Hz. Ali(k.v) Mantığı

Hz Ali Keremeallahu Veche İle ilgili konular
Cevapla
Kullanıcı avatarı
MBurak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 415
Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00

Hz. Ali(k.v) Mantığı

Mesaj gönderen MBurak »

Hz. Ali(k.v) Mantığı

Bir gün bir yahudi Hz. Ali(k.v.)'ye gelerek demiş ki:

-Ya Ali! Bana öyle bir sayı söyle ki bu sayı; hem 2'ye, hem 3'e, hem 4'e, hem 5'e, hem 6'ya, hem 7'ye, hem 8'e, hem 9'a, hem de 10'a tam olarak bölünebilsin!

Hz. Ali(k.v.), yahudiye "Peki bu sualini cevaplarsam müslüman olur musun" diye sormuş. Yahudi Hz. Ali(k.v.)'nin bu teklifi kabul edinceHz. Ali(k.v.) Efendimiz ona şu cevabı vermiş:

-Haftanın günlerini ayın günleriyle, çıkan sonucu ise senenin günleriyle çarp. Elde edeceğin sonuç hem 2'ye, hem 3'e, hem 4'e, hem 5'e, hem 6'ya, hem 7'ye, hem 8'e, hem 9'a, hem de 10'a tam olarak bölünecektir.

Yahudi, haftanın günlerini(7), ayın günleriyle(30); elde ettiği sayıyı ise(210) yılın günleriyle(360) çarpmış ve 75.600 sayısını elde etmiş. Sonra da bu sayıyı sırasıyla hem 2'ye, hem 3'e, hem 4'e, hem 5'e, hem 6'ya, hem 7'ye, hem 8'e, hem 9'a, hem de 10'a bölmüş

(75.600:2=37.800; 75.600:3=25.200; 75.600:4=18900; 75.600:5 =15120

75.600:6=12.600 ; 75.600:7=10.800 ; 75.600:8=9.450 ; 75.600:9=8.400

75.600:10=7.560 ) ve ulaştığı bu netice karşısında kelime-i şehadet

getirerek müslüman olmuş.


Yazma bir mantık risalesinin kenarında kayıtlı bu alıntının günümüz müslümanlarını heyecanlandıracak bir tarafının bulunup bulunmadığından emin değilim. Fakat bir zamanlar bu rivayetin " Ben ilim şehriyim, Ali de bu şehrin kapısıdır. " hadisiyle sembolize edilen daha büyük bir anlatının parçalarından birini teşkil ettiği ve müslümanların her konuda, ama her konuda ilmin kendilerinden öğrenilebileceği mercî-i hakikî olduğu söylemine katkı sağlamış olduğu muhakkak.

Büyük bir medeniyetin, zengin bir ilim geleneğinin temsilcileri oldukları bilinciyle hareket eden, bu bilincin kendilerinde tevlid ettiği üstünlük sayesinde varlığı ve bilgiyi tanımlayan, varlığın ve bilginin hemen her şubesinde sahip oldukları otoriteyi değişik düzeylerdeki anlatılarla dile getiren, varolan bütün ilimlerin mucidi, mümessili, üstadı ve pîri olarak bir peygamberi ya da sahabiyi örnek olarak öne çıkaran müslümanlar, inşa ettikleri söyleme hizmet eden mevcut anlatıların hiçbirinden kuşku duymuyorlar, üstelik fiilî durum da zaten böyle bir kuşkunun oluşmasına, filizlnmesine müsade etmiyordu.

Fakat, askeri ve siyasi durum, İslâm Dünyasının aleyhine şekil almaya ve İslam Metafiziğinin belkemiğini teşkil eden Kelam İlmi ise mevcut askeri ve siyasi yenilgilerle eş zamanlı
olarak ikna gücünü(varlığı ve bilgiyi İslâm'a dayanmak suretiyle açıklama gücünü) kaybetmeye başlayınca, İslâm Dünyasında kabul gören ilimler tasnifi geçerliliğini yitirmekle kalmadı, Kelâm İlmi'nin şemsiyesi altında meşruiyetini sürdüren tüm ilimler birer tesbih tanesi gibi öteye beriye dağıldı.

Yeni İlm-i Kelâm, İctimaî İlm-i Kelâm, İctimaî Usûl-i Fıkıh gibi başlıklar altında İslâmi İlimlerin merkezi tasavvuru zayıflatılıp asırlık terminolojisi terkedilince, üstelik sosyoloji, psikoloji, antropoloji gibi parlak ve fakat nazarî bakımdan içi boş moda dispilinlerin kılavuzluğunda yürüyen acemi müridler eliyle nazarîyatın çetin meseleleri sulandırınca, tabiatıyla ilm'in karşısında malumat'ın, âlim karşısında aydın'ın değeri arttı.

İslâmi İlimlerin bir bütün olarak öğretildiği medreselerin kapanıp ilmin modern mekteplere havale edilmesi, gazeteyi kitabın önüne geçirdi; muhataplar da değişmişti çünkü. Bu bakımdan sade olmak, basit olmak, anlaşılır olmak önemsendi, varlık ve bilgi tasavvuru hep mekteplilerin(!) çabalarıyla, hem de gazete ve mecmualar aracılığıyla vulgarize edildi. "Vulgarize etmek", hem sadeleştirmek, basitleştirmek, anlaşılır kılmak, hem de bayağılaştırmak anlamına geliyordu ve bu deyiş her iki anlamıyla da gerçekleşmişti.

İslâm'ın Varlık ve Bilgi Tasavvuru ihyâ edilmediği sürece, müslümanların (varlık ve bilgi tasavvrunun altında yer alan) hukuk, siyaset ve ahlâk alanlarında dünyaya söyleyebilecekleri ciddi bir sözün bulunabileceğini sanmıyorum.

Dindarların taraf oldukları tartışmaların-sanılanın aksine- her defasında karşıtlarının lehine sonuçlanması, hukuk, siyaset ve ahlâkla ilgili olarak öne sürdükleri önermelerin hemen hemen tamamının, İnsan Hakları ve Demokrasi başlığı altında yer alabilecek beylik yargılardan ibaret kalması ve bu acziyet nedeniyle, parlak bir kaç söz söylemeyi başaran her konuşmacının sözlerinin altına "biz de imza atarız" demek durumuna düşülmesi, esas itibariyle müslümanların varlık ve bilgi soru(n)ları yerine, öncelikle hukuk, siyaset ve ahlâk soru(n)larını ciddiye almak hatasını işlemelerinden kaynaklanmaktadır.

Hâl böyle olunca, Hz. Ali(k.v)'nin yılın günlerini 360 olarak kabul etmesinin bugün için ne önemi olabilir ki?


Bâki Selâmlar...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
Cevapla

“►Hz. Ali Keremallahu Veche◄” sayfasına dön