bir gece İlahi İlim ve Muhammedi Edebin Öğretim ve Eğitiminde fikir alış verişinde bulunmaktayız.
Teamspeak sistemini sitemize kazandıran sevgili Gökhan ve Ahmet yeğenlerim ile, yoğun işlerine rağmen konuşmalarımı yazarak foruma taşıyan ankakuşu yeğenime teşekkür ve dualar ederim.
BİZ BİRiz ve bu yolda birbirimizin hizmetçileriyiz inşaallah..
Muhammedi Muhabbetlerimle..
Güzel övgüleriniz için teşekkür ederim bunlar sizin güzel görüşleriniz.
Ama ana bir gerçek var ki, Muhammedi şuurdan nasib alanlar, Muhammedinurda hizmet ederler ki;
Hizmet ile dest-i kemâl
Himmet ile dest-i cemâl
bulalar ve âhirleri berhüdâr ola..
Siz ve sizin gibi çok kıymetli kardeşlerimiz canlı ve devamlı örnekler Hamd olsun Rabbımıza..
Bildiğiniz gibi çok sınırlı bir sayıda genç kardeşlerimizle haftada bir gece İlahi İlim ve Muhammedi Edebin Öğretim ve Eğitiminde fikir alış verişinde bulunmaktayız.
Teamspeak sistemini sitemize kazandıran sevgili Gökhan ve Ahmet yeğenlerim ile, yoğun işlerine rağmen konuşmalarımı yazarak foruma taşıyan ankakuşu yeğenime teşekkür ve dualar ederim.
BİZ BİRiz ve bu yolda birbirimizin hizmetçileriyiz inşaallah..
Muhammedi Muhabbetlerimle..
DEĞERLİ LATİF HOCAM, EMEĞİ GEÇEN SİZ VE SEVDİĞİMİZ DİĞER KARDEŞLERİMİZDEN DE ALLAH CC RAZI OLSUN İNŞAALLAH.
O GÜZEL VE ÖZEL DUALARINIZ İCİNDE ÂMİN
Bismillâhirrahmânirrahim.
Âmin! Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike, ve Rasülûke ve Nebîyyil-Ümmiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi, vessahbihi ve ümmetihi... Âmin!
Yâ Latîf!
Yâ Kerîm!
Yâ Rahîm!
Yâ Vedûd! (cc)
Âmin! Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike, ve Rasülûke ve Nebîyyil-Ümmiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi, vessahbihi ve ümmetihi... Âmin!
Elhamdülillahirabbilâlemin...
O GÜZEL VE ÖZEL DUALARINIZ İCİNDE ÂMİN
Bismillâhirrahmânirrahim.
Âmin! Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike, ve Rasülûke ve Nebîyyil-Ümmiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi, vessahbihi ve ümmetihi... Âmin!
Yâ Latîf!
Yâ Kerîm!
Yâ Rahîm!
Yâ Vedûd! (cc)
Âmin! Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ Muhammedin Abdike ve Nebîyyike, ve Rasülûke ve Nebîyyil-Ümmiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi, vessahbihi ve ümmetihi... Âmin!
Elhamdülillahirabbilâlemin...
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2799
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
08 MART 2008 SOHBETİNİN DEVAMI...
Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Sahabe-i Güzinin ikiye ayrıldığını görüyor
Yada üçe ayrıldığını görüyor
Onların konuşmalarını dinliyor, devam edin diye işaret ediyor, çünkü
Konu çok önemli değil ama bir kısmı ifratta bir kısmı da tefritte
Yani birisi çok fazla! diyor, birisi de hiç yok! diyor
İşte bu kargaşa içerisinde iken Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem durduruyor
Kumu düzeltiyor
Sonra asa ile ortaya bir çizgi çiziyor
Benim ve benim ashabımın yolu budur. Başında Allah vardır.
Sonra sağ tarafa çiziyor
Birkaç tane böyle paralel çizgiler çiziyor
Bunların başlarında şeytan vardır.
Sol tarafa da çiziyor
Bunların başında da şeytan vardır.
Bu hadis bir başka kaynakta:
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kumu düzleyip asası ile ortaya bir dikey çizgi çizdi ve: Bu ALLAHın yoludur. buyurdu. Sonra, o çizginin sağına ve soluna başka çizgiler çizdi ve: Bunlar yollardır ve her yolun başında oraya çağrıda bulanan bir şeytân vardır! buyurdu. Sonra da şu âyeti okudu: "Şüphesiz bu Benim dostoğru yolumdur. Bana uyun. (Başka) yollara uymayın. Zirâ o yollar sizi ALLAHın yolundan ayırır. İşte sakınmazın için ALLAH size bunları emretti." (Enâm 6/153)
(İbni Kesir, 2/190)
Bu şu demek gibidir:
Bunlar benden daha çok dini savunurlar kendilerince. Başlarında şeytan vardır.
Soldakilere de diyor ki:
Bunlarda benim dinimi hafife alırlar. Başlarında şeytan vardır. Benimki bir tanedir, ortadır. Allaha gider ve Sırat-ı Müstakimdir.
Yani burda Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin buyurduğu şey şu kardeşlerim
Basit, rahat, herkesin yapabileceği, mutlaka başaracağı orta yolda yürümek
Ne içinden çıkılmaz bir bilmece bulmaca düzenine sokmak
Ne de yokmuş gibi böyle olsa da olur, olmasa da olur gibi değil
Onun için Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin yolu harikadır
Mükemmeldir, mubârektir, muhteşemdir, muazzamdır
İşte bunu, bu girişi şu nedenle yapmak ihtiyacını hissettim
Yani olur ki kardeşlerimiz derler ki: Biz hep aynı konuları işliyoruz!
Aynı konuları işlemiyoruz
Ana konuları mutlaka çözmemiz lâzım
Yani dört kelimeyle Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemi bildik mi?.. Bildik efendim
Bulduk mu?.. Bulduk
Olduk mu?.. Olduk
Ohhh!.. Bitti o zaman demek ki yani, iş bitti yani
Halbuki şöyleydi
İşin hakikatı Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizi BİLmek, BULmak, gerçekten Muhammedi şuûr içinde OLmak ve YAŞAmak seksen senelik bir ömrün sonunda, ben Şahlardan duymuşum ki ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin kendi hadisinde de görmüşüm ki; Vallahi, beni size Peygamber olarak gönderen Allaha yemin ederim ki yarın bana ne yapacak bilmiyorum
Peygamber Aleyhis-selâmın buyurduğudur bu
Beni size Peygamber olarak gönderen Allaha yemin ederim ki bana ne yapacak bilmiyorum. Umarım ki Rahmetine gark eder.
Kaynak mı?
Buharîdeki;
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem); Ümmü Alâ (radiyallahu anhu)nun, Osman İbni Mazunun ölümünden sonra onu tezkiye için söylediği: ALLAH (bu imânlı, tâatli kuluna ikrâm etmez de) ya kime ikrâm eder? demesi üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ALLAHa yemin ederim ki Ben ALLAHın bir peygamberi iken, Bana (ve size yarın) ALLAH tarafından ne muamele yapılacağını bilemem! buyurdu.
(Buhârî, Cenâiz 3, Tâbir 13)
Bu, bu kadar hassas, bu kadar çok önemli bir konudur
Onun için biz neden ibadet ederiz, inanırız, niye ibadet ederiz, niye bu kadar zahmetlere gireriz, niye yaşarız?..
Bir kelime için
O nedir?..
Eşhedü en lâ ilâhe illallah eşhedü enne Muhammeder Rasûlullah için
Bütün iman, ibadet, itaat, irfan, ikan, ihsan, ne geliyorsa aklımıza bu kadar nimetler, bu kadar eşyalar, bu kadar varlıklar, bu oyunlar, bu düzenler, cennetler, cehennemler vs.ler bu düzenin kuruluş sebebi tektir
Eşhedü en lâ ilâhe illallahtır
Kolay o zaman
Eee kolay değil!
Muhammeder Rasûlullah gibi söylemek üzere böyledir
Bu sözü söyleyen Muhammeder Rasûlullahtır
Allahın Rasûlü olan Muhammed Aleyhis-selâmdır
Ee biz de söyleriz!
Biz de söylersek, Onu İmam-ı Mutlak bilelim, bulalım da geçelim arkasına Allahu Ekber! diyelim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem de: Lâ ilâhe illâllah desin. Biz de: Muhammeder Rasûlullah olarak yani şâhidi olalım, buyurun!..
Kendi başına insan patır-çatır, işte böyle patır-çatır olursa dünya alt üst olur ne İslam kalııııır, ne şu kalır, ne bu kalır ve rezalet olur
Onun için bizim öğretim ve eğitim sistemimizde büyüklerimizin yolu izlenmektedir
Biz ne büyüğüz, ne küçüğüz
Ben kendim için söylüyorum açık seçik Kervan Kıtmıriyiz, ıslık çalınan yere gideriz, orda hizmet ederiz
Şerefle ederiz, hiç de bundan bir derdimiz de olmaz
Yeter ki yapalım yani, yeter ki insanlara hizmet edelim, Peygamber Aleyhis-selâm hoşnut olsun, Allahü zül-Celâl razı olsun, Allah da bizi bırakmasın, şeytana yem etmesin!
Bu düşünce içerisinde iş
Aslı astarı bu
Bunu böyle bilelim!..
Bir başka istirhamım
Kimin içerisinde sohbetle ilgili, herhangi bir şeyle ilgili bir soru olursa, bana söylerse çâre bulmaya çalışırım
Bende kalması istenirse Allahın izni ve inayetiyle bende kalır
Çünkü bu yol böyle bir yoldur
Sadakat yoludur
SÂDIK olacak, sadakatinde SAMİMİ olacak
İhlas sahibi olacak
Eee bitti mi?..
Hayır!..
Bunlara SABRedecek
Bunları kaybetmemeye sabredecek
Sonra ne olacak
Sonra SELÂMETe erecek
İşte Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat budur
Yoksa bir boş laflar yığını olur
Çayda içtik, kahvede içtik, şunu içtik vs
Ne çay var, ne kahve var!
Eser bile yok
Konuşuyor: yazdık, içtik diye
Boş!..
Boş bardakları ağzına getiriyor-götüryor
Çay nedir?..
İçtiğinizdir!..
Bütün hücrelerinize girendir
Sonra vücudunuzda;
Isı olandır
Her şey olandır
Ruhu yaşatandır daha doğrusu
Ruhun var oluşuna sebep olandır
Ruhun kabını diri tutandır
Hayy olandır
Gerisi leştir
Yaşayan leştir
Bunun için bu sorularımızı vesairelerimizi çeşitli şekillerde birbirimize iletelim
Ömrümüz olur Allahın izniyle zaman elverir daha inşâallah Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem bize yardımcı olursa
Olacaktır, olursa diye bu sözüm yanlış benim özür dilerim.
İnşâallah demeliydim
Çünkü olumsuz konuşmakta yasaktır
Büyüklerimiz bakın: lambayı söndür! diye bir kelime kullanılmazdı
Lambayı dinlendir!..
Yak! diye ağır bir kelime de kullanılmazdı
Canlandır!..
Lambayı canlandır
Çünkü edebdir bu
Allahü zül-Celâl izin verirse yanlış bir kelimedir
İnşâallah Allahın izni ile
Şöyle yaparsa şart koşar gibi
Hayır İnşâallah böyle yapacaktır
Maşallah Allah ile de böyle olacaktır
Allah ile olsun gibi
Bu güzellikler hep Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin güzellikleridir
Sorularımız olursa soralım
Bir de sohbetler uzun sürdüğü için hem dinlemek açısından, her bakımdan zor olmaktadır
Kardeşlerimizin katılımları açıkça olmalıdır
Sorular sormalıyız, konuşabilmeliyiz, fikirlerimizi söyleyebilmeliyiz..
Ben konuyu bu girişten sonra çabukça geçmeye çalışacağım, ondan sonrada karşılıklı sorularımızla falan birbirimizi destekleriz
Burası bir çet(chat) salonu değildir
Çet salonu, çetleşme salonu değildir
Ya da ne bileyim burada böyle insanlar oturmuş konuşuyorlar değildir
Burası inşâallah Rasûlullah Sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin sayesinde, Allah Dostlarının himmetiyle İlahi İlmi, Muhammedi Edebi birbirimize Allah rızası için, kardeşçe, hizmetçi olarak, hepimiz birbirimizin hizmetçileri olarak Rasûlullah Sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin elektrik direklerini yetiştirme açısından
Ee biz gidersek ne olacak, bitecek mi bu iş yani?..
Kalacak mı?..
Hayır!..
Kalmayacak!..
Ne bileyim ben Halim yürütecek, Burak yürütecek, Ferhat yürütecek, Gökhan yürütecek, birileri yürütecek
Rasûlullah Sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin adamları bitecek değil yaaa
Bir başkası çıkacak
Allah adına, Rasûlullah Sallallahu aleyhi vessellemin hesabına, şerefine yürütecekler olacaktır
Mutlaka olacaktır
Burada olmasa da başka bir yerde olacaktır
Ama inşâallah burada da olacaktır
Çünkü arzumuz bu
Bunun da bilinmesini doğrusu isterim
Ben kendi açımdan
Çünkü başka türlü düşünmemiz yanlıştır
Bugün konu yazalım dendi
Hani konu yazmak da düşünmek lâzım yani, hep yüzlerce insan okuduğunda ne olur?..
Biz böylemi yapmalıyız, nasıl yapmalıyız, neyi ne yapmalıyız ya da oraya yazmamızın mahsuru yokta yazmalı mıyız
Ama ben bir şey yazdım oraya
Taklidî İman ve Tahkikî İman
Bu çok önemli bir şey
Taklidî İman; bir insanın çevresinden duyduğu ve kendisinin okuduğu ana bilgilere dayanan imandır
Bunun sağlamlığı, güncel hayatta kullanılır, sağlamlığı her zaman şüphelidir
Birisinden duyduğuna göre, bir şey dediğine göre hareket eder
Temeli var mıdır, yok mudur?..
Hele bu eskiden, bundan diyelim ki 30-40 sene önce rahmetli Hacı Osman Efendi derdi:
Ah oğul ah!.. Bizim zamanımızda kitap mı vardı?.. Aksarayın zenginlerinde vardı. diyor.
Gidip istediğimizde ise: Sen anlamazsın! derlerdi.. diyor.
Vermezlerdi!..
Bugün öyle bir sorun yok.
Bugün çocuk bile Kurân-ı Kerîm mealleri elinde okuyabiliyor.
Bugün İLİM ortadadır
Eksik olan EDEBdir
İşte bunu birlikte el ele inşâallah, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimize ulaşarak, kendimizi irşad ederek değil
Bir su taşıyarak değil
Bir suyun kaynağından su getirerek inşâallah çeşme hâlinde akıtarak
Her gelen içsin diye akıtarak ama
Ayırmadan, gayırmadan
Heeeerkes herkes
Gelsin, yıkansın, içsin, kullansın, temizlensin, bütün kirini, pasını bıraksın.
BİZim SU ise kirlenmez, kanatlanır gökyüzündeki buluta yine karışır
Çünkü Muhammedidir
Başka amacı yoktur, gayesi yoktur, maksadı yoktur, Allahü zül-Celâlin şâhididir
Böyle ise mesele yok, değilse zaten vah ki ne vah!
Ona hiçbir şey söylemeye, hiçbir şey söylemeye gerek yok!
Taklidî İman alışkanlıklara sebep olur
Bildiklerini doğru kabul eder
Bu insan kısmen at gözlüğü takmış gibi burnunun doğrultusun gider.
Bugün toplumumuzda binlercesi vardır
Binlerce görmekteyiz
Çünkü!..
Zaten hacca gitmez yani düşmemiştir veyahutta, zekat yoktur, namaz kılmamaktadır, efendim oruç işte ya tutuyor ya tutmuyor gibi, Kelime-i Şehadetin ne olduğunu bilmemektedir, ismi cismi müslümandır, söylerseniz sizi dövebilir hatta vesaire vesaire ama binlerce insan görebilirsiniz böyle
Yaşları 50, 60, 40, 30, 20 binlerce Müslüman gözüken insan taklid içerisinde kendisini basit şeylerle oyalar, bir ömür geçer
Bunun sonu iyi değildir
Onun için zaten Taklidî İmandan Tahkikî İmana, hakiki imana geçmek için yollar bulmamız lazım
Bu alışkanlıklardan kurtulmak da çok zordur
Çünkü bunlar kemikleşir, ahlâka tesir eder
Merhametsiz, muhabbetsiz, hasbi hizmetsiz ve hakikatsız insanlar yığını gelir
Toplumda merhamet kalkar
Devlette adalet kalkar
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin buyurduğu gibi kıyamet kopmuş gibi olur
İşte o zaman kopmuş demektir
Bir Perşembe akşamı buraya İstanbuldan Deli Hüseyin geldi
Allah Dostlarının içinde öyle anılır onlar
Derbentli Deli Hasan
Ne biliyim ben, Nurşili Deli Hüseyin
Efendim, Aniften Sülisi, Deli Sülisi falan gibi ama öyle değildir
Öyle konuşmaktalar, kendileri de öyle demektedirler
Fakaaaaat!..
Cuma akşamı da geri döndü, biz başka yere gitmiştik, Korkutelinde idik görüşememiştik.
Ama Perşembe akşamı görüştüğümüzde:
İstanbulda ne yapıyorsunuz siz?..Ne iş yaparsınız?.. Şimdi acele gitmenin derdi neymiş?.. dedim
Efendim biz orda gece akşam oldumu sabaha kadar ekmekleri topluyoruz çöplerden denizdeki balıklara döküyoruz
İnsanları doyurdunuz da mı balıklara döküyorsunuz?.. dedim
Hayır efendim bizim işimiz o değil!..
Ne sizin işiniz?.. dedim
Bizim işimiz şu ki; insanlar Allahın nimetini bir sürü aç, yetim, dul, biçâre insanlar varken keyiflerince yaşadıkları yerlerden çöp sepetlerine dolduruyorlar. Allah, rahmeti kesecek diye, kesmesin rahmetini bebekler var, şunlar var, bunlar var kesmesin rahmeti diye biz de onların bu pisliklerini temizlemek için Allahın nimetlerini çöp sepetlerinden topluyoruz, denize döküyoruz balıklar yesin de Allah rahmet yağdırsın. Yoksa bunlar susuzluktan geberecek diye. dedi..
Yaaa! dedim bizim Antalyaya günlerce yağmurlar yağardı kırk ikindi yağmurları yağardı, artık yağmıyor, bizim buraya biraz emekçi gönderseniz ya siz! dedim
Hiç yağmur yağmıyor Antalyaya, yağmıyor ne zamandan beri
Dağlarda bitkiler kurudu
Dağ hayvanları, çekirgeler vesaireler yok olup gidiyor susuzluktan, bir gram su kalmadı çünkü
Bizim Antalya ya da ekmekçi gönderseniz şu çöplerdeki, turistik otellerdeki ekmekleri denize dökseler de bizim bura yağmursuz kaldı gidiyor yani yanıyor!.. dedim
Bakın Delilerin işine bakın siz
BİZim Delilerin işine bakın
İşte toplum öyle nankör, öyle hayin, öyle zalim bir yola girdi mi kendi belasını kendi başına ateş yağdırır gibi yağdırır
Allahü zül-Celâl işinin başında
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem işinin başında
Kanunlar ilk günkü kanunlar
İlk günkü kanunlar
Her şey ilk günkü şekliyle durmaktadır
Hiçbir şey değişmez
Değişen insanın düşünceleridir, fikirleridir, o da başına ya dert-felaket getirir ya saadet getirir
İşte alışkanlık hale gelmiş olan inançlar, ahlâklar, huylar bütün Taklidî İmanın eseridir
Tahkikî İmanda bu eksik ve yanlışlar terk edilir çünkü
Tahkikî İmanda terk edilir
Yalan hainlikmiş! dedi mi terk eder Tahkikî İmanda
Taklidî İmanda terk edemez
Çünkü Taklidî İmanda onlar o kimsenin beden parçası gibidir
Protezdir yani
Takma dişi gibidir
Kendisine kabul etmiştir o onu, kendisinin malı gibi olur
Benim huyum böyle diyor...
Fatmaana da diyor ki: huyu çıksın! diyor
Şimdi yanımda da doğru söylüyor, huyu çıksın tabi
Bu huy İblisin Huyu, senin nasıl huyun oluyor bu?..
Nasıl huy oluyormuş böyle bu?..
Böyle huy mu olur?..
Alışkanlık olmuş
Ne alışkanlığı olmuş?..
İyi şeylerden alışkanlık olur
Bu pislikleri terk etmen gerekiyor
Yani bir insan bir verem mikrobunu hasbelkader aldı diye o mikrobu besleyip-büyütüp bütün ciğerlerini peşkeş çekmek zorunda mı yani?
Hayır!..
Böyle bir şey asla yok!..
Onun için Taklidî İmandan Tahkikî İmana geçmemiz mutlaka şarttır
Allahü zül-Celâl celle celalihu âyetlerinde açıkça buyurur
Kim zerre miktarı hayr yapmışsa onu görür. (Zilzâl 99/7)
Her kim de zerre kadar bir şer işlerse onu görecektir. (Zilzâl 99/8)
(Doğrusu) RABBiniz tarafından size basîretler (mânâyı idrak kabiliyetleri ve melekeleri) verilmiştir. Artık kim (hakkı ve hayrı) görürse kendi lehine, kim de amâlık yaparsa, körlüğü seçerse (o, da) kendi âleyhine (zararına) dır. Ben üzerinize bekçi (muhafız) değilim!... (Enâm 6/104)
Bu âyetin son kısmıyla ALLAHÜ ZÜL-CELÂL, kulunu aklıyla başbaşa bırakıp Gerekli âleti, edevâtı, aklı, fikri verdim.
Maddeyi basarınla, mânâyı basîretinle görecek şekilde donattım... Seçeneğini yap; hayrı seçersen lehine, şerri seçersen aleyhine, kararını ver ve uygula!...
Seçtiğin seçeneğini halkedeceğim, sonuç sanadır!... buyurur gibi anlıyorum....
Basar; deveyi delikten geçiremezken, basîret; değil deveyi, buz dağlarını delikten geçirebiliyor...
Mesele şuûr, şuûr, yine şuûr... ALLAHÜ ZÜL-CELÂL ümmet-i Muhammedî islâh etsin, iflâh etsin, şuûr versin, hakkı ve hayrı kalblerimize ilhâm etsin, uygulamamızda mûinimiz olsun.
Sonunda hüsn-i hatimeyle tevhid ehli, Muhammedîlerinden kılsın! Âmin...
Hakkın şerre rızası yoktur, hayra rızası-emri vardır.
Başka Ayet-i Kerimelerde:
Hayır Bendendir, şer sizdendir, nefsinizdendir.
Buna sebep?..
Sizin tercihinizdendir
Çünkü Allahü zül-Celâl, şerri insan tercih ettiği zaman yaratır
Çünkü rızası yoktur
İmtihanda yanlış olandır
Yapma! Yaparsan şöyle olur. Yeminle böyle olur. Hele hele böyle olur der gibi buyrulmuştur
Ama insan illa şerri tercih etmişse, imtihanda ben bunu kullanacağım demişse Allahü zül-Celâl onu yaratır, başınada geçirir
Ne demek?..
Şu demek!..
Yeni bir çocuğunuz doğdu, ben balkona koyayım, dışarıda eksi yirmi derece var:
Rahman ve Rahim Allah celle celalihu dondurmasın
Bu bizzat duymuşumdur kulaklarımla ben
Burda ne var?..
Şu var!..
Burda şu var!..
Allahü zül-Celâl Rahmân ve Rahîmdir
Yedi kattan düşen çocuğu korumuştur, korurda...
Fakaaaat!..
Bu çocuğu balkona koyarsan orda dondurtur, merhametsizlikten ebedi cehenneme seni sokar
Neden?..
Çünkü bu Sünnetullah ilan edilmiştir
Kanunları, yasaları, maddi-manevi hepsi Allahındır
Hepsi Allahındır
Allahın dışında haşa değildir
Fiziki kanunlarda Allahın kanudur, ötekiler de Allahın kanunudur, hepsi Allahın kanunudur
İnsanlar da böyledir
Yani bu, bir Ressam resim yapıyor, resmin içinde ne varsa hep Ressama aittir
Bunun öyle ya da böyle olması bir şey değiştirmez
İşte burda bizim dikkat edeceğimiz şey alışkanlıkları gözden geçirmemiz lazım
Gerek imanda, ibadette, itaatta, irfanda olsun
İnançtaki Taklidî İmanlar daha önceki doğru ya da yanlış bilgilerden oluşmuştur.
Tuzla buzun üzerine bina yapan ilk rahmette felaket bulur
Tuz madeninin üzerine, buz dağının üzerine bina kuranlar bir gün ilk rahmette yerle bir olur, felaketle başlarında yerler yani
Ne demek buzla tuz?..
Yalanla haram üzerine bina kuranlar
Haaaaa!..
O zaman, boğazdan girene ve çıkana dikkat etmek gerekiyor
Boğazdan haramı sokmamak ve yalanı çıkarmamak gerekiyor
Boğaz böyle önemli boğaz yani
Girenle çıkanda Sadakat, Samimiyet, Sabır ve Selamet Şartı aranıyor
Öyle bir gümrükçü, öyle bir muafız koymak lazım
İşte insan kafasındaki beş delik
Meşhur yedi deliğin beşi kafadadır
Onun için yüze vurulamaz
Allahü zül-Celâlin Esmalarının belki yüzde doksanı kafada tecelli eder
Yani yüzde doksanı bilemiyorum da, aramak, bakmak lazım fakat çoğu kafadadır yani
Onun için yüze vurulmaz, yüze sövülmez, yüze tükürülmez
Yüz Allahü zül-Celâlin pek çok yüksek Sıfatlarının, Esmalarının tecelli yeridir
Bunlardan ikisi gözdür
Basardır
Sırr BİLEliğidir basar
Bakmak değildir
Karşıdakini görmektir, karşıdakini anlamaktır
Yani Sırrınla BİR olmaktır
İkisi kulaktır..
Gözden daha önemlisi semidir
Semi can özündeki Muhammedi oluş şuuruna sahipliktir
Onu duyuştur yani
Tam duyuştur daha doğrusu
Kalbin duyuşudur
Bu da çok önemlidir ve iki tanedir
Madde ve Mânâda duyuşları, görüşleri
Ne gariptir ki ağız bir deliktir
Beşinci delik ağızdır
Bir de burun vardır
Burunda ağız deliğinin içindedir
Ağız, dili vardır esas
Lisan vardır yani
Lisan Nun Sırrı ile oluştur
Yani Allahın Nurullah Sırrıyla oluşu esas alır dil, çok önemlidir
En önemlisidir
Koku da burdadır
Yani en iğrenç kokuyla çıkan sözler, cennet kokusuyla çıkan sözler aynı dil içindir
Padişah demiş: En güzel yemeği kim yaparsa ona şu kadar altın veririm, en berbat yemeği kim yaparsa ona şu kadar altın veririm, ikisini birden yapıp gelene de iki katını veririm.
Diye bir yarışma açmış
Bizim Hakk Erenler de demişler:
Biriniz gidin şu yemeği yapında biraz yetime, fakire, fukaraya nafaka çıksın yani, yapın gelin.
Görevlendirmişler aşçıları kimse
O: Ben hallederim bu işi. Siz bana iki tas bulun kapaklı ben bu parayı alır gelirim.
Buyur
Herkes yapmış mantısı, böreğini, ötesini, bötesini mis gibi yemek kokuları içerisinde bir sergi halinde açmışlar, bizimkinin elinde iki tane bardak gibi şey, tas
Herkes de gülüyor tabi: Bu ne biçim iş böyle adamcağız elinde bir şey yok! diye
Sen ne yaptın?..
Börek yaptım, sarma yaptım, öteyi yaptım, böte yaptım.
Baba sen ne yaptın?
Efendim biz sözü öze düşürdük getirdik.
Nedir?
Efendim dünyanın en berbat olan yemeği DİLdir. Bundan daha berbat bir şey olamaz. Dünyanın en güzel yemeği de DİLdir efendim. En acısı, en tatlısı DİLdi efendim, tatlı olanda DİLdir, tatsız olanda DİLdirr, zehir zıkkım olanda DİLdir, bal şeker olanda DİLdir Efendim
Haaaa!..
İşte bu DİLdir!..
Artı bunun üstünde bizim gibi Kervan Köpeği olanların maharetlerinden birisidir, burun vardır
Kurân-ı Kerîm de koku yoktur
Rüyada koku yoktur
Hiç kimse rüyada ben kokladım diyemez
Münir Derman Hazretlerini okuyanlar bilirler
Nerde vardır koku?..
Koku ayrı bir özelliktir
Ayrı bir özelliktir
Gerçek Allah Dostu bir kere içine çekse Almanyadakinin kokusunu burdan hisseder
Eğer yürek o yürekse, burun o burunsa
Gerçek bir Allah Dostu beşyüz kilometredekinin sesini duysa senin kokusundan içindekini anlar
Ses kokar demek istiyorum
Sesin içindeki mânâ kokar
İşte burun böyle garip bir şeydir
Bir şeye yaramıyor gibi gözükür
Fakat yarar!..
İşte Tahkikî İmana geçildiğinde bürün bunlar düzene girer
Kargaşadan, bilinmezlikten, olurmu-olmazlıktan, şundan bundan kalkar bunların yerine doğru dürüst sanki bir, ne biliyim ben bu işin çok ustası bir doktora gidilmiş, gerçekten çekap yaptırılmış, problemler ortaya çıkmış, program yapılmış.
Şöyle yaparsak böyle olacak yani hiçbir sorun kalmamış
Neticede hastaysa hastayız, bunu çözüyoruz bunu bulacağız edeceğiz olmuş
Hayal, acaba olacak mı falan kalmamış..
Taklidden kurtulmuş, hakikata dönmüş bir iman şekli çok önemlidir
Bunun üzerine, böyle bir imanın üzerine ibadetler oturulur
Aksi taktirde toplumumuzda olduğu gibi, yada İslam aleminin çökmesine sebep olduğu gibi herkes çok dindar gözükür, hatta çok camiler yaptırır, kurslar açar, öte böte yapar ama arkasından sömürüye geçer, arkasından yetim hakkı dinlemez, devlet hakkı bilmez, kimin malını yiyor, kimden alıp kimden çalıyor, kimi kırıyor, kimi vuruyor hiç hiç umurunda bile olmadan önüne geleni alır indirir
Çünkü
Ve bütün bunlara da kapatabilmek için böyle insanları o yönde yok edebilmek için kılıfına uydurur
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Sahabe-i Güzinin ikiye ayrıldığını görüyor
Yada üçe ayrıldığını görüyor
Onların konuşmalarını dinliyor, devam edin diye işaret ediyor, çünkü
Konu çok önemli değil ama bir kısmı ifratta bir kısmı da tefritte
Yani birisi çok fazla! diyor, birisi de hiç yok! diyor
İşte bu kargaşa içerisinde iken Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem durduruyor
Kumu düzeltiyor
Sonra asa ile ortaya bir çizgi çiziyor
Benim ve benim ashabımın yolu budur. Başında Allah vardır.
Sonra sağ tarafa çiziyor
Birkaç tane böyle paralel çizgiler çiziyor
Bunların başlarında şeytan vardır.
Sol tarafa da çiziyor
Bunların başında da şeytan vardır.
Bu hadis bir başka kaynakta:
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kumu düzleyip asası ile ortaya bir dikey çizgi çizdi ve: Bu ALLAHın yoludur. buyurdu. Sonra, o çizginin sağına ve soluna başka çizgiler çizdi ve: Bunlar yollardır ve her yolun başında oraya çağrıda bulanan bir şeytân vardır! buyurdu. Sonra da şu âyeti okudu: "Şüphesiz bu Benim dostoğru yolumdur. Bana uyun. (Başka) yollara uymayın. Zirâ o yollar sizi ALLAHın yolundan ayırır. İşte sakınmazın için ALLAH size bunları emretti." (Enâm 6/153)
(İbni Kesir, 2/190)
Bu şu demek gibidir:
Bunlar benden daha çok dini savunurlar kendilerince. Başlarında şeytan vardır.
Soldakilere de diyor ki:
Bunlarda benim dinimi hafife alırlar. Başlarında şeytan vardır. Benimki bir tanedir, ortadır. Allaha gider ve Sırat-ı Müstakimdir.
Yani burda Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin buyurduğu şey şu kardeşlerim
Basit, rahat, herkesin yapabileceği, mutlaka başaracağı orta yolda yürümek
Ne içinden çıkılmaz bir bilmece bulmaca düzenine sokmak
Ne de yokmuş gibi böyle olsa da olur, olmasa da olur gibi değil
Onun için Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin yolu harikadır
Mükemmeldir, mubârektir, muhteşemdir, muazzamdır
İşte bunu, bu girişi şu nedenle yapmak ihtiyacını hissettim
Yani olur ki kardeşlerimiz derler ki: Biz hep aynı konuları işliyoruz!
Aynı konuları işlemiyoruz
Ana konuları mutlaka çözmemiz lâzım
Yani dört kelimeyle Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemi bildik mi?.. Bildik efendim
Bulduk mu?.. Bulduk
Olduk mu?.. Olduk
Ohhh!.. Bitti o zaman demek ki yani, iş bitti yani
Halbuki şöyleydi
İşin hakikatı Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizi BİLmek, BULmak, gerçekten Muhammedi şuûr içinde OLmak ve YAŞAmak seksen senelik bir ömrün sonunda, ben Şahlardan duymuşum ki ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin kendi hadisinde de görmüşüm ki; Vallahi, beni size Peygamber olarak gönderen Allaha yemin ederim ki yarın bana ne yapacak bilmiyorum
Peygamber Aleyhis-selâmın buyurduğudur bu
Beni size Peygamber olarak gönderen Allaha yemin ederim ki bana ne yapacak bilmiyorum. Umarım ki Rahmetine gark eder.
Kaynak mı?
Buharîdeki;
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem); Ümmü Alâ (radiyallahu anhu)nun, Osman İbni Mazunun ölümünden sonra onu tezkiye için söylediği: ALLAH (bu imânlı, tâatli kuluna ikrâm etmez de) ya kime ikrâm eder? demesi üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ALLAHa yemin ederim ki Ben ALLAHın bir peygamberi iken, Bana (ve size yarın) ALLAH tarafından ne muamele yapılacağını bilemem! buyurdu.
(Buhârî, Cenâiz 3, Tâbir 13)
Bu, bu kadar hassas, bu kadar çok önemli bir konudur
Onun için biz neden ibadet ederiz, inanırız, niye ibadet ederiz, niye bu kadar zahmetlere gireriz, niye yaşarız?..
Bir kelime için
O nedir?..
Eşhedü en lâ ilâhe illallah eşhedü enne Muhammeder Rasûlullah için
Bütün iman, ibadet, itaat, irfan, ikan, ihsan, ne geliyorsa aklımıza bu kadar nimetler, bu kadar eşyalar, bu kadar varlıklar, bu oyunlar, bu düzenler, cennetler, cehennemler vs.ler bu düzenin kuruluş sebebi tektir
Eşhedü en lâ ilâhe illallahtır
Kolay o zaman
Eee kolay değil!
Muhammeder Rasûlullah gibi söylemek üzere böyledir
Bu sözü söyleyen Muhammeder Rasûlullahtır
Allahın Rasûlü olan Muhammed Aleyhis-selâmdır
Ee biz de söyleriz!
Biz de söylersek, Onu İmam-ı Mutlak bilelim, bulalım da geçelim arkasına Allahu Ekber! diyelim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem de: Lâ ilâhe illâllah desin. Biz de: Muhammeder Rasûlullah olarak yani şâhidi olalım, buyurun!..
Kendi başına insan patır-çatır, işte böyle patır-çatır olursa dünya alt üst olur ne İslam kalııııır, ne şu kalır, ne bu kalır ve rezalet olur
Onun için bizim öğretim ve eğitim sistemimizde büyüklerimizin yolu izlenmektedir
Biz ne büyüğüz, ne küçüğüz
Ben kendim için söylüyorum açık seçik Kervan Kıtmıriyiz, ıslık çalınan yere gideriz, orda hizmet ederiz
Şerefle ederiz, hiç de bundan bir derdimiz de olmaz
Yeter ki yapalım yani, yeter ki insanlara hizmet edelim, Peygamber Aleyhis-selâm hoşnut olsun, Allahü zül-Celâl razı olsun, Allah da bizi bırakmasın, şeytana yem etmesin!
Bu düşünce içerisinde iş
Aslı astarı bu
Bunu böyle bilelim!..
Bir başka istirhamım
Kimin içerisinde sohbetle ilgili, herhangi bir şeyle ilgili bir soru olursa, bana söylerse çâre bulmaya çalışırım
Bende kalması istenirse Allahın izni ve inayetiyle bende kalır
Çünkü bu yol böyle bir yoldur
Sadakat yoludur
SÂDIK olacak, sadakatinde SAMİMİ olacak
İhlas sahibi olacak
Eee bitti mi?..
Hayır!..
Bunlara SABRedecek
Bunları kaybetmemeye sabredecek
Sonra ne olacak
Sonra SELÂMETe erecek
İşte Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat budur
Yoksa bir boş laflar yığını olur
Çayda içtik, kahvede içtik, şunu içtik vs
Ne çay var, ne kahve var!
Eser bile yok
Konuşuyor: yazdık, içtik diye
Boş!..
Boş bardakları ağzına getiriyor-götüryor
Çay nedir?..
İçtiğinizdir!..
Bütün hücrelerinize girendir
Sonra vücudunuzda;
Isı olandır
Her şey olandır
Ruhu yaşatandır daha doğrusu
Ruhun var oluşuna sebep olandır
Ruhun kabını diri tutandır
Hayy olandır
Gerisi leştir
Yaşayan leştir
Bunun için bu sorularımızı vesairelerimizi çeşitli şekillerde birbirimize iletelim
Ömrümüz olur Allahın izniyle zaman elverir daha inşâallah Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem bize yardımcı olursa
Olacaktır, olursa diye bu sözüm yanlış benim özür dilerim.
İnşâallah demeliydim
Çünkü olumsuz konuşmakta yasaktır
Büyüklerimiz bakın: lambayı söndür! diye bir kelime kullanılmazdı
Lambayı dinlendir!..
Yak! diye ağır bir kelime de kullanılmazdı
Canlandır!..
Lambayı canlandır
Çünkü edebdir bu
Allahü zül-Celâl izin verirse yanlış bir kelimedir
İnşâallah Allahın izni ile
Şöyle yaparsa şart koşar gibi
Hayır İnşâallah böyle yapacaktır
Maşallah Allah ile de böyle olacaktır
Allah ile olsun gibi
Bu güzellikler hep Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin güzellikleridir
Sorularımız olursa soralım
Bir de sohbetler uzun sürdüğü için hem dinlemek açısından, her bakımdan zor olmaktadır
Kardeşlerimizin katılımları açıkça olmalıdır
Sorular sormalıyız, konuşabilmeliyiz, fikirlerimizi söyleyebilmeliyiz..
Ben konuyu bu girişten sonra çabukça geçmeye çalışacağım, ondan sonrada karşılıklı sorularımızla falan birbirimizi destekleriz
Burası bir çet(chat) salonu değildir
Çet salonu, çetleşme salonu değildir
Ya da ne bileyim burada böyle insanlar oturmuş konuşuyorlar değildir
Burası inşâallah Rasûlullah Sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin sayesinde, Allah Dostlarının himmetiyle İlahi İlmi, Muhammedi Edebi birbirimize Allah rızası için, kardeşçe, hizmetçi olarak, hepimiz birbirimizin hizmetçileri olarak Rasûlullah Sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin elektrik direklerini yetiştirme açısından
Ee biz gidersek ne olacak, bitecek mi bu iş yani?..
Kalacak mı?..
Hayır!..
Kalmayacak!..
Ne bileyim ben Halim yürütecek, Burak yürütecek, Ferhat yürütecek, Gökhan yürütecek, birileri yürütecek
Rasûlullah Sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin adamları bitecek değil yaaa
Bir başkası çıkacak
Allah adına, Rasûlullah Sallallahu aleyhi vessellemin hesabına, şerefine yürütecekler olacaktır
Mutlaka olacaktır
Burada olmasa da başka bir yerde olacaktır
Ama inşâallah burada da olacaktır
Çünkü arzumuz bu
Bunun da bilinmesini doğrusu isterim
Ben kendi açımdan
Çünkü başka türlü düşünmemiz yanlıştır
Bugün konu yazalım dendi
Hani konu yazmak da düşünmek lâzım yani, hep yüzlerce insan okuduğunda ne olur?..
Biz böylemi yapmalıyız, nasıl yapmalıyız, neyi ne yapmalıyız ya da oraya yazmamızın mahsuru yokta yazmalı mıyız
Ama ben bir şey yazdım oraya
Taklidî İman ve Tahkikî İman
Bu çok önemli bir şey
Taklidî İman; bir insanın çevresinden duyduğu ve kendisinin okuduğu ana bilgilere dayanan imandır
Bunun sağlamlığı, güncel hayatta kullanılır, sağlamlığı her zaman şüphelidir
Birisinden duyduğuna göre, bir şey dediğine göre hareket eder
Temeli var mıdır, yok mudur?..
Hele bu eskiden, bundan diyelim ki 30-40 sene önce rahmetli Hacı Osman Efendi derdi:
Ah oğul ah!.. Bizim zamanımızda kitap mı vardı?.. Aksarayın zenginlerinde vardı. diyor.
Gidip istediğimizde ise: Sen anlamazsın! derlerdi.. diyor.
Vermezlerdi!..
Bugün öyle bir sorun yok.
Bugün çocuk bile Kurân-ı Kerîm mealleri elinde okuyabiliyor.
Bugün İLİM ortadadır
Eksik olan EDEBdir
İşte bunu birlikte el ele inşâallah, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimize ulaşarak, kendimizi irşad ederek değil
Bir su taşıyarak değil
Bir suyun kaynağından su getirerek inşâallah çeşme hâlinde akıtarak
Her gelen içsin diye akıtarak ama
Ayırmadan, gayırmadan
Heeeerkes herkes
Gelsin, yıkansın, içsin, kullansın, temizlensin, bütün kirini, pasını bıraksın.
BİZim SU ise kirlenmez, kanatlanır gökyüzündeki buluta yine karışır
Çünkü Muhammedidir
Başka amacı yoktur, gayesi yoktur, maksadı yoktur, Allahü zül-Celâlin şâhididir
Böyle ise mesele yok, değilse zaten vah ki ne vah!
Ona hiçbir şey söylemeye, hiçbir şey söylemeye gerek yok!
Taklidî İman alışkanlıklara sebep olur
Bildiklerini doğru kabul eder
Bu insan kısmen at gözlüğü takmış gibi burnunun doğrultusun gider.
Bugün toplumumuzda binlercesi vardır
Binlerce görmekteyiz
Çünkü!..
Zaten hacca gitmez yani düşmemiştir veyahutta, zekat yoktur, namaz kılmamaktadır, efendim oruç işte ya tutuyor ya tutmuyor gibi, Kelime-i Şehadetin ne olduğunu bilmemektedir, ismi cismi müslümandır, söylerseniz sizi dövebilir hatta vesaire vesaire ama binlerce insan görebilirsiniz böyle
Yaşları 50, 60, 40, 30, 20 binlerce Müslüman gözüken insan taklid içerisinde kendisini basit şeylerle oyalar, bir ömür geçer
Bunun sonu iyi değildir
Onun için zaten Taklidî İmandan Tahkikî İmana, hakiki imana geçmek için yollar bulmamız lazım
Bu alışkanlıklardan kurtulmak da çok zordur
Çünkü bunlar kemikleşir, ahlâka tesir eder
Merhametsiz, muhabbetsiz, hasbi hizmetsiz ve hakikatsız insanlar yığını gelir
Toplumda merhamet kalkar
Devlette adalet kalkar
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin buyurduğu gibi kıyamet kopmuş gibi olur
İşte o zaman kopmuş demektir
Bir Perşembe akşamı buraya İstanbuldan Deli Hüseyin geldi
Allah Dostlarının içinde öyle anılır onlar
Derbentli Deli Hasan
Ne biliyim ben, Nurşili Deli Hüseyin
Efendim, Aniften Sülisi, Deli Sülisi falan gibi ama öyle değildir
Öyle konuşmaktalar, kendileri de öyle demektedirler
Fakaaaaat!..
Cuma akşamı da geri döndü, biz başka yere gitmiştik, Korkutelinde idik görüşememiştik.
Ama Perşembe akşamı görüştüğümüzde:
İstanbulda ne yapıyorsunuz siz?..Ne iş yaparsınız?.. Şimdi acele gitmenin derdi neymiş?.. dedim
Efendim biz orda gece akşam oldumu sabaha kadar ekmekleri topluyoruz çöplerden denizdeki balıklara döküyoruz
İnsanları doyurdunuz da mı balıklara döküyorsunuz?.. dedim
Hayır efendim bizim işimiz o değil!..
Ne sizin işiniz?.. dedim
Bizim işimiz şu ki; insanlar Allahın nimetini bir sürü aç, yetim, dul, biçâre insanlar varken keyiflerince yaşadıkları yerlerden çöp sepetlerine dolduruyorlar. Allah, rahmeti kesecek diye, kesmesin rahmetini bebekler var, şunlar var, bunlar var kesmesin rahmeti diye biz de onların bu pisliklerini temizlemek için Allahın nimetlerini çöp sepetlerinden topluyoruz, denize döküyoruz balıklar yesin de Allah rahmet yağdırsın. Yoksa bunlar susuzluktan geberecek diye. dedi..
Yaaa! dedim bizim Antalyaya günlerce yağmurlar yağardı kırk ikindi yağmurları yağardı, artık yağmıyor, bizim buraya biraz emekçi gönderseniz ya siz! dedim
Hiç yağmur yağmıyor Antalyaya, yağmıyor ne zamandan beri
Dağlarda bitkiler kurudu
Dağ hayvanları, çekirgeler vesaireler yok olup gidiyor susuzluktan, bir gram su kalmadı çünkü
Bizim Antalya ya da ekmekçi gönderseniz şu çöplerdeki, turistik otellerdeki ekmekleri denize dökseler de bizim bura yağmursuz kaldı gidiyor yani yanıyor!.. dedim
Bakın Delilerin işine bakın siz
BİZim Delilerin işine bakın
İşte toplum öyle nankör, öyle hayin, öyle zalim bir yola girdi mi kendi belasını kendi başına ateş yağdırır gibi yağdırır
Allahü zül-Celâl işinin başında
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem işinin başında
Kanunlar ilk günkü kanunlar
İlk günkü kanunlar
Her şey ilk günkü şekliyle durmaktadır
Hiçbir şey değişmez
Değişen insanın düşünceleridir, fikirleridir, o da başına ya dert-felaket getirir ya saadet getirir
İşte alışkanlık hale gelmiş olan inançlar, ahlâklar, huylar bütün Taklidî İmanın eseridir
Tahkikî İmanda bu eksik ve yanlışlar terk edilir çünkü
Tahkikî İmanda terk edilir
Yalan hainlikmiş! dedi mi terk eder Tahkikî İmanda
Taklidî İmanda terk edemez
Çünkü Taklidî İmanda onlar o kimsenin beden parçası gibidir
Protezdir yani
Takma dişi gibidir
Kendisine kabul etmiştir o onu, kendisinin malı gibi olur
Benim huyum böyle diyor...
Fatmaana da diyor ki: huyu çıksın! diyor
Şimdi yanımda da doğru söylüyor, huyu çıksın tabi
Bu huy İblisin Huyu, senin nasıl huyun oluyor bu?..
Nasıl huy oluyormuş böyle bu?..
Böyle huy mu olur?..
Alışkanlık olmuş
Ne alışkanlığı olmuş?..
İyi şeylerden alışkanlık olur
Bu pislikleri terk etmen gerekiyor
Yani bir insan bir verem mikrobunu hasbelkader aldı diye o mikrobu besleyip-büyütüp bütün ciğerlerini peşkeş çekmek zorunda mı yani?
Hayır!..
Böyle bir şey asla yok!..
Onun için Taklidî İmandan Tahkikî İmana geçmemiz mutlaka şarttır
Allahü zül-Celâl celle celalihu âyetlerinde açıkça buyurur
Kim zerre miktarı hayr yapmışsa onu görür. (Zilzâl 99/7)
Her kim de zerre kadar bir şer işlerse onu görecektir. (Zilzâl 99/8)
(Doğrusu) RABBiniz tarafından size basîretler (mânâyı idrak kabiliyetleri ve melekeleri) verilmiştir. Artık kim (hakkı ve hayrı) görürse kendi lehine, kim de amâlık yaparsa, körlüğü seçerse (o, da) kendi âleyhine (zararına) dır. Ben üzerinize bekçi (muhafız) değilim!... (Enâm 6/104)
Bu âyetin son kısmıyla ALLAHÜ ZÜL-CELÂL, kulunu aklıyla başbaşa bırakıp Gerekli âleti, edevâtı, aklı, fikri verdim.
Maddeyi basarınla, mânâyı basîretinle görecek şekilde donattım... Seçeneğini yap; hayrı seçersen lehine, şerri seçersen aleyhine, kararını ver ve uygula!...
Seçtiğin seçeneğini halkedeceğim, sonuç sanadır!... buyurur gibi anlıyorum....
Basar; deveyi delikten geçiremezken, basîret; değil deveyi, buz dağlarını delikten geçirebiliyor...
Mesele şuûr, şuûr, yine şuûr... ALLAHÜ ZÜL-CELÂL ümmet-i Muhammedî islâh etsin, iflâh etsin, şuûr versin, hakkı ve hayrı kalblerimize ilhâm etsin, uygulamamızda mûinimiz olsun.
Sonunda hüsn-i hatimeyle tevhid ehli, Muhammedîlerinden kılsın! Âmin...
Hakkın şerre rızası yoktur, hayra rızası-emri vardır.
Başka Ayet-i Kerimelerde:
Hayır Bendendir, şer sizdendir, nefsinizdendir.
Buna sebep?..
Sizin tercihinizdendir
Çünkü Allahü zül-Celâl, şerri insan tercih ettiği zaman yaratır
Çünkü rızası yoktur
İmtihanda yanlış olandır
Yapma! Yaparsan şöyle olur. Yeminle böyle olur. Hele hele böyle olur der gibi buyrulmuştur
Ama insan illa şerri tercih etmişse, imtihanda ben bunu kullanacağım demişse Allahü zül-Celâl onu yaratır, başınada geçirir
Ne demek?..
Şu demek!..
Yeni bir çocuğunuz doğdu, ben balkona koyayım, dışarıda eksi yirmi derece var:
Rahman ve Rahim Allah celle celalihu dondurmasın
Bu bizzat duymuşumdur kulaklarımla ben
Burda ne var?..
Şu var!..
Burda şu var!..
Allahü zül-Celâl Rahmân ve Rahîmdir
Yedi kattan düşen çocuğu korumuştur, korurda...
Fakaaaat!..
Bu çocuğu balkona koyarsan orda dondurtur, merhametsizlikten ebedi cehenneme seni sokar
Neden?..
Çünkü bu Sünnetullah ilan edilmiştir
Kanunları, yasaları, maddi-manevi hepsi Allahındır
Hepsi Allahındır
Allahın dışında haşa değildir
Fiziki kanunlarda Allahın kanudur, ötekiler de Allahın kanunudur, hepsi Allahın kanunudur
İnsanlar da böyledir
Yani bu, bir Ressam resim yapıyor, resmin içinde ne varsa hep Ressama aittir
Bunun öyle ya da böyle olması bir şey değiştirmez
İşte burda bizim dikkat edeceğimiz şey alışkanlıkları gözden geçirmemiz lazım
Gerek imanda, ibadette, itaatta, irfanda olsun
İnançtaki Taklidî İmanlar daha önceki doğru ya da yanlış bilgilerden oluşmuştur.
Tuzla buzun üzerine bina yapan ilk rahmette felaket bulur
Tuz madeninin üzerine, buz dağının üzerine bina kuranlar bir gün ilk rahmette yerle bir olur, felaketle başlarında yerler yani
Ne demek buzla tuz?..
Yalanla haram üzerine bina kuranlar
Haaaaa!..
O zaman, boğazdan girene ve çıkana dikkat etmek gerekiyor
Boğazdan haramı sokmamak ve yalanı çıkarmamak gerekiyor
Boğaz böyle önemli boğaz yani
Girenle çıkanda Sadakat, Samimiyet, Sabır ve Selamet Şartı aranıyor
Öyle bir gümrükçü, öyle bir muafız koymak lazım
İşte insan kafasındaki beş delik
Meşhur yedi deliğin beşi kafadadır
Onun için yüze vurulamaz
Allahü zül-Celâlin Esmalarının belki yüzde doksanı kafada tecelli eder
Yani yüzde doksanı bilemiyorum da, aramak, bakmak lazım fakat çoğu kafadadır yani
Onun için yüze vurulmaz, yüze sövülmez, yüze tükürülmez
Yüz Allahü zül-Celâlin pek çok yüksek Sıfatlarının, Esmalarının tecelli yeridir
Bunlardan ikisi gözdür
Basardır
Sırr BİLEliğidir basar
Bakmak değildir
Karşıdakini görmektir, karşıdakini anlamaktır
Yani Sırrınla BİR olmaktır
İkisi kulaktır..
Gözden daha önemlisi semidir
Semi can özündeki Muhammedi oluş şuuruna sahipliktir
Onu duyuştur yani
Tam duyuştur daha doğrusu
Kalbin duyuşudur
Bu da çok önemlidir ve iki tanedir
Madde ve Mânâda duyuşları, görüşleri
Ne gariptir ki ağız bir deliktir
Beşinci delik ağızdır
Bir de burun vardır
Burunda ağız deliğinin içindedir
Ağız, dili vardır esas
Lisan vardır yani
Lisan Nun Sırrı ile oluştur
Yani Allahın Nurullah Sırrıyla oluşu esas alır dil, çok önemlidir
En önemlisidir
Koku da burdadır
Yani en iğrenç kokuyla çıkan sözler, cennet kokusuyla çıkan sözler aynı dil içindir
Padişah demiş: En güzel yemeği kim yaparsa ona şu kadar altın veririm, en berbat yemeği kim yaparsa ona şu kadar altın veririm, ikisini birden yapıp gelene de iki katını veririm.
Diye bir yarışma açmış
Bizim Hakk Erenler de demişler:
Biriniz gidin şu yemeği yapında biraz yetime, fakire, fukaraya nafaka çıksın yani, yapın gelin.
Görevlendirmişler aşçıları kimse
O: Ben hallederim bu işi. Siz bana iki tas bulun kapaklı ben bu parayı alır gelirim.
Buyur
Herkes yapmış mantısı, böreğini, ötesini, bötesini mis gibi yemek kokuları içerisinde bir sergi halinde açmışlar, bizimkinin elinde iki tane bardak gibi şey, tas
Herkes de gülüyor tabi: Bu ne biçim iş böyle adamcağız elinde bir şey yok! diye
Sen ne yaptın?..
Börek yaptım, sarma yaptım, öteyi yaptım, böte yaptım.
Baba sen ne yaptın?
Efendim biz sözü öze düşürdük getirdik.
Nedir?
Efendim dünyanın en berbat olan yemeği DİLdir. Bundan daha berbat bir şey olamaz. Dünyanın en güzel yemeği de DİLdir efendim. En acısı, en tatlısı DİLdi efendim, tatlı olanda DİLdir, tatsız olanda DİLdirr, zehir zıkkım olanda DİLdir, bal şeker olanda DİLdir Efendim
Haaaa!..
İşte bu DİLdir!..
Artı bunun üstünde bizim gibi Kervan Köpeği olanların maharetlerinden birisidir, burun vardır
Kurân-ı Kerîm de koku yoktur
Rüyada koku yoktur
Hiç kimse rüyada ben kokladım diyemez
Münir Derman Hazretlerini okuyanlar bilirler
Nerde vardır koku?..
Koku ayrı bir özelliktir
Ayrı bir özelliktir
Gerçek Allah Dostu bir kere içine çekse Almanyadakinin kokusunu burdan hisseder
Eğer yürek o yürekse, burun o burunsa
Gerçek bir Allah Dostu beşyüz kilometredekinin sesini duysa senin kokusundan içindekini anlar
Ses kokar demek istiyorum
Sesin içindeki mânâ kokar
İşte burun böyle garip bir şeydir
Bir şeye yaramıyor gibi gözükür
Fakat yarar!..
İşte Tahkikî İmana geçildiğinde bürün bunlar düzene girer
Kargaşadan, bilinmezlikten, olurmu-olmazlıktan, şundan bundan kalkar bunların yerine doğru dürüst sanki bir, ne biliyim ben bu işin çok ustası bir doktora gidilmiş, gerçekten çekap yaptırılmış, problemler ortaya çıkmış, program yapılmış.
Şöyle yaparsak böyle olacak yani hiçbir sorun kalmamış
Neticede hastaysa hastayız, bunu çözüyoruz bunu bulacağız edeceğiz olmuş
Hayal, acaba olacak mı falan kalmamış..
Taklidden kurtulmuş, hakikata dönmüş bir iman şekli çok önemlidir
Bunun üzerine, böyle bir imanın üzerine ibadetler oturulur
Aksi taktirde toplumumuzda olduğu gibi, yada İslam aleminin çökmesine sebep olduğu gibi herkes çok dindar gözükür, hatta çok camiler yaptırır, kurslar açar, öte böte yapar ama arkasından sömürüye geçer, arkasından yetim hakkı dinlemez, devlet hakkı bilmez, kimin malını yiyor, kimden alıp kimden çalıyor, kimi kırıyor, kimi vuruyor hiç hiç umurunda bile olmadan önüne geleni alır indirir
Çünkü
Ve bütün bunlara da kapatabilmek için böyle insanları o yönde yok edebilmek için kılıfına uydurur
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
ÖNCELİKLE HAYIRLI CUMALAR İNŞAALLAH.
ANKAKUSU KARDEŞİMİZ ALLAH CC RAZI VE HOŞNUT OLSUN BU GÜZEL EMEKLERİNİZDEN DOLAYI SİZLERDEN. EVET MUHTEREM LATİF HOCAMIZIN SÖYLEDİĞİ GİBİ: YETER Kİ İNSANLARA HİZMET EDELİM, PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELAM HOŞNUT OLSUN, ALLAHU ZÜ'L-CELAL RAZI OLSUN, ALLAH CC DA BİZİ BIRAKMASIN, ŞEYTANA YEM ETMESİN İNŞAALLAH.
SİZ SİZE EMANET KARDEŞLERİM.
ALLAH CC YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN AMİN İNŞAALLAH... 786
ANKAKUSU KARDEŞİMİZ ALLAH CC RAZI VE HOŞNUT OLSUN BU GÜZEL EMEKLERİNİZDEN DOLAYI SİZLERDEN. EVET MUHTEREM LATİF HOCAMIZIN SÖYLEDİĞİ GİBİ: YETER Kİ İNSANLARA HİZMET EDELİM, PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELAM HOŞNUT OLSUN, ALLAHU ZÜ'L-CELAL RAZI OLSUN, ALLAH CC DA BİZİ BIRAKMASIN, ŞEYTANA YEM ETMESİN İNŞAALLAH.
SİZ SİZE EMANET KARDEŞLERİM.
ALLAH CC YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN AMİN İNŞAALLAH... 786
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2799
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
Değerli abiciğim Cenab-ı Hakk hepimizden razı olur inşaallah...
Acizane tek sermayemiz olan SADAKAT ve SAMİMİYETimiz ile elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz...
Rabbim hizmetlerimizi hasbi ve habibi hizmetlerden eylesin ve kabul buyursun inşaallah.
BİZim için Muhammedinur yolunda hizmetçilik şereftir...
İnşaallah "Hizmet ile dest-i kemal" buluruz...
Muhammedi muhabbetler.
Acizane tek sermayemiz olan SADAKAT ve SAMİMİYETimiz ile elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz...
Rabbim hizmetlerimizi hasbi ve habibi hizmetlerden eylesin ve kabul buyursun inşaallah.
BİZim için Muhammedinur yolunda hizmetçilik şereftir...
İnşaallah "Hizmet ile dest-i kemal" buluruz...
Muhammedi muhabbetler.
- nur_umim
- Özel Üye
- Mesajlar: 1129
- Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00
Allahuzülcelâl;
Zât-i Âlisinin
Kur'ân-ı Kerimin
Resûlullah (sav) in
Ehl-i Beyt (as) ın
Hakk Erenlerin ve,
İNSAN olarak var edilip nimetler bahşedilen,
hesaba çekilip cennetlere girmesi emredilen,
NEFSimizin,
Kadir ve kıymetini BİLip-BULup-OLup-Yaşamayı,
sağken nasip ve kısmet etsin!
Bu yolda HAK (cc) hatırına Halkına hizmeti seçenlerden razı olsun..
İnşâallah..
Zât-i Âlisinin
Kur'ân-ı Kerimin
Resûlullah (sav) in
Ehl-i Beyt (as) ın
Hakk Erenlerin ve,
İNSAN olarak var edilip nimetler bahşedilen,
hesaba çekilip cennetlere girmesi emredilen,
NEFSimizin,
Kadir ve kıymetini BİLip-BULup-OLup-Yaşamayı,
sağken nasip ve kısmet etsin!
Bu yolda HAK (cc) hatırına Halkına hizmeti seçenlerden razı olsun..
İnşâallah..
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2799
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
08 MART 2008 SOHBETİNİN DEVAMI...
Geçenki sohbette benim burada yanımda benim sohbetimi dinleyen bir genç vardı, Ali
Tesadüfen dinliyordu yani buraya şeyde gelmişti, problemleri vardı
Çocuk dedi ki sohbet bitince
Bekledi ve 10a kadar yani
Ben şoförüm dedi bir yerde servis şoförüyüm
Benim çalıştığım eski patronlarım işçilerin haklarını vermedi, bir tanesi intihar etti dedi Çocuk
Bunalıma girdi intihar etti.
Sonra bu kimseler yirmi beş milyar liralık bağış yaptılar! dedi
Hayır bağışı.
Ama bu çocuğun sigortasını yaptırmadılar, efendim haklarını vermediler, aylarca paralarını vermediler, sonra hepimizi işten çıkardılar, ödemediler, kanuna güçleri yetti hiçbir şeyde yapamadılar
Yani şunu demek istiyorum
Neden geliyor bu?..
Neden geliyor?..
Hâlbuki görüntüye bir bakıyorsunuz muhteşem Müslümanlar
Hayır, hasenat yapıyorlar, hayret ediyorsunuz, ediyorsunuz ama orda çalışan insanlar, çocukları, evleri barkları, bir sürü bu hukuklar nereye gidiyor
Demek istiyorum ki İslam bir bütündür
Allahü zül-Celâl işinin başındadır
Allahın melekleri videoya almaktadır
Omuzlarımızdaki muhafızlar bekleyip durmaktadır, yazıp çizmektedir
Yani biz, başkaları için tıraş olup, başkaları için yürüyüp, başkaları için iş yapıp, başkaları için yaşarken varlıklar içinde kendimiz için ne yapıp yapmadığımızı kendi vicdanlarımızda açık seçik ortaya çıkarmamız lâzım
Dostoğru yaşamamız lâzım
Öleceksek dostoğru ölmemiz lâzım
Yaşayacaksak da böyle
Yani bunun, böyle karambolde bir hayat, karambolde bir inanç, karambolde bir şeyin dışına çıkıp, neyse ortaya döküp, taşını ayıklayıp pirinci bir tarafa çıkarıp adam gibi pilav yayıp kaşık sallamak lâzım
İşte bütün bunun için tahkiki imana inşâallah geçmek lâzım
Ve bu tahkiki imana geçişte de yine Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin yolunu izleyeceğiz
Neydi bu Fırka-yı Nâciyye Yolumuz?..
Geçmiş zamanlarımız için tevbelerimizi Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin tevbelerine katmamız gerekiyordu, tek âyet vardı Kurân-ı Kerîmde
Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir. (Muhammed 47/19)
Ya Muhammed! Sen tevbe istiğfar et. Allah senin ve müminlerin tevbesini kabul edecektir!
Bir tek âyettir bu
Tek tevbe birliğine iştiraktir bu
Ya Rabbi ben kendi başıma bunu burda ne kadar desem de olmayacak, en iyisi Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin tevbesinin içerisine bende gireyim. Nasıl tevbe istiğfar ettiyse, şu anda da etmektedir zaten. Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizi duyayım, uyayım, Onun tevbe namazına katılayım
Oraya katılan Allah Dostlarının hiç ayırmadan kayırmadan Allahu Ekber! diyenleri omuz omuza olduğu herkesi kardeş kabul edenler
Sen kimsin, nesin, iyi misin, kötü müsün, bilir misin, bilmez misin? falan yok
Allahu Ekber! dedi mi dedi
Nerede dedi?...
Hiç önemli değil
Birinci safta mı, son safta mı?
Kardeşim Allahu Ekber! dedi mi?
Dedi! o kadar!.
Sadakatle, samimiyetle, sabırla Peygamber Aleyhis-selâmın arkasında mı?
Arkasında!
Bitti
Günahı varsa Allahü zül-Celâl Kendisi onu hesaba çekecek.
Peygamber Aleyhis-selâm onu açmayacak, Allah açacak, hesabı Allah görecek, Rasûlullah Efendimiz değil çünkü
Hiç kimse değil!..
Allahü zül-Celâle Yaratanın işi bu iş, yaratılanların değil!
Bunu hallettikten sonra gelecek için dualarımızı da,
Kendi başımıza dualarımızı da Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin dualarına katmamız gerekir
Duada da BİZ BİR olmalıyız, BİZ BİİİR!..
BİZden kastımız Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın arkasında olmalıyız
BİZden kastımız Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm bir şey söyler:
O da ALLAH!..dır
Çünkü Allahın Rasûlüdür Rasûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem!
Başkasının Rasûlullahı değildir hâşâ
Tektir
Haktır söylediği
Mübarek ağzından çıkan Kurân-ı Kerîmdir
Allahü zül-Celâlin âyetini biz Rasûlullah Efendimizin sadece sesinden duyduk
Kaleminden duymadık
Onun için zaten Allaha giden yol Allah Dostlarının yüreklerinden geçmekte
Kalemlerinden geçmemekte
Bunlar böyle uyduruk şeyler değildir bunlar
Onun için Münir Derman Hazretleri şimdi henüz daha yayınlamadık yeni Yazılmış Sırların İlki, Yazılacakların Sonu sırlar kitabında öyle buyuruyor
Tasavvufun kitabı yazılmaz diyor
Bahsi edilir yani
Tasavvuf yaşanan bir şeydir çünkü
Tasavvuf bir hâldir
Hiçbir kadın doğum yapmamış bir kadına doğumu anlatamaz
Anlatırsa hikâye anlatır
Ama doğum yapan bir kadın doğumu hiç anlatmasa doğumu doğum olarak bilir
Bu böyledir
Çünkü hayat böyledir
Tasavvuf bir yaşam tarzıdır
Dini yaşayışa sokuluşudur, işe yarayışıdır
Hazmedilir hâle geliştir
Bugünkü piyasadaki gibi bir ticaret metaı-malı değildir
Tevhid Tüccarlığı değildir
Tasavvuf Simsarlığı da değildir
Onun için zaten hiçbir işe yaramamaktadır yaptıkları
Davul sesi güçlü olabilir
DOSTun sesini bastırır mı?..
BİZce bastıramaz!
Bastıranlar zaten bastırmıştır
Kurtulmaları için dua ederiz
Onun için Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz bir tanedir
Allahü zül-Celâl, Allah celle celâlihudur.
Rasûlullahda Rasûlullahdır
Dünya yaratıldığı zaman ilk yaratılan Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin Nurudur
Kıyametin koptuğu gün bu âlemi terk edecek olan son nokta da Muhammed Aleyhis-selâmın Nurudur
Her şey Ondan var olmuştur
Ve her şey Onunla yok olur göçer bu âlemden o âleme
Kapanır sistem
İşte bundan dolayıdır ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin dualarına iştirak çok önemlidir
Peki yaşarken?..
Yaşarken işte zorluk burada çünkü oyun burada oynanmakta
Tiyatro sahnesi burada
Hesap orda görülmekte
Eee, burada bu tiyatro oynanırken erkek elbiseleri giydirdiler tiyatroda, kadın elbiseleri giydirdiler, giydik, baba elbiseleri giydik, çeşitli isimler giydik, çeşitli cisimler resimlere büründük, çeşitli şehirlerde yaşandık, çeşitli olaylarda roller aldık ve almaya devam ediyoruz
Biz gerçekten kral zannettik kendimizi, köle zannettik, tiyatro sahneyi çektiler çıkarın elbiseleri!..
Oyun bitti-paydos!
Şimdi rollerinizi seyredin!.. derken ben diyorum ki:
Ben kraldım bu oyunda!..
Diyorlar ki: Ne kralı!.. sen oyunda kraldın!..
Ben Latif Yıldızdım!..
Ne Latif Yıldız'ı kardeşim!.. oyundaydı o!..
Vaaaaaahhhh!.. Bende zannettim ki bunlar gerçek!..
Onun için zaten başın derde girdi
Ondan dolayı başımız derde girmekte
Gerçek sanmamızdan, bu oyunu gerçek sanmamızdan
İmkanla İmtihan oluşumuzu, hesaba çekileceğimizi ciddiye almayıştan şimdi şaşkın kaldık!..
Ellerimi benim sanmamdan
Gözlerimi benim sanmamdan
Sözlerimi benim sanmamdan
Yani bu sistemdeki bu oluşlar, bu güzellikler, bu yaşananlar kiiimmm?..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin esma zuhuru onun kendi üzerinde olmaktadır
Yani rızalarımızı da Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın rızalarına uydurmamız lâzım
Yaşarken
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem olsaydı bundan razı olur muydu?..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem olsaydı şimdi ne yapmamızı isterdi?..
Bu olay karşısında nasıl bir şey yapmamı isterdi?..
Ölçü bu olursa rıza Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın rızası olur
Allahü zül-Celâlin rızası açık seçik Muhammed Aleyhis-selâmın rızasındadır
Çünkü Allahü zül-Celâl insan değildir hâşâ
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Abdullah Aleyhis-selâm olarak insandır
Beşerdir yani
Senin benim gibidir
Acıkmıştır, tuvalete gitmiştir, dövülmüştür, övülmüştür, her şey olmuştur
Onun rızası bizim rızamıza uygundur
Allahü zül-Celâlin rızası ile bizim rızamızın ne şeyi var?..
Kendine aittir
Allahü zül-Celâl görücüdür, görür, Basirdir.
Bu benim görmem gibi midir?
Hâşâ
Kelime bakımından öyle konuşuyoruz
Duyucudur Allahü zül-Celâl, duyar da benim gibi senin gibi mi duyar?..
Hayır efendim!..
Kendisinin Zâtî Duyuculuğu, kelimeyi aynı kullanıyoruz
Başka nasıl kullanalım ki?..
Kelime bakımından kullanıyoruz yoksa benim kulağım gibi hâşâ kulağı var duyar anlamında değildir
İşte bu rızalarda böyledir
Allahü zül-Celâlin rızası Kendisinindir
Ama bizim rızamızın bize ulaştığı en güzel muhteşemlik kesinlikle Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizdir
İşte bu geçmiş için TEVBEde, gelecek için DUAda, şuan yaşarken RIZAda Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizle buluşanlar hakikatta nerde buluşmuş olurlar?...
Hakikatta şahadette buluşmuş olurlar
Çünkü ben geçmişe pişmanım, bilerek bilmeyerek yaptım, isteyerek istemeyerek yaptım ammaaaaa yanlış olduğunu hakikaten kanaat getirdim, tevbe istiğfar ediyorum, tevbe istifarımıda Allahü zül-Celâlin Rasûlullahına katıyorum. dediği anda Rasûlullah Efendimizin şahadetine iştirak etmiş olur
Yani buraya niye gelmişti, bu oyun niye başlamıştı?..
Bir kelime içindi:
Eşhedü en lâ ilâhe illallah
Yani ben geldim, bakacağım şahidmiyim değil miyim Allahü zül-Celâlin Allah olduğuna
Bir bakalım, oyunu bir oynayalım, görelim memleketini, gözleyelim, yiyelim içelim, tepinelim, bir memleket nasılmış bakalım, Allah Allahmıymış şahidliğini yapacak mıyız görelim
Ben kendi başıma yapmaya uğraştım sonra okudum ki Kurân-ı Kerîmi, duydum ki Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmı öyle değilmiş
Allah celle celâlihu: Kurânımı oku, Rasûlullahımı DUY ve UY buyurmuş
Allaha ve Resûluna teslim olunuz Müslüman olunuz
Allah ve Resûluna iman ediniz Mümin olunuz
Allah ve Resûluna tâbi olunuz Evliyaullah olunuz
Allah ve Resûluna itaat ediniz Ehlullah olunuz
Bunlar hep âyettir
Dördü de âyettir yani
Allaha ve Resûluna teslim olunuz
Allah ve Resûluna iman ediniz
Allah ve Resûluna tâbi olunuz
Allah ve Resûluna itaat ediniz
Âyettir bunlar
Allahın emridir, Celle Celâlihunun
Açık emirleridir
Defalarca olan emirleridir
İşte şurada burada, kendi kafasından ya da böyle uydur kaydırla olacak işler değil
Açık seçiktir
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin işidir bunlar
Efendim işte, siz bana uyarsanız bende size oraya götürürüm, getiririm! falan bunlar boş kelimelerdir
Yani ne demektir bu
Namaz kılıyoruz beraber ordan birisi namazın ortasında: Ey millet siz bana uyun ben sizi götürürüm! diyor
Ne demek bu?..
Kendi namazı olmuyor zaten
Diğerlerini de çıkarmaya çalışıyor yani
Böyle bir aymazlığın içinde kalır demek istiyorum
Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın namazına duran konuşmaz demek istiyorum
Duymuştur, uymuştur
Dahası yoktur artık
Haaaa!..
Uyuyanları uyandıralım.
Olur!..
Buyurun meyhaneler bizim, sarhoşlar bizim, sokak dolusu kötüler bizim, eğriler, yanlışlar, beğenilmeyenler bizim buyurun uyandıralım!
Sarhoşları ayıktıralım
Hepsini çağırın Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme, haydi!
Yürek ister demek istiyorum
Onları taşlamak, onları zorlamak, onları ayırmak, onları kötü, kötü zaten ne olmuş, uyuyor zaten ister yellenir, ister ilahi okur, ister zaten istediği, kendin uyu da bakalım ne oluyormuş
Uyandırabiliyor musun?..
Aşk olsun sana
Uyandıramıyorsan uyuyana değil, uyandıramadığın için sana yuh olsun
Ben kendime söylüyorum, size değil hâşâ yani
Melâmet budur
Melâmet kendilerini insanlardan üstün görmek değildir hâşâ
Alçak görmekte değildir
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin ayakkabıları gibi hizmetçi olmaktır
Allahın kullarına karşı gerçekten Rahmân ve Rahîm merhametini gösterebilmektir
Muhammedi muhabbeti sevmektir
Tüm bu güzellikleri ve özellikleri inşâallahurRahmân yüreklerimizde yaşayabilmek için mutlaka imanlarımızı Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın getirdiği Şeriat-ı Garrra üzere yapmamız lâzım
Çok basit, rahat, hazmedilir, kullanılır, yaşanır bir şekilde
Öyle ince ince teferruata girmeden
Bolu da adam, gün geldi oralarda geçmiştik, bir daireden emekli olmuş bir insancağız çok harika sakal bırakmış, coşmuş, taşmış, bir gurubun içine girmiş
Ben bizzat halaka-i zikirlerine katıldım defalarca, değerli dostlarımda vardı, severim de çünkü, ben karşıda değilim, çünkü ben taraf da değilim, ben sadece Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmdan yana bir hayatım vardır
Ondan, dışında hiçbir şey umurumda değildir yani, kâinat bir tarafa gitse tercihim değişmez çünkü, tek başıma orda kalırım demek istiyorum
İnancım böyle
Kurân-ı Kerîmden anladım böyle demek istiyorum
Bu zât: Hocam cennete kim girecek? dedi bana
Toplumun içerisinde, belki elli kişi var
Kasten bu soruldu
Sebeb?..
Ben onların bulunduğu cemâate neden girip de o kişinin, mesela böyle bende bağlanayım, sende şöyle ol, böyle ol, falan, feşmekân
Ben hayvan falan değilim, bağlanıp bağlanmayacak falan bir şey yok
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem yüreğimizde, biz de Onun yüreğindeyiz, neyinin bağı, bağ nerde?..
Efendim ben de dedim ki: Cennete Evliyaullah girecek!..
Adam bir: Ooooooo! çekti ki, hâşâ! hâşâ! dedi
Ne oldu?.. niye "hâşâ! hâşâ!" dedin kardeşim
Biz kim, Evliyaullah kim efendim! dedi
Etrafına baktım insanlarda aynı kanaatte, böyle bana gülümsüyorlar
Evliyaullah nedir kardeşim?.. Allahın Dostu demek Ulan Allahın Dostu girmeyip de cennete Allahın düşmanı mı girecek!..
Siz hangi kafadasınız?.. "Hâşâ! hâşâ!" diyorsun Allahın Dostluğuna gelince Ben buraya geleli yarım saat oldu, depremden dolayı yıkılan bir vakfın para pul konusu konuşurken, burda dedikodu ettin, gıybet ettin, kötülük ettin, senin ettiğin adam buraya geldi adamla münakaşa kavgada ettin -çünkü onlar biraz önce oldu önümüzde- şeytanın dostu olmaktan ar etmedin, hayâ etmedin, Allahdan korkup Peygamber Aleyhis-selâmdan utanmadın da Evliyaullah olmaya gelince mi "hâşâ" diyorsun!
Bunu o kardeşimizi yermek için söylemiyorum
Nasıl yanlış bir yerde olduğunu anlatmak için söylüyorum
Kim lâyık değil Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın dostluğuna Allah için
Kim?..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Beyefendidir
Allahü zül-Celâlin tekidir
Rahmet kaynağıdır
Dünyanın en kötü kadını erkeği kapısını çalsın, eğer kadın çalmışsa içerden cevap verir
En kötü diyorum bakın
Haaaaa!.. Sen Fatımatuz-Zehrâ olmaya geldin
Buyurun Habibullah Hamamına yıkanın, cenabetseniz yıkanın
Hastaysanız Habibullah Hastanesinde tedavi olun
Aşhânemizde karnınızı doyurun
Sonra gelin de bir şehadet getirelim!..
Peygamber Aleyhis-selâm bu
Bu rahmet kaynağı, Rahmetenlil-Âlemin olan Muhammed Aleyhis-selâm bu
En kötü erkeği de gelse aynı
Sen Hüseyin mi olmaya geldin, Hasan mı olmaya geldin, oğlum mu olmaya geldin, buyur temizlen, şöyle yap, böyle yap buyur!..
Ya ne diyecekti?..
Ne diyecekti?..
Şeytanın kapısına git! mi diyecekti?..
İblise git! mi diyecekti?..
Hâşâ!..
Onun için bu kötü alışkanlıkları, iletkensizlikleri, bu olumsuzlukları, bu negatiflikleri kesinlikle bir defa kabul etmememiz gerekir
Asla!..
Çünkü kabul edersek kendi kendimize zarar vermiş oluruz
İki ata binilmez
İki yönde yürünmez
Parçalanır
Burda değilse orda
Onun için Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin Fırka-yı Nâciyye Yolu çok basittir
Ucuzdur, rahattır, hoştur, herkes için açıktır, mutlaka herkes ayağını basacak bir yer bulur ve yolda yürür
Hizmet Yoludur
Herkes birbirinin hizmetçisidir
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin dışında kimsenin bir yıldızlı rütbesi olamaz
Cemâatte herkes rütbesizdir
Bir tek Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm Allahın İmamıdır
İmam-ı Mutlak, Rehber-i Mutlak, Mürşid-i Mutlak Muhammed Aleyhis-selâmdır
Bunun dışındaki herkes, herkes cemâattır ve sesi kesmiştir
Efendim o orgeneraldi.
Kardeşim orgenerali hürgenareli yok
O âlimdi, bu bir şey bilmezdi.
Bunları bırak kardeşim
Duydu, uydu ve iş bitti
Cemâatin içine girdi mi bittiiii
Bu cemâatte kimse ses çıkaramaz
Önü, arkası, ötesi bötesi olmaz
Giren girdi
Onun için kardeşlerimizin Muhammedi edebi doğru anlamaları gerekir
Çünkü böyle iki kelimeyle ben bunu bildim, anladım mesele yokmuş, dört kelimenin nesini yapacağız biz, tevbeyi katarız, duayı katarız, rızayı katarız, şehadeti katarız.
Kattık mı?
Kattık! güle güle
Nereye güle güle ki?..
Nereye güle güle?..
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
Geçenki sohbette benim burada yanımda benim sohbetimi dinleyen bir genç vardı, Ali
Tesadüfen dinliyordu yani buraya şeyde gelmişti, problemleri vardı
Çocuk dedi ki sohbet bitince
Bekledi ve 10a kadar yani
Ben şoförüm dedi bir yerde servis şoförüyüm
Benim çalıştığım eski patronlarım işçilerin haklarını vermedi, bir tanesi intihar etti dedi Çocuk
Bunalıma girdi intihar etti.
Sonra bu kimseler yirmi beş milyar liralık bağış yaptılar! dedi
Hayır bağışı.
Ama bu çocuğun sigortasını yaptırmadılar, efendim haklarını vermediler, aylarca paralarını vermediler, sonra hepimizi işten çıkardılar, ödemediler, kanuna güçleri yetti hiçbir şeyde yapamadılar
Yani şunu demek istiyorum
Neden geliyor bu?..
Neden geliyor?..
Hâlbuki görüntüye bir bakıyorsunuz muhteşem Müslümanlar
Hayır, hasenat yapıyorlar, hayret ediyorsunuz, ediyorsunuz ama orda çalışan insanlar, çocukları, evleri barkları, bir sürü bu hukuklar nereye gidiyor
Demek istiyorum ki İslam bir bütündür
Allahü zül-Celâl işinin başındadır
Allahın melekleri videoya almaktadır
Omuzlarımızdaki muhafızlar bekleyip durmaktadır, yazıp çizmektedir
Yani biz, başkaları için tıraş olup, başkaları için yürüyüp, başkaları için iş yapıp, başkaları için yaşarken varlıklar içinde kendimiz için ne yapıp yapmadığımızı kendi vicdanlarımızda açık seçik ortaya çıkarmamız lâzım
Dostoğru yaşamamız lâzım
Öleceksek dostoğru ölmemiz lâzım
Yaşayacaksak da böyle
Yani bunun, böyle karambolde bir hayat, karambolde bir inanç, karambolde bir şeyin dışına çıkıp, neyse ortaya döküp, taşını ayıklayıp pirinci bir tarafa çıkarıp adam gibi pilav yayıp kaşık sallamak lâzım
İşte bütün bunun için tahkiki imana inşâallah geçmek lâzım
Ve bu tahkiki imana geçişte de yine Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin yolunu izleyeceğiz
Neydi bu Fırka-yı Nâciyye Yolumuz?..
Geçmiş zamanlarımız için tevbelerimizi Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin tevbelerine katmamız gerekiyordu, tek âyet vardı Kurân-ı Kerîmde
Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir. (Muhammed 47/19)
Ya Muhammed! Sen tevbe istiğfar et. Allah senin ve müminlerin tevbesini kabul edecektir!
Bir tek âyettir bu
Tek tevbe birliğine iştiraktir bu
Ya Rabbi ben kendi başıma bunu burda ne kadar desem de olmayacak, en iyisi Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin tevbesinin içerisine bende gireyim. Nasıl tevbe istiğfar ettiyse, şu anda da etmektedir zaten. Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizi duyayım, uyayım, Onun tevbe namazına katılayım
Oraya katılan Allah Dostlarının hiç ayırmadan kayırmadan Allahu Ekber! diyenleri omuz omuza olduğu herkesi kardeş kabul edenler
Sen kimsin, nesin, iyi misin, kötü müsün, bilir misin, bilmez misin? falan yok
Allahu Ekber! dedi mi dedi
Nerede dedi?...
Hiç önemli değil
Birinci safta mı, son safta mı?
Kardeşim Allahu Ekber! dedi mi?
Dedi! o kadar!.
Sadakatle, samimiyetle, sabırla Peygamber Aleyhis-selâmın arkasında mı?
Arkasında!
Bitti
Günahı varsa Allahü zül-Celâl Kendisi onu hesaba çekecek.
Peygamber Aleyhis-selâm onu açmayacak, Allah açacak, hesabı Allah görecek, Rasûlullah Efendimiz değil çünkü
Hiç kimse değil!..
Allahü zül-Celâle Yaratanın işi bu iş, yaratılanların değil!
Bunu hallettikten sonra gelecek için dualarımızı da,
Kendi başımıza dualarımızı da Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin dualarına katmamız gerekir
Duada da BİZ BİR olmalıyız, BİZ BİİİR!..
BİZden kastımız Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın arkasında olmalıyız
BİZden kastımız Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm bir şey söyler:
O da ALLAH!..dır
Çünkü Allahın Rasûlüdür Rasûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem!
Başkasının Rasûlullahı değildir hâşâ
Tektir
Haktır söylediği
Mübarek ağzından çıkan Kurân-ı Kerîmdir
Allahü zül-Celâlin âyetini biz Rasûlullah Efendimizin sadece sesinden duyduk
Kaleminden duymadık
Onun için zaten Allaha giden yol Allah Dostlarının yüreklerinden geçmekte
Kalemlerinden geçmemekte
Bunlar böyle uyduruk şeyler değildir bunlar
Onun için Münir Derman Hazretleri şimdi henüz daha yayınlamadık yeni Yazılmış Sırların İlki, Yazılacakların Sonu sırlar kitabında öyle buyuruyor
Tasavvufun kitabı yazılmaz diyor
Bahsi edilir yani
Tasavvuf yaşanan bir şeydir çünkü
Tasavvuf bir hâldir
Hiçbir kadın doğum yapmamış bir kadına doğumu anlatamaz
Anlatırsa hikâye anlatır
Ama doğum yapan bir kadın doğumu hiç anlatmasa doğumu doğum olarak bilir
Bu böyledir
Çünkü hayat böyledir
Tasavvuf bir yaşam tarzıdır
Dini yaşayışa sokuluşudur, işe yarayışıdır
Hazmedilir hâle geliştir
Bugünkü piyasadaki gibi bir ticaret metaı-malı değildir
Tevhid Tüccarlığı değildir
Tasavvuf Simsarlığı da değildir
Onun için zaten hiçbir işe yaramamaktadır yaptıkları
Davul sesi güçlü olabilir
DOSTun sesini bastırır mı?..
BİZce bastıramaz!
Bastıranlar zaten bastırmıştır
Kurtulmaları için dua ederiz
Onun için Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz bir tanedir
Allahü zül-Celâl, Allah celle celâlihudur.
Rasûlullahda Rasûlullahdır
Dünya yaratıldığı zaman ilk yaratılan Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin Nurudur
Kıyametin koptuğu gün bu âlemi terk edecek olan son nokta da Muhammed Aleyhis-selâmın Nurudur
Her şey Ondan var olmuştur
Ve her şey Onunla yok olur göçer bu âlemden o âleme
Kapanır sistem
İşte bundan dolayıdır ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin dualarına iştirak çok önemlidir
Peki yaşarken?..
Yaşarken işte zorluk burada çünkü oyun burada oynanmakta
Tiyatro sahnesi burada
Hesap orda görülmekte
Eee, burada bu tiyatro oynanırken erkek elbiseleri giydirdiler tiyatroda, kadın elbiseleri giydirdiler, giydik, baba elbiseleri giydik, çeşitli isimler giydik, çeşitli cisimler resimlere büründük, çeşitli şehirlerde yaşandık, çeşitli olaylarda roller aldık ve almaya devam ediyoruz
Biz gerçekten kral zannettik kendimizi, köle zannettik, tiyatro sahneyi çektiler çıkarın elbiseleri!..
Oyun bitti-paydos!
Şimdi rollerinizi seyredin!.. derken ben diyorum ki:
Ben kraldım bu oyunda!..
Diyorlar ki: Ne kralı!.. sen oyunda kraldın!..
Ben Latif Yıldızdım!..
Ne Latif Yıldız'ı kardeşim!.. oyundaydı o!..
Vaaaaaahhhh!.. Bende zannettim ki bunlar gerçek!..
Onun için zaten başın derde girdi
Ondan dolayı başımız derde girmekte
Gerçek sanmamızdan, bu oyunu gerçek sanmamızdan
İmkanla İmtihan oluşumuzu, hesaba çekileceğimizi ciddiye almayıştan şimdi şaşkın kaldık!..
Ellerimi benim sanmamdan
Gözlerimi benim sanmamdan
Sözlerimi benim sanmamdan
Yani bu sistemdeki bu oluşlar, bu güzellikler, bu yaşananlar kiiimmm?..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin esma zuhuru onun kendi üzerinde olmaktadır
Yani rızalarımızı da Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın rızalarına uydurmamız lâzım
Yaşarken
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem olsaydı bundan razı olur muydu?..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem olsaydı şimdi ne yapmamızı isterdi?..
Bu olay karşısında nasıl bir şey yapmamı isterdi?..
Ölçü bu olursa rıza Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın rızası olur
Allahü zül-Celâlin rızası açık seçik Muhammed Aleyhis-selâmın rızasındadır
Çünkü Allahü zül-Celâl insan değildir hâşâ
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Abdullah Aleyhis-selâm olarak insandır
Beşerdir yani
Senin benim gibidir
Acıkmıştır, tuvalete gitmiştir, dövülmüştür, övülmüştür, her şey olmuştur
Onun rızası bizim rızamıza uygundur
Allahü zül-Celâlin rızası ile bizim rızamızın ne şeyi var?..
Kendine aittir
Allahü zül-Celâl görücüdür, görür, Basirdir.
Bu benim görmem gibi midir?
Hâşâ
Kelime bakımından öyle konuşuyoruz
Duyucudur Allahü zül-Celâl, duyar da benim gibi senin gibi mi duyar?..
Hayır efendim!..
Kendisinin Zâtî Duyuculuğu, kelimeyi aynı kullanıyoruz
Başka nasıl kullanalım ki?..
Kelime bakımından kullanıyoruz yoksa benim kulağım gibi hâşâ kulağı var duyar anlamında değildir
İşte bu rızalarda böyledir
Allahü zül-Celâlin rızası Kendisinindir
Ama bizim rızamızın bize ulaştığı en güzel muhteşemlik kesinlikle Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizdir
İşte bu geçmiş için TEVBEde, gelecek için DUAda, şuan yaşarken RIZAda Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizle buluşanlar hakikatta nerde buluşmuş olurlar?...
Hakikatta şahadette buluşmuş olurlar
Çünkü ben geçmişe pişmanım, bilerek bilmeyerek yaptım, isteyerek istemeyerek yaptım ammaaaaa yanlış olduğunu hakikaten kanaat getirdim, tevbe istiğfar ediyorum, tevbe istifarımıda Allahü zül-Celâlin Rasûlullahına katıyorum. dediği anda Rasûlullah Efendimizin şahadetine iştirak etmiş olur
Yani buraya niye gelmişti, bu oyun niye başlamıştı?..
Bir kelime içindi:
Eşhedü en lâ ilâhe illallah
Yani ben geldim, bakacağım şahidmiyim değil miyim Allahü zül-Celâlin Allah olduğuna
Bir bakalım, oyunu bir oynayalım, görelim memleketini, gözleyelim, yiyelim içelim, tepinelim, bir memleket nasılmış bakalım, Allah Allahmıymış şahidliğini yapacak mıyız görelim
Ben kendi başıma yapmaya uğraştım sonra okudum ki Kurân-ı Kerîmi, duydum ki Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmı öyle değilmiş
Allah celle celâlihu: Kurânımı oku, Rasûlullahımı DUY ve UY buyurmuş
Allaha ve Resûluna teslim olunuz Müslüman olunuz
Allah ve Resûluna iman ediniz Mümin olunuz
Allah ve Resûluna tâbi olunuz Evliyaullah olunuz
Allah ve Resûluna itaat ediniz Ehlullah olunuz
Bunlar hep âyettir
Dördü de âyettir yani
Allaha ve Resûluna teslim olunuz
Allah ve Resûluna iman ediniz
Allah ve Resûluna tâbi olunuz
Allah ve Resûluna itaat ediniz
Âyettir bunlar
Allahın emridir, Celle Celâlihunun
Açık emirleridir
Defalarca olan emirleridir
İşte şurada burada, kendi kafasından ya da böyle uydur kaydırla olacak işler değil
Açık seçiktir
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin işidir bunlar
Efendim işte, siz bana uyarsanız bende size oraya götürürüm, getiririm! falan bunlar boş kelimelerdir
Yani ne demektir bu
Namaz kılıyoruz beraber ordan birisi namazın ortasında: Ey millet siz bana uyun ben sizi götürürüm! diyor
Ne demek bu?..
Kendi namazı olmuyor zaten
Diğerlerini de çıkarmaya çalışıyor yani
Böyle bir aymazlığın içinde kalır demek istiyorum
Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın namazına duran konuşmaz demek istiyorum
Duymuştur, uymuştur
Dahası yoktur artık
Haaaa!..
Uyuyanları uyandıralım.
Olur!..
Buyurun meyhaneler bizim, sarhoşlar bizim, sokak dolusu kötüler bizim, eğriler, yanlışlar, beğenilmeyenler bizim buyurun uyandıralım!
Sarhoşları ayıktıralım
Hepsini çağırın Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme, haydi!
Yürek ister demek istiyorum
Onları taşlamak, onları zorlamak, onları ayırmak, onları kötü, kötü zaten ne olmuş, uyuyor zaten ister yellenir, ister ilahi okur, ister zaten istediği, kendin uyu da bakalım ne oluyormuş
Uyandırabiliyor musun?..
Aşk olsun sana
Uyandıramıyorsan uyuyana değil, uyandıramadığın için sana yuh olsun
Ben kendime söylüyorum, size değil hâşâ yani
Melâmet budur
Melâmet kendilerini insanlardan üstün görmek değildir hâşâ
Alçak görmekte değildir
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin ayakkabıları gibi hizmetçi olmaktır
Allahın kullarına karşı gerçekten Rahmân ve Rahîm merhametini gösterebilmektir
Muhammedi muhabbeti sevmektir
Tüm bu güzellikleri ve özellikleri inşâallahurRahmân yüreklerimizde yaşayabilmek için mutlaka imanlarımızı Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın getirdiği Şeriat-ı Garrra üzere yapmamız lâzım
Çok basit, rahat, hazmedilir, kullanılır, yaşanır bir şekilde
Öyle ince ince teferruata girmeden
Bolu da adam, gün geldi oralarda geçmiştik, bir daireden emekli olmuş bir insancağız çok harika sakal bırakmış, coşmuş, taşmış, bir gurubun içine girmiş
Ben bizzat halaka-i zikirlerine katıldım defalarca, değerli dostlarımda vardı, severim de çünkü, ben karşıda değilim, çünkü ben taraf da değilim, ben sadece Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmdan yana bir hayatım vardır
Ondan, dışında hiçbir şey umurumda değildir yani, kâinat bir tarafa gitse tercihim değişmez çünkü, tek başıma orda kalırım demek istiyorum
İnancım böyle
Kurân-ı Kerîmden anladım böyle demek istiyorum
Bu zât: Hocam cennete kim girecek? dedi bana
Toplumun içerisinde, belki elli kişi var
Kasten bu soruldu
Sebeb?..
Ben onların bulunduğu cemâate neden girip de o kişinin, mesela böyle bende bağlanayım, sende şöyle ol, böyle ol, falan, feşmekân
Ben hayvan falan değilim, bağlanıp bağlanmayacak falan bir şey yok
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem yüreğimizde, biz de Onun yüreğindeyiz, neyinin bağı, bağ nerde?..
Efendim ben de dedim ki: Cennete Evliyaullah girecek!..
Adam bir: Ooooooo! çekti ki, hâşâ! hâşâ! dedi
Ne oldu?.. niye "hâşâ! hâşâ!" dedin kardeşim
Biz kim, Evliyaullah kim efendim! dedi
Etrafına baktım insanlarda aynı kanaatte, böyle bana gülümsüyorlar
Evliyaullah nedir kardeşim?.. Allahın Dostu demek Ulan Allahın Dostu girmeyip de cennete Allahın düşmanı mı girecek!..
Siz hangi kafadasınız?.. "Hâşâ! hâşâ!" diyorsun Allahın Dostluğuna gelince Ben buraya geleli yarım saat oldu, depremden dolayı yıkılan bir vakfın para pul konusu konuşurken, burda dedikodu ettin, gıybet ettin, kötülük ettin, senin ettiğin adam buraya geldi adamla münakaşa kavgada ettin -çünkü onlar biraz önce oldu önümüzde- şeytanın dostu olmaktan ar etmedin, hayâ etmedin, Allahdan korkup Peygamber Aleyhis-selâmdan utanmadın da Evliyaullah olmaya gelince mi "hâşâ" diyorsun!
Bunu o kardeşimizi yermek için söylemiyorum
Nasıl yanlış bir yerde olduğunu anlatmak için söylüyorum
Kim lâyık değil Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın dostluğuna Allah için
Kim?..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Beyefendidir
Allahü zül-Celâlin tekidir
Rahmet kaynağıdır
Dünyanın en kötü kadını erkeği kapısını çalsın, eğer kadın çalmışsa içerden cevap verir
En kötü diyorum bakın
Haaaaa!.. Sen Fatımatuz-Zehrâ olmaya geldin
Buyurun Habibullah Hamamına yıkanın, cenabetseniz yıkanın
Hastaysanız Habibullah Hastanesinde tedavi olun
Aşhânemizde karnınızı doyurun
Sonra gelin de bir şehadet getirelim!..
Peygamber Aleyhis-selâm bu
Bu rahmet kaynağı, Rahmetenlil-Âlemin olan Muhammed Aleyhis-selâm bu
En kötü erkeği de gelse aynı
Sen Hüseyin mi olmaya geldin, Hasan mı olmaya geldin, oğlum mu olmaya geldin, buyur temizlen, şöyle yap, böyle yap buyur!..
Ya ne diyecekti?..
Ne diyecekti?..
Şeytanın kapısına git! mi diyecekti?..
İblise git! mi diyecekti?..
Hâşâ!..
Onun için bu kötü alışkanlıkları, iletkensizlikleri, bu olumsuzlukları, bu negatiflikleri kesinlikle bir defa kabul etmememiz gerekir
Asla!..
Çünkü kabul edersek kendi kendimize zarar vermiş oluruz
İki ata binilmez
İki yönde yürünmez
Parçalanır
Burda değilse orda
Onun için Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin Fırka-yı Nâciyye Yolu çok basittir
Ucuzdur, rahattır, hoştur, herkes için açıktır, mutlaka herkes ayağını basacak bir yer bulur ve yolda yürür
Hizmet Yoludur
Herkes birbirinin hizmetçisidir
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin dışında kimsenin bir yıldızlı rütbesi olamaz
Cemâatte herkes rütbesizdir
Bir tek Muhammed Aleyhissalâtü vesselâm Allahın İmamıdır
İmam-ı Mutlak, Rehber-i Mutlak, Mürşid-i Mutlak Muhammed Aleyhis-selâmdır
Bunun dışındaki herkes, herkes cemâattır ve sesi kesmiştir
Efendim o orgeneraldi.
Kardeşim orgenerali hürgenareli yok
O âlimdi, bu bir şey bilmezdi.
Bunları bırak kardeşim
Duydu, uydu ve iş bitti
Cemâatin içine girdi mi bittiiii
Bu cemâatte kimse ses çıkaramaz
Önü, arkası, ötesi bötesi olmaz
Giren girdi
Onun için kardeşlerimizin Muhammedi edebi doğru anlamaları gerekir
Çünkü böyle iki kelimeyle ben bunu bildim, anladım mesele yokmuş, dört kelimenin nesini yapacağız biz, tevbeyi katarız, duayı katarız, rızayı katarız, şehadeti katarız.
Kattık mı?
Kattık! güle güle
Nereye güle güle ki?..
Nereye güle güle?..
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
En son aNKa tarafından 22 Kas 2008, 21:02 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kere düzenlendi.
CAN KARDEŞİMİZ, SADAKAT VE SAMİMİYETİNİZLE MAŞAALLAH ÇOK GÜZEL HİZMETLERİNİZDEN BİRİNİ YAPIYORSUNUZ Kİ BİZLERDE ÇOK HOŞNUT OLUYORUZ.
ALLAH CC RAZI OLSUN SİZLERDEN VE EMEKLERİNİZ ZAYİ OLMASIN İNŞAALLAH.
HİZMET İLE DEST-İ KEMAL BULURKEN HİMMET İLE DEST-İ CEMAL'DE BULUNUZ DEGERLİ KARDEŞİM.
BAKIN MUHTEREM KULİHVANİ LATİF HOCAMIZ NE GÜZEL ANLATMIŞ SOHBETİNİN BUGÜN YAYINLADIGINIZ BÖLÜMÜNDE:
...
Allah celle celâlihu: Kurânımı oku, Rasûlullahımı DUY ve UY buyurmuş
Allaha ve Resûluna teslim olunuz Müslüman olunuz
Allah ve Resûluna iman ediniz Mümin olunuz
Allah ve Resûluna tâbi olunuz Evliyaullah olunuz
Allah ve Resûluna itaat ediniz Ehlullah olunuz
Bunlar hep âyettir
Dördü de âyettir yani
Allaha ve Resûluna teslim olunuz
Allah ve Resûluna iman ediniz
Allah ve Resûluna tâbi olunuz
Allah ve Resûluna itaat ediniz
Âyettir bunlar
Allahın emridir, Celle Celâlihunun
Açık emirleridir
Defalarca olan emirleridir
...
ALLAH CC RAZI OLSUN SİZLERDEN VE EMEKLERİNİZ ZAYİ OLMASIN İNŞAALLAH.
HİZMET İLE DEST-İ KEMAL BULURKEN HİMMET İLE DEST-İ CEMAL'DE BULUNUZ DEGERLİ KARDEŞİM.
BAKIN MUHTEREM KULİHVANİ LATİF HOCAMIZ NE GÜZEL ANLATMIŞ SOHBETİNİN BUGÜN YAYINLADIGINIZ BÖLÜMÜNDE:
...
Allah celle celâlihu: Kurânımı oku, Rasûlullahımı DUY ve UY buyurmuş
Allaha ve Resûluna teslim olunuz Müslüman olunuz
Allah ve Resûluna iman ediniz Mümin olunuz
Allah ve Resûluna tâbi olunuz Evliyaullah olunuz
Allah ve Resûluna itaat ediniz Ehlullah olunuz
Bunlar hep âyettir
Dördü de âyettir yani
Allaha ve Resûluna teslim olunuz
Allah ve Resûluna iman ediniz
Allah ve Resûluna tâbi olunuz
Allah ve Resûluna itaat ediniz
Âyettir bunlar
Allahın emridir, Celle Celâlihunun
Açık emirleridir
Defalarca olan emirleridir
...
En son 786 tarafından 01 Kas 2008, 20:11 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
Re: KUL İHVANİ SOHBETLERİ-II
Rabbii Rahim ilminizi..muhabbetinizi artırsın dileriz...
sonsuz sevgiyle........
sonsuz sevgiyle........
En son MINA tarafından 01 Kas 2008, 22:45 tarihinde düzenlendi, toplamda 3 kere düzenlendi.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2799
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
08 MART 2008 SOHBETİNİN DEVAMI...
Aziz kardeşlerim
Bizim köyde hacca gitmiş İbrahim Emmi, ilk hacca gidenlerdenmiş de dönmüş, hanımına sormuşlar:
Nasıldı?
Ah anaaaam ah! demiş.
Adam ustura gitti de jilet geldi.
Beter geldi yani
Niye?..
Çünkü hac insanın Muhammedi olmayan özelliklerini arıtacağı bir yerdi
Gözükmeyen çeşitli huylarını terk edeceği bir yerdi
Onları orda bırakıp gelmeliydi
Onun için hadisler vardır: Anasından doğmuş gibi olur, kul hakkı hariç. diye
Bütün bu anlatmaya çalıştığım şeyler, dikkatimizi çekmek istediğimiz şeyler şu ki
İnanç sistemimizi tekrar gözden geçirmemiz lâzım
Taklidi değil, gerçekten Kurân-ı Kerîme ve açık seçik Hadislere dayalı bir inanç sistemi içerisinde olmamız gerekiyor
Bedeni, nefsi, kalbi ve ruhu olan insanlardır
Dört özelliği sadece insanlar taşırlar
Bedeni olmayan; nefsi, kalbi ve ruhu olan cinlerdir
Bedensiz varlıklardır bize göre
Ama nefisleri vardır bizim gibi aynen kalbleri ve ruhları vardır
Nefsi de çekerseniz; kalbi ve ruhu olan varlıklar meleklerdi
Kalbide çekersen; ruh tek başına kalır, Ruh Emr âlemindendir
Allah katındandır
Allahtandır açıkça
Emr âlemindendir
Bu, bu kadar basittir
Rahman nefhasıdır
Allahın, yarattığının içerisine üfürdüğüdür
Neyse odur, onu O biliyor
Yani Kendisi biliyor..
Orda bizim fazla bir şey diyecek hakkımız yok
İşte Allahü zül-Celâl celle celâlihu çeşitliiii akıl seviyesindeki insanlara Kurân-ı Kerîminde buyururken melekleri, dört büyük melekler, diğer melekler, Arşı taşıyanlar mesela çeşitli şekillerde çeşitliiii sunumları vardır
Kurân-ı Kerîm her aklı olan için gelmiştir, kıyamete kadar aklı olanlar için de gelmiştir, bakıldığında çeşitliiii anlayışlar olacaktır
Ve herkes aklıyla anlaması için olmuştur, gelmiştir
Birileri okusun da birilerine anlatsın diye de gelmemiştir Kurân-ı Kerîm
Bakabilen, görebilen, anlayabilecek şekildedir kendisi
Kendine lâzım olanları görebilir, bulabilir, alabilir
Bakarsa eğer fırsat bulursa
Olmazsa eğer başkalarından duyar
İşte Allahü zül-Celâl; Sünnetullahını eda ederken, kâinatı yaratırken, insanları halk ederken, sonra yaşatırken, Peygamberlerine emirlerini bildirirken ve şu anda da sistemi yürütürken, yağmurların yağması, atom dâhil bütüüüün kâinattaki tüm zerrelerin müthiş bir hızla dönüşleri
Ki dünyanın hızı 1640 kilometredir saatte, çok yüksektir, yani 200 kilometre (km/sa) hızda bir arabayla giderseniz insan korkar. Hâlbuki dünyanın hızı şuanda 1640 kilometredir (km/sa)
Türkiyenin bir ucundan bir ucu 1 saat farkı vardır
Dünya bir saatta Erzurumdan, Edirneye gelir
Bu kadar hızlı bir dönüşü vardır
Sonra dönmüyormuş gibi döner
Tıpkı atomlarda öyledir
Sonsuz hızla dönerler
Dönmüyormuş gibi dönerler
Trilyonlarcası üzerimizde şu anda dönmekteler ama dönmüyormuş gibi durmaktadırlar
Öyle terbiye edilmişlerdir
Öyle emir almışlardır ve de ilginç bir sistemdir, aynı kanuna göredir
Bunlar tüm Allahü zül-Celâlin meleklerinin hünerleridir
Bu sistemi bu şekilde yürütmesi meleklerdir
Ha bizde şuralarını biliriz; Mikail Aleyhis-selâm yağmur yağdırır gibi ana hatlarıyla bildiklerimiz vardır fakat genelde de ulaşımlar, çözülemeyen daha tekniğin çözemediği birçok şeyler, enerjinin ötesindeki mcn ler
Yani teknik olanlar bilirler mc0 deseniz maddedir
Mc kuvvettir
Mc2 (em ce kare) enerjidir
Peki mc3 (em ce küp) nedir?..
Mc4 (em ce üzeri dört) nedir?..
Teknik daha uzay çağına gelmemize rağmen orada tıkanıp kalmıştır
İşte melekler gerek hayatımızda, gerek manevî hayatımızda önemli roller oynayan varlıklardır
İnanılması farzdır
İnanılmaması küfürdür
İslamın dışına çıkarır
Allahü zül-Celâl insanlara Kendi kanunlarını, Kendi nizamlarını Peygamberler kanalıyla göndermiştir yine Kendilerinden
Enam Sûresinin 130. âyetinde:
Ya ma'şeral cinni vel insi e lem ye'tiküm rusülüm minküm yekussune aleyküm ayati ve yünziruneküm likae yevmiküm haza kalu şehidna ala enfüsina ve ğarrathümül hayatüd dünya ve şehidu ala enfüsihim ennehüm kanu kafirin:
Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? Derler ki: «Kendi aleyhimize şahitlik ederiz.» Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. (Enam 6/130)
Ya mahşerel cinni vel insi elem yetikum ve rasulum minkum
Ey cinler ve insanlar topluluğu!
Yani?..
Nefisleri olan varlıklar!
Bedeni, nefsi, kalbi ve ruhu olan insan
Birde; bize göre bedeni olmayan, nefsi, kalbi ve ruhu olan cinler
Ve burda ilginçtir, cinler başa gelmiştir insanlardan önce halk edildiği için
Ey cinler ve insanlar topluluğu! Size sizden Rasûller gelmedi mi?
Allahü zül-Celâl gönderdiği Peygamberlerini günahlardan masum halk etmiştir
Günah işlemekten masum halk etmiştir
İmtihan olmuşlardır, günahkâr olmaktan Allah korumuştur
Bu da inancımızın bir gereğidir
Ve İslamda o kadar muhteşemlik vardır ki, yani:
Ben Ya Rabbi şöyle şunu görsem, şöyle yapsam bak ne kadar iyi ilmim irfanım artacak demek vesaire, bunlarda bakıyoruz:
Ve iz kale ibrahimü rabbi erini keyfe tuhyil mevta, kale e ve lem tü'min, kale bela ve lakil li yatmeinne kalbi, kale fe huz erbeatem minet tayri fe surhünne ileyke sümmec'al ala külli cebelim minhünne cüz'en sümmed'uhünne ye'tineke sa'ya, va'lem ennellahe azizün hakim:
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu. (Bakara 2/260)
İbrahim Aleyhis-selâm da:
Velâkin li yetmainne kalbi = lâkin kalbim mutmain olsun diye Senden istiyorum.
Ben nasıl öldürüyorsun, nasıl diriltiyorsun diye
Allahü zül-Celâl sorduğunda: Sen inanmıyor musun?
İnanmaya inanıyorum da kalbim tatmin olsun diye böyle yapıyorum, yani nasıl öldürüp dirilttiğini kalbim tatmin olsun yani, inanıyorum çünkü başka yol yok, inanmasam ne ki. diyor
Mecbur inanacağım ama tatmin olsun yani, bir görüyüm diye işte meşhur biliyorsunuz inşallah bir gün işleriz
İşte dört dağdan dört kuş al
O dört dağ nedir?..
Beden, nefis, kalb ve ruhtur...
Yani; Lâ ilâhe illâ Allahtır
Allahume Salli alâ Muhammeddir
Yani dörtlü sistemdeki o dört şeyi topla gel
Bunları bir harman et
Dür
Sonra başlarını ayrı koy kuşların
Her dağa bir topak at
Sonra: gelin buraya! de
Herkesin vücuduna kavuşup geri geldiğini göreceksin
Yani Muti kable en temuti = Ölmeden önce ölünüz!
Ölmeden önce ölünüz
İşte dirildi yani onu demek istiyorum
Lâ ilâhe illallah diril lâ ilâhe illallah
Gerçekten lâ ilâhe illallah
Vallahi öyle, billahi, tallahi öyle: Lâ ilâhe illallah
Bunun dahası yok, çünkü artık o kadar mutmain ki kalb bizzat yaşadığı için yani
İnsan özünden dirilir, kalkar uykudan duygular
Her an her damlası ayrı, aynı yerden geçen sular
Farklı olan testilerdir, Şeeni seyret İhvani!
Kafatasına tokmaktır, kalbden kalıba sorular.
Çok güzel evet
91 deki Lara Sahilleri, bizim meşhur
Sekizinci ay
İnsan bedeni sanki buz gibi, içindeki ruhu da sanki su gibi
İkisi de Allahın, ikiside Allahdan Allaha
Hakktan Hakka
Allah demeyelim de
Hakkta Hakktan Hakka Hakkla giden yolcular
Görüntü, imtihanın soruları, imtihanın araçları hepsi
Ruhda öyle, kalbde, bedende, nefiste
Bu imtihan, bu tiyatro oyunundaki gerekli malzemeler
Hepsi!..
Lâ ilâhe illâllah Muhammeder Rasûlullah ın ispatı için verilmiş oyunun temeli bu, özü bu, özeti bu
Ana soru bu
Ana cevapta bu
Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmlar 28 tanedir Kurân-ı Kerîmde
Yedi nefis kademesi vardır
Bunlar:
Nefs-i Emmâre
Nefs-i Levvâme
Nefs-i Muhlime
Nefs-i Mutmaînne
Nefs-i Râzîyye
Nefs-i Merzîyye
Nefs-i Sâfîyye yada Nefs-i Kâmile dediğimiz, yedinci
Birde Nefs-i Akdes vardır, Akdes!..
En mukaddes nefis
Nefs-i Akdes
Ona nefis de demek doğru değil ama neyse Akdes diyelim
Akdes; Allahü zül-Celâlin kara deliği yani
Oraya düşen kurtulamaz artık
Kudsalın kudsalıdır Akdes, en kudsaldır o çünkü
O nefis artık Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın nefsinin ötesine taşan bir nefis, hâldir yani
Onun düştüğü kuyudur yani o
İşte bu yedi nefis
Ee biz biliyoruz beden, nefis, kalb, ruh diye dörtlü var, dört yedi yirmisekizdir (4x7= 28) dir yani
Benim acizane anladığım ya da gördüğüm kadarıyla, bildiğim kadarıyla bir insan 28 Peygamberin kademelerinden geçer
Muhyiddin Arabî hazretleri de bunu açıklamış, başına taşlar yağmıştır
Neden Peygamberleri konuşturuyor felan diye
Anlayamamışlardır çünkü
Burada Münir Derman hazretleri buyuruyor ki:
İnsanı İNSAN İnsan eder
O zaman bizim ana sayfada da Burakın yazdığı bir şey vardı, altta başkaları bir şeyler yazmışlardı
O kim, nerede, nasıl bulunur, ne olur, bulsak ne olur, bulmazsak ne olur?.. gibi insanlar böyle bir garip arayış içine düşüyorlar
Hâlbuki öyle bir şey yok
Öyle bir şey yok!..
O imkân Allahü zül-Celâlin bir takdiridir, güneşin doğması - batması gibi
Hayatın yürümesi gibi bir takdiridir
Sizin özel ve güzel niyetleriniz, çekiciliğiniz, sizdeki o kaderin tecelli edişi sizi onlarla bir araya getirir zaten
Mutlaka getirir
Öbürü de getirir
Meyhâneyi istiyorsak, meyhâneyi muhakkak meyhâneyi buluruz
İllâ ve illâ buluruz
Bir yer buluruz
Öbürünü de buluruz
İşte bu, bizim büyük harflerle yazılan İNSAN dediğimiz İNSAN ın târifini çok iyi yapmak lâzım
Bunlar Allahü zül-Celâlin emri ve muradı doğrultusunda, Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın adına, hesabına ve şerefine yaşayan İnsanlardır
Bunun kadir ve kıymetini bilirler
Kurân-ı Kerîmin kadir ve kıymetini bilirler
Allahü zül-Celâlin kadir ve kıymetini bilirler
Allahtan korkarlar, Kurân-ı Kerîmi severler ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemden utanırlar
Bu özellikleri taşıyanlar Allah Dostlarıdır
Hakk Dostlarıdır
Ve bunlar çok üstün insanlar mıdır?...
Hayır!.. Normal insanlardır
Bunun altında oluş alçaklıktır zaten
Problemdir veyahutta
Hastadır, yorgundur, uyuyordur, problemlidir
Çıkarılması gereken seviye insanların bu seviyedir
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem BİZim İmamımız olarak namaz kılmaktayız. diyoruz
İman seviyelerimiz aynı seviyededir
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem BİZimle aynı seviyededir
Göklerde değildir
Hâşâ yerin dibinde de değildir
BİZimle aynı seviyededir
Bunu çok iyi anlamak lâzım
Çünkü gerçekten Mümin şereflidir
Allahü zül-Celâlin katında şereflidir
Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın katında şereflidir
Kıymetlidir, değerlidir, azizdir yani
Bunu kimse aşağıya indiremez
Tevazu göstermek, İblise karşı aşağı tevazu gösterilemez
Tevazu seviyemiz, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem seviyesidir
Yukarı da yok, aşağı da yok
Doğrudürüst durmak lâzım
Bunu çok iyi anlamak lâzım
İşte böyle olanlar, bunlar Evliyâ ismiyle anılmışlardır
Ancak bizim toplumumuzda Evliyâ kişilere yüklenmiştir sürekli olarak
Hâlbuki Allahın Dostu, her Mümin Allahın Dostudur
Yani kıymetlidir demek istiyorum
Teslimiyeti, Müslümanlığı, İman edişi, Müminliği, bunların üstüne birde Tâbi oluşu ekstradan eklenince Evliyâ denilmiştir
İtaatı da tam olduğu zaman, dördünü de birleştirdiğinde Allah Ailesinden olur, Ehlullah-Hizbullah olur çünkü
Nasıl ki Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmlar kendi zamanlarında, kendi mucizelerini göstererek insanları aciz bırakıp Allahü zül-Celâlin Vahdaniyetine çekmişlerse.
Bu Allah Dostları da zaman zaman hayatlarında yaşarken çeşitli zamanlarda uyarı hizmetinde kendilerinin istekleri dışında Allah onlardan bazı şeyler zuhur ettirebilir
Bizzat yaşanabilir, olmaz denilen şeyler olabilir, ya da olmayabilir ama bunların hiçbiri onların açısından bir önemi yoktur
Yani kendileri açısından bir önemi yoktur
Ve o çok tehlikelidir ayrıca da
Onun için mesela Abdulkadir Geylâni Efendimiz: Bir Hakk Dostu kendi başına kerâmete kalkışırsa erkeğin hayz hâli. demiştir
Her şeyi kaybeder
Bu sihirbazlık değil yani, öyle uydur kaydır yapamaz
Ama ondan bir şey zuhur edecekse Allah ettirir
Onu sözlü olarak kullanır
Nasıl ki ampulden ışık yayıyorsa ondanda ışık yayar
Bir şey yapabilir, yapabilir ama bunu asla kendi adına kullanamaz
Işık ampülün değil ki gösterdi diye
Eğer kullanırsa problem olur
İşte bunların kerâmetleri haktır
Mesela Münir Derman hocam çok külhanbeyidir
Yani kendisini kızdırıp şey yapmışlardır, suçlamışlardır felan
O zamanlarda ağır yazılar yazmıştır, söylemiştir de
Yeminler etmiştir, göstermiştir, ispat etmiştir aynı zamanlarda farklı şehirlerde olduğunu göstermiştir
Lâ mekân ve lâ zaman olduğunu
İnsanlar lâ mekânı çok iyi bilirler tayy-i mekândan dolayı
Ama tayy-i zamanı bilemezler
Onun için hep sorarlar: Efendim siz şimdi Münir Derman Hazretleriyle görüşür müsünüz?
Valla ben görüşüp görüşmemem önemli değil amma Münir Derman tayy-i zamandır
Tayy-i zamandır
Zaman sorunu olmayanlardandır
Bu, herkes: Benim şeyhim senin şeyhini döver için, kullanmak için bunu söylüyor
Münir Derman Hazretlerinin hâşâ hiç böyle bir davası olmamıştır
Hayatının her noktasında Rasûlullah Efendimize hizmetçilik yapmıştır ve hâlâ yapmaktadır çok şükürler olsun
Demek istiyorum ki onlar özel görevli insanlardı
Kendileri, neyse işleri şu anda onları yapmaktadırlar
Ölen testisidir kırılmıştır, SU ise dipdiridir
Tayy-i zamansa bugün de gelir görüşür, yarın da gelir konuşur, ne yapacaksa yapıyordur
Ve bunlar halkın anladığı şekilde onların kullanacağı malzemeleri olup ellerine verilseydi
Haaa nasıl ki, bazen söylüyorum: Kurân Bankası kuracak bu edepsizler!.. diye
Kurân Bankası!..
Bankanın kapısına Kurân Bankası yazacak
Neden?..
Dini değerleri istediği amaçla kullanabiliyor çünkü
Güç yetmiyor
İhlâs diyor ticari adına zavallı dindârları dolandırıyor..
Herkes ihlâsa küfrediyor
İhlâs; Allahü zül-Celâlin ennn muhteşem kelimesidir
Bunu şuanda bir yerde banka müdürü olan arkadaş anlattı.
İstanbulda aynen bu şekilde yaşanmış.
Yanımda adam ihlasa küfretti bu lafa kalkıverdim: "Ulan nedir bu küfür?.." dedim.
"Eee ben batan ihlâsa söylüyorum ona söylemiyorum!" dedi diyor
Çünkü neden?..
Kelimelerin en kudsalını seçiyor adam tuzak olarak
Kötülük bakımından söylemiyorum
Yanlış yaptıklarını belirtiyorum sadece...
Onun için Münir Derman Hazretlerinin tayy-i mekân oluşu, tayy-i zaman oluşu onun çok büyük oluşundan değil, çok büyük hizmetçi oluşundandır
Kendisi de böyle yapmıştır zaten
Bu; yüce Allah aşkıyla, Yüce Allah celle celâlihunun Yüce Peygamberini ve Onun Dostlarını takliddir
Münir Derman Hazretlerinden önce tayy-i mekân, tayy-i zamanlar geçmiştir.
Ondan sonrada vardır ve olacaktır
Hatta Münir Derman Hazretleri kitaplarının birçoğunda -ben tam girmedim, gireceğiz, bir bakacağız kitaplarına, gireceğiz- yer yer böyle oralara yerleştirdiği şeyler vardır, sözler vardır, kelimeler vardır, şifreli, açık şeyler vardır
Alâkası hiç yoktur o konuyla, bir paragraf bakarsınız size bir şey söylüyor
Bu ne diyor?.. diye düşünürsünüz ama bakarsınız ki haaaa açık bir şey söylediğini görürüz, görmekteyiz
Gönüller Peygamber Aleyhissalâtü vesselâma tâbi milyonlarca insan, bunun hepsini bir potadan çıkarıpta söylediğimiz şekilde mükemmel İNSAN yapmak mümkün değil.
Ama Allahü zül-Celâlin bu işlerini, Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın bu işlerini yürütenleri vardır
Onlar netice olarak Allahü zül-Celâle bağlanırlar
Bu bağlanma şekillerinde Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin etrafındaki Sahabeleri, Aşere-i Mübeşşirin
Cennetle sağlığında müjdelenenler
Bunlar biliyorsunuz;
Ebu Bekir radiyallahu anh, Ömer radiyallahu anh, Osman radiyallahu anh, Hazreti Ali keremullahi veche, Talha, Zübeyir, Saad, Said ebu Übeyd bin el Cerrah ve Abdurrahman avf radiyallahu anhum dırlar
On kişidir bunlar
Bunlar cennetle müjdelenenlerdir
Bunun dışında açıkça müjdelenenler Ehl-i Beyttir
Ve ayrıca müjdelenenler yani
Fatma radiyallahu anh Annemiz, Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin Aleyhissalâtü vesselâm Efendilerimiz, bunlar hep açıkça Sahih-i Buhari hadisleriyle, bütün İmamların hadisleriyle Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendilerimizin cennetle müjdelediği açıkça, kişilerdir
İşte bu bağlantılar netice olarak oraya varır onu demek istiyorum
Velî dediğimiz kişi, kişiler şu anda Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın iki özelliğini hayatta yaşamak zorundadır
İmamlığını ve Halîfeliğini
Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın halîfeleri, halîfesi otuz yıldır
Hilâfet dönemi
Dört halîfe yirmi dokuz bucuk senedir, geri kalan altı ayda Hazreti Hasan Efendimiz tamamlamıştır
Altı ay dolduğu günde vazgeçmiştir bırakmıştır
Hilafet, otuz yıldır, gerisi krallıktır. diye Sahih Hadisler vardır Peygamber Aleyhis-selâmın
Bundan sonra yoktur artık. buyurmuştur
Gerisi ne?..
Krallıktır!..
Abbasi krallıktır
Emevi zaten zalim krallıktır
Ve diğerleri krallıktır
Halîfelik mi?..
Ne halîfeliği!..
Hangi halîfelik yani
Bunlar Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin halîfeliği değil
Hadisler öyle söylüyor
İmamlık, İrandaki imamlık değil
Onlar kendilerinin imamlığını yapıyor
İmâmiyet ayrı bir iştir
Hilâfet ayrı bir iştir
Allahü zül-Celâlin zâhirde bâtında Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın üzerinden Rahmân ve Rahîm Esmalarının yansıtılması şüphesiz ki şu anda, hayali veya ölmüş bir kişi üzerinde değildir
Ben geçen pazartesi akşamı gittiğim konferansta insanlara ters, çapraz soru sordum
Orda İmam hatip lisesi müdürü, ne bileyim ben İlahiyat profesörü, çeşitli insanlar, Milletvekilleri, bir sürüüüü insanlar vardı, çoğunu tanıyoruz
Ben dedim ki: Şimdi Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem ne zaman öldü? desem bu basit soruyu herkes bilir.
Tâbi dediler
Var mı hocam ne zamandı?
Efendim milâdi şuydu, hicrî buydu.
Ben: Allahü zül-Celâlin ölmüş bir Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme teslim olun, iman edin, bunu nasıl anlıyorsunuz siz, yani öyle mi diyor?..
Herkes şok oldu yani
Öyle değil
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem dünyanın kurulduğu günde Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemdi, kıyametin koptuğu günde!..
Hayydır, diridir!..
Şuanda Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın Hâlifesi ve İmamı da Hayy ve diridir
Kimdir? Nedir? Bilmiyorum
Çünkü bana sormuyorlar
Benimle de, kimseyle de bir ilgisi yok
Neredelerse, nasıllarsa işlerini görüyorlardır
Güneşin gördüğü gibi
Suyun suluğu yaptığı gibi, havanın havalık yaptığı gibi
Her şeyin her şeylik yaptığı gibi
Affedersiniz köpeğin köpeklik yaptığı gibi
Koyunun koyunluk yaptığı gibi
Her şeyin her şeylik yaptığı gibi, insan hariç
Onlarda kendi görevlerini gören Allahın özel görevlileridir
Kanıyla canıyla insandır
Görevlerini görmektedir
Bunu dışındakiler de görmektedir
Efendim üçler, yediler, kırklar, üç yüzler oooo bir sürüüüü Allahın görevlendirdiği kişiler
Ebrârlar, Ebdâllar, Ahrârlar, Ahyârlar
Dünya kadar deliler, velîler herkes işinin başında
Nerdeler?..
Şirketlerde değiller!..
Holdinglerde değiller!..
Ötede bötede değiller!..
Şucu, bucu değiller!..
Onlar Allahü zül-Celâlle, Kurân-ı Kerîmle, Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmla işlerinin başındalar
Ne yaptıklarını biliyorlar Allaha şükür, neyse öyle olmakta, devam etmektedir
Yani bunların ellerinin bağlı olduğu eller neticede Ehl-i Beyt Aleyhis-selâma çıkar, Sahabe-i Güzine çıkar ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme ulaşır
İşte bütün bu arz etmeye çalıştığım özellikler ve güzellikler:
1- Muhammed Aleyhissalâtü vesselâma teslim olmaya gelir
2- İman etmeye gelir
3- Tâbi olmaya
4- İtaat etmeye gelir
O zaman bu işi yapalım
İyi yapalım
1- Abdest alalımda, abdest alacağız ama elimizi ayağımızı yıkamadan önce bir abdest alalım
Neydi birinci abdest?..
SADAKAT sahibi olacaktık!..
SADAKAT sahibi olacaktık!..
2- Sadakatımız da SAMİMİ olacaktır
Bu da bizim için çok önemliydi
3- Bu bize şeytan, şeytanlaşmış insanlar, efendim kendi içimizde bizim ürettiklerimiz, dışarıdan bize gelip yerleşenler vesaire vesaire, bunlara karşıda hak ve hayrı korumada SABIRlı olacaktık
Başka?..
4- SELÂMET hedefinden şaşmayacaktık
Bu albenili gelin gibi dünya, bitmez tükenmez arzular, emeller, bu korkunç oyun, bu al beni!ler, bu çekicilikler, bu sevdiriciler, kaydırıcılar, yok ediciler etrafımızda, içimizde, dışımızda korkunç bir şekilde insanı, son nefesini vermekte olan bir insanı bile çıldırtacak, çekecek şeylerle insanları imtihanı kaybettirmektedir
İşte bütün bunların çaresi Kâbeyi selâmet noktası görüp, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin yüreğini hedef noktası tayin edip burdan şaşmamak,
BİZden ayağını çekmemek, Muhammed Aleyhis-selâmın BİZinden ayağını çekmemek
BİZ dediğimiz Allahın izni ve inayetiyle şahsımızla ilgisi sadece denizde bir damla oluşumuzla ilgilidir
BİZ daima Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmdır
Ben dediğim benim, sen dediğin sensin
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
Aziz kardeşlerim
Bizim köyde hacca gitmiş İbrahim Emmi, ilk hacca gidenlerdenmiş de dönmüş, hanımına sormuşlar:
Nasıldı?
Ah anaaaam ah! demiş.
Adam ustura gitti de jilet geldi.
Beter geldi yani
Niye?..
Çünkü hac insanın Muhammedi olmayan özelliklerini arıtacağı bir yerdi
Gözükmeyen çeşitli huylarını terk edeceği bir yerdi
Onları orda bırakıp gelmeliydi
Onun için hadisler vardır: Anasından doğmuş gibi olur, kul hakkı hariç. diye
Bütün bu anlatmaya çalıştığım şeyler, dikkatimizi çekmek istediğimiz şeyler şu ki
İnanç sistemimizi tekrar gözden geçirmemiz lâzım
Taklidi değil, gerçekten Kurân-ı Kerîme ve açık seçik Hadislere dayalı bir inanç sistemi içerisinde olmamız gerekiyor
Bedeni, nefsi, kalbi ve ruhu olan insanlardır
Dört özelliği sadece insanlar taşırlar
Bedeni olmayan; nefsi, kalbi ve ruhu olan cinlerdir
Bedensiz varlıklardır bize göre
Ama nefisleri vardır bizim gibi aynen kalbleri ve ruhları vardır
Nefsi de çekerseniz; kalbi ve ruhu olan varlıklar meleklerdi
Kalbide çekersen; ruh tek başına kalır, Ruh Emr âlemindendir
Allah katındandır
Allahtandır açıkça
Emr âlemindendir
Bu, bu kadar basittir
Rahman nefhasıdır
Allahın, yarattığının içerisine üfürdüğüdür
Neyse odur, onu O biliyor
Yani Kendisi biliyor..
Orda bizim fazla bir şey diyecek hakkımız yok
İşte Allahü zül-Celâl celle celâlihu çeşitliiii akıl seviyesindeki insanlara Kurân-ı Kerîminde buyururken melekleri, dört büyük melekler, diğer melekler, Arşı taşıyanlar mesela çeşitli şekillerde çeşitliiii sunumları vardır
Kurân-ı Kerîm her aklı olan için gelmiştir, kıyamete kadar aklı olanlar için de gelmiştir, bakıldığında çeşitliiii anlayışlar olacaktır
Ve herkes aklıyla anlaması için olmuştur, gelmiştir
Birileri okusun da birilerine anlatsın diye de gelmemiştir Kurân-ı Kerîm
Bakabilen, görebilen, anlayabilecek şekildedir kendisi
Kendine lâzım olanları görebilir, bulabilir, alabilir
Bakarsa eğer fırsat bulursa
Olmazsa eğer başkalarından duyar
İşte Allahü zül-Celâl; Sünnetullahını eda ederken, kâinatı yaratırken, insanları halk ederken, sonra yaşatırken, Peygamberlerine emirlerini bildirirken ve şu anda da sistemi yürütürken, yağmurların yağması, atom dâhil bütüüüün kâinattaki tüm zerrelerin müthiş bir hızla dönüşleri
Ki dünyanın hızı 1640 kilometredir saatte, çok yüksektir, yani 200 kilometre (km/sa) hızda bir arabayla giderseniz insan korkar. Hâlbuki dünyanın hızı şuanda 1640 kilometredir (km/sa)
Türkiyenin bir ucundan bir ucu 1 saat farkı vardır
Dünya bir saatta Erzurumdan, Edirneye gelir
Bu kadar hızlı bir dönüşü vardır
Sonra dönmüyormuş gibi döner
Tıpkı atomlarda öyledir
Sonsuz hızla dönerler
Dönmüyormuş gibi dönerler
Trilyonlarcası üzerimizde şu anda dönmekteler ama dönmüyormuş gibi durmaktadırlar
Öyle terbiye edilmişlerdir
Öyle emir almışlardır ve de ilginç bir sistemdir, aynı kanuna göredir
Bunlar tüm Allahü zül-Celâlin meleklerinin hünerleridir
Bu sistemi bu şekilde yürütmesi meleklerdir
Ha bizde şuralarını biliriz; Mikail Aleyhis-selâm yağmur yağdırır gibi ana hatlarıyla bildiklerimiz vardır fakat genelde de ulaşımlar, çözülemeyen daha tekniğin çözemediği birçok şeyler, enerjinin ötesindeki mcn ler
Yani teknik olanlar bilirler mc0 deseniz maddedir
Mc kuvvettir
Mc2 (em ce kare) enerjidir
Peki mc3 (em ce küp) nedir?..
Mc4 (em ce üzeri dört) nedir?..
Teknik daha uzay çağına gelmemize rağmen orada tıkanıp kalmıştır
İşte melekler gerek hayatımızda, gerek manevî hayatımızda önemli roller oynayan varlıklardır
İnanılması farzdır
İnanılmaması küfürdür
İslamın dışına çıkarır
Allahü zül-Celâl insanlara Kendi kanunlarını, Kendi nizamlarını Peygamberler kanalıyla göndermiştir yine Kendilerinden
Enam Sûresinin 130. âyetinde:
Ya ma'şeral cinni vel insi e lem ye'tiküm rusülüm minküm yekussune aleyküm ayati ve yünziruneküm likae yevmiküm haza kalu şehidna ala enfüsina ve ğarrathümül hayatüd dünya ve şehidu ala enfüsihim ennehüm kanu kafirin:
Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? Derler ki: «Kendi aleyhimize şahitlik ederiz.» Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. (Enam 6/130)
Ya mahşerel cinni vel insi elem yetikum ve rasulum minkum
Ey cinler ve insanlar topluluğu!
Yani?..
Nefisleri olan varlıklar!
Bedeni, nefsi, kalbi ve ruhu olan insan
Birde; bize göre bedeni olmayan, nefsi, kalbi ve ruhu olan cinler
Ve burda ilginçtir, cinler başa gelmiştir insanlardan önce halk edildiği için
Ey cinler ve insanlar topluluğu! Size sizden Rasûller gelmedi mi?
Allahü zül-Celâl gönderdiği Peygamberlerini günahlardan masum halk etmiştir
Günah işlemekten masum halk etmiştir
İmtihan olmuşlardır, günahkâr olmaktan Allah korumuştur
Bu da inancımızın bir gereğidir
Ve İslamda o kadar muhteşemlik vardır ki, yani:
Ben Ya Rabbi şöyle şunu görsem, şöyle yapsam bak ne kadar iyi ilmim irfanım artacak demek vesaire, bunlarda bakıyoruz:
Ve iz kale ibrahimü rabbi erini keyfe tuhyil mevta, kale e ve lem tü'min, kale bela ve lakil li yatmeinne kalbi, kale fe huz erbeatem minet tayri fe surhünne ileyke sümmec'al ala külli cebelim minhünne cüz'en sümmed'uhünne ye'tineke sa'ya, va'lem ennellahe azizün hakim:
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu. (Bakara 2/260)
İbrahim Aleyhis-selâm da:
Velâkin li yetmainne kalbi = lâkin kalbim mutmain olsun diye Senden istiyorum.
Ben nasıl öldürüyorsun, nasıl diriltiyorsun diye
Allahü zül-Celâl sorduğunda: Sen inanmıyor musun?
İnanmaya inanıyorum da kalbim tatmin olsun diye böyle yapıyorum, yani nasıl öldürüp dirilttiğini kalbim tatmin olsun yani, inanıyorum çünkü başka yol yok, inanmasam ne ki. diyor
Mecbur inanacağım ama tatmin olsun yani, bir görüyüm diye işte meşhur biliyorsunuz inşallah bir gün işleriz
İşte dört dağdan dört kuş al
O dört dağ nedir?..
Beden, nefis, kalb ve ruhtur...
Yani; Lâ ilâhe illâ Allahtır
Allahume Salli alâ Muhammeddir
Yani dörtlü sistemdeki o dört şeyi topla gel
Bunları bir harman et
Dür
Sonra başlarını ayrı koy kuşların
Her dağa bir topak at
Sonra: gelin buraya! de
Herkesin vücuduna kavuşup geri geldiğini göreceksin
Yani Muti kable en temuti = Ölmeden önce ölünüz!
Ölmeden önce ölünüz
İşte dirildi yani onu demek istiyorum
Lâ ilâhe illallah diril lâ ilâhe illallah
Gerçekten lâ ilâhe illallah
Vallahi öyle, billahi, tallahi öyle: Lâ ilâhe illallah
Bunun dahası yok, çünkü artık o kadar mutmain ki kalb bizzat yaşadığı için yani
İnsan özünden dirilir, kalkar uykudan duygular
Her an her damlası ayrı, aynı yerden geçen sular
Farklı olan testilerdir, Şeeni seyret İhvani!
Kafatasına tokmaktır, kalbden kalıba sorular.
Çok güzel evet
91 deki Lara Sahilleri, bizim meşhur
Sekizinci ay
İnsan bedeni sanki buz gibi, içindeki ruhu da sanki su gibi
İkisi de Allahın, ikiside Allahdan Allaha
Hakktan Hakka
Allah demeyelim de
Hakkta Hakktan Hakka Hakkla giden yolcular
Görüntü, imtihanın soruları, imtihanın araçları hepsi
Ruhda öyle, kalbde, bedende, nefiste
Bu imtihan, bu tiyatro oyunundaki gerekli malzemeler
Hepsi!..
Lâ ilâhe illâllah Muhammeder Rasûlullah ın ispatı için verilmiş oyunun temeli bu, özü bu, özeti bu
Ana soru bu
Ana cevapta bu
Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmlar 28 tanedir Kurân-ı Kerîmde
Yedi nefis kademesi vardır
Bunlar:
Nefs-i Emmâre
Nefs-i Levvâme
Nefs-i Muhlime
Nefs-i Mutmaînne
Nefs-i Râzîyye
Nefs-i Merzîyye
Nefs-i Sâfîyye yada Nefs-i Kâmile dediğimiz, yedinci
Birde Nefs-i Akdes vardır, Akdes!..
En mukaddes nefis
Nefs-i Akdes
Ona nefis de demek doğru değil ama neyse Akdes diyelim
Akdes; Allahü zül-Celâlin kara deliği yani
Oraya düşen kurtulamaz artık
Kudsalın kudsalıdır Akdes, en kudsaldır o çünkü
O nefis artık Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın nefsinin ötesine taşan bir nefis, hâldir yani
Onun düştüğü kuyudur yani o
İşte bu yedi nefis
Ee biz biliyoruz beden, nefis, kalb, ruh diye dörtlü var, dört yedi yirmisekizdir (4x7= 28) dir yani
Benim acizane anladığım ya da gördüğüm kadarıyla, bildiğim kadarıyla bir insan 28 Peygamberin kademelerinden geçer
Muhyiddin Arabî hazretleri de bunu açıklamış, başına taşlar yağmıştır
Neden Peygamberleri konuşturuyor felan diye
Anlayamamışlardır çünkü
Burada Münir Derman hazretleri buyuruyor ki:
İnsanı İNSAN İnsan eder
O zaman bizim ana sayfada da Burakın yazdığı bir şey vardı, altta başkaları bir şeyler yazmışlardı
O kim, nerede, nasıl bulunur, ne olur, bulsak ne olur, bulmazsak ne olur?.. gibi insanlar böyle bir garip arayış içine düşüyorlar
Hâlbuki öyle bir şey yok
Öyle bir şey yok!..
O imkân Allahü zül-Celâlin bir takdiridir, güneşin doğması - batması gibi
Hayatın yürümesi gibi bir takdiridir
Sizin özel ve güzel niyetleriniz, çekiciliğiniz, sizdeki o kaderin tecelli edişi sizi onlarla bir araya getirir zaten
Mutlaka getirir
Öbürü de getirir
Meyhâneyi istiyorsak, meyhâneyi muhakkak meyhâneyi buluruz
İllâ ve illâ buluruz
Bir yer buluruz
Öbürünü de buluruz
İşte bu, bizim büyük harflerle yazılan İNSAN dediğimiz İNSAN ın târifini çok iyi yapmak lâzım
Bunlar Allahü zül-Celâlin emri ve muradı doğrultusunda, Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın adına, hesabına ve şerefine yaşayan İnsanlardır
Bunun kadir ve kıymetini bilirler
Kurân-ı Kerîmin kadir ve kıymetini bilirler
Allahü zül-Celâlin kadir ve kıymetini bilirler
Allahtan korkarlar, Kurân-ı Kerîmi severler ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemden utanırlar
Bu özellikleri taşıyanlar Allah Dostlarıdır
Hakk Dostlarıdır
Ve bunlar çok üstün insanlar mıdır?...
Hayır!.. Normal insanlardır
Bunun altında oluş alçaklıktır zaten
Problemdir veyahutta
Hastadır, yorgundur, uyuyordur, problemlidir
Çıkarılması gereken seviye insanların bu seviyedir
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem BİZim İmamımız olarak namaz kılmaktayız. diyoruz
İman seviyelerimiz aynı seviyededir
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem BİZimle aynı seviyededir
Göklerde değildir
Hâşâ yerin dibinde de değildir
BİZimle aynı seviyededir
Bunu çok iyi anlamak lâzım
Çünkü gerçekten Mümin şereflidir
Allahü zül-Celâlin katında şereflidir
Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın katında şereflidir
Kıymetlidir, değerlidir, azizdir yani
Bunu kimse aşağıya indiremez
Tevazu göstermek, İblise karşı aşağı tevazu gösterilemez
Tevazu seviyemiz, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem seviyesidir
Yukarı da yok, aşağı da yok
Doğrudürüst durmak lâzım
Bunu çok iyi anlamak lâzım
İşte böyle olanlar, bunlar Evliyâ ismiyle anılmışlardır
Ancak bizim toplumumuzda Evliyâ kişilere yüklenmiştir sürekli olarak
Hâlbuki Allahın Dostu, her Mümin Allahın Dostudur
Yani kıymetlidir demek istiyorum
Teslimiyeti, Müslümanlığı, İman edişi, Müminliği, bunların üstüne birde Tâbi oluşu ekstradan eklenince Evliyâ denilmiştir
İtaatı da tam olduğu zaman, dördünü de birleştirdiğinde Allah Ailesinden olur, Ehlullah-Hizbullah olur çünkü
Nasıl ki Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmlar kendi zamanlarında, kendi mucizelerini göstererek insanları aciz bırakıp Allahü zül-Celâlin Vahdaniyetine çekmişlerse.
Bu Allah Dostları da zaman zaman hayatlarında yaşarken çeşitli zamanlarda uyarı hizmetinde kendilerinin istekleri dışında Allah onlardan bazı şeyler zuhur ettirebilir
Bizzat yaşanabilir, olmaz denilen şeyler olabilir, ya da olmayabilir ama bunların hiçbiri onların açısından bir önemi yoktur
Yani kendileri açısından bir önemi yoktur
Ve o çok tehlikelidir ayrıca da
Onun için mesela Abdulkadir Geylâni Efendimiz: Bir Hakk Dostu kendi başına kerâmete kalkışırsa erkeğin hayz hâli. demiştir
Her şeyi kaybeder
Bu sihirbazlık değil yani, öyle uydur kaydır yapamaz
Ama ondan bir şey zuhur edecekse Allah ettirir
Onu sözlü olarak kullanır
Nasıl ki ampulden ışık yayıyorsa ondanda ışık yayar
Bir şey yapabilir, yapabilir ama bunu asla kendi adına kullanamaz
Işık ampülün değil ki gösterdi diye
Eğer kullanırsa problem olur
İşte bunların kerâmetleri haktır
Mesela Münir Derman hocam çok külhanbeyidir
Yani kendisini kızdırıp şey yapmışlardır, suçlamışlardır felan
O zamanlarda ağır yazılar yazmıştır, söylemiştir de
Yeminler etmiştir, göstermiştir, ispat etmiştir aynı zamanlarda farklı şehirlerde olduğunu göstermiştir
Lâ mekân ve lâ zaman olduğunu
İnsanlar lâ mekânı çok iyi bilirler tayy-i mekândan dolayı
Ama tayy-i zamanı bilemezler
Onun için hep sorarlar: Efendim siz şimdi Münir Derman Hazretleriyle görüşür müsünüz?
Valla ben görüşüp görüşmemem önemli değil amma Münir Derman tayy-i zamandır
Tayy-i zamandır
Zaman sorunu olmayanlardandır
Bu, herkes: Benim şeyhim senin şeyhini döver için, kullanmak için bunu söylüyor
Münir Derman Hazretlerinin hâşâ hiç böyle bir davası olmamıştır
Hayatının her noktasında Rasûlullah Efendimize hizmetçilik yapmıştır ve hâlâ yapmaktadır çok şükürler olsun
Demek istiyorum ki onlar özel görevli insanlardı
Kendileri, neyse işleri şu anda onları yapmaktadırlar
Ölen testisidir kırılmıştır, SU ise dipdiridir
Tayy-i zamansa bugün de gelir görüşür, yarın da gelir konuşur, ne yapacaksa yapıyordur
Ve bunlar halkın anladığı şekilde onların kullanacağı malzemeleri olup ellerine verilseydi
Haaa nasıl ki, bazen söylüyorum: Kurân Bankası kuracak bu edepsizler!.. diye
Kurân Bankası!..
Bankanın kapısına Kurân Bankası yazacak
Neden?..
Dini değerleri istediği amaçla kullanabiliyor çünkü
Güç yetmiyor
İhlâs diyor ticari adına zavallı dindârları dolandırıyor..
Herkes ihlâsa küfrediyor
İhlâs; Allahü zül-Celâlin ennn muhteşem kelimesidir
Bunu şuanda bir yerde banka müdürü olan arkadaş anlattı.
İstanbulda aynen bu şekilde yaşanmış.
Yanımda adam ihlasa küfretti bu lafa kalkıverdim: "Ulan nedir bu küfür?.." dedim.
"Eee ben batan ihlâsa söylüyorum ona söylemiyorum!" dedi diyor
Çünkü neden?..
Kelimelerin en kudsalını seçiyor adam tuzak olarak
Kötülük bakımından söylemiyorum
Yanlış yaptıklarını belirtiyorum sadece...
Onun için Münir Derman Hazretlerinin tayy-i mekân oluşu, tayy-i zaman oluşu onun çok büyük oluşundan değil, çok büyük hizmetçi oluşundandır
Kendisi de böyle yapmıştır zaten
Bu; yüce Allah aşkıyla, Yüce Allah celle celâlihunun Yüce Peygamberini ve Onun Dostlarını takliddir
Münir Derman Hazretlerinden önce tayy-i mekân, tayy-i zamanlar geçmiştir.
Ondan sonrada vardır ve olacaktır
Hatta Münir Derman Hazretleri kitaplarının birçoğunda -ben tam girmedim, gireceğiz, bir bakacağız kitaplarına, gireceğiz- yer yer böyle oralara yerleştirdiği şeyler vardır, sözler vardır, kelimeler vardır, şifreli, açık şeyler vardır
Alâkası hiç yoktur o konuyla, bir paragraf bakarsınız size bir şey söylüyor
Bu ne diyor?.. diye düşünürsünüz ama bakarsınız ki haaaa açık bir şey söylediğini görürüz, görmekteyiz
Gönüller Peygamber Aleyhissalâtü vesselâma tâbi milyonlarca insan, bunun hepsini bir potadan çıkarıpta söylediğimiz şekilde mükemmel İNSAN yapmak mümkün değil.
Ama Allahü zül-Celâlin bu işlerini, Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın bu işlerini yürütenleri vardır
Onlar netice olarak Allahü zül-Celâle bağlanırlar
Bu bağlanma şekillerinde Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin etrafındaki Sahabeleri, Aşere-i Mübeşşirin
Cennetle sağlığında müjdelenenler
Bunlar biliyorsunuz;
Ebu Bekir radiyallahu anh, Ömer radiyallahu anh, Osman radiyallahu anh, Hazreti Ali keremullahi veche, Talha, Zübeyir, Saad, Said ebu Übeyd bin el Cerrah ve Abdurrahman avf radiyallahu anhum dırlar
On kişidir bunlar
Bunlar cennetle müjdelenenlerdir
Bunun dışında açıkça müjdelenenler Ehl-i Beyttir
Ve ayrıca müjdelenenler yani
Fatma radiyallahu anh Annemiz, Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin Aleyhissalâtü vesselâm Efendilerimiz, bunlar hep açıkça Sahih-i Buhari hadisleriyle, bütün İmamların hadisleriyle Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendilerimizin cennetle müjdelediği açıkça, kişilerdir
İşte bu bağlantılar netice olarak oraya varır onu demek istiyorum
Velî dediğimiz kişi, kişiler şu anda Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın iki özelliğini hayatta yaşamak zorundadır
İmamlığını ve Halîfeliğini
Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın halîfeleri, halîfesi otuz yıldır
Hilâfet dönemi
Dört halîfe yirmi dokuz bucuk senedir, geri kalan altı ayda Hazreti Hasan Efendimiz tamamlamıştır
Altı ay dolduğu günde vazgeçmiştir bırakmıştır
Hilafet, otuz yıldır, gerisi krallıktır. diye Sahih Hadisler vardır Peygamber Aleyhis-selâmın
Bundan sonra yoktur artık. buyurmuştur
Gerisi ne?..
Krallıktır!..
Abbasi krallıktır
Emevi zaten zalim krallıktır
Ve diğerleri krallıktır
Halîfelik mi?..
Ne halîfeliği!..
Hangi halîfelik yani
Bunlar Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin halîfeliği değil
Hadisler öyle söylüyor
İmamlık, İrandaki imamlık değil
Onlar kendilerinin imamlığını yapıyor
İmâmiyet ayrı bir iştir
Hilâfet ayrı bir iştir
Allahü zül-Celâlin zâhirde bâtında Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın üzerinden Rahmân ve Rahîm Esmalarının yansıtılması şüphesiz ki şu anda, hayali veya ölmüş bir kişi üzerinde değildir
Ben geçen pazartesi akşamı gittiğim konferansta insanlara ters, çapraz soru sordum
Orda İmam hatip lisesi müdürü, ne bileyim ben İlahiyat profesörü, çeşitli insanlar, Milletvekilleri, bir sürüüüü insanlar vardı, çoğunu tanıyoruz
Ben dedim ki: Şimdi Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem ne zaman öldü? desem bu basit soruyu herkes bilir.
Tâbi dediler
Var mı hocam ne zamandı?
Efendim milâdi şuydu, hicrî buydu.
Ben: Allahü zül-Celâlin ölmüş bir Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme teslim olun, iman edin, bunu nasıl anlıyorsunuz siz, yani öyle mi diyor?..
Herkes şok oldu yani
Öyle değil
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem dünyanın kurulduğu günde Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemdi, kıyametin koptuğu günde!..
Hayydır, diridir!..
Şuanda Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın Hâlifesi ve İmamı da Hayy ve diridir
Kimdir? Nedir? Bilmiyorum
Çünkü bana sormuyorlar
Benimle de, kimseyle de bir ilgisi yok
Neredelerse, nasıllarsa işlerini görüyorlardır
Güneşin gördüğü gibi
Suyun suluğu yaptığı gibi, havanın havalık yaptığı gibi
Her şeyin her şeylik yaptığı gibi
Affedersiniz köpeğin köpeklik yaptığı gibi
Koyunun koyunluk yaptığı gibi
Her şeyin her şeylik yaptığı gibi, insan hariç
Onlarda kendi görevlerini gören Allahın özel görevlileridir
Kanıyla canıyla insandır
Görevlerini görmektedir
Bunu dışındakiler de görmektedir
Efendim üçler, yediler, kırklar, üç yüzler oooo bir sürüüüü Allahın görevlendirdiği kişiler
Ebrârlar, Ebdâllar, Ahrârlar, Ahyârlar
Dünya kadar deliler, velîler herkes işinin başında
Nerdeler?..
Şirketlerde değiller!..
Holdinglerde değiller!..
Ötede bötede değiller!..
Şucu, bucu değiller!..
Onlar Allahü zül-Celâlle, Kurân-ı Kerîmle, Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmla işlerinin başındalar
Ne yaptıklarını biliyorlar Allaha şükür, neyse öyle olmakta, devam etmektedir
Yani bunların ellerinin bağlı olduğu eller neticede Ehl-i Beyt Aleyhis-selâma çıkar, Sahabe-i Güzine çıkar ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme ulaşır
İşte bütün bu arz etmeye çalıştığım özellikler ve güzellikler:
1- Muhammed Aleyhissalâtü vesselâma teslim olmaya gelir
2- İman etmeye gelir
3- Tâbi olmaya
4- İtaat etmeye gelir
O zaman bu işi yapalım
İyi yapalım
1- Abdest alalımda, abdest alacağız ama elimizi ayağımızı yıkamadan önce bir abdest alalım
Neydi birinci abdest?..
SADAKAT sahibi olacaktık!..
SADAKAT sahibi olacaktık!..
2- Sadakatımız da SAMİMİ olacaktır
Bu da bizim için çok önemliydi
3- Bu bize şeytan, şeytanlaşmış insanlar, efendim kendi içimizde bizim ürettiklerimiz, dışarıdan bize gelip yerleşenler vesaire vesaire, bunlara karşıda hak ve hayrı korumada SABIRlı olacaktık
Başka?..
4- SELÂMET hedefinden şaşmayacaktık
Bu albenili gelin gibi dünya, bitmez tükenmez arzular, emeller, bu korkunç oyun, bu al beni!ler, bu çekicilikler, bu sevdiriciler, kaydırıcılar, yok ediciler etrafımızda, içimizde, dışımızda korkunç bir şekilde insanı, son nefesini vermekte olan bir insanı bile çıldırtacak, çekecek şeylerle insanları imtihanı kaybettirmektedir
İşte bütün bunların çaresi Kâbeyi selâmet noktası görüp, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin yüreğini hedef noktası tayin edip burdan şaşmamak,
BİZden ayağını çekmemek, Muhammed Aleyhis-selâmın BİZinden ayağını çekmemek
BİZ dediğimiz Allahın izni ve inayetiyle şahsımızla ilgisi sadece denizde bir damla oluşumuzla ilgilidir
BİZ daima Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmdır
Ben dediğim benim, sen dediğin sensin
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
ÖNCELİKLE ANKAKUŞU KARDEŞİMİZ ALİ'MİZE CANDAN TEŞEKKÜRLER BÖYLESİNE ZAHMETLİ VE EMEKLİ BİR HİZMETLERİ İÇİN VE HOCAM KULİHVANİ LATİF HOCAM NE GÜZEL BİR SOHBET Kİ BEDEN, RUH, NEFİS, VE KALB DÖRTLÜ'SÜNDEN SONRA DR. MUNİR DERMAN HZLERİ'NİN SADECE TAYY'İ MEKAN DEĞİL TAYY'İ ZAMAN'INDANDA BAHSETMİŞSİNİZ AMA CENNETLE MÜJDELENEN ON MÜBAREK DIŞINDA EHL-İ BEYT VE HALİFELİĞİN ANCAK OTUZ YIL SÜRDÜĞÜNÜ SONRASININ SALTANAT OLDUĞUNU ÇOK GÜZEL ANLATMIŞSINIZ ELHAMDULİLLAH. EĞER NASİB OLURSA HOCAM AŞAĞIDAKİ BAHSETTİĞİNİZ KONUYU ÖNCEDEN İŞLEMEMİŞ İSENİZ AZDA OLSA BU HAFTADAKİ SOHBETİNİZDE SİZLERDEN DİNLEMEK İSTERİZ HEPİMİZ ACİZANE. EN GÜZEL MUHAMMEDİ DUALARIMIZLA SİZ SİZE EMANET İNŞAALLAH... 786
İbrahim Aleyhis-selâm da:
Velâkin li yetmainne kalbi = lâkin kalbim mutmain olsun diye Senden istiyorum.
Ben nasıl öldürüyorsun, nasıl diriltiyorsun diye
Allahü zül-Celâl sorduğunda: Sen inanmıyor musun?
İnanmaya inanıyorum da kalbim tatmin olsun diye böyle yapıyorum, yani nasıl öldürüp dirilttiğini kalbim tatmin olsun yani, inanıyorum çünkü başka yol yok, inanmasam ne ki. diyor
Mecbur inanacağım ama tatmin olsun yani, bir görüyüm diye işte meşhur biliyorsunuz inşallah bir gün işleriz
İbrahim Aleyhis-selâm da:
Velâkin li yetmainne kalbi = lâkin kalbim mutmain olsun diye Senden istiyorum.
Ben nasıl öldürüyorsun, nasıl diriltiyorsun diye
Allahü zül-Celâl sorduğunda: Sen inanmıyor musun?
İnanmaya inanıyorum da kalbim tatmin olsun diye böyle yapıyorum, yani nasıl öldürüp dirilttiğini kalbim tatmin olsun yani, inanıyorum çünkü başka yol yok, inanmasam ne ki. diyor
Mecbur inanacağım ama tatmin olsun yani, bir görüyüm diye işte meşhur biliyorsunuz inşallah bir gün işleriz
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2799
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
08 MART 2008 SOHBETİNİN DEVAMI...
Burada bir güzellik var
BismillahirRâhmanirRahîm
لَا أُقْسِمُ بِهَذَا الْبَلَدِ
وَأَنتَ حِلٌّ بِهَذَا الْبَلَدِ
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ
La uksimü bilhazelbeledi. Ve ente hillün bihazelbeledi. Ve validin ve ma velede. Lekad halaknel'insane fiy kebedin.: Bu beldeye -ki sen bu beldedesin-, babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki biz, insanı (yüzyüze geleceği nice) zorluklar içinde yarattık. (Beled 90/1-4)
La uksimü bihazel beledi.
Bu beldeye yemin olsun.
Beled Sûresinde Allahü zül-Celâl açıkça..
Bu belde?..
Beden beldesi?.. Olur!..
Mekke?.. Olur!..
Yani, beleddir
Nereyi düşünseniz olur
Meâl değil, tefsir değil ki düşünmek..
Ve ente hillün bihazelbeledi ya Muhammed (sallallahu aleyhi vessellem).
Senin içinde bulunduğun bu beldeye yemin olsun.
Sen bu beldedeyken, bu beldeye yemin olsun.
Ve validin ve ma velede.
Babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin olsun.
Ve veledin = Velede yemin olsun.
Ve validin
Valide: anne Arapçada
Valid: baba
Veled: çocuk
Ve validin : Babaya yemin olsun.
Kim baba?..
Tohumu taşıyan!..
Diriliği taşıyan!..
Hayy esmasını aktaran!..
Esas!..
Nurullahı taşıyan erkektir, Nur-u Mimi taşıyan kadındır
Onun için Nurullah ve Nur-u Mimim birleşiminden doğan İNSANdır
Ve imtihan vermektedir
Ve validin ve ma veled.
Babaya ve onun, tohumu taşıyana ve tohuma yemin olsun.
Dördüncü âyeti:
Bir yere gelmek için okuyorum
Lekad halaknel insani fi kebed.
Andolsun, yemin olsun ki insanı Biz bir kebedde yarattık.
Yani: Nice zorluklar içerisinde yarattık. Yüz yüze gelebileceği pek çok zorluklar içinde yarattık. Sıkıntılar, göğüs gerecek, bütün bu zorluklara göğüs gelecek şartlarda yarattık.
Bu kependleri, bizim köylerde mesela bizim çocuklar bilirler. Hasan Dağına çıkarken dağ kademeleri vardı, kaya.
Eskiden hayvanlarla çıkardık atlarla falan, eşeklerle çıkarsın. Oralara vardı mı hayvan ön ayaklarını kaldırır o şeylere koyar üstteki basamağa koyar, araları yüksektir, seksen santim bir metredir belki.
Arkadaki ayaklarıyla birden havaya fırlayarak ileri hamle yapar ve kependi atlardı
Kepend derdik biz
Burda kebed de aynı şeydir
Arapçadan geçme zaten
İşte böyle engelleri, böyle şeyleri geçecek şekilde yarattık.
Lekad = Andolsun ki
Halakna = Biz yarattık
El insani = İnsanoğlunu, insanı yarattık
Fi kebedin = Bu kebedleri geçecek şekilde yarattık.
Zorluklar içinde yarattık. Ama batacak şekilde de değil yani.
أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ
" Eyahsebü en len yakdire 'aleyhi ehadün.: İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? (Beled 90/5)
Eyahsebü en len yakdire 'aleyhi ehadün
Yani; İnsan hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi hesab ediyor?
Öylemi?..
Eyahsebu = yani şunu mu hesab ediyor?
El len yakdira = Kimsenin kudreti yetmez.
Aleyhi ahedin = Hiçbir kimsenin kendisine gücü kuvveti yetmez, böyle sağlam, böyle muhteşem, böyle muazzam bir şey mi sanıyor kendisini?
يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا
" Yekulü ehlektü malen lübeden.: «Pek çok mal harcadım» diyor. (Beled 90/6)
Yekulu ahlektü malel lübadi.
Birde o
Bu aynı zamanda bu âyette ordaki bir kişi, o zamanki bir kişi içinde söyleniyor, şimdi de söylenebilir
Ben çok mal harcadım diyor bide.
Ben neler yaptım bir bilsen, oooo işte hanlar hamamlar, camiler yaptırdım, yani pek çok yoğun, bir sürü mal ehlektu = helak ettim yani
Telef ettim, birçok mal benimken verdim, dağıttım, attım, telef ettim, helak oldu malım yani.
أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ
"Eyahsebü en lem yerehu ehadün.: Kimse onu görmedi mi sanıyor? (Beled 90/6)
Ehsebü el lem yerehu ehad.
Yani; Kimse onu görmedi mi hesab ediyor?
Yani; Onu hiç gören olmamış mı?
Öylemi zannediyor?
Öylemi hesab ediyor?
أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ
وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ
Elem nec'al lehu 'ayneyni. Ve lisanen ve şefeteyni. Ve hedeynahünnecdeyni.: Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona iki yolu (doğru ve eğriyi) göstermedik mi? (Beled 90/8-10)
Elem nec'al lehu ayniyni.
Buna çok dikkat etmemiz lâzım bakın
Elem necal = Biz kılmadık mı?
Lehu = Onun için.
Ayneyn = İki göz vermedik mi Biz buna, iki göz?
Biz bu insana, yarattığımıza.
Ve lisanen ve şefeteyn.
Bir dil ve iki dudak vermedik mi Biz bu insana?
Ve hedeynahu ennecdeyn.
Biz ona iki yol göstermedik mi?
Ve hedeynahu = Hidâyet etmedik mi?
Necdeyn = İki yolu, iki tepe yolu.
Yani; tepesi olan iki yolu.
Yani; yokuşu olan iki yolu da göstermedik mi?
Ona iki yolu gösterdik. bu şekilde de tercüme edilmiştir
Doğru eğriyi göstermedik mi?
Hakkı Bâtılı, Hayrı ve Şerri, zıtları göstermedik mi?
Yani; bilgisiz mi bıraktık?
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ
فَكُّ رَقَبَةٍ
أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ
يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ
أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ
Felaktehamel'akabete.. Ve ma edrake mel'akabetü. Fekkü rekabetin. Ev it'amün fiy yevmin ziy mesğabetin. Yetiymen za makrebetin. Ev miskiynen za metrebetin.: Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç-açık bir yoksulu doyurmaktır. (Beled 90/11-16)
Felaktehamel akabeh.
Fakaaaat o sarp yokuşa göğüs veremedi.
Akabe: Sarp yokuş demektir
Yani; çıkılması, zirveye tırmanılması oldukça zor olan bir yerdir
Fakat o, sarp yokuşa göğüs veremedi.
Bu neden, yani bu nasıl bir yokuştu ki veremedi?..
Ve ma edrake mel akabe.
Ve ma edrake = Sen idrak edebildin mi?
Mel akabe = Akabe neymiş? Sen bilebildin mi? İdrak edebildin mi?
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme soruyor Allahü zül-Celâl
Bildin mi nedir o sarp yokuş? İnsanların göğüs veremediği, atlayıp da geçiveremedikleri, bir çare buluveremedikleri bu yokuş nedir?
Fakkun vekabeh.
Bu esir bir boyun kurtarmak.
Bir köle azad etmek diye tercüme edilmiştir
Esir bir boyun
Birinci boyun zaten benim kendi boynum
Kendi boynum esir olan
Kendi nefsim esir olan
Kurtarmam gereken birinci köle kendim burda
Hatta kimin kölesi olduğum belli değil Allah korusun!..
Neyin kölesi olduğum belli değil
Bırakın Allahü zül-Celâle kulluğu, daha ipin kimin elinde olduğunu bilemiyorsam mesela demek istiyorum
İşte geçemediğim yokuş, atlayamadığım
Beled sûresini zevk ediyoruz, biz meâl değil
Meâl açın, meâl Kurân-ı Kerîmde, meâller hepimizin önünde var, ordan meâli okuyun
Biz ne anladığımızı anlamaya çalışıyoruz
Meâl olarak da şey yapmıyoruz
Fekkun vakabeh = Bir kölenin boğazından ipi çıkarmaktır, kurtarmaktır o bağdan.
Neden?..
Eğer kurtarmazsak ne derse desin oraya bağlıdır o
Boynundaki bu ipi çözmediğimiz sürece, hatta sırtına kırbaç atalım, fır döndürelim hızını arttırmış oluruz, fakat biz, bir kısır dolap beygiri gibi döner dururuz aynı yerde
Hızlı döneriz sadece
Mümkün değil yol almaz
Tasavvufta da böyledir
Bir kişi yanlış noktalara zincirlenmiş, bağlanmışsa ister ağlasın, ister gülsün, ister oynasın boşadır, çünkü bağlıdır, hareket edemez
Asla Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme gidemez
Çünkü bir yere bağlıdır
Bir yerden kasdım; Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemde bağ yoktur çünkü
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem zaten hareket hâlindedir
Teslimiyet ve İstikameti bildirme uygulama görevi sahibidir
Allahın emrettiği şekilde hareketi vardır
İnsanları kendisine bağlayıp da gelin bana hâş tapın! diyecek felan bir hâl yoktur
Bağlayıcı değil Peygamber Aleyhis-selâm, götürücüdür
SALL ettiricidir.
Köprüdür
Yoldur
Kendisi Rahmetenlilâlemindir
Allaha gidiş yoludur Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem
İşte bizim geçemediğimiz bu en sarp yokuş, geçit vermeyen önümüzü kapatan şey meğer bir esirin boynunu kurtarmakmış
Başka?..
Ev it'amün fiy yevmin ziy mesğabetin.
Birde o en kıtlık gününde, en açlık gününde yemek yedirmektir.
Ev it'amün = Taam ettirmektir.
Fiy yevmin = Bir gündeki.
Ziy mesgabeh = Korkunç bir kıtlık içinde, açlık gününde, herkesin her şeyi yiyebileceği günde.
Yani?..
Domuz haram mı?..
Haram!..
Ne zaman helal?..
Öleceğini anlarsa!..
İki arkadaş yola gidiyorlardı birisi öldü açlıktan, öbürü sağ, arkadaşının leşini yiyebilir mi?..
Evet!..
Doymamak üzere yaşayabilecek kadar yer
Helal mi?..
Helal!..
Ne zaman?..
O zaman helal!..
İslam bu!..
İslam şeriatı
Bütün haramları helal eder
Ne zaman?..
Azgınlık yapmamak üzere zamanı gelince
İşte burada da o açlık gününde yemek yedirmek
Yetiymen za makrebetin .
Bir yetim ki birde sen onun akrabasıysan o yetime yemek yedirmek varya
Evet, itam etmek, taam etmek
Onu bu tarafa çeviriverdiğimizde bizim Allahü zül-Celâlle bağını kesmiş ya da bağını bulamamış, babasını kaybetmişte bulamamış birisi gibi, anasını kaybetmişte bulamamış bir öksüz gibi kalan bir nefis, kendi nefsimiz böyle bir hâldeyken buna Allahü zül-Celâlin ilim, Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın edeb taamlarını yedirmek
Bu şekilde de zevk etmek gerçekten mümkün
Ev miskiynen za metrebetin.
Yada bir miskin ki sakin kalmış.
Yani; hiçbir hareket edemiyor
Gâvurdur, Müslümandır, ötedir, bötedir ama gelmiş Antalyanın bir köşesine
Ve ben bunu bizzat yaşadım
Yani, evet
Adamcağızın karnı parçalanmış
Benim geldiğim senelerdi
Karnı parçalanmış, bağırsakları dışarı düşmüş, dökülmüş eliyle koyuyor
Ben bunu gördüm gözlerimle yani
Yanında şarap şişesini de gördüm
Ama sabah namazlarından dönerken ekmek bırakıyorduk yanına ve de ekmeği bekliyordu zaten
Yani bunu bu hâlde gören Allahü zül-Celâldi, yani görüyordu demek istiyorum, Kendi kuluydu, Kendi şeyiydi
İnsanların merhameti imtihan ediliyordu
Bunlar bütün, böyle bir miskin, elden ayaktan düşmüş, ekmeğe muhtaç hâle düşmüş bir miskin olursa za metrabeh
Metrabeh sanki toprak yani, üstüne bas geç
Toprak olmuş gibi böyle
Bu kadar zavallı hâle düşmüş gibi
Za metrabeh sanki toprak sahibi gibi, toprak olmuşta yere döşenmiş bir toprak olmuş
Öyle bir garabet sahibi yani
Yerlere serilmiş bir zavallı hâline gelmiş
Bu kim?..
Buda biz
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ
أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
"Sümme kane minelleziyne amenu ve tevasav bissabri ve tevasav bilmerhameti. Ulaike eshabul meymeneti: Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir. (Beled 90/17-18)
Sümme kane minelleziyne amenu ve tevasav bissabri ve tevasav bilmerhameti.
Sonra iman edenlerden, birbirine sabrı tavsiye edenlerden.
Minellezine amenu = İman edenlerden.
Ve tevasav bissabr = Sabırda vasiyetleşenlerden.
Ve tevasav bilmerhameh = Birbirine merhameti tavsiye edenler.
İmanda buluşalım
Sabırda buluşalım
Merhamette buluşalım
Bunlar ne?..
Muhammed Aleyhis-selâmın ana özellikleri
Sadakatta, Sabırda, Merhamette, Muhabbette buluşmalar bütün Rasûlullah Efendimizin bütün özelliklerini yakalamaklar
Şurası için ben burayı okudum
Biraz sonra geleceğiz
Ülaike ashabülmeymene.
İşte bunlar meymenetli insanlardır.
Uğurlu insanlardır.
Bunlar hakka-hayra götürücü insanlardır.
Meymenet sahipleridir.
Meymene = Yemin sabibleridir.
Yani?..
Kitabları sağ taraftan verileceklerdir
Hak ve hayr sahibi olanlardır
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin taraftarlarıdırlar
وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ
" Velleziyne keferu biayatina hüm ashabülmeş'emeti. Aleyhim narün mü'sadetün.: Âyetlerimizi inkâr edenler ise işte onlar soldakilerdir. Cezaları, kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir. (Beled 90/19-20)
Vellezine keferu biayatina hüm ashabül meş'emeh.
Fakaaaat!..
Vellezine keferu = O kafirler yok mu.
Biayatina = Âyetlerimize küfredenler yok mu, inkâr edenler yok mu âyetlerimizi, hem onlar var ya.
Ashabül meş'emeh = Onlar şum ashablardır.
Şom ağızlı diyoruz ya, uğursuz insanlardır, yaramaz insanlardır, şemahat ehlidirler
Hiç hakka ve hayra yanaşmazlar
Her yerde noksan ararlar
Daima kötülük ararlar
Hiç iyilik görmezler, insanları iyiye çekmezler
Yani yıkıcı, yakıcı, negatif insanlardır
Şom yani
Bizim Türkçede şom ağızlı diyorlar
İşte bu şum : uğursuz
Meymenetsiz
Hiçbir işe yaramaz, kötülük yapar
Olumsuz yani
Kim bunlar?..
Aleyhim narun mü'sadeh.
İşte bunların üzerlerine ateş var.
Nasıl bir ateş var?..
Mü'sadeh: kapıları bastırıp payandalanmış yani, tersten, asla açamazlar içerden dışarıdan payandalı çünkü
Kapanmış, ebedî
İşte kim bunlar?..
Kendi nefislerine zulmedenler
Her şeyin ötesinde kendi nefislerine
Neden kötü adam?..
Neden kötü olacak, nefsini şeytana sattı da onun için kötü
Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın yanında, canında olan nasıl kötü olacakmış
O özellikleri taşıyamaz ki
Yukardaki özellikleri taşıyamaz ki
Bir miskine bakmamazlık yapamaz
Efendim bir yetime bakmamazlık yapamaz
Bir acı doyurmamazlık yapamaz
Kendine bencillik yapamaz
Sabrı, merhameti, hakkı tavsiyesizlik yapamaz
Muhammedî bir şuuru olan asla!
Kim yapar?..
Kim yapacak, şeytan
O kim?..
O kim olacak cehennemin zümerasına girip kapıyı dışarıdan kapattırandır
Yani?..
Şeytan ve şeytanlaşmışlara teslim olduğu için başına bu şeyle gelmiştir
Nerde?..
Bu dünyada!..
Öbür dünyada ne var?..
Buradaki tabikatın imtihanı var
Burdaki kazancı, elindeki çekin-sonucun karşılığını görecek
Burda gördüğü işlerin karşılığını orada kitabını soldan aldığı için, yani soldan kasdım şomlular, şumlar tarafından, şemahet, meymenetsizler tarafından aldığı için bunlar başlarına gelecektir
Bu Beled Sûresini, yirmi âyetti, şöyle bir göz gezdirdik
Ben, Beledi bir başka şey için açmıştım ama Beledde değilmiş o
O neydi benim dediğim?..
Onlar Allahü zül-Celâlden iyilik gördüler mi: Bunları biz kendimiz kazanıyoruz alnımızın teriyle derler. Ama bir işleri ters gidip sıkıntıya düştüler mi: Rabbımız bize ihanet etti bu kelimeyle yalnız- Rabbımız bize ihanet etti derler.
Ama kendilerinin işleri iyi gitti mi; biz kazanıyor zaten, çalıştık çabaladıkta yaptık, ee kazandıkta harcıyoruz.
Hiç sanki Allahü zül-Celâllik bir şey yokmuş
Fakat işler ters gitti mi de derler ki: ee Allah böyle yaptı
Yani, Rabbimiz bize ihanet etti. Orda kelime oydu yani inşallah bulmaya çalışacağım
Fecr de belkide
Belki de Fecr de olabilir
فَأَمَّا الْإِنسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ
وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ
"Femmel'insanü iza mebtelahü rabbühu feekremehu ve na'amehu feyekulü rabbiy ekremeni. Fakat her ne zaman da sınayıp rızkım daraltırsa: «Rabbim bana ihanet etti.» der.: İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde «Rabbim bana ikram etti» der. Fakat her ne zaman da sınayıp rızkım daraltırsa: «Rabbim bana ihanet etti.» der. (Fecr 89/15-16)
Bu kelimeyle ihanet kelimesiyle yani hâşâ
Kader böyleymiş.
Neyin kaderi böyleymiş?..
Arzuyla, isteyerek, kasıtla adamı alnının çatından vuruyorsun da bide bunu hâşâ Allahü zül-Celâlemi yüklemeye mi çalışıyorsun?..
Niye şeytana yüklemiyorsun?..
Çünkü işin şeytanın işi olduğunu biliyorsun, bilmeyen kimse yok!
Onun için kardeşlerim!
BİZim, hepimizin yapacağı şey
Bilememezlikten gelmiyor
Hepimiz çok şey biliyoruz
Yapmamazlıktan geliyor
Sebep?..
Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmı hak ettiğince, lâyıkınca DUYmamaktan geliyor, UYmamaktan geliyor
Bu çok önemli bir şey, DUYup UYmak
Önemli ama keşke duysak, inşâallah duysak!
Ve inşâallah uysak!
Allahü zül-Celâl emin, sadık, sözünde doğru
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem doğru
Ee doğruysa o zaman problem bende
İşte kalb telefonu, cep telefonu diyorlar ya, bu cep telefonları dört tane numarayı basıyorsun karşıdaki alo diyor:
Ama kalb telefonuyla dört kere basıyoruz ses çıkmıyor
Karşıdaki alo diyor deseeek o alıcı cep telefonu, kalb telefonu kullanmıyor zaten MERKEZ
Ben diyorum ki bizim bu kalblerde, telefonda bir problem var
Bizim numaralar mı basmıyor, bizim hat mı kapalı, bizde bir iş var!..
O zaman işimizde bu zaten, imtihan da bu ayıp değil, günah değil
O zaman biz bu işi buradayken öbür tarafa geçmeden çözmemiz gerekiyor
Ve bunu çözerken de kardeşlerimiz, özellikle bizim bu konuşma içerisindeki kardeşlerimiz bu konuda Allahın izni ve inâyetiyle inşâallah birbirlerinin hizmetçisidirler
Bir annenin yeni doğmuş çocuğu gibidirler kardeşleri birbirlerine karşı
Bir anne nasıl bir çocuğunun kıçını temizlerse, bu aynı şartlar başlarına geldiği zamanda birbirlerine karşı aynı muhabbetle, merhametle hizmetten kaçmamaları gerekir
Bundan kasdım; dünya işide olur, kendi işlerinde olur, yeter ki Muhammedî edebin, İlahi ilmin alışverişinde olur, daima birbirinin hizmetçisi olmayı kabul etmek zorundadır
Muhammedî oluşun şartı budur çünkü
En büyük hizmetçi Allah Teâlâdır
Ondan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemdir
Ondan sonra Hakk Dostlarıdır
Ondan sonra yer bulabilirsek biziz
Sırayladır
Halka bakma
Hele hele bu kaba sofulara, ham sofulara, bu uçarcılara kaçarcılara, cennetçilere cehennemcilere baktığın zaman iyice kafa karışır çünkü onların her şeyi hayaldir
Onlara göre Allahü zül-Celâl bilinemez, bulunamaz, ulaşılamaz, ulaşılsa katiyen varılamaz; Ona varmak için bütüüün kudsal insanlar, mübarek insanlar bulmamız gerekir vesaire vesaire
Hâlbuki öyle bir şey yoktur
Allahü zül-Celâlin, bilinmesi bulunması apayrıdır.
Ben bir şey demiyorum çünkü hadisler var da ben oraya girmek istemiyorum
Ama Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem güneş gibi ortadadır, hava gibi her yerdedir, herkesin emrindedir, hizmetindedir. Çünkü Rasûlullahtır, Rahmetenlilâlemindir, herkes içindir, ayıramaz gayıramaz çünkü mümkün değildir
Ebu Cehili ayırmamıştır, bir kelime yoktur aleyhinde, bulamazsınız.
Ebu Cehil nefsine-kendine zulmetmiştir o kadar
Bütün bunlardan şunu demek istiyorum, biz birbirimizin can ü yürekten, bir defa çooook çook Muhammedî şuur içerisinde kardeş olduğumuzu, Rasûlullah Efendimizin çocukları olduğumuzu bir defa yüreklerimizde yaşamazsak yazık olur, her şeye yazık olur
Ve birbirimize karşı olan bağlarımız eğer perçinleşirse o zaman gerçekten her birimizin tövbesi hepimiz için geçerlidir
Bu kadar kişi Allahın izni ve inâyetiyle, Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın şuuruna, nuruna, süruruna ve onuruna, şerefine pay bulursa, o deniz de damla olursa, içimizden birisi gerçekten Rasûlullah Efendimizin hoşnutluğunu kazanan, Allahü zül-Celâlin rızasını kazanan bir tevbe istiğfar etse cümlemizin tevbe istiğfarı yerine oturur
Dua etse, dualarımız BİZ dediği için hepimiz orda oluruz
Ayıramazlar BİZi çünkü, ayırmaz
Yani ben dua edeceğim, diyeceğim ki ne bileyim ben; Sufi olmasın, Nuriye olmasın, Hâlim olmasın böyle şey dünyada olamaz
Eğer bu sadakatsa sözümüz sözse, samimiyetimizde doğruysa, doğruysa dediğim yani bu doğru olduğu için ayrılamaz demek istiyorum
Bu öyle üç günlük dünyadaki kardeşliğe filan benzemez
Alışverişe, öteye, böteye filan benzemez
Bu sonsuuuuuz, zamansızlık içerisindeki BİRliktir
Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın yüreğinde buluşmadır
Bilişmedir, oluşmadır ve yaşamadır
İnşâallahurrâhman
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
Burada bir güzellik var
BismillahirRâhmanirRahîm
لَا أُقْسِمُ بِهَذَا الْبَلَدِ
وَأَنتَ حِلٌّ بِهَذَا الْبَلَدِ
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ
La uksimü bilhazelbeledi. Ve ente hillün bihazelbeledi. Ve validin ve ma velede. Lekad halaknel'insane fiy kebedin.: Bu beldeye -ki sen bu beldedesin-, babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki biz, insanı (yüzyüze geleceği nice) zorluklar içinde yarattık. (Beled 90/1-4)
La uksimü bihazel beledi.
Bu beldeye yemin olsun.
Beled Sûresinde Allahü zül-Celâl açıkça..
Bu belde?..
Beden beldesi?.. Olur!..
Mekke?.. Olur!..
Yani, beleddir
Nereyi düşünseniz olur
Meâl değil, tefsir değil ki düşünmek..
Ve ente hillün bihazelbeledi ya Muhammed (sallallahu aleyhi vessellem).
Senin içinde bulunduğun bu beldeye yemin olsun.
Sen bu beldedeyken, bu beldeye yemin olsun.
Ve validin ve ma velede.
Babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin olsun.
Ve veledin = Velede yemin olsun.
Ve validin
Valide: anne Arapçada
Valid: baba
Veled: çocuk
Ve validin : Babaya yemin olsun.
Kim baba?..
Tohumu taşıyan!..
Diriliği taşıyan!..
Hayy esmasını aktaran!..
Esas!..
Nurullahı taşıyan erkektir, Nur-u Mimi taşıyan kadındır
Onun için Nurullah ve Nur-u Mimim birleşiminden doğan İNSANdır
Ve imtihan vermektedir
Ve validin ve ma veled.
Babaya ve onun, tohumu taşıyana ve tohuma yemin olsun.
Dördüncü âyeti:
Bir yere gelmek için okuyorum
Lekad halaknel insani fi kebed.
Andolsun, yemin olsun ki insanı Biz bir kebedde yarattık.
Yani: Nice zorluklar içerisinde yarattık. Yüz yüze gelebileceği pek çok zorluklar içinde yarattık. Sıkıntılar, göğüs gerecek, bütün bu zorluklara göğüs gelecek şartlarda yarattık.
Bu kependleri, bizim köylerde mesela bizim çocuklar bilirler. Hasan Dağına çıkarken dağ kademeleri vardı, kaya.
Eskiden hayvanlarla çıkardık atlarla falan, eşeklerle çıkarsın. Oralara vardı mı hayvan ön ayaklarını kaldırır o şeylere koyar üstteki basamağa koyar, araları yüksektir, seksen santim bir metredir belki.
Arkadaki ayaklarıyla birden havaya fırlayarak ileri hamle yapar ve kependi atlardı
Kepend derdik biz
Burda kebed de aynı şeydir
Arapçadan geçme zaten
İşte böyle engelleri, böyle şeyleri geçecek şekilde yarattık.
Lekad = Andolsun ki
Halakna = Biz yarattık
El insani = İnsanoğlunu, insanı yarattık
Fi kebedin = Bu kebedleri geçecek şekilde yarattık.
Zorluklar içinde yarattık. Ama batacak şekilde de değil yani.
أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ
" Eyahsebü en len yakdire 'aleyhi ehadün.: İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? (Beled 90/5)
Eyahsebü en len yakdire 'aleyhi ehadün
Yani; İnsan hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi hesab ediyor?
Öylemi?..
Eyahsebu = yani şunu mu hesab ediyor?
El len yakdira = Kimsenin kudreti yetmez.
Aleyhi ahedin = Hiçbir kimsenin kendisine gücü kuvveti yetmez, böyle sağlam, böyle muhteşem, böyle muazzam bir şey mi sanıyor kendisini?
يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا
" Yekulü ehlektü malen lübeden.: «Pek çok mal harcadım» diyor. (Beled 90/6)
Yekulu ahlektü malel lübadi.
Birde o
Bu aynı zamanda bu âyette ordaki bir kişi, o zamanki bir kişi içinde söyleniyor, şimdi de söylenebilir
Ben çok mal harcadım diyor bide.
Ben neler yaptım bir bilsen, oooo işte hanlar hamamlar, camiler yaptırdım, yani pek çok yoğun, bir sürü mal ehlektu = helak ettim yani
Telef ettim, birçok mal benimken verdim, dağıttım, attım, telef ettim, helak oldu malım yani.
أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ
"Eyahsebü en lem yerehu ehadün.: Kimse onu görmedi mi sanıyor? (Beled 90/6)
Ehsebü el lem yerehu ehad.
Yani; Kimse onu görmedi mi hesab ediyor?
Yani; Onu hiç gören olmamış mı?
Öylemi zannediyor?
Öylemi hesab ediyor?
أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ
وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ
Elem nec'al lehu 'ayneyni. Ve lisanen ve şefeteyni. Ve hedeynahünnecdeyni.: Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona iki yolu (doğru ve eğriyi) göstermedik mi? (Beled 90/8-10)
Elem nec'al lehu ayniyni.
Buna çok dikkat etmemiz lâzım bakın
Elem necal = Biz kılmadık mı?
Lehu = Onun için.
Ayneyn = İki göz vermedik mi Biz buna, iki göz?
Biz bu insana, yarattığımıza.
Ve lisanen ve şefeteyn.
Bir dil ve iki dudak vermedik mi Biz bu insana?
Ve hedeynahu ennecdeyn.
Biz ona iki yol göstermedik mi?
Ve hedeynahu = Hidâyet etmedik mi?
Necdeyn = İki yolu, iki tepe yolu.
Yani; tepesi olan iki yolu.
Yani; yokuşu olan iki yolu da göstermedik mi?
Ona iki yolu gösterdik. bu şekilde de tercüme edilmiştir
Doğru eğriyi göstermedik mi?
Hakkı Bâtılı, Hayrı ve Şerri, zıtları göstermedik mi?
Yani; bilgisiz mi bıraktık?
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ
فَكُّ رَقَبَةٍ
أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ
يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ
أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ
Felaktehamel'akabete.. Ve ma edrake mel'akabetü. Fekkü rekabetin. Ev it'amün fiy yevmin ziy mesğabetin. Yetiymen za makrebetin. Ev miskiynen za metrebetin.: Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç-açık bir yoksulu doyurmaktır. (Beled 90/11-16)
Felaktehamel akabeh.
Fakaaaat o sarp yokuşa göğüs veremedi.
Akabe: Sarp yokuş demektir
Yani; çıkılması, zirveye tırmanılması oldukça zor olan bir yerdir
Fakat o, sarp yokuşa göğüs veremedi.
Bu neden, yani bu nasıl bir yokuştu ki veremedi?..
Ve ma edrake mel akabe.
Ve ma edrake = Sen idrak edebildin mi?
Mel akabe = Akabe neymiş? Sen bilebildin mi? İdrak edebildin mi?
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme soruyor Allahü zül-Celâl
Bildin mi nedir o sarp yokuş? İnsanların göğüs veremediği, atlayıp da geçiveremedikleri, bir çare buluveremedikleri bu yokuş nedir?
Fakkun vekabeh.
Bu esir bir boyun kurtarmak.
Bir köle azad etmek diye tercüme edilmiştir
Esir bir boyun
Birinci boyun zaten benim kendi boynum
Kendi boynum esir olan
Kendi nefsim esir olan
Kurtarmam gereken birinci köle kendim burda
Hatta kimin kölesi olduğum belli değil Allah korusun!..
Neyin kölesi olduğum belli değil
Bırakın Allahü zül-Celâle kulluğu, daha ipin kimin elinde olduğunu bilemiyorsam mesela demek istiyorum
İşte geçemediğim yokuş, atlayamadığım
Beled sûresini zevk ediyoruz, biz meâl değil
Meâl açın, meâl Kurân-ı Kerîmde, meâller hepimizin önünde var, ordan meâli okuyun
Biz ne anladığımızı anlamaya çalışıyoruz
Meâl olarak da şey yapmıyoruz
Fekkun vakabeh = Bir kölenin boğazından ipi çıkarmaktır, kurtarmaktır o bağdan.
Neden?..
Eğer kurtarmazsak ne derse desin oraya bağlıdır o
Boynundaki bu ipi çözmediğimiz sürece, hatta sırtına kırbaç atalım, fır döndürelim hızını arttırmış oluruz, fakat biz, bir kısır dolap beygiri gibi döner dururuz aynı yerde
Hızlı döneriz sadece
Mümkün değil yol almaz
Tasavvufta da böyledir
Bir kişi yanlış noktalara zincirlenmiş, bağlanmışsa ister ağlasın, ister gülsün, ister oynasın boşadır, çünkü bağlıdır, hareket edemez
Asla Rasûlullah sallallahu aleyhi vesselleme gidemez
Çünkü bir yere bağlıdır
Bir yerden kasdım; Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemde bağ yoktur çünkü
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem zaten hareket hâlindedir
Teslimiyet ve İstikameti bildirme uygulama görevi sahibidir
Allahın emrettiği şekilde hareketi vardır
İnsanları kendisine bağlayıp da gelin bana hâş tapın! diyecek felan bir hâl yoktur
Bağlayıcı değil Peygamber Aleyhis-selâm, götürücüdür
SALL ettiricidir.
Köprüdür
Yoldur
Kendisi Rahmetenlilâlemindir
Allaha gidiş yoludur Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem
İşte bizim geçemediğimiz bu en sarp yokuş, geçit vermeyen önümüzü kapatan şey meğer bir esirin boynunu kurtarmakmış
Başka?..
Ev it'amün fiy yevmin ziy mesğabetin.
Birde o en kıtlık gününde, en açlık gününde yemek yedirmektir.
Ev it'amün = Taam ettirmektir.
Fiy yevmin = Bir gündeki.
Ziy mesgabeh = Korkunç bir kıtlık içinde, açlık gününde, herkesin her şeyi yiyebileceği günde.
Yani?..
Domuz haram mı?..
Haram!..
Ne zaman helal?..
Öleceğini anlarsa!..
İki arkadaş yola gidiyorlardı birisi öldü açlıktan, öbürü sağ, arkadaşının leşini yiyebilir mi?..
Evet!..
Doymamak üzere yaşayabilecek kadar yer
Helal mi?..
Helal!..
Ne zaman?..
O zaman helal!..
İslam bu!..
İslam şeriatı
Bütün haramları helal eder
Ne zaman?..
Azgınlık yapmamak üzere zamanı gelince
İşte burada da o açlık gününde yemek yedirmek
Yetiymen za makrebetin .
Bir yetim ki birde sen onun akrabasıysan o yetime yemek yedirmek varya
Evet, itam etmek, taam etmek
Onu bu tarafa çeviriverdiğimizde bizim Allahü zül-Celâlle bağını kesmiş ya da bağını bulamamış, babasını kaybetmişte bulamamış birisi gibi, anasını kaybetmişte bulamamış bir öksüz gibi kalan bir nefis, kendi nefsimiz böyle bir hâldeyken buna Allahü zül-Celâlin ilim, Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın edeb taamlarını yedirmek
Bu şekilde de zevk etmek gerçekten mümkün
Ev miskiynen za metrebetin.
Yada bir miskin ki sakin kalmış.
Yani; hiçbir hareket edemiyor
Gâvurdur, Müslümandır, ötedir, bötedir ama gelmiş Antalyanın bir köşesine
Ve ben bunu bizzat yaşadım
Yani, evet
Adamcağızın karnı parçalanmış
Benim geldiğim senelerdi
Karnı parçalanmış, bağırsakları dışarı düşmüş, dökülmüş eliyle koyuyor
Ben bunu gördüm gözlerimle yani
Yanında şarap şişesini de gördüm
Ama sabah namazlarından dönerken ekmek bırakıyorduk yanına ve de ekmeği bekliyordu zaten
Yani bunu bu hâlde gören Allahü zül-Celâldi, yani görüyordu demek istiyorum, Kendi kuluydu, Kendi şeyiydi
İnsanların merhameti imtihan ediliyordu
Bunlar bütün, böyle bir miskin, elden ayaktan düşmüş, ekmeğe muhtaç hâle düşmüş bir miskin olursa za metrabeh
Metrabeh sanki toprak yani, üstüne bas geç
Toprak olmuş gibi böyle
Bu kadar zavallı hâle düşmüş gibi
Za metrabeh sanki toprak sahibi gibi, toprak olmuşta yere döşenmiş bir toprak olmuş
Öyle bir garabet sahibi yani
Yerlere serilmiş bir zavallı hâline gelmiş
Bu kim?..
Buda biz
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ
أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
"Sümme kane minelleziyne amenu ve tevasav bissabri ve tevasav bilmerhameti. Ulaike eshabul meymeneti: Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir. (Beled 90/17-18)
Sümme kane minelleziyne amenu ve tevasav bissabri ve tevasav bilmerhameti.
Sonra iman edenlerden, birbirine sabrı tavsiye edenlerden.
Minellezine amenu = İman edenlerden.
Ve tevasav bissabr = Sabırda vasiyetleşenlerden.
Ve tevasav bilmerhameh = Birbirine merhameti tavsiye edenler.
İmanda buluşalım
Sabırda buluşalım
Merhamette buluşalım
Bunlar ne?..
Muhammed Aleyhis-selâmın ana özellikleri
Sadakatta, Sabırda, Merhamette, Muhabbette buluşmalar bütün Rasûlullah Efendimizin bütün özelliklerini yakalamaklar
Şurası için ben burayı okudum
Biraz sonra geleceğiz
Ülaike ashabülmeymene.
İşte bunlar meymenetli insanlardır.
Uğurlu insanlardır.
Bunlar hakka-hayra götürücü insanlardır.
Meymenet sahipleridir.
Meymene = Yemin sabibleridir.
Yani?..
Kitabları sağ taraftan verileceklerdir
Hak ve hayr sahibi olanlardır
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin taraftarlarıdırlar
وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ
" Velleziyne keferu biayatina hüm ashabülmeş'emeti. Aleyhim narün mü'sadetün.: Âyetlerimizi inkâr edenler ise işte onlar soldakilerdir. Cezaları, kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir. (Beled 90/19-20)
Vellezine keferu biayatina hüm ashabül meş'emeh.
Fakaaaat!..
Vellezine keferu = O kafirler yok mu.
Biayatina = Âyetlerimize küfredenler yok mu, inkâr edenler yok mu âyetlerimizi, hem onlar var ya.
Ashabül meş'emeh = Onlar şum ashablardır.
Şom ağızlı diyoruz ya, uğursuz insanlardır, yaramaz insanlardır, şemahat ehlidirler
Hiç hakka ve hayra yanaşmazlar
Her yerde noksan ararlar
Daima kötülük ararlar
Hiç iyilik görmezler, insanları iyiye çekmezler
Yani yıkıcı, yakıcı, negatif insanlardır
Şom yani
Bizim Türkçede şom ağızlı diyorlar
İşte bu şum : uğursuz
Meymenetsiz
Hiçbir işe yaramaz, kötülük yapar
Olumsuz yani
Kim bunlar?..
Aleyhim narun mü'sadeh.
İşte bunların üzerlerine ateş var.
Nasıl bir ateş var?..
Mü'sadeh: kapıları bastırıp payandalanmış yani, tersten, asla açamazlar içerden dışarıdan payandalı çünkü
Kapanmış, ebedî
İşte kim bunlar?..
Kendi nefislerine zulmedenler
Her şeyin ötesinde kendi nefislerine
Neden kötü adam?..
Neden kötü olacak, nefsini şeytana sattı da onun için kötü
Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın yanında, canında olan nasıl kötü olacakmış
O özellikleri taşıyamaz ki
Yukardaki özellikleri taşıyamaz ki
Bir miskine bakmamazlık yapamaz
Efendim bir yetime bakmamazlık yapamaz
Bir acı doyurmamazlık yapamaz
Kendine bencillik yapamaz
Sabrı, merhameti, hakkı tavsiyesizlik yapamaz
Muhammedî bir şuuru olan asla!
Kim yapar?..
Kim yapacak, şeytan
O kim?..
O kim olacak cehennemin zümerasına girip kapıyı dışarıdan kapattırandır
Yani?..
Şeytan ve şeytanlaşmışlara teslim olduğu için başına bu şeyle gelmiştir
Nerde?..
Bu dünyada!..
Öbür dünyada ne var?..
Buradaki tabikatın imtihanı var
Burdaki kazancı, elindeki çekin-sonucun karşılığını görecek
Burda gördüğü işlerin karşılığını orada kitabını soldan aldığı için, yani soldan kasdım şomlular, şumlar tarafından, şemahet, meymenetsizler tarafından aldığı için bunlar başlarına gelecektir
Bu Beled Sûresini, yirmi âyetti, şöyle bir göz gezdirdik
Ben, Beledi bir başka şey için açmıştım ama Beledde değilmiş o
O neydi benim dediğim?..
Onlar Allahü zül-Celâlden iyilik gördüler mi: Bunları biz kendimiz kazanıyoruz alnımızın teriyle derler. Ama bir işleri ters gidip sıkıntıya düştüler mi: Rabbımız bize ihanet etti bu kelimeyle yalnız- Rabbımız bize ihanet etti derler.
Ama kendilerinin işleri iyi gitti mi; biz kazanıyor zaten, çalıştık çabaladıkta yaptık, ee kazandıkta harcıyoruz.
Hiç sanki Allahü zül-Celâllik bir şey yokmuş
Fakat işler ters gitti mi de derler ki: ee Allah böyle yaptı
Yani, Rabbimiz bize ihanet etti. Orda kelime oydu yani inşallah bulmaya çalışacağım
Fecr de belkide
Belki de Fecr de olabilir
فَأَمَّا الْإِنسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ
وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ
"Femmel'insanü iza mebtelahü rabbühu feekremehu ve na'amehu feyekulü rabbiy ekremeni. Fakat her ne zaman da sınayıp rızkım daraltırsa: «Rabbim bana ihanet etti.» der.: İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde «Rabbim bana ikram etti» der. Fakat her ne zaman da sınayıp rızkım daraltırsa: «Rabbim bana ihanet etti.» der. (Fecr 89/15-16)
Bu kelimeyle ihanet kelimesiyle yani hâşâ
Kader böyleymiş.
Neyin kaderi böyleymiş?..
Arzuyla, isteyerek, kasıtla adamı alnının çatından vuruyorsun da bide bunu hâşâ Allahü zül-Celâlemi yüklemeye mi çalışıyorsun?..
Niye şeytana yüklemiyorsun?..
Çünkü işin şeytanın işi olduğunu biliyorsun, bilmeyen kimse yok!
Onun için kardeşlerim!
BİZim, hepimizin yapacağı şey
Bilememezlikten gelmiyor
Hepimiz çok şey biliyoruz
Yapmamazlıktan geliyor
Sebep?..
Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmı hak ettiğince, lâyıkınca DUYmamaktan geliyor, UYmamaktan geliyor
Bu çok önemli bir şey, DUYup UYmak
Önemli ama keşke duysak, inşâallah duysak!
Ve inşâallah uysak!
Allahü zül-Celâl emin, sadık, sözünde doğru
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem doğru
Ee doğruysa o zaman problem bende
İşte kalb telefonu, cep telefonu diyorlar ya, bu cep telefonları dört tane numarayı basıyorsun karşıdaki alo diyor:
Ama kalb telefonuyla dört kere basıyoruz ses çıkmıyor
Karşıdaki alo diyor deseeek o alıcı cep telefonu, kalb telefonu kullanmıyor zaten MERKEZ
Ben diyorum ki bizim bu kalblerde, telefonda bir problem var
Bizim numaralar mı basmıyor, bizim hat mı kapalı, bizde bir iş var!..
O zaman işimizde bu zaten, imtihan da bu ayıp değil, günah değil
O zaman biz bu işi buradayken öbür tarafa geçmeden çözmemiz gerekiyor
Ve bunu çözerken de kardeşlerimiz, özellikle bizim bu konuşma içerisindeki kardeşlerimiz bu konuda Allahın izni ve inâyetiyle inşâallah birbirlerinin hizmetçisidirler
Bir annenin yeni doğmuş çocuğu gibidirler kardeşleri birbirlerine karşı
Bir anne nasıl bir çocuğunun kıçını temizlerse, bu aynı şartlar başlarına geldiği zamanda birbirlerine karşı aynı muhabbetle, merhametle hizmetten kaçmamaları gerekir
Bundan kasdım; dünya işide olur, kendi işlerinde olur, yeter ki Muhammedî edebin, İlahi ilmin alışverişinde olur, daima birbirinin hizmetçisi olmayı kabul etmek zorundadır
Muhammedî oluşun şartı budur çünkü
En büyük hizmetçi Allah Teâlâdır
Ondan sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemdir
Ondan sonra Hakk Dostlarıdır
Ondan sonra yer bulabilirsek biziz
Sırayladır
Halka bakma
Hele hele bu kaba sofulara, ham sofulara, bu uçarcılara kaçarcılara, cennetçilere cehennemcilere baktığın zaman iyice kafa karışır çünkü onların her şeyi hayaldir
Onlara göre Allahü zül-Celâl bilinemez, bulunamaz, ulaşılamaz, ulaşılsa katiyen varılamaz; Ona varmak için bütüüün kudsal insanlar, mübarek insanlar bulmamız gerekir vesaire vesaire
Hâlbuki öyle bir şey yoktur
Allahü zül-Celâlin, bilinmesi bulunması apayrıdır.
Ben bir şey demiyorum çünkü hadisler var da ben oraya girmek istemiyorum
Ama Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem güneş gibi ortadadır, hava gibi her yerdedir, herkesin emrindedir, hizmetindedir. Çünkü Rasûlullahtır, Rahmetenlilâlemindir, herkes içindir, ayıramaz gayıramaz çünkü mümkün değildir
Ebu Cehili ayırmamıştır, bir kelime yoktur aleyhinde, bulamazsınız.
Ebu Cehil nefsine-kendine zulmetmiştir o kadar
Bütün bunlardan şunu demek istiyorum, biz birbirimizin can ü yürekten, bir defa çooook çook Muhammedî şuur içerisinde kardeş olduğumuzu, Rasûlullah Efendimizin çocukları olduğumuzu bir defa yüreklerimizde yaşamazsak yazık olur, her şeye yazık olur
Ve birbirimize karşı olan bağlarımız eğer perçinleşirse o zaman gerçekten her birimizin tövbesi hepimiz için geçerlidir
Bu kadar kişi Allahın izni ve inâyetiyle, Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın şuuruna, nuruna, süruruna ve onuruna, şerefine pay bulursa, o deniz de damla olursa, içimizden birisi gerçekten Rasûlullah Efendimizin hoşnutluğunu kazanan, Allahü zül-Celâlin rızasını kazanan bir tevbe istiğfar etse cümlemizin tevbe istiğfarı yerine oturur
Dua etse, dualarımız BİZ dediği için hepimiz orda oluruz
Ayıramazlar BİZi çünkü, ayırmaz
Yani ben dua edeceğim, diyeceğim ki ne bileyim ben; Sufi olmasın, Nuriye olmasın, Hâlim olmasın böyle şey dünyada olamaz
Eğer bu sadakatsa sözümüz sözse, samimiyetimizde doğruysa, doğruysa dediğim yani bu doğru olduğu için ayrılamaz demek istiyorum
Bu öyle üç günlük dünyadaki kardeşliğe filan benzemez
Alışverişe, öteye, böteye filan benzemez
Bu sonsuuuuuz, zamansızlık içerisindeki BİRliktir
Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın yüreğinde buluşmadır
Bilişmedir, oluşmadır ve yaşamadır
İnşâallahurrâhman
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2799
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
08 MART 2008 SOHBETİNİN DEVAMI...
Bir kardeşimiz: Allahü zül-Celâl Efendi Babanın Fatiha ile ilgili olarak Allahü zül-Celâlin; Ben onu kulumla Kendi aramda ikiye böldüm. buyurduğu bir hadis-i şerif vardır diyor.
Bu meşhur hadis-i şeriftir.
Fatiha Sûresi, Kurân-ı Kerîmi cem eden bir sûredir.
Neden cem eder Kurân-ı Kerîmi?
Çünkü Kurân-ı Kerîm, Allahü zül-Celâlin;
Allahlık, Ulûhiyet vasıflarını anlatır.
Rubûbiyet vasıfları Rabblık vasıfları sıfat vasıflarıdır
Bir yaratık yaratır, o yaratık ile ilgili hükümler koyar Bu Rabblıktır.
Allahlık tümüne şâmildir.
Allah târifsizdir çünkü Ulûhiyet!..
Ama Ulûhiyet özelliğinin yansıyabilmesi için Rubûbiyeti gerekir. Yaratan olabilmesi için dört vasıf lâzımdır.
Bunlarda:
Ulûhiyet
Rubûbiyet
Merhametiyet
Ve Malikiyettir.
Bir ilâhın Allah olabilmesi için bu vasıfları taşıması lâzım
Yani târifsiz Allah olması lâzım.
Ulûhiyet olması lâzım Her târifi yutması lâzım.
Rubûbiyeti olması lâzım Yani yaratabilmeli, terbiye edebilmeli, döndürebilmeli, yaşatabilmeli, hesaba çekebilmeli
Terbiye deyip geçmemek lâzım Rububiyette
Atom korkunç hızda dönerken, bütün atomlar aynı kanunla döner, biri dahi sapamaz saparsa zâten kıyamet kopar.
Kâinatta da böyledir
Dünya da aynı şekilde döner
Her şey, bu korkunç döngüleri ve hiçbir şey hiçbir şeye asla dayanamaz
Mesned sıfırdır kâinatta
Bir atom bir atoma dayanamaz tek başına döner
Bir küre bir küreyle yan yana, çarpışır.
Yani katiyen dokunamaz, boşlukta yüzer dururlar
Yesbehuuuu işte
Sebbaha : Yüzmektir arabçada
Yüsebbuhu lehuma fissamavati vel ard.
Yüsebbihu şuanda semada, gökte, yerde her şey yüzüp durmakta zâten
Tesbih budur
Durmadan yüzmek zorundalar hem de, hiç durmadan sonsuz şeyle
Eğer bu enerjilerini kendi içlerinden alsalardı atomlar birkaç günün içinde biterdi yani
Bu kadar enerjiyi
Dünya şu dönüş hızını, korkunç kütleyi böööyle döndürmek için bir enerjiyi kendisinden yeseydi, yok olurdu yani bitirirdi
Yakıtı biterdi yani
Ama saatte 1600 km hızla dönüyor da dönmüyormuş gibi dönüyor
Korkunç bir şey bu
İşte bütün bunlar terbiye sistemidir.
Efendim tırnaklar her gün uzar ama dişler asala uzayamaz, uzarsa korkunç problem olur
Efendim kirpikler uzayamaz da saçlar hergün, sakallar hergün yanıbaşından çıkar ve uzarlar
Öyle terbiye edilmişti ki her hücre
Terbiyesizleştiği zaman ne olur?..
Kanser olur Kanser olur
Başa belâ olur yani O da bir ayrı bir iştir.
İşte bütün bu Rubûbiyyet dediğimiz özellikleri taşıması lâzım
Ve bütün bunları Merhametiyeti için yapması lâzım
Maddiyatta Rahmâniyyet olması lâzım
Rahmâniyyat geneldir... Kâfir Müslüman ayırmaz İnanı inanmıyanı ayırmaz İmtihanı kazanan kaybeden ayırmaz
Hak eden hak ettiğini alır.
Rahmâniyette dünya böyledir çünkü
Niye onlar aya çıkıyor da biz burada kaldık!.
Eee onlar onu yaparsa onu alır, sen de burda bunu yaparsan bunu alırsın
Çünkü sünnetullah böyledir
Hiç şaşmaz
Ama Rahîmiyet öyle değildir
Rahîmiyet imtihandan geçen, bu kapıdan geçenler içindir o
İkisi beraber Merhametiyettir.
Yani biz bu dünyada o zaman aya çıkmayalım mı, hayır sende çık kardeşim niye çıkmıyorsun gâvur çıkıyor da sen niye çıkmıyorsun?.
Çıkmazsan böyle rezil kepaze olursun
Çık, Rahmâniyette senindi, Rahîmiyyette senindi
Ama işte bu denge kurulamadığı için bu hâldeyiz
Merhametiyeti olması lâzım Allahü zül-Celâlin
Yani ilâhın Merhametiyeti varsa Allahü zül-Celâldir.
Dördüncüsü mülkün Mâliki olması lâzım
Tek Mâliki olması lâzım.
İşte bu dört özelliği taşır Fâtiha Sûresi..
Bir insan namaza girdiğinde
İnşâallah bir başka zaman namazı işleyelim
O salât kitabında iki rekât sabah namazı vardır
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin namaz kıldırışı, ezan okunuşu ve namaz kıldırışıdır o çok harika bir şeydir
Onu yaparız inşâallah bir gün
O iki rekâtlık namaz hakikattır.
İşte bu dört
Bismillahirrahmânirrahim.
Elhamdülillahi rabbil âlemin.
Hamd, hamede yani Ahmedin hamedesi var ya
Hamd, Ahmed; ilk, tek, en hamd eden demektir
İlk, tek ve en hamd eden demektir
Ahmed, hamdin tümünü yapandır
Varlık adına hamd edendir
Tek Mimlidir onun için dediğim başlangıçta dediğim
Çok muhteşemdir Ahmed ismi Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin
Muhteşemler muhteşemi
Ahada gider çünkü
Ahadin Mimlenmişidir
Ahadin tezahürüdür, yani zurudur
Elhamdülillahi rabbil âlemin.
İşte bu hamd, kim yapar bunu?..
Akıl yapar!..
Aklı olmayana hamd yok!
Ne olacak ki...
Ne hamdı yani
Akıl yapar bunu
Aklı olan için İslam vardır ve hamd vardır
Olmayan hainlikle zâten, azaben muhina
Akılda verdik hainlik yaptın, hamd etmedin imtihan budur zâten
Bunun için Elhamdülillahi
Hamd Ulûhiyetindir
Rabbil âlemin
Âlemlerin Rubûbiyetine ait bir hamdden bahsediyoruz
Errahmânirrahim
O ki, o Allah ve Rabb ki Er Rahmân: Er Rahmândır, herkese hak ettiğini verir dünyada Herkese
Zalim, âlim, kâfir, müslim her neyse, herkes ne yaptıysa bulur, alır yani
Yani İsrailli kadın pilotlar Filistin de yağmur gibi bomba yağdırırken aşağıdaki, çöldeki kadınları mağaraların içinde vahşet içerisinde, cehalet içersinde hapsdedip ellerini açtırıp sadece dua ettirmek nedir?..
Allahın Rahmâniyetine karşı nedir?..
Cahilliktir!..Cahilliktir!..
Ne olmalıydı?..
O jetlerde Müslüman kadını olabilmeliydi Olabilmeliydi
Beline sardığı bombaları tepelerine indirebilmeliydi
İndirmeliydi ama öyle olmadı ki
Niye olmadı?..
Bir milyar Arap, oyuncak oldu bir avuç yahudinin elinde
Bütün paraları Amerikada, batıda, Yahudi bankalarında! Çekemiyorlar, çekseler onları bir terörist ilan edip el koyacaklar
Amerikadan bir kuruş çekemiyorlar zenginleri
Çekmeye kalkıştıkları anda: sen de şu teröristtensin el koydum! diyecek diye, çünkü hepsi Yahudi
Demek istiyorum ki Rahmâniyet böyle açıkken, kim istiyorsa onun hakkıdır derken, İslam âlemindeki bu çöküntü, bu Rahmâniyetten uzaklaşış, bu safsatalıklar, bu saçmalıklar bizim İslam milletini çökertmiş, köle haline getirmiştir.
Neden?..
Hep ahrete yüklenmiştir..
Hâlbuki ahret bir şey değildi, ahret neydi?..
Buradaki işlerin hesabının görüldüğü bir yerdi
Her şey burda oluyordu, cennet buradaydı, cehennem burada kazanılıyordu
Ama öyle olmadı
Bir yanlış yamalak işin peşinde kaldı insanlar
İlimden, irfandan, edebden uzaklaşarak yanlışların peşine düştü
Şucu oldu, bucu oldu
Kimisi İrancı oldu, kimisi şucu oldu, ama bir sürü çoluk çocuk, kadın masum orda kanları dökülmekte
Bir hayvan sürüsüne bile böyle yapılamaz, yani bir koyun sürüsünün içerisine bir dozerle dalsanız
Bu kadar insan merhametsiz, vicdansız, ahlâksız ve Allahsız olamaz, inançsız olamaz fakat şu anda bütün İslam Dünyasının gözünün önünde her gün bunları yapıyorlar
Bu arada da siz de izlemişsinizdir o adi Kral, alçak Kral, Amerikan beşinci haçlı komutanıyla Bush denen adamla kudsal topraklarda, saraylarda kılıçla, bizzat kendim izledim gördüm tesadüfen, Arap dansıymış da, ellerinde kılıçla salonun içerisinde kahkaha ile havada kılıç savurarak dans ediyorlarmış
Bu ihanet, bu azaben mubina, bu ihanet, bunun karşılığı Allah katında ihanet azabıdır.
Ama biz İslam milleti olarak, İslam toplumu olarak böyle acılar içerisine gark olduk, çünkü Rahmâniyet ve Rahîmiyet tezahürlerini, zuhurlarını anlayamamış olmamızdan dolayı
Sabaha kadar dua yanında sabaha kadar çalışarak Rahmâniyeti tecelli ettirir, sabaha kadar dua ederek Rahîmiyeti tecelli ederek buluşturmamız gerekirdi.
İşte bunu anladığımız takdirde Mülkün sahibi Allahtır dediğimizde elimiz ayağımızda dâhil bütün sistemin varlığını Allahü zül-Celâlin tıpkı bir ressamın tablosunda yaptığı resimler kadar onun olduğunu istediği anda tümünü yakıp yıkıp yeniden yapabileceğini, Allahü zül-Celâlin Ulûhiyetini, Rubûbiyetini, Mâlikiyetini, Rahmâniyet içerisinde böyle durduğunu anlamış olurduk
Buraya kadar Allahü zül-Celâl
İşte o hadisi bulmamız lâzım, çünkü kafamdan demek istemiyorum
Fatiha sûresini ikiye böldük, yarısı kulumun yarısı Benimle ilgilidir. İşte kulum şunu dediğinde Allahü zül-Celâl: kuluma verilecektir. Bunu dediğinde kuluma verilecektir
İyyake nağbudü ve iyyake nestain.
İyyake nağbudü : Biz Sana ibadet ederiz, ancak Sana ibadet ederiz
Siz kimsiniz?..
Ben tek başına namaz kılıyorum, siz kimsiniz?..
BİZ Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmı duyan ve uyanlarız
BİZ buyuz!..
İyyake nestain : Senden isteriz
Niye iki tane bu âyet
Niye olacak biz Rahmâniyette Sana ibadet ederiz, Rahîmiyette Senden isteriz
Burdaki ibadet beden ibadetidir
Bir kişinin çocuklarının nafakası için çalışması da ibadettir
Hatta hadisler vardır: Eşinin ağzına verdiği lokma sadakadır diye İbadettir diye Çok!..
Yani dini inanç ibadeti, namaz vesaire ibadettir, daha doğrusu bir doğrudürüst inanan bir insanın her şeyi ibadettir
Uykusu da ibadettir
Açık seçik hadisler vardır: Bir ârifin bir saatlik uykusu, anlamayan bir zahidin, işini anlamayan bir zahidin altmış yıllık nâfile ibadetir diye
Ben nâfile de ekliyorum yani
Normal ibadet değildir, Nâfile
İşte bütün bunlar neyi gösteriyor?..
İlim, edeb, irfan ve erkân işinde geçişi gösteriyor
Fatihanın sonuna doğru geldiğimizde iyyake nağbudu ve iyyake nestain. İhtinas sıratal müstakim : Bizi Sen ya Rabbi, el müstakim olan yola hidâyet et, götür!
Bizim tercihimizi söylüyoruz biz
Biz bunu tercih ettik, biz karışık yollar istemiyoruz
Biz Muhammed Aleyhis-selâmı duyduk, uyduk: İyyake nağbudu ve iyyake nestain dedik, bizi buraya götür
Sıratellezine enamte : Ya Rabbi hani Sen nimet verdiklerin var ya, enamte etiklerin var ya, nimeti yağdırdıkların var ya, işte o yolu istiyoruz!
Belli bizim istediğimiz yol
Gayrul mağdubi aleyhim veleddallin.
O gazabına uğrayanların yolunu değil, yani onlardan değil, gazabına uğrayanlardan gayrıyı istiyoruz, onlarınkini istemiyoruz!.
Veleddallin
Bir de sapan ve saptıranların, dallin olanların yani lütuftan lânete geçenlerin, ordaki L, çiftle Lamdır
Celâlde de öyledir mesela
Lütuf ve lânet at başı gider
Tercihe bağlıdır.
Bu çok ilginçtir yani
Şehâdet gibidir.
Bir kelime can kurtarır, bir kelime can yakar
Bir saniye de!..
Celâl böyledir
Cemâl da öyle değildir
Cemâl da Muhammedi bir lütuf vardır
Peygamber Aleyhis-selâma ne işler yapıyorlar
Ya Rabbi onlar bilmediği için böyle yapıyor, onları affet. diyor
Çünkü mecbur öyle demeye
Başka çaresi yok çünkü
Orda Muhammedi lütuf vardır çünkü
Cem olmuştur
Allahü zül-Celâl öyle değil
Allahü zül-Celâl ne yapacağını söyler, yemin eder ve de yapar.
İşte bütün bu güzelliklerde inşâallahurrahmân, Allahın izni ve inâyetiyle
Bir kardeşimiz:
Allahü zül-Celâlle kul arasında yetmiş bin hicap vardır... demekte.
Böyle hadisler var, evet
Yetmiş bin perde vardır, yetmiş bin hicapta zulmettendir, nurdandır, zulmettendir
Orda kemâlatı yani bir kişi öyle normal imtihandaki bir kişi Özel kişileri demiyorum ben, İsmail Aleyhis-selâm gibi doğmuş veya doğacakları demiyorum
Normal bir insan olarak Celâlde de Cemâlde de imtihandan geçecek
Yani okuyacak çocuk
Okumadan öyle yazı-tura ile bulmayacak yani bu yolun esası bu
Yetmiş bin hicap nurdan, Yetmiş bin hicap zulmettendir
Nur Sıfat-ı Celâldendir
Zulmet ise Sıfat-ı Cemâldendir
Cemâl üns ve huzur verir
Celâl ise yakıcıdır, heybettir
Bu hocamın söylediği şeyler aktarmadır
Çünkü bu kitapları ben yazdım, hocamın bu kitaplarını, şeyden teyp kasetlerinden ben yazmıştım
Bu, burdaki Celâl ve Cemâl, gerek târif bakımından gerekse şey bakımından eski insanların birbirine aktara aktara geldikleri şeylerdir
Yetmiş bin perde olduğu doğrudur
Peygamber Aleyhissalâtü vesselâm
Ama nur sıfat-ı Celâldendir derken Celâl yani nar, nuru doğurur doğrudur
Nur daima nardan doğar bu doğrudur
Gül daima gübreden çıkar, bu da doğrudur Bu doğrudur
Fakat Cemâlin zuhuru insan için nurdur Cemâlin zuhuru.
Celâlin zuhuru insanda nardır.
Şimdi bunu, hocamın dediği doğru ama öbür tarafta doğru, bu taraftan anladığımız için ben söylüyorum
Biraz zor demek istiyorum.
Ama şunu bilmemiz gerekir ki Allah zül-Celâl vel ikramdır
Allah Celâlinden ikram eder
Allah gübreden gülü çıkarır
Allah inkârdan ikrar ister
La ilâhe dedirtir Allah da dâhil ilâh yok dedirtir küfre sokar
İllallah dedirtir Allah kendi celle celâlilunu çıkarttırır, ikrar ettirir.
Ve bunu hep yaptırır
Ya bu mâdem bu kadar tehlikeli ise biz "illallah" diyelim! Yoooooo öyle değil
La ilâhe ilallah.
Hadi bi daha yine La ilâhe ilallah.
İnkâr ve ikrar böyle son nefese kadar atbaşı gidecekler
Hiç ayrılmadan.
Onun için Celâl Bu perdeler
İşte bilirsiniz meşhur Adeviyetül Evyaullah olan annelerimizden Adeviyetül- validemiz
Kadın pazarlarında satılmıştır köle olarak
Çok güzel olduğu için paylaşılamamıştır
En iğrenç şekilde hayatı kullanılmıştır
Ama sadakatı, samimiyet, sabrı selameti buldurmuştur
Bu hikâye değildir
Aynen vaki olaydır yani Hakikattır!..
Ve Allahü zül-Celâlin yüce mertebelere çıkardığı bir annedir
Harika bir insandır. Kendisi himmet sahibidir
Şimdi bile kadınlar eğer yapsalardı, yani ondan meded isteseler, yakınlık kursalar kendilerine bir yardım yapar
İşte Adeviye validemiz hacca gideceğim diyor
Herkesin atı var, abrası var, şunu var, bunu var Ben nasıl giderim! diyor.
Allahü zül-Celâl de tecellî ettiriyor
İhsan ediyor, lütf-u ihsan ediyor
O sırada meşhur İbrahim Edhem Hazretleri de İmam-ı Şiblî yanında yetişmiş.
Meşhur Hazreti Şiblî de yetiştirmiş onu, bayağı uğraştırmış, yedi sene kalmış bir daha yedi sene kalmış, efendim yedi senenin sonunda demişki: Ya yedi senedir ben buradayım, herhalde ben bir şey olmuşumdur! diyor
Şibli ekrandan izliyor: İbrahimi çağırın! diyor
Bakıyım bir gelsin.
İbrahim sen ne diyorsun? Ya içinden böyle bir şeyler geçiyor senin! diyor.
Yok efendim felan
Şöyle bir yürü de diyor boyunu görelim.
Arkasından imtihan çizmesi denen bir çizme giyen birisine diyor ki: Sen, ben dur deyinceye kadar arkadan yürü, bunun baldırı dahil bas ve indir aşağıya!
Tamam Emir, emir
Arkadan yürüyor, bastıkça arka ökçesi kan içerisinde kalıyor, her defasında indiriyor
İbrahim Hazretleri: Siz bende benlik arıyorsunuz amma onu ben Horasanda bıraktım deyince
Şibli Hazretleri diyor ki: İbrahim dön gel, sen daha Horasanı bile unutmamışsın! Bırak benliği, senin daha Horasan da aklın yavrum, sen daha nere BENi bırakmak! diyor
Horasan bile duruyor sende diye bir yedi sene daha
İşte yediyıl dahadan sonra çağırmış demiş ki: Sen galiba hacca gideceksin, olacağını oldun!
Çıkmış yola
Her iki adımda iki rekât namaz kıldım! diyor kendisi
Böyle böyle böyle böyle varmış ki Aradan yıllar geçmiş belki Varmış ki Kâbe yok!
Müslümanlara sormuş: Kâbe nerde? falan diye
Herkeste Deli sanıyorlar onu
Yok Kâbe! diyor, Kâbeyi bir türlü bulamıyor yani
Koşup dururken bir bakmış ki, Kâbe bir kadını karşılıyor
Be kadın her tarafı velveleye verdin! Biz on dört buçuk senedir yoldayız, iki adımda iki rekât namaz kıldık, bu ne iştir ki Kâbeyi böyle ayağa kaldırdın? Nasıl işmiş senin ki?
Cevap veriyor Adeviye Anne: Ben gözümü açtım kapattım burdaydım ve Kâbe geliyordu, böyle yıllar mıllar, her iki rekâtta namaz neymiş, gözümü açıp kapadım buradaydım!
İbrahim Edhem diyor ki: Yetmiş bin perde geçtik!
Adeviye Vâlidemiz gökyüzüne ellerini kaldırıp diyor ki: Ya Rabbi neydi bu perdeleri bunun?
Cevap: İlk perde sendin buyurulunca o an da hayz-aybaşı oluyor
Eyvaaaaaah ilk perde kendimmişim meğer!.
Kâbe yasaklandı! diyor
Bu iş böyle bir iştir
Bu perdeler merdeler böyle bir iştir, ama bizim şimdiki işimiz; önce bir beden terbiyesi, nefis tezkiyesi yapıp, kalb tasfiyesi - arıtması, ruh tecliyesi denilen o şeyleri, herkesin alıştığı şekilde böyle kelime dizmeler şeklinde değil, fiilen yapa yapa, yapa yapa çocuk büyütür gibi, doğru dürüst okul okutur gibi, adam gibi yapa yapa, bu işleri yürüte yürüte inşâallah, Allahın izni ve inâyetiyle götüreceğimiz inancındayız
İnşâallah
Evet, Hadis-i Şerifte
Gariban kardeş koymuş buraya
Ebu Hureyre radiyallahu anh, biz imamın arkasında duruyoruz denildiğinde o; içinden oku dedi çünkü ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin ben şöyle dediğini duydum:
Allah azze ve celle buyurmuş ki:
Namazı Benim kulum arasında ikiye ayırdım.
Kulumun istediği kendinindir.
O: Elhamdülillahi rabbil âlemin. deyince,
Allah: kulum Bana hamd etti der.
Errahmânirrahim deyince,
Kulum Bana sena etti buyurur.
Maliki yevmiddin deyince,
Kulum Beni övdü buyurur.
İyyake nağbudü ve iyyake nestain deyince,
Bu Benim ile kulum arasındadır ve kulumun istediği kendisinindir buyurur.
Ve bundan sonraki âyetinde yine:
Kulumun istediği verilecektir, kulum içindir, kulumun istediği verilecektir buyurur.
Bu hadis burda kısa
Ama bunun çok geniş olanını ben salât kitabında yazmıştım İnşâallah bir namaz işlerken onu bir daha işleriz
Allahın izni ve inâyetiyle
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
Bir kardeşimiz: Allahü zül-Celâl Efendi Babanın Fatiha ile ilgili olarak Allahü zül-Celâlin; Ben onu kulumla Kendi aramda ikiye böldüm. buyurduğu bir hadis-i şerif vardır diyor.
Bu meşhur hadis-i şeriftir.
Fatiha Sûresi, Kurân-ı Kerîmi cem eden bir sûredir.
Neden cem eder Kurân-ı Kerîmi?
Çünkü Kurân-ı Kerîm, Allahü zül-Celâlin;
Allahlık, Ulûhiyet vasıflarını anlatır.
Rubûbiyet vasıfları Rabblık vasıfları sıfat vasıflarıdır
Bir yaratık yaratır, o yaratık ile ilgili hükümler koyar Bu Rabblıktır.
Allahlık tümüne şâmildir.
Allah târifsizdir çünkü Ulûhiyet!..
Ama Ulûhiyet özelliğinin yansıyabilmesi için Rubûbiyeti gerekir. Yaratan olabilmesi için dört vasıf lâzımdır.
Bunlarda:
Ulûhiyet
Rubûbiyet
Merhametiyet
Ve Malikiyettir.
Bir ilâhın Allah olabilmesi için bu vasıfları taşıması lâzım
Yani târifsiz Allah olması lâzım.
Ulûhiyet olması lâzım Her târifi yutması lâzım.
Rubûbiyeti olması lâzım Yani yaratabilmeli, terbiye edebilmeli, döndürebilmeli, yaşatabilmeli, hesaba çekebilmeli
Terbiye deyip geçmemek lâzım Rububiyette
Atom korkunç hızda dönerken, bütün atomlar aynı kanunla döner, biri dahi sapamaz saparsa zâten kıyamet kopar.
Kâinatta da böyledir
Dünya da aynı şekilde döner
Her şey, bu korkunç döngüleri ve hiçbir şey hiçbir şeye asla dayanamaz
Mesned sıfırdır kâinatta
Bir atom bir atoma dayanamaz tek başına döner
Bir küre bir küreyle yan yana, çarpışır.
Yani katiyen dokunamaz, boşlukta yüzer dururlar
Yesbehuuuu işte
Sebbaha : Yüzmektir arabçada
Yüsebbuhu lehuma fissamavati vel ard.
Yüsebbihu şuanda semada, gökte, yerde her şey yüzüp durmakta zâten
Tesbih budur
Durmadan yüzmek zorundalar hem de, hiç durmadan sonsuz şeyle
Eğer bu enerjilerini kendi içlerinden alsalardı atomlar birkaç günün içinde biterdi yani
Bu kadar enerjiyi
Dünya şu dönüş hızını, korkunç kütleyi böööyle döndürmek için bir enerjiyi kendisinden yeseydi, yok olurdu yani bitirirdi
Yakıtı biterdi yani
Ama saatte 1600 km hızla dönüyor da dönmüyormuş gibi dönüyor
Korkunç bir şey bu
İşte bütün bunlar terbiye sistemidir.
Efendim tırnaklar her gün uzar ama dişler asala uzayamaz, uzarsa korkunç problem olur
Efendim kirpikler uzayamaz da saçlar hergün, sakallar hergün yanıbaşından çıkar ve uzarlar
Öyle terbiye edilmişti ki her hücre
Terbiyesizleştiği zaman ne olur?..
Kanser olur Kanser olur
Başa belâ olur yani O da bir ayrı bir iştir.
İşte bütün bu Rubûbiyyet dediğimiz özellikleri taşıması lâzım
Ve bütün bunları Merhametiyeti için yapması lâzım
Maddiyatta Rahmâniyyet olması lâzım
Rahmâniyyat geneldir... Kâfir Müslüman ayırmaz İnanı inanmıyanı ayırmaz İmtihanı kazanan kaybeden ayırmaz
Hak eden hak ettiğini alır.
Rahmâniyette dünya böyledir çünkü
Niye onlar aya çıkıyor da biz burada kaldık!.
Eee onlar onu yaparsa onu alır, sen de burda bunu yaparsan bunu alırsın
Çünkü sünnetullah böyledir
Hiç şaşmaz
Ama Rahîmiyet öyle değildir
Rahîmiyet imtihandan geçen, bu kapıdan geçenler içindir o
İkisi beraber Merhametiyettir.
Yani biz bu dünyada o zaman aya çıkmayalım mı, hayır sende çık kardeşim niye çıkmıyorsun gâvur çıkıyor da sen niye çıkmıyorsun?.
Çıkmazsan böyle rezil kepaze olursun
Çık, Rahmâniyette senindi, Rahîmiyyette senindi
Ama işte bu denge kurulamadığı için bu hâldeyiz
Merhametiyeti olması lâzım Allahü zül-Celâlin
Yani ilâhın Merhametiyeti varsa Allahü zül-Celâldir.
Dördüncüsü mülkün Mâliki olması lâzım
Tek Mâliki olması lâzım.
İşte bu dört özelliği taşır Fâtiha Sûresi..
Bir insan namaza girdiğinde
İnşâallah bir başka zaman namazı işleyelim
O salât kitabında iki rekât sabah namazı vardır
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin namaz kıldırışı, ezan okunuşu ve namaz kıldırışıdır o çok harika bir şeydir
Onu yaparız inşâallah bir gün
O iki rekâtlık namaz hakikattır.
İşte bu dört
Bismillahirrahmânirrahim.
Elhamdülillahi rabbil âlemin.
Hamd, hamede yani Ahmedin hamedesi var ya
Hamd, Ahmed; ilk, tek, en hamd eden demektir
İlk, tek ve en hamd eden demektir
Ahmed, hamdin tümünü yapandır
Varlık adına hamd edendir
Tek Mimlidir onun için dediğim başlangıçta dediğim
Çok muhteşemdir Ahmed ismi Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin
Muhteşemler muhteşemi
Ahada gider çünkü
Ahadin Mimlenmişidir
Ahadin tezahürüdür, yani zurudur
Elhamdülillahi rabbil âlemin.
İşte bu hamd, kim yapar bunu?..
Akıl yapar!..
Aklı olmayana hamd yok!
Ne olacak ki...
Ne hamdı yani
Akıl yapar bunu
Aklı olan için İslam vardır ve hamd vardır
Olmayan hainlikle zâten, azaben muhina
Akılda verdik hainlik yaptın, hamd etmedin imtihan budur zâten
Bunun için Elhamdülillahi
Hamd Ulûhiyetindir
Rabbil âlemin
Âlemlerin Rubûbiyetine ait bir hamdden bahsediyoruz
Errahmânirrahim
O ki, o Allah ve Rabb ki Er Rahmân: Er Rahmândır, herkese hak ettiğini verir dünyada Herkese
Zalim, âlim, kâfir, müslim her neyse, herkes ne yaptıysa bulur, alır yani
Yani İsrailli kadın pilotlar Filistin de yağmur gibi bomba yağdırırken aşağıdaki, çöldeki kadınları mağaraların içinde vahşet içerisinde, cehalet içersinde hapsdedip ellerini açtırıp sadece dua ettirmek nedir?..
Allahın Rahmâniyetine karşı nedir?..
Cahilliktir!..Cahilliktir!..
Ne olmalıydı?..
O jetlerde Müslüman kadını olabilmeliydi Olabilmeliydi
Beline sardığı bombaları tepelerine indirebilmeliydi
İndirmeliydi ama öyle olmadı ki
Niye olmadı?..
Bir milyar Arap, oyuncak oldu bir avuç yahudinin elinde
Bütün paraları Amerikada, batıda, Yahudi bankalarında! Çekemiyorlar, çekseler onları bir terörist ilan edip el koyacaklar
Amerikadan bir kuruş çekemiyorlar zenginleri
Çekmeye kalkıştıkları anda: sen de şu teröristtensin el koydum! diyecek diye, çünkü hepsi Yahudi
Demek istiyorum ki Rahmâniyet böyle açıkken, kim istiyorsa onun hakkıdır derken, İslam âlemindeki bu çöküntü, bu Rahmâniyetten uzaklaşış, bu safsatalıklar, bu saçmalıklar bizim İslam milletini çökertmiş, köle haline getirmiştir.
Neden?..
Hep ahrete yüklenmiştir..
Hâlbuki ahret bir şey değildi, ahret neydi?..
Buradaki işlerin hesabının görüldüğü bir yerdi
Her şey burda oluyordu, cennet buradaydı, cehennem burada kazanılıyordu
Ama öyle olmadı
Bir yanlış yamalak işin peşinde kaldı insanlar
İlimden, irfandan, edebden uzaklaşarak yanlışların peşine düştü
Şucu oldu, bucu oldu
Kimisi İrancı oldu, kimisi şucu oldu, ama bir sürü çoluk çocuk, kadın masum orda kanları dökülmekte
Bir hayvan sürüsüne bile böyle yapılamaz, yani bir koyun sürüsünün içerisine bir dozerle dalsanız
Bu kadar insan merhametsiz, vicdansız, ahlâksız ve Allahsız olamaz, inançsız olamaz fakat şu anda bütün İslam Dünyasının gözünün önünde her gün bunları yapıyorlar
Bu arada da siz de izlemişsinizdir o adi Kral, alçak Kral, Amerikan beşinci haçlı komutanıyla Bush denen adamla kudsal topraklarda, saraylarda kılıçla, bizzat kendim izledim gördüm tesadüfen, Arap dansıymış da, ellerinde kılıçla salonun içerisinde kahkaha ile havada kılıç savurarak dans ediyorlarmış
Bu ihanet, bu azaben mubina, bu ihanet, bunun karşılığı Allah katında ihanet azabıdır.
Ama biz İslam milleti olarak, İslam toplumu olarak böyle acılar içerisine gark olduk, çünkü Rahmâniyet ve Rahîmiyet tezahürlerini, zuhurlarını anlayamamış olmamızdan dolayı
Sabaha kadar dua yanında sabaha kadar çalışarak Rahmâniyeti tecelli ettirir, sabaha kadar dua ederek Rahîmiyeti tecelli ederek buluşturmamız gerekirdi.
İşte bunu anladığımız takdirde Mülkün sahibi Allahtır dediğimizde elimiz ayağımızda dâhil bütün sistemin varlığını Allahü zül-Celâlin tıpkı bir ressamın tablosunda yaptığı resimler kadar onun olduğunu istediği anda tümünü yakıp yıkıp yeniden yapabileceğini, Allahü zül-Celâlin Ulûhiyetini, Rubûbiyetini, Mâlikiyetini, Rahmâniyet içerisinde böyle durduğunu anlamış olurduk
Buraya kadar Allahü zül-Celâl
İşte o hadisi bulmamız lâzım, çünkü kafamdan demek istemiyorum
Fatiha sûresini ikiye böldük, yarısı kulumun yarısı Benimle ilgilidir. İşte kulum şunu dediğinde Allahü zül-Celâl: kuluma verilecektir. Bunu dediğinde kuluma verilecektir
İyyake nağbudü ve iyyake nestain.
İyyake nağbudü : Biz Sana ibadet ederiz, ancak Sana ibadet ederiz
Siz kimsiniz?..
Ben tek başına namaz kılıyorum, siz kimsiniz?..
BİZ Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmı duyan ve uyanlarız
BİZ buyuz!..
İyyake nestain : Senden isteriz
Niye iki tane bu âyet
Niye olacak biz Rahmâniyette Sana ibadet ederiz, Rahîmiyette Senden isteriz
Burdaki ibadet beden ibadetidir
Bir kişinin çocuklarının nafakası için çalışması da ibadettir
Hatta hadisler vardır: Eşinin ağzına verdiği lokma sadakadır diye İbadettir diye Çok!..
Yani dini inanç ibadeti, namaz vesaire ibadettir, daha doğrusu bir doğrudürüst inanan bir insanın her şeyi ibadettir
Uykusu da ibadettir
Açık seçik hadisler vardır: Bir ârifin bir saatlik uykusu, anlamayan bir zahidin, işini anlamayan bir zahidin altmış yıllık nâfile ibadetir diye
Ben nâfile de ekliyorum yani
Normal ibadet değildir, Nâfile
İşte bütün bunlar neyi gösteriyor?..
İlim, edeb, irfan ve erkân işinde geçişi gösteriyor
Fatihanın sonuna doğru geldiğimizde iyyake nağbudu ve iyyake nestain. İhtinas sıratal müstakim : Bizi Sen ya Rabbi, el müstakim olan yola hidâyet et, götür!
Bizim tercihimizi söylüyoruz biz
Biz bunu tercih ettik, biz karışık yollar istemiyoruz
Biz Muhammed Aleyhis-selâmı duyduk, uyduk: İyyake nağbudu ve iyyake nestain dedik, bizi buraya götür
Sıratellezine enamte : Ya Rabbi hani Sen nimet verdiklerin var ya, enamte etiklerin var ya, nimeti yağdırdıkların var ya, işte o yolu istiyoruz!
Belli bizim istediğimiz yol
Gayrul mağdubi aleyhim veleddallin.
O gazabına uğrayanların yolunu değil, yani onlardan değil, gazabına uğrayanlardan gayrıyı istiyoruz, onlarınkini istemiyoruz!.
Veleddallin
Bir de sapan ve saptıranların, dallin olanların yani lütuftan lânete geçenlerin, ordaki L, çiftle Lamdır
Celâlde de öyledir mesela
Lütuf ve lânet at başı gider
Tercihe bağlıdır.
Bu çok ilginçtir yani
Şehâdet gibidir.
Bir kelime can kurtarır, bir kelime can yakar
Bir saniye de!..
Celâl böyledir
Cemâl da öyle değildir
Cemâl da Muhammedi bir lütuf vardır
Peygamber Aleyhis-selâma ne işler yapıyorlar
Ya Rabbi onlar bilmediği için böyle yapıyor, onları affet. diyor
Çünkü mecbur öyle demeye
Başka çaresi yok çünkü
Orda Muhammedi lütuf vardır çünkü
Cem olmuştur
Allahü zül-Celâl öyle değil
Allahü zül-Celâl ne yapacağını söyler, yemin eder ve de yapar.
İşte bütün bu güzelliklerde inşâallahurrahmân, Allahın izni ve inâyetiyle
Bir kardeşimiz:
Allahü zül-Celâlle kul arasında yetmiş bin hicap vardır... demekte.
Böyle hadisler var, evet
Yetmiş bin perde vardır, yetmiş bin hicapta zulmettendir, nurdandır, zulmettendir
Orda kemâlatı yani bir kişi öyle normal imtihandaki bir kişi Özel kişileri demiyorum ben, İsmail Aleyhis-selâm gibi doğmuş veya doğacakları demiyorum
Normal bir insan olarak Celâlde de Cemâlde de imtihandan geçecek
Yani okuyacak çocuk
Okumadan öyle yazı-tura ile bulmayacak yani bu yolun esası bu
Yetmiş bin hicap nurdan, Yetmiş bin hicap zulmettendir
Nur Sıfat-ı Celâldendir
Zulmet ise Sıfat-ı Cemâldendir
Cemâl üns ve huzur verir
Celâl ise yakıcıdır, heybettir
Bu hocamın söylediği şeyler aktarmadır
Çünkü bu kitapları ben yazdım, hocamın bu kitaplarını, şeyden teyp kasetlerinden ben yazmıştım
Bu, burdaki Celâl ve Cemâl, gerek târif bakımından gerekse şey bakımından eski insanların birbirine aktara aktara geldikleri şeylerdir
Yetmiş bin perde olduğu doğrudur
Peygamber Aleyhissalâtü vesselâm
Ama nur sıfat-ı Celâldendir derken Celâl yani nar, nuru doğurur doğrudur
Nur daima nardan doğar bu doğrudur
Gül daima gübreden çıkar, bu da doğrudur Bu doğrudur
Fakat Cemâlin zuhuru insan için nurdur Cemâlin zuhuru.
Celâlin zuhuru insanda nardır.
Şimdi bunu, hocamın dediği doğru ama öbür tarafta doğru, bu taraftan anladığımız için ben söylüyorum
Biraz zor demek istiyorum.
Ama şunu bilmemiz gerekir ki Allah zül-Celâl vel ikramdır
Allah Celâlinden ikram eder
Allah gübreden gülü çıkarır
Allah inkârdan ikrar ister
La ilâhe dedirtir Allah da dâhil ilâh yok dedirtir küfre sokar
İllallah dedirtir Allah kendi celle celâlilunu çıkarttırır, ikrar ettirir.
Ve bunu hep yaptırır
Ya bu mâdem bu kadar tehlikeli ise biz "illallah" diyelim! Yoooooo öyle değil
La ilâhe ilallah.
Hadi bi daha yine La ilâhe ilallah.
İnkâr ve ikrar böyle son nefese kadar atbaşı gidecekler
Hiç ayrılmadan.
Onun için Celâl Bu perdeler
İşte bilirsiniz meşhur Adeviyetül Evyaullah olan annelerimizden Adeviyetül- validemiz
Kadın pazarlarında satılmıştır köle olarak
Çok güzel olduğu için paylaşılamamıştır
En iğrenç şekilde hayatı kullanılmıştır
Ama sadakatı, samimiyet, sabrı selameti buldurmuştur
Bu hikâye değildir
Aynen vaki olaydır yani Hakikattır!..
Ve Allahü zül-Celâlin yüce mertebelere çıkardığı bir annedir
Harika bir insandır. Kendisi himmet sahibidir
Şimdi bile kadınlar eğer yapsalardı, yani ondan meded isteseler, yakınlık kursalar kendilerine bir yardım yapar
İşte Adeviye validemiz hacca gideceğim diyor
Herkesin atı var, abrası var, şunu var, bunu var Ben nasıl giderim! diyor.
Allahü zül-Celâl de tecellî ettiriyor
İhsan ediyor, lütf-u ihsan ediyor
O sırada meşhur İbrahim Edhem Hazretleri de İmam-ı Şiblî yanında yetişmiş.
Meşhur Hazreti Şiblî de yetiştirmiş onu, bayağı uğraştırmış, yedi sene kalmış bir daha yedi sene kalmış, efendim yedi senenin sonunda demişki: Ya yedi senedir ben buradayım, herhalde ben bir şey olmuşumdur! diyor
Şibli ekrandan izliyor: İbrahimi çağırın! diyor
Bakıyım bir gelsin.
İbrahim sen ne diyorsun? Ya içinden böyle bir şeyler geçiyor senin! diyor.
Yok efendim felan
Şöyle bir yürü de diyor boyunu görelim.
Arkasından imtihan çizmesi denen bir çizme giyen birisine diyor ki: Sen, ben dur deyinceye kadar arkadan yürü, bunun baldırı dahil bas ve indir aşağıya!
Tamam Emir, emir
Arkadan yürüyor, bastıkça arka ökçesi kan içerisinde kalıyor, her defasında indiriyor
İbrahim Hazretleri: Siz bende benlik arıyorsunuz amma onu ben Horasanda bıraktım deyince
Şibli Hazretleri diyor ki: İbrahim dön gel, sen daha Horasanı bile unutmamışsın! Bırak benliği, senin daha Horasan da aklın yavrum, sen daha nere BENi bırakmak! diyor
Horasan bile duruyor sende diye bir yedi sene daha
İşte yediyıl dahadan sonra çağırmış demiş ki: Sen galiba hacca gideceksin, olacağını oldun!
Çıkmış yola
Her iki adımda iki rekât namaz kıldım! diyor kendisi
Böyle böyle böyle böyle varmış ki Aradan yıllar geçmiş belki Varmış ki Kâbe yok!
Müslümanlara sormuş: Kâbe nerde? falan diye
Herkeste Deli sanıyorlar onu
Yok Kâbe! diyor, Kâbeyi bir türlü bulamıyor yani
Koşup dururken bir bakmış ki, Kâbe bir kadını karşılıyor
Be kadın her tarafı velveleye verdin! Biz on dört buçuk senedir yoldayız, iki adımda iki rekât namaz kıldık, bu ne iştir ki Kâbeyi böyle ayağa kaldırdın? Nasıl işmiş senin ki?
Cevap veriyor Adeviye Anne: Ben gözümü açtım kapattım burdaydım ve Kâbe geliyordu, böyle yıllar mıllar, her iki rekâtta namaz neymiş, gözümü açıp kapadım buradaydım!
İbrahim Edhem diyor ki: Yetmiş bin perde geçtik!
Adeviye Vâlidemiz gökyüzüne ellerini kaldırıp diyor ki: Ya Rabbi neydi bu perdeleri bunun?
Cevap: İlk perde sendin buyurulunca o an da hayz-aybaşı oluyor
Eyvaaaaaah ilk perde kendimmişim meğer!.
Kâbe yasaklandı! diyor
Bu iş böyle bir iştir
Bu perdeler merdeler böyle bir iştir, ama bizim şimdiki işimiz; önce bir beden terbiyesi, nefis tezkiyesi yapıp, kalb tasfiyesi - arıtması, ruh tecliyesi denilen o şeyleri, herkesin alıştığı şekilde böyle kelime dizmeler şeklinde değil, fiilen yapa yapa, yapa yapa çocuk büyütür gibi, doğru dürüst okul okutur gibi, adam gibi yapa yapa, bu işleri yürüte yürüte inşâallah, Allahın izni ve inâyetiyle götüreceğimiz inancındayız
İnşâallah
Evet, Hadis-i Şerifte
Gariban kardeş koymuş buraya
Ebu Hureyre radiyallahu anh, biz imamın arkasında duruyoruz denildiğinde o; içinden oku dedi çünkü ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin ben şöyle dediğini duydum:
Allah azze ve celle buyurmuş ki:
Namazı Benim kulum arasında ikiye ayırdım.
Kulumun istediği kendinindir.
O: Elhamdülillahi rabbil âlemin. deyince,
Allah: kulum Bana hamd etti der.
Errahmânirrahim deyince,
Kulum Bana sena etti buyurur.
Maliki yevmiddin deyince,
Kulum Beni övdü buyurur.
İyyake nağbudü ve iyyake nestain deyince,
Bu Benim ile kulum arasındadır ve kulumun istediği kendisinindir buyurur.
Ve bundan sonraki âyetinde yine:
Kulumun istediği verilecektir, kulum içindir, kulumun istediği verilecektir buyurur.
Bu hadis burda kısa
Ama bunun çok geniş olanını ben salât kitabında yazmıştım İnşâallah bir namaz işlerken onu bir daha işleriz
Allahın izni ve inâyetiyle
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2799
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
08 MART 2008 SOHBETİNİN DEVAMI...
Aziz soruyor:
Bismillahirrahmanirrahim.
Lâ nuferru gubeyne ahedim mir rusulih (Bakara 286) âyet-i kerimesi
Ben ve Biz lafızlarında gizli Hakkın murad ve arzusundaki hikmetin ifadesidir diyor Münir Derman Hocamız
Bu cümleyi izah edebilirmisiniz?..
Buradaki murad nedir?..
La nuferruku beyne ahedim min rasulih
La nuferruku : Biz asla fark ettirmeyiz.
Beyne : Arasında.
Ahadin : Hiçbirinin arasında.
Min Rusulih : Resûllerin arasında Biz hiçbir fark görmeyiz, fark yapmayız, fark ayırmayız.
Ve burada Ben nerde bilemiyorum
biliyorsunuz Münir Hocamın işleri çetin işlerdir
Onu iyi okumak lâzım şeyini
Ama burda ben göremiyorum
Bu Allahü zül-Celâl açısından düşündüğümüz zaman, Ben dediği zaman Ülûhiyyet kasdedilir
Âyetlerde Ena Allah vardır
Ben dediği anda Ülûhiyyete gider
Biz dediği anda Rübûbiyyettir
Bütün sıfatlarını toplar o işinde
Allahü zül-Celâl Biz diye hitab ettiğinde Zâtını değil sıfatlarını devreye sokar, onu demek istiyorum
Biz dediğinde başkalarıyla biz anlamında değildir
Rübûbiyyet olarak Bizdir
Ama mesela Enallah ya Musa! âyetinde Ülûhiyetini ilan eder
Ama Biz Allahız demez onu demek istiyorum
Ama Biz şöyle yaparız, biz böyle yaparız! Rübûbiyyet işlerinde, Rübûbiyyetle ilgili, Rabblıkla ilgili konularda Biz der
Ama Ülûhiyetle ilgili konularda asla demez
Allahü zül-Celâl Zâtını daima Ben olarak, sıfatlarında da Biz olarak kullanabilir
Ben bu anlamda görüyorum ama sizin dediğiniz şekilde buradaki biz
Ama İyyake nağbudu ve iyyake nestain deki Biz Allahü zül-Celâlin Bizi değildir
Muhammed Aleyhis-selâmın BİZidir
Nur-u Mim BİZidir , Nurullah Bizi değildir o
Mesela; ey Rabbimiz unutur ve yanılırsak bizi sorumlu tutma. Burdaki Biz kullar içindir
Biz peygamber arasında hiçbir fark ettirmeyiz. diyen kim?..
Muhammed Aleyhis-selâm
Aynen bütüüün kendisine uyan ve duyanların adına Biz
Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmı uyan ve duyanların adına Biz denmektedir burada
Yoksa biz kendimiz bir Biz tayini yapamayız demek istiyorum
Oldu mu?..
Aziz :
Allah razı olsun hocam. Zâten başka yerde izah ediyor bu şekilde. Sizin anlattığınız gibi. Yani Allah Ben dediği zaman Kendi Ahadiyyetini, Biz dediği zaman Vahdaniyyetini, Rububiyetini anlatmış oluyor.
Çok doğru!.. Çok doğru!..
Aziz:
Âyetle ilişkisini merak ettiğim için ben bu soruyu sordum hocam. Allah razı olsun
Onu işleriz bir gün o kadar çok ki mesela, VAHİDİYYET tamamen AZAMET gösterir
Azamet dediğimiz herkes gözüyle görür
Ama AHADİYYET KUDRET gösterir, potansiyeldir, bilinemez
Arkadadır, Allah ne yapacak ne bileyim yaptığını görüyorum ama ne yaptığını bilemezsin
Onun için Ahadiyyette Zâtullah gizlidir, bilinemezlik gizlidir hiç arkada kimse, Peygamber Aleyhissalâtü vesselâm bildiği Allahın bildirdiğidir Allah Allahtır orda hiç ortağı yoktur
Ama Rububiyette, Bey dağını kim yarattı?..
Allah yarattı!..
Akdenizi kim yarattı?..
Çocuk dahi biliyor Allah yaratığını
Burada artık ortadadır demek istiyorum hiç..
Cevabı doğru biliyorsa adam doğrudur, Vahidiyyeti gösterir, evet doğru söylüyorsunuz
Halim soruyor:
Fâtiha daki Yalnız Sana kulluk eder yalnız Senden isteriz.. âyeti varya o bizim adımıza söyleniyor. Ama öyle olduğunda Kurânda De ki diye başlıyor genelde. Orda niye De ki.. diye değil?..
De ki Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin bizzât kendisine emirdir
Ama Biz derken Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin Allahü zül-Celâl ağzıdır
İyyake nağbudu ve iyyake nestain.
Ben Sana kulluk ederim. dediği yerde vardır Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin
Fakat Fâtiha Ümmül Kurândır
Kurân-ı Kerîmin anasıdır, özüdür, özetidir
Bu bakımda ve Fâtihasız namaz mümkün değildir
Bizim mezhebimize göre mümkün değildir Kurân okumakla yetmez Fâtiha okunması şarttır
Ve birçok mezhebde de böyledir doğrusu da budur
Fâtihasız namaz yoktur. diye hadis de vardır Sahihi Buhari de
Dolayısıyla orada hitab Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmdan Allahü zül-Celâle giderken hepimizin adına Biz diye gidiyor
Ama Allahü zül-Celâlden size söylüyorum ki değil, De ki Peygamber Aleyhissalâtü vesselâma yine direk olarak Sen deki
Kime?..
BİZ diyenlere, sana tabi olanlara De ki
Öyle değil mi efendim
***
Kurân-ı Kerîmde mesela şeytanın sözleri vardır, başkalarının sözleri vardır, Firavunun sözleri vardır, herkesin sözü vardır, hepside âyettir fakat söyleyenler de bellidir
Allahü zül-Celâl Kendisini ifade buyururken ya Ben demiştir ya Biz demiştir
Bunlar âyeti okurken beraber bellidir
Allahü zül-Celâlin Kendi Bizliğini ve Benliğini söylediği bellidir
Burdaki Biz biz olarak, Müslümanlar, Müminler, Peygamber sallallahu aleyhi vessellem adamları olarak
Mesela başka şeyde vardır
Kâfirler vardır, biz şunu yapacağız, biz bunu yapacağız, onlarda biz der
Fakat tamamen kime konuşulduğu bellidir
Allahü zül-Celâl ya bir kıssa anlatıyordur, ya birinin adına böyle diyecekler diyordur, böyle denmesini istiyordur
Burada mesela açıkça böyle deyiniz
Ve kalu semigna ve ategna. : Derler ki biz duyduk ve uyduk.
Yine burda Allahü zül-Celâl Biz diye bizim adımıza Biz demektedir
Mesela; Ve kalu iyyake nağbudu ve iyyake nestain. aynı anlamdadır demek istiyorum
Orda Kalu var gibi anlam taşır
***
Biliyorsunuz Allahü zül-Celâlde Muradullah ve Emrullah diye iki bölüm vardır
Kudretullah ve Azametullah gibidir
Muradullah Allahü zül-Celâlin Kendisine aittir
Onu ancak O bilir
Ama Emrullah fiilen işlenmek üzere vardır
İşte burada Allahü zül-Celâl Muradullahı bazen açıklamıştır, bu işte Allahın muradı böyledir diye
Bazen emretmiştir, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz de açıklamıştır
Bazen hiç açıklanmamıştır
Bazen de aklınız kadar anlayın denmiştir
Ruh emr âlemindendir âyetinde burda murad nedir? denildiğinde Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimize; Aklınız kadar anlayacaksınız!. demiş
Yani çocuk çocukca anlayacak, biraz büyük büyükçe anlayacak, herkes kabı kadar
Ne kadarsa kabımız!..
Çok doğru bir cevap!..
Yani herkesin kendi anlayış kapasitesince anlaması yeterlidir
Çünkü ruh emr âlemindendir de birisi diyor ki:
Allahın uzanımımıdır?, birisi diyor ki:
Yaşadığımız Hayy diri ise Allahın El Hayy esmasını şuanda kullanıyoruz yakıt gibi, benzin gibi!
Buna cevab evet desen bir türlü anlayacak, hayır desen bir türlü anlayacak
En iyisi ne buyuruyor?..
Aklı kadar!..
***
Halim soruyor: Taklidi-tahkiki imandan bahsedildiğini ve mesela bazılarının taklid yaptığını düşünüyorum, bunu düşünmenin negatif tarafının olup olmadığı hususunda ne dersiniz?
2-3 sene önceydi galiba
3 sene oldu geçti mi bilmiyorum
Gölbaşındayken meşhur Muhammedin Hür Askeri vardır
Hasan Hüseyin Körpe
Yaşayan bir insandır
Bu birçok büyüklerden birisidir ama meczub gibidir
Muhammedin Hür Askeri denmesine sebep; Erzurum da askerlik yaparken dağdaki tatbikatta, kış tatbikatında ölmüş, orda bir çadırın kenarına atmışlar, kim götürecek bunu diye
Donmuş zâten geri giderken götürürüz zâten bunun için ta aşağıya inmek çok zor! demişler.
Kar kış oralar dolu, oraya da gömemiyorlar
Demişler ki giderken götürürüz bunu
Orda 3 gün filan kalınmış, dönüşte getirmişler morga atmışlar Hasan Hüseyin Körpeyi
Tekrar çıkarmaya gittiklerinde kakmış tabi, açınca adamlar kaçışmışlar, adam dirilmiş filan diye
İşte kendisi de anlattı bana
İşte diyor: Çıkmışım ağabey diyor, demişim ki onlara diyor; Yaa beni niye çıplak koydunuz soğukta, böyle niye yapıyorsunuz bu işi! filan diye
Hastaneye yatırmışlar bir şey olmuş mu diye
Tabi bir şey olmamış ama orda yatarken Erzurumdaki kolordu komutanı gelmiş bunu duyunca, acayip bir şey çünkü bu diye
Dedi ki diyor; askerim ne istersin benden sen?
Bende o an demişim ki diyor; kirazla et isterim!
Nerden aklına gelmiş kiraz! diyor
Şimdi karda kışta kirazı nerden bulacağız
Böyle kafasıyla bilmiyorum işareti yapmış
14 gün sonra bana diyor, İstanbuldan kiraz getirtti paşa diyor
Benimle konuştuğumda elini havaya kaldırdı diyor, çak bakalım bende hür asker oldum, generallikten vazgeçtim! dedi diyor
Buna sebep şuydu
O Hür Askere anlat, ne oldu? dedim ben
Anlattı:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem göğsümü yardı, nur doldurdu ve kalkıverdim diyor
Hür Askerlik bu!..
Bu bir hikâye - masal değil!
İşte bu zât Gölbaşındayken her Cuma buluşuyorduk
Geliyordu bizim Gölbaşı merkez câmisine, neredeyse Ankaranın neresindeyse
Bir gün bir Cuma üste çıktım ben, yukarı kat, iki kattı orası böyle, üstte kıldım, bir de baktım sol tarafıma gelmiş yoktu çünkü
Ama böyle ter kokuyor, ter içinde gelmiş filan
İki rekat Cuma namazı bitince aşağıya bağırdı dedi ki: Ulan hayvanlar altı kişi kıldık cumayı!..
Ve bütün câmi namaza devam ediyoruz çünkü câmi inledi sesle
Ben: Hiç doğru değil bu, yapma!.. neden yaptın?.. filan dedim
Dedi ki: Abi bu hayvanlar BİZi duymaz!.. dedi
Yani şunu demek istiyorum
Bugün bir taklidi iman hepimizde
Ne kadar çok şey yaptı ki, bizi böyle etkiledi ki artık neyin taklid neyin tahkik bilemez duruma düştük
Bir de korkuyoruz tabi, Allahı seviyoruz Celle Celâlihuyu
Geleceğimizden endişeleniyoruz
Sonra can-ü gönülden istiyoruz bunlar hep doğru
Ama daha birkaç gün önce bir arkadaşımızda saftaki uzak duran adamı yanına çağırdığı için adam dövecekti, elini kaldırdı
Bir metre nerdeyse ara var
Hâlbuki Peygamber Aleyhis-selâm saflar sıklaşmadan namaza durmamışdır
Farz gibidir
Namaza başlamamışdır
Bugün Malikilerin arasına gidin imam başlamaz namaza, ara varsa, boşluk varsa
Namaza başlayamaz zâten
Ama bugün burda desen adam dövecek sana ne? diyor
Sana ne olur mu kardeşim, beraber namaz kılıyoruz
Şimdi dediğiniz gibi sizin yaptığınız da insanlara kötülük düşünmek, onları alçaltmak yada onları kötülemek anlamından ziyade üzüntü eseri değimli?..
Halim: öyle hocam üzülüyor insan ister istemez!..
Doğru onların cahilce davranışları, kasıtlı davranışları, terbiyesiz edebsiz oluşları siz söyleseniz de uyarsanız da Hayır böyle! diye ısrar edişleri maalesef
Ama elektrik yok!..
Vallahi ben bir-iki kere sarı kart gördüm bu yüzden
Yani haklı olarak girdim haksız olarak çıktım demek istiyorum
Haklı olarak girdiğim yerden haksız olarak çıktığım söylendi
Bu ne iş?.. dediler
Sen haklı olarak giriyorsun haksız çıkıyorsun
Yani insanları eleştirirken filan da belki şunu söylemek lâzım
Allah onları ıslah etsin, iflah etsin! gibi
Allah yardım etsin, Allah kurtarsın! gibi filan söylemek lâzım
Ya da bizim onları o şaşkınlığa düşüren şeyi bizi de düşürebilir gibi
Onlar uyuyorlar uykuda bizde uyusak başımız derde girer gibi filan düşünmek belki daha doğru olur
Bende bazen çok kızıyorum onu söyleyim ama sarı kart görüyorum
***
Hadisler vardır:
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
Bir yanlışlık gördüğünüzde elinizle düzeltin, dilinizle düzeltin, hiç değilse kalben buğz edin. Bu sonuncusu en zayıf imandır. gibi açıkça hadisler var
Fakat benim belirtmek istediğim şey; bir defa insanı üzmemeli
Haksız da olsa karşı taraf, üzücü bir tavırı terk etmemiz lâzım
Üzücü!...
Yani karşı yanlış dahi olsa onu üzmeden bir yol bulmak lâzım
Üzücülük çok kötü bir şey onu demek istiyorum
Yani zarar veriyor çünkü
Haklı olabilirsiniz, o da haksız olabilir fakat karşıyı kırdığınız zaman bir daha tamir, tamamen öldürüyorsunuz
Ben böyle birkaç kere hata yaptım, çok haklı şeyi çok belki biraz sertçe söyledim, sonra çok üzüldüm ve aynı kişilere başka şekilde anlattığımda çok daha rahat anlattım
Keşke o zaman da öyle anlatsaymışım
Adam câmide el kaldırdı arkadaşa, orda kavga çıkacaktı
Sonra onlar tekrar sonra bir zaman sonra onları câminin orda görüştürdük
Dedi ki; Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem böyle böyle yaptı, işte câmide namazı kıldırmadı geldi asasıyla omzuna vurdu:
Aranızda şeytanların siyah oğlak gibi dolaştığını görüyorum buyurdu, Kalblerinizi bir araya getiremezsiniz eğer omuzlarınızı getirmezseniz namazda dedi
Yooooo biz hiç duymadık bunları!.. dedi adam
Yani: ben hiç duymadım!.. İmamlar niye söylemiyor bunu?.. dedi
Birazda cahillikten de olabiliyor demek istiyorum
Halim: Bir hadis varya: Bir kalb kırdınsa kıldığın namaz namaz değildir diye. Ordaki kalb mümin kalbi midir yoksa herhangi bir insan kırdığınsa kıldığın namaz namaz değildir anlamında mıdır?
Ordaki esas şey yapmak içindir, vazgeçirmek içindir
Öyle bir hakikat değilde o, böyle işler yapmayın bunu sakın ha, çok tehlikeli işler yapıyorsunuz! anlamındadır
Yani yoksa oradaki kalbin tayini bu adam şudur, bu adam budur şeklinden ziyade orada ikaz etmek için öyle şey yapıyor
Burada şu, onun kimin kalbi olduğu önemli değil
Mesela reis-i cumhur bir adam öldürse hemen katil olur
Reis-i cumhur sıfıra iner
Bir mesela Allah korusun bir Allah Dostu bir yanlış işe bir kere bassın, bastığı anda iniverir, sıfırlayıverir
Başka hadisler vardır
Efendim: Mümin zina etmez, ederse ettiği zaman Mümin değildir, Müslim değildir gibi
Halim: Onu şunun için sordum Muhammedin Hür Askerinin câmide hayvanlar diye bağırmasıyla insanların kırılmış oluyor gibi düşünmekteyim.
İşin garip tarafı herkes bakıyordu ve hiç kimseden tepki gelmiyordu
Hiçbir Allahın kulundan tepki gelmedi
Kimse konuşuyor mu diye şey yapmadı
Bu dediğim kişiler bunlar şey böyle Münir Hoca gibi..
Hocam yazar çizer filan da, bunlar ayrı insanlar böyle özel şey insanlar, özelliği olan insanlar ama çeşitli işleri varsa da, görevleri varsa da halk içinde ne iş yapıyorlar felan bilmiyoruz
Böyle herkesin bir şeyi var, hali var
Fakat bazen toplum içine girdiklerinde, mesela farz namazları kılıyor, insanlara zarar da veriyor
Ne zaman veriyor mesela..
Câminin önünde halk kalabalık, bir tanesi onunla dalga geçiyor
Kelli felli bir adam böyle kıyafeti miyafeti düzgün
Ne haber len Hür Asker? filan
O da boynunu şey yapıyor adamcağıza iyidir gibi bir işaret yapıyor
Fakat o durmuyor, öbürü
Muhammedin Hür Askeri hışımla geriye döndü: Ya Habiballaaaah!.. diye eliyle böyle işaret etti, adam kendini böyle taşlara çarpmaya başladı, avluda herkesin içinde
Herkes koştular, şunu söylüyorlardı: Sara tuttu adamı! diyorlardı insanlar
Bende Hür Askere kızdım: Neden yapıyorsun, böyle yapma!.. filan diye
Diyor ki: Ağabey bu var ya, bu diyor, afedersin bu hergele geliyor bizim kılıca çarpıyor. diyor. Biz kimseye vurmayız. diyor
Ama kılıç açıkta diyor geliyor kendi kılıca çarpıyor.
Biz vurmuyoruz! diyor
O geliyor çarpıyor kendisini! diyor
Yani normal gibi zarar vermiyor, fakat o öyle geldi de böyle illâ size gelip de şey yaptığı zaman
Halim: Şiddetullah gereği birazda öyle oluyor o zaman!
Onlar bizim dışımızda biraz
Çünkü kuralları, kendi kurallarını çalıştırıyorlar
Mesela yemek yer misin, yedireyim sana yemek yer misin? dedim
Ben bir haftadır yemek yememişim belki de! dedi
Nasıl yaşamışsın?..
Bilmiyorum nasıl yaşamışım! dedi
Ne yiyeceksin? diye sordum ben
Bana göre mesela bir Adana Kebab yer, bir şey yer değil mi?.
Dedi ki: kuru fasulye yerim ben!..
Yaz günü kuru fasulyeyi nerden bulayım ben sana?.. dedim
Ben kuru fasulye seviyorum! dedi
Sana köfte yedireyim birkaç tane?.. dedim
Böyle şey, kebap yedireyim filan
Yok ağabey ben kuru fasulye istiyorum!.. dedi
Bizde gittik şimdi
O soruyoruz: Kuru fasulye var mıdır?..
Adam gülerek cevap veriyor diyor ki: Hocam ne kuru fasulyesi yav
Böyle soruyoruz, birkaç yere sorduk
Buna kızmaya başladım ben dedim ki: Sen neden böyle yapıyorsun ki karnın açsa neden yemek
Yok ağabey ben kuru fasulye severim! dedi
Nerde bulacağız?.. dedim
Şu köşede buluruz! dedi
Oraya gittik hakketen adama sordum: Var mı? diye
Var abi! dedi
Neyse iki tabak pilav iki tabak şey getirdi kuru fasulye
Ama ben kuru fasulyeden bir kaşık aldım, kuru fasulye hiç yenecek gibi değildi
Ben tabi ona göre kibar bir adamım yiyemedim ben
Bir lokma yedim ama çok zor, geçmedi boğazdan! .
O ise;
Kaşıkla bir pilav atıyor, bir de kuru atıyor biraz da su içiyor
Dişleri zâten dökülmüş biraz, belki birkaç tane kalmış bilmiyorum çok az kalmış
Neyse alıp alıp atıyor
Dedi ki: Ağabey sen yiyemiyorsan ben yerim!
Valla iyi olur ya, ben tok gibiyim aslında! dedim...
Benimkini de bir birbirine katıp yedikten sonra dedi ki:
Hür Asker bir haftalık daha yedi!.. dedi
Bir haftalık yemek yedi şimdi!.. dedi
Anlaşılıyor ki yemek şeyi yok
Ve nerde kaldığını sorduğumda Demirkent diye bir dağın başında bir yer gösterdi, gözüküyordu uzaktan, 5-6 kilometre belki daha da uzak
Ama ben burada 10 senedir filan kalıyorum dedi
Orda kulübe yaptım! diyor
Onun yanına bir tane kulübe yaptım diyor
İnsanlardan bir şey almıyor hiç
2-3 tane keçi aldım, keçileri besledim, kurbanda satıyorum, kurban zamanı satıyorum, sonra böyle lâzım oldukça kullanıyorum az az! diyordu
Bir gün geldi dedi ki: Beni taşladılar!..
Niye taşladılar?..
Pazar gün taşlamışlar
Çünkü insanlar bundan önce oraya gitmişler, bu da arkadan çıkmış gelmiş ki:
Ne yapıyorsunuz benim kulübemde? deyince taşa tutmuşlar
Benim keçi ağılına çaput bağlamışlar, bez bağlamışlar: Evliya yatıyor burda! diye diyor, kalkın ben orda keçi besliyorum! deyince ta mahalleye kadar taşla kovalamışlar bunu
Burada çok büyük bir Evliyaullah yatıyor diye, sen nasıl böyle diyorsun, keçi ağılı diyorsun buraya! çocuklar, kadınlar, insanlar taşlamışlar
Abi benim ağılı türbe yapmışlar diyor, orda tüpüm var, küçük tüpüm var, yatağım var. Beni oraya sokmadılar akşama kadar! diyor
İnsanlar böyle çok câhil
Ve hakiketen söyledikleri insan bu!..
Bu amma adamın ahırını türbe sanıyor adamlar, öyle câhil insanlar
Ve kendisi: Akşama yatacak yerim yok! diyor
Onları bekledim gitsinler ki ben de gidem yatam!
Yani bu onların ölçüleri biraz farklı demek istiyorum
O meczub gibi gözükenlerin
Mesela Deli Hüseyin dediğim, ismi Deli Hüseyin, öyle anılıyor çünkü
O Derbentli Deli Hasanı, nebiliyim ben Sunisî Babayı, birçok insanları bizim de kısmen tanıdığımız Allahın Adamı nı hepsini tanıyor bu Deli Hüseyin!..
Yani soruyorum: Oooo ben onu Kozan da gördüm! Şurda gördüm! anlatıyor şeylerini
Allahın Adamını, Kızılcahamamdan öte karpuz arabasıyla gidiyorduk, yolda köpekle gidiyordu durduk.
Millet bağırdı çağırdı. Bir karpuza verdik filan..
Allahın Adamı dediği doğru
Yani onların kuralları bizim dışımızda şahsen bilmiyorum çünkü
Ama kendilerine mahsus işleri ve hayatları var
O Allahın Adamı dediğimiz adam Ankara-Adana asfaltının ortasında mübalağasız sabahtan akşam ezanı okununcaya kadar kıpırdamadan aynı noktada aynı şekilde duruyor
Etrafından çok hızlı arabalar geçiyor
Kimse gidip: Arkadaş ne geziyon burada? polis molis kimse bir şey demiyor
Araba çarpmıyor, öylece de duruyor, o harekette yapmıyor sanki heykel gibi duruyor saatlerce
Bunu binlerce insan görüyor bu dediğim şeyi
Mesela bizim evimizin önünde saatlerce durdu mesela böyle üç saat, beş saat olduğu şekilde duruyor
Esasen ben bunlara karışmam çünkü bunların problemi olur diye!..
Ama o zâta bir gün şunun cebine para sokuyum lâzım olabilir bu Allahın Adamı denilen kişiye
Ona Allahın Adamı diye kim diyor?..
Hür Asker diyor
Ben Hür Askere: Git buna yardım et! deyince ağlamaya başlıyordu: Ben ona gidemem, o Allahın Adamı, Allah bakar ona, sen kendin git! filan gibi şey yapıyor.
Ona hiç yaklaşamıyor demek istiyorum
Bu dururken yolun ortasında ben gittim bir kağıt para sokayım cebine diye!
Bütün cepleri dikiliydi, cepler dikiliydi , hiç cep yoktu, palto vardı sırtında sağ cebinde bir boşluk vardı içinde elma gibi bir sertlik üzerinde bir mendil bastırmıştı ve ben yaklaşırken bir İstanbul şivesiyle, arakadan yaklaşıyordum:
Bekleyiniz Rabbımla konuşuyorum!.. dedi Allah şahiddir sözüme!
Bekleyiniz Rabbımla konuşuyorum!..
Ve ben bekledim 5 dakika orda
Ben tekrar vardığımda hiç alâkası yoktu, hiç
Çünkü cep aradım felan hiç bana müdahale de etmedi, bir harekette yapmadı, sadece dudakları hafif kıpırdama halindeydi
Neyse küçük bir yer buldum, oraya 3-5 kuruş parayı soktum, yine öyle kaldı o
Ben gittim işime
Tekrar geldim aynı yerde duruyordu
Sonra Fatmaanaya dedim bak o orda yine duruyor, çıktık beraber çıktık ekmek aldık çıktık tekrar döndük yine orda duruyordu
Yani 3-5 adım durmuş yine duruyordu
Bunlar bizim normal ölçülerimizin dışındadır
Ve bunlar Ebrârdır, Ebdâldır,Ahrârdır, Ahyârdır vesairedir, bir toplum içinde vardır
Çeşitli şeyleri vardır işte mesela şeyin dediği gibi Deli Hüsayinin dediği gibi:
Eğer İstanbulda sabahlara kadar bu çöp bidonlarına, pisliklerin içine atılan ekmekleri toplayıp balıklara dökmesek Allah bu şehre rahmet yağdırmayacak! diyor
Ve doğru söylüyor, böyle Hadis ve Âyetler var
Yine Deli Hüseyin söylüyor bunları..
Ben: Niye gidiyorsun 3 gün geldin Antalya gibi yerden hemen gidilir mi? felan diye ben onu sıkıştırınca:
Gideyim ağabey, gideyim ben! diyor
Adama selâm verdim, bembeyaz sakallı adama da bana dedi ki sen beni nerden tanıyorsun da selâm verdin? diyor.
Eee adamı dövecektim abi adamı dövemedim!. diyor
Dedim ki: ben ne bileyim Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemden tanıyorum sandım hergele!.. dedim. Diyor
Yani burda bu hâle düşmüş İslam Âlemi bak!
Saçlı sakallı, görüntüsü selâma müsait, selâm veriyor, o da diyor ki: sen beni nerden tanıyorsun da selâm veriyorsun?
Yani tanıyan mı veriyordu selâmı!..
İşte onlar bize ayak uyduramıyor
Biz normal yolda giderken selâm vermiş umurumuzda değil, vermemiş umurumuzda değil
Ama o mutlaka selâm veriyor
Almazsa canı sıkılıyor, hır çıkarıyor, problem oluyor
O zamanda işte öbürlerinin içine gireceğini söylüyor
Allah celle celâlihu cümlemize inşâallah hak ve hayr versin
Bizi Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemle tüm etsin, BİR etsin, BİZi etsin
Kendimize bırakmasın inşâallah
Kendi başlarımıza bir şey bilmeye, bir şey bulmaya, bir şey olmaya, bir şey yaşamaya çalışmadan Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın yüreğinde, kucağında, Onu (s.a.v.) sevenlerin yanında inşâallah
Birbirimizin eksiklerini kapata kapata, noksanlarını aramadan mükemmel tarafını seyrede seyrede, buldura bildire, hizmet ede ede
Neticede Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin hepimizin alnından öpeceğini iyice aklımıza koyarak, vicdanımıza koyarak ve hakikatta böyle olacağına inanarak
Allahü zül-Celâlin bundan rıza göstereceğini
Ya Muhammed! De ki, eğer Allahı seviyorsanız bana tâbi olu ki Allah da sizi sevsin!
Ey Allahı sevenler, Allahtan korkanlar Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizde mutlaka ve mutlaka buluşmaları lâzım
Bundan sonrakiler birbirimize karşı muhabbet derecelerimiz olabilir, insanız çeşitli hâller olabilir, çeşitli şartlar olur, onlar bugün öyle olur yarın böyle olur
Ama bir defa, öz de bir defa, özde insan bir yola çıkarken yolcu arkadaşlar bir araya gelmişse burda artık değil insanlara herhangi bir başka bir kedi bile olsa insan yolun ortasında onu bırakıp gidemez çölde
Madem bizimle gelmiş biz hep beraberiz!
Bu nasıl ayrılabilir, nasıl parçalanabilir, bunlar hiçbir zaman Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizde olmaz
Asla olmaz!..
Çünkü dediğim gibi cemaat namazı gibidir, kim dururda: Allahu Ekber! dediyse Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın denizinde aynı hakta bir damladır
Hiç bir şey bilmese bile ...
Bir kâfir bile bir Lâ ilâhe illâllah Muhammeder Rasûlullah. Allahu Ekber! desin hepimizden daha temizdir çünkü günahları af olmuştur
Yani onun için inşâallah birlik, dirlik içerisinde oluruz Allahın izni ve inâyetiyle
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
Aziz soruyor:
Bismillahirrahmanirrahim.
Lâ nuferru gubeyne ahedim mir rusulih (Bakara 286) âyet-i kerimesi
Ben ve Biz lafızlarında gizli Hakkın murad ve arzusundaki hikmetin ifadesidir diyor Münir Derman Hocamız
Bu cümleyi izah edebilirmisiniz?..
Buradaki murad nedir?..
La nuferruku beyne ahedim min rasulih
La nuferruku : Biz asla fark ettirmeyiz.
Beyne : Arasında.
Ahadin : Hiçbirinin arasında.
Min Rusulih : Resûllerin arasında Biz hiçbir fark görmeyiz, fark yapmayız, fark ayırmayız.
Ve burada Ben nerde bilemiyorum
biliyorsunuz Münir Hocamın işleri çetin işlerdir
Onu iyi okumak lâzım şeyini
Ama burda ben göremiyorum
Bu Allahü zül-Celâl açısından düşündüğümüz zaman, Ben dediği zaman Ülûhiyyet kasdedilir
Âyetlerde Ena Allah vardır
Ben dediği anda Ülûhiyyete gider
Biz dediği anda Rübûbiyyettir
Bütün sıfatlarını toplar o işinde
Allahü zül-Celâl Biz diye hitab ettiğinde Zâtını değil sıfatlarını devreye sokar, onu demek istiyorum
Biz dediğinde başkalarıyla biz anlamında değildir
Rübûbiyyet olarak Bizdir
Ama mesela Enallah ya Musa! âyetinde Ülûhiyetini ilan eder
Ama Biz Allahız demez onu demek istiyorum
Ama Biz şöyle yaparız, biz böyle yaparız! Rübûbiyyet işlerinde, Rübûbiyyetle ilgili, Rabblıkla ilgili konularda Biz der
Ama Ülûhiyetle ilgili konularda asla demez
Allahü zül-Celâl Zâtını daima Ben olarak, sıfatlarında da Biz olarak kullanabilir
Ben bu anlamda görüyorum ama sizin dediğiniz şekilde buradaki biz
Ama İyyake nağbudu ve iyyake nestain deki Biz Allahü zül-Celâlin Bizi değildir
Muhammed Aleyhis-selâmın BİZidir
Nur-u Mim BİZidir , Nurullah Bizi değildir o
Mesela; ey Rabbimiz unutur ve yanılırsak bizi sorumlu tutma. Burdaki Biz kullar içindir
Biz peygamber arasında hiçbir fark ettirmeyiz. diyen kim?..
Muhammed Aleyhis-selâm
Aynen bütüüün kendisine uyan ve duyanların adına Biz
Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmı uyan ve duyanların adına Biz denmektedir burada
Yoksa biz kendimiz bir Biz tayini yapamayız demek istiyorum
Oldu mu?..
Aziz :
Allah razı olsun hocam. Zâten başka yerde izah ediyor bu şekilde. Sizin anlattığınız gibi. Yani Allah Ben dediği zaman Kendi Ahadiyyetini, Biz dediği zaman Vahdaniyyetini, Rububiyetini anlatmış oluyor.
Çok doğru!.. Çok doğru!..
Aziz:
Âyetle ilişkisini merak ettiğim için ben bu soruyu sordum hocam. Allah razı olsun
Onu işleriz bir gün o kadar çok ki mesela, VAHİDİYYET tamamen AZAMET gösterir
Azamet dediğimiz herkes gözüyle görür
Ama AHADİYYET KUDRET gösterir, potansiyeldir, bilinemez
Arkadadır, Allah ne yapacak ne bileyim yaptığını görüyorum ama ne yaptığını bilemezsin
Onun için Ahadiyyette Zâtullah gizlidir, bilinemezlik gizlidir hiç arkada kimse, Peygamber Aleyhissalâtü vesselâm bildiği Allahın bildirdiğidir Allah Allahtır orda hiç ortağı yoktur
Ama Rububiyette, Bey dağını kim yarattı?..
Allah yarattı!..
Akdenizi kim yarattı?..
Çocuk dahi biliyor Allah yaratığını
Burada artık ortadadır demek istiyorum hiç..
Cevabı doğru biliyorsa adam doğrudur, Vahidiyyeti gösterir, evet doğru söylüyorsunuz
Halim soruyor:
Fâtiha daki Yalnız Sana kulluk eder yalnız Senden isteriz.. âyeti varya o bizim adımıza söyleniyor. Ama öyle olduğunda Kurânda De ki diye başlıyor genelde. Orda niye De ki.. diye değil?..
De ki Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin bizzât kendisine emirdir
Ama Biz derken Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin Allahü zül-Celâl ağzıdır
İyyake nağbudu ve iyyake nestain.
Ben Sana kulluk ederim. dediği yerde vardır Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemin
Fakat Fâtiha Ümmül Kurândır
Kurân-ı Kerîmin anasıdır, özüdür, özetidir
Bu bakımda ve Fâtihasız namaz mümkün değildir
Bizim mezhebimize göre mümkün değildir Kurân okumakla yetmez Fâtiha okunması şarttır
Ve birçok mezhebde de böyledir doğrusu da budur
Fâtihasız namaz yoktur. diye hadis de vardır Sahihi Buhari de
Dolayısıyla orada hitab Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmdan Allahü zül-Celâle giderken hepimizin adına Biz diye gidiyor
Ama Allahü zül-Celâlden size söylüyorum ki değil, De ki Peygamber Aleyhissalâtü vesselâma yine direk olarak Sen deki
Kime?..
BİZ diyenlere, sana tabi olanlara De ki
Öyle değil mi efendim
***
Kurân-ı Kerîmde mesela şeytanın sözleri vardır, başkalarının sözleri vardır, Firavunun sözleri vardır, herkesin sözü vardır, hepside âyettir fakat söyleyenler de bellidir
Allahü zül-Celâl Kendisini ifade buyururken ya Ben demiştir ya Biz demiştir
Bunlar âyeti okurken beraber bellidir
Allahü zül-Celâlin Kendi Bizliğini ve Benliğini söylediği bellidir
Burdaki Biz biz olarak, Müslümanlar, Müminler, Peygamber sallallahu aleyhi vessellem adamları olarak
Mesela başka şeyde vardır
Kâfirler vardır, biz şunu yapacağız, biz bunu yapacağız, onlarda biz der
Fakat tamamen kime konuşulduğu bellidir
Allahü zül-Celâl ya bir kıssa anlatıyordur, ya birinin adına böyle diyecekler diyordur, böyle denmesini istiyordur
Burada mesela açıkça böyle deyiniz
Ve kalu semigna ve ategna. : Derler ki biz duyduk ve uyduk.
Yine burda Allahü zül-Celâl Biz diye bizim adımıza Biz demektedir
Mesela; Ve kalu iyyake nağbudu ve iyyake nestain. aynı anlamdadır demek istiyorum
Orda Kalu var gibi anlam taşır
***
Biliyorsunuz Allahü zül-Celâlde Muradullah ve Emrullah diye iki bölüm vardır
Kudretullah ve Azametullah gibidir
Muradullah Allahü zül-Celâlin Kendisine aittir
Onu ancak O bilir
Ama Emrullah fiilen işlenmek üzere vardır
İşte burada Allahü zül-Celâl Muradullahı bazen açıklamıştır, bu işte Allahın muradı böyledir diye
Bazen emretmiştir, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz de açıklamıştır
Bazen hiç açıklanmamıştır
Bazen de aklınız kadar anlayın denmiştir
Ruh emr âlemindendir âyetinde burda murad nedir? denildiğinde Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimize; Aklınız kadar anlayacaksınız!. demiş
Yani çocuk çocukca anlayacak, biraz büyük büyükçe anlayacak, herkes kabı kadar
Ne kadarsa kabımız!..
Çok doğru bir cevap!..
Yani herkesin kendi anlayış kapasitesince anlaması yeterlidir
Çünkü ruh emr âlemindendir de birisi diyor ki:
Allahın uzanımımıdır?, birisi diyor ki:
Yaşadığımız Hayy diri ise Allahın El Hayy esmasını şuanda kullanıyoruz yakıt gibi, benzin gibi!
Buna cevab evet desen bir türlü anlayacak, hayır desen bir türlü anlayacak
En iyisi ne buyuruyor?..
Aklı kadar!..
***
Halim soruyor: Taklidi-tahkiki imandan bahsedildiğini ve mesela bazılarının taklid yaptığını düşünüyorum, bunu düşünmenin negatif tarafının olup olmadığı hususunda ne dersiniz?
2-3 sene önceydi galiba
3 sene oldu geçti mi bilmiyorum
Gölbaşındayken meşhur Muhammedin Hür Askeri vardır
Hasan Hüseyin Körpe
Yaşayan bir insandır
Bu birçok büyüklerden birisidir ama meczub gibidir
Muhammedin Hür Askeri denmesine sebep; Erzurum da askerlik yaparken dağdaki tatbikatta, kış tatbikatında ölmüş, orda bir çadırın kenarına atmışlar, kim götürecek bunu diye
Donmuş zâten geri giderken götürürüz zâten bunun için ta aşağıya inmek çok zor! demişler.
Kar kış oralar dolu, oraya da gömemiyorlar
Demişler ki giderken götürürüz bunu
Orda 3 gün filan kalınmış, dönüşte getirmişler morga atmışlar Hasan Hüseyin Körpeyi
Tekrar çıkarmaya gittiklerinde kakmış tabi, açınca adamlar kaçışmışlar, adam dirilmiş filan diye
İşte kendisi de anlattı bana
İşte diyor: Çıkmışım ağabey diyor, demişim ki onlara diyor; Yaa beni niye çıplak koydunuz soğukta, böyle niye yapıyorsunuz bu işi! filan diye
Hastaneye yatırmışlar bir şey olmuş mu diye
Tabi bir şey olmamış ama orda yatarken Erzurumdaki kolordu komutanı gelmiş bunu duyunca, acayip bir şey çünkü bu diye
Dedi ki diyor; askerim ne istersin benden sen?
Bende o an demişim ki diyor; kirazla et isterim!
Nerden aklına gelmiş kiraz! diyor
Şimdi karda kışta kirazı nerden bulacağız
Böyle kafasıyla bilmiyorum işareti yapmış
14 gün sonra bana diyor, İstanbuldan kiraz getirtti paşa diyor
Benimle konuştuğumda elini havaya kaldırdı diyor, çak bakalım bende hür asker oldum, generallikten vazgeçtim! dedi diyor
Buna sebep şuydu
O Hür Askere anlat, ne oldu? dedim ben
Anlattı:
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem göğsümü yardı, nur doldurdu ve kalkıverdim diyor
Hür Askerlik bu!..
Bu bir hikâye - masal değil!
İşte bu zât Gölbaşındayken her Cuma buluşuyorduk
Geliyordu bizim Gölbaşı merkez câmisine, neredeyse Ankaranın neresindeyse
Bir gün bir Cuma üste çıktım ben, yukarı kat, iki kattı orası böyle, üstte kıldım, bir de baktım sol tarafıma gelmiş yoktu çünkü
Ama böyle ter kokuyor, ter içinde gelmiş filan
İki rekat Cuma namazı bitince aşağıya bağırdı dedi ki: Ulan hayvanlar altı kişi kıldık cumayı!..
Ve bütün câmi namaza devam ediyoruz çünkü câmi inledi sesle
Ben: Hiç doğru değil bu, yapma!.. neden yaptın?.. filan dedim
Dedi ki: Abi bu hayvanlar BİZi duymaz!.. dedi
Yani şunu demek istiyorum
Bugün bir taklidi iman hepimizde
Ne kadar çok şey yaptı ki, bizi böyle etkiledi ki artık neyin taklid neyin tahkik bilemez duruma düştük
Bir de korkuyoruz tabi, Allahı seviyoruz Celle Celâlihuyu
Geleceğimizden endişeleniyoruz
Sonra can-ü gönülden istiyoruz bunlar hep doğru
Ama daha birkaç gün önce bir arkadaşımızda saftaki uzak duran adamı yanına çağırdığı için adam dövecekti, elini kaldırdı
Bir metre nerdeyse ara var
Hâlbuki Peygamber Aleyhis-selâm saflar sıklaşmadan namaza durmamışdır
Farz gibidir
Namaza başlamamışdır
Bugün Malikilerin arasına gidin imam başlamaz namaza, ara varsa, boşluk varsa
Namaza başlayamaz zâten
Ama bugün burda desen adam dövecek sana ne? diyor
Sana ne olur mu kardeşim, beraber namaz kılıyoruz
Şimdi dediğiniz gibi sizin yaptığınız da insanlara kötülük düşünmek, onları alçaltmak yada onları kötülemek anlamından ziyade üzüntü eseri değimli?..
Halim: öyle hocam üzülüyor insan ister istemez!..
Doğru onların cahilce davranışları, kasıtlı davranışları, terbiyesiz edebsiz oluşları siz söyleseniz de uyarsanız da Hayır böyle! diye ısrar edişleri maalesef
Ama elektrik yok!..
Vallahi ben bir-iki kere sarı kart gördüm bu yüzden
Yani haklı olarak girdim haksız olarak çıktım demek istiyorum
Haklı olarak girdiğim yerden haksız olarak çıktığım söylendi
Bu ne iş?.. dediler
Sen haklı olarak giriyorsun haksız çıkıyorsun
Yani insanları eleştirirken filan da belki şunu söylemek lâzım
Allah onları ıslah etsin, iflah etsin! gibi
Allah yardım etsin, Allah kurtarsın! gibi filan söylemek lâzım
Ya da bizim onları o şaşkınlığa düşüren şeyi bizi de düşürebilir gibi
Onlar uyuyorlar uykuda bizde uyusak başımız derde girer gibi filan düşünmek belki daha doğru olur
Bende bazen çok kızıyorum onu söyleyim ama sarı kart görüyorum
***
Hadisler vardır:
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
Bir yanlışlık gördüğünüzde elinizle düzeltin, dilinizle düzeltin, hiç değilse kalben buğz edin. Bu sonuncusu en zayıf imandır. gibi açıkça hadisler var
Fakat benim belirtmek istediğim şey; bir defa insanı üzmemeli
Haksız da olsa karşı taraf, üzücü bir tavırı terk etmemiz lâzım
Üzücü!...
Yani karşı yanlış dahi olsa onu üzmeden bir yol bulmak lâzım
Üzücülük çok kötü bir şey onu demek istiyorum
Yani zarar veriyor çünkü
Haklı olabilirsiniz, o da haksız olabilir fakat karşıyı kırdığınız zaman bir daha tamir, tamamen öldürüyorsunuz
Ben böyle birkaç kere hata yaptım, çok haklı şeyi çok belki biraz sertçe söyledim, sonra çok üzüldüm ve aynı kişilere başka şekilde anlattığımda çok daha rahat anlattım
Keşke o zaman da öyle anlatsaymışım
Adam câmide el kaldırdı arkadaşa, orda kavga çıkacaktı
Sonra onlar tekrar sonra bir zaman sonra onları câminin orda görüştürdük
Dedi ki; Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem böyle böyle yaptı, işte câmide namazı kıldırmadı geldi asasıyla omzuna vurdu:
Aranızda şeytanların siyah oğlak gibi dolaştığını görüyorum buyurdu, Kalblerinizi bir araya getiremezsiniz eğer omuzlarınızı getirmezseniz namazda dedi
Yooooo biz hiç duymadık bunları!.. dedi adam
Yani: ben hiç duymadım!.. İmamlar niye söylemiyor bunu?.. dedi
Birazda cahillikten de olabiliyor demek istiyorum
Halim: Bir hadis varya: Bir kalb kırdınsa kıldığın namaz namaz değildir diye. Ordaki kalb mümin kalbi midir yoksa herhangi bir insan kırdığınsa kıldığın namaz namaz değildir anlamında mıdır?
Ordaki esas şey yapmak içindir, vazgeçirmek içindir
Öyle bir hakikat değilde o, böyle işler yapmayın bunu sakın ha, çok tehlikeli işler yapıyorsunuz! anlamındadır
Yani yoksa oradaki kalbin tayini bu adam şudur, bu adam budur şeklinden ziyade orada ikaz etmek için öyle şey yapıyor
Burada şu, onun kimin kalbi olduğu önemli değil
Mesela reis-i cumhur bir adam öldürse hemen katil olur
Reis-i cumhur sıfıra iner
Bir mesela Allah korusun bir Allah Dostu bir yanlış işe bir kere bassın, bastığı anda iniverir, sıfırlayıverir
Başka hadisler vardır
Efendim: Mümin zina etmez, ederse ettiği zaman Mümin değildir, Müslim değildir gibi
Halim: Onu şunun için sordum Muhammedin Hür Askerinin câmide hayvanlar diye bağırmasıyla insanların kırılmış oluyor gibi düşünmekteyim.
İşin garip tarafı herkes bakıyordu ve hiç kimseden tepki gelmiyordu
Hiçbir Allahın kulundan tepki gelmedi
Kimse konuşuyor mu diye şey yapmadı
Bu dediğim kişiler bunlar şey böyle Münir Hoca gibi..
Hocam yazar çizer filan da, bunlar ayrı insanlar böyle özel şey insanlar, özelliği olan insanlar ama çeşitli işleri varsa da, görevleri varsa da halk içinde ne iş yapıyorlar felan bilmiyoruz
Böyle herkesin bir şeyi var, hali var
Fakat bazen toplum içine girdiklerinde, mesela farz namazları kılıyor, insanlara zarar da veriyor
Ne zaman veriyor mesela..
Câminin önünde halk kalabalık, bir tanesi onunla dalga geçiyor
Kelli felli bir adam böyle kıyafeti miyafeti düzgün
Ne haber len Hür Asker? filan
O da boynunu şey yapıyor adamcağıza iyidir gibi bir işaret yapıyor
Fakat o durmuyor, öbürü
Muhammedin Hür Askeri hışımla geriye döndü: Ya Habiballaaaah!.. diye eliyle böyle işaret etti, adam kendini böyle taşlara çarpmaya başladı, avluda herkesin içinde
Herkes koştular, şunu söylüyorlardı: Sara tuttu adamı! diyorlardı insanlar
Bende Hür Askere kızdım: Neden yapıyorsun, böyle yapma!.. filan diye
Diyor ki: Ağabey bu var ya, bu diyor, afedersin bu hergele geliyor bizim kılıca çarpıyor. diyor. Biz kimseye vurmayız. diyor
Ama kılıç açıkta diyor geliyor kendi kılıca çarpıyor.
Biz vurmuyoruz! diyor
O geliyor çarpıyor kendisini! diyor
Yani normal gibi zarar vermiyor, fakat o öyle geldi de böyle illâ size gelip de şey yaptığı zaman
Halim: Şiddetullah gereği birazda öyle oluyor o zaman!
Onlar bizim dışımızda biraz
Çünkü kuralları, kendi kurallarını çalıştırıyorlar
Mesela yemek yer misin, yedireyim sana yemek yer misin? dedim
Ben bir haftadır yemek yememişim belki de! dedi
Nasıl yaşamışsın?..
Bilmiyorum nasıl yaşamışım! dedi
Ne yiyeceksin? diye sordum ben
Bana göre mesela bir Adana Kebab yer, bir şey yer değil mi?.
Dedi ki: kuru fasulye yerim ben!..
Yaz günü kuru fasulyeyi nerden bulayım ben sana?.. dedim
Ben kuru fasulye seviyorum! dedi
Sana köfte yedireyim birkaç tane?.. dedim
Böyle şey, kebap yedireyim filan
Yok ağabey ben kuru fasulye istiyorum!.. dedi
Bizde gittik şimdi
O soruyoruz: Kuru fasulye var mıdır?..
Adam gülerek cevap veriyor diyor ki: Hocam ne kuru fasulyesi yav
Böyle soruyoruz, birkaç yere sorduk
Buna kızmaya başladım ben dedim ki: Sen neden böyle yapıyorsun ki karnın açsa neden yemek
Yok ağabey ben kuru fasulye severim! dedi
Nerde bulacağız?.. dedim
Şu köşede buluruz! dedi
Oraya gittik hakketen adama sordum: Var mı? diye
Var abi! dedi
Neyse iki tabak pilav iki tabak şey getirdi kuru fasulye
Ama ben kuru fasulyeden bir kaşık aldım, kuru fasulye hiç yenecek gibi değildi
Ben tabi ona göre kibar bir adamım yiyemedim ben
Bir lokma yedim ama çok zor, geçmedi boğazdan! .
O ise;
Kaşıkla bir pilav atıyor, bir de kuru atıyor biraz da su içiyor
Dişleri zâten dökülmüş biraz, belki birkaç tane kalmış bilmiyorum çok az kalmış
Neyse alıp alıp atıyor
Dedi ki: Ağabey sen yiyemiyorsan ben yerim!
Valla iyi olur ya, ben tok gibiyim aslında! dedim...
Benimkini de bir birbirine katıp yedikten sonra dedi ki:
Hür Asker bir haftalık daha yedi!.. dedi
Bir haftalık yemek yedi şimdi!.. dedi
Anlaşılıyor ki yemek şeyi yok
Ve nerde kaldığını sorduğumda Demirkent diye bir dağın başında bir yer gösterdi, gözüküyordu uzaktan, 5-6 kilometre belki daha da uzak
Ama ben burada 10 senedir filan kalıyorum dedi
Orda kulübe yaptım! diyor
Onun yanına bir tane kulübe yaptım diyor
İnsanlardan bir şey almıyor hiç
2-3 tane keçi aldım, keçileri besledim, kurbanda satıyorum, kurban zamanı satıyorum, sonra böyle lâzım oldukça kullanıyorum az az! diyordu
Bir gün geldi dedi ki: Beni taşladılar!..
Niye taşladılar?..
Pazar gün taşlamışlar
Çünkü insanlar bundan önce oraya gitmişler, bu da arkadan çıkmış gelmiş ki:
Ne yapıyorsunuz benim kulübemde? deyince taşa tutmuşlar
Benim keçi ağılına çaput bağlamışlar, bez bağlamışlar: Evliya yatıyor burda! diye diyor, kalkın ben orda keçi besliyorum! deyince ta mahalleye kadar taşla kovalamışlar bunu
Burada çok büyük bir Evliyaullah yatıyor diye, sen nasıl böyle diyorsun, keçi ağılı diyorsun buraya! çocuklar, kadınlar, insanlar taşlamışlar
Abi benim ağılı türbe yapmışlar diyor, orda tüpüm var, küçük tüpüm var, yatağım var. Beni oraya sokmadılar akşama kadar! diyor
İnsanlar böyle çok câhil
Ve hakiketen söyledikleri insan bu!..
Bu amma adamın ahırını türbe sanıyor adamlar, öyle câhil insanlar
Ve kendisi: Akşama yatacak yerim yok! diyor
Onları bekledim gitsinler ki ben de gidem yatam!
Yani bu onların ölçüleri biraz farklı demek istiyorum
O meczub gibi gözükenlerin
Mesela Deli Hüseyin dediğim, ismi Deli Hüseyin, öyle anılıyor çünkü
O Derbentli Deli Hasanı, nebiliyim ben Sunisî Babayı, birçok insanları bizim de kısmen tanıdığımız Allahın Adamı nı hepsini tanıyor bu Deli Hüseyin!..
Yani soruyorum: Oooo ben onu Kozan da gördüm! Şurda gördüm! anlatıyor şeylerini
Allahın Adamını, Kızılcahamamdan öte karpuz arabasıyla gidiyorduk, yolda köpekle gidiyordu durduk.
Millet bağırdı çağırdı. Bir karpuza verdik filan..
Allahın Adamı dediği doğru
Yani onların kuralları bizim dışımızda şahsen bilmiyorum çünkü
Ama kendilerine mahsus işleri ve hayatları var
O Allahın Adamı dediğimiz adam Ankara-Adana asfaltının ortasında mübalağasız sabahtan akşam ezanı okununcaya kadar kıpırdamadan aynı noktada aynı şekilde duruyor
Etrafından çok hızlı arabalar geçiyor
Kimse gidip: Arkadaş ne geziyon burada? polis molis kimse bir şey demiyor
Araba çarpmıyor, öylece de duruyor, o harekette yapmıyor sanki heykel gibi duruyor saatlerce
Bunu binlerce insan görüyor bu dediğim şeyi
Mesela bizim evimizin önünde saatlerce durdu mesela böyle üç saat, beş saat olduğu şekilde duruyor
Esasen ben bunlara karışmam çünkü bunların problemi olur diye!..
Ama o zâta bir gün şunun cebine para sokuyum lâzım olabilir bu Allahın Adamı denilen kişiye
Ona Allahın Adamı diye kim diyor?..
Hür Asker diyor
Ben Hür Askere: Git buna yardım et! deyince ağlamaya başlıyordu: Ben ona gidemem, o Allahın Adamı, Allah bakar ona, sen kendin git! filan gibi şey yapıyor.
Ona hiç yaklaşamıyor demek istiyorum
Bu dururken yolun ortasında ben gittim bir kağıt para sokayım cebine diye!
Bütün cepleri dikiliydi, cepler dikiliydi , hiç cep yoktu, palto vardı sırtında sağ cebinde bir boşluk vardı içinde elma gibi bir sertlik üzerinde bir mendil bastırmıştı ve ben yaklaşırken bir İstanbul şivesiyle, arakadan yaklaşıyordum:
Bekleyiniz Rabbımla konuşuyorum!.. dedi Allah şahiddir sözüme!
Bekleyiniz Rabbımla konuşuyorum!..
Ve ben bekledim 5 dakika orda
Ben tekrar vardığımda hiç alâkası yoktu, hiç
Çünkü cep aradım felan hiç bana müdahale de etmedi, bir harekette yapmadı, sadece dudakları hafif kıpırdama halindeydi
Neyse küçük bir yer buldum, oraya 3-5 kuruş parayı soktum, yine öyle kaldı o
Ben gittim işime
Tekrar geldim aynı yerde duruyordu
Sonra Fatmaanaya dedim bak o orda yine duruyor, çıktık beraber çıktık ekmek aldık çıktık tekrar döndük yine orda duruyordu
Yani 3-5 adım durmuş yine duruyordu
Bunlar bizim normal ölçülerimizin dışındadır
Ve bunlar Ebrârdır, Ebdâldır,Ahrârdır, Ahyârdır vesairedir, bir toplum içinde vardır
Çeşitli şeyleri vardır işte mesela şeyin dediği gibi Deli Hüsayinin dediği gibi:
Eğer İstanbulda sabahlara kadar bu çöp bidonlarına, pisliklerin içine atılan ekmekleri toplayıp balıklara dökmesek Allah bu şehre rahmet yağdırmayacak! diyor
Ve doğru söylüyor, böyle Hadis ve Âyetler var
Yine Deli Hüseyin söylüyor bunları..
Ben: Niye gidiyorsun 3 gün geldin Antalya gibi yerden hemen gidilir mi? felan diye ben onu sıkıştırınca:
Gideyim ağabey, gideyim ben! diyor
Adama selâm verdim, bembeyaz sakallı adama da bana dedi ki sen beni nerden tanıyorsun da selâm verdin? diyor.
Eee adamı dövecektim abi adamı dövemedim!. diyor
Dedim ki: ben ne bileyim Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemden tanıyorum sandım hergele!.. dedim. Diyor
Yani burda bu hâle düşmüş İslam Âlemi bak!
Saçlı sakallı, görüntüsü selâma müsait, selâm veriyor, o da diyor ki: sen beni nerden tanıyorsun da selâm veriyorsun?
Yani tanıyan mı veriyordu selâmı!..
İşte onlar bize ayak uyduramıyor
Biz normal yolda giderken selâm vermiş umurumuzda değil, vermemiş umurumuzda değil
Ama o mutlaka selâm veriyor
Almazsa canı sıkılıyor, hır çıkarıyor, problem oluyor
O zamanda işte öbürlerinin içine gireceğini söylüyor
Allah celle celâlihu cümlemize inşâallah hak ve hayr versin
Bizi Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellemle tüm etsin, BİR etsin, BİZi etsin
Kendimize bırakmasın inşâallah
Kendi başlarımıza bir şey bilmeye, bir şey bulmaya, bir şey olmaya, bir şey yaşamaya çalışmadan Peygamber Aleyhissalâtü vesselâmın yüreğinde, kucağında, Onu (s.a.v.) sevenlerin yanında inşâallah
Birbirimizin eksiklerini kapata kapata, noksanlarını aramadan mükemmel tarafını seyrede seyrede, buldura bildire, hizmet ede ede
Neticede Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin hepimizin alnından öpeceğini iyice aklımıza koyarak, vicdanımıza koyarak ve hakikatta böyle olacağına inanarak
Allahü zül-Celâlin bundan rıza göstereceğini
Ya Muhammed! De ki, eğer Allahı seviyorsanız bana tâbi olu ki Allah da sizi sevsin!
Ey Allahı sevenler, Allahtan korkanlar Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizde mutlaka ve mutlaka buluşmaları lâzım
Bundan sonrakiler birbirimize karşı muhabbet derecelerimiz olabilir, insanız çeşitli hâller olabilir, çeşitli şartlar olur, onlar bugün öyle olur yarın böyle olur
Ama bir defa, öz de bir defa, özde insan bir yola çıkarken yolcu arkadaşlar bir araya gelmişse burda artık değil insanlara herhangi bir başka bir kedi bile olsa insan yolun ortasında onu bırakıp gidemez çölde
Madem bizimle gelmiş biz hep beraberiz!
Bu nasıl ayrılabilir, nasıl parçalanabilir, bunlar hiçbir zaman Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizde olmaz
Asla olmaz!..
Çünkü dediğim gibi cemaat namazı gibidir, kim dururda: Allahu Ekber! dediyse Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın denizinde aynı hakta bir damladır
Hiç bir şey bilmese bile ...
Bir kâfir bile bir Lâ ilâhe illâllah Muhammeder Rasûlullah. Allahu Ekber! desin hepimizden daha temizdir çünkü günahları af olmuştur
Yani onun için inşâallah birlik, dirlik içerisinde oluruz Allahın izni ve inâyetiyle
(2. SOHBET DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
- safa-merve
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2799
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
08 MART 2008 SOHBETİNİN DEVAMI...
Bakın ben samimi bir şey söyleyim
60 yaşındayım, aşağı yukarı kesinlikle 40 sene filan tarikatla uğraştım, içinde oldum yani
Ömrümce bu işin içindeydim
Çok sayısız Allah Dostlarının hizmetinden geçmiş birisiyim
Özel olarak hizmetinden geçmiş birisiyim
Yani işte Derbentli Deli Hasan derdi ki: Bir tek senin için taa Diyaribekirden, Tersustan buraya geliyorum. Burda 3-5 ay kalıyorum! derdi
Evi barkı yoktu
Kimsenin evine gitmez, bir kuruş almaz
Getirir paltosunu Câminin önündeki dut ağacına asar: İşte damım-evim bu! derdi
Fakat ondan çok şey öğrendik
Bize çok hızlı, çok şeyleri fiilen, tatbikat olarak gösterdi
Mesela keramete inanmazdım: Olmaz böyle şey! derdim.
Onun sayesinde öğrendim, bizzât yaşatarak, fiilen yaşatarak yani
Yüzlerce köpeği böyle koyun sürüsü gibi şehri dolaştırarak olduğunu ve fiilen olacağını gösterdi, yaşattı
Çok çeşitli şeyler gördüm!
Mesela namaza bir saat önce kalkardım, sabah ezanının okunmasına 1 saat var
Ulu Câminin önüne gittim onu arıyorum, bulacağım mı diye
Karanlıkların içinde otururdu çünkü
Yok!..
Sonra baktım ki Câminin kapısında bir karaltı var, hemen kapıda
Böyle eğildim baktım, o!..
Kollarını öne uzatmış, başını da yere yüzün koyuna, bana yerden diyor ki: Çoban! Böyle ne yatar biliyorsun değil mi?.
Biliyorum elbette afedersiniz köpek yatar öyle
Ben bildiğim halde: Bilmiyorum! dedim
Biliyorsun, biliyorsun! dedi
Ben dedim ki, bilmiyorum da diyemiyorum şimdi, diye kekeleme filan yaptım
Sonra dedi ki: Sen yatabilir misin böyle? dedi
Bana yani: Sen köpek gibi böyle yatabilir misin? diyor
Ben cevap vermedim
Bize köpek gibi yatmayı öğrettiler böyle! dedi
Ve: Acımızdan ölsek dahi elimizin birini açıp da, bize ekmek dilenmek haramdır! dedi
Ekmek, ekmek!..
İşte bunlar mesela, bunlar yaşayan Allah Dostları, fiilen yaşayanlar!..
Böyle, şey söylüyordu, Burak söylüyordu, halaka-yı zikir esas Kadiri tarikatındadır
Ve muhteşemdir, yeri göğü birbirine katar
Çok kalabalık kişilerle olmuştur Aksarayda
Böyle binlerce kişinin katıldığı
Sıkıyönetim tarihlerinde dahi olmuştur
Kimse Perşembe zikirlerini tarih boyunca durduramamıştır Aksarayda
Halaka-yı Zikirleri!..
Çünkü kıyamet kopar eğer olursa
Fakat özünü kaybetti
Neden kaybetti?...
İşte!..
Dünya!..
Derbentli Deli Hasan Babanın ettikleri..
Anlatan Amarat Kasabasında en güçlülerinden birisi, bu zât hala yaşıyor şuanda, benim bahsettiğim Mehmet Amca hala yaşıyor, ihvanımızdır yani, 90 yaşında filan
Bir gün inşâallah resmini gösteririm sizlere
Ağlayan İnsan! denilen bir adam
Diyor ki: Bir Perşembe gecesi nasıl zikrediyoruz Câmide, bir de baktık ki Derbentli geldi! diyor
Dışarısı karlı ve soğuk! diyor
Zikre katıldı. diyor
Sonra dedi ki! diyor
Yahu burda sizin çölde falan tepe var mı Hüyük?
Var!
Şunun yanında şu var mı?
Var!
İşte orada hazine var dedi. diyor
Gelin ben sizi götürüyüm. Toplanın! Çıkaralım mı şu hazineyi?..
Hepimiz traktörlere koştuk, hem de insanlardan gizli gizli yani, bindik, o da bindi yanımıza. diyor
Orası Tuz Gölünün kenarları genelde ırmaklar, çaylar nedeniyle bataklıklar halindedir..
Bunlar yolu biliyor
Biliyoruz ama diyor, traktörün ikisi geçti üçüncüsü bataklığa çöktü, çöktükçe çöktü, arkadaki tekne kayboldu! diyor
Biz önde gidenler vardık Hüyüğe
Nerede?..
İşte şurada!..
Ne kadar?..
5 metre kazarsanız burada!.. dedi. diyor
Biz uğraşa gördük, ne çamurdan çıktık ne hazine bulduk, aradık ki Derbentli de yok olmuş!.. diyor.
Nerede, burada?..
Yok!..
Hiçbir yerde yok diyor
Kanter içinde çamurlara bulanmış halde,
Köye gelmişler, köydekiler gülüyorlarmış
Niye gülüyorsunuz?..
Yahu demişler, Sizden 5-10 dakika sonra, siz çıktınız oraya nereye gittiyseniz, Derbentli geldi, bizi topladı, dedi ki: Onlar zikretmedi! Hazine arıyorlardı bende yerini gösterdim geldim!..
Biz diyor, kuşluk vakti yani, gece geçti, sabah oldu, öğleye doğru çıktık. Traktörler orda kaldı, çıkaramadık. diyor
Geldik ki perişan, köy bize gülüyor! diyor
Hazineyi buldunuz mu?.. diye
İşte bakın burda Derbentlinin bir köye verdiği, bir kasabaya verdiği ders ne?..
O halaka-yı zikirden dolayı onlara kızdığı için: Hazine var! gösteriyor, gidiyor ama orda hepsini batağa sokup 5 dakika sonrada kendisi nasıl geldiyse gelmiş demiş ki: Onlar hazine arıyorlardı zikretmiyorlardı, bende hazinenin yerini gösterdim geldim! demiş
Burada, Allah Dostlarının terbiye sistemi çok değişikti yani
Bir şeyi bir kere öğretir
Daha önce söylemiştim
Her yerde olan Allah ne zamandan beri aranıyor!.. dediğini..
Sizi bağlar sözüyle-sohbetiyle
Bu konuyu bir daha düşündürmez, yormaz, kafanız aramaz
Mesela şimdi bize deseler ki: Allah var mı? Benim öyle bir sıkıntım hiçbir zaman olmamıştır
Çünkü Derbentli Deli Hasan Babanın SADRından öğrendik işin Aslını, SATIRlardan değil!..
Allahü zül-Celâlden korkar mısın?..
Korkarım yani
Günah işler misin?..
İşlerim ama Allahtan korkarım!..
Yani demek istiyorum ki, bunlar otomatik bizde
Çünkü neden?..
İyi olduğumuzdan değil
Bunun İlim ve Edebini alış bakımından doğru aldıysak o bizde her zaman elektrik gibidir, her zaman vardır, kullanıp kullanmamak sana kalmıştır
Ama vardır!..
İşte bu varları temin edebilme bakımından doğru olan Kurâna ve Sahih Hadise bağlı olanları tesbit edebilme, yakalayabilme ve her zaman kendi kullanabileceği noktada tutabilmek bakımından çok önemlidir
Yoksa bilmek, herkes bilebilir, İblis de biliyor, Şeytan da biliyor
Biliyor da başı dertten mi kurtuluyor, edebsiz olunca!
İşte bu bakımlardan da biz onlardan çok büyük faydalar görüyorduk
Burda yapmak istediğimiz onları taklidden ziyade doğru yolun ne yol olduğu istikametinde birbirimizi elimizden geldiği kadar, bilenimiz bilmeyenimiz, öyle olanımız böyle olanımız, neticede göç gibi, yörük göçü gibi..
O göçte çocuk da vardır, kadın da vardır, hasta da vardır, bilen de vardır, bilmeyen de vardır ama o göç BİZ-BİR likte hareket eder
Hep beraber giderler, biri birini bırakıp gitmez
Herkes bir bütün halinde yürür
Çocuk çocukça yürür, herkes herkesçe, ama herkes aynı yolu alır yalnız
Biri üstte biri altta filan değildir
Herkes, sofraya beraber oturulur beraber kalkılır, beraber yürünür..
İşte onun içinde yaylalara gitmek lâzım, yazın filan
Yani bu dediğim şeyleri yaşamak için en azından Hasan Dağına gitmek lazım
Evet
Tabi gelebilenler davetlidir
O benim hayalimde yani arzum olan bir şeydir
Yani hep öyle demişimdir Hacı Mahmuta
Hakanın babası vardır, amcam oğlumdur, beraber büyüdük, benim en yakın canım ciğerimdir yani çok değerli bir derviştir Hacı Mahmut
İşte yani orda, böyle bir gün gelecek ki burada inşâallah ne bileyim ben 10-15 tane çadırın kurulduğunu görürüz, insanların böyle hiç değilse 15-20 gün imkânları nispetinde 1 haftalığına, 3 günlüğüne, 5 günlüğüne gelip de bu dağlarda gezip sohbet edip, bu geceleri akvaryum gibi dağın tepesinden bütüüüün yüzlerce köyün pırıl pırıl (ışıklarının) yandığını o muhteşemliği duymak
Mesela sabah kalkınca keklik sesleriyle sabah ezanını, kuş sesleriyle kılabilmek, koyun sesleri, insanlar, tabii bir hayat yani bu şehrin; vahşiliği, hırçınlığı, ruhu inciticiliği, hiç doğal olmayışı her şey bambaşka bir ortamda olmakta o bakımdan da ben çok sevmekteyim yaylaları
Çocukluğumdan beri severim..
Ve isterim ki keşke insanlar orda böyle hiç değilse birkaç gün kalabilseler
İnşâallah 1 Haziranda gidiyoruz, 1 Temmuz gibi dönüyoruz
1 Haziran - 1 Temmuz arasında beni bulabilenler, o civarda olabilenler, yolu düşenler her zaman gelip şeref misafirimiz olurlar
Bütün imkanlar, yakın zâten yarım saatte asfalt olduğu için çıkılabiliyor oraya kadar..
Yani Allah takdir ettiği güzellikler yaşanabilir
İmkânı olanlar gelebilir
BİZ-BİR likte olmak kadar dünyada güzel bir şey yoktur
BİZ dâima onu istiyoruz
Burda önemli olan, ne konuşandır ne konuşulandır
Önemli olan ne konuşulduğudur
Ne konuşulduğudur!..
Konuşan benim, konuşulan sensin ya da konuşan sensin konuşulan benim önemli değil ki
Önemli olan ise, Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın konuşulup konuşulmadığıdır
BİZi bağlayacak olan BAĞ budur çünkü
En güzel bir şey
***
İşte bütün mesele Benleri BİZe alıştırabilmekte şeydir yani çünkü insanlar: Ben olmakta çok özel halk edilmişlerdir
Hatta BİZin içinde BEN liklerini korurlar
BİZliğin içinde Benliklerini korurlar
Öyle ancak demin dediğimiz meczub olmuşlar filan hariç
Onlar Benini kaybetmiştir
Bizlerde filan zor, ben şahsen kendim için diyorum, yani öyle benlik kolay kaybedilecek bir iş değil!
Ama hiç değilse zararsız hale gelsin bari, toplum içine BİZ içine girsin de, o da önemli yani
Onu sağlamamız lâzım inşâallah
Yoksa Ben diye diye öbür tarafa göçer Allah korusun, orda da gerçek BENi görür
Çünkü bu Âlemde: Ben diyen Şeytandır, yaratık olarak
BİZ diyen ise Muhammed Aleyhis-selâmdır
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem: Ümmeti! Ümmeti! Ümmeti! Ümmeti!.. buyurmakta
Hiç!..
Cennete de girmem ben. diyor
En son ben girerim!
Yani Benim adamlarım girsin, ben girerim.
Çünkü Bana bel bağladılar, Bana güvendiler!..
Yani Rasûlullah Efendimiz bu!..
Onun için Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz başkalarının söylediği gibi böyle bilinmeyen bilmece değil, göklerde uzaklarda değil ki..
BİZim Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz bu!..
Ya Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem!.. desen
Buyurun!.. der
Allahü zül-Celâl, Hadis-i şerif
Bi Râhmetike ya erhamer- Rahîmin.
Bi Râhmetike ya erhamer- Rahîmin.
Bi Râhmetike ya erhamer- Rahîmin.
Üç kere söyleyene Allah buyurur ki :
Lebbeyk!.. : Ne istiyorsun?. Emret!..
Bu sahih Hadistir bu
Allahü zül-Celâl bile: Emret!.. derken, Rasûlullah Efendimiz insanlara merhametle, muhabbetle nasıl muamele etmez hâşâ!
Onun için böyle dışarıda bir şey var, bir şey estiriyorlar, kendi yaşadıkları hayat gibi yani hiç!..
Öyle bir din doğuruyorlar ki insan ürkütüyor, korkutuyor yani kaçırıyor
Hâlbuki hiç öyle değil Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem
Hiç ama hiç!..
Merhametli muhabbetli!..
Hiç hiç!..
Adam saçma sapan, işte birisi geldi geçenlerde neymiş Amerikadaki kardeşlerin boynu açıkmış da, boynu açıkta ne açık kısır adam yani
Şurasına burasına küpe takmamış tek kadın mı kalmış memlekette
Yani işi gücü bırakıp da neyindesin sen bunun, derdin ne yani?...
Hiç!..
Ne mi?..
Geri zekalılık!..
Yoksa öyle bir inancı, öyle bir şeyi filanda yok
Yani kendi hayatında, kendi yaşantısında, kendi şeyine baksan bağlar gazeli yani
Onun için halkla uğraşmak ancak hizmetçilikle mümkündür hayrda..
Onun için dışarıdan yapabildiğin kadar dua et, elinden gelirse yol göster fakat kendi güzelliğini özelliğini yaşatmak lâzım
Haa Ferhat bir şey yazmış
Diyor ki: Amca, bu Hasan Baba ile Aksaraydaki Kelikçi Babanın bir hikâyesi vardı. diyor
O şu :
Tabi Hasan Dağı ismini Hasan Babadan alır
İnşâallah Allahın izniyle gittiğimizde göreceğiz
Hasan Baba, Horasan ellerinden gelmiş sonra tepede kalınca Müslümanlar tarafından Hasan Babanın mezarı tam zirveye yapılmıştır.
Ben kendim 1962 yada 63 idi sanıyorum Hasan Dağına çıktığımızda orta 2 orta 3 de idim, çıktığımızda mezarı vardı
7 mezardı yan yana, sonra taşlarını filan atmış çoluk çocuk çobanlar filan
Hakan ve ankakuşunun da katıldığı Zirveye çıkışımızda taş yığını kalmış gördük..
Ama vardı yine
Dolayısıyla orda kalmış
Nasıl yaşamış orda?..
Geyik Sütü diye sanıyorum bir maden, mağara gibi bir yer var, oraya giriyorsunuz orda toprak, sıkıyorsunuz toprağı süt gibi böyle bir maden olsa gerek bence ama ne anlayamadım
Dilinize dokunduğuz da bir bitki usaresi gibi
Böyle bir orda, bence maden gibi geldi çünkü, fakat öyle yalnız
Çok lezzetli bir şey gibi, sütmüş gibi sanki bir şey
Bir bitki özü gibi kokusunda
Onu yiyip yaşadığı felan söylenir
Ama Allah Dostu olduğu kesin
Yani Erenlerden birisi
Aksarayda da bir arkadaşı var
Orda bir Ermeni Mahallesi var Gavurlar Mahhalesi denilen yer
Kelikçilik yapıyor
O da Hakk Erenlerden..
Hasan Babaya diyor ki oturduğu yerden: Ulan Hasan dağın başında karın içindesin, biz burada yandık ağustos sıcağında!. diyor.
Bir mendil kar tak boynuna, al gelsen ya! deyince Hasan Babada bir büyük mendile kar dolduruyor, bastonun ucuna geçirip omzuna vuruyor, bizim köylerin içinden ekinlerin arasından geçip gidiyor
Aksaraya varmış, Kelikçi Babanın dükkanına girmiş
Ona şaka olsun diye, bir damla kar erimemiş çünkü, Kelikçi Babanın başının üstündeki kazığa, işte taşların arasına çakılmış kazığa mendili takıp yerleştiriyor ki, tepesine damlamadığını göre
Diyor ki: Bak senin başına bir damla su düşmüyor yaa, gördün mü, bu iş böyle, Erenlik böyle! diyor, yani bir hava atıyor...
Kelikçi Baba da: Hasan maşallahın var, karı eritmeden getirmişin, ne kadar güzel etmişin. Derken içeriye bir, o Gavurlar Mahallesidir zâten orası Aksarayda, şimdi yine Gavurlar Mahallesi denir, içeriye bir Rum ya da Ermeni bir kadın girmiş
Kadıncağız ayağındaki keliği çıkarmamış
Demiş ki: Kelikçi Baba bak bu ayakkabının bağı koptu! Sen yapabilir misin? deyince kadıncağızın baldırı gözükmüş
Hasan Baba da şöyle gözünün ucuyla bakıvermiş
Bakıvermiş ama şakırdamaya-eriyip akmaya başlamış yukardaki kar da!
Şapır şupur üstüne dökülmeye!
Kelikçi Baba: Ula Hasan! demiş, Orada Dağda evliyalık kolay, ama burada zor İŞ işte!..demiştir.
İşte bu, hikâye bu
Dağda kolaaay ama burada zoooor!..
Onun için her yerde, her zaman ve her hâlde yapabilmek, halkın içinde Hakkla olabilmek gerçekten zor iş!.
ZOR YOL bu yol zâten!..
Çünküüüü!..
Çünkü bunlar daha birinci perdenin imtihanlarıdır
İlk perdenin, BEDENin imtihanlarıdır
NEFSin, KALBin, RUHun imtihanları değildir yani
BEDENin!..
Açlık gibi, idrar sıkışıklığı gibi, şu gibi, bu gibi
En yüzeysel imtihanlardır, basit imtihanlar ama ilk imtihanlardır yalnız
Herkeste olabilir, her an olabilir, her anda problem çıkarabilir
Olduğu anda da yaşanırlar
Olduğu anda da indirir aşağıya yani hiç bakmaz
Hiç yalan söylemeyen adamı bir tek yalan, yani bir tek yalan indirir
Bir tek günah çok ağır bedel ödetebilir
60 yıl çok iyi yaşamış bir insan bir kişi öldürüverse, katil olur ve artık bir daha yeryüzü göremez hapiste kalır
Bütün değerlerini yitirebilir
Onun için de zâten benim anlayabildiğim kadarıyla âcizane bir Allah Dostu kervanında oluşumuz bize bir artı fazlalık getirip bizi üstün filan kılmaz hâşâ
Bizi emniyetli kılar, yani beni şahsen
Emniyetli kılar emniyetli!..
Bu kervana böyle kurttur, murttur, çakaldır, şudur, budur öyle saldıramaz yani!
Şeytanmış, şeytanlaşmış insanlarmış!..
Allah korusun, dertmiş yani kendi bir düzeni vardır, emniyeti vardır, tedbiri vardır, onun içinde gidiştir
Yoksa herkesin dediği gibi uçacak, kaçacak bir yer yok!..
Allahü zül-Celâl her yerde vardır,
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizde her yerde vardır
Peki efendim!
Allah celle celâlihu, Es Selâm Esmâsını Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin Muhammed ismine, Mahmud ismine, Ahmed ismine, Habib ismine dört âlemde can u gönülden salât ü selâmlarımızı ulaştırsın
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike ve nebîyyike ve Resûlike ve Nebîyyûl-ümmîyyi ve alâ âlihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...
Allahü zül-Celâl bizi, ana-babalarımızı, bizi, çocuklarımızı, kardeşlerimizi, akrabalarımızı, komşularımızı, arkadaşlarımızı ve ümmet-i Muhammedîn cümlesini islâh etsin, iflah etsin, şuûr versin, tevfikatıyla refik olsun, bize hak ve hayr yaşatsın!
İnşâallah Allahü zül-Celâl, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin TEVBEsinde, RIZAsında, DUAsında ve ŞEHÂDETinde BİZ lik ve BİR lik nasib etsin!..
Bizi affetsin, bağışlasın, rahmetine gark etsin!..
Bize inâyet eylesin, hidâyet eylesin!..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin şefâatını şifâmız kılsın!..
Allahü zül-Celâl, yaşayan Allah Dostlarının hayır dualarını himmet etsin bize
Bize hakta ve hayrda uyanış için bir;
Muhammedî Gayret versin
Muhammedî Muhabbet versin,
Muhammedî Merhamet versin,
Muhammedî Hasbî hizmet versin ve
Muhammedî Hakikat versin!..
Rabbimizden razı olmayı kalblerimize ilham etsin
Ve Allahü zül-Celâl de bizde razı olsun
Raziyeten-Merziyeten Sırrına yaşarken erelim
Ve hayatımızın kalan kısmını Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin güzellikleri içerisinde doya doya yaşayalım
Dertten, kederden, sıkıntılardan uzak yaşayalım
Şeytan ve şeytan şerlerinden, şeytanlaşmışların şerrinden, bütün şerlerden, kötülüklerden Allah korusun
Velâ havle velâ kuvvete illâ billahil- aliyyül- azîm
Bütün iyilikleri yapmayı da nasib etsin
Güzellikleri paylaşmayı, buluşmayı, oluşmayı, hakta ve hayrda yarışmayı nasib etsin
Velâ havle velâ kuvvete illâ billahil- aliyyül- azîm
Allah celle celâlihu YARDIMCImız olsun!..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz YÂRimiz olsun!..
Allah cümlenizden razı olsun inşâallah!..
Esselâmu aleyküm canlar!..
(SON!)
Bakın ben samimi bir şey söyleyim
60 yaşındayım, aşağı yukarı kesinlikle 40 sene filan tarikatla uğraştım, içinde oldum yani
Ömrümce bu işin içindeydim
Çok sayısız Allah Dostlarının hizmetinden geçmiş birisiyim
Özel olarak hizmetinden geçmiş birisiyim
Yani işte Derbentli Deli Hasan derdi ki: Bir tek senin için taa Diyaribekirden, Tersustan buraya geliyorum. Burda 3-5 ay kalıyorum! derdi
Evi barkı yoktu
Kimsenin evine gitmez, bir kuruş almaz
Getirir paltosunu Câminin önündeki dut ağacına asar: İşte damım-evim bu! derdi
Fakat ondan çok şey öğrendik
Bize çok hızlı, çok şeyleri fiilen, tatbikat olarak gösterdi
Mesela keramete inanmazdım: Olmaz böyle şey! derdim.
Onun sayesinde öğrendim, bizzât yaşatarak, fiilen yaşatarak yani
Yüzlerce köpeği böyle koyun sürüsü gibi şehri dolaştırarak olduğunu ve fiilen olacağını gösterdi, yaşattı
Çok çeşitli şeyler gördüm!
Mesela namaza bir saat önce kalkardım, sabah ezanının okunmasına 1 saat var
Ulu Câminin önüne gittim onu arıyorum, bulacağım mı diye
Karanlıkların içinde otururdu çünkü
Yok!..
Sonra baktım ki Câminin kapısında bir karaltı var, hemen kapıda
Böyle eğildim baktım, o!..
Kollarını öne uzatmış, başını da yere yüzün koyuna, bana yerden diyor ki: Çoban! Böyle ne yatar biliyorsun değil mi?.
Biliyorum elbette afedersiniz köpek yatar öyle
Ben bildiğim halde: Bilmiyorum! dedim
Biliyorsun, biliyorsun! dedi
Ben dedim ki, bilmiyorum da diyemiyorum şimdi, diye kekeleme filan yaptım
Sonra dedi ki: Sen yatabilir misin böyle? dedi
Bana yani: Sen köpek gibi böyle yatabilir misin? diyor
Ben cevap vermedim
Bize köpek gibi yatmayı öğrettiler böyle! dedi
Ve: Acımızdan ölsek dahi elimizin birini açıp da, bize ekmek dilenmek haramdır! dedi
Ekmek, ekmek!..
İşte bunlar mesela, bunlar yaşayan Allah Dostları, fiilen yaşayanlar!..
Böyle, şey söylüyordu, Burak söylüyordu, halaka-yı zikir esas Kadiri tarikatındadır
Ve muhteşemdir, yeri göğü birbirine katar
Çok kalabalık kişilerle olmuştur Aksarayda
Böyle binlerce kişinin katıldığı
Sıkıyönetim tarihlerinde dahi olmuştur
Kimse Perşembe zikirlerini tarih boyunca durduramamıştır Aksarayda
Halaka-yı Zikirleri!..
Çünkü kıyamet kopar eğer olursa
Fakat özünü kaybetti
Neden kaybetti?...
İşte!..
Dünya!..
Derbentli Deli Hasan Babanın ettikleri..
Anlatan Amarat Kasabasında en güçlülerinden birisi, bu zât hala yaşıyor şuanda, benim bahsettiğim Mehmet Amca hala yaşıyor, ihvanımızdır yani, 90 yaşında filan
Bir gün inşâallah resmini gösteririm sizlere
Ağlayan İnsan! denilen bir adam
Diyor ki: Bir Perşembe gecesi nasıl zikrediyoruz Câmide, bir de baktık ki Derbentli geldi! diyor
Dışarısı karlı ve soğuk! diyor
Zikre katıldı. diyor
Sonra dedi ki! diyor
Yahu burda sizin çölde falan tepe var mı Hüyük?
Var!
Şunun yanında şu var mı?
Var!
İşte orada hazine var dedi. diyor
Gelin ben sizi götürüyüm. Toplanın! Çıkaralım mı şu hazineyi?..
Hepimiz traktörlere koştuk, hem de insanlardan gizli gizli yani, bindik, o da bindi yanımıza. diyor
Orası Tuz Gölünün kenarları genelde ırmaklar, çaylar nedeniyle bataklıklar halindedir..
Bunlar yolu biliyor
Biliyoruz ama diyor, traktörün ikisi geçti üçüncüsü bataklığa çöktü, çöktükçe çöktü, arkadaki tekne kayboldu! diyor
Biz önde gidenler vardık Hüyüğe
Nerede?..
İşte şurada!..
Ne kadar?..
5 metre kazarsanız burada!.. dedi. diyor
Biz uğraşa gördük, ne çamurdan çıktık ne hazine bulduk, aradık ki Derbentli de yok olmuş!.. diyor.
Nerede, burada?..
Yok!..
Hiçbir yerde yok diyor
Kanter içinde çamurlara bulanmış halde,
Köye gelmişler, köydekiler gülüyorlarmış
Niye gülüyorsunuz?..
Yahu demişler, Sizden 5-10 dakika sonra, siz çıktınız oraya nereye gittiyseniz, Derbentli geldi, bizi topladı, dedi ki: Onlar zikretmedi! Hazine arıyorlardı bende yerini gösterdim geldim!..
Biz diyor, kuşluk vakti yani, gece geçti, sabah oldu, öğleye doğru çıktık. Traktörler orda kaldı, çıkaramadık. diyor
Geldik ki perişan, köy bize gülüyor! diyor
Hazineyi buldunuz mu?.. diye
İşte bakın burda Derbentlinin bir köye verdiği, bir kasabaya verdiği ders ne?..
O halaka-yı zikirden dolayı onlara kızdığı için: Hazine var! gösteriyor, gidiyor ama orda hepsini batağa sokup 5 dakika sonrada kendisi nasıl geldiyse gelmiş demiş ki: Onlar hazine arıyorlardı zikretmiyorlardı, bende hazinenin yerini gösterdim geldim! demiş
Burada, Allah Dostlarının terbiye sistemi çok değişikti yani
Bir şeyi bir kere öğretir
Daha önce söylemiştim
Her yerde olan Allah ne zamandan beri aranıyor!.. dediğini..
Sizi bağlar sözüyle-sohbetiyle
Bu konuyu bir daha düşündürmez, yormaz, kafanız aramaz
Mesela şimdi bize deseler ki: Allah var mı? Benim öyle bir sıkıntım hiçbir zaman olmamıştır
Çünkü Derbentli Deli Hasan Babanın SADRından öğrendik işin Aslını, SATIRlardan değil!..
Allahü zül-Celâlden korkar mısın?..
Korkarım yani
Günah işler misin?..
İşlerim ama Allahtan korkarım!..
Yani demek istiyorum ki, bunlar otomatik bizde
Çünkü neden?..
İyi olduğumuzdan değil
Bunun İlim ve Edebini alış bakımından doğru aldıysak o bizde her zaman elektrik gibidir, her zaman vardır, kullanıp kullanmamak sana kalmıştır
Ama vardır!..
İşte bu varları temin edebilme bakımından doğru olan Kurâna ve Sahih Hadise bağlı olanları tesbit edebilme, yakalayabilme ve her zaman kendi kullanabileceği noktada tutabilmek bakımından çok önemlidir
Yoksa bilmek, herkes bilebilir, İblis de biliyor, Şeytan da biliyor
Biliyor da başı dertten mi kurtuluyor, edebsiz olunca!
İşte bu bakımlardan da biz onlardan çok büyük faydalar görüyorduk
Burda yapmak istediğimiz onları taklidden ziyade doğru yolun ne yol olduğu istikametinde birbirimizi elimizden geldiği kadar, bilenimiz bilmeyenimiz, öyle olanımız böyle olanımız, neticede göç gibi, yörük göçü gibi..
O göçte çocuk da vardır, kadın da vardır, hasta da vardır, bilen de vardır, bilmeyen de vardır ama o göç BİZ-BİR likte hareket eder
Hep beraber giderler, biri birini bırakıp gitmez
Herkes bir bütün halinde yürür
Çocuk çocukça yürür, herkes herkesçe, ama herkes aynı yolu alır yalnız
Biri üstte biri altta filan değildir
Herkes, sofraya beraber oturulur beraber kalkılır, beraber yürünür..
İşte onun içinde yaylalara gitmek lâzım, yazın filan
Yani bu dediğim şeyleri yaşamak için en azından Hasan Dağına gitmek lazım
Evet
Tabi gelebilenler davetlidir
O benim hayalimde yani arzum olan bir şeydir
Yani hep öyle demişimdir Hacı Mahmuta
Hakanın babası vardır, amcam oğlumdur, beraber büyüdük, benim en yakın canım ciğerimdir yani çok değerli bir derviştir Hacı Mahmut
İşte yani orda, böyle bir gün gelecek ki burada inşâallah ne bileyim ben 10-15 tane çadırın kurulduğunu görürüz, insanların böyle hiç değilse 15-20 gün imkânları nispetinde 1 haftalığına, 3 günlüğüne, 5 günlüğüne gelip de bu dağlarda gezip sohbet edip, bu geceleri akvaryum gibi dağın tepesinden bütüüüün yüzlerce köyün pırıl pırıl (ışıklarının) yandığını o muhteşemliği duymak
Mesela sabah kalkınca keklik sesleriyle sabah ezanını, kuş sesleriyle kılabilmek, koyun sesleri, insanlar, tabii bir hayat yani bu şehrin; vahşiliği, hırçınlığı, ruhu inciticiliği, hiç doğal olmayışı her şey bambaşka bir ortamda olmakta o bakımdan da ben çok sevmekteyim yaylaları
Çocukluğumdan beri severim..
Ve isterim ki keşke insanlar orda böyle hiç değilse birkaç gün kalabilseler
İnşâallah 1 Haziranda gidiyoruz, 1 Temmuz gibi dönüyoruz
1 Haziran - 1 Temmuz arasında beni bulabilenler, o civarda olabilenler, yolu düşenler her zaman gelip şeref misafirimiz olurlar
Bütün imkanlar, yakın zâten yarım saatte asfalt olduğu için çıkılabiliyor oraya kadar..
Yani Allah takdir ettiği güzellikler yaşanabilir
İmkânı olanlar gelebilir
BİZ-BİR likte olmak kadar dünyada güzel bir şey yoktur
BİZ dâima onu istiyoruz
Burda önemli olan, ne konuşandır ne konuşulandır
Önemli olan ne konuşulduğudur
Ne konuşulduğudur!..
Konuşan benim, konuşulan sensin ya da konuşan sensin konuşulan benim önemli değil ki
Önemli olan ise, Muhammed Aleyhissalâtü vesselâmın konuşulup konuşulmadığıdır
BİZi bağlayacak olan BAĞ budur çünkü
En güzel bir şey
***
İşte bütün mesele Benleri BİZe alıştırabilmekte şeydir yani çünkü insanlar: Ben olmakta çok özel halk edilmişlerdir
Hatta BİZin içinde BEN liklerini korurlar
BİZliğin içinde Benliklerini korurlar
Öyle ancak demin dediğimiz meczub olmuşlar filan hariç
Onlar Benini kaybetmiştir
Bizlerde filan zor, ben şahsen kendim için diyorum, yani öyle benlik kolay kaybedilecek bir iş değil!
Ama hiç değilse zararsız hale gelsin bari, toplum içine BİZ içine girsin de, o da önemli yani
Onu sağlamamız lâzım inşâallah
Yoksa Ben diye diye öbür tarafa göçer Allah korusun, orda da gerçek BENi görür
Çünkü bu Âlemde: Ben diyen Şeytandır, yaratık olarak
BİZ diyen ise Muhammed Aleyhis-selâmdır
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem: Ümmeti! Ümmeti! Ümmeti! Ümmeti!.. buyurmakta
Hiç!..
Cennete de girmem ben. diyor
En son ben girerim!
Yani Benim adamlarım girsin, ben girerim.
Çünkü Bana bel bağladılar, Bana güvendiler!..
Yani Rasûlullah Efendimiz bu!..
Onun için Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz başkalarının söylediği gibi böyle bilinmeyen bilmece değil, göklerde uzaklarda değil ki..
BİZim Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz bu!..
Ya Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem!.. desen
Buyurun!.. der
Allahü zül-Celâl, Hadis-i şerif
Bi Râhmetike ya erhamer- Rahîmin.
Bi Râhmetike ya erhamer- Rahîmin.
Bi Râhmetike ya erhamer- Rahîmin.
Üç kere söyleyene Allah buyurur ki :
Lebbeyk!.. : Ne istiyorsun?. Emret!..
Bu sahih Hadistir bu
Allahü zül-Celâl bile: Emret!.. derken, Rasûlullah Efendimiz insanlara merhametle, muhabbetle nasıl muamele etmez hâşâ!
Onun için böyle dışarıda bir şey var, bir şey estiriyorlar, kendi yaşadıkları hayat gibi yani hiç!..
Öyle bir din doğuruyorlar ki insan ürkütüyor, korkutuyor yani kaçırıyor
Hâlbuki hiç öyle değil Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem
Hiç ama hiç!..
Merhametli muhabbetli!..
Hiç hiç!..
Adam saçma sapan, işte birisi geldi geçenlerde neymiş Amerikadaki kardeşlerin boynu açıkmış da, boynu açıkta ne açık kısır adam yani
Şurasına burasına küpe takmamış tek kadın mı kalmış memlekette
Yani işi gücü bırakıp da neyindesin sen bunun, derdin ne yani?...
Hiç!..
Ne mi?..
Geri zekalılık!..
Yoksa öyle bir inancı, öyle bir şeyi filanda yok
Yani kendi hayatında, kendi yaşantısında, kendi şeyine baksan bağlar gazeli yani
Onun için halkla uğraşmak ancak hizmetçilikle mümkündür hayrda..
Onun için dışarıdan yapabildiğin kadar dua et, elinden gelirse yol göster fakat kendi güzelliğini özelliğini yaşatmak lâzım
Haa Ferhat bir şey yazmış
Diyor ki: Amca, bu Hasan Baba ile Aksaraydaki Kelikçi Babanın bir hikâyesi vardı. diyor
O şu :
Tabi Hasan Dağı ismini Hasan Babadan alır
İnşâallah Allahın izniyle gittiğimizde göreceğiz
Hasan Baba, Horasan ellerinden gelmiş sonra tepede kalınca Müslümanlar tarafından Hasan Babanın mezarı tam zirveye yapılmıştır.
Ben kendim 1962 yada 63 idi sanıyorum Hasan Dağına çıktığımızda orta 2 orta 3 de idim, çıktığımızda mezarı vardı
7 mezardı yan yana, sonra taşlarını filan atmış çoluk çocuk çobanlar filan
Hakan ve ankakuşunun da katıldığı Zirveye çıkışımızda taş yığını kalmış gördük..
Ama vardı yine
Dolayısıyla orda kalmış
Nasıl yaşamış orda?..
Geyik Sütü diye sanıyorum bir maden, mağara gibi bir yer var, oraya giriyorsunuz orda toprak, sıkıyorsunuz toprağı süt gibi böyle bir maden olsa gerek bence ama ne anlayamadım
Dilinize dokunduğuz da bir bitki usaresi gibi
Böyle bir orda, bence maden gibi geldi çünkü, fakat öyle yalnız
Çok lezzetli bir şey gibi, sütmüş gibi sanki bir şey
Bir bitki özü gibi kokusunda
Onu yiyip yaşadığı felan söylenir
Ama Allah Dostu olduğu kesin
Yani Erenlerden birisi
Aksarayda da bir arkadaşı var
Orda bir Ermeni Mahallesi var Gavurlar Mahhalesi denilen yer
Kelikçilik yapıyor
O da Hakk Erenlerden..
Hasan Babaya diyor ki oturduğu yerden: Ulan Hasan dağın başında karın içindesin, biz burada yandık ağustos sıcağında!. diyor.
Bir mendil kar tak boynuna, al gelsen ya! deyince Hasan Babada bir büyük mendile kar dolduruyor, bastonun ucuna geçirip omzuna vuruyor, bizim köylerin içinden ekinlerin arasından geçip gidiyor
Aksaraya varmış, Kelikçi Babanın dükkanına girmiş
Ona şaka olsun diye, bir damla kar erimemiş çünkü, Kelikçi Babanın başının üstündeki kazığa, işte taşların arasına çakılmış kazığa mendili takıp yerleştiriyor ki, tepesine damlamadığını göre
Diyor ki: Bak senin başına bir damla su düşmüyor yaa, gördün mü, bu iş böyle, Erenlik böyle! diyor, yani bir hava atıyor...
Kelikçi Baba da: Hasan maşallahın var, karı eritmeden getirmişin, ne kadar güzel etmişin. Derken içeriye bir, o Gavurlar Mahallesidir zâten orası Aksarayda, şimdi yine Gavurlar Mahallesi denir, içeriye bir Rum ya da Ermeni bir kadın girmiş
Kadıncağız ayağındaki keliği çıkarmamış
Demiş ki: Kelikçi Baba bak bu ayakkabının bağı koptu! Sen yapabilir misin? deyince kadıncağızın baldırı gözükmüş
Hasan Baba da şöyle gözünün ucuyla bakıvermiş
Bakıvermiş ama şakırdamaya-eriyip akmaya başlamış yukardaki kar da!
Şapır şupur üstüne dökülmeye!
Kelikçi Baba: Ula Hasan! demiş, Orada Dağda evliyalık kolay, ama burada zor İŞ işte!..demiştir.
İşte bu, hikâye bu
Dağda kolaaay ama burada zoooor!..
Onun için her yerde, her zaman ve her hâlde yapabilmek, halkın içinde Hakkla olabilmek gerçekten zor iş!.
ZOR YOL bu yol zâten!..
Çünküüüü!..
Çünkü bunlar daha birinci perdenin imtihanlarıdır
İlk perdenin, BEDENin imtihanlarıdır
NEFSin, KALBin, RUHun imtihanları değildir yani
BEDENin!..
Açlık gibi, idrar sıkışıklığı gibi, şu gibi, bu gibi
En yüzeysel imtihanlardır, basit imtihanlar ama ilk imtihanlardır yalnız
Herkeste olabilir, her an olabilir, her anda problem çıkarabilir
Olduğu anda da yaşanırlar
Olduğu anda da indirir aşağıya yani hiç bakmaz
Hiç yalan söylemeyen adamı bir tek yalan, yani bir tek yalan indirir
Bir tek günah çok ağır bedel ödetebilir
60 yıl çok iyi yaşamış bir insan bir kişi öldürüverse, katil olur ve artık bir daha yeryüzü göremez hapiste kalır
Bütün değerlerini yitirebilir
Onun için de zâten benim anlayabildiğim kadarıyla âcizane bir Allah Dostu kervanında oluşumuz bize bir artı fazlalık getirip bizi üstün filan kılmaz hâşâ
Bizi emniyetli kılar, yani beni şahsen
Emniyetli kılar emniyetli!..
Bu kervana böyle kurttur, murttur, çakaldır, şudur, budur öyle saldıramaz yani!
Şeytanmış, şeytanlaşmış insanlarmış!..
Allah korusun, dertmiş yani kendi bir düzeni vardır, emniyeti vardır, tedbiri vardır, onun içinde gidiştir
Yoksa herkesin dediği gibi uçacak, kaçacak bir yer yok!..
Allahü zül-Celâl her yerde vardır,
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizde her yerde vardır
Peki efendim!
Allah celle celâlihu, Es Selâm Esmâsını Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin Muhammed ismine, Mahmud ismine, Ahmed ismine, Habib ismine dört âlemde can u gönülden salât ü selâmlarımızı ulaştırsın
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike ve nebîyyike ve Resûlike ve Nebîyyûl-ümmîyyi ve alâ âlihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...
Allahü zül-Celâl bizi, ana-babalarımızı, bizi, çocuklarımızı, kardeşlerimizi, akrabalarımızı, komşularımızı, arkadaşlarımızı ve ümmet-i Muhammedîn cümlesini islâh etsin, iflah etsin, şuûr versin, tevfikatıyla refik olsun, bize hak ve hayr yaşatsın!
İnşâallah Allahü zül-Celâl, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin TEVBEsinde, RIZAsında, DUAsında ve ŞEHÂDETinde BİZ lik ve BİR lik nasib etsin!..
Bizi affetsin, bağışlasın, rahmetine gark etsin!..
Bize inâyet eylesin, hidâyet eylesin!..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin şefâatını şifâmız kılsın!..
Allahü zül-Celâl, yaşayan Allah Dostlarının hayır dualarını himmet etsin bize
Bize hakta ve hayrda uyanış için bir;
Muhammedî Gayret versin
Muhammedî Muhabbet versin,
Muhammedî Merhamet versin,
Muhammedî Hasbî hizmet versin ve
Muhammedî Hakikat versin!..
Rabbimizden razı olmayı kalblerimize ilham etsin
Ve Allahü zül-Celâl de bizde razı olsun
Raziyeten-Merziyeten Sırrına yaşarken erelim
Ve hayatımızın kalan kısmını Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin güzellikleri içerisinde doya doya yaşayalım
Dertten, kederden, sıkıntılardan uzak yaşayalım
Şeytan ve şeytan şerlerinden, şeytanlaşmışların şerrinden, bütün şerlerden, kötülüklerden Allah korusun
Velâ havle velâ kuvvete illâ billahil- aliyyül- azîm
Bütün iyilikleri yapmayı da nasib etsin
Güzellikleri paylaşmayı, buluşmayı, oluşmayı, hakta ve hayrda yarışmayı nasib etsin
Velâ havle velâ kuvvete illâ billahil- aliyyül- azîm
Allah celle celâlihu YARDIMCImız olsun!..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz YÂRimiz olsun!..
Allah cümlenizden razı olsun inşâallah!..
Esselâmu aleyküm canlar!..
(SON!)
- sdemir
- Kıdemli Üye
- Mesajlar: 487
- Kayıt: 24 Mar 2008, 02:00
- nur_umim
- Özel Üye
- Mesajlar: 1129
- Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2799
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
Allahü zü'l Celal cümlemizden razı olsun inşâallah...
Kul İhvanimizin yüreğine sağlık selametler dileriz en başta...
Keşke zaman imkanlarım daha elverişli olsa, elimden daha fazla gelse ve her anımı daha verimli geçirebilsem de gittikçe biriken sohbetleri daha hızlı yazıya dökebilesem diye düşünmekteyim.
Çünkü değerli Kul İhvanimizin BİZ-BİRlikteliği içerisinde yapmakta olduğu bu özel ve güzel sohbetlerin Muhammedinur kervenına katılan her kardeşimizle beraber, İlahi ilim öğretimi ve Muhammedi edeb eğitimi açısından çok önemli olduğunu bilmemiz gerekir...
Sohbetleri dinleyerek yazıya geçirirken bazı ses problemi olan ve anlamakta zorlandığım bazı yerleri çok defa tekrar tekrar dinleyerek itinalı davranmam baya zaman almakta. Birde klavyeyi on parmak kullanamamak var. Hayırlısı inşaallah..
Elden gönülden geldiğince zerre miktar hizmetim dokunursa Rasulullah s.a.v. Efendimizin adına ve hesabına olsun.. En büyük hizmetçi SAV Efendimizin şerefine olsun ki BİZde O'nun (s.a.v.) yolunda olduğumuzdan bu hizmetçilikten şeref duyarız...
Her anı değerli bildiğim vakitlerimi çevremdeki bir çok insan gibi TV başında, kahvehanelerde vs geçirmediğim için ve benim acizane vaktimin çoğunu bilgisayar başında geçirmemden dolayı "çok garib bir insan!" demelerinden dolayı kendi adıma şükretmekteyim ancak çevremdeki arkadaş vs tanıdıklarıma da hak ve hayr bulmaları adına dua etmekteyim.
Zamanımızın değerini çok iyi anlamalı ve bir daha gelmeyecek olan her anın kıymetini bilmeliyiz.
Allahü zü'l Celalimizin bizlere bahşettiği günde 24 altının nerelerde ve nasıl kullanıldığı hesabı elbet verilecektir ki dünya ve ahirette kaybedenlerden olmayız inşaallah...
Rabbimiz hak ve hayr versin cümlemize...
İnşaallah...
Muhammedi muhabbetler.
Âmin Yâ Latîf!
Âmin Yâ Kerîm!
Âmin Yâ Rahîm!
Âmin Yâ Rahmân!
Âmin Yâ Hannân!
Âmin Yâ Mennân!
Âmin Yâ Deyyân!
Âmin Yâ Furkân!
Âmin Yâ Sultân!
Âmin Yâ ALLAH! (celle celâlhu)
Kul İhvanimizin yüreğine sağlık selametler dileriz en başta...
Keşke zaman imkanlarım daha elverişli olsa, elimden daha fazla gelse ve her anımı daha verimli geçirebilsem de gittikçe biriken sohbetleri daha hızlı yazıya dökebilesem diye düşünmekteyim.
Çünkü değerli Kul İhvanimizin BİZ-BİRlikteliği içerisinde yapmakta olduğu bu özel ve güzel sohbetlerin Muhammedinur kervenına katılan her kardeşimizle beraber, İlahi ilim öğretimi ve Muhammedi edeb eğitimi açısından çok önemli olduğunu bilmemiz gerekir...
Sohbetleri dinleyerek yazıya geçirirken bazı ses problemi olan ve anlamakta zorlandığım bazı yerleri çok defa tekrar tekrar dinleyerek itinalı davranmam baya zaman almakta. Birde klavyeyi on parmak kullanamamak var. Hayırlısı inşaallah..
Elden gönülden geldiğince zerre miktar hizmetim dokunursa Rasulullah s.a.v. Efendimizin adına ve hesabına olsun.. En büyük hizmetçi SAV Efendimizin şerefine olsun ki BİZde O'nun (s.a.v.) yolunda olduğumuzdan bu hizmetçilikten şeref duyarız...
Her anı değerli bildiğim vakitlerimi çevremdeki bir çok insan gibi TV başında, kahvehanelerde vs geçirmediğim için ve benim acizane vaktimin çoğunu bilgisayar başında geçirmemden dolayı "çok garib bir insan!" demelerinden dolayı kendi adıma şükretmekteyim ancak çevremdeki arkadaş vs tanıdıklarıma da hak ve hayr bulmaları adına dua etmekteyim.
Zamanımızın değerini çok iyi anlamalı ve bir daha gelmeyecek olan her anın kıymetini bilmeliyiz.
Allahü zü'l Celalimizin bizlere bahşettiği günde 24 altının nerelerde ve nasıl kullanıldığı hesabı elbet verilecektir ki dünya ve ahirette kaybedenlerden olmayız inşaallah...
Rabbimiz hak ve hayr versin cümlemize...
İnşaallah...
Muhammedi muhabbetler.
Kul İhvani yazdı:Allah celle celâlihu, Es Selâm Esmâsını Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin Muhammed ismine, Mahmud ismine, Ahmed ismine, Habib ismine dört âlemde can u gönülden salât ü selâmlarımızı ulaştırsın
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike ve nebîyyike ve Resûlike ve Nebîyyûl-ümmîyyi ve alâ âlihi ves-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...
Allahü zül-Celâl bizi, ana-babalarımızı, bizi, çocuklarımızı, kardeşlerimizi, akrabalarımızı, komşularımızı, arkadaşlarımızı ve ümmet-i Muhammedîn cümlesini islâh etsin, iflah etsin, şuûr versin, tevfikatıyla refik olsun, bize hak ve hayr yaşatsın!
İnşâallah Allahü zül-Celâl, Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin TEVBEsinde, RIZAsında, DUAsında ve ŞEHÂDETinde BİZ lik ve BİR lik nasib etsin!..
Bizi affetsin, bağışlasın, rahmetine gark etsin!..
Bize inâyet eylesin, hidâyet eylesin!..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin şefâatını şifâmız kılsın!..
Allahü zül-Celâl, yaşayan Allah Dostlarının hayır dualarını himmet etsin bize
Bize hakta ve hayrda uyanış için bir;
Muhammedî Gayret versin
Muhammedî Muhabbet versin,
Muhammedî Merhamet versin,
Muhammedî Hasbî hizmet versin ve
Muhammedî Hakikat versin!..
Rabbimizden razı olmayı kalblerimize ilham etsin
Ve Allahü zül-Celâl de bizde razı olsun
Raziyeten-Merziyeten Sırrına yaşarken erelim
Ve hayatımızın kalan kısmını Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimizin güzellikleri içerisinde doya doya yaşayalım
Dertten, kederden, sıkıntılardan uzak yaşayalım
Şeytan ve şeytan şerlerinden, şeytanlaşmışların şerrinden, bütün şerlerden, kötülüklerden Allah korusun
Velâ havle velâ kuvvete illâ billahil- aliyyül- azîm
Bütün iyilikleri yapmayı da nasib etsin
Güzellikleri paylaşmayı, buluşmayı, oluşmayı, hakta ve hayrda yarışmayı nasib etsin
Velâ havle velâ kuvvete illâ billahil- aliyyül- azîm
Allah celle celâlihu YARDIMCImız olsun!..
Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz YÂRimiz olsun!..
Allah cümlenizden razı olsun inşâallah!..
Âmin Yâ Latîf!
Âmin Yâ Kerîm!
Âmin Yâ Rahîm!
Âmin Yâ Rahmân!
Âmin Yâ Hannân!
Âmin Yâ Mennân!
Âmin Yâ Deyyân!
Âmin Yâ Furkân!
Âmin Yâ Sultân!
Âmin Yâ ALLAH! (celle celâlhu)
- safa-merve
- Özel Üye
- Mesajlar: 649
- Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00
- sev-guzel
- Özel Üye
- Mesajlar: 609
- Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00