Mi-SâLL-Mi
- aksiseda
- Özel Üye
- Mesajlar: 1149
- Kayıt: 11 Haz 2012, 10:01
Mi-SâLL-Mi
Muhyiddini Arabî’ ye göre tüm âlemler gâyb, misâl ve şehâdet âlemi olmak üzere üçe ayrılır.
İnsanda bu üç âlemin karşılığı olarak Ruh, Nefis ve Beden bulunmaktadır.
Âlem-i misâl,
Ruhlar ile cisimler arasında vasıtadır. Latif ve Nuranîdir.
Rüyâ bu mertebedendir
Gördüğümüz düşlerden/rüyâlardan SöZ edelim biraz. Hayır olsun inşallah.
Geçenlerde sosyal medyada yazmış biri;
“Allah günde beş vakit çağırdığına göre, durum vahim olmalı” diye…
Dedim ki cevaben;
Beş duyumuzdan biri duymazsa belki diğer biri duyar diye
ALLAH celle celâlihu. Günde beş vakit çağırıyor. İŞ’i SaĞ-LâM’ a alıyor.
Durum VaHiM olduğundan değil yani; VaHiM oLMaSıN diye…
(VeHiM oLMaSıN diye…)
Mantığına pek yatmadı herhalde ki hiçbir yanıt gelmedi olumlu ya da olumsuz.
Belki de hiç görmedi/okumadı…
Beş duyu deyince;
KeNDiMCe KeNDiMDeN KeNDiME MisâlLeR ile düşünceler DüŞtü
Misâl âLeMiNDeN BiR MaSaL DiN lemeye başladım…
İç sesini/düşüncelerini duymak için kulağa,
Hayallerini/rüyâlarını görmek için göze ihtiyacın yok.
BeŞ DuYu, DıŞ DuYu’ dur… (Belki, Yûsuf’ un (aleyhisselâm) DüŞ’ tüğü KuYu’ dur… )
Ne ----- >>>İç duyudur peki?
ALLAH celle celâlihu.;
وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فٖى هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ
“Andolsun, biz bu Kur'ÂN'da insanlara her türlü misâli değişik şekillerde açıkladık.” (17/89) Buyuruyor.
Neden misâl gerekiyor insana?
Düşünesiniz… Tefekkür edesiniz… Kavrayıp anlayabilesiniz…
şeklinde nedenler sıralıyor ALLAH celle celâlihu. Farklı ayetlerde; Akledesiniz… İbret alasınız…
Peki! Bunların olması için misâl mi gerekli insana?
Nedir ki Misâl?
Misâldir… Masaldır… Meseledir… Meselâdır… Emsâldir.. Timsâldir… Temsildir.. Mislidir…
اَلَمْ تَرَ كَيْفَ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا كَلِمَةً طَيِّبَةً كَشَجَرَةٍ طَيِّبَةٍ اَصْلُهَا ثَابِتٌ وَفَرْعُهَا فِى السَّمَاءِ
“Görmedin mi ALLAH nasıl bir misâl getirdi:
Güzel bir sözü, kökü yerde, dalları semada olan güzel bir ağacın timsâli yaptı. (14/24)”
Güzel bir söz ile… Kökü yerde dalları semâda olan bir ağaç,
Nasıl misâl/emsâl/timsâl olabilir ki birbirine?
Ağacı gözümüzle görürüz ama “Güzel bir söz” ü gözümüzle göremeyiz.
Onu kulağımız işitir. Veriler farklı yani.
Görüntüyü sese veya sesi görüntüye çevirmeliyiz ki görelim/anlayalım
birbirinin emsâli midir değil midir!
Dalları “SeMâ” da kökü Arz’ da (yerde) olan ağaç;
SeMâ Arapçada "işitmek" anlamındaki semi’ kelimesinden gelir.
Yücelik, yükseklik, gökyüzü…
Esmâ/İsim
Bir de Mevlevilikteki SeMâ vardır…
Ayrıca SeMâ, insanın manevî dünyasının, Arz ise maddî dünyasının misâlidir.
Söz; Ses olarak maddî âleme mânâ olarak manevî/Semavî âleme aittir.
Âlemlerin Rabbi olan Allah’ ın öğretisi;
Ey insan! Bak bu ağaç! Bak bu çiçek… Bu deniz, bu gökyüzü vb. şeklinde doğrudan değil ki! “Misâllerle anlattık” buyuruyor.
Peki neden doğrudan değil?
Doğrudan da var elbette!
وَقُلْنَا يَا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَا وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِمٖينَ
“Dedik ki: Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin,
ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zâlimlerden olursunuz." (2/35)
İnsan için doğrudan öğretim çocukluğunda âilesi ve çevresi tarafından veriliyor.
“Sobaya yaklaşma yanarsın” deniyor çocuğa.
Ama “Yanarsın!.” demekle insan, yanmayı öğretmiş olmuyor ki çocuğa.
İllâ değecek ki sıcak sobaya, yanmayı öğrensin.
“Yaşanmayan yalandır” der ya Kulihvanimiz…
“Yaklaşmayın” buyurduğu ağacı gösteriyor ALLAH celle celâlihu.
Fakat “Zâlimlerden olmak” ne demek?
Duymakla öğrenmiş olmuyor ki Âdem (aleyhisselâm)
“Zâlimlerden Olmak” ın, misâli var mıydı o Cennet’ te o DeM’ de..?
Var işte! Yaklaşmayın dediği o ağaçtır denebilir.
O hâlde, Âdem aleyhisselâm neden anlayamadı bu misâli?
Kaldı ki “Zâlimlerden olmak” Cennette olunabilecek bir şey değil ki misâli olsun.
Olduğun an ise Cennet’ te değilsin demektir.
Bunu şu ÂN biliyoruz ama o vakitte öyle bir imkânı var mıydı Âdem’ in (aleyhisselâm)
ALLAH celle celâlihu, Âdem’e (aleyhisselâm) tüm esmâları öğretti (2/31)
İşte!
Doğrudan öğretim buradaydı.
“Sobaya yaklaşma, yanarsın!” diyecek kimse yoktu ki ALLAH’ tan başka!
Bu ağaç, bu çiçek, bu böcek… Âdem (aleyhisselâm) nereden bilecek başka türlü!
Âleme geldiğinde o bildiklerinin misâllerini görecekti ki ilim eylediği esmâları;
BİL-im eyleSîN… Sonra BuL’ um eyleSîN… Sonra OL’ um eyleSîN…
ALLAH celle celâlihu. “Misâllerle anlattık” buyurunca insan sanıyor ki;
Kendisine bir misâl anlatılıyor.
Hayır! Kendisine değil!
KeNDi-SîN’in Misâli anlatılıyor.
Güzel bir sözü, kökü yerde, dalları semada olan güzel bir ağaca timsâl yaptı. (14/24)
Ağacı beden gözüyle görür insan çünkü maddî âleme aittir.
Söz ise ses olarak maddî âleme mânâ olarak ise manevî âleme aittir.
İNSaN da SöZ GiBi’ dir…
Bedeni yerdedir lâkin gönlü SeMaya uzanır.
Ayrıca bu Âlem küllîyen insanın misâlidir…
Ve bu küllîyede ilim tahsil eder/etmelidir insan.
İlim ilim bilmektir > İlim, kendin bilmektir.
Sen KeNDi’ ni bilmezSîN > Ya nice oKu’ maktır…
Der, Yürek Sesimiz Yûnusumuz.
Misâlden amaç, bilemediğin bir şeyi, bildiğin bir başka bir şey ile anlaşılır kılmaktır.
AKıL’ın bildiği BiLGi,
aŞK GöNüL’ de BiR HiS HâLi.
KöR ile ıŞıK gibidir,
AKıLla aŞK’ ın MiSâLi
Misâl Âlemi; Ruhlar âlemi ile Maddî/Cisim âlemi arasındaki geçiş âlemi diye târif edilmiş.
İnsanın bildiği cisim âlemine dair beş duyu verileridir.
Lâkin insan Yûsuf aleyhisselâm gibi rüyâ ilmine sahip değilse (Misâl Âlemini bilemez) kendi rüyâsının tâbirini bilemez.
Rüyâ, Âlem-i Misâl’ dendir…
عَلَّمَ الْاِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ
İnsana bilmediğini öğretti. (96/5)
Cisim/madde âlemindeki edineceği B-iLGi ile insanın iLGi-SîN’ ini mânâ âlemine çeker
BiLe oLDuĞu aLLaH CC.
Maddî âlemden manevî âleme… EŞYa’ dan > ESMâ’ ya
İNSaN da SöZ GiBi’ dir dedik.
iNSaN, bütün misâllerin toplamıdır ve daha fazlasıdır.
Muhyiddin-î Arâbî’ ye göre;
Âlem, İnsan vasıtasıyla HAKk’ın sûretindedir.
Hâlbuki İnsan, âlem olmaksızın da HAKk’ın sûretindedir.
Anlaşılacağı üzere varoluş bakımından insan, evrenden fazladır.
Âlemde olan Âdem’ de olmasa… İnsan, kendinde olmayanı bilebilir mi!
Gökyüzünü hiç görmemiş birine neyi misâl getirip te anlatabilirsin ki gökyüzünün sonsuz maviliğini?
O hâlde Misâl insanda olanı ve farkında olmadığı yanını anlatmaktadır insana.
İnsan aklı çocuk mertebesinde olduğu için misâlle/masalla anlatmaktadır ALLAH celle celâlihu.
“Uyusun da büyüsün” diyerek…
Çocukken melek saflığında olan insan büyüdükçe Mûsâ mı olacaktır Firavun mu?
Cevher midir araz mı…
Cevherin ortaya çıkması için arazdan ayrılması gerekiyor.
En başta verdiğimiz âyette (14/89) ALLAH celle celâlihu “ صَرَّفْنَا “ “Sarraf-na” buyuruyor.
Sarrafın işi altınladır, cevherle, mücevherledir…
Araz nedir?
“Kötü bir sözün misâli, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer. (14/26)
Gelelim aklımızın sorduğu soruya;
“Güzel bir söz ile… Kökü yerde dalları semada olan bir ağaç,
Nasıl misâl/emsâl/timsâl olabilir ki birbirine?“ demiştik.
ALLAH celle celâlihu, Misâllerle anlatırken misâli nasıl anlamamız gerektiğini de anlatıyor.
“Yemişlerini Rabbinin izniyle her zaman verir!
Ve ALLAH, insanlara böyle misâller sunar ki, kavrayıp düşünsünler.” (14/25)
O halde güzel bir sözü, kökü yerde dalları gökte olan bir ağaca emsâl yapan şey;
Güzel bir sözün de tıpkı o ağaç gibi, Rabbinin izniyle her zaman meyve verecek olmasıdır.
En güzel söz ALLAH’ın sözüdür ki Kelamullah Kur'ÂN-ı Kerîm’dir…
En güzel söz; En Güzel Örnek olan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin sözüdür.
O’nun yolunda olanların sözüdür.
İşte! Bâzen asırlar önce yaşamış bir Velînin, Allah Dostu’nun sözü yol gösteriyor bugün aklımıza gönlümüze…
Bu ağacın meyvesi (Aşkı, Muhabbeti) iyle beslenen gönül uzanır SeMâ’ lara…
SeMî’ olur işitir… SöZ aLLaH’ ındır SeS Rasulullah SaV’ in.
Tıpkı Kur'ÂN’ da olduğu gibi…
Kur'ÂN da iNSaN’ ın, iNSaN Kur'ÂN’ ın Misâlidir…
Sormuştu ya akıl; Ne ----- >>>İç duyudur peki?
İÇ DuYu’ da O’ dur iNSaN’ da…
HâLimce...
17.01.2024 – 16:31
...M.M.M. MuhaBBetLerimLe...
aksiseda