KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

وَبَرًّا بِوَالِدَتِي وَلَمْ يَجْعَلْنِي جَبَّارًا شَقِيًّا
Resim---“Ve berren bi vâlidetî ve lem yec’alnî cebbâren şakıyyâ(şakıyyen).: Ve anneme karşı birr sâhibi olmayı (emretti). Ve beni, cebbâr (zorba) şâkî kılmadı (yapmadı).” (Meryem 19/32)

Ve berren bi vâlidetî.. BERR.. BiRR Sâhibi EBRÂR kıldı beni.. dikkat edin anneme karşı beni ebrâr kıldı, birr kıldı annem ile beni, annemin sâyesinde yâni anneme karşı, annemden dolayı.. annemden aldım bunu, annemin rahminden çıkardım getirdim berri.. berr, nedir kardeşim?. RuBuBîyyet ve RusûLîyyet BİLELiğine BİZLiğine BERR denir..
“Ben bunu kendim uydurmadım!.” diyor bu ebrârlığı..

El Berru celle celâlihu.:
Resim

el Berru olan ALLAH celle celâlihu verdi.. bî vâlideti.. annem ile verdiği birr-i ihsân yapmayı, Birr Sâhibi olmayı, saygılı olmayı..
BERR, netice olarak seni RusûLîyyet ve RuBuBîyyet Bağı’na bağlayan anadır zâten.. O’nun adı Meryem aleyhasselâmdır, onun için kâinâttaki bütün kadınların en faziletlisidir.. ALLAH’ın emriyle böyledir bu iş selâm olsun şu anda yaşayan Meryemlere nerede olduklarını bilmiyorum belki herkesin taşa tuttuğu yerlerdedirler, giydikleri ya da giydirildikleri elbiseden dolayı çiledeler..
Yazıklar olsun onlara İblisin Elbisesini giyip de Meryem Türküsü çağıranlara!. yâni kötü söylemiyorum, biraz üzüldüğümü söylüyorum..
ve lem yec’alnî cebbâren şakıyyâ.. ALLAH beni annem ile berri kıldığı bereketin, birrin, birri takvânın kaynağı kıldı.. asla beni cebbâr şâkîyyi eşkıyâ yapmadı.. efendim zorba eşkıyâ.. ben hiç kimseye cebren bir şey yapmam hiç ama hiç, asla cebr yok!. El Cebbâr olan ALLAH celle celâlihudur..

El Cebbâru celle celâlihu.:
Resim

CEBRR.. yâni RusûLîyyet RuBuBîyyet BİLELiğinin Cem’iyyetini insana yüklemek mümkün değildir. Herkes kendi kaderi kadar, payı kadar, kabı kadar alır.. Herkesi aynı yere çekip de, aynı seviyeye getirmek ALLAH’ın işidir benim işim değildir!.
Elbette RasûLî SEViye’ye getirmek, Hasbî Hizmet etmek başka şeydir.. elbette hakta ve hayrda olalım, niye olmayalım Hakan!. Başka oldular da, ne oldu!. oldular de ne oldu!. Şeytânın ve İblisin yoldaşı oldular da ne oluyorlar!. hâlâ öyle oluyorlarda ne oluyorlar?. ne olacak!. ALLAH’ın kadrini bilemediler.. “ALLAH ALLAH!.” diyorlar da “yALLAH!. yALLAH!.” Yoluna gidiyorlar..


مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Resim---“Mâ kaderûllâhe hakka kadrihî, innallâhe le kaviyyun azîz (azîzun).: Allah’ın kadrini de (kudretini de) hakkıyla takdir edemediler. Muhakkak ki Allah, mutlaka Kaviyy’dir (kuvvetli), Azîz’dir (yüce).” (Hacc 22/74)

Keşke onları soyup da, çırılçıplak koysak karakışın sonunda cebbâren şekiyyâ.. ben asla eşkıyâ da olmadım yâni şekiyyâ.: “Zâhir ve bâtın yaşayış kudretini şimdi şu ÂNda şahsımda görmüyorum!.” buyuruyor İsâ aleyhisselâm.. “Hâşâ RABBlık felân iddiâ etmiyorum!.” buyuruyor.
Türkçesi evet buraya kadar takdim etti mi kendisini.. beşikteki mehdiyi.. mehdi, beşikteki olan sabiyya ğulamen zekiyyâ mehdi.. Sabiyya Zekeriyâ Yahyâ hep bunlar bunlar hep böyle Meryem aleyhasselâm’ın baharının gülleri çiçekleri çileleri zevkleridir benim için..
Onun için Meryem Çilesi vardır biliyorsunuz.. şu anda irticalen rastgele konuşuyorum.. çünkü bununla ilgili başka yerlerde âyetler var.. daha önce BİZ bunları işlemişiz oradan onları görebiliyorum şu anda bir hazırlık yapmadığım için daha önce ya yapmışım ya araştırmışım ki o âyetleri aradaki başka sûrelerden şey yapıyoruz..
İnşâe ALLAH Meryem Sûresini hazmedelim diye.. Meryemleştirmiye çalışıyoruz Hakanı.. çünkü yoksa yol alamaz zâhir erkeklikle.. BİZim köy yerlerinde felân vardı.. erkeklik taslamak felân vardır.. mârifete ulaşılamaz mârifet tarlası hepsi aynıdır.. aynıdan kasdım, Meryem aleyhasselâm’ın Mârifet Tarlası, Hatice Annemizin de Mârifet Tarlasıdır.. Hep annelerimiz.. Annelerimizi Kâbe’nin sekiz köşesine yerleştirmiştim bir zaman biliyorsunuz.. Ayşe resimler yapmıştı bununla ilgili.. basit gibi gözükürdü ama öyle âyetler vardır ki.: “Umulur ki zikredersiniz, umulur ki akıl edersiniz, umulur ki fikredersiniz!.” diye..


وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدتُّ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا
Resim---“Ve’s- selâmu aleyye yevme vuliddu ve yevme emûtu ve yevme ub’asu hayyâ (hayyen).: Ve doğduğum gün ve öleceğim gün ve canlı olarak beas edileceğim (diriltileceğim) gün selâm benim üzerimedir (banadır).” (Meryem 19/33)

Ve’s- selâmu aleyye.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’e yemîn ediyor. yemînle devâm ediyor İsâ aleyhisselâm.. ALLAH’ın selâmı benim üzerimedir banadır.. ALLAH’ın SeLÂMet Selâm’ı benim üzerimdedir..
aleyye.. benimledir.. yevme vuliddu.. benim doğduğum gün ALLAH’ın selâm’ı benim üzerimdedir..
ve yevme emûtu.. bu bedenimi. yok olduğunda-öldüğümde de ALLAH’ın selâm’ı üzerimdedir..
ve yevme ub’asu hayyâ.. ben tekrar dipdiri her nefeste dirildikçe, dirildikçe ALLAH’ın selâm’ı benim üzerimdedir.. es selâmu aleykum.. doğduğum gün, bedenim ortaya çıktığım gün, bedenimin geri çekildiği gün. Ba’as olacağım, hay olarak ba’as olacağım ne demek.. ben her ÂN doğup ölen, ebedî bir diriyim.. NAHNU SIRRI’ndayım.. fiilen bunu yaşıyorum.. üç günlük bu beden kanlı kafesinin içerisinde bunu put edinmedim kendime hamd olsun!. Ampul değil benim derdim, ampule can ceryÂNı veren Kebân'ı severim gibi..
Bunlar deliliktir, hakikaten deliliktir ama, BİZ çok akıllılarında da bir şey görmüyoruz. Onlar da birbirini gebertiyorlar Dünyâ için!.


ذَلِكَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ قَوْلَ الْحَقِّ الَّذِي فِيهِ يَمْتَرُونَ
Resim---“Zâlike îsebnu Meryem (meryeme), kavle’l- hakkıllezî fîhi yemterûn (yemterûne).: İşte bu Meryemoğlu İsa. (O), HAKk'ın sözü'dür ki; O'nun hakkında şüphe ediyorlar.” (Meryem 19/34)

Zâlike îsebnu Meryem.. İşte İsânın oğlu Meryem budur.. İşte budur zâlike işte budur..
kavle’l- hakkıllezî fîhi yemterûn.. O, ALLAH’ın hak sözüdür. O İsâ oğlu Meryem var ya işte budur.. Ve ALLAH’ın Hakk sözü olan İsâ budur .. o öyle bir İsâ aleyhisselâm ki, O’nun hakkında hep şüphe içinde kaldılar, hep şüphe içinde oldular. işte o gün de, bu gün de, belki kıyamete kadar da İsâ aleyhisselâm Meryem aleyhasselâm böyle bir acı bir Mârifet Deneme Eşiğidir.. Onu geçenler geçmeyenler dini donu felân meselesinin çok ötesinde bir iştir.. ancak, bunu başka âyetlerde de görülecek başka sûrelerde de görülecek.. bilmiyorum burada gelecek mi çocuk konuşunca ikiye ayrılıverdiler, bir kısmı ifrat ettiler.: “Bak ALLAH’ın oğlu gelecek diyorduk ya işte geldi!.” deyip hemen teslis/üçleme yaptılar.: “ALLAH, Karısı ve Oğlu.” diye hemen ifrata kaçtılar ve hakkı inkâr ettiler..
Bir kısmı da dedi ki.: “Böyle şey olmaz, olamaz bu iş var ya –hâşâ- Dağdaki çoban Yusuf’tan yapmıştır bu çocuğu, şimdi bize sihir yapıyor.. felân feşmekân yapıyor!.” dediler onlar da tefritte kaldı ve inkâr ettiler.. “Hayır İsâ aleyhisselâm, ALLAH’ın Kulu ve Nebîsi’dir!.” diyenler o günde bu günde gaîbte kaldılar.. kalkmış bir sistemdir.. İsLÂMı kabul etmeleri gerekiyor, etmişler midir etmemişler midir onu bilmiyorum..
Ama hepsi Musâ aleyhisselâm’dan bu tarafa hepsi.. bırak onu ineğe tapanlar bile kendi ineklerine sâhib çıkıyorlar “RABBımız” diye Hindistan’da felân var.. Barbaros daha iyi biliyor o işleri, yâni inceliyor..
Herkes kendi tanrısına tapıyor.. bu yanlışlar içinde olmuştur.. onun için ALLAHu zü’L- CeLÂL.:


مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٍ سُبْحَانَهُ إِذَا قَضَى أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُن فَيَكُونُ
Resim---“Mâ kâne lillâhi en yettehıze min veledin subhâneh (subhânehu), izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn (yekûnu).: ALLAH'ın bir (erkek) çocuk edinmesi olamaz. O, SübhÂN'dır (herşeyden münezzehtir). Bir işin olmasına karar verdiği zaman, o taktirde sadece ona “Ol!.” der ve o, hemen OLur.” (Meryem 19/35)

Mâ kâne lillâhi en yettehıze min veledin subhâneh.. O, SubhÂN olan ALLAHu zü’L- CeLÂL var ya KüLLî ŞEYy’i sebbaha ettiren, her ÂN yeniden yaratan, SubhÂN olan ALLAH var ya münezzehtir.. kardeşim bırak şu münezzehi anladım tabi münezzehtir tabi münezzehtir BİZ yunan krallarından bahsetmiyoruz yunan tanrılarından bahsetmiyoruz
Şimdi şu ÂN da İŞinin başında, Şe’ÂNuLLAHta KüLLî ŞEYy’i her ÂN yeniden yaratıp durmakta olan.. Güneş ile Güneşin Işığı gibi, BİZi her ÂN yeniden yaratıp duran RABBımızdan bahsediyoruz..
RABBımızdan, BİZ BİR-İZden bahsediyoruz ve NAHNU SIRRI’ndan bahsediyoruz.. ALLAH celle celâlihu, bir insan değil ki kendisine çocuk edinsin.. ALLAH celle celâlihu SubhÂNdır.. yâni Hakikat Nûru’nun BİLELiğini bizzât her nefse verendir..
Basitçe anlamak için söylüyorum.. her türlü âlete elektrik veren Kebân Merkezi gibi düşün!. Yâni Yaratıcıyı güneş gibi düşün.. yahutta böyle bir “şey” olarak benzetmek için değil, böyle bir TÜMMLüğü vardır, TAMMLığı vardır et TAMM ALLAH celle celâlihu’nun..

Et Tâmmu celle celâlihu.:
Resim

izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn.. O ALLAHu zü’L- CeLÂL bir Emrini, Kaza etti mi Murad etti mi yâni değişmeyen kaderdir Kaza-Kada..
fe innemâ.. Şüphesiz ki o şey, hemen Murad eder etmez =>Emreder etmez..
yekûlu lehu kun fe yekûn..
“kûn!.” derken “fe yekûn” oluverir.. şüphesiz böyle olur.. bu ne zaman?. geniş zaman ki, gelecek zaman geçmiş zaman.. ne geçmişi geleceği kardeşim şimdi şu ÂN’a gel şu ÂN’a!. Senin olmayan geçmiş gitmişi ve senin olmayan geleceği bırak da şimdi şu ÂN’daki duruma bir bakalım!.
BİZ felsefe yapmıyoruz.. Şimdi hayatı yaşıyoruz, şehâdeti fiilen yaşıyoruz, uydur kaydır değil!. Onun için dikkat etmemiz gerekiyor!.


وَإِنَّ اللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ هَذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيمٌ
Resim---“Ve innallâhe RABBî ve RABBukum fa’budûh (fa’budûhu), hâzâ sırâtun mustekîm (mustekîmun).: Ve muhakkak ki ALLAH, benim RABB’im ve sizin (de) RABB’inizdir. O halde, O'na kul olun! İşte bu Sırat-ı Mustakîm'dir.” (Meryem 19/36)

Ve innallâhe RABBî ve RABBukum.. Şüphesiz ki ALLAH benim RABBımdır.. kim diyor?. İsâ aleyhisselâm söylüyor.. şüphesiz ki ALLAH benim RABBımdır ve sizinde RABB’inizdir.. Şimdi, şu ÂN’da da RABB kimdir?. yâni gözüken-gözükmeyen, soyut-somut, madde-mânâ, can-ten bütün bu İKİLik var ya bu İKİLiğin tümünü. zâhir ve bâtın BİLELiğini Bizzât her zerreye veren ALLAH’tır.. RABBım budur.. ister sivrisinek olsun ister kartal olsun ister ne olursa olsun ister gübre olsun ister gül olsun farketmez KüLLî ŞEYy’in RABBi..
fa’budûh.. O’na abd-kul olun.. “kul” kelimesi ne kardeşim?. Farslar “kul” demiş BİZde “kul” diyelim “köle” diyelim!. Kral mı da, BİZ köle olalım yâni!. Nasıl bir işmiş bu “abd”lik.. KuL, abd.. İbâdet, Kulluk.. abd, dâimîyyet BİLELiğine aynen uymak değil midir..
DAİMİYET BİLELiği..ne?.. Ben doğmadan önce de Âdem aleyhisselâm’ın zürriyeti içinde Sûreten-Sîreten VaR idim de, aktarıla aktarıla babamla-anamla ortaya çıktım!. Ben çeker gidersem aynı zincir çocuklarımla devâm edyor ve edecektir.. kıyamete kadar devâm ediyor zincirler..
fa’budûh.. dâimîyyet bileliğini aynen yaşayın!. İkilik küfürdür.. demek istiyorum..
şunu yapacak!. şunu yapmayacak felân.. şu ÂN’da BİZliği yaşamaya çalışan az kişi vardır.. Çokları illâ RABBısını çıkaracak şahdamarından karşısına geçip O’na köle gibi boyun eğeceğini.. felân söylüyor..
Öyle değil kardeşim!. Bizzât Bizzât yaşa!. Yâni buzdolabı, ceryanı nasıl yaşıyorsa öyle yaşa!. Fırın nasıl yaşıyorsa öyle yaşa!. Ceylan nasıl yayışorsa, aslan nasıl yaşıyorsa öyle yaşa!. “kaç” dediyse kaç, “koş” dediyse koş.. ne yapacaksan yap.. nasıl yaratıldıysan;
hâzâ sırâtun mustekîm.. İşte budur Sırat-ı Müstakîm.. ALLAH’a İstikâmet YoLu bu yoldur.. Ne güzel değil mi?. Bir daha söyleyelim,
Ve innallâhe RABBî ve RABBukum.. Şüphesiz ki benim RABBım sizinde RABB’inızdır..
fa’budûh.. O’na adb olun..
hâzâ sırâtun mustekîm.. işte Kur’ÂN-ı Kerîm’deki en doğru yol İstimaket Yolu bu yoldur..

Evet burada kalacağız ama şunu da okuyalım.. böyle buyurdu mu İsâ aleyhisselâm.. nerede buyuracak.. beşikte buyurdu.. ne zaman.. bir kısmı.. “ALLAH’ın Oğlu” dediklerinde.. bir kısmı da hâşâ.: “Bu veled-i zinâ.” dediklerinde.. bir kısmı da hak söylüyor.: “ALLAH’ın Nebîsi ve Abdullahı” diyorlar ama, onlar galiba boyunlarını büküp, iki taraf çoğunlukta olunca sesi kesmişlerdir ve kaybolup gitmişler..
Bilmiyorum nasıl olmuş!. işte “mehdi gelecek” diyorlardı ya.. yâni onlar ayrı hikayeler.. onlar gökten tanrılarını bekliyorlar.. felân feşmekân gibi saçmalık peşinde.. ve;


فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِن بَيْنِهِمْ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن مَّشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---“Fahtelefe’l- ahzâbu min beynihim, fe veylun lillezîne keferû min meşhedi yevmin azîm (azîmin).: Bundan sonra hizipler (gruplar) kendi aralarında ihtilâf ettiler. Büyük gün müşahede edildiği (şâhid olunduğu) zaman vay o kâfirlerin haline!” (Meryem 19/37)

Fahtelefe’l- ahzâbu min beynihim.. ihtilaf ettiler, ayrıştılar, hizibler, taraflar, gruplar oldular kendi aralarında.. böyle gruplaştılar..
fe veylun lillezîne keferû min meşhedi yevmin azîm.. Yazıklar olsun!. Vah ki vah yazıklar olsun!. bu küfredenlerin oların hepsine.. ne zaman.. niye bu ne zaman.. bir gün var azameti idrak günü.. aklın, bu kâinâta bakıp bakıp da.: “Bunu Yaratan Ustanın adı ALLAH’tır!.” dediği.. Sonra NAKLe ulaşınca Kudretullahı da seyredecek..
Hani diyor ya.: “Melekütü seyrettirdik İbrahîm aleyhisselâm’a.”
O zaman diyecek.. “İşte buna zil takar oynarım” diyecek.. Aklen-Naklen oynayacak.. çünkü tam zırdeli olacak..
İşte onların kendi aralarında, işlerinde bir takın gruplar ayrılığa düştüler iftira ettiler ki, işte onların vay haline vay haline ki, o azîm günü müşahade edemediklerinden dolayı.. ya da şu ALLAH’ın Azametullahı’nın anlaşıldığı.. Yevm, gece gündüz değil MuhaMMedî Vücûda gelen şeyi yaşayış demek.. yevm, vücûda getiriyor, bir de yaşıyor.. yâni adam çıkmış ortaya konuşuyor.. konuşuyor da fiilen de işliyor.. yevm öyle bir şey ki o Azameti kendi fiilen yaşıyor..
meşhedi yevmin azîm.. bu günün MuhaMMedî Şâhidi kardeşim.. MuhaMMedî Şâhidi ne demek.. Onun şâhidi MuhaMMed aleyhisselâm.. MuhaMMed aleyhisselâm’ın şâhidi, ALLAH celle celâlihu şâhidi.. yâni başka söylenecek laf yok..
Evet şurda iki âyet daha kaldı, kusura bakmayın işi olan gidebilir kırka gelelim İnşâe ALLAH..


أَسْمِعْ بِهِمْ وَأَبْصِرْ يَوْمَ يَأْتُونَنَا لَكِنِ الظَّالِمُونَ الْيَوْمَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Resim---“Esmi’ bihim ve ebsır yevme ye’tûnenâ lâkini’z- zâlimûne’l- yevme fî dalâlin mubîn (mubînin).: Bize gelecekleri gün, onlara (neler neler) işittirilir ve (neler neler) gösterilir. Lâkin zalimler, bugün (hâlâ) apaçık bir dalâlet içindeler.” (Meryem 19/38)

Esmi’ bihim ve ebsır.. onlara duyurulur.. işittirilir.. işitmek başka şey, duymak başka şey, ikisi beraber olduğu zaman işe yarar. herkes konuşuyor yolda ama ben hiçbir şey duymuyorum.. onlara duyurulur, onlara gösterilir..
yevme ye’tûnenâ.. BİZe gelecekleri günü göster..
lâkini’z- zâlimûne’l- yevme fî dalâlin mubîn.. BİZe gelecekleri günü göster işitsinler, duysunlar, baksınlar görsünler.. Lâkin zalimler, bugün (hâlâ) apaçık bir dalâlet içindeler.. açık seçik bir sapıklık görecekler.. o gün işte bu zâlimler, niye zâlim oldu bunlar, kime zulmedecekler.. RABBlarına ihânet ettiler, ne yaptılar?. Ne yapacaklar, bütün ni’metlerini tepe tepe kullandılar ondan sonra da.: “BİZ yaptık, BİZ kazandık!.” dediler.. “Sen kim oluyorsun?!.” der gibi hâşâ.. Açık seçik o gün onlar için, böyle bir sapıklık var.. sapıklığı nereden bilecekler?. Vardıkları yerden dolayı.. Elbiselerine bakma sen!. Elbiselerinde herşey yazabilir, içine bak içine!.


وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْحَسْرَةِ إِذْ قُضِيَ الْأَمْرُ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ وَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Resim---“Ve enzirhum yevme’l- hasreti iz kudıye’l- emr (emru), ve hum fî gafletin ve hum lâ yu’minûn (yu’minûne).: Ve emrin yerine getirileceği Hasret Günü’yle onları uyar. Ve onlar, gaflet içindeler ve onlar, mü'min değillerdir.” (Meryem 19/39)

Ve enzirhum.. onları uyar.. Hitâb kime?. Doğrudan doğruya artık Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, Kur’ÂNın Sâhibi’ne..
İsâ aleyhisselâm, tüm peygamberler olsun hepsi aynı Peygamberimiz.. ALLAH’ın emrini duyup buyurmuştur.. hepsi böyle yapmıştır zâten ayrı bir şey değil..
Ve enzirhum yevme’l- hasreti iz kudıye’l- emr.. onları inzar et, uyar ALLAH’ın Muradı’nın kesin yerine geldiği gün, o Hasret Günüyle onları bir uyar, uyandır bir.. De ki yapmayın, Hasret Günüyle uyar, ümit edilenin elde edilememesinden duyulan elem günüyle, zarar-ziyan-kayıp- mahrumiyet acısı günüyle..
Şu içinde yaşadığınız Azamet Gününde ALLAHı takdim etmiyorsunuz, KeLÂMuLLAHı Rasûlullahı takdim etmiyorsunuz!.
Dünyâ için, leş için boğuşan köpekler gibi.. hep o yana bu yana alevere dalevere yapıp duruyorsunuz.. süslü kıyâfetler içinde.. niye dosdoğru şahdamarınızdan da yakınAKREB-AKRABA olan ceryÂNLa canınız yaşamıyor da, ona buna kiralık verip satıyorsunuz!.
Ve enzirhum yevme’l- hasreti iz kudıye’l- emr.. ALLAH’ın Emri Kaza olduğunda, yerine geldiğinde Hasret Günüyle-Hüsrân Günüyle onları uyar..
ve hum fî gafletin ve hum lâ yu’minûn.. Çünkü onlar neden Hasret Günü.. niye hasret kaldı onlar.. niye hasret kaldılar kardeşim.. Onlar, niye yaratıldıklarının gaye ve maksadına hasret kaldılar. İnsanlığın şeref ve haysiyetine hasret kaldılar. Onlar, KeLÂMuLLAH’a ve Rasûlullah’a sevgi saygı ve hürmetin hasretindeler.. Onlar, ALLAH’ın ALLAHLığını takdir edemediler.. Kendilerine göre atalarının dini ya da başkalarından kendilerinin uydurduğu karışıklıklar içinde kaldılar.. RABBLarı’nı âhirete attılar.. hesabı da orada soracak!. doğrudur..
Ancak Yüce RABBımız TeÂLÂ burada ne yapacak, serbest mi bıraktı yâni!. Sen mi yaratıyorsun sistemi be adam!.
“onlar var ya onlar!.” kim onlar?!. Şimdi şu ÂN’da yaşıyor onlar, görüyor ve duyuyor!.
“sen de göster!.” Buyuruyor.. kim kime ne gösterecek..
KeLÂMuLLAH gösteriyor şimdi şu ÂN’da.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem gösteriyor.. EHLuLLAH gösteriyor.. VeLîYuLLAH gösteriyor!.

Evet bitti mi.. bitmedi.. bir de onların İblisleri ve Şeytânları var.. Onlar da gösteriyorlar..
Peki bunlar HizbuLLAH mı?. HizbuşŞeytân mı?.
Kendilerine sor!. Gösterirler sana..
Ama bir şey söylüyor ALLAHu zü’L- CeLÂL sen onlara, Hasret Gününe uymayan, şimdi şu ÂN’da “ALLAHu EKBER!.” demeyen.. RABBıyla, Rasûlüyle beraber “ALLAHu EKBER!.” Çekmeyen, o Azamet Gününü anlamayanı Hasret Günüyle uyar!.
Yanlış yapmayın!. ALLAH’ın Emri geldiğinde göreceksiniz ki, gaflet içinde ALLAH’a gerçekten inanmadığınızı göreceksiniz..
hum lâ yu’minûn.. mü’min değiller onlar.. onlar “mü’miniz” diyorlar ama mü’min değiller.. kime buyuruyor kâfire diyor “mü’min” diye!. müslümandan öte mü’min, daha ilerde.. müslüman olmayan mü’min olamaz.. Ey millet lütfen Hakan uyuma Koçum!.


إِنَّا نَحْنُ نَرِثُ الْأَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
Resim---“İnnâ nahnu nerisu’l- arda ve men aleyhâ ve ileynâ yurceûn (yurceûne).: Muhakkak ki BİZ, yeryüzüne ve onun üzerinde olan kimselere BİZ, vâris olacağız. Ve onlar, BİZ'e döndürülecekler.” (Meryem 19/40)

İnnâ nahnu nerisu’l- arda.. ALLAHu zü’L- CeLÂL.. İnnâ =>BİZ var ya BİZ!. Nahnu=>BİZ.. nerisu.. BİZ.. Bu dört tane “BİZ”in geçtiği başka âyet hatırlamıyorum..
BİZ vârisiyiz, yâni BİZimdir.. Yer yüzünün vârisi BİZiz..
ve men aleyhâ.. her kim ki onun üzerinde ise onun da vârisiyiz.. yeryüzü üzerinde olan her kim varsa..
ve ileynâ yurceûn.. Ve onların hepsi BİZe rücû’ ederler.. kaç tane rücû’ oldu, beş.. BİZe dönerler, nasıl?. İsLÂMın beş şartını ALLAHu zü’L- CeLÂL böyle güzelce yerleştiriverdi değil mi..
Bu Hayat Sahnesinde, Sahnenin Sâhibi BENim, oynayanların da Sâhibi BENim!. Sizi, Fiillerinizi ve Düşüncelerinizi de yaratan BENim!. Siz bir tercih yapıyorsunuz yol seçmede!.
Şeytân Rolünü oynayacağınıza yâni Hizbu’ş-Şeytân Rolü oynayacağınıza, HizbuLLAH Rolü oynamanızı emretmiştim!. Öyle oynasaydınız hasrette kalmazdınız da, SeLÂMette kalırdınız!.” gibi anlaşılıyor..
Soracak bir şeyiniz yoksa..

BismillâhirRahmÂNirrahîm..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
ALLAHümme salli ve sellim ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve resulike ve nebîyyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..

bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin irhamnâ!.

Yâ RABBu’l- ÂLeMîn!.

ALLAHu zü’L- CeLÂL Dinimizde Dünyâmızda ve Âhiretimizde BİZi Hakk ve Hayrda kılsın!.
ALLAH celle celâlehu Ümmet-i MuhaMMedîn Cümlesine salâh ve felâh versin!.
NAHNU SIRRInda BİZ BİR-İZ kılsın!.
BİZi, Hakkın ve Hayrın Hizmetinde Şeriat-ı Garranın hizmetinde kılsın!. Çoluk çocuğumuza; Hayırlı İş, Helâl Aş, Sâlih/Sâliha Eş versin!. Nesl-i Necîb tertemiz tezakkâ Nesiller versin İnşâe ALLAH!.
Ve BİZim Kafa ve Kalblerimizi Tezkiye ve Tasfiye etsin İnşâe ALLAH!.
Ayarlasın ki; kalbimizdeki tahkik imânı, kafamızın-aklımızın, yâni naklen gelen aklımızın Sâlih Ameline çevirelim!.
Yanlış, hata, günah vs. gibi yanlışlıklardan ALLAH celle celâlihu korusun!. Hizbu’ş-Şeytânlık’tan korusun!. demek istiyorum..
Onun için, HizbuLLAHta olmak için gereken MuhaMMedî Gayreti, ALLAH celle celâlihu İnâyetini, Hidâyetini SeLÂMetimizde kılsın, SeLÂMette kılsın İnşâe ALLAH!.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Gayretiyle..
O Yüce Peygamberimizin; Merhametine, Muhabbetine ve Hakikatine,
Her zamanda, Her yerde, Her hâlde ve Her nefeste BİZi,
KELÂMuLLAH ve RASÛLuLLAHın LîVECHİLLAH-SeBîLİLLAH-ALLAH için ALLAH YoLu’nda MuhaMMedî Hasbî-Habibî Hizmetçiler kılsın İnşâe ALLAH!.
Onun için gaybi duâlar edelim birbirimize Hakancânım!.
Çokun da, yokun da RABBu’l- ÂLeMîni TEKktir.. RABBu’l- ÂLeMîndir!.
Önemli olan tek şey vardır ki, yıkılmayacaksın ayakta kalacaksın Bu YOLda!.
Her şey, istenmeden ALLAH’ın İzniyle verilecektir,
Her soru sorulmadan ALLAH’ın İzniyle söylenecektir,
Hâlis, Muhlis, Sıddık ve Âdil bir MuhaMMedî’nin kiM olduğunu çok iyi bilirsin..
Sen de benim kadar bilirsin ki,
MuhaMMedî Sadakat,
MuhaMMedî Samimîyyet
MuhaMMedî Sabrın =>MuhaMMedî SeLÂMete-İLÂHî DÂRü’s- SELÂM
’a götüreceği Kur’ÂN-ı Kerîmin vâadididir.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’imizin vâadidir..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin ise, şu ÂN’da BİZ BİR-İZ İŞİdir..
Yaşayan ALLAH Dostlarının, Ebdâl, Ebrâr, Ahyâr ve Ahrârların ise; Mezhebi, Mesleği ve Meşrebi budur zâten.. İşleri budur sonsuz şükürler olsun RABBımıza!. Onlar; gökteki bulutlar, esen yeller ve güneşin ışığı gibidirler.. herkes bir şeyler söyleyebilir ama, onlar işinin başındadır..
Halk içinde HAKkla ALLAH’ın izniyle.. Hâlis MuhaMMedî olmakla ALLAH’ın Lütfu Keremiyle İzzeti Şerefiyle, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Koruması altındadırlar..
Bunu çok iyi anlamamız lâzım.. Yaşamamız ve yaşatmamız lâzım!.
Halktan bir zerre kadar, iğne ucu kadar ne alkış ne de yuh BİZi ilgilendirmemesi lâzım!. BİZ Bu YoLda çöpçüyüz!. Tevâzu’en söylemiyorum hakikatı söylüyorum BİZ hiçmetçiyiz!.
YoL, ALLAH’ın YoLu.. YoLcu, benim.. YoLdaş, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.. YoLLuk, KeLÂMuLLAH!.
DUÂ bütün EHLuLLAH ve EVLİYÂuLLAH’ın DUÂsıdır..
BİZim deDUÂmız ÜMMet-i MuhaMMed’e Hakkta ve Hayrda olmamızdır..
es SeLâMu aleykum ve Rahmetullah..

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Euzubillâhimineşşeytânirracim,
BismillâhirrahmÂNirrahîm,
Elhamdulillâhi RABBu’l- ÂLeMîn İnşâe ALLAHurRahmÂN!.

ALLAHu zü’L- CeLÂL Bize,
ZÂTı’nın kadrini, KeLÂMuLLAHın kadrini kıymetini, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kadrini kıymetini, EHL-i BEYt aleyhumussselâmın, Ehlullahın ve Velîyullahın kadir ve kıymetini bilmeyi nâsib etsin ve onlardan NÛR-u MuhaMMedi ve NÛRuLLAHı ALmayı nâsib-kısmet etsin İnşâe ALLAH!.
Çok çok önemlidir bu husus Hakan..
Çünkü iletkenliği yalıtkanlığı çocuk bile biliyor artık. Ne kadar elektrik olursa olsun pis ve pas olan bir kalbe asla ceryÂN gelmez yalıtkan olduğu için ne yaparsa yapsın boşa yapar, kim olursa olsun yine boşa yapar!. Bu köşkmüş bu kralmış bu köleymiş demez, çünkü eşyâlar dâima hakk ve hayr üzere yaratılmışlardır ve kendi kurallarını işletirler. Sadece onlar değil, kalblerde öyledir kin, kibir, fesad, hased, dedikoculuk, yalan, dedikodu, iftira gibi şeyler olan kalbde kalbe ne kadar dışardan “ALLAH!.” Da dese “yALLAH!.” da dese de zerre kadar ceryÂN giremez!. Neden giremez?!.
Çünkü bu, ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Emridir-Kuralıdır SÜNNETuLLAHıdır.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Emrine uymayanlar bir de akıllarınca ibâdet ediyotlar. Niye yapıyorlar ki yâni mâdem ki hased fesad kin kibir türlü türlü bozgunculuk olacak ve pis bir yürek taşıyacak leş gibi ve bir de zaman harcayacak onun için yazık değil mi?!.

Bu hususta dikkat etmek gerekiyor. Ondandır ki insanlar maalesef üzüntüyle söylüyorum ki çok çaba sarfediyorlar, bütün İsLÂM kurallarını yerine getiriyorlar, her şeyi yapıyorlar, Kur’ÂN okuyorlar, salâvât getiriyorlar.. Her şeyi ancak, bir şeyi unutuyorlar iyi de, bunların sigortası atık!. Bunların sigortası atık değil, sigorta zâten yalıtkan, sigorta paslanmış yâni ceryÂNla sigortayı bağlasan gitmiyor!. Çünkü kendisi bozuk, sigorta bozuk yâni sigorta yalıtkan, yâni iletken değil!. Onun için şu olaylar felân gelir geçer böyle olur, öyle olur!. Neler yaşadık ALLAH’a şükürler olsun!. Kader KADERULLAH insanın güzel günleri olur, zor günleri olur nefsine öyle gelir ama, sonra bakar ki meğer o çileler çiçek açarmış, onlarda bir kemâlâtmış, onlarda zaman içinde insanlar içinde bir okulmuş, yol göstericiymiş!. Öyle olmasa ne olurmuş?!. Binlerce örneği vardır etrafta!. Niceleri vardır herkesin alkışladığı siyasetçiler olur, sonra gün gelir küfrederler!. Niceleri vardır zengindir hepimiz gıptayla bakarız!. Ben meselâ ortaokulda okurken Hakan, Kocakahve vardı büyük bir kahve vardı ömrümde ilk defa kahveyi orada içtim zâten!. Adamda şaştı, orta okulda okurken kahveyi içmek için içtim!. Bayada paraydı benim için o.: “Bir kahve içiyim!.” dedim. “nasıl olsun!.” dedi. “Nasıl ne demek, yâni kahve!.” dedim adama.. ama niye oraya gittim?. Çünkü orada Belgin Doruğun bir fotoğrafı vardı Hayat Mecmuası çıkardı, ondan almışlar yüzünde ben var. Belgin Doruk, çok güzel bir hanımefendiydi, şimdi yaşıyor mu bilmiyorum. Ama onun bu yüz güzelliği beni met ederdi.. Ortaokulda okuyorum yâni onun o yüz güzelliği içimde öyle ki, oturup saatlerce o’nu seyretmek, yâni o muhteşem güzelliği seyretmek!. Köyden gelmişim dağınbaşından, içli bir çocuk insanı düşünün ve ben zaman zaman oraya girip oturup seyretmek isterdim! Oraya da girince ya çay içer ya kahve içersin!. Ben de bâzen çay bâzen kahve içerdim!. Orada biraz oturduğum masada o kahveci dibeğinin arasından o resmi seyrediyorum!.bana böyle çok muhteşem geliyor!.

Şunu demek istiyorum ki, insan içi aklı hep bir teleskop gibi, her tarafa dönen bir Denizaltı teleskopu gibi sürekli dışarıyı tarar, ama bu aklın altında bir bilgisayar sistemi vardır ki, Nakil Sistemi!. Orayla irtibat kurarsa yukarıda gördüklerini aşağıya aktarır ve netice alınır!. Kopukluk varsa, boşa döner o ve o Denizaltı da rotasını şaşırır!.
Onun için dikkat etmemiz gerekiyor!. Bu Şeytân Hastalıklarından arınılmadığı sürece her iş boşa çıkar!. Bunu Kur’ÂN-ı Kerîmimiz okuduğumuz Kur’ÂN-ı Kerîmimiz kesinlikle yüzde yüz anlamında hükmetmiştir!.
“Efendim bu kin, kibir, işte hased fesad bunlar Şeytânın Huyu!.” deyip de işlemek!. İşte onu söylüyorum ya!. Bunlar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Huyu değil!. HizbuLLAHın, ALLAH’ın Temsilcisi olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Huyu değil, Hizbuşşeytânın İblisin temsilcisi olduğu İblisin Huyu!. “Ne yapıyım benim huyum böyle, ben buyum!.” diyerek böyle geçiş yok!. “İşte şunu yaptım, bunu yaptım!.” diyor. Diyorsun ama, boşa yaptın!. Ben söyleyim Hakanım, aklında kalsın diye yavrucuğum!.

BismillâhirRahmÂNirrahîm..
Meryem Sûresi 40 da kalmıştık kırkdan devâm edelim ben, sohbetlerde devâmlı söylüyorum, ben bir vaiz değilim ben bir eğitmenim!. Benim işim Hakanı eğitmektir, Hakanı HAY Babayı eğitmektir!. Başka bir şeye aklım ermez, ilgilenmem de zâten!. Ama benim için ayrıcalık yoktur.: “BİZ BİLEyiz=>BİZ BİR-İZ!.” diyenler bir bedenin üyeleri gibi birdir ve asla BİZ, BİZimle olanların saçının telini dahi ayırmayız!. Ama Hakan’a istediğimi söyleyebildiğim için “Hakan” diye bahsediyorum!. eee yâni söyleyebilirim de, zâten çünkü o benim evlâdım hükmündedir, kabul ettiği sürece.. Etmediği sürece kopan bir parmaktır, canının istediğini yapsın!. O zamanda ne üzülürüz, ne de herhangi bir şey, ALLAH korusun düşünmeyiz!.
Çünkü.: “Öyle tercih etmiştir ve sonucu görecektir!.” deriz..


أَسْمِعْ بِهِمْ وَأَبْصِرْ يَوْمَ يَأْتُونَنَا لَكِنِ الظَّالِمُونَ الْيَوْمَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
Resim---“Esmi’ bihim ve ebsır yevme ye’tûnenâ lâkini’z- zâlimûne’l- yevme fî dalâlin mubîn (mubînin).: Bize gelecekleri gün, onlara (neler neler) işittirilir ve (neler neler) gösterilir. Lâkin zâlimler, bugün (hâlâ) apaçık bir dalâlet içindeler.” (Meryem 19/38)

Onlar işin sonunda bana gelecekler.. Esmi'bihim.. onlara duyurulur işittiriilir.. ve ebsir.. gösterilir.. neler gösterilir neler işitilir.. ye’tûnenâ lâkini’z- zâlimûne’l- yevme fî dalâlin mubîn.. BİZe geldikleri gün öyle şöyle dediydin böyle demediydin içimden o geçtiydi dışımdan bu geçmediydi yok neler neler.. lâkiniz, ancak bu gün.. efendim âhiret.. ne ahireti kardeşim.. bu gün buyuruyor, el yevm.. zâlimler bu gün açık seçik beyan edilmiş bina edilmiş söylenmiş uyarılmış çocuğun dahi bildiği bir sapıklık içindedirler.. zâlimler böyledir sen bunları onlara okusan da söylesen de bunlar duyacak değildirler, uyacak da değildirler..


وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْحَسْرَةِ إِذْ قُضِيَ الْأَمْرُ وَهُمْ فِي غَفْلَةٍ وَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Resim---“Ve enzirhum yevme’l- hasreti iz kudıye’l- emr (emru), ve hum fî gafletin ve hum lâ yu’minûn (yu’minûne).: Ve emrin yerine getirileceği hasret günüyle onları uyar. Ve onlar, gaflet içindeler ve onlar," (Meryem 19/39)

Ve.. yemîn olsun ki uyar.. onları inzar et.. yevmel o Hasret Günüyle uyar.. neydi?.
Ve’l- asrı inne’l- insane lefî husr.. Asra yemîn olsun ki bütün insanlar hüsrandadır hepsi husrdur.. yâni hepsi.. çünkü öyle bir yere inmişlerdir birisi ben ayrıyım yokk. kim olursa olsun tüm insanlar gelmiştir buraya. insan kılığıyla gelmiştir, insan kaderiyle gelmiştir. Geldiği yer esfeli safîlindir, Hasret Günüdür..
Ve’l- asrı innel insane lefî husr illezine amenu ve amelussâlihati.. ancak ve ancak imân edenler, sâlih amel işleyenler..
vetevâsav bi’l- hakk vetevâsavbi’s-sabr.. ve birbirlerine sabırda ve hakta vasiyetleşenler hariç.. imân edenler amel edenler birbirlerinde gel Hakan seninle sabrda ve hakta vasiyetleşelim diyenler hariç öbürleri hüsrandadır burada da aynı.. husr, hasr..
yevme’l- hasreti iz kudıye’l- emr.. ALLAH’ın Emri kaza olduğu zaman, kader fiilen bozulamaz hale geldiği zaman, kader kazaya geçtiği zaman.. adam çekmiş adamı vurmuş kasden vurmuş, isteyerek vurmuş, yâni haksız yere vurmuş.. Bunun için yapılacak bir şey nedir?. kaza olmuştur artık kader.. Buna yapılacak bir şey yok..
hum fî gafletin ve hum lâ yu’minûn.. sen onları uyar uyar ki, bu günlerini vakitlerini boşa geçirmesinler.. Hasret Günleri yakın.. Hatta Hasret Günleri bu gün, bu gün!. Bu gün ALLAHın Emirleri yerine gelecektir Hasret Günleri.. uyar onları.. ve hum fî gafletin.. Gaflet içindeler umurlarında değil.. Sen ne dersen de.: “BİZ ölmeyeceğiz kadeşim, öyle bir şey yok, hesap kitab yok!.” dercesine bir saçmalık içindeler..
ve hum lâ yu’minûn.. Çünkü onlar gerçekten inanmıyorlar, inanmıyorlar mü’min değiller.. onlar mü’min değildirler.. İnanmazlar ama, “inandık” diyorlar.. işlerine gelen yere inanıyorlar..


إِنَّا نَحْنُ نَرِثُ الْأَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
Resim---“İnnâ nahnu nerisu’l- arda ve men aleyhâ ve ileynâ yurceûn (yurceûne).: Muhakkak ki Biz, yeryüzüne ve onun üzerinde olan kimselere Biz, vâris olacağız. Ve onlar, Biz'e döndürülecekler.” (Meryem 19/40)

İnnâ.. BİZ varya BİZ.. nahnu/BİZ nerisül/BİZ var ya BİZ..
4 tane BİZ var burada.. inna BİZ varya BİZ muhakkak BİZ varya BİZ nahnu tekrar BİZ nerisül BİZ vârisiz dört tane BİZ var.. Şeriat-Tarikat-Mârifet-Hakikatın BİZi var.. tüm âlemleri ALLAH böyle kapsıyor.. neden “Ben varım” değil de, “BİZ” buyurmakta..
Bence fikrimi söylüyorum yâni “BİZ” buyurduğu ÂNda ALLAH’ın NÛRu ortaya çıkar ki=>Peygamber aleyhisselâm/NûRu MekÂNa çıkar!. güneşin ışıklarıyla birlikte güneş =>“BİZ” diye söyler.. küllühum.. Hâşâ.. ALLAH celle celâlihu tahtında oturuyor, sen de in aşağıya ne yaparsan yap!.
Öyle bir şey yok! RABBü’l- ÂLEMîN ÖZün ÖZünde ceryÂN gibi CÂNın içindedir, “şahdamarınızdan AKREB/yakınım.” Bunlar tüm BİZim dışımızda bir ALLAH küfrü yoktur hâşâ!. ALLAH celle celâlihu, BİZim içimizde de değildir. yâni kimse diyemez ki güneşin ışığı güneşin içinde dışında işin gücün yokta buna mı kaldı iş..
İnnâ nahnu nerisu’l- arda.. BİZ yer yüzüne vârisiz bu sizin kavga edip durduğunuz yeryüzü varya tapularınız felân birbirinizi öldürüyorsunuz boğuşuyorsunuz bunun da vârisi BİZiz!. Yâni başı da BİZim idi..
ve men aleyhâ.. onun üzerinde olan herkesin de vârisi BİZiz.. “mâ/her şeyy” değil “men”/aklı olan cindir ve insandır.. bunların da vârisiyiz..
ve ileynâ yurceûn.. sonunda bunlar BİZe rucû’ edecekler. er geç bu gün yarın değil yâni bir gün.: “gel bakıyım buraya!.” Gelecekler.. “irci ila RABB’ike”ye uğrayacalar.. Efendim demin dedik ya ve yer yüzündeki her şeyi evet herşeyi.. ama burada “men” diyerek aklı olanlara hitâb ediyor..
Bu âyetler aklı olanlar için geldi, dağlardaki bitkiler için hayvanlar için gelmedi!. Bu Kur’ÂN-ı Kerîm aklı olanlar için geldi!. Aklı olmayanlara.: “Niye Kur’ÂN okumadın!.” diye bir söz ve soru yok!.


وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا
Resim---“Vezkur fî’l- kitâbi ibrâhîm (ibrâhîme), innehu kâne sıddîkan nebiyyâ (nebiyyen).: Kitab'ta İbrâhîm (aleyhisselâm)'ı zikret! Muhakkak ki O, sadık (çok sadaka veren, sadakatli, her zaman doğruyu söyleyen) bir Nebî idi.” (Meryem 19/41)

ey MuhaMMed aleyhisselâm Vezkür.. zikret anlat dinlet fi’l- kitabi İbrahîm.. kitabta İbrahîmi anlat İbrahîmi zikret aleyhisselâm’ı..
innehu kâne sıddîkan nebiyyâ.. O, şüphesiz ki çok sadık sıddık ve sıddık bir nebîydi her zaman doğru söyleyen çok sadık.. sıddık her zaman sıddık olan nebîyya ALLAH’ın Nebîysiydi.. Sıddıkan nebîyya İbrahîm aleyhisselâm atamız..


إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنِي عَنكَ شَيْئًا
Resim---“İz kâle li ebîhi, yâ ebeti lime ta’budu mâ lâ yesmau ve lâ yubsıru ve lâ yugnî anke şey’â(şey’en).: İbrâhîm (aleyhisselâm), babasına dedi ki: “Ey babacığım! İşitmeyen ve görmeyen ve sana hiçbir (şekilde bir) şeyle faydası olmayanlara niçin tapıyorsun?” (Meryem 19/42)

Efendim işte başka âyette de var.: “Babası azere dedi ki..”
Şaşkın adamlar İbrahîm aleyhisselâm’a bir şey gelir diye âyeti değiştiriyor .: “Azer, onun amcasıydı.” diyor..
İz kâle li ebîhi.: Babacığım dediğinde.. babası buyuruyor babası.. nereden çıkardın amcayı geri zekâlı..
İz kâle li ebîhi, yâ ebeti lime ta’budu.. babacığım, ey babacığın ne diye tapıyorsunuz buna.. mâ.. o şey, taptığınız şey ki,
lâ yesmau ve lâ yubsıru.. işitmiyor görmüyor.. duymayan görmüyen bir şey…
ve lâ yugnî anke şey’â.. ganî değil, zengin değil, sizin için bir şey verecek halde de değil.. yâni size bir faydası felân da olmaz/olamaz. yâni elinden bir şey gelmiyor bunun.. ne diye yâni işitmeyen görmeyen size herhangi faydası bir ganiliği olmayan, sizin isteğinizi yerine getirmeyen ihtiyacınızı gideremeyen bir şeye ne diye tapıyorsunuz!.


يَا أَبَتِ إِنِّي قَدْ جَاءنِي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنِي أَهْدِكَ صِرَاطًا سَوِيًّا
Resim---“Yâ ebeti innî kad câenî minel ilmi mâ lem ye’tike fettebi’nî ehdike sırâtan seviyyâ (seviyyen).: Ey babacığım, muhakkak ki bana, sana gelmeyen bir ilim gelmiştir! Öyleyse bana tâbî ol. Seni, Sıratı Seviye'ye (düzgün, seviyeli, ALLAH'a ulaştıran yola) hidayet edeyim (ulaştırayım).” (Meryem 19/43)

Yâ ebeti innî kad câenî minel ilmi mâ lem ye’tike..
Ey babacığın bana var ya bana geldi.. inni.. iki tane bana..
kad caeni bana geldi.. üç tane bana demek istiyorum..
kesinlikle sana gelmeyen kimseye gelmeyen ALLAH’ın ilminden bir ilim geldi ilimden ilim bana geldi. ilimden geldi, ilmin tümü değil..
fettebi’nî ehdike sırâtan seviyyâ.. Bana tâbi ol. çünkü ben ALLAH’ın ilmiyle konuşuyorum Nebîyyim. ben sana hidâyet edeyim.. bakın ehdike seni hidâyet erdireyim.. nereye siratan seviyya seviyeli bir yola seni hidâyet edeyim ulaştırayım sırâtan seviyyâ.. Sıratın Müstakîm varken Sıraten Seviyyâ çıktı Efendim.. Seviyyâ, seviyeli. düzgün doğru ALLAH’a ulaştıran bir yol.. doğru da, “RahmÂN arşi istivâ” etti derken de buradaki SEVİYEyi kullanıyor orada da aynı SEVİYEyi kullanıyor..
SEVİYE ne idi.. bir kişinin Hâlis Muhlis Sıddık ve Adil MuhaMMedî SEVİYEye, RASÛLÎ SEVİYE’ye ulaştığı ÂNda o, BİZdendir.. Onun dışında ister patlasın ister çatlasın ne yaparsa yapsın havasını alır..
fettebi’nî ehdike sırâtan seviyyâ.. İbrahîm aleyhisselâm ne yapıyor gel bana tâbi olun, ben seni hidâyete erdireceğim.. öyle bir yol ki sıraten seviyyâ.. seviyyâ nedir zâhir ve bâtın yaşayışın vücûda gelişini sende tecellî ettireceğim bu türkçe olarak Hakan.. Tam olmadı galiba.. konu şu, yâni türkçesi Peygamber aleyhisselâtü vesselâm’ın Sünnetini fiilen yaşayan, ama sokaktaki bir gerizekâlı gibi değil. Yâni sünneti işte gittin gördün hacda da gördük.. gsaçma sapan şeyler yalın ayak geziyor herkes.. pis ve acayip şeyler.. neresi sünnet bunun?.
İşte bunlardan bir Arap misafir gelmiş kış günü Afyonkarahisar’a orada tanışmışlar ikisi de varlıkli insanlar.. sırtına kürk mürk palto malto felân şeyler vermişler ama sünnet diye feraceyi çıkarmıyor!. Câmiye gitmişler bir bardak pişmiş çay içince.: “Ben tekrar abdest alacağım.” Demiş.. “iyi al.” Şadırvanda alırken feracesinin kenarı donmuş kalmış. adam yarım saatte alıyor abdesti.. kalkmış ki “cart” diye yırtılmış ferace.. “eee ahi, ahi vALLAHi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Afyona gelseydi kesinlikle ferace giymezdi kürk giyerdi!.” Demiş.
Sünnet değil bu.. o Arabistanda öyle, haki giyersin beyaz giyersin ama gidip de kutuplarda ayı postu giyersin.. yâni sünnet şöyle mi yapılır böyle mi yapılır.. derken içine bir bakıyorsun hased fesad kin kibir kardeşim dalga mı geçiyorsun sen..
“sıratın seviyye” ye bir gel!. yâni bir seviyelen, seviyelen!. Aynı seviye nasıl nasıl olacak Hakan!.
ALLAH celle celâlehu, BİZi Hakkta ve Hayrda kılsın!.
Elini tuttuğun insanları ALLAH nur yataklarında yatırsın CeNNetlerinde!.
Peygamber aleyhisselâtü vesselâm’ın arkasında “ALLAHu EKBER!” deyip elini bağlayıp namaza durdun mu.. Haah işte buna denir “Sıraaten Seviyye” diye.. Peygamberimiz aleyhisselâmla SEVİYElenmiş oldun artık!. Kimseyi imam, kimseyi mürşid, kimseyi şu edinmezsin ve dinlemezsin!. Anlarsın ki ALLAH’ın NÛRu =>MuhaMMed aleyhisselâmdır, Kevser Havuzuna düşen bir damla göz yaşı gibidir BİZ BİR-İZdir!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

يَا أَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمَنِ عَصِيًّا
Resim---“Yâ ebeti lâ ta’bud’iş Şeytân (Şeytâne), inne’ş- Şeytâne kâne li’r- rahmâni asıyyâ (asıyyen).: Ey babacığım, şeytana kul olma! Muhakkak ki şeytan, Rahmân'a âsi oldu.” (Meryem 19/44)

Yâ ebeti lâ ta’bud’iş Şeytân.. Bakınız “konuşmuyor görmüyor size bir faydası yok.” diyordu..
HizbuLLAH ve Hizbu’ş-Şeytânı nasıl ortaya çıkarıveriyor. “siz Şeytâna tapıyorsunuz.” Diyor. bak ne diyecek bak!. ALLAH’tan başka taptıklarınızın tümü Şeytândır.” diyecek..
Yâ ebeti lâ ta’bud’iş Şeytân.. Ey babacığım şu Şeytâna abdlik yapma kulluk yapma ibâdet yapma!.
inne’ş- Şeytâne kâne li’r- rahmâni asıyyâ.. Bu Şeytân RahmÂN ALLAH’a âsi olandır.. Oysa kulluk imtihân aracı olarak yaratılmıştır, bir deneme tahtasıdır. Kendi isyan etmiş misyan etmiş de, ALLAH’ın karşısına geçmemiş..
Şeytân.: “ben ALLAH’tan korkarım!.” diyor değil mi!. RABBu’l- ÂLeMînden korkarım, ama sen korkmuyorsun!.” diyor.


كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Resim---“Ke meseliş şeytâni iz kâle li’l- insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe RABBe’l- âlemin (âlemîne).: (Münâfıkların size vaadleri), şeytânın (vaadlerinin) durumu gibidir. İnsana.: “İnkâr et (kâfir ol)!.” demişti. Fakat, inkâr ettiği zaman.: “Muhakkak ki ben senden uzağım, elbette ben, âlemlerin RABBi ALLAH'tan korkarım.” dedi.” (Haşr 59/16)

Şeytân, kendisine verilen görevi yapıyor.. ALLAH celle celâlihu, bibere acı ol denmişse acı olur, şeker pancarına tatlı ol denmişse tatlı olur..
“ee BİZ onu değiştiririz!.” Diyenler câhiller Kader-i Mübremler değişmez.. Değiştirirseniz canınıza okuyuverir yakında.. şimdi de okuyor zâten genetik menetik sistemîn kendisinde bir sorun yoktur onu demek istiyorum..


يَا أَبَتِ إِنِّي أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِّنَ الرَّحْمَن فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا
Resim---“Yâ ebeti innî ehâfu en yemesseke azâbun mine’r- rahmâni fe tekûne li’ş- Şeytâni veliyyâ (veliyyen).: Ey babacığım, muhakkak ki ben, sana Rahmân'dan azâb dokunmasından korkuyorum! O durumda, şeytana velî (dost) olursun.” (Meryem 19/45)

Yâ ebeti ey babacığım!. 4 âyet-i celîlede geçti =>Ey Babacığım!. Babacığım!. Babacığım!. Yalvara yalvara bir hal oluyor bakınız!.
Yâ ebeti innî ehâfu en yemesseke azâbun mine’r- rahmâni.. Babacığım bak sen bu Hizbu’ş-Şeytân tarafındasın.. ama, kesinlikle bak innî ben var ya ben, sana azâb temas edecek kesinlikle diye korkuyorum. sen azâba gidiyorsun çünkü Hizbu’ş-Şeytânsın.. RahmÂN’ın azâbına gazâbına uğramaya gidiyorsun!. Ben bundan korkuyorum, bu sana temas edecek. çünkü sen ona temas etmişsin İblis’e Şeytân’a..
zâten insan, kendinde hangi pisliğin olup olmadığını bilmez mi bilir ama kendi kendine de yalan söylüyorsa ona da yuh olsun ona!. Hem de iki kere yuh olsun!. hem biliyor hem de, temizlenmiyor!. Bu çok kötü bir şey.. olabilir ne bileyim olur ya, Hakan ara sıra yalan söylüyormuş söylemez de!. ki, hatırlarsın Hakan, Rasim Abi’nin evindeydik. Orada bir adam vardı da bana tuzak kurmuşlardı, şey felân.. bir âyet okunuyordu da.. ALLAH’a inanan yalan söylemez!. yalan üç dört yerde hariç.. ne bileyim ben kadın adamı sıkıştırıyorsa, adamında bir şeyi yoksa, öyle zarar vermeyecek bir şey söyler, işte iki kişiyi barıştırmak için hadisler bunlar, ama şartları yerine geldiği zaman olur.. orada öyle uydurma felân yok. yalan birine zarar yok.."
Neyse orada Rasim Abi’ye dedim ki.: “Şu Kur'ÂN-ı Kerîm’i indir aşağıya bakıyım!.” dedim. Verdi Kur’ÂN’ı ki yemin ettireceğim.. o sırada sen girdin içeriye dedim ki.: “Hakan oğlum sen yalan söylüyor musun?.” Sen de.: “Dayı beni uyardığından bu tarafa söylemiyorum çok şükür!.”
Kur’ÂN’ı gösterdim hemen yâni yemin et.: “Vururum elimi basarım üstüne!.” dedim. Ben o adama.: “Sen söyler yalan söyler misin?. Söylemezsen, bas elini yemin et bakalım hadi!. Mâdem ki ötüyorsun!.” dedim. Adam kıpkırmızı.: “Ben sıkışınca söylerim, ben sıkışınca yalan söylerim!.” dedi.. hatırlıyorsan Hakan..

Şunu demek istiyorum sistem dosdoğru çalışıyor, hiç kimse içindeki kendi pisliklerini gizleyerek RABBu’l- ÂLeMîni hâşâ aldatacağını felân sanmasın ancak kendi kendine zulmeder!.
Yâ ebeti innî ehâfu en yemesseke azâbun mine’r- rahmâni.. Babacığım ben azâbını sana dokunmasından, temas etmesinden korkuyorum, ehâfu.. hafvediyorum, korkuyorum.. eğer bu sözlerimi ciddiye almazsan..
fe tekûne li’ş- Şeytâni veliyyâ.. fe.. Yukarıdan beri gelen âyetleri mütâkiben bütün bunlara rağmen, senin velîn Şeytân olursa, sen Şeytânı velî kabul edersen.. velisi, dostu olursan, sen o’na velî olmakla her şeyinden sorumlusun, her şeyini teslim ediyorsun o’na.. Dinini kitabını imânını her şeyini.. Şeytân’ı dost edinip, adamı çekip öldürüyor, dinini dünyâsı sıfıra düştü mü Şeytânın arkasında ALLAH korusun.. Şeytânçekip gidiyor!. Sen de, kesinlikle bu iş böyle düşersin tuzağına babacığım!. diyor. Babası da dinliyor.. İbrahîm aleyhisselâm babasıyla, Nûh aleyhisselâm da oğluyla imtihân olmuştur.. Nûh aleyhisselâm karısıyla olmuştur.. Lût aleyhisselâm karısıyla imtihân olmuştur.. böyle örnekler vardır Kur'ÂN-ı Kerîm’de dikkat etmek gerekir!. Kulluk İmtihânı araçlarının hepsi son nefeste soyunulur.. ALLAH celle celâlihu, karşısına kulunu tek başına ister.: “Falanın oğlu, falanın karısı!.” diye çağrılmaz..


قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْراهِيمُ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ وَاهْجُرْنِي مَلِيًّا
Resim---“Kâle e râgıbun ente an âlihetî yâ ibrâhîm (ibrâhîmu), lein lem tentehi le ercumenneke vehcurnî meliyyâ (meliyyen).: (İbrâhîm (aleyhisselâm)'ın babası şöyle) dedi.: “Ey İbrâhîm! Sen, benim ilâhlarıma rağbet etmiyor musun (kıymet vermiyor musun)? Eğer sen, (bundan) vazgeçmezsen mutlaka seni taşlarım ve uzun müddet benden uzaklaş.” (Meryem 19/46)

Kâle e râgıbun ente an âlihetî yâ ibrâhîm.. Ey İbrahîm evlâd!. Benim ilâhlarıma sen rağbet etmiyor musun!. kıymet vermiyor musun, ilâh olarak kabul etmiyor musun.. benim ilâhlarıma karşı rağbet göstermiyor musun yâ İbrahîm.. ey İbrahîm sen benim ilâhlarıma karşı rağbet göstermiyor musun, kıymet vermiyor musun, değer vermiyor musun
lein lem tentehi le ercumenneke vehcurnî meliyyâ.. eğer ki buna bir nihâyet vermezsen, bu söylediklerine bir son vermezsen, bu sözlerden vaz geçmezsen.. tentehi.. nihâyet vermezsen.. sonuç vaz geçmezsen, bırakmazsan..
le ercümenneke.. ben seni recm ederim..
“Euzubillâhimineşşeytânirracim”
var ya oradaki “recm”..
Recmederim ben seni ne yaparsın!. Şeytânı taşlamak gibi taşlarım, yâni recm ederim.. le.. kesinlikle muhakkak yaparım bunu.. diyor..
vehcurnî meliyyâ.. hicret.. dışarı çık uzaklaş benden ayrıl, dışarda kal.. hicr neden hicir deniliyor?. Hicr-i İsmâil Makamı, Kâbe’nin dışında kaldığı için oradaki küçük Hicr-i İsmâilehicr” denmesinin sebebi oradaki o bölüm Kâbe’den olduğu halde dışarda kaldığı için “Hicr-i İsmâil” deniyor oraya. Orada İsmâil aleyhisselâmla annesi Hacer aleyhasselâm Vâlidemizin kabr-i şerifleri vardır..
vehcurnî meliyyâ.. Benden hicret et ayrıl uzaklaş git.. meliyyâ.. çok çok uzun müddet.. yalnız uzat da uzat, yâni hiç gelme, daha doğrusu git başımdan!. diyor..
Ne oldu o yalvarmalar.: “Babacığım, Babacığım!." sonuç?!
“euzu billâhimineşşeytânirracim” demiyor..
Şeytânı dost ediniyor ve diyor ki.: “Kim olursan ol ilim gelse de, peygamber olsan da, oğlum olsan da seni ben recm ederim Şeytânın adına diyor ya şeyytanın hesabına!.” diyor..


قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّي إِنَّهُ كَانَ بِي حَفِيًّا
Resim---“Kâle selâmun aleyk (aleyke), se estagfiru leke RABBî, innehu kâne bî hafiyyâ (hafiyyen).: “Sana (senin üzerine) selâm olsun.” dedi. Senin için RABB’imden mağfiret dileyeceğim. Çünkü O, bana (çok) lütufkârdır.” (Meryem 19/47)

Kâle selâmun aleyke.. Mâdem ki tercihin öyle, sana selâm olsun!.
se estagfiru leke RABBî, innehu kâne bî hafiyyâ..
senin için istiğfar edeceğim.. buyuruyor.. hemen etmiyor, ediyorum demiyor, edeceğim sana mağfiret dileyeceğim.. RABB’imden sana mağfiret dileyeceğim, bağışlanmasını dileyeceğim, babamı kurtar diyeceğim.. yâni yalvaracağım diyor..
innehu kâne bî hafiyyâ.. şüphesiz ki o RABBım var ya her zaman bana hafiyydir.. hafiyyâ.. her türlü ihsânı yapar, yardım eder..
hafiyy.. hâni vardı ya başka yerlerde hafiyy geçiyordu diyorduk ki, arkadaş bu ampulün içinde ceryÂN hafiy şahdamarından yakın RABB’in de hafiy.. eğer düğmeye basarsan ceryÂN sana “selâmun aleyküm” der ve gösterir kendini..
Sen de, kalbini temizlersen, yalıtkanlığı iletken yaparsan bu pisliklerden arıtırsan HakancanoğuL sen.:
Yâ RABBî!.
Bî-rahmetike yâ Erhamerrahîmin,
Bî-rahmetike yâ Erhamerrahîmin,
Bî-rahmetike yâ Erhamerrahîmin, İrhamnâ!.

desen RABBu’l- ÂLeMîn.: “Lebbeyk emret, ne istiyorsan!.” buyurur.
CeryÂN gibi çıkar, üryan olarak..
innehu kâne bî hafiyyâ.. RABBım ALLAH celle celâlihu bana gerçekten çok çok, hiçbir kimsenin bilemeyeceği güzellik ve özellikleri hazır tutan birisidir..
“Bu ceryÂNı nerede kullanacaksın?.” sorusu o kadar abes bir soru ki, bitmez yıllarca söylesen.. istediğim yerde kullanırım.. çünkü hakkta ve hayrda kullanıyorum.. yâni hafiyya o benim gizli hazinem..
innehu kâne bî hafiyyâ.. Senin için istiğfar edeceğim çünkü benim RABBım bana böyle yakın hafiyydir..


وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي عَسَى أَلَّا أَكُونَ بِدُعَاء رَبِّي شَقِيًّا
Resim---“Ve a’tezilukum ve mâ ted’ûne min dûnillâhi ve ed’û RABBî, asâ ellâ ekûne bi duâi RABBî şakıyyâ (şakıyyen).: Ve ben, sizden ve ALLAH'tan başka duâ ettiğiniz şeylerden ayrılıyorum. Ve RABB’ime duâ ediyorum. Umulur ki (inşaallah), (bu) duâlarla ben, RABB’ime şâkî olmam.” (Meryem 19/48)

Ve a’tezilukum ve mâ ted’ûne min dûnillâhi ve ed’û RABBî, asâ ellâ ekûne bi duâi RABBî şakıyyâ..
Ve a’tezilukum.. kendimi sizden azlediyorum, uzaklaştırıyorum, ayrılıyorum sizden..
mâ ted’ûne min dûnillâhi.. ALLAH’tan başka ibâdet ettiğiniz, kulluk ettiğiniz, duâ ettiğiniz sizin bu putlarınızdan da ayrılıyorum..
ve ed’û RABBî.. RABBıma duâ ediyorum.. RABB’ime duâ edeceğim diyordu ediyorum..
asâ.. umarım ki umulur ki..
ellâ ekûne bi duâi RABBî şakıyyâ.. olabilir ki, umulur ki bilmiyorum ne olur.. umarım ki ben olmam, bu duâm yüzünden RABB’ime karşı eşkıyâ olmam.. Çünkü sen bunu bilerek yapıyorsun isteyerek yapıyorsun, ben de ısrarla duâ ediyorum.: “Yâ RABB’im bu benim babamdır ya, yeryüzüne gelmeme sebeb oldu. ben buna duâ ediyorum, diyorum.. umarım ki bu duâmdan dolayı ben RABB’ime şâkîyya yâni isyan etmiş olmam.. şâkîyy, ni’metlerden mahrum kalmış olmam.. şâkîyy, mutsuz insan eşkıyâ yâni şekâvetten geliyor. Haydut yâni, yol keser haylaz aklına eseni yapan öyle birisi olmam” diyor yâni “kendi başıma bir duâ etmiş değilim İnşâe ALLAH!” diyor yâni çünkü hem duâ ediyor hem de bilinçli ısrar.. kendisi de çocuk yâni..


فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا
Resim---“Fe lemmâ’tezelehum ve mâ ya’budûne min dûnillâhi vehebnâ lehû ishâka ve ya’kûb (ya’kûbe) ve kullen cealnâ nebiyyâ(nebiyyen).: Böylece onlardan ve onların ALLAH'tan başka kul olduğu şeylerden, ayrıldığı zaman ona, İshak ve Ya’kûb'u hîbe ettik (o istemeden bahşettik). Ve hepsini, Nebî (Peygamber) kıldık.” (Meryem 19/49)

Fe lemmâ’tezelehum ve mâ ya’budûne min dûnillâhi.. ne zaman ki onları ve ALLAH’tan başka taptıklarından uzaklaşınca, azlolunca, uzaklaşıp gittiğinde BİZ ona, hibe ettik, lütfen verdik, yâni o istemeden bahşettik ona İshâkı ve Ya’kûbu hîbe ettik ve BİZ hepsini nebî kıldık.. Nebî, peygamber kıldık..


وَوَهَبْنَا لَهُم مِّن رَّحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا
Resim---“Ve vehebnâ lehum min rahmetinâ ve cealnâ lehum lisâne sıdkın aliyyâ (aliyyen).: Ve onlara, rahmetimizden bahşettik (karşılıksız verdik). Ve onları (Hz. İbrâhîm ve oğullarını), (bütün) dillerde (lisânlarda) sâdık ve âlî (üstün, yüce) kıldık.” (Meryem 19/50)

Ve vehebnâ lehum min rahmetinâ.. Ve BİZ, onlara bütün bunları hîbe ettik onlara rahmetimizden..
ve cealnâ lehum lisâne sıdkın aliyyâ.. onları lisânlarında sıdk sâhibi ve yüce kıldık.. sâdık ve aliy kıldık onları.. her dilde yâni lisânen dillerin hepsinde yücelttik.. yâni dil lisânda yâni kökünde dillerde ALLAH’ın peygamberleri olarak yükseltik..


Resim

وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مُوسَى إِنَّهُ كَانَ مُخْلَصًا وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا
Resim---“Vezkur fî’l- kitâbi mûsâ, innehu kâne muhlesan ve kâne resûle’n- nebiyyâ (nebiyyen).: Kitab'ta Mûsâ (aleyhisselâm)'ı da zikret. Muhakkak ki O, muhlis ve Nebî (Peygamber) Resûl idi.” (Meryem 19/51)

Vezkur fî’l- kitâbi mûsâ, innehu kâne muhlesan ve kâne resûle’n- nebiyyâ.. Yâ MuhaMMed aleyhisselâm kitabda, Kur’ÂNda Mûsâ aleyhisselâm’ı da zikret çünkü şüphesiz ki o, hâlis muhlis tertemizdi, ihlâslıydı.. yâni ALLAH’a tam teslim olmuş istikâmet diliyordu. O, bir rasûl ve peygamberdi.. hem rasûl hem nebîydi.. bakınız dikkat edin rasûlen nebîya.. efendim ne diyorlar.: “kitab gelirse rasûl gelmezse nebîy.” felân böyle câhilce konuşuyorlar şimdi biraz sonra görürüz..


وَنَادَيْنَاهُ مِن جَانِبِ الطُّورِ الْأَيْمَنِ وَقَرَّبْنَاهُ نَجِيًّا
Resim---“Ve nâdeynâhu min cânibi’t- tûri’l- eymeni ve karrebnâhu neciyyâ (neciyyen).: Ve Tûr'un sağ tarafından ona seslendik. Ve onu, söyleşmek (vahyetmek) için yaklaştırdık.” (Meryem 19/52)

Ve nâdeynâhu min cânibi’t- tûri’l- eymeni ve karrebnâhu neciyyâ.. BİZ ona nidâ ettik Tûr Dağı’nın sağ tarafından ona nidâ ettik, seslendik.. ve karrebnâhu.. biliyorsunuz karrabna karîb/yakın.. “o'na nefsinden daha yakınız..” aynı şey şahdamarınızdan yakınızdaki..
ve karrebnâhu.. o’nu karîb yaptık çektik yaklaştırdık..
neciyyâ.. niçin?. fısıltıyla konuşmak için, fısıltıyla vahy etmek için yâni nasıl oluyor bu iş kendi özünden özüne konuşma fısıltıyla konuşup bir insan konuşmuyor..
neciyyâ.. böyle kendi duyacağı kendinin duyacağı kadar gizlice söyleşmek için fısıltıyla konuşmak için âleni olmayan çok özel..


وَوَهَبْنَا لَهُ مِن رَّحْمَتِنَا أَخَاهُ هَارُونَ نَبِيًّا
Resim---“Ve vehebnâ lehu min rahmetinâ ehâhu hârûne nebiyyâ (nebiyyen).: Ve ona, rahmetimizden kardeşi Hârûn (aleyhisselâm)'ı Nebî (Peygamber) olarak bahşettik.” (Meryem 19/53)

Ve vehebnâ lehu min rahmetinâ ehâhu hârûne nebiyyâ..
Ve vehebnâ.. BİZ hîbe ettik, o’na bağışladık yâni verdik, vehbettik yâni Mûsâ aleyhisselâm’a vehbettik ki, o istemedi BİZ hîbe ettik, bağışladık, vehbettik lütfen verdik.
min rahmetinâ.. Rahmetimizden verdik.. ne verdik?.
ehâhu hârûne nebiyyâ.. O’nun kardeşi var ya Hârûn’u bir peygamber olarak nebîy olarak kendisine bahşettik. “al kardeşinde peygamber olsun yoldaşın olsun!.”
vehebnâ.. O istediden ziyâde BİZ o’na hibe ettik tamam mı buraya kadar..


وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِسْمَاعِيلَ إِنَّهُ كَانَ صَادِقَ الْوَعْدِ وَكَانَ رَسُولًا نَّبِيًّا
Resim---“Vezkur fî’l- kitâbi ismâîle innehu kâne sâdıka’l- va’di ve kâne resûle’n- nebiyyâ (nebiyyen).: Ve Kitab'ta İsmâîl (aleyhisselâm)'ı (da) zikret. Çünkü O, vaadine sâdıktı ve O, Nebî Resûl'dü.” (Meryem 19/54)

Vezkur fî’l- kitâbi ismâîle innehu kâne sâdıka’l- va’di ve kâne resûle’n- nebiyyâ..
Vezkur fî’l- kitâbi ismâîle.. Kitabda İsmâîl aleyhisselâm’dan da bahset, zikret..
innehu kâne sâdıka’l- va’di.. O, kesinlikle va’dinde sâdıktı.. KurbÂN Olarak yere yatıp.: “Kes babacığım keseceksen!.” dedi. “Sana emrolanuna yap!." dedi o. “Beni sabredenlerden bulacaksın!.” Dedi..
kâne resûle’n- nebiyyâ.. Çünkü o ALLAHu zü’L- CeLÂL’in seçtiği RASÛLü ve NEBÎsi’ydi.. Hem Rasûl hem de Nebîydi..
Şimdi hani BİZim o yandan çarklılar var ya işte.: “Kitab gelirse rasûl, Kitab gelmezse nebîy!.” diyor ya.. tâbi ki, onlar Kur’ÂN’dan habersiz olduğu için o işine gelen yeri okur!. kimden bahsediyoruz, İsmâîl aleyhisselâmdan.. Kur'ÂN-ı Kerîm buyruğu.: "Hem Rasûl hem de Nebîydi..” İsmâîl aleyhisselâm’ın kitabı nerede?!. Hani diyor ya adam.: “Kitabı gelirse Rasûl gelmezse Nebîy!.”
Uyduruyor çünkü, Kur'ÂN-ı Kerîm’e bakmıyor.. Kur’ÂN’dan haberi yok..
Bu Ölçüsüzler, ölçü değil demek istiyorum.. Onun için ben.: ALLAH celle celâlihu kimseyi RasûLuLLAh’sız KeLÂMuLLAH’sız koymasın!.” diye duâ ediyorum..
O İsmâîl aleyhisselâm var ya;


وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا
Resim---“Ve kâne ye’muru ehlehu bi’s- salâti ve’z- zekâti ve kâne inde RABB’ihî mardıyyâ (mardıyyen).: Ve o, ehline (halkına ve ailesine) namazı ve zekâtı emrediyordu. Ve o, RABB’inin katında razı olunmuşlardandı.” (Meryem 19/55)

Ve kâne ye’muru ehlehu bi’s- salâti ve’z- zekâti ve kâne inde RABB’ihî mardıyyâ..
Ve kâne ye’muru ehlehu bi’s- salâti.. Ehline salâtı/namazı emrederdi..
ve’z- zekâti.. Zekâtı emrederdi..
ve kâne inde RABB’ihî mardıyyâ.. Çünkü o, RABBısının indinde, katında, ÖZünde.. Dâimîyyet Nûru’nu aynen bilen Işığa soruyorsun.: "Nereden geliyorsun?." Cevâbı.: “Ben Güneşten geliyorum. Ben güneşinim, GÜNeşin NÛRUyum!.” der gibi..
Bu da.: “Ben de ALLAH’ın NÛRU’yum!.” diyen.. böyle yâni..
ve kâne inde RABB’ihî mardıyyâ.. RıZaULLAH’a Gereğini Amel ederek ERmiş.. Razîyyeten Merdîyyeten katına ermişti.. yâni RABB’inin katında razı olmuşlardan-olunmuşlardandı!. Teslimitten =>İstikâmete Ken di tercihiyle razıydı.. “Çal bıçağı boğazıma çekinme Babacığım beni sabredenelerden BULacaksın!.” buyurdu.. ve ALLAHu zü’L- CeLÂL de razı oldu, merzîyya oldu..


وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِدْرِيسَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا
Resim---“Vezkur fî’l- kitâbi idrîse innehu kâne sıddîkan nebiyyâ (nebiyyen).: Ve Kitab'ta İdrîs (aleyhisselâm)'ı (da) zikret. Muhakkak ki O, sâdık bir Nebî (Peygamber) idi.” (Meryem 19/56)

Vezkur fî’l- kitâbi idrîse innehu kâne sıddîkan nebiyyâ.. Aynı şey kitabda İdrîs aleyhisselâm’dan da bahset çünkü o sıddık ve nebîydir.. dikkat ediniz, “sıddîkan nebiyyâ” buyuruyor..
“Efendim niye “Rasûlen nebîyy”â buyurmuyor?.” Bilmiyorum..
ALLAHu zü’L- CeLÂL.: “sıddîkan nebiyyâ” buyuruyor..


وَرَفَعْنَاهُ مَكَانًا عَلِيًّا
Resim---“Ve refa’nâhu mekânen aliyyâ (aliyyen).: Ve onu, yüce bir mekâna (makama, cennete) yükselttik.” (Meryem 19/57)

Ve refa’nâhu mekânen aliyyâ.. Ve o’nu, yüce bir mekâna yükselttik..
İki peygamber aleyhumusselâm için Kur'ÂN-ı Kerîm’de “Yüce bir mekân”a yükseltmek” vardır. İsâ aleyhisselâm ve İdrîs aleyhisselâm.. O’nu âli bir mekâna reffettik, yüceltik, yükselttik, çıkardık-aldık!.
“Yüce bir Mekân” buyuruyor. Yüce bir Mekân’a yükseltik, yücelttik, kaldırdık.. İsâ aleyhisselâm için hadisler var; göktedir, inecektir.. Doğrudur.. yâni çeşitli şeyler söylenebilir.. Ama aynı şey O’ndada vardır.: “O’nu asmadılar kesmediler onu yüce makama yükselttik!.” Vardır.
O Yüce Makam, gök müdür?. Hangi gök kardeşim, Nepton Platon mu yân.i Hangi göktür semâdır bahsedilen, bunu anlamak mümkün değil!.
Yâni Zâhirden ve Bâtından habersizlerin İŞi OLmayan bir iş, bu iş!.
Ben şahsen bilsem de söylemem, onu da söyleyim!.
Ve refa’nâhu mekânen aliyyâ.. BİZ o’nu Yüce bir Mekân’a yükseltiverdik sonuçta.. BİZ o’nu Yüce bir Mekâna refettik, yükselttik.. kaldırma, de yukarı kaldırma de..
İşte ALLAH celle celâlihu, İdrîs aleyhisselâm’ı SIRRLadı..

ResimNe buyuruyor Yûnus Emre Babamız kaddesallahu sırrahu.:

Kimi yiyip kimi içer,
Hep melekler rahmet saçar,
İdrîs Nebî hulle biçer,
Diker ALLAH deyu deyu!.

Miskin YÛNUS var yarına,
Koma bugünü yarına,
Yarın HAKk'ın dîvânına,
Varam ALLAH deyu deyu!.


Miskin.: Halk içinde HAKk TeÂLÂ ile OLup bu hâlini halka göstermeyen, halkın hoş karşılamayacağı durumlar karşısında tepkisiz kalan ve HAKk’ın TüMM Halkın ve Her ŞEYyi NÛRuLLAH ve NÛR-u MuhaMMed Bilen =>MuhaMMedî MeLÂMî..
Meskenet.: Kulun, gerçek zenginin Cenâb-ı HAKk olduğunu ve kendisinin O'na karşı mutlak bir;
Muhtaçlık,
MecburLuk,
Me’murLuk,
MahkumLuk içinde bulunduğunu bilmesi durumu..
Fakr.: MuhaMmedî DERViŞ’in=>Kendisindeki bütün her şeyin ALLAHu zü’L- CeLÂL'e âit olduğunu bilmek.:

Derviş OLan KişiLerin MiskinLiktir Sermâyesi,
MiskinLikten Özge Bize MâL ü MüLk Şar Gerekmez!.


Yûnus Emre Babamız kaddesallahu sırrahu..

Şar.: f. şehir, belde.

HüLLe.:
Arapça “hll” kökünden gelen hullat حلّة .. Arapça “halla حلّ .: çözdü, helal etti" fiilinin İsm-i Merresidir.:
1-) giysi, özellikle cennette giyilecek bir giysi..
2-) İslam Hukukunda üç talakla boşanmış eşle tekrar nikâh kıyabilmek için kadının geçici bir süre için başka bir kişi ile nikâh kıyması" sözcüğünden alıntıdır..

İdrîs aleyhisselâm hülle biçer.. buyuruyor.. Ne hüllesi biçer.. yâni nasıl bi hülle biçer.. CeNNette hülle biçer.. şimdi biçiyordur o halde.. yâni kefen biçer gibi..
ALLAHu zü’L- CeLÂL Dostlarına şimdi okuyacağımız âyet secde âyetidir, bu secde âyetlerini okumak ve duymak secdeyi gerektirir, secde hemen yapılır. Biraz sonra da yapılır. Hadi olmadı efendim ilk namaz aklına geldi o zaman abdest aldın o zaman yaparsın..
Ben Siirtlim kaddesallahu sırrahu’ya.: “Secdeyi hadi unuttuk gittik ne olacak?.” dedim.
“Parmakların kadar.: “velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l aleyyü’l- azîm!. Dersin. ne yapalım şimdi yâni.. git secde yap!.” dedi..
Secde yapmak gerekiyor onu söylüyorum, farz çünkü!.


أُوْلَئِكَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ مِن ذُرِّيَّةِ آدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ وَمِن ذُرِّيَّةِ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْرَائِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَا إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُ الرَّحْمَن خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا*
Resim---“Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim mine’n- nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtu’r- rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ (bukiyyen). (SECDE ÂYETİ): İşte onlar, ALLAH'ın kendilerine ni'met verdiği nebîlerdendir. Âdem (aleyhisselâm)'ın zürriyyetinden (neslinden) ve Nûh (aleyhisselâm)'la beraber taşıdıklarımızdan ve İbrâhîm (aleyhisselâm) ve İsrâîl (aleyhisselâm)'ın zürriyyetinden ve Bizim hidayete erdirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendir. Onlara, Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak ve secde ederek yere kapanırlardı.” (Meryem 19/58)

Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim mine’n- nebiyyîne.. Onların hepsi varya onlar hepsi ALLAH’ın ni’met verdiği, kendilerine ni’met verdiği nebîlerdendi..
min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtu’r- rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ.. Âdem aleyhisselâm’ın zürriyetinden nebîylerdi. ve onlar, Nûhun Gemisinde taşıdığımız nebîlerdi.. yâni taşıdık BİZ onları..
“ALLAH ALLAH nasıl taşıdık?!.”
“Nasıl taşıdık.” ne demek ona aklı ersei mesele bitiyor zâten.. Âdem aleyhisselâm’ı anlayıverse, bütün insanların Âdem’in zürriyetinde olduğunu görüverse, kıyamete kadar gelenlerin de o tohumun içinde olduğunu görse..
Biz, MuhaMMedî MeLÂMet Sohbeti yapıyoruz Hakanım!. “Evlâdcân Hakan ne işin var DuDu EbEm’in Rahminde!.” diyorum Hakana şimdi..
O da.: “Dayım ne diyor!?. Kafayı mı yedi!.” diyor..
Kafayı falân yemedi.. Sen Mahmud Baban’dan önce, Mahmud babayın babası Mustafa DeDeyin yattığı DuDu EbEm’in Rahminde de vardın!. Hepimiz vardık!. Yine oradan doğan Mustafa Amcamın Zahrındaydın/Belindeydin-Sülbündeydin, sonra Hacı Mahmuda geçtin, sonra Kadriye ANAyın Rahmine sen geldin sütünü emdin.. sonra da sendekiler yavaş yavaş iskeleye geldikçe dökülüyor bak.. Furkan Hasan-Hüseyin Latif..
Sistem asla değişmiyor demek istiyorum..

BİZ onları taşıdık.. Onlar, o peygamberler Nûh aleyhisselâm’ın Gemisinde taşıdıklarıdıklarımızdandı..
hamelnâ mea nûhin.. Nûh aleyhisselâm ile beraber hamelna BİZ onlara hammallık yaptık, taşıdık..
nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ.. vve onlar İbrahîm aleyhisselâm’ın zürriyetindendi.. ve İsrâîl aleyhisselâm’ında zürriyetindendi..
mimmen hedeynâ vectebeynâ.. Onlar ayrıca BİZim hidâyete erdikdiklerimizden ve seçtiklerimizdendiler..BİZ onları seçtik..

ALLAHu zü’L- CeLÂL;
izâ tutlâ aleyhim âyâtu’r- rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ.. Ne zaman ki onlara RahmÂN olan ALLAH’ın âyetleri tilâvet edilir okunursa..
harrû succeden.. Yüz üstü ağlayarak secdeyekapanırlar..
Harra âyetleri secdesi kesinlikle farzdır.. yâni harra, yere kapanarak çenelerinin üzerine kapanarak..
Bu “HARRA”yı ben ta Adana Erkek Lisesi’nde devlet adına leyl-i Meççâne de okurken ALLAH celle celâlihu yardım etti de öyle öğrendiydim..
Sonra da ALLAH Dostlarından fiilen duydum ve fikik deneyleriyle yaşşadım da..
kızgın bir sacın üzerine ben bunu
Anam o aıirın önündeki çatma delikte ekmek-kavurga felân yaptıktan sonra sacı kaldırmadan ben koşar oradan tasınan su alıp bir miktar kızgın sacın üzerine su döküp; her zerrenin havada dans edişini, sıçrayı kızgın kızarmış sac değince yine yukarıya fırlayışını çıkmaktan torulup yine düşüşünü ve yok oluncaya kadaar ki bu Kader Dansını çokk seyrettim!. Anam da.: “ Vahh deli oğlum!.” dedi. “Okudu yine deli!.” dedi..
Ama ben, damlalar bitinceye kadar seyrettim.. zıplaya zıplaya zıplaya zıplaya her hücereni Kızgın SAC Üzerindeki “harrû succeden” DANsLarını Hayretle ve Dehşetle seyrettim CÂNLar!.
Böyle yâni bir şeydir YAŞArsan!. Türkçesi de budur Arapçası da budur!.
O CeNNetteki Huri muri de budur!..
Ne var ki o =>Şeytânın ve Şehvetin Uşakları.. Şeytân ve Şehvetten yâni Hizbu’ş-Şeytân Şehvetinden..
=>Şeytânlarını->Müslüman edip şehvetlerini şehâdete çeviremedikleri için,
=>Gübrelerini ->Güle çeviremedikleri için,
=>Afvedersiniz Boklarını ->Haka çeviremedikleri için.. İşte onların içinde boğuşup duruyorlar.. onlar.: “ALLAH!.” dese de, “yALLAH!.” dese de içi boşş!.

ALLAH celle celâlihu bilir.. yâni sen ne yapacaksın ben ne yapacağım yapamayız bir şey!. Çünkü onlar pış pışladıkları nefislerinin Şeytânına bağlı!.
“ALLAH korusun!.” diyoruz.. ALLAH celle celâlihu koruyacak da =>biraz da sen koru ey İnsÂNoğlu!. Yâni aklıyın ermediği bir şey yok!.”
Evlâd Hakan Koçum ANLAştık mı?.
Hacı Osman Efendi Babamız kaddesallahu sırrahu öyle derdi.: “Evlâd!. Evlâd eğer ben sohbette coşarsam bana bir işâret çak, arka arkaya öksür!.” diyor bana.. “Öhöö!. Öhöö!.” de diye..
Ben de hiçbir zaman öksürmedim onu söyleyim.. Yalnız benim işime geliyordu onun coşması.. çünkü çoşması işime geliyordu..

harrû succeden ve bukiyyâ.. bakınız “buke” ağlamak.. onlar ÖZLeri ve gÖZLeri ağlayarak “harrû succede” yaparlar öyle bir secde yaparlar ki, bir tas SU’yu TEKe TEKk Terasının üzerine dökerseniz hepsi-her damlası yayılırlar, secde ederler..
Amma velâkin o BİZim meşhur ÇİLELER ÇÖLÜ olan KIZGIN SACa dökersen o zaman RAKSı DANSı sen de seyredersin, ben de seyrederim, RABBım da seyreder!.
İşte o zaman Şeytân meytan kalmaz ne olur=>müslüman olur!.
Mü’min demiyorum müslüman olur.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'i DUYmak ve UYmak bu..
Oyun oynamıyoruz Hakanım. oyun gibi oynuyoruz, fakat oyun oynamıyoruz evlâd emîn ol oynamıyoruz!. Oyunun içinde bir oyun daha var =>KÛN fe ye KÛN OYUNU Koçum benim!. Haah şimdi geldik..


فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Resim---“Fe halefe min ba’dihim halfun edâu’s- salâte vettebeû’ş- şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâ (gayyen).: Bundan sonra onların arkasından gelen nesil, namazı ihmal (zâyi) ettiler. Ve şehvetlere (nefsin arzularına) tâbî oldular. Artık yakında gayy (cehennemde en alt bölüm) ile karşılaşacaklar.” (Meryem 19/59)

Fe halefe min ba’dihim halfun edâu’s- salâte vettebeû’ş- şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâ..
Fe halefe min ba’dihim halfun.. bu kadar ni’met verilmiş bu peygamberlerden sonra onların arkasından gelen halifeler gelenler..
onlardan sonra gelenler, yâni sonraki nesiller.. arkasından gelen sonraki nesiller..
halfun edâu’s- salâte.. salâtı ziyân ettiler, namazı ihmal/zâyi ettiler. yâni ALLAH ile ilişkilerini, ulaşımlarını kestiler.. yâni SALL solda sıfıra kalıverdi şimdi olduğu gibi.. ALLAH korusun! Yâni aynen aşağı yukarı.. ALLAH diyen de de yALLAH diyen de de.. İnsan, deliye dönüyor bunlar kötü BİZ iyiyiz değil.. BİZde iyilik kötülük yok şükür!. iyilik kötülük müfettişliğinden-müftülüğünden uzacağız!. CeNNet CeheNNeMden de ALLAH’a şükür!. Araftan geçer gideriz CEMÂLuLLAH’a diye inanırız!.

Yâni nemize gerek bunların derdinde değiliz!.Esas dert şu, neden acaba halfun edâu’s- salâte.. oluyor neden şahdamarındaki RABBısını duymuyor, neden şahdamarı olan Rasûlullah’a uymuyor ve uyacağım uydum diye alevere dalevere yapıyor, riyâ yapıyor öte yapıyor böte yapıyor.. Siyatte kullanıyor, ticarette kullanıyor aklına gelen yerde kullanıyor. Bir rezillik çıkarıyor şöyle bir adam gibi adam olsa!.
Onun için bir MuhaMMedî MeLâmi’nin bütün kötülükleri dışardadır ve herkes görür eğer kötülükse ama, farz namazının dışında..
Bana öyle demişti Sâlih Baba.: “Koç Dölü!. Koç Dölü kötü kadınların zîynetini teşhir ettiği gibi tesbihini böyle herkese gösterme çok haah karşıdaki çak çak çak görmesin yah zikredeceksin adam gibi edeceksin!.” yâni RABBu’l- ÂLeMîn tesbihte değil çekende!.
Çok ilginç şeyler var ben bir daha ALLAH’ın izniyle öyle gösterişli tesbihler felân taşımamaya çalıştım. İnsan taşıyabilir fakat karşıdaki kişiye.: “şu adama bak!.” dedirmemek gerekiyor..


Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kişinin parmakla gösterilir olması kötülük olarak ona yeter.” buyurmuştur.
(İmran bin Husayn radiyallahu anhu’dan; Câmiüssağir-6243)

Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Din konusunda olsun, dünya konusunda olsun kişinin parmakla gösterilmesi ona kötülük/şer olarak yeter. Ancak Yüce Allah'ın, korudukları bunun dışındadır."buyurmuştur.
(Enes radiyallahu anhu’dan; Beyhakî'nin Şi'bü'l-iman’ından; Tirmizî)

Riyâkâr bir kişiye.: “Şuna bak şuna nasıl iyi Müslüman!.” derlerse bundan daha başka bir belâ aramasın!. Çünkü teşhir ediyor!.. Kendi halinde git İŞine!.

vettebeû’ş- şehevâti.. onlar ne yaptılar Şeytân Şehvetine uydular, tâbi oldular..
fe sevfe yelkavne gayyâ.. Kesinlikle yakında, çok yakında yalnız karşılaşacaklar, öyle karşılaşacaklar ki, hani ilkâ ediliyor ya adama iğne vurulur gibi.. gayyâ.. Gayya Kuyusuyla/Cehennemin beşinci tabakasındaki çok korkunç bir kuyu ki, içine düşenin kolay kolay kurtulamıyacağı korkunç Uçurum!. Yakında karşılaşacaklar çünkü doğrudan doğruya Şeytân Şehvetine Hizbu’ş-Şeytân Şehvetine tâbi oldular!.
Nere gitti HizbuLLAH Şehâdeti?!.
Nere gidecek o kişi =>yoz akıl/Nefs Tercihiyle =>Şeytânı’nı müslüman edemedi ki, Şehveti->şehâdeti olsun!.
Yâni ee de kardeşim.: “Gübrenin içinde kalayım/yaşayayım ama GÜLLükteyim!.” diyeyim dersin de, hava dersin!.
Gübreden=>GÜLü çıkaramıyorsun!.
Afvedersin bir Bok Kuyusunda uğraşıyorsun!. ne yapıyorsun.: “Hak çıkaracağım, bostan çıkaracağım!.”
“Be ahmak bostan tarlasına ekmemişsin sen!. Buradan bu çıkmaz. bu esfelînden ->illîyyine çıkılmaz!. dalga mı geçiyorsun sen!."

Coştum galiba Hakancan oğuL!.
Evet dikkat edelim âyetlerimize.. Neydi Meryem Sûresi?. Mârifet Sûresiydi.. Çok dikkatli izlenmesi gereken bir sûreydi..

MuhaMmedî Mârifette;
Bedenin TERbiyesi.. Haramdan uzak..
NEFSin TEZkiyesi.. Yalan, fitecilik vs. den uzak..
KALbin TASfiyesi.. Hased fesad,kin kibir gibi gizli şirk ççeldiricilerini yok ediş..
RÛHun TECLiyesi.. Zâtına bir şey yapılamayan RÛH’un Dış CAMındaki pislik kalıntılarını CİLÂLAmak.. TECELLîye Mazhar OLaLım İNşâ ALLAHu TeÂLÂ!.


إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْئًا
Resim---“İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedhulûne’l- cennete ve lâ yuzlemûne şey’â (şey’en).: Tövbe edenler, imân ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, cennete girecekler. Ve onlara, hiçbir şeyle zulmedilmez.” (Meryem 19/60)

İllâ men.. Şu AkIL Sâhibleri hariç.. Yukarıda söylenenlerden hariç olanlar kimler açıklayacak..

Aziz Cânlarımız;
Bakınız ASR SÛremizde de;


وَالْعَصْرِ
Resim---“Ve’l- asr (asri).: Asra yemin olsun.//Zamana, asırlara, ikindilere, senin peygamberlikle görevlendirildiğin evrensel döneme andolsun!.” (Asr 103/1)

إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ
Resim---“İnne’l- insâne le fî husr (husrin).: Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrândadır.// İmanla güvene kavuşmadıkça, müslümanca yaşayıp kin, nefret ve ihtiraslarını yenmedikçe, Peygamberin sorumluluğuna eş görevler yapmadıkça, hakkı, sorumluluğu ve sabrederek mücâdeleye devamı, birliği birbirlerine tavsiye etmedikçe, âhireti unutarak dünyaya bağlanıp, şeytanî güçlerle işbirliğine devam ettikçe insanlar, müslümanlar elbette zarardadır, hüsrândadır.” (Asr 103/2)

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
Resim---“İllellezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti ve tevâsav bi’l- hakkı ve tevâsav bi’s- sabr (sabrı).: Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.// Ancak iman edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm Esaslarını, İslâmî Düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak ni’metin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, birbirlerine, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek hak kitab Kur’ÂN’ı, Hak Din İslâm’ı, doğruyu, hakkı, sorumluluğu, birliği insanlığı tavsiye edenler, birbirlerine sabırla mücâdeleye devamı tavsiye edenler zararda değildir.” (Asr 103/3)

Bu Âyet-i Celîlede de;

İllâ men tâbe ve âmene.. kim ki tevbe etti döndü.. Kime döndü?.
=>Rasûlullah’a ve=> ALLAH’a.. âyetleri biliyorsunuz okudunuz, okuduk..
ve amile sâlihan.. Ameli Sâlihe uyduk!. Hangi Ameli Sâlih’e
=>Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in işleri deyişleri-SüNNEti..
fe ulâike yedhulûne’l- cennete.. İşte onlar var ya onlar CeNNete dahil olacak kardeşim!.
ve lâ yuzlemûne şey’â.. Asla ve kesinlikle haksızlığa uğramazlar, onlara hiçbir şeyle zulmedilmez!. Hiçbir şey, onlara zulm sebebi değildir artık.. nerede?.
Âhirette..
Ne âhireti.. şu ânda her imkan elinde hayattayken âhirette mi tevbe edeceksin, âhirette mi imân edeceksin, âhirette mi sâlih amel işleyeceksin oğlum!. Şimdi tevbe edelim, şimdi sâlih amel işleyelim Cennetlerimize şimdi bu HAYyatta girelim İnşâe ALLAH!.
İşte öyle OLur ve YALArsak=>BİZ, bundan sonra hiçbir âlemde zulüm görmeyiz İnşâe ALLAH!.
BİZe kimse zulmedemez çünkü =>ALLAHu zü’L- CeLÂL Vaadinde sadıktır!. Hamd Olsun!.


جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا
Resim---“Cennâti adninilletî vaade’r- rahmânu ibâdehu bi’l- gayb (gaybi), innehu kâne va’duhu me’tiyyâ (me’tiyyen).: Adn Cennetleri ki onları, Rahmân, kullarına gıyaben vaadetti. Muhakkak ki o (adn cennetleri), O'nun (ALLAH'ın) vaadidir, yerine gelecektir.” (Meryem 19/61)

Cennâti adninilletî vaader rahmânu ibâdehu bi’l- gayb.. Bakınız ne kadar nefis bir âyet!. Hani hesab, CeNNet sadece öbür tarafta felân filân diyenler, illâ ısrar edenler var ya.. O Adn CeNNetleri ki, Er RahmÂN olan ALLAHu zü’L- CeLÂL vaad etti kullarına gaybî olarak..
Haah neydi “gaîb”?.
Gaîb.. Kayıp değil, yitik değil, yok değil!.
Gaîb.. Olduğu halde gözükmeyen.. Yaptığıyla Varlığı ANLAşılan.. Elektirk, Akıl, CÂN vs.den.=>ÖZÜmüzden de KÂRîB/KAREBa RABBımız TeÂLÂ.. da olduğu hal de gözükmeyen..


الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Resim---“Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).: Onlar (takvâ sâhibleridir) ki, gaybe (gaybde ALLAH'a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (başkalarına verirler).” (Bakara 2/3)

Yâni bunlar öyle garib şeyler ki, karakucak analaşılamaz ve asla YAŞAnmadan AKıL ve KALB Mutmaîn OLMaz!.
Onun için zâten İmam-ı Azam Efendimiz.: “Benim mezhebimde CeNNet elân yaratılmıştır.” diyor.. Vardır gaybîdir.. Şu ÂNda BEDENLER ÂLEminde şeyy Olmaktan münezzeh, her şeyyi yaratmakta ve ZÂT’ı BİZ’e gaybî olan ALLAHu zü’L- CeLÂL.. ALLAH’ın KULu ABDULLAH aleyhisselâm OLarak her insan gibi vefât eden ancak, ALLAH’ın RESÛLü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem OLarak gaybî olan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.. Ve Gaybî HAYy OLan ALLAH celle celâlihu ŞÂHiDLeRi/ŞEHîDLeRii
MuhaMMedî EBDÂLLar,
MuhaMMedî EBRÂRLar,
MuhaMMedî EHYÂRLar,
MuhaMMedî EHRÂRLar..

GAybî HAYY CeNNeti vardır.. CeNNetLer vardır.. Öbür Âlemde de vardır.. burayı yok edip öbür âlem atmak felân ahmakların işi..
ALLAHu zü’L- CeLÂL =>Geçmiş ve Gelecekten münezzeh şu ÂN ŞE’ÂNULLahta KÜLLî ŞEYyini ve Harkesini Har ÂN YENİden Yaratmaktadır!. Sen de ne yaapacakksan yapmaktasın!. Aklını başına topla KUL İHVÂNi SEFîlim!. DEMedi DEme!.

Kafalarınızı karıştırmak istemiyorum ama doğrusu budur.. ALLAHu zü’L- CeLÂL böyle buyuruyor çünkü..
Cennâti adninilletî vaader rahmânu ibâdehu bi’l- gayb.. O, RahmÂN olan ALLAHu zü’L- CeLÂL kullarına Adn CeNNetleri vaad etti gaybî-gıyaben.. gayben nasıl yâni?. CÂN nasıldır TENde gaybîdir.. “Çıkar CÂNını göster bana!.” desen, “Nasıl çıkarayım!.” Diyecektir her AkIL Sâhib.. Akıl nasıldır?. Gaybîdir çıkaramam ki.. var ama çıkaramam!. Ancak başka şeyle, yaptıklarıyla/yaptıklarımla göstereBİLirim!. haah işte böyle bir CeNNet =>Adn CeNNeti!. Ama anlayana var!. Anlamayana göre ne var!.
GÖRENe VAR!. KÖRe Ne VAR?!.
Köre bir şey yok!. Kör gözünü kapatmış.: “Güneş yokk!.” diyor!.
innehu kâne va’duhu me’tiyyâ.. Kesinlikle bu var ya bu, söylenen söz.. Bunun böyle oluşu, bu böyledir, bu yâni O’nun vaadidir ki,
me’tiyyâ.. kesinlikle yerine gelecektir.. yerine gelmiş, yerine gelecek bir vaaddir.. bunu yapanın kesinlikle avucunun içindedir, anasının ak sütü gibi helâlidir.. Adn CeNNeti gaybî OLarak şu ÂNda avcundadır..
Bu böyle değil midir hayatta.. Zır câhil bir insan =>imânâ karışınca =>nura kavuşmuyor mu.. tevbe ediyor.. öyle buyurmadı mı demin saymadı mı =>imân ediyor =>sâlih amel işliyor =>DUÂ ediyor => “ALLAHım! Yâ RABB’im!. Beni bu eşyika Hâlimden kurtar Evliyâlarından kıl!.”
Şaşrıyorsun.: “Böyle nasıl oldu, nasıl çıktı ortaya!.” diyorsun.
Çünkü o kişi Gafle Uykusunda uyuyordu da, yelleniyordu!. Uyandı da.: “Burayı kim böyle pis-iğrenç kokutmuş!. Kimse yok benden başka benmişim uykudaki!.” dedi. Etrafındaki çoluk-çocuk-akraba-arkadaş herkesten rızâlık istedi.: “Kusuruma bakmayın, Uyku çok zalım bir şemiş!. Bundan sonra ben hepinizin MuhaMmedî Hizmetçinizim!.” dedi. ve MuhaMMedî MELÂMEt KervÂNı’nda=>SEBîLiLLAH=>Lî-VECHiLLAH MuhaMmedî Hasbî ve Habibî Hizmetçi oluverdi HAYy BABA=>HakanARifYyıldız oğuLCÂNımız!.

BismillâhirRahmÂNirrahîm..
ALLAHümme salli ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyike ve resulike ve nebîyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..

SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..

velhamdulillâhi RABBu’l- ÂLeMîn

ALLAH celle celâlehu, Dinimizde Dünyâmızda Âhiretimizde =>Hakk ve Hayr’ından versin!. BİZi ateş azâbından korusun!. ALLAHu zü’L- CeLÂL => BİZi yaşarken =>Hakkta Hayrında ve Rızasında kıldığı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Şeriatı-Tarikatı-Mârifeti-Hakikatında ve Habibî Hasbî Merhametinden-Muhabbetinde Kısacası =>Hakikat-ı MuhaMMedîyesinde =>Şehâdet Şerefi ve Şefâat Şifâsında Hasbî ve Habibî Hizmetçisi KILsın!. YÂR ve YÂR dımcımız OLsun!. İnşâe ALLAHu zü’L- CeLÂL!.
esselâmu aleykum ve rahmetullah..


Resim
ResimResim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...


aleyhumu's- SEMm..


الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“El hamdu lillâhi RABBi’l- ÂLEMîn (âlemîne).: Hamd, âlemlerin RABBi olan ALLAH'adır.” (Fâtiha ½)


...M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

ResimHAYy BABAResim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Resim

وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
Resim---“Ve kul RABBi eûzu bike min hemezâti’ş- şeyâtîn (şeyâtîni).: Ve de ki: "RABBim, şeytanların kışkırtmalarından (vesveselerinden- dürtüştürmelerinden) SANA sığınırım." (Mü’minûn 23/97)

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ
Resim---“Ve eûzu bike RABBi en yahdurûn (yahdurûni).: Ve RABBim, (şeytânların) benim yanımda (hazır) bulunmalarıbulunmalarından SANA sığınırım.” (Mü’minûn 23/98)

Yâ RABBî!. Şeytânların kışkırtmalarından ve huzurumda hazır olmasından da =>SANA sığınırım!.

Bismillâhirrahmânirrahîm..
RahmÂN ve Rahîm olan ALLAH’ın bütün Esmâlarıyla beraber yâni bana yüklenen Akil-Fikir-VicdÂNımla,
=>Nakli BULaBİLmek için Er RahmÂN ve Er Rahîm olan ALLAH’a =>Vechimi, yÖNümü, ÖZümü dÖNerim!.


ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...

Yâ RABBu’l- ÂLeMîn!. Yüce Peygamberin MuhaMMed aleyhi’s-selâtü ve’s-selâm/Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e;
Şeriatta MuhaMMedî,
Tarikatta MahMudî,
Mârifette HaMidî,
Hakikatte AhMedî,
OLarak bir başka ANLAmda;
Şeriatta BEŞER OLarak,
Tarikatta NEBÎ OLarak,
Mârifette RASÛL OLarak,
Hakikatta NEBÎyyü’l- ÜMMî OLarak,
KüLLî ŞEYy’in KAKk Habercisi OLarak,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ULAŞımı es SELÂM Sâhibi OLan ALLAHu zü’L- CeLÂL’den DUÂ ederim..

SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..

velhamdulillâhi RABBu’l- ÂLeMîn

Ve’l-hamdulillâhi RABBu’l- ÂLeMîn!. derim..
GEÇmiş için =>ALLAHu zü’L- CeLÂL’e TÖVBE-İSTİĞFÂR ederim,
GELecek için =>ALLAHu zü’L- CeLÂL’e Hakk ve Hayr DUÂsı ederim,
Şimdi şu ÂN’ımda Şe’ÂN’da Fiilen YAŞArken ALLAHu zü’L- CeLÂL’den =>RAZI OLanlardan ve RABBımızın RAZI OLduklarından OLmayı DUÂ ederim!.


يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---"Yâ eyyetühe'n-nefsü'l-mutmeinnetü. İrci'î ilâ RABBiki radiyeten merdiyyeten. Fe'dhulî fî 'ibadî. Vedhulî cennetî.: Ey huzura kavuşmuş Nefs/insan! Sen O'ndan razı, O da senden razı olarak RABBine dön!. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!." (Fecr 89/27-30)

Âyetinin Tecellîsi OLmak isterim!.
RABBımıza DÖNüşü, BİZ BİR-İZ OLuşu, Şahdamarından Yakîn BİLişi YAŞAmak isterim!.
Fe'dhulî fî 'ibadî.. MuhaMMedî KuLLarının arasına ben de katılmak isterim!.
MuhaMMedî inanan böyle yaşayan kullarının arasına kat!.
Vedhulî cennetî.. CeNnetime gir!. İşte YAŞArken Şahdamarımızdan da ÖZde CÂN CERYÂNımız RABBımız TeÂLÂ’nın CeNNetine girmek budur.. Şimdi, şu ÂNda BUdur.. Yarın başka şeydir.. Yarın gelmedi.. Dün geçti .. Şimdi yaşanmakta, şu ÂN’ın Şarkısı söylenmekte, Nefesi ALınmakta..
Şu ÂNda =>CeNNet-CeheNNeM YAŞAnmakta!.
Hülâsa EL Hamdulillâhi RABBi’l- âlemin..
ÂLeMLerin RABBı’na Hamd ederim!.

HASBuNALLAH ve Nİ’MEL- VEKÎL,
HASBuNALLAH ve Nİ’ME’L- KEFÎL,
HASBuNALLAH ve Nİ’ME’L- KÂFi,
HASBuNALLAH ve Nİ’ME’L- NASÎR
HASBuNALLAH ve Nİ’ME’L-VELî,
HASBuNALLAH ve Nİ’ME’L- MEVLÂ!.


GUFRÂNeke RABBeNÂ!.
Ve İLEykE’L- MASîR!.
Ve HUVe ALâ KÜLLî ŞEYy’in KADÎR!.

SadakALLAHu'L-AZîM!.
El HamduLİLLAHi RABBu’L- ÂLEMînn!.


O, ne büyük ni’met veren bir Vekîldir ki BİZim vekâletimizi almıştır, El VEKÎL celle celâlihu O’dur.. Çünkü hiçbir şeye karşılık olarak bir şey vermemektir ni’metleri Hasbîdir. Hepsini Kendi Lütfü-Keremînden ve İzzeti-Şerefinden verir.
KüLLî ŞEYy’i yaratan ALLAH celle celâlihu, ne Muazzam El KEFÎL celle celâlihu.. BİZe KEFÎL Olmuştur..
Bütün Esmâlarının Sâhibi RABBu’l- ÂLeMîn mutlak Yeterli ve ne muhteşem mübârek Yardım eden VELîmiz MEVLÂmız;
Ey RABBımız BİZi bağışla!. Nefes Nefes SANA gelmekteyiz!.
KüLLî ŞEYy’e El KADÎR OLan SENsin!.

Bî-Rahmetike Yâ Erhame’r-rahîmin,
Bî-Rahmetike Yâ Erhame’r-rahîmin,
Bî-Rahmetike Yâ Erhame’r-rahîmin!.
İrhamnâ!..

MuhaMMedî MeLÂMet YoLu =>SeLÂMet YoLudur..
Bu doğrudur ama, unutmamak gerekir ki =>Giriş Kapısı =>MeLÂnettir, Lânetlenmiş Esfel-i Safîlîn Kapısıdır!.
Bu kapıyı geçmeyenler buraya asla adım atamazlar ALLAH korusun!.
Velev ki, Büyük Peygamberlerimizden olan NûH aleyhisselâm’ın oğlu olsa bile!.
Velev ki Büyük Peygamberlerimizden, Tevhidin Bânisii Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve hepimizin Dedesi, İslâm Milletimizin Sâhibi İbrahîm aleyhisselâm’ın babası olsa bile, TEVHiDULLAH’ı TERCİh ETmezse
Bu akrabalığı bile boşa olur..
Böyle bir gariblik vardır.. Ve MuhaMMedî MeLÂMet içi boş kuru bir laf değildir.. MuhaMMedî MeLÂMet OYUNcak değildir..

MuhaMMedî MeLÂMette;
SORmadan =>Söylenir,
İSTEnmeden =>Verilir,
Görmeden =>Gösterilir..
BİLdirilir->BULdurulur->OLdurulur ve YAŞAtılır!.

Şimdi-Şu ÂNda-Şe’ÂNda HAYyat SALLında/Namazında;
İmam-ı Mutlak-Mürşid-i Mutlak RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’in Arkasında- Fe'dhulî fî 'ibadî SAFında =>“ALLAHu EKBER!.” der ve Şehâdet ÂLeMinde =>Evvel-Âhir-Zâhir-Bâtın HAYy/HAYYat namazına KIYAM DURmuştur. Bu Kimseler =>Gâfil-Câhil-Sapık ve HâinLiği Terciheden Zavallıları DUYup->UYmazsa HAKk’a İnÂNan Hayrı İŞLeyen Hayat Namazından çıkmazlar ve çıkamazlar!.
Çünkü onlar HâLis-MuhLis-Sıddık ve ÂdiL MuhaMMedîlerdir..

Onlar öyle ALLAH’ın Kulları insanlardır ki =>“Fe'dhulî fî 'ibadî” buyuruyor ALLAHu zü’L- CeLÂL!.. İşte kulları.. Onlar, açık-seçik, uydur-kaydır değiller.. Onlar öyle tevekkül sâhibi ki =>ALLAH’ı vekîl edinmişler ki demin okuduk.. Onlar ALLAH’ı öyle vekîl edinmişlerdir ki, tevekkül etmişlerdir.. El VEKÎL olan ALLAH’a tevekkül etmişlerdir.. el KEFÎL olan ALLAH’a kefâlet vermişlerdir.. Onlar kendilerini, bedenlerini, nefislerini, işlerini ve düşüncelerini ALLAH’ın yarattığına, her ÂN yeniden yaratmakta Olduğuna mutlak anlamda inanırlar.. yâni onlar alevereci-dalevereci değildirler!. Her ÂN kendi şahdamarından yakın olan.: “BEN senden de AKREB/AKRABA/yakınım.” derken, SEN dışarda dur, ben SANA tapacağım diye PUT edinenler =>MuhaMMedî MeLÂMetin “MiM” Harfi'nin kokusunu dahi alamazlar!. Onlar kendi içindeki İKiLik/Şeytânlıklarında kalırlar!.

Efendim kime söylüyorsun?.
Kime ÜMMet-i MuhaMMed’e.. Bakınız Yüce Peygamberimiz aleyhisselâtü vesselâm Efendimiz'i DUYup UYanlar
öylesine candan ve yürekten ALLAH’a tevekkül etmişlerdir ki.. Nedir tevekkül?. Her türlü sebebleri yerine getirip, sebeblere tevessül ettikten sonra neticesini Allah'a bırakmak, ALLAH'tan gelene razı olmak. Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticelerini ALLAH'dan istemek. Kadere razı olmak. HAKk’a güvenmek. sonucu ALLAH’a bırakmaktır ki KüLLî ŞEYy’i yaratan O’dur.. KüLLî ŞEYy’e Kadîr olan O’dur ve ALLAHu zü’L- CeLÂL’den gelenleri Hak ve Hayr BİLip RAZI OLmaktır.. Raziyyetenden =>Merziyyetene geçenlerdir onlar.. Onlar ALLAH’tan razı olurlar ki, ALLAH’ta onlardan razı olur.. Kısacası halka iyi davranıp HAKk’a güvenmek, HAKk’kın Kaderine boyun eğmek..
GEÇmişe TÖVBE edip,
GELeceğe DUÂ edip,
Şu ÂN’da ALLAH’tan RAZI OLmaya çalışmak ve,
RABBımız TeÂLÂ’nın RAZI OLmasını sağlamaktır Tevekkül..
Bakınız onları ne güzel târif ediyor Peygamberimiz Efendimiz aleyhisselâtü vesselâm;


عن عمر بن الخطاب -رضي الله عنه- عن النبي -صلى الله عليه وسلم- أنه قال: «لو أنكم كنتم توَكَّلُون على الله حق توَكُّلِهِ لرزقكم
كما يرزق الطير، تَغْدُو خِمَاصَاً، وتَرُوحُ بِطَاناَ».
[صحيح.] - [رواه الترمذي وابن ماجه وأحمد.]

Resim---Ömer b. el-Hattâb radıyallahu anh’tan merfû olarak rivâyet edildiğine göre Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem.: “Eğer ALLAH’a hakkıyla TEVEKKÜL etseydiniz, O sabah aç çıkıp akşam tok dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı.” buyurdu.
(İbn Mâce; Tirmizî; İ. Ahmed rivayet etmiştir.)

Bu Hadis-i Şerîf, bizi bütün işlerimizde ALLAH TeÂLÂ’ya Tevekkül etmeye yönlendiriyor.. Tevekkülün Hakikati =>ALLAH Azze ve Celle’ye Dünya ve Din işlerinde yararlı olan şeyleri elde etmede ve zararlı olanları uzaklaştırmada i’timat etmek/güvenmektir..
ALLAH SuBHÂNehu ve TeÂLÂ’dan başka =>Veren, engelleyen, fayda ve zarar veren yoktur.. İnsanın üzerine düşen ise =>Faydalı olanları elde etmede ve zararlı olanları uzaklaştırmada ALLAH’a tEVEKKÜLLe beraber sebebleri yerine getirmektir ki bu ALLAH celle celâlihu Hükmüdür.:


وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا
Resim---“Ve yerzukhu min haysu lâ yahtesib (yahtesibu), ve men yeTEVEKKEL alÂLLÂHi fe huve hasbuh (hasbuhu), innallâhe bâligu emrih (emrihî), kad cealallâhu li kulli şey’in kadrâ (kadren).: Ve hesab etmediği (aklına gelmeyen) bir yerden onu rızıklandırır. Kim ALLAH'a tevekkül ederse, artık ona O (ALLAH) KÂFİdir. Muhakkak ki ALLAH, emrini (işini) yerine getirendir. ALLAH herşey için bir KADER tâyin etmiştir.” (Talâk 65/3)

وَمَا لَنَا أَلاَّ نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّهِ وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَى مَا آذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ
Resim---“Ve mâ lenâ ellâ neTEVEKKELe alÂLLÂHi ve kad hedânâ subulenâ, ve le nasbirenne alâ mâ âzeytumûnâ, ve alÂLLÂHi fel yeTEVEKKELil mutevekkilûn (mutevekkilûne).: Ve biz niçin ALLAH'a TEVEKKÜL etmeyelim? Bizi, yollarımıza hidâyet etmiştir (ulaştırmıştır). Sizin bize yaptığınız eziyetlere elbette sabredeceğiz. Artık TEVEKKÜL edenler, ALLAH'a TEVEKKÜL etsinler.” (İbrahîm 14/12)

MuhaMMedî KuL =>Ne zaman bunu yaparsa, ALLAH celle celâlihu onu sabah aç karınla yuvasından çıkıp akşam olunca da tok olarak dönen kuşları rızıklandırdığı gibi rızıklandırır..

ALLAH’a gerçekten hakkıyla TEVEKKÜL etseydik sabahleyin yuvasından aç çıkıp akşamleyin karnı tok dönen kuşların rızıklandırdığı gibi ALLAH celle celâlihu bizim de rızkımızı verecektir.. Bu ne demektir ve bu nasıl olacaktır. Bu iş, insanların yüreğindeki bu pis-pas, hased, tamah, hırs, kin, kibir, şu-bu pislikleri dururken nasıl olacak?!. Nasıl olacak ALLAH celle celâlihu yapacak!. Elbette ALLAH celle celâlihu yapacak da, sen ne yapacaksın SORUsu!.
Cevâbı çok basit => KeLÂMuLLAH’ı DUYacağım =>MuhaMMed RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’e UYacağım =>ALLAH celle celâlihu’dan Razı olacağım =>ALLAH celle celâlihu da benden razı olacak!.
İmza =>Kur’ÂN-ı Kerîm,
İmza =>MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm..

DUYmak ve UYmak.. MuhaMMedî MeLÂMet böylesine müstesnâdır HAY BaBa Evlâd!. Kulağıyın dördünü de aç.. İki içerde iki dışarda.. Kalb ve Kafa Kulaklarını.. doğru dinle, işittiğini doğru DUY!. Kalb ve Kafa Gözlerinle Doğru bak doğru gör koçum benim!.
Çünkü.. Çünkü öyle âyetler vardır ki.:


وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُواْ دِينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِهِ أَن تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللّهِ وَلِيٌّ وَلاَ شَفِيعٌ وَإِن تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لاَّ يُؤْخَذْ مِنْهَا أُوْلَئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُواْ بِمَا كَسَبُواْ لَهُمْ شَرَابٌ مِّنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُواْ يَكْفُرُونَ
Resim---“Ve zerillezînettehazû dînehum leiben ve lehven ve garrethumu’l- hayâtu’d- dunyâ ve zekkir bihî en tubsele nefsun bimâ kesebet, leyse lehâ min dûnillâhi veliyyun ve lâ şefî’ (şefîun), ve in ta’dil kulle adlin lâ yu’haz minhâ, ulâikellezîne ubsilû bimâ kesebû, lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûn (yekfurûne).: Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur'ÂN ile nasihat et. O nefis için ALLAH'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır.” (En’âm 6/70)

O kadar çok Münâfık Âyetleri vardır ki.. Onlar MüslümÂN gözüktüler ama, İslâm Dînini hiç DUYup Uymadılar. Güyâ Kur’ÂN okudular.: “Biz de MüslümÂNız!.” dediler.. Hayır, Asla!. Gerçek ise Kur'ÂN-ı Kerîmde;


قَالَتِ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُل لَّمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِن قُولُوا أَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْإِيمَانُ فِي قُلُوبِكُمْ وَإِن تُطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُم مِّنْ أَعْمَالِكُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Kâleti’l a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhuli’l- îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â (şey’en), innALLÂHe GAFÛRun RAHÎM (rahîmun).: Araplar.: “Biz İman ettik.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz İman etmediniz.” Fakat: “Teslim olduk.” deyin. Kalblerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer ALLAH'a ve O'nun RESÛLÜ'ne itaat ederseniz, amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki ALLAH, GAFÛR'dur, RAHÎM'dir.” (Hucurât 49/14)

Kendi tercihini gözardı edip de, Şeytânı suçlayanlar için öyle Âyet-i Celîler vardır ki;


كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِّنكَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ
Resim---“Ke meseliş şeytâni iz kâle lil insânikfur, fe lemmâ kefere kâle innî berîun minke innî ehâfullâhe rabbel âlemîn(âlemîne).: (Münafıkların size vaadleri), şeytanın (vaadlerinin) durumu gibidir. İnsana: “İnkâr et (kâfir ol).” demişti. Fakat, inkâr ettiği zaman: “Muhakkak ki ben senden uzağım, elbette ben, âlemlerin Rabbi Allah'tan korkarım.” dedi.” (Haşr 59/16)

وَلَقَدْ صَدَّقَ عَلَيْهِمْ إِبْلِيسُ ظَنَّهُ فَاتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقًا مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ
Resim---“Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan mine’l- mûminîn (mûminîne).: Ve andolsun ki İblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü'minleri oluşturan bir fırka (ALLAH'a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.” (Sebe’ 34/20

وَمَا كَانَ لَهُ عَلَيْهِم مِّن سُلْطَانٍ إِلَّا لِنَعْلَمَ مَن يُؤْمِنُ بِالْآخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا فِي شَكٍّ وَرَبُّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ
Resim---“Ve mâ kâne lehu aleyhim min sultânin illâ li na’leme men yû’minu bi’l- âhireti mimmen huve minhâ fî şekk (şekkin), ve RABBuke alâ kulli şeyin HAFÎZ (hafîzun).: Ve onun (iblisin) onlar üzerinde bir sultanlığı (nüfuzu, tesiri) yoktu. Âhirete (hayatta iken ruhunu ALLAH'a ulaştırmaya) inanan kişi ile ondan (ALLAH'a ulaşmaktan) şüphe içinde olanları bilmemiz için (İblisle onları imtihan ettik). Ve senin RABBin herşeyi hıfzedendir.” (Sebe’ 34/21)

AKL-ı SiLm bir Mü’min için Tevhid Tercihi, İmÂNın-AMELin temelinde yatan esastır Barbaros cânım..
İLiMsizlik ->BİLiMsizliktir.. BİLmemek ->BULmamayı gerektirir.. BULmamak ->OLmamayı.. OLmamak ->YAŞAmamayı gerektirir!.
Kör =>Köre kandil tutamaz!.
MuhaMMedî MeLÂMette Kur'ÂNî-RESÛLî SEViye Esastır..
MuhaMMedî MeLÂMette alt-üst yoktur.. Biz Her Nefes SALLımızda, HAYyat Namazımızda =>Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ayaklarının altında ya da tepesind edeğiliz, ayrıca sağında-solunda da değiliz, arkasında bütün Kâinâtla beraber =>“ALLAHu EKBER!.”ine =>“ALLAHu EKBER!.” DUYar-UYar-Sesi kesmişizdir KIYAMda.. Artık KeLÂMuLLAH’ı okuyacaktır!. BİZde Hayat namazımızda O’nu DUYar ve UYarız ve YAŞArız İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!..
MuhaMMedî MeLÂMet böylesine Müstesnâ-Muhteşem-Muazzam ve Mustafavî bir Seçilmiş YOLdur..


...M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

ResimHAYy BaBaResim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

MuhaMMedî MeLÂMetin Müstesnâ-Muhteşem-Muazzam ve Mustafavî Seçilmiş YOLunda AKL-ı SİLM bir Kadın OLarak =>bir İnsÂNı hakka ve hayra çağırmak ona sebeb olmak onu diriltmek dirilmesine sebeb olmak gerçekten Fatmatü’z- Zehrâ işidir, Meryem aleyhasselâm işidir, Haticetü’l- Kübrâ Annemiz’in işidir, annelerimizin işidir yâni bu bataklıklardan ALLAH!. ALLAH!. diye diye kandıracak bataklıklardan “yALLAH!. yALLAH!.” diye kandıracak bataklıklardan =>KeLÂMuLLAH’a ve RASÛLULLAH’a çekmek, tahkik olarak çekmek vıdı vıdı vıdı yine vıdı vıdı ne dedin bilmiyorum!. “Niye bilmiyorsun, her şeyi bilirken bunu niye bilmiyorsun dalga mı geçiyorsun sen hangi mezartaşında okudun ki dalga geçiyor bunlar diye hepsinin altında okunur ki buna bir Fâtiha sallayın olur sallayalım da bu sağlığında da buna Fâtiha geçmedi zâten o gırtlağından aşağı geçmedi ne yapayım ne yapacaksın yâni yaşarken bütün bunların çâresi var, geçmişe TÖVBE var, geleceğe DUÂ var, şu ÂNa RAZI OLmak var, BİZ BİR-İZ OLmak var, MuhaMMedî MeLÂMette CEM’ OLmak var!. ŞaytÂN’a=>YEM olmak yok!. ALLAHu zü’L- CeLÂL’de =>CEM’ OLmak var!. Onun içindir ki bu MuhaMMedî MeLÂMet Kapısı herkese =>AÇıktır.. Ben hiç görmedim MuhaMMedî MeLÂMet Kapısının kapalı olduğunu!. MuhaMMedî MeLÂMet Kapısı bir KÂİNÂT gibidir.. Her NEFste/İnsÂNda bir GÖNüL Kapısı vardır o =>İnsÂNın kendi YÜREĞİdir o Kapıda;
DaVâ =>ALLAH celle celâlihu’nun TEVHiD DaVâsı,
DâVet =>RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’in TEVHiDi TEBLig DâVeti,
DUÂ =>BİZe de TEVHiDe ERiş DUÂsı kalmıştır!.
MuhaMMedî MüsLim-Mü’min bir kişi =>Kendisinin VicdÂNını/Vechini =>RABBu’l- ÂLeMîne kilitleyip =>KeLÂMuLLAH’ı DUYar da =>RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’e UYarsa =>Bu TEVHiD KAPIsı açıktır. “Vaz geçtim!.” derse de yine açıktır!. Gabirun olarak geriye döner ama bir daha o kapıyı ALLAH celle celâlihu bilir ama zor bulur!.
Yâni bunları ALLAH korusun fiilen yaşıyoruz, öyle şeyler yaşıyoruz ki hayretler ve dehşetler içerisinde kalıyoruz!. ALLAH kimseyi öyle yapmasın!.
Bunları ben kendi adıma söylemiyorum MuhaMMedî MeLÂMetin Hasbî Hizmetçisi olarak söylüyorum ki, yanlış değerlendiren nice İnsÂNlar çok büyük bataklıkların içine gitti!. Geçmişin hakkı ve hatırı için bâzen üzülüyorum!. Onlardan çok büyük şeylerde gördük, İnsÂNlara yardımcı oldular vesâire vesâire vesâire!. Ne derdi büyüklerimiz hep.: “Âkibetimiz hayr olsun!.” Ne derdi Fatin Hoca.: “Âkibetimiz hayr olsun!.” Ne derdi Hacı Osman Efendi.: “Âkibetimiz hayr olsun!.” Sâlih Baba.: “Âkibetimiz hayr olsun!.” Son nefesimiz hayr olsun!. Son nefesimiz hayr olsun!. Bunlar çok yüce İnsÂNlardı, değerli İnsÂNlardı sürekli DUÂları nasıldı .: “Âkibetimiz hayr olsun!.”

Öyle olur böyle olur ama evet bunu da kayda geçelim BİZ hâşâ bir varlık olarak kendimizi Sohbet Adamı olarak görmeyiz İnşâe ALLAH!. Yâni öyle bir şeyimiz yok!. “Haa tevâzu’en mi söylüyorsun?.”
Tâbiiki tevâzuen söylüyorum, câhil biri değilim hamd olsun!. Ben MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm’ın Hâlis Muhlis Sıddık ve Âdil bir ÜMMetiyim/adamıyım isteyen hakk içinde görür, isteyen de bok içinde görür, o kendi bileceği iştir BİZimle alâkası yoktur!. BİZ her Yer de her Zaman her Halde her Nefeste İnşâe ALLAHurrahmÂN =>KeLÂMuLLAH’a DUYar, RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’e UYar!.
RABBu’l- ÂLeMînden Razı OLur. RABBu’l- ÂLeMîn de BİZden RAZI OLur Radiyeten Merdiyeten..


يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---"Ya eyyetuhennefsu’l-mutmeinnetu. İrci'î ilâ RABBiki râdiyeten merdiyyeten. Fedhulî fî 'ibâdî. Vedhulî cennetî. : Ey huzûra kavuşmuş insan! Sen O'ndan RAZı, O da senden RAZı olarak RABBin’e dön. (RAZı OLduğum Seçkin) kullarım arasına katıl ve CeNNetime gir!." (Fecr 89/27-30)

BİZde olanların içine gireriz bu kadar basittir!.
Bunlar ALLAH’ın Hükmüdür şimdi biraz sonra okuyacağız ALLAH bunu Kaza Kaderi yapmıştır, asla değişmez artık!. Bu ALLAH’ın üzerine FARZdır diyor, yâni bu ALLAH’ın üzerinde olmuştur sözdür mutlaka yerine getirilir yâni bu Kur’ÂN-ı Kerîmdir bu Kur’ÂN-ı Kerîmdir..
Gır gır gır da bir de gır gır gır!.’ın ->vır vır vırı var!. Yâni neden günde pek çok İnsÂNla haşr neşir olurken, 24 saatin neredeyse çoğunu vıttırı zıttırıyla konuşurken, neden KeLÂMuLLAH ve RASÛLULLAH sohbeti seni neden sıkıyor!. NEden sıkıyor =>BİLdin BULdun OLdun YAŞAdın da mı sıkıyor!. Yoksa karaltıya gürültüye göbek mi atıyorsun!. Karaltıya namaz mı kılıyorsun, rastgeleye demek istiyorum!. İşte bütün bunlar BİZ BİZ BİZ NAHNU SIRRInı BİLmediği zaman İnsÂN YAŞAyamaz, BULmayınca YAŞAyamaz, OLmayınca YAŞAyamaz!. YAŞAmayınca YAŞAyamaz!.
Dışardaki diyebilir ki.: “Bakma sen KUL İhvÂNi’ye, Hakan’a makana bunlar YAZıyor İşte!. “BİZi GÖRün!. diyorlar BİZi görenler..

RABBu’l- ÂLeMîn zâten gönlümüzün GÖZü!. BİZim inancımızda görülmemek diye bir mefhum yoktur!. Kâinâtın, bütün atomlarının çekirdeğinin göbeğinde MERKEZinde olan O’dur!.
Sen bakma dışardakilerin “bing bang”larına onun cevâbını ALLAH celle celâlihu, Kur'ÂN-ı Kerîmi’nde vermiştir;


وَلاَ تَأْكُلُواْ مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ وَإِنَّ الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَى أَوْلِيَآئِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ
Resim---“Ve lâ te’kulû mimmâ lem yuzkerismullâhî aleyhi ve innehu le fısk (fıskun), ve inneş şeyâtîne le yûhûne ilâ evliyâihim li yucâdilûkum ve in eta’tumûhum innekum le muşrikûn (muşrikûne).: Üzerinde ALLAH'ın isminin anılmadığı şeyi yemeyin; çünkü bu fısk'tır (yoldan çıkıştır). Gerçekten Şeytânlar, sizinle mücâdele etmeleri için kendi dostlarına gizli çağrılarda bulunurlar. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz.// Üzerlerine, ALLAH’ın adı anılmadan, ALLAH’ın adı zikredilmeden kesilen hayvanların etinden yemeyin. Bu, Hak Din’in dışına çıkan, isyankâr, bozguncu bir davranıştır. Şeytânlar, Şeytân tıynetli ahlâksız azgınlar, sizin hayata geçirdiğiniz Dinî Esasları, İlkeleri değiştirme konusunda mücâdele etmeleri için dostlarına telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız, siz de İlâhlığında, Otoritesinde, Mülkünde, Tasarruflarında ALLAH’a ortak koşanlardan olursunuz!.” (En’âm 8/121)

لَقَدْ أَنزَلْنَا إِلَيْكُمْ كِتَابًا فِيهِ ذِكْرُكُمْ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Resim---“Lekad enzelnâ ileykum kitâben fîhi zikrukum, e fe lâ ta’kılûn (ta’kılûne).: Andolsun ki; içinde, sizi zikreden (sizden bahseden) bir kitab indirdik. Hâlâ akıl etmez misiniz?.// Andolsun size, içinde haklarınızı ve sorumluluklarınızı, İlâhî Emirleri ve günahtan korunma yollarını, dininizi, şeriatınızı, şanınızı şerefinizi yükseltecek hükümrânlık esaslarını hatırlatan, insanı ve insanî değerleri anlatan bir Kitab/Kur’ÂN indirdik. Hâlâ bu Kitabın mâhiyetini, mânâsını kavramayacak mısınız?.” (Enbiyâ 21/10)

وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Resim---“Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî vel ardu cemîan kabdatuhu yevme’l- kıyâmeti ve’-s semâvâtu matviyyâtun bi yemînih (yemînihi), SUBHÂNehu ve TE’ÂLÂ ammâ yuşrikûn (yuşrikûne).: Ve (onlar) ALLAH'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Kıyâmet Günü yeryüzünün tamamı O'nun avucundadır (tasarrufundadır). Ve semâlar, O'nun eliyle dürülmüş olacaktır. O, SÜBHÂN'dır (herşeyden münezzeh). Ve onların şirk koştukları şeylerden yücedir.//Onlar, ALLAH’ın, Yüceliğini, Kudretini, Kadrini, Zâtını Vasfının, Sıfatlarının Tecellîsinin ifâde ettiği şekilde künhüyle kavrayamadılar, ALLAH’ı hakkıyla tanıyıp saygıyla hafsalalarına yerleştiremediler. Kıyamet Günü bütün yerküre O’nun tasarrufundadır. Gökler O’nun Kudret Eli’yle dürülmüş olacaktır. O, İlâhlığında, Otoritesinde, Mülkünde, Tasarruflarında Ortak koşanların kendisine koştukları ortaklardan MÜNEZZEHtir, YÜCELER YÜCESİdir.” (Zümer 39/67)

Ne demekteler.. Vega Yıldızı saatte 720.000 kilometre yol alıyor, günde 17.280.000 km gidiyor.. ve Güneş Sistemi şöyle, böyle!.” diyor.
Bütün bunlar ZeRReden/Atomdan KüRreye/KÂiNâta kadar Her ÂN İLMULLAH İÇİnde SüNNetULLAH üzere TECELLîLerindendir!.


إِنَّا نَحْنُ نَرِثُ الْأَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
Resim---“İnnâ nahnu nerisu’l- arda ve men aleyhâ ve ileynâ yurceûn (yurceûne).: Muhakkak ki BİZ, yeryüzüne ve onun üzerinde olan kimselere BİZ, vâris olacağız. Ve onlar, BİZ'e döndürülecekler.” (Meryem 19/40)
ALLAH celle celâlihu böyle buyuruyor hülâsa-yı kelâm!.
MuhaMMedî MeLÂMette, İnsÂNın =>Kendi süflörü kendi içindeki RABBısı’yla BARIŞmasıdır BİLİŞmesi BULUŞması OLUŞmasıdır. Ampülle CeryÂN gibi, Güneşle Işığı gibi CÂNdan GönüLden YAŞAmasıdır!.
Bış lafa gelince.: ALLAH’tan korkarım!.” der.
Ne korkması dalga mı geçiyorsun be!. Sen, korkuyu bilmiyorsun!.
Ya da.: ALLAH’ı çok seviyorum, çok seviyorum!.”
Kardeşim sen dalga mı geçiyorsun!.
KeLÂMuLLAHı DUYsan=>RASÛLULLAH’a UYsan=>“NAHNU-BİZ BİR-İZ” desen ya!. Şöyle aklı başında bir adam gibi bir desen ya!.
“Her Yerde->Her Zaman->Her Hâlde->Her Nefeste!.” desen ya!.
herkes onun kaderini yaşıyor felân iyi felân kötü öteki cart curt ne oldu KüLLî ŞEYy’i/herkesi HeR ÂN SürekLi ALLAHu zü’L- CeLÂL’di bu Hayat Sahnesinde..
Televizyondaki DİZİLeri seyrederken ->adamı vurdular.. adamı vurdular, vurdular!. Ya da film çevirdiler ya da şöyle oldu böyle oldu..
YAŞANmayan=>YALANdır!. Televizyonda GÜBRE görünce kokuyor mu, GÜL görünce kokuyor mu!.
Niye Hayal Sahnesindesin HAY BaBam, hakikate geçsen ya!
Zom uykudan uyansak ya, uyur gezerliği bıraksak ya, bu sarhoşluktan ayıksak ya!. BİZde =>Hâlis Muhlis Sıddık ve Âdil MuhaMMedî MeLÂMî OLsak ya İnşâe ALLAHurrahmÂN!. MuhaMMedî Hasbî ve Habibî Hizmetini hakça yapsak ya!.

Ben âcizane böyle inanırım, böyle yaşarım, çok şükürler olsun bununla da iftirah ederim!. RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’i DUYup KeLÂMuLLAH’a UYmayı ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Rızasını ARAmak İnşâe ALLAH!. ALLAH celle celâlihu bunları cümlemize yaşatsın diye DUÂ ederim, DUÂ beklerim!.
Bu İNANç ve AMELin dışında daha güzel şeyler varsa o bildikleri şeylere gitsinler!. Vara vara istedikleri yere varır, aradıklarını bulurlar!.
ALLAH hakk ve hayr versin İnşâe ALLAH!.

Şimdi gelelim O, güzel güzeli özeller özeli maddenin ve mânânın en acısını yaşayan, İnsÂN aklının kabuğunun da zorlandığı, TEKE TEKLiğin TEKLiğini yaşayan tek kadın âlemlerin bir tanesi ALLAH’ın SEVGİLİsi, hepimizin ANNEsi Hazreti Meryem aleyhasselâm, O yüce İnsÂN hamile kalışı TEKE TEK.. Rükn-ü Yemânîde Kâbe’nin gölgesinde doğuruşu TEKE TEK, o kuru ağaç DALLarını SALLAyıp CENİN dökmesi TEKE TEK!. Kavime getirmesi TEKE TEK!. Taşa tutulması TEKE TEK!. ALLAHça övülmesi TEKE TEK!.
O, hristiyanların Meryem’i!.” diyenler varsa oraya gitsin!. BİZim Kur’ÂN-ı Kerîm’den başka Kitabımız yoktur, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den başka Hateme’n-Nebîyyi’miz de yoktur!. ALLAHımız da yoktur!. TEKE TEKtir!.
Dikkat edelim diye söylüyorum Kur’ÂN-ı Kerîm =>BİLinsin BULunsun OLunsun YAŞAnsın diye gelmiştir!. DİNLEmeden-ANLAmadan “gırrıt gırrıt gırırt!” geç git diye gelmemiştir!. Ben bundan çok bizârım!.
ALLAH celle celâlihu Yâr ve Yardımcımız olsun!.
Onun içindir ki =>gönlümüzden geldiğince, elimizden geldiğince haftada bir saatlik sohbetlerimiz de temel olarak bunu anlatmaya çalışıyorum!. Kendi vicdÂNımdakini paylaşmak istiyorum!. Sizle paylaşmak istiyorum ve diyorum ki => “Sen, ben, o =>BİZ hepimiz ALLAH’ın izniyle gerçek MuhaMMedî MeLÂMî olduğumuzda, ALLAH celle celâlihu BİZi kuşlar gibi maddî mânevî rızıklandıracaktır.. RABBımız TeÂLÂ’nın BİZim için Kendi DUÂ’sıyla;
EL Hamdulillâhi RABB’i’l- âlemin.. Âlemlerin RABBı’na hamd ederim!.
RABBu’l- ÂLeMîn’e =>Kur’ÂN-ı Kerîmce =>RABBu’l- ÂLeMînce DUÂederiz!.

HasbunALLAH veni’mel- VekîL,
HasbunALLAH veni’mel- KefîL,
HasbunALLAH veni’mel- KÂFî,
HasbunALLAH veni’mel- NaSîR,
HasbunALLAH veni’mel- VELî,
HasbunALLAH veni’mel- MeVLâ..
Gufrâneke RABBenâ!.
Ve ileyke’l- masîr,
Ve hüve alâ KüLLî ŞEYy’in Kadîr!.

Âmin Yâ RABBenâ celle celâlihu!.

HasbunALLAH veni’mel- VekîL.: O, ne büyük ni’met veren bir VEKÎLdir ki, BİZim vekâletimizi almıştır El VEKÎL celle celâlihu olan O’dur.. Çünkü hiçbir şeye karşılık olarak O’na bir şey vermek mümkün değildir yâni, Hasbîdir. VERdiğinin hepsi kendi Lütfü Keremînden, İzzeti Şerefinden verir KüLLî ŞEYy’i yaratan ALLAH celle celâlihu..
*
HasbunALLAH veni’mel- KefîL.: O, ne muazzam bir kefâlet BİZim vekâletimizi almıştır, kefâletimizi almıştır Muazzam, Muhtaşem Bütün Esmâların Sâhibi RABBu’l- ÂLeMîn..
*
HasbunALLAH veni’mel- KÂFî.: O; KüLLî ŞeYyi Yaratandır, her hususta Lâzım ve Lâyıkınca Hasbîce yeterli olan ALLAH celle celâlihu..
*
HasbunALLAH veni’mel- NaSîR.: O, ne Muhteşem ne Mübârek/Bereket dolu bir YARDIMCImız ALLAH celle celâlihu..
*
HasbunALLAH veni’mel- VELî.: MutLak Hasbî Olarak her husuta Bizim VELîmizsin/DOStumuzsun!.
*
HasbunALLAH veni’mel- MeVLâ.: Sen MutLak Hasbî Olarak; Şanlı, Şerefli, Mün'im-i Mutlak Mâlikimizsin..
*
Gufrâneke RABBenâ!. Ve ileyke’l- masîr. Ve hüve alâ KüLLî ŞEYy’in Kadîr!.: BİZi Bağışla ey RABBımız!. SEN Bağışlayıcısın BİZi bağışla!. KüLLî ŞEYy’e Kadîr olan SENsin ki =>biz her nefeste KOŞarak SANA GELmekteyiz, 1640 km/saat Dünyanın DÖNüş HızıyLa!.

Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l- alîyyül azîm!.
Dedik mi?. Dedik AŞKk OLsun!. Dahası tantanadır!.
*
**
Evet efendim nerede kalmıştık?. Meryem Sûresinde kalmıştık, secde âyetini tekrar okumuyorum onun meali ne idi orada kalmıştık!.
ALLAHu zü’L- CeLÂL Meryem Sûresinde cürümcüleri anlattı, yoldan sapanları tercihi yanlış olanları anlattı.
Sonra da buyurdu ki =>Bunlardan ayrılıp Hakka ve Hayra gelenleri =>HizbuLLAHa gelenleri =>Şeytânını MüslümÂN edenleri anlattı.. ve buyurdu ki =>“İşte bunlar kendilerine ALLAH’ın ni’met verdiği Peygamberlerdir, Âdem’in soyundandır yâni Zürriyet-i Âdemdir..
Ne demek zürriyet?. Kıyamete kadar gelecek her CÂN taşıyan =>Bir TEK NOKTA'da birikmişti, o nereydi?. Maddî olarak Âdem aleyhisselâm’ın tohumundaydı Türkçesi.. başka?.. Nûh aleyhisselâm ki O da, bütün İnsÂNlık yok edilirken O’nun Gemisi’nde toplanmıştı bütün zürriyet, yâni ondan sonra neşr olundu Nûh aleyhisselâm ile birlikte taşıdıklarımızdan Gemisi’nde.. Yâni İbrahîm ve İshâk,İsrâîl yâni Ya’kûb aleyhumusselâm’ın zürriyetinden hakikate erdirdiğimiz ve ezelden seçtiğimiz kimselerdir, bu Peygamberlerdir ezelden seçtiğimiz.. buyuruyor.. yâni seçtiğimiz kimselerdir ki, onlara RahmÂNın Varlığının delilleri okunduğun da beyân edildiğin de âyetler =>yakînî bir müşâhadeyle anladım ki =>RABBu’l- ÂLeMîn bana çok Akreb/Akraba/yakın!.
Ne varki GAYBî, elime geçmiyor!. Akıl gibi, VicdÂNım gibi.. göz yaşı içinde secde ederler..


فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Resim---“Fe halefe min ba’dihim halfun edâu’s- salâte vettebeû’ş- şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâ (gayyen).: Bundan sonra onların arkasından gelen nesil, namazı ihmal (zâyi) ettiler. Ve şehvetlere (nefsin arzularına) tâbî oldular. Artık yakında gayy (cehennemde en alt bölüm) ile karşılaşacaklar.” (Meryem 19/59)

Fe halefe min ba’dihim halfun edâu’s- salâte vettebeû’ş- şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâ..
Fe halefe min ba’dihim halfun.. Bundan sonra bunların halifesi olarak arkasından gelenler bundan sonra arkasından gelen nesiller halife olarak arkasından geliyor..
edâu’s- salâte.. Ne yaptılar salâtı zâyi ettiler. nasıl yâni?. namaz kılmadılar!. Ne namazı, Nûh aleyhisselâmda namaz mı vardı ki, bana İbrahîm aleyhisselâm’ın namazını söyler misin?.
edâu’s- salâte.. Salât nedir o zaman kardeşim?!.
İster şimdi “namaz” dediğimiz SALLdır.. SALL nedir?. SILAdır İnsÂNın ASLIna/ ALLAH’a dönüşüdür..



يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---"Ya eyyetuhennefsu’l-mutmeinnetu. İrci'î ilâ RABBiki râdiyeten merdiyyeten. Fedhulî fî 'ibâdî. Vedhulî cennetî. : Ey huzûra kavuşmuş insan! Sen O'ndan RAZı, O da senden RAZı olarak RABBin’e dön. (RAZı OLduğum Seçkin) kullarım arasına katıl ve CeNNetime gir!." (Fecr 89/27-30)

Ya eyyetuhennefsu’l-mutmeinnetu. İrci'î ilâ RABBiki râdiyeten merdiyyeten.. Ey tatmîn olmuş nefis, Anyayı Konya'yı anlamış.: “Yeter artık onun bunun peşine gideceğime kendi vicdÂNımdaki sesi duyarım ALLAH’ın KeLÂMuLLAHın ve RASÛLULLAH'ın sesini duyarım!.” deyip,
SALL edenler, SILAsına SALL OLanlar/AKANlar.. Namaz da SALÂTtır tâbi SALÂttır hepsi SALÂttır hangisi SALÂt değil ki!.
İş bunu ziyân ettiler, zâyi ettiler..
vettebeû’ş- şehevâti.. Onlar Dünyâ Şehveti’nin peşine düştüler de, şehâdete geçemediler!. şehvetten =>şehâdete geçemediler, nefsin hevâ heves arzularının batağında kaldılar, esfelînden çıkamadılar!.
Onlar gübrelerine taptılar =>GÜLsüz kaldılar!. affedersiniz onlar bokun içinde boğuldular =>HAK’a çıkamadılar!. ne gibi?. Tütün Tohumu gibi İncir Tohumu gibi, her TOHUM gibi..
fe sevfe yelkavne gayyâ.. çok yakında, yalnız çok yakında, onlara uzak gibi gelir ama bir günde geçer, bir yarım gün diye âyetler vardır. yarım gün bile değildir diye bir bakmışlar ki mezar taşıyla başbaşadırlar!. yâni yakında ilkâ’ olacaklar, CeheNNeMdeki Gayya Kuyusuyla karşılaşacaklar!. Nedir Gayyâ Kuyusu?!.
Gayyâ.. Zâhir ve Bâtın yaşayışın artık gâlib olduğu, artık bittiği senin elinden alınmış!. Artık ne iyilik ne de, kötülük yapabiliyorsun!. Ne beden ne de başka organ vs. imkanların var!. şunlar bunlar bitii-gitti!. Bu âlem başka âlem olmuş!. Yâni Gayya Kuyusu’na burada yaşarken TERCİHİyLe GİRen bunlar öbür tarafta da girer.. öbür tarafa da burdan götürür!. Her Nefs son nefesini VERDiğin de GÖRecektir.. Bu ÇOKk Yakın!.
Ne bileyim ben, bunlar başka şeylerdir söylemeye gelmez!.


إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْئًا
Resim---“İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne şey’â (şey’en).: Tövbe edenler, imân edenler ve amilüssâlihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, cennete girecekler. Ve onlara, hiçbir şeyle zulmedilmez.” (Meryem 19/60)

İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan.. ancak, illâ bunlardan şunlar değil yalnız tövbe edenler ve imân edenler ve sâlih amel işleyenler.. fe ulâike yedhulûnel cennete.. İşte bunlar var ya bunlar, CeNNetin içindedirler. CeNNetin içindedirler şu ÂNda, CeNNet HâLi’ndediler.. zâten ne köşkü, ne hurisi, ne gılmanı kardeşim, git işine ALLAH’ını seversen!.
ve lâ yuzlemûne şey’â.. onlara asla ve kat’a hiçbir şeyle zulüm edilmez.. artık onlara zulüm haramdır. Çünkü hürmetli İnsÂNlardır onlar.:
RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’i =>BİLmiş>BULmuş>OLmuş>YAŞAmışlar İnsÂN OLUŞu!.
KeLÂMuLLAHı =>BİLmiş>BULmuş>OLmuş>YAŞAmışlar..
RABBu'l-ÂLEMîN'i =>BİLmiş>BULmuş>OLmuş>YAŞAmışlar..
NAHNU SIRRını.. BİZ BİR-İZ-Liği..
NAHNU SIRRı, hikaye değil!. UYduruk değildir!.

RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem BEŞER olarak =>Şeriatta MuhaMMedî BİZ BİR-İZ..
RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellemNeBî olarak =>Tarikatta MaMudî BİZ BİR-İZ..
RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem RASÛL olarak =>Mârifette HaMidî BİZ BİR-İZ..
RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem NEBÎyü’l- ÜMMî olarak =>Hakikatta AhMedî BİZ BİR-İZ..

Bî Rahmetike yâ Erhame’r-Rahîmîn!
Bî Rahmetike yâ Erhame’r-Rahîmîn!
Bî Rahmetike yâ Erhame’r-Rahîmîn!. İrhamnâ!.


BİZe Merhamet et ey Merhametlilerin en Merhametlisi!.
BİZe Merhamet et!. Rahmet et!.

BİZ durmadan DUÂ ederiz!.
MuhaMMedî MeLÂMet YoLu =>SeLÂMet YOLUdur!.
Bu, doğrudur ama, unutmamak gerekir ki, bunun Giriş Kapısına Melânet Batağında GeçiLerek ULAŞılır!.
Lânetlenmiş bir İnkâR/ESFELîn/Hayattaki KULLuk İmtihÂN İmkÂNLarı Bataklığını =>SİLM AKLı ve AHSEN TERCİHiyLe GEÇemeyenLer bu Kapı’ya asla adım atamazlar ALLAH korusun!.

Velev ki, Büyük Peygamber olan NûH aleyhisselâm’ın Oğlu olsa bile,
Velevki Tevhidin Bânisi RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’in ve Hepimizin Dedesi, Milletimizin Sâhibi İbrahîm aleyhisselâm’ın Babası AZER olsa bile boşa olur!. Böyle bir gariblik vardır!.
Ve MuhaMMedî MeLÂMet içi boş bir kurulaf değildir!. MuhaMMedî MeLÂMet OYUNcak değildir!.
MuhaMMedî MeLÂMette;
=>SORmadan =>SÖYLEnir,
=>İSTEnmeden =>VERİLir,
=>BAKmadan =>GÖSTERİLir,
=>BİLdiriLir ->BULduruLur ->OLduruLur ve ->YAŞAtıLır!.

Ve KüLLî ŞEYyLe/HERKEsLe TüMM SiSteM =>İmamı Mutlak Mürşidi Mutlak RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’in SUBHÂNî-RESÛLî SEVİyesinde/arkasında.: “ALLAHu EKBER!.” diye =>EVVEL-ÂHİR ve ZÂHİR-BÂTIN SALLına/namazına Kıyam etmiştir/durmuştur ve bu namazdan =>ÖMüR Boyu çıkmazlar/çıkamazlar!. Çünkü onlar =>Hâlis Sıddık ve Âdil MuhaMMedî-Lerdir!. Onlar öyle ALLAH’ın KULLarı İnsÂNlardır ki.. “Fedhulî fî 'ibâdî.. Kullarım arasına katıl!.” TeceLLîisine Mazhar OLmuşLardır..
Onlar =>Kendilerini, Bedenlerini, Nefislerinin İşlerini ve Düşüncelerini de, ALLAH’ın her ÂN yeniden yarattığına MUTLAK Anlamda İNÂNırlar!. Yâni onlar alevereci dalevereci değildirler!. Kendi Şahdamarından daha AKREB/Yakın olan RABBısını çıkarıp ->Mahşere gönderip!. Tapacağı PutLar edinenler MuhaMMedî MeLÂMetin MiM Harfinin kokusunu dahi alamazlar!. Onlar kendi tercihleri içindeki Şeytânlıklarında kalırlar!.

“Efendim kime söylüyorsun?!.”
Kime söyleyeceğim Hakan’a söylüyorum!. HAY BaBa olmak kolay değil!. Yüce Peygamberimiz aleyhisselâtü vesselâm Efendimiz’i DUYup UYmak Lâzım ve Lâyıktır..

Hayatta HAKk’ın Halkına iyi davranıp =>HAKk’a güvenmek =>HAKk’ın Kaderine Boyun Eğmek-TeVEKküL Etmek =>GEÇMİŞe->TÖVBE edip =>GELEceğe ->DUÂ edip =>Şu ÂNda ALLAH’tan RAZI OLmaya ÇALIŞmak ve RAZI OLmasını SAĞLAmaktır!.

TeVEKküL Etmek öyle bir TeVEKküL ki;


عن عمر بن الخطاب -رضي الله عنه- عن النبي -صلى الله عليه وسلم- أنه قال: «لو أنكم كنتم توَكَّلُون على الله حق توَكُّلِهِ لرزقكم كما يرزق الطير، تَغْدُو خِمَاصَاً، وتَرُوحُ بِطَاناَ».
[صحيح.] - [رواه الترمذي وابن ماجه وأحمد.]
Resim---Ömer b. el-Hattâb radıyallahu anh’tan merfû olarak rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:Eğer ALLAH’a hakkıyla TeVEKküL etseydiniz, O sabah aç çıkıp akşam tok dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı.” buyurdu.
(Sahih Hadis-İbn Mâce; Tirmizî; İ. Ahmed rivâyet etmiştir.)

İyi de böylesi TeVEKküL Etmek nasıl OLacak?.
İnsÂNların yüreğindeki bu Pis, Pas, Hased, Tamah, Hırs, Kin, Kibir şu bu bu Pislikler nasıl olacak da, bu Pisler Mis olacak?.
Bu Sorunun cevâb çok açıktır.: “KeLÂMuLLAH’ı DUYacağım =>MuhaMMed RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’e UYacağım =>ALLAH’tan razı olacağım =>ALLAH celle celâlihu data benden razı olacak!.”
İmza =>Kur’ÂN-ı Kerîm,
İmza =>MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm..


MuhaMMedî MeLÂMet böylesine müstesnâdır evlâd!.
Kulağıyın dördünü de aç, iki içerde iki dışarda.. Doğru dinle sözü koçum, doğru işit doğru DUY!.
Kalb ve Kafa GözLerinle doğru BAk doğru GöR!.

MuhaMMedî MeLÂMette =>Kör, köre kandil tutamaz!.
MuhaMMedî MeLÂMette =>BİZ birbirimizin altında üstünde değiliz!. MuhaMMedî MeLÂMette alt üst yoktur!.
RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’in de, ayaklarının altında ya da tepesinde değiliz, ayrıca sağında solunda da değiliz,
İZİnde bütün KÂİNÂTla BİZBİR-İZ Cemâatı Olarak =>O’nun.: “ALLAHu EKBER!.”ine =>“ALLAHu EKBER!." deyip KIYAMda sesi kesmişiz. =>Artık O, KeLÂMuLLAHı OKUyacaktır!. BİZ de şu Hayat Namazımızda O’nu DUYar ve O’a UYarız ve YAŞArız İnşâe ALLAH!.
MuhaMMedî MeLÂMet böylesine Müstesnâ, Muhteşem, Muazzam ve Mustafavî Seçilmiş bir YOLdur.. Bu YOLda HAKk’ın KULLarı ÜMMet-i MuhaMMed’i Hakka ve Hayra çağırmak, sebeb olmak, o’nun dirilmesine sebeb olmak =>gerçekten Fatmatü’z- Zehrâ işidir, Meryem aleyhasselâm işidir, Haticetü’l- Kübrâ aleyhasselâm Annemizin İŞİdir!.


...M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

ResimHAYy BaBaResim
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Yâni bu bataklıklardan!..
“ALLAH!. ALLAH!.” diye diye kandıracak bataklıklardan!.
“yALLAH!. yALLAH!.” diye kandıracakları bataklıklardan,
=>KeLÂMuLLAH’a ve RASÛLULLAH’a çekmek tahkîk olarak çekmek!.
Gerisi boş laf!.. vıdı vıdı vıdı!..
Gerisi mezartaşlarında.: “Rûhuna Fâtiha!.” İyi hoş da bu kişini sağken her imkanı varken gırtlağından Fâtiha geçti mi aşağı!.
İnsan yaşarken bütün bunların çâresi var;
GEÇmişe =>TÖVBE var,
GELeceğ =>DUÂ var,
Şu ÂN’a rAZI OLmak var!.
BİZ BİR-İZ OLmak var!.
MuhaMMedî MeLÂMette CEM’ OLmak var YEM OLmak yok!.
Onun içindir yukardaki MuhaMMedî MeLÂMet Kapıları herkese hep AÇIKktır Hamd Olsun!.
MuhaMMedî MeLÂMet Kapısı KÂİNÂT gibidir.. Ama her NEFS için ÖZEL ve TEK-BİR KAPIsı vardır =>O KAPI İnsÂNın kendi KALBidir..
O KAPInın;
Dava Sâhibi ALLAH celle celâlihu’dur.
Dâvet Sâhibi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir.
BİZ=> ALLAH celle celâlihu KULLarına ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ÜMMEtlerine de DUÂ kalmıştır!.

MuhaMMedî bir MÜ’MiN Kişi =>Kendisinin VicdÂNını/Vechini =>Şahdaamrından da YAKîn/AKReB RABBu’l- ÂLeMîN’e kilitleyip O’nun KeLÂMı’nı =>Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den DUYar ve UYarsa => MuhaMMedî MeLÂMet Kapısı hep açıktır!.
“Yok vaz geçtim!.” dese de yine açıktır!. Geri döner.. Gabirun olarak geriye döner!. Ama ALLAH bilir o kapıyı bir daha nasıl bulur!.

ALLAH korusun!. Bunları hepimiz KuLLuk Deneme Pazarında fiilen yaşıyoruz!. Öyle şeyler yaşıyoruz ki hayretler ve dehşetler içerisinde kalıyoruz!. ALLAH kimseyi böyle yapmasın!.
BİZim kendi adımıza söylemiyorum!. MuhaMMedî MeLÂMetin Hasbî Hizmetçisi olarak söylüyorum ki, bizi yanlış değerlendiren nice İnsÂNlar çok büyük bataklıkların içine gitti!.
Geçmişin hakkı ve hatırı için bâzen üzülüyorum, onlardan çok büyük şeylerde gördük!. Zorda kalan İnsÂNlara, öğrencilere yardımcı oldular vesâire vesâire..
Ne derdi büyüklerimiz hep.: “Âkibetimiz hayr olsun!.”
Fatih Byraktar Hocam, Hacı Osman Çoban Babam, Elmacı Sâlih Babam konuşmalrının son DUÂsı.: “Âkibetimiz hayr olsun!. Son nefesimiz hayr olsun!. Bu Muhterem Zâtlar çok Yüce İnsÂNlardı, değerli İnsÂNlardı ve hepsinin sonUÇ DUÂları.: “Âkibetimiz hayr olsun!. şöyle olur, böyle olur ama Âkibetimiz hayr olsun!.” Evet bunu da kayda geçelim..

BİZ hâşâ bir varlık olarak kendimizi Sohbet Adamı olarak görmeyiz İnşâe ALLAH!. Yâni öyle bir isteğimiz yok şükür!. “Tevâzu’en mi söylüyorsun?!.” Tabiiki tevâzuen söylüyorum, câhil biri değilim hamd olsun!. Ben MuhaMMed aleyhisselâtü vesselâm’ın Hâlis Muhlis Sıddık Ve Âdil Bir Adamıyım ve O’nunİZZEtini taşıyorum!.
İsteyen kişi hakk içinde görür, isteyen de bok içinde görür!. O’nun kendibileceği iştir!. BİZimle alâkası yoktur!.
BİZ =>Her Yer, Her Zaman, Her HâLde, Her Nefeste İnşâe ALLAHurrahmÂN =>KeLÂMuLLAH’a DUYar =>RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’e UYar =>RABBu’l- ÂLeMînden RAZI OLuruz =>RABBu’l- ÂLeMîn de BİZden RAZI OLur..
“Raziyeten ->Merziyeten =>fed huli ibâd!.” olanların içine daha bu ÂLEMde YAŞArken gireriz İnşâe ALLAH!.

Bu kadar basittir ve bunlar ALLAHu zü’L-CeLÂL’in Hükmüdür!.
Şimdi biraz sonra okuyacağız, ALLAH celle celâlihu Kazasını Kaderi yapmıştır asla değişmez artık!. Bu ALLAHu zü’L-CeLÂL’in üzerine farzdır. Yâni bu ALLAH’ın üzerinde olmuştur, sözüdür, mutlaka yerine getirilir, bu Kur’ÂN-ı Kerîmdir!. Bu Kur’ÂN-ı Kerîmdir, Efendim DİNLEmeden ANLAmadan.: “gır gır gır da vır vır vır!.”
DİNLEmeye ANLAmaya Aklı yokmuş da, vakti yokmuş da!.
Geç oraları geç kardeşim!. Pek çok İnsÂNlar haşr neşir olurken 24 saatin neredeyse çoğunu vıttırı zıttırıyla konuşurken, neden KeLÂMuLLAH ve RASÛLULLAH Sohbeti seni sıkıyor!. Neden sıkıyor?.
KeLÂMuLLAH ve RASÛLULLAH’ı =>BİLdin BULdun OLdun YAŞAdın da mı sıkıyor!. Yoksa karaltıya gürültüye göbek mi atıyorsun!. Karaltıya namaz mı kılıyorsun, rastgeleye demek istiyorum!.

Barbaros Cânım, işte bütün bunlar İnsÂNoğlu =>BİZ BİZ BİZ NAHNU SIRRInı BİLmediği zaman İnsÂN yaşayamaz, BULmayınca yaşayamaz, OLmayınca yaşayamaz, fiilen YAŞAmayınca yaşayamaz!.
BİZ çok şükür yıllardır bunun üzerinde nefes ve emek tüketiriz.. Dışardakiler diyebilir ki ne bileyim ben.: “Bakma sen KUL İhvÂNi’ye, Hakan’a makana bunlar yazıyor işte.. “BİZi görün!.” Diyorlar!.” diyebilirler..
Oysa, BİZi gören ALLAHu RABBu’l- ÂLeMîn zâten gönlümüzün gözü bir defa görünmeye görünmemeye BİZim inancımızda görülmemek görülmek diye bir mefhum yok!. Kâinâtın, bütün Atomlarının Çekirdeğinin Göbeğinde Merkezinde Olandır O ALLAH celle celâlihu GÖZü!.
Barbaros Cânım, sen bakma onların dışardakilerin “bing bang”larına.. o’nun cevâbını ALLAH celle celâlihu Kur'ÂN-ı Kerîm’inde En’âm Sûresinin 121. âyetinde vermiştir.. “bing curh mü çürk” mü ne ise büyük çöküşlerine bakma onun cevâbını ALLAH celle celâlihu Enbiyâ 21/10 da, Zümer 39/67 âyetinde de vermiştir..
Onların vega yıldızı saatte 720.000 kilometre yol alıyor günde 17.280.000 km gidiyor ve güneş sistemi şöyle diyor böyle diyor..
Bütün bunları, Meryem Sûresinin 40 âyeti ayağının altına alıverir yâni.: “Ne diyorsun kardeşim sen!. ALLAH celle celâlihu böyle buyuruyor!.” der

Hülâsa-yı Kelâm =>MuhaMMedî Mâlemette İnsÂNın Hakk ve Hayra Çağırıcı Süflörü kendi içindeki RABBı’sıyla =>BARIŞmasıdır BİLİŞmesi BULUŞması OLUŞması =>Ampülle ->CeryÂN gibi.. Güneşle ->Işığı gibi.. CÂNdan Gönülden fiilen YAŞAMASIdır!.
“ALLAH celle celâlihu’dan çok korkarım!.” demeler vs..
Ne korkması?. Dalga mı geçiyorsun be.. Sen korkuyu bilmiyorsun!.
“ALLAH celle celâlihu’yu çok seviyorum, çok seviyorum!.”
Ne sevmesi kardeşim dalga mı geçiyorsun!. Önce bir.: “BİZ BİR-İZ-NAHNU!. desen ya, şöyle bir adam gibi =>Her Yerde, Her Zaman, Her Halde, Her Nefeste desen ya kardeşim!. Her ŞEYy ve Herkes ALLAH celle celâlihu’nun kaderini yaşıyor!. “Felân iyi, felân kötü!.” Yokk.. Şu ÂN’da Herkesi ve KüLLî ŞEYy’i yaratan ALLAHu zü’L-CeLÂLdir..
Bu sahnede televizyondakileri seyrederken.: “Yazık adamı vurdular!.” Yani gerçek değil film çevirdiler.. Ya da şöyle oldu televizyonda gübre görünce kokuyor mu, gül de kokmuyor niye?!.
Hayal Sahnesindesin Hakanım!. MuhaMMedî Hakikatına geçsek ya, zom uykudan uyansak ya, uyurgezerliği bıraksak ya, bu sarhoşluktan ayıksak ya.. BİZ de =>Hâlis Muhlis Sıddık ve Âdil MuhaMMedî MeLÂMet OLsak ya, İnşâe ALLAHurrahmÂN Hasbî ve Habibî Hizmeti hakça yapsak ya!.
Ben âcizane böyle inanırım, böyle yaşarım çok şükürler olsun!. Bununla da iftihar ederim!. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i duyup KeLÂMuLLAHı uymayı ALLAHu zü’L- CeLÂL’in RIZASInı ARAmayı Başar İnşâe ALLAH!. ALLAH celle celâlihu bunları cümlemizi yaşatsın diye DUÂ ederim DUÂ beklerim!.
Bunun dışında daha güzel şeyler varsa, o bildikleri şeylere gitsinler vara vara vara vara istediği yere varırlar!.
ALLAH hakk ve hayr versin İnşâe ALLAH!.

Efendim BİZ gelmiştik ki, o güzel güzeli, özeller özeli, maddenin ve mânânın en acısını yaşayan, İnsÂN aklıının da kabuğunun da zorlandığı TEKE TEKLiğin TEKkLiğini yaşayan TEKk KADIN ÂLEMLerin BİR TANEsi ALLAH’ın SEVGİLİsi hepimizin ANNEsi Hazreti MERYEM aleyhasselâtü vesselâm ANAmız!. O Yüce İnsÂN hamile kalışı TEKE TEKk Rükn-ü Yemânî’de KÂBE’nin gölgesinded oğuruşu.. TEKE TEKk o kuru Hurma ağacını sallayıp CENİN dökmesi.. TEKE TEKk getirmesi kucağında.. TEKE TEKk taşa tutulması.. TEKE TEKk ALLAHça övülmesi!.
TEKE TEKk hâşâ.: “O, sadece hristiyanların Meryemi!.” diyenler varsa oraya gitsin!. BİZim Kur’ÂN-ı Kerîm’den başka KİTABımız yoktur!. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den başka Peygamberimiz de yoktur!. ALLAHu zü’L-CeLÂL’imiz de yoktur O’ndan başka!. O, TEKE TEKktir!.

Dikkat edin diye söylüyorum Kur’ÂN-ı Kerîm BİLinsin BULunsun OLunsun YAŞAnsın diye gelmiştir!. “gırrıt, gırrıt, gırırt!.” diye gelmemiştir!.
Doğrusu ben bu Kur'ÂN-ı Kerîm’e karşı DUYarsızlıktan çok Bî-ZÂRım ALLAH yâr ve yardımcımız olsun!.
Onun içindir ki gönlümüzden geldiğince elimizden geldiğince haftada bir saatlik sohbetlerimiz de temel olarak bunu anlatmaya çalışıyorum!. Kendi vicdÂNımdakini paylaşmak istiyorum! Hakanım, paylaşmak istiyorum ve diyorum ki.: “Sen, ben, BİZ, Hepimiz ALLAH’ın izniyle gerçek MuhaMMedî MeLâmi olduğumuzda =>ALLAH celle celâlihu BİZi kuşlar gibi maddî mânevî rızıklandıracaktır!.
Çünkü BİZ, O’na O’nun Kur'ÂN-ı Kerîm DUÂSıyLa;
HasbunALLAH ve ni’me’l-VEKÎL,
HasbunALLAH ve ni’me’l-KEFÎL,
HasbunALLAH ve ni’me’l-KÂFÎ,
HasbunALLAH ve ni’me’l-NASÎR,
HasbunALLAH ve ni’me’l-VELÎ,
HasbunALLAH ve ni’me’l-MEVLÂ,
Gufrâneke RABBenâ ve ileyke’l-masîr,
=>Ve Hüve aLâ KüLLî ŞEYy’in=>Kadîr!. dedik mi?. dedik..

VeLâ Havle veLâ kuvvete iLLâ billâhi’l- ALiyyü’l-AZÎM!. dedik mi?. dedik..
AŞKk olsun!. Dahası tantanadır!.
Evet Efendim nerede kalmıştık.. ALLAHu zü’L- CeLÂL, Meryem Sûresinde cürümcüleri anlattı, yoldan sapanları tercihi yanlış olanları anlattı, sonra da bunlardan ayrılıp Hakka ve Hayra gelenleri HizbuLLAH’a gelenleri, Şeytânını MüslümÂN edenleri anlattı.. Ve işte bunlar, kendilerine ALLAH’ın ni’met verdiği Peygamberlerdir, Âdem’in Soyu’ndandır. yâni Zürriyet-i Âdemdir.. ne demek zürriyet?. Kıyamete kadar gelecek her CÂN taşıyan bir tek noktada birikmişti.. O, nereydi?. Maddî olarak Âdem aleyhisselâm’ın TOHUMUnda/Spermindeydi Türkçesi..
Nûh aleyhisselâmla ki.. O, da bütün İnsÂNlık yok edilirken O’nun Gemisi’nde toplanmıştı bütün zürriyet.. yâni ondan sonra neşr olundu Nûh aleyhisselâmla birlikte taşıdıklarımızdan.. Hayyat Gemisinde, İbrahîm ve İshâk, İsrâîl yâni Ya’kûb aleyhisselâm’ın Zürriyetinden hakikate erdirdiğimiz ve ezelden seçtiğimiz kimselerdir.. Peygamberlerdir EZELden seçtiğimiz kimselerdir.. Onlara RahmÂNın varlığının delilleri okunduğunde beyân edildiğinde âyetler yâni yakini bir müşahadeyle anladım anladım yâni RABBu’l- ÂLeMîn bana çok yakın..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Resim---“Fe halefe min ba’dihim halfun edâu’s- salâte vettebeû’ş- şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâ (gayyen).: Bundan sonra onların arkasından gelen nesil, namazı ihmal (zâyi) ettiler. Ve şehvetlere (nefsin arzularına) tâbî oldular. Artık yakında gayy (cehennemde en alt bölüm) ile karşılaşacaklar.” (Meryem 19/59)

Fe halefe.. Bundan sonra bunların halifesi olarak arkasından gelenler, bundan sonra arkasından gelen nesiller var ya,
min ba’dihim halfun edâu’s- salâte.. halife olarak arkasından gelenler ne yaptılar.. salâtı zâyi ettiler nasıl yâni namaz kılmadılar.. ne namazı?. Nûh aleyhisselâmda bizim bildiğimiz namaz mı vardı ki.. bana İbrahîm aleyhisselâm’ın namazı asıldı söyler misiniz.. salât nedir o zaman?. kardeşim ister o zaman ister şimdi namaz dediğimiz SALLdır.. SALL nedir?. SILAdır, İnsÂNın ASLına dönüşüdür.. ALLAH’a.. bismillâhirrahmÂNirrahîm..


RAZİYyetEN =>MERZİYyetEN RÜCÛ’.:

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---“Yâ eyyetuhân nefsu'l- mutmâinnetu: Ey mutmâin (tatmîn bulmuş) nefis,” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---“İrciî ilâ RABB’iki râdıyeten mardıyyeten: Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde RABB’ine dön.” (Fecr 89/28)

Yâni ey tatmîn olmuş nefis, anyayı Konya'yı anlamış nefis, yeter artık onun bunun peşine gideceğine kendi vicdÂNındaki sesi DUY!. ALLAH’ın, KeLÂMuLLAHın ve RASÛLULLAHın sesini DUY!. DUYup, UYup, SALL edenler sılasına SALL olanlar, akanlar.. namaz da salâttır, tabi salâttır.. hepsi salâttır.. hangisi salât değil ki.. işte salâtı ziyân ettiler, zâyi ettiler..
vettebeû’ş- şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâ.. onlar Dünyâ Şehvetinin peşine düştüler, şehâdete geçemediler.. şehvetten şehâdete geçemediler.. nefsin hevâ heves arzularının batağında kaldılar, esfelînden çıkamadılar.. onlar gübrelerine taptılar, gülsüz kaldılar.. affedersiniz onlar bokun içinde boğuldular hakka çıkamadılar ne gibi?. tütün tohumu gibi, incir tohumu gibi, her tohum gibi..
fe sevfe.. çok yakında yalnız çok yakında onlara uzak gibi gelir ama bir günde geçer.. bir yarım gün diye âyetler vardır, yarım gün bile değildir diye.. bir bakmışlar ki mezar taşıyla başbaşalardır..
yelkavne gayyâ.. yâni yakında ilka’ olacaklar.. yelkavne.. karşılaşacaklar.. Gayya.. CeheNNeMdeki Gayya Kuyusuyla.. nedir Gayya Kuyusu.. zâhir ve bâtın yaşayışın artık gayya olduğu galib olduğu, artık bittiği.. senin elinden alınmış artık ne iyilik ne kötülük yapabiliyorsun ne beden ne şu bunlar burada.. Öbür Âlem başka âlem olmuş.. yâni Gayya Kuyusuna burada giren bunlar öbür tarafta öbür taraf nere bilmiyorum vardır âhiret diye bir şey.. ama âhiret, benim son nefesim midir?. ya da ne bileyim ben bunlar başka şeylerdir söylemeye gelmez!.


إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْئًا
Resim---“İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedhulûne’l- cennete ve lâ yuzlemûne şey’â (şey’en).: Tövbe edenler, imân edenler ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, cennete girecekler. Ve onlara, hiçbir şeyle zulmedilmez.” (Meryem 19/60)

İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedhulûne’l- cennete ve lâ yuzlemûne şey’â..
bunlardan Tövbe edenler, imân edenler, ve sâlih amel işleyenler,
fe ulâike yedhulûne’l- cennete ve lâ yuzlemûne şey’â.. işte bunlar var ya bunlar CeNNete girecekler. Girerler.. CeNNetin içindedirler şu ÂN’da CeNNet halindediler zâten.. “ama efendim köşk yok, huri yok gılman yok!.”
Kardeşim git işine ALLAH’ını seversen sen!.
ve lâ yuzlemûne şey’â.. ve asla, ve kat’a, hiçbir şeyle onlara zulüm edilmez.. artık onlara zulüm haramdır.. çünkü hürmetli İnsÂNlardır onlar;
=>RABBu’l- ÂLeMîn’i=>BİLmiş, BULmuş, OLmuş ,YAŞAmış,
=>RASÛLULLAH sallallahu aleyhi ve sellem’i=>BİLmiş, BULmuş, OLmuş, YAŞAmış,
=>KeLÂMuLLAHı=>BİLmiş BULmuş OLmuş YAŞAmış İnsÂNlardır onlar!.
Ne yapıp ne ettikleri RABBu’l- ÂLeMîn’le, BİZ BİR-İzledir, NAHNUyladır.. NAHNU=>Hikaye değil, masal değil, uyduruk değil bakın bakın şu âyete ne kadar ilginç.:


جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا
Resim---“Cennâti adninilletî vaade’r- RAHMÂNu ibâdehu bi’l- gayb (gaybî), innehu kâne va’duhu me’tiyyâ (me’tiyyen).: Adn Cennetleri ki onları, Rahmân, kullarına gıyaben vaadetti. Muhakkak ki o (Adn Cennetleri), O'nun (ALLAH'ın) vaadidir, yerine gelecektir.” (Meryem 19/61)

Cennâti adninilletî.. Adn CeNNet ki, o CeNNetleri târif ediyor; o CeNNet ki,
vaade’r- RAHMÂNu ibâdehu bi’l- gayb.. Bakın bakın demin dediğim bu işte benim ama kime anlatacaksın, adamın kafası başka basıyor. onun elinden gelse RABBu’l- ÂLeMîni hâşâ put gibi çıkaracak.: “Gel kahve içelim!.” diyecek. Çünkü geri zekâlı yâni elinden gelse ceryÂNı Put gibi ortaya çıkaracak, eline alıp.: “bir bakayım nesin?.” diyecek. Çünkü canını çıkaracak ey elektirik seni gözümle göremiyorum diye.. aklını kaçıracak ki.: “gel konuşalım!.” diye.. çünkü yanlış demek istiyorum..
Adn CeNNeti ki neymiş Adn CeNNeti.. bakın NÛRuLLAHın dâimîyyetini aynen kullanma CeNNetidir ki bunu; BİLmek BULmak OLmak YAŞAmak anlamındadır Barbaros cânım!.
Ben şimdi Kebân’ın elektriğini kullandığımı biliyorum, şu ÂNda kontrol kalemîyle dokunsam, kontrol kalemi Kebânla buluşuyor bunu da biliyorum!. Kalemim Kebânla oluyor ve Kebânı yaşıyor ve yaşatıyor.. Adn CeNNeti bu o zaman..

Bu RahmÂN olan ALLAHu zü’L- CeLÂL’in kullarına gaybî olarak gıyaben vadettiği CeNnettir.. şimdi burada bir duralım ben demin dedim ki ya şahdamarımdan yakın olan RABBımı ben gösteremem ama, olduğunu daha da ÖZdede ÖZde olduğunu kendi buyuruyor.. ben de inanıyorum diyorum.. Okuyun bakalım Bakara’nın başını “olduğu halde gözükmeyen RABBu’l- ÂLeMîn" demektir gayb.. Bu Adn CeNNeti öyle bir CeNNettir ki ALLAHu zü’L- CeLÂL RahmÂN olan ALLAH’ın bu noktaya gelen kullarına gaybî bir vaadidir ve kesindir.
innehu kâne va’duhu me’tiyyâ.. Şüphesiz ki o ALLAHu zü’L- CeLÂL’in vaadi yerine gelir.. vadetti mi =>öyle yapar efendim..
“gelecekt de âhirette!.”
Gel şu ÂN’a=VAkte gel bırak gelecek âhireti de=>Şehâdet Âleminde Adn CeNnetini Şehâdetinle yaşa!.
Onun için İnsÂNlar ALLAH’tan korktuğunu söylüyorlar!. bence ALLAH celle celâlihu, çoğunun en az korktuğudur!. Çok sevdiğini söylüyor!. Saçının teli kadar değil saygısı!. Böyle bir gerçek de var!. buna Dikkat etmek gerek diye söylüyorum..
O Adn CeNNeti öyle bir CeNNet ki;


لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَامًا وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا
Resim---“Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ (selâmen), ve lehum rızkuhum fîhâ bukreten ve aşiyyâ (aşiyyen).: Orada boş söz işitilmez, sadece “selâm.” Ve orada, onların sabah ve akşam rızıkları vardır.” (Meryem 19/62)

Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ.. O Adn CeNNetinde öyle lağy/lavgarlık/ boş söz yoktur.. Yâni BİZim yörüklerde boş konuşan kişiye “lavgar” derler.. Lagî/boş ve yaramaz fuhuş sözler yoktur. Yâni böyle saçma sapan boş konuşma sözler laflar uyduruk şeyler yoktur orası Adn CeNNetidir.. BİZ o Adn CeNNetine öbür tarafta gideceğiz de!. Orada, bura gibi aynen.. Âlemler kurulacak İnsÂNlar olacak!. vs. Olacak da El Kahhâr ALLAH celle celâlihu.: “Bu mülkün sâhibi kim?!.” buyurduğunda cevâb veren kimse yok!.
Nereye gidecek şu Cennet, Cehennem ve küLlî Şey!. Ne o, nolacak!. Bu Dünyâ ile kıyaslamak başka şeydir!. Bu dediklerimi anlamak başka şeydir!. Hazır ve Nazır olan ALLAH’ın huzurunda.: “ALLAHu EKBER!.” demek başka şeydir!. Peygamber aleyhisselâm’ı İmam kabul etmek başka şeydir!. Bunlar Ham Akıl işi değildir =>Nakle ERmiş NÛRLu AKıL işidir!. VicdÂNlı İnsÂNların işidir, doğru İnsÂNların işidir!.

Lâ yesmeûne fîhâ lagven.. Burada öyle boş laflar lakırtı takırtı yoktur!. ne vardır?.
illâ selâmâ.. ancak ve ancak es SeLâm vardır!. SeLâm SeLâm SeLâm!. başka söz yoktur kardeşim!. SeLâm nedir?.
SeLâm =>Zâhir Bâtın Lütfullahın sende MuhaMMedî olarak teşekkül etmesine ve SeLÂMete çıkmasına SeLâm denir.. Es SeLâm Esmâsı TeceLLîsidir.. Çünkü herkes ALLAH’ın NÛRU’ndan yaratılmıştır.. ALLAH’ın NÛRU’ndan MuhaMMed aleyhisselâm’ın NÛRU’dur.. MuhaMMed aleyhisselâm’ın NÛRU da =>Bütün Küllü Kâinâtta gelmiş geçmiş gelecek her ne diyorsan onların Nebîyy-i ÜMMîsidir/ANAsıdır..
ve lehum rızkuhum fîhâ bukreten ve aşiyyâ..
bukr.. bekar felân diyoruz ya bukr sabah erken yâni sabahleyin..
Onlar için rızık vardır.. Adn CeNNeti’nin içinde sabah erken, akşam olduğunda.. akşam olduğunda sabah olduğunda akşam olduğunda onların rızıkları vardır.
“İyi kardeşim de, Adn CeNNetinde akşam sabah mı var ALLAH’ını seversen!. CeNNetin güneşi mi var? sen nereden çıkardın bunları Dayı böyle şeyler söyleme!.” diyorsan.. Söylerim tabi Hakanım!. İşimi gücümü bırakıp da seninle mi uğraşacağım!. Yâni diyorum ki arkadaş Adn CeNNeti’ne girdik de orada güneş var, sabah ve akşam mı var diyor?. Nerede öyle diyor kardeşim kim diyor!.
fîhâ bukreten ve aşiyyâ.. Sabah ve Akşam diye RusûLîyyet ve RuBuBîyyet Kevniyetinin BİLELiği “bukreten” değil midir?. Şimdi şu ÂN’da YAŞAnan ŞE’ÂNULLAH AYNen YAŞAmak değil midir?.
aşiyyâ.. uyduruk kaydırık değildir! Hikaye mi?. ALLAH celle celâlihu, her ÂN Şe’ÂN’da/İŞİndedir.. şu ÂN’da her ÂNda yENidEN yaratmaktadır!.
“Her şey yerinde duruyor ya!.” derken ALLAHu zü’L- CeLÂL ne yapıyor?.


تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيًّا
Resim---“Tilke’l- cennetulletî nûrisu min ibâdinâ men kâne takıyyâ (takıyyen).: Kullarımızdan takvâ sâhibi olanları, varis kıldığımız cennet işte budur.” (Meryem 19/63)

Tilke’l- cennetulletî nûrisu min ibâdinâ men kâne takıyyâ.. Bu Adn CeNNeti var ya kardeşim Meryem aleyhasselâm CeNNetidir.. O CeNNet öyle bir CeNNettir ki, ALLAHu zü’L- CeLÂL kullarından kimlerin vâris olduğunu ki Takvâ Sâhibiyse..Bu kadar basit.. Bunlar kimler?. takıyyâ.. İlk SÖZünde Kavî OLanlar..
Tefsirlerde ALLAH’tan korkanlar” denmektedir.. Kardeşim bizim anladığımız yılandan korkmak gibi korkuyla ne alâkası var takiyyânın!. “Korkarım!.” diyorsun, korkmaz olma korkmuyorsun zâten!. Ama Türkçe'ye böyle getiriyorsun ondan sonra da İnsÂNlar artık “takvâya=>korunanlar” deyip gidiyor..
Nedir TAKVÂ =>Kavî olanlar!. Kavî olanlar nedir?. Kardeşim sözünün eri olanlardır, ALLAH’ın Kudretinden vücûda gelenlerdir!.
“Beni, Aklımı, Fikrimi, Fiillerimi, Vicdânımı, Düşüncelerimi Yaratan ALLAHu zü’L- CeLÂL her ÂN Yeniden yaratmaktadır!. Ben bu Kudretullaha Zâhir ve Bâtın/İç ve Dış Yaşayışım’da gerçekten Kudretullah olduğuna inanıyorum!.” diyen İLk SÖZÜnde Kavî İnsÂNlardır bunlar. Kavî, sözünün eridirler, şu sebeble bu sebeble değil;
HeR YeR, HeR ZamÂN, HeR HÂL ve HeR NEFeste İMÂN ve AMELLeri Kavîdir!. Onun için “ŞEHÎD”dirler, alnının çatından kurşunu yerler de.: “Eşhedu en Lâ İLâHe İLLâ ALLAH ve Eşhedu enne MuhaMMeden Rasûlullah!.” derler..
Yoksa saçmayı arkadan yerler!. Anlatmışımdır, Kıbrıs’taki 1974 Yılı ilk harekattaki Tabur Komutanı, ben Kıbrıs Harekatından hemen önce askerdim Batman’da bir Komando Taburu Karargâhı kurmam gerekiyordu ki, Siirt’teki Komanda Taburu 8 ay içinde Batmana insin diye!. Biliyorsunuz anlatmışımdır orada Petrol Kuyularında PKK sabotajları başlamıştı. Hızlı bir çalışmamız vardı.. Bekir Sıtkı Yarbay Komutan ilginç bir İnsÂNdı, çok değerli ve deli bir İnsÂNdı biraz da, ama mert bir İnsÂNdı, fırıldakçı değildi.. Sonra o’nu Komando Taburuyla Kıbrıs’a gitmiş, savaşmışlar.. Ben de duymuştum ki.: “Geri dönüp cepheden kaçan askerler sırtından vurulmuş!.” diye.. Harekattan sonra Komutanı geri hizmete çekmişler ve Niğde’ye Askerlik Şubesi Başkanlığına çekmişler, albay olmuş.. BİZim Nigde'deki DSİ’ye demiş ki.: “BİZe çimento lâzım, demir lâzım! DSİ'de varmış” demiş.
Bizim eleman Hüsamettin vardı o da.: “Efendim, var ama, Başmühendis Latif Yıldız Aksaray’da telefonunu vereyim!” deyince,
“Bu Latif Yıldız, şu şöyle bir karış boyu olan bir iki karış saçı olan adam mı!. ona şimdi aç telefonu gelsin buraya bana derhal!.” demiş.
Hüsametin'e.: “O delicedir, istediğini söyler oğlum, şimdi sen ne istiyorsa hemen götür gerekeni yap ben de geliyorum!.” dedim.
vardım birza yıpranmış koştu sarıldı. Sarmaşdolaş olduk gözlerim yaşardı!. Beni çalışkanım diye çok severdi ben de onu çok seviyordum, yiğit bir İnsÂNdı, vatanseverdi.. Çayları içerken ona sordum ve dedim ki.: “Albayım harekatta kaçan askerleri arkadan vurmuşsunuz diyorlar!” dedim. Nasıl fırladı ayağa.: “Ulan vurmayıp da ne yapalım!. Toplamışsın şuranın buranın piçini, şakır şakır savaş çıkınca.: "Anam!. Anam!.” diye geri kaçamaya başlıyorsa, Askerlikte Ana Kuraldır ki, sırtını dönüp kaçan sırtından vurulur!. Yoksa hepsi dağılır gider!.” dedi..

Şimdi bunu şunun için söylüyorum ki, işte “kavî” olanlar, Takvâ Sâhibi olanlar, ALLAH’tan korkanlardır!. Ben bu korkmayı ve sevmeyi kusura bakmayın böyle anlıyorum!.
Ben sevdiğimi CÂNım'dan çok seven bir İnsÂNım!.
Korkusu umut doğurmayan, gübresi gül açmayan sevgilere be “SEVgi” demem.. yâni maddî mânevî öyle uyduruk kaydırık değil

Evet devâm ediyoruz.. O Adn CeNNeti öyle bir CeNNettir ki kim vârismiş oraya?. Adn CeNNetlerine=> takvâ sâhibi olanlar, kavî olanlar!.
Kavî Olmayan Olmak isteneyen ötekilere ALLAH celle celâlihu ne yapar bilmiyorum!. İlk SÖZü'nde Kavî OLanalr=>Adn CeNNetinin vârisidirler.. RABBu’l- ÂLeMîn böyle buyuruyor..


وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ لَهُ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَلِكَ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا
Resim---“Ve mâ netenezzelu illâ bi emri RABB’ik(RABB’ike), lehu mâ beyne eydînâ ve mâ halfenâ ve mâ beyne zâlik(zâlike), ve mâ kâne RABBuke nesiyyâ(nesiyyen).: Ve biz (resûl melekler), RABB’inin emri olmaksızın inmeyiz. Bizim önümüzde, arkamızda ve bunların arasında olanlar, O'nundur. Ve senin RABB’in, (seni) unutmuş değildir.” (Meryem 19/64)

Ve mâ netenezzelu illâ bi emri RABB’ike.. Ne diyor melekler BİZ var ya BİZ. asla tenezzül edemeyiz, ancak RABBu’l- ÂLeMîn emri olmadan. Kim olursa olsun, melekler olsun, melekeler olsun.. “düşüncenizi de BEN yaratırım!.” diyor ya.. RABB’inın emri olmaksızın, senin RABB’inın emri diyor Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e. Senin RABB’inın emri olmadıkça inemeyiz..
lehu mâ beyne eydînâ ve mâ halfenâ ve mâ beyne zâlike.. Önümüzdekiler O’nundur ve arkamızdakiler de O’nundur.. işte böylece tümm olanlar da O’nundur.. Çeçmiş dediğin O’nundur, gelecek dediğin O’nundur şu ÂN’daki de O’nundur..
lehu mâ.. Her şeyy O’nundur, kesinlikle O’nundur.
ve mâ kâne RABBuke nesiyyen.. Senin RABB’in var ya RABBın, KüLLî ŞEYy’i yaratan ALLAH celle celâlihu, seni unutmuş da değildir asla yâ MuhaMMed aleyhisselâm!. Senin RABB’in seni unutmuş değildir!.
Ne muhteşem âyet değil mi?.
nesiyyen.. unutan değildir hâşâ!. Çok dikkat etmek lâzım Meryem Sûresi muhteşem bir Sûredir.. Meryem Sûresi muhteşemdir.. gerçekten İnsÂN tümm duygu ve düşüncelerini tam söyleyemiyor.. Çünkü bâzen de, zarar verir diye korkuyorsun.. neden korkuyorsun?. çünkü anlamazsan kabın taşarda ondan!. O da yanlıştır onun için!.
İnsÂNlarla senelerce sohbet yapıyoruz!.


رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا فَاعْبُدْهُ وَاصْطَبِرْ لِعِبَادَتِهِ هَلْ تَعْلَمُ لَهُ سَمِيًّا
Resim---“RABBu’s- semâvâti ve’l- ardı ve mâ beynehumâ fa’budhu vastabir li ibâdetih (ibâdetihî), hel ta’lemu lehu semiyyâ (semiyyen).: Semâların, yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin RABB’idir. Öyleyse O'na kul ol!. O'nun kulluğunda sabırlı ol!. O'nun İsmi'yle isimlendirilen (bir kimse) biliyor musun?” (Meryem 19/65)

RABBu’s- semâvâti ve’l- ardı ve mâ beynehumâ.. O RABB öyle RABBtır ki, semâların yer yüzünün ve arasındakilerin de RABBıdır O.. fa’budhu.. O’na ibâd olun, O’nun kulu olun, O’na ibâdet edin..
vastabir li ibâdetihî.. O’na kul olmakta, O’nun ibâdetinde çok sabırlı olun.. yâni abduhu, O’nun kulu olun!. Kulu oldunuz ama, ibâdetinde de sabırlı olun!. Namaz diyorsa.. hemence tak tak tak oldu mu?!.
ibâdetihî.. o değilki gözüm kardeşim!. İbâd=>Dâimîyyet BİLELiğini AYNen kullanmaktır/YAŞAmaktır ve Şâhidi OLmaktır!. Ne demek kardeşim.: “CeryÂN kesik, Elektiriğin yok!” diyoruz!. sen hâlâ Buzdolabı’ndan bahsediyorsun!. CeryÂN hiç kesilmeyecekti hâni!. Mutfakta, tuvâlatte orada, burada!. Yokken var diyorsan sen sadece kendi kendini kandırıyorsun!. Halbuki Hakikatte şu ÂN’da sende de NÛRULLAH CeryÂNı var!. Var ama kullanmıyorsun/kullanamıyorsun!.
vastabir li ibâdetihî.. sabredin çok sabredin O’na kullukta, O’nun ibâdetinde, O’nun ibâdetinde!.
li ibâdetihî.. bak ALLAH’ın ibâdetlerinde, ona kulluk yapma yollarında çok sabırlı olun!.
hel ta’lemu.. Bakınız ne ilginç!. Sen biliyor musun söyle bakıyım hâdi,
lehu semiyyâ.. O’nun isimlerini kendisine isim alacak birini söyleyebilir misin bana!. O'nun İsmi'yle isimlendirilen bir kimse biliyor musun? Nasıl söyleyeceksin Hakan!.
Kendini bile duymuyorsun, bütün kâinâtın tüm sistemini duymak başka.. es semi olmak başka husus..Latif desen herkes latif.. el Latîf celle celâlihu ALLAH’ın esmâsı.. O’nun gibi KüLLî ŞEYy’e lütfedecek kimmiş neredeymiş bir göster bakiyim bana!. o “el” takısı var ya harf-i târif ALLAH’a mahsus kılmak..
hel ta’lemu lehu semiyyâ.. sen biliyor musun, duydun mu hiç, O’nunla beraber adaş olan birini duydunmu sen Hakan?!.
ALLAH’ın adaşı olan birisini duydun mu?. Boş kafasından atabilir, istediğini diyebilir ama, ALLAH’Lık” yapmaya kalkışan birisini adaşlık yapmaya kalkışan Firavun gibi, Nemrud gibi birisini daha SEN biliyor musun hiç!.
Buyruk kime =>Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ki, Kur'ÂN-ı Kerîm O’na inmiştir..


وَيَقُولُ الْإِنسَانُ أَئِذَا مَا مِتُّ لَسَوْفَ أُخْرَجُ حَيًّا
Resim---“Ve yekûlul insânu e izâ mâ mittu le sevfe uhracu hayyâ(hayyen).: Ve İnsÂN: “Ben, öldükten sonra mı diri (canlı) olarak mutlaka çıkarılacağım?” der.” (Meryem 19/66)

Ve yekûlul insânu e izâ mâ mittu le sevfe uhracu hayyen.. İnsÂN oğlu var ya İnsÂN.. Düşünün bu İnsÂN AKLı ki eğer, NAKLi bulmazsa.. Eğer zincirden koparsa, zikkeyi sökerse, zinciri kırarsa gümbürtüyü seyredersin Hakan!. Sen bilmezsin de eskide olanları Anan Baban bilir köyde harmanda atların, Delice’nin atları düven sürerken bir şeyden ürktü mü taa Kocaöldü’yü dolaşır gelir.. ne arkada düven kalır ne şu kalır kendisini de yaralar, tezikir yâni zikkeyi söker, işi başka şeye götürür!.
Çünkü rotayı bozmuştur!. Sürekli ikaz ediyorum kendimi de sizi de!. “Ben dosdoğru gidiyorum!.” diyenler, ben sen o kim diyorsa, soru çok basittir =>O zaman sen KeLÂMuLLAH’ı DUYup =>Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e UYuyorsun demektir!. O zaman Hakan senin ağzından haram girmiyor, yalan çıkmıyor, içinde de pislik yok, haslık var, paslık yok haslık var, pislik yok mislik var!. MuhaMMedî mis oluş, mis kokusu var senin için gübre idi gül açmış “helâl olsun sana!.” dersin değil mi?. Dersin tâbi niye demeyesin bak ne buyuruyor. İnsÂNoğlu böyle ham-câhil çağla aklıyla çakılıp kaldı mı içi..
e izâ mâ mittu.. ben öldükten sonra mı öldükten sonra öyle mi..
le sevfe uhracu hayyen.. “muhakkak hayya dirilip çıkacakmışım haaa uhracü tohum ekiyor gibi dirilip topraktan mı çıkacakmışım?” der.. der tâbi bu tarafa döndü değil mi?. evet..


أَوَلَا يَذْكُرُ الْإِنسَانُ أَنَّا خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ وَلَمْ يَكُ شَيْئًا
Resim---“E ve lâ yezkuru’l- insânu ennâ halaknâhu min kablu ve lem yeku şey’â (şey’en).: Ve İnsÂN, daha önce o bir şey değilken; Bizim, onu nasıl yarattığımızı düşünmez mi?” (Meryem 19/67)

E ve lâ yezkuru’l- insânu.. şu İnsÂN neden şunu zikretmiyor, anlamıyor, düşünmüyor, tezekkür etmiyor, kafasına elini vurmuyor!.
Ennâ.. BİZ var ya BİZ..
halaknâhu.. BİZ var ya BİZ, BİZ yaratmıştık.. üç kere söylüyor BİZ BİZ BİZ yaratmıştık onu..
min kablu ve lem yeku şey’en.. önceden BİZ yaratmıştık onu, hiçbir şey yok iken.. O, hiçbir şey değilken, sıfırken.. yâni yokken öyle birisi yokken.. o’nu sıfırdan.. bir şey değilken yaratmış olduğumuzu hiç düşünmez mi, zikretmez mi hatırlamaz mı?.


فَوَرَبِّكَ لَنَحْشُرَنَّهُمْ وَالشَّيَاطِينَ ثُمَّ لَنُحْضِرَنَّهُمْ حَوْلَ جَهَنَّمَ جِثِيًّا
Resim---“Fe ve RABB’ike le nahşurennehum ve’ş- şeyâtîne summe le nuhdırannehum havle cehenneme cisiyyâ (cisiyyen).: RABB’ine andolsun ki, sonra da onları ve Şeytânları, mutlaka haşredeceğiz (toplayacağız). Sonra onları, cehennemin etrafında diz üstü çökmüş olarak hazır kılacağız.” (Meryem 19/68)

Fe.. bütün bunlardan sonra,
Ve.. yemîn olsun ki, andolsun ki,
RABB’ike.. Senin RABB’in,
le nahşurennehum ve’ş- şeyâtîne.. muhakkak onları haşredecek toplayacak ve onların Şeytânlarını da toplayacak..
summe le nuhdırannehum.. havle cehenneme cisiyyâ.. sonra muhakkak, mutlaka hazır kılacak, esas duruşa geçirecek.. nerede?.
havle cehenneme.. CeheNNemin avlusunda.. Bizim köylerde avluya “havlu” derler.. Kapının önünü çevirirler “havlu” derler CeheNNemin etrafından havlusunda..
cisiyyâ.. her şeyini kaybetmiş bir idam mahkumu gib diz üstü çökmüş olarak.. ALLAH celle celâlihu, bunların hepsini haşredeceğini buyuruyor toplayacağını buyuruyor..


ثُمَّ لَنَنزِعَنَّ مِن كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَنِ عِتِيًّا
Resim---“Summe le nenzianne min kulli şîatin eyyuhum eşeddu ale’r- RAHMÂNi ıtiyyâ (ıtiyyen).: Sonra bütün gruplardan onların hangisi, RAHMÂN'a karşı daha çok âsi (azgın) olduysa, onları mutlaka ayıracağız.” (Meryem 19/69)

Sümme.. sonra.. onları topladıktan sonra..
le nenzianne min kulli şîatin eyyuhum eşeddu.. Bu şiâlardan/ayrı görülü kişilerden.. hani şiâ felân diyorlar ya.. yâni bir fırka millet bir grup kendisi ayrılıyor.. meselâ.: “ben İbrahîm aleyhisselâm’ın milletinden değilim!.” diyor. “kürdüm!.” diyor. “Türküm, Arabım Farsım!.” diyor başka şeyler söylüyor ve her gün parçalanıyor, Kur'ÂN-ı Kerîm’i DİNLEmediği için dUYmadığı için, UYmadığı için akıntıya gidiyor!.
Summe le nenzianne min kulli şîatin.. mutlaka onları ayıracağız, şiâ yapacağız, ayıracağız her bir şiâyı.. kim ki.: “ben şuyum, buyum!.” dedi de netice olarak Şeytâna çıktıysa,
eyyuhum eşeddu ale’r- RAHMÂNi ıtiyyâ.. RahmÂN olan ALLAHu zü’L- CeLÂL’e isyanlıkta azgınlıkta âsilikte kim daha şiddetli ise, gruplandırır gibi.. “geçin bakayım siz şuraya böylece!.” çünkü bu suçları işlemiş onlar.. ama şiddetlilerini RahmÂN olan ALLAH’a.. Rahmet neden RahmÂNu’r- Rahîm.. neden RahmÂN, RahmÂNîyyet İnsÂNın tohumu gibidir. Rahîmîyyet ise tarlasıdır.. yâni VAR OLUŞun sebebi ve sonucudur.. yâni kim ki RahmÂN olan ALLAHu zü’L- CeLÂL’e RahmÂN celle celâlehu’ya ıtiyyâ yaparsa yâni isyankârlık, azgınlık, âsilik yaparsa =>işte onlara ALLAH ne buyuruyor.: “O şiâları fırka fırka ayıracağız.. gelin sizin hepiniz Hizbu’ş-Şeytânsınız!."


ثُمَّ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِالَّذِينَ هُمْ أَوْلَى بِهَا صِلِيًّا
Resim---“Summe le nahnu a’lemu billezîne hum evlâ bihâ sıliyyâ (sıliyyen).: Sonra o’na (cehenneme) maruz kalmayı en çok hakedenleri, elbette en iyi Biz biliriz.” (Meryem 19/70)

Summe le nahnu a’lemu.. sonra muhakkak ki biliriz..
billezîne hum evlâ bihâ sıliyyâ.. bunların içinden CeheNNeM’i sıla edinmişler, ana vatan kabul etmişler, oraya SALL olmuşlar akıyorlar. akıyorlar su gibi.. CÂNı çıkıyor CeheNNeM’e akmak için.. Evlâ bunlar, lâzım ve lâyık bunlara.. Yâni istediği de bu zâten, hayatı boyunca onun için çalıştı, onun içinde oldu, çünkü hak etti.. yâni kendisi de bunu istedi tercihi bu hayatı boyunca.. evlâ.. elbette kim böyle CeheNNeMi sıla edinmiş.. sen ne dersen de.: “ooo ora tam BİZe göre!.” Deyip devam edenler var ya hayatta!. İnsÂN ALLAH korusun CeNNeti de CeheNNeMi da karıştırabilir.. Şeytânın imânında olur Şeytânın ameli işlerken CeNNet Rüyâları görebilir.. ALLAH celle celâlehu BİZ biliriz kimin silası olduğunu CeheNNeMe evlâ olanlar, mukim olanlar kimdir orayı velî edinmiş çünkü ona velâyet vermiş gibi ona bağlanmış kalmışsa evet..


وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا
Resim---“Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ RABB’ike hatmen makdıyyâ (makdıyyen).: Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin RABB’inin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.” (Meryem 19/71)

Azîz Kardeşlerim;
Bu âyet o kadar çok önemli bir âyet ki, hayret ve dehşet içinde kalır İnsÂN!.
Ve in minkum illâ vâriduhâ.. İnsÂN olarak yaratılan birisi yoktur ki mutlaka o’na varır, o CeheNNeM’e varır, uğrar!. herkes varır..
vâriduhâ.. vâriduha vârid olur/hakkında söylenen tatbik edililir..
kâne alâ RABB’ike hatmen makziyyâ.. bu söz.. senin RABB’iyin üzerine hatmen mühürlenmiş, kaza olmuş, kesin karar verilmiş bir sözdür ki. sizden CeheNNeMe uğramayacak bir tek nefis yoktur!. Bu söz ALLAH’ın üzerine mühürlenmiş bir makziyyâ/kesin karar verilmiş, kaza edilmiş kaderin ötesinde değişmez bir hükümdür buna çok dikkat etmemiz lâzım!. “Sizden o CeheNNeMe girmeyecek yoktur!.” Herkes uğrayacak-girecek kardeşim!. geniş zaman.. kardeşim ceki cakı yok önünde..
vâriduhâ.. Vârid olur diyor esfelînde değil mi CeNNet-i ALâda mı İlliyyînde mi?. Tâbi ki Esfel-i Sefilînde inkâr ve ikrâr savaşında, “Lâ İLâHe İLLâ ALLAH” Savaşında.. burada tercih var.. ALLAH celle celâlihu, boşuna yaratmamış yâni burayı bu söz kâne=oldu.. ALLAH’ın üzerine oldu.. RABB’iyin üzerine RABBin bu sözü farz kıldı.. yâni hatmen, bir hüküm ki mühürlenmiştir, kesin kesindir.. makziyya kaza olmuş!.

Hani, Kaza ve Kader vardı ya.. Kader muallaktır, mübremdir, değişir değişmez.. Kaza nedir?. Kaza Muradullahtakidir ALLAH celle celâlihu böyle istemiştir, öyle olmuştur.. onlar, konuşulacak konu bile değildir, kesinleşmiş bir hükümdür. yâni bu böyledir kardeşim bunu kimden okursan oku.. Elmalı’dan oku ne diyecek?. Şunu diyecek.: “Hem içinizden hiç biri yoktur ki mutlaka o’na varacak olmasın ve bu RABB’inın kendi üzerine/uhdesine vâcib kıldığı farz demiyor vâcib diyor bende farz diyorum. bir kaza-i mahkeme olmuştur, kesinleşmiş bir hükümdür, mühürlenmiş bir hükümdür.."
Buradaki sorun nereden çıkıyor Barbaros?. Şurdan çıkıyor Arapça’da gelecek zaman ve geniş zaman birdir “yapar” dediğin zaman “şimdi ve gelecekte yapar” demektir. geçmişte yapar olur mu?. ekstradan önüne seffe, se vs.. ekleri hemen olacak, biraz sonra olacak, daha da ileride olacak gibi cek cak getirilebilirken bunların önüne getirilmemiş neden getirilmemiş?. “vâriduhâ..” nın önüne getirilmemişse, bu gün yarın bir gün değil =>hep böyle gelir, geliyor şu ÂN’da içindeyiz geliyor anlamındadır..
vâriduhâ.. vâri oldu bitti yâni.. buna dikkat etmemiz gerekiyor İnşâe ALLAH!.

Ve herkes burada bu CeheNNemin içerisinden çıkma çâresi arıyor kim gibi Hakan?. vALLAHi İbrahîm aleyhisselâm gibi, Millet-i İbrahîm..
İbrahîm aleyhisselâm’ı, yâni MuhaMMed aleyhisselâm’ı, yâni KeLÂMuLLAHı yâni ALLAHı izlerse =>“berden selâmen” olur..
Onun için demin ne denmişti “berden selâmen” dedim de onlarda boş laf yoktur =>illâ selâm’a.. selâm selâm selâm.. selâm Hakan, selâm Ahmed, selâm Gariban, selâm Âdem, selâm Tarık, selâm Zehra selâm selâm selâm!. illâ selâm’dan başk abir şey yok!. bu kadar!. Ben de onu diyorum işte “berden selâmen” olanlar.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in İbrahîmî kullarıdır, MuhaMMedî kullarıdır, RABBanî kullarıdır, İlâhî kullarıdır!. Yâni hakikat budur!. bu boş bir şey için değildir!. Fiilen yaşamak içindir, BİZzâtihi yaşamak içindir!. Sıbgatullah gibidir.. ALLAH’ın boyasıyla boyanmak gibidir, başka boya kabul etmez!. zâten atsalar da atamazlar, onların boyalarını ilk RAHMEt alır götürür!. ALLAH celle celâlihu, onların attığı pisliklerini zahmetiyle değil RAHMEtiyle yıkar!.

71. âyette kalalım Hakanım!
Buna dikkat edelim.. Öyle derdi Rahmetli Hoca BaBam.: “Recâ ederim Latif Efendi!.” derdi. “Recâ ederim yiğenim!.” İyi dinle anlamında, dikkat et anlamında..
Hacı Osman Efendi.: “Evlâd evlâd evlâd!.” derdi bir şey söyleyeceği zaman.. Siirtli Hocam.: “Abdullatif, Abdullatif, Abdullatif!. Bunlar/bu sözler nadirattan!.” derdi.
Bu sözüm de nadirattan Hakan.. yâni.: “iyi dinle, nâdir olacak iştir. bu iyi denk geldi bunu alırsan kapının anahtarını alırsın.. ne kapısının MeLÂnetten=>MeLÂMete Geçiş Kapısının anahtarını alırsın!.”
“Gerçekten var mı Dayı?. yoksa atıyor musun?.”
vALLAHi billâhi atmıyorum!. İmamı ALi keremullahi veche şâhiddir, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şâhiddir ve ALLAHu zü’L- CeLÂL şâhiddir ki.. şunu söylemek istiyorum BİZe ait değildir.. BİZ tıpkı ALLAH’ın havasını kullandığımız gibi, suyunu içtiğimiz gibi, ni’metlerini yediğimiz gibi, Peygamberimiz aleyhisselâsı vesselâm’ın bütün Deryâları BİZimdir!. Ama asla israf yoktur, sâhiblenmek yoktur =>BİZ BİR-İZlik vardır, Merhamet vardır, Rahmet vardır!. O’nun dışında bir damlasına sâhib çıkan hâindir ve ALLAH korusun bu olmaz zâten ALLAH’ın izniyle!. Siz, Sâhibi Çobanı’nın sürüsünü boğan bir KITMîR/Çoban Köpeği gördünüz mü, kudurmamışsa!. ALLAH korusun böyle bir çoban köpeği gördünüz mü?. Hayır, o’nun işi o değildir!. Çünkü o, işini çok iyi bilir ve sadkatla Hasbî Hizmetini yerine getirir!

ALLAH celle celâlehu BİZi bağışlasın, merhamet etsin, rahmet etsin!.
BİZi şerden, Şeytânlıklardan, Şeytânlaşmışların Şeytânlıklarından korusun İnşâe ALLAH!.
BİZi =>MuhaMMedî Hakka ve Hayra =>MuhaMMedî Habibî Hasbî Hizmetçi olanlardan BİZ BİR-İZ etsin BİZi!.
ALLAHu zü’L- CeLÂL =>EHL-i BEYt aleyhisselâm’ın ve bütün ALLAH Dostlarının ve HİMMEti ile rızıklandırsın!.
O yüce peygamberimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin Şefâat Şifâsı ile rızıklandırsın!.
Yüce Kitabımız Kur'ÂN-ı Kerîm’in Şehâdet Şerefi Yaşatıp Şâhidi kılsın Bu ÂLEMde..
ALLAHu zü’L- CeLÂL’in ZÂTI’na mahsus =>İnâyeti Hidâyeti ve SeLÂMeti ile rızıklandırsın!. BİZe Hazm-ı MuhaMMedîyye ve Hatm-i Habibullah versin!. Maddî-Mânevî rızkımız BİZe yar olsun, yardımcı olsun, hakk ve hayrda harcamak nâsib-kısmet olsun!. Bunlar çok önemli şeylerdir!.
ALLAH celle celâlihu =>BİZe, çoluk-çocuğumuza, cümlemize hayrlı iş versin iş derdine düşürmesin, helâl aş versin haram helâl kavgasına sokmasın helâl aş versin, sâlih-sâliha eş versin ki, çok zordur bu iş.. Sâlih ve sâliha eş demek, iki avuç gibi antipottur, karşılıklı birbirini TÜMMLer ve TAMMlar ve bu da bir DENEMEdir, bir sıkıntıdır..
Öyle olur ki Lût aleyhisselâm ile “gabirun” olan karısı gibi hayatta denk gelir ALLAH korusun!.
Öyle olur ki Haticetü’l- Kübrâ Annemiz ile Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gibi.. Müddesir ve Müzemmil olur.. Bu hayat böyledir BİZe!. Bu ortam kaygan olduğu için çok zor olmakla beraber ALLAH celle celâlihu Lütf-ü-Keremînden, İzzet-i- Şerefinden Nesl-i Necîb versin!.
EHL-i BEYtî nesiller versin Ebebde-İlimde-İrfânda-Erkânda İnşâe ALLAH!. DUÂ ediyoruz çünkü.: “DUÂnız olmasa neye yarardınız!.” buyurduğu için DUÂ ediyoruz!.
ALLAHu zü’L- CeLÂL BİZlere Tahkîk İmân ve Sâlih Amel nâsib etsin bütün Peygamberlerimizi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi =>BİLip-BULmakta, KeLÂMuLLAHta OLmakta ve ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Güzellik ve Özelliklerini yaşamakta =>Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Merhametine, Muhabbetine ve Hakikat-ı MuhaMMedîyesine=>Hasbî ve Habibî Hizmette İnşâe ALLAH!.
Şehâdet Şerefine ve Şefâat Şifâsına Hasbî ve Habibî Hizmette BİZi de Hizmetçi kılsın İnşâe ALLAH!.
RABBımız TeÂLÂ’ya KULLuğumuzu ve KULLuğun gereklerini yapmamızı ve İnsÂNların da yapmasında Hizmetçi OLmamızı ALLAH BİZe nâsib etsin, Güzellik ve Özellik versin İnşâe ALLAH!. diye DUÂ edelim..
ALLAH celle celâlihu, yâr ve yardımcımız olsun!.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in her zaman yanımızda olduğunu anlamakla ve BİZ BİR-İZliğimizi korusun!.

Bir şey söylemek isteyen varsa söylesin yoksa ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Selâmı SeLÂMeti hepimize olsun!.
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk,
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk,
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..

velhamdulillâhi RABBu’l- ÂLeMîn!.
es selâtu ve's-selâmu aleyke yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem istecartu
ALLAHümme salli ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyike ve resulike ve nebîyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi ya RABBu’l- ÂLeMîn yâ Rasûlullah!. es selâmu aleykum ve rahmetullah!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Resim---İmam Ali kerremALLAHu vechehu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
“MuhaMMed’e ve onun Âl-i Beytine salâvât getirilmedikçe, yapılan her DUÂ mahcûbdur/perdelidir/engellidir!. (İlahî Kabul Katına çıkamaz!)” buyurdu.” buyurmuştur.

(Taberanî, el-Evsat’ta h. no: 721; Heysemî, bu hadisin senedinin sahih olduğunu belirtmiştir. ->Mecmau’z-Zevaid, h. no.17278.; benzer Hadis Deylemî, h. no: 4754)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Beni SÖZünüzün/DUÂnızın BAŞında, ORTAsında ve SONunda ANın!.” buyurmuştur.
(İbnü’n-Neccâr el-Bağdâdî)

SÖZe Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e salâvâtımızla başlamak, salâvâtımızla bitirmek.. DUÂlarımız =>Bir kuşun kanadı gibi bir çift salâvât kanatlarıyla RABBu’-l Âlemîn Katına/Huzuruna ulaşsın!. Salâvât ->vesile, sebeb..
Bizde bu gün =>MuhaMMedi Mürşid Mevlânâ Halidî Bağdadî kaddesallallahu sırrahu Hazretlerinin salâvâtını okuyalım.. Rahmetli Siirtli Hocam, aşağı yukarı bütün sohbetlerini bu salâvâtla bitirirdi. Ben başka hiç görmedim böyle bitirirdi. Buna sebeb de kendisinin de şeyhi olan önündeki Mürşidi olan Şeyh Âleaddin Hazretlerinin Halep ziyaretini kendi sesinden bir teyp kasetinde.: “Halep'deki İslahiye Tepesindeki Mevlânâ Halidî Bağdadî kaddesallallahu sırrahu Hazretlerinin Kabr-i Şerifine yayan çıktığını ve oradaki çok yaşlı görevlinin aşağıya inip kendisini karşıladığını kendi ceddine saygı ve hurmet duyduğunu.. aşağıya inip karşıladığını.." kendi sesiyle çok boğuk sesiyle bende dinlemiştim kendi sesinden. onun için çok büyük bir hatırası vardı..

ALLAHümme SALLi alâ seydinâ MuhaMMedin abdike ve nebîyyike ve resûlike ve nebiyyil ümmîyyi ve alâ âlihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi.
Estağfirullah el azîm, Estağfirullah el azîm,
Estağfirullah el azim, el kerim ellezi la ilahe illa hu hayyum kayyum ve etûbu ileyk ve hüve'r- rahîmu'l- vedûd
celle celaâihu..
Elhamdulillahi RABBu’-l Âlemîn!.

Diyelim ve Muhteşem bir salâvât-ı şerifimizi de okuyalım..
Mevlânâ Halidî Bağdadî kaddesallallahu sırrahu Hazretleri, öyle bir zâttır ki, özellikle Nakşî Tarikat Kollarının Kemâlât Kavşağındadır. Siirtli MuhaMMed Sıddık Hocam hem Kadrî hem Nakşî idi. Aynı zamanda aynı zamanda MeLâmîydi..
Mevlânâ Halidî Bağdadî kaddesallallahu sırrahu'nun Türebesi Sahiliye Tepesinde idi.. darmaduman oldu oralar.. Maddî Mânevî Tahsilini Bağdat’ta yaptığı için “Halidî Bağdadî” diye anılmıştır. Kendisine İRŞâD Görevi Hindistan’da Dehlevî Hazretleri mânen çağırmıştır. Yayan Bağdat’tan Hindistan’a gitmiş, görevi almıştır.. Kendisi bir yapıcıdır yani yıkıntıya dönmüş tarikatları dirilten bir zâttır.. Ve çok ilginçtir ki, bir vebâ salgınında kendisi, çocukları torunları bir tek nesli kalmamış hepsi şehîd olmuştur, kimse kalmamıştır..
Muhteşem Salâvât-ı Şerife kısacıktır, üç kere okunur ve sonunda “kesirân kesirâ.” denir..


Resim
Yâ RASÛLULLAH sallallahualeyhi vesellem!.

41. SALÂVÂT-I ŞERÎFE.:

Muhammedî Mürşid Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin salâvâtı

Nakşî Tarikatı kollarının kemâl kavşağı olan,
Şam'da Salihiye Tepesinde medfûn bulunan ve
maddî ve mânevî tahsilini Bağdad'da yaptığı için Bağdadî diye anılan
MuhaMMedî Mürşid Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hazretlerinin salâvâtı:


Resim

TÜRKÇESİ.:(3 defa okunur)
“ALLAHümme SALLi alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra.”
(Ücüncüsünde kesîran ile okunur)
ALLAHümme SALLi alâ seyyidinâ MuhaMMedin ve alâ âli Seyyidinâ MuhaMMedin bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîran kesîra.”


MÂNÂSI.:
ALLAH'ım! Efendimiz MUHAMMED (sallallahu aleyhi ve sellem)'e ve Efendimiz MuhaMMed (salALLAHu aleyhi ve sellem)'in ailesine; dert çekenlerin (devâ dileyen çağırıcıların) ve devâ (çâre) lerinin tümü adedince salât-ü-selâm et. O'na ve onlara çok çok (çokça) bereket ver ve selâmlar et!.

Resim

Ne buyuruldu bu kısacık Salâvâtta bakınız;
ALLAHümme SALLi.. ALLAHım SALL-ü-SaLât et!. Ne demek salât et!. yani bizi ulaştır, SALL et, Sılamıza kavuştur.. sılamız.. sıla.. sıla, Anavatan..
aLâ Seyyidinâ.. SALL et!. Bizi ULAŞtır.. =>Dinimizin Sâhibi olan Seyyidimize.. Efendi.. ne efendisi?.
Seyyidinâ.. “Dinimizin Sâhibi olan” demektir. ALLAHu zü’L- CeLÂL =>DİNi’nin, NÛRu’nun Tek Sâhibini seçmiş El Muhtaru'l- MuhaMMed aleyhi’s-selâm kılmıştır.. Kur'ÂN-ı Kerîm’de böyle buyuruyor..
“Rahmetenli’l- âleminsin.” buyuruyor.. Yaratan ALLAH celle celâlihu böyle buyuruyor!.

ALLAHümme SALLi alâ seyyidinâ MuhaMMedin.. SALL et!. Bizi ulaştır!. Bizim Dinimizin bize en yakın Sâhibi ki, O’na Teslim OLursak =>ALLAHa İstikâmet BULuruz da, ALLAH celle celâlihu Katı'nda ki O’nun DÎNİni BİLir-BULur-OLur ve YAŞArız İnşâ ALLAHu TeÂLÂ.:


إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللّهِ فَإِنَّ اللّهِ سَرِيعُ الْحِسَابِ
Resim---“İnne’d- dîne indâllâhi’l- islâm (islâmu), ve mahtelefellezîne ûtûl kitâbe illâ min ba’di mâ câehumulılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîu’l- hısâb (hısâbı).: Muhakkak ki ALLAH'ın İndinde DÎN, İSLÂM'dır (teslim dînidir). Kendilerine kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hased sebebiyle ihtilâfa düştüler. Ve kim ALLAH'ın âyetlerini örterse (inkâr ederse), o takdirde, muhakkak ki ALLAH, hesâbı çabuk görendir.// ALLAH katında, ALLAH’tan gelen, TEK İLÂHÎ DİN, şeriat, düzen, medenî kurallar İslâm’dır. Kendilerine verilen kudsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kavimlerine gelen doğru bilgilerden sonra, liderliği ve hakimiyeti hep kendi uhdelerinde tutma hırsları, hasetleri, haksızlıkları, şer’î kurallara karşı çıkmaları ve bozgunculukları sebebiyle ayrı baş çekerek ihtilâf çıkardılar. ALLAH’ın âyetlerini, Kur’ÂN’ını, birliğini gösteren delilleri inkâr edenler, küfre giren ehl-i kitap bilmelidir ki, ALLAH çok çabuk hesâba çeker.” (Âl-i İmrân 3/19)

وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه فَإِنِ انتَهَوْاْ فَإِنَّ اللّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
Resim---“Ve kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûne’d- dînu kulluhu lillâhi, fe inintehev fe innallâhe bimâ ya'melûne basîr (basîrun).: Ve hiçbir fitne kalmayıncaya ve BÜTÜN DÎN ALLAH için oluncaya kadar, onlarla kıtalde bulunun (savaşın). Eğer onlar (küfürden) vazgeçerlerse o takdirde muhakkak ki ALLAH, yaptığınız şeyleri en iyi görendir.// Temel hak ve özgürlüklere yapılan tecavüz, baskı, zulüm, işkence ve fitne ortadan kalkıncaya, sadece ALLAH’IN DİNİ ve düzeni, medenî kurallar, İslâm, toplumda ALLAH adına varlığını ve hâkimiyetini tamamen sağlayıncaya kadar onlarla savaş. İnkâra, işkence ve zulme son verirlerse, bilsinler ki, ALLAH onların işledikleri amelleri biliyor, görüyor, davranışlarını mükâfatlandıracak.” (Enfâl 8/39)

أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
Resim---“E lâ lillâhid dînu’l- hâlis (hâlisu), vellezînettehazû min dûnihî evliyâ, mâ na’buduhum illâ li yukarribûnâ ilallâhi zulfâ, innallâhe yahkumu beynehum fî mâ hum fîhi yahtelifûn (yahtelifûne), innallâhe lâ yehdî men huve kâzibun keffâ r(keffârun).: HALİS DÎN, ALLAh içindir, öyle değil mi? Ve O'ndan (ALLAH'tan) başka dostlar edinenler.: "Biz, onlara (putlara) sadece bizi ALLAH'a yakın bir makama yaklaştırmaları için tapıyoruz." (dediler). Muhakkak ki ALLAH, hakkında ihtilâf ettikleri şey için onların aralarinda hüküm verir. Muhakkak ki ALLAH, yalanlayan ve inkar ederleri hidâyete erdirmez.” (Zümer 39/3)

وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاء وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ
Resim---“Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehu’d- dîne hunefâe ve yukîmû’s -salâte ve yu’tû’z- zekâte ve zâlike dînu’l- kayyimeh (kayyimeti).: Ve onlar, ALLAH için hanifler olarak dînde halis kullar olmaktan (nefslerini halis kılmaktan) ve namazı ikâme etmekten ve zekâtı vermekten başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte Kayyum Dîn (kıyâmete kadar devam edecek dîn) budur.// Halbuki, onların da, yalnız Hakka ve tevhide yönelerek, ALLAH’ın Dinini ve düzenini içtenlikle benimseyerek samimîyyetle toplumlarında uygulayıp, ALLAH’a kulluk ve ibâdet etmeleri, O’nun şeriatına bağlanmaları, O’na boyun eğmeleri, namazı âdâbına riâyet ederek, aksatmadan âşikâre kılmaları, vicdânlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte sağlıklı bir toplumun dini, insanlığı, insanî değerleri ayakta tutacak Hak Din, zamanla değişmeyen tabiî hukuk kurallarını içeren şeriat, düzen, medeniyet budur.” (Beyyine 98/5)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem DUÂsında: “Ya Mukallibe’l- kulûb, sebbit kalbi alâ dinike!..: Ey kalbleri çeviren RABBim, kalbimi KENDİ DÎNin üzerine sâbit kıl!.” buyurmuştur.
(Tirmizî)
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Günümüzde Din istismârına çok dikkat etmek gerek HAY BaBam!.
"Siz MüslümÂN olduk demeyin, MüslümÂN oldunuz ama, imân gırtlagınızdan kalbinize inmedi." âyeti vardır biliyorsunuz..
Çok dikkat etmek gerekir!. Böyle uyduruk kaydırık şeyleri terk etmek gerekir!.
Ben Sırat-ı Mustakîmce Yaşayan İslâm Dini demek istiyorum.. Sâlâvatımızı şerhe devâm edelim İnşâe ALLAH!.
ALLAHümme SALLi alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin.. Gönül Bağımız, SALLımız SELLimiz =>İma-ı MutLak-Mütşid-i MutLak MuhaMMed aleyhi’s-selâm'a olsun!, Vuslât BİRLiğimiz, BİZ BİR-İZ-liğimiz, SEVgimiz, SAYgımız, HÜRMetimiz alâ âli Seyyidinâ MuhaMMed.. Ve O’nun Yüce Âilesine, EhL-i Beyt aleyhumusselâmına,
bi adedi külli dâin ve devâin ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra..
dâin ne demek.. dain iki manası vardır bir “nidâ eden, çağıran”, biri de “devâ dileyen” ikisi de aynı şey..
dâiyen.. kendine dâvet eden.: “Ben yandım yetiş!.” diyen ve imdad dileyen devâ dileyen. Ya da nidâ eden.: “Ey millet nere gidiyorsunuz!?!.” diyen..
bi adedi külli dâin.. Ne kadar böyle DUÂ eden ve devâ dileyen varsa sayısınca, ve devâ dileyenlerin devâsı kadar ne kadar çâresi devâsı varsa o kadar..
Ve.: “Ey Millet yandım->yetişin bana bir devâ getirin!.” diyenler, çağıranlar varsa onların sayısınca.. Bu çağıranların yâni devâ dileyenlerin devâsı kadar ne kadar çâresi devâsı varsa o kadar çağırıcılarında hedefleri kadar..
Nereye çağırıyorlar.: “Ey Millet ->KELÂMuLLAH’a gelin!. ->RASÛLULLAH’a gelin!. ->ALLAH'a gelin!. =>Yoksa hapı yutarsınız!."
Devâ dileyenlerin devâsı kadar, çağıranların da nidâsı kadar.. Yeryüzünde ne kadar varsa =>şimdi şu ÂN’da onların sayısı kadar BİZim MuHABBEtimizi, SıLamızı, GönüL BİRLiğimizi BİZ BİR-İZ-liğimizi BağLa Yâ RABBî!. SALL et Yâ RABBî!.
ve bârik.. ve bereketli kıl!. Yâni bu bereket artsın!. bir kişi üç kişi değil, çoluğumuz, çocuğumuz, etrafımızdaki çâresizler, dağda bağda kalmış el ulaşamıyor ses varmıyor olanlar var!. ALLAH celle celâlihu onlara rahmet yağdırsın!.
“Yâ Rahtemenli’l- Âlemîn!.” diye DUÂ ederiz. Bakın şimdi SALL ettik ve SELLim aleyhi!. Bizi O’na teslim olanlardan, silm akılla teslim olanlardan, MüslümÂN olanlardan kıl!.
ve bârik ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra.. Bizim SELLimiz, Kemâlâtı arayan Silm Aklımız, bulan Nakle ulşsın!. Kemâlâtın Kaynağını BULsun!. ALLAH celle celâlihu akıllıdır!.” diyemezsiniz. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem akıllıdır.” dersiniz. Aklın Kaynağı =>NÛR-u MuhaMMeddir, O’ndan sonra SELLim’e geçer..
ve sellim aleyhi.. Ve bizim ona teslim olmamızı, BİZ BİR-İZ OLmamızı ->Denize düşen ->bir damla gibi bizim O’na gark olmamızı sağla Yâ RABBî!.
ve sellim aleyhi ve aleyhim kesîra.. Ve bu söylediklerimiz kesîran kesîra çok çok çok çok OLsun, bu bereketler bu selâmlarımız bu selâmet dileyişlerimiz, bu teslimiyetlerimiz çok OLsun..
aleyhim.. kim onlar.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e EhL-i Beyt aleyhumusselâm’a, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Âilesi’ne çok çok olsun, bu bağlantılarımız olsun!.

Mevlânâ Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu Hazretleri, istigâsesiyle/yalvarışlarıyla da meşhurdur.
Çok temiz yaşamış muhteşem bir Zâttır!. Alevereci gruplardan uzaktır. Zâten müceddiddir yâni, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Sırat-ı Mustakîm YoLu’nu açanlardandır.. ve de maalesef maalesef ondan sonraki bütün tarikatlar oraya yamalanarak ya da bağlanarak çokça istismar etmişlerdir!. Bu da çok acıdır!. Yalnız bunun yanında SiirtLi Hocam kaddesallahu sırrahu gibi bir toplu iğnenin ucu kadar dahi kadar leke getirmeden o muhteşem güzelliği yaşayan ve yaşatanlar olmuştur!. Çok şükür hâlâ da vardır ama, onlar gökyüzündeki bulutlar gibi, rüzgarlar gibi sessiz sâkindirler!. Başkaları görse onlara.: “Delinin teki!.” derler zâten. Demezlerse de kendileri akıllı adam değildirler!.


MeVLâNâ HaLiD-i BaĞDaDî Hazretlerinin İSTİGASESEsi
(ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e sığınması):


ARAPÇASI.:

Resim

TÜRKÇESİ.:

Bismillâhirrahmânirrahîm

“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Resim Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Resim Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammedîn Sallallahu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü Resim Allahümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Resim Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!”Resim


MÂNÂSI.:

Yâ Hayyu Yâ Kayyum! Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm! Yâ ALLAH! Sana sığındım (siper edindim) ve Senin kulun ve Resûlün Seyidimiz ve Efendimiz Muhammed Sallallahu Tealâ Aleyhi Vesselleme (teslim ve tâbi' olup) boyun eğdim! ALLAH'ım! Yâ Rahmân yâ Rahîm Senden Azîm isimlerin, keremli meleklerin ve Salâvâtların en fazîletlisi ve selâmların en tamı kendisine olan Resûlün ile (yüzü suyu hürmetine) istiyorum! (ki) Beni imtihan eden (deneyici-sınayıcı) SENsin, Bedir Ehlini bir lemhada (göz açıp kapayıncaya kadarlık sürede) bir üfürüşle (merhametle hayat verişle) mahvolmaktan (silinip yok olup gitmekten) kurtardığın gibi; onların Senin üzerindeki (hatırı) hakları hakkı için, onlara olan rahmet üfürüşünle (imdat edişinle) bana da üfür ve hayat ver (meded kıl) Yâ RABBi!


“Yâ Hayyu Yâ Kayyûm Yâ Ze'l-celâlî ve'l-ikrâm Yâ ALLAHu bike tâhassentü ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn sallallahu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü ALLAHümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu bi esmâike'l-izâmi ve melâiketike'l-kirâmi ve Resûlîke aleyhim eftalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin velâ mâhatihim ve tenfahni bi nefâhatihim bi hakkihim aleyke YÂ RABB!”

Yâ Hayyu Yâ Kayyûm.. Hayyu’l- Kayyûm olan ALLAH celle celâlihu.. el HAYy Esmâsıyla =>HAYyatı var eden ALLAH celle celâlihu.. HAYylığı Kâim olan, Ebedî ve Ezelî olan ALLAH celle celâlihu..
KüLlî ŞEYy’in Çekirdeğinde, Atomun Çekirdeğinde, bütün Kâinâtı düşünsen de fark etmez =>Hayyu’l- Kayyûm BİZ BİR-İZ-liği içindedir..
Yâ zü’L- CeLÂLi ve’L İkrâm.. Ey CeLÂLinden ikrâm eden ALLAH celle celâlihu!. Ne demek CeLÂLinden?. NÂRı’ndan=>NÛRu’nu.. CeheNNeMinden ->CeNNetini ikrâm eder.. Gübreden ->GüLü ikrâm eder.. Boktan =>Bostanı çıkarır, yedirir.. Çünkü CeLÂLinden ikrâm eder.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Kuralı böyledir, Kanunu böyledir!.
Bir anne düşünün ki, doğururken kıyametler koparır, yeminler eder.: “Bir daha doğurmayacağım!.” der. Ama çocuğunu kucağına verdiğiniz zaman onun ikrâm olduğunu anlar ve dünyânın en büyük sevgisiyle bağlanır çünkü o’na!. O şiddetten ->bu şehâdet ikrâm edilmiştir.. zü’L- CeLÂLi ve’L İkrâmdır ALLAHu zü’L- CeLÂL..
Yâ ALLAHu bike tâhassentü..ALLAH celle celâlihu, yâ RABBu’-l Âlemîn SANA sığındım..
Tahasentü.. SENİ siper edindim, kale edindim, bu âlemde benim sığınacak bir yerim başka ne olabilir ki!. Çünkü her şeyi yaratan SENsin..
ve bi abdike ve Resûlîke Seyyidinâ ve Mevlânâ MuhaMMedîn sallallahu Tealâ aleyhi ve sellime istecertü.. ve SENin KULun olan ve RASÛLun olan bizimde Dinimizin Sâhibi Seyyidinâ ve Mevlânâ bizim Velîmiz Efendimiz yahutta Dinimizin Sâhibi, Dinimizde Velîmiz ki, biz O’na bir çocuk gibi bağlıyız.. MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bizim Dinimizin Sâhibi ve bizim her hususta Velîmiz olan, Önümüz, Önderimiz olan Efendimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Teslim ve Tâbi OLarak boyun eğdim!. diyoruz..
tahasentü.. ben, böyle sığındım..
istecartü.. ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in İÇ ÇEKİMİni/CERRini istiyorum.. CERRE olmamı, yâni böyle beni alsın götürsün, CERR etsin, bu âlemden kendisine ÇEKsin mıknatıs gibi alsın, bunu istiyorum, benim bütün arzum Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz!.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e Teslim ve tâbi olup, boyun eğdim, beni çekmesini böyle cÂN’dan ve yürekten istiyorum ve “istecartu Yâ Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem!” diyorum.

ALLAHümme innî eselûke Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu..
ALLAHümme.. ALLAHım!. İnnî.. ben var ya ben..
eselûke.. SEN’i istiyorum, diliyorum Yâ RAHMÂNu Yâ RAHÎMu!. Ey RAHMÂN ve RAHÎM olan ALLAHım SENden istiyorum, DUÂ ediyorum vermeni diliyorum!.
bi esmâike'l-izâmi.. Azamet Esmâların hürmetine, Azîm Esmâların hürmetine..
ve melâiketike'l-kirâmi.. Kerim Meleklerinin yüzü suyu hürmetine..
ve Resûlîke aleyhim efdalü's-salavâti ve etemmü's-selâmi.. ve ben SENin Rasûlun MuhaMMed aleyhisselâm’a, SENin tüm Peygamberlerine. Onların hepsinin ki =>Onlar en yüce, en efdâl, en geçerli, sılaya kavuşma kılavuzlarımıza ulaşım istiyorum..
ve etemmü's-selâmi.. Selâmın tamamı ne ise ondan istiyorum. Yâni ben bunları bilemem, sayamam, ne kadarsa bu selâmet ulaşım yollarımız, Peygamberlerimizin tümünün hepsinin bağlantılarını kur bana!.
ALLAHın Peygamberleri.. Lâ nuferriku beyne ehadin min rusûlih.: Biz, O'nun resûllerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz!.” (Bakara 2/285)

Biz Peygamberlerimizi birbirinden ayıracak değiliz, hepsi bizim Peygamberlerimiz ve hepsinin ayrı görevleri var!.
NEFsin RABB’ısına DÖNüş YOLunda, Nefs Letâiflerimizin KULLuk DENEmelerinde her birisi ya da bir grup Kılavuzumuzdur.
Hiçbir kimse HaLiLî OLmadan, İbrahîmi OLmadan ->Bu dünya Cehennemi’neden =>Ebedî CeNNeti’ne geçemez!.

Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin..
Ey RAHMÂN ve RAHÎM olan ALLAHım!. Hani Bedir’de ->İmtihan edici, deneyici, sınayıcı ALLAH SENsin!. Buna çok dikkat etmek lâzım!.
Ente'l-mahnî.. Beni imtihana sokan SENsin.. Beni imtihan eden SENsin, deneyen SENsin, türlü türlü işler getirip başıma.: “Hâdi bir daha göreyim seni!”
SEN ki, o Bedir EhLi’ni bir lemhada yâni göz açıp kapayıncaya kadar her tarafı sarılmış hâldeyken..

Bana ALLAH celle celâlihu, nâsib etti gittim oraya Bedir’e.. Umre Haccımın birinde ALLAH nâsib etti, çocukları da aldım hangisiydi bilmiyorum gittim. O dağların arasındaki Bedir’e gittim ALLAH denkleştirdi..
Bedir Muhtar radiyallahu anhu =>Aksaray’da Türbesi ve KabristÂNı OLan EhL-i Beyt aleyhumusselâmdır..
Neyse ALLAH celle celâlihu öyle bir dekleştirdi ki, birisi.: “Bedir’e gitmek istiyorum!.” dedi. Ben.: “Ben de gitmek istiyorum ama ben bu arabaları bilmem dolmuş yerlerini bilmem!.” Dedim o Hacı.: “Hâdi hemen gel çocukları da al gel!.” dedi. Adam biliyor bu işi.. Biz atladık gittik o zâtla.. Bizi götürdü getirdi ve o arabanın parasını vermek için epeyce cebelleştik. Ona dedim ki o zaman.: “Ben beleşe gidip gelirsem üzülürüm!.” Çok az aldı gülerek..


Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu Hazretleri.: “Ente'l-mahnî bilemhati ehl-i Bedrin..” buyururken =>o GÜN kü SAHNeye BAKınız.:
Etrafı sarılmış Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kumların üzerine diz çökmüş RABBımız TeÂLÂ’ya yalvarıyor!.
Öyleki Ebu Bekir radiyallahu anhu diyor ki.: “Ellerini öyle kaldırdı öyle kaldır dı ki koltuğunun altındaki beyazlığı gördüm ve dedim ki.: “Duydu RABBimiz yâ Rasûlullah!.” edim.. Ağlayarak böyle DUÂ ediyordu ve dedi ki.: “Bizi bunlar mahvederse SEN’in DİN’in ne olacak yâ RABBu’-l Âlemîn!." diyordu."
Bir yağmur çiseledi.. önce bir toz duman kalktı bir yağmur çiseledi.. bizi geçtikten sonra görünmez oldu orası.. artık böyle bir toz fırtınası oldu ve baktım ki hepimiz uyumuşuz ya dai uyuya kalmışız herkes olduğu yerde, uyandığımızda karşımızdaki düşmanlar darmatak iolmuş. Savaş yok, karargahları darmadağın olmuş, bozguna uğramış, kaçmış gitmişler. Kalanlar orada kalmıştı..


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Amcası Abbas radiyallahu ahnu da müşriklerin içindeydi ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e karşı savaşmaya gelmişti..
Sonra analatıp soruyor.: “O zaman sizin içinizdeki siyah ve sarı başı bağlılar kimdi?. Atlılar kimdi, develere binmiş olan suvariler kimdi bunlar?!.” diyor..
Sahabe-yi Güzîn de.: “Biz hiçbir şey görmedik.. bir yağmur çiseledi, ve biz bir sekînet bulduk böyle sukûnet içinde uyumuş kalmışız!.”
Bu husuta Kur'ÂN-ı Kerîmde âyetler de vardır..
sonrada biliyorsunu ali imran ve diğer surelerde üç bin bir yerde beşbin redifli tam teçhizâtlı giyinmiş kuşanmış askerlerle biz yardımcı olduk bedirde diye âyetler vardır işte

Onun için diyor ki Halidi Bağdadî kaddesallahu sırrahu Efendimiz.: “Yâ RABBî, nasıl SEN Bedir Ehline, göz açıp kapayıncaya kadar yâni bir üfürüşle, bir nefha ile fuuuh!. der gibi merhametle hayat verişle ->mahvolmaktan, silinip yok olup gitmekten kurtardığın gibi ->Onların SEN’in üzerindeki Hatırı Hakları Hörmetine onlara olan Rahmet Üfürüşünle, imdad edişinle bana da bir üfür ve hayat ver!. Meded kıl Yâ RABBî!.” diyor!.
Ne güzel bir yakarış Zehrâ Kızım!. Bunun üzerine daha laf söylenemez sağlam!. Onun için bu Yalvarışı vird edinip zaman zaman okumakta çok çok önemlidir. Bu yalvarış senetlidir!.
İşte bu salâvâtımız böylesine Muhteşem Bir Salâvât!.

Meryem aleyhi’s-selâm Sûremize geçeceğiz!.
Bir şeyi hiç aklımızdan çıkarmıyoruz Hakan!. Her yerde, her zaman, her halde ve her nefeste çalışan bir âletin ceryâni gibi şah damarımızdan yakın olan RABBımızı asla uzak kabul edemeyiz!. Ne olduğunu, nasıl olduğunu aynı ceryân gibidir ne olduğunu anlayamazsın ancak yaptığı zaman.: “Aa ceryân bunu böyle yapıyor!. Demek ki elektirik buymuş!.” dersin. Hayattaki olaylarda da.: “aa nasıl böyle oluyor, bunca olayları kim yapıyor?!” dersin. İşte yapan yapıyor kardeşim!. Etken yapıyor, içerdeki yapıyor, işinin başındaki HerŞeyin Sâhibi yapıyor!.
“Kendini BİLen =>RABB’ını BİLir.” Ama ne kendini biliyor ne RABBini biliyor!. bileceiği de yok!. Nerede DİRİ DİN?. Hayatta HAYy olan DİN.. Fiilen yaşanan DİN?!.
ALLAH celle celâlihu yardım etsin hakk ve hayr versin!. ALLAH celle celâlihu kendi hakk ve hayrından versin!. Bu âlemde kimseyi haksız bulamazsın!. Hırsız da kendi aklnca haklıdır hırsızlıkta!. Yoksa yapmaz/yapamaz.. Ötekide kendi tercihince haklıdır. Haksızlık yaparken de haklıdır!. Yoksa niye yapsın haklı olmadığına inansa!. Bütün mesele kimin adına haklı olduğu!.
Kimi Şeytânın adına haklı!. Kimi ALLAH celle celâlihu adına haklı!.
Oysa Hayrı ve Şeri BİLen ve yaratan ALLAH celle celâlihu..


كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْ وَاللّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ
Resim---“Kutibe aleykumu’l- kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrahû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn (ta’lemûne).: Savaş, o sizin için kerih olsa da (hoşunuza gitmese de) üzerinize farz kılındı. Ve hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o sizin için bir şerrdir. Ve (bütün bunları) ALLAH bilir, siz bilmezsiniz.// Hoşunuza gitmediği, sıkıntılı ve zor olduğu halde savaş, size farz kılındı, yazılı kanun haline getirildi. Bazı şeyler hakkınızda hayırlı olduğu halde hoşunuza gitmeyebilir. Bazı şeyler de hakkınızda hayırlı olmadığı, şer olduğu halde hoşunuza gidebilir. Bunları ALLAH bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara 2/216)

“Yâ RABBî!. SENin hakk ve hayrından hayrı istiyoruz İnşâe ALLAH!.” deriz.. Elbette, İnsÂNoğlu fitne fücur hased fesad pisliklerini, yalıtkanlıklarını kendi İÇİnde toplayacak ve onun üstüne de bir maske geçirecek, İblis Elbiselerini giyecek, onun üstüne ne de “ALLAH” yazacak, “yALLAH” yazacak.. gerçekte ise ceryân yok!. Yürü git hangi markaysan o markaya git, Şeytân markaysan ona git!.

ÖZ/İÇ/KaLB Karanlık, bataklık.. çünkü ceryân yok çalışmıyor, ampul yanmıyor!. onun için çok dikkat etmek gerekiyor boşa kürek çekmemek için!.
MuhaMMedi MeLÂMet bir oyun değil, bir oyuncak değildir, sürekli DİRİLik ister!. Onun içindir ki =>MuhaMMedi MeLÂMette sohbet yapılacaksa =>ALLAHın İzni ve İnâyetiyle =>KeLÂMuLLAHLa ve RASÛLULLAH İLe =>ALLAH için yapılır!. Bundan sonrası EHL-i BEYt aleyhumu’s-selâm’dan bu tarafa gelen ALLAH Dostlarıdır.. Münir Derman mı yapıyor, Siirtli Hocam mı yapıyor, ben mi yapıyorum mesele değildir..
Birisi çıkıp.: “Aaa kendini yüceltiyor!.” Derse.: “Biz zâten yüceyiz niye alçalalım oğlum!. ELLeri ALLAHın ELinde olanlar =>Ehlullahın ELİnde, =>Velîyullahın ELİnde olanlar.. EHL-i BEYt aleyhumu’s-selâm’ın ELİnde olanlar =>RASÛLULLAHın ELİnde olanlar =>ELLeri KeLÂMuLLAHta olanlar =>ELLeri ALLAHta olanlar.. ALLAH celle celâlihu İZZEtini BiLinçLe Yaşayıp/Yaşatanlar neden alçakta olsunlar!."



يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Resim---Yekûlûne le in reca’nâ ile’l- medîneti le yuhricenne’l- eazzu min hel ezell (ezelle), ve lillâhi’l- izzetu ve li resûlihî ve li’l- mû’minîne ve lâkinne’l- munâfikîne lâ ya’lemûn (ya’lemûne).: Onlar.: “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır!” diyorlardı. Hâlbuki İZZEt/asıl üstünlük, ancak ALLAH’ın, PEYGAMBERİ’nin ve MÜ’MİNLer’indir. Fakat Münâfıklar (bunu) bilmezler!." (Munâfikûn 63/8)

Mü’minleri de İzzet Sâhibi OLduğunu BİLdiren bu Âyet-i Celîle Kur'ÂN-ı Kerîmde tek âyettir..
İzzet.: Bir kimse zelil iken kavi’ ve kudret sahibi olmak. Ziyâdelik ve üstünlük. * Değer, kıymet. Kuvvet. Muhterem ve mu'teber olmak. * Bulunmaz derecede az olan şey..


Dikkat ederseniz Muhammedinur Sitemizde “gizli şirk”i yazıyorum.. Lütfen okuyun!. Okuyanlar okunmasa da =>Gün gelecek okuyucuları çıkacak İnşâe ALLAH! Şu ÂN’da günlerce uğraşıyorum âyet ve hadislerle KeLÂMuLLAH ve RASÛLULLAHta Gizli Şirk” o kadar tehlikeli o kadar hâince ki!. Münâfık inkârda olan adamdır, iki yüzlüdür, yaptığının günah olduğunu bilir sahtekârlık olduğunu bilir, MüslümÂN yanında MüslümÂN gözükür kâfir yanında kâfirleşir ama o bilir ki, en alçaktır!. Bu gizli şirk, öyle bir pisliktir ki ahmakcasına kullanır câhil ve gâfil İnsÂNı riyâya sokar, sum’a/gizli riyakârlığa sokar, şuna sokar buna sokar, makası şerre değiştirir..
Hakan Sırat-ı Mustakîm TeVHiD TRENİndeyiz sen GÖZcüsün daikkat et =>Makas değiştirmişler mi?. Makas değişmiş mi iyi bak!.
Şeytan Uşaklarının çağırdığı yer Medine de =>gittiğin yer Moskova!.
“Nasıl oldu Dayım bu?.”
"Nasıl olacak, GİZLİ ŞİRK budur işte!.”

Rasûlullah Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in her savaşında en önde savaşan bir yiğit vardı ya.. hadis var bizde.. en son savaşların birisinde oldu çok ağır yaralandı her savaşta kahramandı işte şuydu buydu işte “CeNNette karşılanacak!” dedklerinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yüzü ekşiyor ve buyuruyor ki.: “Hayıri hayır o CeheNNeM ehlidir!.” “Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem her savaşa katıldı çok kahramanlıklar yaptı!.”
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Gidin sorun kendisine!.” Buyuruyor. Hadisi rivâyet eden zât sahabe, iki üç kişiyle koşuyor adam daha ölmemiş diyorlar ki.: “Ey felân sen bütün savaşlara katıldın ve çok yiğitlikler gösterdin de, sen niye savaştın!.” “Arabın en kahramanı desinler diye savaştım!.” diyor.

Gördün mü GİZLİ ŞİRKi?!. Normalde her ibâdet amellerini yapıyor tüm savaşlara katılıyor, canını da veriyormuş!. Ama ne diyormuş.: “benim için Arabın içinde bundan başka yiğidi yok!.” desinler diye savaştım!.” diyor..
Kim BİLeBİLiyor bunu?. Her şeyi BİLici ALLAH celle celâlihunun Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'i BİLiyor ayân beyân BİLdiğini BİLdiriYOR!.


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kıyamet günü hesâbı ilk görülecek kişi, şehid düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. ALLAHu TeÂLÂ, ona verdiği nîmetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu îtiraf eder.
Cenâb-ı HAKk.: “Peki bunlara karşı ne yaptın?” buyurur.
O kimse.: “Şehid düşünceye kadar Sen’in uğrunda cihâd ettim.” diye cevap verir.
Cenâb-ı HAKk.: “Yalan söylüyorsun. Sen, ne kahraman adam desinler diye savaştın, o da denildi.” buyurur.
Sonra emrolunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır.
Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur’ân okumuş bir kişi huzûra getirilir. ALLAHu TeÂLÂ ona da verdiği nîmetleri hatırlatır. O da hatırlar ve îtirâf eder.
Ona da.: “Peki bu nîmetlere karşılık ne yaptın?” diye sorar.
O ise.: “İlim öğrendim, öğrettim ve Sen’in rızân için Kur’ân okudum.” cevâbını verir.
Cenâb-ı HAKk.: “Yalan söylüyorsun. Sen, âlim desinler diye ilim öğrendin, ne güzel okuyor desinler diye Kur’ân okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi.” buyurur.
Sonra emrolunur, o da yüzüstü cehenneme atılır.
(Daha sonra) ALLAH'ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. ALLAHu TeÂLÂ verdiği nîmetleri ona da hatırlatır. O da verilen nîmetleri hatırlar ve îtirâf eder.
Cenâb-ı HAKk.: “Peki ya sen bu nîmetlere karşılık ne yaptın?” buyurur.
O şahıs.: “Verilmesini SEVdiğin, râzı olduğun hiçbir yerden esirgemedim, sadece SEN’in RIZÂNı kazanmak için verdim, harcadım.” der.
HAKk TeÂLÂ.: “Yalan söylüyorsun. Hâlbuki sen, bütün yaptıklarını "ne cömert adam!." desinler diye yaptın. Bu da senin için zâten söylendi.” buyurur. Emrolunur, bu da yüzüstü cehenneme atılır.”
buyurdu.

(Ebû Hureyre radıyallâhu anhu’dan; Müslim, İmâre, 152)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir adam insanların gözünde cennetliklerin amelini işler gözükür, hâlbuki o, cehennemliklerdendir. Cennete ancak gerçek Müslüman olanlar girecektir. Şüphesiz ALLAH bu dini fâcir/haktan sapan, haram ve günaha dalmış bir adamla da kuvvetlendirir.” buyurmuştur.
(Buharî)

MuhaMmedî KULLuk =>Tahkik İMÂN SâhibLerinin =>SÂlih AmeLLe-rini =>Sırf Rızâ-yı İlâhiyyeyi murad ederek, Nefsinin Hevâ-Heves Hislerinden bile TERTemiz-Pâk YAPmak =>İHLÂStır!.

Ben bu konularda oldukça hassasımdır HAY BaBam!.
Aman ha aman ALLAHu zü’L-CeLÂL’in Başkenti gibi olan KALBimiz.. ÖZÜMÜZün ÖZÜndende YAKîN/AKReB olan RABBu’-l Âlemîn İle aramıza =>Nefsimizin Hevâ-Heves pisliğini paslığını sokmamak gerekiyor!. Yoksa ceryâna hasret gideriz!. Anlamında söylüyorum dikkat etmemiz gerekiyor hülasa-i kelâm!. Bunu unutmayalım!. Unutmayalım ki, vakit çok çabuk geçer!.
Vaktini ve RABBini BİLmeyenler hiçbir şey bilmemişlerdir, istedikleri havayı çalsınlar ve istedikleri gibi oynasınlar, hiç fark etmez rota yanlış ray başka yere gidiyor sen ne hopluyorsun!. Esasında Tahkik Tevhidini ve Ebedîyyetini kaybediyorsun!. İÇteki tevihidi kaybediyorsun!. Lâ İLâHe İLLâ ALLAHı kaybediyorsun da yerine başka bir GİZLİ Put sokuyorsun!.
“Ben EMRULLAH’ın gereğini yapmam!” diyorsun.. Şeytânlıkları içeri sokuyorsun!.. vesâire..

Aslında ben, kendime söylüyorumda Hakan sana söylüyorum kusura bakma!. yoksa şenin şahsına değil.. sen ki HAY BaBa.. Beyefendi BaBasın MuhaMMedî Hasbî-HaBîBi Hizmette Koçumm..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

فَوَرَبِّكَ لَنَحْشُرَنَّهُمْ وَالشَّيَاطِينَ ثُمَّ لَنُحْضِرَنَّهُمْ حَوْلَ جَهَنَّمَ جِثِيًّا
Resim---“Fe ve RABB’ike le nahşurennehum ve’ş- şeyâtîne summe le nuhdırannehum havle CeHeNNeMe cisiyyâ (cisiyyen).: RABB’ine andolsun ki, sonra da onları ve Şeytânları, mutlaka haşredeceğiz (toplayacağız). Sonra onları, CeHeNNeMin etrafında diz üstü çökmüş olarak hazır kılacağız.” (Meryem 19/68)

Fe.. andolsun ki, yemin olsun ki kesinlikle böylece mutlaka,
ve RABB’ike.. tekrar yemin, mutlaka senin RABB'ın var ya,
le nahşurennehum.. muhakkak onları haşredecek o tantana edenleri yâni,
ve’ş- şeyâtîne.. onların Şeytânlarını da haşr edecek toplayacak,
şeyâtîne summe le nuhdırannehum havle CeHeNNeMe.. bunların tümünü birden CeHeNNeMin havlusuna yâni etrafına,
cisiyyâ.. diz üstü çökmüş olarak çâresiz bir şekilde diz çöktürecek..
ALLAH celle celâlihu böyle buyuruyor onlara ve Şeytânlaşmış Şeytânlarına.. İnsÂN kimi Şeytân edinmişlerse HizbuşŞeytân..

ثُمَّ لَنَنزِعَنَّ مِن كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَنِ عِتِيًّا
Resim---“Summe le nenzianne min kulli şîatin eyyuhum eşeddu ale’r- RAHMÂNi ıtiyyâ (ıtiyyen).: Sonra bütün gruplardan onların hangisi, RAHMÂN'a karşı daha çok âsi (azgın) olduysa, onları mutlaka ayıracağız.” (Meryem 19/69)

Summe le nenzianne min kulli şîatin.. BİZ mutlaka ayıracağız o şiâları, grupları, fırkaları yâni aynı suçu işleyenleri demek.
eyyuhum eşeddu ale’r- RAHMÂNi ıtiyyâ.. RAHMÂN olan ALLAHa karşı âsilik, azgınlık, isyankârlık yapan kim varsa, hangisi daha şiddetliyse şiddet derecesine göre onları ayıracağız. Kim RAHMÂNa karşı RAHMÂN olan ALLAHu zü’L-CeLÂL'a karşı daha çok âsiyle, azgınsa onları mutlaka ayıracağız gruplardan. Onları ayrı gruplayacağız.. buyuruyor.. hepsini haydi hep beraber yok!. yâni herkes ceremesi suçu kadar cürümü kadar..

ثُمَّ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِالَّذِينَ هُمْ أَوْلَى بِهَا صِلِيًّا
Resim---“Summe le nahnu a’lemu billezîne hum evlâ bihâ sıliyyâ (sıliyyen).: Sonra o’na (CeHeNNeMe) maruz kalmayı en çok hakedenleri, elbette en iyi BİZ biliriz.” (Meryem 19/70)

Summe le nahnu a’lemu.. sonra BİZ, var ya BİZ mutlaka kesinlikle onlar kimler biliriz..
hum evlâ bihâ sıliyyâ.. BİZ, onlardan o ateşi kendisine SILA edinenleri, buna kimin uygun, evlâ olduğunu çok çok iyi biliriz!. CeHeNNeMe ma’ruz kalmayı en çok hak eden kim, oraya SALL eden kim, SILAsını oraya çeviren kim, tren rayını oraya kaydıran kim!. Rüyayla, açıktan, gizliden şundan bundan Yol buldum sanıyorsa!.
Oysa Hakk OLan YOLda; birinci ALLAH celle celâlihu, iki KeLÂMuLLAH üç Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem iken.: “Siz şöyle bi zahmet durun!. Geç buraya, geç şuraya.. tak tuk!.” deyip İblis Elbisesi'ni giydi!. İçerde hal bu iken, dışarda ohooo gırla gidiyor, şunlar bunlar!.
Buna dikkat etmek gerekiyor!.
Çok iyi biliriz BİZ onları!. CeHeNNeM'e SU gibi akacakları, SILA edecekleri oraya girip de böyle canını atan.: “Ben illa o’raya girmeliyim, mutlaka girmeliyim, benim SILAm orası!." Diyenleri, bunların hangisinin daha evlâ, daha çok uygun olduğunu, daha çok hak edenleri biliriz!. Birinci sıraya sen geç, ikinci sıraya sen geç gibi.. yâni herkes yerine buluverir..

وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا
Resim---“Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ RABB’ike hatmen makdıyyâ (makdıyyen).: Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (CeHeNNeMe) varacaksınız. (Bu), senin RABB’inin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.” (Meryem 19/71)

Azîz CÂNLarımız;
Bu âyet bana göre çok çok önemli!. Kur'ÂN-ı Kerîm’de nâdir tek âyettir.. Ve in minkum.. sizden var ya sizden, şu bu değil tüm aklı olanlar mükellef olanlar dinleyin!
illâ vâriduhâ.. vârid olmasın, olmaması mümkün değil ki mutlaka muhakkak o’na varırlar.. o CeHeNNeMe varırlar..
kâne alâ RABB’ike hatmen makdıyyâ.. bu senin RABBiyin üzerine hatm olmuş, mühürlenmiş ve kazası/kesin yerine gelmiş, değişmesi mümkün olmayan kaderden de ötede KAZA, bir mühürlenmiş bir hükümdür.. bu sizden hiçbiriniz hariç olmamak üzere Kâinâtta gelmiş geçmiş tüm Akıl Sâhibi İmtihan Ehli, bu âleme esfeli sefilîne gelmişse=>CeHeNNeMin İÇİNDEdir!. Zâten muhakkak o CeHeNNeMe varacaksınız!. “üstünden geçeceğiz, altından geçeceğiz!.”.. geçmeyeceksin geçmeyeceksin.. Sırat-ı Müstakîm kıldan ince kılıçtan keskin.. üstünde koça bindim de.. bir dakika koçu moçu bırak da sen bir şuraya, şu ÂN’a gel!. Ve şu KuLLuk Deneme CeHeNNeMinden İbrahîm aleyhi’s-selâm gibi İbrahîmî olup da nasıl çıkacağını bir söyle!. Âhiretteki CeHeNNeM hakktır.. İyi de, buradaki CeHeNNeM ne olacak?!.
Her şey burada; hac burada, namaz burada, oruç burada, şehâdet burada, kader burada, amel/herşey burada burada.. kazanç-zarar burada iken ne diye öbür tarafa atıyorsun?. Bura gelince dalga mı geçiyorsun!. Bu Cehâlet CeHeNNeMi'nin içinden burada çıkmayıp da öbür tarafta çıkmayı mı arıyorsun ahmakça!.
Yâ RABBî!. Benim için bunları bunları yap, şunları şunları yapma!.”
Olur aklın her şeye çok iyi ererken sen çal oyna bakalım!.
Ama elbette nefesleriniz bitecek Huzuruna varacaksınız ki bu, senin RABBiyin üzerine aldığı kendine farz kıldığı, mutlaka kesinleşmiş bir hükmüdür!. Bunun başka bir yolu ds yoktur!. Kim ki bu hale gelmişse, hal-i hazır CeHeNNeMin içerisindedir!. Bunun öbür tarafı da vardır tâbii.. İmam-ı Azam Efendimizde diyor ki.: “Benim mezhebimde, yolumda CeNNet şu ÂN’da Yaratılmış HÂLdedir!.” diyor.
Kim için yaratılmış halde?. O CeHeNNeMi =>CeNNete çevirenler için, İbrahîmî-ler için, Hanif olanlar için, Hanif MuhaMMedîler için..

Hanif.. ÖZündeki/İÇindeki NÛRun Hakikatine erenler.. İçindeki NÛR-u MuhaMMed’in Hakikatine ERENLer, şimdi onu yapanlar/Yaşayanlar!. “Efendim öbür tarafa gidince ne olacak? huri var, gılman var, köşk var mı?.” diyenlere.:
Bırak şu köşkü möşkü de burada ALLAH celle celâlihu’ya ŞEHÂDEt elden gidiyor, her şey kaybediliyor, göz göre göre gidiyor!. ALLAH celle celâlihu korusun!.derler.

ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوا وَّنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا
Resim---“Summe nuneccîllezînettekav ve nezeru’z- zâlimâne fîhâ cisiyyâ (cisiyyen).: Sonra takvâ sâhiblerini kurtaracağız. Ve zâlimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.” (Meryem 19/72)

Summe nuneccîllezînettekav.. BİZ var ya BİZ nuneccî.. necat vereceğiz.. nâciye vereceğiz.. Fırka-i Nâciyecilere, Halis, Muhlis, Sıddık Ve Adl olan MuhaMMedîlere kurtuluş vereceğiz, kurtaracağız.. kim onlar?.

ellezîne takav.. Onlar Takvâ Sâhibleridir.. Kimdir Takvâ Sâhibleri.. ALLAHtan korkan.. Nerede korku kardeşim?. Burada takvâ korkmak mıdır?. Kavî olmak korkmak mıdır!. Niye “kavî” olarak yazmıyorsun!. ALLAHa verdiği sözde kavî olanlar, yeryüzüne gelmeden ALLAH’a verdiği “elestu bi RABBikum?. KâLû beLâ’.” "SÖZÜmün sâhibiyim İnşâe ALLAH!. Burada bu CeHeNNeMi =>CeNNete çevireceğim, İbrahîm aleyhi’s-selâm gibi, tüm peygamberleri izliyeceğim.. ve arkasından da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ELİ ELİnde OLacak ve ALLAHın ELİ ELİmde OLacağım!." demeliyim/demelisin..
Summe nuneccîllezînettekav.. O kavî olanları, sözünün eri olanları BİZ kurtaracağız takvâ sâhiblerini.. sizin en üstününüz takvâ sâhibi âyeti de vardır..

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
Resim---“Yâ eyyuhe’n- nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârefû, inne ekremekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr (habîrun).: Ey insanlar! Muhakkak ki BİZ, sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve sizi milletler ve kabileler kıldık ki, birbirinizi (soyunuzu, babalarınızı) tanıyasınız. Muhakkak ki ALLAH'ın İndinde en çok kerim olanınız (ikram olunanınız, en şerefli olanınız), (ırk ya da soy olarak değil) en çok TAKVÂ Sâhibi olanınızdır. Muhakkak ki ALLAH, en iyi bilen ve haberdâr olandır.” (Hucurât 49/13)

Kavî değilse, sözünden dönen İnsÂNdan ne çıkar.. Oysa, İnsÂN bu günahta işler sevâb da işler, ama sözünün eri olur, dönek olmaz.. İnsÂNların güvenmediği bir kimseye RABBım niye güvensin!.
Summe nuneccîllezînettekav.. Onları kurtaracağız Takvâ Ehlini kavî olanları..
ve nezeru’z- zâlimâne fîhâ cisiyyâ.. nezeru.. bırakacağız.. zâlimân.. zülmeden zâlimleri bakınız kâfir demiyor, dikkat edin bakın zulüm kıtaldan şiddetlidir, adam öldürmeden beterdir, birine zulmetmek zalimlik..
Kim bu zâlimler?.. kime zulmetmiş/etmekteler?. Kendi nefsine zulmetmişler..
Hiç kimseye zulüm etmemişse.. Anlar ki, ALLAH celle celâlihu onu Halifesi olarak yaratmış esmâların tümünü yüklemiş bu yeryüzüne gelme şerefi vermiş, MüslümÂN bir beldede MüslümÂN çocuğu olarak doğmuş, aklı her şeye eriyor!.

Herkese zulüm etmişse..
Ama tümüne zulmetmiş ne olduğu belirsiz hale gelmiş aklı her şeye ererken buraya geldi mi ikili üçlü oynuyor, Şeytânlık yapıyor, İblislik yapıyor.. ne olacak onlar kendi tercihleri olduğu için ALLAHu zü’L-CeLÂL diyor ki o zâlimleri bırakırız fiha CeHeNNeMlerlerinin içinde.. fihâ.. o CeHeNNeMlerinin içinde o Cehâlet CeHeNNeMlerinin içinde =>Gaflet, Cehâlet, Dalâlet, İhânet CeHeNNeMlerinin İÇİnde,
cisiyyâ.. nasıl yüz üstü diz çökmüş olarak.. evyah ki eyvah saçını başını yolarak.. hem de böyle bırakılır son nefeslerine kadar.. çünkü, tercihleri öyleydi.. ALLAH celle celâlihu kimseye böyle tercih yaptırmasın!.
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

وَإِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَيُّ الْفَرِيقَيْنِ خَيْرٌ مَّقَامًا وَأَحْسَنُ نَدِيًّا
Resim---“Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne keferû lillezîne âmenû eyyu’l- ferîkayni hayrun makâmen ve ahsenu nediyyâ (nediyyen).: Ve âyetlerimiz, onlara beyân edilerek okunduğu zaman, kâfirler imân edenlere (şöyle) dediler.: “İki gruptan hangisi, makam bakımından daha hayırlı ve meclis bakımından daha güzel?”// Kendilerine açık seçik âyetlerimiz okunduğu zaman, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhüdlerini, ALLAH’a imân, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar ile küfre sapanlar, imân edenlere.: “İki zümreden hangisinin mevki ve makamı daha hayırlı, danışma meclisleri daha güzeldir?” derler.” (Meryem 19/73)

Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin.. bizim âyetlerimiz onlara, beyyinât olarak şunu alın anlayın aklınızı başınıza getirin.. buyuran şu âyetleri, ALLAH’ın âyetleri okunsa,
kâlellezîne keferû lillezîne âmenû eyyu’l- ferîkayni hayrun makâmen ve ahsenu nediyyâ.. şu küfür ehli var ya münâfıklar şudur budur hepsi, o imân edenlere derler ki..
eyyu’l- ferîkayni hayrun makâmen ve ahsenu nediyyâ.. “acaba sizce sizin fırka mı hayırlı/ahsen bir makamda, yâni daha güzel bir toplantı yerindesiniz sınız, yoksa bizim cemâat mıdır hangisi daha hayırlıdır gelin bakalım.” derler.. kim gibi?. bütün hepsi şucular bucular içerde.. hani şucular bucular felân var ya; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi sollamış, ALLAH celle celâlihu’yu sollamış, kıyafetler şekiller şemâller.. “benden olan muslüman olmayan şöyle böyle!.”ciler.. fetöcüler vs.. İslâm Dininden sapmış gitmiş bir de dönüp ne diyorlar.: “esas hayırlı biziz!?.” diyorlar..
ALLAHu zü’L-CeLÂL buyuruyor ki; bizim âyetlermiz onlara beyân edilerek açık seçik okunduğu zaman o kâfirler, aslında da onlar hizbuşŞeytân oldukları halde inananlara derler ki, “biz HİZBULLAHız!." diyorlar..
Bunun en güzel örneği “fetö”dür..
Oysa daha hayırlı makam, âhiret bakımı, meclis bakımından da güzel değil mi?.

وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَحْسَنُ أَثَاثًا وَرِئْيًا
Resim---“Ve kem ehleknâ kablehum min karnin hum ahsenu esâsen ve ri’yâ (ri’yen).: Onlardan önce de, daha varlıklı, daha gösterişli nice nesilleri helâk ettik.” (Meryem 19/74)

Ve kem ehleknâ kablehum min karnin.. BİZ var ya BİZ onlardan önceki asırlar boyunca nice karınları, nice nesilleri asırlarca gelenleri helâk ettik nicelerini helâk ettik..
hum ahsenu esâsen ve ri’yâ.. ki onlar daha ansendi yâni daha güzel daha iyi daha hoştu esas olarak, mal mülk şu bu olarak bunlardan daha iyiydi.. öyle mi?. evet öyle hâlâ daha, Firavun’un pramidinin nasıl yapıldığını teknik bulamamıştır ve bir sürü şeyler vardır çözelemeyen, daha çok ileri şeyler.. riyâ bakımından, gösteriş bakımından.. hem mal bakımından hem gösteriş bakımından nicelerini helâk ettik.. nice Firavunlar geçti böyle.: “Rabbım!.” diyenler geçti.. Nice.: “İlâhım!.” diyen Nemrudlar geçti.. şunlar bunlar ve onlara uyanlar geçti.. karın karın, asır asır geçti gitti.. ötekiler geldi öyle öyle devâm edip gittiler..

قُلْ مَن كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَنُ مَدًّا حَتَّى إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ إِمَّا الْعَذَابَ وَإِمَّا السَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضْعَفُ جُندًا
Resim---“Kul men kâne fîd dalâleti fe’l- yemdud lehu’r- RAHMÂNu meddâ (medden), hattâ izâ raev mâ yûadûne imme’l- azâbe ve immes sâah (sâate), fe se ya’lemûne men huve şerrun mekânen ve ad’afu cundâ (cunden).: De ki: “Kim dalâlette ise o zaman onlar ya vaadolundukları azâbı veya o saati (kıyâmeti) görene kadar RAHMÂN, ona zamanı uzatarak mühlet verir.” Böylece kimin mekân bakımından daha şerrli ve yardım bakımından daha zayıf olduğunu yakında bilecekler.// “Kim hak yoldan uzak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek başına buyruk bir hayat içindeyse, rahmet sâhibi RAHMÂN olan ALLAH, tehdid edildikleri azâbı, yenilgiyi veya kıyametin kopacağı ânı görecekleri zamana kadar ona mühlet versin. İşte o zaman, kimin mevki’inin daha kötü olduğunu, kimin askerî erkânının, ordusunun daha zayıf olduğunu öğrenecekler.” de.” (Meryem 19/75)

Kul men kâne fîd dalâleti.. deki kim delâlette ise.. şimdi, şu ÂN’da yaşıyor ya adamlar.. onlar bu sapıklıkta devâm ederek.. sapıklık, kâfirlik, münâfıklık öte böte.. cehâletlik kısım kısım.. dedi ya deminden grup grup hepiniz dizilin bakıyım, ayrılın şöyle kim dalâlette sapıklıkta ise.. burada ise açıkca söylüyor zâten “dalâlet” diyor yâni doğrudan doğruya =>gaflet =>cehâletten öte =>dalâlete girmiş.. yâni mârifeti kaybetmiş mârifetsiz.. yâni boş bu taraf boş çalışıyor, ceryân yok MuhaMMedî NÛR’dan yoksun demektir.. kim dalâlette ise,
fe’l- yemdud lehu’r- RAHMÂNu meddâ.. o zaman öyle olana yaptıklarının sonucu olarak va'dolundukları, ALLAH’ın va’dettiği vardı ya.: “şöyle yapacağım!.” dediği azâbı..
RAHMÂN ALLAH celle celâlihu ona kıyameti görene kadar onla o kişiye meddâ/müddet verir, zamanı uzâtarak mühlet verir kıyamet gelinceye kadar..
hattâ izâ raev mâ yûadûne imme’l- azâbe ve immes sâah.. hattâ.. o kadar ki.. azâbı veya o saati (kıyâmeti) görene kadar..
İşte Lût Gölü, yerin dibine batırmıştır 394 metre yerin altındadır, deniz seviyesinin altındadır, pis kokudan giremezsin yanına.. azâb gelmiştir, kıyamet gelmiştir, gelecektir..
fe se ya’lemûne men huve şerrun mekânen ve ad’afu cundâ.. işte o zaman yakında ama çok yakında bilecekler, çok uzamaz bu.. diyor “fe se” arkasından çok yakında demek.. yâni hemen olacakmış gibi, yakında bilecekler ki, kimin mekân bakımından daha şerli ve yardım bakımından daha zayıf olduğunu çok yakından bilecekler.. burada ordu, yardımcı ordu kimin varmış..
Bu sapık adam neyle bunları söylüyordu deminden?. İşte malı mülkü gösterişiyle şunuyla bunuyla felân.. Amerika gibi ne diyordu, her şeyiyle böyle kafa tutuyordu.. ama yakında bilecekler ki kimin böyle mekân olmuş şeyleri kendisine mekân bulmuş mal mülk çoluk çocuk cart curt bütün bunları kimin daha şerli olduğunu ve kimin yardımcı güçleri “cund-cunûd”..

وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا
Resim---“Ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard(ardı), ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen).: Ve göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Ve Allah; Azîz'dir, Hakîm'dir.” (Fetih 48/7)

Kime ALLAH celle celâlihu mânâ ve maddede yardımcı ordular gönderiyorsa.. kimin şerli kimin hayırlı olduğunu çok, çok yakında görecekler ve bilecekler..

وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَّرَدًّا
Resim---“Ve yezîdullâhullezînehtedev hudâ(huden), ve’l- bâkıyâtu’s- sâlihâtu hayrun inde RABBike sevâben ve hayrun mereddâ (meredden).: Ve ALLAH, hidayette (hidayete ermiş) olanların hidayetini arttırır. Bâki olan sâlih ameller, RABBinin indinde sevâb bakımından daha hayırlıdır ve dönüş (karşılığı olan mükâfat) bakımından (da) daha hayırlıdır.// ALLAH, doğru, hak yolu, hayrı tercihe istekli olanların, tercih edenlerin, hak yolda, hayırlı yolda sebât edenlerin, hakkı, hayrı aydınlatıcı bilgilerini imândaki, hayırlı işlerdeki şevklerini artırır. Hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni temelli hayata geçirmenin, köklü müesseseler ve vakıflar kurmanın, hürriyetleri ve devletin bekasını teminat altına almanın RABBin katında sevâbı daha fazladır, elde etmek istediğiniz sonuçlar, varmak istediğiniz hedefler için bunlar, en hayırlı araçlar ve faaliyet alanlarıdır.” (Meryem 19/76)

Ve yezîdullâhullezînehtedev hudâ.. ALLAH celle celâlihu.. kim ki hidâyete ermeyi arzu ediyor, tercih ediyor ve hidâyet üzerinde bulunmak, hidâyete yetişmek ermek istiyorsa onları hidâyetlerine erdirir ve artırır ziyâde eder.. erdirir ve artırır..
ve’l- bâkıyâtu’s- sâlihâtu hayrun inde RABBike sevâben ve hayrun mereddâ.. başka.. onların Sâlih Amelleri Bâki olur Ebedî kalır ve kim ki RABBısının İndinde/Katında, BİZ BİR-İZliğinde sevâb bakımından,
ve hayrun mereddâ.. Hayra geri dönen hayırlar bakamından kim daha sevâb işlemiş hayır işlemişse, bu hayrı kendisine reddolup geri dönecek ya aaa.. “ben felân gün birisine bir ekmek parası vermiştim bak görüyor musun nasıl geldi hayrım bana, dönüp geli geldi yâni al senin verdiğin burada!.” dedi.. bâkıyâtu’s- sâlihât olarak RABBı’nın İndinde.: “buyur!.” denir.. ALLAH celle celâlihu hiyadet edenleri böyle bir güzellikle müjdelemektedir..

أَفَرَأَيْتَ الَّذِي كَفَرَ بِآيَاتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًا وَوَلَدًا
Resim---“E fe raeytellezî kefere bi âyâtinâ ve kâle le ûteyenne mâlen ve veledâ (veleden).: Öyleyse (hâlâ) âyetlerimizi inkâr ederek.: “Bana mutlaka mal ve evlâd verilecektir!.” diyeni gördün mü?” (Meryem 19/77)

E fe raeytellezî kefere bi âyâtinâ.. Sen bütün bunlara rağmen gördün mü, şuna bak şuna.. o ki âyetlerimizi küfrediyor, yok sayıyor..
ve kâle le ûteyenne mâlen ve veledâ.. ve diyor ki.. “bana bu âlemde çokca mal ve evlâd verilecek!.” Diyor. öyle söylüyor.. bu diyeni gördün mü?.
ALLAH celle celâlihu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e.: “Şuna bak şuna!.” Kim o?!.
ALLAH’ın Kur'ÂN-ı Kerîmindeki âyetlerini, Kâinât âyetlerini, İnsÂN âyetlerini, Akıl âyetlerini, Kalb âyetlerini kısacası Her Türlü âyetlerini inkâr edenler!.

أَاطَّلَعَ الْغَيْبَ أَمِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا
Resim---“Ettalaa’l- gaybe emittehaze inde’r- RAHMÂNi ahdâ (ahden).: O, gayba muttali’ mi oldu (o, gaybı görüp bildi mi, vakıf mı oldu)? Yoksa RAHMÂN'ın indinde (huzurunda) bir ahd mi aldı?// O, bilgi alanı ötesine, gayba mı vâkıf oldu, yoksa Rahmet sâhibi RAHMÂN olan ALLAH katından bir söz, bir taahhüd mü aldı?” (Meryem 19/78)

Ettalaa’l- gaybe emittehaze inde’r- RAHMÂNi ahdâ..
Ettalaa’l- gaybe.. gaybe muttâli’/haberli, bilgisi olan mı olmuş bunlar da.: “Yarın bana şunu verecek!.” diyorlar. yarın olacakları görüp bilmişler mi?. Nasıl haberdâr olmuşlar Gaybî OLAN ALLAH celle celâlihu elinde olan şeyler için!?.
emittehaze inde’r- RAHMÂNi ahdâ.. RAHMÂN olan ALLAH celle celâlihu katından bir ahd mi almışlar, söz mü almışlar!. Bunlar nasıl böyle konuşuyorlarmış!.

Dikkat edin İslâm Milletinin yanıltan şey şudur ki, “kâfir” dedin mi hemen.: “Biz kâfir değiliz, ötekiler kâfir!.” der..
Bir dakika arkadaş “öteki” dediğin kim “beriki” dediğin kim.. farzet ki, Dünyada hiç kimse yok ve ALLAH celle celâlihu bu âyetler indiriyor.. çok dikkat etmek gerekiyor!. “MüslümÂN olduk deme daha imân gırtlağından aşağı inmedi!.” buyuruyor.. İÇinde zerre kadar Nifâk varsa içinde Hased varsi Kin varsa Kibir varsa.. kime KULLuk yaptıysan git ondan iste!. Okunup iyice ANLAnması gereken âyetler var hadisler var çok çok!. Bu iş hassas bir iş, sadakat isteyen bir iş, takvâ-kavîlik isteyen bir iş alevere istemiyor!.

كَلَّا سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا
Resim---“Kellâ, se nektubu mâ yekûlu ve nemuddu lehu mine’l- azâbi meddâ (medden).: Hayır, öyle değil! Onun söylediklerini yazacağız. Ve ona, azâbı uzattıkça uzatacağız.” (Meryem 19/79)

Bunlar hakikaten gaybî görüp bildiler, vakıf mı oldular da ALLAH’ın ne yapacağını bilsinler. Yoksa RAHMÂN Katı’nda bunlar bir “ahd” mı aldılar, söz mü aldılar da.: “Bize şunu verecek bunu verecek!.” diyor yaptıkları ortada Şeytânın Uşakları İblisin Veledleri..
Kellâ, se nektubu mâ yekûlu ve nemuddu lehu mine’l- azâbi meddâ.. asla böyle değil, hayır asla.. bunların bu söylediklerini yazacağız, yazıyoruz, şu ÂN’da tık tık tık yazıyoruz.. ona bir müddet vereceğiz.. azâbını istiyorsa azâbı uzattıkça uzatacağız.. Ya da kendisi dönüp tövbe etsin ya da, bu azâbını daha da artırsın diye ona bir müddet vereceğiz, uzatacağız yâni.. yoksa, yazıyoruz.. bu hayatta “adam şöyleydi böyleydi!” ee ne olmuş?. sonunda çökmüş kalmış!.. Kırkpınar’ın Başpehlivanıydı ama çökmüş kalmış.. Tabi çökecek ne olacaktı yâni?!.
İşte bu mesele yâni uzattı uzattı ama, geri dönüş tövbe etmedi de, yoksa daha da kâfirleşti, Şeytânlaştı, İblisleşti mi.. o’na bir düşünme müddeti tanırız.. diyor, yâni kime?. burada açıkca söylüyor inkârcılar için;

وَنَرِثُهُ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا
Resim---“Ve nerisuhu mâ yekûlu ve ye’tînâ ferdâ (ferden).: Ve onun söylediği şeylere, Biz vâris olacağız. Ve o, Bize fert olarak (tek başına, mal ve evlâdı olmaksızın) gelecek.” (Meryem 19/80)

Ve nerisuhu mâ yekûlu ve ye’tînâ ferdâ.. O’nun vârisi BİZiz.. O, konuşan var ya o’nun sözünün de vârisi BİZiz.. O’nun bedenini de BİZ yarattık, işlerini de BİZ yarattık, fiillerini BİZ yarattık, her şey’ini BİZ yarattık/YARATmaktayız.. O, neticede BİZE gelir.. yâni vârisiyiz BİZ o’nun dediklerinin de vârisiyiz..
ve ye’tînâ ferdâ.. ve O kişi, BİZE çırılçıplak gelir, tek başına malı evlâdı şunu bunu, hacılığı hocalığı her neyi varsa vesâireleri tümünü soyunur çırılçıplak gelir, tek başına ferden/fert olarak gelir.. “İşte ben geldim mecburen!.” der.. ötekiler ötekiler zâten burada çıkardı ona dikkat etmek gerekiyor..

وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِّيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا
Resim---“Vettehazû min dûnillâhi âliheten li yekûnû lehum ızzâ (ızzen).: Ve onlar (putperestler), kendilerine izzet (şeref) olsun diye ALLAHtan başka ilâhlar edindiler.// Onlar, kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye ALLAH’ı bırakıp, kulları durumundakilerden tanrılar edindiler.” (Meryem 19/81)

Bunlar, kim bunlar?.
Vettehazû min dûnillâhi âliheten..
ALLAH ALLAH kim bunlar?. RABBu’-l Âlemîn böyle ferman ederken âyetler okunduğunda, yukardan beri anlatılanlar.. kim bunlar?.
kim olacak ALLAH’ı bırakıp da, “başka ilâhlar”ı.. gizli ya da açık şirktir, riyadır, yalandır, haseddir, fesaddır, vicdânsızlıktır, merhametsizliktir, zülümdür.. sayda say attırıyor.. Yâni adam gibi MüslümÂN olmayı düşünmüyor..
“Efendim işte kâfir deyince ben felâna derim?.”
Kardeşim tamam ona dersin de ayık aklınla bir bak bakayım, âyetleri oku kime söylüyor!. Kim ki, ALLAHtan başka ilâh edinir..
Öyle bir gaflet batağına saplanmış ki ALLAH için saçının telini vermiyor!. Konuşurken de O’na canını verecekmiş!. böyle bir saçmalık olamaz!. niçin yapmışlar bunu, bunlar niye başka ilâhlar edinmişler.. İlâh kabul etmişler kişileri vs.. adam şucu bucuysa, başlarındakini İLÂH gibi yapmışlar.. “yat!.” dedi mi yatıyor!. “kalk!.” dedi mi kalkıyor..
Bunu niçin yapıyorlar?.
lehum ızzâ.. İzzet versin diye.. Ziyâdelik ve üstünlük versin diye.. Değer, kıymet, kuvvet versin diye.. Muhterem ve mu'teber kılsın diye.. halk içinde bulunmaz derecede ham ve sapık aklınca şeref ve üstünlük versin diye.. Ölünce de CeNNetler veriyor babasının malı gibi hâşâ!.
“Şunu veriyor bunu veriyor başlarındaki dangalak” diye adamı kandırmışlar.. Zavallı ya da anasını gözü adam da=>ALLAH celle celâlihu için yapmadığı şeyleri =>O beyinsiz için yapmaya başlar.. Gizli İlâh yerine koymuşlar.. başka şeyler de böyle=>şunu bunu her neyse kini öfkesi hasedi ya da nir İnsÂNı ya da eşyâ ya da şu bu ne sayarsan!.
Böyle göz göre göre bir rezillik içerisinde yâni çok ayıp, çok ayıp!.

كَلَّا سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا
Resim---“Kellâ, se yekfurûne bi ibâdetihim ve yekûnûne aleyhim dıddâ (dıdden).: Hayır, öyle değil! (Putlar), onların ibâdetlerini inkâr edecekler. Ve onlara, hasım (karşı) olacaklar.// Hayır, hayır. Tapındıkları ilâhlar onların kulluğunu tanımayacak, onlara hasım, düşman, olacaklar.” (Meryem 19/82)

Kellâ.. asla, kesinlikle böyle değil..
se yekfurûne bi ibâdetihim.. bunların taptıkları ne olursa olsun taştır, toptaktır, maldır mülktür çoluk çocuktur, şıhtır mıhtır vesâire kiminse hepsini inkâr edecekler..
ALLAHu zü’L-CeLÂL buyuruyor ki, asla böyle değil, onlara yaptığı kulluğu bir gün inkâr edecekler..
ve yekûnûne aleyhim dıddâ.. ve hatta tam zıddı olacaktır diyelim ki adam malı tanrı edinmiş ilâh edinmiş hak hukuk dinlemiyor hiç.. “hep bana RABBenâ” deyip topluyor.. vicdânı felân sıfıra indirmiş.. ama bu mallar, ilâh gibi yaptığı bu mallar ya da İnsÂNlar, ŞIHı v.s. bir gün gelecek ki inkâr edecek.: “ben buna kulum ol!.” demedim.. bunların aleyhinde zıddı olacak, yâni hasmı olacak.. “sen bana kul mu ol!.” dedim. “sen oldun ya bilmiyor muydun ALLAHtan başkasına kulluk yapılmayacağını.. biliyordun!.”

أَلَمْ تَرَ أَنَّا أَرْسَلْنَا الشَّيَاطِينَ عَلَى الْكَافِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّا
Resim---“E lem tere ennâ erselne’ş- şeyâtîne ale’l- kâfirîne teuzzuhum ezzâ (ezzen).: Onları, kışkırttıkça kışkırtan (tahrik eden) şeytanları, kâfirlerin üzerine nasıl gönderdiğimizi görmüyor musun?//Bizim, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhüdlerini, ALLAH’a imân, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin üzerine, kendilerini alabildiğince isyankârlığa sevkeden şeytanları, şeytan tıynetli ahlâksız azgınları, şeytanî güçleri muSALLat ettiğimizi görmüyor musun?” (Meryem 19/83)

Bakın dikkat edin.. ALLAH kimseye zulmetmez, kimseye küfürle yük yüklemez.. Şeytân bile.: “Ben RABBu’-l Âlemînden korkarım, bana bir görev vermiştir bende RABBu’l- Âlemînden korkarım, sen RABBını inkâr ettin benden uzak dur!.” diyecek kadar bir sistem içerisinde yaşıyoruz dikkat etmek gerekiyor!.

E lem tere ennâ erselne’ş- şeyâtîne ale’l- kâfirîne teuzzuhum ezzâ.. MuhaMMed aleyhi’s-selâm’a görmedin mi, BİZ var ya BİZ nasıl gönderdik gönderiyoruz.. bu küfredenlerin Şeytânlarını başlarına nasıl gönderiyoruz.. mâdem ki çok istiyorlar bunları kışkırtıkça kışkırtsın diye.. körük atar gibi bunların Şeytânlarını istiyorlar çünkü.. HizbuşŞeytân bunlar.. Çünkü.: “hased yapma!.” diyorsun yapıyor!. “fesad-kibir yapma!.” diyorsun, yapıyor.. “Şuna buna tapma!.” diyorsun “taparım!.”
Sonra bir de İblis Elbisesi giyiyor, birde üstüne yazmış ki.: “Ben de MüslümÂNım!.” diye..

ALLAHu zü’L-CeLÂL, Yâ MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem görmedin mi BİZ var ya BİZ gönderiyoruz/göndeririz.. üç kere BİZ diyor ALLAH celle celâlihu.. Şeriat Tarikat Mârifeti yüklüyor..
Kâfirlerin üzerine Şeytânlarını göndeririz ki, Şeytânı bunları kışkırttıkça kışkırtsın diye.. onlar da kışkırdıkça kışkırır.. sen yalvarırsın.: “yapma kardeşim, etme kardeşim!.” o da hoşkulluk yapar, köpürdükçe köpürür devam eder.
ALLAH celle celâlihu kimseyi zorda koymasın. Bunları neden söylüyoruz biz MuhaMMedî MeLÂMeti haaa..

فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّا
Resim---“Fe lâ ta’cel aleyhim, innemâ neuddu lehum addâ (adden).: Artık onlar için acele etme. BİZ, sadece onlara (günlerini) saydıkça sayıyoruz.// Onların, hemen cezâya çarptırılmalarını isteme. BİZ onların, suçlarının artarak cezâya yaklaştıkları günleri teker teker sayıyoruz.” (Meryem 19/84)

Fe lâ ta’cel aleyhim, innemâ neuddu lehum addâ..
Yâ MuhaMMed sallallahu aleyhi ve sellem!. Ey Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ey Habibim sen onlar için acele etme!. onlar için acele etme bekle, şüphesiz olan bir şey varsa onların nefeslerinin adedini sayıyoruz BİZ!. onlar coştukca coşsunlar!. Onların kendi kendilerine kurşun sıktığını göreceksin!. “sen beni biliyor musun, biliyor musun!?” diye tetiğe basacak da kendisi.: “Eyvah kendimi vurdum!.” diyeceği günğ saymaktayız!. diyor.. Yâni.: “Sen acele etme ben yaratıcıyım!.” buyuruyor ALLAHu zü’L-CeLÂL..

يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَنِ وَفْدًا
Resim---“Yevme nahşuru’l- muttekîne ile’r- RAHMÂNi vefdâ (vefden).: O gün muttakîleri (takvâ sâhiblerini), RAHMÂN'ın huzurunda izzet ve ikrâmla haşredeceğiz (toplayacağız).// Takvâ sâhiblerini, ALLAH’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanları, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sâhib çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minleri Rahmet sâhibi RAHMÂN olan ALLAH’ın huzuruna, CeNNet’e heyet halinde toplayıp getireceğimiz gün, kimse şefaatten nâsiblenemeyecek.” (Meryem 19/85)

Yevme.. hani o gün var ya o gün.. o gün =>ister bu gün de, ister âhiret de.. benim için =>âhiret =>bu gündür hepsi =>şu ÂN nefesimdekidir, ŞE’ÂNdır =>şimdi şu ÂN’dakidir..
Yevme nahşuru’l- muttekîne ile’r- RAHMÂNi vefdâ.. "ALLAHu Ekber! ALLAHu Ekber! Velîllahi’l- Hamd!. Eşhedu enLâ İLâHe İLLâ ALLAH ve eşhedu enne MuhaMMeden Rasûlullah!." desem, attığım ok, on ikiden vurmuşsa, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ELi =>ELimdeyse ALLAHu zü’L-CeLÂLin ELi =>ELimdeyse ben =>ALLAH Dostları’nın hepsinin yüreklerinden =>İğne Deliğinden geçen bir iplik gibi geçerek =>Habli’l- Verîd’de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ULAŞmışsam..
Yevme nahşuru’l- muttekîne ile’r- RAHMÂNi vefdâ.. o gün sözünün eri olanlar muttakileri, takvâ sâhiblerini =>RAHMÂN’da/Huzurunda haşrederiz.. RAHMÂN’a hasrederiz. RAHMÂN Esmâsında cem’ ederiz..
vefdâ..
vefd.: Çokluk. Cemaat. * Bir iş için giden heyet. Elçilik. * Dağ başı. * Gelme, ulaşma, erişme, varma, vürud..
Bir iş için giden heyet, önden gidenler, öncüler.. Bana göre ise Halis Muhlis Sıddık ve Âdil MuhaMMedîler.. onlar ki çöpçüydüler.. Orduda istihkamdılar ya.. onlar önde giderlerdi.: “Temizlik yapalım İnsÂNları çağıralım!.” diye ALLAH celle celâlihu Rızası için koşarlardı ya.. Onlar için CeHeNNeM korkusu, CeNNet sevgisinin de ötesinde “BİZ BİR-İZ” CÂN’ı vardı ya..
O gün onları RAHMÂNın huzurunda/RAHMÂNa.. yâni ile’r- RAHMÂN.. RAHMÂN’da cem’ ederiz.. bunlar ÖNcü heyet, Öncü/Hasbî Hizmetçileri CEM’ edeceğini buyuruyor ALLAH celle celâlihu..
Zâten biz RABBi'ne RÜCÛ’yu biliyoruz ki..
Elbette SALÂt, her mü’minin mi’racıdır.. Nedir mi’rac?. RABBu’-L ÂLEMîNe rucû’ etmektir. Rucû’ etmek ne demektir?. Geldiği yere dönüştür..

RAZİYyetEN =>MERZİYyetEN RÜCÛ’.:

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Resim---“Yâ eyyetuhân nefsu'l- mutmâinnetuç: Ey mutmâin (tatmîn bulmuş) nefis,” (Fecr 89/27)

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim---“İrciî ilâ RABB’iki râdıyeten mardıyyeten.: Razı olmuş ve kendisinden razı olunmuş bir halde RABB’ine dön.” (Fecr 89/28)

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Resim---“Fedhulî fî ibâdî.: Gir kullarımın içine!” (Fecr 89/29)

وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---“Vedhulî CeNNetî.: Ve CeNNetime gir!” (Fecr 89/30)

Ben RABBım’dan razıyım =>O da benden razı!. Es SELÂMu aleyke ve aleyke Es SELÂMu.. râdıyeten mardıyyeten..
Fedhulî fî ibâdî.. Bu MuhaMMedî MutLu Kullarımın içine gir!.
Vedhulî CeNNetî.. Artık CeNNetimdesin!.

Yevme nahşuru’l- muttekîne.. onları CEM’ ederiz, Haşr ederiz, toplarız, bir araya getiririz, damlaları denizin içinde yaparız..
“Denizin içindeki KİMin gözyaşı, Hakanın gözyaşı mı, benim gözyaşım mı senin gözyaşın mı?.” olmaz.. ne var ki, oraya şişe atma, şişe bulunur.: “bEN burdayım!.” der.. başka şey atma oraya!. Ancak göz YAŞInı DÖKk!. RAHMÂN’da CEM’ olurlar.. Nasıl oluyorlarmış bunlar, konuk öncü.. yeni gelen konuklara ikrâm ve izzet yâni izzet ve ikrâm verilerek saygı gösterilerek karşılanan öncü heyet.. İşte ALLAH’ın KULLarı,Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ÜMMetleri geliyor.. BİZ de onların önünde yolu temizleyen hizmetçi grubuz Yâ RABBî!.
Bu Hasbî-Habibî Hizmetimizi hiç bir şey için yapmadık.. BİZ radiyeten merdiyeten için yaptık.. Fedhulî fî ibâdî olduk..
Vedhulî fî CeNNetî.: CeNNetimin İÇinde değil!.
Vedhulî CeNNetî.: CeNNetimde.. CeNNetimdesin!.
HAY BaBam, ben sana bir sır söyleyim ki; BİZim içim CeNNet =>MuhaMMed aleyhisselâtı vesselâm’ın GÖNLÜdür, NÛRUnun Kalbidir.. yâni Kalbinin ki =>Habli’l- Verîdi’nin İÇİNDEkilerdir CeNNette şu ÂNda OLanlar!.

Onun için iki gözüm ALLAH celle celâlihu, Yâr ve Yardımcımız olsun, kusurumuza bakmasın, bizi bağışlasın!. Bu âlemde şimdi herkes bir yerlerde kendi hayatını, kaderlerini yaşamaktaler!. Şimdi şu ÂN’da türlü türlü.. Kimi doğmakta, kimi ölmekte.. Kimi çalmakta kimi oynamakta.. Kimi ağlamakta kimi gülmekte!. türlü türlü.. Bugün harmandalı dönerken bizim aşağıda, yağmurda yağıyordu, ama bir koli gelmiş de adres yanlış değilmiş, sıkışıklıktanmış.. ama adamlar her türlü yalanı da söyleyebiliyorlar.. gidip alayım diye giderken yolda bir hiç görmediğim bir İnsÂN gördüm kafası kabak, ilerden geliyor çöp sepetlerine bakarak geliyor.. arkasında bir torba var.. sonra karşılaştık, selâmlaştık.. yâni.: “Ben küçüğüm selâmı ben vereyim!.” Dedim. yâni “es selâmu aleyküm!.” deyince, öyle bir selâm aldı ki.. sanki ben o kişiyi, bin yıldır tanıyordum.. yâni hayret ve dehşet içinde kaldım.. hiç görmemiştim çünkü o denli bir İnsÂN.. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin GÜZELLiğini ve ÖZELLiğini yüzünde taşıyabiliyor tıpatıp.. O Emîn GüLüşü.. ve bana.: “Ben basit bir oyun oynuyorum, tiyatro oyunu oynuyorum!.” dercesine yâni hiç umurunda olmadan bir gösteri.. gerçek mi?. Evet ben fiilen, gerçekten gördüm, seni nasıl görüyorsam öylesine!. Başka İnsÂNlar da ordaydı.. ama benim yapım gereği o İnsÂNlara bir şey sormam demezse.. gerekiyorsa kendi açılır..

Şunu söylemek istiyorum ki; bu güler yüzlü gözleri, güzel yüzlü gözleri, özleri, sözleri güzel İnsÂNları tanırım.. Ne mübârek İnsÂNlar!. O ÂN’dan şu ÂN’a kadar içimde böyle pır pır pır kelebekler uçuşuyor!. O, bana öyle HİMMet etti ki.. üzülme ya da şöyle yapma ya da böyle yapma!. RABBımız Hazır Nazır.. Muhtaç değilsin.. Mahcûb değilsin!. Sen Rasûlullah’a KeLÂMuLLAH’a HaSBî Hizmet et!. Et et et ama durma et!. Hiç durma et!. Kendi Nefsin adına değil =>Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi’n; Adına, Hesâbına, Şefaat Şifâsınave Şehâdet Şerefine =>Her Yerde, Her Zaman, Her Hâlde ve Her Nefeste.. HAY BaBa gibi durmadan çalış bakalım ki lambalar çokça yansın!. Çoook uzaktakiler dahi burada bir şehir olduğunu görsünler, bu Şehâdet Şehrine gelsinler!.
Çünkü gittikleri yer bir serÂB.. SUsuz İnsÂNların koştuğu bir ÇÖL.. Deniz var sanıyorlar!.
Ben bunu yaşadım iki kere yaşadım KERBELÂ ÇÖLÜ’nde Umre HACClarımda çokk şükür RABBım TeÂLÂ’ya!. Gerçekten DENİZ var sanıyorsun, SU var sanıyorsun.. Bir GÖLün içine gireceğiz sanıyorsun.. fakat sen gittikçe kaçıyorlar.. çünkü serÂB ve bir IŞIK OYUNU HAYyat ÇÖLÜ’nde!.
ALLAH celle celâlihu Yâr ve Yardımcımız OLsun!.
Bir şey sormak istiyorsanız sorun, söyleriz!.

BismillâhirRAHMÂNirrahîm..

Estağfirullah el azîm ve etubu ileyk..
Estağfirullah el azîm ve etubu ileyk..
Estağfirullah el azîm ve etubu ileyk..


Subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe illâ ente vehdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk..
Subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe illâ ente vehdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk..
Subhâneke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enla ilâhe illâ ente vehdeke lâ şerike leke estağfiruke ve etubu ileyk..


ALLAH!. ALLAH!. RABBî!. Lâ uşrike bihi şey’en..
Velâ havle velâ kuvvete illâ billahi’l- aliyyü’l- azîm!.

Ey Yüce RABBımız!. Hiçbir şeyle sana şirk koşturma!.
Bizi, Şeytân ve Şeytânlaşmışlardan uzak ve emîn kıl!. Onların şerlerinden bizi emîn kıl!.
Bizi MuhaMMedü’l- Emîn Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in SîNEsi’nde =>kendi sENliğimizi, kendi bENliğimizi mahvet =>O Deryâda BİZ BİR-İZ DAMLAsı olalım, gÖZyaşı gibi olalım ki, bu ÂLEMde BİZi =>Kimse GÖRmesin BULamasın BİLemesin ama BİZ =>Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in KALB KÂSEsi’nde var olalım!.
ŞeytÂNLaşmışlara yem olmayalım, yazık olmasın!. demek istiyorum!.

ALLAH celle celâlihu coluk çocuğumuzun İŞİnde AŞInda EŞİnda BAŞInda =>Tahkîk İmân =>Sâlih Amel ki, Hakk ve Hayrını Versin, Rızasını Versin Yaşadığımız Sürece İnşâe ALLAH!.
Hakkta ve Hayrda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in Şefkat ve Şefaatıyla İnşâe ALLAH!. Merhametine, Muhabbetine, Hakikat-ı MuhaMMedîyesi’ne =>Şefaat Şifasına, Şehâdet Şerefine =>Habibi Hasbi Hizmetçisi Kılsın Ebedîyen!.
Bu MuhaMMedî HASBî-HABîBî HİZMEt ZİNCİRi ALLAH’ın izniyle kıyamete kadar kopmasın!. EL =>ELe =>EL =>YEDULLAHa..
EhL-i Beyt aleyhumusselâm’ın O =>Muhteşem Mubarek Muazzam Mustafa Zinciri hiç kopmasın =>Gönülden =>Gönüle AKsın Gİtsin ALLAH’ın İzniyle İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!. ALLAH celle celâlihu, eksiklerimizi tamamlasın bizi KeLÂMuLLAH ve RASÛLULLAH’a BağışLasın!. ALLAH celle celâlihu Yâr ve Yardımcımız OLsun!. GüzeLikLer VERsin!.
Es SeLâMu aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuhu..
Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

Eûzubillahimineşşeytânirracîm
BismillâhirrahmÂNirrahîm..


SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
ALLAHümme salli ve sellim ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve resulike ve nebîyyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..

bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin irhamnâ!.

Yâ RABBu’l- ÂLeMîn!.

ALLAHu zü’L-CeLÂL Lütf ü Kereminden, İzzet ü Şerefinden, KeLÂMuLLAH ve RASÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem yüzü suyu hürmetine bizi Hakkta Hayrda etsin!. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin =>ŞÛURuyla ->NÛRuyla ->SURÛRUyla ->ONÛRuyla =>gönlümüzü kalbimizi ve kafamızı AYDINLatsın!.
BiZi =>Ebdal ->Ebrâr ->Ahyâr ve Ahrârlarla BİZ BİLE etsin ve ömrümüz boyunca kendi başımızı Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Gönül Deryâsı’nda bir DAMLA gibi hareketli hizmette fakat, gözükmez etsin İnşâe ALLAH!.
ALLAHu zü’L-CeLÂL BiZi =>Kötülüklerden, Şeytânlaşmışlardan, Şeytânlardan korusun HAKk’ın ve HABîBi’nin Hasbî Hizmetçisi etsin!
ALLAH celle celâlihu, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin Şevkiyle, Şehâdet Şerefiyle ve Şefaat Şifâsıyla =>Merhametine, Muhabbetine ve Hakikat-ı MuhaMMedîyesine dâimen ebeden Hasbî Hizmetçisi etsin İnşâe ALLAHu’r- RAHMÂN!.
BiZim hayatımızı böyle devâm ettirsin!. Dünya Hayatında olan kardeşlerimize ALLAH celle celâlihu onlara Yâr ve Yardımcısı olsun, işlerini kolaylaştırsın, kimseye mahcûb ve muhtaç etmesin İnşâe ALLAH diye DUÂlar ederiz!. ALLAH’ın İzni ve İnâyetiyle RABBu’-l Âlemîn her DUÂyı kabul eder ama, DUÂların da VAKTİ vardır, çilelerin de VAKTİ vardır, hiçbir şey ALLAHu zü’L-CeLÂLin bilgisi dışında değildir elbette!.
Onun için tam teslimiyetle ALLAH celle celâlihu Yâr ve Yardımcısı olsun dedikten sonra ALLAH celle celâlihu yardımcısı olacaktır İnşâe ALLAH!.

Bu âlem, öyle bir âlemdir ki; kimi İnsÂNlar Dünyânın derdinde kendi nefsinin derdinde ya da etrafındakilerin derdinde mahvolur gider!. Bu hususta Kur'ÂN-ı Kerîmde âyetler vardır..:


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ وَأَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَّكُمْ فَاحْذَرُوهُمْ وَإِن تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Yâ eyhuhellezîne âmenû inne min ezvâcikum ve evlâdikum aduvven lekum fahzerûhum, ve in ta’fû ve tasfehû ve tagfirû fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).: Ey iman edenler! Muhakkak ki, sizin zevcelerinizden ve evlâtlarınızdan size düşman olanlar vardır. Artık onlardan sakının. Ve eğer onları affeder, kusurlarına bakmazsanız ve bağışlarsanız, o taktirde muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Rahîm'dir.” (Tegâbün 64/14)

إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَاللَّهُ عِندَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
Resim---“İnnemâ emvalukum ve evlâdukum fitneh (fitnetun), vallâhu indehû ecrun azîm(azîmun).: Oysa sizin mallarınız ve evlâtlarınız fitnedir (imtihandır). Ve ALLAH ki, ecrun azîm (en büyük mükâfat) O'nun indindedir (katındadır).” (Tegâbün 64/15)

فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنفِقُوا خَيْرًا لِّأَنفُسِكُمْ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Resim---“Fettekûllâhe mesteta’tum vesmeû ve etîû ve enfikû hayren li enfusikum, ve men yûka şuhha nefsihî fe ulâike humul muflihûn (muflihûne).: Artık ALLAH'a karşı gücünüzün yettiği kadar (en üst seviyede) takva sahibi olun. Dinleyin ve itaat edin! Ve kendiniz için hayır olarak infâk edin (verin). Ve kim nefsinin cimriliğinden kendini korursa (sakındırırsa), o taktirde işte onlar; onlar felaha (kurtuluşa) erenlerdir.” (Tegâbün 64/16)

Eşleriniz çocuklarınız sizin için fitnedir düşmandır.. şudur budur felân sabrederseniz azîm bir ecir vardır.. nedir bunlar?.
bunlarla imtihan olabilirsiniz!. velev ki KELÂMULLAH’ı DUYup =>RASÛLULLAH’a UYun!. Şeytân dahi olsa MüslümÂN etmek MuhaMMedîler için çok basit ve kolay bir iştir!. mesele burada nereye geliyor?. İnsÂNın Halis Muhlis Sıddık ve Âdil MuhaMMedî OLup OLmadığına geliyor!. bu ise, MuhaMMedî MeLÂMette çok önemli bir husus Olduğuna asla şüphe yoktur!. “öyle miyim?.” diye bir şey yoktur çünkü =>öylesindir!. “öyle miyim?.” diye kim söyler =>biraz sıkıntısı olan, şüphesi olan söyler!. yoksa “ben öyleyim hamdolsun!.” dedikten sonra mesele bitmiştir, bunun dahası yoktur!.
İnanç Temelinde İMÂNda sağlam oluş çok önemlidir =>fakat AMEL İLe isbatı da gerekir!. Bunlar için İnsÂNlar denenirler çeşitli yollarla.:


الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ
Resim---“Ellezî halaka’l- mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ (amelen), ve huve’l- AZÎZu’l- GAFÛR (gafûru).: O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.” (Mülk 67/2)

li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ.. sizi bir güzel evire çevire bir belâya tabi tutalım, belâ verelim, dert keder verelim siz İLK SÖZ’ünüzde duracak mısınız, yoksa başka sebeblere sarılıp yan mı çizeceksiniz diye!. ALLAHu zü’L-CeLÂL, hiçbir kulunun cefâ çekmesini yâni bizim anladığımız anlamda cefâ demeyelim de zulüm görmesini istemez, üzülsün istemez!. şu bu OLANLar ise, bir DENEme safhasıdır, sanal gibidir!. Dünde olanlar dünde kalır, yarınkiler gelmemiştir boşa derdini çekmeye değmez!. Dünden korkmaya gerek yoktur =>TÖVBE edilir varsa bir hak hukuk İnsÂNlarla helâllaşılır!. Yarın için =>doğru dürüst MuhaMMedî DUÂlar edilir, Gıyabî DUÂlar edilir, BİZ BİR-İZ DUÂlar edilir enterkollekte!. Parelel BAĞLı OLarak BİZ BİR-İZde!.
Bütün âletler Almanya’daymış, Antalya’daşmış, şurdaymış, buradaymış diye bir mefhum yoktur, nerede olursa olsun Her Yer de, Her Zaman, Her Halde, Her Nefeste =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in hattında OLAN âletler çalışıyordur!. yâni kadın kadınca, erkek erkekçe çalışıyor!. Herkes herkesçe çalışıyor!. Ama “ceryân/elektirik” yoksa =>boş lafla “çalışıyor!.” diyor/zannediyor!. Aklınca, ancak markalarının reklamını yapıyor!. “Hacıyım, Hocayım, şuyum, buyum, Şeyhim!.” diyor ve bir şeyler söylüyorlar, boş konuşuyor!. Çünkü YÜREĞinde bir ceryân yok, belki pil felân takmış olabilir ya da birlerinin aküsünü kullanıyordur!. Oysa, başkalarının aküsü, bu gün değilse yarın başına geçecektir!.
Onun için, inanan İnsÂNlar için, bunlar çok dikkat edilmesi gereken hususlardır!.

İMÂN ve AMEL süreklilik isteyen bir husustur!. Bunu demek istiyorum ki kolay değildir!. “Kolay olmayan nedir?” diyorsan =>İnsÂNın kendisini tanıması kolay değildir!.


Resim---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.: “Men arefe nefsehu fe kad arefe RABBehu.: Kim ki NEFSini BİLdi/TANIdı, kesinlikle RABBını da BİLdi/TANIdı!.” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l- Hâfâ II/343 (2532)

İnsÂN, kendisini/nefsini tanıması =>ANcak Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i BİLİp BULup MuhaMMedî ÜMMeti OLmasıyala, Hakikat-i MuhaMMedîsine ULAŞınca =>“Aaa!. Ben RABBım’ın Halifesiymişim!.” deyi verecek bir ÂN’da şaşa kalacak!.
Fe.. hemence arkasından, yakınında, hiç beklemeden, bu kadar yakın şah damarından da yakın AKREB/AKRABAsı..
Normal hayataa Akraba=>Göbek bğıyla bağlı OLduğu annesi, babası, çoluğu-çocuğu sanır, halbuki burada bu âyette öyle değildir!.
“öyle bir gün gelecektir ki kadın emzikli çocuğunu bırakacaktır.” Âyetler, hadisler vardır. “o günün dehşetinden korkun!.” Diye..

Buradaki,bu âlemdeki akrabalıklar da hoştur, güzeldir, sistemin parçasıdır. nasıl ki; namazlar, şehâdetler, haclar ve yapılan bütün ibâdetler DÎN’in gereği ise, o da/Manevî Göbek Bağı AKRABALığı da KULLuğun gereğidir ve hep beraber bir ŞEHÂDET DOĞURması lâzım ki =>“Eşhedu enLâ İLâHe İLLâ ALLAH ve eşhedu enne MuhaMMeden Abduhu ve Rasûluhu..”
Hatta öyle bir doğurmalıdır ki =>“Eşhedu enLâ İLâHe İLLâ ALLAH!.”ı =>sen söylerken NEFESin ve SESin Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den GELip bu SÖZü: “Eşhedu enne MuhaMMeden Rasûlullah” söylesin ve sen O’ndan bunu SÎNEN’de tekrar et!. Yâni “ve eşhedu enne MuhaMMeden Abduhu ve Rasûluhu” bizim için yabancı birisini değil de kendi ÖZümüzde bir ampul nasıl.: “Ben =>ceryÂN’da ampulüm!.” diyorsa SEN de =>NÛR-u MuhaMMedLe =>NÛRuLLAHLa YANdığın ÂN’da “MuhaMMeden Rasûlullah” diyorsun zâten!.
SÖZünü Söyleyen, Şâhid OLan =>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem oluyor!. Tıpkı Kur'ÂN-ı Kerîm gibi.. Kur'ÂN-ı Kerîm’i =>ALLAH söylemedi sana, söylemeyecek de zâten.. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem söyleyecek ki O’ndan DUYacaksın ve =>ALLAH'a UYacaksın!.
Bunlar hep İlahî Sistemin kendi içindedir ve onun içindir ki, Zehrâ Kızım İslâm TeSLiMîyyet ANında hemence İSTiKÂMet için Tatbikat ister her hususta!.
Her NEFS/AKIL BEDEN-NEFS-KALB-RÛH LetâifLerinde gördüğü arızaları her türlü eksikleri giderip kendini kollayıp ve gerçekten RABBısı’na dönmeyi temin etmesi kendisine FARZ-ı AYNdır!. ve bu zor da değildir, her gün ekmek yiyip su içtiğin gibi normal ibâdetlerini yapmak, yüke girmemek!. ALLAH celle celâlihu fuzulî yük çekmemizi istemez!. Yâni ALLAH celle celâlihukolaylıktan yanadır.. Çokça ibâdetle çokluk mesele değildir, mesele =>Yerinde, Zamanında, Hâlinde Ve O Nefeste onu yakalamaktır.. yakaladıktan sonra çok desen ne az ne desen ne!. yakalamadıktan sonra ise, sabahtan akşama kadar desen ne!!. Yanlış yola gider gibi istediğin kadar.: “ben doğru gidiyorum!.” Desen de, gideceğin yer Mekke-Medine değil!. Çünkü terse gidiyorsun!. ama giderken şunu dedin bunu dedin “kime uyduysan ondan iste!.” âyetler var. “kimden istediysen!.” bunlara dikkat etmemiz gerekiyor!.
Bu özellik ve güzellikleri kaçıranlar ALLAH korusun Ebedî Hüsrânda kalırlar!. Bu hayatın taktukaları onların peşini bırakmaz!. Şeytânlaşmışlar onu Şeytânlaştırıncaya kadar uğraşırlar o da kaybolur gider onların içinde ALLAH korusun!.

Biz 85. Âyette kalmıştık Meryem Vâlidemizin Sûresinde..
Demiştik ki Meryem Annemiz, çok Mukaddes bir Annedir hiç bir şeyini, sanal olmayan bir şeyini bulamazsınız!. Yâni sanal gibidir ki =>gerçek MuhaMMedî Mârifet Makamında OLduğu için böyledir. Bizim HAM AKLımız NAKLe ERMeden asla ANLAyamaz kendi SAHAsına Çekemez!.
Yâni RAHMÂN Nefâsı’yla İnsÂNlar dirilmiştir!. ayrıca dirildiği gibi bir de HâMİLe kalmıştır.. uydurmak için ne söylerse söylesinler onları dinleme Kur'ÂN-ı Kerîm ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'i DUYve UY!.
Yâni Rûhu’l- Kudüse=>Cebrâil diyorum!. istediğini söyle ya da hiçbir şey deme!. bunlar mesele değildir!.
Mesele =>Meryam aleyhasselâm =>öylesine imtihan olmuştur ki İnsÂNların yaptığı zulümlere TAHAMMÜL etmiştir =>RABBu’-l Âlemînden gelenlere de SABRetmiştir.. Hakka ve Hayar sabretmiştir.. Bu İŞ hiç de kolay değildir!. Tek başına hâmile kalmıştır.. Tek başına doğurmuştur.. Tek başına Mekke Medine’den.. bütün bunların hepsini fiilen yaşamıştır!. Meryam aleyhasselâm Muhteşemdir Mukaddestir!. Kavmine geldiğinde tefritte olup iftirâya tâbi tutulmuştur.: “Dağdaki Yûsuf adındaki bir çobandan bu bebeği edindi!?.” gibi.. Tahammül edip çocoğunu işâret etmiştir.. Beşikteki Bebek konuşunca.. mehdi sabiyyâ.. “mehdi ->beşik” demektir..
Beşikteki Bebek konuşunca.. “ne yapıyor bu çocuk?”.. ifrat edip diyorlar ki.: "ALLAH’ın oğLu geldi.. O’nu ALLAH’ın Karısı getirdi!.” deyip hemen TesLis/ÜÇLeme yapıyorlar!.
İsâ aleyhisselâm.: “Ben Rasûlullahım!.” dediği halde inananı bulamıyorsun!.
85. Âyette ALLAHu zü’L-CeLÂL;


يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَنِ وَفْدًا
Resim---“Yevme nahşuru’l- muttekîne ile’r- RAHMÂNi vefdâ (vefden).: O gün muttakîleri (TAKVÂ sâhiblerini), RAHMÂN'ın huzurunda izzet ve ikrâmla haşredeceğiz (toplayacağız)..//TAKVÂ sâhiblerini, ALLAH’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azâbtan korunanları, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sâhib çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minleri Rahmet Sâhibi RAHMÂN olan ALLAH’ın huzuruna, CeNNet’e heyet halinde toplayıp getireceğimiz gün, kimse şefâatten nâsiblenemeyecek.” (Meryem 19/85)

Yevme nahşuru’l- muttekîne ile’r- RAHMÂNi vefdâ.. O gün var ya o gün müttâkileri haşrederiz/toplarız.. Dirilik, Saygı, İzzet, İkrâm ve Muhteşem bir VARışLa RAHMÂNın Huzurunda o gün haşrederiz/toplarız.. “ALLAHtan korkanlar”ı çok iyi anlamaka gerekir!. “Ben de ALLAHtan korkanlarım!” diye sevinmeye hiç gerek yok iyi ANLamaya gerek vardır ki, muttekîn =>kavî=>sağlam, metin, zorlu, kuvvetli, güçlü, varlıklı, zengin, sâlih, emîn, mutemed olanlar demektir.. kavî kökünden El Kavîyyü celle celâlihu Esmâsı.:

El Kavîyyü celle celâlihu.:
Resim

TAKVÂ.. yâni ALLAHtan korkuyor!. ALLAH’tan korkuyorsun da nasıl korkuyorsun, niye korkuyorsun ALLAH’tan?!.
Meselâ, ALLAHu zü’L-CeLÂL yılan değil ki ->yılandan korkar gibi mi?!.
ALLAHtan KORKkmak =>O’nun ULUHÎYyetini/RUBUBÎYYetini/RABBLığıBİLerek, BULarak, KULu OLarak ve KULLuğunu YAŞAyarak Kabul etmek, Saygı DUYmak ve Hürmet etmek Muhteşem bir şeydir!.

ALLAHu zü’L-CeLÂL buyuruyor ki; o gün, İLK SÖZLerinde “kavî olanlar”ı biz O, HaşrLuş DiriLiş Günü’nde tekrar toplarız.. toprakta olanlara.: “Kalkın buraya gelin!." deriz.. yâni Neşrederiz!. Haşrı Neşrederiz RAHMÂN’ın HUZURUnda-HAZIRında..

Bütün mesele =>ALLAHu zü’L-CeLÂLin Özellik ve Güzelliklerini =>İnsÂN kendi SÎNEsi’nde hissetmeli ve de bundan gerçekten mutlu olmalı!. Bir sıkıntı bir dert ve bir yük gibi =>şundan kurtulalım değil de hayatın içinde, ampul nasıl ceryânla şeref-yâb oluyorsa, şerefleniyorsa.. buzdolabı, fırın nasıl ceryânla Şeref kazanıyorsa ve VARsa İnsÂN da =>HabLî’L- VERîd/Şahdamarından da AKREB/AKRABA/Yakın RABBısıyla BİZ BİR-İZ NAHUNU BİRLİKteLiğinde TEK-BİR OLuYORsa o zaman gerçekten ALLAHu zü’L-CeLÂLin takdir ettiği bir MuhaMMedÎ KULUdur!. Yâni HALİFESİdir!.
Bu çok önemli bir husustur ki, aksi takdirde ya Ampul’e elektirik/CÂN CERYÂNı=RÛH BAĞlantısı gelmiyor ya da Ampul’de çatlak patlak, bağlantı kopukluğu bir şey vardır!.
Kaba Sofu esiyor gürlüyor.: “Efendim öbür tarafta şöyle yaparız, böyle yaparız!. Vs.!”
Kardeşim, bu tarafa ne oldu da âhirete SALLıYORsun DÎN İŞLerini!. Bu tarafın, senin-benim için ne OLduğunu DUYmadın mı =>Kur'ÂN-ı Kerîm'den.:
ResimLehvün-LÂibun” sAHahası..:

إِنَّمَا الحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَإِن تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ أُجُورَكُمْ وَلَا يَسْأَلْكُمْ أَمْوَالَكُمْ
Resim---İnneme'l-hayâtu'd-dunyâ lâibun ve lehv(lehvun), ve in tu’minû ve tettekû yu’tikum ucûrekum ve lâ yes’elkum emvâlekum.:Gerçekten dünyâ hayâtı, ancak bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. Eğer îman ederseniz ve sakınırsanız, O, size ecirlerinizi verir ve mallarınızı da istemez." (MuhaMMed 47/36)

Dünyâ bir KULLuk DENEmesi Oyun Bahçesidir.. Çocuk Parkı gibi eğlencelidir!.
“Ben burayı çok sevdim, öbür tarafı boş ver!.” derse ne olur?. Ne olacak aklı ermeyen çocuklar gibi oynar, öylesine oynar ki =>Karanlıkta/zulmette kalakalır!.
Helâl Dâiresinde olmayan bir şey yok iken =>Yaramazların YOLu'na düşer Haram Batağına saplanır kalır!. Haramda asla zulümden başka bir şey bulamaz!.
Şehâdet de, her şey de bu ÂLEM'dedir buna çok dikkat etmemiz lâzımdır!..


وَنَسُوقُ الْمُجْرِمِينَ إِلَى جَهَنَّمَ وِرْدًا
Resim---“Ve nesûku’l- mucrimîne ilâ CeHeNNeMe virdâ (virden).: Ve mücrimleri (suçluları), susamış olarak CeHeNNeMe sevkedeceğiz.// İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sâhibi âsileri, suçluları, suya götürülen susamış bir sürü gibi CeHeNNeMe sevkedeceğimiz gün, kimse şefâatten nâsiblenemeyecek.” (Meryem 19/86)

Ve nesûku’l- mucrimîne.. Mücrimleri/ cürüm-kabahat-suç-günah işleyenleri..
ilâ CeHeNNeMe virdâ.. onları vird olarak yâni susuzluktan ağzı köpürmüş develer gibi.. bir damla su diye saldıran develer gibi vird olarak.. Olmazsa OLmaz mutlaka Olmalı VİRDLer/Manevî dersler gibi.. vird olarak onları mücrimleri cürüm işleyenleri suç işleyenleri CeHeNNeM’e böyle saldırırlarcasına sevk edeceğiz.. sevk bildiğimiz sevk de buradan geliyor Türkçeye..


لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا
Resim---“Lâ yemlikûneş şefâate illâ menittehaze inde’r- RAHMÂNi ahdâ (ahden).: RAHMÂN'ın indinde, ahd ittihaz edenlerden (ALLAH'tan ahd alanlardan) başkası şefâate malik olamaz.// Rahmet sâhibi RAHMÂN olan ALLAH katında imânları ile, İslâm’daki sadakatleri ile, rızâyı ilâhîye mazhar olan amelleri ile taahhüd alanların, söz alanların dışında kimse şefâatten nâsiblenemiyecek.” (Meryem 19/87)

Kur'ÂN-ı Kerîmimiz’de ER RAHMÂN celle celâlihu İsmi en çok 16 defa Yalnızca Meryem Sûremizde geçmektedir..

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim
==>İŞİtip===>DUYmak LÂZıMdır,
==>HURMA AĞACInın==>SESİ’ni!.
=>DUYduğuna=>UYmakLÂZıMdır,
MERYEM’in=>AL<->VER NEFESini!.
aleyhasselâm..



لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا
Resim---“Lâ yemlikûne’ş- şefâate illâ menittehaze inde’r- RAHMÂNi ahdâ (ahden).: RAHMÂN'ın indinde, ahd ittihaz edenlerden (ALLAH'tan ahd alanlardan) başkası şefâate mâlik olamaz.// Rahmet sâhibi RAHMÂN olan ALLAH katında imânları ile, İslâm’daki sadakatleri ile, rızâyı ilâhîye mazhar olan amelleri ile taahhüd alanların, söz alanların dışında kimse şefâatten nâsiblenemiyecek.” (Meryem 19/87)

Kur'ÂN-ı Kerîmimiz’de ER RAHMÂN celle celâlihu İsmi en çok 16 defa Yalnızca Meryem Sûremizde geçmektedir..

Lâ yemlikûne’ş- şefâate illâ menittehaze inde’r- RAHMÂNi ahdâ.. kimse şefâata mâlik değildir ancak şunlar hariç ki, kim RAHMÂN ALLAH Katında bir ahd/söz almışsa ahd yaptıysa ve o sözünde durduysa o hariç, bunun dışındakiler Şefâat Sâhibi değildir RAHMÂN katında.. Kim ki ittihaz etti, yaptı RAHMÂNın indinde/katında =>BİZ BİR-İZ-liğinde yanan bir lambayla ceryânın birleşmesi gibi İNDİnde öyle bir ind yâni ahden, bir ahd olarak.. kimin ki RABBısı’ndan bir ahd almışsa onlar Şefaat Sâhidirler.. RAHMÂNın Katında böyle bir ahd almışların dışında şefâata mâlik olmayacak hiç kimse!.
Onun için o soytarı İnsÂNların.: “Şöyle yaparız böyle yaparız!.” demeleri çok büyük tehlike Kur'ÂN-ı Kerîm açısından..


وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَدًا
Resim---“Ve kâluttehaze’r- RAHMÂNu veledâ (veleden).: “RAHMÂN, bir çocuk ittihaz etti (edindi).” dediler.// 'Sınırsız rahmeti ile hayat veren, yaşatan, koruyan, rahmetine, lütfuna, hayırlara mazhar eden RAHMÂN olan ALLAH oğul edindi." dediler." (Meryem 19/88)

Bakınız hep RAHMÂN celle celâlihu geçiyor.. RAHMÂN Nefâsıyla hâmile kalıyor Meryem aleyhasselâm ANAmız..
Ve kâluttehaze’r- RAHMÂNu veledâ.. onlar diyorlar ki.: “ALLAH veled/çocuk edindi!.” diyorlar.. İsâ aleyhi’s-selâm’ı kasdediyorlar..


لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْئًا إِدًّا
Resim---“Lekad ci’tum şey’en iddâ (idden).: Andolsun ki siz, çok kötü bir şey yaptınız (söylediniz).// Çok çirkin bir şey ortaya attınız.” (Meryem 19/89)

Lekad ci’tum şey’en iddâ.. kesinlikle, yemin olsun ki böyle demekle siz öyle bir şey yaptnız ki, öyle şey iddiâ edip davâya kalkışıyorsunuz ki bu iddiâ çok korkunç ve kötü.. Çirkin bir söz söylediniz yâni korkunç bir şey ortaya attınız, gerçekten korkunç bir cesaretle bu işi yaptınız. öyle bir şey ortaya attınız hiç saygısızca.: ALLAH’ın çocuğu var!.” demekle kendi kafanızdan.. Bu öyle ağır bir sözdür ki hakikaten öyledir çünkü “İnsÂNı ->Tanrı edinmek”ten daha kötüsü ne olabilir?.
İnsÂN ki, bütün Esmâyı yüklüdür!. birisi dese ki.: “Öküz benim tanrım!.” güler geçersin.. ama, bir çocuk ki anasının karnında konuşan, beşikte konuşan bir çocuk.. “Haa bu ALLAH’ın oğlu!.” Diyor!. O Çocuk İsâ aleyhisselâm beşikte.: “Ben Rasûlullahım!.” diyor.. “Ölünüzü diriltirim!.” “ALLAH’ın İzniyle!.” diyor.. “Hastanızı iyileştiririm, sizin evinizdekileri size haber veririm.” diyor. “Ben ALLAH’ın Rasûlullahıyım!.” diyor..


تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنشَقُّ الْأَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدًّا
Resim---“Tekâdu's- semâvâtu yetefâttarne minhu ve tenşakku’l- ardu ve tehırru’l- cibâlu heddâ (hedden).: Bundan neredeyse semâlar (gökyüzü) parçalanacak ve yeryüzü yarılacak ve dağlar çökerek yıkılacaktı.// Bu yakışıksız sözün dehşetinden az kalsın gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar gümbürdeyerek parçalanıp devrilecekti.” (Meryem 19/90)

Tekâdu's- semâvâtu yetefâttarne minhu.. bu sözden neredeyse az kalsın semâlar/gökyüzü parçalanacak..
ve tenşakku’l- ardu ve tehırru’l- cibâlu heddâ.. Fatır Esmâsını okuduk.. Fâtır Sûresini de.. Fatara ->param parça olmak..
Bu o kadar ağır söz ki, semâlar/gökler ondan dolayı param parça olacağı nerdeyse, az kalsın böyle oluyordu.. Yeryüzü de şak şak, param parça olacaktı yarılacaktı.. şakka.. yarılmak param parça olmak.. bu kazık gibi duran dağlar ise, yâni terayağının tavada eridiği gibi harra olacaktır..
“harra succeden” de öyledir, adam secde ediyor da secde ederken her zerresi SU gibi secdede..
Yok adamın sadece bedeni secde ediyor, kafasının içinde kırk tane tilki dolaşıyorsa bu secde, “harra succuden” değil..
sen atmışsın kızgın tavaya yağı ne yapsın yâni?. “yakma beni!.” mi desin. ne dese havaya ne yapacak!. En kısa zamanda eriyecek dağ gibi olsa dahi dağlar/cebeller gibi olsa da =>heddâ.. Kimlik ve kişiliğiçökecek!. dâimîyyet hüviyetini kuşanacak.. BUZDAĞI =>SU olacak SU ise =>BUHAR olacak BUHAR ise =>BULUT olacak, saflaşacak, göz yaşı gibi tekrar dönecek “heddâ” olacak.. yâni Hidâyetin Kaynağı olacak ve çökecek yâni kendi eski benliğinden eser kalmayacak!.
Nerede o senin attığın bir avuç yağ?!. O yağ gitti..
Diyorsun ki o zaman ki adam nerde?. O zaman ki adam değişti, secdeyi yaparkan “harra succeden” yapıyor.. yâni odun gibi değil.. yere dökülmüş bir tas SU gibi her zerresiyle secde ediyor, “harra” yapıyor!.
Ya da kızgın saca atılan bir bardak SU gibi.. Kızgın sacda bir zerresi sabit duramıyor harra yapıyor, hararet yapıyor, yâni kalkıyor yatıyor kalkıyor yatıyor bitinceye kadar dans ediyor sanki!.


أَن دَعَوْا لِلرَّحْمَنِ وَلَدًا
Resim---“En deav li’r- RAHMÂNi veledâ (veleden).: RAHMÂN'a bir çocuk isnat etmeleri (sebebiyle).// Sınırsız rahmeti ile hayat veren, yaşatan, koruyan, rahmetine, lütfuna, hayırlara mazhar eden RAHMÂN olan ALLAH’a oğul isnad ettiler diye bunlar olacaktı.” (Meryem 19/91)

En deav li’r- RAHMÂNi veledâ..
Şöyle da’vâ etmek, isnad etmek, “şunun bunun için yapıyorum” demek, da’vâcı olmak.. RAHMÂN’a çocuk isnad etmek.. RAHMÂN’nın çocuğu vardır” da’vâsını gütmelerinin yüzünden.. demin söylediğimiz gökler parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar da yıkılıp yerle bir olacak!.
En.. diye.. ne diye, niçin?. bir önceki âyette böyle böyle olacak dedi ya burada devâm ediyor niye böyle olacak diye soruyorsun, niye böyle gökler yarılacak, yer şak şak olacak, dağlar buz gibi eriyecek diyorsun..
En deav.. da’vâ ettiler diye..
En deav li’r- RAHMÂNi veledâ.. "RAHMÂN ALLAH’ın bir veledi var” diye O’na suç isnad eden da’vâda bulundular, böyle bir isnadda bulundular..


وَمَا يَنبَغِي لِلرَّحْمَنِ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا
Resim---“Ve mâ yenbagî li’r- RAHMÂNi en yettehıze veledâ(veleden).: Ve RAHMÂN'a çocuk edinmek yakışmaz (olamaz).// Sınırsız rahmeti ile hayat veren, yaşatan, koruyan, rahmetine, lütfuna, hayırlara mazhar eden, RAHMÂN olan ALLAH’ın oğul edinmesi şanına yakışmaz.” (Meryem 19/92)

Ve mâ yenbagî li’r- RAHMÂNi.. asla kesinlikle olamaz, bu azgınlığı RAHMÂNa yakıştırmak câizmiş gibi göstermek asla olamaz RAHMÂN için böyle bir şey kesinlikle olamazki,
en yettehıze veledâ.. RAHMÂN bir çocuk edindi” diye bunu yakıştırmak RAHMÂNa yüklemek böyle bir bir şeyi varmış gibi göstermek ve bunun içinde çaba göstermek istemek bu mümkün değildir. RAHMÂN olan ALLAH celle celâlihu’ya asla bir veled/çocuk edinmek yakışmaz!. Bu azgınlıkları RAHMÂN ALLAH’a yüklemesinler boşa!.


إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا
Resim---“İn kullu men fî’s- semâvâti ve’l- ardı illâ âti’r- RAHMÂNi abdâ (abden).: Semâlarda ve yeryüzünde olan kimselerin hepsi, mutlaka RAHMÂN'a kul olarak gelecek.// Göklerdeki ve yerdeki akıllı ve sorumlu varlıkların hepsi istisnasız, Rahmet sâhibi RAHMÂNın huzuruna O’nu ilâh tanıyan, O’na teslim olan kul olarak gelecektir.” (Meryem 19/93)

İn kullu men fî’s- semâvâti ve’l- ardı illâ âti’r- RAHMÂNi abdâ.. Şunun için ki, mutlaka sonuçta her kim olursa olsun ister gök yüzünde olsun ister yer yüzünde olsun.. göklerde ya da yerde olsun RAHMÂN’a bir kul olarak gelecekler!.
Semâlarda yer yüzünde kim varsa.. bakınız “men” =>aklı olan kimse için kullanılır..
Adam diyor ki gök yüzünde semâlarda adam mı olur?!.
Kardeşim, ALLAHu zü’L-CeLÂL.: “var” diyorsa vardır.. yer yüzünde olan semâda olan kimselerin hepsi mutlaka ve mutlaka kesinlikle RAHMÂN olan ALLAH’ın Huzuru'na KuL olarak geleceklerdir, bundan kaçınamazlar, kaçamazlar ve kurtulamazlar!.


لَقَدْ أَحْصَاهُمْ وَعَدَّهُمْ عَدًّا
Resim---“Lekad ahsâhum ve addehum addâ (adden).: Andolsun ki onları, tek tek adetlendirerek tesbit etti (saydı).// Andolsun ki, ALLAH onların hepsinin sayımını yapmış, sicile geçirmiştir. Onları teker teker saymıştır.” (Meryem 19/94)

Le kad.. muhakkak, kesinlikle.. iki kere yemin olsun ki,
ahsâhum ve addehum addâ.. onların tümünü biz tek tek/adet adet saydık hesab ettik tesbit ettik.. onların adedlerini kim olduklarını tek tek adet adet tek tek adetleyerek kim olduklarını kendi kendilerine şâhidlik yapmak üzere tesbit ettik kimdir bunlar, bu işi böyle yapanlar kimlerdir?. hayatta yapıyorlar değil mi?. nereye kadar yapıyorlar mezar taşına göre ondan sonra.. böyle buyuruyor ALLAHu zü’L-CeLÂL..


وَكُلُّهُمْ آتِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَرْدًا
Resim---“Ve kulluhum âtîhi yevme’l- kıyâmeti ferdâ (ferden).: Ve kıyâmet günü, onların hepsi O'na, ferdî olarak (tek başına) gelecek.: Onların hepsi, hesap vermek için Kıyamet Günü, onun huzuruna tek başına, yapayalnız gelecektir.” (Meryem 19/95)

Ve kulluhum âtîhi yevme’l- kıyâmeti.. ve onların tümü hepsi O'na, ferdî olarak/tek başına gelecek..
Ne garib şeydir ki orada bozulmuş tarikatlarıi bozulmuş cemâatları, bozulmuş partileri öteleri böteleriyle değil nasıl geleceklermiş?.
Kulluhum.. onların tümü hepsi o kıyama kalkıldığı gün gelecekler.. ferd ferd gelecekler.. tek başına yanlarında hiç kimse olmayacak tek başına gelecekler.. Bu Dünyada hani meydanlar doluyor ya.: “şöyle yapın böyle yapın!.” diyenler de, onların tümü O’na gelecekler kime?. RAHMÂN ALLAH’a gelecekler !. Kıyamet Günü nasıl gelecekler?. ferda ferd, ferd gelecekler..
Yanlış Yolda Yaramaz insânlara uşaklık edenlerde azıcık ALLAH Korkusu, Kur'ÂN-ı Kerîm Bilgisi, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Muhabbeti olsa, böyle şeylerden uzak dururlar!. Hani.: “Bizim Şeyhimiz sizin Şeyhinizi döver!.” sözleri var ya onu diyorum!. Bunlar çok saçma!. İnsÂNı bile bile şirke götüren ağır şeylerdir!. Bunlar bunu, ister bilgisizliğinden yapsın isterse şeytânlığından yapsın sonUÇta her hususta Peygamber aleyhi’s-selâm’ı sollamış geçmiş!.

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا
Resim---“İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti se yec’alu lehumu’r- RAHMÂNu vuddâ (vudden).: Muhakkak ki
İman edenler ve amilüssâlihat (nefs tezkiyesi) yapanları, RAHMÂN, muhabbet duyulanlar (sevilenler) kılacak.// İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler için, Rahmet sâhibi RAHMÂN olan ALLAH kullarının gönüllerine bir sevgi yerleştirecektir.”
(Meryem 19/96)

İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti.. onlar inanıp sâlih amel işleyenler var ya,
se yec’alu lehumu’r- RAHMÂNu vuddâ.. RAHMÂN celle celâlihu İsminin en geçtiği Sûrelerde,
Tahkîk İmân ve Sâlih Amelleri olanlar için.. Kesin inanıyorlar ve uyguluyorlar.. Bu kimseler için, onlar için El VEDÛD OLan Er RAHMÂN celle celâlihu onların Kalbine “SEVgi” yerleştirdi..

El Vedûdu celle celâlihu.:
Resim

vuddâ.. El Vedûd olan, sonsuz MuHABBEtin bütün SEVgi DUYgularının tümünü toplayan bir Esmâdır El Vedûdu celle celâlihu Esmâsı ki, benim çok hayran kaldığım Esmâlardan birisidir!.
ALLAH celle celâlihu, o gün onlar için ne yapacakmış?. “vedd” kökünü onlara mahsus kılacakmış yâni onları RAHMÂN olan ALLAH celle celâlihu’ya Saf/Temiz İnandıkları için, Tahkîk İnandıkları için, Sâlih Amel İşledikleri için, onlar için o gün, ALLAH celle celâlihu onlar için MuHABBEt.. Onlar, Muhabbet Duyanlar, Muhabbetle bu noktaya gelmiş olanlar, El Vedûd Esmâsının mazharı İnsÂNlar yapacak!. Onların inançlarında-amellerinde Galib Esmâ dediğimiz esmâ haline getiriveriyor ALLAHu zü’L-CeLÂL!.

İnnellezîne âmenû ve amilu's- sâlihâti.. şüphesiz, gerçekten Tahkîk İmân edenler Sâlih Amel işleyenler var ya işte onlar,
se yec’alu lehumu’r- RAHMÂNu vuddâ.. onlar için el Vedûd olan RAHMÂN ALLAH ne kılacakmış, ne yapacakmış onlar için, onlara Vedûd Sevgisi Sevginin Şahı yâni “muhabbet”inde ötesinde bence “veddâ”.. yâni Zâhir ve Bâtın Dâimîyyetinin ikisi de “vücûd”a geliyor, resmen vücûda geliyor beraberce.. muhteşem bir şeydir =>iğnenin ucu gibi BİZ BİR-İZ-Likk.. Ne Âhiret ne Dünyâ yok!. Öyle bir MuHABBEt ZİRVEsi’dir ki, bu ancak RAHMÂN ve VEDÛD olan ALLAH celle celâlihu =>bu İnsÂNlara =>Gerçek İmân ettikleri için =>Doğru Amel ettikleri onlara =>MuHABBBEt bir SEVgi Yumağı yapacak onların YÜREĞİni..
Onların Kalbini =>ALLAHu zü’L-CeLÂL ZÂTI’nın SEVgi- MuHABBBEt TAHtı yapacak!. Ve bunları bu ÂLEM de Şehâdeten yaşayacaklar!.

Resim
Kullanıcı avatarı
Hakan
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 4962
Kayıt: 08 Eki 2006, 02:00

Re: KUL İHVANÎ MERYEM SÛRESİ SOHBETİ

Mesaj gönderen Hakan »

Resim

فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِ قَوْمًا لُّدًّا
Resim---“Fe innemâ yessernâhu bi lisânike li tubeşşire bihi’l- muttekîne ve tunzire bihî kavmen luddâ (ludden).: Böylece BİZ, O'nu (Kur'ÂN-ı Kerim'i) senin lisânınla kolaylaştırdık. O'nunla, TAKVÂ sâhiblerini müjdelemen ve inatçı kavmi uyarman için.// BİZ Kur’ÂN’ı, sadece ALLAH’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azândan korunanları, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sâhib çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minleri, müttâkileri müjdeleyesin, şiddetle karşı çıkan bir topluluğa da sorumluluk, hesap ve cezâyı hatırlatarak uyarasın diye, senin dilinle indirip, okutarak kolaylaştırdık.” (Meryem 19/97)

Fe innemâ yessernâhu bi lisânike.. Yâ MuhaMMed sallallahu aleyhi vessellem.. Meryem Sûresi'nin sonunda ne buyuruyor ALLAHu zü’L-CeLÂL.. Fe innemâ yessernâhu bi lisânike.. şüphesiz bir şey ki BİZ, SANA/SENin lisânınla =>O’nu/Kur'ÂN-ı Kerîmi kolaylaştırdık!. çünkü SEN Arapça buyuracaksın onlar da Arapça anlayacaklar..
li tubeşşire bihi’l- muttekîne.. Bununla ALLAH’a İnancı, KAVÎ OLan olanlara, ALLAH’a Saygısı Hürmeti İnancı Sağlam OLan, , ALLAH’tan korkanları müjdelemen için..
ALLAH’tan korkmak!. Muttakî.. TAKVÂ.. Kavî OLmak.. Kavî ->Sağlam, İLk SÖZÜnün ERİ, alnının çatından kurşunu sıkıyorsun yine de.: “Eşhedu enLâ İLâHe İLLâ ALLAH MuhaMMeden Rasûlullah!." diyor. Ve buna ŞEHÎD denir.. Savaşın ortasında.: “Anam anam!.” deyip kaçıp giderken sırtından kurşunu yiyen değil!. O da mı şehîd olacak ya da ne bileyim ben yanlış işlerde olanların üstüne bir bayrak örtünce o da mı şehîd olacak yâni!. Alnı secdeye değmemiş.: "Lâ İLâHe İLLâ ALLAH"ı bilmek istememiş vve bilmiyorsa ne edelim!.

En ACIsı OnLar =>BİLerek ve isteyerek, Kadir ve Kıymatini BİLemedikleri RABBü’L- ÂLEMîN’e KULLuğu İSRÂF EtmişLerdir.:


ALLAH celle celâlihu tüm Esma-i Şeriflerini AKIL OLarak ANA Kart OLarak yükleyip, Yer Yüzünde Halifesi OLarak ZÂTI’na KULLuk yapmak üzere yaratıp, bütün kâinâtı emrine musahhar kıldığı İnsanoğlu’na SınırLı-SorumLu Olarak Takdir ettiği sürede, koskoca ömrü KELÂMULLAH-ResûLuLLH aleyhisselâmDUYup UYmadan, zavallı ham NEFSinin Hevâ-Heves Çılgınlığı içinde bitirmek;
=>TERBiye Edilememiş bir Beden,
=>TEZKiye Edilememiş bir Nefs,
=>TASFiye Edilememiş bir KaLb,
=>TECLiye Edilememiş bir Rûh..
Emânet Ni’metlerinin en acı İSRÂFı ve HÜSRÂNıdır.

ALLAHu zü’L- CELÂL’in, KELÂMuLLAH’ın ve RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem Kadr-ü-Kıymetini/değerini BİLemeyiş târifi imkansız bir AKıL ve İMKaNLar İSRâFıdır.:


وَمَا قَدَرُواْ اللّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُواْ مَا أَنزَلَ اللّهُ عَلَى بَشَرٍ مِّن شَيْءٍ قُلْ مَنْ أَنزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاء بِهِ مُوسَى نُورًا وَهُدًى لِّلنَّاسِ تَجْعَلُونَهُ قَرَاطِيسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَثِيرًا وَعُلِّمْتُم مَّا لَمْ تَعْلَمُواْ أَنتُمْ وَلاَ آبَاؤُكُمْ قُلِ اللّهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ
Resim---“Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî iz kâlû mâ enzelallâhualâ beşerin min şey (şey’in), kul men enzele’l- kitâbellezî câe bihî mûsâ nûren ve huden li’n- nâsi tec’alûnehu karâtîse tubdûnehâ ve tuhfûne kesîrâ (kesîran), ve ullimtum mâ lem ta’lemû entum ve lâ âbâukum, kulillâhu summe zerhum fî havdıhim yel’abûn (yel’abûne).: “Ve ALLAH, beşere bir şey indirmedi.” dedikleri zaman O'nun kadrini hakkıyla takdir edemediler. “İnsanlar için hidâyet edici ve bir nur olan Hz. Musa'nın getirdiği kitabı kim indirdi?” de. Onu kâğıtlara (yazıp) açıklıyorsunuz, çoğunu gizliyorsunuz. Babalarınızın ve sizin bilmediğiniz şeyler size öğretildi. “ALLAH” de, sonra onları daldıkları şeylerde bırak oynasınlar.” (En’âm 6/91)

مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Resim---“Mâ kaderûllâhe hakka kadrih (kadrihî), innallâhe le kaviyyun azîz(azîzun).: ALLAH'ın kadrini de (kudretini de) hakkıyla takdir edemediler. Muhakkak ki ALLAH, mutlaka Kaviyy'dir (kuvvetli), Azîz'dir (yüce).” (Hac 22/74)

وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Resim---“Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî ve’l- ardu cemîan kabdatuhu yevme’l- kıyâmeti ve’s- semâvâtu matviyyâtun bi yemînih (yemînihi), subhânehu ve te’âlâ ammâ yuşrikûn (yuşrikûne).: Ve (onlar) ALLAH'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Kıyâmet günü yeryüzünün tamamı O'nun avucundadır (tasarrufundadır). Ve semâlar, O'nun eliyle dürülmüş olacaktır. O, SübhÂN'dır (herşeyden münezzeh). Ve onların şirk koştukları şeylerden yücedir.” (Zümer 39/67)

ALLAHu zü’L- CELÂL’in HALİFELik Nİ’MEti TAŞIyan NEFSin İSRÂFı ve KURTULUŞu.:

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Resim---“Kul yâ ıbâdiyellezîne ESREFû alâ enfusihim lâ taknetû min RAHMETİLLÂH (rahmetillâhi), innALLÂHe yagfiru’z- zunûbe cemîâ (cemîan), innehu huve’l- GAFÛRu’r- RAHÎM (rahîmu).: De ki: "Ey nefsleri üzerine İSRÂF yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! ALLAH'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki ALLAH, günahların hepsini mağfiret eder (sevâba çevirir). O, muhakkak ki O; GAFÛR'dur (mağfiret eden), RAHÎM'dir (rahmet nuru gönderen)." (Zümer 39/53)

NAHNU =>MuhaMMedî BİZBİR-İZ HAYatında
Hâşâ RABBü’L- ÂLEMîN’e kral da Biz kölesi değiliz ki.. Şahdamarından da AKREB/AKRABA/YAKîN iken.. Ceryân kral da, Ampül köle mi!.
UBUDÎYYeti ve RUBUBÎYyeti BİLip YAŞAyamazsak..
Zifiri karanlıkta =>mutfağı tuvâleti karıştırırız ve ne yiyip ne içtiğimizi anlamayız!.
Bu HAYyatta her Nefs KaDRi Kadarınca ve Nâsib ve Kısmetince KuLLuk İmtihÂNını Hakk ve HAYRı TERCih ederek YAŞAmalıdır!.
Kâinâtı cebine mi koyacaksın!. Bir nefeste tümm havayı m yutacaksın!. HAY BaBam, aşağıya inipte Bizim Gökçe Dere’yi bir yudumda içecek misin oğlum!. Bak Ni’metuLLah harıl harıl akıyor sen işine bak, bahçe sula, ürün al git insÂNlara dağıt, gir temizlen, yıkan ne yapacaksan yap kullan!.

Yoksa İşine yaramayan hiç KULLanmadığın BİLgiLeri Yüklen taşı da taşı.. “İmÂNım var!.” Diyor AMeL hiç yokk!.


مَثَلُ الَّذِينَ حُمِّلُوا التَّوْرَاةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ أَسْفَارًا بِئْسَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Resim---“Meselullezîne hummilû’t- tevrâte summe lem yahmilûhâ ke meseli’l- hımâri yahmilu esfârâ (esfâren), bi’se meselu’l- kavmillezîne kezzebû bi âyâtillâh (âyâtillâhi), vallâhu lâ yehdî’l- kavme’z- zâlimîn (zâlimîne).: Kendilerine Tevrat yüklenip de (Tevrat'ın farzları okunup da), sonra O'nu taşımayanların (onunla amel etmeyenlerin) hali, ciltlerle kitap taşıyan merkebin hali gibidir. ALLAH'ın âyetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötü. Ve ALLAH, zâlimler kavmini hidayete erdirmez.” (Cum’a 62/5)

KeLÂMuLLAH’ı DUY ve RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’e UY!.

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, nutkundan konuşmaz her sözü âyettir..
Fe innemâ yessernâhu bi lisânike li tubeşşire bihi’l- muttekîne ve tunzire bihî kavmen luddâ.. Biz sana, senin lisânında kolaylaştırsın diye.. neyi kolaylaştıracak muttakîlere kavî olanlara onlara müjdelemelerini kolaylaştırman için Arapça de ki sizi müjdeliyorum ey muttakîler de..
ve tunzire bihî kavmen luddâ.. bir de o Kur'ÂN-ı Kerîmle uyar, uyandır, inzar et o Lût Kavmi gibi yerin dibine geçecekleri ni.. İnatçıları, direnenleri, hasedde fesadda pislikte Şeytânlıkta durmadan durmadan üstündeki elbise ne olursa olsun fark etmez!.


وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هَلْ تُحِسُّ مِنْهُم مِّنْ أَحَدٍ أَوْ تَسْمَعُ لَهُمْ رِكْزًا
Resim---“Ve kem ehleknâ kablehum min karn (karnin), hel tuhıssu minhum min ehadin ev tesmeu lehum rikzâ (rikzen).: Ve onlardan önce nice nesiller helâk ettik. Onlardan birini görüyor musun? Veya onların ufacık bir sesini duyuyor musun?// BİZ, peygamberleri yalanlamaları sebebiyle onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Bunları da helâk etmeye gücümüz yeter. Sen, onların herhangi birinden, bir varlık emâresi hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?” (Meryem 19/98)

Ve kem ehleknâ kablehum min karn.. Biz onlardan önce nice nice kuşakları kavîmleri asırların İnsÂNlarını yok ettik, helâk ettik..
hel tuhıssu minhum min ehadin ev tesmeu lehum rikzâ.. sen hissettin mi, farkına varabiliyor musun.. onlar için görebiliyor musun?. nerde şimdi onlar gittiler, babalarımız gitti, yakınlarımız yok oldu gitti, yaşamamış gibi gittiler, hayal gibi gittiler..
ALLAHu zü’L-CeLÂL, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e soruyor.: “Sen onlardan birini şu ÂN’da hissedebiliyor musun, hani nerde yoklar değil mi, göremiyorsun!.”
ev tesmeu lehum rikzâ.. ya da onlardan şöyle bir fısıltı bir inilti ufacık bir tiz ses içinden onların sesini duyabiliyor musun, işitebiliyor musun? Hayır, yok.. öyle birileri yok gibi değil mi?. yok ama yukarıda ne dedik hepsini onların fert fert tümünü getireceğiz ve herkes hesâbını verecektir!.

Sevgili SiirtLi Hocamın Sünnetidir evet soru sormak isteyen varsa sorsun!.
ALLAHu zü’L-CeLÂL bizi affetsin bağışlasın bizi!. Coşturup, taştırıp, şaşırtmasın!. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz'in KeLÂMuLLAHımız'ın ALLAHımız'ın Muradını DUYup, Emrine UYanlardan etsin!. ALLAHu zü’L-CeLÂL'in SözüRasûlullah sallallahu aleyhi vesellem sesi’nden DUYup Kur'ÂN-ı Kerîmce UYmayı nâsib etsin!.
Bunlar bizim Hayat Tercihimizle elimizdedir her ÂN!.
ALLAHu zü’L-CeLÂL’in Sözü=>Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Sesi İÇİMİZdedir!. İbâdetlerimizin; en kolayı, en basiti, en ucuzu, en iyisi, en ahseni/en güzeli =>çoklukta-yoklukta değildir =>mesele TEKLİKtedir!. Tek atıştadır.. Yeter ki anahtar yuvaya otursun ve AÇsın!. Yoksa sarhoş gibi sabaha kadar.: “tak tuk tak tuk sokamadım anahtarı kilidi açamadım kapıyı!.” der durur..
“BismillâhirRAHMÂNirrahîm!.” de ve bir kere de tak aç!. Ondan sonra adam gibi namaz kılacaksın, adam gibi oruç tutacaksın, adam gibi kul olacaksın!.

Eûzubillahimineşşeytânirracîm
BismillâhirrahmÂNirrahîm..


SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
SubhÂNeke ALLAHümme vebihamdike eşhedu enLâ İLâHe ille ente vehdeke la şerike leke estağfiruku ve etubu ileyk..
ALLAHümme salli ve sellim ala seyyidinâ MuhaMMedîn abdike ve nebîyyike ve resulike ve nebîyyil ümmîyyi ve ala alihi ve sahbihi ve ehlibeytihi ve ümmetihi..

bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin,
bî Rahmetike erhamerrahîmin irhamnâ!.

Yâ RABBu’l- ÂLeMîn!.

ALLAHu zü’L-CeLÂL Bize Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz'e Sadakatla, Samimîyyetle yâni İhlâsla Teslim OLup İnşâe ALLAHurRAHMÂN O’nun İzniyle Sabırla, O’nun İstikâmetine UYup da, SeLâMet içinde ALLAHu zü’L-CeLÂLin Şehâdetini, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz'in Şehâdetini yaşamak nâsib etsin İnşâe ALLAH!.
Hepimizi hakk ve hayrda kılsın, bizi Şeytândan ve Şeytânlaşmışlardan kurtarsın!.
ALLAH celle celâlihu, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Yardımıyla Şefâtıyla Şifâsıyla Şeytânlarımızı MüslümÂN edelim İnşâe ALLAH!.

Bizi =>geçmişinden hüzünü, gelecekten korkusu olmayan şimdi şu ÂN’da ALLAHu zü’L-CeLÂL’in Halifeleri olan, Peygamber aleyhisselâm Efendimiz’in gözünün bebeği olan ve O’nun MuhaMMedî Hakikatı'na gerçekten =>Kur'ÂN-ı KerîmLe ve Hadis-i Şeriflerle =>sadece Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem ve ALLAH celle celâlihu Rızası için =>HASBî-HABİBÎ Hizmetçileri KıLsın diye DUÂ ederiz! Hasbî ve Habibî CÂNLarım, güzel kardeşlerim, güzel İnsÂNlar BİZ BİR-İZ İnşâe ALLAH
es SeLâMu aleykum ve Rahmetullah!. Hakan, Kadrîye, Mahmud Hocam da buradalar onlarında SeLâMLarı var..


Resim

==>İŞİtip===>DUYmak LÂZıMdır,
==>HURMA AĞACInın==>SESİ’ni!.
=>DUYduğuna=>UYmakLÂZıMdır,
MERYEM’in=>AL<->VER NEFESini!.
aleyhasselâm..


Resim
ResimResim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...


aleyhumu's- SEMm..


الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“El hamdu lillâhi RABBi’l- ÂLEMîn (âlemîne).: Hamd, âlemlerin RABBi olan ALLAH'adır.” (Fâtiha ½)


...M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

ResimHAYy BABAResim
Resim
Cevapla

“Kuran-ı Kerim Sohbetleri” sayfasına dön