71-)İbn Ömer radiyallahu anhu'den.: Şöyle dedi.: “Nebî sallallahu aleyhi vesellem ikindi namazını kılarken bir köpek, namazını bozmak için önünde geçmek istedi. Sa'd b. Ebî Vakkâs köpeğe bedDUÂ etti de ALLAH, derhal onu helâk etti. Nebî sallallahu aleyhi vesellem namazı bitirince Sa'd'a.: "Ona nasıl bedDUÂ ettin?" dedi. Sa'd da şöyle dediğini söyledi.: سبحانك لا إله إلا أنت ياذا الجلال والإكرام، أهلك هذا الكلب قبل أن يقطع على نبيك صلاته .: Subhâneke Lâ ilâhe illâ ente yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm, ehleke haze’l-kelbi enne yakta’ alâ nebîyyike’s-salâtehu.: (ALLAH'ım) SENi bütün noksanlıklardan tenzih ederim. SENden başka hiç bir İlâh yoktur. Ey izzet ve heybet ve ihsân sâhibi! SENin Nebî’nin namazını bozmadan önce, şu köpeği helâk et."
Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: "Şüphesiz sen öyle kelimelerle bedDUÂ ettin ki, eğer onlarla gökler ve yer arasındaki bir kimseye bedDUÂ etseydin muhakkak kabul olurdu." (Hadîsi Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr adlı eserinde kaydetti.)
72-)Hasen'den.: Dedi ki,.: Semura b. Cundeb şöyle dedi.: "Sana Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Ebû Bekr ve Ömer'den defâlarca duyduğum bir hadîsi anlatayım mı? Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:“Kim sabah-akşam.: تسقيني، وأنت تميتني، وأنت تحييني للهم أنت خلقتني وأنت تهديني، وأنت تطعمني، وأنت Allahümmeenta halaktenî ve ente tehdinî, ve enye teta’mnî ve ente teskînî, ve ente temîtenî, ve ente tahyînî.: ALLAH'mSEN beni yarattın. SEN beni hidayet ulaştıransın. SEN bana yemek yedirir ve SEN bana SU içirirsin. SEN beni öldürür ve SEN beni diriltirsin.” deyip de ALLAH'dan bir şey isterse, muhakkak ALLAH ona istediğini verir." buyurdu.
Semura dedi ki.: “Abdullah b. Selâm'la karşılaştım ve hadîsi ona anlattım.
Şöyle dedi.: "Bu kelimeleri (ALLAH) Mûsâ aleyhisselâm'ya da vermişti. O bu kelimelerle günde yedi defâ DUÂ ediyor ve istediği her şeyi muhakkak ALLAH ona veriyordu." (Hadîsi Taberânî hasen bir senedle Mu'cemu'l-Evsât adlı eserinde kaydetti.)
73-)İbn Abbas'dan.: Dedi ki.: “Adamın biri Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem 'a.: “Yâ Rasûlullah.: Geri çevirilmeyecek bir DUÂ var mıdır?" dedi. Rasûlullah şöyle cevap verdi.: "Evet var. Şöyle dersin.: أسألك باسمك الأعلى الأعز الأجل الأكرم .: Eselüke biesmâike’l-A’lâ’l-Eı’zze’l-Ecelli’-Ekrem.: (ALLAH'ım) SENin çok yüce, daime gâlib, çok haşmetli ve çok övülmüş İsminle SENden istiyorum." (Hadîsi Taberânî kaydetti.)
74-)Sa'd b. Ebî Vakkâs'dan.: Dedi ki.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu.: "Kardeşim Zünnûn (Yûnus)'un, balığın karnında iken yapmış olduğu DUÂ şudur.: أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ .:en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu mine’z- zâlimîn.:SENden başka hiç bir İlâh yoktur. SENİ tenzih ederim. Gerçekten ben zâlimlerden oldum." Bir müslüman herhangi bir konuda bununla DUÂ ederse, muhakkak ALLAH, onun DUÂ sını kabul eder." (Hadîsi Hâkim kaydetti.)
وَذَا النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ “Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nâdâ fi’z zulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu mine’z- zâlimîn (zâlimîne).: Ve Zennûn (Yânus aleyhisselâm), gadaba gelerek (öfkelenerek) gitmişti. Böylece ona muktedir olamayacağımızı (hükmedemeyeceğimizi) zannetti. Sonra karanlıklar içinde (şöyle) nidâ etti: “SENden başka İLÂH yoktur. SEN SÜBHÂN'sın (herşeyden münezzehsin). Muhakkak ki ben, zâlimlerden oldum.”(Enbiyâ 21/87)
75-)Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anhu şöyle DUÂ etti.: " للهم إني أسألك إيماناً لا يرتد، ونعيماً لا ينفد ومرافقة نبيك محمد في أعلى درج الجنة جنة الخلد .: ALLAHümme innî es elüke îmânen lâ yerted, ve nâ’imen lâ yefefedu ve merâfaktu nebîyyike MuhaMMed fî A’lâ derece’l-CeNNeti CeNNete’l-Huld.: ALLAH'ım! Ben SENden irtidâd etmeyen bir imân, tükenmeyen ni’metler ve ebedî CeNNetin en yüksek yerinde Nebîn MuhaMMed sallallahu aleyhi vesellem'le beraber olmayı istiyorum."
Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi vesellem ona.: "İste, sana verilsin!." buyurdu.” dedi. (Hadîsi Hâkim kaydetti.)
76-)Enes radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Adamın birine uğradı. Adam şöyle diyordu .: "Ya Erhamerrahimin.: Ey merhametlilerin en merhametlisi!" Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona.: "İste!. Muhakkak ki ALLAH seni görüyor!." buyurdu.” dedi. (Hadîsi Hâkim kaydetti.)
En son ahsen tarafından 14 Mar 2025, 21:37 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
77-)Ebû Umâme radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:"Üç defâ “Yâ Erhamerrahîmîn! Yâ Erhamerrahîmîn! Yâ Erhamerrahîmîn!.: Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ey merhametlilerin en merhametlisi!." diyen kimseye görevli bir Meleğin.: "Muhakkak ki, Merhametlilerin en Merhametlisi sana yönetilmiş, iste!." buyurdu.” dedi. (Hadîsi Hâkim kaydetti.)
78-) İbn Mes'ûd radiyallahu anhu.:“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Kim Arefe Gecesi şu on kelimeyi bin defâ söyler ve Sıla-i Rahmi kesmeyi ve günah işlemeyi istemesi hariç- ALLAH'dan bir şey isterse, ALLAH muhakkak ona verir.:
سبحان الذي في السماء عرشه، سبحان الذي في الأرض موطنه سبحان الذي في البحر سبيله، سبحان الذي في النار سلطانه، سبحان الذي في الجنة رحمته، سبحان الذي في القبور قضاؤه، سبحان الذي في في الهواء روحه، سبحان الذي رفع السماء، سبحان الذي وضع الأرض سبحان الذي لا ملجأ منه إلا إليه .: SUBHÂN ellezî fi’s-semâi Arşihu,
SUBHÂN ellezî fi’l-arzi Mevtinehu,
SUBHÂN ellezî fi’l-bahri Sebîlihu,
SUBHÂN ellezî fi’n-nâri Saltânihu,
SUBHÂN ellezî fi’l-CeNNeti Rahmetihu,
SUBHÂN ellezî fi’l-kuburi Kadâ’uhu,
SUBHÂN ellezî hevâe Rûhuhu,
SUBHÂN ellezî refe’a’s-Semâu,
SUBHÂN ellezî vada’l-Ardu
SUBHÂN ellezî lâ melce’i minhu illâ ilefhi.:
Arşı ->Semâda, İkramı ->Yeryüzünde, Yolu ->Denizde, Hâkimiyeti ->Ateşte, Rahmeti ->Cennette, Kazası ->Kabirlerde ve Rüzgârı ->Havada olan ALLAH'ı tenzih ederim. Semâyı ->yükselten, yüryüzünü ->seren ve kendisinden başka ->sığınak olmayan ALLAH'ı tenzih ederim."buyurdu.” dedi. (Hadîsi İbn Ebi'd-Dünyâ (Kitâbu'l-Edâhî adlı eserinde), Ebû Ya'lâ ve Taberânî kaydetti.)
وَذَا النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ “Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe zanne en le’n- nakdire aleyhi fe nâdâ fi’z- zulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn(zâlimîne).:Ve Zennûn (Yunus aleyhisselâm), gadaba gelerek (öfkelenerek) gitmişti. Böylece ona muktedir olamayacağımızı (hükmedemeyeceğimizi) zannetti. Sonra karanlıklar içinde (şöyle) nidâ etti.: “SENden başka İLÂH yoktur. Sen SÜBHÂN'sın (herşeyden münezzehsin). Muhakkak ki ben, zâlimlerden oldum.”(Enbiyâ 21/87)
79-)Enes radiyallahu anhu.:“Nebî sallallahu aleyhi vesellem.: "ALLAH'dan, nâil olmayı istediğin bir şeyi taleb ettiğinde şöyle de.:
إله إلا الله وحده لا شريك له العلي العظيم، لا إله إلا الله وحده لا شريك له الحليم الكريم بسم الله الذي لا إله إلا هو الحي القيوم الحكيم، سبحان الله رب العرش العظيم، الحمد الله رب العالمين، «كأنهم يوم يرون ما يوعدون لم يلبثوا إلا ساعة من نهار، بلاغ فهل يهلك إلا القوم الفاسقون .. كأنهم يوم يرونها لم يلبثوا إلا عشية أو ضحاها اللهم إني أسألك موجبات رحمتك، وعزائم مغفرتك، والغنيمة من كل ير، والسلامة من كل إثم، اللهم لا تدع لي ذنباً إلا غفرته، ولا هماً إلا فرجته، ولا ديناً إلا قضيته، ولا حاجة من حوائج الدنيا والآخرة إلا قضيتها برحمتك يا أرحم الراحمين .:
Lâ ilâhe illâllah vahdehu lâ şerike lehü’l-‘Aliyyül-‘Azim, Lâ ilâhe illâllah vahdehu lâ şerike lehü’l-Halimü’l-Kerim. Bismillahillezi lâ ilâhe illa hu’l-Hayyü’l-Kayyumü’l-Hakim. Subhanallahı Rabbi’l-Arşil-‘Azim. Elhamdulillahı Rabbi’l-‘Alamin. "ke ennehum yevme yerevne mâ yûadûne lem yelbesû illâ sâaten mi’n- nehâr, belâg, fe hel yuhleku ille’l- kavmu’l- fâsikûn." “Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.” Allahümme inni es’elüke mevâcib rahmetike ve azayim mağfiretike ve’l-ğanimete min külli birr, ve’s-selâmete min küllî ism, Allahümme lâ ted’a li zemben illâ gafertühû, ve lâ hemmün illâ ferâcetühû, ve lâ dînen illâ kadeytühû, ve lâ hâcetün min hâcâci’d-dünyâ vel-âhireti illâ kadeytühâ birahmetike yâ erhamerrahimîn!.: ALLAH'dan başka İLÂH yoktur. OBİRdir, ortağı yoktur, Yücedir, Büyüktür. ALLAH'dan başka İLÂH yoktur. OBİRdir, ortağı yoktur, Sabırlıdır, İhsanı Boldur. KENDİSİnden başka İLÂH olmayan, Diri, Ezelden ebede Kâim, İş ve Emirleri Hikmetli ve yanlışsız olan ALLAH'ın Adıyla. Büyük Arş'ın RABBi olan ALLAH'ı tenzih ederim. Hamd, âlemlerin RABBi olan ALLAH'a mahsustur. “Onlar va'dedildikleri azâbı gördükleri gün, sanki dünyâda gündüzün sâdece bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helâk edilir mi hiç?”(Ahkâf 46/35) “Sanki onlar kıyamet gününü gördüklerinde dünyâda geçirdikleri ömür, bir akşam vakti, ya da kuşluk zamanı kadar gelir” (Nâzi'ât 79/46) ALLAH'm! SENden, Rahmetinin gereklerini, Mağfiretinin kararlarını, her türlü iyilikten faydalanmayı ve her türlü günahtan kurtulmayı istiyorum. ALLAH'm! Rahmetinle, bende bağışlanmamış hiç bir günah, giderilmemiş hiç bir sıkıntı, ödenmemiş hiç bir borç ve Dünyâ ve Âhiret İhtiyaçlarından yerine getirilmemiş hiç bir ihtiyaç bırakma!. Ey Merhametlilerin En Merhametlisi!" buyurdu.” dedi. (Hadîsi Taberânî Mu'cemu'l-Evsât adlı eserinde kaydetti.)
فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُوْلُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِل لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِّن نَّهَارٍ بَلَاغٌ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ “Fasbir kemâ sabere ulû’l- azmi mine’r- rusuli ve lâ testa’cil lehum, ke ennehum yevme yerevne mâ yûadûne lem yelbesû illâ sâaten mi’n- nehâr (nehârin), belâg (belâgun), fe hel yuhleku ille’l- kavmu’l- fâsikûn (fâsikûne).: O halde (Resûlum), Peygamberlerden azîm sâhibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar hakkında acele etme, onlar vâdedildikleri azâbı gördükleri gün sanki dünyâda sâdece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu, bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helâk edilir mi hiç!”(Ahkâf 46/35)
كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا “Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.: Kıyamet Gününü gördüklerinde (dünyâda) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.”(Nâzi'ât 79/46)
80-)Aişe radiyallahu anha dedi ki.: “Babam bana şöyle dedi.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in bana öğrettiği bir DUÂ yı sana öğreteyim mi?
İsâ sallallahu aleyhi vesellem de, bu DUÂ’yı havârilerine öğretiyordu. Eğer senin Uhud Dağı kadar borcun olsa ve bu DUÂ’yı yapsan, ALLAH o borcunu giderir." Ben.:“Evet. Öğret!.” dedim. O da.: "Şöyle de dedi.: للهم فارج الهم، وكاشف الكرب مجيب دعوة المضطر، رحمان الدنيا والآخرة ورحيمهما، أنت ترحمني فارحمني رحمة تغنيني بها عمن سواك
.: ALLAHümme fâricel-hemm, ve kâşifel-kurb mücîbe da'vetil-muztâr, rahmâne’d-dünyâ vel-âhireti ve rahîmuhümâ, ente terhamnî fe rahmünî rahmeten tüğnînî bihâ ammân sivâk.: "Ey sıkıntıdan kurtaran, üzüntüyü gideren, zor durumda olanın DUÂ sını kabul eden, dünyâ ve âhirette bütün varlıklara sayısız ni’metler veren ve onlara acıyan ALLAH'ım!SEN bana ni’metler veriyorsun. O halde bana öyle ni’met ver ki, ben onunla SENden başkasına muhtaç olmayayım." (Hadîsi Bezzâr ve Hâkim kaydetti.)
81-)Mu'âz b. Cebel radiyallahu anhu, dedi ki.:“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle dedi.: "Sana, kendisiyle DUÂ ettiğin zaman, dağlar kadar borcun da olsa, ALLAH'ın bu borcunu gidereceği bir DUÂ öğreteyim mi?" Ben.: "Evet. Öğret!" dedim. Şöyle buyurdu.: اللهم مالك الملك تؤتي الملك من تشاء إلى قوله بغير حساب، رحمان الدنيا ورحيمهما، تعطي من تشاء منهما، وتمنع من تشاء، فارحمني رحمة تغنيني بها عن رحمة من سواك، اللهم أغنني من الفقر واقض عني الدين وتوفني في عبادتك وجهاد في سبيلك "ALLAHümme mâlike’l-mülk tu’tî’l-mülke men teşâü ilâ kavlihi bîgayri hisâb, rahmâne’d-dünyâ ve rahîmuhümâ, tu’ti men teşâü minhümâ ve temne’ü men teşâü, ferhamnî rahmeten tüğnînî bihâ an rahmetin min sivâk, Allahümme ağinnî minel-fakr ve kaza’ı anî’d-dîn ve tevaffenî fî ibâdetike ve cihâdin fî sebîlike..: “Ey mülkün gerçek sâhibi olan ALLAH'ım!SEN mülkü dilediğine verirsin... Dilediğini hesâbsız rızıklandırırsın.” Dünyâ ve âhirette sayısız ni’metler veren ve kullarına acıyan ALLAH'ım! Dilediğine dünyâ ve âhiret ni’metlerini verir, dilediğine de vermezsin. O halde beni SENden başkasına muhtaç etmeyecek bir ihsanı bana bağışla. ALLAH'ım! Beni fâkirlikten koru ve borcumu gider. Hayatımı, SANA ibâdet ederken ve SENİN YoLunda cihad yaparken sona erdir. "buyurdu.”dedi. (Hadîsi Taberanî kaydetti.)
قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ “Kulillâhumme mâlike’l- mulki tû’ti’l- mulke men teşâu ve tenziu’l- mulke mimmen teşâ’ (teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’ (teşâu, bi yedikel hayr (hayru), inneke alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun).: De ki: "Mülkün Mâliki olan ALLAH'ım. Mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden mülkü alırsın. Ve dilediğini azîz kılarsın ve dilediğini zelîl edersin. “Hayır” SENin elindedir. Muhakkak ki SEN herşeye KADÎRsin.”(Âl-i İmrân 3/26)
تُولِجُ اللَّيْلَ فِي الْنَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الَمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ “Tûlicul leyle fî’n- nehâri ve tûlicun nehâra fî’l- leyl (leyli), ve tuhricu’l- hayya mine’l- meyyiti ve tuhricu’l- meyyite mine’l- hayy (hayyi), ve terzuku men teşâu bi gayri hısâb (hısâbın).: Geceyi gündüzün içine sokarsın ve gündüzü gecenin içine sokarsın. Canlıyı ölüden çıkarırsın ve ölüyü canlıdan çıkarırsın. Ve dilediğin kimseyi hesabsız rızıklandırırsın.”(Âl-i İmrân 3/27)
82-)İmam Ali kerremallahu vechehu'den.:O, adamın birine şöyle dedi.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem 'ın bana öğrettiği bâzı kelimeleri sana öğreteyim mi? Eğer Sevîr Dağı kadar borcun olsa, ALLAH onu giderir. De ki:
للهم اكفني بحلالك عن حرامك، وأغنني بفضلك عمن سواك .: ALLAHümme ekfînî bihalâlike an harâmike, ve e’ğinnînî bifadlike ammâ sivâk
.:ALLAH'ım! Beni, helâli nâsib ederek haramından koru. Fazlınla beni SENden başkasına muhtaç etme." buyurdu.” dedi.
(Hadîsi Hâkim kaydetti ve "sâhihtir" dedi.)
84-)Yahya b. Süleym et-Tâifi'den, o da birinden rivâyet etti; o Adam dedi ki.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Mûsâ sallallahu aleyhi vesellemRABBinden bir şey istedi. ALLAH onun istediğini geciktirdi de Mûsâ.: ما شاء الله .: Mâşâallah.: ALLAH'ın istediği olur." dedi. Bunun üzerine ihtiyaç duyduğu şey hemen kendisine verildi. Mûsâ aleyhisselâm, bunun sebebini RABBinden sordu da ALLAH ona şöyle vahyetti.: "Senin “ ما شاء الله .: Mâşâallah” demenin ihtiyaçları elde etmede en etkili söz olduğunu bilmiyor musun?" buyurdu.” dedi. (Hadîsi Abdullah b. el-İmâm Ahmed, Zevâidü'z-Zühd adlı eserinde kaydetti.)
85-)Abdullah b. el-İmâm Ahmed aynı senedle şu hadîsi de kaydetti.: “Yakûb aleyhisselâm, yeryüzündeki insanların Ölüm Meleğine en sevimlisi idi. Ölüm MeleğiYakûb'a gitmek için RABBinden izin istedi. Bunun üzerine kendisine izin verildi. Ya'kûb, Ölüm Meleğine.: “Seni YARATANın hakkı için, Yûsuf'un Rûhunu kabzettin mi?” dedi. O da.:“Hayır!” dedi. Sonra Ölüm Meleği şöyle devam etti.: “Ey Ya'kûb! Sana bâzı kelimeler öğreteyim mi?”Ya'kûb.:“Evet!” dedi. Ölüm Meleği.:"Ey iyiliği ebedî olarak kesilmeyen -ve sayısını da SENden başkasının bilmediği- İyilik Sâhibi ALLAH'ım!.” de." dedi. Ya'kûb bu kelimelerle aynı gece DUÂ etti de fecir doğmadan Yûsuf’un Gömleği kendisine getirildi." (İbn Ebî Dünyâ el-Ferec ba'de'ş-Şidde adlı eserinde hadisi.: "Sana, ALLAH'dan kendisiyle bir şey istediğinde muhakkak vereceği bâzı kelimeler öğreteyim mi?" lafzıyla kaydetti. Ayrıca orada "Ondan başkası mikdarını bilmez" ibâresi vardır.)
86-)İbrahîm b. Hallâd'dan.: Şöyle dedi.: "Cebrâil, Ya'kûb'a geldi de Ya'kûb, içinde bulunduğu durumu ona şikâyet etti. Bunun üzerine Cebrâil şöyle dedi.: "Sana bir DUÂ öğreteyim mi? Onunla DUÂ ettiğinde, muhakkak ALLAHSıkıntını giderir. De ki.: "Ey Kendisinin nasıl olduğunu Kendisinden başkası bilmeyen! Ey kudretine Kendisinden başkası ulaşamayan! Sıkıntımı gider!." (Yakûb bu DUÂ yı yaptı da) Yûsuf'un haberini müjdeleyen kişi hemen geldi." (Hadîsi İbn Ebi-d Dünyâ kaydetti.)
87-)Kudâ'a b. Suveyd'den.: “O, Tâif Müezzini Ebû Abdillah'ın şöyle dediğini rivâyet etti.: “Cebrâil, Yûsuf aleyhisselâm'a geldi ve dedi ki.: Ey Yûsuf! Hapis sıkıntın arttı mı? Öyleyse şöyle de.: للهم اجعل لي من كل ما أهمني وكربني من أمر دنياي وأمر آخرتي فرجاً ومخرجاً، وارزقني من حيث لا أحتسب واغفر لي ذنبي، وثبت رجائي واقطعه عمن سواك، حتى لا أرجو أحداً غيرك .: Allahümme ecal lî min külli mâ ehemmenî ve karrabenî min emri dunyâyi ve emri âhireti fercen ve mehrecen, ve rızıknî min haysi lâ ehtesib, veğfir lî zembî, ve sabbit recâî ve akta’hû ammâ sivâk, hattâ lâ ercü ahaden gayrake.:ALLAH'ım Dünyâ ve âhiret işlerimden beni üzen ve sıkıntıya düşüren bütün şeylerden benim için bir kurtuluş ve çıkış yolu ihsan eyle. Ummadığım yerden beni rızıklandır. Günahımı bağışla. Ümidimi devamlı kıl ve ümidimi SENden başkalarından kes ki, SENin dışında hiç kimseden ümid etmeyeyim." buyurdu.” dedi. (Hadîsi Abdullah (b. Ahmed) ve İbn Ebi-d Dünyâ kaydetti.)
88-)Müdlic b. Abdilâzîz'den; o da Kureyşli yaşlı birinden rivâyet etti.: "Cebrâil, 'a.: يا كثير الخير يا دائم المعروف .: Yâ kesîr el-hayr yâ dâim el-ma'rûf .:"Ey hayrı çok ve iyiliği devamlı olan ALLAH'ım!” de!." dedi. (O da bu DUÂ yı yaptı ve) bunun üzerine ALLAH, Ya'kûb'a şöyle vahyetti.: "Öyle bir DUÂ ile DUÂ ettin ki, eğer iki oğlun da ölmüş olsaydı, her ikisini de senin için diriltirdim." (Hadîsi İbn Ebi-d Dünyâ kaydetti.)
89-)Saîd b. Müseyyeb şöyle dedi.: “Bir gün beni üzen bir iş oldu da gece Nebî sallallahu aleyhi vesellem'in Mescidine gittim. İçeri girdiğimde hareket eden taş sesi duydum. Sağa-sola baktım, kimseyi göremedim. Sonra birinin şöyle dediğini işittim.: “Sıkıntılı olduğun hususta ALLAH'a DUÂ et ve şöyle de.:اللهم إني أسألك فإنك لنا مالك، وإنك على كل شيء قدير مقتدر، وإنك ما تشاء من كل أمر يكن .: Allahümme inni es'elüke fe inneke lenâ mâlik, ve inneke alâ kulli şey'in kadîr muktedir, ve inneke mâ teşâü min külli emrin yekün. .: "ALLAH'ım! SENden istiyorum, Çünkü SEN bizim Mâlikimizsin. SEN her şeye KADÎRsin, gücün istediğin her şey olur." Saîd dedi ki.: "Herhangi bir konuda ALLAH'a bu DUÂ ile yalvardığımda, kabul olduğunu gördüm." (Hadîsi İbn Asâkir kaydetti.)
90-)Fudâle b. Ubyd radiyallahu anhu dedi ki.:“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem oturarken Adamım biri (Mescide) girdi ve namaz kıldı. Sonra.: “اللهم اغفر وارحمني .: ALLAHümme’gfir ve erhamnî.: ALLAH'ım! Beni affet. Bana marhamet et!." dedi.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem o’na.: "Ey namaz kılan adam, acele ettin. Namaz kılıp oturduğun da ALLAH'a gerektiği şekilde hamdet. Sonra MuhaMMed'e salâtü selâm getir!." buyurdu.
Daha sonra başka bir adam namaz kıldı. ALLAH'a hamdetti ve Nebî sallallahu aleyhi vesellem'e salâtü selâm getirdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem o’na da.: "İste =>sana verilsin!." buyurdu. (Hadîsi Taberânî Mu'cemu'l-Kebir adı eserinde kaydetti.)
91-)Ali b. Ebi Tâlib kerremallahu vechehu.:“Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:"Her DUÂ , Nebî sallallahu aleyhi vesellem ve O’nun Âilesine salâtü selâm getirilinceye kadar örtülüdür." buyurdu.” buyurdu. (Hadîsi Taberânî Mu'cemu'l-Evsât adlı eserinde kaydetti.)
91-)Ahmed b. Ebi'l-Havâri den.: Dedi ki.: “Ebû Süleymân bana şöyle dedi.: "ALLAH'dan ihtiyaç duyduğu bir şeyi isteğinde, önce Nebî sallallahu aleyhi vesellem'e salâtü selâm getir. Sonra ihtıyacını iste. DUÂ’nı yine Nebî sallallahu aleyhi vesellem'e salâtü selâm ile bitir. Çünkü Nebî'ye salâtü selâm getirmek, reddedilmeyen bir DUÂ’dır. ALLAH, bu iki makbul DUÂ arasındaki DUÂ yı geri çevirmez."
EK RİVÂYETLER.: BU KISIM ASLİ NÜSHADA BULUNMUŞTUR.:
"Yüce ve En Üstün Kudret Sâhibi olan, çocuğu, babası, eşi ve ortağı olmayan ALLAH'ın adıyla. Şehâdet ederim ki: Nûh aleyhisselâm =>ALLAH'ın Rasûlu, İbrâhîm aleyhisselâm =>ALLAH'ın Dostu, Mûsâ aleyhisselâm =>ALLAH'ın Sırdaşı, Dâvûd aleyhisselâm =>ALLAH'ın Halîfesi, İsâ aleyhisselâm =>ALLAH'ın Rûhu, Meryem/aleyhasselâm'e ulaştırdığı Kelimesi (nin eseri) ve ondan (Cebrâil aleyhisselâm tarafından üfürülmüş) bir Rûh ve, MuhaMMed sallallahu aleyhi vesellem =>Nebîlerin sonuncusudur ve O’ndan sonra da Nebî yoktur." derse, onu ne akrep, ne de yılan sokar. Akşama kadar ne yöneticilerden, ne şeytandan, ne kâhinden ve ne de sihirbâzdan korkar. Bu DUÂ yı akşamleyin yaparsa, sabaha kadar bu saydığımız şeylerden emin olur."
Bâzıları şöyle demiştir.: "Dünyâ ve Âhiretin Mutluluğu iki özelliktedir.:
1-)ALLAH'dan korkup günahlardan sakınma ve zenginlik. 2-) Dünyâ ve âhiretin mutsuzluğu da şu iki özelliktedir. Övünmek ve fâkirlik."
Yine bâzıları demiştir ki.: "Nefsin için rahatı istedim. Gereksiz olan şeyleri terketmekten başka onun için daha rahat bir şey bulamadım."
Bâzı kimseler ise şöyle demiştir.: "İnsanların en sabırlısı, sırrını, aralarını bir hoşnutsuzluk olur da onu açıklar korkusuyla, arkadaşına söylemeyendir."
el-Hikem adlı eserde şöyle denmiştir.: Ebû Bekr es-Sıddîk (radiyallahu anhu) övüldüğün de diyordu ki.: "ALLAH'ım!SEN benim nefsimi onlardan daha iyi biliyorsun. Ben de nefsimi onlardan daha iyi tanıyorum. ALLAH'ım! Beni zannettiklerinden daha hayırlı kıl. Onların bilmedikleri günahlarımı bağışla. Söyledikleri şeyden beni hesâba çekme."
Yüce ALLAH, Efendimiz ve Mevlâmız MuhaMMed'i, O'nun Âilesini ve Bütün Ashâbını Rahmetine bürüsün..