Yalnız, Yalnızlıkla....
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
Yalnız, Yalnızlıkla....
Yalnızlık,
kalabalıklardan sıyrılıp, evine dönmek gibi...Bir ben var benden içeri der gibi... Önce gönülden konuşulur, sonra dile gelir sesi. Tıpkı küptekinin dışa sızması gibi. Bu yüzden gönül, gece gibi değerli vede gizli...
Gündüz, dil gibi sesli ve kalabalık, gece gönül gibi sessiz ve yalnız.
Yalnız, yalnızlaştıkça bulunur rahmet. Tabii önce illa huu, illa niyet...
Gönüller SULTANI Efendimiz, (sav), Hirada yalnızdı, yalnızlıkla. .......VE DE AŞKLA...Aradığı, yalnız O' ydu, yalnızlığında.... Güneş gibi gönül dünyası aydınlağında, bulmuştu vahyin nuruyla....
Yalnızlaşmak gerek, yalnız. Sende olmayacaksın, bu yalnızlıkta diyiverir gönül.
Özün yalnız, yalnızlıkla yalınlaşacak, sonra ruhun ilahi rahmetle buluşacak. Belki bir damla, damlayacak, sonra deryaya karışacak. Yalnız, YALNIZLIĞI tadacak. Öyle bir yalnızlık ki, yalnız, yalın olacak. Tadı duru suyun, berraklığında olacak ve bulanıklağa sebep olacak, hiçbirşeyin gölgesi bile olmayacak...
Derdin, kederin, hüznün kapı dışında kalacak. İnan zaman yok, bunlarla uğraşacak. Sermaye ömrün, umuduğundan da çabuk son bulacak....HAY- di YA HAY (c.c) hatrına yalnız, yalnızlıkla BENSİZ, SENSİZ O' nunla buluşsak...
......Ve yalnızlık devam edecek...Yalnızlıktan girince içeri BEN' i unutacaksın...Sanki hiç gibi......................saykiii yok gibi....İşte böyle derse gönül, elbet bu yola canla koyulacak....
Gittiyse BEN' in yalnız yalnızlaştın şimdi. HAY- di gönül evini, yalnız, yalnızlıkla O'NA adamak vakti....Sanki ONU görür gibi.....ONUN bizi gördüğünü yakinen bilmek gibi...Nasıl anlatılsınki, YALNIZ ONUNLA olmak gibi...
Kalabalıklar içinde kaybolmuşken, kendini arar gibi....
Yalnız, yalnızlaştıkça, aradığını bulmak gibi.....
Yalnızlaşmak, kendini bulmasıdır insanın aslında. Kendini bilen RABBİNİ bilir aslıyla...
Hiç bir kınayanın, kınamasından, çekinmeden yalnız yalnızlaşmaya...yelken açtık umut diyarına....
...........ahhh gidebilsem kalabalığımdan
...........yalnız, yalnızlaşsam, yalınlaşsam
...........Ve belki kimbilir...
..........SEVGİSİYLE, yakınlaşsam......
.......mina......
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
YALNIZ olan insan BENe mahkumdur
YALNIZ bırakmalı bu tür yalnızlık
Kurtulmalı böylesi yalnızlıktan ve ÖZünde YALNIZ kalmalıdır insan
ÖZündeki de YALNIZdır O da ancak KENDİ iledir
Bu yüzden O;
KENDİ YALNIZlığında KENDİ'ni bilmek istedi ÂLEM AYNAsına baktı
ÂLEM AYNAsında gördüğü de KENDİ'ni BİLSİN istedi ÂDEM AYNAsına baktı
Ve ÂDEM ÂLEM AYNAsında KENDİne bakar buldu kendini
SEYR ettiğine bakakaldı... OL-ANdan ayrıldı ADEM
OL-AN'ın OLu ; yaptığı her fiil, hareket ve olay... oldu
ADEM OL-uşta iken AYNA da yani ÂLEM de OL-uşta oldu
ADEM AYNAya baktıkça KENDİni unuttu
O'nu unutuşu kendini unutuşu idi ADEM'in...
Bu yüzden AYRI sandı ÂLEMi kendinden
Güneş doğdu dedi SABAH oldu Güneş battı dedi AKŞAM oldu
Ve bir gün geçti ömürden
Böylece OL-AN'ın AN'ı; ZAM-AN oldu
Yani ZAMlandırılmış, İLÂVE edilmiş AN
O'nu unutunca ADEM... ÖZ'ü gereği yeniden tanımlamak ihtiyacı duydu;
Baktığı ANdan öncesi EZEL oldu ADEM için
Onun BATIN oluşuydu EZEL
ZAHİR'e çıkışı ise AHİR oldu.
Hepsi O ANın İÇindeydi TEK ve BİR olarak
EZEL- AHİR, ZAHİR-BATIN Ademe göre OL-ANdı
O ise ancak Odur Herhangi bir tanımla sınırlanmaktan münezzehtir
O, KENDİni HER GÖRDÜĞÜ ŞEYde SEVDİ ADEM de öyle yaptı
Ama ADEM Onu unuttukça her gördüğü AYN-ı şekilde GÜZEL görünmez oldu GÖNÜL AYNAsında
GÖNÜL AYNASI ÂLEMdir
O zaman ÂLEMde; SEVİLEN-SEVİLMEYEN-ler oldu ADEM için
Oysa ki; ÂLEMde SEVİLMEYEN ne varsa ADEMin Onu unutuşunun sonucu olarak çıkıyordu ADEMin karşısına
ADEM, Onu SEYR ettiğini unuttu kendini seyrettiğini sandı
Onu unuttukça ADEM seyrettiği eksik ve noksan görünmeye başladı gözüne
O eksik ve noksanın Onu unutmuş olmasından dolayı kendinde meydana gelen eksik ve noksan olduğunu da unuttu ADEM
ADEMin o hali Onun tarafından rıza bulmuyordu
ADEM Onu unttukça ADEMe de kendisi unutturuldu
Parça parça noksanlaştı ADEM
ÂLEMde SEYR etti bunu Ama sandı ki kabahat ÂLEMdedir
HÂLin ne ise müşterisi sen oldun der K.Rıfai Hz.
ADEM Ondan uzaklaştıkça YALNIZ kaldı kendi BENliği ile
Kurtulmalıydı bu YALNIZlıktan TEKRAR Onda ve Onunla YALNIZ kalınmalıydı
Yalnız bırakmıyor ki yalnızlığım,
Çöküyor başımda çörekleniyor.
SEN'inle DÜNYA'ya (ÂLEMe) meydan okurdum
SEN'siz karıncalar yürekleniyor
ÂLEM büyüyor gözümde üstüme üstüme geliyor
Sanki Onu unutmanın CEZAsı gibi ve tek başıma korkuyorum
Ne kadar da aciz ve güçsüzmüşüm Onsuz Daha iyi anlıyorum ÂLEM beni sıkıştırdıkça
Bundan olsa gerek ÂLEMde sevmediğim ne varsa ACI veriyor bana, üzüyor beni
CAN-ım acıdıkça daha çok arıyorum Onu
Onu aradıkça ve Onu buldukça görüyor ve anlıyorum ki;
ACI-lar ceza değil MÜKÂFAT mış ASLında benim için
O yüzden ACI-lar TATLIlaşıyor Çileler ÇAREnin gübresi oluyor
DERT sandığım şeye DERMAN ararken .
ASIL dermanın O DERTin İÇinde geldiğini görüyorum .
DERMANı talep eden ben değil miyim Neden Onun gönderdiği derman DERT gibi görünüyor gözüme
Çünkü Ondan uzaklaştım Onun gibi göremez oldum
Onun DERMAN dediğine ben DERT der oldum
O DERT beni Ona muhtaç edince Ona doğru döndükçe gördüm ki;
O bana DERT değil DERMAN göndermiş
DERMAN Ona dönmemmiş ve insan ancak DERT sahibi olduğunda Ona yöneliyor
Araf Suresi 201: Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.
Yunus Suresi 12: İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken yada ayaktayken bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara bizi hiç çağırmamış gibi döner gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir.
* * *
Sevgili MÎNA CAN... Allah razı olsun
İmkan olsa da insan yazmak yerine GÖNLÜ'nü SEYR'e sunabilse...
O zaman görülür ki KELİMELER ne kadar da fakirdir ÖZ'de OL-AN'a göre...
BEN seni öyle OKU-yorum... Dilerim şükranımı sen de öyle OKU-rsun...
Selamlar sevgiler HAYY OL-AN YÜREK-lere...
YALNIZ bırakmalı bu tür yalnızlık
Kurtulmalı böylesi yalnızlıktan ve ÖZünde YALNIZ kalmalıdır insan
ÖZündeki de YALNIZdır O da ancak KENDİ iledir
Bu yüzden O;
KENDİ YALNIZlığında KENDİ'ni bilmek istedi ÂLEM AYNAsına baktı
ÂLEM AYNAsında gördüğü de KENDİ'ni BİLSİN istedi ÂDEM AYNAsına baktı
Ve ÂDEM ÂLEM AYNAsında KENDİne bakar buldu kendini
SEYR ettiğine bakakaldı... OL-ANdan ayrıldı ADEM
OL-AN'ın OLu ; yaptığı her fiil, hareket ve olay... oldu
ADEM OL-uşta iken AYNA da yani ÂLEM de OL-uşta oldu
ADEM AYNAya baktıkça KENDİni unuttu
O'nu unutuşu kendini unutuşu idi ADEM'in...
Bu yüzden AYRI sandı ÂLEMi kendinden
Güneş doğdu dedi SABAH oldu Güneş battı dedi AKŞAM oldu
Ve bir gün geçti ömürden
Böylece OL-AN'ın AN'ı; ZAM-AN oldu
Yani ZAMlandırılmış, İLÂVE edilmiş AN
O'nu unutunca ADEM... ÖZ'ü gereği yeniden tanımlamak ihtiyacı duydu;
Baktığı ANdan öncesi EZEL oldu ADEM için
Onun BATIN oluşuydu EZEL
ZAHİR'e çıkışı ise AHİR oldu.
Hepsi O ANın İÇindeydi TEK ve BİR olarak
EZEL- AHİR, ZAHİR-BATIN Ademe göre OL-ANdı
O ise ancak Odur Herhangi bir tanımla sınırlanmaktan münezzehtir
O, KENDİni HER GÖRDÜĞÜ ŞEYde SEVDİ ADEM de öyle yaptı
Ama ADEM Onu unuttukça her gördüğü AYN-ı şekilde GÜZEL görünmez oldu GÖNÜL AYNAsında
GÖNÜL AYNASI ÂLEMdir
O zaman ÂLEMde; SEVİLEN-SEVİLMEYEN-ler oldu ADEM için
Oysa ki; ÂLEMde SEVİLMEYEN ne varsa ADEMin Onu unutuşunun sonucu olarak çıkıyordu ADEMin karşısına
ADEM, Onu SEYR ettiğini unuttu kendini seyrettiğini sandı
Onu unuttukça ADEM seyrettiği eksik ve noksan görünmeye başladı gözüne
O eksik ve noksanın Onu unutmuş olmasından dolayı kendinde meydana gelen eksik ve noksan olduğunu da unuttu ADEM
ADEMin o hali Onun tarafından rıza bulmuyordu
ADEM Onu unttukça ADEMe de kendisi unutturuldu
Parça parça noksanlaştı ADEM
ÂLEMde SEYR etti bunu Ama sandı ki kabahat ÂLEMdedir
HÂLin ne ise müşterisi sen oldun der K.Rıfai Hz.
ADEM Ondan uzaklaştıkça YALNIZ kaldı kendi BENliği ile
Kurtulmalıydı bu YALNIZlıktan TEKRAR Onda ve Onunla YALNIZ kalınmalıydı
Yalnız bırakmıyor ki yalnızlığım,
Çöküyor başımda çörekleniyor.
SEN'inle DÜNYA'ya (ÂLEMe) meydan okurdum
SEN'siz karıncalar yürekleniyor
ÂLEM büyüyor gözümde üstüme üstüme geliyor
Sanki Onu unutmanın CEZAsı gibi ve tek başıma korkuyorum
Ne kadar da aciz ve güçsüzmüşüm Onsuz Daha iyi anlıyorum ÂLEM beni sıkıştırdıkça
Bundan olsa gerek ÂLEMde sevmediğim ne varsa ACI veriyor bana, üzüyor beni
CAN-ım acıdıkça daha çok arıyorum Onu
Onu aradıkça ve Onu buldukça görüyor ve anlıyorum ki;
ACI-lar ceza değil MÜKÂFAT mış ASLında benim için
O yüzden ACI-lar TATLIlaşıyor Çileler ÇAREnin gübresi oluyor
DERT sandığım şeye DERMAN ararken .
ASIL dermanın O DERTin İÇinde geldiğini görüyorum .
DERMANı talep eden ben değil miyim Neden Onun gönderdiği derman DERT gibi görünüyor gözüme
Çünkü Ondan uzaklaştım Onun gibi göremez oldum
Onun DERMAN dediğine ben DERT der oldum
O DERT beni Ona muhtaç edince Ona doğru döndükçe gördüm ki;
O bana DERT değil DERMAN göndermiş
DERMAN Ona dönmemmiş ve insan ancak DERT sahibi olduğunda Ona yöneliyor
Araf Suresi 201: Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.
Yunus Suresi 12: İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken yada ayaktayken bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara bizi hiç çağırmamış gibi döner gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir.
* * *
Sevgili MÎNA CAN... Allah razı olsun
İmkan olsa da insan yazmak yerine GÖNLÜ'nü SEYR'e sunabilse...
O zaman görülür ki KELİMELER ne kadar da fakirdir ÖZ'de OL-AN'a göre...
BEN seni öyle OKU-yorum... Dilerim şükranımı sen de öyle OKU-rsun...
Selamlar sevgiler HAYY OL-AN YÜREK-lere...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12913
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
Araf Suresi 201: Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.
Sesimdeki yaş, gözümdeki yaş artık dinsin diyorum
Kalbimde feryat yüzümde o umutsuz o halim artık dinsin
Diyorum
Hayat . gül yüzüme, gül yüzüme artık gül diyorum
Bir, bir sevgi istiyorum
Tozlanmış kırık dökük bir sevda yetti bana
Avundum toz sildim
Zaman küle çevirdi beni
Çok sevdim, sildim geri kalan geçmişimi
Anladım hata yaptım zaman düne çevirdi beni
Hayat duy hadi duy beni hayat
Haykırdım duy beni
Hay at hay at hay at
Sevdamı sürdüm yarama
Belli etmedim kimseye kanadığını
Yalan üstüne yalan uydurdum insanlara
Yemin ettim yemin ettim şahit tuttum bu geceyi
Senden başkası yalan diye
Boşver duyduklarını
Şunu bilki hala kanıyor yaram
Sesimdeki yaş, gözümdeki yaş artık dinsin diyorum
Kalbimde feryat yüzümde o umutsuz o halim artık dinsin
Diyorum
Hayat . gül yüzüme, gül yüzüme artık gül diyorum
Bir, bir sevgi istiyorum
Tozlanmış kırık dökük bir sevda yetti bana
Avundum toz sildim
Zaman küle çevirdi beni
Çok sevdim, sildim geri kalan geçmişimi
Anladım hata yaptım zaman düne çevirdi beni
Hayat duy hadi duy beni hayat
Haykırdım duy beni
Hay at hay at hay at
Sevdamı sürdüm yarama
Belli etmedim kimseye kanadığını
Yalan üstüne yalan uydurdum insanlara
Yemin ettim yemin ettim şahit tuttum bu geceyi
Senden başkası yalan diye
Boşver duyduklarını
Şunu bilki hala kanıyor yaram
- halimkok
- Özel Üye
- Mesajlar: 3843
- Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00
YÂR demedim
yaralandım
Karalandım
KARlarda yandım,
Kanadı kalbimde yaram,
Kan kaybettim ama dayandım
Düştüm DÜŞümün peşine,
Sordum; İnsanın işi ne?
Şaştım hesaba çekişine,
NEYdim
NE oldum da sonra,
NEYe inandım.
UYKUya UYamaz oldum,
Tadına doyamaz oldum,
Aradım NEYZENim buldum
BEN BİR İNSANdım
Aynur Kardeşimden de bana esti...
Yüreğine sağlık...
Karalandım
KARlarda yandım,
Kanadı kalbimde yaram,
Kan kaybettim ama dayandım
Düştüm DÜŞümün peşine,
Sordum; İnsanın işi ne?
Şaştım hesaba çekişine,
NEYdim
NE oldum da sonra,
NEYe inandım.
UYKUya UYamaz oldum,
Tadına doyamaz oldum,
Aradım NEYZENim buldum
BEN BİR İNSANdım
Aynur Kardeşimden de bana esti...
Yüreğine sağlık...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12913
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
- habibi
- Özel Üye
- Mesajlar: 1059
- Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00
CAN MINAM.. Yazını okurken seninle dinledigimiz ilahi eseri aklıma düştü yazmak geldi gönülce....
Değmeyin şu kalbime,
Bu kalbim ALLAH der ağlar....
El vurmayın gönlüme,
Bu gönlüm ALLAH der ağlar....
El vurmayın ,elvurmayın gönlüme..
ALLAH der ağlar, ALLAH der ağlar....
Değmeyin şu gözüme,
Bu gözüm ALLAH der ağlar...
El vurmayın özüme,
Bu özüm ALLAH der ağlar.....
ALLAH der ağlar, ALLAH der ağlar, ALLAH der ağlar........
Değmeyin şu kalbime,
Bu kalbim ALLAH der ağlar....
El vurmayın gönlüme,
Bu gönlüm ALLAH der ağlar....
El vurmayın ,elvurmayın gönlüme..
ALLAH der ağlar, ALLAH der ağlar....
Değmeyin şu gözüme,
Bu gözüm ALLAH der ağlar...
El vurmayın özüme,
Bu özüm ALLAH der ağlar.....
ALLAH der ağlar, ALLAH der ağlar, ALLAH der ağlar........
- nisa77
- Aktif Üye
- Mesajlar: 133
- Kayıt: 01 Ağu 2007, 02:00
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
burdaki haddi aşmayı acizlğimize sayın...anlayaamdık HALİM-CAN..halimkok yazdı:Araf Suresi 201: Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.
Yunus Suresi 12: İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken yada ayaktayken bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara bizi hiç çağırmamış gibi döner gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir.
* * *
acizane güncel bir örnek vermek istedik..gönülden geçti inş..
iman etmiş bi eşin, etmemiş eşi onu anlamıyor diye..
şükretmesi görünüşte acaip değilmi?
ama gelin görünki...o başka bi pencereden bakmaktadır..
belki anlamlıdır...belki değil...bakana göre değişir...elbettt...
ya onu çok sevseydim...HAK sevgisine engel olacak bir sevgiyle..
(aman YARABBİ...) diyip...
"İnsanlardan kimi de ALLAH'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları, ALLAH'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin ALLAH sevgisi daha kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin ALLAH'a ait olduğunu ve ALLAH'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı." [Bakara: 165]
bu düşünce şekli..sabrıda kolay kılıyor...
iman etmeyen eşe duayı da...
yarım dolu bardağın..dolu tarafını görmek gibi...
sevgiyle....
En son MINA tarafından 11 Ara 2008, 22:56 tarihinde düzenlendi, toplamda 3 kere düzenlendi.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
Bakış açısının önemi
Her şeye olumlu yaklaşmanın önemi, inkâr edilemez. Yarım bardak su olsa, olumlu bakan kimse, bardak yarısına kadar su ile dolu diyerek, mevcut olanı görür, yani iyi yönden bakar. Olumsuz zihniyetteki kimse ise, bu bardağın yarısı boştur diyerek, yok olanı görür, yani kötü yönden bakar.
Bir ayakkabı firması, bir pazarlamacısını ayakkabı satmak üzere Afrikaya gönderir. Bu adam, Afrika dönüşünde; (Ne yazık ki, bir çift bile ayakkabı satamayız; çünkü Afrikada hiç kimse ayakkabı giymiyor, ayakkabı nedir bilmiyor) der. Meseleyi iyi bilen patron, hemen ardından bakış açısı farklı, olaylara olumlu bakan bir pazarlamacıyı gönderir. Bu pazarlamacı, büyük bir heyecanla döner, patronun odasına girer; (Afrika'da hiç kimsenin ayakkabısı yok! Bunları ayakkabı giymeye alıştırdık mı, milyonlarca ayakkabı satarız) der.
acizene, yalnızlıkla, yansıtmak istediğimiz şudurki,
kalabalıktan sıyrılmanın manası= ruhun yapısında olan, neden..niçinlerden, keşkelerden sıyrılmak...
O istemiştir bitmiştir...diyebilmektir...bunuda yalnızlığa benzettik...
YANİ istekler kalabalık...bunlardan soyutlanıp...
onlardan sıyrılmak yalnızlık gibi ...
kendi isteklerini, ONUN isteklerine tercih etme durumu...
kendi, küçüklüğünü, acizliğini anlamak nefs kalabalığından..çıkmaktır.
Bütün güç ve kudretin O'NUN olduğunu yaşama halidir.. yalnızlık..
haddi aşmamışımdır umarım...
HADDİ AŞMAKTAN MEVLAYA SIĞINIRIM...
estağfirullah el azim...
estağfirullah el azim...
estağfirullah el azim...
estağfirullah el azim...
estağfirullah el azim...
Her şeye olumlu yaklaşmanın önemi, inkâr edilemez. Yarım bardak su olsa, olumlu bakan kimse, bardak yarısına kadar su ile dolu diyerek, mevcut olanı görür, yani iyi yönden bakar. Olumsuz zihniyetteki kimse ise, bu bardağın yarısı boştur diyerek, yok olanı görür, yani kötü yönden bakar.
Bir ayakkabı firması, bir pazarlamacısını ayakkabı satmak üzere Afrikaya gönderir. Bu adam, Afrika dönüşünde; (Ne yazık ki, bir çift bile ayakkabı satamayız; çünkü Afrikada hiç kimse ayakkabı giymiyor, ayakkabı nedir bilmiyor) der. Meseleyi iyi bilen patron, hemen ardından bakış açısı farklı, olaylara olumlu bakan bir pazarlamacıyı gönderir. Bu pazarlamacı, büyük bir heyecanla döner, patronun odasına girer; (Afrika'da hiç kimsenin ayakkabısı yok! Bunları ayakkabı giymeye alıştırdık mı, milyonlarca ayakkabı satarız) der.
acizene, yalnızlıkla, yansıtmak istediğimiz şudurki,
kalabalıktan sıyrılmanın manası= ruhun yapısında olan, neden..niçinlerden, keşkelerden sıyrılmak...
O istemiştir bitmiştir...diyebilmektir...bunuda yalnızlığa benzettik...
YANİ istekler kalabalık...bunlardan soyutlanıp...
onlardan sıyrılmak yalnızlık gibi ...
kendi isteklerini, ONUN isteklerine tercih etme durumu...
kendi, küçüklüğünü, acizliğini anlamak nefs kalabalığından..çıkmaktır.
Bütün güç ve kudretin O'NUN olduğunu yaşama halidir.. yalnızlık..
haddi aşmamışımdır umarım...
HADDİ AŞMAKTAN MEVLAYA SIĞINIRIM...
estağfirullah el azim...
estağfirullah el azim...
estağfirullah el azim...
estağfirullah el azim...
estağfirullah el azim...
En son MINA tarafından 11 Ara 2008, 23:11 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- kulihvani
- Site Admin
- Mesajlar: 12913
- Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00
çok değerli mina kardeşimiz,
hasbi hizmetin zevk ve kıymetini bilişinizin yansıması olan,
bu güzel çalışmanızdan Hakk cc Rızası bulmanız duamızdır.
Acizâne bence de çok doğru düşünmektesiniz.
Kâinât Kürresine veya Atom Zerresine baktığımız da,
her ŞEY'in tek, benzersiz, kendine özel olduğunu görürüz.
her yağmur damlası apayrı damladır.
her atom tek başına sistem içinde sonsuz hızla döner durur kaybolamaz.
akıl almaz büyüklükteki galaksilerde her kürre,
yalnız döner ve asla bir başkasına mesnedlenip, dayanıp desdeklenemez.
ve her can Yaratanı karşısında tek başınadır.
İnsan ise aklından dolayı "BEN" denilen;
izafî, geçici ve sınırlı-sorumlu bir kimlik-kişilik olarak;
doğar, yaşar, ölür, hesaba çekilir ve karşılığını bulur.
yarım NEFESe mahkum olan her NEFS, daima yalnızlığa mecburdur.
yalnız başınalık hayatın ana şartıdır..
imthanın gereğidir..
düşünen başın göz yaşıdır..
"Kimki nefsini bilir, kesinlikle Rabbini de bilir"
hükmünce geçici yalnızlık, YÂR Yurdu Dârü's- Selâm'da son bulur..
Bu ulaşım;
Bir SALL zinciri,
Sıla hasreti,
Vuslat hareketi
Rahmet bereketidir..
gönlüne selâmet
BİZden BİZe Muhabbet..
hasbi hizmetin zevk ve kıymetini bilişinizin yansıması olan,
bu güzel çalışmanızdan Hakk cc Rızası bulmanız duamızdır.
Acizâne bence de çok doğru düşünmektesiniz.
Kâinât Kürresine veya Atom Zerresine baktığımız da,
her ŞEY'in tek, benzersiz, kendine özel olduğunu görürüz.
her yağmur damlası apayrı damladır.
her atom tek başına sistem içinde sonsuz hızla döner durur kaybolamaz.
akıl almaz büyüklükteki galaksilerde her kürre,
yalnız döner ve asla bir başkasına mesnedlenip, dayanıp desdeklenemez.
ve her can Yaratanı karşısında tek başınadır.
İnsan ise aklından dolayı "BEN" denilen;
izafî, geçici ve sınırlı-sorumlu bir kimlik-kişilik olarak;
doğar, yaşar, ölür, hesaba çekilir ve karşılığını bulur.
yarım NEFESe mahkum olan her NEFS, daima yalnızlığa mecburdur.
yalnız başınalık hayatın ana şartıdır..
imthanın gereğidir..
düşünen başın göz yaşıdır..
"Kimki nefsini bilir, kesinlikle Rabbini de bilir"
hükmünce geçici yalnızlık, YÂR Yurdu Dârü's- Selâm'da son bulur..
Bu ulaşım;
Bir SALL zinciri,
Sıla hasreti,
Vuslat hareketi
Rahmet bereketidir..
gönlüne selâmet
BİZden BİZe Muhabbet..
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Benim efendim!
Ben sana bendim!
Bir üfledin de
Yıkıldı bendim
Ben ki, denizdim.
Dağbaşı bendim
Şimdi sen oldun,
Âleme pendim.
Benim efendim!
Feza levendim!
Ölmemek neymiş;
Senden öğrendim.
Kayboldum sende,
Sende tükendim!
Sordum aynaya:
Hani ya kendim?
Benim efendim!
Benim efendim
Emri yüklendim!
Dağlandım kalbden
Ve mühürlendim.
Askerin oldum,
Başta tülbendim;
Okum sadakta,
Elde kemendim.
Benim efendim...
Necip Fazıl KISAKÜREK
Ben sana bendim!
Bir üfledin de
Yıkıldı bendim
Ben ki, denizdim.
Dağbaşı bendim
Şimdi sen oldun,
Âleme pendim.
Benim efendim!
Feza levendim!
Ölmemek neymiş;
Senden öğrendim.
Kayboldum sende,
Sende tükendim!
Sordum aynaya:
Hani ya kendim?
Benim efendim!
Benim efendim
Emri yüklendim!
Dağlandım kalbden
Ve mühürlendim.
Askerin oldum,
Başta tülbendim;
Okum sadakta,
Elde kemendim.
Benim efendim...
Necip Fazıl KISAKÜREK
En son gullale tarafından 12 Ara 2008, 00:31 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- gullale
- Özel Üye
- Mesajlar: 1362
- Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00
Canlar canını buldum bu canım yağma olsun
Assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun
Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım
Dost vaslına eriştim gumanım yağma olsun
Benden benliğim gitti hep mülkümü dost yuttu
La-mekana kavm oldum mekanım yağma olsun
Taalluktan üzüştüm ol dosttan yana uçtum
Aşk divanına düştüm divanım yağma olsun
İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derd-i şarabın içtim dermanım yağma olsun
Varlık cun sefer kıldı dost andan bize geldi
Viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun
Geçtim bitmez sağınçtan usandim yaz u kıştan
Bostanlar başın buldum bostanım yağma olsun
Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun
Yalnız yalnızlıkla... Özümüzdeki hâl...
Canlar canında yalnızlığa kavuşmaktır o özlenen yalnızlık...
Başka nerede? nasıl? ne zaman? yalnız kalınır ki?
İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derdi şarabın içtim dermanım yağma olsun... İkilik devranındaki kalabalıktan BİRLİK seyranındaki Hira'ya girebilmek aşk ile cevlan olup Hayrana varabilmek yalnızlığı...
Yüreğimizdeki derdin mekânıdır, derman aranmayan derddir CANLAR CÂNındaki yalnızlık... BALLAR BALına kavuşturan...
Assı ziyandan geçtim dükkanım yağma olsun
Ben benliğimden geçtim gözüm hicabın açtım
Dost vaslına eriştim gumanım yağma olsun
Benden benliğim gitti hep mülkümü dost yuttu
La-mekana kavm oldum mekanım yağma olsun
Taalluktan üzüştüm ol dosttan yana uçtum
Aşk divanına düştüm divanım yağma olsun
İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derd-i şarabın içtim dermanım yağma olsun
Varlık cun sefer kıldı dost andan bize geldi
Viran gönül nur doldu cihanım yağma olsun
Geçtim bitmez sağınçtan usandim yaz u kıştan
Bostanlar başın buldum bostanım yağma olsun
Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin
Ballar balını buldum kovanım yağma olsun
Yalnız yalnızlıkla... Özümüzdeki hâl...
Canlar canında yalnızlığa kavuşmaktır o özlenen yalnızlık...
Başka nerede? nasıl? ne zaman? yalnız kalınır ki?
İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derdi şarabın içtim dermanım yağma olsun... İkilik devranındaki kalabalıktan BİRLİK seyranındaki Hira'ya girebilmek aşk ile cevlan olup Hayrana varabilmek yalnızlığı...
Yüreğimizdeki derdin mekânıdır, derman aranmayan derddir CANLAR CÂNındaki yalnızlık... BALLAR BALına kavuşturan...
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
can-ımsın gülllalem...gullale yazdı:İkilikten usandım birlik hanına kandım
Derdi şarabın içtim dermanım yağma olsun... İkilik devranındaki kalabalıktan BİRLİK seyranındaki Hira'ya girebilmek aşk ile cevlan olup Hayrana varabilmek yalnızlığı...
Yüreğimizdeki derdin mekânıdır, derman aranmayan derddir CANLAR CÂNındaki yalnızlık... BALLAR BALına kavuşturan...
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- CAN_YIKAN
- Yeni Üye
- Mesajlar: 10
- Kayıt: 27 Eki 2008, 02:00
Eveeeet Can yazıda elbetteki insanlar insanca düşünüp yazarlar ve insan her daim acizdir nakıs bakar nakıs düşünür nakıs yazar v.s Ama hepsinde muhakkak bir güzellik sır gizlidir önemli olan orda ogüzelliği bulup onu almak ve tşk etmek zaten şuda varki yalnızlıktan kasıt illa tek olmak anlamında veya dağ başına çıkmak anlamındada algılanmamlı halk içinde hakla olmakta yalnızlığın bir çeşididir
Zaten her sohbettede zikrederim allemeyi cihan olsan ilmin karşıdakinin anlayacağından bir adım öteye gitmez..Vede bilmek sadece bilmek önemli olan bu değil bildiği ile amil olmakta çok önemlidir zira amel etmeyen ilim sahipleri için kuranda çok güzel hitaplar vardır paylaşımların tamamından çıkarılacak çok güzell detaylar var uzun anlatmak tek tek yazmak isterdim ama yinede yazın harika olmuş eksik bulmak gözüyle bakmıyorum zira..paylaşım için herkese tşkler.. Öle Der Cannn...Bİ DİP NOT HAKKI BİRLEYEN ALEMİN VE YARADILMIŞLARIN olasındaki ve derecesindeki anlak ve yani zeyreği rahmandan aldığı nur nispetindedir yoksa alem başka şeyden ibaret değildir herşeyde onun nuru var olmazsa olmaz ...
SAYGILAR
Zaten her sohbettede zikrederim allemeyi cihan olsan ilmin karşıdakinin anlayacağından bir adım öteye gitmez..Vede bilmek sadece bilmek önemli olan bu değil bildiği ile amil olmakta çok önemlidir zira amel etmeyen ilim sahipleri için kuranda çok güzel hitaplar vardır paylaşımların tamamından çıkarılacak çok güzell detaylar var uzun anlatmak tek tek yazmak isterdim ama yinede yazın harika olmuş eksik bulmak gözüyle bakmıyorum zira..paylaşım için herkese tşkler.. Öle Der Cannn...Bİ DİP NOT HAKKI BİRLEYEN ALEMİN VE YARADILMIŞLARIN olasındaki ve derecesindeki anlak ve yani zeyreği rahmandan aldığı nur nispetindedir yoksa alem başka şeyden ibaret değildir herşeyde onun nuru var olmazsa olmaz ...
SAYGILAR
- MINA
- Özel Üye
- Mesajlar: 2740
- Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00
bir garipliktir yalnızlık.---------
Gariplik bir tohumdu ve Yaradan onu insanların özüne yerleştirdi. Bu tohumda aşkının tadını gizledi. O önce dostlarını halktan ayırdı, garip bıraktı, sonra onların gönüllerini baştan sona kendisiyle doldurdu.
O'nunla dolup taşan âşıklar; tahkiki imana ulaştı ve kâinata meydan okudu. Aşkın neşvesiyle kendinden geçenler için, 'Sath-ı arz bir mescid oldu; Mekke bir mihrab, Medine bir minber ...' Allah (cc) Rasulünü gariplerine imam kıldı.
Gariplik, insanın kendini keşfettiği, yaradılışın sırlarına erdiği ilâhî bir dergâhtı. Bu dergâhın sâlikleri, ölümün öldürülemeyeceği gerçeğini anlayarak insanlığı bu durumdan haberdâr ettiler. Şeytanın desiselerine karşı, Yüce Dîvan'a dayanıp: 'Sus! Kâinat mescid-i kebirinde Kur'an kâinatı okuyor. Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidayetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zeban edelim. Evet söz odur ve ona derler.
Hak olup, Hak'tan gelip, Hak diyen ve hakikati gösteren ve nuranî hikmeti neşreden odur.' hakikatini neşrederek bekaya erdiler.
Gariplik, yüreğe Hakk'ı yerleştiren, kulu Hakk'a bağlayan uhrevî bir zincir, vuslat arzusuyla kavrulan gönülleri Rableriyle buluşturan şifalı bir iksirdir. Vefa, sadakat, sabır hep gariplik dergâhında kemale erdi. Gariplik; kalbi, masivadan temizlemenin, benlikten geçmenin, nefsi tanımanın reçetesidir.
'Sen çık aradan hanesini sahibine ver.
Bî şek gelir Allah evine sen savulunca.' mısralarında ifade edilen kalb hanesini gerçek sahibine teslim etmenin tâ kendisidir gariplik. Gönüllere dikilecek fidanların çimlenme mekânıydı o. Sevginin beşiği, kırık gönüllerin yoldaşı, en mahrem sırların nigehbânıdır gariplik.
En büyük garip, Allah Rasulü (sas)'ydü. O'nun bütün hayatı gariplikle geçti. Doğduğunda babası yoktu, daha büyümeden annesi de göçüp gitti. O da peygamberler gibi yapayalnız kaldı. Yalnızlığında oturdu sonsuzluk tahtına. Gök ehlinden Hz. Cebrail, yer ehlinden Hz. Ebubekir'le dost olmadan önce Hira yalnızlık mektebinde çile çekti. Aynı zamanda cahiliyenin günahlarından incinen mübarek ruhları, bu yalnızlıkta inşirah buldu.
Garip Nebi, ashabına önce sevmeyi öğretti. Rabb'inden aldığı dersle insana saygı duymayı, müsamahayı tahsil ettirdi. Çürümeye yüz tutmuş insan tohumu, O'nun Rabbanî ikliminde yeniden çatladı, filiz verdi. Vahyin bereketiyle neşv ü nema buldu.
Sevdi ashabını, sevginin mahalli olan kalb ayna olunca yansıdı muhataplarına, ashabı da O'nu ve getirdiği her şeyi sevdi. Dünya dönmeye başladığından beri böyle sevda görmemişti. Çünkü O; kalblerin habibi, akılların muallimi, nefislerin terbiyecisi, ruhların sultanıydı. Dostlarına garipliğin sırlarını anlattı
Yüce Nebi. Bu yola çıkmanın ve bu yolda kazanmanın şartının; anadan, yârdan, evlâttan, maldan, candan geçmek olduğunu öğretti. Ashab-ı Kiram da dostlarından ve vatanlarından ayrıldılar; garip kalmayı, Efendileri gibi Âlemlerin Sultanı'na sığınmayı tercih ettiler .
Hakk'ın rızasına vasıl olmak için; dünyanın aldatıcılığından firar edip, Rablerine sığındılar. Dünyanın dört tarafına yüce hakikati böyle ulaştırdılar. Bazıları Ebu Zer (ra) gibi yalnız yaşadılar, yalnız vefat ettiler.
Gariplik bir tohumdu ve Yaradan onu insanların özüne yerleştirdi. Bu tohumda aşkının tadını gizledi. O önce dostlarını halktan ayırdı, garip bıraktı, sonra onların gönüllerini baştan sona kendisiyle doldurdu.
O'nunla dolup taşan âşıklar; tahkiki imana ulaştı ve kâinata meydan okudu. Aşkın neşvesiyle kendinden geçenler için, 'Sath-ı arz bir mescid oldu; Mekke bir mihrab, Medine bir minber ...' Allah (cc) Rasulünü gariplerine imam kıldı.
Gariplik, insanın kendini keşfettiği, yaradılışın sırlarına erdiği ilâhî bir dergâhtı. Bu dergâhın sâlikleri, ölümün öldürülemeyeceği gerçeğini anlayarak insanlığı bu durumdan haberdâr ettiler. Şeytanın desiselerine karşı, Yüce Dîvan'a dayanıp: 'Sus! Kâinat mescid-i kebirinde Kur'an kâinatı okuyor. Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidayetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zeban edelim. Evet söz odur ve ona derler.
Hak olup, Hak'tan gelip, Hak diyen ve hakikati gösteren ve nuranî hikmeti neşreden odur.' hakikatini neşrederek bekaya erdiler.
Gariplik, yüreğe Hakk'ı yerleştiren, kulu Hakk'a bağlayan uhrevî bir zincir, vuslat arzusuyla kavrulan gönülleri Rableriyle buluşturan şifalı bir iksirdir. Vefa, sadakat, sabır hep gariplik dergâhında kemale erdi. Gariplik; kalbi, masivadan temizlemenin, benlikten geçmenin, nefsi tanımanın reçetesidir.
'Sen çık aradan hanesini sahibine ver.
Bî şek gelir Allah evine sen savulunca.' mısralarında ifade edilen kalb hanesini gerçek sahibine teslim etmenin tâ kendisidir gariplik. Gönüllere dikilecek fidanların çimlenme mekânıydı o. Sevginin beşiği, kırık gönüllerin yoldaşı, en mahrem sırların nigehbânıdır gariplik.
En büyük garip, Allah Rasulü (sas)'ydü. O'nun bütün hayatı gariplikle geçti. Doğduğunda babası yoktu, daha büyümeden annesi de göçüp gitti. O da peygamberler gibi yapayalnız kaldı. Yalnızlığında oturdu sonsuzluk tahtına. Gök ehlinden Hz. Cebrail, yer ehlinden Hz. Ebubekir'le dost olmadan önce Hira yalnızlık mektebinde çile çekti. Aynı zamanda cahiliyenin günahlarından incinen mübarek ruhları, bu yalnızlıkta inşirah buldu.
Garip Nebi, ashabına önce sevmeyi öğretti. Rabb'inden aldığı dersle insana saygı duymayı, müsamahayı tahsil ettirdi. Çürümeye yüz tutmuş insan tohumu, O'nun Rabbanî ikliminde yeniden çatladı, filiz verdi. Vahyin bereketiyle neşv ü nema buldu.
Sevdi ashabını, sevginin mahalli olan kalb ayna olunca yansıdı muhataplarına, ashabı da O'nu ve getirdiği her şeyi sevdi. Dünya dönmeye başladığından beri böyle sevda görmemişti. Çünkü O; kalblerin habibi, akılların muallimi, nefislerin terbiyecisi, ruhların sultanıydı. Dostlarına garipliğin sırlarını anlattı
Yüce Nebi. Bu yola çıkmanın ve bu yolda kazanmanın şartının; anadan, yârdan, evlâttan, maldan, candan geçmek olduğunu öğretti. Ashab-ı Kiram da dostlarından ve vatanlarından ayrıldılar; garip kalmayı, Efendileri gibi Âlemlerin Sultanı'na sığınmayı tercih ettiler .
Hakk'ın rızasına vasıl olmak için; dünyanın aldatıcılığından firar edip, Rablerine sığındılar. Dünyanın dört tarafına yüce hakikati böyle ulaştırdılar. Bazıları Ebu Zer (ra) gibi yalnız yaşadılar, yalnız vefat ettiler.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''
Hacc / 78
Hacc / 78
- habibi
- Özel Üye
- Mesajlar: 1059
- Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00
Bir garip hâl ki anlatılmaz.. Anlatmaya insan tâkât bulamaz..
Seslenirde sükûtunu bozmaz.. Çağırırda adım atmaz..
Uzaklaşırda kopmaz..
...
Deli rüzgarlar essin bugün yine harâbe semtimde..
Dindirir mi, söndürür mü, körükler mi bilmem ateşimi..
Ateşe de razı ya gönül, bu siyah halinden bir kurtula bilse..
...
Bilirim delisin gönül.. Söz dinlemezsin, tesellî kabul etmezsin..
Seni zapt etmek kolay değil, bilirim gönül..
Kaç kez tırmanırda atarsın kendini dağlardan..
Paramparça kendini seyretmek hoşuna gider acılar içinde..
Yüzün gülerde.. içten içe, inceden inceye kanarsın..
...
Yalnızsın.. Öyle yalnız ki, kalabalıklar içinde dil bilmeyen, yol bilmeyen garip bir yolcu gibi..
Kalabalıklara daldığın an daha da artar yalnızlığın, hasretin, gurbetin..
Bilirim, şikayet değil nimet bilirsin sen bunu..
Yüreğin konuşurken, hâlini bir bir anlatırken, gözlerinde hüzün oynaşır..
Dilin sükût ettiği için anlayanın yok kadar azdır!..
//Anlatamam işte..
Anlatmadan anla beni...//
- habibi
- Özel Üye
- Mesajlar: 1059
- Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00
Cüneyd-i Bağdadi (k.s.)nin ihvanlarından birine yazdığı mektubun başı: Ey kardeşim! Allah (c.c.), seni seçme ile teyid etsin, ihtiva ile (Kendine almakla) seni (Kendisiyle) birleştirsin ve sana akıl erbabının ilmini versin ve seni en üstün bilgiye muttali kılsın. Senden, Kendisine almak istediğini senden tam olarak alsın, sonra seni senin olandan boşaltarak kendisiyle doldursun ki, Kendi çevir(ip idare et)mesinde sana göstereceği şeyle seni tek kılsın. Öyle ki, artık seni o halden çıkaracak hiçbir şahid sana yetişemez (çünkü sen yok olursun). İşte bu, şekillerin yok olduğu evvelin evvelidir. O hâl ki -Allah Kendisiyle seni senden kaybeder, senden dilediğini Kendisine çekip alarak seni istila eder. Sonra ilk ayırma tek kılmasında ve tek kılma oluşunun hakikatinde seni senden, senin için tek kılar. Bundan dolayı sen bununla tek kalır (Haktan) ayrılırsan, seni helak eder (beşeriyete atar). Daha sonra Hakktan gelen şahidlerle (nurlarla) helâki (ayrılışı) yok eder. Halkın huzurunda bulunmayı (halkı görmeyi) mahveder. İşte o zaman Hakktan, Hakk için hakikatin hakikati meydana gelir. Tevhid ilminin hakikatine göre bu hal cereyan eder. (Allah o kul)nu kuvvetlendirir ve onu Kendine nisbet edip bağlıyan birçok şeylerden perdeler, saklar, onu hakikate ulaştırır, seçer.