BELÂYA SABIR! - NİMETE ŞÜKÜR!

Abdulkadir Geylani (k.s.) hazretlerinin hayatı ve eserleri.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

BELÂYA SABIR! - NİMETE ŞÜKÜR!

Mesaj gönderen aNKa »

BELÂYA ---> SABIR
NİMETE ---> ŞÜKÜR

Hâlin iki durumdan başka yorumlanamaz.
Onlar, BELÂ ve NİMET halidir.

BELÂ içinde isen SABRETmeye çalış.
SABRETmeye çalışmak, her insan için en az yapılması gereken bir vazifedir.
Bundan sonra SABIRlı olmak var.
Zorla sabretmek, pek iyi sayılmaz.
Bizzat haliyle SABIRlı olmak daha iyidir.
Ama güzeli RIZAdır.
Bundan sonra UYSALLIK gelir.
UYSAL olmak, bir insanın sahibi için en iyi şeydir.
Kendini yok görüp kadere teslim olmak da iyidir, ama herkes bunu yapamaz.
Bu, varlığını ilahî varlığa veren zümrenin işidir.

Sana gelen NİMET olduğu takdirde ŞÜKÜR yolunu tutman gerekir.
Bu ŞÜKÜR ise üç şekilde olur:
---Dille,
--- kalple ve
---bütün duygularla.

---Dil ile olan ŞÜKÜR: Bütün NİMETlerin ALLAH'ın olduğunu itiraf etmek.
Nefse, kuvvete, halka, güç ve kuvvetine bir pay çıkarman ŞÜKRÜ bozar.
Birçok vasıta ile sana iyilik yapılabilir.
Bunları da ALLAH (C.C.) tarafından yaratılmış birer sebep bilmen gerek.
Çünkü dış görünüşte her ne kadar bazı sebepler ve deliller varsa da bunların ötesinde ilahî kudreti sezmen gerek.

Her şeyi yapan ALLAH'tır; yaradan, veren, getiren O'dur.
O, şükredilmeye herkesten daha lâyıktır.
Neden sebeplere bağlanmak doğru görülsün?
Asıl sebebi de yaratan ALLAH (C.C.) olduğuna göre ŞÜKRE hak kazanacak olan da ALLAH (C.C.) olmalı, değil mi?

Sana bir hediye gelse, o hediyeyi getiren güzele mi bakman lâzım?..
Ona mı NİMET sahibi diye itibar göstermen gerek?
Hayır, asıl o hediyeyi sana gönderene ŞÜKÜR ve saygılarını takdim etmen gerekir.
NİMETi getireni görüp onun esas SAHİBini unutuyorsan şu ayetin bildirdiği zümreye dahil olursun:

- “Onlar, dünya hayatının dışını bilirler, bunun ötesinden gafildirler.”

Akıllı kimse, işin sonunu bilendir.
Sebeplere bağlanan kısa akıllıdır.
Dışa bağlanıp işin iç alemini unutmak bir cahillik sayılır.

---Kalp île olan ŞÜKÜR: Bu bir itikat işidir.
Buna inanmak lâzımdır.
Kopmaz bir manevî bağa sarılmak gerektir.
O bağ şöyle gelişmelidir; bilmelisin ki; içinde ve dışında durmanda veya yürümende ne gibi tad ve iyilik varsa hepsi ALLAH’ındır.
Hatta yaptığın ŞÜKÜR bile.
Kalben bunları bildikten sonra dilin ona bir tercüman olmalıdır.

ALLAHÜ TEÂLÂ Hazretlerinin şu ayetlerine iyice inanmalısın.
Çünkü kalpten bunlara inanmış olman bir ŞÜKÜRdür:

- “Sizde olan bütün NİMETler ALLAH'tandır. ALLAH, dışınıza ve içinize NİMETlerini bol bol sermiştir”

- “ALLAH'ın NİMETlerini saymakla tüketemezsin.”

Bunlara inanmış olan bir iman sahibi için ALLAH'tan başka yardımcı ve şükre layık kimse düşünülebilir mi?

---Duygulara olan ŞÜKÜR: Bu da bütün duyguları ibadetle kullanmakla olur.
Şunu da ilave edelim ki; ALLAH'ın emirleri dışında hiçbir sese kulak vermemek lazımdır.
Bu durumda nefis, şeytan ve şahsî arzu uyulmaması gereken şeylerdir.
ALLAH'tan gayri hiçbir şeye uymamak lâzımdır.
Hele ALLAH'a ibadet eder gibi bir şeye tapmak hiç olmaz.
Bu yapıldığı takdirde zalimler içine girilmiş olur.
Bu zümreye zalim denildiği gibi haksızlıklar için cebir kullanan demek de olur.
ALLAH'ın emri dışında başkasına emir vermek, bir zor kullanma olmasa dahi zulümdür.
Bu hali insan şahsi için yapsa da zulüm olur.
Bu yol, salih ve yararlı insanların yolu sayılmaz.
Bunlar hakkında ilahî hüküm şudur:

- “ALLAH'ın emri haricinde hüküm veren fasıktır.” Denir, diğer bir âyetle ise kâfir olduğu beyan edilir.

Bu işin sonu da iyi olmaz.
Netice ilahî bir azap olan cehenneme kadar götürür.
O cehennem, akla gelen basit ateş gibi değildir.
Onu tutuşturacak şey, kükürt taşı ve insandır.
Dünyanın hafif ateşine bir'an dayanmak imkansızdır.
Ahiretin büyük azabına nasıl dayanılır?
Nefse uyar, halka tapar, HAKK’ı bırakırsan gideceğin yerin cehennem olacağını unutma.
O gün orada:
- "Kurtuluş, kurtuluş.."
Diye bağırmak fayda getirmez. Her ne kadar:
- "ALLAH... ALLAH... ALLAH..."
Söylesen yine seni çıkaran olmaz.
Ancak imanın elden gitmemişse bir zaman yanar, sonra çıkarsın.
Ancak günah kadar yanmak lâzımdır.

NİMET ve BELÂ halinde ol ve onların icaplarını yerine getirmeye bak.
Bütün ömrün bunların dışında değildir.
Yukarıdan beri anlattığım gibi her şeyin has hakkını öde..
BELÂya SABRET...
NİMETe de ŞÜKÜR...

BELÂ halinde insanlara şikâyette bulunma.
Bu halinde en ufak bir sıkıntı hali dahi belli etmemeye çalış.
Halini kimse bilmesin.
HAKK’ı itham etme.
Hikmetine karışma.
NİMETini boşa götürme.
Dünya ve âhiretle işlerine yarayacak şeyleri seç.
Eğer bir derdin varsa ALLAH(C.C.) istemedikten sonra kimse şifa veremez.

- "Derdi ALLAH verdi; şifayı kul verdi.. " Deme.
Derdi veren ALLAH(C.C.), şifa sebebini de veren yine O (C.C.).
Aksi halde HAKK'a eş koşmak olur.
Halbuki O'na mülkünde ortak yoktur.

O'nun izni olmadan iyilik ve kötülük olmaz.
Ne gelir olur, ne de gider.
Gerek afiyet, gerek gayrı, hepsi O'nun emriyle olur.
Gerek dış âleminde, gerekse iç âleminde insanlara fazla kıymet verme.
Herkesi olduğu kadar değerlendir.
Netice de onlar da senin gibi bir kuldur.
ALLAH'ın isteği olmasa senin hiçbir şeyin zayi olmaz.
Bu hallerde sana düşen en büyük iş, SABRETmek ve RAZI olmaktır.
Çünkü HAKK’ı bırakıp halka koşmak haramdır, yasaktır.

HAKK’ı her kötülükten tenzih et.
Nefsin şerrinden O’na sığın.
TEVHİD yoluna gir.
O’nun BİRliğini itiraf et.
Nefsin elinden kurtulman en büyük iştir; buna çalışman lâzımdır.
Taa ömür sona erip nefsin bitinceye dek SABIRlı ol; HAKK’ın emirlerine uy.

Elbet darlık gider.
Bir gün olur darlık kalkar.
NİMET gelir; saadet, selamet yolları açılır.
RASÛLULLAH (S.A.V.)’in halini düşün.
Diğer peygamberlerin başına gelenleri dinle.
Bilhassa EYYÛB (A.S.) Peygamberin hali senin için en büyük derstir.
Hepsinin sıkıntısı gitti; hem de gecenin gündüze karşı yok olan karanlığı gibi.
Yaz olunca kaybolan kışın soğuğu gibi.
Her şeyin bir zıddı vardır.
Her şeyin bir sonu ve her şeyin bir bitim tarihi olur.
SABIR, her iyiliğin anahtarı hükmündedir.

Bir Hadis-i Şerifte:

- “Bir vücut için kalp ne ise iman sahibi için de SABIR odur.”
Buyuruldu. Diğer yerde ise:

- “SABIR, imanın hepsidir.” Buyurulmuştur.

ŞÜKÜR, NİMETin saklanma kabıdır.
Gelen her NİMET bir muhafazaya muhtaçtır.
Muhafaza edilmezse yok olup gider.
NİMETlere ŞÜKÜR etmediğin zaman elinden hepsi gider.
Bu anlatılanlar, büyük öğütlerdir; bunları oku.
İbret al.
İNŞAALLAH bir gün kurtulursun.

---Abdulkâdir Geylani “Fütuhul Gayb” s:199---
Resim
Cevapla

“►Abdulkadir Geylani◄” sayfasına dön