KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

CeheNNem NÂRı
->CeNNet NÛRu..


ZÂTuLLAH ->NÛRuLLAH ASLı
NÛR-u MîM>CÂNÂN-CÂN fASLı
CeHeNNeM - CeNNeT DENiLen
“HÂL-i HAZıR>HÂL”in ->hASLı!.

RABBu’L- ÂLeMin SÖZünü
CeBRâiL NûR NEFesinden
->Kur’ÂN-ı Kerîm ÖZünü
ReSûLuLLaH’ın SESinden
Kur’ÂNı ->DUYup>UYana
“KuLLuk KeFeNi”n SOyana
SıRR-ı SeBBeHada ->SüNNet
CeheNNem NE?. NEdir CeNNet?!.


Resim

ZEVK 7750

ZÂTuLLAHın NÛRu ->Her ŞEYy.. ->ŞeÂN ->ŞeHâDet ŞuûRu
ZıTLarın ZeVKi ->Şu ÂLeM ->CeheNNem NÂR ->CeNNet NÛRu
M u H a M M e D î H A K i k a t ı ->Her NEFSin ->HÂL-i HuZûRu
R e S û L u L L a H S Î N E S İ-nde ->S ı R R -ı SeBBeHa SÜRÛRu!..


23.07.16 20:20
voiciistnbL..dervişalimahllkaragümrük..



CENNET NÛRu:

ALLAHu Zü’L- CeLÂL’e inanan ve O'na ibâdet ve itaat edenlerin, iman ve İslâmiyyet'e ihlâs ve sadâkatle hizmet edenlerin, Kur’ÂN-ı Kerîme bir Hizbü’l- Kur’ÂN olarak mücâhidâne bir sûrette hizmetkâr olan mücâhidlerin, cihâd-ı diniyye erlerinin âhirette fazl-i İlâhi ile gidip ebediyyen içinde kalacakları mekân ve mesken. Cennet'in varlığını bütün peygamberler, onların yolundan giden âlimler ve ermiş kişiler, evliyalar ittifakla haber vermişlerdir. Esasen ALLAHu Zü’L- CeLÂL’in adaleti, Cehennem gibi Cennet'in de varlığını gerektirir. İnananlar, ölümün; ebedî bir hiçlik değil, ölümsüzlüğe geçiş, sevdikleriyle buluşacakları âhiret âlemine bir yolculuk olduğuna inanıyorlar ve bunalım içinde değil; mutluluk içindedirler. İnananların ve iyilerin bu hâlleri Cennet'in varlığını gösteren hayattaki belirtilerinden biridir. Cennetin tabakaları: Dârü’l- Celâl, Dârü’s--Selâm, Cennetü’l- Me'va, Cennetü’l- Huld, Cennetü’n- Naim, Cennetü’l- Firdevs, Cennetü’l- Adn, Cennetü’l- Vesile.
Cennet; ağaçlı bahçe, yeşillikleri bol bostan; sık dal ve yaprakları ile yeri gölgelendiren hurmalık ve bağlık.
Peygamberlerin davetine uyarak iman edip, dünya ve âhirete ait işleri, kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan temiz ve müttakî kişiler için hazırlanmış bir huzur ve saadet yurdudur. Kısaca âhiretteki ni’metler yurdunun adıdır. Çoğulu Cinân ve Cennât’tır.

Kur’ÂN-ı Kerîm ve Hadis-i Şeriflerde Cennet, çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir.
Bilhassa Kur’ÂN-ı Kerîm’de altından ırmaklar akan Cennetlere kimlerin gireceği şeklinde anlatılmaktadır:


وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ
Resim---"Ve uzlifeti’l- cennetu li’l- muttakîne gayra baîdin.: Cennet de, muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır.”
(Kâf 50/31)

هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ
Resim---"Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz (hafîzin).: İşte size vaadolunan şey budur (cennettir). Bütün evvab (ruhu Allah’a ulaşarak sığınmış), ve hafîz olanlar (başlarının üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar) için.”
(Kâf 50/32)

مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ وَجَاء بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ
Resim---"Men haşiye’r- rahmâne bi’l- gaybi ve câe bi kalbin munîbin.: Görmediği halde Rahman'a karşı “içi titreyerek korku duyan” ve “içten Allah'a yönelmiş” bir kalb ile gelen içindir.”
(Kâf 50/33)

إِلَّا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَأُوْلَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ شَيْئًا
Resim---"İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedhulûne’l- cennete ve lâ yuzlemûne şey’â (şey’en).: Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar, cennete girecekler ve hiç bir şeyle zulme uğratılmayacaklar.”
(Meryem 18/60)

جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا
Resim---"Cennâti adninilletî vaade!r- rahmânu ibâdehu bi’l- gayb (gaybi), innehu kâne va’duhu me’tiyyâ (me’tiyyen).: Adn cennetleri ki onları, Rahmân, kullarına gıyaben vaadetti. Muhakkak ki o (adn cennetleri), O’nun (Allah’ın) vaadidir, yerine gelecektir.”
(Meryem 18/61)

لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَامًا وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا
Resim---"Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ (selâmen), ve lehum rızkuhum fîhâ bukraten ve aşiyyâ (aşiyyen).: Orada boş söz işitilmez, sadece “selâm.” Ve orada, onların sabah ve akşam rızıkları vardır.”
(Meryem 18/62)

تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيًّا
Resim---"Tilke’l- cennetulletî nûrisu min ibâdinâ men kâne takıyyâ (takıyyen).: Kullarımızdan takva sahibi olanları, varis kıldığımız cennet işte budur.”
(Meryem 18/63)

Cennet, bu dünyada yapılan KULLuk iyiliklerinin, âhirette ALLAH celle celâlihu tarafından verilen karşılığıdır. Kur’ÂN’da Cenâb-ı ALLAH şöyle buyurmaktadır:


جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ جَزَاء مَن تَزَكَّى
Resim---"Cennâtu adnin tecrî min tahtihâ’l- enhâru hâlidîne fîhâ ve zâlike cezâu men tezekkâ.: "İçlerinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan Adn cennetleri de (onlarındır). Ve işte bu, arınmış olanın karşılığıdır.”
(Tâhâ 20/76)

Kur'ÂN-ı Kerîm’de Cennet ALLAHu zü’L- CeLÂL’in, Tevhidinde kavi-sağlam-saygılı takvâ sahibleri için ham akla anlatılması çok zor NÛRLanmış AKıLLarın ki NAKiLLeşmiş akılların ÇÖZümleyeceği ÖZellikte GÜZellikleri Şe’ÂNuLLahta ikramıdır..

لَكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِّن فَوْقِهَا غُرَفٌ مَّبْنِيَّةٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ الْمِيعَادَ
Resim---"Lâkinillezînettekav rabbehum lehum gurafun min fevkıhâ gurafun mebniyyetun tecrî min tahtihâ’l- enhâru, va’dallâhi, lâ yuhlifullâhu’l- mîâd (mîâde).: Lâkin Rab’lerine karşı takva sahibi olanlar için, üst üste inşa edilmiş, altından nehirler akan köşkler (yüksek makamlar) vardır. Allah’ın vaadidir ki, Allah vaadinden dönmez.”
(Zumer 39/20)

وَعَدَ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ أَكْبَرُ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---"Vaadallâhu’l- mu’minîne ve’l- mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihâ’l- enhâru hâlidîne fîhâ ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adnin, ve rıdvânun minallâhi ekber (ekberu), zâlike huve’l- fevzu’l- azîm (azîmu).: Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara orada ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vaadetti. Adn cennetlerinde güzel meskenler (vardır). Ve (bunların) en büyüğü, Allah’tan bir rızadır (Allah’ın razı olmasıdır). İşte o, fevz-ül azîmdir (en büyük kurtuluştur).”
(Tevbe 9/72)

وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ
Resim---"Ve li men hâfe makâme rabbihî cennetâni.: Rabbinin makamından korkan kimseler için iki cennet vardır.”
(Rahmân, 55/46)

فِيهِمَا مِن كُلِّ فَاكِهَةٍ زَوْجَانِ
Resim---"Fî himâ min kulli fâkihetin zevcân (zevcâni).: İkisinde de (iki cennette de) bütün meyvelerden iki çift vardır.”
(Rahmân, 55/52)

مُتَّكِئِينَ عَلَى فُرُشٍ بَطَائِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ وَجَنَى الْجَنَّتَيْنِ دَانٍ
Resim---"Muttekiîne alâ furuşin batâinuhâ min istebrak (istebrakin), ve cene’l- cenneteyni dân (dânin).: Astarları kalın ipek atlas olan döşekler üzerine yaslanmışlardır. Ve iki cennetin de devşirilen meyveleri (cennet ehline) yakındır.”
(Rahmân, 55/54)

فِيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ
Resim---"Fîhinne kâsirâtut tarfi lem yatmishunne insun kablehum ve lâ cânn (cânnun).: Onlarda (iki cennette de) bakışlarını (yalnız eşlerine) hasreten eşler vardır. Kendilerine onlardan önce insan ve cin dokunmamıştır.”
(Rahmân, 55/56)

وَمِن دُونِهِمَا جَنَّتَانِ
Resim---"Ve min dûnihimâ cennetân (cennetâni).: Bu ikisinin ötesinde iki cennet daha var.”
(Rahmân, 55/62)

مُدْهَامَّتَانِ
Resim---"Mudhâmmetân (mudhâmmetâni).: İkisi de (iki cennet de) yemyeşildir.”
(Rahmân, 55/64)

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ
Resim---"İnnel muttakîne fî cennâtin ve naîmin.: Muhakkak ki takva sahipleri, cennetlerde ve ni’metler içindedir.
(Tûr 52/17)

يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---"Yutâfu aleyhim bi sıhâfin min zehebin ve ekvâbin, ve fîhâ mâ teştehîhi’l- enfusu ve telezzu’l- a’yun (a’yunu), ve entum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: Onların etrafında altından tepsiler ve kadehlerle (bardaklarla) dolaşılır. Ve orada nefslerin iştahlandığı ve gözlerin lezzet aldığı şeyler vardır. Ve siz orada ebediyyen kalacak olanlarsınız.”
(Zuhrûf 43/71)

وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Resim---"Ve tilke’l- cennetulletî ûristumûhâ bi mâ kuntum ta’melûn (ta’melûne).: İşte bu, amellerinizden dolayı varis kılındığınız cennet.”
(Zuhrûf 43/72)

لَكُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ
Resim---"Lekum fîhâ fâkihetun kesîratun minhâ te’kulûn (te’kulûne).: Sizin için orada, yiyeceğiniz pekçok meyve vardır.”
(Zuhrûf 43/73)

أُوْلَئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُومٌ
Resim---"Ulâike lehum rızkun ma’lûm(ma’lûmun).: İşte onlar; onlar için malûm (bilinen) bir rızık vardır.”
(Saffât 37/41)

فَوَاكِهُ وَهُم مُّكْرَمُونَ
Resim---"Fevâkihu, ve hum mukramûn(mukramûne).: Çeşitli meyveler. Onlar ikram görenlerdir.”
(Saffât 37/42)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Cennet’te hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş lâf ve günah’a sokacak söz işitilmez sedece SeLÂM sözü vardır.:

وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ
Resim---" Ve neza’nâ mâ fî sudûrihim min gıllin ıhvânen alâ sururin mutekâbilîn(mutekâbilîne).: Ve onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip çıkardık. Onlar, kardeş olarak karşılıklı tahtlar üzerindedirler.”
(Hicr 15/47)

لاَ يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ
Resim---" Lâ yemessuhum fîhâ nasabun ve mâ hum minhâ bi muhracîn(muhracîne).: Onlara, orada bir yorgunluk dokunmaz. Ve onlar, oradan çıkarılacak değildirler.”
(Hicr 15/48)

لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
Resim---" Lâ yesmeûne fîhâ lagven ve lâ te’sîmâ(te’sîmen).: Orada boş bir söz işitmezler ve günaha girmezler.”
(Vâkıa 56/25)

إِلَّا قِيلًا سَلَامًا سَلَامًا
Resim---" İllâ kîlen selâmen selâmâ(selâmen).: Sadece “selâm selâm” sözü söylenir.”
(Vâkıa 56/26)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim MuhaMmedî Sadakat..

İnsÂNoğlunun içinde yaşadığı şu İmkÂNlarla KuLLuk İmtihÂNı Dünyasında ALLAH celle celâlihuyu DUYup Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme UYarsa, CÂN CeheNNemi CÂNÂN CeNNetine DÖNüşür..
ALLAHu zü’L- CeLÂL, Kur'ÂN-ı Kerîm’inde CeNNet Ni’metini, bu ÂLemdeki KuLLukSebebinin o ÂLemdeki SuLtÂN-lık Son-UÇunu Kur'ÂN-ı Kerîmce İnsÂN Sûresinde ANLatır.


فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا
Resim---"Fe vekâhumullâhu şerra zâlike’l- yevmi ve lakkâhum nadraten ve surûrâ (surûran).: Fe vekâhumullâhu şerra zâlike’l- yevmi ve lakkâhum nadraten ve surûrâ (surûran).” Oysa Allah, onları işte böyle bir günün şerrinden korudu. Ve onları, pırıl pırıl bir yüze ve surura (sevince) kavuşturdu.”
(İnsân 76/11)

وَجَزَاهُم بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا
Resim---"Ve cezâhum bimâ saberû cenneten ve harîrâ (harîran).: Ve sabırlarından dolayı onları cennetle ve ipek elbiselerle mükâfatlandırdı.”
(İnsân 76/12)

İfrat Cahiminin ve Tefrit zemherîrâsının olmadığı İ’tidâl CeNNetimiz..

مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا
Resim---"Muttekiîne fîhâ alâ’l- erâiki, lâ yeravne fîhâ şemsen ve lâ zemherîrâ (zemherîran).: Orada tahtlar üzerinde yaslanırlar. Orada güneş (şiddetli sıcak) ve şiddetli dondurucu soğuk görmezler.”
(İnsân 76/13)

وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًا
Resim---"Ve dâniyeten aleyhim zılâluhâ ve zullilet kutûfuhâ tezlîlâ (tezlîlen).: Onun (ağaçlarının) gölgesi, onların üzerine yakındır. Ve onun (olgunlaşmış) meyveleri emre hazır olarak yaklaştırılmıştır.”
(İnsân 76/14)

وَيُطَافُ عَلَيْهِم بِآنِيَةٍ مِّن فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا
Resim---"Ve yutâfu aleyhim bi âniyetin min fıddatin ve ekvâbin kânet kavârîrâ.: Ve gümüşten kaplar ve billur kadehler ile onların etrafından dolaşılır.”
(İnsân 76/15)

قَوَارِيرَ مِن فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا
Resim---“Kavârîra min fıddatin kadderûhâ takdîrâ (takdîran).: Gümüşten kadehler ki onların miktarını belirlemişlerdir.”
(İnsân 76/16)

وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنجَبِيلًا
Resim---"Ve yuskavne fîhâ ke’sen kâne mizâcuhâ zencebîlâ (zencebîlen).: Orada onlara bir kadeh içirilir ki, karışımı zencefildir.”
(İnsân 76/17)

عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّى سَلْسَبِيلًا
Resim---"Aynen fîhâ tusemmâ selsebîlâ (selsebîlen).: Orada “selsebîl” diye isimlendirilen bir pınar vardır.”
(İnsân 76/18)

وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَّنثُورًا
Resim---"Ve yetûfu aleyhim vildânun muhalledûn (muhalledûne), izâ raeytehum hasibtehum lu’luen mensûrâ (mensûran).: Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.”
(İnsân 76/19)

وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا
Resim---"Ve izâ raeyte semme raeyte naîmen ve mulken kebîrâ (kebîran).: Ve baktığın zaman orada ni’metler, büyük bir mülk ve saltanat görmüş olursun.”
(İnsân 76/20)

عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُندُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِن فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا
Resim---"Âliyehum siyâbu sundusin hudrun ve istebrakun ve hullû esâvira min fıddatin, ve sekâhum rabbuhum şarâben tahûrâ (tahûran).: Onların üstlerinde yeşil ince ipekten ve işlenmiş atlastan elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle süslenmişlerdir. Ve Rab’leri onlara temiz (lezzetli) içecekler (şaraplar) sundu.”
(İnsân 76/21)

إِنَّ هَذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاء وَكَانَ سَعْيُكُم مَّشْكُورًا
Resim---"İnne hâzâ kâne lekum cezâen ve kâne sa’yukum meşkûrâ ( meşkûran).: Muhakkak ki bu, sizin mükâfatınız oldu. Ve sizin çabalarınız teşekküre lâyık olmuştur (takdir edilmiştir).”
(İnsân 76/22)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin yüce DİLindeki HaBiBî Hadislerdeyse CeNNet..:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Gümüşten iki cennet vardır. Kapları ve içinde bulunan diğer şeyleri de gümüştendir. Altından iki cennet vardır, kapları ve içlerinde bulunan diğer eşyaları da hep altındandır. Adn cennetinde, cennetliklerle Rablerini görmeleri arasında Allah'ın veçhindeki ridau'l-kibriyadan (büyüklük perdesinden) başka bir şey yoktur." buyurdu.

(Buhari, Tefsir, Rahman 1, 2, Bedu'l-Halk 8, Tevhid 24; Müslim, İman 180; Tirmizî, Cennet 3.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüz yıl gölgesinde yürüse onu katedemez. İstersiniz şu âyeti okuyun:
وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ
Resim---"Ve zıllin memdûd (memdûdin).: Yayılıp uzanmış gölgeler”
(Vakıâ 56/30)

وَمَاء مَّسْكُوبٍ
Resim---"Ve mâin meskûb (meskûbin).: Ve çağlayan sular (arasında)”
(Vakıâ 56/30)” buyurdu.
(Tirmizî, Tefsir, Vakıa, Cennet 1)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Cennette hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın." buyurdu.
(Tirmizî, Cennet 1)

Resim---Büreyde radiyallahu anhu’dan; bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme: "Cennette at var mı?" diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Allahu Teâlâ Hazretleri seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yakuttan bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her yere uçuracaktır." buyurdu. Bunun üzerine diğer biri de: "Cennette deve var mı?" diye sordu. Ama buna Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem öncekine söylediği gibi söylemedi. Şöyle buyurdu: "Eğer Allah seni cennete koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey bulunacaktır." buyurdu.

(Tirmizî, Cennet 11)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Cennette siyah gözlülerin (hurilerin) toplanma yerleri vardır. Orada, benzerini mahlukatın hiç işitmediği güzel bir sesle şarkı okurlar ve şöyle söylerler:

Bizler ebedîleriz, hiç ölmeyiz!
Bizler ni’metlere mazharız, fakr bilmeyiz!
Rabbimizdan razıyız, mükedder olmayız!
Kendisinin olduğumuz beylerimize ne mutlu!."

(Tirmizî, Cennet 24)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Cennette bir çarşı (Suk-i MuhaBBet) vardır. Ancak orada ne alış, ne de satış vardır. Sadece erkek ve kadın sûretleri vardır. Erkek bunlardan bir sûret arzu ederse o sûrete girer." buyurdu.

(Tirmizî, Cennet 15)

Şu gerçeği iyice anlamalıyız ki, CeNNet CÂNın CÂNÂNı bizzât Görüşüdür.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Siz gerçekten tıpkı şu AYı gördüğünüz gibi, RaBBinizi gözle (açıkça) göreceksiniz. Onu görmekte haksızlığa uğramıyacak, izdihâma düşmeyeceksiniz.”buyurdu.
(Buhârî, Mevâkıt 16, 26)

Suheyb radiyallahu anhu'n rivayetine göre Peygamber Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:

لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---"Lillezîne ahsenû’l- husnâ ve zîyâdetun, ve lâ yerheku vucûhehum katerun ve lâ zilletun, ulâike ashâbu’l- cenneti, hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: Onlar için Ahsenü’l- hüsna (HAKk’a SALL) ve ziyadesi (daha fazlası, CemÂLuLLAH) vardır. Onların yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet (küçük düşme, hakirlik) yoktur. İşte onlar, cennet halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır.”
(Yunus 10/26)
Âyetini okuduktan sonra şöyle buyurdu: "Cennetlikler Cennet'e girdiği zaman ALLAH celle celâlihu şöyle buyuracak: "Size daha da vermemi istediğiniz bir şey var mı?" Cennetlikler de şöyle derler: "Yüzlerimizi ak çıkarmadın mı, bizi Cennet'e koymadın mı, bizi Cehennem'den kurtarmadın mı? (o yeter)." Rasûlullah sözlerine devam buyurarak: "Cenâb-ı Hak perdeyi kaldırır, Cennetliklere artık Rablerine bakmaktan daha sevimli gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz." buyurdu.
(Müslim'in rivayeti, et-Tâc, V, 423)

RüyetULLAH: Cennet'te MuhaMmedî Mü'minlerin ALLAHu zü’L- CeLÂL’in CeMÂLini görmeleri.
Şu gerçeği iyice anlamalıyız ki, gerçek CeNNet, CÂNın CÂNÂNı bizzât Görüşüdür.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Siz gerçekten tıpkı şu AYı gördüğünüz gibi, RaBBinizi gözle (açıkça) göreceksiniz. Onu görmekte haksızlığa uğramıyacak, izdihâma düşmeyeceksiniz.”buyurdu.
(Buhârî, Mevâkıt 16, 26)

Suheyb radiyallahu anhu'n rivayetine göre Peygamber Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:

لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---"Lillezîne ahsenûl husnâ ve zîyâdetun, ve lâ yerheku vucûhehum katerun ve lâ zilletun, ulâike ashâbu’l- cenneti, hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: Onlar için Ahsenü’l- hüsna (HAKk’a SALL) ve ziyadesi (daha fazlası, CemÂLuLLAH) vardır. Onların yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet (küçük düşme, hakirlik) yoktur. İşte onlar, cennet halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır.”
(Yunus 10/26)

Âyetini okuduktan sonra şöyle buyurdu: "Cennetlikler Cennet'e girdiği zaman ALLAH celle celâlihu şöyle buyuracak: "Size daha da vermemi istediğiniz bir şey var mı?" Cennetlikler de şöyle derler: "Yüzlerimizi ak çıkarmadın mı, bizi Cennet'e koymadın mı, bizi Cehennem'den kurtarmadın mı? (o yeter)." Rasûlullah sözlerine devam buyurarak: "Cenâb-ı Hak perdeyi kaldırır, Cennetliklere artık Rablerine bakmaktan daha sevimli gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz." buyurdu.
(Müslim'in rivayeti, et-Tâc, V, 423).

Ehl-i Sünnet inancına göre mü’minler Cennet’te ALLAHu zü’L- CeLÂL’in CeMÂLini görecekler, bu onlar için en büyük ni’met olacaktır. Buna “Rü’yetullah*” denir. Ki, bu hususta Kur’ÂN-ı Kerîm’de:

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ
Resim---"Vucûhun yevme izin nâdıratun.: İzin günü pırıl pırıl yüzler vardır.”
(Kıyâme 75/22)

إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ
Resim---"İlâ rabbihâ nâziratun.: RaB’lerine bakan.”
(Kıyâme 75/23)

İmam-ı Azma Ebu Hanife kaddesallahu sırrahu Ehl-i Sünnet inancına göre, Cennet halen vardır, yaratılmıştır, hazırlanmıştır ve mevCÛDDur ki, Kur'ÂN-ı Kerîmde.:


وَسَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ
Resim---"Ve sâriû ilâ magfiretin min rabbikum ve cennetin arduhâ’s- semâvâtu ve’l- ardu, uiddet li’l- muttekîn (muttekîne).: Ve Rabbiniz'den olan mağfirete ve genişliği yerler ve gökler kadar olan, muttekîler için hazırlanmış olan cennete koşun!”
(Âli İmrân 3/133)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Demincek Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu. ” buyurdu.
(Enes b. Mâlik (radiyallahu anhu)’den; Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, II, 483)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Cennet bana yaklaştı, (yaklaştı), o kadar ki, eğer cür’et edeydim salkımlarından bir tânesini (alıp) size getirebilecektim. ” buyurdu.

(Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, II, 713)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

->“GÜNEş”in ->IŞığı GiBi
HAKk’ın CÂN ÖRTüsü CeNNet
ENÂLLAH’tan NaHNu SEVgi
GERisi ->“SEBBBeHa SÜSü”..


YuSEBBih..:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim ---Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.
(Cumâ 62/1)

SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAHta yENiden Yaratış” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım..


CENNETLİKLER:

Kur'ÂN-ı Kerîm ve Sünnet-i Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemde buyrulduğuna göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin sLÂMa İMÂN dâvetin DUYUp gereğince UYup Amel-i Sâlih işleyen KULLar Cennet’e gireceklerdir. Cennetliktir. GEÇmişten GELecekten münezzeh RABBımız TeÂLÂ EEL ÂN Şe’Ândadır ve İmam-ı Azama Ebu Hanife kaddesallahu sırrahu İnancınca ise CeNNet şu ÂNda yaratılmış HÂLdedir..

Resim

Yusebbihu Yaratışın MuhaMMedi Sancağı daşlgalanıp durmaktadır şehâdet Âleminde..

Zâten Cennet de Cehennemde yaşanıp durmkta şu iğreti Dünyada…
ALLAHu Zü’L- CeLÂL, Kur'ÂN-ı Kerîmden İnsan Nefsinin Hevâ ve Hevesinin istediklerinini öbür ÂLemde çok daha güzel ve ebedî olarak bildirip teşvik etmektedir..
Elbebette, Halis Muhlis Sıdddık ve Âdil MuhaMMedâ MeLÂMîler; CÂNda CÂNÂN, BİZ BİR-İZ, NaHNu NAZ-NiYÂZ KULLuğunu tıpkı IŞIĞInın GÜNEŞini BİLdiği gibi BİLir ve YAŞArlar da.. TüMM GEÇiş AŞamaları sonUÇu olan BizZÂt EK-BİR El VAHidu’l- KÂHHâr ALLAH celle celâlihu CEMÂLini peşin YAŞArlar İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

Şu Ândaki yazık olan, şu ÂNın dışına çıkarılmış bir Yaratan inancı KÖRLük Hayalidir..
RABBu’l- ÂLemin SÖZnü Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem SESinden AKLen-NAKLen DUYUp-UYarsak;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin Muhtaşem, Mubarek, Muazzam ve Mukaddes olan HAKkı ve HAYRı; BİLiş, BULuş, OLuş ve YAŞAyış Şûuru insanda neş’et etti mi, kök buldu mu ve vurdu mu Nur-u MuhaMMed’i getirir, gecesi gündüz olur, ceheNNemi ceNNet olur ki “İKİsi BİR TEVHİD olur, inkarı ikrara döner, ŞeytÂNı MüslümÂN olur, her Şey Küllî Bir Şey olur.. “ŞEY” İKİ-liktir.. Nur-u MiM dir.. zaman gelir zaman geçer, zamansızlık mekansızlık âleminde ALLAHu Zü’L- CeLÂL sorar -> “Kimin bu mülk?.” Cevâb veren yokkk!. Yalnızca ALLAHu Zü’L- CeLÂL kendi cevâb verir..


Resim ->EL VÂHiDu’L- KAHHÂR >ALLAH.:

..Vahdet-i UHuD ->Vahdet-i ŞüHÛD ->Vahdet-i SüCÛD ->Vahdet-i MevCÛD => Vahdet-i VüCÛD<= KaHHÂRRiyyet => Vahdet-i VüCÛD =>Vahdet-i MevCÛD ->Vahdet-i ŞüHÛD->->Vahdet-i SüCÛD ->Vahdet-i UHuD..

(LÂ diyen HerŞey/kes)..-> İLÂhe -> İLLâ => ALLAH <= TEVHÎD => ALLAH -> İLLÂ -> İLÂhe-> ..(LÂ diyen yok.. VAR OLan Vâhidu'l- Kahhâr ALLAH)

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---''Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulku’l- yevm(yevme), lillâhi’l- vâhidi’l- kahhâr: O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır."
(Mü’min 40/16)

Resim “LÂ Huve ->İLLâ HUu! ->O’ndan bAŞKa O YOKtur”un >ASLı!.:


هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Resim---“Huvallâhullezî LÂ İLÂHE İLLÂ HUVE, el meliku’l- kuddûsu’s- selâmu’l- mû’minu’l- muheyminu’l- azîzu’l- cebbâru’l- mütekebbir (mutekebbiru), subhânallâhi ammâ yuşrikûn (yuşrikûne).: O Allah ki; O’NDAN BAŞKA İLÂH YOKtur, Melik’tir (hükümrandır), Kuddüs’tür (mukaddestir), Selâm’dır (selâmete erdirendir), Mü’mindir (emniyet verendir), Müheymin’dir (koruyup gözetendir), Azîz’dir (yücedir), Cabbar’dır (cebredendir), Mütekebbir’dir (pek büyük olandır). Allah, şirk koşulan şeylerden münezzehtir (uzaktır).”
(Haşr 59/23)


MâSİVÂ denen Küllî Şey ALLAH celle celâlihu NÛRu ve O’nundur..
İşte o zaman MuRaDuLLaH her ne ise, EMRuLLAH SüNNetuLLAH üzere Şe’ÂNuLLAHta hasıl olmuştur..
Bizi ilgilendiren bu husus değildir, bizi işlerimiz, Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme kadar ilgilendirir.. ondan sonra İMAMa TESLİM OLuruz, rotayı bilen Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem nereye götüreceğini bilmektedir, görevlidir çünkü..
Bizim işimiz o kadardır.. Başka meraklılar varsa, onlar gök yüzündeki taşlanan şeytanlar gibidir.. Hani Kur'ÂN-ı Kerîmde var ya âyetlerde, şeytanlar yukarılara çıkmak isterler de Allah onları taşla yıldız yağmurlarıyla taşlar diye..


وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِّلشَّيَاطِينِ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ
Resim---"Ve lekad zeyyennâ’s- semâe’-d dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen li’ş- şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbe’s- saîr (saîri).: Ve andolsun ki, dünyanın semasını kandillerle süsledik. Ve onları, şeytanlar için (atılacak) taşlar kıldık. Ve onlar için alevli ateşin azabını hazırladık.”
(Mülk 67/5)

Çünkü bu ifrattır, yasaktır, yazıktır, hayaldir ve çok son-UÇu acıdır..

Elbette tıpkı bu günümüz gibi Kur'ÂN-ı Kerîmde vâ’dettiği CeNNetlerini de İslam İnancında kavi-takvâ ehli kullarına yaşatacaktır İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

Bkınız şu âywt-i celîlemize ki, Ezel-Ebed KULLuk Kimlik-Kişiliğimiz olan A’YÂN-ı SâBitemizin son-Uçunu “uyûn” olarak buyurmaktadır.. DaMLa, DENizde varken YOKtur..


إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Resim---"İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûn (uyûnin). : Muhakkak ki; takva sahipleri, cennetlerin içinde ve pınarlar başındadırlar."
(Hicr 15/45)

ادْخُلُوهَا بِسَلاَمٍ آمِنِينَ
Resim---"Udhulûhâ bi selâmin âminîn (âminîne).: Emin olarak, selâm ile oraya (cennete) girin!”
(Hicr 15/46)

وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ
Resim---"Ve neza’nâ mâ fî sudûrihim min gıllin ıhvânen alâ sururin mutekâbilîn (mutekâbilîne).: Ve onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip çıkardık. Onlar, kardeş olarak karşılıklı tahtlar üzerindedirler.”
(Hicr 15/47)

لاَ يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ
Resim---"Lâ yemessuhum fîhâ nasabun ve mâ hum minhâ bi muhracîn (muhracîne).: Onlara, orada bir yorgunluk dokunmaz. Ve onlar, oradan çıkarılacak değildirler.”
(Hicr 15/48)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


->“GÜNEş”in -->IŞığı GiBi
HAKk’ın CÂN ÖRTüsü CeNNet
ENÂLLAH’tan ->NaHNu SEVgi
->GERisi ->“SEBBBeHa SÜSü”..

YuSEBBih..:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim ---Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.
(Cumâ 62/1)

SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAHta yENiden Yaratış” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım..

CENNETLİKLER:

Kur'ÂN-ı Kerîm ve Sünnet-i Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemde buyrulduğuna göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin sLÂMa İMÂN dâvetin DUYUp gereğince UYup Amel-i Sâlih işleyen KULLar Cennet’e gireceklerdir. Cennetliktir.
GEÇmişten GELecekten münezzeh RABBımız TeÂLÂ EEL ÂN Şe’Ândadır ve İmama Azama Ebu Hanife kaddesallahu sırrahu İnancınca ise CeNNet yaratılmış HÂLdedir..

Resim

Yusebbihu Yaratış sancağı daşlgalanıp durmaktadır şehâdet Âleminde..

Resim

Zâten Cennet de Cehennemde yaşanıp durmkta şu iğreti Dünyada…
ALLAHu Zü’L- CeLÂL, Kur'ÂN-ı KerîmdensanNefsinin Hevâ ve Hevesinin istediklerinini öbür ÂLemde çok daha güzel ve ebedî olarak bildirip teşvik etmetedir..
Elbebette, Halis Muhlis Sıdddık ve Âdil MuhaMMedâ MeLÂMîler CÂNda CÂNÂN, BİZ BİR-İZ, NaHNu NAZ-NiYÂZ KULLuğunu tıpkı IŞIĞInın GÜNEŞini BİLdiği gibi BİLir ve YAŞArlar da.. TüMM GEÇşAŞamalaro sonUÇu olan BizZÂt EK-BİR El VAHidu’l- KÂHHâr ALLAH celle celâlihu CEMÂLini peşin YAŞArlar İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

Şu ÂNın dışına çıkarılmışbir yaratan KÖRLük Hayalidir..
RABBu’l ÂLemin SÖZnü Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem SESinden AKLen-NAKLen DUYUp-Uyarsak;
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin Muhtaşem, Mubarek, Muazzam ve Mukaddes olan HAKkı ve HAYRı; BİLiş, BULuş, OLuş ve YAŞAyış Şûuru insanda neş’et etti mi, kök buldu mu ve vurdu mu Nur-u MuhaMMed’i getirir, gecesi gündüz olur, ceheNNemi ceNNet olur ki “İKİsi BİR TEVHİD olur, inkarı ikrara döner, ŞeytÂNı MüslümÂN olur, her Şey Küllî Bir Şey olur.. “ŞEY” İKİ-liktir.. Nur-u MiM dir.. zaman gelir zaman geçer, zamansızlık mekansızlık âleminde ALLAHu Zü’L- CeLÂL sorar -> “Kimin bu mülk?.” Cevâb veren yokkk!. Yalnızca ALLAHu Zü’L- CeLÂL kendi cevâb verir..

Resim ->EL VÂHiDu’L- KAHHÂR >ALLAH.:

..Vahdet-i UHuD ->Vahdet-i ŞüHÛD ->Vahdet-i SüCÛD ->Vahdet-i MevCÛD => Vahdet-i VüCÛD<= KaHHÂRRiyyet => Vahdet-i VüCÛD =>Vahdet-i MevCÛD ->Vahdet-i ŞüHÛD->->Vahdet-i SüCÛD ->Vahdet-i UHuD..

(LÂ diyen HerŞey/kes)..-> İLÂhe -> İLLâ => ALLAH <= TEVHÎD => ALLAH -> İLLÂ -> İLÂhe-> ..(LÂ diyen yok.. VAR OLan Vâhidu'l- Kahhâr ALLAH)

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---''Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulku’l- yevm(yevme), lillâhi’l- vâhidi’l- kahhâr: O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhar olan Allah'ındır."
(Mü’min 40/16)

Resim “LÂ Huve ->İLLâ HUu! ->O’ndan bAŞKa O YOKtur”un >ASLı!.:


هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Resim---“Huvallâhullezî LÂ İLÂHE İLLÂ HUVE, el meliku’l- kuddûsu’s- selâmu’l- mû’minu’l- muheyminu’l- azîzu’l- cebbâru’l- mütekebbir (mutekebbiru), subhânallâhi ammâ yuşrikûn (yuşrikûne).: O Allah ki; O’NDAN BAŞKA İLÂH YOKtur, Melik’tir (hükümrandır), Kuddüs’tür (mukaddestir), Selâm’dır (selâmete erdirendir), Mü’mindir (emniyet verendir), Müheymin’dir (koruyup gözetendir), Azîz’dir (yücedir), Cabbar’dır (cebredendir), Mütekebbir’dir (pek büyük olandır). Allah, şirk koşulan şeylerden münezzehtir (uzaktır).”
(Haşr 59/23)


Küllî Şey ALLAH celle celâlihu NÛRu ve O’nundur..
İşte o zaman MuRaDuLLaH her ne ise, EMRuLLAH SüNNetuLLAH üzere Şe’ÂNuLLAHta hasıl olmuştur..
Bizi ilgilendiren bu husus değildir, bizi Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme kadar ilgilendirir.. ondan sonra İMAMa TESLİM OLuruz, rotayı bilen Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem nereye götüreceğini bilmektedir, görevlidir çünkü..
Bizim işimiz o kadardır.. Başka meraklılar varsa, onlar gök yüzündeki taşlanan şeytanlar gibidir.. Hani Kur'ÂN-ı Kerîmde var ya âyetlerde, şeytanlar yukarılara çıkmak isterler de Allah onları taşla yıldız yağmurlarıyla taşlar diye..

وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِّلشَّيَاطِينِ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ
"Ve lekad zeyyennâ’s- semâe’-d dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen li’ş- şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbe’s- saîr (saîri).: Ve andolsun ki, dünyanın semasını kandillerle süsledik. Ve onları, şeytanlar için (atılacak) taşlar kıldık. Ve onlar için alevli ateşin azabını hazırladık.” (Mülk 67/5)

Çünkü bu ifrattır, yasaktır, yazıktır, hayaldir ve çok son-UÇu acıdır..

Elbette tıpkı bu günümüz gibi Kur'ÂN-ı Kerîmde vâ’dettiği CeNNetlerini de İslam İnancında kavi-takvâ ehli kullarına yaşatacaktır İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

Bakınız şu âywt-i celîlemize ki, Ezel-Ebed KULLuk Kimlik-Kişiliğimiz olan A’YÂN-ı SâBitemizin son-Uçunu “uyûn” olarak buyurmaktadır.. DaMLa, DENizde varken YOKtur..

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
"İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûn (uyûnin). : Muhakkak ki; takva sahipleri, cennetlerin içinde ve pınarlar başındadırlar. “ (Hicr 15/45)

ادْخُلُوهَا بِسَلاَمٍ آمِنِينَ
"Udhulûhâ bi selâmin âminîn (âminîne).: Emin olarak, selâm ile oraya (cennete) girin!” (Hicr 15/46)

وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ
"Ve neza’nâ mâ fî sudûrihim min gıllin ıhvânen alâ sururin mutekâbilîn (mutekâbilîne).: Ve onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip çıkardık. Onlar, kardeş olarak karşılıklı tahtlar üzerindedirler.” (Hicr 15/47)

لاَ يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ
"Lâ yemessuhum fîhâ nasabun ve mâ hum minhâ bi muhracîn (muhracîne).: Onlara, orada bir yorgunluk dokunmaz. Ve onlar, oradan çıkarılacak değildirler.” (Hicr 15/48)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Kur’ÂN-ı Kerîm namazını eksiksiz kılanların, malından bir kısmını yoksullara ayıranların, cezâ-hüküm gününe inananların, ALLAH’ın gazabından korkanların, ırzlarına sahib olanların, sözlerine ve emânete sadık kalanların, doğru şâhidlikte bulunanların Cennete gireceklerini bildirmektedir.:

الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ
"Ellezîne hum alâ salâtihim dâimûn (dâimûne).: Onlar namazlarına devam edenlerdir.” (Meâric 70/23)

وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَّعْلُومٌ
"Vellezîne fî emvâlihim hakkun ma’lûm (ma’lûmun).: Ve onlar, mallarında belirli bir hak bulunanlardır.” (Meâric 70/24)

لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ
"Lis sâili ve’l- mahrum (mahrûmi).: İsteyenler ve mahrum olanlar için.” (Meâric 70/25)

وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ
"Vellezîne yusaddikûne bi yevmi’d- dîn (dîni).: Ve onlar ki, dîn gününü tasdik ederler.” (Meâric 70/26)

وَالَّذِينَ هُم مِّنْ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
"Vellezîne hum min azâbi rabbihim muşfikûn (muşfikûne).: Ve onlar, Rab’lerinin azabından korkanlardır.” (Meâric 70/27)

إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ
"İnne azâbe rabbihim gayru me’mûn (me’mûnin).: Muhakkak ki onların Rabbinin azabı, gayri memundur (ondan emin olunamaz).” (Meâric 70/28)

وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
"Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn (hâfizûne).: Ve onlar, ırzlarını muhafaza edenlerdir.” (Meâric 70/29)

وَالَّذِينَ هُم بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ
"Vellezîne hum bi şehâdâtihim kâimûn (kâimûne).: Ve onlar, şahitliklerinde kaim olanlardır (şahitliğe devam edenler).” (Meâric 70/33)

Ayrıca Cenâb-ı Hakk’ın rızasını dileyerek sabredenlere;

الَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ اللّهِ وَلاَ يِنقُضُونَ الْمِيثَاقَ
"Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûne’l- misâk (misâka).: Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar.” (Ra’d 13/20)

وَالَّذِينَ يَصِلُونَ مَا أَمَرَ اللّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوءَ الحِسَابِ
"Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb (hisâbi).: Onlar Allah'ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözeten, Rablerinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir.” (Ra’d 13/21)

وَالَّذِينَ صَبَرُواْ ابْتِغَاء وَجْهِ رَبِّهِمْ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَأَنفَقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً وَيَدْرَؤُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُوْلَئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِ
"Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmû’s- salâte ve enfekû mimmâ razaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedraûne bi’l- haseneti’s- seyyiete ulâike lehum ukbe’d- dâr (dâri).: Ve onlar, Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir.” (Ra’d 13/22)

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالمَلاَئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِم مِّن كُلِّ بَابٍ
"Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim ve’l- melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb (bâbin).: Adn cennetleri (vardır). Onların babalarından ve eşlerinden ve zürriyyetlerinden salâha ulaşan kimseler, ona (adn cennetlerine) girerler. Ve her kapıdan melekler, onların yanlarına girerler.” (Ra’d 13/23)


Cenâb-ı Hakk’a şükredenlere;

وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْرًا حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
"Ve vassaynâ’l- insâne bi vâlideyhi ihsânen, hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurhen, ve hamluhu ve fisâluhu selâsûne şehran, hattâ izâ belega eşuddehu ve belega erbaîne seneten kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele sâlihan terdâhu ve aslıh lî fî zurriyyetî, innî tubtu ileyke ve innî mine’l- muslimîn (muslimîne).: Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben müslümanlardanım." (Ahkâf 35/15)

أُوْلَئِكَ الَّذِينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ أَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجاوَزُ عَن سَيِّئَاتِهِمْ فِي أَصْحَابِ الْجَنَّةِ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
"Ulâikellezîne netekabbelu anhum ahsene mâ amilû ve netecâvezu an seyyiâtihim fî ashâbi’l- cenneti, va’de’s- sıdkıllezî kânû yûadûn (yûadûne).: İşte bunlar; yaptıklarının en güzelini kabul ederiz ve kötülüklerinden geçeriz; (bunlar) cennet halkı içindedirler. (İşte bu,) Onlara va'dolunan doğru bir vaaddir.” (Ahkâf 35/16)

Cenâb-ı Hakk’a yürekten tövbe edenlere;

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
"Yâ eyyuhâllezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhan, asâ rabbukum en yukeffira ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin tecrî min tahtihâ’l- enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meahu, nûruhum yes'â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûranâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr (kadîrun).: Ey iman edenler! Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla! Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin." (Tahrim 66/8)


ALLAH yolunda canını fedâ eden şehidler;

وَلاَ تَقُولُواْ لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبيلِ اللّهِ أَمْوَاتٌ بَلْ أَحْيَاء وَلَكِن لاَّ تَشْعُرُونَ
"Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvât (emvâtun), bel ahyâun ve lâkin lâ teş’urûn (teş’urûne).: Ve Allah yolunda öldürülen kimseler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz, farkında olmazsınız.” (Bakara 2/154)


ALLAH’a yönelmiş bir kalble idealize olmuş müslümanlara:
ALLAH’ın ölçüsünde ALLAH’a yönelenlere.:


وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ
"Ve uzlifeti’l- cennetu li’l- muttakîne gayra baîdin.: Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.” (Kaf 50/31)

هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ
Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz (hafîzin).: Bu, size vadolunandır; (gönülden Allah'a) yönelip dönen (İslam'ın hükümlerini) koruyan,” (Kaf 50/32)

مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ وَجَاء بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ
"Men haşiye’r- rahmâne bi’l- gaybi ve câe bi kalbin munîbin.: Gaybda Rahmân’a huşu duyanlar ve münib (Allah’a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah’ın huzuruna) gelenler (için).” (Kaf 50/33)

ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ذَلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ
"Udhulûhâ bi selâm (selâmin), zâlike yevmu’l- hulûd (hulûdi).: Oraya selâmla (selametle) girin. İşte bu ebediyyet (sonsuzluk) günüdür.” (Kaf 50/34)

İçinde ebedî kalınacak Cennet’e girecekleri yüce Rabbimiz tarafından müjdelenmiştir.


Cennetliklerin hallerini dile getiren Kur’ÂN âyetlerinden bazılarında şöyle buyrulur:

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ يَهْدِيهِمْ رَبُّهُمْ بِإِيمَانِهِمْ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
"İnnellezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti yehdîhim rabbuhum bi îmânihim, tecrî min tahtihimu’l- enhâru fî cennâti’n- naîm (naîmi).: İman edenler ve salih amellerde bulunanlar da, Rableri onları imanları dolayısıyla altından ırmaklar akan, nimetlerle donatılmış cennetlere yöneltip iletir (hidayet eder).” (Yûnus 10/9)

دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
"Da'vâhum fîhâ subhânekellâhumme ve tahiyyetuhum fîhâ selâm (selâmun), ve âhıru da'vâhum eni’l- hamdulillâhi rabbi’l- âlemin (âlemîne).: Oradaki duaları: "Allah'ım, Sen ne yücesin"dir ve oradaki dirlik temennileri: "Selam"dır; dualarının sonu da: "Gerçekten, hamd alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."” (Yûnus 10/10)

وَمَنْ يَأْتِهِ مُؤْمِنًا قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَأُوْلَئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلَى
"Ve men ye’tihî mu’minen kad amile’s- sâlihâti fe ulâike lehumu’d- deracâtu’l- ulâ.: "Kim O'na iman edip salih amellerde bulunarak O'na gelirse, işte onlar, onlar için de yüksek dereceler vardır." (Tâhâ, 20/75)

جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَذَلِكَ جَزَاء مَن تَزَكَّى
"Cennâtu adnin tecrî min tahtihâ’l- enhâru hâlidîne fîhâ ve zâlike cezâu men tezekkâ.: "İçlerinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan Adn cennetleri de (onlarındır). Ve işte bu, arınmış olanın karşılığıdır." (Tâhâ, 20/76)

“İmran b. Husayn radiyallahu anhu’dan rivâyete göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu ifâde buyurmuşlardır.
(Tecrid-i Sarih Tercemesi, IX, 40).

Hadis yorumcuları bunu şöyle açıklarlar. Bir çok kötülükleri insana mal işletir. Çoğu insan mal yüzünden azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu oluşturduğundan bunların Cennet ehlinin çoğunluğunu teşkil etmesi de olağandır.
Cennet’e ilk giren bir cemâatin yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki gibi berraktır. Onlardan sonra girenler de en keskin ışık yayan yıldızlar gibidir. Hz. MuhaMMed sallallahu aleyhi vesellem’in ümmetinden yetmiş bin, yahut yediyüz bin kişi hesab ve ikab görmeksizin ilk olarak Cennet’e girecektir.
(Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 41-43).

Hadislerden öğrendiğimize göre; (Tecrid-i Sarih Tercemesi, II, 845).
Cennete en son girecek kimseye, bu dünya kadar, bu dünyanın on misli kadar Cennet
verilecektir. Çeşitli rivâyetlerle sabittir ki, son sözü Kelimei Tevhîd olan kimsenin mükâfatı Cennet’tir.
(Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 264-275).

Bu durumu hadisçiler şöyle yorumlarlar: Lâ ilâhe illALLAH, Cennet’in anahtarıdır, ancak bu anahtarın dişleri vardır, onlarda ilâhi emirlere bağlı olmak itaat ve ibâdet etmektir. Bir de “Lâ ilâhe illALLAH” demekle, birinin müslümanlığına hükmedilmez, “MuhaMMedün Rasûlullah: MuhaMMed ALLAH’ın peygamberidir” sözünü de eklemesi gerekir. Hatta İslâm dininden başka bütün dinlerden uzak olması icâb eder. Bu inançta olan kimse, ehl-i kebâir (büyük günah işleyen) de olsa, günahı kadar Cehennem’de cezâ gördükten sonra Cennet’e girecektir. Nitekim Muaz b. Cebel (radiyallahu anhu)’ın Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den rivâyet ettiği şu hadis meseleyi açıklığa kavuşturur:
“Hiç bir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek ALLAH’dan başka ilâh olmadığına ve MuhaMMed sallallahu aleyhi vesellem’in, ALLAH’ın kulu ve resûlü olduğuna Şehâdet etsin de, ALLAH ona Cehennem’i haram etmiş olmasın (herhalde harâm eder)”
(Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, IV 271).

Ehl-i Sünnet ve’l- Cemâat inancına göre, “Lâ ilâhe illALLAH, MuhaMMedün Rasûlullah” diyen ve bunun gereğince iman edip salih amel işleyen her kimse ALLAH’ın izniyle mutlaka Cennet’e girecektir. Cennetlikler, hastalık, sakatlık, ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak yaşayacaklardır.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim SEKİZ CENNEt...

CENNET TABAKALARI:


İŞte HÂL>HACı HaCERim
SEVdÂyı SIRrdık İhvÂNim
TEVHiDin>TACı HaCERim
AŞK İPin KIRrdık İhvÂNim..


ZEVK 8711

=>dÖRT IRmağımın ANAsı ==>İÇİMdeki =>SEKiz CeNNet
RASÛLuLLAH ÇARPANAsı ==>FARZım OLdu VÂCiB SüNNet
ELEstte “KÂLû =>BeLÂm” VAR.. Erce SÖZüm YİYEmediMm
YÜReğim KÂBE YAPIsı
CeNNetin SEKiz KAPIsı
SEKiz CeNNetin TABAKAsı
GIRTLağımda Bir SÖZ KALdı>“SEViYORum!.” DİYEmediMm!.


16.02.18 06:12
brsbrsm..tktktrstkkmdseherdeyhyylhuuu..hacerleMeKke'dengörüntülükonuşma..



Resim

İbn Abbâs radiyallahu anhu’dan gelen bir rivâyette, Cennetin yedi tabakası olduğu haber verilmektedir. Bunlar, Firdevs, Adn Cennet’i, Nâim Cennet’i, Daru’l-Huld, Me’va Cennet’i, Dâru’s-Selâm ve İlliyyûn’dur. Bu tabakalardan her birinde, müminlerin yaptıkları iyi işler karşılığında girecekleri veya yükselecekleri derece veya mertebeler vardır.
(el-Beydâvî, Envâru’t- Tenzîl, Beyrut (t.y.), I, 119).



Resim 1-) CeNNetü’n-NâiM:
Mâide 5/65; Tevbe 9/21; Yûnus 10/9; Hacc 22/56; Şuârâ 26/85; Lokmân 31/8; Sâffât 37/43; Vâkıa 56/89; Kalem 68/34; Meâric 70/38..


Nâim: Bolluk ve bahtiyarlık içinde yaşayış. Nizam-ü hal ve mal. * Cennet'in sekiz kısmından dördüncü tabakası. Nîmetler bahçesi ..

Naîm CeNNetleri, Allah’a içten bağlı Tahkik İman Sahibi olan kulların girecekleri ve karşılıklı tahtlar üzerinde kurulacakları, kendilerine sayısız rızk ve meyvelerin ikrâm edileceği, baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk veren bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehlerin sunulacağı, yanlarında iri gözlü, bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş zevcelerinin bulunacağı ceNNet..


إِلَّا عِبَادَ اللَّهِ الْمُخْلَصِينَ
Resim---"İllâ ibâdallâhi’l- muhlasîn (muhlasîne)..: (Bu azaptan) Ancak Allah’ın muhlis (itaatkar) kulları istisna edilecek.” (Sâffât 37/40)

أُوْلَئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُومٌ
Resim---"Ulâike lehum rızkun ma’lûm (ma’lûmun)..: İşte onlar; onlar için malûm (bilinen) bir rızık vardır.” (Sâffât 37/41) (Sâffât 37/41)

فَوَاكِهُ وَهُم مُّكْرَمُونَ
Resim---"Fevâkihu, ve hum mukramûn (mukramûne)..: Ve meyveler, onlar ikram olunanlardır.” (Sâffât 37/42)

فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
Resim---"Fî cennâti’n- naîm (naîmi)..: Naîm cennetlerinde.” (Sâffât 37/43)

عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ
Resim---"Alâ sururin mutekâbilîn (mutekâbilîne)..: Karşılıklı tahtlar üzerinde.” (Sâffât 37/44)

يُطَافُ عَلَيْهِم بِكَأْسٍ مِن مَّعِينٍ
Resim---"Yutâfu aleyhim bi ke’sin min maîn (maînin)..: Onların etrafında akan sudan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.” (Sâffât 37/45)

بَيْضَاء لَذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ
Resim---"Beydâe lezzetin li’ş- şâribîn (şâribîne)..: Berrak, içenler için lezzetli.” (Sâffât 37/46) (Sâffât 37/46)

لَا فِيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنزَفُونَ
Resim---"Lâ fîhâ gavlun ve lâ hum anhâ yunzefûn (yunzefûne)..: Onun içinde aklı gideren bir şey yoktur. Ve onlar, ondan (o maiden) sarhoş olmazlar.” (Sâffât 37/47)

وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ عِينٌ
Resim---"Ve indehum kâsırâtu’t- tarfı în (înun)..: Ve onların yanında, bakışlarını saklayan (sadece onlara çeviren) güzel gözlü kadınlar vardır.” (Sâffât 37/48)

كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَّكْنُونٌ
Resim---"Ke enne hunne beydun meknûn (meknûnun)..: Onlar muhafaza edilmiş (el değmemiş) yumurta gibidir.” (Sâffât 37/49)

Naîm CeNNetleri, hayırda ve iyilikte önde olanların EBRÂRLarın ceNNeti;

إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ
Resim---"İnne’l- ebrâre lefî naîm (naîmin)..: Muhakkak ki ebrâr olanlar, elbette ni’metler içindedir.” (İnfitâr 82/13)

ALLAHu zü'L- CeLÂL'e en çok yakın olanların girecekleri ve süslenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanacakları, ölümsüz gençlerin yanlarında baş ağrısı ve baş dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kâseler, ibrikler, kadehler, seçecekleri meyveler ve arzu duyacakları kuş etleriyle dolaşacakları, yanlarında inciler gibi ceylan gözlülerin bulunduğu, boş ve günaha götüren bir söz duymayacakları, sâdece selâma karşılık “selâm” sözü duyacakları, dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölgeler altında, çağlayarak akan sular kenarlarında, bitip tükenmek bilmeyen ve yasak da edilmeyen meyveler arasında, yüksek döşekler üzerinde ebedî ziyâfetlere konacakları bâkî diyarlardır; Vâkıa Sûresi, 56/10-38..

وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ
Resim---"Ve's- sâbikûne’s- sâbikûn (sâbikûne)..: Ve sabikunlar (hayırlarda yarışıp ileri geçenler), sabikunlar.” (Vâkıa 56/10)

أُوْلَئِكَ الْمُقَرَّبُونَ
Resim---"Ulâike’l- mukarrabûn (mukarrabûne)..: İşte onlar (sabikunlar). Mukarrip (Allah’a yaklaştırılmış) olanlardır.” (Vâkıa 56/11)

فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
Resim---"Fî cennâti’n- naîm (naîmi)..: (Onlar), naim cennetlerindedirler.” (Vâkıa 56/12)

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ يَهْدِيهِمْ رَبُّهُمْ بِإِيمَانِهِمْ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
"İnnellezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti yehdîhim rabbuhum bi îmânihim, tecrî min tahtihimu’l- enhâru fî cennâti’n- naîm (naîmi).[/color].:[/b] İman edenler ve salih amellerde bulunanlar da, Rableri onları imanları dolayısıyla altından ırmaklar akan, nimetlerle donatılmış naîm cennetlere yöneltip iletir (hidayet eder).” (Yûnus 10/9)

وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ
Resim---"Vec’alnî min veraseti cennetin naîm (naîmi)..: Ve beni, ni’metlendirilmiş cennetlerinin varislerinden kıl.” (Şuârâ 26/85)

إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ
Resim---"İnne li’l- muttakîne inde rabbihim cennâtin naîm (naîmi)..: Muhakkak ki takva sahipleri için, Rab’lerinin yanında Naîm cennetleri vardır.” (Kalem 68/34)



Resim2-) CeNNetü’L- ADN:
Tevbe 9/72; Ra'd 13/23; Nahl 16/31; Meryem 19/61; Kehf 18/31; Tâ-Hâ 20/76; Fâtır 35/33; Sâd 38/50; Mü'min 40/8; Saff 61/12; Beyyine 98/8..

ADn: Vatan tutmak ve mukim olmak. * Cennette bir makam adı.. Dâimî kalınacak bahçe.
Adn Cennetleri, Kur'ÂN-ı Kerîm BUYruğuyLa;
Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar için hazırlanmış, ebedî, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde muhteşem köşkler bulunan, Allah’ın rızâsının her an berâber bulunduğu.. Tevbe Sûresi, 9/72; Tâ-Hâ Sûresi, 20/76; Saff Sûresi, 61/12; Beyyine Sûresi, 98/8..

Adn Cennetleri; KuLLarın, Rablerinin Rızâsını dileyerek sabredenlerin, namaz kılanların, zekât ve sadaka verenlerin, iyilik yaparak kötülüğü ortadan kaldıranların babalarıyla, eşleriyle ve çocuklarıyla girecekleri, meleklerin her kapıdan girerek selâm verecekleri Zâhir ve Bâtın NÛR sonUÇ-Larıdır..

Adn Cennetlerine girenlerin her an Cemalullah’ı görebilecekleri bizzat Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem tarafından bildirilmektedir.
(Buhârî, Tefsir 55; Müslîm, İman 296)


وَالَّذِينَ صَبَرُواْ ابْتِغَاء وَجْهِ رَبِّهِمْ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَأَنفَقُواْ مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً وَيَدْرَؤُونَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ أُوْلَئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِ
Resim---"Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ razaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedraûne bi’l- haseneti’s- seyyiete ulâike lehum ukbed dâr (dâri)..: Onlar, sabırla Rab’lerinin Vechini (Zât’ını, Zât’a ulaşmayı ve Allah’ın Zât’ını görmeyi) dileyenler ve namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açıkça infâk edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan kimselerdir. İşte onlar için, bu dünyanın (güzel bir) akıbeti (sonucu) vardır.”. (Ra’d 13/22)

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ وَالمَلاَئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِم مِّن كُلِّ بَابٍ
Resim---"Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim ve’l- melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb (bâbin)..: Adn cennetleri (vardır). Onların babalarından ve eşlerinden ve zürriyyetlerinden salâha ulaşan kimseler, ona (adn cennetlerine) girerler. Ve her kapıdan melekler, onların yanlarına girerler.” (Ra’d 13/23)

سَلاَمٌ عَلَيْكُم بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ
Resim---"Selâmun aleykum bi mâ sabertum fe ni’me ukbe’d- dâr (dâri)..: Sabretmenizden dolayı size selâm olsun. Dar-ı dünyanın (dünya yurdunun) akıbeti (sonucu) ne güzel.” (Ra’d 13/24)

رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُم وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Resim---"Rabbenâ ve edhilhum cennâti adninilletî vaadtehum ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim inneke ente’l- azîzu’l- hakîm (hakîmu)..: Rabbimiz, onlara vaadettiğin adn cennetlerine, onları ve onların babalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden salâha ulaşanları dahil et. Muhakkak ki Sen, Sen Azîz’sin, Hakîm’sin (hüküm ve hikmet sahibisin).” (Mü’min 40/8)

Adn Cennetleri; KuLLarın, diledikleri her şeyin içinde bulunduğu;

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَآؤُونَ كَذَلِكَ يَجْزِي اللّهُ الْمُتَّقِينَ
Resim---“Cennâtu adnin yedhulûnehâ tecrî min tahtiha’l- enhâru lehum fîhâ mâ yeşâûn (yeşâûne), kezâlike yeczîllâhu’l- muttekîn (muttekîne)..: Onlar (muttakiler), altından nehirler akan Adn cennetlerine girerler. Orada, onların diledikleri herşey vardır. İşte Allah, (ahsen olan) muttakileri (bihakkın takvanın sahiplerini) böyle mükâfatlandırır.” (Nahl 16/31)

Adn Cennetleri; KuLLarın, altın bilezikler takınacakları, ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyerek tahtlar üzerinde oturacakları;

أُوْلَئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا مِّن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ نِعْمَ الثَّوَابُ وَحَسُنَتْ مُرْتَفَقًا
Resim---"Ulâike lehum cennâtu adnin tecrî min tahtihimul enharu yuhallevne fîhâ min esâvire min zehebin ve yelbesûne siyâben hudran min sundusin ve istebrakın muttekiîne fîhâ alâ’l- erâiki, ni'me’s- sevâb (sevâbu), ve hasunet murtefekâ (murtefekan)..: İşte onlara (onlar için) adn cennetleri vardır. Onların altından nehirler akar. Orada altın (dan) bileziklerle süslenirler. İnce ipek ve atlastan yeşil elbiseler giyerler. Orada tahtlar üzerine yaslanırlar. Ne güzel bir sevap ve ne güzel bir destek.” (Kehf 18/31)

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ
Resim---"Cennâtu adnin yedhulûnehâ yuhallevne fîhâ min esâvire min zehebin ve lu’luen, ve libâsuhum fîhâ harir (harîrun)..: (Onlar), adn cennetlerine girerler. Orada altından bilezikler ve inciler takarlar. Ve orada onların elbiseleri ipektir.” (Fâtır 35/33)

Adn Cennetleri; KuLLarın, yanlarında gözlerini eşlerine dikmiş yaşıt güzellerin bulunduğu ebedî mekânlardır..

جَنَّاتِ عَدْنٍ مُّفَتَّحَةً لَّهُمُ الْأَبْوَابُ
Resim---"Cennâti adnin mufettehaten le humu’l- ebvâb (ebvâbu)..: Kapıları onlara açılmış olan adn cennetleri vardır.” (Sâd 38/5o)

مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ
Resim---"Muttekîne fîhâ yed’ûne fîhâ bi fâkihetin kesîratin ve şerâb (şerâbin)..: Orada yaslanıp oturarak pekçok meyve ve içecek isterler.” (Sâd 38/51)

وَعِندَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ أَتْرَابٌ
Resim---"Ve indehum kâsırâtut tarfi etrâb (etrâbun)..: Ve onların yanlarında bakışlarını saklayan (yalnız eşlerine bakan), aynı yaşta kadınlar vardır.” (Sâd 38/52) (Sâd 38/52)

هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ الْحِسَابِ
Resim---"Hâzâ mâ tûadûne li yevmil hisâb(hisâbi)..: Hesap günü konusunda size vaadedilen budur.” (Sâd 38/53)

وَعَدَ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ أَكْبَرُ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---"Vaadallâhu’l- mu’minîne ve’l- mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihâ’l- enhâru hâlidîne fîhâ ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adnin, ve rıdvânun minallâhi ekber (ekberu), zâlike huve’l- fevzu’l- azîm (azîmu)..: Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara orada ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vaadetti. Adn cennetlerinde güzel meskenler (vardır). Ve (bunların) en büyüğü, Allah’tan bir rızadır (Allah’ın razı olmasıdır). İşte o, fevz-ül azîmdir (en büyük kurtuluştur).” (Tevbe 9/72)

جَزَاؤُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَّضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ
Resim---"Cezâuhum inde rabbihim cennâtu adnin tecrî min tahtihâ’l- enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ (ebeden), radıyallâhu anhum ve radû anhu, zâlike li men haşiye rabbehu..: Rab’leri Katı’nda onların mükâfatı, altlarından nehirler akan adn cennetleridir, orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah onlardan razı ve onlar O’ndan (Allah’tan) razıdır. İşte bu, Rabbine huşû duyan kimseler içindir.” (Beyyine 98/8)



Resim3-) CeNNetü’L- FiRDeVS: Kehf 18/107; Mü’minun 23/11..

Firdevs: Cennet. Cennette altıncı kat. * Bostan. Bahçe..

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلًا
Resim---"İnnellezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti kânet lehum cennâtu’l- firdevsi nuzulâ (nuzulen)..: İman edip salih amellerde bulunanlar... Firdevs cennetleri onlar için bir “konaklama yeridir.”.. (Kehf 18/107)

الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---"Ellezîne yerisûne’l- Firdevs (firdevse), hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne)..: Onlar, firdevs cennetine varis olacaklardır. Onlar, orada ebedî kalacaklardır.” (Mü’minun 23/11)



Resim4-) CeNNetü’l-Me’Vâ: Secde 32/19; Necm 53/15..

Me'vâ: Mekân. Varılacak yer. Mesken. * Sığınacak yer. Barınılacak bahçe.
Me’vâ Cenneti, îman eden ve sâlih amel işleyenlerin varacakları, Allah’tan korkanların, Allah’ın verdiği rızklardan sarf edenlerin girecekleri;


تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Resim---"Tetecâfâ cunûbuhum anil medâcıi yed’ûne rabbehum havfen ve tamaan ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne)..: Yanlarını yataktan uzaklaştırırlar (yan üstü yatarken kalkarlar). Rab’lerine korku ve ümitle dua ederler. Ve onları rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (verirler).” (Secde 32/16)

فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Resim---"Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurrati a’yun(a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn(ya’melûne)..: Artık hiçbir nefs (hiç kimse), yapmış olduklarına mükâfat olarak, onlar için gözaydınlığından nelerin saklı olduğunu bilmez.” (Secde 32/17)

أَفَمَن كَانَ مُؤْمِنًا كَمَن كَانَ فَاسِقًا لَّا يَسْتَوُونَ
Resim---"E fe men kâne mu’minen ke men kâne fâsikan, lâ yestevûn(yestevûne)..: Öyleyse mü’min olan kimse, fasık olan kimse gibi midir? Onlar müsavi (eşit) olmazlar.” (Secde 32/18)

أَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ جَنَّاتُ الْمَأْوَى نُزُلًا بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Resim---"Emmâllezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti fe lehum cennâtu’l- me’vâ nuzulen bi mâ kânû ya’melûn (ya’melûne)..: İman edip salih ameller işleyenler için, yaptıklarına karşılık konak olarak barınma (Me'va) cennetleri vardır.” (Secde 32/19)

MuHABBet Mi’racında MuhaMMed aleyhisselâm’ın GÖZünün GÖRdüğünü GÖNLünün yalanlamadığı, Cebrâil aleyhisselâm ile birlikte Sidre-i Münteha’da Allah’ın varlığının büyük delilleriyle/Âyetü’l-Kübrâ ile beraber gördüğü Ebedîyyet Yurdu..

Biz ALLAHu zü’L- CeLÂL’in MURADı ve EMRiyLe ZÂTı gibi her ÂN MÂnen HAYy OLan Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem İle şu Şehâdet ÂLeMinde UyguLama İmamız İmam-ı Azam Ebu Hanife i’tikadınca CENNetLerimiz El ÂN Yaratılmıştır.. Buyurunuz…

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in gözünün gördüğünü gönlünün yalanlamadığı, Cebrâil (aleyhisselâm) ile birlikte Sidre-i Müntehâ’da Allah’ın varlığının büyük delilleriyle Âyetü’l- Kübrâ ile berâber gördüğü..;

Dikkat edelim ki, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem;


وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى
Resim---"Ve mâ yentıku ani’l- hevâ..: Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz.” (Necm 53/3)

مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى
Resim---"Mâ kezebe’l- fuâdu mâ raâ..: Kalbindeki fuad (gönül gözü görmesi), gördüğü (ruhun gözlerinin gördüğü) şeyi tekzip etmedi.” (Necm 53/11)

أَفَتُمَارُونَهُ عَلَى مَا يَرَى
Resim---"E fe tumârûnehu alâ mâ yerâ..: Yoksa siz, onunla gördüğü şey hakkında mı tartışıyorsunuz?” (Necm 53/12)

وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَى
Resim---"Ve lekad raâhu nezleten uhrâ..: Ve andolsun ki, onu başka bir inişinde de gördü.” (Necm 53/13)

عِندَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى
Resim---"İnde sidrati’l- muntehâ..: Sidretül Münteha'nın yanında.” (Necm 53/14)

عِندَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَى
Resim---"İndehâ cennetu’l- me’vâ..: O’nun (Sidretül Münteha’nın) yanında Meva Cenneti (vardır).” (Necm 53/15)

إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَى
Resim---"İz yagşe’s- sidrate mâ yagşâ..: Sidre’yi bürüyen şey bürüyordu.” (Necm 53/16)

مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى
Resim---"Mâ zâga’l basaru ve mâ tagâ..: Bakış kaymadı ve haddi aşmadı.” (Necm 53/17)

لَقَدْ رَأَى مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَى
Resim---"Lekad raâ min âyâti rabbihi’l- kubrâ..: Andolsun ki o, Rabbinin büyük âyetlerinden (bir kısmını) gördü.” (Necm 53/18)



Resim5-) DâRü’s- SeLâM: En’âm 6/127; Yûnus 10/25..

Selâm: Emniyet ve SeLâmet yeri. Kurtuluş, tehlikeden sâlim olmak. Korktuklarından, fenalıklardan kurtulmak. * Neticede imân ile kabre girmek..

لَهُمْ دَارُ السَّلاَمِ عِندَ رَبِّهِمْ وَهُوَ وَلِيُّهُمْ بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Resim---"Lehum dâru’s- selâmi inde rabbihim ve huve veliyyuhum bimâ kânû ya’melûn (ya’melûne)..: Rab’lerinin katında onlar için selâm yurdu (teslim yurdu) vardır. Yapmış olduklarından dolayı, O (Allah), onların dostudur.” (En’âm 6/127)

وَاللّهُ يَدْعُو إِلَى دَارِ السَّلاَمِ وَيَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
Resim---"Vallâhu yed'û ilâ dâri’s- selâm (selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm (mustekîmin)..: Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.” (Yûnus 10/25)



Resim6-) DâRü’L- HuLD: Fâtır 35/35..

Mukâme: İkamet, oturma. * İkamet yeri, vatan. * Ümmet..
Huld.: Ebedîlik. Sonu olmayan. Sonu olmamak..
Huld: İkâmet edilen yer, kalınacak yer..


الَّذِي أَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِن فَضْلِهِ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٌ وَلَا يَمَسُّنَا فِيهَا لُغُوبٌ
Resim---"Ellezî ehallenâ dâre’l- mukâmeti min fadlihî, lâ yemessunâ fîhâ nasabun ve lâ yemessunâ fîhâ lugûb (lugûbun)..: Ki O, bizi fazlından kalınacak (ikâmet edilecek) bir yurda yerleştirdi. Orada bize bir yorgunluk dokunmaz ve orada bize (açlık ve meşakkatten dolayı) bir bıkkınlık ve usanç dokunmaz.” (Fâtır 35/35)

Resim

Cennet'in tabakalarını her ne kadar bu isimlerle sınırlandırmışsa da, Cennet'in bir çok tabakası vardır. Burada bahsedilenler, Cennet'in en yüksek tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok tabaka vardır.
Nitekim ALLAHu zü’L- CELÂL’in Nâim Cennetleri veya "Firdevs Cennetleri" şeklindeki çoğul ifâde eden âyetleri buna delildir.
İmam Müslim'in Ebû Sâid el-Hudrî'den rivayet ettiği hadiste de, Allah yolunda cihat edenlerin, cihatları sebebiyle Cennet'te yüz derece yükselecekleri, her derecenin arasının ise, yer ile gök arasındaki mesâfe kadar olduğu, Hz. Peygamber tarafından haber verilmektedir.
(Müslim, Imâre, 116).

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: Cennette yüz derece vardır. Her bir derecenin diğer derece ile arası, semâ ile arz arası kadar geniştir. Firdevs bunların en yukarıda olanıdır. Cennetin dört nehri buradan çıkar. Bunun üstünde arş vardır. ALLAH’tan cennet istediğiniz vakit Firdevs’i isteyin. buyurdu.
(Tirmizî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: Cennette yüz derece vardır. Her iki derece arasında yüz yıl(lık yürüme mesafesi) vardır. buyurdu.
(Tirmizî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: Cennette yüz derece vardır. Bütün âlemler bunlardan birinin içinde toplansalar, hepsini de kuşatır, istiab eder. buyurdu.
(Tirmizî)

Her ne kadar İbn Abbâs radiyallahu anhu, Cennet’in tabakalarını yedi ile sınırlandırmışsa da, âyetlerden anlaşıldığına göre, Cennet’in bir çok tabakası vardır. Burada İbn Abbâs radiyallahu anhu’ın haber verdiği ve âyetlerde adları geçen Cennet tabakaları, Cennet’in en yüksek tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok tabaka vardır. Nitekim ALLAH Teâlâ’nın “Nâim Cennetleri” veya “Firdevs Cennetleri” şeklindeki çoğul ifâde eden âyetleri buna delildir.
Ayrıca Ümmü Hârise Hadisinde bu gerçek Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin dilinden ifâde olunmuştur. Ümmü Harise Bedir’de şehid olan çocuğu hakkında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’den bilgi almak üzere gelmiş ve ona Rasûlullah bir çok Cennet olduğunu belirterek, çocuğunun da “Firdevs-i Â’lâ’da” olduğunu söylemek sûretiyle teselli etmiştir.

(Mansur Ali Nâsıf, et-Tâcü’ Câmi’ li’l- Usul, fi Ahadisi’r-Rasûl, İstanbul (t.y.), V, 4033).


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: Allah yolunda cihad edenler için Allah Taâlâ cennette yüz derece hazırlamıştır. Her derecenin arası yerle gök arası kadardır.buyurdu.
(Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den; Buhârî, Cihâd 4, Tevhîd 22; Müslim, Imâre, 116; Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 18.)

Hadiste sözü edilen dereceler konusunda ise şu ihtimaller öne sürülmüştür. Bu dereceleri zâhiriyle anlamak mümkündür. Gerçekten söz konusu derecelerin, zâhirinden
anlaşıldığı üzere, birbirinden daha yüksek menziller (tabakalar) olması muhtemeldir. Buna karşılık, yükseklikten kasdın, Cennet’teki ni’metlerin çokluğu, insanın veya bir başka yaratığın hiç aklına bile gelmemiş, gönlünden dahi geçmemiş iyiliklerin büyüklüğü veya çokluğu anlamında olması muhtemeldir. Zira ALLAH Teâlâ’nın mücâhide lutfettiği iyilik veya cömertlik türleri birbirinden çok farklıdır, birbirinden üstündür. Buna göre, ni’metlerin fazilet (üstünlük) konusundaki farklılıkları uzaklık açısından yer ile gök arasındaki mesafe gibidir. Fakat el-Kadî Iyad (544/1149) birinci görüşü tercih etmiştir.

(en-Nevevî, Şerhu Müslim, Kâhire (t.y.), XIII. 28).

Yine Buhârî’nin bir rivâyetinde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ALLAH yolunda savaşan mücâhidler için Cennet’te yüz derece (tabaka) hazırlandığını ve iki derecenin arasının
yerle gök arası gibi olduğunu haber vermekte ve sözlerine devamla:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: ALLAH’dan istediğiniz zaman Firdevs’i isteyin… Çünkü Firdevs, Cennet’in ortası ve Cennet’in en yükseğidir (…). Firdevs’ten Cennet nehirleri doğarbuyurmaktadır.
(Buhârî, Cihad 4)

Aynî, “Firdevs, Cennetin ortasıdır (vasatıdır).” cümlesini, Cennet’in en iyi yeri veya üstünü (efdali) olarak yorumlar ve bu görüşüne “Böylece sizi en hayırlı bir ümmet kıldık” (Bakara, 2/143) âyetinde geçen “vesetan” kelimesini delil getirir.
(el-Aynî, Umdetü’l- Kârî fî Şerhi Sahihi’l- Buhârî, İstanbul 1309, VI, 539).

وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِّتَكُونُواْ شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنتَ عَلَيْهَا إِلاَّ لِنَعْلَمَ مَن يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّن يَنقَلِبُ عَلَى عَقِبَيْهِ وَإِن كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلاَّ عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللّهُ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Resim---"Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe ale’n- nâsi ve yekûne’r- resûlu aleykum şehîdâ (şehîden), ve mâ cealnâ’l- kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na’leme men yettebiu’r- resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyh (akibeyhi), ve in kânet le kebîreten illâ alellezîne hedallâh (hedallâhu) ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bi’n- nâsi le raûfun rahîm (rahîmun)..: Ve işte böylece insanların üzerine (hak) şahitler olmanız için Biz, sizi vasat (ikisi arasında) (hayırlı ve faziletli) bir ümmet kıldık. Resûl de sizin üzerinize şahit olsun.Ve Biz, sadece Resûl’e uyanı, topukları üzerinde geriye dönenden ayırıp bilmemiz(belirtmemiz) için, halen o üzerine (yönelmekte) olduğunuz (Kâbe’yi) kıble yaptık. Ve bu, elbette zor bir iştir, ancak Allah’ın hidayete erdirdiği kimseler hariç (bu onlara zor gelmez). Ve Allah sizin îmânınızı zayi edecek değildir. Muhakkak ki Allah, insanlara çok şefkatlidir, merhametlidir.” (Bakara 2/143)

Çeşitli rivâyetlerde Firdevs Cenneti’nin güzellikleri dile getirilmiştir. Diğer taraftan hadiste söz konusu edilen Cennet dereceleri arasındaki mesafelerin çeşitli rivâyetlere göre “yüz senelik mesafe”, “Beş yüz senelik mesafe” şeklinde değiştiğine işâret edelim.
(el-Aynî, Umdetü’l-Kârî fî Şerhi Sahihi’l-Buhârî, İstanbul 1309, VI, 539).

Bütün bu âyet, hadis ve âlimlerin yorumlarından Cennet’in birçok tabakası olduğu anlaşılmaktadır. Bu tabakalardan bazılarının daha yüce ve ni’metlerinin daha
güzel veya daha efdal olması sebebiyle isimleri bize bildirilmiştir. Firdevs Cenneti mertebece en yüksek olan Cennet tabakasıdır.

(Ayrıca bkz. et-Taberi, Tefsir, Mısır 1954, XVI. 37-8)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

CeheNNeM-NÂRuLLAH =>ARAF<= NÛRuLLAH-CeNNet

CeNNet Ler.. ALLAHu zü’L- CeLÂL’e inanan ve O'na ibadet ve itaat edenlerin, iman ve İslâmiyyet'e ihlâs ve sadâkatle hizmet edenlerin, Kur'ÂN-ı Kerîm ÖZünde Hizbu’l- Kur'ÂN mücâhidi ki Hasbî Hizmetçisi olan MuhaMMedî Müslim-Mü’minlerin Hayyatın âhirinde Fazl-i İlâhi ile gidip ebediyyen içinde kalacakları mekân ve meskenler..

Bu KULLuk İmtihÂNı ÇÖLünden MuraduLLAHI DUYup EMRuLLAHa UYup GEÇen KULLarına ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Vaadi ve Adaleti gereği devam eden DİRİLİğinin ebediyyen devamıdır..

CÂNda CÂNÂN CeNNet TabakaLarı : Dârü’L- CeLâL, Dârü’s- SeLâm, CeNNetü’L- Me'vâ, CeNNetü’l- Huld, CeNNetü’n- Nâim, CeNNetü’L - Firdevs, CeNNetü’L- Adn, CeNNetü’L- VesiLe..

CeNNet; NÛRuLLLAHın Zâhir ve Bâtın TeceLLî CEM’iYyetidir.. Yaratılmışlık HİÇLiğinden Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem NÛRunda UYanışLa, EL HAKku’L- HAKk HEPLiği, DİRİ OLduğu MuhaMMedî ŞÛURu YAŞAyış Şehâdet Şerefi..

KaFa ve KALB GÖZLerimizin BeBekLerindeki KULLuk Gafleti, Cehâleti, Dalaleti ve İhânetini SİLdiğimizde BİLeceğimiz, BULacağımız, Olacağımız ve de YAŞAyacağımız NAHNu NÂZ-NiYÂZ, CÂNda CÂNÂN BİZ BİR-İZ CeNNeti..
El hamdu lillâhi rabbil âlemin..

Kur'ÂN-ı Kerîm, bu ÂLeMde insan gönlüne KULLuk İmtihanı gereği fıtraten konulmuş olan negatif dürtüler ki, kalbe kadar işleyebilen GILL/Düşmanlık, garaz ve adavet, gizli kin ve hased gibi artık gereksiz olan isler-pisler tertemiz kılınır ki, CeNNetler YAŞAnaBİLsinn..


وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ وَقَالُواْ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ لَقَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Resim---"Ve neza'nâ mâ fî sudûrihim min GILLin, tecrî min tahtihimu’l- enhâr (enhâru), ve kâlû’l- hamdu lillâhillezî hedânâ li hâzâ ve mâ kunnâ li nehtediye lev lâ en hedânallâh (hedânallâhu), lekad câet rusulu rabbinâ bi’l- hakk (hakkı), ve nûdû en tilkumu’l cennetu ûristumûhâ bimâ kuntum ta'melûn (ta'melûne).: Onların göğüslerinde, (nefsin kalbindeki) afetlerinden(gıll, kin, adavet, hased) ne varsa çekip aldık. Onların altlarından nehirler akar. “Bizi buna hidayet eden Allah’a hamdolsun. Allah’ın, bizi hidayete erdirmesi olmasaydı, biz hidayete ermezdik. Andolsun ki Rabbimizin resûlleri hak ile gelmiştir.” dediler. “Yapmış olduklarınızdan dolayı varis kılındığınız cennet işte budur.” diye nida olunurlar.” (A’râf 7/43)

Bu Muhteşem MuhaMMedî MutLuLuğa ULAşanLar, Dehrin, ZamÂNın, Geçmişin, Geleceğin Sanal VARLığından;
Şimdi Şu ÂNdaki Şe’ÂNULLAH Şehâdet Şerefininin Nâim NEŞEsinin “VAKt”ini Yaşarlar ve RABBulâlemine sonsuz ŞÜKR ederler..

CeNNet’i pek çok özelliğiyle dikkatlerimize arz eden Kur'ÂN-ı Kerîm âyetlerinin tasvirleri yanında Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in sallallahu aleyhi vesellem CeNNet’le ilgili şu beyanları da, ona inananları oldukça heyecanlandıran bir müjdedir:



KELÂMuLLAHta CeNNet:

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Resim---"İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûn (uyûnin). : Muhakkak ki; takva sahipleri, cennetlerin içinde ve pınarlar başındadırlar." (Hicr 15/45)

ادْخُلُوهَا بِسَلاَمٍ آمِنِينَ
Resim---"Udhulûhâ bi selâmin âminîn (âminîne).: Emin olarak, selâm ile oraya (cennete) girin!” (Hicr 15/46)

وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ
Resim---"Ve neza’nâ mâ fî sudûrihim min gıllin ıhvânen alâ sururin mutekâbilîn (mutekâbilîne).: Ve onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip çıkardık. Onlar, kardeş olarak karşılıklı tahtlar üzerindedirler.”(Hicr 15/47)

لاَ يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ
Resim---"Lâ yemessuhum fîhâ nasabun ve mâ hum minhâ bi muhracîn (muhracîne).: Onlara, orada bir yorgunluk dokunmaz. Ve onlar, oradan çıkarılacak değildirler.”(Hicr 15/48)

يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنتُمْ تَحْزَنُونَ
Resim---"Yâ ibâdi lâ havfun aleykumu’l- yevme ve lâ entum tahzenûn (tahzenûne).: Ey kullarım! O gün size korku yoktur ve siz mahzun (da) olmayacaksınız.” (Zuhrûf 43/68)

الَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَ
Resim---"Ellezîne âmenû bi âyâtinâ ve kânû muslimîn (muslimîne).: "Ki onlar, benim ayetlerime iman edenler ve müslüman olanlardır." (Zuhrûf 43/69)

ادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ
Resim---"Udhulû’l- cennete entum ve ezvâcukum tuhberûn (tuhberûne).: Siz ve zevceleriniz (eşleriniz) cennete girin! (Orada) ferahlatılacaksınız.” (Zuhrûf 43/70)

يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---"Yutâfu aleyhim bi sıhâfin min zehebin ve ekvâbin, ve fîhâ mâ teştehîhi’l- enfusu ve telezzu’l- a’yun (a’yunu), ve entum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: Onların etrafında altından tepsiler ve kadehlerle (bardaklarla) dolaşılır. Ve orada nefslerin iştahlandığı ve gözlerin lezzet aldığı şeyler vardır. Ve siz orada ebediyyen kalacak olanlarsınız.” (Zuhrûf 43/71)

وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Resim---"Ve tilke’l- cennetulletî ûristumûhâ bi mâ kuntum ta’melûn (ta’melûne).: İşte bu, amellerinizden dolayı varis kılındığınız cennet.” (Zuhrûf 43/72)

لَكُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ
Resim---"Lekum fîhâ fâkihetun kesîratun minhâ te’kulûn (te’kulûne).: Sizin için orada, yiyeceğiniz pekçok meyve vardır.” (Zuhrûf 43/73)

إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ
Resim---"İnne’l- muttakîne fî makâmin emîn (emînin).: Muhakkak ki takva sahipleri, mutlaka emin makamlardadır.” (Duhân 44/51)

فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Resim---"Fî cennâtin ve uyûn (uyûnin).: Cennetlerde ve pınarlarda.” (Duhân 44/52)

يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَابِلِينَ
Resim---"Yelbesûne min sundusin ve istebrakın mutekâbilîn (mutekâbilîne).: Karşılıklı ipekten ve atlastan giysiler giyerler.” (Duhân 44/53)

كَذَلِكَ وَزَوَّجْنَاهُم بِحُورٍ عِينٍ
Resim---"Kezâlike ve zevvecnâhum bi hûrin în (înin).: İşte, böyle. Ve onları, iri gözlü huriler ile evlendiririz.”(Duhân 44/54)

يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ
Resim---"Yed’ûne fîhâ bi kulli fâkihetin âminîn (âminîne).: Orada emniyet içinde her çeşit meyveden isterler.” (Duhân 44/55)

لَا يَذُوقُونَ فِيهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَى وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Resim---"Lâ yezûkûne fîhâ’l- mevte illâl mevtete’l- ûlâ, ve vekâhum azâbe’l- cahîm (cahîmi).: Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Ve (Allah, böylece) onları cehennem azabından korumuştur.” (Duhân 44/56)

فَضْلًا مِّن رَّبِّكَ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---"Fadlen min rabbike zâlike huve’l- fevzu’l- azîm (azîmu: Senin Rabbinden fazl (lütuf) olarak işte bu, (en büyük kurtuluş) fevz-ül azîmdir.”(Duhân 44/57)

إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ
Resim---"İnnel ebrâre le fî naîm (naîmi).: Muhakkak ki ebrar olanlar, elbette ni’metler içindedir.” (Mutaffifîn 83/22)

عَلَى الْأَرَائِكِ يَنظُرُونَ
Resim---"Alâl erâiki yanzurûn (yanzurûne).: Tahtlar üzerinde (oturup) seyrederler.” (Mutaffifîn 83/23)

تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ
Resim---"Ta’rifu fî vucûhihim nadraten naîm (naîmi).: Sen, ni’metin pırıltısını (sevincini), onların yüzlerinde görüp anlarsın.” (Mutaffifîn 83/24)

يُسْقَوْنَ مِن رَّحِيقٍ مَّخْتُومٍ
Resim---"Yuskavne min rahîkın mahtûm (mahtûmin).: Onlara, mühürlenmiş (sadece kendilerinin açacağı) halis şaraptan sunulur (içirilir).” (Mutaffifîn 83/25)

خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفِي ذَلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ
Resim---"Hitâmuhu miskun. Ve fî zâlike felyetenâfesi’l- mutenâfisûn (mutenâfisûne).: Onun (o şarabın) sonu misktir (şahane misk kokusudur). Ve yarışanlar, artık bunda (bunun için) yarışsınlar.” (Mutaffifîn 83/26)

وَمِزَاجُهُ مِن تَسْنِيمٍ
Resim---"Ve mizâcuhu min tesnîm (tesnîmin).: Onun mizacı (muhtevası) tesnîmdendir.” (Mutaffifîn 83/27)

عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا الْمُقَرَّبُونَ
Resim---"Aynen yeşrabu bihâ’l- mukarrabûn (mukarrabûne).: O bir pınardır ki ondan, mukarrebin (Rabbine yakın) olanlar içer.” (Mutaffifîn 83/28)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim RESÛLuLLAH sallallahu aleyhi vesellemde CeNNet:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Cennetlikler cennette yiyip içerler, ama büyük, küçük abdeste çıkmaz ve sümkürmezler. Sadece hoş kokulu bir geğirti ve ter çıkarırlar. İnsanın kendiliğinden nefes alması gibi, onlar da kendiliklerinden Cenâb-ı Hakk’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder, tekbir getirirler.” buyurdu.
(Câbir radıyallahu anh’den ; Müslim, Cennet 18. Ayrıca bk. Buhârî, Bed'ü'l-halk 8, Enbiyâ 1)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “ALLAHu TeÂLÂ: “Ben sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir insanın hatır ve hayal edemediği ni’metler hazırladım” buyurdu.” buyurdu.
Ebû Hüreyre: “İsterseniz şu âyeti okuyunuz!” dedi:


فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Resim---"Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurrati a’yun (a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn (ya’melûne).: Artık hiçbir nefs (hiç kimse), yapmış olduklarına mükâfat olarak, onlar için gözaydınlığından nelerin saklı olduğunu bilmez.” (Secde 32/17)

(Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den; Buhârî, Bed'ü'l-halk 8, Tefsîru sûre (32), 1, Tevhîd 35; Müslim, Cennet 2-5. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 33, 57; İbni Mâce, Zühd 39)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Cennete ilk girecek kimselerin yüzleri, dolunay gibi parlak olacak. Onların ardından gireceklerin yüzleri, gökyüzündeki en parlak yıldız gibi aydınlık olacak. Orada insanlar ne küçük ne büyük abdest bozarlar ve ne de tükürüp sümkürürler. Onların tarakları altındandır. Kokuları mis gibidir. Buhurdanlıklarında tüten hoş koku, cennetin hoş kokulu ağacındandır. Eşleri hûrilerdir. Cennetliklerin hepsi de babaları Âdem’in şeklinde yaratılmış olup boyları altmış arşındır.” buyurdu.
(Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den; Buhârî, Bed'ü'l-halk 8, Enbiyâ 1; Müslim, Cennet 15. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 60, Cennet 5; İbni Mâce, Zühd 39)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Onların cennetteki kapları altındandır. Orada terleri mis gibi güzel kokacaktır. Orada her birine, baldırının iliği etinin üstünden görünecek kadar güzel ikişer kadın verilecektir. Onların kalpleri tek bir adamın kalbi gibi aynı duyguları taşıdığından, aralarında ne anlaşmazlık ne de çekişme meydana gelecektir. Akşam sabah ALLAHu TeÂLÂ’yı ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih edeceklerdir.” buyurdu.
(Buhârî, Bed'ü'l-halk 8, Enbiyâ 1; Müslim, Cennet 17)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Mûsâ sallallahu aleyhi ve sellem Rabbine: “Cennetliklerin en aşağı derecesi nedir?” diye sordu. Allahu Teâlâ da şöyle buyurdu: “O, cennetlikler cennete girdikten sonra çıkagelen bir adamın derecesi olup kendisine: “Cennete gir!” denir.
“Yâ Rabbî! Herkes yerine yerleşmiş ve alacağını almışken ben nereye gideceğim?” der. Ona: “Sana dünya hükümdarlarından birinin mülkü kadar yer verilse razı olur musun?” diye sorulur. O da: “Razıyım yâ Rabbî!” der. Bunun üzerine ALLAHu TeÂLÂ ona: “İşte öyle bir mülk senindir. Bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o kadar daha, bir o kadar daha!” buyurur. Beşincisinde o adam: “Razı oldum yâ Rabbî!” der. ALLAHu TeÂLÂ ona: “İşte bu kadar şey hep senindir. Onun on misli de senindir. Bir de neyi arzu ediyorsan, gözün neden hoşlanıyorsa hepsi senindir” buyurunca adam: “Razı oldum yâ Rabbî!” diyecek.
Daha sonra Mûsâ aleyhisselâm : “Yâ Rabbî! Cennetliklerin en üstün derecesi nedir?” diye sordu. ALLAHu TeÂLÂ: “Onlar benim seçtiğim kullardır. Onların kerâmet fidanlarını kudret elimle ben dikip mühür altına aldım. Onlara hazırladığım ni’metleri ne bir göz görmüş, ne bir kulak duymuş, ne de bir kimsenin hatır ve hayalinden geçmiştir.”
buyurdu.
(Muğîre İbni Şu‘be radıyallahu anh’den; Müslim, Îmân 312)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Ben cehennemden en son çıkacak (veya cennete en son girecek) kimseyi biliyorum. O adam cehennemden emekleye emekleye çıkar.
ALLAHu TeÂLÂ ona: “Haydi git, cennete gir!.” buyurur.
Adam cennete gider, fakat ona cennet doluymuş gibi gelir. Geri dönüp ALLAHu TeÂLÂ’ya: “Yâ Rabbî! Cennet ağzına kadar dolmuş!” der.
ALLAHu TeÂLÂ ona: “Git, cennete gir!” buyurur.
Tekrar oraya gider, yine cennetin dolu olduğunu zanneder. Bir daha geri dönüp ALLAHu TeÂLÂ’ya: “Yâ Rabbî! Orası dopdolu!” der.
ALLAHu TeÂLÂ ona yine: “Git, cennete gir, orada senin dünya kadar ve dünyanın on misli (veya dünyanın on misli büyüklüğünde) yerin var!” buyurur.
O Adam: “Yâ Rabbî! Sen kâinâtın hükümdarı olduğun halde benimle alay mı ediyorsun?” (veyâ benim halime mi gülüyorsun?) der.”
Hadisin râvisi İbni Mes’ûd şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gerideki dişleri belirinceye kadar tebessüm ettiğini gördüm. Sonra: “İşte cennetliklerin en aşağı seviyesinde bulunan adamın derecesi budur.”
buyurdu.
(İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den; Buhârî, Rikak 51, Tevhîd 36; Müslim, Îmân 308. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 39)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Şüphesiz mü’min için cennette, altmış mil yükseklikte içi boş inciden yapılma bir çadır vardır. Orada mü’minin gidip ziyaret ettiği aileleri vardır. Fakat bu aileler birbirlerini görmezler.” buyurdu.
(Ebû Mûsâ el-Eş'arî radıyallahu anh’den; Buhârî, Bed'ü'l-halk 8, Tefsîru sûre (55) 2; Müslim, Cennet 23-25. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 3)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Cennette öyle bir ağaç vardır ki, idmanlı bir ata binmiş olan kimse onun bir ucundan diğerine yüz senede varamaz.” buyurdu.
(Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den; Buhârî, Rikak 51; Müslim, Cennet 8.)


Resim---Başka rivâyetlere göre Resûl-i Ekrem aleyhisselâm: “Bir süvari o ağacın gölgesinde yüz sene gider de bir ucundan diğerine varamaz” buyurdu.
(Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den; Buhârî (Bed'ü'l-halk 8, Tefsîru sûre (56), 1) ve Müslim’in (Cennet 8.)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Cennetlikler, kendilerinden yüksekteki köşklerde oturanları, aralarındaki derece farkı sebebiyle, sizin sabaha karşı doğu veya batı tarafında, gökyüzünün uzak bir noktasında batmak üzere olan parlak ve iri bir yıldızı gördüğünüz gibi göreceklerdir.” buyurdu.
Bunun üzerine ashâb-ı kirâm: “Yâ Resûlallah! O yerler, peygamberlere ait ve başkalarının ulaşamayacağı köşkler olmalıdır!” dediler.
Resûl-i Ekrem aleyhisselâm: “Evet, öyledir. Canımı kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, o yerler, Allah’a iman edip peygamberlere bütün benlikleriyle inanan kimselerin de yurtlarıdır.”
buyurdu.
(Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den; Buhârî, Bed'ü'l-halk 8; Müslim, Cennet 11)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Cennette yay kadar bir yer, üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.” buyurdu.
(Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den ; Buhârî, Cihâd 5, 6, Bed'ü'l-halk 8, Rikak 51; (Hadisi Müslim rivâyet etmemiştir). Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 17)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Cennette, cennetliklerin her hafta gittikleri bir çarşı vardır. Orada, yüzlerine ve elbiselerine cennet kokuları üfleyen bir kuzey rüzgârı eser ve böylece güzellikleri daha da artar. Eskisinden daha güzel ve yakışıklı olarak eşlerinin yanına döndükleri zaman, âileleri onlara: “Vallahi güzelliğinize güzellik katılmış” derler. Onlar da: “Vallahi yanınızdan ayrılalı beri siz de daha bir güzel olmuşsunuz!” derler.” buyurdu.
(Enes radıyallahu anh’den; Müslim, Cennet 13)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Cennetlikler, yükseklerdeki köşkleri, sizin gökyüzündeki yıldıza baktığınız gibi seyredeceklerdir.” buyurdu.
(Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh’den; Buhârî, Rikak 51)


Resim---Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh şöyle dedi: “Bir gün, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in cenneti geniş bir şekilde anlattığı bir sohbetinde bulundum. Sözünün sonunda: “Orada hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiç kimsenin hatırından bile geçirmediği ni’metler vardır.” buyurdu.
Sonra da şu âyeti okudu:


تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Resim---"Tetecâfâ cunûbuhum ani’l- medâcıi yed’ûne rabbehum havfen ve tamaan ve mimmâ razaknâhum yunfikûn (yunfikûne).: Yanlarını yataktan uzaklaştırırlar (yan üstü yatarken kalkarlar). Rab’lerine korku ve ümitle dua ederler. Ve onları rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (verirler).” (Secde 32/16)

فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Resim---"Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurrati a’yun (a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn (ya’melûne).: Artık hiçbir nefs (hiç kimse), yapmış olduklarına mükâfat olarak, onlar için gözaydınlığından nelerin saklı olduğunu bilmez.” (Secde 32/17)

(Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh’den; Müslim, Cennet 5)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cennetlikler cennete girince bir kimse şöyle seslenir: “Siz cennette ebediyyen yaşayacak, hiç ölmeyeceksiniz; hep sağlıklı olacak, hiç hastalanmayacaksınız; hep genç kalacak, hiç yaşlanmayacaksınız; hep ni’met ve mutluluk içinde yaşayacak, hiç keder ve sıkıntı çekmeyeceksiniz!.” buyurdu.
(Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre radıyallahu anhümâ’dan; Müslim, Cennet 22. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 41)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Sizden cennetin en aşağı derecesinde olan birine (ALLAHu TeÂLÂ veya bir meleği): “Ne dilersen dile, diyecek. O da bütün dileklerini söyleyecek. Kendisine, kalbinden geçenlerin hepsini diledin mi?” diye soracak.
O da: “Evet, diledim” diyecek.
Bunun üzerine o kimseye: “Bütün dileklerin bir misli fazlasıyla sana verilecektir, diyecek.”
buyurdu.
(Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den; Müslim, Îmân 301. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 315)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “ALLAHu TeÂLÂ cennetliklere: “Ey cennet sâkinleri!” diye seslenir.
Onlar da: “Buyur Rabbimiz! Emret! Bütün hayır ve iyilikler senin elindedir!” derler. ALLAHu TeÂLÂ: “Halinizden memnun musunuz?” diye sorar.
Onlar: “Nasıl razı olmayalım, Rabbimiz. Sen bize, hiç kimseye vermediğin bunca ni’metler ihsan ettin” derler.
ALLAHu TeÂLÂ: “Size bunlardan daha değerlisini vereyim mi?” buyurur.
Cennetlikler: “Bunlardan daha değerlisi ne olabilir, Rabbimiz!” derler.
Bunun üzerine Cenâb-ı Hak: “Üzerinize rızâmı indiriyorum; bundan sonra size hiç gazap etmeyeceğim”
buyurur.
(Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den; Buhârî, Rikak 51, Tevhîd 38; Müslim, Cennet 9. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 18)


Her iyi ve güzeli kendisinden öğrendiğimiz yüce Rabbimiz, rızâsını kazanmanın ne kadar önemli olduğunu Kur'ân-ı Kerîm’de bize hatırlatıp öğretmektedir.
Şu âyetler işte bunu göstermektedir:


قُلْ أَؤُنَبِّئُكُم بِخَيْرٍ مِّن ذَلِكُمْ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ
Resim---"Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh (minallâhi), vallâhu basîrun bi’l- ıbâd (ıbâdi).: De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takvâ sahibi olanlar için, Rabb'lerinin katında, içinde devamlı kalacakları, altından nehirler akan cennetler, temiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah kullarını en iyi görendir.” (Âl-i İmrân 3/15)

يُبَشِّرُهُمْ رَبُّهُم بِرَحْمَةٍ مِّنْهُ وَرِضْوَانٍ وَجَنَّاتٍ لَّهُمْ فِيهَا نَعِيمٌ مُّقِيمٌ
Resim---"Yubeşşiruhum rabbuhum bi rahmetin minhu ve rıdvânin ve cennâtin lehum fîhâ naîmun mukim (mukîmun).: Rab’leri, Kendinden (O’ndan) bir rahmet ile ve bir rıdvan (razı oluş ile) ve cennetler ile onları müjdeler. Onlar için, orada devamlı (daimî) ni’metler vardır.” (Tevbe 9/21)

وَعَدَ اللّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ أَكْبَرُ ذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Resim---"Vaadallâhu’l- mu’minîne ve’l- mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihâ’l- enhâru hâlidîne fîhâ ve mesâkine tayyibeten fî cennâti adnin, ve rıdvânun minallâhi ekber (ekberu), zâlike huve’l- fevzu’l- azîm (azîmu).: Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara orada ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vaadetti. Adn cennetlerinde güzel meskenler (vardır). Ve (bunların) en büyüğü, Allah’tan bir rızadır (Allah’ın razı olmasıdır). İşte o, fevz-ül azîmdir (en büyük kurtuluştur).” (Tevbe 9/72)

Allah’ın hoşnutluğunu kazanmanın değerini ve önemini belirten bu âyetlerden başka, iyi kulların Allah rızâsını elde etmeye çalıştıklarını gösteren âyetler de vardır. Buna misal olarak da şu âyet-i kerîmeyi okuyalım:

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Resim---"Muhammedun resûlullâh (resûlullâhi), vellezîne meahû eşiddâu alâl kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseri’s- sucûd (sucûdi), zâlike meseluhum fî’t- tevrât (tevrâti), ve meseluhum fî’l- incîl (incîli), ke zer’in ahrace şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimu’l- kuffâr (kuffâra), vaadallâhullezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti minhum magfiraten ve ecren azîmâ (azîmen).: ah’ın Resûl’ü Hz. Muhammed (aleyhisselâm) ve O’nunla beraber olanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli; kendi aralarında çok merhametlidirler. Onları rükû ederken, secde ederken ve Allah’dan fazl ve rıza isterken görürsün. Onların alâmetleri yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat’taki ve İncil’deki vasıflarıdır. Filizini çıkaran sonra onu kuvvetlendiren, böylece kalınlaşan, sonunda gövdesi üzerinde yükselen, çiftçilerin hoşuna giden ekin gibidir. Onlarla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Ve Allah, onlardan âmenû olanlara (Allah’a ulaşmayı dileyenlere) ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlara mağfiret ve büyük ecir vaadetti.” (Fetih 48/29)

Görüldüğü üzere ALLAHu TeÂLÂ, kendi rızâsını kazanmanın önemini kullarına böyle anlatmaktadır. Onların cennette her türlü endişeden uzak, tam bir gönül huzuru içinde yaşamalarını istemekte, kendilerinden tamamen razı ve hoşnut olduğunu müjdeleyerek her türlü endişe ve tedirginliklerini ortadan kaldırmaktadır.

Resim---Cerîr İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi: “Bir gece Resûlullah’ın yanında bulunuyorduk. On dördüncü gecesindeki aya baktıktan sonra şöyle buyurdu: “Şu ayı hiç bir sıkıntı çekmeden gördüğünüz gibi Rabbinizi de ayan beyan göreceksiniz.”
(Buhârî, Mevâkîtü’s-salât 16,Tefsîru sûre (50), 2, Tevhîd 24; Müslim, Mesâcid 211. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 19; Tirmizî, Cennet 16; İbni Mâce, Mukaddime 13)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Cennetlikler cennete girince ALLAHu TeÂLÂ onlara: “Size vermemi istediğiniz bir şey var mı?” diye soracak.
Onlar: “Yâ Rabbî! Yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennete koyup cehennemden kurtarmadın mı, daha ne isteyelim” diyecekler.
İşte o zaman ALLAHu TeÂLÂ perdeyi kaldıracak. Onlara verilen en güzel ve en değerli şey Rablerine BAKmak OLacaktır.”
buyurdu.
(Suheyb radıyallahu anh’den; Müslim, Îmân 297. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 11)


Mü’minlerin âhirette ALLAHu TeÂLÂ’nın eşsiz güzelliğini göreceklerine dâir hadisler Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali, Muâz İbni Cebel, Abdullah İbni Mes’ûd, Abdullah İbni Abbâs, Abdullah İbni Ömer radiyallahu anhum gibi en az yirmi büyük sahâbî tarafından rivâyet edilmiş ve bu rivâyetler bize mütevâtir olarak yâni en sağlam şekilde gelmiştir..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim Zâten Kur'ÂN-ı Kerîm’deki muhtelif âyetler de Cenâb-ı Hakk’ın âhirette ayân beyân görüleceğini ortaya koymaktadır.
Bu âyetler arasında konuyu en açık şekilde ifade eden âyetlerden:


وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ
Resim---"Vucûhun yevme izin nâdıratun.: İzin günü pırıl pırıl yüzler vardır.” (Kıyâmet 75/22)

إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ
Resim---"İlâ rabbihâ nâziratun.: Rab’lerine bakan.” (Kıyâmet 75/23)

Cehennemlikler anlatılırken de;

كَلَّا إِنَّهُمْ عَن رَّبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّمَحْجُوبُونَ
Resim---"Kellâ innehum an rabbihim yevme izin le mahcubun (mahcûbûne).: Hayır, muhakkak ki onlar izin günü Rab’lerinden elbette perdelenmiş olanlardır (Rab’lerini göremezler).” (Mutaffifîn 83/15)

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---"Lillezîne ahsenû’l- husnâ ve zîyâdetun, ve lâ yerheku vucûhehum katerun ve lâ zilletun, ulâike ashâbu’l- cenneti, hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: Onlar için Ahsenü’l- hüsna (Allah'ın ZÂt'ına SALL) ve ziyÂdesi (daha fazlası, Allah'ın Cemâlini görmek) vardır. Onların yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet (küçük düşme, hakirlik) yoktur. İşte onlar, cennet halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır.” (Yûnus 10/26)

Âyetini tefsir buyururken “zîyâdesi/fazlası” kelimesini: “ALLAHu TeÂLÂ’nın mübarek CemÂLine/YÜZüne BAKmak” diye açıklamıştır..

Ahsen: En güzel, en iyi, en doğru.
Husnâ: (Ahsen'in müennesidir) İyi zan. En güzel. Amel-i sâlih. Pek güzel. Cennet. İyi amel ve haslet. Cenab-ı Hakk'ı görmek ve Ona iman ve ubudiyetle şereflenmek. Düşman üzerine fevz ve zafer bulmak, şehidlik.
Ahsenû’l- husnâ: GüzeLLer GüzeLi..


Nebiyy-i Muhterem Efendimiz birinci hadîs-i şerîfi buyurduktan sonra: “Durum böyle olduğuna göre, güneşin doğup batmasından önceki namazları elinizden geldiğince kılmaya ve onları ihmal etmemeye gayret ediniz” buyurmuş, yani sabah uykusu ile ikindi vaktinin yoğun işlerinin namazı ihmal ettirmemesini tavsiye etmiş, sonra da sözünü şu âyetle güçlendirmiştir:

فَاصْبِرْ عَلَى مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا وَمِنْ آنَاء اللَّيْلِ فَسَبِّحْ وَأَطْرَافَ النَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرْضَى
Resim---"Fasbir alâ mâ yekûlûne ve sebbih bi hamdi rabbike kable tulûı’ş- şemsi ve kable gurûbihâ, ve min ânâi’l- leyli fe sebbih ve etrâfen nehâri lealleke terdâ.: O halde söylenen şeylere sabret! Ve Rabbini, güneşin tulûundan (doğuşundan) önce, güneşin gurubundan (batışından) önce ve gecenin bir kısmında hamd ile tesbih et. Ve gündüz boyunca da tesbih et. Umulur ki böylece rızaya ulaşırsın.” (TâHâ 20/130)

İmâm Nevevî’nin kitabına son olarak bu iki hadisi alması doğrusu çok mânâlıdır. Hayatın gayesinin ve şu hayatta varılacak son hedefin ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Rızâsına ERmek ve neticede O’nu görmek olduğunu söylemek istıyor. Rahmeti sonsuz Mevlâmız’dan, kendimiz için de sizin için de bu en güzel âkıbeti ve mutlu sonu niyâz ederiz.

Hadislerden Öğrendiklerimiz
1-) Cennetteki mü’minler, sahip oldukları ni’metlerin güzelliğine ve mükemmelliğine bakarak, o ni’metlerden daha iyisinin olamayacağını zannedeceklerdir.
2-) Cennet ni’metlerinin en üstünü ALLAHu TeÂLÂ’yı görmek olacaktır. Mü’minler âhirette ALLAHu TeÂLÂ’nın cemâlini, arada hiçbir engel bulunmadan açıkça görüp doya doya seyredeceklerdir. Cehennemlikler ise bu bahtiyârlıktan mahrum kalacaklardır..

İmâm Nevevî, Riyâzü's-sâlihîn’ eserini, Allah’a hamdini ifade eden iki âyet ve bir dua ile şöyle bitirmektedir:


إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ يَهْدِيهِمْ رَبُّهُمْ بِإِيمَانِهِمْ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
Resim---"İnnellezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti yehdîhim rabbuhum bi îmânihim, tecrî min tahtihimu’l- enhâru fî cennâti’n- naîm (naîmi).: İman edenler ve salih amellerde bulunanlar da, Rableri onları imanları dolayısıyla altından ırmaklar akan, ni’metlerle donatılmış cennetlere yöneltip iletir (hidayet eder).” (Yûnus 10/9)

دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---"Da'vâhum fîhâ subhânekellâhumme ve tahiyyetuhum fîhâ selâm (selâmun), ve âhıru da'vâhum eni’l- hamdulillâhi rabbi’l- âlemin (âlemîne).: Oradaki duaları: "Allah'ım, Sen ne yücesin"dir ve oradaki dirlik temennileri: "Selam"dır; dualarının sonu da: "Gerçekten, hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Yûnus 10/10)

وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ تَجْرِي مِن تَحْتِهِمُ الأَنْهَارُ وَقَالُواْ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ لَقَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Resim---"Ve neza'nâ mâ fî sudûrihim min gıllin, tecrî min tahtihimu’l- enhâr (enhâru), ve kâlû’l- hamdu lillâhillezî hedânâ li hâzâ ve mâ kunnâ li nehtediye lev lâ en hedânallâh (hedânallâhu), lekad câet rusulu rabbinâ bi’l- hakk (hakkı), ve nûdû en tilkumu’l- cennetu ûristumûhâ bimâ kuntum ta'melûn (ta'melûne).: Onların göğüslerinde, (nefsin kalbindeki) afetlerinden ne varsa çekip aldık. Onların altlarından nehirler akar. “Bizi buna hidâyet eden Allah’a hamdolsun. Allah’ın, bizi hidayete erdirmesi olmasaydı, biz hidayete ermezdik. Andolsun ki Rabbimizin resûlleri hak ile gelmiştir.” dediler. “Yapmış olduklarınızdan dolayı varis kılındığınız cennet işte budur.” diye nidâ olunurlar.” (A’râf 7/43)

Allahım! İbrâhim’e ve onun âline rahmet ettiğin gibi kulun ve ümmî peygamber olan Resûlün MuhaMMed’e, onun hanımlarına ve zürriyetine hayır ve rahmet ihsân eyle. İbrâhim’e ve onun âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi kulun ve ümmî peygamber olan Resûlün Muhammed’e, onun hanımlarına ve zürriyetine de hayır ve bereket ihsan eyle. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim ALLAHu zü’L- CeLÂL Kur'ÂN-ı Kerîmde CENNeti SERgiLerken.:

يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَٓا اَنْتُمْ تَحْزَنُونَۚ
Resim---“Yâ ‘ibâdi lâ ḣavfun ‘aleykumu-lyevme velâ entum tahzenûn(e).: “Ey kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız.” (Zuhrûf 43/68)

اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاٰيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِم۪ينَۚ
Resim---“Elleżîne âmenû bi-âyâtinâ vekânû muslimîn(e).: “Ki onlar, benim ayetlerime iman edenler ve müslüman olanlardır.” (Zuhrûf 43/69)

اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ اَنْتُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ
Resim---“Udḣulû-lcennete entum ve ezvâcukum tuhberûn(e).: "Siz ve eşleriniz cennete girin; "sevinç içinde ağırlanacaksınız." (Zuhrûf 43/70)

يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِصِحَافٍ مِنْ ذَهَبٍ وَاَكْوَابٍۚ وَف۪يهَا مَا تَشْتَه۪يهِ الْاَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْاَعْيُنُۚ وَاَنْتُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَۚ
Resim---“Yutâfu ‘aleyhim bisihâfin min żehebin ve ekvâb(in)(s) ve fîhâ mâ teştehîhi-l-enfusu ve teleżżu-l-a’yun(u)(s) ve-entum fîhâ ḣâlidûn(e).: “Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı her şey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız.” (Zuhrûf 43/71)

وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّت۪ٓي اُو۫رِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Resim---“Ve tilke-lcennetu-lletî ûriśtumûhâ bimâ kuntum ta’melûn(e).: “İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur.” (Zuhrûf 43/72)

لَكُمْ ف۪يهَا فَاكِهَةٌ كَث۪يرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ
Resim---“Lekum fîhâ fâkihetun keśîratun minhâ te/kulûn(e).: “Orada sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz.” (Zuhrûf 43/73)

اِنَّ اَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ ف۪ي شُغُلٍ فَاكِهُونَۚ
Resim---“İnne ashâbe-lcenneti-lyevme fî şuġulin fâkihûn(e).: Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, 'sevinç ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler.” (Yâsîn 36/55)

هُمْ وَاَزْوَاجُهُمْ ف۪ي ظِلَالٍ عَلَى الْاَرَٓائِكِ مُتَّكِؤُ۫نَ
Resim---“Hum ve ezvâcuhum fî zilâlin ‘alâ-l-erâ-iki mutteki-ûn(e).: Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.” (Yâsîn 36/56)

لَهُمْ ف۪يهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُمْ مَا يَدَّعُونَۚ
Resim---“Lehum fîhâ fâkihetun velehum mâ yedde’ûn(e).: Orada taptaze-meyveler onların ve istek duydukları her şey onlarındır.” (Yâsîn 36/57)

سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ
Resim---“Selâmun kavlen min rabbin rahîm(in).: Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü “Selâm” (vardır).” (Yâsîn 36/58)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem HADİS-i ŞERİFLerinde CENNeti SERgiLerken.:


KÂBEtuLLAH =>ALTı YÜZü
SÜNNette =>SEKiZ KAPIsı
AKıL-NaKiL GeCE-GÜNdüzü
“SEVGİ”dir=>TEVHiD KAPIsı..


SEVgi =>MuHABBet ARŞI-dır
SEVen<->SEViLen>kARŞI-dır
BİZ BİR-İZ=>BELÂsı=>SEVgi
bU ÂLEM ==>AŞK’a ÇARŞI-dır..


MEŞK-i MUHABBet MELÂMı
=>RESÛLuLLAH’ın KELÂMı
CÂNda>CÂNÂN’ın CENNeti
SUBHÂN’ın DÂRü’s- SELÂMı!.


Resim

CeNNetler; ALLAHu zü’L- CeLÂL’in, Kur'ÂN-ı Kerîm’inde EMRULLAHı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem SÎNEsinden, NEFESinden ve SESinden DUYup UYanLara vaad ettiği ebedî mülkler, memleketler ve yurtlardır..
Şu İÇinde yaşamakta OLduğumuz İmkÂNLa İmtihÂN KULLuk ÂLeMinde EZEL BEZMinde RABBısı TeÂLÂ’ya VERdiği KULLuk SÖZünde Kavi/sağlam, metin, zorlu, kuvvetli, güçlü MuttakîLer/Takvâ Sahibleri için Lutfedilen ve Va’dedilen CeNNetLer..


مَّثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ أُكُلُهَا دَآئِمٌ وِظِلُّهَا تِلْكَ عُقْبَى الَّذِينَ اتَّقَواْ وَّعُقْبَى الْكَافِرِينَ النَّارُ
Resim---“Meselu’l- cennetilletî vuide’l- muttekûn (muttekûne), tecrî min tahtihâ’l- enhâr (enhâru), ukuluhâ dâimun ve zilluhâ, tilke ukbellezînettekav ve ukbe’l- kâfirîne’n- nâr (nâru).: Muttakilere vaadolunan CeNNet, altından nehirler akan ve onun meyvesi ve gölgesi daimî olan (bahçe) gibidir. İşte bu, takvâ sahiblerinin sonudur. Kâfirlerin sonu ise ateştir.” (Ra’d 13/35)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, sekiz CeNNetten haber veriyor ve meselâ abdesti tam ve kâmil alarak, abdestin sonunda “Şehâdet Kelimesi” getirenlerin sekiz CeNNetin kapısından dilediklerinden girebileceklerini müjdeliyor. ( Müslim, Tahâret, 6)

Resim---Ebû Bekir radiyallahu anhu: “YÂ Resûlallah! Bir mü’min bu kapıların sadece birinden mi girmek zorundadır?. Her kapıdan çağırılması mümkün müdür?” diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Evet, hepsinden dâvet olunabilir. Senin, bunlardan olmanı dilerim.” buyurdu. (Nesâî, Oruç, 43)

CENNETİN SEKİZ KAPISI VARDIR.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Hadis-i Şeriflerinde: “CeNNetin sekiz kapısı olduğu” açıkça ifade buyurmuştur.
(bkz. İbn-i Hacer-i Askalânî, Feth-ül-bârî li Şerh-il-Buhârî, VII/28).

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kim ALLAH yolunda, malından iki şey harcarsa, CeNNetin kapılarından “ALLAH’ın kulu! Burası güzeldir, buradan girin.” diye çağrılır. Namaz ehli olanlar/sürekli namazını kılanlar, Salât (namaz) Kapısından çağrılır. Cihad ehli olanlar, Cihad Kapısından çağrılır. Oruç ehli olanlar/sürekli oruçlarını tutanlar Reyyan (su içip kanan) Kapısından çağrılır. Sadaka ehli olanlar/daimâ sadaka verenler, Sadaka Kapısından çağrılır.” buyurdu.
Bunun üzerine Ebu Bekir: “Yâ Resûlullah! Anam, babam sana fedâ olsun, bütün bu kapılardan çağrılması için kişinin ne yapması gerekir? Bu kapıların hepsinden çağrılacak kimse var mı?” diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Evet, öyle ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksın.”
buyurdu. (Ebu Hureyre radiyallahu anhu’dan; Buharî, Savm, 4)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in bu Hadis-i Şeriflerinde, dört kapı zikredilmiştir:

1-) SaLât Kapısı..: SALâ/Namaz KıLan Ve Kur'ÂN-ı Kerîm OKUyanLar Kapısı..
2-) Cihad Kapısı..: ALLAH celle celâlihu Rızası İçin Savaşanlar Kapısı..
3-) Reyyân Kapısı..: ALLAH celle celâlihu Rızası İçin OruçLunun Kapısı..
4-) Sadaka Kapısı..: Zekât, Sadaka, Fitre VERenLer Kapısı..
5-) HACc Kapısı..: Hacc ve Umreye Gidenler Kapısı..

Burada İslam esaslarından yalnız Hacc anılmamıştır. Şüphesiz onun için de hususî bir kapı vardır..
(İbn Hecer, Fethü’l-bârî li Şerhi’l-Buhârî)

Geriye üç kapı kalır ki, onlar da şunlardır:

6-) AfvedenLer/Afv Kapısı..: ALLAH celle celâlihu Rızası İçin Affetmeyi Bilen Ve ALLAH celle celâlihu’nun Afvettiklerinin Kapısı..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “CeNNetin bir kapısı vardır, ondan yalnız affedenler girecektir.” buyurdu. (İbn Hecer, Fethü’l-bârî li Şerhi’l-Buhârî)

7-) Eymen Kapısı..: En meymenetli ve Tevekkül EhLinin Kapısı..
Eymen: En meymenetli ve Tevekkül Ehli. En uğurlu. Sağ taraf..


8-.) Zikir-İLim Kapısı..: ALLAH celle celâlihu’nun Zikir ve İLmi İle ALLAHu zü’l- CeLÂL’i
Zikredenler Kapısı..
Zikir veya İLim Kapısı..
(İbn Hecer, Fethü’l-bârî li Şerhi’l-Buhârî)

Özetlersek: CeNNetin Sekiz Kapısı Vardır:
Salât, Cihad, Reyyân, Sadaka, Hacc, Afv, Eymen ve Zikir-İlim Kapısı..


KeLÂMuLLAH ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Sahih Hadislerini ESAS ALan MuhaMMedî EhL-i İLiM => CeNNetin İLİM Kapısından GİRecektir.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İlim peşinde koşmak her Müslüman için farzdır." buyurdu.
(İbn Mâce, “Mukaddime”, 17, 224; I, 81 (Mısır, 1952). Diğer rivayetler için bk. Kenzu’l-Ümmal, X, 131; 28651-29654)


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İlime giden yol, CeNNete giden yoldur.” buyurdu. (Ebu Davûd, Sünen)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Dolunay yıldızlardan ne kadar parlak ise, âlimler de gece gündüz ibadet eden zahidlerden o kadar üstündür.” buyurdu. (Ebu Davûd, Sünen)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Âlimler, peygamberlerin vârisidir” buyurdu. (Ebu Davûd, Sünen)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Birinden ilim istenir de, oda bildiğini öğretmezse, âhirette Cehennem ateşi ile cezâlandırılır.” buyurdu. (Ebu Davûd, Sünen)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İlim peşinde koşmak, CeNNete kapı açmaktır.” buyurdu. (Tirmizî, Sahih, Kitabü’l-İlm)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İlim yolunda giden, o yoldan dönmedikçe ALLAH yolundadır.” buyurdu. (Tirmizî, Sahih, Kitabü’l-İlm)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İlim peşinde koşmak her Müslüman için farzdır.” buyurdu. (İbn Mâce, “Mukaddime”, 17, 224; I, 81 (Mısır, 1952). Diğer rivâyetler için bk. Kenzu’l-Ümmal, X, 131; 28651-29654.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُواْ مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُواْ هَذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُواْ بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---"Ve beşşirillezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihe’l- enhâr (enhâru), kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl (kablu) ve utû bihî muteşâbihâ (muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.” (Bakara 2/25)

Bu Âyetinin Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili Tefsirinde.: “Cennetlerde tertemiz, pam pak çiftler, eşler, yani erkekler için zevceler, kadınlar için zevcler vardır.” demiştir.
(Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Eser Kitabevi, İstanbul, tsz., I/276.)
Bu çoğul ifâdesi, bazıları tarafından yanlış anlaşılarak erkeklere birden çok kadın (huri) verildiği gibi kadınlara da birden çok erkek (gılman) verileceği şeklinde değerlendirilmiştir.

Oysa burada anlatılmak istenen cennette kadın-erkek herkesin evli olması, temiz eşlere sahip olmasıdır. Erkekler ve kadınlar çoğul olarak zikredildiği için, onların eşleri olarak zikredilen zevceler ve zevcler de çoğul olarak zikredilmiştir. Yani her erkeğin temiz zevcesi ve her kadının da temiz zevci vardır denmek isteniyor..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAHu zü’L- CeLÂL: “Ben Azimu'ş-Şân, salih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen ni’metler hazırladım.” buyurmuştur.” buyurdu.
(Buharî; Müslim; Tirmizî; Kütüb-i Sitte-14, s. 4419/1)

CeNNette Sûk-i MuHABet çARŞısı.:
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennette bir çarşı vardır. Ancak orada ne alış, ne de satış vardır. Sadece erkek ve kadın sûretleri vardır. Erkek bunlardan bir sûret arzu ederse o sûrete girer." buyurmuştur.
(Tirmizî, Kütüb-i Sitte-14, s. 434/17)

CeNNette ZamÂNsızLık.:
CeNNette GECEnin OLmadığı hadislerde şöyle bildirilir;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennette gece yoktur. O, ışık ve nurdan ibârettir..." buyurmuştur.
(Ramuz el-Ehadis-2, s. 366/4)

Bu ÂLEMde CeNNet’in BEDELi.:
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Ben, cennet bahçelerinde, cennetin üstünde ve cennetin alt tarafında birer köşke şu kimse için kefilim ki, o haklı olduğu hâlde mücadeleyi terk eder, şaka için de olsa, yalanı söylemez ve insanlar(a örnek olması) için ahlâkını güzelleştirir." buyurmuştur.
(Ramuz el-Ehadis-1, s. 152/6)

CeNNette BİZ BİR-İZ=NAHNu KALBi ve GüzeLLikLeri.:
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "... Kalbleri, tek bir kimsenin kalbi gibidir. Aralarında ihtilaf, husumet yoktur..." buyurmuştur.
(Kütüb-i Sitte-14, s. 449/3)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "... Her kaygının da arkası kesilecektir. Cehennem ehlinin kaygısı müstesnâ..." buyurmuştur.
(Ramuz el-Ehadis-2, s. 342/15)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "... onlar şöyle diyecekler: “Biz ebedîleriz, asla helâk olmayız, biz mutlu kişileriz, asla kederlenmeyiz!.” ..." buyurmuştur.
(Tirmizî, Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 409/10099)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "... Orada hiçbir dert ve tehlike yoktur..." buyurmuştur.
(Ramuz el-Ehadis-1, s. 170/1)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Ancak cennete giren rahata kavuşur." buyurmuştur.
(Ramuz el-Ehadis-1, s. 138/13)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cenâb-ı Hak buyuruyor ki: "Salih kullarım için ben, Cennet'te hiç bir gözün görmediği hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insan gönlünün hatırlamadığı bir takım ni’metler hazırladım." buyurmuştur.
(et-Tâc, el-Câmiu li'l-Usül, fî ahâdisi'r-Rasûl, V, 402)

Resim---Ebu Hureyre'den rivâyete göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennette gövdesi altından olmayan hiçbir ağaç yoktur." buyurmuştur.
(Timizî , C. 4, H.no: 2645, s. 303)

Resim---Ebu Hureyre diyor ki.: "Yâ Resûlullah! Yaratıklar neden yaratılmışlardır?" diye sordum
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Sudan" buyurdu.
Ben.: "Cennetin binası neden yapılmıştır?" diye sordum:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir kerpici altından, bir kerpici gümüşten, harcı keskin kokulu misk, çakılları inci ve yakut, toprağı zaferan. Oraya girenler nimetler içersinde refah bulur, sıkıntı çekmezler. Ebedî olurlar, giydikleri eskimez gençlikleri yok olmaz..."
buyurdu.
(Timizî, C. 4, H.no: 2646, s.304)

Resim---Abdullah b. Kays'dan rivâyete göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennette kapları ve her şeyi gümüşten olan iki cennet, aynı zamanda kapları ve her şeyi altından olan iki cennet vardır. Adn Cennetinde ise Cennet ehli ile RABBB'lerine bakmaları arasında ancak O'nun yüzünü örten bir Kibriya/büyüklük perdesi vardır." buyurmuştur.
(Timizî, C.4, H.no: 2648, s.306; Buharî, C. 11, Hno. 1743, s. 194)

Resim---Said b. Müseyyeb'den rivâyete göre, kendisi Ebu Hureyre ile karşılaştı ve ona.: "Allah'tan ikimizi Cennet Çarşısında bir araya getirmesini isterim" dedi. Said: "Cennette çarşı pazar var mıdır?" diye sordu. Ebu Hureyre.: "Evet" dedi ve şöyle devam etti. “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in bana bildirdiğine göre: "Cennetlikler, cennete girdiklerinde amellerine göre oraya yerleşeceklerdir. Sonra dünya günlerinden cuma günü kadar bir süre izin verilecek ve insanlar RABB'lerini ziyaret edeceklerdir. RABBb'in Arş'ı onlara görünecek ve RABB, kendilerine cennet bahçelerinden bir bahçede tecelli edecektir. O mü’minler için nurdan minberler, altından minberler, gümüşten minberler kurulacak ve o kimselerin derece bakımından en aşağı durumda olanları ki; onların aşağılıkları yoktur, misk ve kâfur tepelerinde oturacaklar ve kendilerinden daha yükseklerde oturan kimseler olduğunu sanmayacaklar." buyurmuştur.
(Timizî, C. 4, H.no: 2673, s. 322)

Resim---Ebu Hureyre'den rivâyete göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennete ilk girecek olan zümrenin yüzleri, ayın on dördüncü gecesindeki sureti üzeredirler. Cennetlikler cennette tükürmezler, sümkürmezler, dışkı çıkarmazlar. Onların cennetteki kapları ve tarakları altından ve gümüştendir. Onların buhurdanlıklarının udları Hind ududur. Onların teri misktir..." buyurmuştur.
(Müslim, C.8, Hno: 17, s. 361)

Resim---Enes radiyallahu anhu’danrivâyete göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Orada (Kevser Havzı'nda) semânın yıldızları adedince altın ve gümüş ibrikler görünür." buyurdu.
(Müslim, C. 7, Hno: 43, s. 185)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Siz gerçekten tıpkı şu ayı gördüğünüz gibi, RABBbinizi gözle (açıkça) göreceksiniz. Onu görmekte haksızlığa uğramıyacak, izdihâma düşmeyeceksiniz."
buyurmuştur. (Buhârî, Mevâkıt 16, 26)

Resim---Suheyb radiyallahu anhu'n rivâyetine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "İyi iş ve güzel amel işleyenlere daha güzel karşılık ve bir de ziyâde (ALLAH'ı görmek) vardır."
لِّلَّذِينَ أَحْسَنُواْ الْحُسْنَى وَزِيَادَةٌ وَلاَ يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلاَ ذِلَّةٌ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---"Lillezîne ahsenû’l- husnâ ve zîyâdetun, ve lâ yerheku vucûhehum katerun ve lâ zilletun, ulâike ashâbu’l- cenneti, hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: Onlar için Ahsenü’l- hüsnâ (ASL'ına ulaşmak) ve ziyâdesi (daha fazlası, ALLAH'ın CemÂlini görmek) vardır. Onların yüzlerini bir keder kaplamaz ve bir zillet (küçük düşme, hakirlik) yoktur. İşte onlar, cennet halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır.” (Yûnus 10/26)
Âyetini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
"Cennetlikler Cennet'e girdiği zaman ALLAH celle celâlihu şöyle buyuracak: "Size daha da vermemi istediğiniz bir şey var mı?" Cennetlikler de şöyle derler: "Yüzlerimizi ak çıkarmadın mı, bizi Cennet'e koymadın mı, bizi Cehennem'den kurtarmadın mı? (o yeter)." Rasûlullah sözlerine devam buyurarak: "Cenâb-ı Hak perdeyi kaldırır, Cennetliklere artık RABBlerine bakmaktan daha sevimli gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz."
buyurmuştur.
(Müslim'in rivâyeti, et-Tâc, V, 423)

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "ALLAH celle celâlihu ferman etti ki: "Ben Azimu'ş-Şan, salih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen ni’metler hazırladım." buyurdu.

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anhu ilâveten dedi ki.: "Dilerseniz şu âyet-i kerimeyi okuyun, (Mealen): "Yaptıklarına karşılık Allah katında onlar için göz aydınlığı olacak ne mükafaatların saklandığını kimse bilemez." buyurdu.
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu'dan; Bed'ül-Halk 8, Tefsir Secde 1, Tevhid 35; Müslim, Cennet 2, Tirmizî, Tefsir)

فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Resim---"Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurrati a’yun (a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn (ya’melûne).: Artık hiçbir nefs (hiç kimse), yapmış olduklarına mükâfat olarak, onlar için gözaydınlığından nelerin saklı olduğunu bilmez.” (Secde 32/17)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Gümüşten iki cennet vardır. Kapları ve içinde bulunan diğer şeyleri de gümüştendir. Altından iki cennet vardır, kapları ve içlerinde bulunan diğer eşyaları da hep altındandır. Adn cennetinde, cennetliklerle RABBlerini görmeleri arasında Allah'ın veçhindeki ridau'l-kibriyadan (büyüklük perdesinden) başka bir şey yoktur." buyurmuştur.
(Buharî Tefsir, Rahman 1, 2, Bedu'l-Halk 8, Tevhid 24; Müslim, İman 180; Tirmizî, Cennet 3)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüz yıl gölgesinde yürüse onu katedemez. İstersiniz şu âyeti okuyun: "Daimi gölgededirler, çağlayıp duran su başlarındadırlar." buyurdu.
(Tirmizî, Tefsir, Vakıâ, Cennet 1)

وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ
Resim---"Ve zıllin memdûd (memdûdin).: Ve uzayan gölgeler (içinde).” (Vâkıa 56/30)

وَمَاء مَّسْكُوبٍ
Resim---"Ve mâin meskûb (meskûbin).: Ve çağlayan sular (arasında).” (Vâkıa 56/31)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennette hiçbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın." buyurdu.
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu'dan;Tirmizî, Cennet 1)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennette, yay kadar bir yer, güneşin üzerine doğduğu veya battığı şeyden (dünyadan) daha hayırlıdır." buyurdu.
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu'dan; Tirmizî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Sizden birinizin yayı kadar veya kamçısı kadar cennetteki bir yer, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Cennet ehlinden bir kadın, arz ehline görünecek olsa, dünya ve içindekileri aydınlatır, arzla semâ arasını güzel koku ile doldururdu, onun başörtüsü dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır." buyurdu.
(Enes radiyallahu anhu'dan; Buharî Bed'ül-Halk 8, Tefsir, Vakı'a 1; Müslim, Cennet 6; Tirmizî, Cennet 1)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennette olan şeyden bir tırnağın azalttığı miktar, semâvat ve dünya arasında dört ciheti de tezyin etmiş olarak görünürdü. Eğer cennet ehlinden bir adam dünya ehline zuhur etse ve bilezikleri görünse o(nun şavkı) güneşin ziyasını bastırırdı, tıpkı güneşin, yıldızların ziyasını bastırması gibi." buyurdu.
(Sa'd İbnu Ebi Vakkas radiyallahu anhu'dan; Tirmizî, Cennet 7)

Resim---Büreyde radiyallahu anhu.: “Bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e: "Cennette at var mı?" diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de: "ALLAHu TeÂLÂ seni cennete koyduğu takdirde, kızıl yakuttan bir at üzerinde orada dolaşmak isteyecek olsan, o seni istediğin her yere uçuracaktır." buyurdu.
Bunun üzerine diğer biri de.: "Cennette deve var mı?" diye sordu.
Ama buna Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem öncekine söylediği gibi söylemedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Eğer ALLAHu TeÂLÂ seni cennete koyarsa, orada canının her çektiği, gözünün her hoşlandığı şey bulunacaktır."

buyurdu. (Tirmizî, Cennet 11)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennette siyah gözlülerin (hurilerin) toplanma yerleri vardır. Orada, benzerini mahlukatın hiç işitmediği güzel bir sesle şarkı okurlar ve şöyle söylerler: "Bizler ebedileriz, hiç ölmeyiz! Bizler ni’metlere mazharız, fakr bilmeyiz! RABBbimizdan razıyız, mükedder olmayız! Kendisinin olduğumuz beylerimize ne mutlu!" buyurdu.
(Tirmizî, Cennet 24)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennet ehlinin bir çarşısı vardır. Her cuma oraya gelirler. Derken kuzey rüzgarı eser, elbiselerini ve yüzlerini okşar. Bunun tesiriyle hüsün ve cemâlleri artar. Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları: "Vallahi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemâl ve güzelliğiniz artmış!" derler. Erkekler de: "Sizler de, Allah'a kasem olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz!" derler." buyurdu.
(Müslim, Cennet 13)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennette bir çarşı vardır. Ancak orada ne alış, ne de satış vardır. Sadece erkek ve kadın sûretleri vardır. Erkek bunlardan bir sûret arzu ederse o sûrete girer."
buyurdu. (Tirmizî, Cennet 15)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Cennetin etrafı mekarihle (nefsin hoşlanmadığı şeylerle) sarılmıştır. Cehennemin etrafı da şehevi (nefsin arzuladığı, cazip) şeylerle sarılmıştır." buyurdu.
(Buharî; Müslim Sahiheyn'de, Ebu Hureyre'den bu rivâyet aynen gelmiştir)

(Kaynak: Kütüb-i Sitte Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan)


Resim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-SeLâmet
İZZet-i İhsÂNınLa LûTFet-CEM’ et ŞEFÂAt NAHNU-muza İnşae ALLAH!..


Resim MuhaMMedi MuHABBEtLerimİZLe!....
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM.:

CEHENNEM.: Azâb yeri olan NÂRın-ATEŞin ism-i âlemi/özel ismidir ve müennestir. Arabca "cehnam" kelimesinden alınmıştır, bu da “cehm”den müştaktır.
Cehm.: Galiz/çirkin ve müstekreh olmak/iğrenç, kerahetli, istikrah edilmiş, tiksinilen.
Cehnam.: Dibi görünmez derin kuyu demektir..

CEHENNEM.: ALLAH celle celâlihu yerine, tabiat, madde, sebepler vb. yaratılmış şeyleri ilâh kabul eden; ALLAH'a kul olacaklarına, arzularına ve heveslerine, başka insanlara ve mahlukata kul olanların işledikleri cürüm ve suçtan dolayı İlâhî Adaletle cezâ görecekleri yer. CEHENNEM'in varlığını bütün geçmiş peygamberler ve onların yolundan giden bütün âlimler ve evliyâlar kesin bir bilgi olarak bildirmişlerdir. Esasen ALLAHu zü’L- CELÂL’in adaleti CEHENNEMi gerektirir. Ezenlerle ezilenler, haklılarla haksızlar, zâlimlerle mazlumlar, iyilerle kötüler, inananlarla inanmayanlar, ALLAHu TeÂLÂ'ya kul olanlarla kula kul olanlar eşit olamaz. ALLAHu zü’L- CELÂL’in adaleti iyilere mükâfat, kötülere cezâyı gerektirir. İnkarcılar hayatı mânasız bulmakla, ölümü de kendilerini ve bütün sevdiklerini yok eden ebedî bir i’dam saymakla daha hayatta iken CEHENNEMin müjdecisi olan ruh bunalımını yaşıyorlar. İçki, kumar, zevk, eğlence, sefâhet onları ruh bunalımından kurtaramıyor. Çağımız insanının huzursuzluğu ve mutsuzluğu, inançsızlıktan kaynaklanıyor. Onların bu halleri, inançsızlığın cezâsının CEHENNEM olacağını gösteriyor. CEHENNEM'in yedi tabakasının isimleri: Sair, Sakar, Câhim, Hutame, Lâzı, Hâviye, Derk-i Esfel..

CEHENNEMİN KUR'ÂN-ı KERÎMde GEÇen İSİMLERİ.:

CEHENNEM İsmi genel olarak derin ve büyük bir hesab kuyusu anlamına gelmektedir. ALLAHu zü’L- CELÂL Kur'ÂN-ı Kerîmde ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de Hadis-i Şerifelerinde azâbından sakınmamızı emretmiştir. İşte bu azâbın yeri olan CEHENNEMin ciddiyeti bir çok isim ile alınarak Kur'ÂN-ı Kerîm’de zikredilmiştir. Şimdi bu isimlerin birer ayet ile zikrederek açıklamaya çalışalım. Kur'ÂN-ı Kerîmde CEHENNEM 7 isim ile anılmıştır.:

1-) NâR.: Bu isim gözleri kamaştıran siddetli bir ışık içeren ateş mânâsına gelmektedir.:


إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُم مِّنَ اللّهِ شَيْئًا وَأُولَئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ
Resim---“İnnellezîne keferû len tuğniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’â (şey’en), ve ûlâike hum vekûdu’n- nâ r(nâri).: Muhakkak ki ALLAH'tan gelen bir şeye (azâba) karşı, kâfirlere, onların malları ve evlâdları asla bir fayda vermez. Ve işte onlar, onlar ateşin yakıtıdırlar.” (Âl-i İmrân 3/10)

2-) CaHîM.: Son derece şiddetli ve büyük, alevleri kat kat yükselen kızgın ateş. Lügat mânâ sı olarak da derin bir kuyuda şiddetle yanan kor mânâ sına gelmektedir.:

وَالَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Resim---“Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbu’l- cahîm (cahîmi).: Ve, kâfirler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar, Ashab-ı Cahîmdir (cehennem ehlidir).” (Mâide 5/86)

3-) HâViYe.: Düşenlerin bir yer çoğunun asla geri dönemediği büyük hesapsız uçurum. Lügat mânâ da yüksek bir yerden derin bir çukura düşmek mânâ sına gelmektedir. Bu kelime “Hüviy” kelimesinden türemiştir ve genel olarak uçurum derin çukur mânâ sına gelmektedir.:

فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ
Resim---“Fe ummuhu hâviyeh (hâviyetun).: Artık onun anası (onu saracak olan), haviyedir (cehennem ateşidir).” (Kâri’a 101/9)

4-) SaîR.: Çılgın, zabt etmek mümkün olmayan ateş. Lügat mânâsında karıştırılan kızgınlaştırılan ateş mânâsına gelmektedir.:

إِنَّ اللَّهَ لَعَنَ الْكَافِرِينَ وَأَعَدَّ لَهُمْ سَعِيرًا
Resim---“İnnallâhe leane’l- kâfirîne ve eadde lehum saîrâ (saîren).: Muhakkak ki ALLAH, kâfirleri lânetledi. Onlar için alevli ateşi (cehennemi) hazırladı.” (Ahzâb 33/64)

5-) LeZâ.: Dumanın olmadığı ve katıksız alev. Lügat mânâsı dumansız yalın ateş yani bu bakımdan ateşin çok şiddetli hâli anlamına gelmektedir.:

كَلَّا إِنَّهَا لَظَى
Resim---“Kellâ, innehâ lezâ.: Hayır, asla! Muhakkak ki o (kurtulmak istediği), alev alev yanan ateştir.” (Meâric 70/15)

نَزَّاعَةً لِّلشَّوَى
Resim---“Nezzâaten li’ş- şevâ.: (O ateş), baş derisini yakıp kavurucudur.” (Meâric 70/16)

6-) SaKaR.: Çok büyük kızgın ateş. Yakıcı kızartıcı gibi mânâlarına gelen bu isim lügat mânâda güneş gibi kavurucu ateş demektir.:

يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَى وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
Resim---“Yevme yushabûne fîn nâri alâ vucûhihim, zûkû messe sekar (sekare).: O gün yüz üstü (sürünerek) ateşe sürüklenirler. “Sekarın (alevli ateşin) dokunuşunu tadın!” (denir).” (Kamer 54/48)

7-) Hutame: Obur, aç ve kızgın ateş. Lügatta kırıp parçalamak mânâsına gelen bu isim bizlere içine düşeni ateşle parçalaya un ufak eden mânâsına gelmektedir.:

كَلَّا لَيُنبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِ
Resim---"Kellâ le yunbezenne fî’l- hutameti.: Hayır, o mutlaka hutameye (tutuşturulmuş ateşe) atılacak.” (Hümeze 104/4)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM.:

CEHENNEM.: Azâb yeri olan NÂRın-ATEŞin ism-i âlemi/özel ismidir ve müennestir. Arabca "cehnam" kelimesinden alınmıştır, bu da “cehm”den müştaktır.
Cehm.: Galiz/çirkin ve müstekreh olmak/iğrenç, kerahetli, istikrah edilmiş, tiksinilen.
Cehnam.: Dibi görünmez derin kuyu demektir..

CEHENNEM.: ALLAH celle celâlihu yerine, tabiat, madde, sebepler vb. yaratılmış şeyleri ilâh kabul eden; ALLAH'a kul olacaklarına, arzularına ve heveslerine, başka insanlara ve mahlukata kul olanların işledikleri cürüm ve suçtan dolayı İlâhî Adaletle cezâ görecekleri yer. CEHENNEM'in varlığını bütün geçmiş peygamberler ve onların yolundan giden bütün âlimler ve evliyâlar kesin bir bilgi olarak bildirmişlerdir. Esasen ALLAHu zü’L- CELÂL’in adaleti CEHENNEMi gerektirir. Ezenlerle ezilenler, haklılarla haksızlar, zâlimlerle mazlumlar, iyilerle kötüler, inananlarla inanmayanlar, ALLAHu TeÂLÂ'ya kul olanlarla kula kul olanlar eşit olamaz. ALLAHu zü’L- CELÂL’in adaleti iyilere mükâfat, kötülere cezâyı gerektirir. İnkarcılar hayatı mânasız bulmakla, ölümü de kendilerini ve bütün sevdiklerini yok eden ebedî bir i’dam saymakla daha hayatta iken CEHENNEMin müjdecisi olan ruh bunalımını yaşıyorlar. İçki, kumar, zevk, eğlence, sefâhet onları ruh bunalımından kurtaramıyor. Çağımız insanının huzursuzluğu ve mutsuzluğu, inançsızlıktan kaynaklanıyor. Onların bu halleri, inançsızlığın cezâsının CEHENNEM olacağını gösteriyor. CEHENNEM'in yedi tabakasının isimleri: Sair, Sakar, Câhim, Hutame, Lâzı, Hâviye, Derk-i Esfel..

CEHENNEM'in KUR'ÂN-ı KERÎMde GEÇen İSİMLERİ.:

CEHENNEM İsmi genel olarak derin ve büyük bir hesab kuyusu anlamına gelmektedir. ALLAHu zü’L- CELÂL Kur'ÂN-ı Kerîmde ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de Hadis-i Şerifelerinde azâbından sakınmamızı emretmiştir. İşte bu azâbın yeri olan CEHENNEMin ciddiyeti bir çok isim ile alınarak Kur'ÂN-ı Kerîm’de zikredilmiştir. Şimdi bu isimlerin birer ayet ile zikrederek açıklamaya çalışalım. Kur'ÂN-ı Kerîmde CEHENNEM 7 isim ile anılmıştır.:

1-) NâR.: Bu isim gözleri kamaştıran siddetli bir ışık içeren ateş mânâsına gelmektedir.:


إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلاَ أَوْلاَدُهُم مِّنَ اللّهِ شَيْئًا وَأُولَئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِ
Resim---“İnnellezîne keferû len tuğniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’â (şey’en), ve ûlâike hum vekûdu’n- nâ r(nâri).: Muhakkak ki ALLAH'tan gelen bir şeye (azâba) karşı, kâfirlere, onların malları ve evlâdları asla bir fayda vermez. Ve işte onlar, onlar ateşin yakıtıdırlar.” (Âl-i İmrân 3/10)

2-) CaHîM.: Son derece şiddetli ve büyük, alevleri kat kat yükselen kızgın ateş. Lügat mânâ sı olarak da derin bir kuyuda şiddetle yanan kor mânâ sına gelmektedir.:

وَالَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Resim---“Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbu’l- cahîm (cahîmi).: Ve, kâfirler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar, Ashab-ı Cahîmdir (cehennem ehlidir).” (Mâide 5/86)

3-) HâViYe.: Düşenlerin bir yer çoğunun asla geri dönemediği büyük hesapsız uçurum. Lügat mânâ da yüksek bir yerden derin bir çukura düşmek mânâ sına gelmektedir. Bu kelime “Hüviy” kelimesinden türemiştir ve genel olarak uçurum derin çukur mânâ sına gelmektedir.:

فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ
Resim---“Fe ummuhu hâviyeh (hâviyetun).: Artık onun anası (onu saracak olan), haviyedir (cehennem ateşidir).” (Kâri’a 101/9)

4-) SaîR.: Çılgın, zabt etmek mümkün olmayan ateş. Lügat mânâsında karıştırılan kızgınlaştırılan ateş mânâsına gelmektedir.:

إِنَّ اللَّهَ لَعَنَ الْكَافِرِينَ وَأَعَدَّ لَهُمْ سَعِيرًا
Resim---“İnnallâhe leane’l- kâfirîne ve eadde lehum saîrâ (saîren).: Muhakkak ki ALLAH, kâfirleri lânetledi. Onlar için alevli ateşi (cehennemi) hazırladı.” (Ahzâb 33/64)

5-) LeZâ.: Dumanın olmadığı ve katıksız alev. Lügat mânâsı dumansız yalın ateş yani bu bakımdan ateşin çok şiddetli hâli anlamına gelmektedir.:

كَلَّا إِنَّهَا لَظَى
Resim---“Kellâ, innehâ lezâ.: Hayır, asla! Muhakkak ki o (kurtulmak istediği), alev alev yanan ateştir.” (Meâric 70/15)

نَزَّاعَةً لِّلشَّوَى
Resim---“Nezzâaten li’ş- şevâ.: (O ateş), baş derisini yakıp kavurucudur.” (Meâric 70/16)

6-) SaKaR.: Çok büyük kızgın ateş. Yakıcı kızartıcı gibi mânâlarına gelen bu isim lügat mânâda güneş gibi kavurucu ateş demektir.:

يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلَى وُجُوهِهِمْ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
Resim---“Yevme yushabûne fîn nâri alâ vucûhihim, zûkû messe sekar (sekare).: O gün yüz üstü (sürünerek) ateşe sürüklenirler. “Sekarın (alevli ateşin) dokunuşunu tadın!” (denir).” (Kamer 54/48)

7-) Hutame: Obur, aç ve kızgın ateş. Lügatta kırıp parçalamak mânâsına gelen bu isim bizlere içine düşeni ateşle parçalaya un ufak eden mânâsına gelmektedir.:

كَلَّا لَيُنبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِ
Resim---"Kellâ le yunbezenne fî’l- hutameti.: Hayır, o mutlaka hutameye (tutuşturulmuş ateşe) atılacak.” (Hümeze 104/4)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
NÂR'dan =>NÛR'a.. celle celâlihu..

KUR'ÂN-ı KERÎMimizde CeheNNeme GiRecek 25 Kişi.:

1-) ALLAH’a ORTAK KOŞANLAR.: Mü'min 40/73-76..

ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تُشْرِكُونَ
Resim---“Summe kîle lehum eyne mâ kuntum tuşrikûn (tuşrikûne).: Sonra onlara: "Sizin şirk koşmuş olduğunuz şeyler nerede?" denir.” (Mü'min 40/73)

مِن دُونِ اللَّهِ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَل لَّمْ نَكُن نَّدْعُو مِن قَبْلُ شَيْئًا كَذَلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ الْكَافِرِينَ
Resim---“Min dûnillâh (dûnillâhi), kâlû dallû annâ bel lem nekun ned’û min kablu şey’â (şey’en), kezâlike yudıllullâhul kâfirîn (kâfirîne).: "Allah'ın dışında (taptıklarınız)." Dediler ki: "Bizi bırakıp kayboluverdiler. Hayır, biz önceleri (meğer) hiçbir şeye tapar değilmişiz." İşte Allah, kafirleri böyle şaşırtıp saptırır.” (Mü'min 40/74)

ذَلِكُم بِمَا كُنتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَمْرَحُونَ
Resim---“Zâlikum bimâ kuntum tefrehûne fî’l- ardı bi gayri’l- hakkı ve bimâ kuntum temrehûn (temrehûne).: şte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve azmanız sebebiyledir.” (Mü'min 40/75)

ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ
Resim---“Udhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesve’l- mutekebbirîn (mutekebbirîne).: Ebediyyen orada kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Artık kibirlenenlerin kalacakları yer ne kötü.” (Mü'min 40/76)

2-) ALLAH’a ve RASÛLÜ’ne ÂSİ OLANLAR.: Nisâ 4/14..

وَمَن يَعْصِ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا فِيهَا وَلَهُ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Resim---“Ve men ya’sıllâhe ve resûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâran hâliden fîhâ.Ve lehu azâbun muhîn (muhînun).: Ve kim Allah'a ve O'nun Resulune isyan eder ve O'nun sınırlarını aşarsa, onu, içinde ebedî kalacakları ateşe koyar. Ve onun için “alçaltıcı azap “ vardır.” (Nisâ 4/14)

3-) ÂHİRETİ İNKÂR EDENLER.: A’râf 7/44-45..

وَنَادَى أَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابَ النَّارِ أَن قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدتُّم مَّا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّا قَالُواْ نَعَمْ فَأَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ أَن لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ
Resim---“Ve nâdâ ashâbu’l- cenneti ashâbe’n- nâri en kad vecednâ mâ vâadenâ rabbunâ hakka (hakkan) fe hel vecedtum mâ vaade rabbukum hakka (hakkan) kâlû neam fe ezzene muezzinun beynehum en lâ'netullâhi ale’z- zâlimîn (zâlimîne).: Ve cennet ehli, ateş (cehennem) ehline seslendi. “Biz, Rabbimizin bize vaadettiğini hak olarak bulduk. Siz de, Rabbimizin size vaadettiğini hak olarak buldunuz mu?” “Evet” dediler. O zaman onların arasından bir müezzin (münadi, seslenme görevi olan kişi) seslendi: “Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun.” (A’râf 7/44)

الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُم بِالآخِرَةِ كَافِرُونَ
Resim---“Ellezîne yasuddûne an sebîlillâhi ve yebgûnehâ ivecâ (ivecen) ve hum bi’l- âhireti kâfirûn (kâfirûne).: Onlar, Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Ve onun (o yolun) eğri olmasını isterler. Ve onlar ahireti (ruhun ölümden evvel Allah'a ulaşmasını) inkâr edenlerdir.” (A’râf 7/45)

4-) ÂYETLERİ YALANLAYAN ve BÜYÜKLENEREK ONLARDAN YÜZ ÇEVİRENLER.: A’râf 7/36..

وَالَّذِينَ كَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُواْ عَنْهَا أُوْلََئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Resim---“Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ ulâike ashabu’n- nâr (nâri), hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).: Ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler ve onlara karşı kibirlenenler, işte onlar ateş ehlidirler ve onlar, orada devamlı kalanlardır (kalacaklardır).” (A’râf 7/36)

5-) ALLAH’a İBÂDETTEN YÜZ ÇEVİRENLER.: Mü'min 40/60..

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ
Resim---“Ve kâle rabbukumud’ûnî estecib lekum, innellezîne yestekbirûne an ibâdetî se yedhulûne cehenneme dâhırîn (dâhırîne).: Ve Rabbimiz, şöyle buyurdu: "Bana dua ediniz ki size icabet edeyim. Bana kul olmaktan kibirlenenler, muhakkak ki hakir ve zelil olarak cehenneme girecekler." (Mü'min 40/60)

6-) KİTÂBLARI ve KUR'ÂN-ı KERÎM’i ve RASÛLLERe GÖNDERİLENİ YALANLAYANLAR.: Mü'min 40/70..

الَّذِينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَا أَرْسَلْنَا بِهِ رُسُلَنَا فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Resim---“Ellezîne kezzebû bi’l- kitâbi ve bimâ erselnâ bihî rusulenâ, fe sevfe ya’lemûn (ya’lemûne).: Onlar, Kitabı ve resûllerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanladılar. Fakat yakında bilecekler (öğrenecekler).” (Mü'min 40/70)

7-) ALLAH YOLUndan ALıKOYanlar.: A’râf 7/45..

الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُم بِالآخِرَةِ كَافِرُونَ
Resim---“Ellezîne yasuddûne an sebîlillâhi ve yebgûnehâ ivecâ (ivecen) ve hum bi’l- âhireti kâfirûn (kâfirûne).: Onlar, Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Ve onun (o yolun) eğri olmasını isterler. Ve onlar ahireti (ruhun ölümden evvel Allah'a ulaşmasını) inkâr edenlerdir.” (A’râf 7/45)

8-.) İNKÂR EDENLER.: ÂL-i İmrÂn 3/12..

قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَى جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
Resim---“Kul lillezîne keferû se tuglebûne ve tuhşerûne ilâ cehennem (cehenneme), ve bi’se’l- mihâd (mihâdu).: Kâfir olanlara de ki: "Yakında mağlup olacaksınız, cehennenemde toplanacaksınız. Ve (o) ne kötü bir döşektir." (ÂL-i İmrÂn 3/12)

9-) KIYAMETi İNKÂR EDENLER.: Furkân 25/11..

بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ وَأَعْتَدْنَا لِمَن كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَعِيرًا
Resim---“Bel kezzebû bis sâati ve a’tednâ li men kezzebe bis sâati saîrâ (saîren).: Hayır, onlar o saati (kıyâmeti) yalanladılar. Ve Biz, o saati tekzip edenlere (yalanlayanlara), alevli ateş (cehennem) hazırladık.” (Furkân 25/11)

10-) CEHENNEMİ YALANLAYAN FÂSIKLAR.: Secde 32/20..

وَأَمَّا الَّذِينَ فَسَقُوا فَمَأْوَاهُمُ النَّارُ كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا أُعِيدُوا فِيهَا وَقِيلَ لَهُمْ ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّذِي كُنتُم بِهِ تُكَذِّبُونَ
Resim---“Ve emmellezîne fesekû fe me’vâhumu’n- nâr (nâru), kulle mâ erâdû en yahrucû minhâ uîdû fîhâ, ve kîle lehum zûkû azâben nârillezî kuntum bihî tukezzibûn (tukezzibûne).: Ve fakat fasık olanlar, onların mevası (barınağı) ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde oraya iade edilirler (geri döndürülürler). Ve onlara: "Ateşin azabını tadın! Ki onu tekzib etmiştiniz (yalanlamıştınız)." denir.” (Secde 32/20)

11-) DİN HESÂB GÜNÜNÜ İNKÂR EDENLER.: Müddessir 74/40-46..[/color]

فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءلُونَ
Resim---“Fî cennât (cennâtin), yetesâelûn (yetesâelûne).: Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.” (Müddessir 74/40)

عَنِ الْمُجْرِمِينَ
Resim---“Ani’l- mucrimîn (mucrimîne).: Mücrimlerden (suçlulardan).” (Müddessir 74/41)

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ
Resim---“Mâ selekekum fî sekar (sekare).: Sizi sekarın içine (alevli ateşe) sevkeden (sürükleyen) nedir?” (Müddessir 74/42)

قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ
Resim---“Kâlû lem neku mine’l- musallin (musallîne).: “Biz namaz kılanlardan olmadık.” dediler.” (Müddessir 74/43)

وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ
Resim---“Ve lem neku nut’ımu’l- miskin (miskîne).: Ve biz yoksulları doyurmuyorduk.” (Müddessir 74/44)

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ
Resim---“Ve kunnâ nehûdu maa’l- hâidîn (hâidîne).: Ve biz bâtıla dalanlarla beraber bâtıla (boş şeylere) dalıyorduk.” (Müddessir 74/45)

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ
Resim---“Ve kunnâ nukezzibu bi yevmi’d- dîn (dîni).: Ve biz dîn gününü yalanlıyorduk.” (Müddessir 74/46)

12-) BÜYÜKLÜK TASLAYANLAR.: Zümer 39/60..

وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ تَرَى الَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَى اللَّهِ وُجُوهُهُم مُّسْوَدَّةٌ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِّلْمُتَكَبِّرِينَ
Resim---“Ve yevme’l- kıyâmeti terellezîne kezebû alallâhi vucûhuhum musveddeh (musveddetun), e leysefî cehenneme mesven li’l- mutekebbirîn (mutekebbirîne).: Ve kıyâmet günü, Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerini kararmış görürsün. Kibirlenenlerin yeri cehennemde değil mi?” (Zümer 39/60)

13-) MÜSRİFLER ÖLÇÜYÜ TAŞIRANLAR.: Mü'min 40/43..

لَا جَرَمَ أَنَّمَا تَدْعُونَنِي إِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْآخِرَةِ وَأَنَّ مَرَدَّنَا إِلَى اللَّهِ وَأَنَّ الْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَابُ النَّارِ
Resim---“Lâ cereme ennemâ ted’ûnenî ileyhi leyse lehu da’vetun fî’d- dunyâ ve lâ fî’l- âhireti ve enne mereddenâ ilâllâhi ve enne’l- musrifîne hum ashâbu’n- nâr (nâri).: Beni kendisine çağırdığınız şeyin bir hükmü yoktur. Onun (o putun), dünyada ve ahirette bir daveti (yetkisi) de yoktur. Muhakkak ki bizim dönüşümüz Allah'adır. Ve muhakkak ki müsrifler (haddi aşanlar), onlar, ateş ehlidir.” (Mü'min 40/43)

14-) BÜYÜK GÜNAH İŞLEMEKTE DİRENENLER.: Vâkıa 56/46..

وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنثِ الْعَظِيمِ
Resim---“Ve kânû yusirrûne ale’l- hınsi’l- azîm (azîmi).: Ve onlar, büyük günahta ısrar ediyorlardı.” (Vâkıa 56/46)

15-) MAL TOPLAYIP SAYAN ve MALININ KENDİNİ EBEDÎ KILACAĞINI SANANLAR.: Hümeze 104/1-7..

وَيْلٌ لِّكُلِّ هُمَزَةٍ لُّمَزَةٍ
Resim---"Veylun li kulli humezetin lumezetin.: Arkadan çekiştirmeyi ve kaş-gözle alay etmeyi alışkanlık haline getirenlerin hepsinin vay haline!” (Hümeze 104/1)

الَّذِي جَمَعَ مَالًا وَعَدَّدَهُ
Resim---"Ellezî cemea mâlen ve addedehu.: O ki, malı toplardı ve onu, tekrar tekrar sayardı.” (Hümeze 104/2)

يَحْسَبُ أَنَّ مَالَهُ أَخْلَدَهُ
Resim---"Yahsebu enne mâlehû ahledehu.: Malının onu ebedî kılacağını sanıyor.” (Hümeze 104/3)

كَلَّا لَيُنبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِ
Resim---"Kellâ le yunbezenne fî’l- hutameti.: Hayır, o mutlaka hutameye (tutuşturulmuş ateşe) atılacak.”
(Hümeze 104/4)

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحُطَمَةُ
Resim---“Ve mâ edrâke me’l- hutameh (hutametu).: Ve hutamenin ne olduğunu sana bildiren nedir?” (Hümeze 104/5)

نَارُ اللَّهِ الْمُوقَدَةُ
Resim---"Nârullâhi’l- mûkadeh (mûkadetu).: (O), Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir.”
(Hümeze 104/6)

الَّتِي تَطَّلِعُ عَلَى الْأَفْئِدَةِ
Resim---"Elletî tettaliu ale’l- ef’ideh (ef’ideti).: Ki o (hutame) yüreklerin üstüne çıkar (yükselir).”
(Hümeze 104/7)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

16-) ALTIN ve GÜMÜŞÜ BİRİKTİRİP ALLAH YOLUNDA HARCAMAYANLAR.: Tevbe 9/34..

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّ كَثِيرًا مِّنَ الأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلاَ يُنفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللّهِ فَبَشِّرْهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenû inne kesîran mine’l- ahbâri ve’r- ruhbâni le ye'kulûne emvâlen nâsi bi’l- bâtıli ve yasuddûne an sebîlillâh (sebîlillâhi), vellezîne yeknizûnez zehebe ve’l- fıddate ve lâ yunfikûnehâ fî sebîlillâhi fe beşşirhum bi azâbin elîm (elîmin).: Ey iman edenler! Muhakkak ki; ahbarlardan (yahudi âlimlerden) ve ruhbanlardan (rahiplerden) çoğu, mutlaka insanların mallarını bâtılla (boş yere, haksız olarak) yerler ve Allah'ın yolundan engellerler (mani olurlar). Ve altın ve gümüşü biriktiren ve onu ALLAH yolunda infâk etmeyen kimseler; artık onlara elîm azabı haber ver.” (Tevbe 9/34)

17-) Yeryüzünde Haksız Yere Şımaranlar ve Böbürlenenler..: Mü'min 40/73-76..

ذَلِكُم بِمَا كُنتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَمْرَحُونَ
Resim---“Zâlikum bimâ kuntum tefrehûne fî’l- ardı bi gayri’l- hakkı ve bimâ kuntum temrehûn (temrehûne).: İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve azmanız sebebiyledir.” (Mü'min 40/75)

ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ
Resim---“Udhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesve’l- mutekebbirîn (mutekebbirîne).: Ebediyyen orada kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Artık kibirlenenlerin kalacakları yer ne kötü.” (Mü'min 40/76)

18-) ALLAH YOLU’nu EĞİP BÜKMEK İSTEYENLER.: A’râf 7/45..

الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُم بِالآخِرَةِ كَافِرُونَ
Resim---“Ellezîne yasuddûne an sebîlillâhi ve yebgûnehâ ivecâ (ivecen) ve hum bi’l- âhireti kâfirûn (kâfirûne).: Onlar, Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Ve onun (o yolun) eğri olmasını isterler. Ve onlar ahireti (ruhun ölümden evvel Allah'a ulaşmasını) inkâr edenlerdir.” (A’râf 7/45)

19-) ZÂLİMLER.: A’râf 7/41..

لَهُم مِّن جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِن فَوْقِهِمْ غَوَاشٍ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ
Resim---“Lehum min cehenneme mihâdun ve min fevkıhim gavaş (gavaşın) ve kezâlike neczî’z- zâlimîn (zâlimîne).: Onlar için cehennemde (ateşten) bir döşek ve üzerlerinde(ateşten) örtüler vardır. Ve zalimleri işte böyle cezalandırırız.” (A’râf 7/41)

20-) AZGINLAR.: Sâd 38/55..

هَذَا وَإِنَّ لِلطَّاغِينَ لَشَرَّ مَآبٍ
Resim---“Hâzâ, ve inne li’t- tâgıyne le şerre meâb (meâbin).: (Cennettekilerin durumu) bu. Ve muhakkak ki azgınlar için elbette şerrli (kötü) bir meab (sığınak) vardır.” (Sâd 38/55)

21-) ADALALET ÜZERE OLAN ATALARINI TAKİB EDENLER.: Saffât 37/69-70..

إِنَّهُمْ أَلْفَوْا آبَاءهُمْ ضَالِّينَ
Resim---“İnnehum elfev âbâehum dâllîne.: Muhakkak ki onlar, babalarını (atalarını) dalâlette buldular.” (Sâd 38/69)

فَهُمْ عَلَى آثَارِهِمْ يُهْرَعُونَ
Resim---“Fe hum alâ âsârihim yuhreûn (yuhreûne).: Onlar, onların (babalarının) izleri üzerinde koşuyorlar(dı).” (Sâd 38/70)

22-) ARKADAN ÇEKİŞTİRİP YÜZE KARŞI EĞLENENLER.: Hümeze 104/1-7..

وَيْلٌ لِّكُلِّ هُمَزَةٍ لُّمَزَةٍ
Resim---"Veylun li kulli humezetin lumezetin.: Arkadan çekiştirmeyi ve kaş-gözle alay etmeyi alışkanlık haline getirenlerin hepsinin vay haline!” (Hümeze 104/1)

الَّذِي جَمَعَ مَالًا وَعَدَّدَهُ
Resim---"Ellezî cemea mâlen ve addedehu.: O ki, malı toplardı ve onu, tekrar tekrar sayardı.”(Hümeze 104/2)

يَحْسَبُ أَنَّ مَالَهُ أَخْلَدَهُ
Resim---"Yahsebu enne mâlehû ahledehu.: Malının onu ebedî kılacağını sanıyor.”(Hümeze 104/3)

كَلَّا لَيُنبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِ
Resim---"Kellâ le yunbezenne fî’l- hutameti.: Hayır, o mutlaka hutameye (tutuşturulmuş ateşe) atılacak.” (Hümeze 104/4)

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحُطَمَةُ
Resim---“Ve mâ edrâke me’l- hutameh.: "Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir?”(Hümeze 104/5)

نَارُ اللَّهِ الْمُوقَدَةُ
Resim---Nârullâhi’l- mûkadeh (mûkadetu).: (O), Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir"(Hümeze 104/6)

الَّتِي تَطَّلِعُ عَلَى الْأَفْئِدَةِ
Resim---"Elletî tettaliu ale’l- ef’ideh (ef’ideti).: Ki o (hutame) yüreklerin üstüne çıkar (yükselir)"(Hümeze 104/7)

23-) YOKSULU DOYURMAYANLAR.: Müddessir 74/40-44..

فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءلُونَ
Resim---“Fî cennât (cennâtin), yetesâelûn (yetesâelûne).: Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.” (Müddessir 74/40)

عَنِ الْمُجْرِمِينَ
Resim---“Ani’l- mucrimîn (mucrimîne).: Mücrimlerden (suçlulardan).” (Müddessir 74/41)

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ
Resim---“Mâ selekekum fî sekar (sekare).: Sizi sekarın içine (alevli ateşe) sevkeden (sürükleyen) nedir?” (Müddessir 74/42)

قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ
Resim---“Kâlû lem neku mine’l- musallin (musallîne).: “Biz namaz kılanlardan olmadık.” dediler.” (Müddessir 74/43)

وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ
Resim---“Ve lem neku nut’ımu’l- miskin (miskîne).: Ve biz yoksulları doyurmuyorduk.” (Müddessir 74/44)

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ
Resim---“Ve kunnâ nehûdu maa’l- hâidîn (hâidîne).: Ve biz bâtıla dalanlarla beraber bâtıla (boş şeylere) dalıyorduk.” (Müddessir 74/45)

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ
Resim---“Ve kunnâ nukezzibu bi yevmid dîn (dîni).: Ve biz dîn gününü yalanlıyorduk.” (Müddessir 74/46)

24-) BÂTIL ve BOŞ İŞLERLE UĞRAŞANLAR.: Müddessir 74/40-45..

فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءلُونَ
Resim---“Fî cennât(cennâtin), yetesâelûn (yetesâelûne).: Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.” (Müddessir 74/40)

عَنِ الْمُجْرِمِينَ
Resim---“Ani’l- mucrimîn (mucrimîne).: Mücrimlerden (suçlulardan).” (Müddessir 74/41)

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ
Resim---“Mâ selekekum fî sekar (sekare).: Sizi sekarın içine (alevli ateşe) sevkeden (sürükleyen) nedir?”(Müddessir 74/42)

قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ
Resim---“Kâlû lem neku mine’l- musallin (musallîne).: “Biz namaz kılanlardan olmadık.” dediler.”(Müddessir 74/43)

وَلَمْ نَكُ نُطْعِمُ الْمِسْكِينَ
Resim---“Ve lem neku nut’ımu’l- miskin (miskîne).: Ve biz yoksulları doyurmuyorduk.” (Müddessir 74/44)

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ
Resim---“Ve kunnâ nehûdu maa’l- hâidîn (hâidîne).: Ve biz bâtıla dalanlarla beraber bâtıla (boş şeylere) dalıyorduk.” (Müddessir 74/45)

25-) NAMAZ KILMAYANLAR.: Müddessir 74/40-43..

فِي جَنَّاتٍ يَتَسَاءلُونَ
Resim---“Fî cennât (cennâtin), yetesâelûn (yetesâelûne).: Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.”(Müddessir 74/40)

عَنِ الْمُجْرِمِينَ
Resim---“Ani’l- mucrimîn (mucrimîne).: Mücrimlerden (suçlulardan).” (Müddessir 74/41)

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ
Resim---“Mâ selekekum fî sekar (sekare).: Sizi sekarın içine (alevli ateşe) sevkeden (sürükleyen) nedir?” (Müddessir 74/42)

قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ
Resim---“Kâlû lem neku mine’l- musallin (musallîne).: “Biz namaz kılanlardan olmadık.” dediler.” (Müddessir 74/43)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
Kur'ÂN-ı Kerîmimizde,
39 ÂYet-i CeLîLede EBeDî/TeMeLLi CeheNNem KALacakLar BİLdiriLmiştir.:
Bakara 2/39,81,88,116,136,162,217,257,275; ÂL-i İmrÂn 3/88,116,136; Nisâ 4/14,93,169; Mâide 5/80, 119; En'âm 6/128; A’râf 7/36; Tevbe 9/17,63, 68; Yûnus 10/ 27; Hûd 11/107; Ra'd 13/5; Nahl 16/29; TâHâ 29/101; Enbiyâ 21/99; Mü'minûn 23/103; Furkân 25/69; Ahzâb 33/65; Zümer 39/72; Mü'min 40/76; Zuhrûf 43/74; Mücâdile 58/17; Teğâbün 64/9,10; Talâk 65/11; Cin 72/23; Beyyine 98/6,8..

AKL-ı SİLM Sâhibi MuhaMMedî Mü’min =>ALLHu zü’L- CELÂL’in Kulu =>RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in ÜMMeti OLarak =>RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in ŞEFÂat ŞİFâsını =>ALLHu zü’L- CELÂL’in ŞeHâDet ŞeReFini Hakk’a İNANarak => Kur'ÂN-ı Kerîm’i DUYarak ve Tatbikatçısı OLan RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’e UYarak/Amel ederek =>Her Yer, Her ÂN, Her HÂL ve Her Nefeste =>MURADuLLAH’ı =>EMRuLLAH’ı FİİLen YAŞAMak TeMeL TeRCihi ve UYGULAmasıdır.

ALLHu zü’L- CELÂL =>HAKkı ve HAYRı İŞLEmeyi KULuna EMREder =>KULu TeRCih ederse =>ALLAH celle celâlihu HAKkı ve HAYRı YARAtır ve KULu HAKkı ve HAYRı YAŞAR ve ŞÂHİDi OLur..

ALLHu zü’L- CELÂL =>BÂTıLı ve ŞERRi İŞLEmeyi KULuna YASAKLar =>KULu, EMRuLLAH’ı terkedip Nefsinin Hevâ ve Hevesi ürünü OLan BÂTıLı ve ŞERRi İŞLEmeyi TeRCih ederse =>ALLAH celle celâlihu KULun ÖZgür İradesiyle Tercih ettiği BÂTıLı ve ŞERRi YARAtır ve KULu BÂTıLı ve ŞERRi İŞLEmeyi YAŞAR ve ŞÂHİDi OLur ve sonuçta Hesaba ÇEKer!.
Yok eğer Yaşarken AkLını Başına ALıp =>ÖMRünün SoN UCUnda kendisini beklemekte Olan MeZÂR TAŞIna baş vurursa =>İsyânını, Günahını ve Hatasını ANLAr ve İstiğfâr DİLeyip TÖVBE Eder.. Ve AzimLe SÖZünün ERi Olup o HâLLere düşmez.. İNŞâe ALLAHu TeÂLÂ..

Öylesine şiddetle YASAKLanmış FiiLLer vardır ki =>ALLHu zü’L- CELÂL’in Kur'ÂN-ı Kerîminde ve =>RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in SÜNNetinde-HadisLerinde açıkça İlahî Tehdidi BİLdirip BiZ ÜMMet-i MuhaMmed aleyhisselâm’ı daha YAŞArken UYARmaktadır..
İşte bu Yaramaz HÂLLere düşmeden =>RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in YAŞAdığı ve BİZe ÖRNEk OLduğu Sırat-ı Mustakîm YOLUnu =>BİLip=>BULup =>OLup da =>RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in ÖZÜnde ve İZinde YAŞA!.ması da Bu Hayattayken=>RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in ŞEFÂat ŞİFâsı =>ALLHu zü’L- CELÂL’in ŞeHâDet ŞeReFidir ve HAYydır.. HayaL değil.. İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.
Kur'ÂN-ı Kerîmimiz BİZe Her Hususu AÇIk SEÇik AÇIKLamaktadır.
Lâ İLâhe-İNKÂRından =>İLLâ ALLAH İKRÂRına..
GÜBReden =>GÜL.. NÂRdan =>NûR.. Berden SELÂMen..

Aziz Kardeşlerimiz;
İsLÂM İMÂNımızca=>CeheNNem NÂRı =>SIRat KÖPRÜsü =>CeNNet NÛRu =>Hakktır..
Biz ÜMMet-i MuhaMMed aleyhisselâm OLarak =>ÂHiRetteki SIRat KÖPRÜsünü =>Şu HAYATatımızda SIRat-ı MUstakîmi HAKkınca ve =>ALLAH celle celâlihu’nun Rızası, İnâyeti, HidâyetiyLe DÂRü’s- SELâM İÇİnde SELâMetLe Şehâdetle YAŞAmaktır İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلَى رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا
Resim---“Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ RABBike hatmen makdıyyâ (makdıyyen).: Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (CeheNNeme) varacaksınız. (Bu), senin RABBinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.” (Meryem 19/71)

ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوا وَّنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا
Resim---“Summe nuneccîllezînettekav ve nezeru'z- zâlimîne fîhâ cisiyyâ (cisiyyen).: Sonra takvâ sâhiblerini kurtaracağız. Ve zâlimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.”(Meryem 19/72)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İyi kötü herkes (CeheNNem üzerine kurulmuş Sırat’tan) geçer. İbrahîm aleyhisselam’a ateşin serin olduğu gibi, yalnız mü’mine, serin ve selâmet olur. CeheNNem.: “Mü’minin nuru =>nârımı söndürüyor!.” diye bağırır. Bundan sonra ALLAHu TeÂLÂ, Takvâ Ehlini kurtarır; zâlimleri ise, orada yüzüstü bırakır.” buyurmuştur.
(İbni Mâce)

Ebedîyyen CeheNNemde Kalış felâketinden Kaçınan ama, diğer günahları sebebiyle CeheNNem âteşi Banyosu gereken İmÂN SâhibLerine;

مَّا يَفْعَلُ اللّهُ بِعَذَابِكُمْ إِن شَكَرْتُمْ وَآمَنتُمْ وَكَانَ اللّهُ شَاكِرًا عَلِيمًا
Resim---“Mâ yef’alullâhu bi azâbikum in şekertum ve âmentum. Ve kânALLAHu ŞÂKİRan ALÎMâ (alîmen).: Eğer siz şükrederseniz ve iman ederseniz ALLAH size azap etmez. Ve ALLAH ŞÂKİR'dir (şükrün karşılığını verendir), ALÎM'dir (en iyi bilendir).” (Nisâ 4/147)

الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ
Resim---“Ellezîne âmenû ve lem yelbisû îmanehumbi zulmin ulâike lehumu’l- emnu ve hum muhtedûn (muhtedûne).: İman edenler ve îmânlarını zulümle karıştırmayanlar, işte onlar (korkudan) emindirler. Ve onlar hidâyete erenlerdir.” (En’âm 6/82)

كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ
Resim---“Kullu nefsin zâikatu’l- mevt (mevti), ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevme’l- kıyâmeh (kıyâmeti), fe men zuhziha anin nâri ve udhıle’l- CeNNete fe kad fâz (fâze), ve mâ’l- hâyâtu’d- dunyâ illâ metâu’l- gurur (gurûri).: Her nefs, ölümü tadıcıdır ve lâkin ecirleriniz (amellerinizin karşılığı) kıyamet günü ödenir. O vakit kim ateşten uzaklaştırılır ve CeNNete sokulursa o takdirde o kurtulmuştur. Ve dünya hayatı, aldatıcı meta’dan başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân 185)

Resim
=>ALLHu zü’L- CELÂL’in RızasıyLa, İnâyeti, HidâyetiyLe => =>RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in ŞEFÂat ŞİFâsıyLa CeNNet SELâMetine ÇIKIşLarını BİLdiren Hadis-i ŞerifLerimizden BâzıLarı.:

Kur'ÂN-ı Kerîm’in AÇIKLaycısı ve UYguLayıcısı Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin buyrukLarında.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHu TeÂLÂ iman sâhiblerine, CeheNNemde, günahları kadar azâb eder. Sonra imanları sebebiyle ebedî olarak CeNNete sevk eder.” buyurmuştur.
(Ebû Nuaym el-İsfahânî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kalbinde zerre kadar imanı olan CeheNNemde sonsuz olarak kalmayacak, CeheNNemden çıkarılacaktır.” buyurmuştur.
(Buharî, Müslim)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHu TeÂLÂ iman sâhiblerine, CeheNNemde, günahları kadar azâb eder. Sonra imanları sebebiyle ebedî olarak CeNNete sevk eder.” buyurmuştur.
(Ebû Nuaym el-İsfahânî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kalbinde zerre kadar imanı olan CeheNNemde sonsuz olarak kalmayacak, CeheNNemden çıkarılacaktır.” buyurmuştur.
(Buharî, Müslim)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “CeheNNem Ehlinin bir kısmı ne ölür, ne azâbtan kurtulur, ne de hayata kavuşur. Bir kısmı da, ölür kömür halini alır. O zaman şefaat izni çıkar. Onlar CeNNet kıyılarına kadar getirilir, CeNNet ehline.: “Bunları hayat ırmaklarında yıkayın!.” denir. Yıkandıktan sonra yeni bitmiş taze ot gibi hayat bulurlar.” buyurmuştur.
(Müslim, İbni Mâce, Darimî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tevhid Ehlinden bâzıları günahları sebebiyle CeheNNeme girince, puta tapanların onlara.: “ALLAH’a inanmanız size yarar sağlamadı” demeleri üzerine, ALLAHu TeÂLÂ gazâb eder. İman Ehlini CeheNNemden çıkarıp Hayat Irmağında yıkatır. Temiz hâlde CeNNete girerler.” buyurmuştur.
(Ebû Nuaym el-İsfahânî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Şefaat etmeye devam ederim ve şefaatim de kabul olunur. Yâ RABBî.: “Lâ İLâhe İLLâ ALLAH MuhaMMedün RESÛLuLLAH!.” diyen herkese şefaatimi kabul et derim. Böylece zerre imanı olan hiç kimse CeheNNemde kalmaz.” buyurmuştur.
(Deylemî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sayısız insan CeheNNeme girer. Bana da şefaat izni verilir. Secdeye kapanıp şefaat isterim. O zaman “Kaldır başını, şefaatin kabul olundu” buyurulur.” buyurmuştur.
(Taberanî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Vallahi CeheNNeme giren mümin, orada 80 yıl kalmayınca çıkamaz.” buyurmuştur.
(Deylemî)

Hiç girmeyecek.” demek,
Girse de azâb görmeyecek” demektir..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kıyamette CeheNNem mü’mine.: “Çabuk geç ey mü’min! Nurun nârımı (ateşimi) söndürecek!.” diye bağırır.” buyurmuştur.
(Taberanî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mü’minlere, CeheNNemin sıcaklığı, hamam sıcağı gibi olacaktır.” b buyurmuştur.
(Ebû Nuaym el-İsfahânî)


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
CÂNda CÂNÂN CENNEti...

MENNÂN ALLAH->MİNNEtinde,
==>RESÛLULLAH SÜNNEtinde,
BUYURun==>BiR UÇUŞALımm,
CÂnda=->CÂNÂN CENNEtinde!.

Resim

DOStun=->DÂRü’s-SELÂMıdır,
RAÛF<->RAHÎM=->KELÂMıdır,
KEVSER HAVUZundan İÇeLim,
===->RASÛLuLLAH İKRÂMıdır!.

Resim

BiL! BuL! OL! YAŞA! Baht-ı YÂR,
==>BİTsin ARTIk==>bu İNTİZÂR,
KALBLerde==>KEVSER KAYNAğı,
=>TECRimen TAHtihe’L-ENHÂR!.

Resim

AKıL İkİ UcU===>SAĞı<->SOLu,
AKLeN-NAKLeN->HAKk’ın SESi!.
====->SIRÂt-ı MUSTAKîM YOLu,
====>CeNNetin=>AÇık ADRESi!.

Resim

bEN<->sEN”i>TERk Et İHVÂNim,
NAHNU->BİZBERk Et İHVÂNim,
=>MUHAMMEDî<->TEVHiDULLAH,
=>AŞI’sın==>ZERk Et=>İHVÂNim!.


23.01.2021 16:18
brsbrsm...tktktrstkkmdeceNNettt


Resim
MENNÂN.: İhsanı bol. Çok çok ihsan eden. En çok ni'met veren ALLAH celle celâlihu..
MİNNEt.: İyiliğe karşı duyulan şükür hissi. Birisine iyilik etmek..
RAÛF.: Çok acıyan, esirgeyen, merhamet sâhibi. Esmâ-i İlâhiyedendir..
RAHÎM.: (Rahmet. den) Rahmet edici, merhamet eyleyen. Rahmedici. Muhafaza eden, bağışlayan. Rahmet ve merhamet sâhibi, şefkat eden, gufran sâhibi. Esmâ-i İlâhiyedendir..
İNTİZÂR.: (Nazar. dan) Gözlemek. Ümidederek beklemek..
KEVSER.: Kıyamete kadar gelecek EhL-i Beyt aleyhumusselâm, Âl, Ashâb, Etbâ' ve onların iyilikleri, hayırları. Bereket. Kesretten mübâlağa. Çokluğun gayesine varan şey. Gayet çok şey. Pek çok hayır. Hikmet, ilim. Kur'ÂN, İslâm, tevhid. İlm-i Ledünn. Ma'rifetullah. CeNNet Irmaklarının kaynakları. CeNNet'te bir havuz veya nehir..
DÂRü’s-SELÂM.: CeNNetin ikinci katı. CeNNet. Selâmet Yurdu/Yeri..
SIRÂt-ı MUSTAKîM.: En doğru yol, İslâmiyet Yolu. HAKk Yolu. ALLAH celle celâlihu'nun râzı olduğu en doğru yol. Peygamberlerin, evliyâ ve sâlihlerin, sıddıkînlerin gittikleri MuhaMMedî MesLek..
TERk.: Bırakma, salıverme, vazgeçme. Boşama. Bakmama. İhmal etme..
BERk.: t. Katı. Sert. Serin. Metin, sağlam.
ZERk.: Şırınga yapmak, iğne ile vücuda ilâç vermek. ÖZe İNdirmek..


Resim

CeNNetLer =>ALLAHu zü’L- CeLÂL’e inanan ve kötülük yapmaktan sakınan MuhaMMedî MÜ'MİNLere vaad ettiği ebedî mülkler, memleketler ve yurtlardır. Bu konuda söz; Kur'ÂN-ı Kerîm’in, ve Kur'ÂN-ı Kerîm’in Peygamberi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemindir..

Resim

جَزَاؤُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا رَّضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذَلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ
Resim---“Cezâuhum inde RABBihim ceNNâtu adnin tecrî min tahtihe’l- enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ (ebeden), RADIYALLAHu anhum ve radû anh (anhu), zâlike li men haşiye RABBeh (rabbehu).: RABB'leri Katı'nda onların mükâfatı, altlarından nehirler akan adn ceNNetleridir, orada ebediyyen kalacak olanlardır. ALLAH onlardan razı ve onlar O'ndan (ALLAH'tan) razıdır. İşte bu, RABBine huşû’ duyan kimseler içindir.” (Beyyine 98/8)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Kimin (hayatta söylediği) en son sözü “لاَ اِلهَ اِلاَّ اللّهُ .: Lâ İLâhe İLLâ ALLAH.: ALLAHtan Başka İlâh yoktur!.” olursa CeNNet'e gider.” buyurmuştur.
(Müttefikun, Kütüb-i Sitte)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in (aleyhisselâm) ALLAH’ın Peygamberi olduğuna kalbi ile samimi olarak şehâdet eden her kula ALLAH celle celâlihu CeheNNem'i haram kılar!.” buyurmuştur.
(Buharî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:ALLAH celle celâlihu katında şehadet ederim ki; kalbinden sıdk ile ALLAH’tan başka ilah olmadığına ve BEN'im ALLAH’ın Peygamberi olduğuma şehâdet edip sonra halini düzelten herhangi bir kul ölürse mutlaka CeNNet'e gider.” buyurmuştur.
(Munzurî, Tergib ve Terhib)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ÜMMetim'den bir adam gördüm ki, CeNNet Kapılarına kadar geldi, fakat kapılar yüzüne kapandı. Getirdiği Kelime-i Şehâdetler geldi, elinden tutarak CeNNet'e girdirdi.” buyurmuştur.
(Taberanî)

Resim---Ukbe bin Âmir radiyallahu anhu.: “Develerimizi sırayla güdüyorduk. Bir gün nöbet bana gelmişti. Vazifemi yaptım, develeri akşam yerlerine getirdikten sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanına vardım. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, ayakta insanlara konuşma yapıyordu. Şu mübârek sözlerine yetiştim.: “Güzelce abdest alıp, sonra iki rekât namaz kılan ve namaza bütün rûhu ve benliği ile yönelen bir Müslümana, cennet vâcib olur!” buyurdu.
Bunları işitince: “Bu ne güzel!.” dedim.
Önümde duran birisi.: “Az evvel söyledikleri daha güzeldi!.” dedi.
Baktım o, Ömer radiyallahu anhu imiş.
Sözlerine şöyle devam etti.: “Seni gördüm, daha yeni geldin. Az evvel Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizden kim güzelce abdest alır, sonra da.: Eşhedü en Lâ İLâhe İLLâ ALLAH ve Eşhedü enne MuhaMMedun Abduhu ve RasûLuhu.: Ben şehâdet ederim ki, ALLAH’tan başka İLÂH yoktur ve yine şehâdet ederim ki, MuhaMMed O’nun KULu ve RASÛLÜ’dür.” derse, kendisine CeNNet’in sekiz kapısı da açılır. Hangisinden isterse oradan CeNNet’e girer.”
buyurdu.
(Müslim, Tahâret, 17. Krş. Müslim, Müsâfirîn, 294)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her amel sâhibi için ayrılan bir kapı vardır ki, onu işleyen kimse o kapıdan çağrılır.” buyurmuştur.
(İ. Ahmed, Müsned, II/449)

Hadis-i Şeriften anlaşılıyor ki, CeNNet'te her amelin kendine mahsus bir kapısı vardır. Oysa, ameller, sekizden çok daha fazladır. Buna göre, bu sekiz kapı, CeNNet'in esas kapıları olan dış kapılarından sonra söz konusu olan iç kapılar şeklinde anlamak gerekir..
(İbn Hacer, Feth-ül-bârî li Şerh-il-Buhârî).
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

NÛR-u MUHAMMED BOHÇAsı,
==>MELÂMEt==>ALi ŞAHçası,
NÂR’ın ANAsı =>NÛR GÜLüm,
“BERdEN SELÂMEN” BAHÇAsı!.

=>MELÂMEt=>DİLin DİLmektir,
=>MELÂMEt->SIRRın SİLmektir,
RABB’ın=>AKREB=NAHNU-BİZ’i,
=>MELÂMEt=>KENdin BİLmektir!.
İHVÂNİ’m==>HAKk’a EĞİLmektir!.


celle celâlihu..
aleyhumusselâm..


قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Resim---”Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve SELÂMen alâ İbrahîm (ibrahîme).: Ey ateş! İbrâhim için serinlik ve esenlik ol! dedik.” (Enbiyâ 21/69)

Resim CENNET..

Kur’ÂN-ı Kerîm'de inanan ve güzel amel işleyen MuhaMMedî Mü’minlere CeNNet vâdedilmiştir.:


إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلً
Resim---“İnnellezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti kânet lehum cennâtu’l- firdevsi nuzulâ (nuzulen).: ve sâlih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar; onların ikramı, Firdevs Cennetleridir.” (Kehf 18/107)

Resim CEHENNEM..

إِذَا رَأَتْهُم مِّن مَّكَانٍ بَعِيدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا
Resim---“İzâ raethum min mekânin baîdin semiû lehâ tegayyuzan ve zefîrâ (zefîran).: (Cehennem), onları uzaktan gördüğü zaman onun öfkesini ve uğultusunu işittiler.” (Furkân 25/12)

Derin kuyu, âhirette kâfir ve günahkâr kimselerin azâb çekecekleri cezâ yeri..

Kâfir ve günahkâr kimselere de CeheNNem vâdedilmiştir. Kâfir, münâfık ve müşrikler CeheNNem'de ebedî kalırlar, orada ölmezler ve azâbları hafifletilmez. Tövbe etmeden günahkâr olarak ölen ve ALLAH'ın kendilerini affetmediği mü'minler ise CeheNNem'de ebedî kalmazlar. Kendilerine günahları kadar azâb edilir. Sonra oradan kurtulup CeNNet'e girerler ve orada ebedî kalırlar..
(Alâuddin Âbidîn, el-Hediyetü'l-Alâiyye, 468).

ALLAH, CeheNNem'i diğer yaratıklardan önce yaratmıştır ve şu ÂNda mevcuddur ve yok olmayacaktır.:

فَإِن لَّمْ تَفْعَلُواْ وَلَن تَفْعَلُواْ فَاتَّقُواْ النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ
Resim---“Fe in lem tef’alû ve len tef’alû fettekû’n- nârelletî vakûduhâ’n- nâsu ve’l- hicâratu, uiddet li’l- kâfirîn (kâfirîne).: Fakat, eğer yapamazsanız ki asla yapamazsınız, o taktirde kâfirler için hazırlanmış, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının.” (Bakara 2/24)

وَاتَّقُواْ النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ
Resim---“Vettek’û-n nârelletî uiddet li’l- kâfirîn (kâfirîne).: Ve kâfirler için hazırlanmış olan o ateşten sakının.” (Âli İmrân 3/131)

Resim---Enes b. Mâlik radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Demin, CeNNet ile CeheNNem şu duvarın yüzünde bana arz olundu.” buyurdu.
(Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, II, 483).

Ateş, insan cismine çok büyük acı ve ızdırâb verdiği için âhirette kâfir ve münâfıkların cezâsı ateşle verilecektir. Böylelikle CeheNNem, ALLAH celle celâlihu’nunı tutuşturulmuş ateşinin ismidir.. (Râğıb el-İsfahani, el-Müfredat, I02).

İşte CeheNNem'in en açık vasfı “ATEŞ” olduğu için bâzen, CeheNNem yerine ateş mânâsına "NÂR" kullanılır.:

إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ وَلَن تَجِدَ لَهُمْ نَصِيرًا
Resim---“İnne’l- munâfikîne fîd derki’l- esfeli mine’n- nâr (nâri), ve len tecide lehum nasîrâ (nasîran).: Muhakkak ki münâfıklar, ateşin en aşağı tabakasındadırlar. Ve onlar için asla bir yardımcı bulamazsın.” (Nisâ 4/145)

Kur’ÂN-ı Kerîm'de CeheNNem'in 7 Kapısının OLduğu belirtilmektedir..

لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ
Resim---“Lehâ seb’atu ebvâb (ebvâbin), likulli bâbin minhum cuz’un maksûm (maksûmun).: Onun (cehennemin) 7 kapısı vardır. Her kapı için onlardan taksim edilmiş (bölünmüş) bir grup vardır.” (Hicr 15/44)

Bu Âyet-i Celîle iki şekilde tefsîr edilmiştir:

a-) CeheNNeme girecekler çok olduğu için;
b-) Cezâlandırma azgınlığın çeşit ve derecelerine göre olacağı için CeheNNem'in 7 kapısı veya tabakası vardır.

CEHENNEM'in Bu Kapı veya Tabakalar Şunlardır.:


Resim 1-) CeheNNem.: Kur’ÂN-ı Kerîm'in 77 âyetinde geçmektedir..

فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَذَبَ عَلَى اللَّهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ إِذْ جَاءهُ أَلَيْسَ فِي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِّلْكَافِرِينَ
Resim---“Fe men azlemu mimmen kezzebe alâllâhi ve kezzebe bi’s- sıdkı iz câeh(câehu), e leyse fî cehenneme mesven li’l- kâfirîn(kâfirîne).: Öyleyse ALLAH üzerine (hakkında) yalan söyleyenden ve hakikat ona geldiği zaman onu (ALLAH'a ulaşmayı) yalanlayandan daha zalim kim vardır? Kâfirlerin yeri cehennemde değil mi?” (Zümer 39/32)

Resim 2-) Lâzâ (alevli ateş).:

كَلَّا إِنَّهَا لَظَى
Resim---“Kellâ, innehâ lezâ.: Hayır, asla! Muhakkak ki o (kurtulmak istediği), alev alev yanan ateştir.” (Meâric 70/15)

Resim 3-) Saîr (çılgın ateş).: Kur'ÂN-ı Kerîmde.: Hacc 22/4; Lokmân 31/21; Sebe’ 34/12; Mülk, 67/5..

وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِّلشَّيَاطِينِ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ
Resim---"Ve lekad zeyyennâ’s- semâe’-d dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen li’ş- şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbe’s- saîr (saîri).: Ve andolsun ki, dünyanın semasını kandillerle süsledik. Ve onları, şeytanlar için (atılacak) taşlar kıldık. Ve onlar için alevli ateşin azabını hazırladık.” (Mülk 67/5)

Ashâbi’s- saîr.: saîr ehli..: Mülk 67/10,11..
ağlâlen ve seîrâ.: demir halkalar ve alevli ateş.: İnsân 76/4..
saîrâ.: alevli ateş.: İnşikâk 84/12..


Resim 4-) Sakar (kırmızı ateş).:

وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ
Resim---“Ve mâ edrâke mâ sekar(sekaru).: Ve sekarın (alevli ateşin), ne olduğunu SANA bildiren nedir?” (Müddessir 74/27)

Resim 5-) Hâviye (uçurum).: O, kızgın bir ateştir..

فَأُمُّهُ هَاوِيَةٌ
Resim---“Fe ummuhu hâviyeh (hâviyetun).: Artık onun anası (onu saracak olan), hâviyedir (CeheNNem ateşidir).” (Kâri’a 101/9)

وَمَا أَدْرَاكَ مَا هِيَهْ
Resim---“Ve mâ edrâke mâhiyeh (mâhiyeh).: Ve onun (haviyenin) ne olduğunu SANA bildiren nedir?” (Kâri’a 101/10)

نَارٌ حَامِيَةٌ
Resim---“Nârun hâmiyeh(hâmiyetun).: (O) kızgın, yakıcı bir ateştir.” (Kâri’a 101/11)

Resim 6-) Hutame.: kalbleri saran ateşli kaygı.:

كَلَّا لَيُنبَذَنَّ فِي الْحُطَمَةِ
Resim---"Kellâ le yunbezenne fî’l- hutameti.: Hayır, o mutlaka hutameye (tutuşturulmuş ateşe) atılacak.” (Hümeze 104/4)

Resim 7-) Cahîm.: yanan kızgın ateş.:

وَالَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِآيَاتِنَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ
Resim---“Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbu’l- cehîm (cehîmî).: Ve inkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar alevli ateş (cehennem) halkıdır.” (Mâide 5/10)

CeheNNem'de GÖRüLecek Azâbın Miktar, Şiddet ve ŞekiLLeRi.:

a-) CeheNNem kâfirleri çepeçevre kuşatır.:


وَمِنْهُم مَّن يَقُولُ ائْذَن لِّي وَلاَ تَفْتِنِّي أَلاَ فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُواْ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ
Resim---“Ve minhum men yekûlu'zen lî ve lâ teftinnî, e lâ fî’l- fitneti sekatû, ve inne cehenneme le muhîtatun bi’l- kâfîrîn (kâfîrîne).: Ve onlardan biri.: “Bana izin ver ve beni fitneye düşürme.” der. Onlar fitneye düşmüş değiller mi? Ve muhakkak ki; cehennem, kâfirleri mutlaka ihata edicidir (kuşatıcıdır).” (Tevbe 9/49)

b-) CeheNNem ateşi sönmez.:

وَمَن يَهْدِ اللّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ وَمَن يُضْلِلْ فَلَن تَجِدَ لَهُمْ أَوْلِيَاء مِن دُونِهِ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَى وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّا مَّأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَعِيرًا
Resim---“Ve men yehdillâhu fe huve’l- muhted (muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehum evliyâe min dûnih (dûnihî), ve nahşuruhum yevme’l- kıyâmeti alâ vucûhihim umyen ve bukmen ve summâ (summen), me’vâhum cehennem (cehennemu), kullemâ habet zidnâhum saîrâ (saîren).: ALLAH, kimi hidâyete erdirirse, işte o, hidayet bulmuştur, kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla velîler bulamazsın. Kıyamet günü, biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşr ederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça, çılgın alevini onlara arttırırız.” (İsrâ 17/97)

c-) CeheNNem dolmak bilmez:

يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِن مَّزِيدٍ
Resim---“Yevme nekûlu li cehenneme helimtele’ti ve tekûlu hel min mezîdin.: O gün cehenneme.: “Doldun mu?” deriz. Ve o.: “Daha fazlası var mı?” der.” (Kâf 50/30)

d-) Kaynarken çıkardığı ses.:

وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Resim---“Ve lillezîne keferû bi RABBihim azâbu cehennem (cehenneme), ve bi’se’l- masîr (masîru).: Ve RABB'lerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ve (o), ne kötü varış yeri!” (Mülk 67/6)

إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ
Resim---“İzâ ulkû fîhâ semiû lehâ şehîkan ve hiye tefûr (tefûru).: Oraya (cehenneme) atıldıkları zaman onun kaynayan korkunç sesini (gürlemesini) işittiler.” (Mülk 67/7)

تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ
Resim---“Tekâdu temeyyezu mine’l- gayz (gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr (nezîrun).: (Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara.: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.” (Mülk 67/9)

قَالُوا بَلَى قَدْ جَاءنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِن شَيْءٍ إِنْ أَنتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ
Resim---“Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr (kebîrin).: Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki.: “Evet, bize nezîr gelmişti. Fakat biz O’nu yalanladık ve.: “ALLAH hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz!” dedik.” (Mülk 67/9)

e-) Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır.:

تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ
Resim---“Telfehu vucûhehumu’n- nâru ve hum fîhâ kâlihûn (kâlihûne).: Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar, (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler.” (Mü'minün, 23/104)

f-) Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar.:

الَّذِينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَا أَرْسَلْنَا بِهِ رُسُلَنَا فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Resim---“Ellezîne kezzebû bi’l- kitâbi ve bimâ erselnâ bihî rusulenâ, fe sevfe ya’lemûn (ya’lemûne).: Onlar, Kitabı ve resûllerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanladılar. Fakat yakında bilecekler (öğrenecekler).” (Mü'min 40/70)

إِذِ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُ يُسْحَبُونَ
Resim---“İzi’l- aglâlu fî a’nâkıhim ve’s- selâsil (selâsilu), yushabûn (yushabûne).: Onlar, boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde sürüklenecekler.” (Mü'min 40/71)

فِي الْحَمِيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَ
Resim---“Fî’l- hamîmi summe fî’n- nâri yuscerûn (yuscerûne).: Onlar kaynar suya sokulacaklar, sonra da ateşte tutuşturulacaklar (yakılacaklar).” (Mü'min 40/72)

g-) İnkâr edenlere ateşten elbiseler kesilmiştir.:

هَذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِّن نَّارٍ يُصَبُّ مِن فَوْقِ رُؤُوسِهِمُ الْحَمِيمُ
Resim---“Hâzâni hasmânihtesamû fî RABBihim fellezîne keferû kuttıat lehum siyâbun mi’3n- nâr (nârin), yusabbu min fevkı ruûsihumu’l- hamîm (hamîmu).: Bu ikisi (mü'minler ve kâfirler), RABB'leri hakkında mücâdele eden iki hasımdır. O inkâr edenler ki onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir. Onların başlarının üzerinden kaynar su dökülecek.” (Hacc 22/19)

يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ
Resim---“Yusheru bihî mâ fî butûnihim ve’l- culûd (culûdu).: Onunla, onların karınlarındakiler (iç organları) ve cildleri (derileri) eritilecek.” (Hacc 22/20)

وَلَهُم مَّقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ
Resim---“Ve lehum makâmıu min hadîd (hadîdin).: Ve onlar için demirden kamçılar vardır.” (Hacc 22/21)

كُلَّمَا أَرَادُوا أَن يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ
Resim---“Kullemâ erâdû en yahrucû minhâ min gammin uîdû fîhâ ve zûkû azâbe’l- harîk(harîkı).: Izdırâbtan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya (geri) iade edilirler. Ve (kendilerine).: “Yakıcı azabı tadın!” (denir).” (Hacc 22/22)

h-) Derileri yandıkça azâbı tatmaları için yeniden başka derilerle değiştirilir.:

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِآيَاتِنَا سَوْفَ نُصْلِيهِمْ نَارًا كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُواْ الْعَذَابَ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَزِيزًا حَكِيمًا
Resim---“İnnellezîne keferû bi âyâtinâ sevfe nuslîhim nâra (nâran). Kullemâ nadicet culûduhum beddelnâhum culûden gayrahâ li yezûkû’l- azâ b(azâbe). İnnALLÂHe kâne AZÎZen HAKÎMâ (hakîmen).: Muhakkak ki âyetlerimizi inkâr eden kimseleri yakında ateşe atacağız. Onların derilerinin her yanışında, azâbı tatmaları için onları(derilerini) başka deriler ile değiştireceğiz. Muhakkak ki ALLAH AZÎZ'dir, HAKÎM'dir.” (Nisâ 4/56)

i-) Ölümü isterler fakat azâbları devamlıdır, ölmezler.:

إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
Resim---“İnne’l- mucrimîne fî azâbi cehenneme hâlidûn (hâlidûne).: Muhakkak ki mücrimler (suçlular), cehennem azabı içinde ebediyyen kalacak olanlardır.” (Zuhrûf 43/74)

لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
Resim---“Lâ yufetteru anhum ve hum fîhi mublisûn (mublisûne).: (Azâb) onlardan hafifletilmez. Ve onlar, orada (ALLAH'ın rahmetinden) ümit kesmiş olanlardır.” (Zuhrûf 43/75)

وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَكِن كَانُوا هُمُ الظَّالِمِينَ
Resim---“Ve mâ zalemnâhum ve lâkin kânû humuz zâlimîn (zâlimîne).: Ve Biz onlara zulmetmedik. Ve lâkin onlar zâlimler oldular.” (Zuhrûf 43/76)

وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ قَالَ إِنَّكُم مَّاكِثُونَ
Resim---“Ve nâdev yâ mâliku li yakdi aleynâ RABBuk (RABBuke), kâle innekum mâkisûn (mâkisûne).: Ve (mücrimler).: “Ey mâlik (ey cehennem bekçisi)! RABBin bizim üzerimize hüküm versin (bizi öldürsün).” diye seslendiler. (Mâlik).: “Muhakkak ki siz, (bu azabın içinde) kalacak olanlarsınız.” dedi.” (Zuhrûf 43/77)

Bu Husuta Kur'ÂN-ı Kerîmde=>Son- o ki;

وَالَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَ لَا يُقْضَى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُم مِّنْ عَذَابِهَا كَذَلِكَ نَجْزِي كُلَّ كَفُورٍ
Resim---“Vellezîne keferû lehum nâru cehennem (cehenneme), lâ yukdâ aleyhim fe yemûtû ve lâ yuhaffefu anhum min azâbihâ, kezâlike neczî kulle kefûr (kefûrin).: Ve inkâr edenler (ALLAH celle celâlihu'yu =>DUYup>UYmayanlar). Onlar için CEHENNEM ATEŞİ vardır. Onlar için karar verilmez ki böylece (bu karar gereğince) ölsünler ve onun azabı, onlardan hafifletilmez. İşte BİZ, bütün inkâr edenleri böyle cezalandırırız.” (Fâtır 35/36)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in,
Hadis-i Şerîf BUYRUKLarı'nda CEHENNEM.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "CeheNNem ateşi (miktarca ve sayıca) dünya ateşleri üzerine altmış dokuz derece fazla kılınmıştır. Bunlardan her birinin harareti bütün dünya ateşinin harareti gibidir." buyurmuştur.
(Tecrîd-i Sârih Tercüme ve Şerhi, IX, 50).

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenû kû enfusekum ve ehlîkum nâren vakûduhân nâsu ve’l- hicâretu aleyhâ melâiketun gılâzun şidâdun lâ ya’sûnallâhe mâ emerehum ve yef’alûne mâ yu’merûne.: Ey iman edenler Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten kendinizi ve ailenizi koruyun. Onun üzerinde çok güçlü ve çok sert (acımasız) melekler vardır. ALLAH'ın onlara emrettiği şeyde, ALLAH'a âsi olmazlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.” (Tahrîm 66/6)

Resim---Numan İbni Beşir radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Kıyamet günü insanların azâb cihetinden en hafifi şu kimsedir ki, iki ayağının çukurları altına iki ateş koru konulur da ondan beyni kaynar. Bakır kazanın ve tencerenin kaynadığı gibi.” buyurdu.
(Buharî, Müslim ve Tirmizî).

Resim---Abdullah ibni Mesud radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “O gün CeheNNem getirilecek. Onun yetmiş bin bağı olacak ve her bağ ile beraber CeheNNemi çeken yetmiş bin melek bulunacaktır.” buyurdu.
(Müslim, Tirmizî).

Resim---Ebu Hüreyre radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sizin şu ateşiniz, CeheNNem ateşinin yetmiş cüzünden bir parçadır. Bunun üzerine sahabeler.: “Ya Resûlallah! Vallahi dünya ateşi kâfi gelir.” dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “CeheNNem ateşi dünya ateşleri üzerine altmış dokuz derece daha fazla kılındı. Bunların her birinin harareti bütün dünya ateşinin harareti gibidir.” buyurdu.
(Müslim, Tirmizî, Buharî).

Resim---Enes bin Malik radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeheNNemliklerden dünya ahalisinin en ni’metli ve en refahlısı olan kimse kıyamet gününde getirilir ve ateşe bir daldırılışla daldırılır. Sonra ona.: “Ey Âdemoğlu! Sen hiçbir hayır gördün mü? Sana herhangi bir hayır uğradı mı?” diye sorulur. O kul.: “Hayır!. Vallahi uğramadı yâ RABB!.” der.” buyurdu.
(Müslim, İbni Mâce).

Resim---Enes bin Malik radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAHu TeÂLÂ CeheNNemliklerin en hafif azâblısına.: “Dünya ve dünyadaki her şey senin olsa şu azâbdan kurtulmak için onu fidye olarak verir miydin?.” buyurur. O kul.: “Evet, fidye olarak verirdim.” der. Bunun üzerine ALLAHu TeÂLÂ.: “Sen Âdem’in sulbündeyken ben senden şimdi göze aldığın bu fedakârlıktan daha kolay bir şey istemiştim, bana hiçbir şeyi ortak kılmaman. Fakat sen bana ortak kılmaya devam edip durdun!.” buyurur. “ buyurdu.
(Müslim, Buharî).

Resim---Abdullah ibn Mes’ûd radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
ن ِ م ْ م ُ ه ُ ُ ْخِرج ي ا ف ُ ٰ ّ الل ا ْ م ُ ه اْحُ ْ ر ا ُوا ُُثَّ ي ُكون ا ْن ي أا ُ ٰ ّ الل ا ا اشاَ ا ا ِِف النَّاِر م ٌ م ْ او ُكوُن ق ا ا ال ي ا ق ا َْن ُوان ِِف أاد ُكون ا ي ا ا ف ا ُوان س ه ل ِ ا ت ْ غ ا ي ا ف ِ نَّة ا ا ْْل ا ُل ا ق ُ ر ي ِِف اَا وان ك ي نَّمِ ا ه ا ا ْْل ِ نَّة ا ا ْْل ُ ْل أاه ْ ِهم ي ِ ّ م ا ُس ُن ي ا ا و ا ي ا ا ْْل ُ لاه
ALLAH’ın CeheNNemde olmasını istediği bir kavim CeheNNemde olur, sonra ALLAH bunlara merhamet eder ve onları CeheNNemden çıkarır. Bu kimseler, en alt CeNNette olurlar. CeheNNemden çıkanlar, “el-hayevân” denilen bir nehirde yıkanırlar, CeNNet ehli bunlara, “el-CeheNNemiyyûn” ismini verirler.” buyurdu.
(Ahmed ibn Hanbel, el-Müsned, I, 434.).


Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeheNNem Ehlinden, çıkışı en son olan kişiyi ben biliyorum. Bir adam CeheNNemden sürünerek çıkacak ve.: “Ey RABBim! İnsanlar CeNNette yerlerini kaptılar.” diyecektir. Bunun üzerine kendisine.: “CeNNete git ve CeNNete gir!” denilecektir. O da CeNNete girmek için gidecek ve yerlerin insanlar tarafından kapıldığını görecek, geri dönecek ve.: “Ey RABBim! İnsanlar yerleri aldılar!.” diyecektir. Bunun üzerine ona.: “Eskiden içinde bulunduğu zamanı hatırlıyor musun?.” diye sorulacak, o da.: “Evet!” diyecektir. Sonra kendisine.: “Dile!.” denilecektir. Bunun üzerine adam.: “(RABBi!) Sen bir Meliksin, benimle şaka mı ediyorsun!.” diyecektir.”
Râvi Abdullah ibn Mes’ud (ö. 32/652).: “Bu arada Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in azı dişleri görünecek derecede güldüğünü gördüm.
demiştir.

(Tirmizî, CeheNNem, 8, No: 2722.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeheNNem Ehlinden son çıkacak ve CeNNet Ehlinden CeNNete en son girecek olan kişiyi ben biliyorum. Bir adam getirilecek ve ALLAHu zü’L- CeLÂL.: “Ona küçük günahlarından sorunuz, büyüklerini gizli tutunuz!.” buyuracaktır. Bunun üzerine kendisine.: “Falan ve falan günde şöyle ve şöyle yaptın, falan ve falan günde şöyle ve şeyle yaptın!.” denilecektir. Bunu müteakib kendisine.: “Her günah yerine sana bir sevâb verilecektir!.” denilecektir. Bunun üzerine o kimse.: “Ey RABBim! Birtakım günahlar işlemiş bulunuyorum ki, onları burada göremiyorum!.” diyecektir.
Râvi Ebu Zer el-Ğıfarî (ö. 32/553).: “Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in azı dişleri görünecek derecede güldüğünü gördüm.
demiştir.

(Tirmizî, CeheNNem, 8, No: 2724.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Ehl-i Tevhidden bazı insanlara CeheNNemde azâb edilecek ve nihayet CeheNNemde kömür gibi olacaklardır. Sonra kendilerine rahmet ulaşacak ve CeheNNemden çıkarılarak, CeNNetin kapılarına bırakılacaklardır. CeNNet Ehli onların üzerine su serpecek, sel birikintisinde çalı çırpının bitmesi gibi bitecekler, sonra CeNNete gireceklerdir.” buyurmuştur.
(Tirmizî, CeheNNem, 8, No: 2724.

ALLAHu zü’L- CeLÂL, mü’minlerden CeheNNeme girenleri kendi af ve merhameti ile CeheNNemden çıkarabileceği gibi Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Şefaati ile de ÇIKaraBİLir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
وان ك ي نَّمِ ا ه ا ان ا ْْل ْ َّمو ا ُس ِت ي ا اع ا اٰف ِ النَّاِر ب ا ن ِ َّم ِت م أُ ْ ن ِ م ٌ م ْ او َّن ق ا ج ُ ا ْخر لاي”
ÜMMetimden bir grup, benim şefaatim ile CeheNNemden çıkarılacak ve kendilerine “CeheNNemiyyûn” adı verilecektir.” buyurmuştur.
(Tirmizî, CeheNNem, 8, No: 2727.

Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, CeNNet ve CeheNNemde ÖLÜMün OLmadığını, DoLayısıyla o Hayatın Sonsuz OLacağını BİLdirmektedir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
. النَّاِر ا و ِ نَّة ا اْاني ا ْْل ا ُف ب وق ُ ي ا ف ُ اح ل ْ ْ ٌش أام اكب ُ اكأانَّه ِ ة ا ام ا ي ِ الْق ا م ْ و ا ِت ي ْ و ا ِبلْم ُ اَ ا ُُي"
Kıyamet günü "ölüm", alaca bir koç şeklinde getirilir, CeNNet ile CeheNNem arasında durdurulur, ُ اح ْذب ُ ي ا ف ِ ه ِ ب ُ ر ا م ْ ؤ ُ ي ا ف" Ölümün kesilmesi emredilir ve kesilir." Sonra CeNNet ve CeheNNem halkına şöyle denir.: ا ْ ات و و ا ااَل م ف ٌ ُود ل ُ خ ِ نَّة ا ا ْْل ا ْل أاه ا َي ا ْل أاه ا َي ْ ات و ا ااَل م ف ٌ ُود ل ُ خ رِاَّالن "Ey CeNNet Halkı! Artık siz ebedî olarak yaşayacaksınız, size ölüm yoktur. Ey CeheNNem Halkı! Artık siz de ebedî olarak yaşayacaksınız, size de ölüm yoktur."denilir. buyurmuştur.
(Müslim, CeNNet, 40; Tirmizî, Sıfatü’l-CeNNeti, 19, No: 2683.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
َي اد ا ن ُ ِي م اد ا ن ُ ُُثَّ ي ُ اح ْذب ُ النَّاِر ُُثَّ ي ا و ِ نَّة ا اْاني ا ْْل ب ا ال ع ْ ََّّ ُُي ا ِت ح ْ و ا ِبلْم ا ا د ْ ز ا ي ا و ْ ِهم ْحِ ار اَل ف ِ ا إ ً ْح ار ف ِ نَّة ا ا ْْل ُ ْل أاه ُ اد ا د ْ ز ا ي ا ْ ات ف و ا النَّاِر اَل م ا ْل ْ ات وَي أاه و ا اَل م ِ نَّة ا ا ْْل ا ْل اَل أاه ِ إ ً َْن ز ُ النَّاِر ح ُ ْل أاه ُ د ْ م ِ ِ َْ ز ُ ح
"CeNNet Ehli CeNNete, CeheNNem Ehli CeheNNeme girdiği zaman, ölüm getirilir, CeNNet ile CeheNNem arasına bırakılır, sonra kesilir. Sonra bir münâdi şöyle seslenir.: Ey CeNNet Ehli! Artık ÖLüm yoktur. Ey CeheNNem Ehli! Artık size de ÖLüm yoktur. Bu duyuru üzerine CeNNet Halkı, SEVincine SEVinç katar. CeheNNem Halkının da üzüntüsüne üzüntü eklenir."
buyurmuştur.

(Müslim, CeNNet, 43, bk. Tirmizî, CeNNet, 19, No:2683).

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
ْ أاه ا ُوُل َي ق ا ي ا ف ْ م ُ اه ن ْ ي ا ٌن ب ِ ذّ ا ؤ ُ م ُ ُوم ق ا ُُثَّ ي ا النَّاِر النَّار ا ْل أاه ا ا و نَّة ا ا ْْل ِ نَّة ا ا ْْل ا ْل أاه ُ ٰ ّ الل ُ ل ْدخِ ُ ْ ات ي و ا اَل م ِ نَّة ا ا ْْل ا ْ ات ل ُكلٌّ و ا النَّاِر اَل م ا ْل أاه ا َي ا و ِ يه ِ ف ا و ُ ا ه ا يم ِ ٌد ف ِ ال ا خ
"ALLAH, CeNNet HalkıCeNNete, CeheNNem HalkıCeheNNeme koyar, sonra bir münâdi şöyle seslenir.: Ey CeNNet Halkı! Size ölüm yoktur. Ey CeheNNem Halkı! Size de ölüm yoktur!." CeNNet ve CeheNNem Halkının hepsi CeNNet ve CeheNNemde ebedî olarak yaşarlar." buyurmuştur.
(Müslim, CeNNet, 42).

Resim Yâ MuHaMMeD aleyhisselâm!.

وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِّن قَبْلِكَ الْخُلْدَ أَفَإِن مِّتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ
Resim---“Ve mâ cealnâ li beşerin min kablike’l- huld (hulde), e fe in mitte fe humu’l- hâlidûn (hâlidûne).: Ey MuhaMMed!. Ve senden önce bir beşeri, ebedî (ölümsüz) kılmadık. Öyleyse sen ölürsen, o zaman onlar, ebedî mi olacaklar (ölmeyecekler mi)?” (Enbiyâ 21/34)


فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ إِنَّكَ عَلَى الْحَقِّ الْمُبِينِ
Resim---“Fe tevekkel alALLÂH (alâllâhi), inneke ale’l- hakkı’l- mubîn (mubîni).: Öyleyse sen, ALLAH'a tevekkül et. Muhakkak ki SEN (aleyhisselâm), apaçık (bir şekilde) hak üzeresin.” (Neml 27/79)

إِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاء إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ
Resim---“İnneke lâ tusmiu’l- mevtâ ve lâ tusmiu’s- summe’d- duâe izâ vellev mudbirîn (mudbirîne).: Muhakkak ki SEN (aleyhisselâm), ölülere işittiremezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da (ALLAH'ın) dâvetini işittiremezsin.” (Neml 27/80)

أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَحْكَمِ الْحَاكِمِينَ
Resim---“E leysALLAHu bi AHKEMi’l- HÂKİMîn (hâkimîne).: ALLAH, hâkimlerin en güzel hüküm vereni değil mi?” (Tîn 95/8)


HüLâsa-yı KeLÂM.:

وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
Resim---“Ve en leyse li’l- insâni illâ mâ seâ.: Ve insÂN için =>ÇALIŞmasından başka bir ŞEYy yoktur!.” (Necm 53/39)


YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.

Resim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-SeLâMet
İZZet-i İhsÂNınLa LûTFet- CeHeNNeM NÂRI’ndan Kurtar!.
=>CENNEt NÛRu'nda CEM’ et YAŞAt ÜMMet-i MuhaMMed'i!. İnşâe ALLAH!..



الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“El hamdu lillâhi RABBi’l- ÂLEMîn (âlemîne).: Hamd, âlemlerin RABBi olan ALLAH'adır.” (Fâtiha ½)


M.M.M. MuhaBBetLerimLe...


Resim KUL İHVÂNİm Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1113
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim CEHENNEM.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ”Yaktığınız ateş var ya, bu CeheNNem ateşinin yetmiş cüzünden bir cüzdür!” buyurmuştu. (Yanındakiler): ”Zâten bu ateş, vallahi (asileri cezâlandırmaya âhirette) yeterliydi” dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem:CeheNNem ateşi öbürüne altmış dokuz kat üstün kılındı. Her bir kat'ın harareti, bunun mislindedir.” buyurmuştur.
(Buharî, Bed'ü'l-Halk 10; Müslim, CeNNet 29; Muvatta, CeheNNem 1; Tirmizî, CeheNNem 7.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeheNNem Ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o siyah ve karanlıktır.” buyurmuştur.
(Metin Tirmizî'ye aittir.) (Tirmizî, CeheNNem 8; Muvatta, CeheNNem 2.)


Resim---Ebu Saidi'l-Hudri.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki.: CeheNNemi kuşatan surun dört (ayrı) duvarı vardır. Her duvarın kalınlığı kırk yıllık yürüme mesafesi kadardır.” buyurmuştur.
(Metin Tirmizî'ye aittir.) (Tirmizî, CeheNNem 4.)

Resim---Hasan Basri radiyallahu anhu.: Utbe İbnu Gazvan radiyallahu anhu Basra'da minberde (hutbe esnasında) dedi ki: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bize.: “CeheNNemin kıyısından büyük bir taş bırakıldı. Bu taş yetmiş yıl aşağı doğru düştü de henüz dibe ulaşmadı.” buyurdu.
Utbe İbnu Gazvan radiyallahu anhu devamla.: “Hz. Ömer radiyallahu anhu.: “Ateşi çok zikredip hatırlayın. Zira onun harareti pek şiddetlidir; derinliği çok fazladır, çengelleri demirdendir.” buyurmuştur.”
buyurdu.

(Tirmizî, CeheNNem 2.)

Resim---Ebu Said el-Hudri radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Veyl, CeheNNemde bir Vâdidir. Kâfir orada, kırk yıl batar da dibine ulaşamaz!.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Tefsir, Enbiyâ.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Eğer Zakkumdan, dünyaya tek damla damlatılacak olsa, bu Dünya Ehlinin yiyeceklerini ifsad ederdi. Öyleyse, yiyecek ve içeceği zakkumdan CeheNNemliğin hâli ne olur (anlayın)!” buyurmuştur.
(Tirmizî, CeheNNem 4.)

Resim---Ebu Hureyre: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeheNNem, RABBine şikâyet ederek: "Ey RABBim! Bir parçam diğer bir parçamı yemektedir.” dedi. Bunun üzerine, ALLAHu TeÂLÂ ona, iki nefes almaya izin verdi; Bir nefes kışta, bir nefes de yazda. (Yazdaki nefesi) sizin rastladığınız en şiddetli sıcaktır. (Kıştaki nefesi de) sizin rastladığınız en şiddetli (soğuk olan) Zemherir’dir.” buyurmuştur.
(Buharî, Bed'u'l-halk 10; Müslim, Mescaid 185; Tirmizî, CeheNNem 9.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kıyamet günü, ateşten bir parça, boyun şeklinde uzanır. Bunun, gören iki gözü, işiten iki kulağı, konuşan iki dili vardır. Der ki.: “Ben üç takım (insanı cezâlandırmak) için vazifelendirildim: ALLAH'la birlikte bir başka ilâha duâ eden kimse, bile bile zulmeden cebbâr, tasvirciler.” buyurmuştur.
(Tirmizî, CeheNNem 1.)

Resim---İbnu Mes'ud radiyallahu anhu: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kıyamet günü CeheNNem, yetmiş bin yuları olduğu halde getirilir. Her yularında, onu çeken yetmiş bin melek vardır.” buyurmuştur.
(Müslim, CeNNet 29 ; Tirmizî, CeheNNem 1.)

Resim---İbnu Abbas radiyallahu anhu bana.: CeheNNemin genişliği ne kadardır, biliyor musun?” diye sordu. Ben.: “Hayır!” deyince: “Doğru, ALLAH'a yemin olsun, bilemezsin!” dedi ve ilâve etti.: “Bana, Aişe radiyallahu anha dedi ki.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e.: ”Kıyamet günü arz toptan O'nun bir kabzasıdır (tam tasarrufundadır). Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüşlerdir.” (Zümer 39/67) âyetinden sormuştum ve.: “Bu sırada insanlar nerede olurlar (Yâ Resûlullah!.)” demiştim. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:”CeheNNem Köprüsünde!” cevâbını verdi.” buyurdu.
(Tirmizî, Tefsir, Zümer.)

وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Resim---“Ve mâ kaderûllâhe hakka kadrihî vel ardu cemîan kabdatuhu yevmel kıyâmeti ves semâvâtu matviyyâtun bi yemînih(yemînihi), subhânehu ve te’âlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).: Ve (onlar) ALLAH'ın kadrini hakkıyla taktir edemediler. Kıyâmet günü yeryüzünün tamamı O'nun avucundadır (tasarrufundadır). Ve semalar, O'nun eliyle dürülmüş olacaktır. O, Sübhan'dır (herşeyden münezzeh). Ve onların şirk koştukları şeylerden yücedir.” (Zümer 39/67)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNetin etrafı mekarihle (nefsin hoşlanmadığı şeylerle) sarılmıştır. CeheNNemin etrafı da şehevî (nefsin arzuladığı, câzib) şeylerle sarılmıştır.” buyurmuştur.
(Sahiheyn'de, Ebu Hureyre'den bu rivâyet aynen gelmiştir.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAHta ve RESÛLuLLAHta CEHENNEM-CENNET

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
İNKÂR/NÂR/CEHENNEM<=>İKRÂR/NÛR/CENNET..

Resim
Resim SOMUNCU BABAm kaddesallahu sırrahu FIRINı

SOMUNCu BABAm FIRINı,
HÂL-i HIZIR ==>HAZIRINı,
=>ÂŞIKÂR EYyLer ÂŞIK’a,
SEYRÂNda NAHNU SIRINı!.


Resim

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAHu TeÂLÂ buyurdu ki.: “Ben sâlih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin kalbinden geçmeyen nî’metler hazırladım!” buyurdu.” buyurmuştur.
(Ebû Hüreyre radiyallahu anhu’dan; Riyazu’s- Sâlihîn, 1878.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNette Pazar yeri gibi halkın toplandığı bir yer vardır. EhL-i CeNNet her Cumâ günü oraya varırlar. Orada öyle bir şimâl rüzgârı eser ki, yüzlerine ve elbiselerine güzel koku siner, güzellikleri ve cemâlleri artar. Öyle ki, eşlerinin yanına güzellikleri artmış olarak dönerler. Eşleri kendilerine.: “ALLAH’a and olsun ki, güzelliğiniz artmış!” derler. Onlar da eşlerine.: “ALLAH’a yemin olsun ki, biz gittikten sonra sizin de güzelliğiniz ve cemâliniz artmış!” derler.
(Enes radiyallahu anhu’dan; Riyazu’s- Sâlihîn, 1886.)

Resim---Ashab-ı Güzîn’den Cerîr b. Abdullah radiyallahu anhu.: “Biz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanında bulunuyorduk. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem dolunay şeklindeki ay’a baktı ve şöyle buyurdu.: “Siz şu ay’ı görüp durduğunuz gibi, RABB’inizi açıkça göreceksiniz! O’nu müşâhedede hiçbir zorlukla karşılaşmayacaksınız!” buyurdu.
(Riyazu’s- Sâlihîn, 1892.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:CeNNet nefse hoş gelmeyen şeylerle, CeheNNem de nefsin hoşlandığı şeylerle kuşatılmıştır” buyurmuştur.
(Tirmizî, CeNNet, 31.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Dünya mü’minin zindanı, kafirin ise CeNNetidir” buyurdu.
(Müslim, CeNNet, 1.)

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH celle celâlihu ferman etti ki: “Ben Azimu’ş-Şân, sâlih kullarım için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hayal ve hatırından hiç geçmeyen ni’metler hazırladım.” buyurdu.
Ebu Hureyre ilâveten.: “Dilerseniz su âyet-i kerimeyi okuyun. : “Yaptıklarına karşılık ALLAH katında onlar için goz aydınlığı olacak ne mukafaatların saklandığını kimse bilemez”
dedi.

(Buharî, Bed’u’l-Halk 8, Tefsir, Secde 1, Tevhid 35; Muslim, CeNNet 2, (2824); Tirmizî, Tefsir, (3195.)

فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَّا أُخْفِيَ لَهُم مِّن قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Resim---"Fe lâ ta’lemu nefsun mâ uhfiye lehum min kurrati a’yun (a’yunin), cezâen bi mâ kânû ya’melûn (ya’melûne).: Artık hiçbir nefs (hiç kimse), yapmış olduklarına mükâfat olarak, onlar için gözaydınlığından nelerin saklı olduğunu bilmez.” (Secde 32/17)

Resim---Buharî, bir diğer rivâyetinde şu ziyâdeyi kaydeder.: “Sehl Ibnu Sa’d anlatıyor -deyip, hadisin aynısını kaydettikten sonra- der ki: “MuhaMMed Ibnu Ka’b dedi ki.: “Onlar ALLAH için ameli gizli tuttular. ALLAH da onların sevabını gizli tuttu. Kullar yanına gelince onları ni’mete bogacak.” buyurmuştur.
(Hadis, bu muhtevada olarak Buharî’de mevcut degildir.; Hâkim’in el-Müstedrek’inde mevcuddur (2, 413-414.)

Resim---Sa’d Ibnu Sa’d radiyallahu anh anlatıyor.: “Yâ Resûlullah!. İnsanlar neden yaratıldı?” dedim.
SU'dan!” buyurdu.
“Ya CeNNet?” dedim, o neden inşa edildi?”
“Gümüş Tugladan ve Altın Tugladan! Harcı da kokulu misk. CeNNetin çakılları inci ve yakuttan, topragı da zaferandır. Ona giren ni’mete mazhar olur, eziyet görmez, ebedîyet kazanır, olumle karşılaşmaz. Elbisesi eskimez, gencliği kaybolmaz. Üc kişi vardır duâları reddedilmez (mutlaka kabul edilir).:
1-) Adil imam (devlet başkanı).
2-) Iftarını yaptığı zaman oruclu.
3-) Zulme ugrayanın duâsı.
ALLAH, (mazlumun) duâsını bulutların fevkine çıkarır ve onlara semâ kapıları açılır ve ALLAH celle celâlihu.: “Izzetime yemin olsun! Vakti uzasa da, duânı mutlaka kabul edeceğim!” buyurur.”
buyurdu.

(Tirmizî, CeNNet 2, (2528.)

Resim---Ebu Musa radiyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Gümüşten iki CeNNet vardır. Kapları ve içinde bulunan diğer şeyleri de gümüştendir. Altından iki CeNNet vardır, kapları ve içlerinde bulunan diğer eşyâları da hep altındandır. Adn CeNNetinde, CeNNetliklerle RABBlerini görmeleri arasında ALLAH’ın vechindeki Ridâu’l-Kibriyâdan (büyüklük perdesinden) başka bir şey yoktur.” buyurdu.
(Buharî, Tefsir, Rahmân 1, 2, Bedu’l-Halk 8, Tevhid 24; Müslim, Iman 180, (296); Tirmizî, CeNNet 3, (2530.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNette, mü’min için, ici boş tek bir inciden bir cadır vardır. -Bir rivâyette- Genişliği altmış mildir. Her köşesinde bir refikâsı bulunur, hiçbiri diğerini görmez, mü’min bunların herbirini dolaşır.” buyurdu.
(Buharî, Bed’u’l-Halk 8, Tefsir, Rahmân 1, 2, Tevhid 24; Müslim, CeNNet 23, (2838); Tirmizî, CeNNet 3, (2530.)

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNette yüz derece vardır. Her iki derece arasında yüz yıl(lık yürüme meâafesi) vardır.” buyurdu.
(Tirmizî, CeNNet 4, (2531)

Resim---Ubade Ibnu’s-Samit radiyallahu anh anlatıyor.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNette yüz derece vardır. Her bir derecenin diğer derece ile arası, semâ ile arz arası kadar geniştir. Firdevs bunların en yukarıda olanıdır. CeNNetin dört nehri buradan çıkar. Bunun üstünde Arş vardır. ALLAH’tan CeNNet istediğiniz vakit Firdevs’i isteyin!.” buyurdu.
(Tirmizî, CeNNet 4, (2533.)

Resim---Ebu Said radiyallahu anh anlatıyor.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNette yüz derece vardır. Bütün âlemler bunlardan birinin içinde toplansalar, hepsini de kuşatır, istiab eder/içine alır..” buyurdu.
(Tirmizî, CeNNet 4, (2534.)

Resim---Enes radiyallahu anh anlatıyor.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüz yıl gölgesinde yürüse onu katedemez. İsterseniz şu âyeti okuyun.: “Daimi gölgededirler, çağlayıp duran SU başlarındadırlar” buyurdu.
(Tirmizî, Tefsir, Vakia, (3289), CeNNet 1, (2525.)

وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ
Resim ---zıllin memdûd (memdûdin).: Ve uzayan gölgeler (içinde).” (Vâkıa 56/30)

وَمَاء مَّسْكُوبٍ
Resim---"Ve mâin meskûb (meskûbin).: Ve çağlayan SUlar (arasında).” (Vâkıa 56/31)

Resim---Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatıyor.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNette hicbir ağaç yoktur ki gövdesi, altından olmasın.” buyurdu.
(Tirmizî, CeNNet 1, (2527.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, CeNNetin nelerden inşa edildiğini soran bir kişiye şöyle cevâb vermiştir.: “Gümüş tuğladan ve altın tuğladan! Harcı da kokulu misk. CeNNetin çakılları inci ve yakuttan, toprağı da zâferandır.” buyurdu.
(Tirmizî), Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNetliklerin başlarında TAÇlar vardır. TAÇtaki tek inci, meşrık/doğu ile mağrib/batı arasını aydınlatır.” buyurmuştur.
(Tirmizî), Kütüb-i Sitte-14, s. 451/6.)

عَلَى سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ
Resim---"Alâ sururin mevdûnetin.: Altın ile örülmüş, mücevherlerle (inci ve yakutla) süslenmiş tahtlar üzerinde.” (Vâkıa 56/15)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNet Ehlinin en aşağı derecede olanının baş ucunda 10.000 hizmetçi, her hizmetçinin elinde farklı renkte altın ve gümüşten iki sahan ve içlerinde ayrı ayrı meyveler vardır. En son yediğini de ilk iştiha (açlıktan gelen istek, haz) ile yer…” buyurmuştur.
(Ramuz el-Ehâdis-1, s. 71/5.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “… Eğer CeNNet ehli kadınlarından bir kadın yer ehline görünseydi, dünyayı ve içindekileri aydınlığa boğar ve ikisinin arasını da güzel koku ile doldururdu” buyurmuştur.
(Tirmizî), Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 409/10095)

فِيهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌ
Resim---"Fîhinne hayrâtun hisân(hisânun).:Onlarda (CeNNetlerde), hayırlı güzel kadınlar vardır.” (Rahmân 55/70)

CeNNet Ehli CeNNete, otuz ya da otuz üç yaşında sakalsız, tüysüz ve gözleri sürmeli olarak
CeNNetteki sonsuz yaşam bir hadiste şöyle haber verilir.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “… Oraya giren kimseye ni’metler ihtiyaç olmaksızın gelir. Orada ebedî olarak yaşar. Ölmez, elbisesi eskimez ve gençliği de gitmez.” buyurmuştur.
(Ramuz el-Ehâdis-1, s. 200/6.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “… CeNNeti de amellere göre taksim ederler. (Çok ameli olan çok pay alır.)” buyurdu.
(Ramuz el-Ehâdis-1, s. 198/17.)

هُمْ دَرَجَاتٌ عِندَ اللّهِ واللّهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ
Resim---"Hum derecâtun indallâh(indallâhi), vallâhu basîrun bi mâ ya’melûn(ya’melûne).: Onların (Allah'ın rızasına tâbî olanların) kazandıkları dereceler, Allah'ın katındadır. Ve Allah, onların yaptıklarını en iyi görendir.” (Âl-i İmrân 3/163)

جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدَ الرَّحْمَنُ عِبَادَهُ بِالْغَيْبِ إِنَّهُ كَانَ وَعْدُهُ مَأْتِيًّا
Resim---"Cennâti adninilletî vaader rahmânu ibâdehu bil gayb(gaybi), innehu kâne va’duhu me’tiyyâ(me’tiyyen).: Adn CeNNetleri ki onları, Rahmân, kullarına gıyaben vaadetti. Muhakkak ki o (adn CeNNetleri), O’nun (Allah’ın) vaadidir, yerine gelecektir.” (Meryem 19/61)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sana, ARŞın altından, CeNNet Hazinelerinden bir söze delâlet edeyim mi? Şöyle dersin.: “Lâ havle velâ kuvvete İllâ Billah!.” dersin. O zaman ALLAH celle celâlihu.: “Kulum teslim oldu ve selâmet buldu.” buyurur.” buyurmuştur.
(Ramuz el-Ehâdis-1, s. 166/3.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “CeNNette öyle köşkler vardır ki, içindeki dışındakini, dışındaki içindekini görür…” buyurmuştur.
(Ramuz el-Ehâdis-1, s. 125/9; Kütüb-i Sitte-14, s. 447/2.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNette “Reyyân” denilen bir nehir vardır. Üzerinde mercandan bir şehir kurulmuştur. Onun altın ve gümüşten yetmiş bin kapısı bulunur. İşte bu, Hamil-i Kur’ÂN/Kur'ÂN'ı ezberledikten sonra unutmayan’a mahsustur.” buyurmuştur.
(Ramuz el-Ehâdis-2, s. 326/4.)

CeNNette=>Rahmetli SiirtLi MuhaMMed Sıddık Hekim kaddesallahu sırrahu’nun çok sohbetinde iştiyakla bahsettiği Sûk-i MuHABBet=>MuHABBet ÇARŞIsı..

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNet Ehlinin bir çarşısı vardır. Her Cuma oraya gelirler. Derken kuzey rüzgarı eser, elbiselerini ve yüzünü okşar. Bunun tesiriyle hüsün (güzellik) ve cemâlleri (yüz güzelliği) artar. Böylece ailelerine, daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları.: “VALLAHi, bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış!” derler. Erkekler de: “Sizler de ALLAH’a kasem (yemin) olsun, bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz.” derler.” buyurmuştur.
(Müslim; Kütüb-i Sitte-14, s. 433/16.)

CeNNetteki doğal güzelliklerin târif edildiği pek çok hadiste Tûbâ Ağacından ve onun özelliklerinden bahsedilir. Bu ağaç hakkında Peygamberimiz aleyhisselâm.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “… Tubâ CeNNette bir ağaçtır. Büyüklüğü yüz yıllık yer tutar. Ve CeNNet Elbiseleri de onun tomurcuklarından yapılır.” buyurmuştur.
(Ramuz el-Ehâdis-2, s. 313/7.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNette, =>Bal Denizi, Şarab Denizi, Süt Denizi ve Su Denizi BULunmaktadır. Diğer nehirler bunlardan çıkacaktır!.” buyurmuştur.
(Tirmizî; Büyük Hadis Külliyatı-5,s.409/10097.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNette Gece yoktur. O =>IŞIk ve NÛRdan ibârettir…” buyurdu.
(Ramuz el-Ehâdis-2, s. 366/4.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e.: CeNNet Ehli uyur mu?” diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Uyku=>ÖLümün kardeşidir. CeNNet Ehli=>UYUmazLar.” buyurmuştur.
(Büyük Hadis Külliyatı-5, s.414/10125.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ben, CeNNet Bahçelerinde, CeNNetin üstünde ve CeNNetin alt tarafında birer köşke şu kimse için kefilim ki, o kişi;
1=>Haklı olduğu halde mücâdeleyi terk eder,
2=>Şaka için de olsa, yalanı söylemez ve
3=>İnsanlar(a örnek olması) için ahlâkını güzelleştirir.”
buyurmuştur.

(Ramuz el-Ehâdis-1, s. 152/6.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNet Ehli, hiç hastalanmaz ve yaşlanmaz; hiç üzülmez ve hep neşeli olur.” buyurdu.
(Müslim.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNet Ehlinin aralarında anlaşmazlık olmaz, gönülleri birdir.” buyurmuştur.
(Buharî.)

CeNNet EhLi=>NAHNU=>BİZ BİR-İZ TEK-BİR KALBLidirLer.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “… Kalbleri, TEK BİR kimsenin kalbi gibidir. Aralarında ihtilaf, husumet yoktur…” buyurmuştur.
(Kütüb-i Sitte-14, s. 449/3.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: Lâ rahate fi’d- dünya: Dünyada rahat yoktur.. Mü’mine, RaBBine kavuşuncaya kadar rahat yoktur! ” buyurmuştur.
(Hatib, İbni Nasr.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ancak CeNNete giren rahata kavuşur.” buyurmuştur.
(İ. Ahmed, Müsned.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: CeNNetinki hariç, her ni’met yok olur. CeheNNeminki hariç, her kaygı kesilir.” buyurmuştur.
(İbni Lâl.)

HüLâsâ-yı KeLâm;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e.: “Yâ Resûlullah! RABBimiz’i görecek miyiz?” diye sorulduğunda,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bulutsuz berrak bir mehtab gecesinde AY’ı görmek için itişip kakışır mısınız?”
“Hayır!.”
“Bulutsuz bir günde Güneş’i görmek için birbirinizi itip kakarak birbirinize zahmet verir misiniz?.”
“Hayır!.”
“İşte RABBinizi de öyle zahmetsiz ve sıkıntısız, apaçık göreceksiniz.”
buyurmuştur.

(Buharî; Müslim;Tirmizî; Büyük Hadis Külliyatı-5, s. 416/10133.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: (ALLAHu TeÂLÂ, “Sâlihlere gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hatırına gelmeyen şeyler hazırladım” buyuruyor.) buyurmuştur.
(Buharî.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "CeNNete giren ölmez, ebedî yaşar. Hep mutlu olur, üzülmez, ümitsizliğe düşmez, elbisesi eskimez ve gençliği gitmez." buyurmuştur.
(İbni Ebiddünya.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: (CeNNet ehli, hiç hastalanmaz ve yaşlanmaz; hiç üzülmez ve hep neşeli olur." buyurdu.
(Müslim.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "CeNNet Ehlinin aralarında anlaşmazlık olmaz, gönülleri birdir." buyurmuştur.
(Buharî.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "CeNNetinki hariç, her ni’met yok olur. CeheNNeminki hariç, her kaygı kesilir." buyurdu.
(İbni Lâl.)

CeNNete gitmek için iyilerle beraber olmak gerekir.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimize, kimlerle beraber olmak gerektiği sual edildi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Gördüğünüzde sizlere ALLAH’ı hatırlatan, konuşması ilminizi artıran, ilmi âhireti düşünmenize yarayan zâtlarla beraber olun!" buyurdu.
(Ebu Yâ’lâ.)

Azîz CÂNLarımız;
Unutmamalıyız ki MuhaMmedî Melâmette öğendiği İlmi ile amel etmemenin, ilmi ALLAH rızasından başka şeyler için öğrenmenin vebâli çok büyüktür..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "İlmi ile amel eden hariç, bir ilmin sâhibine vebâli vardır." buyurmuştur.
(Taberanî.)


HüLâsa-yı KeLÂM.:

وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
Resim---“Ve en leyse li’l- insâni illâ mâ seâ.: Ve insÂN için =>ÇALIŞmasından başka bir ŞEYy yoktur!.” (Necm 53/39)


YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.

Resim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...


الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“El hamdu lillâhi RABBi’l- ÂLEMîn (âlemîne).: Hamd, âlemlerin RABBi olan ALLAH'adır.” (Fâtiha ½)


M.M.M. MuhaBBetLerimLe...


Resim KUL İHVÂNİm Resim
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön