İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
202. Hutbe
Bu hutbe Hz. Fatıma gömülürken "Peygamber'e (s.a.a) döktüğü dertlerini içermektedir.
"Ey Allah'ın Resulü, sana çok çabuk kavuşup yanına gelen kızından ve benden selam olsun! Senin seçilmiş, temiz kızından ayrılalı sabrım azaldı, gücüm kalmadı. Ancak senin ayrılığının acısını ve musibetinin büyüklüğünü gördükten sonra buna da sabretmeliyim. Nitekim seni kabrine yatırdım ve ruhun boğazımla göğsüm arasında kabzedildi. "İnna lillah ve inna ileyhi raciun"(Bakara: 156) (Biz Allah'a aitiz ve yine ona döneceğiz.) Emanetin geri gönderildi ve rehinin alındı. Fakat Allah, beni senin yanına seçip alıncaya kadar hüznüm devam edecek, gecelerim de uykusuz geçecek. Ümmetinin, kızına yaptığı zulüm hakkında o sana haber verecek. Israrla sorarak durumu ondan öğren. Bütün olanlar, senden ayrılalı fazla olmadan, zikrin unutulmadan oluverdi. İkinizi de incinip darılmamış, veda eden kişinin selamıyla selamlarım. Eğer ayrılır gidersem, bu usancımdan değildir; kalırsam da Allah'ın sabredenlere vaat ettiği şey (ecir) hakkında sui zanda bulunduğumdan değildir."
KaYNaKLaR; Hutbe 202* Usul-u Kafi, c.l, s.458, Kuleyni; Delail'ul-İmamet s.47, Taberi imami; Mecalis, s.165, Şeyh Mufıd; Emali, c.l, s.108, Şeyh Tusi; Keşful-Gumme, c.2, s. 147, İrbeli; Tezkirel'ul-Havas, s.318, Sibt bin Cevzı
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
202. Hutbe
Bu hutbe Hz. Fatıma gömülürken "Peygamber'e (s.a.a) döktüğü dertlerini içermektedir.
"Ey Allah'ın Resulü, sana çok çabuk kavuşup yanına gelen kızından ve benden selam olsun! Senin seçilmiş, temiz kızından ayrılalı sabrım azaldı, gücüm kalmadı. Ancak senin ayrılığının acısını ve musibetinin büyüklüğünü gördükten sonra buna da sabretmeliyim. Nitekim seni kabrine yatırdım ve ruhun boğazımla göğsüm arasında kabzedildi. "İnna lillah ve inna ileyhi raciun"(Bakara: 156) (Biz Allah'a aitiz ve yine ona döneceğiz.) Emanetin geri gönderildi ve rehinin alındı. Fakat Allah, beni senin yanına seçip alıncaya kadar hüznüm devam edecek, gecelerim de uykusuz geçecek. Ümmetinin, kızına yaptığı zulüm hakkında o sana haber verecek. Israrla sorarak durumu ondan öğren. Bütün olanlar, senden ayrılalı fazla olmadan, zikrin unutulmadan oluverdi. İkinizi de incinip darılmamış, veda eden kişinin selamıyla selamlarım. Eğer ayrılır gidersem, bu usancımdan değildir; kalırsam da Allah'ın sabredenlere vaat ettiği şey (ecir) hakkında sui zanda bulunduğumdan değildir."
KaYNaKLaR; Hutbe 202* Usul-u Kafi, c.l, s.458, Kuleyni; Delail'ul-İmamet s.47, Taberi imami; Mecalis, s.165, Şeyh Mufıd; Emali, c.l, s.108, Şeyh Tusi; Keşful-Gumme, c.2, s. 147, İrbeli; Tezkirel'ul-Havas, s.318, Sibt bin Cevzı
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
203. Hutbe
Bu hutbe dünyada züht ve ahirete teşvik etmek hakkındadır:
"Ey insanlar! Dünya yurdu geçiş yolu, ahiret yurdu ise karar kılınacak yurttur. Dünyadan ahiretiniz için azık alın. Sırlarınızı bilenin yanında perdelerinizi yırtmayın.
Kalbiniz bedeninizden çıkmadan önce, dünyayı kalbinizden çıkarın. Burada sınanacaksınız, ama başka bir yer için yaratıldınız. Bir kimse öldüğünde insanlar, "Ne bıraktı?", melekler ise ne hazırladı?" diye sorarlar.
Allah babalarınızı bağışlasın! Sonradan alacaklı duruma düşmek için önceden bir miktar gönderin, tümünü geride bırakıp sorumlu duruma düşmeyin.
KaYNaKLaR; Hutbe 203* Emali, s. 132, Şeyh Saduk; Uyun'ııl-Ahbar'ir Rıza, c.l, s.298, Şeyh Saduk; el-İrşad, s. 139, Şeyh Mufıd; Mişkaful-Envar, s.243, Tabersi; Mecmuet-u Verram, s.66; Bihar'ul-Envar, c.17, s. 100 Meclisi; el-Kamil c.2, s.317 Muberred
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyil-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
203. Hutbe
Bu hutbe dünyada züht ve ahirete teşvik etmek hakkındadır:
"Ey insanlar! Dünya yurdu geçiş yolu, ahiret yurdu ise karar kılınacak yurttur. Dünyadan ahiretiniz için azık alın. Sırlarınızı bilenin yanında perdelerinizi yırtmayın.
Kalbiniz bedeninizden çıkmadan önce, dünyayı kalbinizden çıkarın. Burada sınanacaksınız, ama başka bir yer için yaratıldınız. Bir kimse öldüğünde insanlar, "Ne bıraktı?", melekler ise ne hazırladı?" diye sorarlar.
Allah babalarınızı bağışlasın! Sonradan alacaklı duruma düşmek için önceden bir miktar gönderin, tümünü geride bırakıp sorumlu duruma düşmeyin.
KaYNaKLaR; Hutbe 203* Emali, s. 132, Şeyh Saduk; Uyun'ııl-Ahbar'ir Rıza, c.l, s.298, Şeyh Saduk; el-İrşad, s. 139, Şeyh Mufıd; Mişkaful-Envar, s.243, Tabersi; Mecmuet-u Verram, s.66; Bihar'ul-Envar, c.17, s. 100 Meclisi; el-Kamil c.2, s.317 Muberred
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
204. Hutbe
Hz. Ali dostlarına öğüt vermekte ve bu öğütleri sürekli dile getirmekteydi.
"Allah'ın merhameti, sizin üzerinize olsun! Hareket için hazırlanın. İşte bir göçe çağrıldığınız, dünyada kalmaya olan meylinizi azaltın. Hazırladığınız azığın iyilerini yanlarınıza alın. Zorluk geçidi ve korkulu/endişe konaklar önünüzdedir. Oraya varmaktan ve O'nun katında durmaktan kaçamazsınız.
Bilin ki ölüm, yakından gözlerini üzerinize dikmiş, pençesini size geçirmiş gibidir. Dünyanın zor işleri sizlere ölümü unutturmuş ve dayanılmaz belalar onu sizlerden gizli tutmuştur. O halde dünyaya olan ilginizi kesin ve takva azığını hazırlamakla yardım alın."
Seyyid Razi diyor ki: "Bu sözün bir bölümü önceden geçti, ama bu rivayetle farklılık içindeydi.
KaYNaKLaR; Hutbe 204* Emali, Şeyh Saduk; el-Mecalis, s.116, Şeyh Mufıd; el-İrşad, s. 110, Şeyh Mufıd; Mişkat'ul-Envar, s.275, Tabersi; Bihar 'ul-Envar, s.227, Meclisi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
204. Hutbe
Hz. Ali dostlarına öğüt vermekte ve bu öğütleri sürekli dile getirmekteydi.
"Allah'ın merhameti, sizin üzerinize olsun! Hareket için hazırlanın. İşte bir göçe çağrıldığınız, dünyada kalmaya olan meylinizi azaltın. Hazırladığınız azığın iyilerini yanlarınıza alın. Zorluk geçidi ve korkulu/endişe konaklar önünüzdedir. Oraya varmaktan ve O'nun katında durmaktan kaçamazsınız.
Bilin ki ölüm, yakından gözlerini üzerinize dikmiş, pençesini size geçirmiş gibidir. Dünyanın zor işleri sizlere ölümü unutturmuş ve dayanılmaz belalar onu sizlerden gizli tutmuştur. O halde dünyaya olan ilginizi kesin ve takva azığını hazırlamakla yardım alın."
Seyyid Razi diyor ki: "Bu sözün bir bölümü önceden geçti, ama bu rivayetle farklılık içindeydi.
KaYNaKLaR; Hutbe 204* Emali, Şeyh Saduk; el-Mecalis, s.116, Şeyh Mufıd; el-İrşad, s. 110, Şeyh Mufıd; Mişkat'ul-Envar, s.275, Tabersi; Bihar 'ul-Envar, s.227, Meclisi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
205. Hutbe
Talha ve Zübeyr kendisine biat ettikten sonra, "neden kendisiyle meşveret edip yardım almadığı" sebebiyle itiraf edince Hz. Ali bu hutbeyi onlara cevap olarak irad etti.
"Az bir şeye kızdınız, birçok şeyi ertelediniz. Bana söyler misiniz, sizi hakkınız olan hangi şeyden alıkoydum veya hangi pay hususunda kendimi size tercih ettim. Müslümanlardan birisinin bana müracaat edip istediği hangi hakkı vermekte aciz kaldım, bilemedim veya hükmümde hatta ettim!
Vallahi hilafete rağbetim ve hükmetmeye isteğim yoktu. Fakat bu iş için beni siz çağırdınız, bu yükü siz yüklediniz! İş bana verildiği zaman Allah'ın kitabına baktım, bize ne emredilmişse onunla hükmedip, ona uydum. Resulullah'ın (s.a.a) bize sünnet olarak bıraktığına uydum. Bu konuda ne ikinizin, ne de başkalarının görüşüne ihtiyaç duydum. Hükmünü bilmediğim bir şey olmadı ki, size ve Müslüman kardeşlerime danışayım. Eğer öyle bir şey olsaydı ne sizden ne de diğerlerinden yüz çevirirdim.
Hatırlattığınız (paylaştırmada) eşitlik meselesine gelince... Bu, kendi görüşümle, kendi arzuma uyarak verdiğim bir hüküm değil. Aksine ben de, siz de Resulullah'ın (s.a.a) bu konuda getirdiği ve amel ettiği hükmü biliyoruz. Allah'ın verdiği ve teyit ettiği hükümde size ihtiyacım olamaz. Vallahi, o halde siz ve başkasının bu konuda beni kınama hakkı yoktur. Allah, kalplerinizi ve kalplerimizi hakka doğru yöneltsin, bize ve size sabır ilham etsin.
Daha sonra şöyle buyurdu: Hakkı görüp yardım edene, zulmü görüp ret edene ve hak sahibine yardımcı olana Allah rahmet etsin.
KaYNaKLaR; Hutbe 205* Nakz'ul-Osmaniyye, Ebu Cafer İskafı ve Ebu Hadid'in Şerh-ıı Nehc'ül-Belağa (c.2, s. 173) kitabına bakınız; Bihar'ul-Envar, Kitab'ul-Fiten ve'l-Mihen, s.371, Meclisi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
205. Hutbe
Talha ve Zübeyr kendisine biat ettikten sonra, "neden kendisiyle meşveret edip yardım almadığı" sebebiyle itiraf edince Hz. Ali bu hutbeyi onlara cevap olarak irad etti.
"Az bir şeye kızdınız, birçok şeyi ertelediniz. Bana söyler misiniz, sizi hakkınız olan hangi şeyden alıkoydum veya hangi pay hususunda kendimi size tercih ettim. Müslümanlardan birisinin bana müracaat edip istediği hangi hakkı vermekte aciz kaldım, bilemedim veya hükmümde hatta ettim!
Vallahi hilafete rağbetim ve hükmetmeye isteğim yoktu. Fakat bu iş için beni siz çağırdınız, bu yükü siz yüklediniz! İş bana verildiği zaman Allah'ın kitabına baktım, bize ne emredilmişse onunla hükmedip, ona uydum. Resulullah'ın (s.a.a) bize sünnet olarak bıraktığına uydum. Bu konuda ne ikinizin, ne de başkalarının görüşüne ihtiyaç duydum. Hükmünü bilmediğim bir şey olmadı ki, size ve Müslüman kardeşlerime danışayım. Eğer öyle bir şey olsaydı ne sizden ne de diğerlerinden yüz çevirirdim.
Hatırlattığınız (paylaştırmada) eşitlik meselesine gelince... Bu, kendi görüşümle, kendi arzuma uyarak verdiğim bir hüküm değil. Aksine ben de, siz de Resulullah'ın (s.a.a) bu konuda getirdiği ve amel ettiği hükmü biliyoruz. Allah'ın verdiği ve teyit ettiği hükümde size ihtiyacım olamaz. Vallahi, o halde siz ve başkasının bu konuda beni kınama hakkı yoktur. Allah, kalplerinizi ve kalplerimizi hakka doğru yöneltsin, bize ve size sabır ilham etsin.
Daha sonra şöyle buyurdu: Hakkı görüp yardım edene, zulmü görüp ret edene ve hak sahibine yardımcı olana Allah rahmet etsin.
KaYNaKLaR; Hutbe 205* Nakz'ul-Osmaniyye, Ebu Cafer İskafı ve Ebu Hadid'in Şerh-ıı Nehc'ül-Belağa (c.2, s. 173) kitabına bakınız; Bihar'ul-Envar, Kitab'ul-Fiten ve'l-Mihen, s.371, Meclisi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
206. Hutbe
Sıffin Savaşı günlerinde bazı arkadaşlarının([1]) Şam halkına küfrettiklerini duyduğu zaman şöyle buyurdu:
"Küfürbaz kişiler olmanızı kötü görüyor, hoşlanmıyorum. Ama onların yaptıklarını anlatsaydınız ve durumlarını hatırlatsaydınız, sözleriniz doğruya daha yakın olur ve özrünüz daha makbul düşerdi.
Küfretmek yerine, sözünüz şu olmalıdır: "Allah'ım, onların kanlarını da bizim kanlarımızı da koru, onlarla aramızı Islah et, onları sapıklıklardan kurtarıp hidayete ulaştır da bilmeyen hakkı tanısın, sapıklıkta ve düşmanlıkta direnen vazgeçsin."
KaYNaKLaR; Hutbe 206* el-Ahbar'ut-Tival s. 155, Ebi Hanife Deynevi; Kitab-u Sıjfın, s. 103, Nasr bin Mezahim; Tezkiret'ul-Havas, s. 154, Sibt bin Cevzi
DiPNoT[1]- Hicr bin Adiyy ve Amr b. Humk adlı kişiler idi. (Şerh-i Huyi c.l3 s.83 ve 94)
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
206. Hutbe
Sıffin Savaşı günlerinde bazı arkadaşlarının([1]) Şam halkına küfrettiklerini duyduğu zaman şöyle buyurdu:
"Küfürbaz kişiler olmanızı kötü görüyor, hoşlanmıyorum. Ama onların yaptıklarını anlatsaydınız ve durumlarını hatırlatsaydınız, sözleriniz doğruya daha yakın olur ve özrünüz daha makbul düşerdi.
Küfretmek yerine, sözünüz şu olmalıdır: "Allah'ım, onların kanlarını da bizim kanlarımızı da koru, onlarla aramızı Islah et, onları sapıklıklardan kurtarıp hidayete ulaştır da bilmeyen hakkı tanısın, sapıklıkta ve düşmanlıkta direnen vazgeçsin."
KaYNaKLaR; Hutbe 206* el-Ahbar'ut-Tival s. 155, Ebi Hanife Deynevi; Kitab-u Sıjfın, s. 103, Nasr bin Mezahim; Tezkiret'ul-Havas, s. 154, Sibt bin Cevzi
DiPNoT[1]- Hicr bin Adiyy ve Amr b. Humk adlı kişiler idi. (Şerh-i Huyi c.l3 s.83 ve 94)
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
207. Hutbe
Sıffin Savaşı'nda imam Hasan'ın savaşa katılabilmek için acele ettiğini görünce şöyle buyurdu:
"Şu genci sımsıkı tutun, (ölümüyle) belimi kırmasın benim! Çünkü ben Resulullah'ın (s.a.a) soyunun kesilmemesi için bu ikisinin (Hasan ve Hüseyin'in) ölmesini istemem."
KaYNaKLaR; Hutbe 207* el-Tarih, c.6, s.34, Taberi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
207. Hutbe
Sıffin Savaşı'nda imam Hasan'ın savaşa katılabilmek için acele ettiğini görünce şöyle buyurdu:
"Şu genci sımsıkı tutun, (ölümüyle) belimi kırmasın benim! Çünkü ben Resulullah'ın (s.a.a) soyunun kesilmemesi için bu ikisinin (Hasan ve Hüseyin'in) ölmesini istemem."
KaYNaKLaR; Hutbe 207* el-Tarih, c.6, s.34, Taberi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
208. Hutbe
Hakemlik olayından sonra bazı arkadaşlarının kendisi hakkında tereddüde düşmeleri üzerine şöyle buyurdu:
"Ey insanlar! Savaş sizi zayıflatıncaya kadar da sizinle olan işim istediğim gibiydi. Vallahi, eğer savaş bazınızı alıp diğer bazınızı bıraktıysa, (biliniz ki) düşmanınızı daha çok zayıflatıcıydı.
Şüphesiz dün emirinizdim, bugün emir altına girdim. Dün ben sizi nehyediciydim, bugün ben nehyediliyorum. Gerçekten de yaşamayı, bekayı çok seviyorsunuz. Ben de istemediğiniz şeyi size zorla yükleyecek değilim."
KaYNaKLaR; Hutbe 208* Kitab-u Sıffın, s.484, Nar bin Mezahim; el-İmamet ve s Siyaset, c.l, s. 118, İbn-i Kuteybe; Muruc'uz-Zeheb, c.2, s.400, Mes'udi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
208. Hutbe
Hakemlik olayından sonra bazı arkadaşlarının kendisi hakkında tereddüde düşmeleri üzerine şöyle buyurdu:
"Ey insanlar! Savaş sizi zayıflatıncaya kadar da sizinle olan işim istediğim gibiydi. Vallahi, eğer savaş bazınızı alıp diğer bazınızı bıraktıysa, (biliniz ki) düşmanınızı daha çok zayıflatıcıydı.
Şüphesiz dün emirinizdim, bugün emir altına girdim. Dün ben sizi nehyediciydim, bugün ben nehyediliyorum. Gerçekten de yaşamayı, bekayı çok seviyorsunuz. Ben de istemediğiniz şeyi size zorla yükleyecek değilim."
KaYNaKLaR; Hutbe 208* Kitab-u Sıffın, s.484, Nar bin Mezahim; el-İmamet ve s Siyaset, c.l, s. 118, İbn-i Kuteybe; Muruc'uz-Zeheb, c.2, s.400, Mes'udi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
209. Hutbe
Basra savaşından sonra ashabından olan Ala b. Ziyad el-Harisi'yi görmeye gitti. Orada evinin büyüklüğünü görünce şöyle buyurdu:
"Dünyada bu evin genişliğini ne yapacaksın? Hâlbuki ahirette ona daha fazla muhtaçsın. Evet, istiyorsan, onunla ahirete ulaşabilirsin. Yani bu geniş evde misafir ağırlayarak, akrabalarına iyilik ederek ve boynunda olan hakları sahibine ulaştırarak böylelikle ahireti elde edebilirsin.
(Ala, "Ya Emir'el-Mü’minin! Kardeşim Asım b. Ziyad'ı sana şikâyet ediyorum" dedi. "O ne yapıyor?" diye sorunca, Ala, "Bir abaya bürünerek dünyayı terk etmiş" dedi. Hz. Ali, "Onu bana getir" dedi. Gelince de ona şöyle dedi:
"Ey kendinin düşmanı olan adam! Pis şeytan seni şaşırtmak istiyor! Ailene çocuğuna acımaz mısın? Allah'ın sana temiz şeyleri helal kıldığını görmüyor musun? Şeytan, bunlara ulaşmanı kötü görüyor. Sen, Allah katında düşündüğünden daha aşağısın."
Asım, "Ey Mü’minlerin Emiri senin de giyimin kaba, yemeğinse tatsız!” deyince de şöyle buyurdu:
''Yazıklar olsun sana! Ben sen değilim! Yüce Allah, insanlar yoksullukları nedeniyle heyecanlanıp isyan etmesinler diye adil imamlara kendilerini insanların en fakirleriyle ölçüp değerlendirmelerini emretti."
KaYNaKLaR; Hutbe 209* Kuvvet'ul-Kulub, c.l, s.531, Ebu Talib Mekki; el-İkd'ul-Ferid, c.l, s.329, İbn-i Abdurabbih; el-Kafi, c.l, s.410, Kuleyni; Rebi'ul-Ebrar, c.4, (Lezzat ve Lehv babı) Zemahşeri; el-Ihtisas, s. 152, Şeyh Mufıd; Telbis-u İblis, s. 194, Sibt bin Cevzi; Tezkire, s.l 10. İbn-i Cevzi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
209. Hutbe
Basra savaşından sonra ashabından olan Ala b. Ziyad el-Harisi'yi görmeye gitti. Orada evinin büyüklüğünü görünce şöyle buyurdu:
"Dünyada bu evin genişliğini ne yapacaksın? Hâlbuki ahirette ona daha fazla muhtaçsın. Evet, istiyorsan, onunla ahirete ulaşabilirsin. Yani bu geniş evde misafir ağırlayarak, akrabalarına iyilik ederek ve boynunda olan hakları sahibine ulaştırarak böylelikle ahireti elde edebilirsin.
(Ala, "Ya Emir'el-Mü’minin! Kardeşim Asım b. Ziyad'ı sana şikâyet ediyorum" dedi. "O ne yapıyor?" diye sorunca, Ala, "Bir abaya bürünerek dünyayı terk etmiş" dedi. Hz. Ali, "Onu bana getir" dedi. Gelince de ona şöyle dedi:
"Ey kendinin düşmanı olan adam! Pis şeytan seni şaşırtmak istiyor! Ailene çocuğuna acımaz mısın? Allah'ın sana temiz şeyleri helal kıldığını görmüyor musun? Şeytan, bunlara ulaşmanı kötü görüyor. Sen, Allah katında düşündüğünden daha aşağısın."
Asım, "Ey Mü’minlerin Emiri senin de giyimin kaba, yemeğinse tatsız!” deyince de şöyle buyurdu:
''Yazıklar olsun sana! Ben sen değilim! Yüce Allah, insanlar yoksullukları nedeniyle heyecanlanıp isyan etmesinler diye adil imamlara kendilerini insanların en fakirleriyle ölçüp değerlendirmelerini emretti."
KaYNaKLaR; Hutbe 209* Kuvvet'ul-Kulub, c.l, s.531, Ebu Talib Mekki; el-İkd'ul-Ferid, c.l, s.329, İbn-i Abdurabbih; el-Kafi, c.l, s.410, Kuleyni; Rebi'ul-Ebrar, c.4, (Lezzat ve Lehv babı) Zemahşeri; el-Ihtisas, s. 152, Şeyh Mufıd; Telbis-u İblis, s. 194, Sibt bin Cevzi; Tezkire, s.l 10. İbn-i Cevzi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
210. Hutbe
Birisi bidatlere sebep olan ve halk arasında yaygınlaşan çok çeşitli rivayetler hakkında soru sorunca Hz. Ali (a.s) söyle buyurdu:
''İnsanların elinde hak ve batıl, doğru ve yalan, nasih ve mensuh, genel ve özel, muhkem ve müteşabih, hıfzedilmiş ve şüpheli olan (rivayetler) vardır. Resulullah'ın (s.a.a) sağlığında bile hadis uydurdular. Nitekim Resulullah bir gün minbere çıktığında: "Benim adıma bilerek yalan atan kimse cehennemde yerini hazırlasın" buyurdu.
Sana dört kişi hadis getirir. Bunların beşincisi olmaz.
(Bu dört kişinin ilki) İman gösterisinde bulunan, Müslümanların yaptıklarını yapan münafıktır. Günahtan korkmaz, suçtan çekinmez, Resulullah'a (s.a.a) karşı kasten yalan isnat eder. Eğer, insanlar onun yalancı bir münafık olduğunu bilseler, söylediğini kabul etmezler, sözünü tasdik etmezlerdi. Fakat onlar, "O Resulullah'ın arkadaşıdır onu görmüş ondan duymuş, duyduğunu bellemiştir." deyip sözünü kabul ederler. Allah, münafıkları haber vermiş, halleri nasılsa öylece anlatmıştır sana. Resulullah'tan sonraya da kalan münafıklar, yalan ve iftirayla halkı ateşe çağıran dalalet önderlerine yaklaştılar, yaklaştıkları kimseler de onları iş başına geçirdiler, insanlar üzerinde hüküm sahibi yaptılar, onlarla dünyayı yediler. Allah'ın koruduğu kişinin dışındaki insanlar, dünya ve yöneticilerle beraberdir. İşte bu (rivayet eden) dört gruptan biridir.
(ikinci kişiyse) Resulullah'tan bir söz duymuş, fakat gereği gibi belleyememiştir. Yanlışlık etmiştir, ama kasten yalan söylemez. O sözler önündedir, rivayet eder. Onlarla amel eder, "Ben bunu Resulullah'tan (s.a.a) duydum." der. Müslümanlar onun bu hususta hata içinde olduğunu bilseler, onu kabul etmezler. O da yanıldığını bilseydi, onu terk ederdi.
Üçüncü kişi, Resulullah'ın (s.a.a) bir şeyi emrettiğini işitmiş, ama daha sonra onu nehyettiğini bilmemiştir veya Peygamber'in bir şeyi nehyettiğini işitmiş, ama daha sonra onu emrettiğim bilmemiştir. Mensuhunu öğrenmiş, fakat nasihini belleyememiştir. Neshedildiğini bilseydi onu terk ederdi. Müslümanlar da ondan duydukları şeyin neshedildiğini bilselerdi, onu terk ederlerdi.
Dördüncüsü ve sonuncusu ise, Allah'a ve Resulüne karşı yalan isnat etmez. Allah'tan korkarak, Resulüne (s.a.a) saygı duyarak yalandan nefret eder ve hataya düşmez. Aksine, duyduğunu olduğu gibi ezberler. Duyduğu sözü bir şey katmadan, eksiltmeden rivayet eder. Nasihi bilir, onunla amel eder, mensuhu bilir ondan kaçınır. Hükmün özel ve genelini, muhkem ve müteşabihini tanır. Her şeyi yerli yerine koyar.
Resulullah'ın sözleri bazen iki yönlü idi. Bazen özel ve bazen de genel... Münezzeh olan Allah ve Resulünün (s.a.a) neyi kastettiğini anlamayan kimse o sözü duyar; gerçek anlamını bilmeden, hangi amaçla söylendiğini anlamadan ve neden böyle söylendiğini derk etmeden farklı bir anlam vererek, bir çeşit tevil eder.
Resulullah'ın ashabının tümü, ondan bir şey sorup cevabını bilmek isteyen kimseler değildi. Nitekim bedevi ve yabancı birinin gelip Resulullah'a bir şey sormasını arzular, cevabını işitince de sevinirlerdi. Hâlbuki ben aklıma gelen her şeyi sorar ve cevabını ezberlerdim.
İşte insanların rivayetlerdeki ihtilafları bu yüzdendir."
KaYNaKLaR; Hutbe 210* Usul-u Kafi, c.2, s.62, Kuleyni; Tuhef'ul-Ukul, s.136, Herrani; el-Hisal, c.l, s.333, Şeyh Saduk; el-İmta' ve'l-Muanese, c.3, s. 197, Tevhidi; el-Gaybe, s.26, Numan; el-Musterşid, s.30, Taberi; Tezkiret'ul-Havas, s. 142, Sibt bin Cevzi; el-İhticac, c.l, s.293, Tabersi; el-İstinsar, s. 10, Keraceki; el-Erbain, s.98, Şeyh Behai; el-Kafi, c.l, s.50, Kuleyni; Kitab-u Selim bin Kays s.38, el-Hisal c. 1, s.233, Şeyh Saduk
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
210. Hutbe
Birisi bidatlere sebep olan ve halk arasında yaygınlaşan çok çeşitli rivayetler hakkında soru sorunca Hz. Ali (a.s) söyle buyurdu:
''İnsanların elinde hak ve batıl, doğru ve yalan, nasih ve mensuh, genel ve özel, muhkem ve müteşabih, hıfzedilmiş ve şüpheli olan (rivayetler) vardır. Resulullah'ın (s.a.a) sağlığında bile hadis uydurdular. Nitekim Resulullah bir gün minbere çıktığında: "Benim adıma bilerek yalan atan kimse cehennemde yerini hazırlasın" buyurdu.
Sana dört kişi hadis getirir. Bunların beşincisi olmaz.
(Bu dört kişinin ilki) İman gösterisinde bulunan, Müslümanların yaptıklarını yapan münafıktır. Günahtan korkmaz, suçtan çekinmez, Resulullah'a (s.a.a) karşı kasten yalan isnat eder. Eğer, insanlar onun yalancı bir münafık olduğunu bilseler, söylediğini kabul etmezler, sözünü tasdik etmezlerdi. Fakat onlar, "O Resulullah'ın arkadaşıdır onu görmüş ondan duymuş, duyduğunu bellemiştir." deyip sözünü kabul ederler. Allah, münafıkları haber vermiş, halleri nasılsa öylece anlatmıştır sana. Resulullah'tan sonraya da kalan münafıklar, yalan ve iftirayla halkı ateşe çağıran dalalet önderlerine yaklaştılar, yaklaştıkları kimseler de onları iş başına geçirdiler, insanlar üzerinde hüküm sahibi yaptılar, onlarla dünyayı yediler. Allah'ın koruduğu kişinin dışındaki insanlar, dünya ve yöneticilerle beraberdir. İşte bu (rivayet eden) dört gruptan biridir.
(ikinci kişiyse) Resulullah'tan bir söz duymuş, fakat gereği gibi belleyememiştir. Yanlışlık etmiştir, ama kasten yalan söylemez. O sözler önündedir, rivayet eder. Onlarla amel eder, "Ben bunu Resulullah'tan (s.a.a) duydum." der. Müslümanlar onun bu hususta hata içinde olduğunu bilseler, onu kabul etmezler. O da yanıldığını bilseydi, onu terk ederdi.
Üçüncü kişi, Resulullah'ın (s.a.a) bir şeyi emrettiğini işitmiş, ama daha sonra onu nehyettiğini bilmemiştir veya Peygamber'in bir şeyi nehyettiğini işitmiş, ama daha sonra onu emrettiğim bilmemiştir. Mensuhunu öğrenmiş, fakat nasihini belleyememiştir. Neshedildiğini bilseydi onu terk ederdi. Müslümanlar da ondan duydukları şeyin neshedildiğini bilselerdi, onu terk ederlerdi.
Dördüncüsü ve sonuncusu ise, Allah'a ve Resulüne karşı yalan isnat etmez. Allah'tan korkarak, Resulüne (s.a.a) saygı duyarak yalandan nefret eder ve hataya düşmez. Aksine, duyduğunu olduğu gibi ezberler. Duyduğu sözü bir şey katmadan, eksiltmeden rivayet eder. Nasihi bilir, onunla amel eder, mensuhu bilir ondan kaçınır. Hükmün özel ve genelini, muhkem ve müteşabihini tanır. Her şeyi yerli yerine koyar.
Resulullah'ın sözleri bazen iki yönlü idi. Bazen özel ve bazen de genel... Münezzeh olan Allah ve Resulünün (s.a.a) neyi kastettiğini anlamayan kimse o sözü duyar; gerçek anlamını bilmeden, hangi amaçla söylendiğini anlamadan ve neden böyle söylendiğini derk etmeden farklı bir anlam vererek, bir çeşit tevil eder.
Resulullah'ın ashabının tümü, ondan bir şey sorup cevabını bilmek isteyen kimseler değildi. Nitekim bedevi ve yabancı birinin gelip Resulullah'a bir şey sormasını arzular, cevabını işitince de sevinirlerdi. Hâlbuki ben aklıma gelen her şeyi sorar ve cevabını ezberlerdim.
İşte insanların rivayetlerdeki ihtilafları bu yüzdendir."
KaYNaKLaR; Hutbe 210* Usul-u Kafi, c.2, s.62, Kuleyni; Tuhef'ul-Ukul, s.136, Herrani; el-Hisal, c.l, s.333, Şeyh Saduk; el-İmta' ve'l-Muanese, c.3, s. 197, Tevhidi; el-Gaybe, s.26, Numan; el-Musterşid, s.30, Taberi; Tezkiret'ul-Havas, s. 142, Sibt bin Cevzi; el-İhticac, c.l, s.293, Tabersi; el-İstinsar, s. 10, Keraceki; el-Erbain, s.98, Şeyh Behai; el-Kafi, c.l, s.50, Kuleyni; Kitab-u Selim bin Kays s.38, el-Hisal c. 1, s.233, Şeyh Saduk
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
211. Hutbe
Bu hutbe Allah'ın yaratışındaki incelikleri hakkındadır.
"O'nun muhteşem kudretinden ve ince sanatının harikalarından biri de dalgalı, yoğun ve bol deniz suyundan kuru ve katı şeyler yaratmasıdır. Sonra Allah ondan tabakalar yaratmış, birbirleriyle ilintiledikten sonra yedi gök olarak yerleştirmiştir. Onlar O'nun emriyle orada tutunmuşlar, olması gereken yerde durmuşlardır. Allah masmavi okyanusların, kaynayan denizlerin taşıdığı bir yer yaratmış ve bu yer Allah'ın emri karşısında boyun eğip azametine teslim olmuştur. Akan sular haşyetinden durmuştur. Daha sonra büyük kayalıkları, tepeleri ve yeryüzünün yüce dağlarını yarattı, yerinde sağlam kıldı ve yerlerinde kalmalarını takdir etti. Onları göklere yüksekmiş, temellerini suya gömmüş, alçak yerlerden yüce kılmıştır.. Dağlan yeryüzünün dört bir köşesine, var olan yerlere gömmüş, doruklarını göklere yükseltmiş, uçlarını uzatmıştır. Onları yeryüzünün direkleri kılmış, yere çivilemiştir. Dünya, hareket halinde iken halkıyla birlikte sarsılmaması veya yerinden kopup ayrılmaması ya da hedefinden sapmaması için sakin kılınmıştır. Yeryüzünü, sulan köpüren dalgalar üzerinde tutan, etrafını ıslandıktan sonra kurutan, orayı mahlûkatının yaşadığı yer kılan ve onlar için yeryüzünü sadece sert fırtınaların dalgalandırdığı ve yağmurlu bulutların harekete geçirdiği denizin üzerinde bir beşik ve döşek yapan Allah münezzehtir. "Kuşkusuz Allah'tan korkan kimseler için bunda ibretler vardır." (Naziat: 26)
KaYNaKLaR; Hutbe 211* Rebi'ul-Ebrar, c.l, (Sema ve'1-Kevakib babı) Zemahşeri; en-Nihaye, c.l, s.27, İbn-i Esir
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
211. Hutbe
Bu hutbe Allah'ın yaratışındaki incelikleri hakkındadır.
"O'nun muhteşem kudretinden ve ince sanatının harikalarından biri de dalgalı, yoğun ve bol deniz suyundan kuru ve katı şeyler yaratmasıdır. Sonra Allah ondan tabakalar yaratmış, birbirleriyle ilintiledikten sonra yedi gök olarak yerleştirmiştir. Onlar O'nun emriyle orada tutunmuşlar, olması gereken yerde durmuşlardır. Allah masmavi okyanusların, kaynayan denizlerin taşıdığı bir yer yaratmış ve bu yer Allah'ın emri karşısında boyun eğip azametine teslim olmuştur. Akan sular haşyetinden durmuştur. Daha sonra büyük kayalıkları, tepeleri ve yeryüzünün yüce dağlarını yarattı, yerinde sağlam kıldı ve yerlerinde kalmalarını takdir etti. Onları göklere yüksekmiş, temellerini suya gömmüş, alçak yerlerden yüce kılmıştır.. Dağlan yeryüzünün dört bir köşesine, var olan yerlere gömmüş, doruklarını göklere yükseltmiş, uçlarını uzatmıştır. Onları yeryüzünün direkleri kılmış, yere çivilemiştir. Dünya, hareket halinde iken halkıyla birlikte sarsılmaması veya yerinden kopup ayrılmaması ya da hedefinden sapmaması için sakin kılınmıştır. Yeryüzünü, sulan köpüren dalgalar üzerinde tutan, etrafını ıslandıktan sonra kurutan, orayı mahlûkatının yaşadığı yer kılan ve onlar için yeryüzünü sadece sert fırtınaların dalgalandırdığı ve yağmurlu bulutların harekete geçirdiği denizin üzerinde bir beşik ve döşek yapan Allah münezzehtir. "Kuşkusuz Allah'tan korkan kimseler için bunda ibretler vardır." (Naziat: 26)
KaYNaKLaR; Hutbe 211* Rebi'ul-Ebrar, c.l, (Sema ve'1-Kevakib babı) Zemahşeri; en-Nihaye, c.l, s.27, İbn-i Esir
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
212. Hutbe
Arkadaşlarını Şam halkına karşı savaşmak için ayağa kaldırdığı zaman şöyle buyurdu:
"Allah'ım hangi kulun, bizim zulme bulaşmayan adil olan, bozguncu olmayan, hem dini hem de dünyayı Islah edici sözlerimizi duyduktan kabul etmez, senden yardımım esirger ve senin dinini aziz kılmaktan çekinir! Ey şahitlerin en yücesi seni ve yer ile göklerde yerleştirdiklerinin hepsini onun (bundan çekinenin) aleyhine şahit tutarız. Sen onun yardımından müstağni ve onu kendi günahlarıyla cezalandıransın."
KaYNaKLaR; Hutbe 212* Rebi'ul-Ebrar, c.l, (Sema ve'1-Kevakib babı) Zemahşeri; en-Nihaye, c.l, s.27, İbn-i Esir
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu’muz RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLemimİZ HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
212. Hutbe
Arkadaşlarını Şam halkına karşı savaşmak için ayağa kaldırdığı zaman şöyle buyurdu:
"Allah'ım hangi kulun, bizim zulme bulaşmayan adil olan, bozguncu olmayan, hem dini hem de dünyayı Islah edici sözlerimizi duyduktan kabul etmez, senden yardımım esirger ve senin dinini aziz kılmaktan çekinir! Ey şahitlerin en yücesi seni ve yer ile göklerde yerleştirdiklerinin hepsini onun (bundan çekinenin) aleyhine şahit tutarız. Sen onun yardımından müstağni ve onu kendi günahlarıyla cezalandıransın."
KaYNaKLaR; Hutbe 212* Rebi'ul-Ebrar, c.l, (Sema ve'1-Kevakib babı) Zemahşeri; en-Nihaye, c.l, s.27, İbn-i Esir
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
213. Hutbe
Bu hutbe Allah'ın büyüklük ve azameti hakkındadır.
"Yaratılanlara benzetmekten yüce, sıfatlarını anlatanların anlatımından üstün, bakanların O'nu inceden inceye tariflerinden zahir, izzetinin saygınlığıyla O'nu tasarlayanların fikirlerinden batın; artma, kazanma veya faydalanılan bir bilgi olmadan bilen, enine boyuna düşünmeksizin veya içten bir planlama yapmaksızın bütün işleri ayarlayan Allah'a hamd olsun.
O öyle Allah'tır ki; karanlıklar onu örtemez, ışıklar onu aydınlatamaz, geceler onu gizleyemez, gündüzler üzerinden geçemez. O'nun idraki gözlerle ve ilmi ve bilgi almakla değildir.
...Allah, Peygamberi ışıkla göndermiş ve seçerek öne geçirmiş, ayrılıkları onunla gidermiştir. Galiplere Peygamberle üstün gelinmiş, zorluklar onunla aşılmış, problemler onunla çözülmüş, sağdan ve soldan gelen sapıklık sona erdirilmiştir."
KaYNaKLaR; Hutbe 213* Bihar 'ul-Envar, c.4, s.319, Meclisi
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
213. Hutbe
Bu hutbe Allah'ın büyüklük ve azameti hakkındadır.
"Yaratılanlara benzetmekten yüce, sıfatlarını anlatanların anlatımından üstün, bakanların O'nu inceden inceye tariflerinden zahir, izzetinin saygınlığıyla O'nu tasarlayanların fikirlerinden batın; artma, kazanma veya faydalanılan bir bilgi olmadan bilen, enine boyuna düşünmeksizin veya içten bir planlama yapmaksızın bütün işleri ayarlayan Allah'a hamd olsun.
O öyle Allah'tır ki; karanlıklar onu örtemez, ışıklar onu aydınlatamaz, geceler onu gizleyemez, gündüzler üzerinden geçemez. O'nun idraki gözlerle ve ilmi ve bilgi almakla değildir.
...Allah, Peygamberi ışıkla göndermiş ve seçerek öne geçirmiş, ayrılıkları onunla gidermiştir. Galiplere Peygamberle üstün gelinmiş, zorluklar onunla aşılmış, problemler onunla çözülmüş, sağdan ve soldan gelen sapıklık sona erdirilmiştir."
KaYNaKLaR; Hutbe 213* Bihar 'ul-Envar, c.4, s.319, Meclisi
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
214. Hutbe
Bu hutbede Peygamberin yüce sıfatları ve bilginlerin nitelikleri beyan edilmiş, takvaya davet edilmiştir.
"Allah'ın eşit muamele eden adil ve hakkı batıldan ayırıp hükmü açıklayan hakim olduğuna şahadet ederim. Ve yine şahadet ederim ki Muhammed de O'nun kulu ve elçisi, kullarının seçkinidir. Allah kullarını iki bölüğe ayırmış, peygamberini o iki bölükten en iyisinde karar kılmıştır. O bölükte ne zina eden, ne de kötülük yoluna gidenler vardır.
Bilin ki münezzeh olan Allah hayır için ehil insanlar, hak için ayakta tutucu direkler, itaat için de koruyucular tayin etmiştir. Her itaatte sizin için Allah katında bir yardım vardır; dillere hükmeder, kalplere sebat verir. Onda yetinenler için kifayet ve şifa isteyenlere için şifa vardır.
Bilin ki Allah'ın ilmini koruyanlar, koruması gerekeni korurlar, kaynaklarını akıtıp coştururlar. Birbiriyle dostlukla buluşur, muhabbetle karşılaşırlar. Birbirine ilim kâsesinden içirir, birbirinden kanmış olarak ayrılırlar. Aralarına şek ve şüphe karışmaz, birbirlerinin gıybetini etmezler. Yaratılışları ve ahlakları bu özellikler üzere şekillenmiştir. Bu esas üzere birbirlerini sevmekte ve ilişki kurmaktadırlar. Onlar halk arasında seçilmiş temiz tohumlar gibidir. Onları ekmek için diğerlerinden seçmiş; sürekli imtihanlar ile ayrıcalık kazanmış, temizlenmelerle halis kılınmışlardır. O halde kişi, yüce nasihatleri kabul etmeli, her şeyi kırıp geçen kıyamet gelmeden ondan korkmalıdır. Kişi sayılı günlerine ve buradaki kısa süren ikametine baksın da burayı daha iyi bir yere dönüştürsün. O halde götürüldüğü yer için amel etsin ve orayı tanıma hususunda çaba göstersin. Selim bir kalbe sahip olan kimseye ne mutlu ki hidayet edene uyar, kötülüğe sevk etmek isteyenden kaçınır, gözlerini açan kimsenin verdiği basiretle kurtuluş yolunu bulur, hidayeti emredene itaat eder. Sebepler kesilip kapılar kapanmadan önce tövbe kapısını açmak ve günahlardan sıyrılmak için hidayete koşar. Bu kişi, elbette doğru yol üzerindedir. Apaçık ve aydınlık yola ulaşıp kurtulmuştur."
KaYNaKLaR; Hutbe 214* Gurer'ul-Hikem, Amedi; Şerh-u Nehc'ül-Belağa, c.3, s.23, İbn-i Ebı'l-Hadid
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
214. Hutbe
Bu hutbede Peygamberin yüce sıfatları ve bilginlerin nitelikleri beyan edilmiş, takvaya davet edilmiştir.
"Allah'ın eşit muamele eden adil ve hakkı batıldan ayırıp hükmü açıklayan hakim olduğuna şahadet ederim. Ve yine şahadet ederim ki Muhammed de O'nun kulu ve elçisi, kullarının seçkinidir. Allah kullarını iki bölüğe ayırmış, peygamberini o iki bölükten en iyisinde karar kılmıştır. O bölükte ne zina eden, ne de kötülük yoluna gidenler vardır.
Bilin ki münezzeh olan Allah hayır için ehil insanlar, hak için ayakta tutucu direkler, itaat için de koruyucular tayin etmiştir. Her itaatte sizin için Allah katında bir yardım vardır; dillere hükmeder, kalplere sebat verir. Onda yetinenler için kifayet ve şifa isteyenlere için şifa vardır.
Bilin ki Allah'ın ilmini koruyanlar, koruması gerekeni korurlar, kaynaklarını akıtıp coştururlar. Birbiriyle dostlukla buluşur, muhabbetle karşılaşırlar. Birbirine ilim kâsesinden içirir, birbirinden kanmış olarak ayrılırlar. Aralarına şek ve şüphe karışmaz, birbirlerinin gıybetini etmezler. Yaratılışları ve ahlakları bu özellikler üzere şekillenmiştir. Bu esas üzere birbirlerini sevmekte ve ilişki kurmaktadırlar. Onlar halk arasında seçilmiş temiz tohumlar gibidir. Onları ekmek için diğerlerinden seçmiş; sürekli imtihanlar ile ayrıcalık kazanmış, temizlenmelerle halis kılınmışlardır. O halde kişi, yüce nasihatleri kabul etmeli, her şeyi kırıp geçen kıyamet gelmeden ondan korkmalıdır. Kişi sayılı günlerine ve buradaki kısa süren ikametine baksın da burayı daha iyi bir yere dönüştürsün. O halde götürüldüğü yer için amel etsin ve orayı tanıma hususunda çaba göstersin. Selim bir kalbe sahip olan kimseye ne mutlu ki hidayet edene uyar, kötülüğe sevk etmek isteyenden kaçınır, gözlerini açan kimsenin verdiği basiretle kurtuluş yolunu bulur, hidayeti emredene itaat eder. Sebepler kesilip kapılar kapanmadan önce tövbe kapısını açmak ve günahlardan sıyrılmak için hidayete koşar. Bu kişi, elbette doğru yol üzerindedir. Apaçık ve aydınlık yola ulaşıp kurtulmuştur."
KaYNaKLaR; Hutbe 214* Gurer'ul-Hikem, Amedi; Şerh-u Nehc'ül-Belağa, c.3, s.23, İbn-i Ebı'l-Hadid
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
215. Hutbe
Bu hutbede sürekli yaptığı şekliyle Allah'a şöyle dua etmektedir.
"Hamd; beni geçmiş ümmetlerin azabıyla azaplandırmadan, aklımı kaybetmeden, imanımdan paniğe kapılmadan, Rabbime inkârcı, dinimde mürted olmadan, soyumu kesmeden, kötü işlerimle cezalandırmadan, damarlarıma kötü bir afet bulaşmadan, hastalanmadan ve ölmeden sabaha çıkaran Allah'a mahsustur. Hükmedilen bir kul olarak, nefsime zulmederek sabahladım. Allah'ım benim üzerimde hüccetin var; benim sana karşı bir hüccetim yok. Ancak bana verdiğini almaya, beni koruduğundan korunmaya güç yetirebiliyorum.
Allah'ım, senin zenginliğin içinde fakir olmaktan, hidayetinden sapmaktan, egemenlik sana aitken zulmedilmekten, emir sana aitken mağdur olmaktan sana sığınırım.
Allah'ım nefsimi; bahşettiğin nimetlerden alacaklarının ilki, bana verdiğin emanetlerden geri alacaklarının evveli karar kıl!
Allah'ım, sözünden uzaklaşmaktan, dininde fitneye düşmekten, senin katından gelen hidayeti bırakıp heva ve heveslerimize uyarak sapıtmaktan sana sığınırız."
KaYNaKLaR; Hutbe 215* el-İhtibar, Seyyid ibni Baki; Bihar 'ul-Envar, c.94 s.226
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
215. Hutbe
Bu hutbede sürekli yaptığı şekliyle Allah'a şöyle dua etmektedir.
"Hamd; beni geçmiş ümmetlerin azabıyla azaplandırmadan, aklımı kaybetmeden, imanımdan paniğe kapılmadan, Rabbime inkârcı, dinimde mürted olmadan, soyumu kesmeden, kötü işlerimle cezalandırmadan, damarlarıma kötü bir afet bulaşmadan, hastalanmadan ve ölmeden sabaha çıkaran Allah'a mahsustur. Hükmedilen bir kul olarak, nefsime zulmederek sabahladım. Allah'ım benim üzerimde hüccetin var; benim sana karşı bir hüccetim yok. Ancak bana verdiğini almaya, beni koruduğundan korunmaya güç yetirebiliyorum.
Allah'ım, senin zenginliğin içinde fakir olmaktan, hidayetinden sapmaktan, egemenlik sana aitken zulmedilmekten, emir sana aitken mağdur olmaktan sana sığınırım.
Allah'ım nefsimi; bahşettiğin nimetlerden alacaklarının ilki, bana verdiğin emanetlerden geri alacaklarının evveli karar kıl!
Allah'ım, sözünden uzaklaşmaktan, dininde fitneye düşmekten, senin katından gelen hidayeti bırakıp heva ve heveslerimize uyarak sapıtmaktan sana sığınırız."
KaYNaKLaR; Hutbe 215* el-İhtibar, Seyyid ibni Baki; Bihar 'ul-Envar, c.94 s.226
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
216. Hutbe
Hz. Ali bu hutbeyi Sıffin'de irad etmiştir:
Allah, işlerinizin idaresi sebebiyle üzerinizde benim için bir hak karar kılmıştır. Benim sizin üzerinizde hakkım olduğu gibi sizin de benim üzerimde hakkınız var. Hak nitelendirilmede en geniş, amel makamında en dar olan bir şeydir. (Haklar karşılıklıdır.) Başkasının üzerinde hakkı olanın, başkasının da onun üzerinde hakkı vardır. Başkasının kendi üzerinde hakkı olanın da, başkası üzerinde hakkı vardır. Birinin üzerinde hakkı olan, ama başkasının kendi üzerinde hakkı olmayan biri olsaydı, bu yarattıkları değil, ancak münezzeh olan Allah olurdu. Zira kulları üzerinde güç sahibi ve her işi adaletiyle icra eden O'dur. Ama münezzeh olan Allah'ın, kulları üzerindeki hakkı, kullarının kendisine itaat etmesidir. Buna karşılık O da lütfüyle onların yaptıklarını kat sevapla mükâfatlandırmasını, ehli olana da artırarak genişlik vermesini bir hak bilmiştir.
Münezzeh olan Allah, ayrıca insanların birbiri üzerinde olan haklarını da düzenlemiştir. Çeşitli yönleriyle o hakları eşit kılmış, bazılarının vücudunu diğer bazılarına bağlamıştır. Biri, ancak öbürü yapılınca yapılmalıdır. Bu haklardan Allah'ın farz kıldıklarının en büyüğü, emir sahibinin tebaası, tebaanın da emir sahibi üzerindeki hakkıdır. Bu hakkı eda etmeyi Allah her iki tarafa da farz kılmıştır ve bunu onların uzlaşmasını temin eden, dinlerinin yücelip güçlenmesini sağlayan bir vesile kılmıştır. Halk, ancak emir sahipleri islah olunca düzene girer. Emir sahipleri de ancak halkın doğru olmasıyla düzelir. O hâlde teba emredenin hakkını ve emreden de tebanın hakkını eda ederse aralarında hak üstün olur, dinin programları uygulanır, adaletin nişaneleri doğrulur, kanunları halk arasında yürürlükte olur. Zaman bununla ıslah olur, düşmanın ümitlerinin ye'se dönüşmesi ve devletin bekası bununla gerçekleşir.
Halk, emirine karşı koyduğu, emir de halkına zulmettiği zaman da halk ihtilafa düşer, zulüm alametleri ortaya çıkar. Dinde bozgunculuk artıp, sünnetler terk edilir, heva ve hevesle amel edilir, hükümler yürürlükten kaldırılır. İnsanların ahlâki hastalıkları çoğalır. Yürürlükten kaldırdıkları en büyük haktan ve uygulamaya koydukları en büyük batıldan korkmazlar. O zaman da işte orada iyiler zillete düşer, kötüler izzet sahibi olur. Allah'ın kullarına yönelttiği azaplar çoğalır ve büyür. Öyleyse, birbirinize nasihat etmeniz, güzel bir şekilde yardımlaşmanız gerekir. Bir kimse, Allah'ın hoşnutluğunu elde etmeyi ne kadar şiddetle isterse istesin, ibadeti ve çalışması ne kadar çok olursa olsun, Allah'a itaat hakkını eda edemez.
Allah'ın kulları üzerindeki farz haklarından biri de gücü yettiğince nasihatta bulunmak ve hakkı kendi aralarında ikame etmek hususunda yardımlaşmaktır. Hakta yüce bir makamı ve dinde üstün bir fazileti de olsa, Allah'ın kullarına yüklediği hakların edası konusunda hiç kimse yardım edilmekten müstağni değildir. Kişi gözlerde küçülmüş de olsa, hakir de görülse, hakkı eda konusunda diğerlerine yardım etmeli veya yardım edilmelidir.
Ashabından biri kalkıp uzun bir konuşmayla cevap verdi, onu çokça övdü, "emrini işitip, itaat ettiklerini..." söyledi. Bunun üzerine Hz. Ali de şöyle buyurdu:
Nefsinde Allah'ın büyüklüğünü duyan ve kalbinde Allah'ın yerini yücelten kimsenin hakkı, Allah'tan başka her şeyi küçük görmesidir. Bundan daha büyük hak sahibi ise Allah'ın büyük nimetler verdiği ve ihsan ettiği kimsedir. Zira Allah'ın üzerinde nimetlerini büyüttüğü kimsenin, üzerindeki hak-ları da büyür.
Emir sahiplerinin insanların salihlerince en aşağı sayılan durumları, kendilerini övülme sevgisine kaptırmaları, işlerini kibirlenerek yapmalarıdır. Beni övülmeyi seven, övgü duymak isteyen biri sanmanızdan nefret ederim. Allah'a hamdolsun, böyle değilim. Eğer böyle demenizden hoşlanan biri olsaydım, yine de Allah'ın yüceliği ve azameti karşısında bu huydan vaz geçerdim. (Çünkü Allah azamete ve yüceliğe en çok layık olandır.) Birçok insan önemli bir faaliyette bulunduktan sonra övülmek ister. Ama Allah'tan korktuğum içinişlerinizi iyi idare ettiğimden dolayı beni güzel övgülerle övmeyin. Zira henüz yerine getirmem gereken görevlerim ve eda etmem gereken haklarım var. Zalimlere söylenen övgü dolu sözleri söylemeyin bana. Öfkeli kişilere söylenemeyen sözleri benden gizlemeyin. Benimle yalakalık ederek muaşerette bulunmayın. Hakkı söylemenizin bana ağır geleceğini düşünmeyin. Beni büyüklerden sanmayın. Zira hakkı duymak ve adil olmaya çağrılmak nefsine ağır gelen kimseye hak ve adaletle amel etmek daha ağır gelir. Hakkı söylemekten ve adil olarak benimle müşaverede bulunmaktan çekinmeyin. Ben kendiliğimden (Allah'ın koruması olmaksızın) hataya düşmeyecek üstünlükte biri değilim. Eğer, nefsime benden çok malik olan Allah beni alıkoyarsa, ancak o zaman hataya düşmekten emin olabilirim. Ben de siz de kendisinden başka Rab olmayan Rabbin hükmü altındaki kullarız. Sahip olamadığımız nefsimizin sahibi O'dur. Bizi içinde bulunduğumuz durumdan çıkarıp kurtuluşa erdiren O'dur. Dalaletten sonra hidayete ileten, körlükten sonra basiret veren O'dur.(1)
KaYNaKLaR; Hutbe 216* el-İhtibar, Seyyid İbn Baki; Biharu'l-Envar, c.94 s.226
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
216. Hutbe
Hz. Ali bu hutbeyi Sıffin'de irad etmiştir:
Allah, işlerinizin idaresi sebebiyle üzerinizde benim için bir hak karar kılmıştır. Benim sizin üzerinizde hakkım olduğu gibi sizin de benim üzerimde hakkınız var. Hak nitelendirilmede en geniş, amel makamında en dar olan bir şeydir. (Haklar karşılıklıdır.) Başkasının üzerinde hakkı olanın, başkasının da onun üzerinde hakkı vardır. Başkasının kendi üzerinde hakkı olanın da, başkası üzerinde hakkı vardır. Birinin üzerinde hakkı olan, ama başkasının kendi üzerinde hakkı olmayan biri olsaydı, bu yarattıkları değil, ancak münezzeh olan Allah olurdu. Zira kulları üzerinde güç sahibi ve her işi adaletiyle icra eden O'dur. Ama münezzeh olan Allah'ın, kulları üzerindeki hakkı, kullarının kendisine itaat etmesidir. Buna karşılık O da lütfüyle onların yaptıklarını kat sevapla mükâfatlandırmasını, ehli olana da artırarak genişlik vermesini bir hak bilmiştir.
Münezzeh olan Allah, ayrıca insanların birbiri üzerinde olan haklarını da düzenlemiştir. Çeşitli yönleriyle o hakları eşit kılmış, bazılarının vücudunu diğer bazılarına bağlamıştır. Biri, ancak öbürü yapılınca yapılmalıdır. Bu haklardan Allah'ın farz kıldıklarının en büyüğü, emir sahibinin tebaası, tebaanın da emir sahibi üzerindeki hakkıdır. Bu hakkı eda etmeyi Allah her iki tarafa da farz kılmıştır ve bunu onların uzlaşmasını temin eden, dinlerinin yücelip güçlenmesini sağlayan bir vesile kılmıştır. Halk, ancak emir sahipleri islah olunca düzene girer. Emir sahipleri de ancak halkın doğru olmasıyla düzelir. O hâlde teba emredenin hakkını ve emreden de tebanın hakkını eda ederse aralarında hak üstün olur, dinin programları uygulanır, adaletin nişaneleri doğrulur, kanunları halk arasında yürürlükte olur. Zaman bununla ıslah olur, düşmanın ümitlerinin ye'se dönüşmesi ve devletin bekası bununla gerçekleşir.
Halk, emirine karşı koyduğu, emir de halkına zulmettiği zaman da halk ihtilafa düşer, zulüm alametleri ortaya çıkar. Dinde bozgunculuk artıp, sünnetler terk edilir, heva ve hevesle amel edilir, hükümler yürürlükten kaldırılır. İnsanların ahlâki hastalıkları çoğalır. Yürürlükten kaldırdıkları en büyük haktan ve uygulamaya koydukları en büyük batıldan korkmazlar. O zaman da işte orada iyiler zillete düşer, kötüler izzet sahibi olur. Allah'ın kullarına yönelttiği azaplar çoğalır ve büyür. Öyleyse, birbirinize nasihat etmeniz, güzel bir şekilde yardımlaşmanız gerekir. Bir kimse, Allah'ın hoşnutluğunu elde etmeyi ne kadar şiddetle isterse istesin, ibadeti ve çalışması ne kadar çok olursa olsun, Allah'a itaat hakkını eda edemez.
Allah'ın kulları üzerindeki farz haklarından biri de gücü yettiğince nasihatta bulunmak ve hakkı kendi aralarında ikame etmek hususunda yardımlaşmaktır. Hakta yüce bir makamı ve dinde üstün bir fazileti de olsa, Allah'ın kullarına yüklediği hakların edası konusunda hiç kimse yardım edilmekten müstağni değildir. Kişi gözlerde küçülmüş de olsa, hakir de görülse, hakkı eda konusunda diğerlerine yardım etmeli veya yardım edilmelidir.
Ashabından biri kalkıp uzun bir konuşmayla cevap verdi, onu çokça övdü, "emrini işitip, itaat ettiklerini..." söyledi. Bunun üzerine Hz. Ali de şöyle buyurdu:
Nefsinde Allah'ın büyüklüğünü duyan ve kalbinde Allah'ın yerini yücelten kimsenin hakkı, Allah'tan başka her şeyi küçük görmesidir. Bundan daha büyük hak sahibi ise Allah'ın büyük nimetler verdiği ve ihsan ettiği kimsedir. Zira Allah'ın üzerinde nimetlerini büyüttüğü kimsenin, üzerindeki hak-ları da büyür.
Emir sahiplerinin insanların salihlerince en aşağı sayılan durumları, kendilerini övülme sevgisine kaptırmaları, işlerini kibirlenerek yapmalarıdır. Beni övülmeyi seven, övgü duymak isteyen biri sanmanızdan nefret ederim. Allah'a hamdolsun, böyle değilim. Eğer böyle demenizden hoşlanan biri olsaydım, yine de Allah'ın yüceliği ve azameti karşısında bu huydan vaz geçerdim. (Çünkü Allah azamete ve yüceliğe en çok layık olandır.) Birçok insan önemli bir faaliyette bulunduktan sonra övülmek ister. Ama Allah'tan korktuğum içinişlerinizi iyi idare ettiğimden dolayı beni güzel övgülerle övmeyin. Zira henüz yerine getirmem gereken görevlerim ve eda etmem gereken haklarım var. Zalimlere söylenen övgü dolu sözleri söylemeyin bana. Öfkeli kişilere söylenemeyen sözleri benden gizlemeyin. Benimle yalakalık ederek muaşerette bulunmayın. Hakkı söylemenizin bana ağır geleceğini düşünmeyin. Beni büyüklerden sanmayın. Zira hakkı duymak ve adil olmaya çağrılmak nefsine ağır gelen kimseye hak ve adaletle amel etmek daha ağır gelir. Hakkı söylemekten ve adil olarak benimle müşaverede bulunmaktan çekinmeyin. Ben kendiliğimden (Allah'ın koruması olmaksızın) hataya düşmeyecek üstünlükte biri değilim. Eğer, nefsime benden çok malik olan Allah beni alıkoyarsa, ancak o zaman hataya düşmekten emin olabilirim. Ben de siz de kendisinden başka Rab olmayan Rabbin hükmü altındaki kullarız. Sahip olamadığımız nefsimizin sahibi O'dur. Bizi içinde bulunduğumuz durumdan çıkarıp kurtuluşa erdiren O'dur. Dalaletten sonra hidayete ileten, körlükten sonra basiret veren O'dur.(1)
KaYNaKLaR; Hutbe 216* el-İhtibar, Seyyid İbn Baki; Biharu'l-Envar, c.94 s.226
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
217. Hutbe
Bu hutbesinde Kureyş'ten şikâyet etmektedir:
Ey Allah'ım! Kureyş'ten ve onlara yardım edenlerden intikamımı almanı istiyorum. Çünkü akrabalık bağımı kestiler, (hakk) bardağımı devirdiler. Başkalarından daha layık olduğum bir hak hususunda hepsi benimle çekişti. "Hakkı alabiliyorsan al; ama haktan mahrum kılınırsan ister keder içinde sabret, istersen üzgün olarak öl." dediler. Baktım da, Ehlibeyt'imden başka yardım edip destekleyen, hakkımı savunan ve yardım eden kimsenin olmadığını gördüm. Onları ölüme sürüklemekten kaçındım. Böylece gözüme çer-çöp dolduğundan gözlerimi yumdum, boğazına kemik saplanan kimse gibi yavaş yavaş yutkundum. Bu işin zehirden acı olan,
bıçaklarla doğranmaktan daha elem verici olan kederli öfkesine sabrettim.(1*)
Seyyid Razî şöyle diyor: Bu söz önceki huutbelerin birinde (172. Hutbe'de) de geçti ve ben iki rivayet arasındaki farklılık sebebiyle onu tekrarladım
KaYNaKLaR; Hutbe 217* 1- Ravzatu'l-Kâfi, s.352, Kuleynî
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
217. Hutbe
Bu hutbesinde Kureyş'ten şikâyet etmektedir:
Ey Allah'ım! Kureyş'ten ve onlara yardım edenlerden intikamımı almanı istiyorum. Çünkü akrabalık bağımı kestiler, (hakk) bardağımı devirdiler. Başkalarından daha layık olduğum bir hak hususunda hepsi benimle çekişti. "Hakkı alabiliyorsan al; ama haktan mahrum kılınırsan ister keder içinde sabret, istersen üzgün olarak öl." dediler. Baktım da, Ehlibeyt'imden başka yardım edip destekleyen, hakkımı savunan ve yardım eden kimsenin olmadığını gördüm. Onları ölüme sürüklemekten kaçındım. Böylece gözüme çer-çöp dolduğundan gözlerimi yumdum, boğazına kemik saplanan kimse gibi yavaş yavaş yutkundum. Bu işin zehirden acı olan,
bıçaklarla doğranmaktan daha elem verici olan kederli öfkesine sabrettim.(1*)
Seyyid Razî şöyle diyor: Bu söz önceki huutbelerin birinde (172. Hutbe'de) de geçti ve ben iki rivayet arasındaki farklılık sebebiyle onu tekrarladım
KaYNaKLaR; Hutbe 217* 1- Ravzatu'l-Kâfi, s.352, Kuleynî
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
218. (1*) Hutbe
Kendisiyle savaşmak için Basra'ya gidenler hakkında şöyle demiştir:
Elimde olan beytülmalın hazinedarlarına, görevlilerine ve tümü bana itaat ve biat etmiş olan şehir halkına saldırdılar. Birliklerini bozup topluluklarını aleyhimde bozgunculuğa sevkettiler. Taraftarlarıma saldırıp bir kısmını hileyle öldürdüler. Bir kısmı da onlara kılıçlarıyla karşı çıktı, doğrular olarak Allah'a kavuşuncaya değin direnişte bulundular.(2*)
KaYNaKLaR; Hutbe 218*
er-Resail, Kuleynî; Keşfu'l-Muhacce, s.173, Seyyid İbn Tavus; el-Garat, İbn Hilal Sakafî; el-İmame ve's-Siyase, c.1, s.154, İbn Kuteybe; el-Musterşid, s.95, Taberî; Cemheretu Resaili'l-Arab, Ahmed bin Zeki Safvet; el-Cemel s.76, Şeyh Müfid; el-Ikdu'l-Ferid, c.2, s.227, İbn Abdurabbih
DiPNoT;
1- Bu hutbe Feyzu'l-İslâm nüshasına göre 208. Hutbe'nin devamıdır.
2- er-Resail, Kuleynî; el-Garat, İbn Hilal es-Sakafî, el-Musterşid, s.95, el-İmame ve's-Siyase, c.1, s.154, İbn Kuteybe; Cemheretu Resaili'l-Arab, Ahmed bin Zeki Safvet
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
218. (1*) Hutbe
Kendisiyle savaşmak için Basra'ya gidenler hakkında şöyle demiştir:
Elimde olan beytülmalın hazinedarlarına, görevlilerine ve tümü bana itaat ve biat etmiş olan şehir halkına saldırdılar. Birliklerini bozup topluluklarını aleyhimde bozgunculuğa sevkettiler. Taraftarlarıma saldırıp bir kısmını hileyle öldürdüler. Bir kısmı da onlara kılıçlarıyla karşı çıktı, doğrular olarak Allah'a kavuşuncaya değin direnişte bulundular.(2*)
KaYNaKLaR; Hutbe 218*
er-Resail, Kuleynî; Keşfu'l-Muhacce, s.173, Seyyid İbn Tavus; el-Garat, İbn Hilal Sakafî; el-İmame ve's-Siyase, c.1, s.154, İbn Kuteybe; el-Musterşid, s.95, Taberî; Cemheretu Resaili'l-Arab, Ahmed bin Zeki Safvet; el-Cemel s.76, Şeyh Müfid; el-Ikdu'l-Ferid, c.2, s.227, İbn Abdurabbih
DiPNoT;
1- Bu hutbe Feyzu'l-İslâm nüshasına göre 208. Hutbe'nin devamıdır.
2- er-Resail, Kuleynî; el-Garat, İbn Hilal es-Sakafî, el-Musterşid, s.95, el-İmame ve's-Siyase, c.1, s.154, İbn Kuteybe; Cemheretu Resaili'l-Arab, Ahmed bin Zeki Safvet
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9107
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
Re: İmam Ali kerremullahi veche'nin Hutbeleri
Eûzu billâhi min eş-şeytâni'r-racîm!
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
219. Hutbe
Cemel günü öldürülmüş olan Talha ve Abdurrahman b. Attab b.
Useyd'in yanından geçerken verdiği hutbedir:
Kuşkusuz ki, Ebu Muhammed (Talha) bu yerde garip kalmıştır! Dikkat buyurun, vallahi Kureyş'in yıldızların altında
öldürülmüş olmasını hoş görmüyordum! Abdimenafoğulları'ndan intikamımı aldım.
Ama Cumahoğulları'nın ileri gelenleri elimden kaçıp kurtuldular. Onlar, ehil olmadıkları bir işe (hilafete) boyunlarını uzattılar. Fakat ona ulaşmadan bo-yunları kırıldı.(1*)
KaYNaKLaR; Hutbe 219* 1- el-Ağani, c.21, s.246, Ebu'l-Ferec İsfahanî; el-Kâmil, c.1, s.126, Muberred; el-Ikdu'l-Ferid, c.2, s.279, İbn Abdurabbih; el-Mehasin ve'l-Mesavi
c.2, s.53, Beyhakî; en-Nihaye, c.1, s.192, İbn Esir; Ensabu'l-Eşraf, c.2,
s.261, Belâzurî; Mürucu'z-Zeheb, c.2, s.371, Mes'udî
Bi'smillâhi'r-rahmâni'r-rahîm!
'' Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin
Abdike (Muhammedîyyeti) ve
Nebîyyike (Mahmudîyyeti) , ve
Rasülûke (Ahmedîyyeti) ve
Nebîyyi'l-Ümmiyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi, ehl-i beytihi vessahbihi ve ümmetihi... ''
--- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Şehre girmek isteyen kapıdan dahil olmalıdır"buyurdu.
(Hz. İbn-i Abbas'dan; Hâkim-i Nişaburi Müstedrek C. 3 S. 126)
ALLAHu ZÜ’L CELÂL, Resulullah SALLallahu aleyhi ve SELLem'e, Âilesine, Ashabına ve Ümmetine Salât ve's-SELÂMımızı ulaştırsın إِن شَاء اللَّهُ
ALLAH celle celâlihu RÂZI OLsun..
Resûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem HOŞNUT OLsun... إِن شَاء اللَّهُ
aleyhumu's-selâm..
TÜRKÇESİ.:
Lebbeyke ALLAHümme RABbiye ve sâ’deyke Salâvâtu’llahi’l-Berri’r-Rahîm Ve’l-melâiketi’l-mukarrebîn Ve’n- nebîyyine ve’s-sıddıkîne ve’ş-şühedâi ve’s-sâlihîn Vemâ sebbiha leke min şey’in yâ Rabbe’l-âlemîne Alâ seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedin ibni Abdillahi hâtemi’n- nebîyyîne Ve Seyyidi’l-mürselîne ve imâmi’l-mûttâkîne Ve Resûli RABBü’l-âlemîne’ş-şâhidi’l-beşiri’d- dâi ileyke bi iznike es sirâce’l-münir Ve aleyhi’s- salâtü ve’s- selâmû ve rahmetullahi ve berâkâtuhu.
MÂNÂSI.:
“Emret (buyur) ALLAH’ım! Ve başim-gözüm üstüne (emret, saâdetle Senden mutluluk istiyorum), RABB’im, ALLAH’ım! İyilik ve merhamet dolu Salâvâtullahı, gözde (yakîn) meleklerin salâvâtı, peygamberlerin, sıddıkların, şehîdlerin, sâlihlerin; Ey âlemlerin RABBi Seni tesbih (ve tenzih) eden herşeyin salâvâtı, Efendimiz Abdullah oğlu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, Hatemü’l-Enbiyâya (peygamberlerin sonuncusuna), peygamberlerin Efendisine, müttakîlerin (günâhlardan korunup ALLAH'a sığınanların) imâmına; âlemlerin RABBinin, şâhid ve müjdeci Resûlüne, Senin izninde Sana dâvet eden ve aydınlatan kandile (sayısız- sonsuz) selâm (sıla, salâvât, rahmet, istiğfâr, dua, ulaşım) olsun!”!
(7 letâifimizin sallini-isalini-sılasını-ulaşımını sağla!)
Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!..
Âmin... Âmin... Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn Celle Celâluhu.
219. Hutbe
Cemel günü öldürülmüş olan Talha ve Abdurrahman b. Attab b.
Useyd'in yanından geçerken verdiği hutbedir:
Kuşkusuz ki, Ebu Muhammed (Talha) bu yerde garip kalmıştır! Dikkat buyurun, vallahi Kureyş'in yıldızların altında
öldürülmüş olmasını hoş görmüyordum! Abdimenafoğulları'ndan intikamımı aldım.
Ama Cumahoğulları'nın ileri gelenleri elimden kaçıp kurtuldular. Onlar, ehil olmadıkları bir işe (hilafete) boyunlarını uzattılar. Fakat ona ulaşmadan bo-yunları kırıldı.(1*)
KaYNaKLaR; Hutbe 219* 1- el-Ağani, c.21, s.246, Ebu'l-Ferec İsfahanî; el-Kâmil, c.1, s.126, Muberred; el-Ikdu'l-Ferid, c.2, s.279, İbn Abdurabbih; el-Mehasin ve'l-Mesavi
c.2, s.53, Beyhakî; en-Nihaye, c.1, s.192, İbn Esir; Ensabu'l-Eşraf, c.2,
s.261, Belâzurî; Mürucu'z-Zeheb, c.2, s.371, Mes'udî