
A'RÂF SÛRESİ SOHBETİ..
Eûzubillahimineşşeytânirracîm
BismillâhirrahmÂNirrahîm..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
ALLAHümme salli ve sellim ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve resulike ve nebîyyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..
bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin irhamnâ!.
Yâ RABBu’l- ÂLeMîn!.
SOHBEt TARiHi.: 26.09.2017..


Elbiseyi fercinin üzerine kor.: "Bugün bir kısmı veya tamamı görülür ama, ondan açılanı helâl etmem!." derdi.
Bu tatbikatla ilgili olarak şu âyet indi.:
يَا بَنِي آدَمَ خُذُواْ زِينَتَكُمْ عِندَ كُلِّ مَسْجِدٍ وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ

(Müslim, Tefsir 25, (3028); Nesâî, Hacc 131, (5,233, 234).


(Tirmizi, Tefsir, A'raf (3076).
وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ



Cemaatten bir adam.: "Yâ Resûlullah! (kaderimiz ezelden yazılmış ise) niye amel ediyoruz?" diye sordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şu açıklamayı yaptı.: "ALLAH bir kişiyi CeNNet Ehli olarak yaratmışsa onu CeNNet Ehlinin amelinde çalıştırır. Öyle ki CeNNetliklerin bir ameli üzere ölür ve ALLAH da onu CeNNetine kor. Aksine bir kulu da CeheNNem Ehli olarak yaratmışsa, onu da CeheNNemliklerin amelinde istimal eder. Öyle ki bu da CeheNNemliklerin bir ameli üzere ölür, ALLAH da onu CeheNNeme koyar."
(Muvatta, Kader 2, (2, 898, 899); Tirmizi, Tefsir, A'raf, (3077); Ebu Dâvud, Sünnet 17, (4703).
وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ

أَوْ تَقُولُواْ إِنَّمَا أَشْرَكَ آبَاؤُنَا مِن قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِّن بَعْدِهِمْ أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ


Âdem (aleyhisselâm).: "Ey RABBim bunlar da kim?" diye sordu.
"Bunlar senin zürriyetindir" dedi.
Onlardan bir tanesi dikkatini çekti, gözlerinin arasındaki parlaklık çok hoşuna gitmişti.:
"Ey RABBim şu da kim?" diye sordu.
"Davûd!" deyince.
"Pekâlâ ne kadar ömür verdin?." diye sordu.
"Altmış yıl!" dedi.
Âdem.: "Ey RABBim, ona benim ömrümden kırk yıl ilâve et!" dedi.
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki.: “Âdem'in yaşı kırk yıl eksik olarak kesinleşince hemen ölüm meleği geldi. Âdem aleyhisselam o'na.: "Yani benim ömrümden kırk yıl daha geride kalmadı mı?" dedi.
Melek.: "İyi ama, dedi, sen onu oğlun Dâvud'a vermedin mi?"
Âdem inkâr etti, zürriyeti de inkâr etti, Âdem unuttu ve meyveden yedi. Zirriyeti de unuttu. Âdem hatâ işledi, zürriyeti de hata işledi!."
(Tirmizi, Tefsir, A'raf, (3078). Tirmizi hadisin sahih olduğunu söyledi..)


(Tirmizi, Tefsir, A'raf, (3079).


(Buhâri, Tefsir, A'raf 5; Ebu Dâvud, edeb 5, (4787).
خُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ



(Buhâri, Tefsir, A'raf 5; Ebu Davud, Edep 5, (4787).

Evet Hakan A’râf Sûresine geçtik İnşâe ALLAH 38. sırada inen bir sûredir A’râf ve Mekke’de inmiştir 206 âyettir 46 ve 48. âyetlerde A’râftan bahsettiği için A’râf İsmini almıştır.. Ne demişlerdir Arâf.. işte CeNNetle CeheNNem arasında yüksek bir yerde bulunan insanlardan söz ettiği için oraya Arâf denilir demişlerdir. Herkes demiştir yâni demiştir..
A’râf.. “arefe” fiili bilmek değildir, alleme bilmektir.. arefe TANımaktır..
MuhaMMediî Âlim kişi BİLir, neyi BİLecekse..
MuhaMMediî Kâmil kişi BULur, neyi BULacaksa..
MuhaMMediî Ârif kişi OLur, nerde OLacaksa..
MuhaMMediî Âşık kişi BİLdiğini BULduğunu OLduğunu YAŞAR.. Tahkik Yaşar, taklid yaşamaz.. Mutmain bir nefisle yaşar tamlanmış TÜMMlenmiş TAMMlanmış bir nefisle yaşar, adam gibi yaşar.. Şehâdeti yaşar.. Alevere dalevere yapmaz.. Hakan benim yiğenim, Abisinin ismini de ben koymuştum Resul İhsan.. Zehrâ’yı da ben koymuştum yâni benim etkim olmuştu demek istiyorum..
Nedir ÂRiF?. men AREFe nefsehu fekat AREFe RABBehu..

(Aclunî, Keşfü’l- Hâfâ II/343 (2532)
Kim ki nefsine ârifse RABBine de âriftir.. Kim ki nefsini tanıdıysa, kendini tanıdıysa RABBini de tanımıştır..
men arefe nefsehu.. men.. her kim ki nefsini tanıdı..
fekad arefe RABBehu.. fakat, muhakkak, kad.. kesinlikle. Fe.. aynı zamanda, içinde, ÖZünde yâni, MERKEZde.. kad.. yüzde yüz kesinlikle arefe RABBehu.. RABBısını tanıdı.. Elbette tanır.. yâni Şahdamarından yakın AKRABAsı yâni “Karîb” yâni “karebe” fiili akraba.. yâni guraba değil garib değil “karîb”..
Bizim Hakan Ârif, dediğim şeyleri dört kulağıyla birden dinler İnşâe ALLAH.. Çünkü bu bir OYUN ama garib bir oyun ben MuhaMMedî Melâmet =>Mezhebim, Mesleğim, Meşrebim, Maveram, Maceram, her şeyim ve Mansabım MuhaMMed aleyhisselâm olduğu için, Türkçesi =>Kelâmullah ve Rasûlullah olduğu için, inancımın temeli ALLAHın İzniyle bu olduğu için hayatım boyunca da böyle olduğu için..
Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem.: “Övünmek yok, ben böyleyim!.” buyurur öyle hadisleri vardır.. övünmek yok hâşâ ben böyleyim..
MuhaMMed aleyhisselatü vesselâm’a ve Kelâmullah’a sadakatın ne olduğunu söylemeye çalışıyorum!.Ssadakat o kadar önemli ki, elinizden kaçan sizin değildir.. Değildir yâni başkası gelebilir ama o değildir.. Onun içinde bu bağın, Akıl Bağını =>Naklen NÛRlandırmak.. Neyi tuttuğunu bilmek lâzım.. tutmak güzel de neyi tuttuğunu bilmek lâzım..
Benim önümdekiler ALLAH razı olsun hepsi de =>Delisi, Dolusu, Deli Hasan’dan tutun Derbentli DELİ HASAN.. Hakan çoğunu bilir bunların, Kalaycı Yahya Baba, Salih Babaya geçin Hacı Osman Efendiye geçin Efendim Siirtiliye geçin daha diğerlerine geçen.. Hepsi ALLAHın İzniyle seçilmiş ALLAH Dostlarıyla kimisi Ricâl-i Gayb idi, kimisi şuydu, kimisi buydu..
Yalanla alavereyle dalevereyle değil bu işler.. Tevhid Tüccarı değiliz biz ALLAHa şükür olmadık da zâten olamayız da onu da söyleyelim.. Biz ne ticaretten anlarız ne siyasetten anlarız biz sadece MuhaMMed aleyhisselâmdan.. Kelâmullah ve Rasûlullahtan anlarız..
Bunları neden söylüyorum A’râf Sûresini doğru anlamamız için söylüyorum elbette.. Bu devrin insanları ya da gelecek devrin içindeki insanlardan çıkıp bazıları bizim binlerce zevklerimizi okuyup böyle bir “deli” geçmiş diyeceklerdir halen dedikleri gibi ve diyecekleri gibi.. ya da hiç umursamayacaklardır.: “Kendine göre konuşuyor!.” diyeceklerdir ve bunun bedelini de ödeyeceklerdir.. Çünkü biz A’râfı anlamamız için zıtları anlamamız gerekir.. “CehenNNeM ve CeNNet nedir?.”i anlamamız gerekir.. Tevhid/Şehâdet Tohumunu ve Şehvet Tarlasını ANLAmamız gerekir!.
Dolma tükfek gibi pat pat konuşmak değildir MuhaMMedî Mârifet!.
MuhaMMedî Mârifet Kelâmullah ve Rasûlullah üzerine konuşmaktır, sohbet budur ve Sohbet Sâhiblerinin yapacağı işlerdir.. Ben Ahmet Çakır CÂN’a sâhib çıkmışım, Ahmet Çakır CÂN da bana sâhib çıkmıştır.. “Nasıl-Neyle?” dediğiniz zaman, biz o neyle?.leri soyunduk.. “neyle?.” ne demek..
Hiçbir Şeysiz, Bedelsiz, Kıyassız, Şartsız ve Sebebsiz.. Netice olarak.: “BİZ BİR-İZ” diyoruz.. “Nerde BİZ BİR-İZ?.”in cevâbı çok basittir NÛR-u MuhaMMed’de ve NÛRULLAH’ta.. Türkçe o kadar..
Bizim inancımız bu başkası nasıl inanırsa inansın bizi ilgilendirmiyor!!.
A’râfı doğru anlamamız bakımından göreceğiz.. A’râf nedir?. A’râf nerelerde görüyoruz.. A’râfı biz nerde gördük..
A’râf.: (Arf. C.) Sırt, tepe. Özel manası CeNNetle CeheNNem arası bir yer..
Sûresi var doğru bir de ALLAHu zü’L-CELÂL, CeNNetle CeheNNem arasında bir yer var doğru.. bir de Hacca gittiğimizde gidenlerimiz gördü A’râfat TePesi var..
A’râfat TePesi.: Mekkenin 16 kilometre doğusunda Hacıların arefe günü toplandıkları tepe ve bunun eteğindeki ova. Tepenin diğer bir adı Cebel-ür Rahme..
Oraya tesadüfen A’râfet Tepesi denmemiş orda bir taş var.. Taş dikilmiş orada.. A’râfat, A’râfların çoğuludur Ârifler..
Âdem aleyhisselâm ile Hava Vâlidemizin buluştuğu yer.. Yer yüzüne indiklerinde.. herkes dağ diye düşünüyor..
Oysa Şehâdet Tohumuyla Şehvet Tarlası burada mı buluştu?. he he orda buluştu, o tepede buluştu.. Ara Kesitte BULUŞtular.. Bunu çok iyi anlamamız gerekiyor.. “Şehvetten =>Şehâdet DOĞar!.” dediğimi câhiller kendince yorabilir ama, bu sistem hep böyle kurulmuştur “İKİLİK-ZITLIk” üzere kurulmuştur..
Kim ki “Yokluk” ve “Çokluk” =>Şeytânını =>Hizbuşşeytânlığını =>TEKLik =>TEKETEKLik HİZBULLAHlığı’na getirirse =>ara kesitte =>O VÂHİDu’L- KAHHÂR olan ALLAH’ın KİM OLduğunu çok iyi YAŞAR GÖRÜR!. Artık daha da başka ne İlâh ne de RABB aramaz şundan bundan!. Artık Hâlis Muhlis Sıddık Âdil birMuhaMMedî Mü’min OLarak TÜMM-TAMM Tahkik imâna ERmiştir o’nun nefsi!. O’na söylenecek şey;
RAZİYyetEN =>MERZİYyetEN RÜCÛ’.:
Bismillahirrahmânirrahîm;
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي

وَادْخُلِي جَنَّتِي
