TEMİZLİK İMANIN YARISIDIR

Cevapla
Kullanıcı avatarı
dedekorkut1
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 208
Kayıt: 18 Ara 2007, 02:00

TEMİZLİK İMANIN YARISIDIR

Mesaj gönderen dedekorkut1 »

TEMİZLİK İMANIN YARISIDIR
SELİM GÜRBÜZER

Nasıl ki abdestsizliği ve cünüplüğü giderme işlemine hadesten taharet denilmekteyse, bedenimiz, elbisemiz ve namaz kılınacak yerin necasetten temizlenme işlemi de necasetten taharet olarak ad alır. Malumunuz hadesten taharete Yüce Allah’ın; “Ey inananlar! Namazı kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı mesh edip, topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın) Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın …” (Maide, 6) kelamıyla beyan buyurduğu “temizleniniz” buyruğu bunun en bariz delilidir. Hakeza necasetten taharet için delil ise ‘Elbiseni tertemiz tut’ (Müddessir, 4) diye beyan buyurduğu ayeti kerime delil teşkil eder. Tabii bitmedi, bu hususta ki ayetlerin dahası var. Nitekim Allah Teâlâ genel manada tüm kirlerden arınmamız içinse; “Şüphesiz ki Allah, çok tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever” (Bakara, 222) diye beyan buyurmasıyla iç ve dış kirlerden arınmamızı murad eylemekte. Malumunuz Peygamberimiz (s.a.v)’de bu hususlarda; “Temizlik imanın yarısıdır” (el-Camius, Sahih Müslim, 1/203) ve “Allah temizdir, temizliği sever” (es-Sünen, Tirmizi, 8/33) diye beyan buyurduğu hadis-i şerifleriyle de ümmetinin temiz olmasını dilemiştir.
İşte yukarıda zikredilen ayet ve hadislerden de anlaşıldığı üzere temizlik hem madden hem de manen tüm kirlerden arınmak demektir. Hele Hanefi fıkhı kitaplarına şöyle bir göz attığımızda temizlikle ilgili çok daha ayrıntılı kurallarla karşılaşırız. Madem öyle, dilimizin döndüğü kadarıyla dikkat çeken birkaç temizlik kaidelerinden bahsetmeye çalışalım:
İstinca; idrar ve gaita’nın (büyük abdest) tahliye edildiği bölgelerin temizlenmesi demektir. Ki, bunun için en ideal temizleyici hangi sıvı denildiğinde bunun için elbette ki su tercih edilir. Şayet kırda bayırda dolaşılan yerlerde su yoksa zarurete binaen taş parçacıklarıyla temizlenmek gerekir. Ve böylece istinca işlemi tamamlanmış olur. Peki, sırada ne var derseniz, istinca’nın hemen akabinde istibra yapmak vardır. Malum, istibra erkeklere has uygulama olup su ya da taş parçasıyla temizlenmenin sonrası aşamasında hareket etme, öksürme gibi benzeri yöntemlerle idrar yollarından sızıp geleni veya eser miktarda kir bulaşığını gidermeye yönelik bir usuldür. Derken bu aşamadan sonra abdeste geçilir. Zaten abdest veya gusle geçmeli ki, birtakım ibadetler eda edilebilsin. Mesela öyle durumlar vardır ki, kadınlarda hayız hali sona ermeden abdest alınsa bile hem namaz kılmak hem de Kur’an okumak doğru olmaz. Anlaşılan o ki; özel durumlar hariç şer’i hükümleri yerine getirme öncesinde abdest ya da gusül almakla hadesten temizlenmiş olunur. Hakeza cünüp halden çıkmak için tüm bedenin iğne ucu kadar kuruluk kalmadan tüm azaların sudan geçirilme şartı aranır. İşte görüyorsunuz, iğne ucu kadar kuruluk bile affedilmiyor, geriye kalanı artık siz düşünün. Madem öyle gusül deyip geçmemeli. Kaldı ki bu arada Tıbbi açıdan meseleye bakıldığında ne ilginçtir ki abdestle birlikte tüm vücudun statik elektriği de alınmış olur.
Bir kimse namaz kılarken affedilmeyecek kadar pisliği taşımasıyla namaz batıl olup kazası lazım gelir. Burada affedilmeyecek pislikten maksat ise; elbisenin 1 ̸4’üne tekabül eden pislik veya fazlasının necaset olmasıdır. Yani elbisenin 1 ̸4 kadar kısmın necis olması tamamının necis olması demektir manasınadır bu. Belli ki 1 ̸4 sınırı bütünü temsil eden bir rakamdır. Ancak 1 ̸4’ün altında cüzi (az miktar) bir pislikle namaz kılmak sahih ise de bunda kerahet vardır. Sahih olan bir an evvel necis olan kısmı giderip sonra namaza durmak esastır. Peki, necis sadece elbiseye yönelik hüküm mü, elbette ki bunun yanı sıra bedeni temizlik, seccade temizliği ve mekân temizliği içinde aynı hüküm söz konusudur. Ancak bizim asıl bilmemiz gereken bir husus daha vardır ki; o da malum necaset temizliğinin su ile giderildiğini, hadesten temizliğin ise abdest almakla giderildiğini bilmektir. Şayet su yoksa toprakla teyemmüm alınacağını bilmemiz gerektiğidir. Zaten bu temel kaideleri bildikten sonra necaset için az miktarın af edildiği halde hadesten içinse mesela az miktar kuruluğun bile af edilemeyeceği hükmün ne demek olduğunu anlamak çokta zor olmayacaktır. Nitekim gusül bunun en tipik örneğini teşkil eder. Keza abdest alırken de öyledir. Bilhassa abdest esnasında ayak ve dirseklerin bitim noktalarının kuru kalmayacak şekilde ıslak olup olmadığına azami ölçüde dikkat etmek gerekir ki abdestimiz ifsad olmasın.
Sonuç itibariyle necaset denildiğinde aklımıza ilk evvela pislik gelmektedir. Tabii sadece pislik deyip meseleyi geçiştiremeyiz. Zira necaset ana başlığı altında hafif necaset ve ağır necaset diye kategorize edildiğini fark ederiz. Madem öyle fıkıh kitaplarının sayfalarını çevirelim bu kategoriler neymiş bir görelim:
Hafif necasetler:
-At ve eti yenen koyun, geyik gibi evcil hayvanların idrarları hafif necasettir. Fakat bu hayvanların tersleri konusunda farklı görüş vardır; İmamı Azama göre ağır pisliktir. İmam Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise hafif necasettir. Ve fetva da bu iki imamın görüşü yönündedir. Ancak katır ve merkeplerin tersleri hakkında net bir hüküm olmadığından bu hususta ihtilaf vardır.
-Etleri yenmeyen atmaca, çaylak ve kartal gibi kuşların pislikleri de hafif pislik hükmündedir.
-Hangi hayvan olursa olsun fark etmez öd kesesi ve işkembesi vs. pislik hükmünde olduğundan bu durum namaza mani bir durum teşkil eder. Ancak koyun tersi öyle değildir, yani ağır olmadığından öd kesesi ve işkembesi hafif pislik hükmüne tabiidir.
Hafif necasetin pis olduğu konusunda şer’i delil olmakla birlikte bu hususta birçok farklı görüşlerin ileri sürüldüğü muhakkak. Mesela bir görüşe göre bu tür necasetler murdar olarak nitelenirken, diğer görüşe göre de murdar addedilmez.
Ağır necasette pislik miktarı yaklaşık üç gram baz alınırken, sıvı necaset durumunda ise el ayasından büyük olanı baz alınır. İşte ölçü bu, bundan sonrası bizim uygulamamıza kalan bir durumdur elbet.
Ağır necasetler:
-İdrar (insan ve eti yenmeyen hayvanların idrarları) ve gaita (tersler) ağır necasettir. Ancak yarasa’nın idrar ve tersinden sakınmak pek mümkün olmadığından temiz addedilir.
-Dışkı (kuşlardan başka bütün hayvanların tersleri ve insan tersi) ağır necasettir.
-Kan (lohusa kanları ve istihaze kanları) ve kanın dolaştığı organlardan sızıp gelen kan veya kesilip düşen et ve deri parçaları ağır necasettir.
-İrin, sarı su, ağız dolusu kusmuk ve eti yenmeyen hayvanların ağız salyaları ağır necasettir,
-Meni, vedi (kalın akıntı) ve mezi (şehevi istekten sonra gelen hafif sıvı) ağır necasettir,
-Şarap ve alkollü içecekler ağır necasettir,
-Leşler veya lâşeler (ölü hayvanlar), hatta boğazlanmaksızın ölen ya da din’i kurallara uyulmaksızın kesilen kanlı hayvanlar ve bunların tabaklanmamış derileri de bu kapsamdadır. Keza kaz, tavuk ve ördeklerin pislikleri ve ölüleri de öyledir.
Şafii ve Hanbelîlere göre meni temiz sayılır. İnsan ve eti yenmeyen hayvanların idrarları, kuşlardan başka bütün hayvanların tersleri de ağır necaset kapsamındadır. Malumunuz idrar kuruyup görülmediğinden ‘Necaset-i gayr-i mer’iyye’ hüküm kapsamına girer. İdrar aslen necis olduğu için bulaştığı elbiseyi de necis (pis) eder. Bu yüzden ulemamızca ayakta bevl etmenin tahrim-i mekruh olarak addedilip aynı zamanda kabir azabına yol açtığını beyan etmişlerdir. Peki ya dışkı? Bu hususta bilhassa insan ve hayvan tersleri ‘Necaset-i Galize’ olarak addedilir. Bu arada unutmamak gerekir ki gerek lohusalık kanı olsun, gerek adet kanı olsun, gerekse hastalığa bağlı akan kanlar olsun hiç fark etmez sonuçta her biri ‘Necaset-i Mer’iyye’ hükmüne tabidirler.
Namaz kılınacak seccade üzerinde ayak, el, diz ve alnımızı koyacağımız yerin affedilmeyecek derecede necasetten arınmış olmakla beraber affedilmeyecek nitelikte her hangi bir alana secde edildiğinde elbisenin kenarları pis yere değse zarar etmez yönünde bir hüküm değerlendirmesi de söz konusudur. Yine de esas kavle göre secde edilecek yerin bil ittifakla temizlemek şartı aranır da. Ancak bu hususta İmam-ı Azam’dan bir rivayete göre de; secde mahallin temiz olması şart değildir, icabında böyle durumlarda sadece burun üzere secde etmek kâfidir denilmektedir.
Üzerinde necaset bulunan elbiseden başka temiz elbise yok ya da yıkama imkânı yoksa bu durumda namaz oturarak kılınır. Şayet necis bir alanda namaz kılmaya mecbur kalındığında ima ile kılmak tercih edilir. Namaz kılma esnasında altını ıslatmış veya pislemiş bir çocuk oturur ya da üzerine pis bir güvercin konarsa namaz caizdir. Niye derseniz, çünkü pislik namaz kılanın iradesi dışında yüklenilmiştir. Hatta bir insan düşünün ki üzerinde içi kanlanmış çürük bir yumurta taşıyor ve bu halde namaz kılsa yine caizdir. Neden mi? Bikere her şeyden önce pislik kendi kaynağında konumlandığı içindir elbet. Şayet elbisenin cebine konulmuş içinde idrar bulunan kapalı bir şişe veya başka bir muhafaza kabı varsa elbette ki bu durumda idrar kaynağında konumlanmadığından ötürü namaz kılmak caiz değildir. Zira idrarın asıl konumlandığı kaynak mahal idrar haznesidir, pet şişe vs. değildir.
Yıkanmış elbiseler sabun artığından arınmış olması lazım gelir. Her ne kadar sabun necaset olmasa da sonuçta sabun köpüğünün elbiseye sirayeti hoş olmaz. Hakeza çamaşır kabı içinde aynı hassasiyeti göstermek lazım gelir. Öyle ki kap kacakları sırf deterjanlı sularla yıkamak yetmez, bunun yanı sıra temiz suyla tekrar tekrar çalkalayıp durulamak da icab eder. Şayet kap kacakların içlerinde necaset kalırsa yemeklerin necis olacağı muhakkak. Sadece kap kacak mı, giysilerde buna dâhildir elbet. Nitekim giysileri yıkadıktan sonra sırf sıkmakta yetmez temiz sudan da geçirmeli, sonrasında ise alt tarafı üste gelecek şekilde tutup bir kez daha sudan geçirmelidir. Aksi halde eksik temizlik veya yeterince durulanmayan giysiler üzerinde necaset kalıntıları kalabiliyor. Madem öyle, şüpheden arınmak için sudan geçirme ve durulama işlemini üç kez tekrarlamakta her hâlükârda fayda vardır elbet.
Temizlenme metotları:
-Suyla temizlenme en iyi temizleme metodudur. Peki ya su bulunmadığı zaman? Malumunuz bu durumda abdestsiz hali teyemmüm ile giderilir.
-Silerek temizleme cam bıçak, ayna ve mermer türü materyallerde uygulanan bir yöntemdir.
-Ateş deyince alev akla gelse de, ateş aynı zamanda dağlayıcı temizleme aracıdır. Yani usulüne uygun kesilen hayvanların doku parçalarından arta kalan kanların ateşte pişirilmesiyle bu manada sağlıklı bir temizlik aracımız olur. Hakeza laboratuvarlarda kültür ekiminde kullanılan eküvyon çubukları gibi vs. aletlerin ateşten geçirilerek steril hale gelmesi de öyledir. Nitekim bu tür sterilize işlemleri sayesinde her türlü kontaminasyon risklerin üstesinden gelinmiş olabiliyor.
-Kazımakta bir temizleme yöntemidir. Nitekim emici özelliklere sahip olmayan deri ve mest türü materyallere bulaşan necaseti kazıyıp temizlemek bu yöntemin en tipik örneğini teşkil eder.
-Ovalayarak temizleme bilhassa kurumuş meniyi ovalamakta işe yarayan bir yöntemdir. Ancak asl olan yaş olan meni bulaşığını su ile temizlenmek esastır.
-Boğazlama veya kurallara uygun bir hayvanı boğazlamak, hayvanı mundar olmaktan kurtarmaya yetiyor, yani bu yöntemle hayvan temizlenmiş sayılır, ancak domuz bundan istisnadır.
-Tabaklanma yöntemi usulüne uygun boğazlanmış bir hayvana ait derinin tabaklanması demek olup, böylece bu işlemle birlikte hayvanın derisi temizdir hükmü kazanır.
-Orijinal halini dönüştürme işlemi de bir başka temizleme metodudur. Şöyle ki tezeği yakıp kül haline getirme işlemi bunun en tipik misalini teşkil eder.
Anlaşılan o dur ki temizlik deyip es geçmemek gerekir. Hem nasıl görmezden gelip es geçilebilir ki, bikere “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat için” temizlik olmazsa olmaz şarttır da. Malumunuz sıcaklık genleşme, soğukluk ise daralma (büzüşme) yapmakta. İşte bu nedenledir ki abdest alan bir insan suyla temizlenmesi sayesinde damarlar üzerinde yapacağı genleşme ve daralma gibi reflekslerle hemen her gün vücuduna dinamizm kazandıracağı muhakkak. Nasıl mı? Malumunuz sıcak su damarları genleştirirken soğuk su ise daraltır. Tıpkı bu gel git hadisesiyle denizin kabarıp çekilmesi gibi türünden bir refleks hadisesidir bu. Böylece alınan abdest sayesinde genel vücut dolaşımımıza adeta jimnastik etki yapıp bilhassa kalbimizden uzak damarlar dinçlik kazanabiliyor. İcabında su bulunmadığı durumlarda teyemmüm abdestiyle bu arada vücudumuzun statik enerjisi alınır da. Kaldı ki abdestsizdik statik enerji demek olup, bu aynı zamanda kasların durağan kalmasıyla birlikte gerilip aktivitesini yitirmesiyle birlikte derimizde kırışmalara yol açar da. Ama gelin görün ki bilhassa abdesten bihaber toplumlarda vücudunda istenmeyen kırışıkları gidermek için akupunkturdan tutunda daha birçok fizik tedavi yöntemleriyle kendilerini seferber etmiş durumdalardır. Modern Tıp bu teknikleri uygulaya dursun, oysaki Yüce Allah’ın kullarına lütfettiği abdest mucizesi sayesinde her vakit diliminde vücudumuza soğuk ve sıcak etkileşim yaptırmak suretiyle kendiliğinden deri kırışıklığının önüne geçildiği gibi bu arada alnımız secdeye değe değe nur yüzlü olabiliyoruz da. Ne diyelim, Müslüman olmanın avantajı bu ya, böylesi bir nimetten faydalanmak bile ziyadesiyle bize yeter artar da.
Her neyse kaldığımız yerden devam edecek olursak anlaşılan o ki abdest suyu bilhassa kılcal damarlar üzerinde genleşme ve daralma etkisi yaparaktan uyuşuk olan vücut tenimiz uyarılıp dinamizm kattığı muhakkak. Kelimenin tam anlamıyla abdest sayesinde refleksimiz zinde tutulmuş olur. Ki, zindelik kazanmak lenf sistemimiz içinde bulunmaz büyük bir nimettir. Şöyle ki, ara sıra kazaen maruz kaldığımız yaralanmalar sonucu ortaya çıkan sıyrıklarda yara üzerinde renksiz sıvının varlığını görürüz. İşte o çıkan renksiz sıvı mikroplara karşı savunma mekanizmamızın en önemli neferi diyebileceğimiz lenf sıvısından başkası değildir dersek yeridir. Düşünsenize üşüttüğümüzde ister istemez lenf damarlarımız büzüşüyor. Böylece damarlarımız büzüştüğünden mikroplara karşı mücadeleci hücreleri salamama durumunda kalabiliyor. İşte bu noktada abdestin soğuk sıcak etkileşimiyle ortaya çıkan uyarıcı ısı farklılıkları sayesinde pasif durumdaki hücreler mücadeleci özellik kazanıp aktif hale gelmesiyle birlikte uyuşukluk problemimizi bir anda çözülmüş olur. Hatta abdest sayesinde mikropların hevesi kursağında kalmış olur bile.
Allah Teâlâ bakın bu hususta Kur’an’da ne buyuruyor: “Ey inananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Eğer cünup iseniz yıkanıp temizlenin..” (Maide suresi; ayet 6), İşte beyan buyrulan bu ayet-i kerimenin mana ve ruhundan da anlaşıldığı üzere abdestin namaz kılmaya başlamanın ön şartı olmanın yanı sıra bedenimiz üzerinde yaptığı esneklik ve zindelik açısından da son derece mucizevî bir hadise olduğu ayan beyan ortaya çıkmış olur. Kaldı ki atalarımız abdest için müminin silahıdır demişlerdir. Niye öyle demişler derseniz, çünkü hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi ahirete giden yolda “Ya Rabbi! Senin huzuruna dünya işlerini görürken bile tertemiz çıkmak ve Senin yardımına mazhar olmak tek arzumuzdur” gayesini güttükleri için böyle demişlerdir. Elbette ki böyle bir gaye üzere yaşayan için abdest müminin zırhı ve silahı olması son derece gayet tabii bir durumdur. Sadece abdest mi, şüphesiz teyemmümde hem “Topraktan geldik toprağa gideceğiz” bilincini hatırlatan zırhımızdır hem de vücudumuzdaki statik elektriği alan koruyucu zırhımızdır. Öyle anlaşılıyor ki hem maddi hem manevi arınma temizlenmenin daha nice bilmediğimiz sırları vardır, ama şu bir gerçek ki sırf maddi yönden meseleye baksak bile estetiğe harcanan masraflara gerek kalmaksızın en pratik çözümün abdest alaraktan istenmeyen kırışıklıklardan kurtulmanın aracı olduğu da apaçık ortadadır elbet. Yeter ki niyet halis olsun Allah Teâlâ’nın muamelesi de ona göre kulun üzerinde nur yüzlü olarak tecelli edeceği bir hayal değil gerçeğin ta kendisi bir hakikat olacağı muhakkak.
Velhasıl-ı kelam; İslam temiz gönüllerde yükselen pınarımızdır.
https://www.enpolitik.com/yazar/selim-g ... ose-yazisi
Resim
Cevapla

“İlim” sayfasına dön