KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ أُوْلَئِكَ يَنَالُهُمْ نَصِيبُهُم مِّنَ الْكِتَابِ حَتَّى إِذَا جَاءتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قَالُواْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ قَالُواْ ضَلُّواْ عَنَّا وَشَهِدُواْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَافِرِينَ

“Fe men azlemu mimmenifterâ alallâhi keziben ev kezzebe bi âyâtih (âyâtihi) ulâike yenâluhum nasîbuhum mine’l- kitâb (kitâbi), hattâ izâ câethum rusulunâ yeteveffevnehum kâlû eyne mâ kuntum ted'ûne min dûnillâh (dûnillâhi) kâlû dallû annâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn (kâfirîne)..: ALLAH'a karşı yalanla iftira edenden veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim (var)dır? Kitab'tan (Kur’ÂN-ı Kerim'den) kendilerine nâsibleri erişecek olanlar, işte onlardır. Onlara resûllerimiz (elçi melekler, ölüm melekleri) geldiği zaman, onları vefât ettirirler(ken) (onlara) şöyle dediler: “ALLAH'tan başka DUÂ etmiş olduğunuz şeyler nerede?” (Onlar da): “Bizden saptılar (gittiler).” dediler. Ve kendilerinin (nefslerinin) üzerine kâfir olduklarına, kendileri şâhidlik ettiler.// ALLAH adına yalan uydurandan, ALLAH’ın âyetlerini, Kur’ÂN’ını, ilkelerini yalanlayanlardan daha zâlim kimler olabilir? Can alarak ölümü gerçekleştiren elçilerimiz, melekler kendilerine gelinceye kadar kitapta, Levh-i Mahfuz’da yazılı olan kısmetleri, payları, onlara, işte onlara verilmiş olur. Melekler, onların ruhlarını alarak ölümlerini gerçekleştirirken.: “ALLAH’ın dışında kulu durumundaki, yalvarmakta olduğunuz tanrılar nerede?” derler. Onlar da.: “Onlar bizi ortada bırakıp, kayboldular.” derler. Kendilerinin, kulluk sözleşmesindeki ortak teahhüdlerini, ALLAH’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir olduklarına, kendi aleyhlerine birbirlerinin aleyhine bizzat şâhitlik ederler” (A’râf 7/37)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ أُوْلَئِكَ يَنَالُهُمْ نَصِيبُهُم مِّنَ الْكِتَابِ حَتَّى إِذَا جَاءتْهُمْ رُسُلُنَا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قَالُواْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ قَالُواْ ضَلُّواْ عَنَّا وَشَهِدُواْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُواْ كَافِرِينَ

“Fe men azlemu mimmenifterâ alallâhi keziben ev kezzebe bi âyâtih (âyâtihi) ulâike yenâluhum nasîbuhum mine’l- kitâb (kitâbi), hattâ izâ câethum rusulunâ yeteveffevnehum kâlû eyne mâ kuntum ted'ûne min dûnillâh (dûnillâhi) kâlû dallû annâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn (kâfirîne)..: ALLAH'a karşı yalanla iftira edenden veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim (var)dır? Kitab'tan (Kur’ÂN-ı Kerim'den) kendilerine nâsibleri erişecek olanlar, işte onlardır. Onlara resûllerimiz (elçi melekler, ölüm melekleri) geldiği zaman, onları vefât ettirirler(ken) (onlara) şöyle dediler: “ALLAH'tan başka DUÂ etmiş olduğunuz şeyler nerede?” (Onlar da): “Bizden saptılar (gittiler).” dediler. Ve kendilerinin (nefslerinin) üzerine kâfir olduklarına, kendileri şâhidlik ettiler.// ALLAH adına yalan uydurandan, ALLAH’ın âyetlerini, Kur’ÂN’ını, ilkelerini yalanlayanlardan daha zâlim kimler olabilir? Can alarak ölümü gerçekleştiren elçilerimiz, melekler kendilerine gelinceye kadar kitapta, Levh-i Mahfuz’da yazılı olan kısmetleri, payları, onlara, işte onlara verilmiş olur. Melekler, onların ruhlarını alarak ölümlerini gerçekleştirirken.: “ALLAH’ın dışında kulu durumundaki, yalvarmakta olduğunuz tanrılar nerede?” derler. Onlar da.: “Onlar bizi ortada bırakıp, kayboldular.” derler. Kendilerinin, kulluk sözleşmesindeki ortak teahhüdlerini, ALLAH’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir olduklarına, kendi aleyhlerine birbirlerinin aleyhine bizzat şâhitlik ederler” (A’râf 7/37)

Fe men azlemu mimmenifterâ alallâhi keziben ev kezzebe bi âyâtih.. Bu Kâinâtta, ALLAH’ın âyetini yalanlayarak ALLAH’a iftira edenden daha zâlim kim olabilir..
ulâike yenâluhum nasîbuhum mine’l- kitâb (kitâbi), hattâ izâ câethum rusulunâ.. İşte onlar ALLAH’a iftira eden onun âyetlerini yalanlayanlar, Kitab’tan yâni Kur’ÂN-ı Kerîm’den kendilerine inkâr ettikleri ateş onların nasibidir. Ona nâil olacaklar.. Onların ateşleri onları bulur.. Onlar da ateşlerini bulurlar, nâil olurlar.. Kitabta onlara söylenileni, bâtıla inanmayın şerri işlemeyin, hakka inanın hayrı işleyin sözünü duymayıp.: “Yok ben HİZBULLAH olmak istemiyorum Hizbu’ş-Şeytân olacağım, bâtıla inanip şerri işleyeceğim!.” diyenlere ALLAH celle celâlihu bu Kitabındaki onların nâsibi ateştir, onlar ateşin ashabıdır, Ashabu’n- NÂR..
Hatta o kadar ki, BİZim Rasûllarımız geldiğinde, Elçelerimiz geldiğinde, ölüm meleklerimiz geldiğinde, habercimiz geldiğinde.. Ne dersen de..
yeteveffevnehum kâlû eyne mâ kuntum ted'ûne min dûnillâh.. onlar vefât ederken, vefât ettirilirken CÂNları cesedlerinden çıkarılırken.. Hâni her şeyi onunla yapıyordu ya, ceryÂNları kesilirken, CÂNları çıkarılırken onlara denir ki.: ALLAH’tan başka edindiğiniz, DUÂ ettiğiniz, İlâh kabul ettiğiniz yâni DUÂ etmiş olduğunuz şeyler nerede?.” denir.
Hâni siz hayatınız boyunca ALLAH’tan başka şeyleri ALLAH’ın yerine koymuştunuz ya.. DUÂ ederdiniz, o’na kulluk ederdiniz dâimâ beraberiz derdiniz onlarla..
Hiçbir zaman baş eğmezdiniz HİZBULLAH'a.. Ve Hizbu’ş-Şeytânın uşağıydınız!. Ne derler?.
kâlû dallû annâ ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn.. diyorlari derler ki.: "Bizden saptılar gittiler, bizi sapıttılar bizden de saptılar gittiler.. Bizi sapıttılar sonra da saptılar gittiler!." Onların işi bu!. bunda bir şey yok!. ALLAHu zü’L-CELÂL Kur’ÂN-ı Kerîm’de buyuruyor.: “Şeytân insâna ALLAH’a küfretmeyi emreder küfretti mi de, der ki.: “Ben âlemlerin RABBından korkarım, senden uzağım git başımdan!.” der mi?. der.. Âyet bu.. “Sen RABBını inkâr ettin git buradan!.” der. Başından koğar çünkü o işini yaptı, inkâr ettirdi ALLAH korusun!.


كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Resim---“Ke meseli'ş- şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbe'l- âlemîn (âlemîne).: (Münafıkların size vaadleri), şeytanın (vaadlerinin) durumu gibidir. İnsana: “İnkâr et (kâfir ol).” demişti. Fakat, inkâr ettiği zaman: “Muhakkak ki ben senden uzağım, elbette ben, âlemlerin RABBi ALLAH'tan korkarım.” dedi.” (Haşr 59/16)

Çünkü o zaman, CÂNlarını verirken ölüm melekleri, ALLAH’ın görevlileri ya da kendisi.. Kendi bedeni dahi bunu yapar yâni bedeni CÂNı dışarı atar demek istiyorum.. CÂN da çıkar gider yeter artık bu iş bitti der.. tiyatro bitti paydos der.. yâni saptılar gittiler, ne yapmış oluyorlar böylece..
ve şehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn.. Kendi nefislerine kendileri şâhid oldular.. Kendilerinin böyle olduğuna, yâni kendilerinin kâfir olduğuna, hayattayken kâfir olduğuna kendileri şâhidlik yaptılar..
Ne diyorlar?. Bizim inandığımız önümüzdeki sapıklar sapıttılar gittiler diyorlar Türkçe ne diyolar.: “Biz yaşarken de zâten kâfirin tekiydik!.” diyorlar.. “Şimdi CÂNımız çıkıyor yine kâfiriz!.” diyorlar değil mi. ALLAH korusun!.
Ne zaman söylüyorlar bunu?. “Paydos! Paydos!.” dendiğinde söylüyorlar!.
Rahmetli SiirtLi Hocam anlatırdı.. İlk gittiğinde/1950ler.. Kumluca da câmi felân yokmuş, rastgele yerlerde kılıyorlarmış. Kumluca’ya o zaman yol yok!. O zaman şimdiki gibi turizm CeNNeti CeheNNemi değil yol yok!. Taaa dağlardan inip geliniyor, Elmalı’ya gidip oradan iniliyor yâni.. Deniz kenarından insân geçemiyor, tünel münel yok o zamanlarda!. Hocam gittiğinde ilk iş Kumluca’ya câmi yaptırmak istemiş!. Usta ararken derken bir usta bulmuşlar, taş ustası onu bulmuş getirmişler, çok değerli bir insânmış minâreyi yapmakta!. Hocam anlattı bunu.. Bu Ustaya bu mesleği öğreten Yaşlı Ustası Memlekette/Giresunda ölememiş.. Bizim Ustanın kendisi de Erzurum’da bir câmi yapıyormuş.. Haber göndermişler ki.: “Senin ustan ölemiyor!. Duramdan.: “Taş getir! Harç getir! Taş getir! Harç getir!.” diyormuş.. Anca böyle diyormuş!. Bir düşünmüş .: “Bu işin bir kolayı var!.” demiş. "Arkadaşlar ben üç beş gün gidiyim Hocam Ustam ölemiyormuş!.” Memeleketine gelmiş ki Ustası hâlâ öyle diyor.: “Taş getir! Harç getir! Taş getir! Harç getir!.” Hayatta işi-gücü hep buymuş!!..
Bizim Ustanın bağırmış var gücüyle.: “Paydos Ustam Paydos!.” bağırınca haradan gitmiş adam öbür âleme!.
İşlerimi yarım kalmasın diye hep koşturanlar, unutmasın ki mezarlıklar İşleri yarım kalanlarla doludur!.
Herkesin, her canın bir paydos vakti var mı?!. Var da ne zaman bilmiyoruz!. Her zaman, her ÂN!. Takdimen.. Te'hiran..


قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ لِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ إِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَلاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
Resim---"Kul lâ emliku li nefsî darran ve lâ nef'an illâ mâ şâallâh (şâallâhu), li kulli ummetin ecel (ecelun), izâ câe eceluhum fe lâ yeste'hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn (yestakdimûne).: De ki.: "v'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiç bir şeye) mâlik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların ecelleri gelince, artık ne bir saat ertelenebilirler, ne öne alınabilirler.” (Yûnus 10/49)

Ne ileri alınır.. Ne de geri alınıp tehir edilir.. Ecelleri geldiği zaman gelir şundan gelir bundan gelir ama gelir!.
Haa önemil olan “paydos!.” demeden önce HİZBULLAH mısın? Hizbu’ş-Şeytân mısın?. Ona bak ve kendi hesabını kendin bir zahmet şöyle bir gözden geçirsen iyi olur!. Kime diyorum?. Kendime diyorum, sana da diyorum, bana da diyorum!. Bize diyorum!. ÜMMet-i MuhaMMed'e diyorum!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

قَالَ ادْخُلُواْ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُم مِّن الْجِنِّ وَالإِنسِ فِي النَّارِ كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَّعَنَتْ أُخْتَهَا حَتَّى إِذَا ادَّارَكُواْ فِيهَا جَمِيعًا قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لأُولاَهُمْ رَبَّنَا هَؤُلاء أَضَلُّونَا فَآتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِّنَ النَّارِ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلَكِن لاَّ تَعْلَمُونَ
“Kâledhulû fî umemîn kad halet min kablikum mine’l- cinni ve’l- insi fî’n- nâr (nâri), kullemâ dehalet ummetun leanet uhtehâ, hattâ izeddârekû fîhâ cemîân kâlet uhrâhum li ûlâhum RABBenâ hâulâi edallûnâ fe âtihim azâben di'fen mine’n- nâr (nâri) kâle li kullin di'fun ve lâkin lâ ta'lemûn (ta'lemûne).: (ALLAHu TeALÂ) buyurdu: “Sizden önce geçmiş olan, ateşte bulunan insan ve cin topluluğuna girin. Her ümmet, her girişte (dahil olduğu zaman) hepsi orada ard arda toplanınca, (sapmalarına sebep olan) kardeşlerine lânet ettiler. Sonrakiler, öncekiler için.: “RABBimiz, bizi dalâlette bırakanlar işte bunlar, artık onlara ateşten iki kat azâb ver.” dediler.(ALLAHu TeALÂ) şöyle buyurdu: “Herkes için iki kat (azâb vardır). Fakat siz bilmezsiniz.” (A’râf 7/38)

Kâledhulû fî umemîn kad halet min kablikum mine’l- cinni ve’l- insi fî’n- nâr.. ALLAHu TeALÂ buyurdu, buyur ki sizden önce gelip-geçmiş olan ve ateşte bulunan insân ve cin topluluğuna siz de katılın.. sizden önce bu yolu seçip de, tercih edip de.: “Ben Hizbu’ş-Şeytân olacağım, Şeytânın uşağı olacağım, ALLAH’ın kulu olmayacağım!” diyen ve hakikaten de ömrü boyunca Şeytânın uşaklığı yapan ve ALLAH’a kulluğu yapmayan, ya da yaparmış gibi gözükse bile yapmayan münâfıklar!.
Yâni her topluluk her girişte, NÂRa/ateşe dahil olunca hepsi orada arka arkaya sanki bir baraja su dökülür gibi gelip gelip dalga dalga.. Oraya gelip de toplandıkça onlar ne yapıyorlar kendilerinin sapıklığına sebeb olan kardeşlerine lânet okuyorlarmış..

kullemâ dehalet ummetun leanet uhtehâ, hattâ izeddârekû fîhâ cemîân kâlet uhrâhum li ûlâhum RABBenâ hâulâi edallûnâ fe âtihim azâben di'fen mine’n- nâr (nâri) kâle li kullin di'fun ve lâkin lâ ta'lemûn..
Sapıklıklarına sebeb olanlara lânet ediyorlar.. sonra gelenler, öncekiler için diyor ki.: “RABBımız bizi bunlar sapıklığa süreklediler, sonra da saptırdılar bıraktılar. işte bu bizi saptıranlara ateşte iki kat azâb ver!.” diyorlar. Bir kendilerine ver. Bir de bizi sapıttıkları içiniki kat azâb ver..
ALLAHu zü’L-CELÂL ne buyuruyor .: Kim ki sapıksa herkes için iki kat azâb var.. Ve lâkin siz bilmiyorsunuz, anlamıyorsunuz, bilmek istemiyorsunuz!
“Nerde bu azâb, bu azâb nerde?” diye soruyorsunuzu..
Ne diyor Adam.: “Sonra Âhirette, öbür tarafta!.” diyor.
Nasıl âhirette yâni öbür tarafta burada burada!. Burada çekilenler ne?. Bu ekip de, biçilenler ne?. Ne bu kan deryaları, nerden geliyor!. ALLAH celle celâlihu zulm mu ediyor yarattıklarına hâşâ!. Yoksa ALLAH’ın yarattıkları mı zulm ediyorlar tâa ki başlarına zülmleri geçinceye kadar!.


وَقَالَتْ أُولاَهُمْ لأُخْرَاهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍ فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ
“Ve kâlet ûlâhum li uhrâhum fe mâ kâne lekum aleynâ min fadlin fe zûkûl azâbe bimâ kuntum teksibûn(teksibûne).:
Ve onların evvelkileri, sonrakilere.: “Sizin bizden bir üstünlüğünüz yok. Öyleyse kazanmış olduğunuz şeyler sebebiyle azâbı tadın.” dediler.// (Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki.: "Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azâbı tadın." (A’râf 7/39)

Sapkınların öncekileri sonrakilere ne diyorlar.:
Siz bizim yüzümüzden saptınız doğru!. Bu size bir üstünlük kazandırmadı öyleyse kazanmış olduğunuz şeyler sebebiyle sizde azâbı tadın!. Niye bize iki kat istiyorsunuz ki ALLAH size akıl fikir vermedi mi, imkan vermedi mi, Kur’ÂN’ vermedi mi, Rasûlüllah vermedi mi?. Evet hepsini verdi!. Peki ne diye bize iki kat şey istiyorsunuz ki siz bütün bunları tıpkı bizim gibi kullanmadınız! O halde azâbı zıkkımlanın, tadın!.
Çünkü siz bunu bizim gibi hayattayken, bizzât çaba sarfederek ,direnerek İblisin elbisesini giydiniz, Şeytânlığınızı ilan ettiniz, bayrağınızı çektiniz, savaşa girdiniz son nefese kadar da Hizbu’ş-Şeytânın içinde yaşadınız!. Kkendiniz tercih edip istediniz şimdi ne diye kendiniz kazanıp da şimdiki hesabını bize mi soruyorsunuz?!. Bizi de bizden önce birileri sapıttırdıydı böyle sapkınlar derya deniz olduk diyorlar!.
Değil mi?. Bu maSALLı kim anlatıyor bize?. ALLAHu zü’L-CELÂL anlatıyor!. ALLAHu zü’L-CELÂL anlatıyor A’râf Sûresinde, Ârifler Sûresinde anlatıyor, Tanıyanların/Bilenlerin Sûresinde anlatıyor!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

قَالَ ادْخُلُواْ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُم مِّن الْجِنِّ وَالإِنسِ فِي النَّارِ كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَّعَنَتْ أُخْتَهَا حَتَّى إِذَا ادَّارَكُواْ فِيهَا جَمِيعًا قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لأُولاَهُمْ رَبَّنَا هَؤُلاء أَضَلُّونَا فَآتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِّنَ النَّارِ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلَكِن لاَّ تَعْلَمُونَ
“Kâledhulû fî umemîn kad halet min kablikum mine’l- cinni ve’l- insi fî’n- nâr (nâri), kullemâ dehalet ummetun leanet uhtehâ, hattâ izeddârekû fîhâ cemîân kâlet uhrâhum li ûlâhum RABBenâ hâulâi edallûnâ fe âtihim azâben di'fen mine’n- nâr (nâri) kâle li kullin di'fun ve lâkin lâ ta'lemûn (ta'lemûne).: (ALLAHu TeALÂ) buyurdu: “Sizden önce geçmiş olan, ateşte bulunan insan ve cin topluluğuna girin. Her ümmet, her girişte (dahil olduğu zaman) hepsi orada ard arda toplanınca, (sapmalarına sebep olan) kardeşlerine lânet ettiler. Sonrakiler, öncekiler için.: “RABBimiz, bizi dalâlette bırakanlar işte bunlar, artık onlara ateşten iki kat azâb ver.” dediler.(ALLAHu TeALÂ) şöyle buyurdu: “Herkes için iki kat (azâb vardır). Fakat siz bilmezsiniz.” (A’râf 7/38)

Kâledhulû fî umemîn kad halet min kablikum mine’l- cinni ve’l- insi fî’n- nâr.. ALLAHu TeALÂ buyurdu, buyur ki sizden önce gelip-geçmiş olan ve ateşte bulunan insân ve cin topluluğuna siz de katılın.. sizden önce bu yolu seçip de, tercih edip de.: “Ben Hizbu’ş-Şeytân olacağım, Şeytânın uşağı olacağım, ALLAH’ın kulu olmayacağım!” diyen ve hakikaten de ömrü boyunca Şeytânın uşaklığı yapan ve ALLAH’a kulluğu yapmayan, ya da yaparmış gibi gözükse bile yapmayan münâfıklar!.
Yâni her topluluk her girişte, NÂRa/ateşe dahil olunca hepsi orada arka arkaya sanki bir baraja su dökülür gibi gelip gelip dalga dalga.. Oraya gelip de toplandıkça onlar ne yapıyorlar kendilerinin sapıklığına sebeb olan kardeşlerine lânet okuyorlarmış..

kullemâ dehalet ummetun leanet uhtehâ, hattâ izeddârekû fîhâ cemîân kâlet uhrâhum li ûlâhum RABBenâ hâulâi edallûnâ fe âtihim azâben di'fen mine’n- nâr (nâri) kâle li kullin di'fun ve lâkin lâ ta'lemûn..
Sapıklıklarına sebeb olanlara lânet ediyorlar.. sonra gelenler, öncekiler için diyor ki.: “RABBımız bizi bunlar sapıklığa süreklediler, sonra da saptırdılar bıraktılar. işte bu bizi saptıranlara ateşte iki kat azâb ver!.” diyorlar. Bir kendilerine ver. Bir de bizi sapıttıkları içiniki kat azâb ver..
ALLAHu zü’L-CELÂL ne buyuruyor.: Kim ki sapıksa herkes için iki kat azâb var.. Ve lâkin siz bilmiyorsunuz, anlamıyorsunuz, bilmek istemiyorsunuz!
“Nerde bu azâb, bu azâb nerde?” diye soruyorsunuz..
Ne diyor Adam.: “Sonra Âhirette, öbür tarafta!.” diyor.
Nasıl âhirette yâni öbür tarafta burada burada!. Burada çekilenler ne?. Bu ekip de, biçilenler ne?. Ne bu kan deryaları, nerden geliyor!. ALLAH celle celâlihu zulm mu ediyor yarattıklarına hâşâ!. Yoksa ALLAH’ın yarattıkları mı zulm ediyorlar tâa ki başlarına zülmleri geçinceye kadar!.


وَقَالَتْ أُولاَهُمْ لأُخْرَاهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍ فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ
“Ve kâlet ûlâhum li uhrâhum fe mâ kâne lekum aleynâ min fadlin fe zûkûl azâbe bimâ kuntum teksibûn(teksibûne).: Ve onların evvelkileri, sonrakilere.: “Sizin bizden bir üstünlüğünüz yok. Öyleyse kazanmış olduğunuz şeyler sebebiyle azâbı tadın.” dediler.// (Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki.: "Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azâbı tadın." (A’râf 7/39)

Sapkınların öncekileri sonrakilere ne diyorlar.:
Siz bizim yüzümüzden saptınız doğru!. Bu size bir üstünlük kazandırmadı öyleyse kazanmış olduğunuz şeyler sebebiyle sizde azâbı tadın!. Niye bize iki kat istiyorsunuz ki ALLAH size akıl fikir vermedi mi, imkan vermedi mi, Kur’ÂN vermedi mi, Rasûlüllah vermedi mi?. Evet hepsini verdi!. Peki ne diye bize iki kat şey istiyorsunuz ki siz bütün bunları tıpkı bizim gibi kullanmadınız! O halde azâbı zıkkımlanın, tadın!.
Çünkü siz bunu bizim gibi hayattayken, bizzât çaba sarfederek ,direnerek İblisin elbisesini giydiniz, Şeytânlığınızı ilan ettiniz, bayrağınızı çektiniz, savaşa girdiniz son nefese kadar da Hizbu’ş-Şeytânın içinde yaşadınız!. Kkendiniz tercih edip istediniz şimdi ne diye kendiniz kazanıp da şimdiki hesabını bize mi soruyorsunuz?!. Bizi de bizden önce birileri sapıttırdıydı böyle sapkınlar derya deniz olduk diyorlar!.
Değil mi?. Bu maSALLı kim anlatıyor bize?. ALLAHu zü’L-CELÂL anlatıyor!. ALLAHu zü’L-CELÂL anlatıyor A’râf Sûresinde, Ârifler Sûresinde anlatıyor, Tanıyanların/Bilenlerin Sûresinde anlatıyor!.


إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ
“İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbu’s- semâi ve lâ yedhulûne’l- cennete hattâ yelice’l- cemelu fî semmi’l- hiyât (hiyâti) ve kezâlike neczî’l- mucrimîn (mucrimîne).: BİZim Âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve (veya halat) iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezâlandırırız.// BİZim dinî esasları, şer’î hükümleri hâvî âyetlerimizi yalanlayanlara, âyetlerimizdeki şer’î hükümleri gururlarına yediremeyerek benimsemeyen zorbalara, diktatörlere, göğün kapıları, rahmet ve merhamet kapıları, yağmur ve rızık kapıları açılmayacaktır. Onların cennete girmesi, devenin iğne deliğinden geçmesi kadar imkânsızdır. Biz İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sâhibi âsileri, suçluları işte böyle cezâlandırırız.” (A’râf 7/40)

İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ.. Onlar BİZim Âyetlerimizi yalanlayanlardır ve O’na/Kur’ÂN-ı Kerîm’e karşı yâni Kelâmullaha yâni Rasûlüllah’a karşı kibirlenip bizim âyetlerimizi gerçekten almıyor şaka şuka değil hakikaten almıyorlar!. ALLAH’tan kortukları yalan, yâni öyle bir şey yok neden korksun ki!. Zâten tanımıyor, bilmiyor niye korkacakmış, niçin saygı duyacak, neden hürmet duyacak, neden şükür edecek!. “Yâ RABBî!. Çok şükür nefesimi aldım verdim!.” diyecek bir şükrü yok onun!. Hamaklınca kendine göre, kendi kazanmış kendisi yiyor gibi.. Hayatı da ben yaratıyorum sanıyor!. Saçmalık içinde onu demek istiyorum!.

lâ tufettehu lehum ebvâbu’s- semâi ve lâ yedhulûne’l- cennete hattâ yelice’l- cemelu fî semmi’l- hiyât (hiyâti) ve kezâlike neczî’l- mucrimîn.:
Kesinlikle, asla ve kata onlara Gök Kapıları açılmayacak Semâ Kapıları katiyyen açılmayacak onlara!. ALLAH’ın Kelâmullahı ve Rasûlüllahı ki, ALLAH’a karşı!. Yâni ALLAH’ın âyetlerine karşı “yalan!.” Diyenler, yalan gibi davrananlar kendilerinde bir şey görüp de kibirlenenler!.
Nasıl kibirlenirsin ya hu!. Bu benim laptop ne biçim laptop ki Keban’a kafa tutuyor!. Keban’a kafa tutan ampullar ne yapar Ahmet Cânım?. Ne yapacak patlar sonra da çöpe gider!.
İşte onun için asla onlara Gök Kapıları açılmaz ve..

lâ yedhulûne’l- cennete hattâ yelice’l- cemelu fî semmi’l- hiyât (hiyâti) ve kezâlike neczî’l- mucrimîn..
Harika bir âyettir bu âyet!. Biliyorsunuz ALLAH’ın Âyetlerini kim getirdi kardeşim?. Cebrâil aleyhisselâm getirdi Kelâmullahı.. kime getirdi?. Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve selleme getirdi.. İşte bunları yalan sayanlar!. ALLAH’ın sözünü, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sesini!. Şu ÂNdaki nefeslerimizdeki “bismillâhirrahmânirrahîm”i yalanlayanlar ve bir de kibirlenenler, “geç orayı!.” diyenlere, onlara gök kapıları asla açılmaz!. Ne demek gök kapıları açılmaz!. Gökleri açıp da uçacak mıyız!. Esası, Gönül Kapıları açılmaz Şahdamarları açılmaz, RABBlarının Kapıları açılmaz!. Onlar Kör Kafalarının çürümüş Pis Akıllarının yarattığı RABBlara taparlar!. Çünkü NÛRsuz-Nakilsiz onlar!. Kör karanlıkta mutfak mıdır tuvâlet midir, ne yer ne içer bilemez!.
Onlar zom uykuda uyuyorlar, yellenir, dellenir istediğini söylerse yâni yanlış işte demek istiyorum acınacak bir hal ama gerçekte budur. yalnız onlar şu hayatın içinde bizzât RABBlarına şâhid olmazlar, onların şâhid olduğu RABBları yoktur, nerdedir?!.
Âhirettedir, şurdadır buradadır!. Diğer herşey buradadır!.
İşte yalnız bunlara gök kapıları açılmaz, yâni mânâ kapıları açılmaz yâni mânevîyat kapıları açılmaz ve,
CeNNete asla dahil olamazlar hatta ne zamana kadar, deve var ya bizim deve dediğimiz deve hayvanı var ya haaah o, iğne deliğinden geçmedikçe onlar CeNNete giremezler!. Deve iğne deliğinden geçer mi?. Geçmez!. Onlar da CeNNete giremez!. İşte cürüm işleyenler, Kelâmullah ve Rasûlulah’a karşı direnen, kibirlenen yalanlayan yâni Nemrudluk yapan, Firavunluk yapan İblislis veŞeytânlık yapanlara karşı ne buyuruyor ALLAHu zü’L-CELÂL, bunların karşılığını veririz çünkü onlar bunu seçtiler!.

1980 küsürdü sanıyorum seksen küsürdü biz deniz kenarında kalıyorduk Alper lise 3 de, Mustafa 2 de, Ahsen lise 1 de.. Ben o sene o yaz dedim ki.: “Siz ne isterseniz yapacağım ne isterseniz alacağım ancak günde 2 saat Elmalı Tefsirini okuyacağız beraber, size çocukca anlatacağım anlayacağınız şekilde anlatacağım ama ben bunu yapmak zorundayım!.”
Bizde bir kural vardı ilkokul 3 e gelen çocuk sabah namazı da dahil zor kullanmadan zevkle neşeyle nnamaz cemaatına katılırdı. Seccâdeler serilir güle oynaya namaz kılınır onlar da, mükafatlandırılırdı.. Hakikaten böyleydi ALLAH’a şükürler olsun güzel bir şeydi!. MuhaMMedî bir yoldu zâten.. İşte o Kur'ÂN-ı Kerîm Sohbetimiz yapılıyordu, derken Ahsenin arkadaşları da katıldı diğer gençler de katıldı gençler bir saat böyle aynen okuyoruz ve bu âyete geldik, şimdiki bu âyete geldik.
Ben Arapçaya fazla yüklenmiyorum dedim ki.: “Çocuklar böyle bir âyet var ALLAHu zü’L-CELÂL bu âyette buyuruyor ki.:
“BİZim Âyetlerimizi yalanlayanlar âyetlerimize karşı kibirlenenler büyüklenenler onlar için göklerin kapıları açılmaz deve iğnenin deliğinden geçmedikçe onlar CeNNete giremez!. Biz böyle kötülük yapanın karşılığını böyle veririz!.” buyuruyor. Bir dikiş iğnesi getirttim ve sordum dedim ki.: “Gençler, hiç şu dikiş iğnesi deliğinden geçer mi?.”
dedim!.
RABBım şâhid ki, Ahsen o zaman lise 1 de okuyor dönüp baktığımda gözümden damla damla yaş dökülüyordu ve dedi ki.: “Geçer Babacığım geçer!. Erirse geçer!.”
Ve ben.: “Sohbet bitti!.” dedim kalktım ALLAH celle celâlihu’ya iki rekat Şükür Namazı kıldım kendi çocuğumdan bana bunu öğreten ALLAH celle celâlihu’ya şükür için!.
Sanki şunu demekteydi.: Geçer Babacığım geçer! Erirse damla damla geçer!. Buzdağları da geçer!. Kâinâtta geçer iğnenin deliğinden!. Erirse geçer, kendinden geçerse geçer!.

İşte mesele bu Hakan Koçum!. Gerisi teyyare!. Teyyare gerisi!. Akl-ı SeLiM Olmak her yaştadır kendince!. Şu ÂNda ALLAHu zü’L-CELÂL’in Kulu olmakta, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Ümmeti olmakta, Kur’ÂN-ı Kerîm’in Hizmetçisi olmakta Hasbî Hizmette Hakkta ve Hayrda =>BİZ BİR-İZ neden olmayalım!. Ki kör müyüz sağır mıyız dilsiz miyiz!.
Hülasa-yi Kelâm her şey kendimize âittir bu sözler kimseyle bir alış verişimiz yoktur!. Gerçi bâzen ileri geri konuşuyok amma o bizim kendimizedir burada bizden olmayan varsa kopmuş parmaktır ister çöpe gitsin ister köpeğin önüne atılsın yensin bizi ilgilendirmez!. Bizim bizliğimiz Sınırını biz çizmeyiz; ALLAHu zü’L-CELÂL çizer, Kelâmullah çizer, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çizer, ALLAH Dostları çizer!. ALLAH Dostları da böyle!. Ben Münir Derman Hocamın aklınca atıp kestiğini felân görmedim hiç, dâimâ ALLAH ve Rasûlullah’ta kalmıştır bâzen ALLAH Dostlarından da bahseder onlarda zâten aynıdır onları kaldırıp da yerine hüküm koymazlar onu diyorum.
Bilerek ve inanarak bir âyetin ve hadisin zıddında konuşturamazsın onu!. Onlar bir vaazcı değildir!. İnsânları çağıran bir leş değildir, kara sinek çağıran leş değildir!. ALLAH Dostları, ALLAH’ın şehâdet çiçekleridir onlar, Aşk Arılarını çağırır onlar, MuhaMMedî Arıları çağırır, Bal Arılarını çağırır!. Eşek Arılarını değildir, biliyorsunuz Eşek Arıları vardır Eşek Arıları çiçeklere gitmez, leş arar eşek ölüsü arar gerçek bu!.

Hülasa-i Kelâm, bütün Aksaraya selâm!.
Bir şoförüm vardı fi tarihinde 80 den önce, Fikri Temizkan çok pehlivandı yiğit bir inşandı, harika bir insândı fitnenin çok olduğu zamanlarda en yakın insânlarımın bile ihânet ettiği zamanlarda ki ben çok ihânet görmüş birisiyim ALLAH korusun!. Yâni o zamanlarda yanımda olmuştur hep!. Yalnız bir sorunu vardı ki, Fikri bir şey söyleyecekse çok yavaş yavaş konuşurdu.. Bir yere gidecektik.. “Ula oğlum şunu çabuk söyle yahu!.” “Ee işte Efendim ben hızlı konuşamıyorum.. Efendim ben Kıbrıs Harekatına Savaşa katıldığımda ben oradaydım savaşa katıldım. Bize bir dakikalık süre verdiler bir dakikada.. Radyo var o zaman!.” diyor. Bir dakikada diyecek ki.: “Ben Aksaraydan Fikri Temizkan, anama selâm babama selâm şu bu.” diyecek ya, bizim Fikri’ye sıra gelmiş “Ben Aksaraydan Fikri!.” demiş dürtmüşler zaman doldu diye.. anam babam kaldı.. Fikri.: “Hülasa-i Kelâm, bütün Aksaraya selâm!.”
demiş o da..
İnşâe ALLAH hepimize Hakkta ve Hayrda Selâm..

Siirtli Hocamın bir sünneti vardır.: “Sormak istediğiniz bir şey varsa sorun!.”
Siz sormuyorsanız ben de söyleyemiyorum varsa sormak istediğiniz bir şey lütfen sorun!. Çünkü biz bu sohbeti sâdece Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Sünnetini icra etmek için ve O’nun Dostlarının Yolunu açık tutmak için tek kişi kalsak dahi teke tek kalsak dahi ALLAH’ın İzni ve İnâyetiyle!.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, on yıl yapmıştır Hatice aleyhasselâm Vâlidemizle, sonra Ali kerremallahu vechehu Efendimiz de katılmıştır üç olmuşlardır!. Herkes taşa tutarken de yürümüştür bu YOL açık durmuştur ve de kıyamete kadar açık olacaktır!. Onun için hepimiz birimiz, birimiz hepimiz!. BİZ BİR-İZ hamdolsun!. MuhaMMedîyiz ALLAH’a sonsuz şükürler olsun inancımız açık seçik ALLAH celle celâlihu, Kelâmullah, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!.
Es selâmu aleykum ve rahmetullah!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Eûzubillahimineşşeytânirracîm
BismillâhirrahmÂNirrahîm..


SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..

Salât ve Selâm Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize olsun!. Sonsuz ve sınırsız İLMuLLAHça olsun İnşâe ALLAHu’r-RAHMÂN!.

ALLAHümme salli ve sellim ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve resulike ve nebîyyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..

bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin irhamnâ!.

Yâ RABBu’l- ÂLeMîn!.

Yâ RABBenâ bize merhamet et yâ RABBi'l- âlemîn bize Adâletinle değil Rahmetinle yarlıga!.
Yâ ALLAH celle celâlihu, Ümmet-i MuhaMMed’e Rahmet et Merhamet et!.
Hele bu günlerde bütün Dünyanın her yerinde çoluk çocuk yaşlı hasta bütün müslümânlar birbirlerini kırmakla öldürmekle meşgul zülum etmekle meşgul ALLAH korusun!.
ALLAH yardım etsin!. ALLAH bir uyanış bir dirilik versin ki, yeniden Hakikat-ı MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm’a bir DÖNüş nâsib etsin ve bu kısacık insân ömrü CeheNNem olmaktan kurtulsun!.
Dikkat etmemiz gerekiyor, oyun oynamıyoruz Hay Babam!. Aslında oyun oynuyoruz fakat Kulluk Oyunu oynuyoruz, ağır bir oyun oynuyoruz!. İyi dikkat etmemiz gerekiyor!.
Şimdi biraz sonra göreceğimiz âyette hep ALLAHu zü’L-CELÂL.: “tecrimen tahtihe’l- enharu halidini fihâ.” diye bahseder CeNNeti anlatırken.. Altından ırmaklar akan CeNNetler diye.. Şimdi biraz sonra gelecek âyet-i celîle’de ALLAHu zü’L-CELÂL CeNNete sâhib çıkanların =>Şimdi şu ÂNda altlarında ırmakların aktığını tıpkı CeNNet gibi.. kelime kelime söylemektedir bütün Kur’ÂN-ı Kerîm’de açıktır bu.. Kur'ÂN-ı Kerîmden işten azıcık anlayanlar varsa öyle olduğunu görür oraya buraya kıvırmaya gerek yoktur!. Onlar CeNNet İnsânlardır =>CeheNNem değildirler CeNNet insânlardır onlar, CeNNete sâhib çıkanlardır!. Sadece ÖLdükten sonra değil, şimdi hayattayken onlar kendilerine sâhib çıkarlar.. Kendilerine Sâhib çıkan MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm’a sâhib çıkarlar!. Sâhib çıkılırlar ,kendilerine sâhib çıkılır ve böylece yaşayan sâhabe olurlar, doğru dürüst adam olurlar!.
Onlar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sâhib çıkarlar, Kelâmullah’a sâhib çıkarlar, ALLAH’a sâhib çıkarlar ve CeNNete sâhib çıkarlar!. Şu ÂNda, şimdi çıkarlar!. Öldükten sonra CeNNet ve RABB aramazlar!. Onların RABBları şahdamarından da akraba ve yakındır!. Onlar her yerde her halde her zaman ve her nefeste RABBlarıyla yaşarlar, satlık kiralık değildir, âdi yaratıklar değildir, hayvandan da aşağı değildir. onlar hayvan da değildirler!. Melek de değildirler!. Onlar en yüce insândır çünkü, Hakikat-ı MuhaMMedîyeleri vardır, yüreklerinde RABBları vardır ceryÂN gibidir!.
“Sizi BEN yarattım, Fiillerinizi-İşlerinizi BEN yaratıyorum!. Düşüncelerinizi de BEN yaratırım!.”
Buyuran bir RABB celle celâlihu vardır!.
Ümmet-i MuhaMMed’in yaptığı TERCİHi ise, sâdece CeNNet ve CeheNNeme sâhib çıkmaktan ibârettir!. Yâni seçmekten ibârettir!. “Ben CeheNNemîn Zümerâsı olacağım!.” diyorsa o kişi, CeheNNemîn Zümerâsı olur zâten, ALLAH o’na CeheNNemîn Zümerâsını yaratır!.
“Ben CeNNetin Zümerâsı olacağım!.” diyorsa o kişi de CeNNetin Zümerâsı olur!.
Haa laf olsun diye dinliyorsa, ya da laf olsun diye bu hayatın içine girmişse, laf olsun diye diye diye afedersin ettiğini yer bir gün!. Yâni bu böyledir!.

Daldık birden.. Evet saat 20:00 de, biraz önce yazılan bir ZEVk okuyalım öyle girelim bizde bodoslama daldık Hakan MuhaMMedî Hakikattır ömür düğümün.. Sen eğer ömür düğümünü çözersen çözdüğün düğümün MuhaMMedî Hakikat olduğunu göreceksin!. O düğüm iğneden geçen bir deve gibi geçerse karşıya göreceksin ki, MuhaMMedî Hakikatını yakaladın!. MuhaMMedî Hakikattır ömür düğümün çözersen Arzdan Arşa kırk kanattır.. Tevhid Teknende özersen!. Sen bütün ömrünü un ufak eder Hakan un yapar, Tevhid Teknesine döker, ondan sonra da ANAyın hamur yoğurduğu gibi, Ebeyin Nineyin hamur yoğurduğu gibi yoğurursan.. Bir daha doğururken kendini, o zaman göreceksin ki Arzdan Arşa kırk kanata gerek yokmuş!. Arz da Arşta sendeymiş kulihvanim!. Kulluk zordur zıtlar zevki zametledir.. Kulluk neden zor?. Çünkü zıtların zevki zametledir.
Adama soruyorsun.: “Gübreyi severmisin?” “Yok yok yok!." “Gülü severmisin?.” ->“Çooook!.”
Bir dakika ama bu gül bu gübrede yetişiyor!.
“Yok altın tozunda yetişsin!.” diyene.
“Yürü yürü CeheNNeme kadar yolun var!.”
“Bostanı severmisin?” ->“Bayılırım!.”
“Afedersin boku sever misin, gübreyi?” ->“Sevmem!.”
altın tozunda yetişsin, altıncı ya!. Para putuna tapıyor ya!. “Benim bostan altın tozunda yetişsin!.” diyor.. Yürü CeheNNemîn Dibine kadar yolun var!. Ağır konuşmuyorum doğru konuşuyorum!.
Kulihvanim kulluk zordur, zıtlar zevki zahmetledir!. Zahmet çekeceksin!. Niye çekeceksin?. Söylüyor HAKkın halkına Habibî Hasbî Hizmet.. ALLAH’ın kullarına Hasbî Hizmet ancak rahmet getirir sana, zAhmed getirmez oğlum!. sözüyün eriysen bunlar hep KûN feyeKûN Oyununda her şeyin başı, sonunda.. herkes işinde gücünde.. Eee Hakk Âşıklar Ahmed'ledir aleyhisselâm.. Herkes işinde gücündeyken HAKk Âşıklar her yerde her zaman her halde her nefeste Ahmed aleyhisselâmladır.. Nereye çıktık?. Arşa çıktık.. Nasıl çıktık?. MuhaMMed aleyhisselâm dedik, MahMud aleyhisselâm dedik, HaMid aleyhisselâm dedik, sonra Ahmed aleyhisselâm dedik =>Arş’a çıkıverdik!.
İşte böyle çıkılır Arşa böyle çıkılır hepsi MuhaMMed aleyhisselâmdır, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemdir..
Onun için A’râfı adam gibi dinlemen lâzım oğlum Hakan!. Kulaklarıyın tümünü açman lâzım bu farklarıyın dördünü de açman lâzım!. Çünkü zaman bir hayaldır vâkit esastır!.
Ne diyor Boncukçu Baba.: “RABBimi bildim VAKtimi bildim!.” diyor!. “Bilmeyenler ne oldu?.” diye sordum kendisine.. “Toprağın altına gitti hiiiii!.” diyor. “Geberip gittiler ne vaktini bildiler ne de RABBını bildi!.”
Yâni onları ilgilendirmedi hiçbir şey, onları hiçbir şey ayıktırmadı uyandırmadı!..
Peki neden hayal peşinde koşuyorlar?.
Çünkü Hayalî bir RABB, Hayalî bir DİN, hayalî bir Peygamber, Hayalî bir yarın, hayalî bir bugün!. Hiç gerçekleri olamadı ki!. Onun içindir ki biz böyle yazıyoruz Hakan okusun diye.. Okursa başımız gözümüz üstüne, okumazsa CÂNı sağolsun!.
Ama bir gün biliyoruz ki ALLAH’ın İzniyle oğlu Hüseyin Latif okuyacaktır Hüseyin Latifin oğlu okuyacaktır onun oğlu okuyacaktır!. MuhaMMedî Nesil kıyamete kadar gelecektir!.
Herkes dün böyleydi bu günde böyle yarında böyle.. Kurt sinekleri vardır leş ararlar.. Bal Arıları vardır çiçek ararlar.. İşleri o dur çünkü.. Onların birisi bala konmaz gider dağlarda, Keşiş Dağında bir tane çiçek bırakmaz bin tane polen toplar!. Öbürü ise, durmadan bir leş arar!.

İnsânoğlu, ikisinin arasında muhayyer kılınmıştır “tercih et!” denmiştir!
“HİZBULLAH mı?. Hizbu’ş-Şeytân mı?. ALLAH’a mı tapacaksınız, Şeytâna mı tapacaksınız buyurunuz bakalım!.” denmiştir. Herkes de seçmektedir, şu ÂNda seçmektedir!.
Haa bazıları hâşâ Şeytân’a yaratan elbisesi giydiriyor İblislik yapıyor!. Ama at terli yemiyor bunu!. Hâşâ RABBımı mı kandıracak yâni!. Bilmeyecek mi kimin ne olduğunu şah damarından yakın olan!. Bilmeyecek mi Mutlak MuhaMMedî Mürşid Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Mutlak İmam MuhaMMed aleyhisselâm görmeyecek mi kim arkasında!.
Kimin “ALLAHu Ekber!” dediğini, kimin “yALLAHu ekber!.” dediğini bilmeyecek mi?.
Bunlar hep zavallılıklır, ahmahlıktan da daha kötüdür hayvandan da aşağıdır “belhum e dallun” dur.. sözümüzün kimseyle bir alâkası yoktur alavere dalaverelerden ALLAH bizi İnşâe ALLAH beri etmiştir ve eder!. Haa bizi tanımayan olabilir tanımak zorundada değil zâten!. Bizim RABBımız bize yeter yeter yeter!. ALLAH var keder yok!. Biz MuhaMMedîyiz!. Hâlis Muhlis Sıddık ve Âdil MuhaMMedîyiz!. biz kimsenin tercihini bilemeyiz RABBısı değiliz, yâni şahdamarınızda değiliz bilemeyiz!. MuhaMMedîyse başımız gözümüz üstüne ayağının altında toprak oluruz, hizmetçisi oluruz!.
Böyle değilse hee ben kızdığım için söylemiyorum.. CÂNı CeheNNeme zâten CeheNNemde de onu söylüyorum!. Adama bedDUÂ etmiyorum “CÂNı CeheNNeme” diyorsam zâten şimdi de CeheNNemîn Zümarasındadır onu söylüyorum!.
Yoksa nemize gerek, i biz müfettiş değiliz müftü değiliz, bizim işimiz değil efendim!.
İki kelâm sohbeti de ALLAH Rızası için İnşâe ALLAH Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Rızası için yapmaktayız ve yaparız!. Bize böyle denmiştir. Dünmüydü ne MuhaMMedî Tasavvufu yazarken o günler aklıma geldi de.. Hakanım, senin bilgisayar bozulur diye tuşa basamadığım günlerdi.. Şeceretü’l- kevn Kemâlat Ağacını çizerken senin o parçaları tek tek kopartıp oraya yapıştırman.. “Oldu mu dayı?.” “olmadı!.” Ve günlerce uğraşman ve o ağacı o basit ağacı sanki ilkokul çocuğunun resimleri gibi gözüken fakat Evvel Âhir Zâhir Bâtında bütün MuhaMMedî Tasavvufuun tümünü bir tek resime sığdıran o resim için ben dün ALLAH Rızası için ALLAH’a DUÂ ettim ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme teşekkür ettim, ALLAH’a şükrettim dedim ki.: Yâ Rasûlullah işte Hakan böyle çalışmaktadır!.” ALLAH’ın iİniyle daha geçenlerde de Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e.: Yâ Rasûlullah Hakan çalışıyor!. Hakan çalışıyor!.” dedim de çok memnun oldu ve gülümsedi..

Hakan bana çalışmıyor, Hakan sana çalışmıyor!.
Hakan, ALLAH’ın Rızasına çalışıyor!. KÜLLî ŞEYy’i var eden ALLAH’ın Rızasından bahsediyorum!.
İşte Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem o RIZAnın AYNAsıdır, Mazharıdır, Elidir, ALLAH’ın ELİdir!. EL->ELe =>EL =>YEDULLAH’a da öyle!!. Alavere dalavereyle değil ALLAH’ın ELi =>Rasûlullah’ın Elidir.. Rasûlullah’ın ELi =>Hâlis Muhlis olan, Kur’ÂN-ı Kerîm olan, her şeyi olan EHL-i Beytin Elidir.. Onun bunun eli değil hâşâ Ebu Leheb değil, Hamza aleyhisselâm’ın olan ELden bahsediyorum!. Kandan CÂNdan bahsetmiyorum!. İMÂNdan bahsediyorum!.

Onun için biz hepimiz çok hızlı bir yolculuk yapmaktayız, Dünyann dönüş hızıyla, 1640 km/saat hızla giden bir füzeyle gidiyoruz!. Nereye?. Mezâra hesab vermeye..
“Elest’tteki sözümü yerine getirdim ya RABBî!” demeye..
Bu yolculuk sırasında.: “Şöyle oldu, böyle oldu, ben uyuyordum yellenmişim, dellenmişim ya da, uçağı kaçırmışım, ya da füzeye binmemişim, ya da reddetmişim, felân feşmekân!.”
Yürü git işine tek yapacağın şey şuydu.: “Eşhedu en lâ ilâhe illâLLAH ve eşhedu enne MuhaMMeden Rasûlullah!.”
Nûh Gemisi’ne binecektin sana bu emredilmişti. Ne yaşayacağını ALLAH takdir ediyordu, kaderi yazan O’ydu!. Şöyle mi böyle miyle olmuyordu bu iş!. Kur’ÂN’a inanıyorsan böyleydi, seni O yaratmıştı, bütün fiillerini O yaratmaktaydı düşüncelerini de O yaratıyordu!. Seni ALLAH, CeNNet yaratmıştı altından ırmaklar akıyordu “tecrimen tahtihe’l- enhar” sendin!. Ben demiyorum A’râf Sûresi diyor!. Ama sen Kur’ÂN-ı Kerîm’i başıyın altına yastık bile yapmadan duvara astın!.
İşte bütün bunlar insânın verilen AKıL Ni’metine bir nankörlüktür!. Bu kadar aklın yokmuydu?. Vardı!. Yere düşün beş kuruşu alıyordun bırakmıyordun, her şeyi biliyordun bunu neden bilmedin, hoşuna mı gitti!. “Evet!.”
Hoşuna gittiyse devâm et bakıyım nereye gittiğini göreceksin!.

İşte bütün bunlar nedir?. BİZ BİR-İZ-lik.. Lafınan BİZ BİR-İZ-lik mi olur BİZ BİR-İZ nerde BİZ BİR-İZ!. Hakan nasıl BİZ BİR-İZ söyle bakıyım nerde BİZ BİR-İZ?. Kelâmullahta mı BİZ BİR-İZ, Rasûlulahta mı BİZ BİR-İZ?. ALLAH’ta mı BİZ BİR-İZ?.
Yok Efendim felânın peşinde BİZ BİR-İZ!. O felânı da al git buradan yâni başına çal nereye istiyorsan oraya git!. yâni çünkü şu ÂNda çeldirici çeldirici olmuştur!.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu gibi Kelâmullah ve Rasûlullah gerçek yerlerinden uzaklaştırılmıştır onların yerine başka şeyler gelmiştir!. ALLAH’tan korkuyor gözükmekteler.. Bilgisizliğinden câhilliğinden Kur'ÂN-ı Kerîmi okumuyor, hiç bakmıyor, dinlemiyor!. Kendi nefsinin hevâ ve hevesinde bu hevesin nereye gittiğini Kur’ÂN-ı Kerîm buyuruyor!. Nefsinizin hevâ hevesine uymayın sizi Firavun yapar “RABBukum alâ” dedirir “en yüce RABBınız benim” dedirir!. Nefsinizin hevâsına kapılan ilâhlığını ilan ediyor Nemrudlaşıyor ALLAH benim, İbrahîm de kimmiş?!.” diyor.
Öyle demiyor mu?. Öyle diyor.. “Güneşi benim RABBım buradan doğurur sende batıdan doğur.. öldürdüğünü öldürür, diriltir!.” Buyurunca İbrahîm aleyhisselâm.. Nemrud, "birini öldürüyor.. diğerini öldürmedim dirilttim..” felân feşmekân âyetler var..

Haa bunlarla neden uğraşıyorsun Hakan, neden Kelâmullahı açmıyorsun, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hattına girmiyorsun Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Tevhid Telefonu’ndan neden naklen yayına girmiyorsun!. Şeytân Şehrinde bütün insânlara bak kıç atıyor!. Fark etmiyor milyarlarca müslümân şu ÂN’da ALLAH Düşmanlarının elinde esirlik istiyor, esirlik beğeniyor.: “Ben onun esiri olmayacağım felânın olacağım!.” diyor. “kâfirden de kâfirin esiri olacağım!.” diyor ya da.: “Daha kâfir bulursan onun esiri olacağım!.” diyor onu seçiyor!. Onun için zülum görüyor!.
ALLAH Ümmet-i MuhaMMede merhamet etsin, masumlara, mazlumlara, çoluğa çocuğa, yaşlılara, hastalara ki, bunlar paramparça olmuş durumda neden?.
Çünkü İslâm çöküyor, Tevhid çöküyor, Teblig çöküyor, Kelâmullah Hükmü ortadan kalkıyor, Rasûlullah Sünneti kalkıyor!. Kalkıyor da, yerine başka şeyler geliyor, alavere dalevere geliyor!. çekip çekip yerine ticâret geliyor, siyâset geliyor, cemaat/dernek geliyor!. Ne bileyim parti geliyor cart curt geliyor!. Bir sürü akıl fikir ermeyecek uydur uydur uyduruyor!. Osmanlının son dönemi gibi daha da beteri daha da beteri yâni hükmediyor!. ALLAH adına taç giydiyor, taç indiriyor!. ALLAH beni affetsin!. Bazı büyükler vardır ki, kendi söylüyor diyor ki.: “Sekiz padişaha taç giydirdim!.”
Ben de diyorum ki.: "Onların yedi tanesi birbirini öldüren katildir, yedi tanesi birbirinin katilidir!."
“Bir dakika bir dakika ölçüyü göster ölçüyü?.”
Kelâmullah ve Rasûlullah ölçüsü nere gitti?!.

Evet kırkıncı âyetten devâm edelim.. ALLAHu zü’L-CELÂL A’râf Sûresinde, Ârifler Sûresinde, Örf Sûresinde insânın ÖZÜndeki Rububîyyet ve Rusûlîyyet Gücünün Kudretinin Tecellîyatının aynen kendisinde ALLAH’ın Rızasının aynen tecellî etmesi!. Ve bunun Örfünü gösterir, Ârifliğini gösterir, İrfânlığını gösterir!. Bu kişi MuhaMMedî İrfâna Mârifete ulaşmıştır, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi tanır!. Bu kişinin artık akrabası ->Kendisinin BEDENini doğuran Annesi Babası olmasına rağmen =>RÛHunu doğuran NÛR-u Rasûlullah’tır.. İşte bunları anlar ve o zaman yılandan korkuyor gibi korkmaz RABBından korkmaz!. RABBısına Saygı Sevgi Hürmet duymaya başlar, Muhabbet duymaya başlar, Neşe duymaya başlar!. Zâlimlığı Hâinliği bırakır!.
Bırakır artık ona buna yalakalığı da, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Hasbî Hizmetçisi olur!. ÜMMetine, çoban köpeği gibi olur!. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefâkardır Hakan oğlum!. Sen çok iyi bilirsin Hasan Dağında bin tane koyunu çoban en güzel yerlerde otlatır.. Çoban köpekleri otlayamaz sürüyü bekler ama, çoban ekmeğini böler yarısını kendi yer yarısını da Karabaşa atar, bir de gözlerinden öper.: “Ne güzel Bekçisin be Hakan!.” der. “Helâl olsun sana Hasbî Hizmetçim, CÂNım!.” der.

“Der de ne çâre ki para etmiyor!.” diyorsan. Pazarçıysan pazara çık oğlum! Çık Bursa Bazarına, bir köşeye dök ne satıyorsan sat!. Ama diyorsan ki.: “Dayı, ben bir iğne gibi çıkılçıplağım, ben rüzgar gibi, yağmur gibi, güneşin ışığı gibi MuhaMMedî Hasbî Hizmetçiyim!.”
O zaman sen hiç düşünme işini yap! Alanın satanın ALLAH olur!. Biz hepimiz BİZ BİR-İZ.. Biz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in DİLiyiz ELİyiz KOLUyuz CÂNıyız Ciğeriyiz!. Niçin kendimize yer arayaşım!. Yerimiz belli çünkü biz O’nun Ayaklarıyız O bizimle yürür, biz onun Diliyiz bizimlen konuşur!.. ALLAH, Rasûlullah, Kelâmullah konuşursak, satlık ve kiralık değilsek, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ŞUURUndaysak, NÛRundaysak SÜRÛRUndaysak ve O’nun O-NÛRunu, Şerefini Haysiyetini ALLAH’ın İzniyle YAŞIYOR ve YAŞATIYORsak mesele bitmiştir, gerisi =>ALLAH’ın Dediği olacaktır, ne istiyorsa o olacaktır, yarın kıyamet mi kopacak kıyamet kopacaktır, yağmur mu yağacak yağmur yağacaktır. Lâmı cimi yoktur!. Gerisi bağlar gazeli çeker!
Onun için biz A’râfı, CÂNdan yürekten İnşâe ALLAH OKUyalım ANLAmaya ANLATmaya ÇALIŞalım!.
Bakınız ALLAH celle celâlihu 40. âyette ne buyuruyor.:


إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ
“İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbu’s- semâi ve lâ yedhulûne’l- cennete hattâ yelice’l- cemelu fî semmi’l- hiyât (hiyâti) ve kezâlike neczî’l- mucrimîn (mucrimîne).: BİZim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar onlar CeNNete giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezâlandırırız.// Bizim Dinî Esasları, Şer’î Hükümleri hâvî âyetlerimizi yalanlayanlara, âyetlerimizdeki Şer’î Hükümleri gururlarına yediremeyerek benimsemeyen zorbalara, diktatörlere, göğün kapıları, Rahmet ve Merhamet kapıları, yağmur ve rızık kapıları açılmayacaktır. Onların cennete girmesi, devenin iğne deliğinden geçmesi kadar imkânsızdır. Biz İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sâhibi âsileri, suçluları işte böyle cezâlandırırız.” (A’râf 7/40)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Bakınız ALLAH celle celâlihu 40. âyette ne buyuruyor.:

إِنَّ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا لاَ تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاء وَلاَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُجْرِمِينَ
“İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbu’s- semâi ve lâ yedhulûne’l- cennete hattâ yelice’l- cemelu fî semmi’l- hiyât (hiyâti) ve kezâlike neczî’l- mucrimîn (mucrimîne).: BİZim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar onlar CeNNete giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezâlandırırız.// Bizim Dinî Esasları, Şer’î Hükümleri hâvî âyetlerimizi yalanlayanlara, âyetlerimizdeki Şer’î Hükümleri gururlarına yediremeyerek benimsemeyen zorbalara, diktatörlere, göğün kapıları, Rahmet ve Merhamet kapıları, yağmur ve rızık kapıları açılmayacaktır. Onların cennete girmesi, devenin iğne deliğinden geçmesi kadar imkânsızdır. Biz İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sâhibi âsileri, suçluları işte böyle cezâlandırırız.” (A’râf 7/40)

İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ.. Şüphesiz ki onlar bizim âyetlerimizi yalanlayanlar ve âyetlerimize karşı kibirlenenler var ya.:
"ALLAH durmadan yaratıyormuş, şimdi ben birine tokat atıyorum ALLAH mı yaratıyor?!.”
“Evet O atıyor!.”
“Birinin elinden tutuyorum ALLAH mı tutuyor?.”
“Evet o tutuyor!.”
“Haa haa öyle mi?!.”
Öyle mi değil mi diyorsun kibirleniyor musun bir gün elini toparlayamayacaksın, kendine çekemeyeceksin. “Senin emrini tutmuyorum!.” diyecek o el!. O el demeyecek o elini TUTAN O diyecek!.
âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufettehu lehum ebvâbu’s- semâi.. Âyetlerimize kibirlenenler yok mu onlar varya işte onlara asla açılmayacak, onlara Semâ Kapıları onlara asla açılmayacak!.
"ALLAH ALLAH, Semâ Kapısı ne ya şimdi!. Yâni biz hayatta yaşarken Göklerin Kapıları mı açılacak bizlere.. Uçacak mıyız!. Bir dakika bir dakika, es Semi’dir ALLAH gelmiş beni dinliyor haa!. öyle şey yok!.”
ALLAH, Şahdamarından yakın her ÂN yaratan es Semâ senin Gönül Âlemîn, Gönül Duyuş Uyuş Âlemîn!. Hâni içinden bir karar veriyorsun da.: “Ben şimdi kalkacam!.” diye sonra kalkıyorsun ya.. Önce düşünüp sonra kalkıyorsun ya!. Haah işte o Âlemîn!.”
Onlara asla İç Âlemleri açılmayacak Enfüs Âlemleri..
ve lâ yedhulûne’l- cennete hattâ yelice’l- cemelu fî semmi’l- hiyât ve kezâlike neczî’l- mucrimîn.. Onlar asla CeNNete girmeyecektirler!. Haa ham kafalı birine sorarsan hemen seni öldürür.. elindeki imkanlarını alır, kullak yapmayı alır, şehâdeti alır, namazı alır, orucu alır bitirir ve seni de çırılçıplak öbür tarafa götürür leş gibi atar!. Der ki.: “Şimdi git CeNNete bul RABBini!. Şimdi buradayken sakın arama. Buradayken Şeytânın var ya ona koş!.”
Bu kadar geri zekâlı bir İslâm Anlayışı maalesef Gaflet Batağı’na gömüldü sağdan soldan!. Bunlar asla CeNNete girmeyecektirler!.
cennete hattâ yelice’l- cemelu fî semmi’l- hiyât.. Bildiğimiz deve var ya deve o deve terzi iğnesinin gözünden geçerse.. geçinceye kadar onlar ne CeNNete girebilirler ne de onlara Gönül Âlemi açılır Gönül Âlemi açılmadığı için de onlar dışardaki Şeytân CeheNNemînde, Hizbu’ş-Şeytân CeheNNeminde yanar da yanarlar!. Ona saldırır buna saldırır, bitmez tükenmez kokunçluk içinde ömrü hebâ olur gider!.
Halbuki bir kere Gönül Âlemi açılsaydı Şahdamarından yakın RABBısı.. Habli’l- Verîd olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e =>Es Selâmu aleyküm ya Rasûlullah!. Es selâm SENsin ya ALLAH!. ALLAHumme ente’s-Selâmu ve minke’s-Selâm!.” deseydi CeryÂN gelmiş olacaktı değil mi?. Öyle olacaktı hatta o kadar ki.. ALLAHu zü’L-CELÂL buyuruyor ki.: “BİZim Muradımız, Emrimiz ilân ettiğimiz “mutlaka uygulayacağız” dediğimiz..
ve kezâlike neczî’l- mucrimîn.. Bunları söyledik karşılığı budur.. nedir el mücrimin.. açıkça cürüm işleyenler.. cürüm nedir?. Cürm/Kabahat, kusur. Hatâ. İsyan. Günah. Kanun hilâfına hareket. Bütün kötülükleri çekinmeden işlemektir.. Cürüm, suç, günah, aklına ne gelirse kendisine bile yapsa!. Hacta hâni saçını kopardın mı bir kurban kesmen lâzım ya!. Neden?. Kendine zulmettiğin için, kendi saçından bir tek tel kopar, kendine eziyet ettiğin için, cürüm ettiğin için derhal bir davar kesmek zorunda kalırsın ihramdaysan bu kadar!. İslâm nezihtir, insânın kendisine bile zulmetmesine müsâde etmez!. Nerede?. O Sahada ALLAH’ın Sahası'nda, ALLAH’ın Beytullahı’nda, ALLAH’ın Evinde CÂNım!.


لَهُم مِّن جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِن فَوْقِهِمْ غَوَاشٍ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ
“Lehum min cehenneme mihâdun ve min fevkıhim gavaş (gavaşın) ve kezâlike neczî’z- zâlimîn (zâlimîne).: Onlar için cehennemde (ateşten) bir döşek ve üzerlerinde(ateşten) örtüler vardır. Ve zâlimleri işte böyle cezâlandırırız.” (A’râf 7/41)

Lehum min cehenneme mihâdun.. Bunlar için kesinlikle ne var CeheNNemde bir mihad var. Mihad, türkçede yataktır, döşektir. Nasıl bir döşek?. anasının karnı gibi bir yataktır. bakın şimdi bakın anasının karnından da beter.. o biçim bir CeheNNem o öyle bir yatak ki, Gaflet Uykusu Efendim, Cehâlet Uykusu, Dalâlet Uykusu İhânet Uykusu.. öyle vurur ki o CeheNNem Yatağında döşeğinin üstünde.. onunla da kalmaz,
ve min fevkıhim gavaş.. onun üstünde ğavaş vardır gavaş.. gavaşa ne diyorlar örtü diyorlar. Gavaş, gaşyeden örtüdür gaşyeden hava gibi yutan örtüdür hava gibi yutar çıkamaz içinden havanın içinden çıkamadığı gibi çıkamaz ALLAH korusun!. İnşâe ALLAH ALLAH korusun dai birazda biz koruyalım İnşâe ALLAH!.

Rahmetli Hacı Osman Efendi devrinde açık gözler vardı eskiden onun DUÂsının kabul olduğunu biliyor ya.. Hakan biliyorsun sen onları tanıyorsun bizzât tanıyorsun, Aksaray’a kaamyonla deve gönderenler vardı.. yaşadıkları için söylüyorum kendilerine de söyledim zâten.. o zaman da söyledim her zaman söyledim ALLAH’ın İzniyle!. Ne diyor Adam milyar dolar batırmış açıyor elini DUÂya.. İşler bir anda düzeliyor ama düzenbaz ya tak altı ay geçmeye kalmıyor aynı yere geliyor Adam bunu öğrendi ya.: “Baba bir DUÂ baba bir DUÂ!.” Bir gün tepemin tası attı yâni.. Baba.: “Ne dersin evlad?” diye bana sordu..
Ben de.: DUÂ bir EMÂNEttirDUÂ Rasûlullah’ın ve Kelâmullah’ın ve ALLAH’ın Emânetidir ki, hakk ve hayra DUÂ edilir!. Şerre ve Bâtıla DUÂ mı edilir!. Şeytâna DUÂ mı edilir edeceksen de.: “Müslümân ol!” diye edilir!.” Adam tekrar geldi.: “Efendim bir DUÂ edin!.” deyince ne dedi biliyor musunuz.: “Bundan sonra DDUÂyı siz edin de biz “âmin” diyelim!.” dedi.
Baka kaldı adamlar alışmışlardı ya.. “Bundan sonra DUÂyı siz edin biz âmin diyelim!.”
Siz kendi DUÂınızı bir edin bakıyım beleş!. İşte bakınız Hakan diyor ki.: “Dayı bir DUÂ et!.” “Oğlum edeceğiz de sende bir DUÂ et de BİZ BİR-İZ âmin diyelim, beraber âmin diyelim!.”
Yâni DUÂ etmeyi de öğren yâni değil mi!.

İşte onlar CeheNNeme sâhib çıkanla, yaşarken CeheNNeme sâhib çıkanlar, “Ashab-ı CeheNNem” demek bu demektir!. “Öbür tarafta cehenmeme gireceksin!.” Öbür taraf bu taraf yok şimdiyi söyle, şu ÂNda CeheNNeme Sâhib çıkıyor adam, kinine, nefretine pisliklerin tümüne sâhib çıkıyor!. İblisliğin hepsine sâhib çıkıyor!. Şeytânlığın tümüne sâhib çıkıyor da Şeytân bile şaşıyor zâten!. “Bu ne biçim sapık, benden de beter!. Benden uzak dur, ben RABBımdan korkarım, git benden uzak dur!.”
Çünkü o’nu geçmiş sapıklıkta.. bunların yattığı yatak ana karnı gibi!. Niye?. CeheNNemîn zümarasını seçtiler, tercih ettiler!. ne yaptılar onlar?. MuhaMMedî Ni’met Hüviyetinin cem’ini ALLAH’ın karşısına çıkardılar.: “Ben de RABBım, ALLAH’ım!.” diye netice olarak.. Böyle yapıyorlar!. Öyle demiyor ama öyle yapıyor!.
Her yerde, her zaman, her halde ve her nefeste Şahdamarından da akraba AKREB olan bir RABB’ına imân yok, NÛRundan yaratıldığı MuhaMMed aleyhisselâm’a imân yok!. Lafın gelişi söylüyor, başka birilerinin peşinden koşuyor, onun bunun uşağı olur!. Kendi hevâsının nefsinin içindeki bitmez tükenmez bu istekler, hırslar, tamahlar, kinler, kibirlerin, nefretlerin kulu oluyor ondan sonra da kalkıyor CeNNet türküsü çağırıyor, CeheNNemi İblis gibi örtüyor sonra da CeNNetliğe davet ediyor!. Bunlar tamamen sapık şeylerdir ve doğru değildir, gavaştır!. Gavaş, gayşyetmektir, yutmaktır gayş çok yerde geçecek Kur’ÂN-ı Kerîm’de gayşyetmek, gayş etmek korkunç bir şeydir.. Bir bardak zehir içersin o zehir, on odakikaya kalmaz bütün vücûdunu gayşyeder!. Bir bardak bal içersin bir saata kalmaz bütün vücûduna neşe verir, gayşyeder!. Gayşyetmek de, pozitif negatiftir, cezâ gibidir karşılıktır!.
ve kezâlike neczî’z- zâlimîn.. ALLAHu zü’L-CELÂL buyuruyor ki biz zâlimlerin cezâsını böylece veririz, karşılığını veririz çünkü, onlar zülmü seçtiler de, rahmeti seçmediler!. Rahmeti seçmediler zâlimlığı seçtiler!.


وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
“Vellezîne âmenû ve amilu’s- sâlihâti lâ nukellifu nefsen illâ vus'ahâ ulâike ashâbu’l- cenneh (cenneti), hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: İmân edenler ve sâlih amel işleyenler (nefs tezkiyesi yapanlar), kimseyi gücünden başka bir şeyle sorumlu tutmayız. İşte onlar cennet ehlidirler, onlar orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır).” (A’râf 7/42)

Vellezîne âmenû ve amilu’s- sâlihâti lâ nukellifu nefsen illâ vus'ahâ.. Onlar ki MuhaMMedî bir imânla inanıyorlar ve sâlih amel işliyorlar.. Asla ve kat’a onlar tahkik imâna inanıyorlar hayattayken şimdi yaşarken gerçekten inanıyorlar alnının çatına kurşun sıksan şehîd yaparsın başka yapamazsın ve;
BEDENini =>TERBİYE etmiş,
NEFSini =>TEZKİYE etmiş,
KALBini =>TASFİYE etmiş,
RûHunu =>TECLİYE etmiş!.
Yâni işlemlerini tamamlamış işte böyle olanları ALLAHu zü’L-CELÂL ne buyuruyor.: "BİZ asla onların gücünün dışında, kapasitesinin dışında hiçbir şeyi de bunlara teklif etmeyiz!.”
Şunu da istiyoruz uçacağım kaçacağım felân öyle şey yok!. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir kadın geliyor.: “Yâ Rasûlullah beni kocamdan boşa!. Böyle koca olmaz, kocalık yapmıyor!.” Rasûlullah Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sâhabeye soruyor.: “Bunun kocası için ne dersiniz!.” Onlar diyorlar ki.: “Efendim bu öyle bir zâttır ki biz bununla yarışamayız, gündüzleri her gün oruç tutar geceleri de durmadan namaz kılar!."
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Peki de çocuklarına kim bakar!.” buyuruyor. Sâhabeler.: “Kardeşi var o bakar da, câmiye bile ara sıra uğruyor işten güçten dolayı.” deyince,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Vallahi kardeşi ondan hayırlıdır!.” buyuruyor. Neden?. Çünkü Kardeşi ALLAH’ın Emrini tutuyor çoluğunun çocuğunun rızkıyla uğraşıyor da, öteki sabaha kadar namaz kılıyor akşama kadar oruç tutuuyor!. Kadın ne diyor kadın eliyle elbisesini buruşturarak gösteriyor Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e.: "O benim kocam değil bizim ilişkimiz şöyle diyor çamarışırını oğçalıyor, yok!." diyor!. “O benim kocam değildir.” diyor. Yâni “bana kocalık yapmıyor!.” deyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Çağırın onu buraya!.” buyuruyor. Adam geliyor. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Sen bizden değilsin!. Sen bizden değilsin!. Ne yaparsın sen?.”
“Sabaha kadar namaz kılarım, akşama kadar oruç tutarım dahası yok!.”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Ben ALLAH’ın Rasûlullah’ıyım sen bizden değilsin!. Ben günü üçe bölerim, sekiz saat uyurum, sekiz saat âilemle meşgul olurum, sekiz saat işlerime bakarım sen bizden değilsin!.” buyuruyor.
lâ nukellifu nefsen illâ vus'ahâ.. Budur.. ALLAHu zü’L-CELÂL böyle buyuruyor.: “Biz onlara güçlerinin dışında kapesitelerinin dışında bir şey teklif etmeyiz!."
ulâike ashâbu’l- cenneh, hum fîhâ hâlidûn.. Onlar CeNNete Sâhib çıkanlardır, CeNNet Ashabıdırlar, CeNNete Sâhib çıkanlardır.. Nerde sâhib çıkıyorlar, âhirette mi?. Âhirette sâhib mi çıkılır oğlum!. Burada sâhib çıkacaksın CeNNet’e!.
CeNNete gitmek güzel şeydir amma burada sâhib çık!. CeheNNemîn Ashabı olacağına CeNNetlerin içinde halledilmiş haldedirler/muhlledundurlar!. ÖZ dürler ÖZ!. ÖZ iğreti değil ebedîdirler onlar, onlardan olmuştur!.

İçtiğim bir bardak su, bir lokma ekemek biraz sonra benden olmuştur!. Marmara Denizi’ne döktüğüm bir DaMLa GÖZYAŞı =>Marmara Denizi’nden olmuştur, ayrılamaz!. BİZ BİR-İZ-lik böyle bir şeydir, O’ndan olacaksın O da senden olacak!. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Sâhib çıkacaksın, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de sana sâhib çıkacak ki o zaman Ashab-ı Rasûlullahsın!.
Kur'ÂN-ı Kerîm’e sâhib çıkacaksın Hay Babam, okuyacaksın Kur’ÂN-ı Kerîm sana sâhib çıkacak O da seni okuyacak!. Diyeceksin ki.: “Ben Ashab-ı Kur’ÂN-ı Kerîm’im!.” Deyip uyguluyorsan Vallahi Billâhi doğru söylüyorsun ve bunun sonucunu peşin peşin göreceksin nasıl sâhib çıkılırmış, nasıl bir tek lugat kullanmadan açarmış kelime anlamlarını ve mânâ bağrını sana.: “Hoş geldin Hakanım!.” dermiş görürsün. Yeterki o yüreği taş, o vicdân taş, o aklı fikri taş aklını kokuşmuş aklını karanlık aklını =>Nakil NÛRuyla =>ALLAH NÛRuyla =>Rasûlullah NÛRuyla aydınlat!. O zaman mutfağı tuvâleti görürsün, yanlış işler yapmazsın oğlum!. Mutfakta çiş yapıp tuvâlette su içiyorum sanma!. Tuvâlette içtiğin su değil sidik, yanlış iş yaparsın, yaparız, yaparım yâni!. Onu demek istiyorum!. Ben böyle havalı konuşunca millet gerçi siz tanıyorsunuz bak kendini bir yere koydu sanıyor, kendimizi bir yere koyduk da nereye?. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ayakkabısıyız istediği yere, bizi giyer istediği yere gider ister tuvâlet ister mutfağa hizmetinde olmaktan sonsuz şeref duyarız işimiz bu!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ وَقَالُواْ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ لَقَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
“Ve nezâ'nâ mâ fî sudûrihim min gıllin tecrî min tahtihimu’l- enhâr (enhâru), ve kâlû’l- hamdu lillâhillezî hedânâ li hâzâ ve mâ kunnâ li nehtediye levlâ en hedânallâh (hedânallâhu), lekad câet rusulu RABBinâ b’i-l hakk (hakkı), ve nûdû en tilkumu’l- cennetu ûristumûhâ bimâ kuntum ta'melûn (ta'melûne).: Onların göğüslerinde, (nefsin kalbindeki) âfetlerinden ne varsa çekip aldık. Onların altlarından nehirler akar. “Bizi buna hidâyet eden ALLAH'a hamdolsun. ALLAH'ın, bizi hidâyete erdirmesi olmasaydı, biz hidâyete ermezdik. Andolsun ki RABBimizin resûlleri hak ile gelmiştir.” dediler. “Yapmış olduklarınızdan dolayı vâris kılındığınız cennet işte budur.” diye nidâ olunurlar.” (A’râf 7/43)

Ve nezâ'nâ mâ fî sudûrihim min gıllin tecrî min tahtihimu’l- enhâr..
Onların göğüslerinde..
ALLAH, ALLAH!. Lebbeyk Yâ Rasûlullah!. Yâ RABBu’l- ÂLeMîN!. Onların, CeNNete sâhib çıkanların, Hayattayken CeNNete sâhib çıkanların yâni, NÛRULLAH ve NÛR-u MuhaMMed'in Cem’isine sâhib çıkanların!. CeNNet budur, bizim anladığımız budur!. NÛRULLAH ve NÛR-u MuhaMMed CeNNeti.. “CeNNeh” üç harflidir “cim, nun nun” .. NÛRULLAH ve NÛR-u MuhaMMed Cem'ine CeNNet denir. Çünkü küllühüm bundan yaratılmıştır her şey..
Ve nezâ'nâ mâ fî sudûrihim min gıllin.. Biz çekip aldık, çektik çıkardık yâni söktük yâni o düşünceleri öyle yapabilme melekelerini âlet eda’vâtı söktük.. Onların SADRlarındaki KALBlerinden buyurmuyor ALLAH celle celâlihu. Bak sudurundan sadrından buyuruyor. Sadr nedir =>Nefsin makamıdır, Nefsin Ana vatanıdır.. öyle bir sadr ki burada nefis iki yönlü seçme hakkı vardır.. CeNNeti ya da CeheNNemi seçebilir, Dünyâyı-Âhireti seçebilir.. oNefsin bulunduğu yere sadr denir sadr.. biraz sonrası “SîNE”dir, Türkçedeki göğüs gibi..
İşte bu SaDR.. “Rububîyyet ve Rusûlîyyet Dâimîyetine Sâhiblik Noktası”na daha Türkçesi ALLAH’a mı sâhib çıkacaksın yoksa, Şeytâna mı sâhib çıkacaksın noktasındaki nefsin bulunduğu makama ne denir?. Sadr denir.. “Biz onların sadırlarındakini çekip çıkardık, gıllini..”
GıLL çıkardık.. ALLAH’ın bütün lütuflarını lânete çevirip, kendinefsine aitmişçesine gâlibiyet kazanmasıdır.. Bu kadar korkunç bir şeydir ki korkunç!.

Bir ev dolusu et varsa bu “gıll” =>eti kokutuyor mikrop haline getiriyor, korkunç bir vebâ salgınına çeviriyor ondan sonra da diyor ki.: “hâlâ burada yiyecek var!.” böyle korkunç bir şey, lânete çeviriyor lütfu.. “gıll”da düşmanlık vardır, hırs vardır garaz, vardır gizli kin vardır, nefret vardır, hased vardır hülasa İblislik vardır ki, tümünün üstüne bir örtü örter.: “Bende bir şey yok!.” der.. sen ona asla anlatamazsın öyle pis bir şeydir ki Melek elbisesini giyiverir sana, baka kalırsın!.
“İşte BİZ, onlardaki bu gıll elemânlarını söktük çıkardık” buyuruyor ALLAH celle celâlihu..

gıllin tecrî min tahtihimu’l- enhâr.. bu âyet nasıl geliyordu Kur’ÂN-ı Kerîm’de “tecri min tahtihe’l- enharı halidine fihâ” dediğinde ne diyordu CeNNet bahsediliyordu önce, burada ne diyor bu adamlar var ya bu böyle olan inşanlar.. BİZ onların sadrlarından söktük kiri nefreti vs. gılli.. CeNNetin sadrlarından sökmedi adamın sadrından söktü.. ne oldu?. tecrî min tahtihimu’l- enhâr.. onların sadrlarından ceryÂN eder.. “taht” diye bizimkiler “alt” diyorlari.. “Süleymânın tahtı” desen de “Süleymânın altı” diyorlar çünkü birkere öyle gitt?.
Taht.. senlik hakikatındır.. hâni “ben ben ben” diyordun da, ALLAHu zü’L-CELÂL sana.: “sen sen sen” buyuruyordu.. sonra bir düşün.: “Ben niye ben diyorum RABBu’l- ÂLeMîN bana niye sen diyor!.” Sonra bir düşün.: “Üç gün geldik şuraya bize bir Kulluk Elbisesi giydirdin ortaya çıktık, ben anladım ki SANA karşı, hevesimi RABB edip Firavun olmak istemiyorum Mûsâ olacağım hevâmı da ilâh yapıp da Nemrud olmak istemiyorum ben İbrahîm Milleti’ndenim!.” dedi mi?. Dediyse bunun tahtı ne ceryÂNıdır tecrimin ceryÂNeder bu kişi Rububîyyet ve Rusûlîyyet Cemiyetinde bir damladır artık.. Bu kişi Rasûlî bir adamdır ve de aynı zamanda RABBanî bir adamdır.. Gerçekten öyledir, hakikaten öyledir!. Çünkü engelleyicileri sökülmüştür onun!. O, istese de geri dönemez artık!. Çünkü o elemânlar yok hased, fesad, cart curt, bu şeyler bitmiş, onda yapacak bir şey yok istese de!.
“CÂNım it taşlamak istiyor!” dese de boşa der!.
color=#FF4040]“Ne taş var ne it var”
..

Enhar neydi?. Nehirdi, nasıl nehirdi?.

Bismillâhirrahmânirrahîm..


إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ
Resim--- "innâ a'aynâke'l-kevŝer.:Muhakkak biz sana Kevser'i verdik.”

فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ
”Feṣalli li RABBike ve'n-har.: Öyleyse RABB'in için namaz kıl ve kurban kes.”

إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْأَبْتَرُ
”İnne şânieke huve'l-ebter.: Muhakkak ki sonu kesik olan, sana buğzedendir.” (Kevser 108/1,2,3)

RABBine SALLet/namaz kıl ve nehr et/kurban kes.. kurbanı kesince kan nehir gibi fışkırır da ondandır..


أُوْلَـئِكَ جَزَآؤُهُم مَّغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ
“Ulâike cezâuhum magfiretun min rabbihim ve cennâtun tecrî min tahtihâl ENHÂRu hâlidîne fîhâ, ve ni’me ecrul âmilîn (âmilîne).: İşte onların mükâfatları, RABB'lerinden mağfiret ve altlarından nehirler akan, içlerinde devamlı kalacakları cennetlerdir. (Böyle) amel edenlerin mükâfatları ne güzel!”(Âl-i İmrân 3/136)

Dini ve vatanı için alnının çatından kurşun yiyip te.: “Eşhedu en lâ ilâhe illâ ALLAH ve eşhedu enne MuhaMMedîn abduhu ve rasûlühu!.” Diyen Şehidlerin kanları “tecrî min tahtihâl ENHÂR” dır.. Onlar ALLAH’ın Şâhidleri/Şehîdleridir ölmezler ebediyyen yaşıyorlar!. İslâm Dîni Kur’ÂN-ı Kerîm masal mı anlatıyor hâşâ!.Yok öyle bir şey!.
İşte böylesi İslâm Düşmanı kişinin de, sadrında pislik yapan tüm murdar damarlarını keselim, fışkırsın çıksın içindeki pislik!.

Ve nezâ'nâ mâ fî sudûrihim min gıllin tecrî min tahtihimu’l- enhâr.. olsun!. Ve ne desin?.
ve kâlû’l- hamdu lillâhillezî hedânâ.. “Bizi bu hidâyete ulaştıran ALLAH’a hamdu senâ olsun, elhamdulillâh.” desin derler. Şu ÂNda diyorlar zâten..
li hâzâ ve mâ kunnâ li nehtediye levlâ en hedânallâh (hedânallâhu), lekad câet rusulu RABBinâ b’i-l hakk (hakkı), ve nûdû en tilkumu’l- cennetu ûristumûhâ bimâ kuntum ta'melûn (ta'melûne).: Şunun için ki biz asla bu halkın içinde tek başımıza kalmış aldatıcı her türlü düzen kurulmuş Şeytân yaratılmış Şeytânın Uşakları yaratılmış millet birbiriyle yarışıyor, tepeliyor Şeytâna hizmet etmekte iken, ALLAH’ın bize hidâyete erdirmesi olmasa idi biz nasıl hidâyete ererdik!. derler..
Mümkün mü yâni mümkün mü Şeytâna Uşak olmuş bir kişi bin kerre ezân okusun ne fark eder o Şeytân Savaşına devâm ediyor!.
hâzâ.. demek için elinle gösterecekkadar yakın olan bir şey yada fikir gerek..
ve mâ kunnâ li nehtediye..
Biz asla hidâyete ulaşamazdık eğer ki ALLAH bize hidâyet kapısını açmasaydı. ALLAH hidâyet kapımızı nasıl açar oğlum!. Kahve mi içieceksin O’nunla hâşâ!.
Ancak, ALLAH’ın elleri vardır dilleri vardır yolları vardır Kur’ÂN-ı Kerîm bunun için inmiştir!. Ben şu ÂNa kadar hiç görmedim Bursa’da siz gördünüz mü?. Ahmed Çakır CÂNım sen gördün mü elektrik direklerinde bir levha.: “Bizim elektrik Kebân’dan geliyor ey millet!.” diyen bir levha!.
Görmedim, ampullerden de duymadım!. Çünkü Omların İMÂNı Tahkik böyle bir şey demeye ihtiyaçları yok, onlar bu işi zâten yapıyorlar karda kışta her zaman her yerde her halde her nefeste bize Kebân’dan CÂN ceryÂNı taşıyorlar!.
ALLAH Dostları da böyle inşanlardır, alavereci dalevereci değildir!. Tevhid Tüccarı değildir, Tasavvuf Simsarı değildir, Yobaz değildir şu bu değildir!. Kaypak da değildir, kalleşte değildir, hâinde değildir sözünün eridir!. İşte onlarla yola çıkılır, onlarla ALLAH’a gidilir, Rasûlullah’a gidilir, ALLAH Dostlarına gidilir, Kelâmullaha gidilir, her yere gidilir gelinir!.
Çünkü onlar dürüsttür, sözünün eridir!. Ben bununla dâimâ şeref duymuşumdur dâimâ!. Bütün Bursa’yı bana bağışlasınlar ALLAH’ıma şükür ederim ki Ahmed Çakırın “a harfi” değildir!. Sonsuz rahmet dilerim geçenine, geleceğine!. Bu ölçüler içinde bir insân olduğu için ve olmak için çaba sarfettiği için!. Ne kadar güzel bir şey bu bilebilemiyormusunuz?.
Merâk etmeyin bir gün gelir bu kapılar açılır o Meşhur Mahşer kurulur ve RABBımızdan da “selâmen kavlen mirRABBurrahîmi”i duyarsın!. Bu gün değilse yarın duyarsın!.

İşte bu böyle bir güzelliktir bu A’râf Sûresi!. Ben de bu gün böyle biraz coştum ya kusura bakmayın anlamak istiyorum anlatmak istiyorum çünkü!. Gerçekten biz kendimizde yaşamadığımız bir şey yalandır!. Yâni niye kendimizi kandıralım ki bilmediğimiz-bulmadığımız bir Kelâmullah, bilmediğimiz-bulmadığımız bir Rasûlullah, bilmediğimiz-bulmadığımız bir ALLAH celle celâlihu olur mu hâşâ!.
Bizim bilmediğimiz-bulmadığımız bir dinimiz olur mu!.

lekad câet rusulu RABBinâ b’i-l hakk.. ALLAH’ım bizi hidâyete erdirmeseydi biz nasıl hidâyete ererdik ki, eremezdik!. Ve yemîn ediyorlar!. Dün de diyorlardı, İbrahîm aleyhisselâm Devrinde de diyorlardı, MuhaMMed aleyhisselâm’ın kapanmayan devrinde de böyle diyorlar!. Bu yemîni İsâ aleyhisselâmda da dediler inananlar !.
le kad.. muhakkak, kesinlikle.. iki kere yemîn ediyor zâhir ve bâtın yemini.. gözükene andolsun ki gözükmeyene andolsun ki.. RABBimizin Rasûllerinin tümü hakk ile geldiler bize!. Bize Kebân ceryÂNı getirdiler akıl ceryÂNı onun bunun korsan ceryÂNı değil CÂN ceryÂNı getirdiler, CÂNda CÂNan ceryÂNı getirdiler, BİZ BİR-İZ Hattına bağladılar!. Bunu kendi adlarına değil Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Şehâdet Şerefine ve şefâat Şifâsına O’nun adına, ALLAH celle celâlihu’nun hesabına yaptılar bu işi!. Onlar alevereci dalevereci değiller!.

ve nûdû en tilkumu’l- cennetu ûristumûhâ bimâ kuntum ta'melûn.. İşte onlara böyle olanlara dün böyle denirdi bugün de böyle denmektedir, yarını düşünüyorsa eğer!. Aklı tam ermediyse yarın şöyle olacak diyorsa o günde şöyle denir.. Ne denir/nidâ edilir.. “Yapmış olduklarınızdan dolayı vâris kılındığınız CeNNet işte budur.” diye nidâ olunurlar..
Senin CeNNet dediğin budur ki, siz ALLAH’ın Emriyle buna vâris kılımıştınız zâten.. Ve onun için sizi halife yapmıştı.. “Raziyeten Merziyyeten geri dönün!.” diye bunun için demişti!.
Şeytân Şehrine indirdin mi İmtihÂN için hemen bu tarafa HAKk’a dön!. CeNNete dön CeheNNemden çık!.” demişti.

İbrahîm aleyhisselâm keyfinden girmedi CeheNNemin zümarasına!. Keyfinden yapmadı “berden selâmen” orayı CeNNete çevirmedi!.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Şeytânımı müslümân ettim RABBımın yardımıyla!” derken sana bir şey buyuruyor!.
Sen hâlâ.: “Benim Şeytânım yok!.” diyorsun müslümân etmeyi bırak, o seni kâfir ediyor hâşâ!.
Siz bu CeNNete neden vâris oldunuz, sizin ananız ak sütü gibi babanızın kanı gibi neden helâl oldu?.
bimâ kuntum ta'melûn.. Siz bu hayatta yaşarken CeNNet Ameli işlediniz zâten, Sâlih Amel işliyorsunuz!.
Tahkik İmân =>Sâlih Ameldesiniz!.
Siz =>Hâlis, Muhlis, Sıddık ve âdil MuhaMMedîlersiniz efendim!.
Su içersiniz, idrar yaparsınız =>Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gibi yaparsınız!.
Siz herşeyi yaparsınız ama Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gibi yaparsınız, gülersiniz eğlenirsiniz her şeyi yaparsınız ama, ALLAH’ın Sınırları içerisinde yaparsınız!. Şeytânın Emrinde yapmazsınız, onun sınırları içinde orada burada fing atmazsınız yâni değil mi?!.


وَنَادَى أَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابَ النَّارِ أَن قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدتُّم مَّا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّا قَالُواْ نَعَمْ فَأَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ أَن لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ
“Ve nâdâ ashâbul cenneti ashâben nâri en kad vecednâ mâ vâadenâ RABBunâ hakka (hakkan) fe hel vecedtum mâ vaade RABBukum hakka(hakkan) kâlû neam fe ezzene muezzinun beynehum en lâ'netullâhi alez zâlimîn(zâlimîne).: Ve cennet ehli, ateş (cehennem) ehline seslendi.: “Biz, RABBimizin bize vaadettiğini hak olarak bulduk. Siz de, RABBimizin size vaadettiğini hak olarak buldunuz mu?” “Evet” dediler. O zaman onların arasından bir müezzin (münâdi, seslenme görevi olan kişi) seslendi: “ALLAH'ın lâneti zâlimlerin üzerine olsun.” (A’râf 7/44)

Ve nâdâ ashâbul cenneti ashâben nâri.. şimdi de hâlâ böyledir CeNNet Ashabı, CeNNete sâhib çıkanlar, CeheNNeme ateşe sâhib çıkanlara nidâ ediyorlar.. şu ÂNda CeNNet olanlar altından ırmaklar akanlar diyor ya, ben de diyorum ki; CÂN ceryÂNı bağlananlar, ahdlerine sâdık çıkanlar, ALLAH’ın kulluğuna razı olanlar, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ümmetliğini fiilen yapanlar, ölçüyle yapanlar.. “şöyle yapıyorsun böyle yapıyorsun sen bizden değilsin!.” diyo değil mi?. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gibi ifratsız tefritsiz orta yolda, ortada dosdoğru, yeteri kadar adam gibi soruyorlar. ne diye nidâ ediyorlar?.
en kad vecednâ mâ vâadenâ RABBunâ hakka.. RABBımız Kur’ÂN-ı Kerîm’de ne buyurduysa onu hakk olarak bulduk kardeşim, biz ne dediyse bulduk. evet bulduk pek anlayamadın mı, çok basit bu binada 24 aile oturuyor ben yukardan başlıyorum.: “senin şuranı buradan gelirim!." diye.. Daha 4. kata inmeden birisi ağzı burunu dağıtıp CeheNNeme salıyor!. Aradığını buldun mu?. Buldum!.
Ya da tam tersini yapıyorum.: “Selâmun aleyküm komşum nasılsınız iyi misiniz bir hizmetimiz olur mu?.” “sağolun efendim!.”
Hep böyle çoluk çocuk, demin çıkarken çocuk bilmiyorum 5-6 yaşında ne diyor.: “Hocam nasılsınız iyi misiniz?.” Bu ben iyi olduğumdan değil MuhaMMedî olduğumdan. O da MuhaMMedî birinin çocucuğu olduğu için!. İblis çocuğu değil MuhaMMedî bir insânın çocuğu!. Bakın nasıl CeNNetleşiyoruz. RABBımızın Hakk Dilini nasıl buluyoruz bakınız
fe hel vecedtum mâ vaade RABBukum hakka.. siz de buldunuz mu RABBınızın size ne vadettiğini?. Elbette buldular. Buldular dediğim gibi yâni onlarda buldular daha 3. kata inmeden ağzı burnu darma dağan oldu birisi CeheNNeme birisi mezâra gitti.. Daha Dünyâda iken buluyorlar ateşi, orada da bulacaklar..
kâlû neam fe ezzene muezzinun beynehum en lâ'netullâhi alez zâlimîn.. ne diyorlar.: “evet evet bulduk maalesef!.” Diyorlar..
fe ezzene muezzinun.. o meşhur müezzin ezân okur gibi ezzene yapıyor.. ALLAHu Ekber!.

beynehum en lâ'netullâhi alez zâlimîn.. Onlar öyle deyince o CeheNNeme sâhib çıkanlar CeNNet ehline ne diyorlar.: “Evet evet maalesef bulduk!.” diyorlar. “RABBımızın size vaad ettiğini hakk olarak buldunuz mu siz de ettiğiniz karşılığını?.” “Evet bulduk!.” Bu gün değilse yarın bulacaklar, buluyorlar zâten.. O zaman onların arasından bir Müezzin.. Bakın, dikkat edin, o insânların yaşayan CeNNet ve CeheNNem sâhibleri arasından bir Müezzin çıkıyor diyor ki.. O demiyor ALLAH’ın Kur’ÂN-ı Kerîm’i buyuruyor ALLAH’ın sözünü, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sesini nefesliyor!. Birisi ne diyor kardeşim =>Kelâmullahı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor..
fe ezzene muezzinun beynehum.. Aralarından bir Müezzin ezân okur gibi der ki;
en lâ'netullâhi alez zâlimîn.. ALLAH’ın lâneti zâlimlerin üzerine olsun!.
Haa duymayabilirler, dalga geçebilirler, ciddiye almaya bilirlar ama bundanda kurtulamazlar yalnız, bu lânetten kurtulamazlar!.
Kime zulm etti bunlar?. Önce kendilerine ve âilelerine zulm ettiler!. Sonra ateş gibi gittiği yeri yaktı gitti yaktı gittiler!. Ateş de bir ni’met iken, terbiyesiz olduğu zaman ne yapar evi yakar terbiyeli olduğu zaman yemeği pişirir!.
Bunlar terbiyesiz İblis bunlar kardeşim yapmıyor yapmıyor!. Ahmed Çakırdan daha mı kuvvetli adam?. Yoo Ahmed Çakır bir yumrukta onu gebertir ama diyor ki.: “Ben ALLAH’ı sayarım severim hürmetim var benden sana İblislik gelemez gelse gelse MuhaMMedî bir ni’met gelir ikrâm gelir hürmet gelir saygı gelir çünkü ben İblis değilim onun Şeytânlığını yapamam sana karşı sen git bir Şeytân bulursun!." diyor..
Ve de buluyor o da biraz sonra zâten mesele bu =>TERCİH!.


الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُم بِالآخِرَةِ كَافِرُونَ
“Ellezîne yasuddûne an sebîlillâhi ve yebgûnehâ ivecâ (ivecen) ve hum bi’l- âhireti kâfirûn (kâfirûne).: Onlar, ALLAH'ın yolundan alıkoyarlar. Ve onun (o yolun) eğri olmasını isterler. Ve onlar âhireti (ruhun ölümden evvel ALLAH'a ulaşmasını) inkâr edenlerdir.” (A’râf 7/45)

Ellezîne yasuddûne an sebîlillâhi.. Neden ALLAHu zü’L-CELÂL bunlara bu bu CeheNNem Ehline kadar lânet okudu.. neden?. CeheNNeme sâhib çıkmış!. Çıksın Efendim mâdem çıkmış!. Bunula bitmiyor bu iş!. Onlar, bu lâneti neden hak ediyor biliyor musunuz?. Çünkü, çocuk yetiştiriyor sanki İblis Çocuğu yetiştiriyor MuhaMMed aleyhisselâmın Çocuğu değil de!.
Ellezîne yasuddûne an sebîlillâhi.. onlar var ya onlar çengel atarlar, mâni’ olurlar ki, ALLAH’ın YoLu'ndan alı koyarlar, herkesi söküp çıkarmaya çalışırlar!.
Demin buyurmuştu ya ALLAHu zü’L-CELÂL “onların göksünden çektik çıkardık pislikleri” diye.. cerahatı irini pisliği.. bunlar da oraya tutmak için ALLAH’ın YoLundan çekip çıkarmak için bütün güçleriyle uğraşırlar, İblise-Şeytâna hâşâ ALLAH Elbisesi giydirir, HİZBULLAH gibi Hizbu’ş-Şeytânlık yapar!. Ben demiyorum ALLAHu zü’L-CELÂL buyuruyor bunlar da âyet.. Bunlar, şunu yapar bunu yapar çeldirir de çeldirir ve illâ kaydırır. Çünkü ALLAH’ın YoLu’ndan alı koyarlar ve onların tek istekleri hasret kaldıkları bir istek vardır ki, ne ister onlar?. Bir “ivec” isterler eğrilik, kusurluk, pislik-necâsetlik, cenâbetlik tümünü isterler!. Onların CÂNlarının çıktığı şey, istediği şey dâimâ bir kusur görmek!. Mükemmeli asla görmezler, dâimâ bir kusur görmek ister, mükemmeli seyretmez dâimâ bir eğrilik, kusurluk, çarpıklık ve hep pisliğin peşinde koşarlar..
ve hum bi’l- âhireti kâfirûn.. zâten onlar âhireti de, işin sonuna da inanmazlar!. Ona desen ki.: “Arkadaş bu gün değilse yarın senden önceki bütün insânlar gibi ölüp gideceksin ya da bu gün yaşayan şu ÂNda yaşayan insânlar yüz sene sonra belki bin kişi kalacaktır hepsi gidecektir, bu hayat bitecektir yüz elli sene sonra kimse kalmayacak!.”
Onlar bu âhirete, bu sonuca da kâfirdirler, üstüne bir örtü örterler.: “Yok öyle şey kardeşim!.” derler!. Demezlerse niye öyle davranıyorlar peki!.


وَبَيْنَهُمَا حِجَابٌ وَعَلَى الأَعْرَافِ رِجَالٌ يَعْرِفُونَ كُلاًّ بِسِيمَاهُمْ وَنَادَوْاْ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَن سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ لَمْ يَدْخُلُوهَا وَهُمْ يَطْمَعُونَ
“Ve beynehumâ hicâb (hicâbun) ve alel a'râfi ricâlun ya'rifûne kullen bi sîmâhum ve nâdev ashâbe’l- cenneti en selâmun aleykum lem yedhulûhâ ve hum yatmeûn (yatmeûne).: Ve onların aralarında bir perde ve A’râfın (tepelerin) üstünde onların hepsini simâlarından (yüzlerinden) tanıyan adamlar vardır. Henüz oraya (cennete) dahil olmamış ama ümit eden cennet ehline.: “Selâmlanmak (selâm) sizin üzerinize olsun!” diye nidâ ettiler.” (A’râf 7/46)

Ve beynehumâ hicâb ve alel A'RÂFi ricâlun ya'rifûne kullen bi sîmâhum ve nâdev ashâbe’l- cenneti en selâmun aleykum lem yedhulûhâ ve hum yatmeûn..
A’râf Sûresi İsmini de bu âyetten almıştır..
Bu İkisinin arasında bir hicâb vardır.. H-C-B.. Bilelik Cemiyetine Sâhib.. yâni bileliğe sâhib çıkma bilelik cemiyetine sahıp çıkma hakikatında bir perde vardır ki,
Birisi =>ALLAH’a sâhib çıkıyor =>HİZBULLAH oluyor.
Birisi =>Şeytâna sâhib çıkıyor =>Hizbu’ş-Şeytân oluyor..
Bir bıçağın ağzı gibi, usturanın ağzı gibi bir şey/hicâb vardır ve,
ve alel A'RÂFi ricâlun ya'rifûne kullen bi sîmâhum.. bir perde vardır, hicâb vardır A’râf üstünde, A’râfın üstünde.. A’râf dediğimiz herneyse.. A’râfat Dağı de, A’râf de.. İnsânın burada bilip de.: “Ben bunu yapacağım artık, son nefes bitti artık yeter artık!.” dediği yerde, ne diyorsan de..
Bunlar, kim bu A’râfın üstündekiler, bu A’râf Sırtında iğnenun ucundakiler, usturanın ağzındakiler Hakanım!.
Zurnanın zırt dediği yerdeki kim bunlar!. Bunlar kimin A’râfı, bunlar kimin Ârifi?. İşte bunlara ALLAH celle celâlihu öyle özellik ve güzellik vermiştir ki, MuhaMMedî gÖZ vermiştir MuhaMMedî ÖZ vermiştir MuhaMMedî sÖZ vermiştir ki ALLAHu zü’L-CELÂL.. Bunlar;
ya'rifûne kullen bi sîmâhum.. tümünü yüzünden tanırlar. Yüzünden, simâlarından tanırlar tümünü.. CeNNet CeheNNem arasındaki bu A’râf Tepesi’ndekiler.. Sağdaki ve soldaki CeNNetci ve CeheNNemcileri çok iyi tanırlar, yüzlerinden tanırlar!. Birisi CeheNNemden kaçmaya çalıyor koşuyor ya da birisi CeNNet için CÂNını atıyor CeheNNemden kurtulmaya çalışıyor farketmez!. Onlar, tepeden iki tarafı da seyrederler onlar öyle adamlar/racullar ki, eren eller ki; hepsini yüzlerinden simâlarından tanırlar!.
Başka âyetleri de var “onların alınlarında secde izi vardır” diye Secde İZİnden tanırlar onlar..
Rahmetli Hoca Amcam'a sormuştum.: “Baba siz birbirinizi nasıl tanıyorsunuz?.” diye o da.: “Siz nasıl tanıyorsunuz?” dedi ben de.: “Biz rozet takıyoruz!.” dedim. O zamanda, ilk zamanlarımda altın bir rozet takmıştım “yüksek mühendis” olduğumu göstermek için..
Hoca Babam.: “Yiğenim sizin rozetiniz yakanızda, bizimkisi alnımızın çatında!.” dedi şöyle elini alnına doğru götürdüydü.. Ne gördüğümü söylesem sizde dersiniz ki.: “Amcasından bahsediyor!.” Ama Amcamın kim olduğunu HAYy Babam çok iyi tanır, Amcam olduğundan değil!. O, benim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden Amcamdır, ALLAH’tan Amcamdı, anadan babadan değil!.
Yâni demek istiyorum ki ben, o altın Yüksek Mühendis Rozetimi.. Kızıl Minârede oturuyordum, Hastanenin önündeki köprüden Uluırmağa attım!. O güzelim altın rozetim gitti ve bir daha da ömrümde rozet takmadım ve mecbur kalmadıkça da .: “Ben İnşaat Yüksek Mühendisiyim!.” bemedim.. Bana öyle bir ders verdi ki, hâlâ o abdestinen namaz kılmaya çalışıyorum!.
Çünkü.: "Biz simâlarımızdan, alnımızın çatındaki Secde İZİden tanırız!.” diyor.
ALLAH Dostları, rozetlerini alınlarında taşıyorlar!.
ALLAHu zü’L-CELÂL da, Kur’ÂN’da.: “Onları tanırsınız ki, yüzlerinde secde izi vardır!.”

ya'rifûne kullen bi sîmâhum.. Simâlarından tanırlar ve,
ve nâdev ashâbe’l- cenneti en selâmun aleykum lem yedhulûhâ ve hum yatmeûn..
ALLAH Aşkına şuna iyi bir bakın!.
aleykum lem yedhulûhâ.. Henüz daha onlar gerçekten CeNNete girdiğini bilmiyor ya da CeNNette olduğunu bilmiyor ya da kendisine desen ki.: “Sen şu ÂN İmân ve Amelin gereği CeNNettesin!.” desen anlayamıyorlar!. Henüz oraya dahil olmadılar, girmediler..

Cennet ehline.: “Selâmlanmak (selâm) sizin üzerinize olsun!” diye nidâ ettiler..
“Selâmun aleykün CeNNet Ehli!.” diyor ama anlayamıyor CeNNet Ehli daha!. Neden anlamıyor?.
Yahu anlamaz tâbi, adam Aksaray’dan taa Bitlis’e gitti de harmandalı dönüyor!. İşte budur Kul İhvÂNi’nin “ÇİLE” dediği bu.. Haa bir soytarı çıkıp diyebilir.: “ÇİLLe deyip de amma da dertleniyor!.” Ulan ne dertlenmesi!. ALLAH var, keder mi olur hâşâ!. Biz bir şey söylüyoruz iyi dinle iyi!. iyi dinle o çiledeki çiftliğe/zıtlar Zevkine bir bak!.İşte mesele bu!.

Ne diyorlar henüz daha onlar CeNNete girmemişler, öyle olduğunu da bilmiyorlar yâni,
ve hum yatmeûn.. Ama onlar Cennete Girmeyi ümit ediyorlar, umuyorlar. “Biz gireriz İnşâe ALLAH!.” diyorlar henüz daha gerçeği göremediği için.. Neden göremiyorlar?. Çünkü onlar daha A’râf’ta değiller, MuhaMMedî Mârifette değiller!. MuhaMMedî Mârifte olmak bir iş midir, bir yücelik midir, yükseklik-alçaklık mıdir?.”
Hayır, RESÛLî SEVİyede, İMAM-ı MutLak RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’in NÛRu’ndan Yartaılmakta olan Tüm Kâinât için geçerli HAYAt NAMAZI’na UYUŞtur!. “ALLAHu Ekber!.” deyiştir.. SALLâta duruştur adam gibi.. Saftan çıkmayıştır, SÖZünün ERi OLuştur.: “Ben Kelâmullah ve Rasûlullah’ın Hasbî Hizmetçisiyim ki, onlar değilim, ayak tozları da değilim!. Ben bu Sırat-ı Mustakîm YOLda Hizmetçiyim!."
Hakkı ve Hayrı TERCİH bitmiştir bitmiştir bitmiştir!.
Ben âcizane bu kadar diyebilirim yâni!.
Ben Bursa’yı çok severim!. Ahmed ÇakırCÂNım bilirsin, Bursa belki 100 tane HAN vardır. Han, pazar demektir.. Pirinçi Pazarı, Tuzcu pazarı, Bakırcılar pazarı, Çancı pazarı aklınıza ne gelirse girin maşâe ALLAH berâkALLAH binbir pazar vardır!.
Ama bir Başka Pazarlar daha vardır!.
Bir de RABBımın Pazarı vardır!.
Bir de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Pazarı vardır!.
Bir de ALLAH Dostlarının Pazarı vardır!.
Bursa bu kadar Muhteşemdir, Mübârektir, Muazzamdır ve Mustafa aleyhisselâmın Güzellik ve Özelliklerini taşır!.
Bursa’da her CÂN bulunur!. ALLAH’ım hepsine selâmet versin!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

A’râftakiler başlarını nereye çevirirler;


وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَارُهُمْ تِلْقَاء أَصْحَابِ النَّارِ قَالُواْ رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
“Ve izâ surifet ebsâruhum tilkâe ashâb’i-n nâri kâlû RABBenâ lâ tec'alnâ mealkavmi’z- zâlimîn (zâlimîne).: Onların bakışları ateş (cehennem) ehlinin tarafına çevrilince.: “RABBimiz, bizi zâlim kavim ile beraber kılma.” dediler.” (A’râf 7/47)

Ve izâ surifet ebsâruhum tilkâe ashâbi’n- nâri.. Bir de bunlara bakalım dediklerinde, gözlerini çevirdiklerinde.. gönül gözlerini kelle gözlerini çevrdiklerinde, Ateşe Sâhib çıkanlar tarafına baktıklarında ne diyorlar, ne görüyorlar bakışlarını oraya çeviriyorlar ateş ehline ne diyorlar..
kâlû RABBenâ lâ tec'alnâ mealkavmi’z- zâlimîn.: A’râftakiler bile korkuyor da diyorlar ki.: “RABBımız sakın sakın bu zâlim kavîmle bizi bir araya getirme!.” diyor.. bunlar böyle CeheNNeme sâhib çıkmış inşanlar, Firavun olmuşlar..
Zıtların tümünü düşünün.. Bütün Peygamberler karşılarındaki zâlimleri düşünün.. kim varsa Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in karşısındaki Ebu Cehili düşünün.. Şimdiki Ebu Cehilleri düşünün ne fark eder!. aman aman yâ RABBî bu zâlimlerle bizi beraber kılma, bunlardan uzât tut bizi diyorlar.. onlarla beraber kılma bizi onlarla beraber tutma.. şimdi şu ÂN’da bizi karışık yapma onlarla, onlar beraber eyleme, ne olur bizi onlarla bulaştırma onlara.. Yâni bunlardan korkulur ki, Şeytân bile korkuyor biz değil “benden uzak dur!.” diyor Şeytân.. âyeti biliyorsunuz “sen RABBını inkâr ettin benden uzak dur benden beri ol!.” diyor uzak dur ben Âlemlerin RABBından korkarım diyor o korkmaz..


كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Resim---“Ke meseli'ş- şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbe'l- âlemîn (âlemîne).: (Münafıkların size vaadleri), şeytanın (vaadlerinin) durumu gibidir. İnsana: “İnkâr et (kâfir ol).” demişti. Fakat, inkâr ettiği zaman: “Muhakkak ki ben senden uzağım, elbette ben, âlemlerin RABBi ALLAH'tan korkarım.” dedi.” (Haşr 59/16)

وَنَادَى أَصْحَابُ الأَعْرَافِ رِجَالاً يَعْرِفُونَهُمْ بِسِيمَاهُمْ قَالُواْ مَا أَغْنَى عَنكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ
“Ve nâdâ ashâbul'a'râfi ricâlen ya'rifunehum bi sîmâhum kâlû mâ agnâ ankum cem'ukum ve mâ kuntum testekbirûn (testekbirûne).: Ve onları yüzlerinden tanıyan A’râf Ehli adamlar, onlara seslendiler, şöyle dediler.: “Sizin topladıklarınız ve kibirlenmiş olduğunuz şeyler, size fayda vermedi.” (A’râf 7/48)

Ve nada ashâbül a’râfi.. A’râfa Sâhib çıkanlar.. Ashâbul A’râf dediklerimiz r, A’râfa sâhib çıkanlar gördüler CeNNettekilerin muhteşemliğini ve bu taraftaki rezâleti gördüler.. A’râfa Sâhib çıkmak ne demek?. Ashâb-ı A’râf nedir?. Örfe sâhib çıkan, şu ÂN’daki kendi Şahdamarından yakın enfüsundaki Rububîyyet ve Rusûlîyyete aynen sâhib çıkanlardır bunlar.. Alavere daleveresi yok ne CeNNet için, ne CeheNNem için, ne şunun için ne bunun için!. “ALLAH var!.” bitmiştir!. Yakîn gelinceye kadar “ALLAH!.” diyeceğiz..Yoksa âhirette mi “ALLAH!.” Diyeceğiz iş burada bitmiştir!. Yâni “ALLAH =>ALLAH”tır.. Yâni güneş ışığını kendine çekmiştir daha ne ışığı arıyorsun!.


وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
“Va’bud RABBeke hattâ ye’tiyeke’l- yakîn (yakînu).: Ve sana “yakîn” gelinceye (son yakîne, Hakku’l- yakîne, ALLAH'a kul olmaya ulaşıncaya) kadar RABBine kul ol!// Ve sana ÖLÜM gelinceye kadar, RABBine ibâdet et.” (Hicr 15/99)

EL VÂHİDu’L- KAHHÂR ALLAH.:
ALLAH celle celâluhu, Şu ÂNda =>Şe’ÂN'da =>Küllî ŞeYYLeri her ÂN Yeniden Yaratan EŞsiz ŞÂHİD celle celâluhudur.:


سْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim--- “Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.: Göklerde ve yerde olanlar, O'ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir şe'n (ayrı bir tecellî, yeni bir oluş) üzerindedir.” (Rahmân 55/29)

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim--- "Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li meni'l- mulku’l- yevm (yevme), lillâhi’l- vâhidi’l- kahhâr.: O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey ALLAH'a karşı gizli kalmaz. (ALLAH sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, KAHHÂR olan ALLAH'ındır." (Mü’min 40/16)

VÂHiDu’l-KAHHÂR ALLAH.: “Sorarım mülk kimin?.” diye. Cevâb veren olmaz çünkü yok kimse!. ALLAH ALLAH-lığında kalmıştır ki bunun daha ötesi yok!. var mı?. Adam gitmiş Marmara Denizinde gözyaşı arıyor!. Marmara Denizi de gülüyor.: “Benden başka kimse yok!.” diyor. Adam hâlâ diyor ki.: “Nerede benim gözyaşım!!." Kafa yok ki!.
Ve nâdâ ashâbul'a'râfi ricâlen.. A’râfa Sâhib çıkan, örfe, irfân, MuhaMMed aleyhisselâm’ın Mârifetine Sâhib çıkanlar.. Şu ÂNda sâhib olanlar!. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Adına, Hesabına, Şerefine Hasbî Hizmette kullanabilenler!. MuhaMMedî Yetkisi olanlar Etkisi olanlar, ALLAH’ın böyle yaptıkları!. Elini değdiğinde ceryÂNı verenler!. kendi adına değil ALLAH ve Rasûlü adına!. Hep bunu söylüyoruz..
Ricâl ne demek ricâl kardeşim.. Ricâl ALLAH’ın lütufuna cemân sâhib olmuş ve bunu Rahmetenlilâlemîn ve RABBu’l- ÂLeMîN adına kullanabiliyor adam!.

Ricâl.. yâni Kebân adına elektriği kullanabiliyor, kullanır tâbi o hatta girmişse, doğruysa, dürüstse, alavereci dalavereci değilse korsan değilse, pil değilse, akü değilse, cak cuk değilse olur bu!. Ne var bunda olunca ne olacak?. adam olur yâni, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemle aynı SEVİYEde OLur!. tepesine mi çıkar?. Ayağının altına mı girer?. yok efendim ne demek hâşâ, adam gibi SAFa geçer “ALLAHu Ekber!.” der dinler Fâtihayı..

Ve nâdâ ashâbul'a'râfi ricâlen.. Onlardan bir ricâl ne diyor, erenlerden bir eren ne diyor.:
ya'rifunehum bi sîmâhum.. kim bunlar?. Bakın CeNNete gitmiş CeNNeti seyretmiyor, CeheNNeme gidip de CeheNNemi seyretmiyor, bir ARA SINIRA çıkmışlar, simâlarından tanınıyor.. Ahmed Çakır bizim Ulucâminin Caddesine diyor ki.: “Hocam bak CeheNNeme sâhib çıkan CeheNNem Ehli geliyor!. CeNNete sâhib çıkanCeNNet Ehli Ehli geliyor!.”
Tek tek bana tümünü gösteriyor.. “Nasıl tanıdın, nerden görüyon oğlum?.” diyorum. O da diyor ki.: “Efendim diyor ben MuhaMMedî Mârifet Tepesindeyim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gözüyle görüyorum!.” diyor..
Ne muhteşem değil mi hârika!. Tâbi hârika simâlarından tanıyorum..
kâlû mâ agnâ ankum cem'ukum ve mâ kuntum testekbirûn..
Derler ki, o CeheNNem Ehillerine ne acı ki.. ne diyorlar.. hiçbir gına vermedi, fayda vermedi, ganîlik/zenginlik vermedi sizin cem’ ettiğiniz/ömür boyu topladığınız şeyler!.Oysa bir ömür uğraştınız evler barklar hanlar!. Yalanlarla haramlardan topladınız ya!. buların hiçbirisi size zerre kadar fayda vermedi, bir şey bırakmadı topladıklarınız, zenginlikleriniz bir fayda bir ganîlik getirmedi!. Bir de siz bunlarla kibirlenmedeniz mi!. Bunlarla kibirlendiniz ya mevki sâhibi oldunuz.: “Bana bak bana CÂNına okurum!.” dediniz. Ya mal sâhibi oldunuz.: “Paran kadar konuş, paranın elde etmediği ne var?!.” dediniz. ALLAH vermedi ben kazandım!.” dediniz..

“Onlara (Firavun’a ve adamlarına) bir iyilik geldiği zaman.: “Bu bizim içindir (bu nimet ve fazileti hak etmişizdir)” diyorlardı; onlara bir kötülük isabet ettiğinde ise (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, ALLAH Katında asıl uğursuz olanlar kendileridir (ve uğradıkları felaketler, kendi fesatlıkları nedeniyledir); ama onların çoğu (bu gerçekleri) bilmezler (ve akıl erdirmezler).” (A’râf 7/131)

Ama sonunda ne diyorlar.. çırılçıplak görüyor onları!. “Vay ahmak vay!. Keşiş Dağı kadar günah yüklenmiş, sırtlanmış hâlâ birini öldürmeye, kandırmaya hile yapmaya çalışıyor!.”
Bu kadar da ahmaklık olabilir mi!. onlar derler ki.. Yaşıyorlar.. Bunların üçü de yaşıyor!. CeNNete Sâhib çıkanlar da yaşıyor, CeheNNeme Sâhib çıkanlarda yaşıyor, Ashâbu’l- A’râf da yaşıyor!. Çünkü.: “Yazıklar olsun size!. Sizin topladıklarınız size zerre kadar bir ağna/fayda vermedi, zenginlik vermedi ganîlik vermedi!." Vermez zâten.. olmadı, olumsuz yâni “ma” asla olmayacak, yâni mümkün değil maddî mânevî bir şey vermez. mâ kuntum testekbirûn.. Bu sizin kibirlendiğiniz şeylerde böyledir!.
Kibriyâ =>ALLAHu zü’L-CeLÂL’e âittir.. Ama siz ALLAH gibi onu giyiyorsunuz ya, işte bunlar çok çok ağır suçlardır!.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şüphesiz kibriyâ ve büyüklük Âlemlerin RABBi olan ALLAH’a mahsustur.” buyurmuştur.
(et-Terğib ve’t-Terhib, 3/91/15.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "YüCe ve CeLîL olan ALLAH.: “Kibriyâ benim ridamdır (örtümdür) ve Azamet benim elbisemdir. Her kim bunların biri hakkında benimle savaşmaya kalkışırsa, onu ateşe atarım!.” buyurmuştur.
(et-Terğib ve’t-Terhib, 3/563/14)

İmam Ali kerremallahu vechehu.: “Hamd,=>İzzet ve Kibriyâ Sâhib olan =>bu iki sıfatı yarattıklarına vermeyen ALLAH’a mahsustur. Onları KENDİsi ile başkaları arasında bir sınır kıldı, YÜCE ZÂTı için seçti.” buyurmuştur.
(Nehc’ül-Belağa, 192. hutbe; Şerh-i Nehc’ül-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 13/127.)

İmam Hüseyin aleyhisselâm, kendisine.: “Senin vücudunda tekebbür vardır” diyen birine.: Asla!. Tekebbür sadece ALLAH’a mahsustur. Benim vücudumda ise İzzet vardır. Nitekim ALLAHu TeALÂ şöyle buyurmuştur.: “Şüphesiz izzet, Allah’ın, Peygamberinin ve Mü’minlerindir.” (Münâfikûn 63/8)
(Bihar, 24/325/40.)

A’râf Sûremiz onun için çok çok önemlidir!.


أَهَؤُلاء الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لاَ يَنَالُهُمُ اللّهُ بِرَحْمَةٍ ادْخُلُواْ الْجَنَّةَ لاَ خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ
“E hâulâillezîne aksemtum lâ yenâluhumullâhu bi rahmeh (rahmetin) udhulû’l- cennete lâ havfun aleykum ve lâ entum tahzenûn (tahzenûne).: (Cehennemliklere şöyle denir).: “ALLAH'ın onlara rahmetle ulaşmayacağına yemîn ettiğiniz kimseler bunlar mı?” (Cennetliklere de şöyle denir).: “Cennete girin! Size korku yoktur ve mahzun da olmayacaksınız.” (A’râf 7/49)

E hâulâillezîne aksemtum lâ yenâluhumullâhu bi rahmeh.. CeheNNem Ehline, hayattayken ve yaşıyorken CeheNNeme Sâhib çıkanlara.. Hayattayken siz mi diyordunuz.: “Şu ne idiği belirsiz bu insânlara mı ALLAH Rahmetiyle ulaşacakmış, bunlar ALLAH’ın Rahmetine mi ulaşacakmış nâil olacakmış!.” Hem de siz yemîn ediyordunuz.. Bunlardan mı ALLAH Dostu..
ALLAH Dostu dediğinin ensesi bir kulaç olur, petrol elbisesi giyer, şöyle yürüyünce bir yürür “brehhh!.” Dersinde, şöyle bir geri çekilirsin!. Felân adam gibi saç sakal felân.. bunlar kibir değil mi?. Yemîn ederek bunları mı ALLAH Rahmetine ulaştıracak!. ALLAH ile Kulu arasındaki bağ, ALLAH’ın Rahmeti.. Aralarındaki bağ Rahmet Bağı, çünkü Zahmet Bağı değil ALLAH celle celâlihu ile Kulunun arasındaki bağ..

udhulû’l- cennete lâ havfun aleykum ve lâ entum tahzenûn.. CeNNet Ehline de denir ki.. siz CeNNete girin!. asla size âhiret korkusu yoktur ve ALLAH sizi hüzünlendirmeyecektir.. size korku yoktur mahzun da olmayacaksınız.. Dininizde, Dünyanızda ve Âhiretinizde siz berhüdâr olmuşlarsınız!. Neden?. ALLAHu zü’L-CELÂL, CeheNNemliklere.: “Siz mi benim kullarımı hor görüyordunuz, basit görüyordunuz, yâni kendi saçma ölçülerinizle ölçmeye çalışıyordunuz da, Kelâmullah ve Rasûlullah ölçülerine bakmıyordunuz!.”

Bakınız biz diyoruz ki.: “Oğlum, biz bir şey yazarsak altına âyetini hadisini yazalım bizden olmasın, alevere dalevere olmasın sağlam olsun, yadığının kaynağını bulalım.”
Bugün ALLAH’a şükürler olsun ki MuhaMMedînur Sitemiz benim bilebildiğim kadarıyla Dünyanın sayılı Hadis ve Âyet sitesidir derli ve toplu olma bakımından da söylüyorum, biz alkışlanalım diye değil hâşâ!.
Okusunlar da bize alkış çeksinler diye yapmıyoruz!. ALLAH alkışlasın diye Rasûlullah alkışlasın diye yapıyoruz!. Hasbî Hizmeti böyle biliyoruz! İşin gerçeği bu!.
ALLAHu zü’L-CELÂL de bunları Kur’ÂN-ı Kerîmde ve Peygamber aleyhisselâtü vesselâmın Sünneti olduğu için, yolu olduğu için, ashâbının yolu olduğu için!. Biz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme sâhib çıkanlarız!. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hamldolsun sâhib çıktıklarındanız!. A’râfa sâhib çıkarız A’râf da bize sâhib çıkar!. ALLAH’a sâhib çıkarız ALLAH da bize sâhib çıkar!. Bu, bu kadar basittir ve doğrudur alevere yoktur bu Dünyâda da o Dünyâda da!.


وَنَادَى أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُواْ عَلَيْنَا مِنَ الْمَاء أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ
“Ve nâdâ ashâbun nâri ashâbe’l- cenneti en efîdû aleynâ mine’l- mâi ev mimmâ rezekâkumullâh (rezekâkumullâhu), kâlû innallâhe harremehumâ ale’l- kâfirîn (kâfirîne).: Ve ateş (cehennem) ehli cennet ehline nidâ etti (seslendi).: “SUdan veya ALLAH'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden bize aktarın.” (Cennetlikler) şöyle dedi.: “Muhakkak ki; ALLAH ikisini de kâfirlere haram etti.” (A’râf 7/50)

Ve nâdâ ashâbun nâri ashâbe’l- cenneti en efîdû aleynâ mine’l- mâi ev mimmâ rezekâkumullâh..
Gerçeği gördüklerinde Ashâbun NÂR, Ateş Sâhabeleri Ateşe Sâhib Çıkanlar, CeNNete Sâhib çıkanlara nidâ ederler, söylerler ki.. nidâ ederler.. nidâ hararetli şekilde söylemektir ki, yer gök duyar yâni onu.. en efidu aleyna minel mai.. ey arkadaş CeNNete sâhib çıkan kardeş arkadaş vatandaş efidu aktarma yapın bize feyz edin akıtın SUyu, CeryÂNı. CÂNı akıtın bize de..
mine’l- mâi.. bize biraz SU verin SU akıtın mâi akıtın.. veya SU vermiyorsanız..
ev mimmâ rezekâkumullâh.. ALLAH’ın sizi rızıklandırdıklarından bize biraz rızık verin.. ya SU verin veya ALLAH’ın sizi rızıklandırdıkları neyse onlardan bize verin!. elleri ayakları boşa çıktı çünkü.. boşa çıktı “eyvah!.” dedi amma ohoo atı alın üsküdarı geçti.. yâni.: “Bize de aktarın ne olur?!.” ne diyor CeNNetlikler onlara..
kâlû innallâhe harremehumâ ale’l- kâfirîn.. ALLAH, muhakkak ki şüphesiz ki ikisini de kâfirlere haram etti.. içecek de yiyecek de maddî mânevî tüm ni’metlerini onlara haram etti.. çünkü onlar HizbuŞeytân oldular kâfir yâni.. onlar kendi yollarını kendileri tıkadılar, hatlarını kestiler onlara kimse zülmetmedi, Şeytânın İKİLik makasıyla tellerini şakır şakır doğradılar!. şimdi de karşıdakilerine diyorlar ki.: “Bize bir daha ceryÂN bağlayın!.” onlar da diyorlar ki.: “Biz Kebân değiliz ki bağlayalım, biz bağlayamayız, ALLAH size haram kıldı!.” diyorlar
ALLAHu zü’L-CELÂL son âyetimizde burada kalacağız 50 de ama 51 e de bakalım onlar böyle insânlardır ki Barbaros.. Bu tihniyette, burayı tercih eden inşanlar!. Bu CeheNNemi sâhiblenenler!.
Hâlis Muhlis Sıddık ve Âdil MuhaMMedî olup, Sadakatla Samimîyyetle Sabırla Selâmet dilemeyen oyuncak inşanlar!. Kendi kendilerine ihânet eden inşanlar!. Kendilerine zulm eden insanlar!.


الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فَالْيَوْمَ نَنسَاهُمْ كَمَا نَسُواْ لِقَاء يَوْمِهِمْ هَذَا وَمَا كَانُواْ بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
“Ellezînettehazû dînehum lehven ve leiben ve garrethum’u-l hayâtu’d- dunyâ, felyevme nensâhum kemâ nesû likâe yevmihim hâzâ ve mâ kânû bi âyâtinâ yechadûn (yechadûne).: Onlar, onların dînini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının onları aldattığı kimselerdir. Böylece onlar bugünlerine ulaşacaklarını nasıl unuttularsa ve nasıl âyetlerimizi bile bile inkâr ettilerse, bugün de BİZ onları unuturuz.” (A’râf 7/51)

Ellezînettehazû dînehum lehven ve leiben.. Onlar ALLAH’ın dini olan İslâm Dînini oyun ve eğlence edindiler, İslâm Dînini oyuncağa çevirdiler.. lehv.. eğlence oyalanmak için.. ve leiben.. bir oyuncu.. laib.. bildiğimiz oyuncu demektir, topcular felân laibdir bir oyun sahasında.. lehven.. mânevî his, “hoşuma gidiyor diyor”.. “ne hoşuna gidiyor?” diyorum.. "top hoşuma gidiyor.."
lehven ve leiben.. İçi dışı ondan mutluluk duyor hem bedenen hep de iç olarak ikisi de kaptırmış yâni Dînlerini böyle oyuncak etmişler!. ALLAH’a sığınırız ALLAH korusun ve yardım etsin, merhamet etsin!. Câmiler dolusu bulabilirsiniz!. Yâni bu kadar şuursuz!. Ama başka konularda şuurlu, câminin önünde dedi kodu yaparken şuurlu.. Câmide “niye omuzuma vurdun” diye kavga ederken.."Beri gel safları sıklaştıralım” dersen o da diyor ki.: “niye çağırıyon sen gel!” dövecek orada.. çünkü oyun oyuncak onun için nerde olduğunu bile bildiği yok!.
ve garrethum’u-l hayâtu’d- dunyâ.. onları kim böyle garra yaptı kim böyle garrat yaptı garra aldattı yâni.. kim di garra?. Şeytândı-Şeytânın Uşaklarıydı dikkat edin çok kandırıcı olan o Şeytân sizi ALLAH ile de kandırır da ne kullanıyor garrayı kullanıyor öyle bir kandırır öyle bir kandırır şaşa kalırsınız ALLAH ile kandırır ALLAH diye diye kandırır.:


يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
“Yâ eyyuhe’n- nâsu inne va’dallâhi hakkun fe lâ tegurrennekumu’l- hayâtu’d- dunyâ, ve lâ yegurrennekum billâhi’l- garûr (garûru).: Ey insanlar, ALLAH’ın va’di haktır, doğrudur. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Hilekâr insanlar ve şeytan da, ALLAH’ı öne sürerek, ALLAH Adına sizi kandırmasın.// Ey insanlar, hiç şüphesiz ALLAH’ın va’adi Hakk’tır (her dediği olacaktır); öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve (şeytan gibi birtakım) aldatıcı(lar) da, (Kur’ÂN’ın ayetlerini, Peygamberin hadislerini istismar edip eğrilterek ve kendisine Hakk Dostu havası vererek) sizi ALLAH ile aldatmasın. (Bundan sakının ki, en yaygın ve maalesef saygın bir sahtekârlıktır.)” (Fâtır 35/5)

ve garrethum’u-l hayâtu’d- dunyâ.. Onları da Dünyâ Hayatı böyle yuttu, kandırdı!. Ne yapıyorlar?. Dînlerini oyun ve oyuncak hale çeviriverdiler.. var mı İslâm Dîni içlerini açarsanız görürsünüz Şeytân Dini olduğunu!.

felyevme nensâhum kemâ nesû likâe yevmihim hâzâ ve mâ kânû bi âyâtinâ yechadûn.. Böyle yaptılar mı?. Yaptılar, böylece, bunun sonunda, bu gün yaptıklarının sonunda son neticeye geldiği gün ne buyuruyor ALLAHu zü’L-CELÂL.: “BİZ onları unuttuk tıpkı BİZim bu Hesab Gününümüze kavuşacaklarını unuttukları gibi bizde onları bugün unuttuk!.” Bakın, bakın!. Lütfen bakın!. Biz âhireti inkâr etmiyoruz hâşâ, “âhiret mutlaka var” diyoruz Hesab Günü.. Ancak bir şey söylüyoruz.: “O âhiret bu gün yapılıyor!.” diyoruz!. bu günde kazanılıyor ve kaybediliyor!. ALLAHu zü’L-CELÂL buyuruyor ki; felyevme nensâhum.. fe.. hemen, mütakiben, şimdi. şu gün nensâhum.. BİZ onları unuttuk!. Neden?. çünkü onlar,
kemâ nesû likâe yevmihim hâzâ.. Onlar bizim unuttular yarın BİZim huzurumuza çıkacağı şu Kvuşma/Hesablaşma Gününü de unuttular!. BİZde onları unuttuk!.
ve mâ kânû bi âyâtinâ yechadûn.. Bakın ne kadar ilginç bu âyette ben daha önce dikkat etmemişim, çünkü üzerinde dikkatle durmadığım için..
likâe yevmihim hâzâ.. ALLAH celle celâlihu bugün, bugün şimdi, şu ÂN, elinizi değdiğiniz gibi.. buyuruyor.. BİZ de onları unuttuk!. Onların şu bu gün BİZe KAVUŞMA GÜNLERİNİ unuttukları gibi..
BİZ BİR-İZ.. SIRR-ı NAHNU.. HABLi’L- VERîD ve ÖZÜ..
ALLAH her ÂN kulunun Kendisiyle kavuşum HÂLİnde OLUşunu BİLmesini bekliyor!. Çünkü EMRettiği için.. her ÂN, her Namaz, her Söz, her HâL, her Nefes vs..
ALLAH celle celâlihu.: felyevme nensâhum kemâ nesû likâe yevmihim hâzâ.. buyuruyor..
felyevme nensâhum kemâ nesû likâe yevmü’l- âhireh.. buyurmuyor..
ve mâ kânû bi âyâtinâ yechadûn.. Bunu unuttukları için.. bir de ne için.. BİZim âyetimizi hüccet kabul etmediler, delîl kabul etmediler, bile bile bizim âyetlerimize cihad açtılar!. Cedel çıkardılar, cihad açtılar!. yâni diyorlar ki.: ALLAH celle celâlihu.: KÛN fe ye KÛN!.” diyor ne demek kardeşim öyle şey mi olur?!.” diyor!. Yâni tersini söylüyor, inkâr ediyor, bilerek inkâr ediyor!. Yâni bile bile inkâr ediyor!. Bu ne kadar ağırdır, yok sayarak tanımıyorlar!. yâni var ama yok sayıyorlar emîn olun!. Böyleleri çokkk!. Üzülerek söylüyorum çok basit şeyler yâni bir gün atlayıp gidelim Ahmed ÇakırCÂN İlâhaliyat Fakültesine orada meşhur Profosörler var.. işte diyelim ki: “Gelin ey millet buraya bu âyet ne diyor?.” diye soralım bakalım!. Bize ilk diyecekleri şey.: "CÂNınızı çıkarın, mezâra girin, mahşer gelsin, orada RABBımız gelsin, hesabı görelim?.”
Burada ne olacak?. Hizbu’ş-Şeytâna mı bıraktı burayı ALLAH celle celâlihu!.
ALLAH celle celâlihu bizi korusun!. ALLAHu zü’L-CELÂL, Şahdamarımızdan da AKREB olan RABBu’l- ÂLeMîNin Sözünü =>Şahdamarımız/Habli’l- Verîdimiz olan MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâmın Nefesinden SESlendiren =>Hâlis Muhlis Sıddık ve Âdil MuhaMMedî ÜMMetlerinden KILsın bizi diye DUÂ edelim!. Gerisi boş laf bu gün böyle olur yarın şöyle olur!. Savaşlar hiç bitmez!. Dünyâda kıyamete kadar savaş devâm eder!. Biz günümüzü yaşıyoruz!. Biz bugün safımızı belirlemeliyiz!. Safımız Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasındaki “ALLAHu Ekber!.”dir İnşâe ALLAH!.
sormak istediğiniz bir şey varsa sorun!.
Ahmed.: Hocam burada bilerek inkâr ettiler diyorlar ya Hocam yâni bileliği aldıktan sonra mı inkâr ediyorlar yüz mü çeviriyorlar o anlamda buyuruyor ben öyle anladım..

kulİhvÂNi.: BİZim âyetlerimizi görüyorlar gözleriyle, kulaklarıyla duyuyorlar A’râf 7/51 âyetini onlarda okuyor, Arapça da biliyorlar diyelim, ki bunun böyle olduğunu biliyorlar hâlâ durmadan cihad ediyorlar!. Öyle değildir ALLAH’a karşı ters savaş açıyorlar yâni bilmeleri bundan dolayı faydasız!. Çocuk bile bilir çocuk bilebilir.. Adama desen ki.: “Şahdamarından yakın RABBım var!.” desem sana der ki.: “Sen böyle diyemezsin?.”
ALLAH celle celâlihu buyuruyor.: “Şahdamarınızdan da AKRABAyım/YAKINım!.”
Ne diyeyim şimdi yakın deyince âhirette mi deyim ya da Arşın üstünde mı deyim yakın mı olur yâni demek istiyorum ki saçmalıyor!.. Yâni bile bile inkâr bu işte!. Neden bile bile inkâr?. Bilmiyorsan Kur’ÂN’ı OKUrsun, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi DİNLErsin o bakımdan diyorum Ahmedçiğim!. şimdi sen profösör felân değilsin, ben de değilim amma sana birisi dese ki.: “KÛN feyeKÛN nedir Ahmed?.” Sen de dersin ki.: “Her nefeste, şimdi, şu ÂNda ALLAH celle celâlihu =>seni =>fiillerini ve =>düşüncelerini yeniden yaratıyor!. yâni yaratıp da bir işletmeye açmadı yâni her ÂN, YENİsini var ediyor!.”

Bu AKLı olanların başına gelenler isei AKILLarının İmtihÂNıdır!. Yoksa KEŞİŞ DAĞININ başındaki Karganın.: “yarın ne olacak, dün ne oldu!.” diyecek bir hâili var mı ..öyle birşeyle programı yok.. çünkü, onun o yaşadığı sürece fıtraten sadece =>BESLENmek =>ÜREmek gibi bir programla yaratılmıştır..
Bu yapıdaki insanları bilerek yapmalarının sebebi iki türlüdür.:
1-) Şu ÂNda Yahudilerin yaptığı gibi bilerek inanarak ya da ne bileyim ben Amerikalı Kovboyların yaptığı gibi İslâm Kanı aksın da ne kadar akarsa aksın!. İster Sağcı Müslümândan aksın, ister Solcu Müslümândan aksın, onların kanı aksın da tümünün aksın!. Bu Siyonistin sağı solu felân yok, zerre kadar yok!.
2-) Bir de içerden bilerekler var kendisini dinlediğin zaman ya da söylediği zaman Ameriken Uşağı Fetö gibi, Diyâneti saran Arap Kralının Uşsağı Vehhabî bozuntuları gibi!.
Ne yapıyor, akıl fikir ermeyecek şekilde içeriye sızdırıyor dışarıya sızdırıyor resmen işgal ediyor, işgal ettiriyor toparlanmaya başladığın ÂN’da da tümü başına çullanıyor, hepsi birden her türlü silâhıyla!.
Haa Efendim sâhib çıkanlar şöyle mi böyle mi?. yahu sahib çıkanların şöylesini böylesini bırak, ANA elden gidiyor.. HÜSRÂN var.. Kârı bırak, ANA Sermâye/ANADOLU elden gidiyor!. nerede gittiği gibi?. Yemen’de gittiği gibi ne bileyim ben, Irak’ta gittiği gibi, Suriye’de gittiği gibi, Libya’da gittiği gibi.. ya da daha öteki ülkelerde gittigi gibi.. Güney Amerika Ülkelerinde gittiği gibi..
BİZde ne gidiyor?. ALLAH’ın İSLÂM DÎNi BİZim ELİmizde gidiyor!. İslâm Dîni çöküyor!. Kim çökeriyor?. "İçerdeki hâinler mi, dışardaki hâinler mi?." cevâb.: “Hâinler!. Hâinin içi dışı olmaz!.”
İşte mesele burada!. Onun için ALLAH’a DUÂ etmemiz gerekir ki.:
ALLAH’ım bizi =>MuhaMMedî Şuur =>MuhaMMedî Nûr =>MuhaMMedî Sürûr =>MuhaMMedî O-Nûrda =>BİZ BİR-İZ KıL!. Gerçekten =>ALLAH’ına =>Kelâmullahına =>Rasûlullah’ına SÂHİB ÇIKacaklarla BİZ BİR-İZ et!.

Ne Buyuruyordu demin A’râf Ehli.: “Aman ya RABBi bunarla bizi bir araya sokma!.” Onun için bilerekten kasden.. Yâni çünkü onlar âlim olabilir profösler geçine bilir fakat bu inanç yok onlarda demek istiyorum!.Onlar bunu bilerek yapıyor.. Ama Dağın başındaki adam şöyle demiş böyle demiş onlar zâten kendi kabı kadar konuşuyor bilmem sorunun cevâbını verebildim mi ya da anlaya bildin mi sorunu Ahmed CÂNım!.

Ahmed.: Anladım Hocam ALLAH razı olsun Fetö örneği dediğiniz gibi tam oturuyor zâten yeterince açık zâten..

KulİhvÂNi: Fetö’nün türkiyedeki dostu ister en iyi müslümân gözüken olsun ya da herkesin diyelim ki kominist olsun fark etmez İslâm açısından ikisi de hâindir.. Hangi elbiseyi giyerse giysin!. Çünkü biz ALLAH’ın Yolunda bir ırktan taraf değil!. Mesele değil ırk ırk felân.. Bunlar giyilen pardösü bile değil bırak gömleği!. “Millet” kelimesi, Kur’ÂN-ı Kerîm’de “DîN”dir.. Aslı da dindir ırk değildir.. Onun için Milleti İbrahîma.. Millet-i İbrahîm.. İbrahîm DîNi..
Ne acı ki, bugün öyle bir yere oturmuş ki artık Kürdün Dini, Arabın Dini, Farsın Dini karışmış gitmiş yâni..
Irak’ta iki güne bir Sünnî Câmisi bombalandı.. kim bombaladı?. Şiiler bombaladı!.
Bir gün sonra Şii Câmisi bombalandı.. kim bombaladı?. Sünnîler bombaladı!.

“ALLAHu Ekber!. ALLAHu Ekber!.".. Ölen de öldürende “ALLAHu Ekber!.” çekiyor şehidlerine.. Müslümanmışlar!.
Hizbu’ş-Şeytân bunlar, aynı Hizbu’ş-Şeytân bunlar!. Rasûlullahsız, Kelâmullahsız, ALLAHsızlar!. Çünkü sözleri yanlış, uygulamaları yanlış, her şeyleri yanlış!.
Ben mecbur muyum Arap Irkından olmaya, ya da Fars Irkından olmaya veya ne imkanım varki.. ben ALLAH’ın, Peygamberinin İslâm DîNi'ndeyim bu kadar basit bir şey inancım bu çünkü!.
Şimdi sen diyelim ki Boşnak olsaydın ya da ne bileyim ben Gürcü olsaydın başka bir şey olsaydın ne diyecektim sana.: “Ahmed senin adın Ahmed olmasın!.” mı diyecektim ne alâkası var!.
ALLAH=>Kelâmullah=>Rasûlullah=>BİZ BİR-İZ =>KARDEŞİZ!. Ben mi diyorum?. Hayır =>“inneme’l mü’minine ihvetün” MuhaMMedî Mü’minler mutlaka kardeştir.. ALLAH celle celâlihu tâyin ediyor, ben mi ediyorum sen mi ediyorsun!.

Haa birileri cebinden kart gibi çekiyor gösteriyorsa.: “Din benim insiyatifimde, müslümânlık benim insiyatifimde ister siyâsette ister ticârette istismar ederim!.” diyorsa..
Afedersiniz böyle osuruktan teyyâreleri çok gördü Dünyâ ve yerlebir oldular!.
Umarız ki ALLAH celle celâlihu hepsini islah eder, iflah eder İnşâe ALLAH!. ALLAH’ın Dinine sâhib çıkan, Şeriat-ı Garraya sâhib çıkan, Dosdoğru, Âdil, Merhametli bir Sistemi Ülkemize ve Dünyâya hükümran kılar, Bizleri de Hasbî Hizmetçi kılar İnşâe ALLAH!. diye DUÂ ediyoruz İnşâe ALLAH!.

Eûzubillahimineşşeytânirracîm
BismillâhirrahmÂNirrahîm..


SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..

Salât ve Selâm Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize olsun!. Sonsuz ve sınırsız İLMuLLAHça olsun İnşâe ALLAHu’r-RAHMÂN!.

ALLAHümme salli ve sellim ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve resulike ve nebîyyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..

bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin irhamnâ!.

Yâ RABBu’l- ÂLeMîn!.

Birbirimize Gıyabî DUÂlar edelim; Hakkta, Hayrda ve RABBımızın Rızasında buluşmayı DUÂ edelim!. DUÂcımız olalım!. Herbirimizin elbette Dünyâmızda, Âhiretimizde ma’mur olsun, MuhaMMedî Ma’murluk içinde olsun, Mutluluk içinde olsun!. Ve elbette İslâm DîNinimizin Ni’metlerine burada kavuşalım!. CeNNetimizi burada bulalım!. A’râfımızı burada bulalım!. Rasûlullah’ımızı ALLAH’ımızı burada bulalım, BİZ BİR-İZ OLalım ve BİZ BİRLiğimiz Ebedî OLsun diye DUÂ edelim!.

Çünkü BU YOL =>RASÛLLAHın YoLu =>Kur’ÂN-ı Kerîm’in YoLu =>ALLAH’ın YoLu..
Dışardaki alevere daleverelerden bizi ALLAH celle celâlihu korusun ve kurtarsın onun bunun uşağı olmaktan ya da ona buna o dinli bu dinsizlerden bizi beri kılsın!.
Olsa olsa uyuyanlar vardır ki, ondan yelleniyordur, delleniyordur!. İmkan gücün yetiyorsa git uyandır, yetmiyorsa DUÂ et!. yâni başka ne yapalım!. Başka ne yapalım haa!. Onun oyuncağı da olma yalnız!. Mecbur değilsin uyuyan bir insânın yellenmesini koklamaya!. Sen uyanıksın, ezânı duymuyor musun!. “ALLAHu Ekber!. ALLAHu Ekber!.” "Sen müezzin ol ezânı oku Ahmedcânım!. DUYan-UYan GELecektir İnşâe ALLAH!."
Mesele bu es selâmu aleyküm ve rahmetullah ve berekatuhu
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim 46. SALÂVÂT-I ŞERÎFE.: SALÂVÂT-I SEYYİDİNÂ

Kerkük Türkmenlerinden Arapça Hocam kâmil insan Fatih Bayraktar’ın BUYurduğu ve her namaz sonunda 1 defa çekilmesinde faydalar olan SALÂVÂT..

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.
Resimبِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Es SaLâtü ve's- Selâmü aLeyke YÂ HÂMİLE LİVÂİ'L-HAMD..
ALLAHu TeÂLÂ'nın SaLâtı ve Selâmı Sana OLsun!.
Ey Livâi'L- Hamd Sancağını Taşıyan
!.


ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.

Bismillâhirrahmânirrahîm.


Resim

ARAPÇASI.:

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى قَاءِدِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى رَاءِدِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى بَدْرُ الدُّجَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى شَمْسُ الضُّحَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَىنُورُ الحُدَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى عَبْدِكَ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلى نَبِيِّنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى رَسُولِنَا وَ أَكْرَمِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى شَافِعِنَا وَ شَافِعِ الذُّنُبِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
بِعَدَدَ مَا فِي عِلْمُ الّلهِ صَلَاةً دَاءِمَةَ بِدَوَامِ مُلْكُ الّلهِ وَ عَلَى آلِه ِوَ اَصْحَبِهِ وَ أُمَّةِهِ أجْمَاءِينَ
الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ عَلَى سَيِّدِنَا الْأوَّلِينَ وَ الْآخِيرٍ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَاوَاتُ الرَّحْمَانَ
الْحَمْدُ لِلًّلهِ رَبِّ الْعَلَمِينْ


TÜRKÇESİ.:
* ALLAHumme salli alâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed...
* ALLAHumme salli alâ Kâidinâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Râidinâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Bedrü’d- Dücâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Şemsü’d- Duhâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Nûru’l- Hudâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Abdike Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Nebiyyinâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ ResûLinâ ve Ekreminâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Şefî’inâ ve Şefîi’z- Zünübinâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* Bî adade mâ fî İlmiLLAHi salâten dâimeten bi devâmi MülkiLLAHi ve alâ âlihi ve Ashabihi ve ÜMMetihi ecmâîn..


MÂNÂSI.:

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!..
Biz Müslümanları çekip götüren Başkomutanımız, Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Dünyada, dinde ve âhirette doğru duraklarımızı göstermek için önceden gönderdiğin ÖNderimiz, Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Bizi kandırıcı ve yutucu zulmet ve karanlıkların Dolunay’ı Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Maddî-Mânevî en parlak zamanın ve beyânın tek ve eşsiz Güneşi Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
NÛRun’dan NÛRu’nu yarattığın Hudâ Nûru Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Sana dönük hâliyle=>RESÛLULLAH, bize dönük yüzüyle=>ABDULLAH Kulun Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Bize Hakkın ve Hayrın haberlerini getiren Peygamberimiz Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Risâlet Tâcı giydirdiğin ve tek Kerem ve İkram kaynağımız Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Günahlarımızın affı için tek yardımcımız ve her hususta Şefâatçımız Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Sonsuz İlminde var olanlar adedince ve muhteşem Mülküyün devâmınca Efendimiz MuhaMMed’e,
Azîz ÂiLesine,
Kendisine sahib çıkan ve sahib çıktığı SahabeLerine,
ÇİLEkeş ÜMMetinin CümLesine-hepsine saLât ve seLâm et!.


Es Salâtü ve’s-Selâmü alâ seyyide’l- EvveLin Ve’l- Âhirin Seyyidinâ MuhaMMedin SaLâvâtü’r-RahmÂN...
ALLAHu zü’l- CELÂL’in Salât ve Selâmı,
Er RahmÂN’ın salâvâtları Evvel ve Âhirin SeçiLmiş Efendisi
ve Efendimiz olan MuhaMMed’e olsun!


Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.


MuhaMMedî MuhaBBetLerimLe...


ResimGÜL


ALLAHu zü’L-CELÂL’in salâtı selâmı selâmeti Rasûlullah sallallahu aleyhi veselleme, EHL-i Beyt aleyhisselâma ve bütün Ümmetine/bizlere olsun İnşâe ALLAH..
ALLAH celle celâlihu =>RABBımızı ve vaktimizi bilmeyi nâsib etsin.. Kullanabildiğimiz zaman dilimleri vâkitlerdir ki ne derse desin ne yaparsa yapsın geldiği yer aynı yerdir ve insân hiçbir şey değildir!.
Benim hayatımda çok önemli insânlar olmuştur. Ben de bazı insânların hayatında olmuşumdur.. Bunlardan birisi de Fâtih Bayraktar’dır.. Kerküklü Fâtih Bayraktar.. Hakan bilir bazıları bilir bazıları da hatırlayabilir!.
Fâtih Bayraktar, Metalurji Mühendisiydi aslında.. Her şeyini o Saddam zulmünden kaçarken orada bırakmıştı. Türkiye’ye pasaportsuz gelmişti, diplomaları orada kalmıştı, çırılçıplak gelmişti beş Çocuğu, bir Kız Kardeşi ve Hanımı vardı. Abisi daha önceden gelmişti Türkiye’ye, Albaydı ve zâlim bir karısı vardı Eskişehir'deydi hiç sâhib çıkmadıkları için Antalya'ya geldiler.. ALLAH celle celâlihu.. “Milli Eğitim Bakanlığının halk eğitim kısmında Arapça Kursu verilecekmiş.” dediler. Ben de gittim “Arapça Dersini kim veriyor?” dedim. Dediler ki.: “Kerkük’ten bir Hoca geldi o verecek Arapçayı.. Eğer on kişi olursanız kursu açarız!." dediler. Artist bir insândı Müdür. Ben de o zamanlar kelek kesenlerdendim yâni, sırtım kavîydi.. Bu Hoca açacak, yâni senin keyfine kalmadı da hocayı bulalımmış!.” dedim. Konuşurken Fâtih Hoca geldi.. Yürüyüşü sanki bir milyoner edâsıyla çok gâniyy.. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem İzzeti Şerefi Haysiyetini taşıyan bir edâyla girdi, koltuğunun altında bir çantayla!. Ben.: “Aaa Hocam hoş geldiniz!.” diye sarılınca gözleri doldu dedi ki.: “Sende tanıdık bir koku aldım!.” dedi. “Ben de sizden aldım Hocam!” dedim.. Dangalak Müdür kahkaha attı.. Döndüm dedim ki.: “Adın da Mustafa amma, sen Mustafa aleyhisselâm kokusunu bilmezsin belli!.” dedim. Kıpkırmızı oldu..
Hocama Arapça Kursu açtıracağız fakat ekmek parası yok, hiçbir şey yok sıfır.. Antalya da tanıdıkları varmış onlar oradan bir ev tutmuşlar, gelmiş eşyâları koymuş, yapacak bir şey yok!. Arapç, ana dili ama diploma yok Kerkük'te her şeyy.. Hâli böyleydi azîz Hocamın!.

Bunları niye anlatıyorum!. Birkaç gün önce rahmetli oldu da onun için anlatıyorum!. 1928 doğumluydu yâni 89 yaşındaydı kendi ifâdesiyle söylüyorum ALLAH Rızası için bana elini bağlayan asla hiç çekmeyen tek inşandı!. En yaşlı tek inşandı, tek yalnız, eşi olmayan bir inşandı!. Her Cuma konuşurduk bir insân böyle mi RABBısına güvenir Kefil ve Vekil edinir, böyle mi CÂNdan yürekten inanır hep hayret ve dehşet içinde kalmışımdır!.

Anlatıyor.:
"Hakkari’ye yaklaşırken dağlardan, uçurumlardan katır sırtında geçiyorduk ki katır tökezledi.. Ben başını çekiyordum, elimi attım da çocuğun eli geldi elime!. Yoksa Salih, uçuruma gidecek bir daha gidip almaya vaktimiz yok çocuğu.. arkamızda Saddam'ın sınır askerleri..” diyor.. Yâni böyle acı zamanlar geçirmiş!. Sonra esir kampı gibi kampta kalmış kimlikleri yok, şunu yok, bunu yok bir sürü serencâme geçirmiş bir inşandı.

Neticede ALLAH onu Antalya'ya getirdi oradaki tanıdıkları vasıtasıyla ve biz karşılaştık bağımız MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm oldu kokumuz, Elest BezmK kokusu gibi, Mahşer Kokusu gibi.. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in CÂN, kan, imân kokusu gibi BİZ BİR-İZ oldu hayatımız boyunca böyle oldu..
En son aradığımda Hanımı.: "Hocam, Fâtih Hoca komada hiç çocuklarını bile tanıyamıyor!." dedi. Ben de güldüm dedim ki.. "efendim siz lütfen telefonu kulağına veriniz. ben söyleyeceğimi söylerim, duyarsa duyar duymazsa CÂNı sağ olur!." dedim.. Benim haberim yoktu komada olduğundan, hasta olduğunu biliyordum sâdece.. Ama hiç unutmuyorum o muhteşem sesiyle bana.: “Âkıbetimiz hayr olsun, Kelâmullaha ve Rasûlullah’a hizmete devâm et! DUÂm seninle BİZ BİR-İZ” fededi.. sonra ses kesildi.: "daldı dediler.. tekrar daldı!.” dediler. günlerdir konuşmuyordu Hocam..
Dedim ki onu konuşturan biz değiliz!. BİZ BİR-İZ-lik böyle bir neşedir, böyle bir melekedir, böyle bir ALLAH’ın Lutfu Keremidir, İzzeti Şerefidir. Bu bambaşka bir şeydir.. bambaşkadır anlatmakla olacak iş değildir.. bu ancak yaşayanların şâhid olacağı bir iştir.. iyi de, bu yaşam içerisinde bin bir kılığa ve hâle giren, söz konuşan, söz duyan ve o sözlerine uyan, arada sırada da gâhi “ALLAH!.” Gâhi.: “yALLAH!.” diyen insân toplumu içerisinde bunlar nasıl fark edilecek!. Bunlar bulut gibi, rüzgar gibi, güneşin ışığı gibi.. inşanlar onların farkında değiller!. Ancak olmadığı zaman kıyameti koparırlar, güneş her gün doğar ancak umurunda değillerdir!.

Hülasa-yı kelâm eskiden sohbetlerimize salâvâatla başlardık, neşeli sohbetler yapardık!.
Sonar ben içten dıştan yaralandım!. Belki bu, tamamen benim kaderimle ilgili şeyler ALLAH hayra çıkarsın!.
Ama yine de elimiz ne Fâtih Hocalardan koptu, ne Siirtlilerden koptu, ne Sâlih Babalardan koptu, ne Hacı Osman Efendilerden koptu.. ne de netice olarak Şeyh Abdulkadir Geylanî Hazretlerinden koptu, ne ne de ALİ keremullahi veche Hazretlerinden, ne de Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemden koptu!.
Çünkü bizim tek sermâyemiz Sadakattır!. Sadakatı böyle severiz biz!. Sâdece sâdık olmaya çalışırız! İyi kötü değil, sâdık olmaya çalışırız!. Neden bunları söyledim!. bu sohbetimize sevgili Hocamın salâvâtı vardı bu salâvâtın sırrını anlatacak değilim, ama o’nun bana yazdırdığı bir salâvâttır.. bu ondan bize kalan bir şey daha vardı Abdulkadir Geylanî Efendimizin bizzât buyurduğu namaz kılarken iki secdenin arasında okuduğumuz basit bir DUÂ vardır.:
“ALLAHümme RABBi firli velîvâlideyye velîl mü’minine ve’l- mü’minât yevme yekumu’l- hesab.”
Bunu da Abdulkadir Geylanî Efendimiz buyurmuştu, bana da söylemesini söylemişti!. Ve bana söylemişti ben de o gündür bu gündür böyle devâm ediyorum!.
Çünkü biz duyduğumuza uyarız, kaynağımız neticede Rasûlullah ve ALLAHtır!. Biz uydur kaydırla vâkit geçirmeyiz, geçirdiğimiz zaman ise, onun bedelini çok ağır öderiz!. Bakınız Kerkük Türkmenleri’nden.. Neden “Bayraktar” soyadı?. Çünkü o’nun ataları Dördüncü Muradın Bağdat Seferinde Bayrağı çekenlerdi ve oradan dönmemişler, orada kalmışlardır.. Bayraktardı yâni, hakikaten Bayraktardı çok kahraman bir insân milletidir, temiz bir insân, güvenilir bir insân, yiyecek ekmeği olmasa dahi ALLAH’a inanan Kefil ve Vekil kabul eden, yarın ne olacak endişesi taşımayan bir inşandı!. Yüzünü görseniz milyoner zannedersiniz ama ekmek parası olmaya bilirdi.. Hiç endişe duymazdı.. RABBısına böyle bir tevekkül içindeydi, hayrandım ben ona.. 1995 yılından sonra uzun zamanlar BİZ BİR-İZ OLdukk..Bir gün çocuklarını toplayıp.: “Bu yalan Dünyâda tek akrabamız var ALLAH’ın bize bahşettiği o da Abdullatif Hocam!. tek akrabam, CÂNım ciğerim her şeyim BİZ BİR-İZ!.” derdi. Gerçekten de, öyleydik yâni..

Bir şeyi daha anlatmak istiyorum biz balın baklavanın içerisinde her türlü ni’metin içerisinde.. Özellikle ben biliyorsunuz çok lüks yaşayan bir inşanım.. ALLAH beni affetsin, çok nazlı bir insânım RABBımın yanında da nazlıyım insânlar yanında da nazlıyım yâni.. Kibir değil,İzzet sâhibiyim!. onu demek istiyorum..
İlk zamanlarıydı Fâtih Hocamın.. Hâlini hemen anlamıştım.. “Nerde oturuyorsunuz Hocam?.
Benim bir yaramaz Baldızım vardı onun evinin karşısını târif etti.. ne apartmanı söylemedi dedim ki.: “Hocam apartmanın adını söyle!.” “Yenidoğan.”
Tamam da, niyetim ne ALLAH biliyor ki.. o zaman Devlet Su İşlerinde sandık vardı sandık.. sandık ne demek?. DSİ 13 bölgeye âit sandık kooperatif gibi.. toptan alır çok az kâr koyarak üyelerine satan bir yerdi. sandık kurulmuş bir zamanlar dedim ki.: “Sandıktan ne alabilirsem alayım götürüp evine bırakayım.. DSİ arabası olmaz.. ve bunun için Nimet Terzioğlu o da 1928 doğumlu.. şu ÂN da son zamanlarını yaşayan Nimet Abimiz.. bana ud dersi vermek için ud aldıran, senelerce uğraşan ama ud çaldıramayan, bütün çocuklarıma mandolin dersi veren bir dostum..
O da zor zamanlar yaşamakta.. birkaç gün önce konuştum.:
Âşık oldur ki CÂNın fedâ eder CÂNına!.” deyince ağlamaktan konuşamadı.. "Artık ben dedi kemânı elime bile alamıyorum!."dedi.
Udî ve Kemânî bestekârdır, benim şiirlerimi bestelerdi..
Nimet Abi çıkamıyordu telefonuma.. Haydut bir karısı vardı ALLAH affetsin hâlâ var da ikinci karısıdır.. “Belki telefonu vermiyorlar!.” diye üzülüyordum nasıl olduysa çıktı.. Yâni son nefeslere yakın zamanları demek istiyorum Nimet Terzioğluna dedim ki.: “Devletin arabasıyla götürmek istemiyorum sen DSİ’ye gel sandığın önüne de bir yere bir şey götüreceğiz!.” Arapçayı 10 kişi bularak açtırmıştım ki, birisi de Nimet Abi’nin Karısıydı Sennur Hanımdı..
Ben Hocamın evine ekmek bulmaya çalışıyorum!. Hocanın Diploması yok, bir yol bulmaya çalışıyorum.. etkim var insânlar üzerinde, gücüm demiyourm bakın etkim diyorum..
Ve insânları İmtihâna tâbi soktular Arapça İmtihânına Hocamı imamlar felân “Arapçası yeterli mi?.” diye.. tâbi komik bir şey ama öyle oldu yâni bir tutanak tuttular Arapça kursu verebilir diye ve Hocam kursa başladı.. Kurs vermeye başladı…

Ve o günlerde Nimet Abinin o, fısfısla boyadığımız fıstık yeşili murat markası arabasıyla ALLAH ne verdiyse RABBımın Lutf u Keremiyle arabanın yükleyeceği kadar malzeme aldık götürdük o dediği adrese basıyoruz rast gele, diyoruz ki.: “Buraya yeni bir insânlar gelmiş!.” “Heee 3. Kata geldi!. Çaldık Hanımı çıktı.: “Efendim biz size bir şeyler getirdik!.” Dedi ki.: “Çok özür dilerim Fâtih Hocanın haberi olmadan alamam!.” dedi. “İyi amma biz de geri götüremeyiz!.” dedim. “Ben de alamam kusura bakmayın!.” dedi. o zaman dedim ki.: “sizin kapının önüne koyayım başkası alırsa helâl olsun!. almazsa hoca gelince içeri alır!. Ak saçlı birisi getirdi!.” dersin dedim. “siz bilirsiniz!. dedi kapattı kapıyı. Biz kapının önüne yığdık getirdiğimiz malzemeleri, tenekeler menekeler, ne varsa doldurduk böyle istif ettik!. Gittik.. bir gün sonra geç geldi Hoca, hemen derse girdi işte anlatıyor şöyledir böyledir felân diye çok titiz bir insândı anlatırken kendini vererek anlatırdı. “Bir mola verelim!. dedi. “Tenefüs yapalım!.” dedi. Ve o gülüp oynayan Hocam boynuma sarılarak ağladı dedi ki.: “Sen ne yaptın biliyor musun Abdullatif, sen Medineli Ensarlar gibi yaptın bana!.” dedi.. “Medine Ensarları gibi yaptın.. dyâni ekmeğini paylaştın, BİZ MuhaMMedî BİZ BİR-İZ hamdolsun!.” dedi.

Hâşâ, ben iyi olduğunu söylemiyorum dikkat edin ben Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Ahlâkina Sâdık olduğumu, Sâdık kalmaya çalıştığımı söylüyorum!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Şimdi toprağın altında Fâtih Hocam ve biz hep beraber olduk. Ben Siirtli Hocama giderdim. O, Siirtli Hocama hiç gelmemiştir. Ama Hacı Osman Efendiye hayrandı.: “Hayatta elini tuttuğum tek Mürşid Hacı Osman Efendi!.” derdi ondan ders almıştı, Kadirî’ydi çünkü.. Kuddusi Babanın dersini almıştı.. Hacı Osman Efendinin geldiği zamanlarda haber verirdim hemen gelirdi.. Hacı Osman Efendi, o'nu imam yapmadan imam olmazdı ve derdi ki.: “Senin ilmin çok Arapça ana dilin!.” derdi Fâtih Hocam o kısık, kesik kesik meşhur Arapçasıyla hârika yatsı namazları kıldırmıştır bizim lojmanda.. Yâni Fâtih Hocam imam olurdu sonra Hacı Osman Efendi gitti..
Fâtih Hocam çok kapandı içine, bir hal oldu yâni bu arada büyük Kızı o zaman Özal’ın Mısır seyahatinde onun tercumanlığını yaptı.. Sonra bir büyük elçiyle evlendi.. işler değişti.. kimlikler alındı bir yol yordam oldu, her şey değişti bir anlamda..
Ve bir gün Fâtih Hocam telefon etti.: “Size geliyorum!.” diye “Buyur Hocam gel!.” dedim.
Dedi ki.: “Ben epeydir büyük bir karambola girdim Hacı Osman Efendinin gidişi beni üzdü, yâni şey yaptı boşluk bıraktı.. ama bu sabah namazdan sonra hârika bir şey oldu!.” dedi. “Ne oldu Hocam?.” “Sanki CÂNlı dedi rüyâ değil yakaza halinde Hacı Osman Efendiyi gördüm.. “Hocam siz öbür tarafa geçmediniz mi?” dedim “Evet geçtim ama geri geldim Fâtih Hocam!.” dedi “Nereye gidiyorsunuz?.” dedim. “Şu kalabalıkta bir güreş yapılacak orada pehlivanımız var!.” dedi. Beraber oraya kadar yürüdük binlerce insânın içinde bir meydan yağlı güreş yapılacakmış.. Ortada bir pehlivan oturuyor.. (Benim de, pehlivanlıkla bir alâkam yok yumruk kadar adamım biliyorsunuz).. Beraber Meydana vardık. O Güreşçi rakib bekliyor.. kıbleye oturmuş, böyle kisbet giymiş.. Hacı Osman Efendiy .: “İşte bizim pehlivanımız!.” dedi. Dönünce baktım ki o PEHLİVÂN sendin..
Hacı Osman Efendi.: “Fâtih Hocam BİZ BİR-İZ!. BİZ BİR-İZ!. ne Abdullatif Oğlum, ne ben, ne sen =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem yüreğinde BİZ BİR-İZ!. Ayrımız gayrımız mı var!.” dedi.
Ayıktım, ben ağlayarak sabahı ettim!. Neden?. Çünkü ben zannederdim ki insânlar Mürid olur Mürşid olur!. Meğer insânlar =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Yüreği’nde Mürid olurmuş!. Mürşidi Mutlak =>MuhaMMed aleyhisselâmmış!. Ben de, insânlar olur sanıyordum!. Mürşid, Hacı Osman Efendi olur yok öteki olur beriki olur!. Meğer bu başka bir şeydi, çünkü çok başka bir şeydi. YAŞAmadan insânlara zor anlatılır!. İnşanlar için vakti bilmek gerekir, vakti zamanı bilmek!. afvedersin benim gibi eşek gibi yaşamış bin sene yaşasa yine eşekçe yaşar!. Eşeği kötülediğimden değild e ama insânca yaşasa bir, VAKti BİLdiği ÂN’da =>RABBını BİLiverir..

Resim --- Resûlullah sallALLAH u aleyhi vesellem.:“Men arefe nefsehu =>fekad arefe RABBehu.: Nefsini/Kendini TANıyan/BİLen =>RABB’ini TANır/BİLir.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfu’l-Hâfâ, II, 236.)

O zaman =>“BİZ BİR-İZ” olur!. O zaman =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem NÛR-u MuhaMMed olur =>NÛRULLAH olur!. Güneşin ->Işığı olur, güneş olur..
Hülasa-i kelâm ALLAH’ın Muradı yerine gelir!..


Şimdi biz Fâtih Hocâm’ın bize emânet ettiği 46. Salâvâtımızı da her namazdan sonra 1 defâ çekilmesinde faydalar olduğu açıktır İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

Euzubillâhimine’ş-şeytânurracim bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm..
Esselâmu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu,
Euzubillâhi semi’i’l- âlimü’l- mine’ş-şeytânirracim
Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm esselâtu vesselâmu aleyke Yâ Rasûlullah!.


ALLAHümme salli alâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
ALLAH’ım!. Bizim Seyyidimiz =>Dinimizin Zâhir Ve Bâtın Sâhibi .. Seyyid bu.. Zâhirde ve Bâtında dinimizde sâhib olan MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellim Efendimiz’e ve O’nun âilesine salâtu selâm ederim..

ALLAHümme salli alâ Kâidinâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
ALLAH’ım!. Biz müslümânlara Çobanımız, Baş Komutanımız Liderimiz Her şeyimiz, Efendimiz.. seyyidina->seyyidimiz MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm Efendimiz ve Efendimizin Âilesine salâtü selâm olsun!..
Kim bu Âilesi?. Kim olacak Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemi doğurup dokuyan ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den doğup dokunanlar, DUYanlar ve UYanlar, Sâhib ÇIKanlar ve Sâhib ÇIKtıkları..

Kâid.: Süren. Sevkeden. Yedeğine alıp çeken. Serasker, kumandan..

ALLAHümme salli alâ Râidinâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
ALLAH’ım!. Dinimizde Dünyâmızda ve âhiretimizde dosdoğru duraklarımızı göstermek için önceden gönderdiğin Râidimize/Rehberimiz MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm’a ve Âilesine salâtü selâm olsun!.
“Raid” yâni o ->biliyor oraları, o durakları o biliyor!. Sanki bir batağın içinden geçiyoruz adım adım.. fakat orada belirli taşlar var. o taşlara basan yürümeye devâm ediyor. yanlış yere basan ise gömülüyor gibi.. raid, böyle bir şey yâni ve bu yâni konaklanacak yeri önceden biliyor.. kendisi tahmin etmiyor. öyle bir Rehber ki ->nereye varacağını biliyor ->kendisi gitmiş gelmiş gitmiş gelmiş yâni ->şeksiz şüphesiz biliyor o yolu

Raid..: Konaklanacak yeri görmek için önceden gönderilen kimse…

ALLAHümme salli alâ Bedrü’d- Dücâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
ALLAH’ım!. Kulluk İmtihanımzda, DÖNüş Yolumuzda->Yutucu zulmet/karanlıklar ve bataklıklarla dolu DÜNYâdan DÖNüş YOLumuzun Bedri/Dolunayı MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm’a ve Âilesine salâtü selâm olsun!.

ALLAHümme salli alâ Şemsü’d-Duhâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
ALLAH’ım!. Zamanın en parlak, gündüzün en parlak olduğu, sabahla öğlenin arasındaki Duhâ Zamanının GÜNEŞi MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm’a ve Âilesine salâtü selâm olsun!.
Ayşe Vâlidemiz bir hadisinde “duhâ”yı târif ederken.: "Yavru develerin ayağı kumda yanmaya başladı mı (duhâ başladı mı) Duhâ Zamanı girdi.” diyor.. Böyle bir Duhâ..
Şems, güneş.. Duhâ, Duhâ Namazı.. ve’d-Duhâ Sûresi var..
Duhâ =>Hakikat-ı MuhaMMedî Dâimîyetine Ulaşmak.. demektir..
Duhâ =>Öyle net, öyle parlak ki, karanlık sıfır olan bir haldir.. Şemsu’d- Duhâ seydine MuhaMMed sallallahu aleyhi vessellem..

ALLAHümme salli alâ Nûru’l- Huda Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
ALLAH’ım!. Hüdâ’nın NÛRu olan Hidâyetin NÛRu olan Efendimiz MuhaMMed sallallahu aleyhi ve selleme salâtı selâm et!.
Nedir hidâyet?. hakkı hakk, bâtılı bâtıl bilme kudretidir, melekesidir hidâyet.. bunu bulan idrak eden kişi hidâyette olan kişidir..
Onun bunun lafıyla sözüynen.. her türlü alâvereyi dalâvereyi yapıp işte sonra da falana kapıldım aldı beni şöyle yaptı böyle yaptı.. Kim o dediğin Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem mi? yoo!.. EHL-i Beyt aleyhisselâm mı?. yoo!. Aklı başında ALLAH Dostları mı?.
Hayır!. Soytarının teki.. Tasavvufi Simsarı, Tevhid Tüccar felân feşmekân..

ALLAHümme salli alâ Abdike Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
ALLAH’ım!. SENin herkes gibi ABDULLAH olan MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm.. Yâni Dünyâya ve bize dönük yüzüyle ABDULLAH aleyhisselâm.. ALLAH’a dönük yüzüyle MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm olan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e salâtu selâmımızı ilet ulaştır..

ALLAHümme salli alâ Nebîyyinâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
ALLAH’ım!. SENden bize ALLAH Haberini getiren, ALLAH’a imânımızı getiren, Amelimizi öğreten O NEBÎ.. BİLELik NÛRunu taşıyan MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâma, selâtı selâmımızı ulaştır!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »


Resim
ALLAHümme salli alâ Resûlinâ ve Ekremînâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
Yâ ALLAH celle celâlihu o Peygamberimiz MuhaMMed aleyhisselâm ki, Risâlet Tâcını giydirdiğin ve tek kerem ve ikrâm kaynağımız zü’l-CeLÂL ve’l-İkramı, CeLâL’inden İkramını ancak Rasûlü Ekremden alabiliriz. ALLAH’ın NÛRu ancak Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Ekrem olarak, NÛRu olarak eşyâlaşabilir.. Hâşâ ALLAH eşyâlaşmaz!. Güneş ışıklaşmaz güneş ışık verir!. Işık güneştendir amma güneş değildir.. Bu ince bir detaydır.

ALLAHümme salli alâ Şefî’inâ ve Şefîi’z- Zünübinâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
ALLAH’ım, dinimizde Dünyâmızda ve Âhiretimizde; her türlü engelimiz, tasamız bir sürü şeylerimiz için tek Yardımcımız ve her hususta Şefâatçımız ve bizim zunublerimiz BİLELik NÛRu’na kendimizin bâzen sâhib çıkmaları her şeyi arada yaparken.: “Ben de yapıyorum!.” demek bunlar zunübtur, yanlışlıkla yapılan işlerdir!. Yâni RABBımızı bir kenâra atmak değil de.. BİLELik özelliğimi bir ara kaybettim!. Birisi dürttü, ben dürttüm, o dürttü felân feşmekân oldu.. Yâni Şeytân yaptı, öteki yaptı, beriki yaptı.. neticede RABBim yaptı!. Anladım!. Bunlar da bizim şefâatçimiz.. yine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem..

Bi adade mâ fî İlmillâhi salâten dâimeten bi devâmi Mülkillâhi.:
Ne kadar olsun?. ALLAH’ın İlmi kadar olsun!. ALLAH’ın sonsuz ilminde var olan kadar O’na salâtı selâm et!. Sayıya, miktara felân gelmez!. Yâni anlatmaya gelmez İLMULLAH kadar olsun, dâimâ olsun, devâmlı olsun!. Öyle devâmlı olsun ki, ALLAH’ın Lutfu devâm ettiği sürece, güneşin ışığı devâm ettiği sürece, salâtı selâm olsun!. Yâni böyle çok olsun..

Ve alâ âlihi ve ashâbihi ve ümmetihi ecmâîn.:
Kendisine sâhib çıkan ve sâhib çıkilân SÂHABELerine de olsun!.
Ve EHL-i Beytihi.: EHL-i Beytine de olsun.
Ve ÜMMetihi.: Çilekeş ÜMMetinin cümlesine de olsun!. Hele şimdi Dünyanın her yerinde MuhaMMed aleyhisselâmın Ümmeti korkunç acılar çekmektedir, bir futbol topu gibi önüne gelen tepiklemekte, çoluğu çocuğu, hastayı yetimi yaşlıyı yaralıyı bereliyi paramparça etmektedir!. Korkunç bir zulüm var bunun bedelini bütün Kâinât ödeyecektir!. Tıpkı 2. Cihân Savaşı gibi!. Avrupada 30 milyona yakın insân ölmüştür ve bunların çoğu İngiliz, Alman, Fransız birbirini gebertmiştir!. Haa bugün, ha yarın yine olacaktır bu!. Zulüm böyle geri döner başlalarına geçer.
Geçer ama bu arada biz, İslâm Ümmetleri hepimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve Kelâmullahı bir tarafa ittiği için onun yerine sahtekârları oturttuğu için ve ALLAH ve Rasûlullah’ı elinin tersiyle demeyim de şöyle biraz geri durun dedikleri için bunun bedeli çok ağır olmakta ve olacaktır. Çünkü İslâm görüntüde değildir. İslâmda imân kalbtedir kalbte imânı olmayanın ameli münafıktır, kâfirden de beterdir. Onun için Tahkik İmânı olmayanların ki, MuhaMMedî İmânları olanların amelleri =>Sâlih Ameldir..

Es Salâtü ve’s-Selâmü alâ seyyide’l- Evvelîn.:
Ey evvellerin evvelînin zâhir ve bâtının sâhibi seyyidi olan MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm.
Ve’l- âhirin.: Başın ve sonun seyyidi MuhaMMed sallallahu aleyhi vessellem, Salâvâtü’r-Rahmân olsun sana nefhasını alıp durduğumuz nefeslendiğimiz Rahmân ALLAH celle celâlihunun sana sonsuz ve ebedî ve âhir seçilmiş Efendimiz sana Rahmân Nefhasının Nefesinin salâtı selâmı olsun!.

Elhamdülillâhi RABBi’l-âlemîn.:
Hamd, her zaman her yerde her halde ve her nefeste RABBı olan ALLAH’a mahsustur. Âlemlerin RABBine hamd olsun!.

ALLAH ganî ganî rahmet etsin Fâtih Hocam’a böyle güzel bir salâvâtı bize bırakmıştır.. Çok değerli bir insândı aziz bir inşandı.. “Yer yüzünde yaşayan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e en büyük hürmeti gösteren insân kimdir?.” deseniz. Şeksiz şüphesiz.: Fâtih Hocam!.” derim hiç tereddütsüz böyle derim.. Zerre kadar aklıma bir şey gelmeden derdim. Bu kadar nettir!.
Çünkü bir insân, ALLAH’a böyle mi sâhib çıkar böyle mi kefîl kabul eder böyle mi vekîl kabul eder!. “Kıyamet kopuyor!.” desen bile, yüzünün rengi atmadan.: “Elhamdulillâh hakk olsun hayr olsun!.” diyen bir insân düşünebîliyor musunuz!.
Akşama evde yiyecek bir ekmeği yok.. “Hamdolsun yâ RABBî!.” diyecek birisi işte bu =>İNSÂN..

Elimde olmadan kendimden bahsetmek durumunda kalıyorum ama ben bunu yaparken ALLAH’ım biliyor ki, RABBım biliyor ki, burada alıp satıcı birisi yok!. Biz alıcı ve satıcı değiliz; ben, Ahmed Çakırın ruhunu bilirim!. Ahmed Çakırcânım benim ruhumu bilir!. BİZ BİR-İZ çünkü.. Bizim birbirimize vereceğimiz alacağımız şey =>“Lâ İLâHe İLLâ ALLAH MuhaMMedü’r- Rasûlullah!.”tır. O’nunki benim, benim ki o’nundur!.
Bunu demek istiyorum ama şu var.: “Neden bunları konuşuyorsun Hocam?.” diyorsanız şunun için söylüyorum ben onunla yiılardır konuşuyorum, her Cuma mutlaka aradığım birisi oydu, birisi de Nimet Abiydi.. neden?. Vefâ böyle bir şeydir. Vefâ çok geç yetişen bir meyve ağacıdır ,yılarını vermen gerekir ama vermeye başladı mı bütün cefâları ->sefâya çeviriverir!. Muhteşemliğe Mubârekliğe Muazzamlığa Mustafalığa çevirir, MuhaMMed aleyhisselâm Ahlâkı'na ullaştırır inşanı!. Çok yüce bir şeydir!. Ondan sonra Samimîyyet Sabır ve Selâmet Çiçekleri açar o ağaçta!. Sadakat Ağacı kuruyanlar, Sâdık olmayanlar, dürüst değildir, yazıktır, yazık inşanlardır!. Çok acıdır bunlar kendilerine, nefislerine zulmedenlerdir ALLAH korusun!. ALLAH bizi sâdık kılsın, olumsuz gitmeyelim!.
Evet telefonumu kaybetmişim de yoğunluktan, trafik yoğunluğundan oraya buraya git gel meğer pardüsünün cebinde yatak odasına atmışım!. Telefon yok, her yeri arıyorum ama ALLAH razı olsun bizim HAYy Hakan.. HAY BaBa.. HAY biliyorsunuz =>Hakan Ârif Yıldız demek!. Hay Hakan aradı da bu telefon nerde çalıyor?. Araya araya bulduk ki Hakan.: “Dayı sohbet var!.” ALLAH razı olsun sohbet var biz A’râf Sûresinin ellisinde kalmıştık.. Hocam'dan dolayı böyle bir giriş yaptık ve ALLAH sonsuz rahmet etsin bakınız benim çok dostum olmuştur bu hayatta.. Ben bu insânlardan bunların hiç birinden hiçbir zaman hayatta yamukluk görmedim hiç ama!. Her zaman her hâlimde her nefesimde yanımda oldular!. Her zaman benim elimi uzattıklarımdan pişman olmadım ALLAH’a şükür!.

Yâni o biraz zor demek istiyorum insânlara sâhib çıkmaya çalışmak!. Bizim yolumuzda yok zâten biz MeLâMîyiz, alıcı satıcı değiliz!. Bâzen öyle geçtiydi burada o zaman içinde artık şimdi Kervân YoLuna devâm ediyor, İtiyle Atıyla Devesiyle Çanıyla yürüyor!. Öbür Âleme geçenler de BİZimle beraber!. Öyle derdi Rahmetli Hacı Osman Efendi.: “Evlâd!. Evlâd sen bütün tarikatlara gir çık, uğraş yaz çiz, Bizim Dersimizi çekip çekmemeyi düşünme!. Vallahi toprağın altında da biz senin yerine çekeriz!. Yeter ki sen =>Kelâmullaha ve Rasûlullah’a hizmet et!.”
Biz böyle Şahlarla Padişahlarla yaşadık!. Üç kuruşluk Dünyâ için teneke gibi bükülüverenler değil, güneşin ışığı gibi dosdoğru gelenlerle yaşadık çok şükürler olsun!. Gönlüm çok ister ki, CÂNdan yürekten ister ki, elbette benim arkamdan da bir HAYy kalacaksa adam gibi kalsın!. Yâni ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem o’nunla iftihar etsin.: “İşte bu benim torunum!.” desin. “Bu BENim CÂNım ciğerim bu BENim YOLumun YOLcusu!.” desin. “Bu, sâdece Lî-VECHİLLÂH için, ALLAH ve RASÛLALLAH için, Kelâmullah için YOL gösterici, yardımcı, Hasbî Hizmetçim!.” desin!.
İşte bu, hiçbir şeye bir şey alıp satmadan dokunmadan bu Muhteşem bir Hasbî Hizmettir gerisi boş laftır!.Ü birisi bir çok para getirmiş çokça.. “Sarraf” diyorlar onlar dövüzcülere.. Sarrafın önünde adam ağlıyor, kadın ağlıyor, ellerinde ülkelerinde olsalardı çok para iyi para!. Ama sarraf diyor ki.: “Lâ!. Lâ!.” diyor. “İstemeyiz senin paranı değiştiremeyiz, bizde geçersiz!.” diyor.. Adam da diyor ki.: “Ekmek yok, yâni ekmek alamıyorum!.”
Ne komik şey ki, daha o zaman Türk Parası da geçmiyordu sarraflarda.: “Türk Parası alın mı?.” “Hee onu alıyoruz ama çok düşük alıyoruz!.”
“Al ulan şunu boz da Adama ekmek parası olsun be!.” dedim..

ALLAH celle celâlihu lütfü kerem etsin, bizi yaşadığım sürece elimiz ayağımız vicdânımız henüz bizim kontrolümüz altında iken elimizden alınmadan ALLAH’ın Rızasında kullanmayı nâsib etsin!. Kelâmullah ve Rasûlullah’ın Rızasında Hasbî Hizmette kullanmayı nâsib ve kısmet etsin!. diye DUÂ edelim A’râf Sûresinin 50. Âyetinde;


وَنَادَى أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُواْ عَلَيْنَا مِنَ الْمَاء أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّهُ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ
“Ve nâdâ ashâbu’n- nâri ashâbe’l- cenneti en efîdû aleynâ mine’l- mâi ev mimmâ rezekâkumullâh (rezekâkumullâhu), kâlû innallâhe harremehumâ ale’l- kâfirîn (kâfirîne).: Ve ateş (cehennem) ehli cennet ehline nidâ etti (seslendi).: “Sudan veya ALLAH'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden bize aktarın.” (Cennetlikler) şöyle dedi.: “Muhakkak ki; ALLAH ikisini de kâfirlere haram etti.” (A’râf 7/50)

Ve nâdâ ashâbu’n- nâri ashâbe’l- cenneti en efîdû aleynâ mine’l- mâi ev mimmâ rezekâkumullâh.. Hâni A’râf ara kesitte CeNNet ve CeheNNemciler sağda solda iken CeNNet ve CeheNNemde iken onlar onlara, onlar da onlara.: “Siz buraya niye geldiniz, siz niye buradasınız?” derken Ateş Sâhibleri yâni CeheNNemdekiler CeNNet Sâhiblerine, CeNNettekilere nidâ ettiler.. nidâ ettiler bağırdı yâni seslendiler..
“Şu sizin SUyunuzdan ALLAH’ın size verdiği rızıklandırdığı şeylerden bize de ifide ediverin yâni bize de taddırın, acımızdan biz öldük CeheNNemde yok!. onlar “aktarın efudu diyor. efudu feizen” diyoruz ya.. “SUyun feyz yapması/ SUyun çoğalıp çay çağlaması gibi feyz yapın yâni aktarın!. Kabarsın gelsin üstümüze yağsın!. Bizde bir iki lokma bir şey yiyelim SU içelim yandık !.” diyorlar..
kâlû innallâhe harremehumâ ale’l- kâfirîn.. CeNNettekiler.: “ALLAH bu SUyu ve bu Ni’metleri rızıkları kâfirlere haram etti!. Siz bir ömür yaşadınız Dünyâ da güyâ!. ALLAH’ın bütün ni’metleri üzerine küfür elbisesini örttünüz!. “Bunları biz kazandık!. ALLA da kimmiş?!.” dediniz. Güzelliklerin tümünü ,âhib çıktınız!. “İnandık!.”dediniz =>Şeytânlık yaptınız.vs. vs.. “LLAH sizin gibi kâfirlere bu gün bunu haram kıldı!.” diyor Hürmetsizlik yaptınız onlara, burada da hürmetsizlik yaptığınızı bulamazsınız yâni!..


الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فَالْيَوْمَ نَنسَاهُمْ كَمَا نَسُواْ لِقَاء يَوْمِهِمْ هَذَا وَمَا كَانُواْ بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
“Ellezînettehazû dînehum lehven ve leiben ve garrethumu’l- hayâtu’d- dunyâ, felyevme nensâhum kemâ nesû likâe yevmihim hâzâ ve mâ kânû bi âyâtinâ yechadûn (yechadûne).: Onlar, onların dînini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının onları aldattığı kimselerdir. Böylece onlar bugünlerine ulaşacaklarını nasıl unuttularsa ve nasıl âyetlerimizi bile bile inkâr ettilerse, bugün de BiZ onları unuturuz.” (A’râf 7/51)

Ellezînettehazû dînehum lehven ve leiben.. Kim bunlar?. Bunlar, ALLAH’ın verdiği her türlü ni’mete küfreden kâfirler ki, onlar ki dinlerini oyun ve oyuncak yaptılar. Kendi Dinlerini onlar oyuncak yaptılar ve top oyuncuları gibi oyuncak yaptılar. Hayatları boyunca eğlence ve oyuncak yaptılar.. Kendileri, evet namaz kılıyor gözüktüler ne bileyim ben her türlü şeyini yapıyor gözüktüler ama özüne baktığın da hiç RABB yoktu yâni RABBini de bilmiyordu VAKtini de bilmiyordu ve,
Ve garrethumu’l- hayâtu’d- dunyâ.. Onları Dünyâ Hayatı korkunç bir şekilde kandırdı, ğarra yaptı yâni aldattı. yâni sandılar ki Dünyâ Hayatı ebedî güç kuvvet ebedî sürekli sürecek o zâlimlikleri.. ona ne yâni ezân okunuyormuş okunsun.. ALLAH’ın Garibleri varmış.. ALLAH’ın Dostları varmış.. Onun hiç umurunda değil!. Zannediyor ki böyle gidecek bu düzen!. Ama bu düzen yıkılacak,
felyevme nensâhum kemâ nesû likâe yevmihim hâzâ ve mâ kânû bi âyâtinâ yechadûn..
İşte bundan dolayı, böyle yaptıklarından dolayı.. fe.. mütakiben böyle yapmalarının sonucu nereye varmış?. İşte bu geldikleri hal nere?. Onları unuturuz buyuruyor ALLAHu zü’L-CELÂL.. İşte bu gün onları unuturuz!. Zurnanın zırt dediği yerde, iğnenin ucunda, usturanın ağzında!. Hâni şöyle yaparım böyle yaparım diye nefes alamayaydı ya çatalladı bu iş.. Neden Yâ RABBî.. Çünkü onlar bir gün RABBlarına kavuşacaklarını unuttukları gibi bizde onları unuturuz!. Onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuturlarsa, ALLAH’ın âyetlerinde bildirdiği her gün günün battığı, güneşin doğduğu, zamanın geçtiği ve sonunda bir gün hesabı çekileceğini her gün okuyor âyet-i kerimelerde!. Bunları nasıl yok gibi kabul ettilerse, bizde onları unuturuz!.
İşte bu güne.. “bu gün” buyuruyor.. Hangi gün?. Nefes alıp veremediği gün, elini ayağını çekip kullanamadığı gün.. ve onlar ne oldu.. onlar âyetlerimizi karşı cihad açtılar, bilerek inkâr ettiler.. yâni inkâr etmeyi bırak, cihad açtılar cihad.. yâni savaşa giriştiler.. ALLAH’ın âyetlerine savaşa giriştiler.. Şundan dolayı bundan dolayı hiç fark etmez.. Yok saymak bir tarafa, bir de yok etmek için uğraştılar yetmiyormuş gibi..


وَلَقَدْ جِئْنَاهُم بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
“Ve lekad ci'nâhum bi kitâbin fassalnâhu alâ ilmin huden ve rahmeten li kavmin yu'minûn (yu'minûne).: Ve andolsun; onlara bir kitap getirdik ve imân eden bir kavim için onu rahmet ve hidâyet(e erdiren) olarak bir ilim üzerine ayrı ayrı açıkladık.” (A’râf 7/52)

Ve lekad ci'nâhum bi kitâbin fassalnâhu alâ ilmin huden ve rahmeten li kavmin yu'minûn ..
Ve=>yemîn olsun.. le=>muhakkak, kad=>kesinlikle.. üç kere yemîn ediyor ALLAHu zü’L-CELÂL..
Yemîn olsun ki diyelim haydi üç kere.. onlara getirdik bi kitab bir kitab getirdik.. fasıl fasıl âyet âyet çocuk bile anlayacak şekilde açıkladık.. ilim üzerine yâni herkesin aklının alacağı kadar açık bir hidâyet olarak, yol gösterici olarak ve bir rahmet olarak inanan, imân etmek isteyen kavîm için ki, inanırlar diye imân eden ALLAH’ın Kitabına iman eden bir kavîm için öyle bir kitab getirdik ki ve de bunu açıkladık ki, MuhaMMed aleyhisselâm fiilen açıkladı ki.: “Şöyle yapın, böyle yapmayın!." Ve ALLAH Dostları o gündür bu gündür bunu açıklıyor, yardım ediyor mu?. Ediyor.. el tutuyor mu?. tutuyor hidâyet ve rahmet olarak..


هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ تَأْوِيلَهُ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِن قَبْلُ قَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَل لَّنَا مِن شُفَعَاء فَيَشْفَعُواْ لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ قَدْ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَفْتَرُونَ
“Hel yanzurûne illâ te'vîleh (te'vîlehu), yevme ye'tî te'vîluhu yekûlullezîne nesûhu min kablu kad câet rusulu RABBinâ bi’l- hakk (hakkı), fe hel lenâ min şufeâe fe yeşfeû lenâ ev nureddu fe na'mele gayrellezî kunnâ na'mel (na'melu), kad hasirû enfusehum ve dalle anhum mâ kânû yefterûn (yefterûne).: Onlar sâdece onun tevîline (yorumuna) mı bakıyorlar. Onun tevîlinin geldiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar.: “RABBimizin resûlleri hak ile gelmiştir. Artık bize şefaat edecek şefaatçiler var mı ki; bize şefaat etsinler. Veya (dünyaya) döndürülmüş olsaydık, yapmış olduklarımızdan başkasını yapardık.” derler. Nefslerini hüsrâna uğrattılar. Ve uydurdukları şeyler kendilerinden ayrıldılar.” (A’râf 7/53)

Hel yanzurûne illâ te'vîleh.. Onlar ne bekliyorlar, neye bakıyorlar, bekleyip durdukları ne?. Yâni.. “bu hayat böyle sürecek!.” mi diyorlar.. Ancak şunu bekliyorlar onlar Kur’ÂN-ı Kerîm’in te’vilini bekliyorlar, o’nun bir te’vili gelir mi acaba diyorlar.. te’viline yorumuna mı bakıyorlar.. yâni ALLAH celle celâlihu böyle buyuruyor. Amma.: “Öyle demedi de, şunu demek istiyor!.” mu diyorlar söylüyorlar..
“Her CÂN taşıyan bir gün bu Dünyâyı terkedecek hesaba çekeceğiz!.” buyuruyor. yüz kere söylüyor.. Yokk öyle demiyor da böyle diyor!. Bırak kardeşim böyle buyuruyor..
Hel yanzurûne illâ te'vîleh yevme ye'tî te'vîluhu yekûlullezîne nesûhu min kablu kad câet rusulu RABBinâ bi’l- hakk..
Onun te’vilinin geldiği gün daha önce onu unutmuş olanlar RABBımızın Rasûlları hakk ile gelmiştir ..
fe hel lenâ min şufeâe fe yeşfeû lenâ ev nureddu fe na'mele gayrellezî kunnâ na'mel, kad hasirû enfusehum ve dalle anhum mâ kânû yefterûn.. artık bize şefâat edecek şefâatçiler var mı ki bize şefâat etsinler veya Dünyâya döndürülmüş olsaydık.: “Yapmış olduklarımızdan başkasını yapardık!.” derler. Nefslerini hüsrâna uğrattılar ve uydurdukları şeyler kendilerinden ayrıldı gitti, uzaklaşıp kayboldu.. Hayatı boyunca dinini inancını uydurukça yaşayanlar, onun bunun elinde oyuncak yapanlar, kendilerini ciddiye almayanlar, gaybî bir yâni bizimle olduğu halde gözükmeyen kablodaki ceryÂN gibi olan RABBımızı yok farzederek =>âhirette felân diyerek ve O’nu hep O’nunla olan hesabını âhirete ,öbür tarafa atıp bu Dünyâda ise Şeytâna atanlar hatta Şeytânı bile korkutanlar.. “Ben âlemlerin RABBından korkarım!.” diyor Şeytân Kur'ÂN'da değil mi!.
ALLAH’ın kendilerine vaad ettiği gün gelip çattığı gün.. “gel bakayım buraya artık bitti bu iş!.” dendiği gün, daha önce unutmuş olanlar derler ki.: “Vah, vah!. Gerçekten MuhaMMed aleyhisselâm ve ALLAHu zü’L-CELÂL’in Peygamberleri hakkı getirmişler, hep hakmış!.” öyle diyorlardı. Çünkü son nefese yaklaşırsınız gelirsiniz ölüme koşuyorsunuz diyorlardı ve.: “şimdi biz bu haldeyken bize şefâat edecek birileri var mı acebâ yoksa biz Dünyâ’ya bir daha döndürülsek de bu önceden yaptıklarımız bu serserilikleri ya da yanlışlıkları yapmasak başka daha güzelini yapsak!.” diyorlar. kim bunlar?.
fe hel lenâ min şufeâe fe yeşfeû lenâ ev nureddu fe na'mele gayrellezî kunnâ na'mel (na'melu), kad hasirû enfusehum ve dalle anhum mâ kânû yefterûn .. kesinlikle kendi nefislerine hasr edenler, hüsrâna sokanlar bir ömür yaşayıp.. VAKtini BİL.. “RABBını =>BİL =>BUL =>OL =>RABBınla YAŞA!.” düsturlarını ayakların altına alıp çiğneyenler böyle hüsrandadır.. Kârı bırak ANAyı da yiyenler!. Hüsrân böyledir.. Ticârete girer kâr edeceğim diye kârı bırak anayı da yerse.. böyledir.. yâni iflâs etmektir..
kad hasirû enfusehum ve dalle anhum mâ kânû yefterûn.. Büyük hüsrâna uğrar ve gerçekten onların uydurdukları şeyle.. neyi uyduruyorlardı?.
“İşte felân Efendi, felân Şeyh öteki felân onlar bizi kurtarır!.” diyor.. Halbuki yaptığının temelinde gösteriş riyâkarlık kötülük var, ALLAH Rızası felân yok!. İşte bunlar korkunçtur!. Kelâmullah ALLAH’ın Kitabı burada duruyorken, başka kitablara tapmış, Felân Efendinin Kitabı dedin mi.: “La!.Lâ!.” diyor Vehhabî Arap.. yâni biz bunları fiilen yaşadık.. Ben fiilen yaşamış bir insanım.. Türkiyede de..
Adana Erkek Lisesinde okurken Risâle-i NÛR'a gidiyorduk, sohbetlerine gidiyorduk.. ben de gözdelerinden birisiydim hâlâ yaşıyor ALLAH rahmet etsin Abdullah yeğin Abi vardı.. Beni bizim öğrenciler sınıf arkadaşlarım şikâyet ediyorlar diyorlar ki.: “Hasandağlı (benim ismimi bilen de olmazdı) Fethu’r- RABBani'yi okuyur Abdulkadir Geylanî Efendimizin!.”
Ne dedi onlara.: “Buna gerek yok hepsi Risâle-i NÛRun içinde var!.” Ben hemen.: “Efendim nasıl olur Kur’ÂN-ı Kerîm Risâle-i Nûrun içinde?!.” dedim. yâni.: Kur’ÂN-ı Kerîm mi bu?. Evet açıklayabilir ama, Kur’ÂN-ı Kerîm mi?. Hayır Kur’ÂN’ı okumayın size bu yeterli!.” demek..
Öyle bir şey yok bence yok o günde yok bu günde yok!. Onun için de ben hiçbir zaman NÛRcu olamadım maalesef.. zâten hiçbir şey de olamadım ya, NÛRcu da olamadım..
ve dalle anhum mâ kânû yefterûn.. onların iftira ettikleri her şey, uydurdukları.. bu benim şeyhim, şunum, bunum, dinim, donum!.” dedi dedi.. dedi de hep Şeytâna dedi.. Yalnız Er Rahmân’a diyemediği için uydurdukları iftira ettikleri.. niye iftira ediyor adam.. bal gibi Şeytân ortada açık seçik.. ALLAH’ın Adamı diyor iftira ediyor ALLAH’ın Adamlarına.. Bu düzenbâzlar ALLAH’ın Adamı felân değil, Şeytânın adamı!. Kendi de görüyor zâten ama, hoşuna gidiyor!.
Kimin hoşuna gitmeliydi?. Kelâmullah ve Rasûlullah’ın hoşuna gitmeliydi.. ölçü bu olmalıydı, Kelâmullah ve Rasûlullah olmalıydı ve ölçü çok açıktı..
Hakan soruyor.: “Dayı, ben mi senin önündeyim. sen mi benim arkamdasın.. ben mi senin sırtındayım sen mi benim ayağımın altındasın?.”
HAY BaBa Oğlum dalga mı geçiyorsun sen!. “ALLAHu Ekber!.” de Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in arkasında elini bağla ister en arkaya dur, ister en öne dur, bir safa gir safa.. ayağının altında, sağda solda ne diye dolaşıyorsun kes kesini, dinle.. Kur'ÂN-ı Kerîm’i OKuyor Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem DUY ve UY ne işin var orayla burayla!. Sen Hayat Namazına ne diye girmiyorsun da, pır pır dönüyorsun!.”

Yâni İslam Toplumunun alâkası yok, gerçekten yok ne Kelâmullahla var ne de Rasûlullahla var ne de Hayat Namazındalar =>Şeytân Kavgasının içindeler ALLAH bağışlasın!. ALLAH affetsin!.
Ben, RABBımın Adamlarına karışıyor felân değilim hâşâ!.
Demin akşam namazına ALLAH öyle denkleştirdi ULU CÂMİ'deydim ben.. o mihrabın olduğu o çevrikte pek kılmam ama bu gün ora boştu gideyim de orada kılayım dedim yâni daha yeniydi çünkü muhteşem bir yer.. belki de Dünyanın en güzel Mihrabı Bursa Ulu Câmisi.. Haşyet içinde kalıyor insân.. çok muhteşem yapılmış yapı.. ve şunu gördüm beni RABBım affetsin hâni insânlar ölümüne giderler ya ağızlarını bıçak açmaz yas var gibi ya da insânlar birbirine küs dargın mecburen ekmek kuyruğunda gibi.. ya da herhangi bir yerde gibi.. kakışacak öküz gibi, afvedersin toslayacak bir hayvan gibi!. Tövbe ya RABBî böyle nerde bir “ALLAH kabul etsin!.” de bir gülümse be mübârek adam. Bir şöyle güneş gibi aç yüzünü.. “es selâmun aleykum!.” dedin selâm veriyorsun sağına soluna.. ha bu insanlar nasıl böyle dondu, buzdağı gibi oldu.. yok oldu muhabbet merhamet..
İmama gelince, yâni adama saldırmak işten değil ama benim zâten ayakta duramıyorum sopayı da beride bıraktığım için neden diyorum bunu.. be adam MuhaMMed aleyhisselâm gibi OL!. Ne demek bu başını şöyle eğip de gitmek!. Ne bu böyle şey gibi yürüyorsun gocur gocur yâni saçmalıklar içinde diyorum.. ALLAH afvetsin ben mi fazla görüyorum diyorum amma zâten beni kimse tanımıyor onun içinde ben aktarıyorum sâdece!. İsrterdim ki Muhabbet olsaydı, Merhamet olsaydı, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem gibi olsaydı!. Orası bir CeNNet Bursa Ulucâmisi.. Mekke Medine'den sonra benim gördüğüm o havayı yaşayan tek yerdi saban namazlarında felân geçen Ahmedi götürdüm sabah namazına o gitti oraları gördüğü için bu kadar benzer yâni o saatte kadın çoluk çocuk geliyor sabah namazına insânlar çeşitli yerlerden aynen KÂBE gibi, Mescid-i Nebevî gibi.. Ne güzel özellik ve güzellik.. kadınlar tarafında daha çok var.. erkek tarafları erkek az.. ya ne biçim erkekse soğan erkeği yâni erkek değil de..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »


إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
“İnne RABBekumullâhullezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda fî sitteti eyyâmin summestevâ ale’l- Arşı, yugşî’l- leyle’n- nehâre yatlubuhu hasîsen ve’ş- şemse ve’l- kamere ve’n- nucûme musahharâtin bi emrih (emrihi), e lâ lehu’l- halku ve’l- emr (emru), tebârekallâhu RABBulâlemîn (âlemîne).: Semâları ve arzı altı günde yaratan, muhakkak ki sizin RABBiniz ALLAH'tır. Sonra Arşa istivâ etti. Gündüz, onu süratle taleb eden (takib eden) gece ile örtülür. Ve güneş ve ay ve yıldızlar O'nun emrine musahhardır (boyun eğmişlerdir). Yaratma ve emir O'nun değil mi? Âlemlerin RABBi mübârektir, şanı yücedir.” (A’râf 7/54)

İnne RABBekumullâhullezî halaka’s- semâvâti ve’l- arda fî sitteti eyyâmin summestevâ ale’l- Arşı..
Şüphesiz ki RABBımız ALLAH semâları ve arzı altı günde yaratan muhakkak muhakkak sizin RABBınız ALLAHtır..buradaki
sitteti eyyâmin.. sitteti eyyâm sitteti eyyâm altı gün bu altı günde yâni haftanın altı günü mü yâni..
sitteti eyyâmin.. KÂBEnin altı yüzünden maksad nedir insândaki altı sıfat nedir Nefs-i Emmârenin altı tanesi nedir bunlar çok biraz daha detaylı şeyler.. ama “ALLAH yeri ve gökleri altı günde yaratmıştır.” deyip geçmek durumunda kalıyoruz.. sonra ne yapmış..
summestevâ ale’l- Arşı.. Arşı istivâ etmiş, seviyelemiş bakınız böyle geçiyor bütün tefsirlerde sonra Arşı istivâ vetti.. nasıl Arşı istivâ etti diyorsun.. bu istivâyı hiç açıklamıyorlar.. açıklayamıyorlar, uyduruyorlar.. yâni “oturdu oraya” diyorlar. “oturdu” deseler birine benzetecekler o da olmuyor, oturmadı deseler ne diyecekler.. ne demek kardeşim istivâ etmek.. “seviye”yi/seviyelemeyi ben söylüyorum sâdece.. onlar da bunu bilseler bana ne yaparlar bilmiyorum!. istivâ etti.. yâni ALLAH celle celâlihu yerleri ve gökleri altı aşamada yaptı, altı aşama geçirdi.. Beden Nefis Kalb Ruh Sır Hafi gibi İNSÂN KÂBEsinin altı yüzünü oturttu.. oturtmadı mı.. yeni doğmuş bir çocuğa ne diyeceğiz.: “gel doksan yaşındasın!.” mı diyeceğiz.. olmamış mı çocuğun; çocukluğu, gençliği, analığı, balalığı, nineliği, dedeliği, pîr i fâniliği.. SüNNETuLLAHın dışına mı çıkacak!. Yok!. sitteti eyyâmi nehar ve leyl değil, gündüz ve gece değil, “eyyâm” diyor eyyâm ise =>Zâhir ve Bâtın Yaşayışın ALLAH iLe OLUŞudur..
summestevâ ale’l- Arşı.. sonra Arşı seviyeledi.. Arş neydi?. Arş madde ile mânânın ara kesiti idi, en sınırıydı yâni orada ne yaptı MURADuLLAH EMRuLLAHı.. Muradı neyse onu uygulamaya başladı.. yâni yukarıdan aşağıya ALLAH celle celâlihu altı günde yeri göğü yaratıyor sonra Arşı istivâ ediyor, seviyeliyor.. Ne demek seviyelemek?.
Biz =>MuhaMMed aleyhisselâm’ın altında, üstünde değiliz.. MuhaMMedî bir SEViye kurarız ki Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem =>İmam-ı Mutlak Mürşüd-i Mutlak OLur biz de arkasından.: “ALLAHu Ekber!.” deriz sonsuz Kâinât ile “ALLAHu Ekber!.” El bağlamış olur seviyelenmiş oluruz..
SEVİYE böyle bir şey.. çünkü aynı seviyedirler ne alçak ne yüksek sıfıra sıfır.. Bileşik kaplar var biliyorsunuz, birisinin çapı on metre kuyudur, öteki de elli santimlik bir borudur ama Gönül Bağlarını bağlayıverdin mi ,hangisinde su yüksekse farketmez bileşik kaplardır birbirine bağlarlar aynı seviyeye geldimi aktarmayı durdururlar..
Onun için MuhaMMedî MeLÂMet böyledir.. Tarikatlar demiyorum dikkat edin!. MuhaMMedî MeLÂMette bu böyledir.. Elbette Hakan =>Hâlis Muhlis Sıddık ve Âdil MuhaMMedîyse bu böyle olur.. yok kıvıttırıp cıvıttırıp alevere dalevere yapıyorsa o zâten kendine yapıyor hatta değil o boş konuşuyor!. işte bu çok önemli bir şeydir.. buralarda sadakat felân aranıyor işte bu haliyle öyledir bunlar.. ben hangi ampulün yanıp yanmadığını nerden bilirim, ne yaparım şimdi.. Bütün düğmelere basarım ve.: “haa bu patlak, bu çatlak, bunlar yanıyor!.” derim.. Haah işte SEVİYElenmek budur.. Kebân’dan seviyelemiyorlar.. Her ampul Kebânla seviyelemiyorlar, BİZ BİR-İZ diyorlar..
İşte ALLAH Arşı istivâ budur yâni ALLAH’ın Arşı istivâ etmesi.. RABBım ALLAH.. RABBımız olan ALLAH’ımız Arşı böyle seviyeler..
yugşî’l- leyle’n- nehâre yatlubuhu hasîsen ve’ş- şemse ve’l- kamere ve’n- nucûme musahharâtin bi emrih..
ve gündüz onu her zaman SüNNETuLLAH üzere takib eden süratle takib eden, taleb eden, dileyen..
yatlubuhu.. onun talebi neymiş.. ben gece gündüz takib ederim diyor kim.. gece gündüzü takib ederim diyor.. arka arkaya geliriz birbirini takib ediyor yatlübü/takib değil taleb eder diyor çünkü istekleri böyledir.. yatlübühü onların talebleri haşyeder, yutar.. neyi yutar?. neyi yutacak?. mosmor indi mi Bursaya akşamlar, bütün Bursa’yı yutuverir karanlık.. Sabah da güneş doğdu mu NÛRu bütün Bursa’yı gaşyeder ve o karanlıktan eser bulamazsın.. yâni örtüyü kaldırır.. örter..
hasîsen.. özellikle süratla hiçbir caku cuku olmadan yâni mutlaka öyle yapar. mahsus böyledir ki, bunun dahası yoktur.. yâni acebası recebası yoktur ALLAH celle celâlihu güneş ay ve yıldızlar onun emrine musâhhardır, amadedir, boyun eğmiştir. Böyledir bu iş.. “ben yörüngenden bir milim dışarı çıkıp gideceğim bir dolaşıp geleceğim!.” yoktur böyle bir şey.. Atom içinde böyledir, bütün Kâinât içinde böyledir, her insân içinde böyledir, KÜLLî ŞEYy’ içinde böyledir.. neden böyledir?. çünkü
e lâ lehu’l- halku ve’l- emr, tebârekallâhu RABBulâlemîn..
Halk eden ALLAH değil mi.. Hakikaten her şeyi yaratan o değil mi.. evet.. emir de onun değil mi.. evet.. RABBü'l- âlemîn gerçekten ALLAH mübârektir.. Âlemlerin RABBı olan ALLAH mübârektir, bereketlidir hep böyle yapar.. durmadan böyle yapar, bereket yağdırır..


ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
“Ud'û RABBekum tedârruan ve hufyeh (hufyeten), innehu lâ yuhıbbu’l- mu'tedîn (mu'tedîne).: RABBinize yalvararak ve gizlice DUÂ edin. Muhakkak ki O, haddi aşanları sevmez.” (A’râf 7/55)

Ud'û RABBekum tedârruan ve hufyeh.. Ey Ümmeti MuhaMMed ALLAH’a ve Rasûlüne inananlar, RABBınıza zari zari, içten, gizlice yalvarıp yakararak dinleyerek yâni zar ederek RABBınıza DUÂ edin!. Zar diyoruz ya biz, ben yazıyorum ya “zâr ü zâri” o tedârruan ve hufyeh.. ve hafi olarak gizlice yürekten, CÂNdan ciğerden..
innehu lâ yuhıbbu’l- mu'tedîn.. çünkü ALLAH şuphesiz ki mu’tedin olanları haddi aşanları sevmez yâni her bakımdan sevmez. bağırıp çağıranları, riyâkarlık yapanları ya da tenezzül etmeyenleri ya da aşırıya gidenleri sevmez.. yâni ALLAH celle celâlihu kendimizin Şahdamarından yakın RABBısıdır her şeyi bilendir görendir onu ayırd etmeden BİZ BİR-İZ DUÂsı edendir..


وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا إِنَّ رَحْمَتَ اللّهِ قَرِيبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِينَ
“Ve lâ tufsidû fî’l- ardı ba'de ıslâhıhâ ved'ûhu havfen ve tamaâ (tamaân) inne rahmetallâhi karîbun mine’l- muhsinîn (muhsinîne).: Islâh olduktan sonra yeryüzünde fesad çıkarmayın. ALLAH'a korkarak ve umutla yalvarın. Şüphesiz ki ALLAH'ın rahmeti muhsinlere yakındır.” (A’râf 7/56)

Ve lâ tufsidû fî’l- ardı ba'de ıslâhıhâ.. Sakın sakın yer yüzünde ifsad etmeyin bozgunculuk yapmayın, bozgunculuk çıkarmayın yer yüzünde islah olduktan sonra sizde fitne fucur yaparak düzenleri bozucu olmayın..
ıslâhıhâ ved'ûhu havfen ve tamaâ.. Hürmetle korku arasında.. yâni korku da, yılandan korkar gibi değil, ALLAH’ın Yüceliğini düşünerek, yüceliğini muazzamlığını düşünerek, BİZ BİR-İZliğini düşünerek, O’nun hakkını O’na vererek.. Yâni “OLsun!. OLmasın!.”dan değil de OLamayacağından korkup tamah ederek umut ederek, umarak DUÂ edin..
inne rahmetallâhi karîbun mine’l- muhsinîn.. şüphesiz ki ALLAH’ın Rahmeti yakındır.. karîb.. yakındır.. biz “karîb”i tanıyoruz “akraba”lıktan.. Şahdamarımızdan da karîbdir ALLAH’ın Rahmeti karîbdir, akrabadır, yakındır.. minel muhsinin muhsinlere muhsinlerden muhsin olanlardan böyle yakındır yâni muhsinlere bu bahsedilenler
mine’l- muhsinîn.. Kim içinmiş ?. Muhsin olanlar, ihsân sâhibi olanlar için.. ALLAH’ın verdiği maddî mânevî özelliklerini paylaşan, ihsân edenler için bu yâni bende olsun sende olmasın değil =>BİZ BİR-İZler için..


وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ حَتَّى إِذَا أَقَلَّتْ سَحَابًا ثِقَالاً سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَنزَلْنَا بِهِ الْمَاء فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ كَذَلِكَ نُخْرِجُ الْموْتَى لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
“Ve huvellezî yursilu’r- riyâha buşren beyne yedey rahmetih (rahmetihi), hattâ izâ ekallet sehâben sikâle suknâhu li beledin meyyitin fe enzelnâ bihi’l- mâe fe ahrecnâ bihîmin kullissemerât (semerâti), kezâlikenuhricu’l- mevtâ leallekum tezekkerûn (tezekkerûne).: Rahmetin önünde müjdeleyici olarak rüzgârları gönderen O'dur. Ağır bulutları yüklendiği zaman onu ölü bir beldeye sevkettik. Ve de ondan su indirdik. Bu şekilde onunla bütün ürünlerden çıkardık. İşte bunun gibi ölüleri çıkarırız. Böylece tezekkür edersiniz.” (A’râf 7/57)

Ve huvellezî yursilu’r- riyâha buşren beyne yedey rahmetih.. Ve o odur ki, O ALLAHtır ki.. ALLAH Rahmetinin önünde müjdeleyici olarak rüzgarlar gönderendir. Hâni yağmurdan önce şöyle bir serinlik gelir.. Bizim Maksem’de çok olur, yağmurdan önce böyle bir serinlik gelir ondan sonra indirir yağmuru.. Yâni bu alışılmışın dışındadır dağdan her zaman esen rüzgar değildir bu.. Böyle hafif bir serinlik çöker rüzgar gibi bu bir öncüdür ve ALLAHu zü’L-CELÂL bu özellik ve güzelliğini Rahmeti olarak buyuruyor..
hattâ izâ ekallet sehâben sikâle suknâhu li beledin meyyitin fe enzelnâ bihi’l- mâe fe ahrecnâ bihîmin kullissemerât..
Bu Rahmetini neye benzetiyor ALLAHu zü’L-CELÂL.. diyelim ki Atlas Okyanusu’ndan yüzbinlerce tonluk milyarlarca tonluk SUyu yüklenmişler, kanatlanmışlar =>“BULUT” diye geliyorlar. Ağır bulutları, yüklü bulutları yâni ölü bir beldeye serpiyor ALLAH celle celâlihu.. Çöllere yağdırıyor, rahmet yağdırıyor.. “o’ndan suyu indirdik.” diyor o bulutlardan indirdik bu şekilde o bulutların indirdiği su ile bütün ürünleri çıkardık bunu niye anlatıyor çünkü .kezâlike.. işte böyle.. bunun gibidir ki,
fe enzelnâ bihi’l- mâe fe ahrecnâ bihîmin kullissemerât..
kezâlikenuhricu’l- mevtâ leallekum tezekkerûn.. ölüleri de böyle çıkarırız biz.. umulur ki ne dediğimizi anlarsınız, tezekkür edersiniz yâni.: “nasıl dirilecekmişiz nasıl yerimizden kalkacağız!.” diye düşünmeyin.. Atlas okyanusundan ya da Okyanuslardan getirdiği SUyla çölleri nasıl yeşertiyorsa “kalkın!” dediği zaman kaldırılır herkesi..


وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِإِذْنِ رَبِّهِ وَالَّذِي خَبُثَ لاَ يَخْرُجُ إِلاَّ نَكِدًا كَذَلِكَ نُصَرِّفُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَ
“Vel beledut tayyibu yahrucu nebâtuhu bi izni RABBih (RABBihi), vellezî habuse lâ yahrucu illâ nekidâ (nekiden), kezâlike nusarriful âyâti li kavmin yeşkurûn (yeşkurûne).: Ve güzel belde (toprağı verimli ülke), RABBinin izniyle nebâtı çıkarır. Ve kötü (verimsiz, çorak) olan ise, faydasız, kıt bitkilerden başka bir şey çıkarmaz. İşte böylece şükreden bir kavme âyetlerimizi açıklıyoruz.” (A’râf 7/58)

Ve’l- beledut tayyibu yahrucu nebâtuhu bi izni RABBih.. öyle beldeler vardır ki verimli toprak gibi beldeler vardır bir yağmuru bekler.. yağmur da yağdı mı hâlis muhlis sıddık âdil fışkırır çıkar içinden her türlü CÂNLar.. Asla pislik yoktur orada saftır, eksik olan bir tek RAHMEttir.. RAHMEti buldu mu ona derman sığmaz artık.. ne ekersen ek adam boyu gibi kaldırır böyle toprağı verimlidir onlar.. onlar RABBlarının izniyle nebâtlarını çıkarırlar.. çıkarırlar O’nun/ALLAH’ın ektiği tohumu RABBinin izniyle çıkarır..
vellezî habuse lâ yahrucu illâ nekidâ.. ve kötü, yâni verimsiz çorak, nankör, hâin olan bir tarla gibi olan yürekler ise faydasız.. onlarda kıt bitkiler çıkar yâni nekiden yâni kıt kuru faydasız diken gibi şeyler çıkar onlardan da.. çünkü böyle aksidirler onlar yâni yapısı bozuktur daha doğrusu bir yerde..
kezâlike nusarriful âyâti li kavmin yeşkurûn.. işte böyle şükrederler diye bir kavîm için şükretsinler diye şükrederler diye olur ki şükrederler diye bir kavîm için ALLAH Âyetlerini sarfediyor, açıklıyor yâni böyle sarf ediyor kullanıyor açıklıyor ki insânlar bundan bir fayda ağlasınlar ALLAH’ın Kitabından Kelâmullah’tan okusunlar ve kâmil insânların yaptığı gibi yapsınlar diye..


لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَى قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللَّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ إِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
“Lekad erselnâ NÛHan ilâ kavmihî fe kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruh (gayruhu), innî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîm (azîmin).: Andolsun, NÛH 'u kavmine gönderdik. O zaman şöyle dedi.: “Ey kavmim, ALLAH'a kul olun! Sizin için O'ndan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki; ben, o büyük günün azâbının üzerinize olmasından korkuyorum.” (A’râf 7/59)

Lekad erselnâ nûhan ilâ kavmihî.. andolsun ki yemîn olsun ki NÛH’u aheyhisselâmı biz gönderdik kavmine..
fe kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruh.. gönderdikten sonra hemen dedi ki.: “Ey Kavmim ALLAH’a kulluk edin.. ondan başka sizin için bir ilâh yoktur!” dedi ve devâm etti,
innî ehâfu aleykum azâbe yevmin azîm.. “muhakkak muhakkak ben korkuyorum ki, sizin üzerinize ALLAH’ın en zor günün azâbı gelir” diye korkuyorum diyor Kavmine NÛH aleyhisselâm.. ve günü gelir her insânın başına NÛH Tufanı kopar..


قَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ
“Kâle’l- meleu min kavmihî innâ le nerâke fî dalâlin mubîn (mubînin).: Kavminin ileri gelenleri.: “Muhakkak ki; biz seni apaçık bir dalâlet içinde görüyoruz.” dediler.” (A’râf 7/60)

Kâle’l- meleu min kavmihî.. Kavminin kelek kesenleri öne çıkanları ileri gelenleri dediler ki..
innâ le nerâke fî dalâlin mubîn.. “biz var ya biz muhakkak seni sapık birisi olarak görüyoruz.. sen şaşkın bir insânsın öyle görüyoruz.. seni bir sapıklık, dalâlet içinde görüyoruz!.” dediler. “sen neden bahsediyorsun!.” dediler.. kime?. NÛH aleyhisselâma tâbi.. çünkü onların NÛH Tufânı henüz kopmamıştı.. 60 da kalıyoruz..

Seneler önceydi Hakan.. O meşhur Somuncuoğluların oradaki kahvedeydik.. Bizim Hasan’ın işlettiği Derviş Kahvesi’nde, Sâlih Baba, Kalaycı Baba felân.. İlk zamanlar 1970 küsürlerden bahseldiyorum.. Derbentli Deli Hasan’dan felân orada sabah namazında çıtık mı toplanırdık.. Onlar konuşuyorlar ben dinliyorum ama, konuşmalarını anlamak çok zor.: “Daha o boş konuşuyor, daha onun n NÛH Tufanı kopmamış felân.. yâni o Firavunu tanımıyor o kim, Mûsâ aleyhisselâm kim?. Tanımıyor!.” gibi felân böyle şeyler konuşuyorlar ama laf olsun diye konuşmuyorlar yâni ALLAH ALLAH ben dedim ki.: “Herkesin nuh tufanı mı kopacak?.” dedim. “Tâbi erenler!.” dedi Yahya Baba. “Herkesin kopacak tâbi dedi NÛH aleyhisselâm Dönemini geçirirken NÛHî olur, kendininki de kopacak.. 28 Peygamberin aşamalarında geçer insân.. Şehvetle denenir sabırla denenir Eyub aleyhisselâmda.. Yûsuf aleyhisselâmda kadınla denenir.. ötekinde şununla denenir, bununla denenir felân denenirde denenir aha yâni demek ki NÛH aleyhisselâm’ın Fırtınası kopmamış daha boş konuşuyor!.” diyorlar yâni.: “Fırtına kopsun bakalım, binecek NÛH Gemisi arasın ne belli belki, NÛH aleyhisselâmın oğlu gibi.: “Ben dağa çıkarım sen kimsin Baba!.” diyecek yaaa.. Evet ALLAH celle celâlihu Lütfü Keremînden İzzeti Şerefinden bize hakk ve hayr versin!.

Bismillâhirrahmânirrahîm
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk,
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk,
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk,
elhamdulillâhi RABBu’l- ÂLeMîN..


ALLAHümme salli ve sellim ve barik ala seydina MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve rasûlike ve nebîyyil ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve EHL-i Beytihi ve ümmetihi..
ALLAH celle celâlihu Dinimizde Dünyâmızda, Âhiretimizde Hakk ve Hayr versin bize!. Ateş Azâbından korusun Hakkta ve Hayrda Rızasında kılsın.. Hakk ve Hayrda Rızasında bizim Yardımcımız OLsun ve Gıyabî DUÂcılarıımz OLalım.. Birbirimize Hakk ve Hayr DUÂcılarımız OLalım.. Geçen zamanın kullanımı DİRİ bir VÂKİTtir ötekiler avara kasnaktır.. yâni zavar zavar boşa geçer onlar.. RABBini BİLmek VAKTini BİLmek budur.. Vaktini BİLdiği RABBini BİLdiği zamanın bize âit olanıdır.. diğerleri değildir hâni ben basit şeylerim vardır.. Ay 31 mi çekiyor?. Yokk yok mutsuz günleri çıkar görelim bakalım ay kaç çekiyor!. belki de çekmiyor yâni hiç çekmiyor!. Anladın mı sümüklü böceğim!.
ALLAH celle celâlihu Yâr ve Yardımcımız olsun bizi affetsin bağışlasın!.
Gaybî DUÂcılarımız olalım!.
Es selâmu aleykum ve rahmetullah..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Resim

ALLAHumme saLLi ve seLLim ve bârik aLâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMîyyi ve aLâ ÂLihi, EhL-i Beytihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...

SUBHÂNeke ALLAHumme ve bi HAMDike,
Eşhedü en Lâ İLâhe Ente Vahdeke Lâ şerike Leke Estağfiruke ve Etûbu iLeyke!.


ALLAHu zü’L-CELÂL bizi akıl emânetiyle kendisine kul kıldığı için sonsuz şükür ederiz!. Bu büyük bir ni’mettir bu âlemde oluşun farkında olmak, kim olduğunu bilebilmek, diğer hayvanlardan diğer bitkilerden diğer CÂNlılardan farklılık ve bununla denenmek, Şeytândan ve Melektende farklı olmak ve ALLAHu zü’L-CELÂL’in HaLik TeALÂnın halifesi olabilmek insân için muhteşem mubârek bir özelliktir ve güzelliktir!.
Yaşamanın bir anlamı bir gâyesi varas budur. Bunun dışındakiler bir boşa dert çekmektir ya da, savaşmaktır ya da, bir işe yaramayan bir şeydir, boşluktur, hiçliktir.
Onun için insân olmanın verdiği insân olarak yaratılmanın ALLAHu zü’L-CELÂL’e sonsuz saygı duymayı gerektirir!.

Ebu Hasanel Şazelî Hazretlerinin NÛRu’z-ZÂt da denilen salâvâtıyla başlayalım İnşâe ALLAH..
Ebu Hasanel Şazelî kaddesallahu sırrahu’nunkurduğu Şazelî Tarikatı özellikle Bursa da geçmiş zamanlarda çok kolu olan, Anadoluda Bursada yayılmış ama sonra yok olmuştur.
Çok sayılan himmet sâhibi bir Zâttır. Halka eğilen bir Zâttır halkla yaşayan bir Zâttır. İdârecilerin sofralarına oturmayanlardandır. Yûsnus Emre gibidir.. Yâni hiç kimsenin zülfüne tarak atmamışlardır.
ALLAHu zü’L-CELÂL’in YoLunda yürümüşlerdir.. Mubârek bir Zâttır ve eşsiz bir Salâvâttır.:


Resim28. SALÂVÂT-I ŞERÎFE .:

Ebu'l-HASERN-eş-ŞÂZELî kaddasallahu sırrehu'ya âit SaLâtu'n- NÛRi'z- ZÂTî..
İç sıkıntıları ve zorlukların aşılmasında şifâdır.


Resim


ARAPÇASI.:

Resim

TÜRKÇESİ.:
ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ
ve Mevlânâ MuhaMMedin Nûri'z
-Zâti
Ve's-sirri's-sâriî fî cemi'i'l-âsâri
Ve'l-esmâi ve's-sıfâti Ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim
Adede kemâl'illâhi ve kemâ yelîku bikemâlihi
..


MÂNÂSI.:
"ALLAH'ım! ZÂTı'nın NûRu, Esmâ ve Sıfatların bütün Eserlerine
(mevcûdat) sârî (süren, süregen, sürücü, yayılan) SIRRı olan Efendimiz ve Sâhibimiz MuhaMMed salallahu aleyhi ve sellem'e, Âilesine ve Ashabına salât-ü-selâm ve bereketini ihsân eyle!.
ALLAH'ın Kemâli adedince ve O'nun Kemâlinin lâzım ve lâyıkınca!."
!."
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

bismillâhirrahmânirrahîm..
ALLAHümme salli alâ seydinâ MuhaMMedîn NÛRu’z- Zâtı sırrı sari fi’l- cemii’l- esmâi ve’s- sıfat bi adedi ilmiken dâimen kesiren mubâreken tayyiben fihi..

Değişik bir şekliyle hadis olarak bahsedilir amma şu ÂNda kaynağını bilmiyorum. Bunu çok büyüklerimizden duymuşumdur. ZÂTULLAHla ilgili kısacık bir salâvâttır o nedenle seçtim.. ALLAHümme->ALLAH’ım.. salli ->sall et.. ve sellim ->ve sellim et yâni mubârek ve bereketli kıl.. alâ ->üzerine seyydinâ MuhaMMedîn ->O MuhaMMed aleyselâti vesselâm ki bizi=>el MEVLÂmıza ulaştırandır ve bizim dinimizin sâhibidir seyyidinâdır. Dinimizin zâhir ve bâtın yaşayış sâhibidir yâni zâhir ve bâtında madde ve mânâda soyut ve somutta bizim her şeyimizle rehberdir.. Zâhiren NÛRundan, Bâtınen ise O-NÛRundan yaratılmışız/yaratılmaktayız her ÂN!. Abdullah aleyhisselâm beşer idi ve HAKk’a yürüdü. Ama Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in VARLığı Gaybî ve Süreklidir ki, ALLAHu zü’L-CELÂL’in VARlığı gibi VARLığı dâimdir.. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem olarak böyledir. Abdullah aleyhisselâm olarak demiyorum. “Abdullahlık/Kulluk” başka şey “Rasûlullahlık” başka şeydir.. yâni kısaca anlatmak ve anlamak için söylüyorum..
Bilmiyorum kimdir ama Bursa Vâlisi felân oğlu felân diyebilirsiniz. O, bir inşandır, evi vardır, çoluğu çocuğu vardır, ekmek yer, ceket giyer ve her insân gibi inşandır. Ama aynı zamanda Bursa Vâlisi’dir yetki ve etkileri vardır onun Vâliliği ile İnsânlığını karıştırmamak gibidir demek istiyorum. Vâlidir herhangi bir kişi gibi değildir etki ve yetkilerinden dolayı..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem da ALLAHu zü’L-CELÂL’e karşı; ALLAH’ın İslâm Dinini Tebliğ Görevi ile görevlendirdiği bir özelilktir.. Rusûlîyyet özelliğidir, sall edicidir, ulaştırıcıdır, yetiştiricidir. sell edicidir, teslim olanları istikâmet verir.. selli sellim Zâhir ve Bâtın Lutfunun “sen”liğini biz, ancak ve ancak Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemde bulabiliriz.. Kendi bulduklarımız çürüktür.. Ham Aklın bulduğu, kendisinin bulduğu ALLAH’ın Emrettiği değildir..
ALLAHu zü’L-CELÂL Kendisine ve Rasûlüne =>Teslim OLmayı =>İmân ETmeyi =>Tâbi OLmayı ve =>İtaat ETmeyi EMRetmiştir =>KENDİsine ve RASÛLÜne BİRLikte.. yâni bana dememiştir.. "ALLAH ve Rasûlüne" buyurmuştur.. Elbette ortak olarak değil.. SÜNNETULLAH YoLu olarak böyledir.. Yâni işin yanlışına kaçıp da işte.: ALLAH’a imân ettik de, Rasûlü de mi, Rasûlü O'nun ortağı mı?!.” diye düşünenler hâinlik yapmakta ya da, ahmaklık yapmaktalar.. Yoksa dediğim gibi hâşâ, ALLAHu zü’L-CELÂL oturup da bizimle sohbet mi edecek?. ALLAH bir insân mıdır?. HeR Şeyi her ÂN Yeniden Yaratmakta olan ALLAH celle celâlihu bir şey mi ki, bir şey olsun hâşâ.. Heykeli olan Batılıların Tanrısı gibi mi hâşâ!.
Biz bir EŞYÂ/ŞEYLER PAZARIndayız.. Onların pazarında değiliz, uzayda değiliz.. Dünyâdayız ki, zamanı durduramayız akşam olur sabah olur.. Dünyâdayız ki, Dünyanın şartlarını değiştiremeyiz ya da Dünyâ Şartlarının dışına çıkamayız.. İnsânlık Şartlarının dışına çıkamayız onun içindir ki;
ALLAH’ım Zâhir ve Bâtın MuhaMMedî Lutfun SENLiğini ->MuhaMMed aleyhisselâma TESLİMÎYETle bize de ver!.
ALLAH’ım Zâhir Ve Bâtın Lutufların ne ise ne Ni’metler vermen için, bizim ne yapmamızı istiyorsan bütün bunların lutuflarını letâfetlerini letâfet sâhibliğini demek istiyorum bunun sâhibliğinde de SANA İSTİKÂMEt ver!. Çünkü bunların Sâhibi ALLAHtır.. Salli ve sellim ALLAH’ım ve bârik bereketli kıl ve bizi alâ seydinâ MuhaMMedîn Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in onunla bizi BİZ BİR-İZ et!. Alâ.. dan kasıd “BİZ BİR-İZ”liktir.. “Mevlânâ”yı pek bu zât kullanmıştır ama.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hiçbiriniz kölesi için “kulum” demesin, çünkü hepiniz ALLAH’ın Kullarısınız; yalnız “benim adamım, elemanım/fetâ” desin. Köle de Efendisi için “Rabbim” değil “Efendim” desin. Yine köle efendisine “Mevlâm” dememelidir; hepinizin MEVLÂsı AZÎZ ve CELÎL olan ALLAH’tır” buyurmuştur..
(Müslim, “Elfâz”, 14).

Sözlükte “birinin yakını, dostu, arkadaşı ve yardımcısı olmak, onun idâresini elinde bulundurmak” anlamındaki VELÂYET (vilâyet) kökünden masdar ismi ve sıfat olan MEVLÂ kelimesi.: “Birine sevgiyle bağlanan, dost, arkadaş, yardımcı; sahip ve mâlik” gibi mânalara gelir.
Râgıb el-İsfahânî, kavramın “temel” anlamındaki yan yana oluş faktörünü göz önünde bulundurarak VELÂ kökünün.: “İki veya daha fazla şeyin aralarında yabancı bulunmamak şartıyla birlikte olması” mânasına dikkat çekmiş ve bu birlikteliğin mekân, nisbet, din, dostluk, yardım ve inançta yakınlık için kullanıldığını söylemiştir (el-Müfredât, “vly” md.).
Mevlâ kelimesi ALLAH celle celâlihu’ya izâfe edildiğinde maddî unsurlar hariç yakınlığın/KURB =>Sevme, koruma, yardım etme, tasarruf ve himâyesi altında bulundurma” gibi anlamları öne çıkar..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bana mevlânâ demeyin MEVLÂ ALLAHtır hadisi vardır yâni istememiştir. Çünkü MEVLÂ kelimesi mutlak velîdemektir KÜLLî ŞEYy’in velîsi ALLAHtır Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de velîsi ama MEVLÂ değildir MEVLÂnâ ->MEVLÂmız demektir.. böyle bir şey ama bu zât buyurmuştur ama buyurma nedeni tâbiki iyi niyetledir yâni MuhaMMedîn NÛRu’z-ZÂT ->ZÂTın NÛRu Hörmetine.
Kimdir ZÂT?.
ZÂTULLAH ALLAHtır Mutlak Zât NÛRULLAH hürmetine demek istiyorum..

Ve's-SIRRi's-sâriî.. öyle bir SIRR var ki sâri, geçişken, sürekli, birbirinin devâmı yâni sâri..
Sari.: (Sâriye) Sirayet eden, bulaşıcı, geçici olan. Genişleyip başkasına da geçmeğe, yayılmağa müstaid olan..

Ahmed Çakır kimdir?. dediğinizde =>Ahmed Çakır =>Ali Çakırın oğludur.. Ali Çakır kimdir dediğinizde Dede Ahmed Çakırın oğulu saridir..
yâni sari olan böyle bir sır taşımaktayız BİZ BİR-İZlik SIRRı taşımaktayız.. Bu SIRRın Sâhibi Zâtın yüzü suyu hürmetine.. Bu SIRRın sari olan SIRRın yüzü suyu hürmetine..

Ve's-SIRRi's-sâriî fî cemi'i'l-âsâri.. bütün eserlerde-ortaya çıkan sonuçlarda bu böyledir bir babadan doğan çocukla, bir nohuttan doğan nohut arasında fark yoktur.. bir keçiden doğan oğlakla anadan doğan çocuk arasında fark yoktur..
CÂN =>CÂNdan doğmakta mesele burada bunu anlamaktır. Bitki hayvan insân değil CÂN =>CÂNı doğurmaktır.. bütün eserlerde bu vardır KÜLLî ŞEYy’..
Eğer insân aklı görüyorsa bunu anlar ki bunun temeli neye varır doğmaya varmaz, yeniden yaratılışa varır. Yeniden yaratılışta ise her şey yeniden yaratılır, orada doğmak da yoktur KÜLLî ŞEYy’ yeniden yaratılır.. Yeniden KÛN feyeKÛN yaratılır biliyorsunuz..

Ve’l- esmâi ve’s- sıfat.. Bütün Eserler Zâttan=>Sıfat, Sıfattan =>Esmâ, Esmâdan =>Eşyâ OLUŞumu içindedir..
Ve alâ âlihi.. ve onun Âli/âilesi.. Âl-i İmrân, Âl-i İbrahîm, Âl-i MuhaMMed Âilesi deniyor amma, bu âile sâdece alışıldığı gibi karı koca anlamındaki âileden ziyâde kendisine teslim olan cemân yâni “MuhaMMedîLer” demek istiyorum..
Ve alâ âlihi ve sahbihi.. Sâhabeleri kim kendisine sâhib çıkan ve sâhib çıktıkları..
Ve SeLLim.. ve bizi öyle SeLLim yap ki.. selâm gönder.. selâmun aleykum.. aleykum selâm.. demenin ötesinde bize öyle bir =>Beden =>Nefis =>Kalb =>Rûh =>Sırr=>Hafî=>Ahfâ.. Ve =>Akdes Teslimiyeti ver ki =>Mutlak Teslimiyeti ver ki o kadar.. ne kadar olsun?.

Adede kemâl'illâhi ve kemâ yelîku bikemâlihi..
ALLAH’ın Muradınca, lâyık ve lâzımınca ne kadar lâzımsa bize o kadar ve ne kadar lâyıksak o kadar ne kadar lâzımsak o kadar lâyığız yâni bunlar birbirini tamamlayan şeylerdir. Bir şey lâzımsa ->lâyıktır, lâyıksa ->lâzımdır, lâyık değilse ->lâzım değildir.. Lâzım değilse demek ki lâyık değildir yâni bunları anlayacak durumdayız hepimiz.. Onun için
ALLAHümme salli ve sellim ve barik alâ seydinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve rasûlike ve nebîyyil ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve EHL-i Beytihi ve ümmetihi..

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn Nûri'z-Zâti. Ve's-sirri's-sâriî fî cemi'i'l-âsâri Ve'l-esmâi ve's-sıfâti Ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim. Adede kemâl'illâhi ve kemâ yelîku bikemâlihi..
ALLAH’ın Kemâlinin lâzım ve lâyıkınca şu ÂNda idrak ettiği Kemâli kadar. Ve bir de lâzım ve lâyığı neyse o kadar olsun diye ALLAHu zü’L-CELÂL’e SALL ü SELL ediyoruz Teslimiyetimizi sunuyoruz..İişte şöyle ya da böyle yaşamaya çalışıyoruz bir şey olacakmış gibi ve bütün bunların sonunda olanların sonunda ne olacak?. Her CÂN ölecek her CÂN gidecek!. Bu böyle çünkü sistem bütün insân oğlunun tüm varlığı CÂNın üzerine toplanmıştır ve bunu anlayışa ALLAH celle celâlihu => “AKIL” demiştir bu BAĞa, bu CÂN BAĞIna ALLAH celle celâlihu => “AKIL” demiştir.
Bu anlayışa Bunu =>İlim =>İrade =>İdrak =>İştirak edişe “AKIL” denmiştir.. Ve bu AKIL, MuhaMMedî Tâlim Terbiye ile RÛHî KEMÂLe ULaşıp=> AKL- KÂMiL, AKL-ı SELîm OLur..
Ya da Nefsin Hevâ Heves Batağında BEDENen Kemâl bulabilir ama bir CÂNavar olur.. Çok güçlü bir CÂNavar olur, daha çok CÂN yakar.. BEDENen gelişmiştir RÛHen gelişmemiştir yâni Nefsi Bedeni gelişmiştir.. Halbuki KALBi ve RÛHu =>TÜMMlenip =>TAMMLanmamıştır.. Lâzım değil diyor, lâyık değil demek ki ona.. Yâni KALBi ve RÛHu lâzımsız ve lâyıksız bir insân düşünebiliyor musunuz.. Ne kadar vahşi ne kadar kendine yazık yâni nefsine zulmedici olmaktadır..
ALLAHu zü’L-CELÂL hepimizi işlerimizde, hayatlarımızda sürekli sayısız İmtihÂN Engel leri çıkarmakta, problemler çıkarmakta..
Haktan ve Hayrdan dönenmek için türlü türlü hallere sokmakta ve insân aklı kendi proğramı gereği yüklenmiş olan proğram gereği her şey kendi Nefsî İlâhlığında, RABBlığında olsun düşüncesiyle yaratılmıştır.. yâni bu da normaldir.. Normaldir yâni öyle olmasaydı hayat dururdu, insânlar yaşamaktan vaz geçerlerdi.. “Hepiniz öleceksiniz!.” bunu bilmeyen var mı.. yok!.. peki ölecek gibi davranan var mı?. o da yok, ebedî yaşayacakmış gibi.. her şeyi bu kinden, kibirden, hırstan kurtulamayanlar ölürken dahi kalanlarına vâsiyetler ediyor.: “gerideki herkesin anasını ağlatın işte elinizden geleni yapın bunu böyle yapın şunu şöyle çatın!. Halbuki bütün bunlar hayaldır ayakkabıları toz toprak olacaktır, elbiseleri kalacaktır bedeni toztoprak olacak kısa sürede.. Bunun bilincinde değildir bunların bir oyun olduğunu Tiyatro Oyunu olduğunu ANLAyış çok zordur.. bunu ANLAyanların da bu hayatta yaşayışı zordur..

Bizler öyle değiliz özellikle ben öyle değilim meselâ.. Çok nazlı büyümüşümdür öyle icâb etmiştir.. ama ben öyle büyükler gördüm ki Derbentli Deli Hasan gibi =>Evi yok barkı yok hiçbir şeyi yok.. yâni üzerindekinden başka bir yerde bir şeyinin olduğunu sanmıyorum.. düşünebiliyor musunuz yâni bir insânın bir yerde gömleği olmaz mı, çorabı olmaz mı?. Onun yok!. Evi barkı olmaz mı?. Yok ama yaşıyor ve ŞÂHça yaşıyor!. O şartları bilmiyorum çok zor şartlar olduğunu sanıyorum!. Ama onlar öyle bir kader yaşadılar ki, yokluktan öyle yaşamadılar!. Bunların değersiz olduğunu biliyorlardı ve ki 1970 küsürlerde ben çok şey bir inşandım, yâni okurken de öyle çok.. Kaç bin kişi içinde kazandığım Adana Erkek Lisesinin en üst öğrencilerinden biriydim!. Sebebi gözlerim kan çanağı gibi birisiydim.. neden başarmam gerekli idi!. Başarıya sevgi veya nefretle ulaşılırdı.. benim sevgiyle ulaşma imkanım yoktu.. çünkü imkanım yoktu.. yâni elbise alamıyorum, ayakkabı alamıyorum.. Liseye geç geldim herkes almış ben kalmışım.. devlet hemen vermiyor yazıyor çiziyor!. soğukta üşüyorum ona kahret, buna kahret yâni sıkıntılar içinde geçiyorsun sen!. Yatılı Pansiyonda paralılarda kalıyor orada.. milyarder milyoner ağaların meşhur ağaların çocukları var.. adamlar geceleri kaçıp pavyona gidiyorlar okuldan kaçarak, duvardan atlayarak gidiyorlar.. para pul gırla gidiyor yâni.. senin seçme yolun onlara göre sevgi değil!. sen bu hayatı çırpınarak çıkmak zorundasın, denize düşmüş bir insân gibi.. bu sebeble de ben, hep başarmıştım.. ancak bu bende şey bırakmıştı..
Yüksek İnşaat Mühendisi hayatımdaysa, halk; meselâ çok güzel giyinmeyi çok seven 39 numara meşhur ayakkabılar, efendim altın yıldız kumaşlar Konya'da bir arkadaşımın Abisi Paris Terzisiydi Paris’ten gelmişti, ona diktirmeler cak cuk felân.. altın rozet takmalar ki, o zamanlar yüksek mühendis felân yok Hasan Dağdan gelmiş bir inşanım.. Lisedeki Adım açıktı =>Hasandağlı.. yâni böyle herkes şey.. ama bir başka yönü vardı bunun o neydi?.
Bir gün hiç unutmuyorum unutamıyorum Derbentli ile haşr-neşir olmuşuz gece Sabah EzÂNından diyelim ki bir saat önce uyanıyorum, kalkıp namaz kılıyorum ve Ulu Câmi’ye gidiyorum ki o, oraya geliyor.. Çünkü ona geleceğimi söylüyorum.. “yarın sabah buraya geleceğim!.” diyorum.. dinlemiyor beni ama ben söylüyorum ona.. Sabahın köründe ben gittiğimde ezân okunmamış, erken gitmişim demek ki.. yâni zamanı tam ayarlamamışım.. oralara baktım Câminin önünde felân yok.. her zaman olduğu yerde yok.. sonra biraz karanlık kapıya doğru yöneldim kapının önünde, bir palto var gibi yerde.. “ALLAH ALLAH! Adam giderken paltoyu düşürmüş gitmiş galiba!.” dedim. Palto yâni böyle palto gibi bir şey yerde yâni kapının önünde çıkışa düşürmüş.: “ALLAH ALLAH nasıl olur!.” deyip şöyle ayağımla dürtmek isteyince.: “Havv!. Havv!.” diye nasıl saldırdı aklım başımdan gitti!. Yâni “Havv!. Havv!.” diye yâni.. Derbentli.: “Ne o Çoban korktum mu?.” dedi. “Korktum ödüm koptu!.” dedim. “Sen Çobansın!. RABBımın Köpeği’nden neden korkuyorsun!. Çoban korkar mı köpekten!.” dedi. Çok kötü oldu, çünkü ayağımı uzatınca saldırdı “Havv!. Havv!.” diye. ve sustu sonra dedi ki.: “Bana RABBım dedi ki.: “Sen bu kibrini mibrini bırak köpek gibi Ulu Câminin önüne yat, şu Kıtmir’e bir ders ver!. dedi biz de sana da bir ders verdik.. yâni işte “kıtmirlik” budur. Böyle yüzün yerde aşağı olacaksın, altın arı rozeti takıp da.. beni biliyor musunuz beni!. ben İnşaat Yüksek Mühendisiyim diye göstermen Kıtmir işimi!.” Diyerek dolaşmaya başladı ezân okunuyordu sabah..
Ben bu yüzden yakamdaki Altın Rozetimi =>Ulu Irmağa atmışımdır.. ALLAH’ın yardımıyla ulu ırmağa atmışımdır ve bir daha hayatımda rozet takmamışımdır.. iyi olduğumdan değil ben bu dersi Köpeklerden öğrendim Köpeklerden onun kendi tâbiriyle söylüyorum “RABBımın Köpekleri”nden öğrendim. Kıtmirliği =>Köpekliği yâni..

Bunların hiçbir şey olmadığını yâni düşünebîliyor musun yoksul insânlar bunlar için ne kadar üzülmektedir =>giyemedim, yiyemedim, şöyle yapamadım diye ömür boyu üzülmektedirler.. Varlıklılar ise kibir etmektedirler, caka satmaktadırlar.. ve insânlar hep gördüğüne göre karar vermektedir, tipine göre karar vekmekteler.. onlar =>yüreksiz, ruhsuz bir hayatın içinde yaşamaktadırlar. Bunu şunun için söylüyorum nasıldı RABBımın İnsânları nasıldı?.
Haa “RABBımın Kıtmiriyim Köpeğiyim” derken bana ders veriyor yoksa söylediği şey şu.: “Ben kesinlikle =>Bedelsiz, Kıyassız, Şartsız ve Sebebsiz =>Muhtaç, Mecbur, Me’mur ve Mahkum bir Kuluyum!.” diyor.. “Hiçbir şeyim olmayan bir kuluyum ve her şeyim ondandır.. Lâ Huve İLLâ HUuu ALLAH celle celâlihu.. “ diyor… Ne Eşyâsı meşyâysı, ne CÂNı CÂNÂNı, ne şunu bunu, KÜLLî ŞEYy => Lâ Huve İLLâ HUuu.. Lâ Huve İLLâ HUuu.. O’ndan başka O mu var?. Yokk!. Yok da bu piyasada halk içinde yaşarken mecbursun ki.: “Ben Ahmed Çakırım!.” diyeceksin de, AHMED aleyhisselâm’ı da unutma.. AHAD ALLAH celle celâlihu’yu da unutma!.
İşte bunu anlamamız gerekiyor.. Anlamamız gerekiyor halka karşı alçak görünmek değildir.. Mü’min izzet sâhibidir =>ALLAH’ın izzetini taşır, onurludur, şerefi değerlidir ama asla kibirli değildir, asla kendini yüksek görücü değildir. Hiç bir varlığı hiçbir CÂNlı CÂNsız varlığı RABBımdan ayrı görmediği için hepsine RABBım Adına saygı duyar. bütün yaratılanları YARATAN'dan dolayı sayar sever ve BİZ BİR-İZ olur..
Onun içindir ki hepimiz insânlar bir sürü şeyi yapıp yapmamak tantanası içindedirler.. Öyle zamanlar olur ki.. Seni öyle bir denerki Hakan.. Vallahi billâhi bir namazı beş abdestle kıldırır ki kıldırır!. Daha da devâm edersen daha da yapar.. Neden yapar?. Çünkü bu YOL böyledir.. Bir sen varsın, bir de O var!. BİZ BİR-İZ olduğu için yaparsın bu budur!.
İşte Derbentli’min dediği gibi.: “Böyle Ulu Câminin önüne köpek gibi yatacaksın, kollarını sereceksin!. diyor. Böyle köpek gibi yattı zâten.. kollarının üzerine kafasını koymuş!.
Haa buraya öyle Altın Rozeti takmışsın.: “Var mı lan benim gibi, Hasan Dağı’ndan gelmişim Yüksek Mühendis olmuşum!.
“Geç oraları geç, yat bakayım şuraya Kıtmir gibi secde edeceksin!..” biraz sonra diyor.: “Secde, secde!. CÂNavar gibi secde mi olur, Zâlim gibi secde mi olur!. MuhaMMed aleyhisselâm gibi secde olur!.”

İşte bunlar böyle, bir zamanlar ağır dersler verdiler ALLAH’tan ki vermişler gerçekten yapacak hiçbir şey yokmuş şimdi düşünüyorum da ALLAHıma onlarla karşılaştırdığı için sonsuz şükür olsun!. Çünkü çıkmam mümkün değilmiş bu bataktan.. Çıktığımı söylemiyorum bataktan AMA, korkmuyorum. onlarla BİZ BİR-İZ olduğum için korkmuyorum yoksa yine kendi başıma değil!. ben korkmuyorum benim elektriğim kesilmez diyorum.. neden kesilmez?. Ben =>Ahmed Çakırın Elini tutuyorum, Ahmed Çakırın Eli =>Ahmed aleyhisselâm ELini.. Benim için Ahmed Çakır =>Babası Ali Çakırın Elini tutuyor onun Eli =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ELine kadar gidiyor gibi anlamalıyız!.
Onlar güvenilir.. Güvenilmeyeceği şüpheli bir kişi bEN varım ben de bunu söylüyorum lâzım ve lâyık olmak için ALLAH’a ve Rasûlullah’a teslimiyette, SELLde ve SALLda, BİZ BİR-İZde Yürek ister yürek!. Bu AŞKULLAH Hattında direk olmak için şöyle olmuş böyle olmuş.. Ne olmuş Hakan?. RABBımın üstünde bir RABB mı var hâşâ!. Başka birileri de yaratabiliyor muymuş.. ortada bir şey yok, tantanaya gerek yok, orada istiyorsa orada, burada istiyorsa burada..
İşte böyle kızcağız öyle diyor.. ya da “kemo” alırken birkaç saat orada yatıyoruz.. orada bir kızcağız var 18 yaşında mı neymiş, pırıl pırıl kızcağız, çok genç demek istiyorum. İşte herkes azık götürmüş, üç dört saat kalındığı için.. biz ilk kez gittik ne bilelim .: “Efendim acıktıysanız, size ben bir şey getiririm, tost getiririm başka tavuk döner getiririm:” geliyor gidiyor soruyor işte.: sağ ol efendim herkes hazırlıklı geliyor sen öyle!.” “beni boş ver ben acıkmam felân!. Bunları söylerken.: “Size bir şey sormak istiyorum.” dedi. “Sor bakayım.” dedim ama bunu ne zaman söylüyor artık âleti çıkaracak öteki âleti takacağı zaman söylüyor.: “Siz geldiğiniz zaman çok özür dilerim şarkı söylüyordunuz sessizce!.” dedi “yaa öyle mi?” “evet biraz önce de mırıldanıyordunuz .. haa Âşık oldur kim CÂNın fedâ kılar CÂNÂNına!.” diyordunuz. “Hacı Ârif Beyin Şarkısı kızım.. Âşık oldur kim fedâ kılar CÂNÂNına kim ki kıymaz CÂNına girmesin o Er Meydanına!.” dedim.
Rahmetli Nimet Terzioğlu'nun tok sesle söylediği muazzam şarkı “Âşık oldur ki CÂNın fedâ kılar CÂNÂNına”
Öyle “BİZ BİR-İZ” diyecek ,diyecek de Hakan diyecek ki.: “Dayı CÂNımı veririm!.” “Iyi oğlum saçıyın telini ver!.” “onu vermem” diyecek böyle şey mi olur, yok öyle şey!.
çünkü MuhaMMedî OLUŞun Temelinde yatan tek ilik Sadakattır, tektir, bismillâhirrahmânirrahîm gibidir Sadakat.. Sonra Samimîyyet gelir sonra Sabır gelir sonra Selâmete çıkılır!. Sadakatı olmayan bir insân, insân değildir. Sâdık değildir çünkü ona güvenilmez.. Mert olana demiyorum bakın!. Ahmed Çakır diyor ki.: “Hocam CeheNNemin Zümarasına gidelim mi?.” “Olur Ahmed CÂNım gidelim!.” “Biraz düşüneyim!.” yok. Neden? Çünkü BİZ =>İbrahîmîyiz!. İbrahîm aleyhisselâmın çocuğuyuz orayı CeNNete çeviririz, hiç dert etme oraya biz girersek CeNNet olur!. Eğer biz BİZ isek.. BİZ =>Ahmed aleyhisselâmın, İbrahîm aleyhisselâmın çocuğuyuz.. yâni O’nun =>Teniyiz, Kanıyız, CÂNıyız, RûHuyuz.. demek istiyorum..
Bizim anladığımız anlamda çocuklıktan bahsetmiyorum, HATtan bahsediyorum HATtan =>MERKEZden gelen HATtan bahsediyorum, kesintisiz HATtan..
Bu ise, bugün belli olmaz. Bu gün Ahmed Çakırın =>İŞi var, AŞı var, BAŞı var, EŞi var!. Ama birgün döner bunlar hep kalkar ve dersin ki meğer o da bir Mihenk Taşıymış.. O da bir Münir Dermanmış.. vs.. Bütün bunlar nerden gelir.. Sadakattan gelir.. Sâdık olanların sonucu böyle Güzel ve ÖZeLdir..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

biz A’râfa gelelim A’râfın 60 ında kalmıştık ne diyor Nûh aleyhisselâm'a.:

قَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ
“Kâle’l- meleu min kavmihî innâ le nerâke fî dalâlin mubîn (mubînin).: Kavminin ileri gelenleri: “Muhakkak ki; biz seni apaçık bir dalâlet içinde görüyoruz.” dediler.” (A’râf 7/60)

Kâle’l- meleu min kavmihî innâ le nerâke fî dalâlin mubîn.. Kavîmin ileri gelenleri, kelek kesenleri diyorlar ki biz seni kesinlikle açık seçik mubîn beyân edilmiş, binâ edilmiş.. sende gözüküyor yâni senin olmuş seni gördük mü biz onu görüyoruz.. ne görüyorsunuz?. sapıklık görüyoruz!. diyorlar sende biz böyle bir sapıklık içinde sapık olarak görüyoruz 61. Âyet

قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي ضَلاَلَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
“Kâle yâ kavmi leyse bî dalâletun ve lâkinnî resûlun min RABBi’l- âlemin (âlemîne).: Ey kavmim, ben dalâlette değilim! Ve fakat ben, âlemlerin RABBinden bir resûlüm.” (A’râf 7/61)

Kâle yâ kavmi leyse bî dalâletun.. Dedi ki ey kavmim ben sapık mapık değilim, dalâlette felân değilim.. ben delillikteyim Rasûlluktayım yâni delâlet->rehberliktir, dalâlet->sapıklıktır. Arapça çok ilginç bir dildir ben dalâlette değilim ben dalla değilim.. ben delle delilim ben..
ve lâkinnî resûlun min RABBi’l- âlemin..
Ve lâkin ben bir Rasûlüm.. ne demek Rasûl?. ALLAH’ın kullarını ALLAH’a irsâl edici, SALL edici.. götürücü RABBi’l. Âlemin..
İsâle hatları deriz; taşıyıcı, iletici ,getirici hatlar.. Kebân’dan gelen hatlara isale hatlar deriz neden Kebân’dan buraya kadar elektrik getirir.. Barajdan çıkan ana kanallara da isale kanalları denir.. yedek kanallar denmez onlara.. onlar, ana kanaldır barajdan alır en son yedeğe kadar götürür, giderken insânlar ondan SU alabilir.. SALL ediciler.. RASÛLLdaki.. SELLi SALLı görün demek istiyorum..
Resûlun min RABBi’l- âlemin.. RABBu’l- ÂLeMîNden.. Âlemlerin RABBi olan ALLAH’a insânları rücû’ ettirici, döndürücüyüm..

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
“Yâ eyyetuhân nefsu'l- mutmâinnetu.: Ey mutmâin (tatmîn bulmuş) nefis,” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
“İrciî ilâ RABB’iki râdıyeten mardıyyeten.: Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde RABB’ine dön.” (Fecr 89/28)

Onları =>razı olmuş ve razı olunmuş olarak RABBıma rücû’ ettirmekle görevliyim ben.. Sizin Dünyâ işlerinizden sapık mapık değilim sizin Dünyâ işiniz umurumda değil!.. diyor ama;

أُبَلِّغُكُمْ رِسَالاَتِ رَبِّي وَأَنصَحُ لَكُمْ وَأَعْلَمُ مِنَ اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
“Ubelligukum risâlâti RABBî ve ensahu lekum ve a’lemu minâLLAHi mâ lâ ta’lemûn (ta’lemûne).: Size RABBimin risâlelerini (gönderdiklerini) tebliğ ediyorum (ulaştırıyorum). Ve size nasihat ediyorum (öğüt veriyorum). Ve sizin bilmediğiniz şeyleri ben ALLAH'tan öğreniyorum (biliyorum).” (A’râf 7/62)

Ubelligukum.. tebliğ ediyorum belegatla açık seçik her aklın seviyesinde anlatmaya çalışıyorum herkes aklı kadar kabı kadar anlatmaya çalışıyorum fincan olanı fincan kadar alsın kazan olan kazan kadar alsın baraj olan baraj kadar alsın ama alsın RABBısını bulsun bilsin bulsun olsun yaşasın yâni übelliğuküm tebliğ ediyorum risâlâti RABBi.. RABBimin Risâletini RABBıma tekrar geri dönmenizi döneceğinizi isteseniz de istemesenizde bu CÂNınızı verdiğiniz CÂNınız bir yerden çıkacak ama ben aklımıza anlatmaya çalışıyorum ne yapmanız gerektiğini anlatmaya çalışıyorum niye yaratıldıysanız onu anlatmaya çalışıyorum öyle tesadüfen gelmiş gidiyorsun yok öyle bir şeyy..
Übelliğuküm risâlâti RABBi ve ensahu leküm.. ben size açık seçik nasihat ediyorum hakk sâhibliği NÛRunu anlatmaya çalışıyorum Hakikatın NÛRunu anlatıyorum bu hayatın yaratılış hakikatı vardır bir gerçek ona sâhib olan SubhÂN ALLAH’ın NÛRunu anlatıyorum sen ondan yaratıldın böyle şundan bundan ötten çöpten ot çöp ne ki sana Akıl NÛRu bir ni’met verilmiş ALLAH celle celâlihu.. güzelliklerle yaratmış seni halife yaratmış mükemmelsin demiş öyle demiş amma almış indirmiş biliyorum..
minâLLAHi mâ lâ ta’lemûn.. ben ALLAH’tan biliyorum sizin bilmediğiniz şeyleri ALLAH’tan biliyorum.. neden bilmiyorlar?. çünkü onlar Rasûl değil “Lâ İLâHe İLLâ ALLAHu eşhedu enLâ İLâHe İLLâ ALLAHul melikul hakkul mubîn MuhaMMeder abduhu ve rasûlühu” ne diyoruz "MuhaMMeden Abduhu ve Rasûlühu.." Abduhu senin benim gibi Abduhu=>O’nun KULu.. ve Rasûlühu=>O’nun Resûlü.. dediğin ÂN’da ALLAH’tan bilendir.. “ben de ALLAH’tan bilirim.” diyor bir tanesi.. ne ALLAHtan biliyorsun!. Sen Şeytândan biliyorsun.. nasıl biliyorsun sen böyle bir etkin yetkin mi var böyle bir seçilmişliğin mi var.. yâni and olsun ki kesinlikle biliyorum, bilirim.. ALLAH’tan bilirim sizin bilmediğiniz şeylerin hepsini bilirim.. yâni siz bilmiyorsunuz onları ben biliyorum.. ben RABBımın kendisine ulaşım yollarını hangi yollardan ALLAH’a ulaşacağınızı, Risâletini yâni size tebliğ ediyorum.. açık şekilde aklınızın anlayacağı şekilde anlatmaya çalışıyorum.. size nasihat ediyorum, nush ediyorum yâni anlatmanın ötesinde bakın böyle böyle yapın benim gibi yapın diye nush ediyorum.. NÂSUH TEVBESİ var biliyorsunuz.. yanlışlardan dönüş.. ensuhu yanlıştan yapmış olabilirsiniz ama ensihu beni dinleyin yâni çıktığınız yoldan geri gelin lekum sizin için ve a'lemü minellahi ma la ta'lemun ben bunları kafamdan uydurmuyorum ALLAH’tan biliyorum ve siz bunları asla bilemezsiniz çünkü ALLAH’ın Rasûlü değilsiniz..

أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُواْ وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
“E ve acibtum en câekum zikrun min RABBikum alâ raculin minkum li yunzirekum ve li tettekû ve leallekum turhamûn(turhamûne).: Sizi uyarması ve takvâ sâhibi olmanız için, içinizden bir adama, RABBinizden bir zikrin gelmesine mi şaşırdınız? Ve böylece rahmet olunursunuz.” (A’râf 7/63)

E ve acibtum en câekum zikrun min RABBikum alâ raculin minkum li yunzirekum ve li tettekû ve leallekum turhamûn(turhamûne).
E ve acibtum..
Demek çok acâibinize gitti öyle mi, RABBınızdan bir zikrin içinizden bir Adama herhangi biriniz gibi ben de sizin gibi bir insânım RABBınızdan zikir gelmesi Peygamberlik gelmesi, uyarı gelmesi, size zikredilmesi çok çok acâyibinize gitti..
en câekum zikrun min RABBikum alâ raculin minkum..
İçinizden bir insâna böyle bir yetki ve etki verilmesi demek çok çok acâibinize gitti öyle mi.. birisi gelmiş size ALLAH’ın Zikrini açıklıyor, Kur’ÂN’ı açıklıyor.. Rububîyyet Kevnîyyet Sâhibliğinin ALLAH’ta olduğunu açıklıyor.. Sizi Fiillerinizi ve Düşüncelerinizi her ÂN yaratanın =>ALLAH OLduğunu buyuruyor..
İrci ilâ RABBuke radiyeten merdiyene fed huli ibâdihi fed huli cenneh.. diyor istediğin kadar ye, istediğin kadar iç, tepin, CÂNavarlık yap, hayvanlık yap, ne yaparsan yap =>bir gün diz çöküp gebereceksin.. diyor. ve de “seni hesaba çekeceğim” diyor. ve de öyle diyor bunu böyle söyleyen acâibinize mi gitti.. li yunzirekum ve li tettekû ve leallekum turhamûn.. bir de kavî olun, ALLAH’a karşı Takvâ Sâhibi olun diye, yanlış yapmayın diye uyarıyor.. bir de inançlarınızda düşüncelerinizde duygularınızda sağlam düşünce sâhibi Takvâ Sâhibi olun, kavî olun.. böyle teneke gibi bükülmeyin ki o, o sizin öz inancınız olsun.. Neden şehîdler ALLAH Şehididir.. Alnının çatından vurulur.. “Eşhedu enlâ ilâhe İlllallah ve eşhedu enne MuhaMMeden Rasûlullah” der ondan şehîddir yoksa, şurda soytarının birisi devlet me’muruymuşt da diyelim ki sahtekâr şucu bucu bir polis miş de her türlü melânet üzerinde birinin birine kötülük yaparken çekip vuruyor haaa şehîd oldu.. ne şehîdi şehîd mehit değil.. Şehîd vatan için Din için yâni ALLAH için Olur..
Öyle serserilikler oluyor biliyorsunuz.. Ahmed Çakırcanım Subaydı çok iyi bilir ki, gencecik pırıl pırıl insânlar çıkar sefere vurulur ve şehîd olur, ALLAH için gerçekten CÂNını vermiştir, inancı da böyledir zâten.. işte buna denir şehîd..
Uyarmak için ve kavî olmak için..
li yunzirekum ve li tettekû ve leallekum turhamûn.. eğer böyle olursanız umulur ki, beklenir ki artık böylece size ALLAH Rahmet eder.. Ne buyurdu ALLAH celle celâlihu ey insânlar sizi ALLAH yolunda uyarması için ve inancınızda takvâ kavî olmanız için Takvâ Sâhibi.. korkmak ne ki.. korkmaktan öte saygı duymak daha iyidir, dürüst olmak daha iyidir, sâdık olmak daha iyidir.. Ne korkusu?!. Korku işte, uydurmuşlar korkuyorum.. ALLAH’tan ne korkması!. Saymıyorsa, sevmiyorsun ne korktuğun !.korktuğun felân yok.. “Ölümden korkuyorum!” de.. o başka “ölüm korkusundan dolayı ALLAH’a inanıyorum” de alnıyın çatından öpeceğim.. “hiç olmazsa dürüst davranıyorsun” diyeceğim sana.. O bile yok!. yâni, ALLAHu zü’L-CELÂL dese ki.: “Ölümü kaldırdım!.” dese kaç kişi ALLAH’a inanır bilemiyorum!. O bile sahtekarlık olacak yâni.. Onun için hakikat ne ise o ALLAHu zü’L-CELÂL dese ki.: “ÖLümü kaldırdım!." ALLAHu zü’L-CELÂL yine ALLAHu zü’L-CELÂL.. Yaratıcı O, yarattığı için öyledir gerçek O olduğu için onu demek istiyorum’..
ve leallekum turhamûn.. Umulur ki merhamet edilirsiniz eğer benim size geliş sebebim; sizi uyarmak, kavî olmaya çağırmak.. Bunun için zikir geldi, Kur’ÂN-ı Kerîm geldi size.. Kur’ÂN-ı Kerîm’i açmak, anlatmak.. ALLAH’ın Kitabını açmak, öğretmek, nasihatını yapmak, zikrini yapmak ki, sonuçta ALLAH’ın Merhametine ulaşasınız.. diye..

فَكَذَّبُوهُ فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا إِنَّهُمْ كَانُواْ قَوْماً عَمِينَ
“Fe kezzebûhu fe enceynâhu vellezîne meahu fil fulki ve agraknellezîne kezzebû bi âyâtinâ, innehum kânû kavmen amîn(amîne).: Fakat onu yalanladılar, bu yüzden o’nu ve gemide o’nunla beraber olanları kurtardık. Ve âyetlerimizi yalanlayanları boğduk. Muhakkak ki; onlar âmâ (kör) bir kavim oldu(lar).” (A’râf 7/634

Ne yaptılar?. O’nu yalanladılar!. Dikkat ediniz ki, Nûh aleyhisselâm Devri de, Âdem aleyhisselâm Devri gibidir.. İnsân nesli kalmamıştır gemiye binenlerin dışında canlı varlık kalmamıştır meçhuldür.. yâni yok bir yerde bir şey olmuş da oraya bir hal olmuş da felân değil.. Buna çok dikkat etmek lâzım.. İkinci Âdem aleyhisselâm denmiştir.. Yeniden yaratılış gibidiryâni o gemiye binenlerden üremiştir insânlık ve buna dikkat etmek gerekiyor Nûh aleyhisselâm bu kadar önemlidir onu demek istiyorum insânın Nûhîliği, insân Nûh aleyhisselâm gibi kendi gemisini yapabiliyorsa =>Selâmet Gemisini yaparsa ALLAH’ı DUYar UYar da =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem DUYar UYar da bu fırtınadan kurtulur Nûh Fırtınasından.. Onun bunun gemisiyle değil, Yürek Gemisiyle HAY BaBam yürek yürek.. Kimse kimsenin gemisine binemez, kimse kimsenin yerine bir damla su içip de idrar yapamaz.. Bu Âlemde kimse kimsenin yerine “Eşhedu en Lâ İLâHe İLLâ ALLAH”. Kimse kimsenin mezarına, CeNNetine, CeheNNemine giremez. Kimsenin RABBısı’na “es selâmu aleykum” diyemez.
RABBısı =>CÂNından da CÂNÂNdır.. Yâni üç kağıtçılığı bırakacak..
Fe kezzebûhu fe enceynâhu vellezîne meahu fil fulki..
Fe kezzebuhü.. O’nu yalanladılar..
fe enceynahü.. O’nu yalanlayınca, BİZ ne yaptık buyuruyor ALLAHu zü’L-CELÂL bizde ona kurtuluş verdik, kurtardık. onunla beraber onun fulkinde olanları.. fulk, filike Antalya’da “filike” nedir “taka”dır yâni takaya, kayığa, filike derler.. Yâni kim ki O’nun Gemisine binmişse.. “Hangi Gemisine efendim, bu çelikten mi yaptıydı, tahtadan mı yaptıydı?!” da.. Yok yavrum yürekten yaptıydı yürektan, Kalb Gemisi yaptıydı, İmân Gemisi yaptıydı.. İşte ona binenler onun gibi olanlar BİZ BİR-İZ olanlar bindiler zâten..

agraknellezîne kezzebû bi âyâtinâ, innehum kânû kavmen amîn..
Ve gark ettik yalanlayanları BİZim âyetlerimizi yalanladılar neydi ALLAHu zü’L-CELÂL’in âyetleri.. Bir defâ Nûh aleyhisselâm kendisi ALLAH’ın Âyetiydi, Kelimesiydi Rasûlüydü Peygamberiydi doğruyu söylüyordu ve seylediği ALLAH’ın Kelâmıydı. Hepsini yalanladılar. Şüphesiz ki onlar, o yalanlayıp da gark olanlar ki çok acı şeyler vardır..
Nûh aleyhisselâm gelecektir Öz Oğlu dahi kabul etmemiştir, çok ağır acılar çekmiştir.. bütün âyetleri inkâr ettiler çünkü onların tümü küfürde oldular, şimdi halen olmaktalar.. ben sen o biz yok kim oluyorsa o oluyor kardeşim.. kim oluyorsa o oluyor.. ne oluyor?. Birini öldürüyorsan “kâtil” oluyor, birini kurtarıyorsa “çok değerli bir insân” oluyor.. çalıyorsa hırsız oluyor.. bir şey oluyor oluyor da oluyor ne yapalım yâni..
innehum kânû kavmen amîn.. nasil bir kıvamda olmuşlar âmin, amâ; gözü kör, sözü kör, özü kör.. hu kör olmayan bir yeri yok bunların her şeyi kör, çakma bir adam bu.. yâni böyle berbat birisi.. yâni ALLAH kimseyi böyle yapmasın.. “inad”ı var yâni Firavunu.. bir “Kibri” var ne laf anlıyor ne söz anlıyor ne Kâinâtı okuyor.. Kâinât Kur’ÂN’ını okumuyor.. ALLAHu zü’L-CELÂL’i zâten anlamıyor ya da, dalga geçer gibi. İgeldiği gibi.. Kâinât Kur’ÂNı’nı okumuyor, Kendi Kur’ÂNı'nı okumuyor ya da bu adam Kur’ÂN’sız gibi.. yâni onu demek istiyorum onun içinde hep kör..
kavmen âmin.. Kör bir kavîmdir.. ne demek kavîm aynı kıvamda olanlar ırkçılık değil yâni aynı kıvamda olanlar ne demek?. Çok basit, burası Bursa =>gidin meyhâneler doludur, kahvehâneler de doludur, câmiler de doludur, her yer doludur neden?. Çünkü o insânlar aynı kıvamda inşanlardır, aynı kıvamdadır onlar..

Bizim Baltacı Yahya Babayı gördüm de.: “Ula sidik sıkıştırıyor da, önce Temenyeri’ndeki kahveye uğruyorum, orada bir de çay içiyorum onun için geldim ta buralara bir de seni göreyim diye geldim!.” diyor.. “Göremeyince seni, kimse de yok soracak seni tanıyan birini bilmiyorum!.”diyor.. “Bu Derviş nereye gitti, ölmeye ölmedi ya.. öyle aradım buralarda!.” diyor.
Haa Kahveci bizim Baltacı kıvamında değil, kahveye çeşitli sebeblerle uğruyor ve orada işini hallediyor, “bir bardak sıcak çay içeyim içim ısınsın” diye gidiyor o kıvamda değil..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »


Ama sabahtan girip kapanıncaya kadar o taş senin bu taş benim yok efendim pişpirik yok efendim şu ha bire bitmez tükenmez kağıt dağıt kağıt al kağıt ver nedir o kıvamda, öbürüne git o kıvamda.. ben çok iyi biliyorum ki Bursa Ulu Câminin Kur’ÂN’cıları vardır geçen gittiğim de yine gördüm birisi Kur’ÂN okuyordu bırakıverdi Kur’ÂN’ı sarıldı.: “Sen nerelerdesin?” “Ben biraz şöyle turistlik yaptım, gezdim de onun için burada değildim.” dedim. yâni o da Kur’ÂN sevdâlısın o da Kur’ÂN kıvamında.. “Ulu Câminin üstünde batı tarafındaki pencereye oturup da burada bu Kur’ÂN okumak bana öyle bir şey geliyor ki, sanki RABBım okuyor, ben dinliyorum!.” diyor.
RABBısı okuyormuş o dinliyormuş.. “Bâzen de sen okuyorsun O mu dinliyor?” “Vallahi billâhi bâzende öyle oluyor!. Hatta biri uyardı “hemşerim ne yapıyon, aldın gidiyon! dedi. Adam gelmiş yanımda Kur’ÂN okuyormuş. ben de vurmuş gidiyorum!.”[/color] diyor.
Meğer adam sesinden şey yapmış yâni.. “Bâzen de ben okuyorum O dinliyor.” diyor.
Ne güzel değil mi okuşmak, kokuşmak işte BİZ BİR-İZ-lik Kur’ÂN’la BİZ BİR-İZ-lik Kur’ÂN’la.. Kur’ÂN’la… tommiks değil bu Hakanım bu böyle rastgele bir kağıt parçası değil oğlum!.

وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُوداً قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ أَفَلاَ تَتَّقُونَ
“Ve ilâ âdin ehâhum hûdâ(hûden), kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), e fe lâ tettekûn(tettekûne).: Ve Âd (kavmine)'a onların kardeşi Hûd (aleyhisselâm) şöyle dedi: “Ey kavmim, ALLAH'a kul olun! Sizin için O'ndan başka ilâh yoktur. Hâlâ takvâ sâhibi olmayacak mısınız?” (A’râf 7/65)

Ve ilâ âdin ehâhum hûdâ (hûden), kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruh.. AD Kavmine onların kardeşleri HÛD’u gönderdik ki, kendi içlerinden Peygamber olarak.. O da dedi ki.. “Ey Kavmim!. ALLAH’a ibâdet edin. O’ndan başka bir İLÂH yok!.” dedi yâni bu sizin ilâh sandığınız şey, ilâh değil nefsinizin hevâları hevesleri, çoluklar çocuklar bunlara ilâh gibi tapmayın, bunlar bir araç.. yâni bunlar gelir geçer bu gün âyin yirmi biriydi dünde yirmisiydi ondan birkaç gün önce yâni gelir geçer bunlar, bir şey değil.. gelip geçmeyen KÜLLî ŞEYy’i yaratana İLÂHtır.. O’na, ALLAH’a ibâdet edin başka İLÂH yok!.
e fe lâ tettekûn.. Siz neden kavî değilsiniz diyor. Takvâ Sâhibi olamayacak mısınız, olamayacak mısınız?!. neden olmayasınız siz hâlâ bütün bunlara rağmen mi İttika Sâhibi değilsiniz. Takvâ Sâhibi değilsiniz, kavî değilsiniz ALLAH’a karşı “inandık” deseniz de inanmadığınız açık ortada yaptığınız şeylerle alâkası yok çünkü öyle amelsiz bir imân ya da hiç inanmamak gibi.. ne diyorlar hemen;

قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وِإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ
“Kâlelmeleullezîne keferû min kavmihî innâ le nerâke fî sefâhetin ve innâ le nezunnuke mine'l- kâzibîn (kâzibîne).: Onun kavminden, ileri gelenlerden inkâr edenler şöyle dedi.: “Muhakkak ki biz, seni bir sefihliğin (aptallığın) içinde görüyoruz. Ve gerçekten biz, seni kesinlikle yalancılardan zannediyoruz.”(A’râf 7/66)

Kâlelmeleullezîne keferû min kavmihî.. Kavminin küfredenleri, kelek kesenleri, önde gelenleri ileri gelenleri.. O kavmin ileri gelenler diyorlar ki..
innâ le nerâke fî sefâhetin.. “şüphesiz biz varya biz le muhakkak seni nasıl görüyoruz biliyor musun” diyorlar nasıl görüyorlarmış sefihlik içinde sefâhat içinde görüyoruz, aptal bir insânsın salak bir insânsın salak bir inşansın, sen ne dediğini bilmeyen böyle uydur kaydır sefih bir inşansın.. böyle bir sefâhat içinde görüyoruz.. safahat değil sefâhat.. sefâhat başka safahat başka o “sad”la bu “sîn”le yâni sefih kişi yâni mala mülke değer vermeyen efendim ötekilerin yaptığı hiçbir şeyi yapmayan avara kasnak yâni hiç.. öyle gösteriyor çünkü ötekiler birbirinni öldürüyor o hiç kenârdan seyrediyor.. leş gibi gözüküyor ancak ölmeyecek kadar bir şeyler yiyor. ötekiler ise leşin içinde birbirlerini yiyecek..
ve innâ le nezunnuke minel kâzibîn.. “Haaa innâ biz varya biz le muhakkak ki kesinkes ne zannediyruz biliyor musun?” diyorlar.. “mutla kesinlikle biz seni yalancılardan birisi olarak görüyoruz sen bir yalancısın bu söylediğin şelerin tümü yalan yâni bizi korkutmak için söylüyorsun dediğin şeylere inanmıyoruz!.” Dediler.. kim dedi AD Kavmi HÛD aleyhisselâma dedi. O ne diyor;

قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
“Kâle yâ kavmi leyse bî sefâhetun ve lâkinnî resûlun min RABBi'l- âlemîn(âlemîne).: (Hz. Hûd) şöyle dedi.: “Ey kavmim, ben sefih (akılsız) değilim! Ve fakat ben âlemlerin RABBinden bir resûlüm.”(A’râf 7/67)

Kâle yâ kavmi leyse bî sefâhetun.. Ey kavmim bende bir sefihlik felân yok, akılsız ahmak bir insân değilim..
ve lâkinnî resûlun min RABBil âlemin.. ve lâkin ben var ya ben âlemlerin RABBi ALLAH’ın Rasûlüyum.. bakın bakın ona ne deniyor o ne diyor.. ALLAH’ın seçtiği ve sizi ALLAH’a götürmekle görevli Rasûlüm ve ALLAH=>RABBu’l- ÂLeMîNdir =>Âlemlerin RABBidir, şu ÂNda işinin başındadır ve KÜLLî ŞEYy’i her ÂN yeniden yaratıp durmaktadır.. diyor diyor diyor da,

أُبَلِّغُكُمْ رِسَالاتِ رَبِّي وَأَنَاْ لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ
“Ubelligukum risâlâti RABBî ve ene lekum nâsıhun emîn (emînun).: RABBimin risâlelerini (gönderdiklerini) size tebliğ ediyorum (ulaştırıyorum). Ve ben, emîn (inanılır, güvenilir) bir nasihat ediciyim.”(A’râf 7/68)

Ubelligukum risâlâti RABBî.. Benim yaptığım şey RABBimin Risâletini size tebliğ etmektir, sizi ALLAH’a ulaştırmak için, döndürmek için götürmek için gereken emirlerini size ulaştırdım.. Tebliğ ediyorum belâğatla açık seçik hepinizin aklınca anlatmaya çalışıyorum..
ve ene lekum nâsıhun emîn.. Bakın tekrar nâsuh.. demin geçmişti Nûh aleyhisselâmda değil mi “size ben nasihatçıyım” demişti yine diyor ben size emîn güvenilir inanılır sözü dâimâ söz olan hakka ve halka verdiği sözünde duran bir nasihatçıyım diyor.. sizi “nush”a çağırıyorum ne diye inanmıyorsunuz öğüt veriyorum, nasihat veriyorum.. inanmaz!. “inandım!.” dese de inanmaz, yan çizer yâni..

أَوَعَجِبْتُمْ أَن جَاءكُمْ ذِكْرٌ مِّن رَّبِّكُمْ عَلَى رَجُلٍ مِّنكُمْ لِيُنذِرَكُمْ وَاذكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
“E ve acibtum en câekum zikrun min RABBikum alâ raculin minkum li yunzirekum, vezkurû iz cealekum hulefâe min ba'di kavmi nûhın ve zâdekum fi’l- halkı bastaten, fezkurû âlâALLAHi leallekum tuflihûn (tuflihûne).: Ve sizi uyarması için sizden (içinizden) bir adama RABBinizden bir zikir gelmesine mi şaşırdınız? Nûh Kavminden sonra sizi halifeler kıldığını (onların yerine sizi getirdiğini) ve yaratılışta sizin gücünüzü arttırdığını (bedeninizi büyük ve kuvvetli yarattığını) hatırlayın. Artık ALLAH'ın üzerinizdekilerini (ni'metlerini) zikredin ki; böylece kurtuluşa erersiniz.”(A’râf 7/69)

Demek aynı öbür âyet gibi.. sizin içinizden, sizden yâni sizi uyarması için size göre herhangi bir Adama tâbi RABBinizden bir emir zikir kitab geldiğine mi şaşıyorsunuz.. siz buna mı şaşıyorsunuz.. siz sizden önce bunlar biliyordunuz.. çünkü Nûh aleyhisselâm Kavmini nasıl yok ettiğini ve o Kavîmden sonra sizleri insân yarattığını ve kendisine halifeler kıldığını yâni Nûh aleyhisselâmın adamlarının yerine sizi halife kıldı, onların yerine getirdi.. yâni malında mülkünde bağında bahçesinde her şeyinde onlar oldu.. çünkü öbürleri yok edildi yeniden üretildi bunlar.. ve ALLAH yaratılışta sizin gücünüzü artırdığını güç kuvvet verdiğini yâni bedeniniz büyük güçlü kuvvetli yarattı bunları hatırlayın.. ve böylece üzerinizdeki, ALLAH’ın üzerinize vermiş olduğu bu ni’metleri zikredin ki,
leallekum tuflihûn.. “Umulur ki siz iflah olursunuz ne desin niye şaşıyorsunuz” diyor.. içinizden herhangi bir insâna ALLAH’ın zikri geldi diye niye şaşıyorsunuz..
minkum.. içinizden birisiyim ben evet ama niçin geldi..
E ve acibtum en câekum zikrun min RABBikum alâ raculin minkum li yunzirekum.. sizi uyarmak için geldi ben mal mülk ya da padişahlık mı istiyor bir şey istediği bir şey yok..
li yunzirekum, vezkurû iz cealekum hulefâe min ba'di kavmi nûhın.. li yenziraküm vezküru şunu hatırlayın Nûh Kavmini ALLAH yerle bir etti onların yerine sizi halife yaptı.. sizi halifeler yaptı…
ve zâdekum fi’l- halkı bastaten, fezkurû âlâALLAHi leallekum tuflihûn.. ve artırdı daha da çok yaptı.. ve sizin yaratılışınızı daha da güçlü kıldı. yâni gelişmiş güçlü kuvvetli bedenler yaptı yâni yaratılışta sizi onlardan ileri düzeyde yâni daha güçlü kuvvetli yaptı.. bunları zikredin, bi hatırlayın, bir düşünün ALLAH’ın Ni’metlerini verdiği bu alâ yüce mükemmel muazzam ni’metlerini, ALLAH’ın lütfettiği şeyleri bir hatırlayın yâni aklınıza getirin böyle zâlimlik yapmayın diyor.. Hûd aleyhisselâm’a diyor diyor da onlar ne diyor;

قَالُواْ أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
“Kâlû e ci’tenâ li na’budallâhe vahdehu ve nezere mâ kâne ya’budu âbâunâ, fe’tinâ bi mâ teidunâ in kunte mine’s- sâdıkîn (sâdıkîne).: Dediler ki.: “Tek bir ALLAH'a kul olmamız için ve babalarımızın ibâdet ettiği şeyleri terketmemiz için mi bize geldin? Eğer sen sadıklardan isen bize vaadettiğin şeyi (azâbı) artık bize getir.”(A’râf 7/70)

Kâlû e ci’tenâ li na’budallâhe vahdehu.. Demek sen bize bir tek ALLAH’a ibâdet edin diye geldin öyle mi, tek bir ALLAH’a ibâdet!. Tek bir ALLAH’a kul olmamız için bizi çağırmaya geldin öyle mi, bize geldin haa ki, O’nun TEKLiğini söylüyorsun, Tekbir ALLAH olduğunu söylüyorsun ve ne istiyorsun?.
ve nezere mâ kâne ya’budu âbâunâ.. babalarımızın tapıp durduğu, hep taptığı ki, ona kul oluyorlar onlara kullak yapıyorlardı, tapıyorlardı bir sürü tanrıları vardı, taptığı bir sürü şeyleri vardı bütün bunları bırakın diyorsun öyle mi? Babalarımızın taptığı çok şeyler vardı hepsini terkedelim senin bir tek VÂHiDu’l-KAHHÂR ALLAH’ına tapalım öyle mi, bunu mu istiyorsun öyle mi?. bunun için mi geldin sen bize..
fe’tinâ bi mâ teidunâ in kunte mine’s- sâdıkîn.. Hiç durma hadi getir. hiç durmadan getir, hemen getir neyse o şeyi.. bize sen bir şey vaad ediyorsun cezâ mezâ diyorsun mahvolacaksın diyorsun değil mi!. hemen getir bize sen gerçek sâdık birisiysen, sözünün eriysen bize vaad ettiğin o cezâyı, afatı belâyı getir niçin sen diyorsun ki dışınızda taptığınız ottur çöptür vs.. ya da bugün millet içinden bu gün öyle bir akılsız insân görmüyorum ağaca mağaca tapacak.. yâni ineğe felân tapanlar varsa da saçmalıktır, çok azdır.. yahutta ama bu gün hırsına kinine kibirine Şeytânlığına tapan ALLAH korusun kavimler var.. çok çok demek istiyorum neye taptığı belirsiz haller var RABBısından daha ileriye geçenler var, Yaratık olan RABBısına inandığına daha çok inan ve onun emirlerini tutanlar var hased gibi, fesad gibi, kin gibi, kibir gibi, garez gibi hiç çekinmeden işlerini yaptığı bir sürü putları var.. yâni “İç Putları Dış Putları atalarımızdan böyle gördük” diyorlar. yâni yâni ataları nasıl bilmiyorum ataları yâni İbrahîm aleyhisselâmda böyle değildi MuhaMMed aleyhisselâmda böyle değildi.. kaldı ki kendi atalarında böyle değildir.. insânlar yozlaştı böyle soysuzlaştı böyle uzaklaştı demek istiyorum şu ÂNdaki toplum böyle uçuruma doğru korkunç bir hızla yürüyor.. dede torununu tanıyamadığı gibi bırak baba oğlunu tanıyamaz hale gelmiş onlar birbiriyle tanışamamış olmuşlar.. yâni BİZ BİR-İZlik kalkmış ALLAH merhamet etsin rahmet etsin ÜMMet-i MuhaMMede İnşâe ALLAH diyelim, hep beraebr DUÂ edelim.. böyle olmak ya da öyle olmak bunları kötü anlamında ne kadar kötü ya da yanlış anlamda felân söylemiyorum ve DUÂ ediyorum ki ALLAH islah etsin diye netice olarak onlar da ALLAH’ın kullarıdırlar, İmtihÂN için gelmişlerdir onlara da kalmaz Dünyâ kime kalmış ki bu âlem.. neler gördü neler.. ne siyâsetçiler gördü elinde şapkası ne uzun adamlar kısa adamlar gördü. şöyle yiğitler gördü yerle bir oldu çoğunun yaptıkları… kaldı geriye kötülükleri iyilikleri.. ama öyle şahlar öyle Sultânlar demin söyledim ya Derbentli Deli Hasan gibi Şahlar da geldi geçti bu âlemden.. Padişahlar da geldi geçti.. Nice Münir Dermanlar.. Efendim Siirtli Hocam gibi Hacı Osman Hocam gibi.. “yâ ALLAH! yâ bismillah!” deyip CeNNeti CeheNNemi aralalyıp A’râfattan ALLAH’a çıkanlar.. MuhaMMedî HAKk Âşıkları gördük, görürüz de.. Böyle olmak üstünlük değildir, böyle olmayış/olamayış alçaklıktır.. Bunu da ısrarla söylüyorum biliyorsunuz neden söylüyorum Efendim işte Hakan çok MuhaMMedî bir inşandır, hakikaten öyledir, gerçekten öyledir yâni bana deseler ki Kâinâtta Dünyâda ekmeğini bütün hayvanlarla paylaşacak bir insân göster dersin ki Hakan.. Farketmez yâni peki Hakan üstünmüdür?. Yoo!. Hakan alçak mıdır?. Yoo!. Peki nedir?..
Hakan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemle SEVİYELenmiş MuhaMMedî bir inşandır, normal bir inşandır, doğal bir inşandır, olması gereken lâzım lâyık yerinde bir inşandır.. Ne yüksektir ne alçaktır Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in arkasında “ALLAHu Ekber!.” Demiş, namazda ve safta bir inşandır.. normali budur.. böyle olmayışlara yazıklar olsun!. böyle olanlara şükürler olsun!. haa derse ki hâşâ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in omuzuna çıkacağım!. ooo hayal görüyor Şeytân omuzuna çıkıyor o.. yok öyle bir şey yok!. eğer direk olacaksan Habibullah Hattı’nda direk ol.. el HAKk ALLAH’ın Hattında direk ol!. onun bunun soytarıların hattında direk olma yüreğine yazık olur, zamanına yazık olur!. “ALLAH!” dediğine yazık olur.. ve “ALLAH!.” diye diye kandırırlar..
Çünkü onun içindir ki her şey BİZde başlar BİZde biter.. BİZ kim?. Sen ben biz hepimiz =>BİZ BİR-İZ İnşâe ALLAH!.
Evet Hakan ayıkdırmasaydı yine bugün Salı olduğunu unuttum benim günlerle az işim oluyor.. gerçi çarşambayı da takib edecektim yarın çarşamba olduğunu bu günsalıdan öğrendim.. İnşâe ALLAH Hakan önümüzdeki hafta 70 e geldik yapalım tâbi Hûd aleyhisselâm da onlara söyleyecek, onlar da söyleyecek onlar da.. böyle 28 Peygamberin 4x7=28 bizimde hayatımızda senin benim hayatımda gelip geçecek biz bâzen HUDî olacağız bu günleri göreceğiz biz bu halleri göreceğiz, bu ayıp değil günah değil yeter ki Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in İZİne düşelim, SÖZÜne düşelim netice olarak İZİnde olalım İnşâe ALLAH!. Hepimiz beraber biz neden BİZ BİR-İZ’iz?.
Şunun için BİZ BİR- İZ’iz.. Biz elektrik hatlarıyız felân.. uydurmuyoruz biz bunu.. biz kolkola el eleyiz insânız ben uyuklarsam kim tutar sağımda Hakan vardır solumda Ahmed vardır onlar tutar ve yere düşürmezler.. Ahmed uyursa kim olur onun sağında Tarık vardır o tutar.. bunlar terk etmezler sâdıkdırlar, samimîdirler, sabır ehlidirler ve selametçidirler.. Onlar, MuhaMMed aleyhisselâmın ÖZÜndedirler bunu bilirler.. Bunu =>BİLdikleri için böyledirler =>BULdukları için böyledirler =>OLdukları için böyledirler =>YAŞAdıkları için böyledirler!. Yâni öyle uydur kaydırla olmaz bu iş!.
Onun içindir ki onların ibâdetleri onlara çok büyük zevk verir, şevk verir RABBısıyla NAHNU BİZ BİR- İZ’iz!. Küfre girmezler BİZ BİR-İZ bitmiştir. Onlar ampuldaki CÂN gibiler, CÂNÂN gibiler, RABBımın târif ettiği gibidirler. Habli’l- Verîd’den de yakın bir akraba RABBîyet içindedirler. Alevere dalevereleri yoktur neden, bunları anlamamız gerekiyor. Şunun için ki, anlamazsak ahmakça inanırız ahmaklık çok kötü.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “her derdin devâsı vardır ancak, ahmaklığın çâresi yoktur!. Böyle hadis vardır her derdin devâsı var ama ahmaklığın yok.. ahmak nedir?. ahmak aykırı olandır hayır ve şer demez oraya akar buraya akar şuraya akar hiç rotası yoktur yâni ALLAH korusun!.
Bir kötülük de yapabilir iyilikte yapabilir çünkü hiçbir yönü yok yanlışmıdır yüzdü yüz yanlıştır!. ahmak olacağına Âşık ol ki, böyle bir imkan var, herkese var İnşâe ALLAH!.
ALLAHu zü’L-CELÂL bizi affetsin bağışlasın!. bismillâhirrahmânirrahîm
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
Biliyorsunuz hepimiz bu istiğfarı günde bir kere ya da bir sohbette ya da bir şeyde söylememiz çok önemli bunu kim üç kere söylerde ALLAH onun o gününü temizler sözlerini temizler ve her şeyini temizler yarayanı arar yaramayanı yok farzeder kabul etmez yâni eler hadisi şerif bu

Subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
Subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
Subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
elhamdulillâhi hrabu’l- ÂLeMîN..



ALLAH celle celâlihu cümlemize yardım etsin!. Garibanın biraz sıkıntıları var ALLAH yar ve yardımcıları olsun İnşâe ALLAHdiye DUÂ edelim ve ALLAH hepimize maddî mânevî hakk ve hayr versin hepimizin çoluk çocuğu Ümmet-i MuhaMMedî ALLAH hakk ve hayrda kılsın hayrlı iş, helâl aş, sâlih-sâliha eş, nesl’i- necîb MuhaMMedî baş ve kalb versin, tahkik imân versin, sâlih amel yaptırsın!. Yaşadığımız sürece her nefeste Âdem CÂN bizi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in dâimâ o muhteşem şevkiyle Merhametine Muhabbetine ve Hakikatına ALLAH Rızası için bizi Hasbî ve Habibî Hizmetçi kılsın dâimâ, bütün ömrümüz hizmetçi geçsin âyetlerle hadislerle yâni ALLAHve Rasûlullah’ın sözleriyle biz yazalım çizelim ve ALLAH kendisi gönderir.
Sizin de bileceğiniz birisi vardı Âşık Uslu diye bir adam öyle diyor telefon ediyor da bana diyor ki.: “Bugünkü yeni asya gazetede şiirleriniz var, şurda şu var!.
“Kusura bakma ben öyle meşgulum ki ben mutfakta ne olduğunu bilemiyorum hiç onlarla uğraşacak hiç vaktim yok çünkü ben onların peşinde değilim!.”
Biz neyin peşindeyiz biz Zehrâ’nın çocuğunun çocuğunun çocuğuna hazırlık yapıyoruz bir gün ararsa BİZi bulacaktır!. “BİZi” dediğim kim?. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i bulacaktır bizim İmamız, Mutlak İmamız O’dur. Mutlak Mürşidimiz O’dur, Mutlak Peygamberimiz O’dur.
ALLAH’ın Peygamberidir O!. ALLAH’a ulaşım noktamızdır. ALLAH’ımızın Peygamberi O!. Onu demek istiyorum onun için BİZ BİR-İZ zâten BİZi ayırmak mümkün değil, ne Peygamberimizden ne de Şahdamarımızdan yakın olan RABBımızdan!. Nasıl ayrılacak Hablil’- Verîd bir MuhaMMed aleyhisselâm nasıl ayrılacak NÛRundan yaratıldığımız Peygamberimiz aleyhisselâm…
Biz ahmaklar gibi eşyâ gibi düşünmememiz gerekiyor, basit düşünmememiz gerekiyor, ceket gibi pantolon gibi çıkardım attım değil.. Kan gibi, CÂN gibi, İmân gibi..
Ahmed Çakır CÂNım, MuhaMMedî MeLÂMeti iyi anlamamız gerekiyor, MuhaMMedî MeLÂMet işi piyasa işi değildir, şunu yapmak bunu yapmak değildir, her zaman her yerde her halde her nefeste o inancı taşımaktır.. Senin yarın ne iş yapacağını ALLAH ayarlamıştır sana soracak değil, yeter ki sen her işte öyle ol her halde öyle ol, her nefeste öyle ol ki, öylesin!.
Yâni bunu iyi anlamak lâzım yoksa KÂBE’nin içine bir keçiyi bağlasan İnsân mı olacak yâni!. Mesele o değil.. Mesele inançtır, ÖZdür bunu amele döküşte lâzım mıdır?. Lâzımdır.. lâyık mıdır?. lâyıktır ve mesele de bitmiştir!. Bunu üç kişi bilsin mi yâni üç beş kişi varız daha ne davul mu dövdüreceğiz ilânat mı vereceğiz bildiğimiz yeter yeter.. tâbi yeter neden diyorum Bursa’da benim beş kişi adımı soyadımı bilmiyor diye neden?. gerekmediği için niçin gerekmiyor soruyorlar nedir diye “muhacir” diyorum o da “muhacir” diyor.. “ne yapacaksın adımı, soracağını sor. cevâbını veririm!.”
Bir işim yok alışım verişim yok.. ama işim var öyle ağrılar ALLAHa hamdu senâlar olsun ağrılarım olsa dahi, ne zaman yazıp da hepsi bir ÂN’da geçiyor bende burada öğrendim tâbi böyle çok ağrım olduğunda felân hemen girip dur sen diyorum ben şimdi kolayını bulurum onun haa MuhaMMedî Tasavvufa gir kardeşim gir anlat NÛRULLAHtan NÛR-u Rasûlullah’ı ve NÛR-u Abdullahı anlat!. Anlat ki anlasın Hakan, Kâinâtı anlasın NÛRULLAHı anlasın NÛRun alâ NÛRu anlasın.. Kendisinin de NÛRun alâ NÛR olduğunu anlasın ki, hayvanca yaşayışları terketsin!. Çünkü yazık ona ALLAH’ın Halifesine bak, hayvandan aşağı hayvanca yaşayış!. Onları küçük görmüyorumda yanlış yerde demek istiyorum!. İşte bütün bunlar ALLAHu zü’L-CELÂL’in Kitabı’nda Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Sözlerinde vardır bugün yayınladığım yayınlanan bitireceğim şimdi MuhaMMedî Tasavvufu yazarken ne zamandı.. akşam ezânı okunuyordu ben yazarken okunuyordu çünkü ama dedim ki şunu yazayım da öyle gideyim aklımdakiler kaçıyor çünkü.. Nedir okursunuz yine kulluk demde demi kulluk bir demde demdir on birinci ayın yirmi biri ikibin onyedinin kardeşim akşam ezânı okunmuştur.. bir daha hayatta gelmeyecek bu.. Hep yenisi gelecek, başkası gelecek ..
Kulluk dem’de dem’i =>KÛN feyeKÛN Âlemi..
KÛN feyeKÛN böyle bir iştir..
Şe’ÂN Şuuru MuhaMMed aleyhisselâm,
NÛRULLAH NÛR-u MuhaMMed aleyhisselâm,
SIRRın SIRRı MuhaMMed aleyhisselâm,
OLAN oNÛR-u MuhaMMed aleyhisselâm..
Bütün olanların o NÛRu şerefi haysiyeti bir de ALLAH’ın NÛRu oNÛRu yine MuhaMMed aleyhisselâm..
ZÂTtan =>SIFAt =>EŞYâ =>ESMâ.. KULLuk İmtihÂNı mekân güneş ve Dünyâ oyunu geçmiş gelmiş geçmiş şu ÂN zaman senin kaç yaşındasın ne olmuş bunlar güneşle Dünyanın bir çocuk oyuncağı gölge oyunudur gölge.. öyle bir zaman maman yok 8 km yukarıda yok o burada oluyor oyun İlim İrade İdrakla İrfân Erkan İştirakla NAHNULLAHa ulaşamaz ham aklına kulken insân kendi ham aklına kulluk yaptığı sürece ne acı ki demin dediğim gibi KÂBEnin içine keçiyi bağlamışın gibi bu akıl asla nakle ulaşamaz ve kurtulamaz.. mutlaka akıl nakle ulaşmalıdır. Akıl =>Kur’ÂN’ı okumalıdır.. Kur’ÂN =>Aklı okumalıdır ki =>BİZ BİR-İZ Olsunlar.. Kebân kalksın, ampul kalksın =>NÛR gelsin =>BİZ BİR-İZ diyelim!. Yâni dürüst olalım onun içindir ki Kulluk Âlemînde her CÂN =>Tavşan.. Her NEFs =>AVCı bu Âlemde her CÂN =>Tavşandır, her NEFste =>Avcıdır.. CÂNdan kasdım RÛHtur her CÂN AVdır her NEFs TAZIdır..
Maalesef herkesin CÂNı kendi avıdır ama onu kovalayan avcıda tazı da avcısı da nefsidir.. her CÂN sanık her CÂN savcıdır böyle bir çelişki içindedir insân.. NEFis katib!. Hakan çok iyi bilir nefis kâtib kâlem yazı ne yapacaksın kardeşim.. savcı O, kâtib O, kâlem O, yazdığı yazı da O.. nereye kadar?. Haa Şeytânını müslümân edinceye kadar, CeheNNemini CeNNet edinceye kadar, Milletini İbrahîm Milleti edinceye kadar, İlletlerden kurtuluncaya kadar bu dediğim olur..
“not” demişim altına.:
CÂNım çokca it taşlamak istemekte.. Benlik Esmâsı bu bende çünkü her insânda vardır bu it taşlamadan duramıyorum, bâzen kardeşlerimle konuşurken felân Hacerle felân diyorum ya.: “Dilim şişti dedi kodu yapamamaktan acık dedi kodu yapalım yapmak istiyorum!.” diye şaka yapıyorum..
CÂNım çokca it taşlamak istemekte.. Benlik Esmâsı.. Oysa =>İt te yok, =>Taşta yok!. Ama uyuz oldum, kaşınıyorum “it taşlamak” istiyorum.. it de yok, taş da yok!.
Taşı buldum =>İt de var!. Hadi taşla o zaman ancak, Kıtmirin boynunda RABBimin KULLuk Tasması!. Buyur!. Buyur taşla da göreyim bakayım!. Hadi gel elinde taş var, taşlanacak iti de buldun, amma dikkat et onun boynundaki tasma RABBımın Kulluk Tasması anlatabiliyor muyum!. Taşı atarsan onun CÂNını değil RABBımın CÂNlarını kırarsın Hakan!. Benim için demiyorum bunu.. Benim için de misal vermişim ama yâni senin CÂNını değil senin CÂNını incitmem RABBımın RABB Aynasının CÂMını kırar çünkü!. Senin boynunda onun Kulluk Tasması var!. Hepimiz böyleyiz!. Onun için hepimize RABBımdan İnşâe ALLAH Kelâmullah ve Rasûlullah yüzü suyu hürmetine hakk ve hayıır DUÂediyorum, DUÂlarımızı bekliyorum!. Hizmetlerinizin olmasını sizin adınıza iyi olur diye isterim, doğru olur hizmet etmemiz güzeldir tâbi.. Hakan felân öyle değildir çünkü Hakan buna mecburdur bunu yapmak zorundadır yahutta yapar yapmalıdır, sizler de öylesiniz ama o daha çok on parmak felândır diye söylüyorum etkendir..
Ama unutmamak gereken bir şey vardır şunu unutmamak gerekir burası MuhaMMedînur.. bir MeLÂMet Tekkesidir burada çokluk yokluk yoktur TEKLik vardır.. TEKe TEKk-Lik vardır, o da TEKktir.. ALLAHtır TEKktir.. Rasûlullah’tır TEKktir.. Kelâmullahtır TEKktir.. EHLULLAHtır TEKktir..
“Hocam siz kimsiniz?.” dediğiniz zaman => ALLAH celle celâlihu da şâhiddir ki bende TEKe TEKk bir KITMİRiyim!. Bunu tevâzuen söylemiyorum, açık seçik ve net olarak söylüyorum!. Ancak boynumdaki tasma TEVHİDULLAH Tasmasıdır İnşâe ALLAHu’r-RAHMÂN!.
Hepinizin gözlerinizden öperim hakk ve hayr dilerim DUÂlarınızı beklerim!. esselâmu aleykum ve rahmetullah..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Esselâmü aleykim ve rahmetullah
EuzubillâhimineşŞeytânirracim
Bismillâhirrahmânirrahîm

ALLAHümme salli ve sellim ve barik alâ seydinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve rasûlike ve nebîyyil ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve EHL-i Beytihi ve ümmetihi..

Subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk,
Subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk,
Subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..

Akıllarımızın, nefislerimizin hevâ ve hevesinden korusun, Şeytânlarımızı müslümân etsin, nefislerimizin emmâresini emredici nefisleri hakkı ve hayrı emredici yapsın!. Emmâre, şerri ve bâtılı da emreder.. amma hakkı ve hayrı tercih etmesi için de Şeytânlığının müslümân olması lâzım.. nefislerimizin ikilik Şeytânlığının teklik haline dönüşmesi lâzım.. dışarda bir hayvan gibi, bir şey gibi, bir Şeytân aramanın anlamı yok!.

BEden+Nefis+KaLb+RûH.. =>İnsÂNLar..
Nefis+KaLb+RûH.. =>CiNLer..
KaLb+RûH.. =>MeLekLer..
RûH.. =>EMR ÂLEMindendir.. NÛRuLLAH..

Şeytân ya da İblis denilen şey CÂNlardan yaratıldı CİNlerden yaratıldı.. o da, cinlerle meleklerin arasında bir varlık.. bedeni olmayan ve insân nefsine etki edebilen meleke yâni bir yaptırım hali uygulatıcı ve uygulayıcı, tercih ettirici.. ayrı değil yâni insânın kendisinden bir şey.. nasıl bir insân Tarıkcân diyorsun.. “Tarık nasıl bir insân?.” diye soruyorsun.. “hırlı bir insân!.” ne demek hayırlı bir insân?. “Tarık nasıl bir insân?.” “hırsız bir insân”.. hem hırlı hem hırsız, hem hayırlı hem şerli.. işi kötüyse vasfı kötü.. oradaki bütün mesele.. “ondaki melekelerin yâni CeheNNemini CeNNet etmiş İbrahîmî bir Tarık’tan bahsediyoruz Şeytânını müslümân etmiş MuhaMMedî bir Tarık’tan bahsediyoruz.” dersin.

Doğrusu da böyledir zâten efendim.. öyle yapmamış ne yapmış üzerine bir İblis Elbisesi örtmüş, Şeytânını gizliyor CeheNNemini gizliyor, kinini kibrini gizliyor.. ondan sonra da şey yapıyor fingirdiyor yâni güyâ öyle bir şey yok!. Hayalî bir hayat yaşıyor felân feşmekân.. Bunlar MuhaMMedî MeLÂMetin işleri değildir.. Hakanım, Bunlar Akıl Emânetini doğru dürüst kullanmayıştandır.. Bana göre Akıl Emâneti, tüm esmâların topu birdendir.. İnsÂNoğLuna AKıL OLarak, ALLAH celle celâlihunun tüm esmâları yüklenmiştir.. İnsânlar bunun belki milyonda birini dahi kullanamazlar, kullanmıyorlar çünkü sonsuz!. Kullanabilenler varsa bunlar da özel inşanlardır, güzel inşanlardır. Kısacası onlar EBDÂ-EBRÂR-AHYÂR ve AHRÂRLardır, hürlerdir ki.: “Güneş buradan doğsun!.” deseler vallahi ALLAH güneşi oradan doğurur!.” Dedikleridir. Onlar yüce inşanlardır. Onlar bir yarım nefeslik Dünyanın köleleri değildir kulları değildir. Onlar gerçekten ALLAH’ın has kullarıdır Şahdamarından yakın RABBlarının ki onu bile ayrı bilmezler. RABBlarını kendilerinden ayrı bilmeleri de küfürdür gayrı bilmeleri de küfürdür. Çünkü küllî ŞEYyi yaratan RABBü’L-ÂLEMîn haşâ yarattığı bir ŞEy OLmaktan ve benzemekten münezzehtir..
RABBı bir insân değildir =>RABB yaratandır İNsâNlar O özelliğiyle O’nu öyle bilirler.. “Yok illâ IŞIK da =>GÜNEŞ OLsun, GÜNEŞ de =>IŞIK OLsun!. diye uğraşmazlar.. yâni “Ampul =>Kebân OLsun veyâ “Kebân =>Ampul olsun!” diye uğraşmazlar..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Onlar derler ki.: “Kebân =>Ampulu yakıyor!.” İkisi de zâten ışık veriyor sana ışık der yâni “es selâmu aleykum” der sana.. Bunlar ancak körlerdir ya da gözünü kapatıp gündüzünü gece edenler duymazlar onlara yazık yâni insânlığından habersizler günlük yaşarlar “belhume dallun” onlar hayvandanda aşağıdırlar keşke hayvanlıkta kalsalar ondan da aşağıya inebilirler. Çünkü doymazlar, çünkü hırsları tamahları kinleri kibirleri hep sevmeleri sevilmeleri asla yok, ama sevilememeleri ve dâimâ kendi nefislerine bir “poh poh” aramaları. Yâni onlar etrafa göre hareket ederler özlerine göre değil, SÖZlerine göre hareket ettikleri içinde SÖZlerine güvenilmez. Onların SÖZe güvenmekte nerden çıktığının cevâbı =>işin aslı odur, temelinde yatan odur. ALLAHu zü’L-CELÂL KÜLLî ŞEYy daha halk edilmemişken “ŞEYy” haline gelmemişken, “e lestü bi RABBukum.: RABBiniz değilmiyim?!” buyuruyor. “Kâlû =>belâ/bilakis evet RABBimizsin!” SÖZ bu SÖZ. Basitmiymiş SÖZ, işin temeline geldin işte ne yedin içtin vurdun kırdın şöyle yaptın böyle çattın oynadın bu oyunu =>sonra yine SÖZ ne SÖZü son SÖZ söyle bakayım ne diyorsun son SÖZ =>“Lâ İLâHe İLLâ ALLAH MuhaMMeden Rasûlullah!.” diyorum. “Nasıl diyorsun?”
“Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYdum ve UYdum.: “ALLAHu Ekber!” dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bütün Kâinât adına buyuruyor bütün Kâinât adına buyuruyor yâni ne diyor.: “Lâ İLâHe İLLâ ALLAH MuhaMMeden Rasûlullah!” buyuruyor =>MuhaMMed-i Mutlak, İmam-ı Mutlak, Mürşid-i Mutlak, Mühteşem-i Mutlak, Muazzam-ı Mutlak,Mustafa-yı Mutlak aleyhisselâm..
Mutlak.: Salıverilmiş. Itlak olunmuş. Serbest. * Kat'i. Şüphesiz. * Aslâ bir şarta bağlı olmayan. Yalnız, tek..

Mutlak ne demek =>Eşi benzeri olmayan =>İllâ O’ndan başka olmayan ALLAH’tan sonra var olan, ALLAH’ın NÛRu olan, “İLK ŞEYy” olan “EN SON ŞEYy” olan, küllühüm olan.. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den bahsediyoruz ve böyle bir RASÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem ve böyle bir KELÂMULLAH.. Şimdi şu ÂN’da.: “Bismillâhirrahmânirrahîm” dediğimiz ÂN’da =>Bu SÖZü söyleyen RABBu’l- ÂLeMîNdir Efendim felân tarihte söylememiştir, o zamanda söylemiştir şimdi de söylemektedir =>her ÂN söylemektedir, her zaman söyleyecektir çünkü =>SÖZ O’nundur, kesintisizdir “be” harfine başlarken o da başlar. Bunu iyi anlamak lâzım MASAL KİTABI değildir Kur'ÂN-ı Kerîm.. matbalarda basılan kitab değildir. Menbağdan gelen kitabtır Kur’ÂN-ı Kerîm.. Her ÂN yağan yağmur gibidir, şimdinin yağmuru yağmaktadır.. “Hangi semâdan?” diyorsan =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in SEMÂsından yağar. Çünkü =>ALLAH semâdan münezzehtir. Her ŞEYyi YARATAN ALLAH celle celâlihu “Bir ŞEYy” olmaktan münezzehtir..
ALLAHu zü’L- CeLÂL’in “Bi/İlk ŞEYy” =>NÛR-u MuhaMMeddir!. Bunu çok iyi anlamak gerekir diye söylüyorum geri kalan laf tokuşturma sokuşturmaktır..
Evet hizmet etmek başka şeydir hizmet edeceğiz edeceğiz tâbi yâni elbette Tarık Cânımız düşünecek. çocuğun südünü içirdik mi içirmedik mi, altını temizledik mi diye bakacak elbette her türlü hizmeti yapacak kendisine eşine çoluğuna çocuğuna etrafına SÜNNetin gerektirdiği bütün bunları yapacak bunlar. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in SiSteMinde Normal Kanunlarıdır güzeldir, özeldir ve de =>İbâdet etmektir zâten..
İbâdet etmek illâ namaz kılmak değildir ki her zaman her yerde her halde Şahdamarından da akraba olan RABBısıyla BİZ BİR-İZ olabilmektir.. BİZ BİR-İZlik kulluk kölelik felân değildir.. Bunlar İnsÂN AKLına ANLAtım içindir. Azıcık aklı olan bilir ki, çok az iğne ucu kadar aklı olan bilir ki Ampul =>Kebânla BİZ BİR-İzdir..

Onlar derler ki.: “Kebân =>Ampulu yakıyor!.” İkisi de zâten ışık veriyor sana ışık der yâni “es selâmu aleykum” der sana.. Bunlar ancak körlerdir ya da gözünü kapatıp gündüzünü gece edenler duymazlar onlara yazık yâni insânlığından habersizler günlük yaşarlar “belhume dallun” onlar hayvandanda aşağıdırlar keşke hayvanlıkta kalsalar ondan da aşağıya inebilirler. Çünkü doymazlar, çünkü hırsları tamahları kinleri kibirleri hep sevmeleri sevilmeleri asla yok, ama sevilememeleri ve dâimâ kendi nefislerine bir “poh poh” aramaları. Yâni onlar etrafa göre hareket ederler özlerine göre değil, SÖZlerine göre hareket ettikleri içinde SÖZlerine güvenilmez. Onların SÖZe güvenmekte nerden çıktığının cevâbı =>işin aslı odur, temelinde yatan odur. ALLAHu zü’L-CELÂL KÜLLî ŞEYy daha halk edilmemişken “ŞEYy” haline gelmemişken, “e lestü bi RABBukum.: RABBiniz değilmiyim?!” buyuruyor. “Kâlû =>belâ/bilakis evet RABBimizsin!” SÖZ bu SÖZ. Basitmiymiş SÖZ, işin temeline geldin işte ne yedin içtin vurdun kırdın şöyle yaptın böyle çattın oynadın bu oyunu =>sonra yine SÖZ ne SÖZü son SÖZ söyle bakayım ne diyorsun son SÖZ =>“Lâ İLâHe İLLâ ALLAH MuhaMMeden Rasûlullah!.” diyorum. “Nasıl diyorsun?”
“Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemi DUYdum ve UYdum.: “ALLAHu Ekber!” dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bütün Kâinât adına buyuruyor bütün Kâinât adına buyuruyor yâni ne diyor.: “Lâ İLâHe İLLâ ALLAH MuhaMMeden Rasûlullah!” buyuruyor =>MuhaMMed-i Mutlak, İmam-ı Mutlak, Mürşid-i Mutlak, Mühteşem-i Mutlak, Muazzam-ı Mutlak,Mustafa-yı Mutlak aleyhisselâm..
Mutlak.: Salıverilmiş. Itlak olunmuş. Serbest. * Kat'i. Şüphesiz. * Aslâ bir şarta bağlı olmayan. Yalnız, tek..

Mutlak ne demek =>Eşi benzeri olmayan =>İllâ O’ndan başka olmayan ALLAH’tan sonra var olan, ALLAH’ın NÛRu olan, “İLK ŞEYy” olan “EN SON ŞEYy” olan, küllühüm olan.. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den bahsediyoruz ve böyle bir RASÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem ve böyle bir KELÂMULLAH.. Şimdi şu ÂN’da.: “Bismillâhirrahmânirrahîm” dediğimiz ÂN’da =>Bu SÖZü söyleyen RABBu’l- ÂLeMîNdir Efendim felân tarihte söylememiştir, o zamanda söylemiştir şimdi de söylemektedir =>her ÂN söylemektedir, her zaman söyleyecektir çünkü =>SÖZ O’nundur, kesintisizdir “be” harfine başlarken o da başlar. Bunu iyi anlamak lâzım MASAL KİTABI değildir Kur'ÂN-ı Kerîm.. matbalarda basılan kitab değildir. Menbağdan gelen kitabtır Kur’ÂN-ı Kerîm.. Her ÂN yağan yağmur gibidir, şimdinin yağmuru yağmaktadır.. “Hangi semâdan?” diyorsan =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in SEMÂsından yağar. Çünkü =>ALLAH semâdan münezzehtir. Her ŞEYyi YARATAN ALLAH celle celâlihu “Bir ŞEYy” olmaktan münezzehtir..
ALLAHu zü’L- CeLÂL’in “Bi/İlk ŞEYy” =>NÛR-u MuhaMMeddir!. Bunu çok iyi anlamak gerekir diye söylüyorum geri kalan laf tokuşturma sokuşturmaktır..
Evet hizmet etmek başka şeydir hizmet edeceğiz edeceğiz tâbi yâni elbette Tarık Cânımız düşünecek. çocuğun südünü içirdik mi içirmedik mi, altını temizledik mi diye bakacak elbette her türlü hizmeti yapacak kendisine eşine çoluğuna çocuğuna etrafına SÜNNetin gerektirdiği bütün bunları yapacak bunlar. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in SiSteMinde Normal Kanunlarıdır güzeldir, özeldir ve de =>İbâdet etmektir zâten..
İbâdet etmek illâ namaz kılmak değildir ki her zaman her yerde her halde Şahdamarından da akraba olan RABBısıyla BİZ BİR-İZ olabilmektir.. BİZ BİR-İZlik kulluk kölelik felân değildir.. Bunlar İnsÂN AKLına ANLAtım içindir. Azıcık aklı olan bilir ki, çok az iğne ucu kadar aklı olan bilir ki Ampul =>Kebânla BİZ BİR-İzdir..

Ampul alçak da, Kebân yüksek değildir =>SEVİYELenme vardır, BİZ BİR-İZlik vardır.. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem yüksekten kasdım şu yâni, “Estağfirullah estağfirullah!.” Felân.. Neye Estağfirullah Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de RABBu’l- ÂLeMîN de Şahdamarından yakın!. Estağfirullah ama onun Kadir ve Kıymetini BİLişle YAŞAyıl esastır!.
Yoksa, kendine sağlanan imkanlardan dolayı pisliklere batış küfre batış Şeytânlışmış olmak ise ihanettir, hâinliktir, pisliktir!.
ALLAH celle celâlihu’ya KULLukta TeMeL =>TERCİHtir..
Adam soruyor.: “Ahmed Çakırdan ne beklenir?.”
Ahmed Çakırdan Hakk ve Hayır beklenir İnşâe ALLAH soruyun cevâbı bu!.” “eee uuu” felân.. koş başkasına git o zaman o bizim Ahmed değil ismi Ahmeddir, kendisi Ahmed değildir, öyle bir elbise giymiştir. ÖZü ve SÖZü Ahmed olanlar haktır..
Yâni onu diyorum onun içinde dikkat etmek gerekir mesele RABBu’l- ÂLeMîNe Kulluğu dürüstçe yapmaktır, dosdoğru yapmaktır, insânca yapmaktıri hakk ve hayrı yapmaktır, oyun oynamamaktır!. Oyunculuk kötü şeydir, ayıptır, gerçekten ayıptır günahtır veinsâna yakışmaz, insânlık şerefine haysiyetine oNÛRuna yakışmaz!. Yakışır mı CÂNım!!. Yakışmaz!.
Bu bir muhabbettir muhabbettir. Yâni gerçekten Ahmed Çakırı çok severim ALLAH razı olsun!. Bunu Cihânda bilir, herkeste bilir!. O da beni sever!. Ama “niçin?.” sorusunun cevâbı ucu açıktır. ALLAH Kâinâtı niçin yaratmışsa onun için severiz!. Onu demek istiyorum!. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i niiye halk etmişse, Kelâmullahı niye indirmişse onun için severiz!. Diğer şeyler o kadar basittir ki, üzerinde konuşmaya bile değmez!. Şundan dolayı, bundan dolayı, şu nedir bu nedir!. Yâni ekmeğimiz varsa ikiye böleriz!. Sıkıntılarımız vardır, olabilir bunlar hayattaki mezâr taşına kadar oyunlardır!. Bu oyunları da oynarız ama, Kur’ÂN’a göre oynarız!. Kelâmullah’a ve Rasûlullah’a göre oynarız!.
İşte mesele burada, “Kulluk” dediğimiz şey!.
Onun için ALLAH cümlemizi hakkta ve hayrda kullansın bizi, ÖZümüzü SÖZümüzü Kelâmullah ve Rasûlullah’a bağışlasın ve yaşadımğızı sürece bizi Kur’ÂN-ı Kerîm’in Hadimi/Hizmetçisi kılsın!. Hizmetçisi kılsın hademesi kılsın!. yâni öteki olaylar bu gün böyle olur şöyle olur bunlar insân hali kendisinde olsun çevresinde olsun Dünyâda olsun olaylar ALLAH’ın takdir ettiği olaylar insânların hakettiği olaylar çeşitli zuhuratlar olur ama tüm bunların çevresinde unutulmaması gereken şey her zaman her yerde her ÂNda her nefeste Şahdamarımdan da akrabasıyla BİZ BİR-İZ halindedir bir MeLâMî!. Bu kelimeyi kullanıyorum özellikle millet hoşuna gittiği için kullanabilir, istismâr için kullanabilir, neyi kullandığını bilmeyebilir!.
Siirti Hocam ALLAH rahmet etsin sohbet veriyor o gün ben yoktum şehir dışındaydım sanıyorum. Bir genç gelmiş Adıyaman Grubu var oradan.. EHL-i Beyt olduğunu söyleyen açık seçik ben kendisine sordum.: “Sen kürtmüsün* Arap mısın?” “kürdüm”.. “İyi de ne zamandan beri Kürtler EHL-i Beyt oldu Arap oldu!” deyince.. “1000 sene geçmiş!.” dedi.
Yâni bin sene sonra Ruslar, Türk mü oluyor!. Neticede ben güldüm ve dedim ki.: “Yanlış bir yerdesiniz unutuyorsunuz ki aynı karında yatmıştır aynı karında Hazreti Hamza ile Ebu Leheb aynı ana karnında yatmışlardır!. Kanla manla olacak iş değil bu. Bu CÂNla imânla olacak iş, onunla bununla değil!. Yâni uydur kaydırla olmaz bu iş!. Olursa ne olur işte İrandaki gibi olur bir sürü saçmalıklar olur, o kelimeler maskelenir o kelimeler içi İblistir dışına öyle uyduruk bir kelime uydurmak öyle değil.. Gerçek EHL-i Beyt =>Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’inTenini, Kanını, Cânını ve İmânını taşıyanlar, hayatlarında O’nu uygularlar ALLAH’ın izniyle ve de asla bunu bayrak yapmazlar, asla çoluk çocuk kendi çocuklarına bile söylemezler neden?. Birisi görür de duyar da.: “Bunlardan EHL-i Beyt mi olur!.” der de taş oraya gider!. Onun için yâni bu günkü ortamda niye söylesin ki bunun kullanılacak bir tarafı yok bu gün kullanılacak tarafı nedir?. Yürek varsa eğer yürek varsa yürek MuhaMMed aleyhisselâmın yüreği gibi bir yiğit varsa, EHL-i Beyt aleyhisselâmın yüreği gibi bir yiğit varsa, ALLAH’a yiğitçe erce kulluk yapılır ve ALLAH’ın kullarına da hizmet edilir. “a” dan “ze” ye iyisine kötüsünü eğrisine doğrusuna Kelâmullah ve Rasûlullah’a hizmet edilir. Yoksa yoksa harmandalı döner bu gün yarın farketmez, onun bunun uşağı olur, onun bunun tantanasında gider ne ilk söz kalır ne son söz kalır ALLAH korusun!. Bir takım tantanaların içinde boğulur gider bu değildir onun için MuhaMMedî MeLÂMettekiler çokluk yoklukla uğraşmaz TEKlikle uğraşır.. Biz her birimiz teketek ama BİZ BİR-İZ hizmette BİZ BİR-İZ!. Herkesin kaderi vardır evi vardır çoluğu çocuğu vardır vardır da ama bir şey daha vardır, YOLumuz bir hepimiz bir YOLun Yolcusuyuz, YOLluğumuz bir, YOLdaşımız bir, İmamız, Rehberimiz Rasûlullah, Rotamız Rasûlullah Rotası Teslimiyet ve İstikâmette hamdu senâlar olsun!. Bizi bağlayan şey ALLAH, Kelâmullah, Rasûlullah ve Ehlullah ve ALLAH Dostları dediğim kim?. ALLAH Dostları kim olacak eli ALLAH’ın eli olanlar, Kebân’a bağlı olanlar.. nerede ne demek nerede Yıldız Köşkünde yok senin CÂNın istediği yerde kardeşim!.
Her Zaman Her Yerde Her Halde Her Nefeste ne bileyim ben kimisi öyle gözüküyor kimisi böyle gözüküyer, kendisi nere dikilmişse oraya dikilmiş yâni bu direkler hepsi dağların tepesine dikilmemiştir. Kimi CeheNNemin Zümarasına dikilmiştir İbrahîm aleyhisselâm gibi, kimisi de CeNNete girmiş de.: “Kıyamet ne zaman koptu?.” diye sormuş.. Öyle hadisler var yâni ne zaman hiç görmemiş çünkü hayatı öyle geçmiş bunlar hep ALLAH’ın hikmetleridir güzellikleridir. Ebdâllarıdır, Ebrârlarıdır, Ahyârlarıdır, Ahrârlarıdır bu kelimeleri söylüyoruz böyle tıkır tıkır.. Hayat öyle değildir.. Hayatın isbatı gerekir hayatın bir insân sözünü başkasına test ettireceğine kendisi test etmelidir, kendisi sözüne sâhib çıkmalıdır..
Haa ben bana güven vermiştir adam bana güven vermiştir ben güvenmişim ona o da bana güvenmiş neden sorusunun cevâbı çünkü biz Rasûlullah sallallahu aleyhi veselleme güvenmişiz çünkü bizim elimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in elinde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem eli ALLAH’ın eli zâten.. Mesele yok bu bize ne yükseklik getirir ne alcaklık getirir. Ne getirir bize?. NÛR-u MuhaMMed getirir, CeryÂN getirir CÂNımıza, Tahkik İmân getirir, Sâlih Amel getirir, bu güzellik ve özellikleri güzelleştirir ve o zaman insân olur insân!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Aksi takdirde onun bunun Av Tazısı gibi peşinde koşar, yazık olur. Bu tarikat değildir, cemaat değildir, cemiyet değildir işte Feto’dur metodur cetodur. Yaşandı ve görüldü.: “ALLAH! ALLAH!.” diye =>“yALLAH!.” Yapmıştır. Bir milleti yok etmeye kalkışmıştır. Hangi milleti?. İslâm Milletini!. İhânetin hıyanetin nerden geldiği mi olur, birisi senin evini yakıyor kim yaktığı önemli mi?!. Yazık yazık!. İşte tüm bunlar İslâmı Şuurdan, MuhaMMedî Şuurdan uzaklaşmadır!. MuhaMMedî Sürûru yaşamayıştır! MuhaMMedî oNÛRu/Şerefi ALLAH korusun ayaklar altına alıştan dolayıdır!. ALLAH bağışlasın bu hayatta kolay mı?!. Gerçekten kolay değil!. Neler gördük ve görüyoruz yerin dibine gidenleri de gördük yükselenleri de gördük, çok çok insânla karşılaştık ve karşılaşıyoruz hâlâ!. Ama doğruyu söylememiz gerekir, kırk tane Âdeme ihtiyacımız yok MuhaMMedî MeLÂMette bir tane Âdem CÂNımız yeter, yeter ki Âdem olsun!. Adı Melek, kendi de Melek olsun yeter!. Kırk taneye gerek yok!. Gerçek olan, sözü özü bir olan, gerçekten RABBu’l- ÂLeMîNi/ALLAHu zü’L-CELÂL’i yâni ALLAH’ı, Kelâmullahı, Rasûlullah’ı, Ehlullahı tercih eden!. Ondan dolayı bundan dolayı şundan dolayı değil o =>Tiyatroculuktur, gösterişliktir o yanlıştır, bize göre yanlıştır ve bize göre hiç umurumuzda değildir!.

Çoğumuz eskidir bilirsiniz ki MuhaMMedî MeLÂMetin kuralları çok açıktır kopan parmak bizden değildir, ALLAH kimseyi koparmasın!. Ben söylemiyorum Kur’ÂN-ı Kerîm buyuruyor =>Nûh aleyhisselâm ne diyor.: “Hâni EHL-i Beytimi koruyacaktın ya RABBi oğlum ne oldu?.” diyor. Cevâb.: “Câhillik etme, o senden değildir!.” Kelime “câhillik etme” kelimesidir açın okuyun “câhillik etme”. Ve istiğfar ediyor Nûh aleyhisselâm âyette istiğfar ediyor.: “Ben yanıldım!.” diyor Zannettim ki benden, senden değil!.

ALLAH kimsenin parmağını kopartmasın, koptu mu =>senden değil artık!. Onun için MuhaMMedî MeLÂMet ->Oyun Sahası asla değildir HAY BaBam!.
TELin üstünde oyun oynanmaz!. Bu iş CÂNbazlık gibidir!. MuhaMMedî MeLÂMet =>Hârikaaadır, Muazzamdır Muhteşemdir Mustafâ aleyhisselâmın Mesleğidir.. Ancak bir özelliği vardır telin üzerinde yürüyorsun bastığın yeri bileceksin!. Şunu yapar, bunu yapar =>ALLAH’ın Dediğini yapar ALLAH’ın Kaderini yapar!. CeheNNemin Zümarasına gireceksin!. Ve girer der ki.: “Yâ RABBi ben İbrahîm aleyhisselâmın Torunuyum “berden selâmen kıl!.” ALLAH celle celâlihu “berden selâmen” yapar!. Der ki.: “Benim Şeytânım olmaz!. ÇEKer Şehâdeti.: Eşhedu enLâ İLâHe İLLâ ALLAH ve Eşhedu enne MuhaMMeden Rasûlullah!. o ÂNda İblisi, Şeytânı =>Cebrâil aleyhisselâm oluverir!. Kim buyuruyor?. =>Kelâmullah ve Rasûlullah buyuruyor!.
Masal anlatmıyoruz biz böyle inanıyoruz ve inandığımız için Kelâmullah, Rasûlullah ve ALLAH VARdır ve Hükümleri de VARdır ve bizce geçerlidir!.
İnanmayan buyursun istediğini yapsın!. biz Müfettişi değiliz, Müftüsü değiliz!. Yâni derdimiz o değil!. Onun içindir ki, insânlara dikkat ediniz =>Kibirleri Kinleri Nefretleri ve Küfürleri Paltolarının altında KILIÇ gibi hazırsa =>İblisin taa kendisidir!. Bu özelliğini bir elbisenin altında saklıyor!. Şeytânını Müslümân etmeyi bırak kendisi müslümân değil!.
Oysa =>MuhaMMedî MeLâMî çırılçıplak iğne ucu gibi çırılçıplaktır bir MuhaMMedî MeLâMînin imânı iğnenin ucundaki bir damla göz yaşı gibidir!. Ve o MuhaMMedî MeLâMî’ye sorsan.: “ALLAH CeheNNeme bir kişiyi koyacakmış kim Hakan?” desen hiç düşünmeden der ki.: “O benim yâ RABBî!” der kalkar tek kişi.. İşte böyle bir Saygısı Korkusu Haşyeti vardır!.
Tersini sorsan.: “ALLAH CeNNete bir kişiyi sokacakmış kim o?.” Dersen.: “Elhamdulillâh o benim!.” der yine kalkar.
Bu Muhteşem MuhaMmedî HAVf-u- Recâ ile iki UÇu BİRLeştirir =>TÜMMler TAMMlar!. Neden yapar bunu?. Çünkü =>RABBisi Şahdamarından yakın AKRABAdır..
Oysa, Hakan’ın Akrabası görünürde Anası Kadriye Hanımdır, Babası Hacı Mahmud Efendidir!. Öyle gözüküyor akraba olarak ne kadar?. Ne kadar olacak =>Göbek Bağlarından çekiversen Hacı Mahmud =>Mustafâ Amcamda yok olacak/gizlenecek.. Kadriye de Tahir Babamda yok olacak/gizlenecek..
Gerçekten neticede bütün insanlık =>HAVVa ANAmızın RAHMinde CEM’ OLuVERecek/birleşecekler!. Hepsi bir Rahîme dolacak.. ÇEKsen =>Âdem aleyhisselâm da.. ÇEKsen =>NÛR-u MuhaMMed.. ÇEKsen =>NÛRULLAH.. ALLAH celle celâlihu..
EŞYâ<=>ESMÂ<=>SIFAt<=>ZÂT..

İşte “BİZ BİR-İZ”=“NAHNU”!.. Başka nasıl BİZ BİR-İZ olacağız yâni!. Öyle değil miyiz, öyle olmamakta mı hali hazırda!. Öyle değil mi şimdi şu ÂNda? Öyle!. Hep de öyle olacaktır zâten.. Onun içindir ki Tahkik İmân =>İnsânın aklının inandığıdır, Aklı inanmayan insânın Aklı =>Şeytân Aklıdır, Şeytânlık peşindedir, Şeytânlık içindedir!.
Onun için çok dikkat etmemiz gerekir!. Evet her konuda konuşabiliriz, fikirlerimiz olur ya da düşünebiliriz, düşünmek daha doğaldır, zevklerimiz olur, meşrebimiz olur ve her şeyler güzeldir!. O orada güzeldir, bu burada güzeldir, fakaat birleşme noktalarımız var =>Ana Rahmi gibi, Mezâr Taşı gibi birleşme noktalarımız var!.
İşte bunlar “e lestü bi RABBukum.. kâlû =>beLâ” ve de “Eşhedu enLâ İLâHe İLLâ ALLAH ve Eşhedu enne MuhaMMeden Rasûlullah.”
Aradaki oyunu doğru oynamamız gerekir İnşâe ALLAH!.
DUÂ edelim Gaybî DUÂarımız olsun bunu söylüyorum ki, Hakan sanıyorum Kâlem Sûresiydi bu gün yazarken nerden geldi Kâlem Sûresini OKUyun ANLAyın diye geldi!.
ALLAHu zü’L-CELÂL buyuruyor ki.: “BEN böyle böyle sizi yarattım, böyle böyle yapmanızı istiyorum!. Sizden öncekilerden de istedim!. İsterseniz Mezâr Taşlarını okuyun!. Sizden sonrakileri de böyle yapacağım, göreceksiniz!.”
Ne demek istiyorsunuz?. Evet mârifet mi ULU Câmi’nin minberine çıkıp da.: ALLAH şunları CeheNNeme sokacak, şunları CeNNete sokacak!” demek. Zâten sokacak onları, Kur'ÂN-ı Kerîm yazıyor görüyoruz!.
Ama ne diyor adam.. yanımda hüngür hüngür ağlıyyor!. “Niye ağlıyorsun?” dedim Adama.. Adam bana çok kızdı gülümsedim diye.. Ağladığı âyetin mânâsından haberi bile yoktu!. Ben normal bir insân değilim ki.. Yaşlı Adam namazdan sonra.. “Kusura bakmayın yâni bir şey mi oldu gülümsediniz de?” dedi “Ben ağlıyordum da!.” dedi..
“Kusura bakma senin niye ağladığına gülümsedim!."
Zekeriyâ Hoca da mihrabdan geliyor. dedim ki.: “Tanırmısın Zekeriyâ Hocayı?.” “Tanırım!.” dedi. “Ona bir sor ne okudun?” diye.. "Ne okudu “Ramazan geceleri eşlerimizle beraber olmanızın bir mahsuru yoktur.” bunun ağlanacak neresi var?” dedim..

Ama öyle Âyetler vardır ki sabaha kadar ağlasan ağlanabilir!. ALLAH’tan haşyet duymayanlar bütün ni’metlerine küfredenler için “ALLAH’tan umut kesmeyiniz!” Âyetleri.."ALLAH bütün hatalarınızı affeder ALLAH’tan umut kesmeyin!” Âyetleri..

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
“Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh (rahmetillâhi), innallâhe yagfiru’z- zunûbe cemîâ (cemîan), innehu huve’l- gafûru’r- rahîm (rahîmu).: De ki: "Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! ALLAH'ın RAHMETİnden ümit kesmeyin. Muhakkak ki ALLAH, günahların hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O; GAFÛR'dur (mağfiret eden), RAHÎM'dir (Rahmet NÛRu gönderen)." (Zümer 39/53)

Neler neler neler var amma sen =>Fâtiha’nın bile mânâsını bilmez, bilmeye gerek görmez de, kırk gün okur, okur.. Boşa okur çünkü ANLAyarak, inânrak anlamak istemiyor.. ANLAmak İSTEmiyor!. Sanki Kur'ÂN-ı Kerîm, anlamayın diye gelmiş!. Ne kadar yanlış, yanlış, yanlış!.

Hakan diyor ki.: “Dayım söylüyor ben yazıyorum!." İyi de sen kim, dayın kim oğlum!. Ne dayılar, ne yiğenler geçti bu Memleketten!.
Geride kalanlar Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ELLeri KÂLEMLeri DİLLeri kaldı!. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in SeSLeri kaldı, NeFeSLeri kaldı!

Çünkü onlar =>“BİZ BİR-İZ DenİZi”nde ->DAMLA OLdular ->BİZ BİR-İZ Oldular!.
Onlar Marmara Denizine düşen ->Bir gözyaşı oldular ->Teneke parçası değil, onlar taş değiller!.
işte MeSeLe bu!. MuhaMMedî MeLÂMet bu!. MuhaMMedî SeLÂMet bu!.
Amma =>Şeytânî MeLÂNet’te var!.
ALLAH celle celâlihu kimseyi düşürmesin!. Kendi batağına kendi düşer çıkamaz!.
Onun içinde ALLAH’a DUÂ edelim!. Birbirimizin SeLÂMeti için ve asla, ama asla birbirimizin ufak tefek kusurlarını görmeyelim, elimizden gelirse üzmeden kırmadan yardımcı olmaya çalışalım!. Düşmüşse kaldırmaya çalışırız, görürsek yardımcı oluruz böyle bir şeyler olursa, yardımcı olmalıyız!.

Başkaları diğerleri ise böyle değil şöyle yapmış böyle yapmış, şunu demiş bunu demişi sabahtan akşama kadar!. Nere yazıyorsun fâceye mi yazıyorsun durmadan yaz!. İllâ yazacaksan bir âyet bir hadis bir şey yaz!. Denize düşen yılana sarılıyor!.
Yılana sarılacağına =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ELİne sarılsın!. Onun içinde BİZ =>MuhaMMedî Hasbî Habibî Hizmetçileriz İnşâe ALLAHu’r-RAHMÂN!.

Bir salâvât okuyalım da öyle başlayalım istiyorum uzun bir salâvât ama kısaca okumaya başlayayım geçenlerde vefât etti.. 1928 doğumluydu 90 yaşına yakın Fâtih Bayraktar Hocam, Kerkük Türkmenlerindendir. “Bayraktar” denmesi sebebi Dedesinin Dedeleri =>SultÂN Dördüncü Murad’ın Sancağını taşıyan, Bağdat’ta Sancak Taşıyan Komutanı idi, yâni Dedeleri.. onlar sonra oradan gelmeyince orada kaldılar Soyad-ları da “Bayraktar” oldu.. “Lâkab”ları da şimdi soyadları da Bayraktar oldu..

Fâtih Bayraktar Hocam kaddesallahu sırrahu, yüce bir inşandı, güzel bir inşandı, her zaman güzel bir inşandı!.
Bana.: “Hayatta Velîyullah kimdir?.” Deseler. “İşte bu kimse!.” diyeceğim kadar açık seçik Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in KaLBi gibi geniş ve tatmîn olmuş!.
Arkasında kovalayan askerler ve Hakkari’ye çıkan sarp yokuşları kız kardeşi, eşi ve beş çocuk!.

Yiyecek Ekmeği, içecek SUyu olmadığı halde =>Her zamÂN=>Bütün Kâinât onunmuşcasına vakur ve ALLAH’a güvenen bir HÂLi vardı sürekli..
Uzun yıllarımız birlikte geçti ve Hakanın Babası Mahmud, Annesi Kadriye ve bizimkiler hepimiz iyi tanırız!. Her Cumâ telefonla görüşürlerdi..

Ama en son Cuma da görüştüm ben!. komadan çıktık görüştük “Komada!.” dediler. Ben.: “Telefonu yaklaştırın, hiç değilse söyleyeceğimi duysun!.” duydu ve konuştu!. Hem de şakır şakır konuştu!. Her zaman ki gibi.: “Âkibetimiz hayr olsun!. ALLAH =>Kelâmullah ve Resûlullah Hizmetinizi dâim etsin, her şeyleri!.”
Ve sonra ses kesildi ve dediler ki.: “Yine bayılır gibi oldu!.” Ve geçti gitti.. Böyle yüce insânlar geldi bu âlemde geldi geçti gitti!. Amma hayatının her noktası.: “ALLAH! ALLAH! ALLAH!.”la geçti!. Yâni gerçekten bir soytarı gibi şucu bucu değil bir Beyefendi gibi.. Yâni Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Beyfendisi gibi.. Yüzünü gördüğünüzde RAHMEt görürdünüz!.

Rahmetli Hacı Osman Efendimiz kaddesallahu sırrahu, onunla uzun yıllar birlikte olduk.. Hacı Osman Efendimiz geldiğinde koşar gelirdi.. Hacı Osman Efendi namazda dâimâ onu imâm eder, arkasında kılardı ve derdi ki.: “Sizin ilminiz yüksek bizim imâm olmamız doğru değil, Fâtih Efendi!.” derdi. “Siz imâm olun Fâtih Efendi lütfen siz geçin!.” derdi. O da geçer kıldırırdı namazları..
Fâtih Hocam muhteşem bir inşandı.. Kerkükte idi, Abdulkadir Geylanî kaddesallahu sırrahu Efendimize karşı çok büyük muhabbeti vardı.. Çok çok yakın ilişkisi olan inşandı.. Bazı şeyler vardır konuşursan iyi olmaz!.

Hakan’ım, Rahmetli Hoca Babam/Amcama.: “Bana söyleyecek SIRRın yokmu?.” dediğimde. “Vallahi yeğenim esirgemem amma söylesem sana fayda vermez bana zarar verir ben kaybedirim, sen bir şey kazanamazsın!. Sen kendi SIRRını kendin doğurursun!. Kendi SIRRın sana verilir!." dedi.
Yâni söyleyeceği şey çoktu ama =>Ona/kendine mahsustu..
Bana kendisi =>Abdulkadir Geylanî kaddesallahu sırrahu Efendimizin bizzât Kendisinin söylediğini kendisine söylediğini bana söyledi.:
“ALLAHümme RABBenâgfirlî ve lî vâlideyye ve li'l- mü’minîne yevme yekûmu'l- hisâb!. de!.” diye söyledi yâni böyle buyurdu” dedi. Onu tahkik olarak söyledi.. Mânen çok yakındı çünkü şeyleri irtibatları.. Biz buna deriz irtibat diye.. nerede sürer Mezârın Kapısına kadar sürer..
Bizim irtibatlarımız nasıl?. Bizim irtibatlarımız =>Kasapla nasılsa, Fırıncıyla nasılsa, Sokaktakiyle nasılsa öyle!. Hayvan Bazarında sürer!.

Hayvan.: Canlı şey, insanla beraber her canlı. * İnsan olmayan idraksiz canlı yaratık.

Ama öyle mi?. Nedir Ricâl-i Kayıblar.. Ebdâllar, Ebrârlar Ahyârlar Ahrârlar..
ALLAH Dostları hayal mi, masal mı hâşâ!.

FÂTiH BAYRAKTAR Kaddesallahu sırrahu..


Resim 46. SALÂVÂT-I ŞERÎFE.: SALÂVÂT-I SEYYİDİNÂ

Kerkük Türkmenlerinden Arapça Hocam kâmil insan Fatih Bayraktar’ın BUYurduğu ve her namaz sonunda 1 defa çekilmesinde faydalar olan SALÂVÂT..

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.
Resimبِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Es SaLâtü ve's- Selâmü aLeyke YÂ HÂMİLE LİVÂİ'L-HAMD..
ALLAHu TeÂLÂ'nın SaLâtı ve Selâmı Sana OLsun!.
Ey Livâi'L- Hamd Sancağını Taşıyan
!.


ResimEs-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuhu.

Eûzubillâhi's-semî'u'l-alîmu mine'ş-şeytânirracîm.

Bismillâhirrahmânirrahîm.


Resim

ARAPÇASI.:


بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى قَاءِدِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى رَاءِدِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى بَدْرُ الدُّجَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى شَمْسُ الضُّحَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَىنُورُ الحُدَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى عَبْدِكَ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلى نَبِيِّنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى رَسُولِنَا وَ أَكْرَمِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِسَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
الّلهُمَّ صَلِّ عَلَى شَافِعِنَا وَ شَافِعِ الذُّنُبِنَا سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه ِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
بِعَدَدَ مَا فِي عِلْمُ الّلهِ صَلَاةً دَاءِمَةَ بِدَوَامِ مُلْكُ الّلهِ وَ عَلَى آلِه ِوَ اَصْحَبِهِ وَ أُمَّةِهِ أجْمَاءِينَ
الصَّلَاةُ وَ السَّلَامُ عَلَى سَيِّدِنَا الْأوَّلِينَ وَ الْآخِيرٍ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَاوَاتُ الرَّحْمَانَ
الْحَمْدُ لِلًّلهِ رَبِّ الْعَلَمِينْ


TÜRKÇESİ.:
* ALLAHumme salli alâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed...
* ALLAHumme salli alâ Kâidinâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Râidinâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Bedrü’d- Dücâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Şemsü’d- Duhâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Nûru’l- Hudâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Abdike Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Nebiyyinâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ ResûLinâ ve Ekreminâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* ALLAHumme salli alâ Şefî’inâ ve Şefîi’z- Zünübinâ Seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed..
* Bî adade mâ fî İlmiLLAHi salâten dâimeten bi devâmi MülkiLLAHi ve alâ âlihi ve Ashabihi ve ÜMMetihi ecmâîn..


MÂNÂSI.:

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.


Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!..
Biz Müslümanları çekip götüren Başkomutanımız, Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Dünyada, dinde ve âhirette doğru duraklarımızı göstermek için önceden gönderdiğin ÖNderimiz, Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Bizi kandırıcı ve yutucu zulmet ve karanlıkların Dolunay’ı Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Maddî-Mânevî en parlak zamanın ve beyânın tek ve eşsiz Güneşi Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
NÛRun’dan NÛRu’nu yarattığın Hudâ Nûru Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Sana dönük hâliyle=>RESÛLULLAH, bize dönük yüzüyle=>ABDULLAH Kulun Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Bize Hakkın ve Hayrın haberlerini getiren Peygamberimiz Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Risâlet Tâcı giydirdiğin ve tek Kerem ve İkram kaynağımız Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Günahlarımızın affı için tek yardımcımız ve her hususta Şefâatçımız Efendimiz MuhaMMed’e ve Efendimiz MuhaMMed’in âilesine salât ve selâm et!.

Ey Allah'ım, Yâ Rabbî!.
Sonsuz İlminde var olanlar adedince ve muhteşem Mülküyün devâmınca Efendimiz MuhaMMed’e,
Azîz ÂiLesine,
Kendisine sahib çıkan ve sahib çıktığı SahabeLerine,
ÇİLEkeş ÜMMetinin CümLesine-hepsine saLât ve seLâm et!.


Es Salâtü ve’s-Selâmü alâ seyyide’l- EvveLin Ve’l- Âhirin Seyyidinâ MuhaMMedin SaLâvâtü’r-RahmÂN...
ALLAHu zü’l- CELÂL’in Salât ve Selâmı,
Er RahmÂN’ın salâvâtları Evvel ve Âhirin SeçiLmiş Efendisi
ve Efendimiz olan MuhaMMed’e olsun!


Elhamdülillahi rabbi’l-âlemîn..
Hamd âlemlerin RABB’ı ALLAH’a mahsustur!
ÂLemLerin RABBına HamdoLsun!.


Resim

FÂTiH BAYRAKTAR Kaddesallahu sırrahu Hocamın Salâvâtını Kısaca Şerhedelim İnşâ ALLAH!.

Esselâtu vesselâmu aleyke ya Rasûlullah!.
ALLAHümme salli alâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.
ALLAHümme salli alâ Kâidinâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:

Selâm ve salâtımız kısaca anlatmaya çalışıyorum dinimizin sâhibi olan getireni tatbik edeni ettireni olan Kâidi olan Baş Komutan olan başımızda olan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e ve onun âilesine olsun İnşâe ALLAH!.

ALLAHümme salli alâ Râidinâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.: Râid nedir?. Dinde Dünyâda ve Âhirette yolumuzu dosdoğru göstermek için önceden gönderilen râid olan sanki çoban gibi yâni..

ALLAHümme salli alâ Bedrü'd- Dücâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
O MuhaMMed aleyhisselâm ki insânı kandırıcı yutucu mahvedici ebedîyen mahvedici bu zulmet ve karanlıklar Dünyâsının Bedri onun Dolun Ayı olan MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm’a âli’ne ve EHL-i Beytine salâtı selâm olsun!.

ALLAHümme salli alâ Şemsü'd-Duhâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
Zaman dilinlerinin duhâsı en parlağı beyânın anlatımın izâh edişin tek ve eşsiz güneşi eşsiz olan şemsi olan MuhaMMed aleyhiselâtı vesselâm’a salâtı selâm olsun ehline ve âilesine de!.

ALLAHümme salli alâ Nûru'l- Huda Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
el HADî olan insânlara hidâyette zulmetten NÛRa dalâletten hidâyete çıkaran ALLAHu zü’L-CELÂL’in Hüdânın NÛRu olan el HADînin NÛRu olan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin âilesine ehline salâtu selâm olsun!.

ALLAHümme salli alâ Abdike Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
ALLAH’ın aynı zamanda Abdullah'ı olan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e yâni kullarına dönük yüzüyle Rasûlullah ->ALLAH’a olan yönüyle Abdullah olan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e âli’ne ashâbına EHL-i Beytine salâtu selâm olsun!.

ALLAHümme salli alâ Nebîyyinâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
Bize hakkın ve hayrın haberlerine getiren, zâhir ve bâtın yaşayış BİLELiğinin NÛRunu taşıyan tıpkı bildiğimiz elektrik kablosu gibi EHL-i Beyti ve onun elleri ellerinde olanlarla hali hazırda ilk Bezm-i Elestten bu güne kadar ALLAH’ın NÛRunu taşıyanlar şu ÂNda onu kullanmakta âletlerimiz gözlerimiz kulaklarımız laptoplarımız ampullarımız o CÂN CeryÂNını kullanmakta. Böyle bir Nebî olan Seyyidina MuhaMMed ve alâ Âlihi ve EHL-i Beytihi İnşâe ALLAHu’r-RAHMÂN!.

ALLAHümme salli alâ Resûlinâ ve Ekremînâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
O ki bizim Rasûlullah’ımız ve Kerem Kaynağımız Rahmetenli’l- Âlemîn İkrâmının Kaynağı olan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e sonsuz sınırsız ilmullahça bir salâtu selâm yapıyor SEVgili Hocam..

ALLAHümme salli alâ Şefî'inâ ve Şefîi'z- zünübinâ Seyyidinâ MuhaMMedîn ve alâ âlihi Seyyidinâ MuhaMMed.:
Bizim tevbe istiğfarımız af kapımız tevbe kapımız ve şefii şifâ kapımız ve günahlarımızın kurtuluş kapısı çıkış kapısı uyanış kapımız diriliş kapımız tekrar DUÂya çıkış kapımız olan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e sonsuz salâtu selâm olsun!.

Bi adade mâ fî İlmillâhi salâten dâimeten bi devâmi Mülkillâhi ve alâ âlihi ve ashâbihi ve ümmetihi ecmâîn.:
Dinimizin Dünyâmızın ve Âhiretimizin Habercisi ve Nebîsi Rasûlü Efendimiz seyyidimiz MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm’a Azîz Âilesine ve EHL-i Beytine olsun kendisine sâhib çıkan ve sâhib çıktığı sâhabelerine olsun ve Çilekeş Ümmetine hele bu günlerde akıl fikir ermez zulmle inleyen ümetine bir çıkış yolu versin İnşâe ALLAH!.

Es Salâtü ve's-Selâmü alâ seyyide'l- Evvelîn Ve'l- Âhirin Seyyidinâ MuhaMMedîn Elhamdülillâhi RABBi'l-âlemîn.:
Evvelîn ve Âhirin Din ve Dünyâ Ve Âhiret Sâhibliği olan NÛRun Sâhibliği MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm’a sonsuz sınırsız olsun!. ALLAHu zü’L-CELÂL er Rahmân ALLAH celle celâlihu tüm salâvâtlar evvelîn ve âhirin seçilmişi Mustafâsı olan MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm’a olsun!. Elhamdulillâhi RABBu’l- ÂLeMîN olsun Âlemlerin RABBı ALLAH’a MuhaMMed aleyhiselâtı vesselâmın HAMDı kadar, AHMEDîYyeti kadar, MAHMUDîYyeti kadar HAMİDîYyeti kadar, MUHAMMEDîYyeti kadar âlemlerin RABBı’na sonsuz hamdolsun!.

Azîz Hocam’ın Fâtih Hocam’ın da ruhu haberdâr olsun ve ona CeNNet Rahmetleri yağdırsın ve bütün el ele yürek yüreğe bağlı olduğumuz silsilemizin cümlesine kadar ALLAHu zü’L-CELÂL’e DUÂ ederiz, yalvarırız, yakarırız ki =>Bizi onlara bağışlasın ve onların bize olan muhabbetlerini bizim hakk ve hayrımıza kullansın, bizi affedip bağışlasın!. Bize olan muhabbetlerini bizim hakk ve hayrımıza kullansın, bizi affedip bağışlasın, bize merhamet etsin!.

Azîz Kardeşlerim;
Şunu demek istiyorum yâni, bize MuhaMMedî Merhameti getirsin diye size DUÂ ediyorum ve sizin deDUÂ etmenizi diliyorum!. Çünkü RABBımızdan KORKmak =>Bir SAYgıdır bir HÜRMEttir, bir BİZ BİR-İZ'LİKtir, bir YAKINLIKtır!. Öyle bir YAKINLık öyle bir AKRABALık ki =>Bu HAYyat Tiyatrosundaki AKRABALık değildir!. Tiyatroda oyun SAHNEde oynar gibi.. Felân kral olsun, öteki bu olsun, beri ki bu olsun!. Rol de değiştiririz değil!. Şimdiki HAYat böyle bir HAYattır ama, gerçek bu değildir!.
Gerçek HİZBULLAH ve Hizbu’ş-Şeytân diye şak diye bölünecektir!. Herkes tercihine göre hayatının sonunda pasaportunu eline alacaktır!.
Yâni ALLAH bizi hakta ve hayırda kılsın ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemimize bağışlasın İnşâe ALLAH!.
Diye CÂNdan yürekten DUÂ edelim İnşâe ALLAH!.
Siz Güzel İnsânlar Özel İnsânlar Değerli Kardeşlerim!.
Biz çok AKILLı olduğumuz için =>MuhaMMedî MeLÂMet YOLUnda yürümedik!.
Biz Kelâmullah ve Rasûlullah’ı =>Âlim olduğumuzdan dolayı seçmedik!.
Biz sâdece =>ALLAH celle celâlihu, Kelâmullah ve Rasûlullah’ı Sadakatla, Samimîyyetle, Sabır ve SeLÂMeti DİLEyerek yapışanların ellerini bırakmamakla yürüdük!. Onlar boka batsak da haka batsak da ellerimizi bırakmadılar hamdolsun!.
Biz de bizden sonrakilere öyle yapmaktayız İnşâe ALLAH yapıyoruz, yapmaktayız!.
Yâni =>Her ZamÂN =>Her Yerde =>Her Haâde =>Her Nefeste BİZim için iki tane Ahmed Çakır/CÂN BaBa yoktur, iki tane de kul İhvÂNi yoktur =>TEKETEKtirler!.
Onun için Teras Tekke’si de TEKETEKtir!. Muhteşem Maddî Mânevî Zamanlarımız GEÇmiştir. GEÇecektir İnşâe ALLAH!.
HAYatını YAŞAdığımız el HAYy ALLAH celle celâlihu’dur!. HAYatını YAŞAdığımız el HAYy MuhaMMed aleyhisselâmdır!.
HAYatını Fiilen YAŞAdığımız ALLAH DOStlarıdır!.

Bizim kimsenin sırtına basmamıza ve ayağının altına girmemize =>ALLAH’ın İzni ve İnâyetiyle bizim TAŞIdığımız İZZEt, Şeref ve Haysiyet müsaade etmez!.
Onun için Kur’ÂN-ı Kerîm’de ALLAH ve Rasûlü ve Mü’minler Azîzdir!.


يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
“Yekûlûne le in reca’nâ ile’l- medîneti le yuhricenne’l- eazzu min hel ezell (ezelle), ve LİLLÂHi’l- İZZEtu ve li RESÛLihî ve li’l- MÛ’MİNîne ve lâkinne’l- munâfikîne lâ ya’lemûn (ya’lemûne).: “Eğer biz şehre dönersek, mutlaka daha azîz (güçlü) olan, daha zelil (güçsüz, zayıf) olanı, oradan (şehirden) çıkarır.” diyorlar. İZZET =>ALLAH'ın ve O'nun RESÛLÜ’nün ve MÜ'MİNLerindir. Ve lâkin münâfıklar bilmiyorlar.” (Münâfikun 63/8)

Biz hepimiz Hâlis, Muhlis, Sıddık ve Âdil MuhaMMedî MÜ’MiNLer Azîziz!. ALLAHu zü’L-CELÂL gibi Azîz ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem gibi Azîz Haysiyetli İnsânlarız!. Biz =>sırtımızda ayağımızın altına deği,l omuz omuza el ele yürek yüreğe =>ALLAH’a =>Kelâmullaha ve =>Rasûlullah’a Hasbî ve Habibî HİZMEt ederiz!.
Elimizden ve Yüreğimizden geldiği kadar oyun oynamayız oyunu bu sahada oynarız, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Sahasında oynarız!.
Bu bize yeter ve artar onun için AKILLı<=>NAKİLLi OLmamızda çok çok fayda var elbette!.
HAYy BaBam, elbette biliyorsun ALLAH celle celâlihu es SEMİ’dir, DUYucudur sözlerimizi DUYmaktadır!.
ALLAH celle celâlihu el BASÎRdir GÖRücüdür şu ÂNda GÖRmektedir, el HAYydır bizi YAŞAtan O’dur hülâsa..

Şahdamarımızdan yakın bir AKRABAmızla BİZ BİR-İZ!. Öyle orada burada şurda bir ilâh aramıyoruz, adam aramıyoruz!. Niçin arayalım ki.: “Ampul yanıyor!.” diyorum. Sen de diyorsun ki.: “Dayım ceryÂN var mı?."
Ne ceryÂNından bahsediyorsun ampul yanıyor oğlum!. ALLAH ALLAH!. Haa şunu söyleyebilirsin.: “CeryÂNını kullanabiliyor musun Dayı!.”
Bak Oğlum, işte buzdolabı çalışıyor çok şükür, ampul çalışıyor, fırın çalışıyor, bilgisayar çalışıyor bak!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Şimdi A’râf Sûresine gireceğiz!. Evet zamanı da geçirdik ama bu söylediklerimi ne için söyledim?. Kendimden dolayı söyledim şöyle ki insân geçirdiği zamanlarda KELÂMULLAH ve RASÛLULLAH HASBî-HABİBî HİZMETinde yamulabiliyor!.
Halbuki o, bizim için bir BAĞLANtı NOKTAsıdır!.
Hakana desinler ki!. Hakana ne diyecekler =>ALLAH’ın KuLu RASÛLULLAH’ın ÜMMeti ve Kur’ÂN-ı Kerîm’in HADEMEsi diyeycekler, daha ne diyecekler!. Demiyorlar mı.. işte uzun adam çıktı kısa adım çıktı daha neler çıkıyor, görüyorsun!. Ne yapalım yâni Muhteşem Süleymân mı olacaksın başımıza!. Yeter ki ABDULLAH ol adam gibi, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ABDULLAHLığı gibi =>Abdullah ol HAYy BaBam!.
İşte bütün mesele bu son-UÇç!.

EuzubillâhimineşŞeytânirracim,
Bismillâhirrahmânirrahîm..

ALLAHu zü’L-CELÂL A’râf Sûresinin 70 âyetinde buyurmaktadır ki;

قَالُواْ أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
“Kâlû e ci’tenâ li na’budallâhe vahdehu ve nezere mâ kâne ya’budu âbâunâ, fe’tinâ bi mâ teidunâ in kunte mine’s- sâdıkîn (sâdıkîne).: Dediler ki.: “Tek bir ALLAH'a kul olmamız için ve babalarımızın ibâdet ettiği şeyleri terketmemiz için mi bize geldin? Eğer sen sadıklardan isen bize vaadettiğin şeyi (azâbı) artık bize getir!.” (A’râf 7/70)

Kâlû e ci’tenâ.. Dediler ki sen şunun için mi geldin kardeşim..
li na’budallâhe vahdehu.. Bir tek ALLAH’a bizi taptırmak için mi geldin..
ve nezere mâ kâne ya’budu âbâunâ.. ve aynı zamanda bizim terketmemizi mi istiyorsun, uyarıyorsun ki bırakın, babalarımızın taptıklarını yaptıklarını yapma mı diyorsun, tapma mı diyorsun sen..
fe’tinâ bi mâ teidunâ in kunte mine’s- sâdıkîn.. öyle diyorsan hadi getir bizi ne ile tehdid ediyorsan, bizi tehdid ettiğin ne varsa, vaad ettiğin yâni.: “Eğer böyle yapmazsanız =>şöyle şöyle olur!.” dediğin hadi getir!. eğer sen yapmazsan, hakikaten sen sözüne güvenilir sâdık birisiysen hadi getir!.
Öyle demiyor musun.: “VÂHiDu’l-KAHHÂR ALLAH’a kulluk edin, ona buna tapmayın!.” diyorsun ama, bizim taptıklarımızı ayak altına alıyorsun, terkedin diyorsun, terkettiğimizde ne olacak.. kime anlatıyor kimi ya kime anlatacak..
İşte Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem geldiğinde ota tapıyorlarmış, çöpe tapıyorlarmış, taşa tapıyorlarmış!.
Şimdi ise, bırak kardeşim otu çöpü taşı etrafına bir bak ALLAH’ını seversen kaç kişi bulacaksın bana paraya tapmayan, menfaatine tapmayan!. ALLAH bize yardım etsin İslâm Milletine!. Kendi egoist kinine kibirine tapmayan kaç kişi bulacaksın!. Başkası için konuşmayan, başkası için makyaj Kgörüyorsun içeri girerken “süt dökmüş kedi” dışarı çıkarken “yedi başlı ejderha”..
Câminin içinde saf oluşurken.: “Yaklaşalım, arayı biraz kısaltalım!." dedim diye burnuma vuracak yumruğu yâni!. Yav kardeşim şöyle sıkı duralım, Peygamber aleyhisselâm aranızda Şeytânlar geziyor diyor omuz omuza verelim diyor!.
Ashâb diyor ki.: "Omuzlarımız eskirdi".. Desin, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in dediği Kelâmullahın buyurduğu umurunda mı bu haydutun.. Sakal dizinde şunun bunun uşağı yâni cübbesi cebbesi var!.
Onun için kusura bakmayın bâzen câmiye felân gittimmi en arkalardan kadınların biraz önünde kılıyorum!.

Bizim Yüce Paygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Saflarınızı sık tutunuz. Safların arasını yanaştırınız. Boyunlarınızı bir hizâya getiriniz. Canımı elinde tutan ALLAH’a yemin ederim ki, saffın boş kalmış aralıklarından ŞEYTANın bodur, kılsız siyah koyun gibi girdiğini görüyorum.” buyurmuştur.
(Enes radiyallahu anhu’dan; Ebû Dâvûd, Salât 93. Ayrıca bk. Nesâî, İmâmet 28)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Saflarınızı düz tutunuz. Omuzları bir hizaya getiriniz. Aralıkları kapayınız. Saf düzeni için elinizden tutup çeken kardeşlerinize yumuşak davranınız. ŞEYTANın girebileceği boşluklar bırakmayınız. ALLAH, safları bitişik tutanların gönlünü hoş eder. Safları bitişik tutmayanlara ALLAH Ni’metlerini lütfetmez!.” buyurmuştur.
(İbni Ömer radıyallahu anhümâ’dan; Ebû Dâvûd, Salât 93, 98)

Enes radıyallahu anhu.: “Bir defasında namaz kılmak için kamet getirilmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize yüzünü döndü ve.: “Saflarınızı dümdüz tutunuz ve birbirinize sımsıkı yapıştırınız. Zirâ BEN, sizi arkamdan da görüyorum.” buyurdu.
(Buhârî, Ezân 72; Müslim, Salât 125. Ayrıca bk. Nesâî, İmâmet 28, 47)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Saflarınızı düzeltiniz, yoksa ALLAH TEALÂ’nın aranıza düşmanlık sokacağını iyi biliniz!.” buyurmuştur.
(Numân İbni Beşîr radıyallahu anhümâ’dan; Buhârî, Ezân 71; Müslim, Salât 127. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 93; Tirmizî, Mevâkît 53; İbni Mâce, İkâmet 50.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Saflarınızı düz tutunuz. Zirâ safların düz olması namazın tamam olmasını sağlayan hususlardan biridir!.” buyurmuştur.
(Enes radiyallahu anhu’dan; Buhârî, Ezân 74; Müslim, Salât 124. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 93; İbni Mâce, İkâmet 50)

Ebû Mes’ud radıyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaza başlayacağımız zaman omuzlarımıza dokunarak.:
“Safları düz tutunuz. İleri geri durmayınız. Sonra kalbleriniz de birbirinden farklı olur. Aklı başında ve bilgili olanlarınız BENim arkamda, onlardan sonra gelenler daha arkada, daha sonra gelenler daha arkada dursunlar!.” buyururdu..
(Müslim Salât 122. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 95; Tirmizî, Salât 54; Nesâî, İmâmet 23, 25,26; İbni Mâce, İkâmet 45)

قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَآؤكُم مَّا نَزَّلَ اللّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ فَانتَظِرُواْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ
“Kâle kad vakaa aleykum min RABBikum ricsun ve gadabun, e tucâdilûnenî fî esmâin semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ nezzelâllâhu bihâ min sultânin, fentezırû innî meakum mine’l- muntezırîn (muntezırîne).: (Hûd aleyhisselâm) şöyle dedi.: “Üzerinize RABBinizden azâb ve öfke vâki olmuştur (gelmiştir). Sizin ve babalarınızın onu isimlendirdiğiniz isimler hakkında mı benimle mücâdele ediyorsunuz? ALLAH ona bir delil indirmedi. Artık bekleyin! Muhakkak ki; ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.” (A’râf 7/71)

Hûd aleyhisselâma söylemişlerdi bunu, Hûd aleyhisselâm söyledi. Hûd aleyhisselâm ne diyor Kur’ÂN-ı Kerîm diliyle yaa ALLAH korusun…
Kâle kad vakaa aleykum min RABBikum ricsun ve gadabun.. Kale kad vekaa aleyküm sizin üzerinize vâki oldu mir RABBiküm ricsüv Üzerinize RABBinizden bir Rics/çâresi bulunmayan bir pislik, murdaelık, belâ azâb ve Gazab/ Hiddet, öfke, dargınlık, kızgınlık. yâni artık hakk ettiniz geliyor,, ve ğadab bir ğadap geliyor Hakk ettiğiniz için ALLAH celle celâlihu gazâb etti..

e tucâdilûnenî fî esmâin semmeytumûhâ entum ve âbâukum.. siz benimle mücadele mi ediyorsunuz.. şu hususta.. siz ve sizin babalarnız kendi kafalarından isimlendirdiği.: “Şu tanrımız, bu tanrımız!” deyip bir sürü isimler ya da düşünceler etrafında tanrılaştırdığınız putlaştırdığınız şeyler için benimle siz mücadele mi ediyorsunuz!.

mâ nezzelâllâhu bihâ min sultânin.. sizi anlayacağınız dilden bir delil Kur’ÂN-ı Kerîm’i ALLAH indirdi. Ama siz inanmıyorsunuz size artık bunu anlatacak bir yol kalmadı. Peygamberler geldi olaylar oldu geçmişi düşünün hiç fayda sağlamadı..
fentezırû innî meakum mine’l- muntezırîn.. şimdi bekleyin artık vallahi BENde sizinle berber bekleyeceğim.. siz bekleyin bu gelecek gazâbı, bu gelecek ricsi pisliği, bu içinden çıkılmaz çâresizliği hepimiz göreceğiz.. diyor ALLAH’ın Peygamberi Hûd aleyhisselâm.. Tıpkı şimdiki gibi öyle bağıra bağıra, öyle göz göre göre İslâm Âlemi korkunç bataklara çöktü ki artık it izi kurt izine karıştı.. Bize yardım etsin ALLAHu zü’L-CELÂL..

فَأَنجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَمَا كَانُواْ مُؤْمِنِينَ
“Fe enceynâhu vellezîne meahu bi rahmetin minnâ ve kata'nâ dâbirellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve mâ kânû mu'minîn (mu'minîne).: Bundan sonra (o vak'adan sonra) o’nu ve o’nunla beraber olanları katımızdan bir rahmet ile kurtardık. Ve âyetlerimizi yalanlayan ve mü'min olmayan kimselerin kökünü kestik (neslini bitirdik).” (A’râf 7/72)

Fe enceynâhu vellezîne meahu bi rahmetin minnâ.. BİZ o’nu kurtardık, kimi?. Peygamberi Hûd aleyhisselâmı ve onunla beraber olanları da katımızdan bir rahmet ile kurtardık.. BİZden bir rahmet ile onları kurtardık..

ve kata'nâ dâbirellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve mâ kânû mu'minîn.. ve kata'na kökünü kestik bitirdik kazıdık.. yâni dübür, kıç kök ki en altı “kökünü kazıdık” derler ya.. işte aynen kökünü kazıdık.. kim ki bizim âyetlerimizi inkâr ettiyse ki zâten onlar imân etmediler, bizim âyetlerimizi yalanlayan ve zâten mü’min olmayan bunların kökünü kestik kazıdık yâni, neslini bitirdik.. olmamış mıdır? Olmuştur!.
Milattan sonra 395 de Roma İmparatoru, yahudi koymamıştır beşiktekiler hariç, ama yine üremişlerdir belâ olmuşlardır. 2. Dünyâ Savaşında kendilerinin söylediğine göre 10 milyon ya da şu kadar 30 milyan insân birbirini kırmıştır daha dün.. bu gün yarın eli kulağında kimin kime ne yapacağı hiç hiç belirsiz..
İşte böyle zulum, zulumu doğurur.. kökünü kazıyan ise ALLAH celle celâlihudur.. Kurtuluş Çâresi Kur’ÂN-ı Kerîm..
KELÂMULLAHı DUYmak =>RASÛLULLAH’a Uymaktır.. yâni RABBımızı DUYmak =>RASÛLULLAH’a UYmaktır..

وَإِلَى ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ هَذِهِ نَاقَةُ اللّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللّهِ وَلاَ تَمَسُّوهَا بِسُوَءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
“Ve ilâ semûde ehâhum sâlihan kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu, kad câetkum beyyinetun min RABBikum hâzihî nâkatullâhi lekum âyeten fe zerûha te’kul fî ardıllâhi ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbun elîm (elîmun).: Semûd (kavmine)'a, onların kardeşi Sâlih şöyle dedi.: “Ey kavmim! ALLAH'a kul olun. Sizin için O'ndan başka ilâh yoktur. RABBinizden size bir mu’cize (delil, isbat vasıtası) gelmiştir. Bu ALLAH'ın Dişi Devesidir. Sizin için bir âyettir (mu’cizedir). Artık onu, ALLAH'ın Arzında (serbest) bırakın yesin, ona kötülükle (kötü niyetle) dokunmayın, yoksa sizi elim bir azâb alır (yakalar).” (A’râf 7/73)

Ve ilâ semûde ehâhum sâlihan kâle yâ kavmi’budûllâhe.. Semûd Kavmine de kendi içlerinden Kardeşleri Sâlih kardeşlerine şöyle dedi.: “Ey Kavmin ALLAH’a ibâdet edin!." Kime ibâdet ediyorlardı?. Dağa taşa, birbirine, Şeytâna, nefrete, kine, kibre!. İbâdet için çok tanrıları var taptıkları!.
mâ lekum min ilâhin gayruhu, kad câetkum beyyinetun min RABBikum hâzihî nâkatullâhi lekum âyeten.. Bakın RABBınızdan size bir beyyine geldi, haber geldi, uyarı geldi ben ALLAH’ın Rasûlullahı'yım diyor size RABBınızın neyi emrettiğini söylüyorum.. işte bakın bu ALLAH’ın Devesi.. öyle bir şey istiyorlar onlar. bize bir mu’cize göster diyorlar. yâni bir delil istiyorlar, beyyine istiyorlar, isbat parçası mu’cize istiyorlar.. .Bu ALLAH'ın Dişi Devesidir. Sizin için bir âyettir.. Naka nedir?. Dişi deve.. demişlerdir ki.:“şu taştan bir dişi deve çıkart!. hâdi çıkar bakayım bize taşın içinden bir deve çıkar, gebe olsun.." ama içecek bir damla su yok, kimsenin yok çöl susuz! SU olsun mu olsun, süt de olsun mu?. Olsun şimdiki gibi!. ne yaparlardı kahkahalarla gülerlerdi..

Ahmed Çakır CÂNım, ULU Câminin önüne bir Ehlullah gelse şimdi.. hâni var ya ALLAHu zü’L-CELÂL’in Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in bildirdiklerinden birisi gelsin desin aynı şeyi.. ne yaparlar bu gün, kahkahalarla gülerler böyle desin!.
Taştan deve çıksın mı?. Çıksın!. Haaa gebe olsun mu?. olsun!. ve “haaha!” gülerler.. SU da çıksın mı arkasından ırmak gibi.. sütü de olsun mu?. olsun!.
Ancak, biraz sonra söyleyecek o SUyu bir gün siz içersiniz, bir gün o deve içecek!. Ama size her gün süt verecek!. Siz de sakın sakın ALLAH’ın Devesine elinizi değmeyeceksiniz!.

fe zerûha te’kul fî ardıllâhi ve lâ temessûhâ bi sûin fe ye’huzekum azâbun elîm.. Bu deve sizin için bir âyettir.. Bu mu’cizeyle âyet olarak ALLAH inanmanızı murad ediyor, istiyor, diliyor ve ben Onun Kulu ve Rasûlüyüm sizin bu dediğiniz şimdi olacak.. Sakın sakın ona dokunmayın sâhib olmaya felân kalkışmayın serbest bırakın ALLAH’ın Arzında yesin, otlasın, dolaşsın.. ve sakın kötü niyetle asla ona temas etmeyin ki, eğer dokunursanız sizi elim bir sonu hesab edilemeyen, tahmin edilemeyen acı bir azâb, elim bir azâb yakalar, yakalayıverir, yutuverir yâni ona dokunursanız..

ALLAHu zü’L-CELÂL;

وَاذْكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِن سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًا فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ وَلاَ تَعْثَوْا فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ
“Vezkurû iz cealekum hulefâe min ba'di âdin ve bevveekum fî’l- ardı tettehızûne min suhûlihâ kusûren ve tenhitûne’l- cibâle buyûten fezkurû âlâallâhi ve lâ ta'sev fî’l- ardı mufsidîn (mufsidîne).: Ve Âd (kavmin)den sonra, sizi halifeler kıldığını (onların yerine sizleri getirdiğini) hatırlayın. Ve sizi yeryüzünde yerleştirdi. Onun ovalarında saraylar ediniyorsunuz ve dağlarda evler oyuyorsunuz. Artık ALLAH'ın ni'metlerini hatırlayın, yeryüzünde müfsidler (fesad çıkaranlar) olarak bozgunculuk yapmayın.” (A’râf 7/74)

Yine devâm ediyor.. Sâlih aleyhisselâm diyor ki.. Ad Kavminden sonra ALLAH sizi yer yüzüne halife getirdi onları mahvetti onların virânelerini görüyorsunuz şimdi siz burada yaşıyorsunuz getirdi bunu bir hatırlayın zikdedin yâni ALLAH sizi yer yüzüne yerleştirdi ve siz onun düzlük yerlerinde yâni ovalarında yer yüzünün sarayları köşkleri, şunlar bunlar kasırlar kurdunuz yâni köşkler kurdunuz ve dağları oyuyorsunuz evler yapıyorsunuz evler.. Bizim Görem’e gibi felân.. artık hatırlayın zikredin ALLAH’ın Ni’metlerini bir hatırlayın, nerden nereye geldiğini sakın sakın siz karşı çıkmayın isyan etmeyin ve yer yüzünde müfsidlik yapmayın fesad çıkarmayın bozgunculuk yapmayın.. buyuruyor..

قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ مِن قَوْمِهِ لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُواْ لِمَنْ آمَنَ مِنْهُمْ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ صَالِحًا مُّرْسَلٌ مِّن رَّبِّهِ قَالُواْ إِنَّا بِمَا أُرْسِلَ بِهِ مُؤْمِنُونَ
“Kâle’l- meleullezînestekberû min kavmihî lillezînestud'ıfû li men âmene minhum e ta'lemûne enne sâlihan murselun min RABBihi kâlû innâ bimâ ursile bihî mu'minûn (mu'minûne).: Onun kavminden ileri gelenlerden kibirlenenler, onlardan îmân edenlerden güçsüz, zayıf gördüklerine şöyle dediler.: “Sâlih'in şüphesiz o’nun RABBi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?” (Onlar).: “Muhakkak ki; biz o’nunla gönderilen şeye inananlarız.” dediler.” (A’râf 7/75)

Kâle’l- meleullezînestekberû min kavmihî.. Ad Kavminin ileri gelenleri, kelek kesenleri dedim ya bu şimdi yok bu.. bu yâni Aşiret Cemaatleri alıyor Partiler Cemaat Liderleri Âşiretleri alıyor onlar işte bu “meleu” dediği MeLÂNet herifler yâni istekberu kibirlendiler yâni.: “Böyle ALLAH ALLAH birisi çıkmış diyor ki buradan deve çıkacak hamile olacak su çıkacak yavrulayacak size süt verecek size su getirecek felân bir şeyler söylüyor!.”
Hem de onların kendi Kavîmlerinden birisi.. yâni lillezînestud'ıfû.. halbuki bu kim kime söylüyor bunu.. bunun bu sözlerine kim inanıyor? Zayıf güçsüz kimsesiz hakir kalender olanların tümü.: “Valla çok iyi diyorlar yâni inandık!.” diyorlar yâni “doğru söylüyorsun su da gelecek sütte gelecek ALLAH her şeyi yapar”
li men âmene minhum.. onlar imân etti kim ki böyle Sâlih Peygambere uymuş onun sözüne doğru deyior inanıyor ama kibirliler onları zayıf güçsüz kalender herifler görüyor bunlar ne diyor onlara bu zayıflara.: “ey zayıf inşanlar..
e ta'lemûne enne sâlihan murselun min RABBihi.. siz gerçekten Sâlih’i RABBisinin gönderdiğine inandınız demek öyle mi.. onlarla dalga geçer gibi onlar ne diyorlar..
kâlû innâ bimâ ursile bihî mu'minûn.. dediler ki inna biz varya biz biz Sâlih aleyhisselâm’a ve onunla gönderilene söylediklerine inananlarız dediler. biz sizin kim olduğunuzu çok iyi biliyoruz ne dolaplar çevirdiğinizi biliyoruz Sâlih aleyhisselâm’ın dolap çevirecek bir şey yok!. bir şey söylüyoruz bu dağların arasından bu taşların arasından nakanın ne olduğuna ben şimdi girmek istemiyorum bildiğimiz deve mi ne demek naka, Nakatullah ne demektir,, yâni Hakanın kalbi, Hasan Dağının yalçın grânit kayaları yarılır da içinden hangi kayalar yarılır da içinden süt ve su CeNNetin süt ve su ırmaklarını akıtır.. bu Şeriat-ı MuhaMMedîye, Tarikat-ı MuhaMMedîyedir. Buna böyle derler ve bunu engelleyene de Şeytân derler işin başka taraflarına kaçar da kaçar yâni bir masal bir hikâye değildir bu. her insânda yaşanandır bunu da demek istiyorum. biz inandık yâni sizden bıktık siz senelerdir zulümle sömürdünüz bizi, bu hallere düşürdünüz aç susuz her türlü pisliği yaptınız.. biz inandık diyorlar..

قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ إِنَّا بِالَّذِيَ آمَنتُمْ بِهِ كَافِرُونَ
“Kâlellezînestekberû innâ billezî âmentum bihî kâfirûn (kâfirûne).: Kibirlenenler şöyle dedi.: “Muhakkak biz, sizin inandığınız şeyi inkâr edenleriz.” (A’râf 7/76)

Kibirlenenler dediler ki.. kibirleri çok pekçok.. bir söz vardır “kibrinden dübürünü görmüyor” diye kibirlenen görmez görmez yâni bir MuhaMMedî insân.. dübür kıçtır kibrinden "dübürünü görmüyor"dan kasdı nedir?. Bir MuhaMMedî İnsân GÜBREye, GÜLü yetiştirdiği için saygı duyar, yemez, koklamaz.. GÜBREye, GÜLün anası olduğu için hürmet duyar, saygı duyar. Hatta GÜLden de çok saygı duyar. çünkü o’dur GÜLün aslını-neslini yürüteni.. söylenecek çok laf var amma.. kibirlenenler dediler ki,
Kâlellezînestekberû innâ billezî âmentum bihî kâfirûn.. “biz var ya biz sizin imân ettiğiniz şeylerin tümüne kâfiriz” diyorlar. İnkâr ettik öyle Sâlih’in de sizin de söylediğiniz şeylerin tümü de boş şeyler.. güç bizde çünkü.. güç onlarda gözüküyor ortada bir şey yok çünkü.. “şöyle olur böyle olur” diyor da Sâlih aleyhisselâm. henüz olan bir şey yok..

فَعَقَرُواْ النَّاقَةَ وَعَتَوْاْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُواْ يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
“Fe akarûn nâkate ve atev an emri RABBihim ve kâlû yâ sâlihu'tinâ bimâ teidunâ in kunte mine’l murselîn (murselîne).: Sonra (dişi) deveyi kestiler ve RABB'lerinin emrine isyan ettiler (haddi aştılar). Ve şöyle dediler: “Yâ Sâlih, şâyet sen gönderilen resûllerden isen bize vaadettiğin (tehdid ettiğin) şeyi getir!.” (A’râf 7/77)

Hemen naka/deve çıktı hakikaten dağdan.. hamile göğüsleri dolu süt.. su da çıktı çıktı o dağdan.. amma onların Şeytân Dünyâsı yıkıldı, Şeytân Krallıkları yıkıldı, Şeytânlıkları bitti ve bir CeNNet doğdu.. işte ALLAH’ın Mu’cizesi işte Peygamberin Mu’cizesi sevinç bayramına döndü..
Ama hemen ne yaptılar, ayak sinirlerini kestiler ve atev ne yaptılar isyandan da öte bir haddi aştılar. bu bir isyan felân değil daha beter yâni yapabileceğinin en ucunu yaptılar ve ÂNında yaptılar..
Fe akarûn nâkate ve atev an emri RABBihim.. RABBlerinin, ALLAH’ın emrine karşı kesin emrine karşı Peygamberin buyurduğu emrine ragmen “böyle yapar böyle yapar” dediği halde öyle haddi hududu aştılar.. o kadar yanlış yaptılar ki “dişi deve”yi yere indirdiler kestiler, yâni akıttılar kanını ve dediler ki.. “ey sâlih haydi getir bize ne vaad ettiysen, hadi getir BAK deveyi kestik!” dediler..
in kunte mine’l murselîN.. gerçekten seni gönderen bir RABBu’l- ÂLeMîN varsa, sen de bir Rasûlsen, Peygambersen hadi şöyle böyle diyordun ya getir de görelim.. kestik senin RABBinin Devesini kestik hadi Nakatullahı kestik ALLAH’ın Devesini kestik yere indirdik şimdi..

فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ
“Fe ehazethumu’r- recfetu fe asbahû fî dârihim câsimîn (câsimîne).: Bunun üzerine onları şiddetli bir sarsıntı aldı (yakaladı) ve kendi yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.” (A’râf 7/78)

Fe ehazethumu’r- recfetu.. Fe, bunun üzerine derhâl yakalayı verdi birden, ateşin içine aldığı gibi bir sarsıntı oldu dağda, şiddetli bir sarsıntı recfe yâni recfe öyle bir sarsıntı öyle bir şiddetli deprem oldu ki kaçmak kurtulmak mümkün değil ..
fe asbahû fî dârihim câsimîn.. hemence, onların subhu öyle “hakikat bileliğinin sâhibliği ortaya çıkınca, sözün sâhibi ALLAH RABBu’l- ÂLeMîN KUDRETULLAHı ortaya çıkarınca.. asbehu.. nasıl oldular her zaman ki o güle oynaya oynadıkları ovaları evleri barkları şurda burada ne oldular.. câsimîn.. oldular çöke kaldılar dizlerinin üstüne yerle bir oldular bildiğimiz deprem yâni yerle bir oldu hiçbir şey hayatta değil kendileri de değil.. câsimîn.. diz çökmek ama ne bakımından.. yâni şey şey üzerinde kalmadı hiçbir şey bir şey üzerinde kalmadı yerle bir oldu yâni casimin oldu bunlar fiilen oldu..

فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ وَلَكِن لاَّ تُحِبُّونَ النَّاصِحِينَ
“Fe tevellâ anhum ve kâle yâ kavmi lekad eblagtukum risâlete RABBî ve nesahtu lekum ve lâkin lâ tuhıbbûnen nâsıhîn (nâsıhîne).: O zaman (Sâlih aleyhisselâm) onlardan yüz çevirdi (döndü) ve şöyle dedi.: “Ey kavmim, andolsun ki; RABBimin risâletini sizlere tebliğ ettim! Ve size nasihat ettim. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz.” (A’râf 7/79)

Fe tevellâ anhum ve kâle yâ kavmi lekad eblagtukum risâlete RABBî..
İşte o zaman Sâlih aleyhisselâm yüz çevirdi yâni üzüldü ve döndü onlardan va dedi ki.: “Ey Kavmim.. iki kere yemîn olsun ki ben size tebliğ ettim, yâni ulaştırdım söyledim ALLAH’ın risâlesini, irsâlesini, benimle gönderdiği haberleri, bilgileri, âyetleri.. RABBimin benimle gönderdiği her şeyi yaptım..
ve nesahtu lekum ve lâkin lâ tuhıbbûnen nâsıhîn.. ve size nasihat ettim anlayacağınız dilden halden anlattım ne varki siz, öyle bir Şeytânlaşmış haldesiniz ki Şeytân siz olmuşsunuz, İblis olmuşsunuz ki siz nasihatı sevmiyorsunuz, sizi hakka ve hayra çağıranları sevmiyorsunuz.. Siz oyuncakçısınız.. yâni ALLAH korusun şimdiki hal gibi.. Siz tiyatrocuları seviyor da, nasihat edenleri sevmiyorsunu, ALLAH’ın Nasihatçılarını sevmiyorsunuz..

وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّن الْعَالَمِينَ
“Ve lûtan iz kâle li kavmihî e te'tûnel fâhışete mâ sebekakum bihâ min ehadin minel âlemin (âlemîne).: Ve Lût (aleyhisselâm) kavmine şöyle demişti.: “Sizden önce geçmiş olan âlemlerden (hiç) birinin yapmadığı fuhşu (kötülüğü) mü getiriyorsunuz (yapıyorsunuz)?” (A’râf 7/80)

İsrâilde Lût Gölünün olduğu yerde aynı şiddeti yaşadılar.. ALLAH bilir ama, şimdi yakın mı uzak mı ancak bir daha onların bir daha yaşayacak daha ağırını yaşayacak beklenmedik şekilde yaşayacak çünkü kimin kime ne zaman nerede ne yapacağını ALLAH bilmektedir.. öyle ilginç şeyler olmaktadır ki yer yüzünde şu ÂNda dalga geçiyor gibi geliyor.. dalga geçecek bir şey yoktur, Dünyâ her şeye gebedîr yâni gebedîr efendim Amerikanın başındaki Donald Trump, Kuzey Korenin başandaki çocuğa bir şey söylüyor.. O da diyor ki “ne farkeder ki yâni senin üç kuleyi yıkmaya benzemez bu” diyor yâni “öyle bir şey ki sen yapmıştın daha önce Japonya da.. ondan daha bin beterini yaparız ve de baka kalırsın!” böyle diyor. Sistem bu sistem bu yâni bunun öyle lafı ötesi bötesi olmaz yâni her şeyi yaparsın yaparsın da bu sana da yâr olmaz.. bir gün o vurduğun kırdığın yaktığın bütün ördüğün çoraplar bir gün başına geçer.. Bir gün yine o ms.395 deki gibi beşikteki çocuklar kalır binlerce ma’sum insân gider o ayrı..
Bunları niye söylüyorum şimdi salgın olmasaydı ALLAH’tan DUÂ etmiştim ki Kudüse gidecektim Lût Gölünü görmek için, Sinâ’yı görmek için.. ALLAH öyle nâsib etti yine de gitmeyi düşünüyorum bittiği zaman.. orada 8 Peygamberin Makamı vardır Kudüs civârında ve muhteşem bir yerdir oraları.. kısmen tanıyorum, tanırım yâni Yahya aleyhesselâmı, efendim hepsini Zekeriyâ aleyhisselâm, İbrahîm aleyhisselâm, Mûsâ aleyhisselâm, İsâ aleyhisselâm.. oralar ve civârları hep Rahmetin ve Zahmetin cem’ olduğu yerlerdir.. Kıyamete kadar da öyle gidecektir.. öyle bir yerdir Kudüs..
Ve lûtan iz kâle li kavmihî e te'tûnel fâhışete mâ sebekakum bihâ min ehadin minel âlemin.. Lût aleyhisselâm demişti ki kavmine siz fuhuşu mu getiriyorsunuz, fahişeliği mi yapıyorsunuz yâni bunu mu ortaya çıkardınız, asla sizden önce böyle bir şey duyulmuş değil, geçmişte sizden öncekilerde bu fahişelik duyulmadı. yâni sizden önce gelmiş geçmiş olan âlemlerin hiç birinin yapmadığı kadar fuhuşu kötülüğü mü getiriyorsunuz ve fiilen yapıyorsunuz!. Neydi onların kötülüğü daha bunu bu âyette ve diğer sûrelerde anlatacaktır öyle bir Kavîm ki kadınla birleşmek yerine kadınlarını tamamen terketmiş hiç fark etmeden bütün oğlan çocuklarını kullanır hale gelmişler ve bundan men’ ettiği için Peygamber olduğu için Lût aleyhisselâm men’ ettiği için ve oğlu olmadığı için bu “oğlancılar” özür dilerim bu günkü anlaşılır dille söylemek için söylüyorum.. Lût aleyhisselâm’ı dışarıya sürmüşlerdir ve işin acı tarafı.. “gabirun” iki tanedir Kur’ÂN-ı Kerîm’de.. biri Nûh aleyhisselâmın Karısı Peygamberler doğurmuş olmasına rağmen gaburunluktan kurtulamamıştır. Biri de Lût aleyhisselâmın Karısı da öyledir gabirun/geberik yâni hâinden de beter ALLAH korusun!. Çok dikkat etmek gerekiyor.. Diğer taraftan Firavunun karısı Asiye Annemizi ALLAH kudsuyor o zulum içinde NÛRa.. burada ise NÛRun göbeğinde iken diyorum ya Nûh aleyhisselâmın Karısını düşünebiliyor musun ALLAH celle celâlihu onu gabirun/geberikler içine koyuyor ne acı örnekler veriyor, çocuk bile anlayacak kadar net!. yapılan işten dolayı böyle yapıyor.. ne diyordu Lût aleyhisselâm’ın Karısı Kavmine gizlice.: “bizim evimize çok genç yakışıklı oğlanlar gibi misâfirler geliyor.” sürdüler ya dağa “nasıl haber vereceksin?” diyorlar.. “Ateşle, gündüz dumanını görürsünüz gece de ışığını görürseniz koşun gelin ki bu evde oğlanlar var sizin işinize yarayan!.” Ve bunları biz bu sûrede ya da diğer sûrede âyetlerde okuyacağız gelecekler.. Melekler içerde iken gelecekler.. Lût aleyhisselâm, onlara yalvaracak “bu kızlarım sizin olsun!” diyecek onlar da.: “sen bizimle dalga mı geçiyorsun bilmiyor musun ki bizim kızlarından bir kısmetimiz yok, biz bunlar için geldik!.” dediklerinde ne diyecek Melekler, Lût aleyhisselâm’a.: “biz ALLAH’ın Melekleriyiz altını üstüne getireceğiz onların!” ve Lût Gölü 395 metre deniz seviyesinin altındadır.. milattan önce 395 yıl önce oraya indirilmiştir deniz seviyesinin 395 metre altındadır oraya gidenlerle konuşmuştum ALLAH Dostlarıyla bizzât gidenlerden.: “oraya vardığınız da burnunuza o kadar pis bir koku geliyor ki, orası diyor derinde olduğu için burnunuzu tıkamak zorunda kalıyorsunuz, böyle kokuyor!.”
Koku yapacak bir şey yok yerin 395 metre altında ve orada Sodom ve Gomore harebeler su altında.
Barbaros dahi iyi bilir o şehirlerin kalıntıları, şu ÂNda çıkmış halde diye o Gölün içinde demek istiyorum.. ALLAH celle celâlihu, böyle bir tası çevirir gibi çevirmiştir.. O gün yapan ALLAH celle celâlihu bu günde yapar, yarında yapar!.

Ne diyor Lût aleyhisselâm.: “Ey Kavmin sizden önce hiçbir kavmin yapmadığı bu fuhuşu ortaya çıkarıyorsunuz yapıyorsunuz öyle mi?. yapmayın ben ALLAH’ın Peygamberiyim!” diyor 80. âyette evet bir tarih okur gibi masal okur gibi okurken biliyorsunuz ki benim anladığım kadarıyla her insân yedi nefis her nefis dört makam olmak üzere, 4x7=28 dört yedi yirmi sekiz Makamdan geçtiği kanaatindeyim ben.. ama çeşitli hallerde geçiyor gün oluyor Yûsuf aleyhisselâmda Yûsufî Makamdan geçiyor, kadınla deneniyor öyle zamanlar öyle haller ne zaman geçiyorsa geçiyor.. gün oluyor şununla deneniyor o Makamda sabırla deneniyor Eyyüb aleyhisselâmdan Eyyubî Makamına geçiyor.. Efendim şöyle oluyor böyle oluyor yâni türlü türlü hallerden insân hayatında böyle bu aşamalardan geçe geçe sanki çocukmuş şuymuş buymuş gibi.. eğer yollar doğru kullanılırsa ALLAH hepsine Peygamberlerine el ele olduğumuz Peygamberlerimize ki hepsi bizim Peygamberimiz onlar.:
bismillâhirrahmânirrahîm..

آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
“Âmene’r- resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî ve’l- mu’minûn (mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih (rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih (rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileyke’l- masîr (masîru).: Resûl, RABBinden kendisine indirilene îmân etti ve mü'minler de, hepsi ALLAH'a, O'nun meleklerine, kitaplarına ve resûllerine îmân etti. “Biz, O'nun Resûlleri arasından (hiç) birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “ışittik ve itaat ettik! Ve RABBimiz, SENin mağfiretini (dileriz). Ve masîr (varış) SANA'dır (Sana doğru yola çıkarız ve Sana ulaşırız).” dediler.” (Bakara 2/285)

Hepsi bizim de Peygamberlerimiz onları birbirinden asla ayırmayız, onlar ALLAH’ın Peygamberleridir tamlayandır tümleyendir Peygamberdir birisi birisinden ben şahsen bir şey olarak değil bir şey olmadan CÂNım gibi RÛHum gibi RABBımı kendimde duyarım yâni hiç bunun dışında bir bir kişi insân bunun dışında değil.. Sanki kablodaki ceryÂN gibi bendeki neyse o.. yâni ALLAH celle celâlihu da böyle buyurmaktadır zâten.: “RÛHumuzdan nefha ettik üfürdük!.” demektir yâni ilkel düşünmenin çocukça düşünmenin gereği yok artık!. çok ileri düzeyde artık bir oluş var bir oluş fiili bir oluş var..

Yâni Barbaros, ne bileyim ben 50 sene önce yoktu!. yoktu da ne yoktu Babasının Belindeydi işte sonra Anasının Rahmine düştü sonra ortaya çıktı.. İşte çıkıp çıkıp gidiyorlar ama hiç kimse de havadan olmadılar, yazı turayla olmadılar birbirine bağlılar yâni hepsi BİZ BİR-İZ.. Teni de Kanı da CÂNı da hep “BİZ BİR-İZ” son imânı BİZ BİR-İZe geliyor.. İşte orada Rahimden doğup, birisi Ebu Leheb oluyor, birisi Hamza radiyallahu anhu oluyor. birisi HİZBULLAH oluyor, birisi Hizbu’ş-Şeytân oluyor!.
İşte oralar insânların kendini belirledikleri, kimliğini kişiliğini belirlediği yerler oluyor!. ALLAH celle celâlihu Lütfu Keremînden İzzeti Şerefinden bizi Kelâmullah ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e bağışlasın afvetsin, merhamet etsin, bizi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e bağışlasın!. Bize adâletiyle değil de merhametiyle muamele etsin yâni!. Çünkü bizim, hele benim gibi böyle cesur değil, pervasız değil de, benim gibi nazlı sâdece Sâdık Çoban Köpeği gibi.. yâni doksan tane köpek saldırsın tek köpek, çobanı korur, kendisini parçalatır çobanı korur ya!. “bunlar kalabalık kaçayım!.” demez yâni. yiğit Köpek asla kaçmaz, sokak köpeği değil o çünkü!. Bunları biz Hasan Dağında çok yaşadık değil mi Hakan!. çok çok yaşarsın ki, param parça yaparlar yine de bırakmaz Kervân Köpeğidir o Çoban Köpeğidir bu, sadakattan dolayı böyledir bu, erdemdir bizim başka sermayemiz asla yoktur Hakan! kimseyle başka konularda yarışamayız her şeyi bizden iyi yaparlar bunda şüphe yok!. Ama bir şeyde daha şüphe yok biz, Sâdığız yâni bizim başka gidecek kapımız yok!. Çocuklara benzeriz yâni Anası Çocuğunu döver de Çocuk.: “Anam!. Anam!.” diye ağlar. Böyledir bu hayat bizim de ANAmız =NEBÎYyi ÜMMî MuhaMMed aleyhisselâmdır. maddeten de mânen de öyledir.
Sonsuz sınırsız salât u selâm olsun Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e ve Teni, Kanı Cânı ve İmânı O’nunla olan EHL-i Beyt aleyhisselâma, bütün ALLAH Dostlarına, mü’minlere ALLAHu zü’L-CELÂL ÜMMet-i MuhaMMede lütfen merhamet etsin!. İçinden dışından ne idiği belirsiz Şeytânlaşmış insânlardan bu Şeytânlaşmışların elinden ALLAH kendi saf kullarını zavallı kullarını çoluk çocuk hasta yaşlı ma’sum bir kader içerisinde ALLAH bir ferece çıkarsın, bir kurtuluşa çıkarsın, elbette Ülkemizi korusun yanlışlardan hatalardan zulümlerden korusun! Savaşlar felân öyle basit şeyler değildir ağırdır! Onun için şu ÂNda her şey toz pembe gözüküyor üç gün savaş çıksa ekmek kuyruğuna girer herkes, her şey alt üst olur!. Onun için birlikte “ALLAH’ta Kelâmullahta ve Rasûlullah’ta” olmalıdır işin aslı budur.
Ben her zaman söylüyorum bana RABBım soracak.: “Hangi millettensin?” Ben.: “İbrahîm aleyhisselâm Milletindenim, ben ırktan değilim!.” derim. yâni onu demek istiyorum. şu bu ırkı bilmem. yâni gerçekten bilmem Rus Irkıymış, Arap Irkıymış bunlar boş laflar! yâni bunların ne idiğü belirsiz!.

قُلْ صَدَقَ اللّهُ فَاتَّبِعُواْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَقُلْ صَدَقَ اللّهُ فَاتَّبِعُواْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
“Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ (hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn (muşrikîne).: De ki: "ALLAHÛ TEÂLA doğruyu söyledi. Öyle ise hanif olarak Hz. İbrâhim'in dînine tâbî olun. Ve o, müşriklerden olmadı." (Âl-i İmrân 3/95)

ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
“Summe evhaynâ ileyke enittebi’ millete ibrâhîme hanîfâ (hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn (muşrikîne).: Sonra da sana "hanif (vahdet, tevhid ve teslimi esas alan) olarak İbrâhîm (aleyhisselâm)'ın dînine tâbî olmayı" vahyettik. Ve o, müşriklerden olmadı.” (Nahl 16/123)

قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شَيْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
“Kad kânet lekum usvetun hasenetun fî ibrâhîme vellezîne meah (meahu), iz kâlû li kavmihim innâ bureâu minkum ve mimmâ ta’budûne min dûnillâhi kefernâ bikum, ve bedee beynenâ ve beynekumu’l- adâvetu vel bagdâu ebeden hattâ tû’minû billâhi vahdehû, illâ kavle ibrâhîme li ebîhi le estagfirenne leke ve mâ emliku leke minallâhi min şey’İn, rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve ileykel masîr (masîru).: Hz. İbrâhîm ve onunla beraber olanlar sizin için güzel bir örnek olmuştur. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Muhakkak ki biz, sizden ve sizin ALLAH'tan başka taptığınız şeylerden uzağız, sizi inkâr ediyoruz. Ve siz, ALLAH'ın tek oluşuna inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda ebediyyen düşmanlık ve öfke başladı.” Hz. İbrâhîm'in, babasına.: “Senin için mutlaka istiğfar edeceğim (mağfiret dileyeceğim). (Ancak) ALLAH'tan sana gelecek bir şeyi önlemeye malik değilim, sözü (demesi) hariç. RABBimiz, biz SANA tevekkül ettik. Ve SANA yöneldik. Ve masîr (varış, dönüş, ulaşma), SANA'dır.” (Mümtehine 60/4)

Ama ALLAH’ın Kitabında Millet->Dindir, Din->Millet kelimesinin temeli dindir. Din Arapçada da öyledir Kur’ÂN’da da öyledir ama türkçeye ırk olarak geçmiştir ırk olabilir Türk Irkı.. Türk Irkının üstün vasıfları çoktur vardır onda da vardır, bunda da vardır. Irk yarışmasına geldin mi.. Ooo Bursada kaç kavîm var desen çok kavîm var oh ırklar ama ULU Câmide “ALLAHu Ekber!” dedin mi hepimiz “ALLAHu Ekber!”de birleşiyoruz tek millet onun içinde ALLAH bize yardım etsin İnşâe ALLAH ve korusun!. Birlik dirlik versin zor günlerden, acı günlerden korusun!. DUÂ edelim, biz sâdece DUÂ edebiliyoruz ÜMMet-i MuhaMMede hep birlikte DUÂ edelim elbette yaşadağımız sürece güzel şeylerle hizmet edelim ve unutmayalım ki bu bilgisayar sistemleri çok daha ileri düzeylere taşınacak ve eski eserler çok karışık şekilde yazıldı dağıldı ve toplanırken de herkes kendi mezhebine meşrebine Şeytânına inancına göre toplayanlar var. Türlü türlü haller içerisinde korkunç şeyler olmakta ama bütün bunların arasında Kutup Yıldızı gibi değişmeyen bir inançla KELÂMULLAH ve RASÛLULAHa Hasbî Hizmetçileri olarak âyet ve hadislerle sâdık ALLAH Dostlarının sözlerine bağlı hizmetleri toplamaya bir araya getirmeye muhafaza etmeye yaşatmaya ve deniz feneri gibi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Hizmetçisi olarak Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Adına Hesabinâ Şehâdet Şerefine ve Şefâat Şifâsına Hasbî Habibî Hizmetçi olmayı BİZ şiâr edinelim hep beraber hepimizin ayrı ayrı özellikleri ve melekeleri vardır ama bu sözümü lütfen iyi kulak verin!. İyi kulak verin, çok yakınım olduğu için ya da kendi oğlum gibi ki adını da doğduğunda ben koymuştum Hakan Ârif gibi elbette nasıl Alper Vâhid’e vâsiyet yapıyorsam, Ahmed’e yapıyorsam ona da yaparım ki, bu hayatın sonucunda en son kelimesinde bunları göreceksin şimdiden!. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in iftihar edeceği Hasbî Habibî Hizmette bulun kim okuyacağı kim yazacağı bırak sen yarını ALLAH’ın yarınına getireceğini getirir götüreceğini götürür!. Sen yapman gerekeni yap, söyle geldiği gibi söyle!. öyle olur böyle olur sen yaz Âdem topla, hizmet et, et ki ALLAH onu en güzeline çıkarır en doğrusuna çıkarır. Biz birbirimizin asla öğretmeni değiliz biz hepimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in öğrencisiyiz hizmetçisiyiz, biz birbirimizin hizmetçisiyiz!. ben hiçbir Şahlardan duymadan Siirtli Hocam gibi binlerce kişinin kendisine Mürşidim dediği Mürid olduğunu söylediği binlerce kişinin ama kendisine herkesin içinde sordum.: “Siz Mürşid misiniz? Öyle söylüyorlar!” diye çok üzülerek şey yaparak bana.: “Neden böyle söylersin Abdullatif, bilmiyor musun bizim Mürşidi Mutlak MuhaMMed aleyhisselâmdır, sen nasıl duydun böyle!”
“Hocam ben değil de şunlar söylüyor şunlar!” Adamları göstererek.. Adamlar boğazımı sıkacak gırtlağımı koparacaklar yâni çünkü câhiller.. SeLÂMet dilerim onlara ama sanıyorum hâlâ câhiller.. Bu bir körlüktür, körlüktür Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemi göremeyiştir. Kelâmullahı ve Rasûlullah’ı anlamayıştır!.
Bunlara ihtiyaç yoktur Ahmed Çakırın en şerefli yeri omuz omuza Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in arkasında “ALLAHu Ekber!” deyip el bağladığımız yerdir Hocam sağında mı solunda mı önünde mi arkasında mı?. Bırak sağı solu “ALLAHu Ekber!” dedik ya safa girdik ya sus bu Kâinâtta bir tek o “ALLAHu Ekber!” der bizde içimizden duyduk baba deriz biz de “ALLAHu Ekber!” deriz, elimizi bağlarız kadın erkek.. Efendim kadınlar çocukları emzirdiği için göğüslerinin üzerine vururlar ALLAH’ın mührünü evet öyle vururlar onlar Hacer Anamız Meryem Anamız Hatice Anamız Fatma Anamız gibidirler.. Erkeklerde bu nesilden dolayı göbek bağından dolayı göbeğinin üstüne bağlarlar!. aha diyecek laf var ama gerek yok onlarda göbeğinin üzerine bağlarlar ki göbek bağına sâhib çıkarlar ER olduklarını ERENLER ERİ olduklarını Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in safında belli etsinler diye İnşâe ALLAHu’r-RAHMÂN!. Ben Ahmedciğim hep sizler gibi CÂNdan yürekten sadakatla safca daha doğrusu yiğitce yiğit yürekçe yâni MuhaMMedî Melâmet Neşesinin yaşanmasını isteyen bir inşanım!. Hiç merâk etmeyin biz çoğalmayız öyle derdi.. ha iki elini kaldırır 10 parmak.. Zâhirde Bâtında on kişi neden?. MuhaMMedî MeLÂMet çokluk ve yokluk yolu değildir MuhaMMedî MeLÂMet TEKETEKlik YOLUdur. yüzbinlerce Ahmed olur ama bir tek “Ahmed” vardır ki Kelâmullah ve Rasûlullah’tadır, hizmetindedir bu da Hasbî Hizmetle olur Habibî Hizmetle olur, ben bunu bilir buna inanırım!. İbâdet ALLAH’a yapılır, Hizmet Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e yapılır. ALLAH Hasbî Habibî Hizmette tahkik imân ve sâlih amel ibâdetinde kılsın!.
Sormak i
stediğiniz bir şey varsa lütfen sorun bugün zamanızı aldım ama şöyle bir coştuk hayırlısı peki ,

Bismillâhirrahmânirrahîm
Subhâneke ALLAHümme ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk,
Subhâneke ALLAHümme ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk,
Subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk..


ALLAHümme salli ve sellim ve barik alâ seydinâ MuhaMMedîn Abdike ve Nebîyyike ve Rasûlike ve Nebîyyi’l- Ümmîyyi ve alâ âlihi ve sahbihi ve EHL-i Beytihi ve ümmetihi..
ALLAHu zü’L-CELÂL işlerimizde aşlarımızda eşlerimizde başlarımızda sıhhat ve selâmet versin!. Bu Dünyâ sıkıntılarını ALLAH hakka ve hayra çevirsin! Bizi Hasbî ve Habibî Hizmetçi kılsın! MuhaMMedî bir gayret versin Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem merhametine muhabbetine hakikatına CÂNdan yürekten hizmetçi olalım İnşâe ALLAH!.
ALLAH’ın Rahmeti Merhameti üzerinize olsun es selâmu aleykum ve rahmetullah..
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Esselâmü aleykim ve rahmetullah
Euzubillâhimineşşeytânirracim
Bismillâhirrahmânirrahîm

Subhâneke ALLAHümme ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk,
Subhâneke ALLAHümme ve bihamdike eşhedu enlâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk,
Subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enlâ ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk..


ALLAHümme salli ve sellim ve barik alâ seydinâ MuhaMMedîn Abdike ve Nebîyyike ve Rasûlike ve Nebîyyi’l- Ümmîyyi ve alâ âlihi ve sahbihi ve EHL-i Beytihi ve ümmetihi..

Zamandan münezzeh olan ALLAHu zü’L-CELÂL, İŞinin başında olan RABBımız TeALÂ CÂNda CÂNÂN en yakın AKREB olanımız ve ve “kenâllahu kulli şeyin muhit” bütün her şeyi yutmuş olan ve hava gibi her şeyin içinde olan daha doğrusu BİZ BİR-İZ olan dâimâ “NAHNU” buyuruyor kendisi Kur’ÂN-ı Kerîm’de “NAHNU” diyor “BİZ” buyuruyor.. anlamıyorlar ve halk gibi “biz” diyorlar. ALLAH celle celâlihu Kendisi, yarattıklarıyla "BİZ BİR-İZ" buyuruyor dâimâ.. BİZ diyor, BEN dediği âyetler de var o kendi ZÂTı!. “BEN” derse GÜNEŞLiğini anlatıyor. “BİZ” dedi mi “IŞIĞI” da dahil ediyor biz dediği ÂN’da kendisinden çıkanları da yarattıklarını da buyurmaktadır..
Biz A’râf Sûresine bakıyoruz.. A’râf Sûresi bir anlamda ALLAH’ın Örfünü, Töresini SÜNNETULLAHı resmi geçit gibi önümüzden geçirir.. bu gün SÂLİH aleyhisselâmın İBRAHÎM aleyhisselâmın LÛT aleyhisselâmın YÛSUF aleyhisselâmın İSÂ aleyhisselâmın MÛSÂ aleyhusselâmın DAVÛD aleyhisselâmın v.d. tümünün Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de dahil hepsinin olduğu yerler.. Bu gün kan gölü halinde olan yerler!. yâni Bağdat, Şam, Kudüs.. bu yörelerde kanlı olaylar geçmektedir.. şimdiki olaylar ın geçtiği yerlerde LÛT Gölünün bulunduğu yer LÛT Kavmine âittir.. Samora Gomora Şehri bütün bunlar yerin dibine sokulmuştur ve diğerleri de öyledir.. ÂD Kavmi SEMÛD Kavmi de öyledir ve bunlar birbirinden yakın yerlerdir.. yâni biri Kutuplarda biri felân yerde değildir sadece insânlara örnekler teşkil ederler.. uyuyanlar ondan anlayacak halde değildirler.. yâni normal insânlar anlarlar yâni görebilirler..

ALLAH celle celâlihu nâsib etti iki kere gittik Bağdad’a neyin nerde olduğunu gördük iki kere gördük Kerbelâ’yı gördük. Hazreti İmâmı Azam Efendimizin Türbe ve Câmilerini gördük diğer İmâmlarımızın Câmilerini gördük. Hazreti Abdulkadir Geylanî Efendimizin Türbesini ziyâret ettik, Tekkesini gördük, Câmisinde Zikrullaha katıldık, bütün bunları yaşadık demek istiyorum ve orayı gördük düzenlerini de..

A’râf Sûresi de kavîmler de belli bir çemberin içinde olmuştur hep yâni kıyametlerin koptuğu yerler.. şu ÂN’da binlerce insânın kanının döküldüğü yerler, mazlumların şehîd edildiği yerler.. tüm hepsi bu A’râf Sûresi içerisinde bahsedilmiştir, Meksika’dan bahsedilmiyor, Sibirya’dan bahsedilmiyor bu gün bu olayların olduğu yerden başsedilmektedir.
Onu demek istiyorum. bu neden böyle olmuştur?!. O gün niye olmuştu?!.
O gün insânlar Yaratan RABBlarının yerine başkalarını oturtmuştu kişi ya da düşüncelerini farketmez başkalarının düşüncelerini veya kendilerini RABB edinmişlerdir.. O, şu veya buydu nitekim, Kur'ÂN-ı Kerîmde;

فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى
“Fe kâle ene rabbukumul a’lâ.: Sonra da (firavun) dedi ki: “Ben sizin çok yüce Rabbinizim.” (Nâzi’ât 79/24)

“Ben sizin yüce RABBınızım!.”
“Evet” diyorlar kabul ediyorlar böyle bir şaşkınlık içindedirler.
Buradada olmaktadır ve İnsânlık Âlemîn geçmiş teşekkülü tekemmülü olurken İslâm Dîni tekemmül ederken Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemde tümlenmiş tamlanmıştır o zamana kadar geçen aşamalardaki her Peygamber elektrik taşıyan direkler gibi kendi bölgesinin direği olmuştur, kendi okulunun öğretmeni olmuştur.. Aktara aktara, devrile devrile zaman devran içinde bu güne kadar gelmiştir..

Biz 80. Âyette kalmıştık oraya kadarki âyetlerde Sâlih aleyhisselâmdan Peygamber olduğu için mu’cize şeyler istiyorlar. Ama ALLAHu zü’L-CELÂL olmayacak şeyleri mu’cize olarak sağlıyor fakat yapılarında kıvamlarında kavmiyetçilik Şeytân kavimciliği Hizbu’ş-Şeytânlık olduğu için HİZBULLAHlığa yanaşmıyor. Çünkü Şerri ve Şeytânı rehber ediniyorlar Hayrı ve hayrın Peygamberini tercih etmiyorlar. Ondan sonra da başlarına gelmedik kalmıyor. Efendim işte o gün şu olmuş, bu gün olan olmuş, bir felâket olmuş tusunami gibi bir şey olmuş benzeri şeyler olmuş, yer göçmüş!. Ee bu gün de öyle ne fark var atom bombasıyla onun arasında.. Onu insânlar yapıyor gibi görüyor, insânlar yapmayanı da görüyorsun!.
İşte bütün mesele kimin yaptığı ALLAH’ın yaptırdığını bilebilmek tek gücün Sâhibi O olduğunu Samedîyyetini ANLAyaBİLmek!.
Bu gün Hakan aradığında ben Samedîyyete çalışıyordum es Samed Esmâsına..
Bismillâhirrahmânirrahîm;

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
اللَّهُ الصَّمَدُ
لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ
“ Kul huvallâhu ehad (ehadun). Allâhu’s- samed (samedu). Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekun lehu kufuven ehad (ehadun).: De ki.: “O ALLAH, BİR'dir (Tek'tir). ALLAH SAMED'dir (herşey O'na muhtaçtır, O, hiçbir şeye muhtaç değildir). O, doğurmadı ve doğurulmadı. Ve O'nun bir dengi olmadı (olamaz).” (İhlâs 112/1-4)

kulhu vallahi ahad.. kul de ki vallahi ahad.. vallahi ALLAH yemîn ederim ki o.. deki vallahi ahaddir. yâni TEK-BİRdir.
Bu doğrudur.:
SAYI =>“1=BİR”dir ve TEKktir. Vahdet..
RAKAM ÇOKtur.. Kesret..
2=1+1,
3=1+1+1,
4=1+1+1+1..
İki diye bir sayı yoktur bir bir daha iki vardır.. iki şey diye bir şey yoktur, rakam vardır.. bir şeyden bir bir iki tane vardır bir bir daha iki bir daha üç ki ancak bunlar aynı şeyden olması lâzım.. “Burada üç kişiyiz” dediğin zaman üç kişi diye bir şey yoktur!. Orada Barbaros vardır Ahmed vardır Hakan vardır.. Sen kısaca konuşabilme gereği toplarsın “üç kişi” dersin.. üç kişiden orada üç tane Hakan yoktur, üç tane Barbaros, üç tane Ahmed yoktur asla.. bir bir birdir.. Kâinâtta böyledir aynı noktada demek istiyorum..Birnokta da tek noktaya ait koordinat vardır.. mümkün değil dolayısıyla biz TEKETEKlik ÂLEMÎnde YAŞAmaktayız herkes, herkes..
Bir Anne düşünün ki dokuz ay bebeğiyle “BİZ BİR-İZ” hâlinde üç karanlığından geçiriyor çocuğunu.. Bir mikroskopta görülmeyecek kadar bir “tohum” =>bir "tarla" buluyor ve Göbek Bağını kuruyorlar, fatrî sistem kuruyor =>dokuz ay BİZ BİR-İZlik CÂNıyla yaşıyor, her şey “a” dan “ze” ye “BİZ BİR-İZ” hâlinde sanki gözü gibi parmağı gibi =>CÂN bir, ten bir, her şeyi bir hatta doğuyor yine bir, tâa ki göbeği kesilinceye kadar “BİZ BİR-İZ” diyor.. Kesildikten sonra ise, artık o zamana kadar tüm ihtiyaçları Annesi tarafından görülen “BİZ BİR-İZlik BAĞLıLığı” kalkıyor!. Ne oluyor?. Ayrı bir “VARLık” doğuyor artık. Onun yerine Annesi bir damla su içip bir damla idrar yapamıyor.. Anasının karnındayken idrar yapıyordu.. bebek idrar yapmaya yeni başlamıyor ama sistem o kadar muhteşem bir sistem ki Göbek Bağıyla binlerce kablonun geçtiği bağdır Göbek Bağı ve tüm sistemi çalıştırıyor.. Ne zaman ki oradan koparır körlersen onlar kendi programlarını yapmaya başlıyor operasyon bitiyor..
Bundan şunu söylemek istiyorum bizde “BİZ BİR-İZ” diyoruz Şahdamarımızdan AKRABAyız BİZ BİR-İZ “NAHNU” buyuruyor.. Bize güvenin diyor bize sığının diyor diyor da diyor.. Diyor da duyan yok, uyan yok bu çok acı!.

Kelâmullah duyulmayıp, Rasûlullah’a uyulmadığı zaman bu günkü kan revân içinde olan İslâm Âlemi karşımıza çıkıyor!. Adı İslâm içinde ise, fitne fucur çıkıyor!. milletmiş ne milleti=>ırkçılık!. Millet ise, şimdi Kur’ÂN-ı Kerîm’de geçecektir “fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ” geçecektir..

قُلْ صَدَقَ اللّهُ فَاتَّبِعُواْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
“Kul sadakallâhu fettebiû millete ibrâhîme hanîfâ (hanîfen), ve mâ kâne mine’l- muşrikî n(muşrikîne).: De ki: "ALLAHû TeÂLA doğruyu söyledi. Öyle ise hanîf olarak Hz. İbrâhîm'in Dînine tâbî olun. Ve o, müşriklerden olmadı." //De ki: “ALLAH (her konuda ancak) doğruyu söylemektedir. Öyleyse (her bâtıl düşünceden kaçarak Hakk Din olan İslâm’a sarılıp) ALLAH’ı bir (İslâm’ı Din) tanıyan (Hanîf)ler olarak İbrahîm’in Dinine uyun ki; o, asla müşriklerden olmamış biriydi.” (Âl-i İmrân 3/95)

Nerden çıkardın Kürt Milletini, Türk Milletini, şu milleti bu milleti.. Millet başka şey, kavim de ırk da başka şey!. O zaman bir babanın dört çocuğu kavimler kurarlar.. kurmuşlardır da, netice olarak çünkü dördü de ayrı Soyadı alsa dört ayrı kavim olur.. başka bir şey yok.. Bu millet midir?.
Bu gün artık iş başka yerlere kaymıştır, işin aslı dışına çıkmıştır..
Tatbikatta ise daha da beter olmaktadır görüntü İslâmlığı.. Mânâdan habersiz, özden habersiz yâni herkes inanıyor bizde inanalım.. ya da inanmak kesin böyle basitçe hava alır gibi nefessiz kalamam susuz kalamam yok olurum diye bir imân.. inançsız olmaz, bir inanç olmadığı için bu gün insânlar tek taraflı yalın kat tuğla duvarı örer gibi madde duvarını örüyor, hayalî duvarlar ördüğünü sandığı zaman çok çok göçüyor!. Amma her ÂN göçüyor ki, bunun izâhı yoktur!.
Öyle ilginçtir ki, hayvanlar dahi anlayışlıdır insânlardan, kendi sahalarına girdiğin ÂN’da diyolog kurduğun ÂN’da onlarında insânlardan daha kendi özellik ve güzellikleriyle olduklarını görebiliyorsun.. Ama inşanlar, ayakta uyuyor ya da zom uykuda uyuyor ya da uyur gezer, zilzurna zerhoş!.
Ayık halde ise birilerini arıyor buluyor!. Kardeşlik yapmak başka, şey birbirine put olmak başka şeydir..
Yâni Kelâmullah ve Rasûlullah’ı terk edip uydu olmak başka şeydir!. Ama el ele yürek yüreğe hep bereber Peygamber aleyhisselâmın arkasında “ALLAHu Ekber!” demek başka şeydi.
İşte böyle olmayınca/olmadıklarında bu Kavimler bu felâkete uğramışlardır.. Bu günde aynı şekilde uğramaktalar, aynı şekilde uğramaktadırlar..
O günün Bağdatıyla Şamıyla bu günün hiç farkı yoktur, isimleri bile aynıdır..
Yâni Hazreti Ömer radiyallahu anhun geldiği yerler, Kudüs Şam hiç değişeni yok aynı, her şeyiyle Yahudusi Hristiyanı Müslümânı var yine…
Hazreti Ömer radiyallahu anh'a ne diyorlar kiliseye girince.: “Sen hadi bir namaz kıl burada!. Mâdem ki ayrı yok diyorsun bizim Kilisemizde de namaz kıl!.” diyorlar.
Hazreti Ömer radiyallahu anhu.: “Kılarım tâbi ancak bizim Kıblemiz Mekke'ye onun için bu tarafa dönerim!.” diyor..
Yâni aslında bozulmamış Tevrat ve İncili olan Dinleri de Kitab Ehli ve İslâm Dîni içinde gördüğü için, bütün Dinleri =>ALLAH’ın Dini İslâm’da gördüğü için..
“Ben Nûh aleyhisselâmın dinindenim” “ben felân Peygamberin dinindenim!.”
Öyle bir şey yok!. ALLAH’ın Dini İslâmdır!.

Bu "ÖZ" =>ANLAşılmadığı ya da ANLAmamaktaki inat yüzünden o günde aynı sıkıntılar çekildi bu günde!.
ALLAH celle celâlihu =>ÜMMet-i MuhaMMede Merhamet etsin birlik dirlik versin!. Bu zâlimlerin zulmünden kurtarsın!. Bunlar Şeytânın Hizbu’ş-Şeytânın elemânları!. Onların kinleri, nefretleri garazları ve zulümleri =>hep Şeytân İşi.. Yâni İKİLİK üzere kurulmuştur ve kıyamete kadar sürecektir!. Küfür devâm etmiş-eder ve edecektedir..
Zulüm ise asla devam etmez!. Bu gün zulmeden yarın da yerle bir eder ALLAH onu!. Ama küfür devâm eder, bir başkası çıkar küfreder!. Çünkü Tevhid Dâvâsı devam edemez.. Tevhid zıddıyla vardır.. Biz Hakkı ve Hayrı tercihle emredilmişiz!
İnşâe ALLAH =>Lâ İLâHe İLLâ ALLAH MuhaMMeden Rasûlullah’ı tercih ederiz ve HİZBULLAH oluruz!. diye DUÂ ediyoruz!
Bakınız 80. Âyette ALLAHu zü’L-CELÂL.:

وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّن الْعَالَمِينَ
“Ve lûtan iz kâle li kavmihî e te'tûnel fâhışete mâ sebekakum bihâ min ehadin mine’l- âlemin (âlemîne).: Ve Lût (aleyhisselâm) kavmine şöyle demişti.: “Sizden önce geçmiş olan âlemlerden (hiç) birinin yapmadığı fuhşu (kötülüğü) mü getiriyorsunuz (yapıyorsunuz)?” (A’râf 7/80)

Lût aleyhisselâm kavmine dedi ki.. dediğinde böyle oldu yâni ne dedi bi kavmi kavmine ne diyor.. siz ne biçim insânlarsınız ki nasıl bir insânlarsınız ki sizden önce geçen âlemlerden nice nice asırlar geçmiş, âlemler değişmiş hiç kimsenin yapmadığı fuhşu, hayasız çirkinliği mi yapıyorsunuz, getiriyorsunuz ortaya koyuyorsunuz. sizden önce tek bir millet böyle olmadı .yâni bu kötülüğü bu fâhişeliği kimse yapmadı.. Türkçede “fâhişe” dedin mi sokak kadını aklına gelir.
Halbuki öyle değildir o. Fâhişe, tüm kötülükleri cem’ eder zinâ da dahildir, diğerleri de dahildir hepsi fuhuştur bunların. fahşiyattır yâni.. 81 de devâm ediyor, hiç kimsenin yapmadığı fuhuş neymiş ?.

إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِّن دُونِ النِّسَاء بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ
“İnnekum le te'tûne'r- ricâle şehveten min dûni'n- nisâi, bel entum kavmun musrifûn (musrifûne).: Gerçekten siz, kadınlardan başka erkeklere de geliyorsunuz. Hayır, siz müsrif (haddi aşan) bir kavimsiniz.” (A’râf 7/81)

İnneküm le te'tune'r- ricâle şehveten.. şüphesiz olan gerçek olan şey şu ki .. siz erkeklere şehvetle yaklaşıyorsunuz.
min duni'n- nisâ'.. kadınları bırakarak kadınları bırakıyorsunuz erkeklerle yatıp kalkıyorsunuz bu korkunç bir şeydir.. Kur’ÂN-ı Kerîm bu.. Kur’ÂN-ı Kerîm, bu gün gibi olmuş olayı anlatmakta bize aynen ne yaptıklarını yâni siz erkeklere ne için geliyorsunuz fuhuş için geliyorsunuz şehvet için geliyorsunuz kadınları bırakarak
bel entum kavmun musrifûn.. bilâkis siz varya siz, çok müsrif bir kavimsiniz haddi aşan ALLAH’ın verdiği güzellikleri özellikleri emrettiği yerlerde sarf etmeyen pisliklersiniz.. tam tersine “HİZBULLAHta harca” diyor.. bunlarsa, Hizbu’ş-Şeytânda harcıyor, israf ediyor. müsrif insânlarsınız siz ALLAH’ın size İmtihÂN içir verdiği uyardığı şeyi yapmıyorsunuz diyor. haa kavminin cevâbı şundan başka olmadı;

وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلاَّ أَن قَالُواْ أَخْرِجُوهُم مِّن قَرْيَتِكُمْ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
“Ve mâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlû ahricûhum min karyetikum, innehum unâsun yetetahherûn (yetetahherûne).: Ve kavminin cevâbı.: “Onları ülkemizden çıkarın, çünkü onlar çok temiz insanlar.” demekten başka (bir şey) olmadı.” (A’râf 7/82)

Ve mâ kâne cevâbe kavmihî.. onların kavminin cevâbı şu oldu. ne oldu? ancak ve ancak ne dedi onlar,
illâ en kâlû ahricûhum min karyetikum.. onları çıkarın, ihraç edin ülkemizden, karemizden, ülkemizden çıkarın ey kavmim diyorjar. onları bunları ülkemizden ihraç edin atın dışarıya.. niçin?
innehum unâsun yetetahherûn.. şüphesiz ki onlar çok tâhir inşanlarmış. bunlar öyle diyorlar.. kadınlar üreme tarlaları olarak yaratılmıştır erkekler değil siz bunun belâsını çekersiniz derdini çekersiniz siz israf müsrif bir kavimsiniz diyor mu.. diyor.. o zaman bunları atın dışarıya çıkarın karyenizden memleketinizden atın bunları dışarıya diyor.. kavminin kelek kesenlerin cevâbı bu oluyor. çünkü onlar, sizi kirli görüyor siz de bu işi o kadar yapıyorsunuz ki yaygınlaşmış ki artık şimdiki gibi yâni serbest laf ve hürriyet var.. her türlü hürriyet yok mu şimdi.. var tâbi yok mu?. var işte haah aynen.. o zaman diyor sizi kınıyorlar sizi bu yoldan alı koymak istiyorlar bu yoldan atın bunları gitsin diyorlar kavminin ileri gelenleri.. ne farkı var bu gün ne bileyim cemaat başkanı cemiyet başkanı tarikat şeyhi ya da milletvekili, bakan çakan ne farkı var yâni.. onlar işte şey yaparlar bir kanun çıkartıp devleti yönetmiyor mu? yönetiyor şöyle diyor mu diyor öyle de oluyor mu oluyor haa mesele bu onları çıkarmaya karar verince ALLAHu zü’L-CELÂL buyuruyor;

فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلاَّ امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
“Fe enceynâhu ve ehlehû illemreetehu kânet mine’l- gâbirîn (gâbirîne).: Böylece Biz, onun eşi (hanımı) hariç, onu ve âilesini kurtardık. O, geride kalanlardan oldu.” (A’râf 7/83)

Fe enceynâhu ve ehlehû.. Lût aleyhisselâmı kurtardık ve ona ehil olanları da kurtardık ehli olanları, yâni aynı kıvamda olanları.. ehli hayvan, evcil hayvandır. attır eşektir koyundur keçidir inektir tavuktur. vahşi hayvan nedir? asla eve gelmeyendir HİZBULLAH ve Hizbu’ş-Şeytânda böyledir. HİZBULLAH olduğu zaman kadın erkek çocuk Rus Japon öte böte kalmaz “ALLAHu Ekber?”i duydu mu hepsi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in arkasında “ALLAHu Ekber!”i çeker, elini bağlar. “BİZ BİR-İZ” olur, KÂBEde olduğu gibi, eğer özleri sözleri birse tâbii ki.
Ancak bir istisnâ vardı kimdi?
illemreetehu kânet mine’l- gâbirîn.. Lût aleyhisselâm’ın karısı hariçti yâni o hariç nasıl olur.. Lût aleyhisselâmın karısı nasıl hariç olur işte olur neden.. çünkü o, gabirinlerden oldu.. gabirin, geberik yâni gebermiş kalmış bir hayvandır.. yâni sürü gidiyor yörüklerin sürüsü içinden birisi ölmüş kaldı, ne yapacak başında bekleyip ağlayacak mı sürü devâm eder yoluna o orada geberik kalır.. yâni mısmıl olmayan hayvanlara “geberik” derlerdi.. zâten koyuna keçiye denmez.. eşek eti yenmez tek tırnaklı hayvan geberik derler ona, murdardır.. işte Lût aleyhisselâm’ın karısı da murdarlardandı, geberiklerdendi, gabirundu o hariç ehlini kurtardık neden? ALLAHu zü’L-CELÂL ->ALLAHlığını gösterecek tâbi.. ALLAH tehdid etmiyor murad ediyor bunu böyle yaparım diyor.. teşvik..

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ
“Ve emtarnâ aleyhim matarâ, fenzur keyfe kâne âkıbetu’l- mucrimîn (mucrimîne).: Ve onların üzerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak, mücrimlerin (suçluların) âkıbeti nasıl oldu.” (A’râf 7/84)

Ve emtarnâ aleyhim.. üzerlerine yağdırdık.. matara öyle bir azâb yağmuru yağdırdık ki başlarına..
fenzur keyfe kâne âkıbetu’l- mucrimîn.. bak bakalım artık gel de bir bak gör, nasıl oldu akıbetleri bu cürüm işleyenlerin, RABBları yokmuş gibi, bu âlemi yaratan birisi yokmuş gibi, kendileri RABBmış gibi, hep böyle gidecekmiş gibi, zulüm içinde yaşayanlar, ALLAH’ın verdiği teni, kanı, CÂNı refâhı her şeyi ne yapıyorlardı?. israf ediyorlardı, kötülüğe çekiyorlardı, yalana harama çekiyorlardı ve sonuçta Şeytâna uşaklık yapıyorlardı, cürüm işliyorlardı.. gel gör bakalım ki başlarına yağmur gibi azâb yağınca mataran aleyhim mataran burada ALLAH azâbtan bahsetmiyor. ancak buyuruyor ki yağmur gibi yağdırdık çok yağdırdık BİZ..
Meselâ gidecektik Lût Gölüne gidip görmek istiyordum. çünkü orada 8 Peygamber var, onlarla irtibat kurmak istiyordum.. Lût Gölü, denizden seviyesinden 395 metre aşağıdadır pis kokan Göldür ve o Gölde israiller atalarının kalıntılarını bulmuştur. Hizbu’ş-Şeytân kalıntılarını yâni o Şehrin yerin dibine geçirilen şehirlerin işte görmüştür Lût aleyhisselâm Kavminde de matara yağmur yağar gibi azâb yağmıştır başlarına.. kim buna dahilse ehli olanlar değil gabirun olanlar dahil onun anası çoluğu çocuğu gibi gözüküyor ama aslında o hâin münâfık dürüst değil haysiyetli değil yâni daha başka âyetlerde geçecek diğer âyetlerde geçecek ileride.. Şimdi Şuayb aleyhisselâma geçiyor;

وَإِلَى مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَهٍ غَيْرُهُ قَدْ جَاءتْكُم بَيِّنَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَوْفُواْ الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ وَلاَ تَبْخَسُواْ النَّاسَ أَشْيَاءهُمْ وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
“Ve ilâ medyene ehâhum şuaybâ kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu kad câetkum beyyinetun min RABBikum fe evfû’l- keyle ve’l- mîzâne ve lâ tebhasû’n- nâse eşyâehum ve lâ tufsidû fî’l- ardı ba’de ıslahıhâ zâlikum hayrun lekum in kuntum mu’minîn (mu’minîne).: Kardeşleri Şuayb; Medyen (kavmine)'e şöyle dedi.: “Ey kavmim ALLAH'a kul olun! O'ndan başka sizin ilâhınız yoktur. RABBinizden size beyyine (bir mu’cize, isbat edici bir açıklama) gelmiştir. Artık ölçü ve tartıya vefâ edin (tam ve doğru ödeyin). İnsanların eşyalarının değerini eksiltmeyin. Yeryüzünde, O'nun ıslâhından sonra fesad (bozgunculuk) çıkarmayın. Şâyet mü'minler iseniz, işte bu sizin için hayırlıdır.” (A’râf 7/85)

Ve ilâ medyene ehâhum şuaybâ.. Medyen, Kudüsten Sinâ Çölünden daha Kızıl Denize doğru olan başka bir bölge çöl.. oraya da onların kendi kardeşleri Şuaybi gönderdik kendilerinden..
kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu.. O da dedi ki.: “ey kavmim kendisinden başka ilâh olmayan ALLAH’a kulluk yapın, ALLAH’a ibâdet yapın, asla O’ndan başka bir ilâh yoktur!” dedi.
kad câetkum beyyinetun min.. ve RABBısının kendisine verdiği bir beyânatta açıkladı beyyineleri delilleri açıkladı.. nasıl böyle ottan çöpten şundan bundan adamdan korkudan morkudan delil mi olur diye anlatıyor.. neyse onun kendisine verilen beyyinattan açıkladı ne diyor başka..
fe evfû’l- keyle ve’l- mîzâne.. siz evfül vefâ edin keyle vefâ edin.. keyl nedir ölçüyü doğru ölçün diyor bir defâ ölçüyü doğru kullanın ve mîzâna da vefâ gösterin.. yâni ölçüye ve mîzâna.. burada tartı mîzân ne diyelim şimdi hadi diyelim ki kumaş alacaksan metreyle ölçeceksin, süt alacaksan da litreyle ölçeceksin diye ölçü tartı felân dediğimiz şey iyi de geçiştirebilirsin ama başka bir şey daha buyuruyor burada;
keyle ve’l- mîzâne.. Sizin maddî hayatınızın ölçüsü nedir, manevî hayatınızın ölçüsü nedir? yâni siz neye vefâ göstermelisiniz yâni siz akılsız fikirsiz bir vahşi hayvan mısınız ki yarından haberiniz yok dünden haberiniz yok ÂNlar bile böyledir!.
Filler km.lerce yol alıp gidip Fil Mezârlıklarını yılda bir kez ziyâret ediyor görüyorsunuz.. Onlar bile kemiklerine göz yaşı döküyorlar geçmişlerine bağlı hayvanlar var demek istiyorum.. gelecekleri hepsinin var bunun için birbirlerini öldürüyorlar üremek için nesli devâm ettirmek için..
sizde ey kavmim siz kilelerin kile yâni ölçüye tartıya vefâ gösterin ve,
ve lâ tebhasû’n- nâse eşyâehum.. sakın sakın siz hakkını vermemezlik eksiltme gibi şeyler yapmayın bahsetmeyin yâni onu küçültmeyin çalmayın çaktırmadan bir kenardan şey yapmayın dosdoğru yapın mîzânda ve ölçüde onların mîzânlarını alıp satarken eşyâlarını siz ölçüyor tartıyorsunuz diye size inanıyorlar güveniyorlar.. Bunu bir tücara söylerken bir oradan maaş alıp da çoluk çocuk besleyen İmâma, Müftüye, Reis-i Cumhur Devlet Başkanına söylemiyor mu?. Söylüyor onlara da söylüyor.. yâni bu insânların emânetini taşıyor bunlar..
ve lâ tufsidû fî’l- ardı ba’de ıslahıhâ.. sakın sakın yer yüzünü fesada boğmayın ifsad etmeyin o islah olmuşken..
Diyelim ki kavimler gelmiş geçmiş neler yapmışlar sonra da Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem gelmiş demiş ki.: “Bu Kelâmullah. ben de Rasûlullah’ım!"
şahâne bir düzen şahâne bir yaşam yaşamış mı, yaşamış.. âyetler elimizde hadisler elimizde mi elimizde.. peki o zaman her şeyimiz malzememiz var da niye yemek yapmıyoruz?!.
Haa elimiz başkasında, ocak başkasının, ateş başkasının üstelik kendi fırınımızı kendi çocuklarımıza yıktırmaya çalışıyorlar ve çalışıyoruz bırak ekmeği!. Yâni böyle bir şaşkınlık içine düştüğü için!.

Hâni böyle meşhur sarhoşlar vardır, “Dalga Kıran” vardı Antalya’da ilk ğittiğim yıllarda 1980 lerde ben bir müddet Kayınpederin evinde oturdum 7-8 ay lojman boşalıncaya kadar orada..
Dalga Kıran, Antalya’nın ilk şoförüymüş ehliyet alan Cumhuriyet Tarihinin ilk şoförü yâni Antalya’nın.. Ama biraz ipin ucunu kaçırmış yanında her zaman bir şarap şişesi, koca bir şarap şişesi.. içebildiği kadar içer sızar kalır böyle..
ve Dalga Kıran’ın karnı yırtılmış bağırsaklarını, dışarı dökülen bağırsaklarını kendi eliyle içeriye soktuğuna şâhid oldum. O hep o köşe başında yatardı, orada yedi sekiz tane yan yana sonra yıkıldı meyhâneler vardı. Biz de o zaman Kayınpederle her sabah câmiye giderdik.. O, kapıyı çalmaz çağırmaz sabahları kuvvetlice öksürür “ben gidiyorum!” demekti yâni.. Ben de hazır oluyordum genellikle birlikte câmiye gider namaz kılar sonra da “Küpeli” diye meşhur bir fırın vardı hârika ekmek yapardı, tava ekmeği.. oradan ekmek alır dönerdik yakındı zâten fakat iyi bir insân olduğum için değil ben böyle yaratıldığım için ben iki ekmek alıyorsam üç alırdım ne yapar yapar oralarda biraz geriden gelir ekmeğin birini çaktırmadan dalgakıranın önüne atardım sıcak ekmeği.. Kayınpeder rahmetlik görür müydü görmez miydi bilmiyorum amma bir gün çok fenâ kızdı.: “Neden buna ekmek veriyorsun bu şöyledir böyledir!” dedi. O daha iyi tanıyor Dalga Kıran’ı.. Ben de.: “ama ekmeği yok!.” dedim yâni ve “bu çok hasta gidip ekmek alamaz, ve kötü veya iyi bilmiyorum!.” dedim yâni.. Ama o da çok konuşmayan bir insândı bir iki kere böyle ters ters söyledi..


ve haa demek ki insânlar kendi inançlarını her yerde her zamanda her hâlde her nefeste yaşamalılar, HAKk’ın Halkına karşı Müftülüğe Müfettişliğe kalkmamalı kendileri ölçüyor dâimâ ölçü mîzânı..
Mîzânı kuran =>ALLAH celle celâlihudur..
Ölçüyü uygulayan =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir.. Kelâmullah ve Rasûlullah elinde ne yapacağını bilmeyen kimse yok!. Ama yapmayan kimse var!. Ya da yapan var işte yapanlar da yapıyor ama bir yere geliyor diyor ki.: “Burada merhametsizim artık!.” diyor..
Öyle yok yapacağın şey için diz çök DUÂ et, diz çök DUÂ et hadi göreyim seni! Yoksa uyuyana “niye uyuyorsun!” diye vurmanın bir anlamı var mı, ona küfretmenin anlamı var mı, elinden geliyorsa uyandır, uyandırabiliyorsan, erkeksen, yiğitsen uyandır da görelim seni hadi!.
İşte bu böyle ifsad ettirildi bozgunlaştırıldı yer yüzü.. sakın sakın yer yüzünü ifsad etmeyin, ALLAH’ın Kurallarını kaldırıp fesada uğratmayın!. Sizden önce halledildi her şey bir de fesad çıkarıyorsunuz, hased fesad gırla gidiyor.. Sizin “İslâm Dînini duymadık!” diyecek haliniz yok duydunuz zâten.. Vardı zâten bozuluyor olabilir..
zâlikum hayrun lekum in kuntum mu’minîn.. eğer siz gerçekten mü’minlerseniz işte bu sizin için gerçekten hayırlı olandır sizin için.. gerçekten mü’minseniz budur.. yâni eğer siz gerçekten mü’minlerseniz şâyet işte bu sizin için hayırlıdır diyor Şuayb aleyhisselâm Milletine, Kavmine.. ne zaman diyor?. devâm ediyor ve;

وَلاَ تَقْعُدُواْ بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًا وَاذْكُرُواْ إِذْ كُنتُمْ قَلِيلاً فَكَثَّرَكُمْ وَانظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ
“Ve lâ tak’udû bikulli sırâtın tû’ıdûne ve tasuddûne an sebîlillâhi men âmene bihî ve tebgûnehâ ivecen vezkurû iz kuntum kalîlen fe kesserekum vanzurû keyfe kâne âkıbetu’l- mufsidîn (mufsidîne).: Tehdid (vaad ederek) ederek her yola (üstüne) oturmayın. Ve O'na (ALLAH'a) imân eden kimseleri ALLAH'ın yolundan men’ etmeyin. Ve onda (ALLAH'ın yolunda) bir eğrilik istiyorsunuz. Ve hatırlayın! Siz az idiniz, sizi çoğalttı. Ve bakın, fesad çıkaranların sonları nasıl oldu.” (A’râf 7/86)

Ve lâ tak’udû bikulli sırâtın tû’ıdûne.. her birimiz bir köşenin başına oturmayın.. bütün yolları başına bir Şeytân gibi oturmayın, insânların hakk ve hayr yollarının başlarına oturup uçuruma çevirmeyin onları! yâni açıkca bu günki gibi işte!.
tû’ıdûne.. vaad ediyorsunuz nedir buradaki ta’ıdûne değil tû’ıdûne negatif vaad yâni negatif tehdid ediyorsunuz bizi.. o anlamda söylediğiniz yalan, yâni doğru değil..
ve tasuddûne an sebîlillâhi.. esas kasdınız ALLAH’ın YoLunu kesiyorsunuz onları ALLAH’ın YoLundan men’ ediyorsunuz, engelliyorsunuz, hak ve hayr yollarını kesiyorsunuz hiç bir çıkış yolu bırakmıyorsunuz siz, şucu bucu öteki böteki gırla gidiyor!. Kelâmullahcı Rasûlullahcı demem hâşâ!. Ama, ora bomboş kalıyor!. Gerçek bu, hakikat bu!.
Ben insânların çokluğuna yokluğuna bakmıyorum ALLAH’a çok şükür câmilerimiz çok ama o değerli insânların içlerine baktığımızda Fâtihanın mânâsından bile yoksun günde kırk kere okuduğu “kulhü nedir?” desen kulhünün ne olduğundan bile haberi yok anca “gır gır gır!”.. Ama diğer konularda siyatese girdin mi ticârete girdin mi vALLAH’a ordunaryüs profösore diz çöktürürler, böyle bir rezillik Dünyâda asla olmamıştır.. Hiçbir dinde yoktur ALLAH korusun olan dinler de bozulmuştur zâten, yıkılmıştır!.
“Ben anlamam!.” deme!. Sen diğer şeyleri kuzu gibi anlıyorsun!. Onun için ne buyuruyor ALLAHu zü’L-CELÂL.: “Onların yoluna oturmayın!.”
Kimlerin yoluna? onlar kim?. Onlar Zehrâ'nın çocukları, Ahmed'in çocukları, gelenin çocukları.. onlar kim?. onlar kıyamete kadar gelecek yüzbinlerin.. bir defâ makası değiştiriyorlar, rotayı şaşırtıyorlar ne kadar acı değil mi?!. Şimdikilerde öyle diyelim ki kandan CÂNdan gelmesin “üzüm üzüme baka baka kararır!” tâbi kararır.. niye ağarmıyor da kararıyor!. bakar mısın ALLAH lillâh aşkına bakar mısın böyle bir şey Dünyanın neresinde var!. ALLAH livatayı/ erkekle beraber yatıp kalkmayı lânetlerken aleni işlendiği için lânetlerden bu gün alenen işlenene baksan dehşet içinde kalıyorsun!.
Bu bataktan çocuklarını nasıl çıkartacağını bilen, ben böyle bir dalgıç bilemiyorum. Bu kadar korkunç bir pislik ve cenâbetliğin içinde toplum!.
Çünkü neden bilinçsiz bir din duygusu var!. görsen bakıyorsun ooo gitmiş vakkodan giyinmiş kuşanmış çok güzel a’dan ze’ye kapalı gibi gözüküyor, ya da yanında çırılçıplak birisi var yan yana yürüyorlar, böyle çocukları görüyoruz bunlar ne?. ikisinin de içi boş afedersiniz içi boş çocukları kınamıyorum, kim oturdu bunların rotalarına da rotalarını değiştirdi!
Efendim yollarını değiştirdi de “fetocu” yaptı!. işte yaptı Şeytâna uyar öylede yapar böyle de yapar! “ALLAH!.” diye diye de kandırır..
Peki bizim Kelâmullahımız yok muydu, Rasûlullahımız yok muydu?. Demiyor mu ALLAHu zü’L-CELÂL.: “Oturmayın yollarına, İslâm yollarını kesmeyin, ALLAHu zü’L-CELÂL’e giden yolları!”
senin yol kimmiş, benim yol kimmiş!.
YoL =>Kelâmullah =>Rasûlullah..
Başka yol yok İslâmda.. ne konuşuyorsun bütün yol ortada yâni onları tehdid vaad ederek onlara ve bu gün câmilere gidiyorum da yaa adam sanki koca Kur’ÂN-ı Kerîm’in içinde şey bulamamış gibi gelip gelip dönüp dönüp mânâsını bilmediği için ALLAH’ın lânet âyetini okuyor bağıra çağıra makamla.. ula kardeşim ALLAH’ını kitabını seversen şöyle bir müjdeli bir şey oku, “bütün günahları ALLAH’ımız affeder” diye oku da içimiz açılsın..
Buradan ekmek yiyormuşsun, hafızmışsın 70 yaşında dangalak.. bir güzel bir şey söyle de içimiz açılsın ne bu başka şey yokmuş gibi hep neden oradan geliyor?. orada makam patlacacağı için zâten halk halk zâten anlamıyor ki kelimesini anlamıyor neyim? Fâtihanın!. Fâtihanın, koca Kur’ÂN’ın değil Fâtihanın!.
Böyle bir İslâm Milleti olur mu?. olur!. olursa böyle olur işte ALLAH korusun!.
Olmuş Medyen Halkına gelmiş Şuayb aleyhisselâm ne diyor ölçüyü tartıyı ALLAH’ın ölçüsünü mîzânını Rasûlullah’ın ölçüsünü doğru yapın doğru kullanın ALLAH’ın kullarının yoluna oturmayın, makaslarını değiştirmeyin, yollarını saptırmayın ALLAH’a giden yolunu değiştirmeyin!.
ve tasuddûne an sebîlillâhi.. sakın ALLAH’ın YoLunu değiştirmeyin!.
men âmene bihî ve tebgûnehâ ivecen.. kim ki ALLAH’a inanıyorsa ve ALLAH’a inananların yollarını oturup kesmeyin ve onları men’ etmeyin. çünkü siz onlardan ne istiyorsunuz, eğrilik istiyorsunuz eğrilik!. Siz, onların dosdoğru Sırat-ı Müstakîme gitmesini istemiyorsunuz.: "Bizim partiye gel, bizim cemaata gel, bizim..” Siz kimsiniz kardeşim?!.
ALLAH’a gel kafamı vereyim.. onların yoluna yatan nedir, eğriliktir. yâni esas temelinde istedikleri şey ALLAH Katında eğridir, Sırat-ı Müstakîm değildir.
vezkurû iz kuntum kalîlen fe kesserekum vanzurû keyfe kâne âkıbetu’l- mufsidî.. siz böyle yapmayın hatırlayın hatırlayın, zikredin hatırlayın.. neyi?. siz çok azdınız. başta tek Âdem aleyhisselâm vardı sonra Hava Vâlidemiz geldi sonra üredi insânlar çoğaldınız.. iz küntüm kalîlen.. çok az idiniz sonra Nûh Peygamber zamÂNında yok oldunuz, tekrar çoğaldınız..
iz küntüm kalîlen.. siz çok az idiniz..
fe kesserekum vanzurû.. sizi ALLAH çoğalttı dikkat edin, uyanın, inzâr olun ayıkın..
vanzurû keyfe kâne âkıbetu’l- mufsidîn.. bu müfsidlerin akıbeti insânlık boyunca tarih boyuncu fesad çıkaranların sonu nasıl oldu bakmıyor musunuz bir.. bakmıyor musunuz insân olsun başka şey olsun sonları ne oldu, her yerde bunu görmüyor musunuz!. Ticarî Hayata bakıyorsun nice Koçlar Tekeler..
Siyâsi Hayata bakıyorsun nice Babalar Tatalar şunlar bunlar..
Halkın Hayatına bakıyorsun; yalan, haram, kötülük gırla gidiyor!.
Şimdi bakıyorsun şu ÂN’da Şah geçirenler üç gün sonra ayağının altında mezârını tepeleyebilirsin, üstüne köpek işesin!. Yâni ne fark eder böyle bir saçmalık içinde bir anlayış olamaz ALLAH men’ ediyor onları, ALLAH’ın YoLuna oturmayın, kesmeyin, durmayın onların yollarına hiç değilse başka yol bulunur olmuyorsa..

وَإِن كَانَ طَآئِفَةٌ مِّنكُمْ آمَنُواْ بِالَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ وَطَآئِفَةٌ لَّمْ يْؤْمِنُواْ فَاصْبِرُواْ حَتَّى يَحْكُمَ اللّهُ بَيْنَنَا وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ
“Ve in kâne tâifetun minkum âmenû billezî ursiltu bihî ve tâifetun lem yu’minû fasbirû hattâ yahkumallâhu beynenâ, ve huve hayrul hâkimîn (hâkimîne).: Ve eğer içinizden bir kısmınız (bir grup), onunla gönderildiğim şeye inanır ve bir kısmınız (diğer bir grup) inanmazsa, o takdirde ALLAH, aramızda hüküm verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” (A’râf 7/87)

Ve in kâne tâifetun minkum âmenû billezî ursiltu.. Sizden bir tayfa eğer ki sizden bir tayfa bir grup imân ederse, benim O’nunla size ALLAH’ın Rasûlü olarak gönderildiğime inanırsa.. Ben kendim gelip de kafadan bir şey söylemedim.. buyuruyor neyi varsa kitabı mı var, bilmiyoruz ALLAH onu neyle yapmışsa. Sâlih aleyhisselâma diyorlar ki.: “Şurdan bir deve gönder de bakalım" o göndermiş, Sâlih aleyhisselâm göndermiş.. deve çıkıp geliyor. “Keser yeriz seni!” diyorlar ve kesiyorlar.. zâten inanacaklarından değil de.. bir tayfe imân ediyor ve bunlardan bir tanesi ALLAH’ın Peygamberi olarak gönderildiğine Rasûlüne inanırsa bir tayfa yâni başka bir taife..
ve tâifetun lem yu’minû fasbirû hattâ yahkumallâhu beynenâ, ve huve hayrul hâkimîn.. başka bir taife “inanmıyoruz!” derse bir kısmınız da ona inanmazsa.. ne diyor bakın.: “öyle olursa fasbîru sabredin ne zamana kadar hatta ..ıncaya kadar yahkümellahü ALLAH hükmedinceye kadar.. göreceksiniz!” diyor.” biraz sabredin sabredin göreceksiniz sizin gittiğiniz yolun nereye gittiğini yolun nereye çıktığını biliyoruz” diyor. Onun için Peygamber olmuş zâten.. “yürüyün devâm edin göreceksiniz uçurumu.. beynenâ ve hüve hayrul hakimin.. şimdi benim getirdiğim Peygamberlik Rusûlîyyet beyânlarıma şöyle yapmayın böyle yapmayın diyor ya bir kısmınız inanır bir kısmınızda haydi oradan derseniz benim diyeceğim şu ki.: “sabredin bekleyin Şeytândan ve ALLAH’tan yana olanların arasındaki hükmü kim verecek hükmü ALLAH verecek.. O kim?. O ise Hakimlerin Hükmedenlerin En Hayırlısıdır ALLAH celle celâlihu.. ya olur mu?. olur, olur bekle biraz, ALLAH işinin başında çok şükür RABBımız.
yâni öyle böylesi yoktur bu işin öyledir böyledir..
Haa efendim öyleyse bu Şeytânlara da yardım etsin ALLAH! Şeytânlık yapıyorlar, maske giyiyorlar alta Şeytân üste ALLAH giymişler içlerinde Şeytân!.
Bunu çocuk bile yutmaz hâşâ RABBımız yutsun!. Bunu kendileri de biliyor, aynaya bakmıyorlar çünkü!.
Çok az insân vardır aynaya bakacak.: “Ben bu muyum?!.” Diyecek. “içim dışım bir mi? mü’min miyim? münâfık mıyım?!.” Diyecek, çırılçıplak kendini seyreden insân!.
Bütün kendi engellerinden sıyrılarak demek istiyorum. Çıplaktan kasdım yâni ama sahtekârlık yapıp.: “o bende yok! bu bende yok!.” deyip bütün pisliklerini topluyorsa bu pisliğin topudur. Bırak pisliği yok etmeyi, pisliğin kaynağıdır, menbağıdır ALLAH korusun!. ALLAH celle celâlihu korusun da biraz da insânlar korusun!.
Bunu dinleyen Medyenliler.:

الْمَلأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَنُخْرِجَنَّكَ يَا شُعَيْبُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَكَ مِن قَرْيَتِنَا أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا قَالَ أَوَلَوْ كُنَّا كَارِهِينَ
“Kâle’l- meleullezînestekberû min kavmihî le nuhricenneke yâ şuaybu vellezîne âmenû meake min karyetinâ ev le teûdunne fî milletinâ, kâle e ve lev kunnâ kârihî (kârihîne).: O’nun kavminden kibirlenenlerin ileri gelenleri şöyle dedi(ler).: “Ya Şuayb, seni ve seninle beraber imân edenlerı (ALLAH'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka ülkemizden çıkaracağız! Ya da siz mutlaka bizim milletimize (dînimize) dönersiniz.” (Şuayb aleyhisselâm).: “Şâyet biz kerih görüyorsak da mı?” dedi.” (A’râf 7/88)

Kâle’l- meleullezînestekberû min kavmihî.. kavminin ileri gelenleri, kelek kesenleri.. yâni şimdiki gibi adam bir şey söylüyor herkes yat dedi mi yatıyor kalk dedi mi kalkıyor.. ALLAH’a karşı kibir satan kendisini RABB gibi görenler, kibredenler yâni.. kavminin ileri gelenleri dediler ki.. yâni Şuayb aleyhisselâmın Kavminin kelek kesenleri o ileri gelenleri kibirli pislikleri ne diyorlar,
le nuhricenneke yâ şuaybu vellezîne âmenû meake min karyetinâ ev le teûdunne fî milletinâ.. yâ Şüayb, biz seni alıp çıkaracağız atacağız bu şehrimizden, yâni bu ülkemizden atacağız dışarı.. seni ve seninle bile, sana ve senin ALLAH’ına inananları da atacağız sâdece seni değil, bizim Karyemizden ülkemizden diyârımızdan her şeyimizden hayatımızdan..
Çünkü bizim hayatımızda İslâm yok!. veya ne yapacaklarmış?. “veya bir yol daha var” diyorlar..
ev le teûdunne fî milletinâ.. bakın dikkat edin bizim milletimize dönersiniz.. bunlar amca çocukları kardeş çocukları Şuayb aleyhisselâmla bizim dinimize dönersiniz diyorlar bakınız!. Hep diyordum ya “Millet =>Dindir ve asla ırk değildir!.”
Bu gün çok başka yerde yanlış yerde yâni İslâm Dîni bakımından adam japondur “Lâ İLâHe İLLâ ALLAH MuhaMMeden Rasûlullah” der İslâm Milletine girer.. yoo girmez?. Niye?. O japon Milletinden.. Hayır japon Milletinden değil de Japon Irkından.. Irkından ama, daha başka bir şey daha var yalnız, Nûh aleyhisselâm’ın oğlu Kenân, Babasının Milletinden değildir, Şeytânın Milletindendir. Firavunun Karısı Asiye Ana, Firavunun Milletinden değil Mûsâ aleyhisselâmın Milletindendir..
böyledir bu gerçek, ama kahrolası bir yere gelmiş sanki bana bir şeymiş gibi..
Rahmetli Anam öyle derdi kızdığı zaman, bir sürü çocuk patır kütür kavga olunca.: “Birbirinden eli yüzü kara, kara tavuk yavrularım!.” Derdi. Yâni “hepiniz suçlusunuz!” diyor, “hepiniz aynısınız” diyor.. hepisi aynı şey.. bizim Milletimize/Dinimize
Geri dönersiniz!.
kâle e ve lev kunnâ kârihî.. o zaman ne diyor Şuayb aleyhisselâm diyor ki.: “Peki sizin bu sözlerinizi, dinimiz/milletimiz dediğinizi pislik kerahat olarak görsekte mi döneyceğiz!” diyor.
“Yâni sizin milletinizi biz kerahat olarak görürsek kerih görürsek iğrenç görürsek yalan haram yanlış görüyorsak da mı çıkarmayacaksınız bizi.. sizin bizi çıkarmamanız için sizin bu murdar pisliklerinize inanacağız öyle mi?. Kerih görüyorsak da mı bizden bunu istiyorsunuz!.” diyor onlara. Onlar ne diyor.: “ya çıkaracağız ya da bizim dinimize döndürüleceksiniz başka yolu yok!” diyorlar!.

Devâm ediyor Şuayb aleyhisselâm.:

قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللّهِ كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِي مِلَّتِكُم بَعْدَ إِذْ نَجَّانَا اللّهُ مِنْهَا وَمَا يَكُونُ لَنَا أَن نَّعُودَ فِيهَا إِلاَّ أَن يَشَاء اللّهُ رَبُّنَا وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا عَلَى اللّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنتَ خَيْرُ الْفَاتِحِينَ
“Kadiftereynâ alallâhi keziben in udnâ fî milletikum ba’de iz necceynallâhu minhâ, ve mâ yekûnu lenâ en neûde fîhâ illâ en yeşâALLAHu RABBunâ, vesia RABBunâ kulle şey’in ilmen, alallâhi tevekkelnâ, RABBeneftah beynenâ ve beyne kavminâ bi’l- hakkı ve ente hayru’l- fâtihîn(fâtihîne).: “ALLAH'ın, bizi ondan kurtarmasından sonra, sizin milletinize dönersek ALLAH'a yalanla iftira etmiş oluruz. Ve RABBimizin dilemesi hariç bizim oraya geri dönmemiz olamaz. RABBimiz ilmiyle herşeyi kuşatmıştır. ALLAH'a tevekkül ettik. RABBimiz, kavmimiz ile bizim aramızı hak ile aç (ayır). Sen fethedenlerin (fâtihlerin) en hayırlısısın.” (A’râf 7/89)

ALLAH’a karşı yalancı duruma düşersek, eğer dönersek ALLAH’ın kitabı elimizde Rasûlullah yanımızda bunları gittiği yol, yaptığı inandığı şeyi bırakıp, yalana ve harama dönersek ALLAH’a iftira etmiş oluruz, yalancı olarak iftira etmiş oluruz. Çünkü biz gerçeği biliyoruz. diyorlar.. eğer sizin milletinize biz dönersek.. halbuki ALLAH bu sizin pisliklerinizden bizim milletimizi kurtarmıştı İslâm Milletini kurtarmamış mıydı..

Gidip görmüşsünüzdür Çanakkale’yi. Biz gördük, siz de görmüşsünüzdür. Kaç gün geçti Çanakkale’den bu zamana kadar.. Bu günümüz çok rahat olabilir, her evde televizyon var, buldolabı var, refâh var, ferah var her evde her şey var.. her Yerde hayat böyle mi sanıyorsunu!. İki adım ötemizee bir bak bakalım Şam’a, Bağdat’a oralarda neler oluyor!. ALLAH ne buyuruyor daha önceden bize necât verdiği kurtardığı halde şimdi ALLAH’a tekrar iftira ederek yalancı olarak tekrar sizin milletinize mi, milletinize/dininize mi dönelim!. din dediğiniz o şeye mi?. Bizi ancak oraya RABBımız döndürebilir yâni bizi bizi yolumuzdan dönmemiz, ALLAH’ın böyle dilemesiyle olabilir. Biz kendi tercihimizle, kendi isteğimizle ALLAH’ın YoLundan sapmayız!. Bakınız anasından yeni doğmuş üç yaşında beş yaşında çocukların başlarına bombalar yağıyor!. Bu vebâl kimden geldi?. Bu bombalayan ve bombalatanlardan geldi. ALLAH böyle yaptı bu çocukları cezâlandırmadı bu bir sistem. ALLAH celle celâlihu, her şeyi ilmiyle yutmuştur. RABBımız her şeyi ilmiyle kuşatmıştır, hava gibi yutmuştur.. yâni biz asla ve kata dönmeyiz dönemeyiz RABBımızın yapacağını bizbilemeyiz çünkü RABBimiz ilmiyle kuşatmıştır hava gibi yutmuştur, ilmen yutmuştur.. Biz ALLAH’ı vekîl ettik. ALLAH’a tevekkül ettik vekîl edindik, “sen bize vekîl ol” dedik..

Ey RABBımız! Bu pislik haline dönüşmüş hâlimizle, Şeytâna tapıcı haline gelmiş kavmimizle bizim aramızı aç!. Ama nasıl açmak?. Bize hakkı ve hayır feth ettir, yâni bizi bu bataktan çıkar ki, aramız böyle açılsın bizi bu bataktan fethet yâni biz çıkalım gidelim buradan, kurtulalım.. çünkü kapıcıların en açıcısı hayırlısı SENsin.. Kesinlikle SENsin Fettah olan, SENsin kapıları açan, SENsin bizi kurtar. bizi kurtar da bu Hizbuşyeytanlığı meslek ve din haline getirmiş olanlardan bizi kurtararak ayır!. Yâni onlar kendi hallerinde kalsınlar!. Ama bizim akıllarımızı, fikirlerimizi, vicdânlarımızı hatta bedenlerimizi dahi ayır, çıkar!. Bu her zamanda böyle olmuştur. Bu bir oyun değildir, neden?. Ahmed Çakır CÂNım, o günde Bursa muhteşem Bursa’ydı görüyorsun mahallelerin arasında yazıyor işte felân Hafızın Konağı felân Beyin Konağı.. yok İnbeyin Konağı felân.. görüyorsun.. ama bunun yanında bu diyârlardaki ALLAH Dostlarına bakıyorsun genellikle o zaman için bomboş yerlere çekilmişler. şimdiki gibi peşkeş çekilmemiş dağlar gecekonduculara hep.. özellikle bu sırtlarda, Maksem'de burada ne yapmış kümelenmişler.. bilinen bilinmeyen hâlâ öyleydi yâni daha dün gitti Sepetçi felân.. yâni hâlâ öyledir şâhid olduğum için söylüyorum ALLAH biliyor.. Onlar, maraşal mıydı, başbakan mıydı!. Geç kardeşim sen hangi Milletten bahsediyorsun ben MuhaMMed aleyhisselâm Milletinden bahsediyorum..
Sen Siyâset ve Ticâret Milletinden bahsetme!.
Onu diyorum işte bütün bunlar nasıl Şuayb aleyhisselâm ALLAH’ın dili ile DUÂ ediyor bizim yerimize..
Ey her şeyi yutan ALLAH’ım RABBımız.. Biz ALLAH’ı Vekîl edindik, ALLAH’ım bizim Vekîlimiz ol!. Ey RABBımız bizi buradan bir fetihle çıkar bunların arasından, aramızı aç, bu Şeytânı seçmiş kavmimizden bizi bir ayır!.
Olur mu öyle şey?. Olur kardeşim olur Lût aleyhisselâm’ın Karısı gabirun kâfir olur. Nûh aleyhisselâm’ın oğlu milletinden değil Şeytânın milletinden oldu..

Kur’ÂN’ca konuşuyoruz, akılca konuşmuyoruz Kur’ÂN’ca konuşuyoruz.. Kur’ÂN’ca ölçüyü yaratan ALLAH korur diyoruz, mîzânı ALLAH korur diyoruz..
Ben Kur’ÂN Milletindenim, ben MuhaMMed aleyhisselâmın Milletindenim, ben İbrahîm aleyhisselâm’ın Milletindenim!. Şeytânların HİZBULLAHı değil =>ALLAH’ın HİZBULLAHı’ndanım!. Hizbu’ş-Şeytândan değilim!. Onlar bintürlü maske giyselerde tanırız onları!.
Onu demek istiyorum!.
ente hayru’l- fâtihîn.. SEN gerçekten Fâtihlerin Fâtihisin!.
Bu Fâtih ve Fettahı Barbaros CÂNım çok iyi bilir hârika esmâdır..

Yâ Latîf Yâ Kerîm celle celâluhu!.
Yâ Rahîm Yâ Vedûd celle celâluhu!.
Yâ Fettâh Yâ Gaffâr celle celâluhu!.
Yâ Settâr Yâ ALLAH celle celâluhu!.

وَقَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْباً إِنَّكُمْ إِذاً لَّخَاسِرُونَ
“Ve kâle’l- meleullezîne keferû min kavmihî le inittebâ’tum şuayben innekum izen le hâsirûn (hâsirûne).: Kavminden kâfir olanların ileri gelenleri şöyle dedi(ler).: “Eğer, gerçekten Şuayb'a tâbî olursanız, o takdirde siz mutlaka hüsrânda olanlardan (nefslerini hüsrâna düşürenlerden) olursunuz.” (A’râf 7/90)

Kavmi HİZBULLAH ve Hizbuşyeytan olarak ikiye ayrılıyorlar. bunun ileri gelenler diyorlar ki kâfirlerinden
Kavminin kâfirlerinden ileri gelenleri “eğer siz gerçekten Şuayb aleyhisselâmın söylediği şeylere inanıp da, ona tâbi olursunuz bak söylemedi demeyin o takdirde siz kesinlikle hüsrâna uğrarsınız!. Yâni bizden zırnık alamazsınız!. Onun RABBısı size gökten ekmek getirir getirmez!. “en iyisi siz Firavun’a tapanlar gibi bize tapın!” diyor yâni “sizin RABBınız benim” diyor çünkü “o’nun RABBısı size ekmek mi dağıtacak!” diyor yâni böyle bir diyorlar.. ne diyorlar kavminin küfrü temsil edenleri ileri gelenleri ey ahali diyorlar and olsun ki.. ve kesin söylüyorlar “eğer Şuayb'e uyarsanız, o takdirde kesinlikle hüsrâna uğrarsınız, zarar edenlerden olursunuz. çünkü onlar kelek kesen ya, işiniz gücünüz aşınız hayatınız tümü güme gider!. gelin yalancı olun, haramcı olun, nankör olun, münâfık olun.. olun da olun, Hizbu’ş-Şeytân olun!. çalın oynayın, ne yapacaksanız yapın!."
Ne demek miş yâni Kur’ÂN-ı Kerîm böyle buyuruyormuş!. Çağlar boyunca.: “Kur’ÂN’a dokunma, yanarsın!.” demişler!. Niçin?. “sen mânâsını bilmezsin Fâtihanın!.”
Yahu sen karakucak oku, kulağını ver kalbinle duy!. Benim kuşlar anlıyor kuşlar be!. Vallahi billâhi şu kuşlar varya geçen gün gündüz namaz kılıyorum kimse yok, ALLAH var başka kimse yok!. her halde bâzen dağıtıyorum mırıldanarak okuyorum!. bir şakırtı koptu namaz içinde, böyle içimden dedim ki “yahu ne oluyor?.” Haa demek ki ben dedim sesli okumaya başladım herhalde gecenin altında karanlıkta karanlık ya onlar uyur uyur mu sanıyorsun!. YâSîn’e girdiğin zaman nasıl şakırdamaya başlıyor!. Haa onlar sese alışmışlar!. Peki bu millet neye alışmış!. O zaman Dünyanın en güzel ezânlarından birisi Bursa’da okunur, kafanızı pencereden çıkardığınız zaman dağlardan yedi ses duyarsınız “ALLAHu Ekber!. ALLAHu Ekber!.” dağlara vurur tekrar döner Bursa Ovasına.. yatsı ve sabah ezânlarını özellikle pencereye çıkar bitinceye kadar hayranlıkla dinlerim.. Burada bir de köpeğimiz vardır ezânla başlar ezân bitinceye kadar birlikte ulur her gün, akıllı bir köpektir kendini ziyârete gitmişimdir, yerini tespit ettim gördüm, köprünün başında uzun bir ipi var!.

Şunu demek istiyorum hayvanlar dahi bu âhengin içinde, ALLAH’ın hayvanları dahi bunun içinde!. Ama şu insânlara bakar mısın parça parça olmuş bir Ümmet olur mu?. Nasıl yanlışların içinde gidiyor!. Bunları niye söylüyoruz, bunların derdine mi düştük, bize mi soracaklar!. Hayır efendim onu söylemiyoruz biz biz sâdece oğlum Hakan “ALLAHu Ekber!” dediğin zaman önünde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in imâm olduğunu bil, buna dikkat et!. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i de, seni de yaratan RABBu’l- ÂLeMîN Şahdamarından yakın gözetleyicindir, alevere dalevere yapma!. RABBın seninle birlikte, kendi SALLının fiilen içinde, ceryÂN gibidir, CÂNın içindedir!. yâni okuyacağın Kelâmullah olsun oğlum, ALLAH’ın Kelâmı olsun!. Tecvidli okuyormuş da, yandan kaçıyormuş da.. sorsan.: “Ne dedin?.” “Bilmiyorum!.”
Niye bilmiyorsun haa!. Bir kere de bil seksen sene doksan sene geçti bir Fâtiha’nın mânâsını bilemedin öyle mi?!.
Böyle bir millet de yok, din de yok benim kanaatım!.
Biz bunu sâdece sizin için söylüyoruz, biliyorsunuz burada sizin içinizde bilmeyeniniz yoktur..
Belki biraz Melek can az bilebilir, ama Ahmed Cânım çok iyi bilir ki, ALLAH’ın izni ve inâyetiyle bu kapıdan içeriye beş kişi girmemiştir bildiğim kadarıyla.. ben burada on yıldır zamanı demiyorum asla neden çünkü işimiz yok milletle biz burada müfettiş müftü değiliz biz.. Ama bir şey yapıyoruz işimiz gücümüz o halde yedi rengin yedisinden de yağmur gibi ne yağdırıyoruz =>hadis ve âyete dayalı Kelâmullah ve Rasûlullah Sırat-ı Müstakîm YoLunu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz!. Derdimiz Hakan da değil Hakanın oğlu Hüseyin Latif de değil, hatta onun da oğlunun oğlu =>gelecek nesiller, zincirler.. diyordu ya “yollarına oturdunuz kestiniz ALLAH’ın Yollarını” diyordu, işte bunu söylüyordu.. Kendi çocuğunun yolunu saptırıyor ya, kendi milletinin yolunu saptırıyor ve çâre de bulamıyor!.
Bu gün yasak, haram, ayıp, günah laf olsun diye vardır vicdânlı olarak!. Böyle bir yanlışlık içinde ya dosdoğru “ALLAHu Ekber!” desen ya ALLAH celle celâlihu, senin her zerrenin şâhidi olur!. Bir kere “ALLAH!” de de, “ALLAHu Ekber!” de, “ALLAH!” de ki, seninle “ALLAHu Ekber!” desin. Bir kere “NAHNU ol! BİZ ol!” ben, sen değil BİZ ol!. BİZ olduğun zaman o zaman; benim CÂNım, senin CÂNın olmaz =>BİZim CÂNımız olur, BİZim ELimiz. BİZim GÖZümüz olur!. “Siz kimsiniz?” sorusunun cevâbı kestirmeden BİZ deriz ki.: “Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin CÂNıyız Ciğerizi Ayağının altındaki yere basan Hücresi BİZiz var mı diyeceğin kardeşim!.”
Biz böyle inanıyoruz, Kitabımız da böyle, Rasûlümuz da böyle, Yolumuz da böyle, RABB’ımız da böyle!.
Bu kadar basit!. Sen lüks ve sosyetik taklidcilere takılabilirsin CÂNın CeheNNeme, nereye istiyorsan oraya kadar yolun var!. Ne yapalım yâni yapacak bir şey yok!.
ALLAH kimseye vermesin yapabilmiş mi Nûh aleyhisselâm oğluna, "oğlum gel gel!” diyor.. “yok yok ben dağlara çıkar kurtulurum!” diyor ve ALLAH’a sitem ediyor “hâni bana vaad etmiştin EHL-i Beytimi kurtaracaktın!” “câhillik etme o senden değil!” diyor.. kopan parmak gibi ALLAH korusun, ALLAH kimseleri koparmasın!.
“Kopan parmak BİZden değildir!.”
Çok acı bir âkıbettir bu, benim için değil.. ama hep böyle olmuştur, hep böyle olmuştur.. Hakan çok iyi bilir Hacı Osman Efendinin bir Adamı vardı yaşlı başlı bir şeydi otuz sene belki kırk sene birlikte giderlerdi ondan ayrılmazdı hep beraber yaşarlardı.. sonunda öyle bir yanlışa düştü ki son zamanlarında ŞIHLık da’vâsına düştü i’tiraz etti, bir şeyler yaptı.. sonunda da öldü gitti tâbi..
Ben şunu söylemek istiyorum ki yanlışa düşme arkadaş!. ya niye kendine bir hizib kurmana gerek yok!. ALLAH celle celâlihu kurmuş Hizbini, Kur’ÂN-ı Kerîm’de =>HİZBULLAH!.. diyor.. MuhaMMed aleyhisselâm kurmuş =>HİZBULLAH diyor.. KeLâMuLLAH kurmuş =>HİZBULLAH diyor, ALLAH Taraflarları diyor, ALLAH’ın Tarafında olanlar diyor.. Bırak öteyi böteyi de ALLAHu zü’L-CELÂL ile Kelâmullahla, Rasûlullahla olan İŞimizi halledelim de, vâkit kalırsa sonra Hergele Pazarına bakmak isteyen gitsin baksın ne var ne yok diye. Ama önce şunu bir halledelim ki, bu lâzım.
Biz bunun için yaratıldık zâten,
ALLAH’a kul olmak için yaratıldık!
Kur’ÂN-ı Kerîm’e Hizmetçi olmak için yaratıldık!
MuhaMMed aleyhisselâma Ümmet olmak için yaratıldık!
ALLAH Dostlarına Arkadaş olmak için yaratıldık!
Aynı safta “ALLAHu Ekber!” demek için yaratıldık..

Daha geçen gün demedik mi.. Ahmed çoluk çocuk, Ahmed Hanımı çocuğu Hacer gittik ne diyor Boncukçu coşuyordu kurban olduğum.: “Vaktimi BİLdim! RABBimi BİLdim!” diyor işte yaşıyor..
Ötekiler Dünyaperestler geberdi gitti değil mi geberdi gittiler!. bütün Bursa'yı onlara versem ne yazardı?. Hiçbir şey yazmazdı çünkü Yol Belli, Yolcu Belli, Yoldaş Belli, Yoldluk Belli, YÂR Belli Yarân Belli de sen belli misin Hakan, önce bir ona bak!. yarın ne olacak?. ALLAH ne isterse öyle olacak!.
Başka çâreMiz yok!. “Yâ RABBî!. Biz vekîl edindik, SEN bizim vekîlimizsin artık bizi bu bataktan çıkar!” der yâni değil mi demiyor muydu “bize bir Fetih Kapısı aç, kavmimizin içindeki bu pislikten bizi çıkar, çoluğumuzu çocuğumuzu çıkar!” yâni yoksa cenâbet gidecek buradan oraya gidemeyecek ki zâten CeheNNemin zümerasına nereye gidecek başka!.

Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin buyurduğu gibi Hasbî ve Habibî Hizmet Kelâmullaha ve Rasûlullah’a ederiz, ALLAH’a ibâdet ederiz.. Bunların içerisinde namazda vardır oruçta vardır hac da vardır, kardeşlik de vardır, arkadaşlık da vardır.. Yeter ki “ALLAH’ın NAHNUsu” içinde ol! Sakın sakın “ALLAH’ın BENliği” içine gireyim deme!.
“Şeytânın Benliği” içinde ALLAH ile kandırılarak kalırsın benliğe kalkışma!. ALLAH’a girme, NAHNU da kal!. Çünkü NAHNU =>Kelâmullahtır =>MuhaMMed aleyhisselâmdır ve BİZe yeter!. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ki, ALLAH’ın Kulu ve Rasûlü, Kelâmullahı getiren ve şu ÂNda yağmur gibi “İkr’a-Oku!” yağdırandır, Rahmetenli’l- âlemindir.. Hamdu senâlar olsun ki, böyle bir Peygamberin Ümmetiyiz!. Hayatımızın her noktasında O’na uyarız, O’nun gibi yaşamak isteriz, O’nun gibi olmak isteriz!.
Ama sahtekârca değil, uydur kaydır değil =>Lî-Vechillah =>Sebîlillah!.
Onun için hepimiz ALLAH’a sığınarak GÜZELce ÖZELce BİZ BİR-İZ olalım ALLAH’ın İzni İnâyetiyle!.
Soru sormak isteyen varsa buyursun sorsun!. peki..


Eûzubillahimineşşeytânirracîm
BismillâhirrahmÂNirrahîm..


SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
ALLAHümme salli ve sellim ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve resulike ve nebîyyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..

bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin irhamnâ!.

Yâ RABBu’l- ÂLeMîn!.

ALLAHu zü’L-CELÂL’in =>İnâyeti Hidâyeti SeLÂMeti ve Selâmı size olsun!. Es selâmu aleykum ve rahmetullah..
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

GÖZ YAŞımda=>RAVZÂ-yı MUTAHHÂRA..

DERVİŞLeR ADÂBı=>ÂBA,
ÇIKARIRLaRsa=>ÖLü BİL!.
Şu HAYatı>SeN HAYy BABA,
>BİZim KERBELÂ ÇÖLü BİL!.

NEFSini=>RABB’ini BİLmeKk,
YETKini=>HADD’ini BİLmeKk,
İKİ DÜŞÜNüp=>KONUŞ!maKk,
ALLAH YOLU =>DİNi BİLmeKk!.

YERYÜZü MESCiD=>DERVİŞin,
=>İBÂDEt OLsun==>HeR İŞin,
=>NEFSin=>AKLın ve BEDENin,
HAKKa<->HAYRa>HİZMEt İÇin!.


ZEVK 9629

Zü’L- CELÂLi ve’L- İKRÂM HAKk=>CELÂLi’inden=>CEVR-ü-CEFÂ!
Zü’L- CEMÂLi ve’L- İKRÂM HAKk=>CEMÂLi’inden=>VASL-ü-VEFÂ!
HADEME-yi KUR’ÂN HÂMİL,
MUHAMMEDî HAKkta KÂMİL,

Zü’L- KEMÂLi ve’L- İKRÂM HALk=->CÂNÂNLa OLAN=>CÂNa SEFÂ!.


17.05.2020 01:40
brsbrsm.. tktktrstkkmz..shrvkt..klhvnsrsz..


MUHAMMEDî=>ÂŞIKk-ÂRİF,
İLTİFÂta TÂBi====>MÂRİF,
ŞEVK-i ŞÜHÛD>ZEVK-i ZÂRİF,
HASBî HİZMEt->KUL İHVÂNim,
==>HABİBî TARİK’i==>TÂRİF!.

ZamÂN ==>SU GiBi AKıYOR,
AKARkEN =>AKLım yAKıYOR,
ÇEKen<->ÇEKtirenLe =>ÇİLe,
GÖZümdEN=>YÂR’im bAKıYOR!.


==>05.03.2010 21:05
Antalya..Lara branda da..
===>


Resim
AHh!. OLsam!.
Yâ RASÛLULLAH!..
sallallahu aleyhi vesellem..



GönLümdeki GizLi GERÇek,
HeP SEVdi =>SENi SEVecek,
YEDi İKLim ==>ÇİÇek ÇİÇek,
ARI OLsam Yâ RASÛLULLAH!..

*

ÂŞIKLara====>ZüL OLAmam,
KaRGayım>BüLbüL OLamam,
GÜL Bağına=->GÜL OLamam,
HAR OLsam Yâ RASÛLULLAH!..

*

TuZ OLsam==>AHMeD AŞIna,
HaZ OLsam=->HaCeR TAŞIna,
YANAR DAĞLarın===>BAŞIna,
KAR OLsam Yâ RASÛLULLAH!..

*

YEDi RENGim->SOLAcaksam,
BOŞALıp da ==>DOLAcaksam,
===>MuhaMMedî OLAcaksam,
NÂR OLsam Yâ RASÛLULLAH!..

*

İSLÂM DİNİn ===>DİREĞİnde,
ÇİLEm==>ÇaMuR KÜREĞİnde,
YOKk OLsam YâR YÜREĞİnde,
VAR OLsam>Yâ RASÛLULLAH!..

*

TENde>ÖLÜn>CÂNda>DİRİn,
==>DIŞı>ŞAŞkın ==>İÇi>ŞİRİn,
EL EYyLe=->KervÂN KITMİRİn,
YÂR OLsam>Yâ RASÛLULLAH!..

*

ÜNLEyen=>HAYy HAYyDâRına,
İNLEyen=>HAYy HAYy YÂRına,
İNLEyen=->HAYy RüZGÂRında,
YÂR OLsam>Yâ RASÛLULLAH!..

*

KEREM KEVSERİn>BİZLeyen,
DİLiyLe=>İZİ-ni TemİZLeyen,
ERENLer İZİ”ni==>İZLeyen,
ER OLsam=>Yâ RASÛLULLAH!..

*

AKLın==>NAKLin OLUŞtuğu,
===>KEVSERine DOLUŞtuğu,
ÂŞIK-MÂŞUK==>BULUŞtuğu,
YER OLsam Yâ RASÛLULLAH!..

*

=>UÇA-BİLsem BiR =>YANİna
KALB-i KEVSER KOVÂNİ”na
CÂNım==>CEM’ OLsa CÂNINa
SIR OLsam=>Yâ RASÛLULLAH!..

*

>KAF KALESİn YIKtı GÖNLüm,
ÇİLE ÇÖLÜn ÇIKtı=>GÖNLüm,
“İKİLİK”ten=->BIKtı GÖNLüm,
BİR OLsam>Yâ RASÛLULLAH!..

*

HeR ÂN=>AHMED ADIN ANsam,
SALLAsam=>SILAMda SANsam,
YANsam YANsam YiNe YANsam,
KOR OLsam=>Yâ RASÛLULLAH!..

*

YÂD EL’dEN=>USANdı ÖZüm,
SIRR-ı SıFıR==>SeBîL SÖZüm,
GAYRIyı GÖRMEse=->GÖZüm,
KÖR OLsam Yâ RASÛLULLAH!..

*

KÛN KEVSERİn KİMden KİM’e,
CÂN CELÂLi =>CEMÂL->CİM’e,
HASBî HİZMEt=>NÛR-u MİM’e,
NÛR OLsam>Yâ RASÛLULLAH!..

*

=>ÂŞIğım ==>EZEL BELLİ-de,
>TAHKik TEVHİD TEMELLİ-de,
SÎNE DAĞI”n==>TECELLÎ-de,
TÛR OLsam Yâ RASÛLULLAH!..

*

KITMİRin==>YEDİ YÖN ÜRse,
KERVÂNIn=>KÂBE’ye SÜRse,
İSRÂFİL====>SÎNEm ÜFÜRse,
SÛR OLsam Yâ RASÛLULLAH!..

*

İHVANİ’n ==>KENDİn BIRAKsa,
=>KUR’ÂN KANATLarı-n TAKsa,
GÖZLERİ==>GÖNÜLden BAKsa,
HÜR OLsam=>Yâ RASÛLULLAH!..

celle CeLÂLihu
aleyhumusselâm..


05.03.2010 21:05
Antalya..Lara branda da..


Resim

===>MuhaMMedî OLAcaksam,

NÂR OLsam Yâ RASÛLULLAH!..

Bende İbrahîm aleyhisselâm Atam gibi =>CeheNNemin ATEŞine Girsem de =>PİŞsem ÇIKsam.. berden ve SELÂMen MuhaMMedî PİŞsem ÇIKsam.. Böyle CaCık KALmasam!.


قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Resim---“Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve SELÂMen alâ İbrahîm (ibrahîme).: Ey ateş! İbrâhim için serinlik ve esenlik ol! dedik.” (Enbiyâ 21/69)

*
YOKk OLsam YâR YÜREĞİnde,
VAR OLsam>Yâ RASÛLULLAH!..

Ben de SENİN YÜREĞİNde YOKk OLsam =>Ve Tekrar ASLıma Rücû’ edip de MuhaMMedî NÛR OLsam Yâ RASÛLULLAH!..


وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
Resim---Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li’l- âlemîn (âlemîne).: Seni Biz, sâdece ÂLeMLere Rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)

Resim---Câbir B. Abdillâh (radiyallâhu anhu)’dan: “Yâ Resûlüllah! Anam, babam Sana fedâ olsun, ALLAH’ın en evvel yaratığı şeyi bana söyler misin?”dedim. Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Yâ Câbir! Eşyâdan önce kendi NÛRundan (NÛRULLAH) senin Peygamberiyin NÛRunu yarattı ve şöyle buyurdu: “O NÛR ALLAH’ın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kâlem, ne CeNNet, ne CeheNNem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin, ne ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki: “ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zamanda o nûru taksim edip 4 parça yaptı: İlk parçadan kâlemi yarattı. İkinci parçadan levhi yarattı. Üçüncü parçadan Arş’ı yarattı. Dördüncü parçayı taksim edip 4 parça yaptı: İlkinden gökleri yarattı. İkincisinden yeri yarattı. Üçüncüsünden CeNNet ve CeheNNemi yarattı. Dördüncü parçayı yine taksim edip 4 parçaya ayırdı. Birincisinden mü’minlerin gözlerinin nûrunu yarattı. İkincisinden kalblerinin nûrunu yarattı ki o, ALLAH’ı bilmedir. Üçüncüsünden dillerinin nûrunu yarattı ki o da Kelime-i Tevhiddir.......” buyurmuştur.
(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175;İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)

*
EL EYyLe=->KervÂN KITMİRİn,
YÂR OLsam>Yâ RASÛLULLAH!..

SEN de KERVÂN KITMİRİ’ne Bir EL Et!. “Gel Buraya!. HASBî-HABİBî HİZMEte!.” BUyur ki=>Ben de YÂR OLayım Yâ RASÛLULLAH!.


*
İNLEyen=->HAYy RüZGÂRında,
YÂR OLsam>Yâ RASÛLULLAH!..

Hâni Bâzen Pencerelerde BURAsı BURSAm LODOSu İNLer Ya Sabaha Kadar!. Pencereler Uğuldar Rüzgârda!. Ve Ben asla uyuyamam içimdeki o uğultuyu yaşarım!. Ben de ÖyLe İNLeyen Rüzgâr OLsam!. Dürüstçe, Sadakatça, Samimîyyetçe, Sabırla SeLÂMetle MuhaMMedî OLsam!.


*
KEREM KEVSERİn>BİZLeyen,
DİLiyLe=>İZİ-ni TemİZLeyen,
ERENLer İZİ”ni==>İZLeyen,

ER OLsam=>Yâ RASÛLULLAH!..

ARsız-IRsız-Uğursuz OLma!.
Hırsızlık yapma-Kötü söz söyleme-Zinâ yapma!.

ELinLe BELinLe DİLinLe.. KâlemînLe.. YüreğinLe..
HAKk’ın HALKına MuhaMMedîHASBî-HABİBî HİZMETçi OL

ELine DİLine BELine SâHiB ÇIKk!.
Hünkâr Hacı Bektaş Velî kaddesALLAHu SIRRahu..

Makalât Adlı Kitabında ŞöyLe SeSLenir.: “İnsanın üç iyi dostu vardır. Öldüğünde, bunlardan biri evde, öbürü yolda kalır. Üçüncüsü ise kendisiyle birlikte gider. Evde kalan malı, yolda kalan dostlarıdır. Kendisiyle giden ise iyiliğidir.”

*
AKLın==>NAKLin OLUŞtuğu,
===>KEVSERine DOLUŞtuğu,
ÂŞIK-MÂLUK==>BULUŞtuğu,

YER OLsam Yâ RASÛLULLAH!..

ÖyLe OLsam ki =>SENi SEVenLer İğnenin UcUnda dahi OLsa Orada BULuşsak.. BİLirim ki => Bütün RÛHLarını İğne UcUnda bile OLsa BİRLemek-BİLELemek mümkün değildir.. Lâ-MekÂN da…

*
CÂNım==>CEM’ OLsa CÂNINa
SIR OLsam=>Yâ RASÛLULLAH!..

ASLıma DÖNsem ve bENden bir İZ kalmasa..
Bir Daha Hiç KiMse BULamasa bENi bu DiYÂRda..

*
HASBî HİZMEt=>NÛR-u MİM’e,
NÛR OLsam>Yâ RASÛLULLAH!..

Hakan Oğlum =>Ottan Çöpten Bir Çey Çıkmaz Yavru!. Adam Gibi Nûr OLacaksın!.
MuhaMMedî ŞûuRu BİLeceksin!.
MuhaMMedî NûRu BULacaksın!.
MuhaMMedî SüRûRda OLacaksın!.
MuhaMMedî O-NûRu YAŞAyacaksın!.

*
İSRÂFİL====>SÎNEm ÜFÜRse,
SÛR OLsam Yâ RASÛLULLAH!..

İsrâfil aleyhisselâm =>Benim SîNe’me de şu ÂNda bir ÜfüRse de
DİRİLip Öten =>HASBî HİZMEt SûRu OLsam yâ Resûlüllah sallallahu aleyhi vesellem!.

HeR ÂN Şe'ÂNnda MuhaMMedî NÛRunu,
BİLip BULup OLup YAŞAma ONÛRunu,
HASBî HİZMEtin MÂNÂ ŞUÛRunu,
BİZ BİR-İZ-Le Yâ RASÛLULLAH!.


17.05.2020 01:40
brsbrsm.. tktktrstkkmz..shrvkt..klhvnsrsz..
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

19.12.2017 A’râf SÛRESİ SOHBETİ..
Esselâmü aleyküm ve rahmetullah..
Euzubillâhimineşşeytânirracim..
Bismillâhirrahmânirrahîm..


subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk.
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk.
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk.


ALLAHümme salli ve sellim ve barik alâ seydinâ MuhaMMedîn sallallahu aleyhi ve sellem istecârtu,
ALLAHümme salli ve sellim ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve resulike ve nebîyyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..


elhamdulillâhi RABBu’l- ÂLeMîN..

Bu Şiir, 2010 da 21:03. Antalya-Lara Sahilleri branda bir çadırda yazılmış neyse..

Bismillâhirrahmânirrahîm..

Ahh!. OLSAM Yâ RASÛLLULLAH!.

İnsânlar Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem için böyle sütlü koyun gibi melerler felân Câmide, Mevlüdde, şurda burada “ah!. Vah!.” çekerler.
O değildir mesele.. mesele =>Kelâmullahı DUYmak =>Rasûlullah’a UYmaktır!. Hakan’ım DUYacaksın ve UYacaksın bu bir ZORluk değildir, SU içmek gibidir, ekmek yemek gibi doğaldır.. Demek istiyorum aksi takdirde doğru değildir, SU içmek kadar doğru değildir!. Yâni öyle bir samimîyyet ciddiyet yoksa bu işin içinde, bundan bir sonuç alamazsın!.
sallallahu aleyhi ve sellem..
sall =>beni irsâl et akıt götür konuştur..
aleyhim =>bizzât kendisine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in bizzât kendisine..
ve sellim =>teslim et, teslim olayım ALLAHım!.

Resim

Bu şiir sayın Hakan Ârif Yıldız HAY Baba bu şiirin tarihi 05.03.2010 21:05 de bir brandanın altında yazıldı diyor, normal bir çadır değil yâni branda küçük bir çadır altında demek ki. bu şiir içindeki şeyler haktır ALLAH Rızası için söylüyorum hakktır yâni Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in gözünden görülmüşse görülmüştür Peygamber aleyhisselâtü vesselâm’a sonsuz teşekkür ederiz RABBu’l- ÂLeMîNe şükrederiz..
İşte tesadüfen önüme çıktı ben bunu o zamanlar öyleydi güzeldi özeldi hoştu her şey sonra hal içinde haller oluyor bir şey diyemeyiz.. Ama Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi, işte böyle düşünmek et-tırnak gibi olmak zorundayız, yaşamak ve yaşatmak zorundayız. Bunun için hem bir zaman kazanalım diye hem de baktım 28 Peygamberimiz aleyhumusselâm’ı arıyordum Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem çıktı sağolsun!.
Dolayısıyla böyle bir taksim geçtik ama şunu ALLAH Rızası için söylüyorum Tarık Cânımız, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Hatırına söylüyorum. Bu söylediğim haktır-doğrudur. haktır hepimizin hakkı vardır bunda Peygamber alepsselâtı vesselm’in gÖZünden görmeye hepimizin hakkı vardır ve de böyle olmuştur.. böyle olur böyle samimî olarak Peygamber aleyhisselâtü vesselâm’ı yâni Rasûlullah’ımızı kendi Hablil’- Verîd gibi Şahdamarımız gibi ÖZümüzde duymamız gerekir. Bize NÛRULLAH’ı taşıyan kablo gibi düşünmemiz gerekir EHL-i Beyt aleyhisselâm’ı da böyle düşünmemiz gerekir, ALLAH Dostlarını da böyle düşünmemiz gerekir, elini tuttuğum Ahmed Çakırımı CâN Babamı da böyle düşünmemiz gerekir.
Eğer böyle değilse ya onda ya da bende sorun vardır, sorunu ararız!. Bu ceryÂN, ALLAH’ın her ŞEYyine gelmektedir.. Taşı, toprağı, hayvanı insânı yoktur bunun!. İnsân aklının ermeyeceği şeyler vardır öyle değil mi Kadriye kardeşim.. Burada bir köpek vardır sabah ezÂNında ürmekte, bir de yassı ezÂNında ürmekte. Ezân başlayınca başlar o biter o da biter. sanki dersin ki.: “Bu niye ağlıyor derdi ne bunun?!.” Başka köpek mi yok Memlekette.. Ben o köpeği gidip buldum yâni köprü başında buldum size de gösteririm..
Yâni şunu demek istiyorum ki bu sistem uydur kaydır değildir, bu sistemde yok yoktur var vardır va ALLAH’ın NÛRu’ndan Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in NÛRu’ndandır ve BİZLik halindedir.. Bir beden gibidir Kâinât, ayrısı gayrısı yoktur, Ahmaklar için vardır, aklı ergenliğe ermeyenler için vardır. Bunlar zom uykuda uyuyanlar ve uyandırılamayanlar için vardır. ALLAH korusun ya da uyur gezerler için böyledir, ya da içtiğinin emrindedir bir ufak içmişse bir ufak kadar sarhoştur, beş tane iştiyse beş tane yerinde kalkamaz halde, ne olduğunu bilemez halde, ne dediğini bilemez halde olur!.

Yâni evet bizim öyle aradığımız kandı.. ne zaman böyle yaşadık diye demek ki üçüncü ayın beşi..

Euzubillâhimenneştânirracim..
Bismillâhirrahmânirrahîm..

ALLAH celle celâlihu bizi Kur’ÂN-ı Kerîm’de ismi geçen 28 Peygamberlerimiz ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile 29 Peygamber Okulu’nda okuyanlardan, duyduğuna uyanlardan, etsin ve buna yaşamak ve yaşatmak nâsib etsin!.
Bir masal kitabı değildir Kur’ÂN-ı Kerîm!. Kâinât Saksısına ektiğimiz bir çiçek tohumu gibi gelişir, büyür çiçek açar ve sonuca gider.. Bir insân da böyledir zerre kadar küçük bir siperm parçası iken karşına dev bir adam çıkar. Ama bu bir gelişim sahasına götürür, dinlerde de böyledir.. Evrende dahil bütün sistem böyledir.. ALLAH her ÂN, yeniden VAR edendir. Fakat akıl bakımından baktığın da sen “insân kimdi ki” deyiverir “adı bile anılmazdı” der..

هَلْ أَتَى عَلَى الْإِنسَانِ حِينٌ مِّنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْئًا مَّذْكُورًا
“Hel etâ ale’l- insâni hînun mine’d- dehri lem yekun şey’en mezkûrâ (mezkûren).: İnsanın üzerinden, henüz “anılmaya değer bir şey” değilken, (anılmaya değer bir varlık olana kadar) uzun bir zaman geçmedi mi? (ilk defa tek hücre olarak yaratılmasının üzerinden, anılmaya değer bir varlık haline gelmesine, doğmasına kadar geçen süre)” (İnsân 76/1)

Çünkü sistem ALLAH orada Azamet ve Kudretin büyüklüğünü görmektedir. Senin bir avuç aklın bütün Kâinâtı içine alacak halde değildir..
Onun içindir ki A’râf Sûresini doğru anlamak lâzım. A’râf bizim içimizdeki Rububîyyet ve Rusûlîyyet Rızasına Radiyeten Merdiyeten Kavuşma Sınırının adıdır. Evet bir tarafı CeheNNem bir tarafı CeNNettir. Amma bizim CeNNettci CeheNNemci olmamız söz konusu değildir. Neden?. Şunun için biz zâten CeheNNemin içerisindeyiz, İbrahîm aleyhisselâm’ın girdiği CeheNNemin içerisinde gibiyiz. Herkes CeheNNemin içerisinde Hayat CeheNNeminin içerisinde neden?.
CeheNNem kötü bir şey değildir KULLuk İmtihanı gereğidir. Gübre neden kötü olsun ki, GÜlün ANAsıdır.. gübre olmazsa gül olmaz, altın tozunda mı yetiştireceğiz.. Esfelîne inmezsek İllîyyin’e nasıl çıkacağız!.”
“Lâ İLâhe” demesek “İllâ ALLAH”ı nasıl diyeceğiz!. İnkârı olmayanın İkrârı olur mu?.
Olursa o, sahtekârdır ya da taklidcidir.. yâni bu gün buraya gitmese yarın oraya gider o işi karıştırır!.
Bunu şunun için söylüyorum şimdi biraz sonra başlayacağız Peygamber aleyhumusselâm’ın bizde kronolojik bir çok kuvvetli verilere dayalı şeyi yok Âyet ve Hadislerden anlayabildiğimiz kadar. Âyetlerde nerelerde geçiyor görüyoruz bir şeyi dikkatemizi çekiyor ki, bazı Peygamber aleyhisselâmlar ki çoğunda vardır Kavmi uyarılıyor, Kavmi cezâlandırılıyor, başkası geliyor yine cezâlandırılıyor, başkası geliyor cezâlandırılıyor. Ama bir şey var ki, bir sonraki gelene bir önceki örnek gösteriliyor.: “Siz de aynı şeyleri yaşarsınız!” diye sâdece kendilerine gelene değil öncekilerin tümü uyarılıyor!.

Biz nereye kadar geldik 90 âyette A’râfta Şuayb aleyhisselâma kadar geldik..Şuayb aleyhisselâma geldik amma öncekilerin tümü Nûh aleyhisselâm’ın fırtınası geçmedi mi, geçti. Eyyûb aleyhisselâm geçmedi mi, geçti..
Şuayb aleyhisselâm’a ne diye bir şey yok çünkü tekemmül ede tekemmül ede geliyor. Bu tarafa bütün Peygamberlerin aşağı yukarı akıbetleri belirtilirken tümü toplanıyor, tüm Kur’ÂN-ı Kerîm toplanıyor ve ÜMMet-i MuhaMMedîn Sırtına yükleniyor!. “Sen MuhaMMedîsin Kardeşim yüklendin mi?” “Yüklendim!”..
Mûsâ aleyhisselâm’ın tüm Hikâyeleri senin için anlatılıyor mu, anlatılıyor.. İsâ aleyhisselâm’ın tüm Hikâyeleri senin için anlatılıyor mu, anlatılıyor.. Nûh aleyhisselâm’ın Fırtınası, Lût aleyhisselâm’ın Fırtınası.. Yok Efendim Yûsuf aleyhisselâm’ın başından geçen, ya da Eyyûb aleyhisselâm’ın sabretmesi vs. tüm bunlar MuhaMMedî İnsân için olacak şeylerdir..
yedi nefis dört makamda Şeriat, Târifkat, Mârifet, Hakikat Makamı'nda 4x7=28 dört yedi yirmi sekiz.. her Makamda Yedi Peygamber Makamı geçer mi?. Geçer, bilerek geçer, bilmeden geçer ama, illâ geçer!. Ben kader diye bir şey demiyorum olur olmazı değil ben normali söylüyorum.. MuhaMMedî MeLÂMette böyledir ve Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir baş öğretmenden ziyâde tümünü kapsayan yutan bir hava gibidir. Onun için Kur’ÂN-ı Kerîm’de;
ALLAH’a ve Rasûlü'ne TESLiM OLunuz,
ALLAH’a ve Rasûlü'ne İMÂN EDiniz,
ALLAH'a ve Rasûlü'ne TÂBİ OLunuz,
ALLAH'a ve Rasûlü'ne İTAAT EDiniz.. Âyetleri vardır..

Biz Peygamberimiz aleyhisselâm çok büyük demek için böyle demiyoruz, büyük olan ALLAHu zü’L-CELÂL böyle buyuruyor, Sistem böyle diyor. Kâinâtın bir yaratılışı vardır o ayrı bir konudur.. Âdemin bir yaratılışı vardır bu da ayrı bir konudur.. her DİRİnin bir yaratılışı vardır. Âdem Peygamber ve zürriyetinin yaratılış şekli ve gelişimi vardır o da ayrı bir konudur..
A’râf Sûresi bunları böyle bir resmi geçitten geçirir ve insâna anlatmak istediği şeyleri hikâyeleri masallar gibi hayatın içinde bizzât kendisi de yaşadığını görür..
Lût aleyhisselâm’ın Kavminden bahsederken “siz böyle böyle yaptınız ALLAH böyle yaptı” derken şu ÂNda o işler İslâm Âleminde serbest açıkça yapılmakta olmuşsa bu demek ki.: “Lût Kavminin başına gelen belâya siz de hazır olun!.” demektir. Türkçe böyledir.. Masal gibi okurken “haa öyle mi olmuş!” diye okunabilir ama ALLAH korusun başa geldiği zamanda.: “Haa öyleymiş, o âyetler bizim için inmiş meğer! Kur’ÂN-ı Kerîm her harfi bizim için inmişmiş!.” derler mi?. Derler!. Nasıl derler?!.
ALLAH, ÜMMet-i MuhaMMede Merhamet etsin, Rahmet etsin, yardım etsin iki milyar üç milyar insân ayaklar altında eziliyor çoluk çocuk ma’sum mazlum şu bu!.. “ee bize yapılan bir şey yok!” “bizde bir şey yok!.” olursa on gün sonra görürsün ne olduğunu!. On gün sürmez zâten ALLAH vermesin!.
Onun içn DUÂ etmemiz gerekir ÜMMet-i MuhaMMed’e, niçin?. ALLAH’ım! Kelâmullah ve Rasûlullah geçerli olsun baştakiler alttakiler tümü MuhaMMedî olsun, Kur’ÂNî olsun, RABBânî olsun kendilerine gelsinler!.”
Onun için hepimiz RABBımıza DUÂ edelim, evet..

Euzubillâhimineşşeytânirracim..
Bismillâhirrahmânirrahîm..


“Kur’ÂN-ı Kerîm’e başlarken bir kere eûzu çekin!.” buyuruyor.. çektik..

وَقَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَئِنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْباً إِنَّكُمْ إِذاً لَّخَاسِرُونَ
“Ve kâle’l- meleullezîne keferû min kavmihî le inittebâ’tum şuayben innekum izen le hâsirûn (hâsirûne).: Kavminden kâfir olanların ileri gelenleri şöyle dedi(ler).: “Eğer, gerçekten Şuayb'a tâbî olursanız, o takdirde siz mutlaka hüsrânda olanlardan (nefslerini hüsrâna düşürenlerden) olursunuz.” (A’râf 7/90)

Şuayb aleyhisselâm’ın Kavmi kelek kesenleri meleileri ileri gelenleri ki, çeşitli şekilde başa geçmişler bir kısmı Efendi olmuş bir kısmı Köle olmuş.. onlar ne diyorlar alçak gördüklerine? Kavmin ileri gelenleri, daha kâfir olanların ileri gelenleri ki onlar şüphesiz küfretmişlerdir zâten..
“Eğer Şuaybe tâbi olursanız işte o zaman siz çok büyük bir hasrete düşersiniz, hüsrâna düşersiniz, nefisleriniz ebedîyen mahvolur, zarar edenlerden olursunuz ki, sakın o’na tâbi olmayın!.” diyorlar halka. Şimdi tıpkı Mekke Medinemizin orada olduğu Arabistandaki Kâfir Kralların halka.: “Amerikanın yanında olalım, İsrâilin yanında olalım sakın öbür tarafa gitmeyin, giderseniz mahvolursunuz!.” demeleri gibi aynen yaşıyoruz aynen hiç farkı yok!. Ben söylemiyorum Siirtli Hocam da söylerdi onlara.: “Bunlar Kâfir Kral!.” derdi Arap Krallarına “Kâfir Krallar” derdi bunlara İslâmî hükmederdi fetvâ verirdi yâni..

فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ
“Fe ehazethumu’r- recfetu fe asbehû fî dârihim câsimîn (câsimîne).: Böylece şiddetli bir sarsıntı onları yakaladı. Bunun üzerine kendi yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.” (A’râf 7/91)

ALLAH’ın Peygamberi Şuayb aleyhisselâm’a işkence edip, alay edip zulm yapınca yakalayı verdiler.. zelzele.. yâni şöyle bir eleyiverdi bunları.. biliyorsunuz hepimiz daha kaç gün oldu İznik’deki Marmara Depremi ya da öbüründeki Erzincan hepsi yerle bir oldu.. öyle bir sabah öyle bir oluş ki.. öyle bir uyandılar ki kim uyandırdı? Deprem.. İnanmayan dahi.: Yâ RABBenâ!. Bizi kurtar!.” diyor değil mi?. Başka yolu yok.. çünkü kendi dârlarında, diyârlarında, memleketlerinde yurtlarında diz üstü çökekaldılar. her şey yerle bir oldu.. yerle bir oldu..
Ben bunları ALLAH göstermesin Bolu Depreminde duydum gördüm.. Hatta Aksarayda Alper’i ve Bolu’da da Alper’in çocuğunu doğurtan Kadın Doğumcu Başhekimdi Bolu’da aynı zamanda.: “Dörttane daire aldım dördü de yerle bir oldu.. Yetmedi oğlum 3. Kattan atladı intihar etti o da gitti.. bu hayat bir noktadan sonra paramparça oldu gitti!.” dedi.
Yâni demek ki hayat böyle herkesin kendi kudretinde değil ALLAHu zü’L- CeLÂLin ELi’nde..

الَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيْبًا كَأَن لَّمْ يَغْنَوْاْ فِيهَا الَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيْبًا كَانُواْ هُمُ الْخَاسِرِينَ
“Ellezîne kezzebû Şuayben ke en lem yagnev fîhâ, ellezîne kezzebû Şuayben kânû humu’l- hâsirîn (hâsirîne).: Şuayb (aleyhisselâm)'ı tekzib edenler (yalanlayanlar), sanki orada hiç var olmamış gibiydi. Şuayb (aleyhisselâm)'ı yalanlayanlar, onlar hüsrânda oldular (nefslerini hüsrâna düşürdüler).” (A’râf 7/92)

Şuayb aleyhisselâm’ı yalanladılar tekzib edenler yalanlayanlar, Şuayb aleyhisselâm’ı yalanlayanlar sanki onlar yokmuş bu Dünyâya doğmamışlar gibi, onlar yokmuşlar gibi hiç yaşamamışlar gibi oluverdiler.. O şehrin içinde yokmuş gibi yerle bir oldular, ALLAH korusun!. “Şu kadar kişi öldü!.” diyorsun kimse kimseye yardım yapacak hali yok fecâat yâni.. Hâni Şuayb aleyhisselâm’ı yalanlıyorlardı ya.. İkinci kez buyuruyor bak.. İşte öyle hasret olur, hüsrân böyle olur, ebedî kaybediş her şeyi kaybediş böyle olur diyor.. ALLAHu zü’L-CELÂL iki kere her zâhiri hem bâtını inkâr ettiler yâni..

فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالاَتِ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ فَكَيْفَ آسَى عَلَى قَوْمٍ كَافِرِينَ
“Fe tevellâ anhum ve kâle yâ kavmi lekad eblagtukum risâlâti RABBî ve nesahtu lekum, fe keyfe âsâ alâ kavmin kâfirîn (kâfirîne).: (Şuayb aleyhisselâm) böylece onlardan yüz çevirdi (döndü) ve şöyle dedi.: “Andolsun ki; RABBimin risâlelerini (gönderdiklerini) size tebliğ ettim (ulaştırdım). Ve size nasihat ettim. Artık kâfir bir Kavme nasıl (niçin) üzüleyim?” (A’râf 7/93)

Bundan sonra tevella yaptı yüz çevirdi yâni bu olaydan sonra hepsi mahvolmadı kalanlar kaldı depremden sonra.. gönül koydu şey yaptı çok uğraştı yüz çevirdi onlardan..
ve kâle yâ kavmi lekad eblagtukum risâlâti RABBî.. ey kavmim dedi.. “le kad.. iki kere yemin olsun” dedi size tebliğ ettim benim RABBımın bana risâlet getirdiği tebliğ olarak getirdiği şunları yap, şunları söyle dediği şeyleri size anlayacağınız bir şekilde anlattım, tebliğ ettim, ulaştırdım çabaladım ve,
nesahtu lekum.. size nasihatlar ettim, öğüt verdim.. fe keyfe âsâ alâ kavmin kâfirîn.. ben şimdi ne diye size esef edeyim, böyle kâfir bir kavim için ne diye esef edeyim.. diyor ve keyfe.. nasıl olur da esef ederim, üzülürüm artık kâfir bir kavim bu.. artık bilerek kâfir kıvamında kâfir kavmin.. evet anladım anladım..

Diyelim ki Amerikan Kâfiri de Kâfirliğini yapacak da.. Dünyadaki ve buradaki Müslümânlara bak!. O da kâfir kıvamında.. buradaki kıvam, bildiğimiz kıvam da kavim de aynı akışkanlıkta olanlardır değil mi!. SUyu dökersen ne yapar şarr diye gider.. Balı dökerken ne yapıyor uğraşıyorsun damla damla zor iniyor çünkü onun kıvamı öyle.. Birinin kıvamı Şeytâna Âşık daha yoldan geçerken.: “Niye baktın kardeşim!.” diye çatacak!. Öbürü de tam tersi karşı yoldan Baltacı Baba gibi kafayı eğiyor “esselâmu aleykum ve rahmetullah ve berekatuhu!. Efendim geçmiş olsun şöyle olsun böyle olsun!.” o da onun kıvamı çünkü..
Şunu demek istiyorum şu sebebden bu sebebden insân değiliz her birimiz ALLAH insân yarattığı için İNSÂNız!.
Hangimizi yarattı ki, kim kimi yaratıyor ki.. Hepimiz insânlarız ayrı şartlardayız dolayısıyla önce insânlığın gereği olan şeyleri yapmamız gerekiyor!.
“Ben bu gün SU’yu niye içtim afedersiniz İDRARı niye yaptım?” diye bir mefhum bir insân için yoktur.. Bütün yaratıklar gibi, CÂNlılar gibi alırsın verirsin..
YAŞAmanın Şartı =>BESLENmek ve ÜREmektir.. SüNNETuLLAH budur.
Bunun dışındakiler vıttırı zıttırı put arayışıdır.. “Efendim şöyle yapmış da böyle yapmış da!."
Kargalar gibi uçmak değil mesele çok daha başka..

وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِّن نَّبِيٍّ إِلاَّ أَخَذْنَا أَهْلَهَا بِالْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء لَعَلَّهُمْ يَضَّرَّعُونَ
“Ve mâ erselnâ fî karyetin min nebîyyin illâ ehaznâ ehlehâ bi’l- be’sâi ve’d- darrâi leallehum yaddarraûn (yaddarraûne).: Ve Biz hangi ülkeye bir Peygamber gönderdiysek, onun halkını darlık ve sıkıntıya uğratmadığımız ülke yoktur ki; böylece onlar yalvarıp, yakarırlar.” (A’râf 7/94)

ALLAHu zü’L-CELÂL buyuruyor ki;
Ve mâ erselnâ fî karyetin min nebîyyin illâ.. Bir Karyeye, Memlekete, Diyâra bir Nebîyi Peygamberi gönderdik ki uyardık.. yapmazlarsa tutup da Kendimiz yaratıp kendimiz başlarına belâyı sarmadık, “Tercih Hakları” verdik, örnekleri gösterdik.. bak şunlara şöyle oldu, bunlara da böyle olur şöyle olursa.. Kafanı duvara patlatırsın!.
ehaznâ ehlehâ bi’l- be’sâi ve’d- darrâi leallehum yaddarraûn.. Ehaznâ.. yakaladık, tuttuk, çektik.. ehaznâ, aslında almaktır.. O Beldenin Halkını fâkirlikle, darlıkla.. bi’l- be’sâi.. tüm bunlar hep iç sıkıntılardır. ve’d- darrâi.. dıştan zarar verenlerdir, hastalıkdır depremdir şudur budur, bütün bunlara uğrattık. Niçin?. leallehum yaddarraûn.. Umulur ki, onlar zari zari DUÂ etsinler, yalvarsınlar diye.. yaddarraûn.. DUÂ etmek hâni var ya yazıyoruz ya şiirlerde felân zâri zâri diye.. gülüzâr.. işte bu zârlar hep nedir bu zârlar yalvarıp yakarmaktır yürekten ve hepsini bir tesbihe dizmektir ki =>Beden, Nefis, Kalb, Rûh, Sırr, Hâfi, Ahfâ’ya kadar..

Bismillâhirrahmânirrahîm..

بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ

bîrahmetike yâ Erhame’r- Rahîmin,
bîrahmetike yâ Erhame’r- Rahîmin,
bîrahmetike yâ Erhame’r- Rahîmin..
erhamnâ..

Aişe radiyallahu anha Annemiz.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kul.: "Yâ RABBî!. Yâ RABBî!." diye ALLAH'a DUÂ ettiğinde ALLAH celle celâlihu.: " DUÂ'na icâbet ediyorum. İste ki sana verilsin!.” buyurur.” buyurdu.
(Câmiu’s-sağir - 777)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHu TeALÂ’nın bir Meleği vardır, bu Melek.: “Yâ Erhame’r- Rahîmin!. Yâ Erhame’r- Rahîmin!.” diyen kimseleri takib eder. Bir kimse.: “Yâ Erhame’r- Rahîmin!.” Kelimesini üç defa söylerse Melek.: “Ya Erhamerrahimin olan rabbin sana yöneldi, ne dileğin varsa iste” der.” buyurdu.
(Nevevî, Ezkâr, 343, Hâkim'den)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kul, ALLAH’a DUÂ etmeye başlayınca.: “Yâ RABBî!. Yâ RABBî!.", diye ALLAH’a DUÂ ettiğinde, ALLAH şöyle buyurur.: “DUÂ’na icabet ediyorum. İste ki sana verilsin!.” buyurdu.
(Münavî,, Feyzu’l-kadir, 1/526, no: 777)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHu TeALÂ’nın bir Meleği vardır, bu Melek.: “Yâ Erhame’r- Rahîmin!. Yâ Erhame’r- Rahîmin!.” diyen kimseleri takib eder. Bir kimse “Ya Erhamerrahimin” kelimesini üç defa söylerse Melek: “Erhamerrahimin olan RABBin sana yöneldi, ne dileğin varsa iste!” der.” buyurdu.
(Hâkim, Müstedrek, 3/95)


DUÂda; eli pâk, gözü pâk, dili gönlü pâk.. Benim “pâk”tan kasdım;
=>ALLAH celle celâlihu için pâk
=>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem için pâk,
=>Kelâmullah için pâk,
=>ALLAH DOStu-Evliyâullah için pâk..
“ALLAH!.” diyenler için pâklıktan bahsediyorum..
İÇ'inde bir sürü pislik var üstüne de bir şeyler giymiş, DİLinde “Elbisem temiz!.” yazıyor alnına da yazmış.. İslâm Dîni’nde soytarılık yok!. Yok hâşâ insânı bile kandıramazken, tevbe yâ RABBî, insân nasıl RABBısı’na böyle oyun oynar!. Yazık ediyor Kendi Nefsine!. Çıkış YoLu ALLAHu zü’L-CELÂL’e TÖVBe-İstiğfardır.. "ey nefislerine zulmedenler.."
Kur'ÂN-ı Kerîm’de bu Âyet-i Celîle bu yüzden vardır.. Neden?. Neden olacak, Muhteşem Sultân Süleymân bile olsa ne yazar!. İşte gittik gördük.. Kölesi de yanında yatıyor.. Belki o’ndan mânen yüz bin seviye yüksekteydi..
İnancıma göre söylüyorum ya da öyle söylüyorum!. Çünkü köle ne yapabilir ki, fazla bir şey yapamaz. Yâni bir adam dövse anasını ağlatırlar.. Ama öbürüsü, beşikteki çocukları doğramıştır!. Ben bir şey demiyrum da.. ama, bir gerçek var, ALLAHu zü’L-CELÂL’in Kitabı Kur'ÂN-ı Kerîm’de bildirdiği gerçeği var!. Yâni uydur kaydırla olmaz çünkü.. Bunu demek istiyorum..

ALLAHu zü’L-CELÂL devâm ediyor diyor ki, onları mahvettik mi, cezâlandırdık mı?. cezalandırdık!.
Meselâ şimdilerde karıştı ama istiyordum ki, en kısa zamanda Kudüs’e gideyim istiyordum.. Sekiz Peygamber aleyhumusselâm vardı.. konuşurdum.. “el-Buhayretü’l-müntine.: Fena Kokulu Göl” ve “el-Buhayretü’l-maklûbe.: Altüst OLmuş Göl” ki,
Lût Gölünü görürdüm..
Helâk edilen Şehirlerden Sodom ve Gomora, sonradan gelenlere ibret için bugün Lût Gölü’nün güneyinde harabe olarak mevcut.
Gölün altında hâlâ 394 metre suyun altında..

Başına bunlar geldi onların başına Lût Kavminin helâk olduğu şey bu işte..
Bu “homoseksüellik” durumu hâlâ Türkiye de serbesttir..

Milyonlarca insân öldü.. Avrupada birbirini geberttiler yine gebertecekler, ha bu gün ha yarın!. Erkek Kerhâneleri vardır.. “Helâk oluş geliyor!.” demek istiyorum..

ALLAHu zü’L-CELÂL’e DUÂmız gece gündüz hep.: Yâ RABBî!. ÜMMet-i MuhaMMed'i en kısa zamanda KELÂMULLAH’a döndür, RASÛLULLAH’a döndür.. Kısacası RABBısı ALLAHu zü’L-CELÂL’e döndür!.
Maddî-Manevî Putperestlerin, HAKk’ın yerine oturanların, öyle gözekenlerin, fâsık fâcir münâfık ne halde iseler.. bunların belâlarını, İslâm Millettinin başından, Peygamber Ümmetinin başından al İnşâe ALLAH!."


ثُمَّ بَدَّلْنَا مَكَانَ السَّيِّئَةِ الْحَسَنَةَ حَتَّى عَفَواْ وَّقَالُواْ قَدْ مَسَّ آبَاءنَا الضَّرَّاء وَالسَّرَّاء فَأَخَذْنَاهُم بَغْتَةً وَهُمْ لاَ يَشْعُرُونَ
“Summe beddelnâ mekânes seyyieti’l- hasenete hattâ afev ve kâlû kad messe âbâenâ’d- darrâu ve’s- serrâu fe ehaznâhum bagteten ve hum lâ yeş’urûn (yeş’urûne).: Sonra seyyiatin yerini hasenâtla değiştirdik. Ne zaman ki çoğaldılar ve şöyle dediler.: “Babalarımıza da şiddetli darlık ve ferahlık dokunmuştu. (ALLAH'tan bilmediler, ders almadılar). Bunun üzerine onları farkına varmadan (şuurunda değilken) âniden aldık.” (A’râf 7/95)

Summe beddelnâ mekânes seyyieti’l- hasenete.. sonra onların feyielerini kötülüklerin yerini hasene ile “ahsen ihsân husn hüseyin hasan”ın kökü varya “hüsn”e değiştirdik, güzelliklerle kötülüğün yerine iyilik güzelliklerle değiştirdik, ne zamana kadar.. hatta çoğaldılar ne zaman ki hatta, ne zamanki tekrar ürediler milyar oldular ve kalu dediler ki,
hattâ afev ve kâlû kad messe âbâenâ’d- darrâu.. haa bizim daha önce atalarımıza da böyle kitablarda söylüyor zâten şiddetli darlık ve ferahlıkta görmüşlerdi hâni.. hep öyle zannediyorlar şu ÂNda Türkiye'de olduğu gibi oralarda kıyamet kopuyor Türkiye diyor ki “hep böyle olacak” halbuki öyle değil fazla değil otuz gün oradan buradan savaşa girsin yer göğe kapanıverdiğini görecek. açık şekilde bunlar şartları öyle getirir onlar hiçbir şey olmayacakmış gibi ne olacakmış. diyorlar ki gerçekten kesinlikle messe temas etti uğradı, vurdu babalarımızı ne vurdu temas etti, zarar vurdu ama sürür da vurdu. yâni bâzen zarara girdiler bâzen de neşelendiler çoştular böyle şeyler olur CÂNım. Dediklerin de deyinceye kadar biz onların iyiliklerini kötülüklere çevirdik. Amma hâşâ.: “yaratan da kimmiş?. bizim babalarımız da böyle yaptılar. Aynen onlar gibi şöyle yapar böyle yapar biz onların ardından gideriz, senin Kelâmullah’ını da Rasûlullahını da al götür kul İhvÂNi nere gidersen git biz bildiğimiz yerden gideriz!.”
“Siz ne biliyorsunuz Kelâmullah ve Rasûlullah’ın dışında ne biliyorsunuz?.”
İğne ucu kadar beyni olan insân için diyorum ve şunu biliyorum ne biliyorsun,
fe ehaznâhum bagteten ve hum lâ yeş’urûn.. İşte böyle yaptıkların da bakın arka arkaya iki âyet gelecek.: “biz onları yakalayıverdik tuttuk ensesinden yakaladık, ansızın âniden, hiç beklemeden onlar şuur edemezlerken, edemiyorlarken.. “etmiyorlar” değil hiçbir zaman edemezler, geniş zaman her zaman edemezler. onlar zom uykuda uyuyanlar gibidir, ev yanmış yanmamış kendisi yanıncaya kadar, ev yanıncaya kadar zom uykusundan çıkamaz uyuyor, uyandıramıyorsun.. ya da bir bidon içki içmiş kendi yakıyor.. yâni şuur edemezler.. içleri göçtüğü için, içleri uyuduğu için..
şimdi bir daha gelecek eğer ki şüphesiz olan bir şey var ki bu karyelerin,

وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَواْ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ وَلَكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ
“Ve lev enne ehlel kurâ âmenû vettekav le fetahnâ aleyhim berekâtin mines semâi vel ardı ve lâkin kezzebû fe ehaznâhum bimâ kânû yeksibûn (yeksibûne).: O ülkenin halkı eğer imân etselerdi ve takvâ sâhibi olsalardı elbette onlara semâdan ve yerden bereketler (bolluk) açardık. Fakat onlar yalanladılar. Böylece kazandıklarından dolayı onları aldık (cezâlandırdık).” (A’râf 7/96)

Ve lev enne ehlel kurâ âmenû.. eğer ki şuphesiz olan bir şey daha var ki bu karyelerin insânları imân etselerdi, o ülkelerin halkı yâni o ülkelerin halkları yâni inansaları imân etselerdi kendilerine gelen Peygamberlere kendi devirlerinin Kitablarına,
vettekav le fetahnâ aleyhim berekâtin mines semâi vel ardı.. ve de kavî olsalardı takvâ sâhibi olsalardı, sözünün eri olsalardı onun bunun uşağı olacağına Kelâmullah ve Rasûlullah’ın Âşığı olsalardı keşke velev diyor.. eğer ki diyor keşke değil de eğer ki bunun için gönderilmişlerdi başkasına değil “ALLAH’a kul ol!” diye gönderilmişti ve de sola sıfır aldılar öbür tarafa kesinlikle semânın bereket kapılarını fethettirirdik açardık yâni yerin göğün bereket kapılarını fethederdik açardık.. fethetmek, ALLAH celle celâlihu “izacâe nasrullahi ve’l- fethu.” BEN ona yardım ederdim, ALLAH’ın fethi gelirdi, kapıları açardı, bereket kapılarını bolluk kapılarını açardı eğer imân etselerdi.. “imân ediyoruz efendim işte hepsi müslümân!”
Ama birbirini öldürüyorlar ikisi “ALLAHu Ekber!. ALLAHu Ekber!.” Diyerek kaldırıyor öldürülenlerini kaldırıyor ikisi de
“ALLAHu Ekber!” diye kaldırıyor.. sonra da “ALLAHu Ekber!." diye bombalıyor. Amerikanın Kovboyu geliyor buradaki çoluğu çocuğu şucu bucu diye kullanıyor tepe tepe.. Öteki geliyor kullanıyor neden niye?. Aradaki bağlar niye koptu..
ve lâkin kezzebû fe ehaznâhum bimâ kânû yeksibûn.. ve lâkin öyle olmadı yalanladılar.. Kapıların tümünü açardık buyuruyor ALLAHu zü’L-CELÂL.. eğer ALLAH’a inanıp da kavî olsalardı, Takvâ Sâhibi olsalardı BİZ feth ederdik açardık aleyhim onlara berakatin bereketlerin kapısını minessemâi gökten vel ardı yer yüzündeki bütün berek kapılarını onlara açardık, açmamış mıdır.
İstiklal Savaşı nasıl olmuştur ya da Bedir Savaşı nasıl olmuştur diğerleri nasıl olmuştur, daha da başka yüzlerce örneği vardır. ve lâkin böyle olmadı kezzebu yalanladılar fe ehaznahüm bima kanu yeksibun yalanlayınca ne oldu onları yakalayı verdik enselerinden gelin bakayım buraya böyle bu âlem sizin bildiğiniz âlem değil dedik bimâ neden dolayı?. şundan dolayı niye yaptık diyor yeksibun kesbettiklerinden dolayı onların işleri güçleri bu pisliklerdi pisliklerini başlarına geçirdik kesb ettiler hayatlarını bütün kazançlarının sonunu getirdiler getirdiler getirdiler Kelâmullahı Rasûlullah’ı bir tarafa koydular HİZBULLAHı bir tarafa koydular Hizbu’ş-Şeytânın içine köle oldular kime kâfirlere çünkü kendileri de kâfirdi demin ikinci kere gelecek dediğim âyet.

أَفَأَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَن يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا بَيَاتاً وَهُمْ نَآئِمُونَ
“E fe emine ehlu’l- kurâ en ye’tiyehum be’sunâ beyâten ve hum nâimûn (nâimûne).: Yoksa o ülkelerin halkı şiddetli azâbımızın onlara, onlar gece vakti uyurken gelmesinden (gelmemesinden) emin miydiler?” (A’râf 7/97)

E fe emine ehlu’l- kurâ.. bütün bunlara rağmen emin mi olmuşlar bu felâkete uğrayan ülkelerin içindeki insânlar emin mi olmuşlar.
ey en ye’tiyehum be’sunâ beyâten ve hum nâimûn.. gelmeyecek diye şiddetli azâb içten dıştan yakalayış, rahat rahat yatağında uyurken ve ve onlar uyuyan kimselerdi gece vakti yakalayıverdik tıpkı depremler gibi işte diyor ya depremle yakalayıverdik diye orada gecenin yarısında gecenin göbeğinde onlar güzel güzel uyuyorlardı uyanınca da yine fitnelerine devâm edeceklerdi ama yakalayıverdik..

أَوَ أَمِنَ أَهْلُ الْقُرَى أَن يَأْتِيَهُمْ بَأْسُنَا ضُحًى وَهُمْ يَلْعَبُونَ
“E ve emine ehlu’l- kurâ en ye’tiyehum be’sunâ duhân ve hum yel’abûn (yel’abûne).: Ve o ülkelerin halkı şiddetli azâbımızın onlara, onlar oynarlarken (oyalanırlarken) kuşluk vakti gelmesinden (gelmeyeceğinden) emin miydiler?” (A’râf 7/98)

E ve emine ehlu’l- kurâ en ye’tiyehum be’sunâ.. yoksa geceleyin değil de, bu ülkelerin insânları emin mi olmuşlar kesin güveniyorlar mı ey bizim yakalayıverdiğimiz, belâlarını başlarına geçiri verişimiz gelmeyecek diye emin mi olmuşlar ne zaman?.
duhân ve hum yel’abûn .. duhâ vakti gece değil kuşluk vakti ve onlar oynuyorlardı kim?. Kardeşim bunlar yaşlı başlı insânlar şucu bucu siyâsetçi tarikatçı marikatçı insânlar yâni insânların içinde büyük adamlar güyâ ama oyun oynuyorlar kime karşı?. ALLAH’a karşı!. Sen şöyle bir dur diyorlar bunu yaparız şunu çatarız uyduruyor kaydırıyor her şeyi kendine göre getiriyor tüm pislikleri serbest bırakıyor ya da, kendine göre düzen kuruyor Kelâmullah ve Rasûlullah’a karşı tuzak kuruyor ben şöyle demiyorum açık seçik ve onlar eğlenirken böyle vur patlasın çal oynasın derken Duhâ Vakti onları yakalayı veririz hiç de gözünün yaşına bakmayız buyuruyor ALLAHu zü’L-CELÂL!.
Yaa bunlar hep yaşanıyor günümüzde ALLAH hayır versin!.

أَفَأَمِنُواْ مَكْرَ اللّهِ فَلاَ يَأْمَنُ مَكْرَ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ
“E fe eminû mekrALLAHi, fe lâ ye’menu mekrALLAHi illel kavmu’l- hâsirûn (hâsirûne).: ALLAH'ın hilesinden emin miydiler? Hüsrânda olan kavim, ancak onlar, ALLAH'ın hilesinden (ALLAH'ın kendilerine azâb vermeyeceğinden) emin olamaz.” (A’râf 7/99)

E fe eminû mekrALLAHi.. Tekrar devâm ediyor gerçekten emin mi olmuş bunlar emin mi olmuşlar yoksa eminler mi yâni.: “hakikaten kesinlikle böyle bir şey olmaz!. ALLAH’ın Mekri olmaz!.” mı diyorlar yâni mekir hile diyorlar aldanma oyun düzen alevere dalevere mekir nekir MuhaMMedî ikrâmı keremi ALLAH’ın Keremini.. MuhaMMedî Kerem =>ALLAH’ın Keremidir MekrALLAH ALLAH’ın ikrâm ettiği MuhaMMedî Keremi Şeytânlığa peşkeş çekmektir.: “Hâşâ, SEN şöyle dur yâ RABBî ben onu yaparım!.” Demektir. Ya da.: “İbrahîm aleyhisselâm gibi olmak istemiyorum en Kral Nemrud benim!.” deyip üzerine de müslümân elbisesi geçirdi mi gitti bizimkiler, bir sürü ma’sum insân gitti ALLAH korusun!.
ALLAH’ın Mekrinden emin mi oldular!.
fe lâ ye’menu mekrALLAHi illel kavmul hâsirûn.. ALLAH’ın Mekrinden kârı bırak kâr etmeye geldiydi ya anayı Şeytâna Şeytânlığa Şeytânlaşmış insânlara teslim edip, geçmişin geleceğini bile hatta ALLAH korusun o giden mübârek Annesine Babasına temiz insânlara buradan bir rahmet göndereceğine, rahmet gönderip keşke arkamda kalmasaydınız bir sürü hadisler var böyle âyetler var gelecek kuşaklara.: “keşke senin gibi bir zincir olmasaydı da biz de insân gibi insân olsaydık!.” diye böyle acı neticeler doğuruyor. ALLAHu zü’L-CELÂL da uyarıyor onlar ALLAH’ın Mekrinden emin mi olmuşlar, ALLAH’ın Mekrinden emîn olamazlar, mümkün değil!. Ancak kim olur?. Ancak hüsrâna uğrayan kavimler insânlar olur. Onlar ise, kafadan zâten kararlarını vermişler yâni onların inançları inanç değil onlar için uyduruk bir kitab bunlar yâni milletin yazdığı roman gibi ne Kâinât kitabı var ne Kalb Kitabı var ne Kur’ÂN-ı Kerîm var hâşâ!. yok öyle bir Kitab yâni Masal Kitabı gibi, böyle bir hayatta yok, YARATAN da yok!. ya ne var?. Kavga var, döğüş var, kan var, zulüm var acı var, yaşanmasın daha iyi bir hayat var!.

أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الأَرْضَ مِن بَعْدِ أَهْلِهَا أَن لَّوْ نَشَاء أَصَبْنَاهُم بِذُنُوبِهِمْ وَنَطْبَعُ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لاَ يَسْمَعُونَ
“E ve lem yehdi lillezîne yerisûne’l- arda min ba’di ehlihâ en lev neşâu esabnâhum bi zunûbihim, ve natbeu alâ kulûbihim fe hum lâ yesme’ûn (yesme’ûne).: Ve de onun (o ülkenin) halkından sonra, yeryüzüne vâris olanları hidâyete erdirmez mi? Eğer dileseydik günahları sebebiyle onlara (musibetler) isâbet ettirirdik. Ve kalblerinin üstünü tab’ederdik (açılamaz damga vururduk) de artık onlar işitmezlerdi.” (A’râf 7/100)

Peki peki Nûh Tufanı vurdu geçti, kalanlar ne olacak?. Öteki geldi Lût kavmi böyle pislik yaptı.. Bu gün Nûh Kavmi çıksın dışarı baksın.: “Yâ RABBenâ! Biz ne yaptıydık da bizi helâk ettiydin, bu günküler bizden bin beter!. Ya da öteki gelsin görsün bakıyım ne halde ne hale gelmişiz!. Bu maskeler bizi kurtarmayacak!. Bu maskeler kurtarmayacak öyle İslâm Şekillerine bürünmek, İslâm Elbiselerine bürünmek hatta başını aldı gidiyor, nereye niçin gittiği belli değil!. Bir harfi okumadan mânâsını bilmeden “vıdı vıdı vıdı!.” ne vıdı vıdısı bütün şeyleri Şeytân gibi biliyorsun ama.: “Bir Kur’ÂN’ meali oku!.” dedin mi “Biz anlamayız?” denmekte. Niye anlamıyorsun?. “Dokunursak yanarız!.” Öyle diyor ulan niye yanacaksın Şeytânın Uşaklığını yaparken yanmıyorsun da bunda niye yanıyorsun!. eee “oku!.” diyor sana söylüyor oku bak, ama yok!.
ALLAHu zü’L-CELÂL buyuruyor ki,
E ve lem yehdi lillezîne yerisûne’l- arda min ba’di ehlihâ.. Bunlardan sonra gelen nesiller, yâni onlara vâris olanlar, yer yüzünde vâris olanlar. o ülkenin atıyorum Filistin Lût Gölünün olduğu yerin bundan sonra gelen nesilleri, insânları ALLAH celle celâlihu hidâyete erdirmez mi?.
min ba’di ehlihâ en lev neşâu esabnâhum bi zunûbihim, ve natbeu alâ kulûbihim fe hum lâ yesme’ûn.. Eğer dileseydik sonra gelenlere de her günahları sebebiyle musibetler isâbet ettirirdik, ve kalblerini tab ederdik/mühürlerdik.. kalblerinin üzerine de kâfir mührü basardık böylece artık onlar hiçbir sözü işitemezler kalbleri mühürlü çünkü, ne dersen de hiç!. CÂN çekişiyor olsa bile bir köpek bile imâna gelir ancak bu akıl sâhibi insan gelmez artık kalbi mühürlü ALLAH kimseyi yapmasın!.
Ancak bunlar yaşanmakta!.
Bakın Peygamber aleyhisselâm’a dönüyor;

تِلْكَ الْقُرَى نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَآئِهَا وَلَقَدْ جَاءتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَمَا كَانُواْ لِيُؤْمِنُواْ بِمَا كَذَّبُواْ مِن قَبْلُ كَذَلِكَ يَطْبَعُ اللّهُ عَلَىَ قُلُوبِ الْكَافِرِينَ
“Tilke’l- kurâ nakussu aleyke min enbâihâ ve lekad câethum rusuluhum bi’l- beyyinâti fe mâ kânû liyu’minû bi mâ kezzebû min kablu kezâlike yatbaullâhu alâ kulûbil kâfirîn (kâfirîne).: Sana haberlerini anlattığımız (durumlarından bahsettiğimiz) ülkeler işte bunlar. Andolsun ki; onlara, onların resûlleri beyyineler (isbat vesikaları ve mu’cizelerle) geldi. Artık daha önce tekzib ettikleri (yalanladıkları) şeyden dolayı îmân etmediler. Böylece ALLAH kâfirlerin kalblerini tabeder.” (A’râf 7/101) (

Tilke’l- kurâ nakussu aleyke min enbâihâ.. Sana kıssalarını anlattığımız haberlerini verdiğimiz haberlerinden sana kıssa kıssa anlattığımız Şuayb aleyhisselâmda böyle Nûh aleyhisselâmda böyle oldu diye kıssalarını nedir kıssa?. Kıssa, ona bakıp da kendi hayatına çekidüzen vermen için örnektir.. kısası biliyorsunuz kısas nedir kısas dişiye dişi erkeğe erkek öldüren öldürülür sen de ona bak da.: “aman ya RABBi bizde bu hale düşmeyelim!.” demek için bu kıssalar anlatılır masal değil..
ve lekad câethum rusuluhum bi’l- beyyinâti fe mâ kânû liyu’minû bi mâ kezzebû min kablu kezâlike yatbaullâhu alâ kulûbil kâfirîn.. ve le kad.. üç kere yemin kesinlikle deyip geçersin amma üç kere yemin ŞERİAT TARİKAT MÂRİFET bakamından, ALLAHu zü’L-CELÂL yeminle buyuruyor ki.. andolsun deyip geçemezsin onlara onların Rasûlleri, ALLAH’ın Beyânı ile geldiler fakat, onlar ne yaptılar daha önce yalanlamış olanlara onları da geçenlere babalarını da yalancılıkla geçenlere uydukları için Rasûlullah ve Kelâmullahı ALLAH’ı bir tarafa ittikleri için açık buyuruyor onların yerine başkalarını oturttukları için bu yalanlarından dolayı imâna yanaşmadılar imân etmediler ve daha önceki yalanlarını aynen daha beterini yaşadılar. çünkü işte böyle küfrü tercih edenlerin ALLAH böyle kalblerini mühürledi yâni tab’ etti yâni tabb eder diyor ne zaman?. her zaman geniş zaman kullanıyor. böylece işte kâfirlerin kalblerini ALLAH böyle mühürler yâni kendi yaratıp da kendi cezâ verdiği felân yok yâni her şeyi bir çocuğa yalvarırcasına âyetler vardır.: “yapmayın etmeyin aman haa!.”

وَمَا وَجَدْنَا لأَكْثَرِهِم مِّنْ عَهْدٍ وَإِن وَجَدْنَا أَكْثَرَهُمْ لَفَاسِقِينَ
“Ve mâ vecednâ li ekserihim min ahdin, ve in vecednâ ekserehum le fâsikîn (fâsikîne).: Onların çoğunu ahdlerini yerine getirir (ahdlerine vefâ eder) bulmadık. Ve onların çoğunu gerçekten fâsıklar olarak bulduk.” (A’râf 7/102)

Ve mâ vecednâ li ekserihim min ahdin.. Biz bulmadık bulamadık aradık ama yok.. neden?. onların çoğunu bize verdiği sözünde bulamadık. Ezel Bezminde ALLAH’a verdiği sözünde bulamadık. köpekte bulduk, kuşta bulduk, taşta bulduk, insân gibi aklı olmayan her şeyde bulduk fakat, AKIL ki=>ALLAH’ın bütün EsmâsıALLAH’ın Halifesine yüklediğimiz halde bulmadık ve..
ve in vecednâ ekserehum le fâsikîn.. olan bir şey varsa ki sâdece ve sâdece bulduğumuz neymiş tek şeyi var o da=>onların çoğu gerçekten fâsıktı, yâni f fısk ehliydi neden? nedir fısk?. Fısk ALLAH’ı inkâr mıdır?. Hayır tam tersine ALLAH’ın Kelâmullahı Âyetlerini Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Âyetlerini yâni Sahih Hadislerini keyfince yorumlayıp, keyfince İslâm Elbisesinin altında Şeytânı yaşatmaktır fısk!.
Niçin yaparlar ->kendilerinin çıktığı sapık yola başkalarını sokmak için.. Buna Şeriat Dilinde “fâsık” denir.. ne yaptı hakka ve hayra uymayan şeyleri bâtıl şeyleri ->hakk ve hayr elbisesi altında halka sunar, halka cazip getirir. Halk da hâni bilirsin Kadriye bir tane ırmağa suyun içine bir koyunu attın mı ötekiler de arkadan harradan geçer atlar!.
işte görüyorsunz dizilerde işte bu durduramazsınız artık yâni işte akar ALLAH korusun!. Korusun da inşanlar da birazcık korusun kendilerini.. yâni dinlerini korusunlar, çoluğu çocuğu korusunlar..

İşte buraya kadar Şuayb aleyhisselâm’ın kıssısa anlatıldı ALLAHu zü’L-CELÂL burada artık Mûsâ aleyhisselâm demek Şeriatın Baş Öğretmeni gibidir her şey orada vardır, adam öldürmek dahi vardır da, hiçbir Peygamber de yoktur her şey vardır orada kaçmak vardır, göçmek vardır, hicret vardır neler yoktur ki!.
Mûsâ aleyhisselâmda bütün dokuz mu’cizeler vardır her şey vardır daha Anası’ndan doğduğu gün seleye koyup da Mûsâ demek Mû->SU-->SEPEtMûsâ =>“SU’daki sepet” demektir Mûsâ diye bir isim yok ozaman kadar. “SU’dan bir SEPET bulduk” diyorlar.. Mûsâ diye kim?. Görünen büyütrn Anası Babası Firavun ve karısı büyüten o.. ne zamana kadar diyor dee fi tarihine kadar ana baba diyor bildiğimiz gibi diyor evlâdlık diyor ama eğer öyle âyet var “Firavun’a büyüttürdük” diye âyet var yâni bunlar.. şimdi Mûsâ aleyhisselâma geçiyoruz;

ثُمَّ بَعَثْنَا مِن بَعْدِهِم مُّوسَى بِآيَاتِنَا إِلَى فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَظَلَمُواْ بِهَا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ
“Summe beasnâ min ba’dihim mûsâ bi âyâtinâ ilâ fir’avne ve melâihi fe zalemû bihâ, fanzur keyfe kâne âkıbetul mufsidîn (mufsidîne).: Bir zaman sonra da, onlardan sonra (onların arkasından), firavuna ve onun (kavminin) ileri gelenlerine Mûsâ (aleyhisselâm)'ı âyetlerimizle, (mu’cizelerimizle) gönderdik (görevlendirdik). Fakat ona zulmettiler. Bak fesad çıkaranların akibeti nasıl oldu.” (A’râf 7/103)

Summe beasnâ min ba’dihim mûsâ bi âyâtinâ ilâ fir’avne ve melâihi.. Biz bu Peygamberlerden bir zamandan sonra belli bir dönemden sonra arkasından gönderdik, Mûsâyı gönderdik âyetlerimizle Firavun’a ve onun kelek kesen kavminin ileri gelenlerine yâni milleti kepaze edenlere.. Çünkü onlar.: “ALLAH!.” diye diye kandırıyorlar ya da “İslâm” diye diye kandırıyor, ya da “Şeytân” diye diye kandırıyor ve kandırdıktan sonra dahası var mı.. lillâhi garur.. “ALLAH” dese de kandırmıştır “yALLAH dese de kandırmıştır ve neticede CÂNına okumuştur..
fe zalemû bihâ, fanzur keyfe kâne âkıbetul mufsidîn.. Ne yaptılar onlar.. gönderdiler ALLAHu zü’L-CELÂL’in Peygamberiydim mu’cizeler gösterdi yinede zulmettiler. Hepsi de gördüler ama, yine de zulmettiler.. ne zamana kadar?. “sen buradan kaç git, onlar da düşsün peşine onları Kızıl Denizin dibine gömelim!.” deyinceye kadar.. onlar hep gördüler daha önce mu’cizelerin hepsini gördüler ama zulmettiler.. Aslında kime zulmettiler?. Nefislerine, kime ALLAH’ın Kitabına, ALLAH’ın YoLuna, ALLAH’ın Yaratış Tarzına, SüNNETuLLAHa ki her şeye!.
Barbaros Cân biliyor Firavun’un şeyde londroda mı nerde yüz üstü yatan heykeli işte secde halinde.. Ama ALLAH kabul etmez bu saatten sonraki secdeyi.. âyetler var.. ve böyle insânlar yaşamakta şu ÂNda ALLAH korusun!. öyle olsa da yine ancak belki şey eder ama aynı cevâbı alır yalnız ALLAH celle celâlihu Peygamber aleyhisselâm’a buyuruyor ki “fenzur” hadi bak bakalım “keyfe” nasıl oluyormuş “kane akibetül müfsidin” nasıl oluyormuş bu güzelim ALLAH’ın ni’met dolu insânı ALLAH’ın Halifesi tüm Esmâlarını taşıyan ALLAH’ın Gözbebeği BİZ BİR-İZ olan İNSÂN nasıl kendine “yapma!.” denileni yapıpta kendini “Şeytânın kulu kölesi Şeytânlaşmışların uşağı oluyor!.” da Rasûlullah ve Kelâmullahın Âşığı olmuyor da. ALLAH’ın CÂN Ciğeri olmuyor da nasıl nasıl oluyor bu?!. Bunu neden yaptı, neden oldu gel gör.. evet nasıl keyfe/nasıl, ne şekilde oluyor bak bakıyım akıbetleri sonları nasıl oluyor!. Kimin?. bu fesadçıların, fesad çıkaranların.. nedir fesad çıkarmak?. çok basittir fitnedir. fitne nedir?. sen iki kilo süt aldın değil mi onun içine şurdan bir çay kaşığı sirke atıverir misin, bi bir çay kaşığı ya ya da daha da atabilirsin, iki dakika bile sürmez duman ediverir, dağıtır duman ediverir, hemen kesilir, fesadı çıkarır fitnenin göbeğidir yâni.. Haaa bu âlemde İblisin yalanının da ötesinde tek suç “fesad”dır!. “İblis neden böyle yaptı?.” sorusunun cevâbı hasedinden yaptı. çünkü hiçbir şey yok Âdem aleyhisselâm kalkmamış daha yahu ayağa kalkmamış Adam yerde iskelet halinde yatıyor yâni.. “beni ateşten yarattın bunu balçıktan yarattın!” hased tak diye çıkıyor “İKİLİK ŞEYTÂNLığı”.. Peki hased müslümân olur mu?. Olur Şeytânın müslümân oldu mu hased de müslümân olur ->hasled olur, güzellik olur, gübreler güle döner, boklar bostana döner, inkârlar ikrâra döner, hayvanlar insâna döner.. İNSÂNLAR büyük harflerle Münir Derman Hocam’ın dediği “İNSÂNLAR”dan olur..
=>EHL-i Beyti İnsân olur,
=>MuhaMMedî İnsân olur,
=>Kur’ÂN’ı İnsân olur,
=>RABBâni İnsân olur..
=>İnsân gibi İNSÂN olur..
Kıyamete kadar da bu zincir ALLAH’ın izniyle böyle gider. Bu böyledir yâni alevere yok!. Elbette her çocuk çocukluğunu yapacak ama o çizginin içinde yapacak herkes..
Yâni şimdi Hakan diyecek mi oğlu Hüseyin Latif’e.: “Geç Mahmud Dedeyin yerine ya da Latif Dedeyin yerine!”
Yok öyle bir oyun yok!. o çocuk kendi çocukluğunda yaşayacak.. elbet uyuşturucu kullanmayacak, elbette şunu yapmayacak bunu yapmayacak!. Yaparsa mahvolacak.. Düzgünce yaşayacaksa, güzellikleri dosdoğru yapacak..

وَقَالَ مُوسَى يَا فِرْعَوْنُ إِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
“Ve kâle mûsâ yâ fir’avnu innî resûlun min RABBil âlemin (âlemine).: Ve Mûsâ (aleyhisselâm).: “Ey firavun! Muhakkak ki; ben bir resûlüm, âlemlerin RABBinden (O'nun tarafından görevlendirilmiş).” dedi.” (A’râf 7/104) (A’râf 7/104)

Ey Firavun ya Firavun, ben varya ben, bu âlemi yaratan RABBın Rasûlüyüm.. Elçisiyim.. İyi de kardeşim elçi nedir?. Hükümet mi bu!. Rasûl nedir?. Rasûl SELLeden teslim alıp ALLAH’a götüren.. SALL.. SıLâ.. İsâle Hattı.. şu büyük elektrik hatlarına İsâle Hattı deriz. Barajlardaki büyük su kanallarına İsâle Hattı denir.. Ana Hatlar vardır o Ana Hatlardan evlere elektrik verilemez.. ta Kebân’dan Bursa’ya kadar getirmen lâzım.. öyle yolda ondan hat alırsın ondan sonra dağıtırsın isâl etmiştir..
Öyle olmamış mıdır;
=>Peygamber aleyhisselâm gelmiştir
=>EHL-i Beyt gelmiştir,
=>ALLAH Dostları gelmiştir yine de,
=>ALLAH Dostları gelecektir el ele el ele el ele CÂN CÂNa insânların ürediği gibi, imânlar da üreyecektir böyle bağlantılı yürüyecektir. Yoksa herkes kendi Şeytânını bulup onun emrinde değil dönüyoruz dönüyoruz nereye geliyoruz “illâ BİZ” Başkasına aklımız ermez. Bu devirde =>ALLAH’ın Kelâmullahı ve ALLAH’ın Rasûlullah’ı!. “Bölük dur, Kandıralı sen de dur!.”
Haa Efendim Münir Derman Hocamın “Kelâmullah ve Rasûlullah” demediği bir yer bul bakayım, bulamazsın!. Ya da Siirtli Hocam’da bul göreyim!. Hacı Osman Efendi de bul hadi bakayım!. Dünyâları vereyim ne diyecek bakayım yapar mı!.

Hatırlıyor musun Antalyaya geldiğinizde Siirtli Hocam’a Zehrâ bir yelek getirmişti, o da çıkarıverdi kendisinin yeleğini verdi değil mi?. O da çıkarıp verdi kendisininkini verdi aynen. çünkü hayatta ben görmedim..
Ben bir liralık portakal esansı aldım diye bak o mor kadfieli Kâbe esansı var ya bi böyle dolu kendisi almış gelmiş nerden almışsa kaç yıl oldu hâlâ bitiremiyorum bak bir liranın karşılığında.. Çünkü böyle bir MuhaMMedî İnsândı iğne ucunu veremezsin karşılığını vermeden.. Aynı şey Siirtli Hocam gibi, Hacı Osman Efendi de.: “Abdullatif ,Abdullatif Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yapmadığı işi bana mı yaptırmak istiyorsun!.” Der gülerdi..
Çünkü çünkü hattı kesme, kesersen karanlıkta kalırsın!. Karanlıkta kalma Hakan, mutfağı tuvâleti karıştırırsen nerede ne yiyip ne yaptığını bilemezsin!. Ne diye kesiyorsun ceryÂNı yazık değil mi sana, çoluğuna çocuğuna, dinine kitabına inancına insân oluşuna, hayatına yazık eğil mi!. Bir yere tutunmak istiyorsan aç Kelâmullahı;
“Bismillâhirrahmânirrahîm… …elhamdulillâh” de.
Böyle inanıyoruz biz başka şekilde inanmıyoruz bir yere tutunmak istiyorsan kendi yanında “ALLAH ve Rasûlüne imân edin” dediğine imân et bakayım!.
Halk içindeki şu alevereyi dalevereyi şöyle bir sıyır bakayım. Bir sıyır!. çoştuk yine!.
Bakın ne diyor Mûsâ aleyhisselâm;

حَقِيقٌ عَلَى أَن لاَّ أَقُولَ عَلَى اللّهِ إِلاَّ الْحَقَّ قَدْ جِئْتُكُم بِبَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَرْسِلْ مَعِيَ بَنِي إِسْرَائِيلَ
“Hakîkun alâ en lâ ekûle alallâhi ille’l- hakk (hakka), kad ci’tukum bi beyyinetin min RABBikum fe ersil maiye benî isrâîl (isrâîle).: Hak olan (doğru olan) ALLAH'a karşı Hakk'tan başka bir şey söylemememdir. Size RABBinizden beyyine (açık delil, mu’cize) ile geldim (gelmiştim). Artık İsrailoğullarını benimle beraber gönder.” (A’râf 7/105)

Hakîkun alâ en lâ ekûle alallâhi ille’l- hakk.. Ey Firavun hakk olanşu ki, doğru olan hakk olan iyi güzel olan şu ki, ALLAH hazır nazır ki ve ben ALLAH’ın Huzurunda ki söylediğim şey haktan ibârettir, hak söylüyorum. Ben size hakkı söylüyorum. Firavun’un size dediği “RABBınızım güneşi ben doğuruyorum sizi ben ben besliyorum, o halde yiyin için yatın!."
Dediği gibi öyle değil.. Hakk söylüyorum..
kad ci’tukum bi beyyinetin min RABBikum fe ersil maiye benî isrâîl.. yemin olsun ki, kesinlikle, muhakkak sûrette ben size ALLAH’ın açık dedilleriyle geldim, beyyineleriyle geldim, beyânlarıyla geldim.. Nedir beyine?. Ne istiyorsanız söyleyin bana şüphe duyuyorsanız ben ALLAH ile beraber geldim, ayrı değilim ben ben HİZBULLAHım, Hizbuşyeytan değilim, fesadçı değilim, hasedçi değilim, hizibci değilim ben.. ALLAH’ın tıpkı yağmur gibi hizmetçiyim, rüzgar gibi hizmetçiyim, size bulutlar getiriyorum güneşin ışığı gibi size su getiriyorum akan sular gibi ben sizden bir şey istediğim felân yok, hakk söylüyorum!. diyor. Size RABBınızdan beyyineler getirdim, sizi uyandıracak açık seçik öğreneceğiniz tedbirler getirdim?. Peki ne istiyorum?.
fe ersil maiye benî isrâîl.. Benimle beraber Benî İsrâili Kavmini benimle beraber gönder, ülkenden çıkıp gidelim bunlara zulmetmeni bütün erkek çocuklarını öldürüp kadınları kızları bize kalsın demenin bir yararı yok bizi bırak gidelim!.
Ne diyor Firavun karşılığında;

قَالَ إِن كُنتَ جِئْتَ بِآيَةٍ فَأْتِ بِهَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
“Kâle in kunte ci’te bi âyetin fe’ti bihâ in kunte mine’s- sâdikîn (sâdikîne).: (Firavun şöyle) dedi.: “Eğer bir âyet (mu’cize) getirdinse, sadıklardan (doğru söyleyenlerden) isen onu getir.” (A’râf 7/106)

Kâle in kunte ci’te bi âyetin fe’ti bihâ in kunte mine’s- sâdikîn.. Sen bunu ağzınla söylüyorsun diyor yâni eğer gerçekten cgetirdiysen bir âyetin, mu’cizen vs. bir şeyin varsa.. bu lafınan olmaz diyor yâni sen mu’cize getirdiysen ve sâdıklardansan hadir getir!. Meydan okuyor, hadi onu getir eğer sen gerçekten ne söylediğini bilen sâdık bir insânsan hadi görelim diyor. “Peygambermişsin mâdem sen benim yanımda büyüdün nasıl oldu bu, neye göre böyle söylüyorsun?!.”

فَأَلْقَى عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ
“Fe elkâ asâhu fe izâ hiye su’bânun mubîn (mubînun).: Bunun üzerine (Mûsâ aleyhisselâm) asâsını atınca o (asa) açıkça bir yılan (ejderha) oldu.” (A’râf 7/107)

bunun üzerine Mûsâ aleyhisselâm asâsını elindeki asâsını yere fırlattı yâni kendi asâsını.. Asâsıderhâl hemence, ÂNında bir ejdarla oluverdi.. her şeyi açık seçik anlatan ve binâ eden. Alevere dalevere yok, ÂNında oluyor, deprem olur gibi oluyor.. Ben çocuğum, ben büyüğüm, ben atım, ben eşeğim, ben kuşum felân yok =>deprem oluyor açık seçik çünkü beyân.. bir baktı ki asâ ejderha oluverdi.. “İstiyor musun al!” dedi..
Normal insân bunu böyle görünce imân eder. Kaldı ki, başka dokuz mu’cizesi daha var..

وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاء لِلنَّاظِرِينَ
“Ve neze’a yedehu fe izâ hiye beydâu li’n- nâzırîn (nâzırîne).: Ve elini (göğsünden) çekip çıkardığı zaman bakanlar, onun (elinin) beyaz olduğunu (gördüler).” (A’râf 7/108)

Sağ elini kalbinin üzerine soktuduğunda, kim bakarsa baksın elinin güneş gibi olduğunu gördü. Bembeyaz NÛR saçtığını gördü. Alsana birtane daha dedi.. yâni böyle şey olur mu?. Olur olur Ahmed Çakır oğlum olur. Neden olur? çünkü, haktır olur, her şey olur. Bunların tümü Hayal Âlemidir geçer, Hakikat Âlemi uykudan uyandığımız da ALLAH bizi mutlu olanlardan etsin!. Kelâmullahı DUYup Rasûlullah’ı DUYanlardan etsin!.
Belki anlatmışımdır anlatmış olabilirim çünkü zaman zaman anlatıyorum neden anlatıyorum bir yararları olsun insânların inançları doğru olsun diye..
Ben de doğru olmasını istiyorum yâni kısacası ilk Ümreye gittiğim de Hacı Osman Efendi kaddesallahu sırrahu dedi ki.: “KÂBEnin Kapısına elini eşiğine atarak atla orada iki parmak girece bir boru ağzı var şurasından tut seni oradan kapısından indiremezler, sen ne istiyorsan söyle iste” dedi.
Ben de zır delinin tekiyim dedim ki.: “yâ RABBî!. Ben kendim gönüllü olarak buradan inmeyeceğim, adamların indirecekse alsın atsın!. Ben şimdi KÂBEnin içinde ne varsa görmek istiyorum.” dedim..
RABBımm şâhid ki çok şükürler olsun niye RABBımı şâhid tutuyorum Hakanın kafasına pislik girmesin diye, çünkü ya da gözlüğüne pis bulaştırmasın iyi göremez diye, kulağına pislik bulaştırmasın iyi duyamaz diye, yaşayan birisi olarak söylüyorum övünmek için söylemiyorum hâşâ!.
Ben ALLAH celle celâlihu’nun vePeygamber aleyhisselâm’ın ne kadar sözünde durduğunu ve yaşanabileceğini anlatmak için söylüyorum.. Ben Kapıdan girdiğimde İmam Ali keremullahi veche gibi bütün siyah giyinmiş şu benim kafamdaki şey gibi tamamen siyah!. Fakat her şey siyah!. Hârika bir yüz Ali Efendimiz’e benzettim aynı şekilde gördüm cünkü daha önceden O’na benziyordu Türkçe olarak.: “Ben Cebrâilim, Efendim Burası CeNNet ne istersen OLur!.” dedi. O zaman “Bismillâhirrahmânirrahîm” deyip sağ elimi benim karşımda olan kalbinin olduğu sol tarafına “bismillâhi!” diye soktum.. şuraya dirseğime kadar bir çektim geriye vallahi elim güneşti gibiydi.. “Her yerden güneşin doğmasını istiyorum ve fotoğrafını çektirmek istiyorum!.” dedim ÂNında Oğlum Mustafâyla o bir adam vardı Tahsin Bey.. şak şak çekin!.
Cebrâil aleyhisselâm.: “Efendim çıkaramazsınız buradan çıkmaz!” buyurunca. Ben.: “Çıkarmazsam yarın anlatırım da bana inanmazlar götürmek istiyorum!” dedim. “Çıkaramazsınız yâni Sistem SünnetuLLAH budur. Çekin çekin ama çıkaramazsınız çünkü, her istediğiniz olur CeNNette!”
Âyet ve Hadisler var. Bunu niye söylüyorum niye anlatıyorum, yürümek istiyorsan Hakan; Sol Elin Kelâmullah İPİnde, Sağ Elin de Rasûlullah İpinde Ayakalların ise Sırat-ı Mustakîm Şeridinde SEBîLiLLAH =>Lî-VechiALLAH yürü diye yarattı ALLAHu zü’L-CELÂL!.
Sürün diye yaratmadı kanadıyın birisi o doğru inanmak Tahkik İmânla İnanmak!. “ALLAHu Ekber!” dediğinde, Şahdamarından da ÖZün ÖZÜnde, yakın RABBu’l- ÂLemin.: “ALLAHu Ekber!” çeker.. Senin ağzından konuşur öyle âyetler var..
“Sen atmadın =>BEN attım!.. Sen neden bahsediyorsun ALLAHu zü’L-CELÂL kim?. Kebân diyor ki.: “Sen ne konuşuyorsun, senin sesini ben ceryÂN olarak oraya BENden alıyorsun küllühum işi yapan BENim sen yok diyorsun. Nasıl Bursa’dan Bitlis’e sesini duyuracaksın, Almanya’ya sesini duyuracaksın!. Kesilsin ceryÂN vallahi şimdi mutffağı zor bulursun şuraya buraya çarpmaktan!. demek istiyorum..

Azîz CÂNlar;
İnşâe ALLAH hepimiz biz bir defâ Barbaros biliyorsun bizim Dünyâ Kaderlerimiz farklıdır bizim Âhiret Kaderlerimiz =>Hâlis Muhlis Sıddık ve Âdil MuhaMMedîr yâni EHL-i Beytîdir. MuhaMMedîdir, Kur’ÂNîdir, RABBânîdir. Çünkü inancımız böyle CeheNNemin zümarasında olsak İbrahîm aleyhisselâm gibi oluruz, CeNNette MuhaMMed aleyhisselâm gibi oluruz bu kadar açık!. Biz Kader Kâlemi elinde olanlar değiliz ama, ALLAH’ı tercih eden bir kaderi tercih etmiştizdir.
Bunu söylüyorum onun içindir ki, bir seviye vardır, bizim enterkollekte bir bağımız vardır. Ahmed Çakır CÂNımın bilmiyorum adamcağızın işi başından aşkın zâten.. “Hocam ben bugün Kur’ÂN’ okuyamadım!. “Okuma Ahmedim, sen işine bak şimdi biz burada maşALLAH ekip de geldi tam teşkilat enterkollekte bir harfi noktası dahi eksik olmadan benden önce sen dahilsin hiç merâk etme. Çünkü ben yok sen yok!. MuhaMMedî MeLÂMet dediğimiz başkasından ayrılmak için kullanmıyoruz!. MeLÂMet o ki, birisi bizi görecek diyecek ki.: “Yahu bu adamlar hiç dinden faydalanmıyor fâiz yemiyor şunu yemiyor, bunu yemiyor carttur curttur yok!. “ne diyorlar?” “ALLAH!.” diyorlar. Doğru diyorlar kardeşim “yALLAH!” mı diyecekler. Ama bir şey var yalnız =>“BİZ BİR-İZ ebedîyyen”. Niçin bunu anlattım, yâni gerçekten elini kalbine sokuyor zâten ve çekip çıkardı elini diyor nerden hadislerde var başka yerde âyetlerde var koynuna soktu diye tercüme ediyorlar orayı burayı bıraksen ALLAH göstereceğini gösteriyor bakın.: “Ben ALLAH’ın Peygamberiyim!.” diyor. iki âyet sonra bırakacağız İnşâe ALLAH!
Ne diyorlar kim Karun o kim? Karun, kim olacak şimdiki Koçlar Tekeler Mekeler gibi Holdingçiler yâni Bankacılar şucular bucular Karun!. ALLAH’ı kitabı dini imânı hep para paranın putu müşterisi mi bilerek inanarak çok ama kaç kuruşa satarlar kaç kuruşa alırlar ALLAH korusun bilemem!. Kılıfıda geçiriyor o Albarakanın Hacı Mahmud o Albarakanın fâiz vermediği için fâiz değildir diye.. o Kaşıkçıyı biliyorsun o Kaşıkçı ben Antalyadan gelirken telefon etti beş Profösor toplanacaklarmış sen de gel diye diyor seni de alayım oraya götüreyim ki Albarakanın fâizini konuşacaklarmış ben de dedim ki.: “Kardeşim onlar hâin fâiz yiyen ve yedirenler, ben faizden bahsediyorum adamın devlet dâiresinde çalışıyor adamın ben faizci değilim ben ben bir şey verip karşılığında bir şey almıyorum, mecburum ben başka bir şey yok bunu demiyorum ben.. bal gibi fâiz diyor faiz ödeyemezse, çeke çeke evini satıyor barkını satıyor ötesi bötesi yapmıyor mu, şu ÂNda yapmıyor mu Albaraka hemide danıskasını yapıyor. Bir de mal alıyormuş gibi gösteriyor, fâsıklık münâfıklıkta yapıyor yâni ne ise, ben bindirdim dedim ki onlar onları satın alır onlar dedim Hayrettin Karaman.. Hayrettin Karamana aynen böyle söyle dedim.. şimdi ben gelirsem açarım bunu okurum.: “Siz ALLAH’a ve Rasûlüne savaş açmışlarsınız!.” derim dedim.

فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ فَأْذَنُواْ بِحَرْبٍ مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَإِن تُبْتُمْ فَلَكُمْ رُؤُوسُ أَمْوَالِكُمْ لاَ تَظْلِمُونَ وَلاَ تُظْلَمُونَ
“Şayet böyle yapmazsanız, ALLAH'a ve RESULÜne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz.// Şayet böyle yapmazsanız, ALLAH’a ve RESULÜne karşı savaş açtığınızı bilip anlayın (ve ona göre davranın). Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz.” (Bakara 2/279)

"Tamam sen gelme dedi sonra görüşürüz!”" dedi. görüştük tâbi, Kadıköyde söylediğinde ne diyor adam.: “Mehmet Bey diyor biz âlimiz onlar Âşık!.” Adama bak adama onlar öyle diyebilir ama biz âlimiz âlim misin zâlim misin haa kaç gün kaldı görürüz yakında açarız kitabı yakında ALLAH açar sen sen ALLAH’ın kapattığı kapıları açarsın hee sonra birde âlim elbisesi giyersin öyle mi seni zâlim seni ben bir şey demiyorum bir kişi der ki fâiz haramdır kardeşim cezâsı da budur!.
ALLAH böyle buyuruyor ama ben fâiz yiyorum der ve gider yer günahkardır birisi de hiç fâiz yemiyor, hayatta yemiyor ama ne diyor fâiz helâldir diyor hangisi kâfir efendim diyen kâfir yiyen değil çünkü yiyen karşılığını da dedi cezâsını ödeyecek yâni ama ALLAH’ın yasakladığını ben serbest bırakacak değilim bitti öbürü ne diyor yemediği halde diyor ki helâldir diyor haa dedi amma ne diyorlar gördükleri halde;

قَالَ الْمَلأُ مِن قَوْمِ فِرْعَوْنَ إِنَّ هَذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ
“Kâlel meleu min kavmi fir’avne inne hâzâ le sâhırun alîm(alîmun).: Firavun kavminden ileri gelenler.: “Bu gerçekten âlim (çok iyi bilen) bir sihirbazdır.” dediler.” (A’râf 7/109)

Kâlel meleu min kavmi fir’avne.. bakın dikkat edin meleu, ben kelek kesen felân diyorum erşah meşrah felân değil yâni halkı ele geçirmiş atıyorum Bursada siyâset mi yapılıyor üç dört âile yapıyordur bunu, finansörü odur organizatörü onlardır. Aleverecisi daleverecisi odur servis yapanı odur haa birisi sağdan kılıflıyordur, biri soldan kılıflıyordur, biri oradan, biri buradan Şeytânın bin bir türlü oyunu oynanıyor!.
Gelde sen ALLAH için oyna!. ALLAH için nerde oynayacaksın? ALLAH için tek başına kalırsın Dünyanın tepesinde!.
Yâni bunu demek istiyorum! Bu kadar gerçekten ALLAH bize merhamet etsin ÜMMet-i MuhaMMede ma’sum insâna bir şey demiyorum ma’sumlara işinde gücünde helâlinde hakk onların sacının üzerinde kavur kavur kavruluyor.. Bu fitne ocağı “FETOŞ” diye Fethullah Gülen zıkkımına tâa 1995 de diyordu Siirtli Hocam.: “Kâfir, Münâfık!.” diye..
Ben de diyordum ona.: “Bu adamla neden bu denli uğraşıyorsun Hocam?” deyince.: “Yok Abdullatif o Bozguncu ki benzeri yok!.” dedi.
Yaşar Nuri’ye felân hadisi inkâr ettiği için felân böyle açıkca şeyler.. Arap Firavunlar böyle bir defâ hiçbir zaman kâfirden kâfirler demeden bırakmaz hiç..
Ve yıllar sonra bugün görüyoruz ki ayna gibi olmuş her şey ortada..
Şunu demek istiyorum nice ma’sum insânlarbir hiç yoluna ALLAH korusun hiç uğruna kapana girdiler!. İşte siz de anlatıyorsunuz üç dört çocuk oğlundan üç dört çocuk kızından adam zâten kendi başında değil onların nereye gittiği belli değil niye gittiği belli değil neymiş de polismiş de olmaz olaydı oraya girmeseydi!. O zaman da polis olamazdı zâten, onu da söyleyim. Girdiği için de böyle oldu!. Yâni böyle bir zulüm içinde kalıyorlar.. ne diyorlar onlar Kalel meleü min kavmi fir'avne Firavunun kavminin bu ileri gelenleri bu zulmedenleri ne diyorlar.. “bu varya bu le muhakkak âlim çok bilgili bir sihirbaz!” diyor “bunun gibi bir sihirbaz biz hiç görmedik!” diyorlar.. Mûsâ aleyhisselâm’ın mu’cizeleri görünce o zaman;

يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُمْ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
“Yurîdu en yuhricekum min ardıkum, fe mâzâ te’murûn (te’murûne).: (Firavun, Mûsâ (aleyhisselâm) hakkında kavminin ileri gelenlerine sordu:) “Sizi topraklarınızdan (arzınızdan) çıkarmak istiyor. O halde ne dersiniz (ne yapılmasını istersiniz)?” (A’râf 7/110)

يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُمْ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
“Yurîdu en yuhricekum min ardıkum, fe mâzâ te’murûn (te’murûne).: (Firavun, Mûsâ (aleyhisselâm) hakkında kavminin ileri gelenlerine sordu:) “Sizi topraklarınızdan (arzınızdan) çıkarmak istiyor. O halde ne dersiniz (ne yapılmasını istersiniz)?” (A’râf 7/111)

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍ
“Ye’tûke bi kulli sâhırin alîm (alîmin).: En iyi sihir bilenlerin hepsini sana getirsinler.” (A’râf 7/112)

Yurîdu en yuhricekum min ardıkum.. Firavun diyor ki adamlarına.: “bu Mûsâ varya bu Mûsâ!. bunun muradı sizi memleketinizden ihraç etmek çıkarmaktır sizde gördünüz ki!.” diyor. Milleti böyle boyayıp bir şeyler yapıyor.
fe mâzâ te’murûn.. "siz ne dersiniz?” demiyor “ne emredersiniz bana!” Çünkü Firavunu Firavun yapan kim etrafındakiler ileri gelenler yâni Karun en zenginleri efendim bir tane daha var Haman mı ne sihirbazların başı.. “İşte Firavun RABBımız diz çök!” işte RABBımız işte RABBımız.. Aynen şimdiki gibi öyle yapmıyorlar mı?. Bir adam bir bakan geldi çakan geldi ULU Câmiye giremeyeceğiz!. Ulan oğlum bu adam ALLAH’a inanan bir adam tepeleyi tepeleyi nere gidiyorsuuz!. şunu demek istiyorum yanlışlar yanlışlar yanlışlar konuşurken öyle konuşmuyor dört dörtlük müslümân şaşıp kalıyorsun, sütlü koyun gibi meliyor.. zâlimın teki.. yâni ne koyunu ya CÂNavar işte bütün bunlar olurken ne diyor “adamlarım sizinle beraber Firavunluk yapıyoruz çünkü sizle beraberiz, bu varya bu bu memleketten sizi sürecek neticede!” diyor.
İsrâiloğulları burada kalacaksiz nere giderseniz bilmem ne diyorsunuz emredin diyor.

Böylece 110. Âyete geldik Hakan yâni bu gün 20 âyet ALLAH’ın izniyle anlattık ben hep bir şeyi ricâ ediyorum ki Ahmed Çakır gözüm kardeşim biz el ele el ALLAH’a zincirliyiz biz hizmetçiyiz çünkü bizim başka bir görevimiz yok Hasbî Habibî Hizmetçiyiz ALLAH Rızası için Kelâmullah ve Rasûlullah için bir şey yaparız bir tek insân rotasını Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e çeviriverir bize derse bizde deriz ki teşekkürü Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e et!. Şükrünü de ALLAH’a et!. Bize de faydası o zaman gelir kardeşim!. Bize gelir zâten o bana bak bana ne bakayım sana ne bakayım sana!. Sen ALLAH’a bak, sen Kelâmullaha bak, sen Rasûlullah’a bak!. Ne var bende sende alttarafı yüz kiloluk leş yâni kaç kilosun 70 kiloluk leş yâni.. kusura bakmayın böyle Kur’ÂN-ı Kerîm’den anlayabildiğimizi biz Hoca değiliz bir şey değiliz. Hoca değiliz derken kendi hâlimizde da’vâmız yok A’râftan biz bunları anlıyoruz yâni Mûsâ aleyhisselâm’ın kavgası bu gün olmakta, sâdece Mûsâlar değişik Müseviler gerçek Mûsâcılar Mûsâya tâbi ALLAH’ın Peygamberini bilenler mü’minlerden bahsediyorum. Bir de Firavunluk yapanlar vardır ALLAH bizi korusun diye DUÂ edelim!.

Evet sormak istediğiniz söylemek istediğiniz bir şey varsa gerçi fırsat verimiyorum ama lütfen sorun yâni o zaman ben sorayım.: Barbaros nasılsin iyi misin?.

Barbaros.: İyiyim Hocam şimdi bu hadise bir sisteme baktığımızda en küçükten en yukarı doğru gördüğü görmediği yâni algılayıp algılayamadığımız her şeyin içerisinde bu kıssaların yaşandığını görüyoruz yâni hamdolsun bir insânın kendi kıvamı içindeki bozukluktan kendi programın içinde başına gelecek kıyamete kadar giden bir zincir içerisinde insânın kendi yaşam içerisinde bunları yaşadığını defâlarca aynı geçitlerden geçerken başına türlü türlü problemlerin geldiğini ve bunların kendisinin yanlış yaptığımız tercihler yüzünden nefislerimizin kendi zayıflıkları yüzünden olduğunu insân kendi hayatını incelediğinde baktığında kendisine o sizin oküler mercek hadisesiyle kendi mikroskopa bakınca bunu görüyor. Rasûlî mikroskopla onun mikroskopuyla Kelâmullah ve Rasûlullah bunu anlayabiliyor fakat bir Titânik Gemisi batmadan önce herkes kemân çalıyor her yer güllük gülüstanlık içinde balolar veriliyor efendim filmi izleyenler bilir ama beş dakika sonra ortalık kıyamet yeri gibi gemi buz dağına çarpınca gemi gitmeden evvel deniliyor ki Dünyâda hiçbir şey bu gemiyi batıramaz diye böyle kibirli kibirli şeyler söyleniyor insânlar tarafından matematik dehâsı bilmem ne dehâsı şudur budur felân gemi çıkıyor belli bir şeyden sonra Buzdağına çarpınca o dabir sembolik buzdağına çarpıyor ve denizin dibini boylayınca insânlar birbirlerinin üzerine çıkarken ezmeleri bunu da KÂBEnin dibinde de insân görüyor Şeytân taşlarken de görüyor. yâni insânlar birbirlerini yiyorlar her yerin içerisinede çünkü insânın yapısında bu hadisi bu benlik devâmlı yaşıyor bu yüzdende bu âyetler bize bunu anlatıyor sistem büyüdükçe bu gün yaşadığınız yine sizin de örneğini verdiğiniz ülkenin durumu da hakikaten insânlar bir zom uyku içerisinde ayakları çok rahat gidiyor gibi hareket etmekte öyle de şey var. yâni anlayamıyorlar bir şeyleri âile derken her şeye güllük gülüstanlık çöküveriyor öyle ne diyeyim Hocam her şey özünden bir şekilde kafasına gelecek olan mermiyi bilmem neyi düşünemiyor ama hayata uygulayamıyor insânları gaflet dalâlet almış götürüyor, yâni derman Hocam’ın yazılarının içerisinde meşhur bir sözü vardır Lût kavmi için bu hadiseleri yapan Kavim bir mahalle insân değil diyor onlar için koskoca insânlar gidiyor bu gün diyor yer yüzü içerisinde kendi zamÂNında 70 lerde 80 lerde onun sayısı o kadar fazla ki diyor yâni bu diyor birkaç da böyle olmuştu diyor şimdi daha ağır diyor şimdi bizim zamanımıza bakıyoruz tamamen çığrından çıkmış yâni nasıl bir zaman içerisinde nasıl bir şeyin içinde yaşıyoruz insân bakınca görebiliyor yâni söyleyecek çok şey var ne diyeyim Hocam!.

KulİhvÂNi.: Hacı Mahmudun selâmı var Barbaros

Barbaros.: aleyküm selâm Hocam ne kadar duracak bir ay kadar yakında oradayım o zaman bu sefer görmeden göndermem onları İnşâe ALLAH..

KulİhvÂNi.: Onlar nasıl misâfir bende şaştım Siirtli Hocam ALLAH rahmet etsin çok şey bir insândı konuşmaya bile böyle uzakta dururlardı bunlar biliyorlar konuşmak için bile tek tek gidilir konuşulur çünkü yalnız yürür ben hariç!. Her zaman ben şimarık bir çocuk gibi olmuşum ALLAH beni öyle yarattığı için..

Siirtli Hocamla Aksaray’a gidiyoruz da ne yiyeceğiz ne içeceğiz felân o da rahmetli oldu Hânife Anne dedi ki.: “Bu Hoca ne yedirir ne yer!.” Dedi. Fatma Hanım da dedi ki.: “Konya’nın meşhur bir kebâbı var!.” ALLAH var ya benim de içimden geçti ama o kebâb öğleye kadar biter! Hacı Şükrü’ye götürüp kebâb yedirecem fakat vâkit geçti yalnız benim de içimden ALLAH var o geçiyor amma Hocam kabul eder mi benim de kalbimden o geçiyor.. Ben döndüm dedim ki.: “Hocam Hacı Şükrü’ye götüreyim!.” dedim Hocam da önde oturuyor yanındaki Hanımlara onlar dediler ki “yemezde yedirmez de” felân deyince o şöyle kafasını dönüp dedi ki.: “Abdullatif, Abdullatif bilmiyor musun MuhaMMedîyette misâfir ev sâhibinin kuzusudur ne isterse onu yapar!” dedi..
“Hacı Mahmud siz niye bir ay sonra gideceğiz diyorsunuz nasıl misafirsiniz!.”

Yıllar önce işte bu partiler kurulurken şimdiki aktır karadır yeşildir mavidir renkli parti kurulurken halil ürün konya belediye başkanı şanı şahında o zaman Veysel Eroğlu “felân tarikatın adamıyım” diye kuyruğa girmeye çalışıyordu. felân feşmekân sonra İskiye kapağı attı orada da işi görüldü yâni biat etti ama benim söylemek istediğimşey şu.: “Sen fenâ değilsin şunu yaparsın bunu çatarsın orada da işimize yararsın felân dedim ki biz ALLAH’a inanan insânlarız çok şükür, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e inanan insânlarız. Rasûlullah’ı severiz sallallahu aleyhi ve sellemi sevmek yalansız ve haramsız bir siyâset var mı?.” dedim. Bir kahkaha attılar dediler ki.: “yalansız ve haramsız siyâset mi olur!.” dediler ya..
“CÂNınız CeheNNeme gitsin!” demişim bildiğim kadarıyla hâlâ gidiyorlardır onlar gibi ya da onlar gibi olanlar çünkü yalan ve haram ALLAH’ın Kelâmullahın Rasûlullah’ın Velîyullahın ve Abdullahın yolu değildir “ALLAH’ın dalâlette koyduklarına sakın düşmeyin” dediği yerdir. “Firavunluk Nemrudluk yapmayın!” dediği yerdir. şunun için söylüyorum şimdi Hakana sorsak desek ki.: “Nasil bir MuhaMMedîsin?.” “Hâlis Muhlis Sıddık ve Âdil MuhaMMedîyim Dayı!.” der deriz değil mi..
Hep böyle diyoruz değil mi ben ne derim İnşâe ALLAH bu sözümüzü isbat ederiz Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem de alnımızın çatından öper.: “Hoş geldin oğlum CÂNım ciğerim!.” Der.
İşte budur Hazreti Hamzalık yoksa aynı karında yatsam Ebu Leheb’sin ne yapacaksın aynı karında yattılar biri Ebu Leheb!. Öyle kandanmış CÂNdanmış kanıyla CÂNına okuyor adam yaah ALLAH korusun!. ALLAH korusun da, neyi korusun mazlum var ma’sum var çoluk var çocuk var gelecek nesiller var bak Gariban iki tane kız çocuklarını yetiştiriyor Gariban hayatın tüm noktalarını yaşamış bir insân nokta nokta yaşamış gerçekten yaşamış bir insân böyle babasının parasıyla zil döğerek Londro sokaklarında okumamış gazete satarak mektup dağıtarak bin bir çileler içinden geçerek sonra da yükledikçe yüklemiş yükledikçe yüklemiş.. “Şaban bıktı ya RABBî!.”ye kadar gelmiş yâni..
Ama ne diyordu Hacı Osman Efendi.: “Evlâd, evlâd bilmiyor musun en güzel çiçekler gübreliklerde açar!.”
Bizim yolumuz bu inkâr olacak =>ikrâra çıkacaksın, bok olacak =>bostana çıkaracaksın, gül olacak =>gübreliğe çıkacaksın inkârın ne olduğunu bileceksin ki ikrâr edeceksin alevere dalevere ya şu basit bir adama bile yapamıyorsun be şu bugün Pazara çıktık kaç kişi kandırabildik belki bir kişi kandıramayız herkes anasının gözü.. Hâşâ RABBımı mı kandıracaksın ya inanmıyorsun ya ahmaksın ya da başka bir şeysin eğer öyle bir şey düşünüyorsan!. o zaman ki vallahi billâhi o açık şey ister altan çıksın ister üsten çıksın çıkar bir gün ben o zaman açık seçik sâdık samimî sabır içinde ALLAH’ın SeLÂMetini Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in SeLÂMetini Kelâmullahın SeLÂMetini ALLAH Dostlarının SeLÂMetini dilerim!.
Tâbi dilerim bunlar benim CÂNlarım ciğerlerim kardeşlerim çocuklarım BİZ BİR-İZ yâni BİZ BİR-İZ burada yâni kim kim derse kimse kim olduğunu bilemez çünkü aynı CÂN ceryÂNını taşıyan aynı Kur’ÂN’ ceryÂNını taşıyan aynı ALLAH ceryÂNını Rasûlullah ceryÂNını taşıyan bir hattız. Biz ne iyiyiz ne kötüyüz Biz Biziz bu kadar!.
BİZ ne Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in sırtındayız, tepesinde ne de ayağının altındayız =>BİZ arkasında/safında “ALLAHu Ekber!.” Demişiz, saf bağlamışız.: “Buyur ya RABBi!.” kıyamındayız. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Fâtihamızı okuyor =>İmâm-ı Mutlak =>Mürşid-i Mutlak =>Kelâm-ı Mutlak =>HAKku’l- HAKk MuhaMMed aleyhisselâm oku diyor okuyor..
Ondan sonra çizelim altını şu adam ne diyor bu adam ne diyor haa Münir Hocam’ın onlar ayrı zâten ona akıllı diyen bir adam çıkmamış kendi adresini de “Deli Doktor” diye veriyor zâten.. Benim Antalya’da üstümde kirada oturdu Bir Adam iki yıl önce çocuğunu polisken Van’da vurmuşlar!. Sen de oradaydın Kadriye!. haa işte o Adam çocuğunun hatıraları var Eskişehir’de Tüccar Terzi.. İşte 2 ay oldu üstümüze geldiler oturdular bir gün misâfir geldiler işte ne yapyorsun yazıyorum ne yazıyorsun Münir Dermanı deyince.. aaaa o “Deli Doktor” dedi Adamın ismi Ferhattı.. “siz nerden tanıyorsunuz?” “Biz Eskişehirde iken bir numara tüccar terziydim bütün elbiseleri ben dikerdim Paşaların şunun bunun ötenin bötenin.. Deken tek kalan küçük oğlum yara bere oldu İstanbul’a gittik ora bura gittik çâre bulamadılar dökülüyor artık perişan, kimi taun diyor kimi vebâ diyor hepisi bir şey söylüyor!.
Birisi demiş ki.: “ulan ne buralarda geziyorsun Eskişehir Devlet Hastanesinde Deli Doktor var git! Bir de ona göster o şey adam!”
Derviş birisi söylemiş. “Ama bunu söyleyen adama zaman zaman uğrardı da diyor kuru fasûlye pilav parası verereyim derdim de.. “lan git karşıya bir kuru fasûlye pilav söyle!” derdi. Aynı bizim Baltacı gibi Boncukcu Cıncıkcı gibi bunlar maskeli “git lan şurdan bir karnını doyur” dedim diyor..
Çâre yok!. “Çocuğu da al git baksın!” demiş. “Adı ne?.” “Ben Adını bilmiyorum “Deli Doktor” de!.” demiş.
Hastaneye varmış.: “Burada Deli Doktor varmış kim o?” felân.. Hemşire demiş ki.: “Bak Deli Doktor da karşıdan geliyor iste şu Karşıdaki!. Hocada gidiyormuş çeket yok bir kısa gömlek sanki boksör böyle gıcık bir adam gibi görüyorsun karşında ters bir Adam gibi yâni.. “Hocam işte size görünecektim!” “Ne var?” demiş. Çocuk işte şöyle oldu böyle oldu felân gelmiş o zaman yanına.: “Şimdi demiş, bir şey diyeceğim demiş yapacaksın ALLAH’a inanacaksın güveneceksin sebebi de ALLAH sonucu da ALLAH diyeceksin!. Nerede bu yara?” Çocuk kafayı şöyle bir uzatmış.. “Açmaya gerek yok tüuhhh!. pislik içinte tuuh!.” Diye tükürmüş Hemşire’ye el kremi gibi bir şey vermiş!.
Ben bu hemşireyle Ankara’da görüştüm onun baş hemşiresiyle bir gün ve bunların tümünü anlattırdım orada. o uçak kazasını felân anlattırdım yâni.. ama, toplantılarına gitmedim çünkü Hocamın Yolundan ayrılmışlardı o grup yâni..
Neyse gittik diyor sabah bir baktık ki yaralar kabuk bağladı diyor cerahat durdu akıntı diyor ya Eczacıya dedim.: “Kardeşim bu ne kremidir?” “Bu el losyonu gibi bir losyon bir şey yok, yara için felân değil!." dedi.
Haaa anladım ki başka bir iş!. Bir ay sonra tekrar gittim diyor dedim ki diyor Hocam ben Ferhattı adamın adı meşhur “Tüccar Terzi Ferhat”.. “Size kumaş örnekleri getirdim kataloğ, altın yıldız kumaş lütfen bir renk beğenin iki dakikada ölçünüzü alayım bir elbise dikmek istiyorum çocuğum iyi oldu!” dedim. Hoca ona bir küfür etmiş ama bilmiyorum ne demiş bana bir ter bastı diyor “ulan Tüccar Terzi” demiş.. “Sen bizi enâyi mi sanıyorsun sağo sola mı saldıracağık kim dedi lan sana ne dediler?!”
“Efendim DELİ DOKTOR!” dediler. “haah adresi doğru söylemişler şimdi söyle şunu bunu yapacağım yok! Öyle yapma demiş şoo okula git bunu iyi hesab et kaç lira yapıyor bana o kadarlık oradan öyle yapma demiş kıçlarını örtecek kadar kıçlarını örtecek kadar ayaklarını örtecek kadar bir şeyler yap mâdem istiyorsun beni enâyi mi sanıyorsun lan, sana boy ölçüsü aldıracağım haaa beni ölsem kaldıracak adam bile alamaz benim boyumun ölçüsünü kefen için!.”
Felân ama öyle de olmuştur.. cenâzısını kılan iki erkek beş kadındır, kızı sekizincidir dokuzuncusu da hanımıdır adresi de Ankara’da dır.. Şimdi Tarık Cân Ankara’da gider İbrahîm Beye.: “Sen de oradaymışın ikincisi senmişsin kara kışın altında nasıl gittin oraya?.” diye sorar.. Mesele bu mesele bu Münir Hocam da bilir ki tabelâ takmayı, o da bilir ki milyonlar biriktirmeyi on sene profösor olarak çalıştı Almanya da eşşeğin yüküyle getirirdi parayı har vurup harman savurmadı.. Hele ben nazlı adamım o başka bir insân çünkü insân değil başka bir şey yâni kendisi anlatıyor yazıyor ya işte hoş geldi ya Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendim kendisinin ölümünde diyor çok şunu demek istiyorum Barbaros!.
Her gübrede gül açar hiçbir altın tozunda gül açmaz hiçbir altın tozunda gül açtıramazsın, çatlatamazsın tohumu zâten çile ben çileyi istiyor değilim çileyi övüyor değilim ben RABBımdan hakk ve hayr istiyorum!. Aman yâ RABBî!. “İbrahîm aleyhisselâm’ı niye Firavun CeheNNeme soktu CeNNetin dururken!.” dediğim ÂN’da ben MuhaMMedîyetten uzaklaşıveririm bir ÂN’da bir dakika dur Kelâmullahtan uzaklaşıveririm bir dakika dur ya niye “ İlâhe =>ALLAH yok” derken “İLLâ=>ALLAH” diyoruz onu atalım küfürdür doğrusu Lâ İLâHe İLLâ ALLAH hiçbir ilâh yoktur ancak ALLAH vardır inkâr et ikrâr et!.
Onun için Garibanım valla idâre edecek ya öyle derdi ben Siirtiliyi sıkıştırırdım bâzen.: “Hocam şöyle oluyor böyle oluyor?” diye. “Abdullatif Abdullatif dışarı mı çıkacağız kaçacak yer mi var nereye gideceğiz?!.” Derdi.. Yâni “DUÂ edeceğiz” diyor!.

Başka yol yok çünkü kendimiz içinde çoluk çocuğumuz içinde kaderlerimiz içinde memleketimizin kaderi Dünyanın kaderi İslâm Milletinin kaderi içinde ALLAH Rızası için DUÂlar etmeliyiz hep ediyoruz başka yol yok çünkü etmemiz gerekiyor onun içindir ki eğer =>Heveslerimiz->Dünyâmızı, Hevâlarımızı da >Âhiretimizi ele geçirirse Şeytân olarak bizi Dünyâda Firavun âhirette Nemrud yapıverir!.
Öyle âyetler var ikisi de sabit bunlar ve çok çok yazık olur senin Fatmatü’z-Zehrâ da yeni uyandı amma çocuk geç kaldı evet dokuzda başlıyoruz biz bitirdik o geldi belki de şu var..

Barbaros güzel kardeşim CÂNım benim gaybî DUÂlarımız ALLAH için DUÂlarımızdır gaybî DUÂlarımız yüzyüzeden daha yüz yüze de ederiz de gaybî olarak..
RABBu’l- ÂLemîn İnşâe ALLAHu’r-RAHMÂN bizi Kelâmullah ve Rasûlullah Yolundan ayırma! Bizi sen yarattın ne olduğumuzu biliyorsun her insân için “yakin gelinceye kadar devâm edin” diyor kulluğa.. kulluk nedir?. iğnenin ucunda usturanın ağzında yakin gelinceye kadar Lâ İLâHe İLLâ ALLAH MuhaMMedîn Rasûlullah sözüne sâhib çıkmaktır!. Her yerde her zaman her halde her nefeste alevere dalevere yapamazsın başka şey yapabilirsin ama alavere dalevere yapamazsın!. yalan nedir!. Yalan, =>yaşanmayandır!. Adam “yellendim” diyor doğru söylüyor koktu.. Adam yellenmedi “yellendim” diyor yalan söylüyor çünkü böyle bir şey yaşanmadı yâni.. haa bizde duyardık kokusunu değil mi Hacı Mahmud yav kardeşime bak yahu!.
Onun için de İnşâe ALLAH ALLAH hepimizin yar ve yardımcısı olsun güzellikler versin iyilikler versin hakk ve hayr versin Tarık o güzel yavrumuzun kızımızın yavrumuzun gözlerinden öperiz kızımıza selâmımızı söyleriz Tarık da İstanbul’dan buraya geldi birkaç saatliğine küçücük çocuk bebesiyle geldi hârika Hanımı var maşALLAH gördük, geldi geçti böyle yıllarca geldiydi Aksaray'a değil mi Tarık.. yok gelmedi Hâlim geldi..

Evet sormak istediğiniz sorusu olan varsa sorsun bize göre at avrat şahah-ı teber herkes işe gidecek..

bismillâhirrahmânirrahîm..
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
Kim ki bunu üç kere söylerse bu istiğfarı, konuşmaları elenir yarayalanı arz ederiz yaramayan bağışlanır diye hadisi şerif var..
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk.
.
elhamdulillâhi RABBu’l- ÂLemîn..
Sonsuz Sınırsız İlmullahca ALLAHu zü’L-CELÂL’in Muradınca Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’de elimiz olsun dilimiz olsun gönlümüz olsun hizmetimiz helâlı hoş olsun ve bizi ebedî olarak o muhteşem mubârek muazzam ruhuyla yâni bizi kabul etsin onun şerefi ile şevkatıyla şehâdet şerefi şefâat şifâsıyla yâni bizi merhametine MuhaMMed-i Hakikatına bütün “Lâ İLâHe İLLâ ALLAH MuhaMMeden Rasûlullah” diyenlerin ayaklarının altına yol olalım da, basarak geçsinler. CeheNNemlerine köprü olalım basarak geçsinler.. Çünkü biz İbrahîmiyiz, çünkü biz MuhaMMedîyiz çünkü biz İnşâe ALLAH inandığımız yâni bunu söylüyorum yoksa sen ben öte böte bunlar elbisedir sen diyorsun Kadriyemiz.: “Hakanı ben doğurdum!” diye Hakanı nere doğurursun sen, bin tane Hakanın Annesi var Havva Vâlidemize kadar..
Sen neyden bahsediyorsun bunlar bu günün ouyunu tiyatro oyunu olsun böyle mi oyunu da böyle oynuyacağız zâten şehâdet de böyle oynanıyor.. “Şahdamarınızdan yakınım” diyen RABBım bende beni aratıyor, dokuz dilli öttürüyor görüyorsun değil mi?” derim tâbi elhamdulillâh..
İşimiz bu ALLAH’ın İzni ve İnâyetiyle..
ALLAHümme salli ve sellim ve barik alâ seydinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve rasûlike ve nebîyyil ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve EHL-i Beytihi ve ümmetihi..

Şüphesiz ki hiçbir kişi yer yüzünde Kâinâtta MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm kadar ümmetine yangın ümmetine düşünen.: “Benim şefâatım en büyük günah işleyenleredir!.” hadisi bu sebebledir. çünkü darda kalmıştır, yolda kalmıştır, ayağı kaymıştır, bir hal olmuştur. O, Şeytânın uşağı değildi ama kaymış bir hal olmuş o Şeytânın uşağı değildi bir hal olmuş yâni ben onu tutar çıkarırım yoksa büyük günah işleyin diye teşvik etmiyor tevbe de öyle tevbe de dönüştür. yâni dön dön dön yine yok öyle alevere dosdoğru ol insân günah da işler sevâp da işler ben bunlara bir şey demiyourm ama insân aklı başında bir uyanır ya ben şimdi bir uyandım ki burada berbat bir koku var düşünüyorum şimdi diyorum ki.: “Yav Kadriye Hacı Mahmud diyorum burada bir koku var ben uyuyordum ben mi yaptım?” diyorum değil mi doğrusu bu değil mi sen de diyorsun ki.: “uyandın artık yapmazsın ne yapalım yav!.”

ALLAHu zü’L-CELÂL çoğunuz çalışıyorsunuz işleriniz hayırlı olsun aşlarınız helâl olsun, eşleriniz sâlih sâliha olsun kalbleriniz tahkik imân kafalarınızda sâlih amel olsun, yaşadığımız sürece her yerde her zaman her halde her nefeste Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yâni Rasûlullah’ın ve Kelâmullah’ın CÂNdan gönülden doğrudan doğruya eli ayağı gibi gözü gibi kalbi gibi ruhu gibi BİZ BİR-İZlik içerisinde Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e hizmet edelim Hasbî ve Habibî.. ALLAH’ımıza kulluk edelim ve birbirimize gaybî DUÂlar yapalım ALLAH’ım ya RABBim bizim bütün mü’minlerle beraber bu yıllardır neşelerimiz daha bir kaç gün Ahmedle buradaydık birlikte maltız yaktık felân bu muhteşem bir şeydir.. bunun içinde hiçbir şey yok bunu gider orada da yaparız.. mesele o değil mesele BİZ BİR-İZdir ya onunla hep beraberce yatsı namazını kıldık hep beraberce âilece yâni bütün mesele nerde birleştiğimizdir nerde birleştiğimiz belli Ahmed Çakırım, ALLAH rahmet etsin Ali Çakır nerdeyse orada birleşiriz bu gün yarın fark etmez o zaman oraya Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in şeref duyacağı şekilde gidelim, iftihar duyacağı şekilde İnşâe ALLAH1.
Başımızı belâya sokmasın ya onun içinde hepimiz gaybî DUÂcılarımız olalım İnşâe ALLAHu’r-RAHMÂN!.
MuhaMMedînur sitemiz BİZimdir BİZim dediğim Kur’ÂN-ı Kerîm ve Hadis ağırlıklı olmak üzere emîn olduğumuz ALLAH Dostlarıyla birlikte insânlara gelecek insânlara Kelâmullah ve Rasûlullah Denizi açmak Deniz Feneri gibi yakmak burası Kelâmullaha ve Rasûlullah’a âit bir yerdir birisi delice yazıyor yazsın birisi velîce esiyor essin ama burada estirsin burada bir toplansın demiyorum, hizmet etsin diyorum bir kişi Barbaros çok iyi biliyor ki bildiğim kadarıyla beş yerde ne diyor Münir Derman.: “Bütün yazdıklarımı bir kişi için yazdım tek kişi için." Neden?. İnşâe ALLAH zinciri devâm ettirir, elektrik kesilmez diyor!.
Ve İnşâe ALLAH’ta kıyamete kadar Münir Dermanın direğinin ALLAH ceryÂNını kesmeyecektir kesmeyecektir bizim de kesmeyecektir ben geçerim günü gelir iş güç rayına oturur döner bir de bakarsın Keşiş Dağının Başında Ahmed Çakır ALLAH’a şükür bir bakarsın orada o çıkar hiç ALLAH’ın NÛRunu kimse durduramaz Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in NÛRunu, Kelâmullahın NÛRunu kimse durduramaz depremler olur fırtınalar olur cuhan savaşları olur yakırlır yıkırlır geberirler doğarlar bir sürü ama herkese Hakk DUÂ ederiz!. Ben isterim ki Firavunum =>Yâ RABBi Mûsâ olsun, Nemrud da =>İbrahîm oleyhisselâm olsun.. Ben MuhaMMedîyim çünkü Şeytânlarımız müslümân olsun!.
Ben DUÂ etmek durumunda olan birisiyim, bedDUÂ etmek değil ALLAH’ın RAHMEti cümlemizin üzerine olsun!.
Es selâmu aleykum ve rahmetullah..
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

26.12.2017 A’râf SÛRESİ SOHBETİ..
Esselâmü aleyküm ve rahmetullah..
Euzubillâhimineşşeytânirracim..
Bismillâhirrahmânirrahîm..


subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk.
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk.
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk.


ALLAHümme salli ve sellim ve barik alâ seydinâ MuhaMMedîn sallallahu aleyhi ve sellem istecârtu,
ALLAHümme salli ve sellim ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve resulike ve nebîyyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..


elhamdulillâhi RABBu’l- ÂLeMîN..

ALLAHu zü’L-CELÂL Lûtfu Keremînden İzzeti Şerefinden bizi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Şehâdet Şerefi ve Şefâat Şifâsına ulaştırsın bizi Hakkta Hayrda ve Rızasında kılsın!.

Şeytân Düğünü vardır Anadolu'da yâni hortum.. Şeytân Düğünü derler ona. O, böyle döne döne gelir özellikle eskiden tarlalardan buğdaylar tophanır böyle harmanlar yapılır sabahlara kadar döven döner sürülürdü.
Ekinder biçilir, daha tarlada iken deste iken yığınlar yapıldığında değil mi Hacı Mahumud!. Hortum gelir kimin tarlasına gelirse desteleri param parça dağıtır dağlara bağlara yâni duman ederdi..
İşte böyle bir ortamda yaşıyoruz şimdi Dünyâda ya da Şehirlerde ya da Evlerimizde ya da Vicdânlarımızda böyle bir sıkıntı içindeyiz.. Buna Şeytân Düğünü derlerdi bu anafora.. yâni gördüğümüz hortum yâni karadaki hortum çok olur yazın sıcak günlerde ve çok büyük zararlar verir. çünkü tekrar tırmıklarla felân toplamak lâzım kayalara taşlara saçardı..
Âdeta bu günkü İslâm Âleminin düzeni, müslümânların düzeni ve hepimizin düzeni böyle bir fırtınanın içinde…
Âyetler de vardır “sâdece içinizden günahkârlara gelmeyecek gazâbımızda hepiniz de varsınız..” gibi.. İçinizdeki günahkârları ayıklamak için değil.. böyle hadisler de vardır..
“Yâ Rasûlullah onlar ne yaptılar ki?!”
“Onlar çok iyiydi ancak öbürlerine iyiliği emredip kötülükleri yasaklamıyorlardı..”
Kendileri çok iyiydi amma etrafına akrabasını çoluğunu çocuğunu kötülüklerden şerr ve Şeytânlıklardan uzaklaştırıp hakk ve hayra çağırmıyorlardı yâni ma’rufu emretmiyorlardı ALLAH’ın Emrettiğini emretmiyorlardı Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Emrettiğini emretmiyorlardı münkeri inkâr edilmesi gerekenleri de reddettirmiyorlardı ve onlar alevereci dalevereci insânlardı bir bakıma yâni.. bu gün o durumdayız!.
Buna insânların kendisi de sebeb değil ortam sebeb, medya sebeb çeşitli şeyler var. Bu gün it izi kurt izine karışmış durumda.. insânlar “ben şöyleyim” demekle kurtulamazlar her şey birbirine karışmış durumda..
Onun içinde böyle bir ortamda en CÂNını kurtarmak açısından değil MuhaMMedî MeLÂMette İnşâe ALLAHu’r-RAHMÂN Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in Şehâdet Şerefine Şefâat Şifâsına Hasbî Habibî Hizmetçi olup her eve elektrik çeker gibi BİZ BİR-İZ İlâhi AşkıMuhaMMedî Meşkini insânların vicdânlarına ulaştırdığı zaman..
Biz bu günün insânların Politikacıların Tarikatçıların Siyâsetçilerin ve benzerlerin.: “bana gel, bana gel!.” şeklinde değil hat çekerek bulut gibi rüzgar gibi güneşin ışığı gibi herkese açık umumî bir hat çekerek yâni ve bu çok önemli bir şeydir Hakkın Hizmetçisi olmak Hayrın Hasbî Hizmetçisi olmak, Kelâmullahın Hidâyet Hizmetçisi olmak, Rasûlullah’ın Habibî Hizmetçisi olmak her yüreğin kaldıracağı bir şey değildir!.
Bunun bir BEDELİ yoktur,
Bunun bir KIYASI yoktur,
Bunun bir ŞARTI yoktur,
Bunun bir SEBEBİ yoktur,
Bunun TEKk BİR bir SONUCU vardır..
Sonuçta da ancak ALLAH celle celâlihu vardır VÂHİDu’L- KAHHÂR ALLAH vardır! KÜLLî ŞEYy’i yok edip.: “Kim var?.” Dediğinde.. Cevâb veren olmadığı zaman olacaktır ki, o ÂN olacaktır ki kendi cevâb verir VÂHiDu’l-KAHHÂR ALLAH..

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
“Yevme hum bârizûn (bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li meni’l- mulku’l- yevm (yevme), lillâhi’l- vâhidi’l- kahhâr (kahhâri).: O gün onlar (bütün bu olaylar ve yaratılış sırları) orta yere çıkacaklardır. Onlardan hiçbir şey ALLAH’a karşı gizli kalmayacaktır. (Ve ALLAH soracaktır:) "Bugün mülk ve hükümranlık kimindir? (Herkes ve her şey şöyle cevap verip haykıracaklardır:) BİR olan, KAHHÂR olan ALLAH’ındır. (Hüküm ve egemenlik sadece O’nun hakkıdır.)” (Mü’min 40/16)

Onun içindir ki bize geçici verilen Beden Nefis Kalb Ruh gibi hepsi emânet olan ki tümü emanettir, akılda toplanır bunlar AKILda bir EMÂNETtir. Tüm mesele Esmâü’l- Hüsnânın ÖZÜdür akıl.. Bana göre esmâ akıldır insân aklının şu kadarını kullanıyor bu kadarını kullanıyor beyninin şu kadarı kullanılıyor kullanılmıyor felân.. Teknik gidebilir istediği kadar gitsin yâni ALLAH’ın üstüne çıkacak değil ya!. EMRuLLAHın dışına çıkamaz demek istiyorum. Bir yerde yorulacaktır.. kaldığı yer kadar ondan sonra başkası gelir başkası gider felân.. onun içindir ki ALLAHu zü’L-CELÂL’i anlamaya çalışmak güzel şeydir amma o bir ahmaklıkdır neden çünkü o böyle bir safsatadır ki daha oraya varmadan önce Abdullahın kim olduğunu bilmek gerekiyor!. Abdullah, Abdullah =>ALLAH’ın kulu!.
Kimdir?. “men arefe nefsehu”yu BİLmek gerekiyor BULmak gerekiyor OLmak ve Yaşamak gerekiyor!. İnsân olduğunu bilmek gerekiyor.. belhum e dallun.. hayvandan da aşağı hayvan hayvanlık yapıyor!.
Amma köpek köpeklik, koyun koyunluk yapıyor!. Hiçbir zaman koyun kurtluk yapmıyor ya da bir güvercin kartallık yapmaya kalkışmıyor kendi işini yapıyor, İlahî Sistemde ne öğretilmişse onu mutlaka yapıyor, illâ yapıyor başka yapmıyor ve onu da adam gibi yapıyor yâni tam yapıyor değil mi?.
Benim burada bir siyah beyaz gelinim var daha kapıyı açmadan.: “Ben buradayım, artık bir avuç yemimi ver yiyeceğim!” diyor hemen sâhib çıkıyor bana, ben de ona sâhib çıkıyorum.. öbürleri bir sürü güvercin var onlar gelmiyorlar diyorlar ki.: “Bunlar birbirine sâhabe yâni şey olmuşlar BİZ BİR-İZ olmuşlar!.”
Bu güzel bir iletişim tıpkı RABBımızda da böyle “men arefe nefsehu fakat arefe RABBehu”
Ee bir söz vardır “kör ALLAH’a nasıl bakarsa ALLAH da ona öyle bakar.” yâni kör gözle baktığında göreceği körlüktür onun içindir ki biz hepimiz doğru, dosdoğru olmamız gerekir bunun içinde MuhaMMedî MeLÂMette dâimâ bunu söylüyorum MuhaMMedî MeLÂMette asla bir BeDeL düşünülmez!. Zâten düşünülse de boşa düşünülür onu da söyleyim KÜLLî ŞEYy’in Sâhibi ALLAH’ın karşısında.: “Bu benim!” demek kadar ahmaklıktır, olamaz!.
Haa her Şeyyin Musahhar kılındığı, bana verildiği doğrudur, Halifesi olduğum da doğrudur ama, bir doğru daha var ki =>”hayvandan da aşağı inebileceğim de doğrudur!.”
yalnız İLLîYyİn benim ama Esfelînde de yaşamaktayım, “CeheNNemîn içindesiniz” âyeti vardır.. Necm Sûresinde evet CÂN cehenmemînin içindeyiz gerçekten oradayız burası en ağır şeyler Şeytân meytan solda sıfıra kalır.. “Şeytân küfrü emreder, insânlar emrine uydu mu, ben senden uzağım âlemlerin RABBinden korkarım.” âyeti vardır.. der ama, adam bunu demez akıllı olduğu için alevere dalevere yapar münâfıklık yapar başka işler yapar kendi aklına yalan söyler yanlışa düşer böyle bir çabayla uğraşmak MuhaMMedî MeLÂMette ahmaklıktır çünkü MuhaMMedî MeLÂMette gerçek olmayan hiçbir şey yoktur.. “YAŞAnmayan =>YALAN”dır..
”YALAN =>YAŞAnmayan”dır

Günah da işlenmiştir işlemiştir çeşitli şeyler olmuştur olabilir ama geçmişi MuhaMMedî bir MeLâMî tek kelimeyle mühürler ki; Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Nefesiyle Sesiyle “Subhâneke ALLAHümme ve bi hamdike eşhedu enla ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk.” der mühürler.: “Yâ RABBî!. ben bilerek bilmeyerek her ne ettiysem ettim SEN de biliyorsun, hayır dememin banası da yok!.
Ben şimdi aklım inandığı için Kelâmullah ve Rasûlullah’ın yanında Abdullahım bu kadar bunun için bir BEDEL versem;
CÂNımı sen yaratıyorsun yâni bir bedel yok!. KIYAS yapmam da söz konusu değil neyle/kimle kıyaslayım!.
Yâni “ALLAH Büyüktür” desem.. ALLAH celle celâlihu, neye göre büyüktür.. Hâşâ Keşiş Dağından mı büyüktür!. Kıyas yapmak gerekir buradaki o değil ki evet “büyük” diyorsun “kebir”e ama KEBİR o değil ki =>BİRRin Kevnîyyetidir Rusûlîyyet ve Rububîyyet BİLELiğinin vücûda gelişidir sende..
Kebândaki elektriğin senin evinde yanmasıdır, yüreğinde yanmasıdır bunda ne var, ne abesi acayip mi bu acayip mi.. daha acayibi nedir? daha acayibi şudur.: “Kebân da kim oluyormuş yahu parasını ödüyorum bu benim!.” dediği ÂN’da şirkte o zamanda “belhum e dallun” olur hayvanlar öyle demezler, çünkü hayvanlar güzeldir, kendi işlerine bakarlar!. MuhaMMedî MeLÂMîler de kendi işine bakar onlar Her Yerde Her Zaman Her Halde ve Her Nefeste ancak ve ancak LİVECHİLLÂH için, ALLAH Dostları için başımız ayaklarının altındadır, onlar bizim elektrik direklerimizdir, CÂN ciğerdir ceryÂNlarımızdır.. doğrudur ama EHL-i Beyt aleyhisselâm’a geldi mi =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in =>Teni, Kan, Cânı ve İmânı kıyamete kadar o hatta.. o telin içinde Rububîyyet Telinin içinde Velâyet Telinin içinde Nübüvvet akar. Çünkü Nübüvvet durmaz Rusûlîyyet durur.. Nübüvvet BİLELik NÛRudur devâmlı bu sistemîn dönmesi için mutlaka NÛRULLAH NÛR-u MuhaMMed CeryÂNı gerekir duramaz ancak, Nübüvvet NÛRu geliş tarzı/YoLu da EHL-i Beyt aleyhisselâmdır..
Bu böyledir EHL-i Beyt NÛHun Gemisi gibidir binenler emniyettedir, binmeyenler helâk olmuştur..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:, Ehl-i Beyt (a.s) hakkında şöyle:
اِنََّمَا مَثَلُ اَهْلِ بَيْتِى فِيكُمْ مَثَلُ ثَفِينَةِ نُوحٍ فىِ قَوْمِهِ مَنْ رَكِبَهَا نَجَى وَ مَنْ تَخَلَّفَ عَنْهَا غَرِقَ.
“Hiç şüphesiz içinizde benim Ehl-i Beytimin misali, Nûh’un Kavmi içerisindeki “Gemisi”ne benzer, ona binenler kurtulmuş, ondan kaçanların hepsi boğulmuştur.” buyurmuştur.

(Müstedreku’l Hâkim, c.3 s.151; Yenabi’ul Mevedde, s.370, Es-Sevaik’ul Muhrika, İbni Hacer, s.184-370, Tarih’ul Hulefa, Suyuti, s.124

bunlar böyleDİR. övmek ve sövmek MuhaMMedî MeLÂMette haramdır toprak saçın gözüne demiştir ama “İZZEt” başka şeydir onların “Şefâat Şifâsını- Şehâdet Şerefini” gökyüzüne kaldırmak bizim ana görevimizdir!. ama bunu kendi adımıza yapmayız hâinlik yapmayız!. bu DOSTDergahı bize bağışlansa bile Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemin =>Hasbî Habibî Hidâyet Hizmetine yaşarız, bu işi O’nun için yaparız!. Son UÇta Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem alnınn çatından öper ve.: “Oğlum Hasbî Habibî Hidâyet Hizmeti böyle yapılır!.” Diye tebrik eder inşâ ALLAH..
Ayırmadan kayırmadan işte hizmet budur.. ALLAH razı olsun bizim Kerem Kâlemimizdir HAY BaBamız.. ALLAH razı olsun Hakan’ın on parmağına ALLAH on Güzellik katsın!, Özelilk versin, güzellik versin, NÛR versin!.
Çünkü hârika yazar, on parmağıyla yazar güzel yazar çabuk yazar..

Bunlar bu gün Kâlem Sûresini yazarken insânım unuttum gidiyorum orada.. Halbuki, meselâ Dalgakıran.. ben bunları fiilen yaşamış bir inşanım.. bir inşanı seyredin ki => Karnındaki yarıktan dışarıya çıkmış bağırsaklarını o karnının içerisine yine kendisinin nasıl soktuğunu gözümle görmüşümdür!. Ve yanında yarımı içilmiş şarap şişesiyle.. zor konuşan bir sesiyle.: “Ekmek Ekmek!.”
Küçük ve tarihi Halk Pazarının karşısında yanayana bitişik Meyhaneler vsrdı..
O zamanda da bugün gibiydim yâni aynıydım demek istiyorum ben.. her sabah Balbey Câmisine Sabah Namazına birlikte gider. Dönüşte de Küpeli Fırından tava ekmemeği alırdık.Çok meşhurdu..
Kayınpederim takvâ sâhibiydi o öyle görüyordu çünkü.: “Şarapçı Meyhâneci bunlara ekmek de olsa vermek doğru değildir.” diyordu.

Patlasa da, çatlasa da.. her neyse bu kişi elden ayaktan düşmüş bir miskindi.. miskin kimdir?. Hiçbir şeyini bilmediğin ekmeğe muhtaç kişi miskindir dini donu ötesi mötesi olmaz hayvan bile miskindir.. hayvan.. hayvan sürünen bir hayvana su vermen onun hakkıdır, sana farzdır.. mesakin ehline ekmek vermen farzdır.. Her bir CÂN =>ALLAH’ın CÂNıdır. YARATANdır o Ceryânın Sâhibi..
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

26.12.2017 A’râf SÛRESİ SOHBETİ..
Esselâmü aleyküm ve rahmetullah..
Euzubillâhimineşşeytânirracim..
Bismillâhirrahmânirrahîm..


subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk.
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk.
subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe ille ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk.


ALLAHümme salli ve sellim ve barik alâ seydinâ MuhaMMedîn sallallahu aleyhi ve sellem istecârtu,
ALLAHümme salli ve sellim ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve resulike ve nebîyyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..


elhamdulillâhi RABBu’l- ÂLeMîN..

ALLAHu zü’L-CELÂL Lûtfu Keremînden İzzeti Şerefinden bizi Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Şehâdet Şerefi ve Şefâat Şifâsına ulaştırsın bizi Hakkta Hayrda ve Rızasında kılsın!.

Şeytân Düğünü vardır Anadolu'da yâni hortum.. Şeytân Düğünü derler ona. O, böyle döne döne gelir özellikle eskiden tarlalardan buğdaylar tophanır böyle harmanlar yapılır sabahlara kadar döven döner sürülürdü.
Ekinder biçilir, daha tarlada iken deste iken yığınlar yapıldığında değil mi Hacı Mahumud!. Hortum gelir kimin tarlasına gelirse desteleri param parça dağıtır dağlara bağlara yâni duman ederdi..
İşte böyle bir ortamda yaşıyoruz şimdi Dünyâda ya da Şehirlerde ya da Evlerimizde ya da Vicdânlarımızda böyle bir sıkıntı içindeyiz.. Buna Şeytân Düğünü derlerdi bu anafora.. yâni gördüğümüz hortum yâni karadaki hortum çok olur yazın sıcak günlerde ve çok büyük zararlar verir. çünkü tekrar tırmıklarla felân toplamak lâzım kayalara taşlara saçardı..
Âdeta bu günkü İslâm Âleminin düzeni, müslümânların düzeni ve hepimizin düzeni böyle bir fırtınanın içinde…
Âyetler de vardır “sâdece içinizden günahkârlara gelmeyecek gazâbımızda hepiniz de varsınız..” gibi.. İçinizdeki günahkârları ayıklamak için değil.. böyle hadisler de vardır..
“Yâ Rasûlullah onlar ne yaptılar ki?!”
“Onlar çok iyiydi ancak öbürlerine iyiliği emredip kötülükleri yasaklamıyorlardı..”
Kendileri çok iyiydi amma etrafına akrabasını çoluğunu çocuğunu kötülüklerden şerr ve Şeytânlıklardan uzaklaştırıp hakk ve hayra çağırmıyorlardı yâni ma’rufu emretmiyorlardı ALLAH’ın Emrettiğini emretmiyorlardı Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Emrettiğini emretmiyorlardı münkeri inkâr edilmesi gerekenleri de reddettirmiyorlardı ve onlar alevereci dalevereci insânlardı bir bakıma yâni.. bu gün o durumdayız!.
Buna insânların kendisi de sebeb değil ortam sebeb, medya sebeb çeşitli şeyler var. Bu gün it izi kurt izine karışmış durumda.. insânlar “ben şöyleyim” demekle kurtulamazlar her şey birbirine karışmış durumda..
Onun içinde böyle bir ortamda en CÂNını kurtarmak açısından değil MuhaMMedî MeLÂMette İnşâe ALLAHu’r-RAHMÂN Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in Şehâdet Şerefine Şefâat Şifâsına Hasbî Habibî Hizmetçi olup her eve elektrik çeker gibi BİZ BİR-İZ İlâhi AşkıMuhaMMedî Meşkini insânların vicdânlarına ulaştırdığı zaman..
Biz bu günün insânların Politikacıların Tarikatçıların Siyâsetçilerin ve benzerlerin.: “bana gel, bana gel!.” şeklinde değil hat çekerek bulut gibi rüzgar gibi güneşin ışığı gibi herkese açık umumî bir hat çekerek yâni ve bu çok önemli bir şeydir Hakkın Hizmetçisi olmak Hayrın Hasbî Hizmetçisi olmak, Kelâmullahın Hidâyet Hizmetçisi olmak, Rasûlullah’ın Habibî Hizmetçisi olmak her yüreğin kaldıracağı bir şey değildir!.
Bunun bir BEDELİ yoktur,
Bunun bir KIYASI yoktur,
Bunun bir ŞARTI yoktur,
Bunun bir SEBEBİ yoktur,
Bunun TEKk BİR bir SONUCU vardır..
Sonuçta da ancak ALLAH celle celâlihu vardır VÂHİDu’L- KAHHÂR ALLAH vardır! KÜLLî ŞEYy’i yok edip.: “Kim var?.” Dediğinde.. Cevâb veren olmadığı zaman olacaktır ki, o ÂN olacaktır ki kendi cevâb verir VÂHiDu’l-KAHHÂR ALLAH..

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
“Yevme hum bârizûn (bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li meni’l- mulku’l- yevm (yevme), lillâhi’l- vâhidi’l- kahhâr (kahhâri).: O gün onlar (bütün bu olaylar ve yaratılış sırları) orta yere çıkacaklardır. Onlardan hiçbir şey ALLAH’a karşı gizli kalmayacaktır. (Ve ALLAH soracaktır:) "Bugün mülk ve hükümranlık kimindir? (Herkes ve her şey şöyle cevap verip haykıracaklardır:) BİR olan, KAHHÂR olan ALLAH’ındır. (Hüküm ve egemenlik sadece O’nun hakkıdır.)” (Mü’min 40/16)

Onun içindir ki bize geçici verilen Beden Nefis Kalb Ruh gibi hepsi emânet olan ki tümü emanettir, akılda toplanır bunlar AKILda bir EMÂNETtir. Tüm mesele Esmâü’l- Hüsnânın ÖZÜdür akıl.. Bana göre esmâ akıldır insân aklının şu kadarını kullanıyor bu kadarını kullanıyor beyninin şu kadarı kullanılıyor kullanılmıyor felân.. Teknik gidebilir istediği kadar gitsin yâni ALLAH’ın üstüne çıkacak değil ya!. EMRuLLAHın dışına çıkamaz demek istiyorum. Bir yerde yorulacaktır.. kaldığı yer kadar ondan sonra başkası gelir başkası gider felân.. onun içindir ki ALLAHu zü’L-CELÂL’i anlamaya çalışmak güzel şeydir amma o bir ahmaklıkdır neden çünkü o böyle bir safsatadır ki daha oraya varmadan önce Abdullahın kim olduğunu bilmek gerekiyor!. Abdullah, Abdullah =>ALLAH’ın kulu!.
Kimdir?. “men arefe nefsehu”yu BİLmek gerekiyor BULmak gerekiyor OLmak ve Yaşamak gerekiyor!. İnsân olduğunu bilmek gerekiyor.. belhum e dallun.. hayvandan da aşağı hayvan hayvanlık yapıyor!.
Amma köpek köpeklik, koyun koyunluk yapıyor!. Hiçbir zaman koyun kurtluk yapmıyor ya da bir güvercin kartallık yapmaya kalkışmıyor kendi işini yapıyor, İlahî Sistemde ne öğretilmişse onu mutlaka yapıyor, illâ yapıyor başka yapmıyor ve onu da adam gibi yapıyor yâni tam yapıyor değil mi?.
Benim burada bir siyah beyaz gelinim var daha kapıyı açmadan.: “Ben buradayım, artık bir avuç yemimi ver yiyeceğim!” diyor hemen sâhib çıkıyor bana, ben de ona sâhib çıkıyorum.. öbürleri bir sürü güvercin var onlar gelmiyorlar diyorlar ki.: “Bunlar birbirine sâhabe yâni şey olmuşlar BİZ BİR-İZ olmuşlar!.”
Bu güzel bir iletişim tıpkı RABBımızda da böyle “men arefe nefsehu fakat arefe RABBehu”
Ee bir söz vardır “kör ALLAH’a nasıl bakarsa ALLAH da ona öyle bakar.” yâni kör gözle baktığında göreceği körlüktür onun içindir ki biz hepimiz doğru, dosdoğru olmamız gerekir bunun içinde MuhaMMedî MeLÂMette dâimâ bunu söylüyorum MuhaMMedî MeLÂMette asla bir BeDeL düşünülmez!. Zâten düşünülse de boşa düşünülür onu da söyleyim KÜLLî ŞEYy’in Sâhibi ALLAH’ın karşısında.: “Bu benim!” demek kadar ahmaklıktır, olamaz!.
Haa her Şeyyin Musahhar kılındığı, bana verildiği doğrudur, Halifesi olduğum da doğrudur ama, bir doğru daha var ki =>”hayvandan da aşağı inebileceğim de doğrudur!.”
yalnız İLLîYyİn benim ama Esfelînde de yaşamaktayım, “CeheNNemîn içindesiniz” âyeti vardır.. Necm Sûresinde evet CÂN cehenmemînin içindeyiz gerçekten oradayız burası en ağır şeyler Şeytân meytan solda sıfıra kalır.. “Şeytân küfrü emreder, insânlar emrine uydu mu, ben senden uzağım âlemlerin RABBinden korkarım.” âyeti vardır.. der ama, adam bunu demez akıllı olduğu için alevere dalevere yapar münâfıklık yapar başka işler yapar kendi aklına yalan söyler yanlışa düşer böyle bir çabayla uğraşmak MuhaMMedî MeLÂMette ahmaklıktır çünkü MuhaMMedî MeLÂMette gerçek olmayan hiçbir şey yoktur.. “YAŞAnmayan =>YALAN”dır..
”YALAN =>YAŞAnmayan”dır

Günah da işlenmiştir işlemiştir çeşitli şeyler olmuştur olabilir ama geçmişi MuhaMMedî bir MeLâMî tek kelimeyle mühürler ki; Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Nefesiyle Sesiyle “Subhâneke ALLAHümme ve bi hamdike eşhedu enla ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk.” der mühürler.: “Yâ RABBî!. ben bilerek bilmeyerek her ne ettiysem ettim SEN de biliyorsun, hayır dememin banası da yok!.
Ben şimdi aklım inandığı için Kelâmullah ve Rasûlullah’ın yanında Abdullahım bu kadar bunun için bir BEDEL versem;
CÂNımı sen yaratıyorsun yâni bir bedel yok!. KIYAS yapmam da söz konusu değil neyle/kimle kıyaslayım!.
Yâni “ALLAH Büyüktür” desem.. ALLAH celle celâlihu, neye göre büyüktür.. Hâşâ Keşiş Dağından mı büyüktür!. Kıyas yapmak gerekir buradaki o değil ki evet “büyük” diyorsun “kebir”e ama KEBİR o değil ki =>BİRRin Kevnîyyetidir Rusûlîyyet ve Rububîyyet BİLELiğinin vücûda gelişidir sende..
Kebândaki elektriğin senin evinde yanmasıdır, yüreğinde yanmasıdır bunda ne var, ne abesi acayip mi bu acayip mi.. daha acayibi nedir? daha acayibi şudur.: “Kebân da kim oluyormuş yahu parasını ödüyorum bu benim!.” dediği ÂN’da şirkte o zamanda “belhum e dallun” olur hayvanlar öyle demezler, çünkü hayvanlar güzeldir, kendi işlerine bakarlar!. MuhaMMedî MeLÂMîler de kendi işine bakar onlar Her Yerde Her Zaman Her Halde ve Her Nefeste ancak ve ancak LİVECHİLLÂH için, ALLAH Dostları için başımız ayaklarının altındadır, onlar bizim elektrik direklerimizdir, CÂN ciğerdir ceryÂNlarımızdır.. doğrudur ama EHL-i Beyt aleyhisselâm’a geldi mi =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in =>Teni, Kan, Cânı ve İmânı kıyamete kadar o hatta.. o telin içinde Rububîyyet Telinin içinde Velâyet Telinin içinde Nübüvvet akar. Çünkü Nübüvvet durmaz Rusûlîyyet durur.. Nübüvvet BİLELik NÛRudur devâmlı bu sistemîn dönmesi için mutlaka NÛRULLAH NÛR-u MuhaMMed CeryÂNı gerekir duramaz ancak, Nübüvvet NÛRu geliş tarzı/YoLu da EHL-i Beyt aleyhisselâmdır..
Bu böyledir EHL-i Beyt NÛHun Gemisi gibidir binenler emniyettedir, binmeyenler helâk olmuştur..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
اِنََّمَا مَثَلُ اَهْلِ بَيْتِى فِيكُمْ مَثَلُ ثَفِينَةِ نُوحٍ فىِ قَوْمِهِ مَنْ رَكِبَهَا نَجَى وَ مَنْ تَخَلَّفَ عَنْهَا غَرِقَ.
“Hiç şüphesiz içinizde benim Ehl-i Beytimin misali, Nûh’un Kavmi içerisindeki “Gemisi”ne benzer, ona binenler kurtulmuş, ondan kaçanların hepsi boğulmuştur.” buyurmuştur.
(Müstedreku’l Hâkim, c.3 s.151; Yenabi’ul Mevedde, s.370, Es-Sevaik’ul Muhrika, İbni Hacer, s.184-370, Tarih’ul Hulefa, Suyuti, s.124)

bunlar böyleDİR. övmek ve sövmek MuhaMMedî MeLÂMette haramdır toprak saçın gözüne demiştir ama “İZZEt” başka şeydir onların “Şefâat Şifâsını- Şehâdet Şerefini” gökyüzüne kaldırmak bizim ana görevimizdir!. ama bunu kendi adımıza yapmayız hâinlik yapmayız!. bu DOSTDergahı bize bağışlansa bile Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellemin =>Hasbî Habibî Hidâyet Hizmetine yaşarız, bu işi O’nun için yaparız!. Son UÇta Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem alnınn çatından öper ve.: “Oğlum Hasbî Habibî Hidâyet Hizmeti böyle yapılır!.” Diye tebrik eder inşâ ALLAH..
Ayırmadan kayırmadan işte hizmet budur.. ALLAH razı olsun bizim Kerem Kâlemimizdir HAY BaBamız.. ALLAH razı olsun Hakan’ın on parmağına ALLAH on Güzellik katsın!, Özelilk versin, güzellik versin, NÛR versin!.
Çünkü hârika yazar, on parmağıyla yazar güzel yazar çabuk yazar..

Bunlar bu gün Kâlem Sûresini yazarken insânım unuttum gidiyorum orada.. Halbuki, meselâ Dalgakıran.. ben bunları fiilen yaşamış bir inşanım.. bir inşanı seyredin ki => Karnındaki yarıktan dışarıya çıkmış bağırsaklarını o karnının içerisine yine kendisinin nasıl soktuğunu gözümle görmüşümdür!. Ve yanında yarımı içilmiş şarap şişesiyle.. zor konuşan bir sesiyle.: “Ekmek Ekmek!.”
Küçük ve tarihi Halk Pazarının karşısında yanayana bitişik Meyhaneler vsrdı..
O zamanda da bugün gibiydim yâni aynıydım demek istiyorum ben.. her sabah Balbey Câmisine Sabah Namazına birlikte gider. Dönüşte de Küpeli Fırından tava ekmemeği alırdık.Çok meşhurdu..
Kayınpederim takvâ sâhibiydi o öyle görüyordu çünkü.: “Şarapçı Meyhâneci bunlara ekmek de olsa vermek doğru değildir.” diyordu.

Patlasa da, çatlasa da.. her neyse bu kişi elden ayaktan düşmüş bir miskindi.. miskin kimdir?. Hiçbir şeyini bilmediğin ekmeğe muhtaç kişi miskindir dini donu ötesi mötesi olmaz hayvan bile miskindir.. hayvan.. hayvan sürünen bir hayvana su vermen onun hakkıdır, sana farzdır.. mesakin ehline ekmek vermen farzdır.. Her bir CÂN =>ALLAH’ın CÂNıdır. YARATANdır o Ceryânın Sâhibi..
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön