20 Mayıs 1999 B2 MSHekim.: Ya bu gibi ameline güvenenlerin şeyleri esâsen bunların bir şeyi olması lâzım. işte konu âcil ve nâif bir konu! bir kere kendimize mecâlimiz yok nâif konuyu şey yapacak haddimize midir mümkün müdür böyle böbürlenerek böyle mübârek İmâmı Ali’nin dediği gibi.: “RABBım! SEN bana kulum dedin, ondan daha şerefli ne olabilir!.”
Ne olabilir eğer siz amelinizin çokluğunu ve benzeri göz dikmeyiniz geçerliliğini belirleyiniz az olsa dâhi RABBım kabul eder yeter ki ona lâyık olunuz!.
Anladınız mı, yâni bizim Sistemimiz başka Sistem!. Yâni böyle alevlendirmeyi, Efendim şundan olmuş bundan olmuş, bu gibi şeyler başka şeyler, mümkün değil!.
Hazreti Ömer gibi şahsiyet o varlığı o fedâkarlığı, bu kadar fütühatı bu kadar bu kadar uyanık başını toprağa koymuş da oğlu kaldırmış dizine koymuş “Koy toprağa Abdullah, toprağa koy!.”
Koymuş.. “Efendim kurban olduğum şöyle olur!” “Koy vallahi bak yevmi’l- kıyamette RABBımız beni sorumlu tutarsa vallahi bunun hiç luzümü yok!. ben işte “yâ Emiri’l- Mü’min neden öyle diyorsun senin için bir şey olmaz o kadar fedakarlığın o kadar fütuhatın var!.”
“Yokk, yokk, vallahi sıfır, sıfır!. RABBımızın huzurunda Rahmetine gitmeye binlerce razıyım sıfır olarak!.”
Onun için bu Sistem hiç kimsede yok bu!. Haa ameller koy koy Maşaallah Maşaallah yığın yığın amellerleriniz yığın yığın ibâdetleriniz, kime?!. CeNNette bundan gayrısı girer mi yâni!. bu ……yok insan yâni HUZURULLAHa gitse Vallahu’l-azîm yüz sene seksen sene yapmış olduğun amel, bir göz ni’metinin karşılığını veremez!. İşte sıfırımış yâni yeter yâni ama haddinizi bilimeniz lâzım!.
Eğer böyle böbürlenerek kibirlenerek ibâdet etmiş, şey yapmış!. Haa ula kardeşim yapıyorsan kendine yapıyorsun ALLAHu zü’L- CeLÂL’in senin ameline ihtiyacı mı var!. şeyh mi oluyorsun, git ol!. düşünün.. onun için sıfır gitmek en güzeli..
Vallahi Hocam bakıyorum, Vallahi sıfırdan değerli yol bulamıyorum biz de herhangi başka bir Sistem yok.
Bakınız cemaat eğer böyle cemaat vallahi gönlünüzden vallahi Şeyh şöyle çıktı, şu çıktı, bu çıktı!. bunun hepisi akılsızlıktan çıkar, fikirsizlikten çıkar!.
Bu gibi şeyler bizim Sistemde yoktur!.
SIRR-ı SIFIR RABBımızın Rahmetine ilticâ ediyorum!.
Sadâtların hayr ve bereketleri himmetleriyle!.
Bir Avrupacı ismini de söylüyorum Burdurda bir Emekli Albay vardı bir de arkadaşları vardı, bu üçüde Şucu Bucuların ağına düşmüşler..
Emekli Albay vaktiyle ne yapmış, kızını Kur’ÂN kursuna koymuş.. hemen bakmışlar evet nasılsa zengin hemen bir dâire istemişler o da vermemiş, kızını da almış kurslarından. “Senin imanın 90 dereceye kadar çıktıydı ama bu ÂN’da 40’a indi!.” demiş.
Peki eğer bu gibi sistem kullanacak olursa çok verirse çıkacak, az verirse indirecek.. bunda âhenk olur mu, dinde böyle şey var mı?. Yok!.
Bizim disiplin sistemimiz hiçbir yerde yok. inanın ki hiç vALLAHi tamamen hiç farketmez hepimiz aynıyız, bu gibi ne bir satın alabilir ne de satabiliriz.
Şefkaten merhameten göğsünde olduğundan dolayı sorumluyuz kardeş olarak hem burada hem öbür âlemde.. eğer ki arazi olduk evet arazi olduk esasen yarın mahşerde böyle dini inanın ki kabul etmez mâdem ki üç dört liraya selâhiyet vermiş.. inanın ki ben vermedim, beraberce onlardan değiliz.. böyle düşünün kötü olmaz, aleyhisselâtı vesselâmda böyle çok seviyordu elhamdülillah bütün ahbablar el birliğiyle beraberce sancağımızı korurum diyor ALLAHın kuluyum diye elhamdülillah..
Ve anlatırken de böyle şey olarak demiyoruz bizim ALLAHımız böyle emrediyor. ALLAHın takdiridir bizim yolumuz daimîdir şerh olarak daimî şerh biliyorsunuz, yani ağacın üç dalları var ama bir tanesi şerh/şah dalı-büyüme dalı vardır ÖZ vardır. veyahutta şöyle diyelim bir kanal vardır Cenâb-ı Rasûlullahtan gelmektendir.. arada sırada şöyle bir taksim vardır tabi taksim vardı ama o geçer fakat, devâm edecek ASIL vardır. bu veyahutta ağaçtır veyahutta ne olursa devâm edecek şey..
Tâbi bazı zevâtlar bu gelecek olan büyük bir şey nâsib olmuş çıkmış ama biz Mevlânâ Halid artık.. Bakın Şeyh Abdullah Dehlevî ne ise artık bunu biliyoruz sayıyoruz, Abdullah Dehlevî gelince tabi ondan bunlar.. kimler kimler bunu bilmiyoruz.. ama Mevlânâ Halid gelince bu malumatta devremizde okuyoruz.. biliyoruz onun için Mevlânâ Halid Hazretleri bu Nakşî tarafı Kadrî tarafını Mevlânâ Halide gelince Abdullah Dehlevînden.. tabi Abdullah Dehlevînden yayılmış olmuşta fakat ana Mevlânâ Halidden gelmiştir Iraklıdır kendisi gelişinde de Şeyh Osman o da gelmiş ve kendisine de istek olmuştur.. Normalde ikisi de Nakşîdir birisi Nakşî Kolu Kadrî birisi kolu şimdik devâm ettikten sonra öyle bir hale gitmiş ki artık Iraka kimisi Şama gitmiş.. Şamda tabi bugün Mevlânâ Halid dikkat ederseniz 7 sene Müderrislik yapmış Mevlânâ Halid 1233 de gelmiş 1240 da Şeyhi vefât etmiş 1242 de.. artık ne ben bilmem Mevlânâ Halidin 42 senelik 7 senelik de müderrislik var.. bir kere Şam yani Mısır Suriye Filistin Hicaz Türkiye Irak her tarafı böyle gezmiş.. düşünün bir kere 7 sene 7 sene böyle.. KÂBE, Azarbeycan her tarafı esasen yani başka şeyleri başka ana şeyleri bu tarafa vermiş mukim olarak ana temeli bu muhitlerde gelmiştir..
20 Mayıs 1999 B2 MSHekim.: Ya bu gibi ameline güvenenlerin şeyleri esâsen bunların bir şeyi olması lâzım. işte konu âcil ve nâif bir konu! bir kere kendimize mecâlimiz yok nâif konuyu şey yapacak haddimize midir mümkün müdür böyle böbürlenerek böyle mübârek İmâmı Ali’nin dediği gibi.: “RABBım! SEN bana kulum dedin, ondan daha şerefli ne olabilir!.”
Ne olabilir eğer siz amelinizin çokluğunu ve benzeri göz dikmeyiniz geçerliliğini belirleyiniz az olsa dâhi RABBım kabul eder yeter ki ona lâyık olunuz!.
Anladınız mı, yâni bizim Sistemimiz başka Sistem!. Yâni böyle alevlendirmeyi, Efendim şundan olmuş bundan olmuş, bu gibi şeyler başka şeyler, mümkün değil!.
Hazreti Ömer gibi şahsiyet o varlığı o fedâkarlığı, bu kadar fütühatı bu kadar bu kadar uyanık başını toprağa koymuş da oğlu kaldırmış dizine koymuş “Koy toprağa Abdullah, toprağa koy!.”
Koymuş.. “Efendim kurban olduğum şöyle olur!” “Koy vallahi bak yevmi’l- kıyamette RABBımız beni sorumlu tutarsa vallahi bunun hiç luzümü yok!. ben işte “yâ Emiri’l- Mü’min neden öyle diyorsun senin için bir şey olmaz o kadar fedakarlığın o kadar fütuhatın var!.”
“Yokk, yokk, vallahi sıfır, sıfır!. RABBımızın huzurunda Rahmetine gitmeye binlerce razıyım sıfır olarak!.”
Onun için bu Sistem hiç kimsede yok bu!. Haa ameller koy koy Maşaallah Maşaallah yığın yığın amellerleriniz yığın yığın ibâdetleriniz, kime?!. CeNNette bundan gayrısı girer mi yâni!. bu ……yok insan yâni HUZURULLAHa gitse Vallahu’l-azîm yüz sene seksen sene yapmış olduğun amel, bir göz ni’metinin karşılığını veremez!. İşte sıfırımış yâni yeter yâni ama haddinizi bilimeniz lâzım!.
Eğer böyle böbürlenerek kibirlenerek ibâdet etmiş, şey yapmış!. Haa ula kardeşim yapıyorsan kendine yapıyorsun ALLAHu zü’L- CeLÂL’in senin ameline ihtiyacı mı var!. şeyh mi oluyorsun, git ol!. düşünün.. onun için sıfır gitmek en güzeli..
Vallahi Hocam bakıyorum, Vallahi sıfırdan değerli yol bulamıyorum biz de herhangi başka bir Sistem yok.
Bakınız cemaat eğer böyle cemaat vallahi gönlünüzden vallahi Şeyh şöyle çıktı, şu çıktı, bu çıktı!. bunun hepisi akılsızlıktan çıkar, fikirsizlikten çıkar!.
Bu gibi şeyler bizim Sistemde yoktur!.
SIRR-ı SIFIR RABBımızın Rahmetine ilticâ ediyorum!.
Sadâtların hayr ve bereketleri himmetleriyle!.
Bir Avrupacı ismini de söylüyorum Burdurda bir Emekli Albay vardı bir de arkadaşları vardı, bu üçüde Şucu Bucuların ağına düşmüşler..
Emekli Albay vaktiyle ne yapmış, kızını Kur’ÂN kursuna koymuş.. hemen bakmışlar evet nasılsa zengin hemen bir dâire istemişler o da vermemiş, kızını da almış kurslarından. “Senin imanın 90 dereceye kadar çıktıydı ama bu ÂN’da 40’a indi!.” demiş.
Peki eğer bu gibi sistem kullanacak olursa çok verirse çıkacak, az verirse indirecek.. bunda âhenk olur mu, dinde böyle şey var mı?. Yok!.
Bizim disiplin sistemimiz hiçbir yerde yok. inanın ki hiç vALLAHi tamamen hiç farketmez hepimiz aynıyız, bu gibi ne bir satın alabilir ne de satabiliriz.
Şefkaten merhameten göğsünde olduğundan dolayı sorumluyuz kardeş olarak hem burada hem öbür âlemde.. eğer ki arazi olduk evet arazi olduk esasen yarın mahşerde böyle dini inanın ki kabul etmez mâdem ki üç dört liraya selâhiyet vermiş.. inanın ki ben vermedim, beraberce onlardan değiliz.. böyle düşünün kötü olmaz, aleyhisselâtı vesselâmda böyle çok seviyordu elhamdülillah bütün ahbablar el birliğiyle beraberce sancağımızı korurum diyor ALLAHın kuluyum diye elhamdülillah..
Ve anlatırken de böyle şey olarak demiyoruz bizim ALLAHımız böyle emrediyor. ALLAHın takdiridir bizim yolumuz daimîdir şerh olarak daimî şerh biliyorsunuz, yani ağacın üç dalları var ama bir tanesi şerh/şah dalı-büyüme dalı vardır ÖZ vardır. veyahutta şöyle diyelim bir kanal vardır Cenâb-ı Rasûlullahtan gelmektendir.. arada sırada şöyle bir taksim vardır tabi taksim vardı ama o geçer fakat, devâm edecek ASIL vardır. bu veyahutta ağaçtır veyahutta ne olursa devâm edecek şey..
Tâbi bazı zevâtlar bu gelecek olan büyük bir şey nâsib olmuş çıkmış ama biz Mevlânâ Halid artık.. Bakın Şeyh Abdullah Dehlevî ne ise artık bunu biliyoruz sayıyoruz, Abdullah Dehlevî gelince tabi ondan bunlar.. kimler kimler bunu bilmiyoruz.. ama Mevlânâ Halid gelince bu malumatta devremizde okuyoruz.. biliyoruz onun için Mevlânâ Halid Hazretleri bu Nakşî tarafı Kadrî tarafını Mevlânâ Halide gelince Abdullah Dehlevînden.. tabi Abdullah Dehlevînden yayılmış olmuşta fakat ana Mevlânâ Halidden gelmiştir Iraklıdır kendisi gelişinde de Şeyh Osman o da gelmiş ve kendisine de istek olmuştur.. Normalde ikisi de Nakşîdir birisi Nakşî Kolu Kadrî birisi kolu şimdik devâm ettikten sonra öyle bir hale gitmiş ki artık Iraka kimisi Şama gitmiş.. Şamda tabi bugün Mevlânâ Halid dikkat ederseniz 7 sene Müderrislik yapmış Mevlânâ Halid 1233 de gelmiş 1240 da Şeyhi vefât etmiş 1242 de.. artık ne ben bilmem Mevlânâ Halidin 42 senelik 7 senelik de müderrislik var.. bir kere Şam yani Mısır Suriye Filistin Hicaz Türkiye Irak her tarafı böyle gezmiş.. düşünün bir kere 7 sene 7 sene böyle.. KÂBE, Azarbeycan her tarafı esasen yani başka şeyleri başka ana şeyleri bu tarafa vermiş mukim olarak ana temeli bu muhitlerde gelmiştir..
*
Bir mü’min KÂBEden efdâldir hemde 4 kademede. Bir kademede değil yâni KÂBEye ALLAHu zü’l-CeLÂL bir hakk tanımıştır “kimse yıkmayacak etmeyecek saygı duyacak”. Fakat mü’mine 4 vermiştir.. KÂBEye Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem hürmet eder. KÂBE, azîmdir, keremdir, haramdır fakat ALLAHu zü’l-CeLÂLin kemâli keremi ikramı 1 derece fakat mü’min 4 derece.. Nedir?. Mü’minin Canı, Malı, Irzı mü’min hakkında su-i zan etmemeksizin hüsn-i zan etmelidir. bu ALLAHu zü’l-CeLÂLe bir mü’min diğer mü’mine su-i zan kesinlikle haramdır. mü’min şartları 4 dür ve aynı zamanda mübârek şöyle buyuruyor.: “Dünya muhteviyatı ALLAH nezdinde atmış olsa dahi bir mü’min katletmelerinden çok ehvaldir bir mü’mini öldürmek dünyanın zevâhı ne varsa tamamen yok olsa ALLAHu zü’l-CeLÂL o mü’minin öldürülüşünden ehvaldır.” onun için şu tasavvufu okusanız ben ne diyor ALLAH ki.: “benim halifemdir” dedi ama insan oğlu Abdullah bu herşeyi yapar. ama Abdullah Abdullah.. Abdullahlık ALLAHu zü’l-CeLÂL halifelik verir halife olur. elçi gönderiyor ona elçi gönderiyor ancak ALLAHu zü’l-CeLÂL tabi secde edeceğiz Âdeme secde olur mu secde edeceğiz mecburi böylelikle secdedi boynumuzu eğiyoruz.. mü’min kısmını basite almayın..
Mü’min kimseye lânet etmez sebt etmez mü’minin sıfatı budur. bu da mü’mine yakışır. her ferd dilinden elinden emîn olmalıdır. mü’min dediğiniz zaman her ferd dilinden ve elinden emîndir kimseye ne gıybet eder ne de kusurunu kullanır.
Lânet olsun tekfir şudur budur denildiği zaman bu kelime yâni ağzından çıktıktan sonra hiçbir varlık kabul etmez, hiçbir yer yoktur ulaşır durur neden kimin hakkında söylediyse buraya varır eğer hakikaten lânete lâyık ise hüsre uygun ise üzerinde durur ama değil ise sahibine avded eder, kimse sahiplenmez kendi kendine lânet etmiş olur, kendi kendini tekfir etmiş olur. bu devrenin bu su-i zan diye almış tekfir çok tehlikeli bizim vazife yâni mü’min sıfatı mü’min olarak bu gibi hallerde salim ve emîn durumunda olmak lâzım.
Meselâ görüyorsunuz Almanayada Kaplancı mı ne karın ağrısı.. Bu Kaplan çıkıyor piyasaya, kılıncını çıkarıyor, milleti kızıştırıyor, Ayasofyayı söylüyor yâni islâm bu “küffâr mürted” olmuşlar. Ulan senin kafir şeyi altındasın yâni Türkkiyede niye senAalmanya da kafirlerin bunların sâyesinde kendini örgütlüyorsun, yapıyorsun. bunun gayreti kabul oluyorda Türkiyedekilerin niye olmuyor ALLAHa şükürler olsun. Antalya da sordum da kaç tane câmisi var 400 tane câmisi var.. 400 câmi var bu dört yüz câminin müezzini vardır, imamı vardır. peki bir Müslüman diyebilmek için Müslümanın şartı değil mi Müslümanın şartıdır Cibril aleyhisselâm gelişinde Cibril Rasûlullah’a soruyor yanına gelmiş soruyor.: “yâ Rasûlullah, ey MuhaMMed nedir islâm, islâm nedir?” yâni Müslüman?.
nedir ente eşhedu enla ilahe illALLAH ve eşhedu enne MuhaMMedin abduhu ve rasûluhu..
Şimdiki zamanda haah hiçbir kimse ne namazında kılma diyebilir ne hacca gitme diyebilir ne de oruç tuttuğunda teşvik ederler her türlü şeyi zekât zâten verdiğin şey etmiyorlar bu beş şart bir Müslüman olmak için beş şart mevcuttur.. bu durumda kaldı kı böyle Dârul’-harb olmuş!. lâ havle ne harbı yahu ne harbı.. ama, bu Dârul’-harb diyecek milleti sömürecek ya “ben cihad edeceğim” gibi saçmalıklar
Biliyorsunuz ki ben hiç bir siyaset yönünden sevmem çünkü Mübârek Şeyhimiz ne dedi bizim bildiğimiz duyduğumuz gördüğümüz.: “Devlet ricâli ne seviniz, ne de kötüleyiniz asla!.”
19 HAZİRAN 2000 SOHBETİ.: MSHekim.:Bâzı mevcud ortalıkta mevcud olan kişiler meselâ bu Vehhabî Hizbu’ş-Şeytan gibi, ama namaz kılıyorlar Kur’ÂN okuyorlar bu ve diğerleri.. Kimisi de bu sefer Kaderîyedir hayrı ALLAH’a bağlıyor, şerri de Şeytan’a bağlıyor ki, o zaman iki İlâh oluyor birisi hayr yaratıyor işletiyor birisi de şerr yaratıyor işletiyor.
“Lâ İLâhe İLLâ ALLAH” diyen kimse CeNNetliktir bir tarafta küfürleri apaçık.. meselâ bu Nacîye “Lâ İLâhe İLLâ ALLAH” diyen CeNNetliktir, neden?. İmân kavlendir yâni imân kavldır Lâ “İLâhe İLLâ ALLAH” dedi mi tamam imân olduktan sonra hangi hata olursa olsun bozmaz.. Haaa amel kısmını imâna taluk etmiyoruz sadece kalben “Lâ İLâhe İLLâ ALLAH” deyince buna bağlamıştır.. yaa nasıl ki bir kimse küfrederse yâni küfür yönünden olursa ne kadar iyi haseneler yapsa da çünkü artık küfrü bir şeyi yok bunun.. burada “imân edildikten sonra artık hiçbir şey bozmaz” diyor. haa CeNNetliktir ne tekim işte bu Süleyman Ateş gibi Ragıp gibi bunların hepsi aynı sistemde davâları budur Mütezîle ne derse şimdi Vehhabîler hem Mütezîle yönü vardır hem de biraz Haricî aksamı.. Çünkü Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem hadisinde öyle buyuruyor.: “Bir kavm gelecek ki âhir zaman yâni öyle bir i’tikad sâhibleri ki ALLAHu zü’L- CeLÂL Kur’ÂNda ne kadar bir âyet varsa yâni böyle müşriklik müşriklerle alâkalı olan yâni bunu işlerlerse müşriktir, kâfirdir..” bu gibi kelimeleri âyetleri tamamen mü’min ehl-i imânlara hallederler hallederler “müşrik” derler “kâfir” derler bu şekilde.. bunları esâsen Haricîye künyesini vermiş bunlar Haricîyedirler ve en şerlisidir.. en şerlisi mütezîle dersen kabir azâbı tanımıyor CeNNette dâhi vücuden değil ruhen diyor ve evliya sadat-ı kiramın bu gibi şeysi yok.. hatta şefaat dâhi gerekçesi “meczub olan kimselere şefaat mı yapılır” diyerekten yâni şefaatı tanımıyor esas bu Mu’tezile aksamıdır..
Hülâsa antika antika bu Fırkaları bâzıları işte gördüğümüz gibi namazlarını da kılıyorlar bâzıları da yâni “Lâ İLâhe İLLâ ALLAH” demekle yetinince halbuse Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki hadislerinde.: “Bir kimse imân sâhibi olabilmek için “Lâ İLâhe İLLâ ALLAH MuhaMMeder Rasûlullah” denilmedikçe hatta Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem imân Ahmed ve diğer zevâtların müslim sâhihinde yâni kasem ediyor “vellezi nefsi biyedihi” ruhum yed-i kudretinde ALLAH hakkı için benim gönderildikten sonra Risâlet Sâhibi olduktan sonra kitabta Kur’ÂN geldi yâni ALLAHın Dinine ve benim Risâletime ve getirdiğim Kitabıma da eğer bunları tasdik etmedikçe asla CeNNet kokusu bulmaz asla. ister Yahudi ister Nasranî yâni sadece Ümmet-i MuhaMMedin kendi ümmetinde değil de tâbi biliyorsunuz hepimiz biliyoruz Yahudi gelmektedir Nasara da gelmektedir evet vakitleri ümmetlik devrini geçmiş kendileri de geçmiş yâni kitabları yok olmuş, artık hükümleri yürümüyor o zaman bunları mecbur yâni Rasûlullahın Hükmü altında inânmak kabullenmek Kur’ÂNın Hükümlerini kabullenmek mecburîyetleri vardır. Yoksa CeheNNemlik ale’l- küfr istersa Hazreti Mûsâ gelse dâhi Hazreti İsâ gelse dâhi, benim bu getirdiğimle âmil olmak inânmak ve kabul etmek mecburiyetindedir..
Haa artık geliyorlar meselâ “Lâ İLâhe İLLâ ALLAH” diyen CeNNetliktir Yahudi de “Lâ İLâhe İLLâ ALLAH” der İsâ de aynı Hristiyanda söylüyor “Lâ İLâhe İLLâ ALLAH” ama nasıl diyor “Üzeyir ALLAHın oğludur” diyor “İsâ da ALLAHın oğludur” der böyle bir İlâh size “Lâ İLâhe İLLâ ALLAH” dediğin anda Uluhîyyeti ikileştirdin, ya üçleştirdin Hem Oğlu Hem Anası Hem Babası olmuş üç tane İlâh olmuş!.
Amma ALLAHu vâhidun ahadus samedu..
Kul huvallâhu ehad Allâhus samed Lem yelid ve lem yûled Ve lem yekun lehu kufuven ehad.. ilan ediyor yâni bir kimse, hâşâ bir kimseden gelmemiş bir kimse de kendisinden gelmemiştir, gelmez münezzehtir. Zü-LCeLâL celle celâlihudur böyle Sameddir.. Samed, yemeye içmeye bu gibi şeyleri ihtiyacı olmayandır bu hususta çok çok aleyhisselâtı vesselâm bu yönde.. ama diyeceksiniz ki başka haliflerde de “lâ tükeffiru ehlil kıble.. kıbleye yönelmişn olan zümreyi asla tekfir etmeyiniz”
yâni demek ki imânlıdır, MuhaMMedîdir, yâni kıble olarak cepheyi tâyin edip bu şekilde de namaz kılıyorsa demek ki o zaman bu gibi kimselerin küfrüne hüküm vereyiniz!. bir de diyor ki “velâ tuhrucumun min dâireti'l- islâm bi-zenbih” İslâm Dâiresinden çıkarmayın herhangi bir zenb işlerse işlesin islâm dâiresinden çıkarmayınız el Müslümandır, kâfir demeyiniz!” bugünümüze en antikalık bu.. İster bu Halife Davâsında olan kişi ister efendim bu Cübbeli mübbeli şeyler, ister başka kimseler.. yâni hep böyle kendilerine uymayan kimselere hemen tekfirine başvuruyorlar..
Nitekim bende hâl-i hazır yâni Vehhabîlere de en zıttım hoşlaşmadığım bir şey halbuki merkezde oturuyorlar Rasûlullahın yanında Kâbede RABBımızda bu yönden affetsin.. Tâbi onlara karşı da saygım vardır ama bu ni’met-i azîzeye bu şekilde ni’met bu şekilde Rasûlullah’a böyle âdeta değer vermeyerek şefaatını inanmayarak, kabul ziyâretini de meşru görmeyerek bunların hepsi hal-i hazlır mevcud aynı zamanda Kıble Ehlini de ne olursa olsun yâni fazlaca salâvât getiren bir kimseyi de öldürmüşler yâni mürted olarak.. onun için hâl-i hazır mevcud durumumuz böyle.. yetkili kişiler fazla salâvât getirmiyor yâni hutbelerde kürsülerde.. Dün de bize anlattı ki birisi.. “Efendim ALLAH'tan gayrı başka katkı koymayınız taleb edeceğiniz ALLAHtan yâni başka bir ekleme yapmayınız, başka kimseyi aracı etmeyiniz!. Bu şekilde demek ki şirk oluyormuş!.
Hülâsa yâni bu günümüz böyle bir karma durumumuz var ki yâni ALLAH muhafaza etsin bu inceliği tasdik etmeden yâni ale’l- küfre varmasını hemen hemen basit, zirâ Rasûlullahın şefaatı meselâ bugün Vehhabî elimizde kitabları vardır yâni esâsen şefaati ve Rasûlullahı istigase etmeyi ve herhangi bir veli zâten onlarda şimdiki bu ne diyorlar onlara Mu’tezileyle aynı. Mu’tezile esâsen yâni bu Vehhabîye Haricîye ye de benziyor, hem Mu’tezileye de benziyor yâni.. Bu anda her yerde yaygın durumundadır. yâni kendileri artık Türkiyeye Mısıra Suriyeye bu muhitleri elleri varabilen yerlerde gelen giden haclarda vs. tamamen bunlar kitablarını veriyorlar çokta getiriyorlar hatta İlâhiyatta dâhi böyle.. Bu gibi nahoş haller de vardır başlamıştır belki bâzıları öyle derler Çeçenlerin o tarafta dâhi yayılmıştır. Türkiye de gittikçe esâsen bu hele bilhassa yetkili kişiler tarafından bunları zâten elde etmiş ve onlarla artık hatta ALLAH selâmet versin bizim Abdullatif bir kitab ararken Sevâidu’l- Hakk var mıdır ki diye araştırmış karşıda en fazla yâni büyük bir Kütüphane sâhibi pek öyle bir şeyler şey etmiş yâni üzerinde durmamış.: “Sen türk müsün başka bir milletten misin?” Abdullatif.: “Ben sana şunu söylüyorum var mıdır bu kitab abi?.” Vehhabî olmayan kalmadı ki kitabçı da öyle, şeyi de öyle, okul okuyan da, derste de öyle yaygın durumundadır yâni hâl-i hazır üzerimize bu şekilde devâm etmektedir..
Tâbi Kaderiye kısmı artık Vehhabî tarafından pek çoğunu çıkarmıyor ama Mu’tezile Haricîye bunlar kendi esâsen tezleri bu yâni.. İbni Teymiye’den bu yana Abdulcebbar gibi benzeri bunlar gelmişler.. hele bilhassa Abdulvahab yâni Vehhabî Mezhebi doğrudan doğruya İngilizin ajanlarıyla esâsen büyük bir harcamalar yapmışlar bu hale getirmişlerdir. Esâsen Suudî Muhammed ibni suud, Muhammed ibni Abdulvahab iki tanesine çok büyük bir harcama yapılmış ve Kâbenin yok olmasını teklif etmiş büyük bir bağışla onlar demişler ki.: “Bunu haklayamayız bu mümkün değil çünkü İslâm tamamen farziyet bu hacca gelecek bu şey olmaz!. Kur’ÂN’a bir şeyler, katkılar koyun, bir şeyler yapın! Bunu da Osmanlı bize şey vermez tâbi!.”
O zaman yâni bu Seferberlik devrelerine yakın. Çünkü Vehhabîlik 1100 senelerinde başlamıştır yâni bu 300 senelik haladır biz yâni daha biz esâsen yaş itibâriyle ileriyiz ve daha henüz daha 5-10 yaşlarında 30 unda memlekette dâhi Vehhabîlik başladı.. Bu Irak aksamında olmuş başlamış ve böylece tâbi Irakın ötesini artık bizden tarafa değil de ötekisine gitmişler Riyad’a doğru gitmişler, daha Yemen’e doğru gitmişler. Ve kaç defa böyle Mekke, Medine, Ciddeye hatta Mekkeyi Medineyi de elde ettikten sonra Cidde de Şerif yâni Osmanlı tarafından olan Şerifin topları olduğundan dolayı toplar karşısında bıraktılar gittiler. Sonradan tekrar yine o zaman ki Mısır Mehmet Ali Paşa veyahutta İbrâhim Paşa neyse onlar tâbi İngilizlerle bıraz uğraşırken bu fırsat tâbi Osmanlı uzak fazlaca bir şey yetişemedi ne zaman ki onlar iyileştikten sonra İbrâhim Paşa veya Mehmet Ali Paşa askerleriyle acayip toplar gönderdiler. Osmanlının topları esâsen iş görür vardıklarında tekrar yine fütuhat oldu bunları yine aksadılar ve ama oksadılar da fakat Medine-yi Münevvereyi tamamen iflas etmişler çoklarını yıkmışlar güyâ bunları bir putperestlik diye tâbir etmişler. Hazreti Osmanın Kubbesi, Hazreti Abbasın Kubbesi içindeki olan mübârek zevatlar, Hazreti Hasan Efendimiz, Câferi Sâdık bu çok yâni Zeynelabildin.. Hepsi bunlar Muhammed Bakır..
Onlar.: “Bunların hepsi putperestlik!” diye hepsini yıkmışlar, darmatak etmişler ve şeydeki olan hazineleri de tamamen istilâ etmişler, fakat iyice hal etmişler ve bunları getirmişler Mısıra, Mısırda Sultan hangisinin devresinde idi baba yâni İstanbul’a gelmiş Hümeyni mi nedir onun kapısında olduğu yerde asmışlar. Oradaki olan Vehhabîlerin temsilcisi olan bir kimseyi asmışlar. Şerif te tâbi biraz kalleşlik yapmış veyahutta tekrar oraya gelirlerse öldürürler diye o şeye gönderdi senelikte orada ölmüş ama ne zaman ki bu sefer demek ki artık harbedesi çıkınca zâten o zaman İngilizler Yemene giden askerlerimiz hepisi eli telef ediyorlardı.. Çünkü mesâfe çok yâni bu giden artık kendisi tekrar dönmek bir tarafa bir görüntüsü görükmüyor öyle şekilde tâbi himâyesinde tâbi Devlet-i Osmaniyenin şeysi altındadır gönderiyorlar, asker gönderiyorlar ama maalesef hepsi ölüyorlar.. Hele bilhassa İngilizler Ajanları bunlara derken bu Vehhabîlik geliştirmek için çok da destekçi olmuşlar ve aynı zamanda çok köle de satın almışlar kendilerine destekçi âdeta bir asker gibi..
İki Muhammed.. İsimleri Muhammeddir yâni ikisi bunlar birisi Abdulvahabın oğludur amma, Abdulvahab ali muttaki bir şahsiyettir. Onun kardeşi de var Süleyman o da müttaki bir şahsiyettir. Fakat bunda küçüklüğünde bir habasitlik görünmektedir, bunlardan teröristlik konuşmuşlardır bundan bir çok büyük bir şey doğacaktır.
Ötekisi de Abdulaziz yâni Suudî denilen şey Abdulaziz Muhammed ibni suud.. O da doğrudan doğruya katlanarak çünkü o artık etrafı vardır, Abdulaziz dediğimiz atmış evlâdı vardır yâni 60 evlâdı vardır yetişkin tâbi İngilizlere artık tâbi.. böyle bir âile, kümeli bir âile.. tâbi bir âile atmış yetmiş olursa birden bire ona tâbi önder olarak olmuştur ve böylece İngilizler bu yönde çok çalışmışlar ve uğraşmışlar Taif’i perişan hale getirmişler ve neticesi bu Abdulvahabın ve benzeri yürütüyor yürütmüşler.. Fakat ne Kâbe’ye ne de Kur’ÂN’a herhangi bir şeyler yapamadılar. Fakat Rasûlulah’a karşı halk bundan böyle savfıyorlar neden ziyârete gitmeyene Suudî diyor kabrin başında istigase “MuhaMMed!.” demek şu bu küfürdür şirktir diyerekten.. Bu minvâl üzere bir Müezzin Cuma günü ezân okunduktan sonra arkasında salât ü selâm getirmiş çünkü eskiden hakikaten Siirtte de akşam ezânında ve diğer ezânlarda “Lâ İLâhe İLLâ ALLAH” dedikten sonra “Es salâtu ve’s- selâmu aleyke ya Rasûlullah ya Habibâllah ya Seyyide’l- Mü’minin” bu üç defa Adet halinde yaparlardı.. İşte bu Suudî tâbi artık işi Rasûlullah’a karşı artık anılmayacak, edilmeyecek, salâvât getirilmeyecek, saygı duyulmayacak şefaatı şeysi olamaz, istigası edilmez, saygı duyulmaz, ziyâret edilmez vs. vs..
Ezân okunduktan sonra arkasında Adam a’mâdır aynı zamanda çoşmuş Cuma Günü zâten aleyhisselâtü vesselâm.: Cuma Günü salâvâtı çoğaltınız!” diye buyuruyor. “ekserimuyen salâtı aliye fiyumun cumati vel ileyhi fiha” “Cuma günü ve gecelerinda salâvâtı çokça getirin” diye buyuruyor. Adam da salâtı selâm getirmiş indikten sonra artık Cumayı kılmışlardır arkasında bu kişiyi şirk oldu diyerekten mürted oldu diyerekten öldürdüler. Hem de nasıl öldürdüler, köpek leşi gibi. Çünkü “mürted/ İslâm Dininden dönen” diyerek tâbir ederler. Müşriktir ve mirası da kimseye kalmıyor devlete kalıyor yâni bu şekilde de yâni şey kabristana da konulmaz yâni hükmen kabristana da değil!. Bu kadar bir ağırlık hiçbir duyulmuş mu yahu!.
yâni hakikaten hayatında bu 73 fırkadır bir tanesi ehl-i sünnet ve’l- cemâat diğerleri küfre kadar ileten vardır, dalâlete ileten vardır.. az çok sapıklık vardır ama bunlar gibi hiç yoktur!.
Hem o Mübârek Yerde oturup duruyorlar da ALLAHu ni’meti azîme iken hele ilk olarak bunlara şefaatçı olacak esâsen yâni Onun sâyesinde Mekke Medine Harameynde olan kişiler RABBımız bunlara bir muamele etmiyor Habibinin yüzü suyu hürmetine yâni.. Velâkin bunlar biz şefaati yâni nasıl bir şey görmüyorlar.: “Böyle şey olmaz!.” diyor acayip!. başka çâre bilmiyoruz da ben bilmiyorum da bu Suudî bakınız Suudî dediğimiz Vehhabî Müslüman diyârı ve en merkezi bir yerde i’tikad kısmına bakınız nasıl edecek bilmiyor ki insan hangisine i’timad edecek..