KADIN, ÖRTÜNMEK VE MİMARI

Cevapla
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

KADIN, ÖRTÜNMEK VE MİMARI

Mesaj gönderen Gariban »

Bu yazı facebook'ta bizim ingilizce yazışmalarımızı takip eden Avustralya'da yaşayan müslüman bir bayan arkadaşımız tarafından yazılmıştır. Hoşuma gitti çevireyim sizlerinde paylaşımınıza sunayım istedim.
Es-Selam
GaribAN


Resim

KADIN, ÖRTÜNMEK VE MİMARI

Lütfen not edin ki bunlar benim düşüncelerim ve sembolizmim,
Kendi düşüncem dışında onların doğruluğu hakkında hiç bir fikrim yok.
Bunun yanında Arapça Dili benim bir ilgi alanım fakat bu dilde okur yazar değilim ve bu nedenle sık sık bazı şeyleri yanlış yaparım!
Bu yazdıklarımdan dilediğinizi alın ve dilediğinizi kale almayın!
Bunun yanında fikir beyan etmek isterim ki Allah’ın Dini bizim Islam yani son vahiy olarak anladığımızdan daha geniş, bu nedenle yüz peçelemek Islam’dan önce gelir gerçeği izleyen düşünce karşısında bir münakaşa değildir fakat aslında bir kanıttır ki biz bazi şeyleri metafizik şeyleri anlayışımıza uydurmak için kullanırız.
Lütfen bunun yanında şunuda dikkate alın ki bunu bu sabah yazdım, çocuklarım için mısır patlağı yaparken ve her biri diğerinin kulağını çekerken, bu bir üniversite makalesi değildir!

Bu fotoğraftaki kadın içerdeki bir kubbeye giriyor, tapınağa (Haram’a) giriyor ve peçesini kaldırmak üzere ve onun yüzü ay gibi parlak olacaktır, ve üzerine binlerce hareket eden geometrik biçimlerin gölgeleri düşecektir!
O(kadın) varlıkta olan her yaratılmış şeyin ilminin bâtını kabıdır (deposu , havuzu).
O(kadın) batının sınırsızlığını tutar.
Bu sebepten dolayı o halk kubbesine girdiğinde, nesne (eşya) alemi boşlukta tecelli etmiş bir yansımadır, o bütün kutsal ilimin işareti olan vechini örter.
Bu nedenledir ki bunun yanında kadınlar Kâbe’ye girdikleri zaman, onlara yüzlerini açmaları emredilir.
Çünkü Kabe yeryüzünün tam merkezidir ve yeryüzündeki Kudsalın Mihveridir, biz kalbimize girdiğimiz zaman yüzümüzü gösteririz!

Islam’da yüze vurmak yasaktır.

“وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah, innallahe vasiun alim:Maamafih, meşrık de Allahın mağrib de, nerede yönelseniz orada Allaha durulacak cihet var, şüphe yok ki Allah vasi'dir alîmdir. “ (Bakara 2/115)

و ج ه = Vav –Cim-Ha = yüzleşmek, yüz yüze gelmek, karşı karşıya olmak, yüz, birinin takip ettigi yol /amaç, birinin gittiği ve baktığı yön ve yer, bir şeyin yönü, dikkate alma.

Bu kelime aşağıdaki harf açılımı ile çok yakındır:

Vav-ha-cim: Alevlenmiş-yanıcı, parlak bir şekilde yanan, kor haline gelmiş kor gibi, ısı, alevlenmiş ateş almış, göz kamaştıran.

Ve bu aşağıdaki açılımdan bir adım uzaklıktadır:

Vav-Ha-Ya= göstermek/açığa vurmak/fikir vermek, işaret etmek, bir şeyi akla koymak, bir elçiye olan teslimat, ilham, gizli şekilde konuşmak, hızlandırmak, âyet yapmak, süratle işaret etmek, hızla fikir vermek, fısıltı tonunda bir şey söylemek ki ona yakın olan kişi değil de yalnızca işiten onu net şekilde işitir.

O sanki gece ve gündüzün değişimi gibi, dişi sembolü Allah’ın vasiliğine bir ayna dır, o (dişi) sınırsızlığına emer (absorbe eder).
Buna karşın erkek sembolü ise kendisinde yaratılanın ikiliğini tutmaktadır, bu yönle sûret nurda şekillenir.
Vahyedilmiş olan daima bir sûrete sahiptir, gizlenmiş olanın ise bir sonu yoktur.
O (erkek) zıtlığa imkan verir, kadın ise ötesine geçer (aşar, galip gelir).
Birlikte insanlık olarak onlar dengeler ve bütün açıklamaların noktasını geçen Tek Ebedî ASLa şahidler olarak Kâmil Halifeyi biçimlendirirler.

Bu yönde , Islamî Davranışın (cinsel roller ve ayırım) geleneksel modelleri, elbise (nikab) ve mimarî (Yüksek duvarla çevrili iç avlulu ve cennet gibi bahçeler) O’nun Esma ül Hüsnasından doğru tecellilerin bir Büyük Denge’sinin gösterimidir.
O (kadın) İÇİ temsil ederken, o (erkek) DIŞI temsil etmektedir, ve bu nedenden dolayı dünya âlemine girdiğinde kendisini örter, unutkanlıktan ötürü oluşan hürmetsizliğe karşı kudsallığını korumak için örter kendisini.
Bu sebeple, hicab (örtünmek) zikirdir (hatırlamaktır).
Bu yönüyle elbise, önemini vurgularsak, kadınların aileleriyle olan dahili yaşamlarında oynamak zorunda olduğu bir hapis cezası değildir ve o bizim durumumuzun zenginliğini sembolize etmektedir.
Peygamber dedi ki: “Cennet Anaların Ayağı altındadır” .
Bu söz sadece çocuk doğuran kadınlara ait değildir.
Çünkü bütün kadınlar her biri diğerine ve insanlığa annelerdir.
Bu söylenmiş olanda büyük bir esneklik vardır ve kadınlar bu rollere tek başına hapsedilmiş değildir.

Erkek elbisesi mânâsında, ben bazen düşünürüm eğer erkeklerden de başlarının üstlerini örtmesi istenildi mi diye?
Özellikle ibadette, çünkü onların bu dünya da pozisyonu yataysal olanın bakımıdır!
Bu nedenle onlar Yaratana hürmette onların dikey görünüşü örterler. Allahu âlem!

Bir çok şey var ki bu çeşit sembolizmle okunursalar mânâ verirler.
Örneğin neden deniyor ki kadınların için en iyi ibadet yeri onun evinin köşelerindedir (mescidlerde tamamen ibadet etmeleri serbest ve kadınlar Peygamberimizin mescidinde ibadet etmiş olmalarına rağmen) ve neden erkekler mescidde ibadetlerini yapmalıdırlar.
Neden Cuma namazı erkeklere zorunludur da kadınlara değil?
Bunlar basit bir cinsiyet zorunluluğu değildir, orda bunda daha derin bir cereyan saklı bu sözlerde, benim için en azından!.


Es-Selâm
Asiya Sian

Ceviri: GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: KADIN, ORTUNMEK VE MIMARI

Mesaj gönderen habibi »

Kadın ne kadar kapalı ne kadar tesettür esaslarına riayet eder, iffet ve namusunu korur, nezaketini, tavır ve hareketini islama uydurur, erkeğinin gözünü ve gönlünü kendine çekerse hem Allah'ın rızasını ve hemde efendisinin muhabbet ve sevgisini, yuvada saadeti sağlar.

Kur'an-ı Kerimde Hz. Peygamberin zevcelerine ve ümmetinin bütün mü'mine kadınlarına, yabancı erkeklere yumuşak söylemelerini, karşı tarafı şüpheye düşürücü, sehveti tahrik edici şekilde, cazibeli, edalı, naz ve istigna ile konuşmamaları, şer'a muvafık ağır başlı konuşmaları emredilmiştir. (El-Ahzab)

Peygamber efendimiz (s.a.v.) ince ve şeffaf elbise giyen kadınlar hakkında şöyle buyuruyor: Ümmetimin son zamanlarında açık ve çıplak kadınlar bulunacaktır. Başlarındaki saçlarının kıvrımları devenin hörgücü gibi olacaktır. Siz onları lanetleyin. Çünkü onlar mel'un kadınlardır. (Taberani, Müslim)



ÇOK İNCE BİRKONU TEŞEKKÜRLER CAN SEÇİMİN İÇİN ....
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: KADIN, ORTUNMEK VE MIMARI

Mesaj gönderen habibi »

Tesettür (örtünmek) Allah'ın emridir. Namaz kılıp oruç tutmak gibi farzdır. "Bir farzı yerine getirmek bin sene nafile ibadet yapmaktan daha hayırlıdır." (İmam-ı Rabbani Hazretleri)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: KADIN, ORTUNMEK VE MIMARI

Mesaj gönderen habibi »

Ez-Zâhir ve’l-Bâtın

Bu iki ism-i şerif bir konuda toplandı. Çünkü birbirine nisbetle anlaşılan izâfi işlerdendir. Bunlar da derin külli isimlerdendir ki pek çok sırları şâmil olmuştur. Hakk Teala’nın zâhir olması vücudu hasebiyledir; zira açık delilleri çoktur. Bâtın olması hakikati itibariyledir. Çünkü zatın künhüne akıllar ve fikirler eremez, keşf sığmaz…

… Nitekim ehlullahın vasfı hususunda gelir: “Görüldüğünde Allah hatıra gelir.” Yani bir kimse onlara hakiki nazar ile nazar etse elinde olmadan “Allah” diyerek yere düşer. Çünkü, onlar Hakk’ın sıfatının heybeti ile zahirdirler. Şayet görenin bakışında illet veya kalbinde inkâr olsa bu surette perdenin arkasından nasıl görür? Görse de kendine kıyas edip beşer yüzünü göster. Ayna kirli olursa bir nesneyi salimen göstermez olur.


Erkekler ve oğullar zahir ismine dahillerdir. Onun için zahir şeriat gibi perdesizdir. Kadınlar ve kızlara gelince bâtın ismi altındadırlar. Onun için şeriatın bâtını olan tarikat gibi örtülüdürler. Nitekim Kur’an’da gelir: “Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş hûriler vardır.” (Rahman, 55/72) Yani cennete olan hûriler, hakikat erbabının gizlenmiş sırları gibi izzet ve gayret çadırlarında gizlenmişlerdir. Binaenaleyh, cennette de hanımlara yabancılardan dolayı örtünmek vardır. Ancak bu, teklif yoluyla değildir. Çünkü cennet teklif sınırının dışındadır. Ancak ilahi gayret yoluyladır. Çünkü her mü’minin haremi kendisinin sınırıdır. Böylelikle yabancı ve aileden olmayanlardan korunmuştur. Bu sebeptendir ki dünyada kafirler arasındaki kadınların perdesi yoktur. Çünkü onlar sır erbabından olmamalarının dışında kıskançlıktan da mahrumdurlar. Zira gayret ve kıskanma imandandır, onlarda ise iman yoktur. Mü’minde gayret olmasa imanın şubesi nâkıstır ve sırlardan yoksundur. Onun için büyük şehirlerden aşağı olup memleketin en uzak yerlerinde ve dağların zirvelerinde cuma ve cemaatten habersiz olanlarda ilahi sır zuhur etmemiştir…

Ve’l hâsılı zâhir ve bâtınlarınız nûr olsun, Mevlam sizleri zahir ve batını itidal üzerine birleştiren kemâl ehli kullarından eylesin, cümlemizi zahirde kalan ham ervahtan muhafaza buyursun. Âmin Yâ Mûin.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: KADIN, ORTUNMEK VE MIMARI

Mesaj gönderen habibi »

Hz. Aişe'den rivayete göre bir gün Hz. Ebü Bekr'in kızı Esma (ö. 73/692) ince bir elbise ile Rasülullah (s.a.s)'ın huzuruna girmişti. Hz. Peygamber ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir". Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti.

Resim
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12860
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KADIN, ORTUNMEK VE MIMARI

Mesaj gönderen kulihvani »

Gariban yazdı:
O sanki gece ve gündüzün değişimi gibi, dişi sembolü Allah’ın vasiliğine bir ayna dır, o (dişi) sınırsızlığına emer (absorbe eder).
Buna karşın erkek sembolü ise kendisinde yaratılanın ikiliğini tutmaktadır, bu yönle sûret nurda şekillenir.
Vahyedilmiş olan daima bir sûrete sahiptir, gizlenmiş olanın ise bir sonu yoktur.
O (erkek) zıtlığa imkan verir, kadın ise ötesine geçer (aşar, galip gelir).
Birlikte insanlık olarak onlar dengeler ve bütün açıklamaların noktasını geçen Tek Ebedî ASLa şahidler olarak KÂMİL HALİFE-yi biçimlendirirler.


Asiya Sian

Resim

B
Bi
BİL
BİLME
BİLMEK...

Resim

ZEVK 4192

HoŞ GEL-diN Şe’ÂN ŞeHRine!.. ŞeHâDeT-iN ŞeLâLe-Si!
MuHABBEt-in MâRiF-eti!.. SıRR MeRYeM MeŞâLe-Si!
HüVe MiN İndiLLAH!” AH!-ı.. Â L e M-lerin A S İ Y Â-Sı
ÇiLE ÇÖLÜ-nüN çİÇeği!.. R A B B mıN LüTuF LâLe-Si!..

24.09.10 18:55
k s r y…


Bâtında HAKK’ı DUY-uşa Sabrdenlere
Zâhirde HAYR’a UY-uşa Tahhammül edenlere
MuHaMMeDî MîM MuHABBEtlerimle..


Resim

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---“Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin : Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma halindedir. (Rahmân 55/29)

فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَأَنبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِندَهَا رِزْقاً قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّى لَكِ هَذَا قَالَتْ هُوَ مِنْ عِندِ اللّهِ إنَّ اللّهَ يَرْزُقُ مَن يَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ
Resim---“Fe tekabbelehâ rabbuhâ bi kabûlin hasenin ve enbetehâ nebâten hasenen, ve keffelehâ zekeriyyâ kullemâ dehale aleyhâ zekeriyyal mihrâbe, vecede indehâ rızkâ(rızkan), kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet huve min indillâh(indillâhi), innallâhe yerzuku men yeşâu bi gayri hısâb(hısâbın) : Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.” (Âl-i İmrân 3/37)
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: "Hani kim var Allah' a karşı hasen arz edecek."

Mesaj gönderen simurg »

Bu okuduklarım şüphesiz ruhlara gıda ve Allah'ın c.c. Sonsuz rahmet hazinesinden inci gibi nimetler.
Herşey Allah c.c. içın olunca, Allah'tan c.c. Bilinince ne kadar güzelleşiyor.
Elhamdülillah. Allah c.c. için burada bizi ruhen besleyen herkese çok teşekkür ederim.
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Re: KADIN, ORTUNMEK VE MIMARI

Mesaj gönderen MINA »

Resim

Şeytan Kimi Azdıramıyor?

Resullullah (s.a.) Efendimiz, yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği cevaplar kısmen bittikten sonra, şöyle buyurdu :

- Ümmetime saadet ihsan eden; seni taa, belli bir vakte kadar şeki kılan Allah'a hamd olsun.

Resullullah (s.a.) Efendimiz' in o cümlesini duyan lain iblis şöyle dedi :

- Heyhat, heyhat... Ümmetin saadeti nerede? Ben, o belli vakte kadar diri kaldıkça, sen ümmetin için nasıl ferah duyarsın?.. Ben, onların kan mecralarına girerim.

Etlerine karışırım. Ama onlar, benim bu halimi göremez ve bilemezler. Beni yaradan ve baas gününe kadar bana mühlet veren Allah'a yemin ederim ki: Onların tümünü azdırırım. Cahillerini ve alimlerini... Ümmilerini ve okumuşlarını... Facirlerini ve abidlerini .. Hasılı, bunların hiçbiri elimden kurtulamaz. Fakat, Allah'ın halis kullarını... Evet, bunları azdıramam.

Bunun üzerine Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu :


-Sana göre ihlas sahibi olan muhlis kullar kimlerdir ?


-Bilmez misin? ya Muhammed, bir kimse ki, dirhemini ve dinarını sever ... O Allah için bir ihlasa sahip değildir. Bir kimseyi görürsem ki; dirhemini dinarını sevmez; övülmekten, medhedilmekten hoşlanmaz.. bilirim ki o : ihlâs sahibidir... Hemen onu bırakır kaçarım.

Bir kul malı ve övülmeyi sevdiği süre, kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müddet, o size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en çok itaat edendir. Bilmez misin ki: mal sevgisi, büyük günahların en büyüğüdür. Bilmez misin ki ya Muhammed, baş olma sevgisi yine büyük günahların en büyükleri arasındadır.

Ya Muhammed, bilmez misin? Benim yetmiş bin tane çocuğum var. Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra o her çocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır. Onların bir kısmını ulemaya gönderdim. Bir kısmını gençlere yolladım.

Bir kısmını da, meşayihe saldım. Bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat ettim. Gençlere gelince, aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geçiniriz. Çocuklara gelince... onlarla da, bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir kısmını da abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da zahidlerin. Onlar bunların yanına girer; halden hale sokarlar.

Bir tepeden öbürüne ... hep dolaştırıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki; başlarlar, sebeplerden herhangi birine sövmeye... İşte... böylece, onlardan ihlası alırım.

Onlar bu halleri ile yaptıkları ibadeti, ihlassız yaparlar gayrı .. Ama , bu hallerin farkında olmazlar.

Bilmez misin; ya Muhammed, Rahip Borsisa: tam yetmiş yıl ihlas ile Allah' a ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona öyle bir hal ihsan edilmişti ki ; Her dua ettiği hasta, duası ve bereketi ile şifa oluyordu. Onun peşine takıldım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da küfre girdi. Bu o kimsedir ki ;

Allah-ü Teala aziz kitabında , ona şöyle anlatır :

"Şeytan hali gibidir ki; o insana: 'Kafir ol .. Dedi. Vaktaki o kafir oldu.: bu defa ona şöyle dedi: Ben senden uzağım... Ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım ." (59/16)

Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin SECERET' ÜL KEVN eserinden özetlenerek alınmıştır.
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: "Hani kim var Allah' a karşı hasen arz edecek."

Mesaj gönderen habibi »

simurg yazdı:Bu okuduklarım şüphesiz ruhlara gıda ve Allah'ın c.c. Sonsuz rahmet hazinesinden inci gibi nimetler.
Herşey Allah c.c. içın olunca, Allah'tan c.c. Bilinince ne kadar güzelleşiyor.
Elhamdülillah. Allah c.c. için burada bizi ruhen besleyen herkese çok teşekkür ederim.

Bismillahirrahmanirrahıym.
Selamların en güzeli olan tek hükümranlık sahibi aziz ve celil olan Allahu Teala hazretlerinin ; selamı rahmeti bereketi ihsanı inayeti lutfu ikramı keremi mağfireti tevfiki üzerinize kaim olsun.Hayy ve Kayyum olan sonsuz merhamet sahibi Rabbul Alemiyne hamdu senalar olsun.

sevgililer sevgilisi Habib-i Hüda gönüller sultanı efendimiz Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi teala vesseleme ehlibeytine aline ashabına salatu selam olsun.selam olsun meşayıh-i izama ebdali salihiyn ve sıddıkiyne , evliya-i asfiya-i kirama ehli tevhide...

Allahu Teala sendende razı olsun simurg kardeşim,rahmeti Rahman gönlünüze billur billur sirayet etsin,nur-u Muhammed sallallahu aleyhi vessellem kalbinizden yüzünüze vursun.


Resim

emegi geçen herkese gönülce sonsuz olanın rahmetini dilerim...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: KADIN, ORTUNMEK VE MIMARI

Mesaj gönderen habibi »

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin.” (Azhâb, 32)

Rasûlullah (sav) buyuruyor:

“(Âhiretin) en hayırlı kadını Meryem bint-i İmrân’dır. (Dünyânın) en hayırlı kadını ise Hatîce bint-i Huveylid’dir.” buyurmuştur. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 20; Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 69)


Vefakârlık Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz’in en önde gelen özelliklerinden biriydi. Onun bu özelliği, ilk eşi ve çile yoldaşı Hz. Hatice’nin şahsında âdetâ billurlaşır. Zira Hz. Peygamber (sav), meleğin kendisine vahiy getirdiğini söylediği zaman, herkes ondan şüphelendi. Fakat Resûl-i Ekrem’i çok iyi tanıyan Hz. Hatice, hiç tereddüt etmeden ona imân etti. Malını mülkünü emrine verdi. Allah’ın Resûlü’nü bütün varlığıyla destekledi. Hayatlarının yirmi dört yılını birlikte yaşadıkları böyle bir hayat arkadaşını, öyle bir vefakâr elbette unutamazdı. İslâm’ın ilk günlerinde yaşadıkları sıkıntılar ve bu sıkıntılara birlikte göğüs germeleri unutulacak gibi değildi. İşte bu sebeple Nebiyy-i Muhterem Efendimiz onu her fırsatta anar, hâtırasını yâd ederdi.

Hatice annemizin fedakârlığına Cebrâil (as) bile hayrandı. Bu vahiy meleği birgün Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizle sohbet ediyordu. Hz. Hatice’nin elinde bir kapla gelmekte olduğunu haber verdi. Sonra da şunları söyledi:

“-Hatice yanına geldiği zaman, ona Rabbinden ve benden selâm söyle! Ona cennette inciden yapılmış bir saray verileceğini müjdele!” (Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr 20). (Riyazü’s Salihin, 2. Cilt, Sayfa: 505, Erkam Yay.)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Re: KADIN, ORTUNMEK VE MIMARI

Mesaj gönderen habibi »

Resim

"Sevilen bir kadın can demekti.

Bu yüzden en çok
"canım" denirdi ona, ortasında bir eliflik nefes hacmiyle..."
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/hbbi.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
Hacer
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 505
Kayıt: 03 Nis 2007, 02:00

Re: KADIN, ORTUNMEK VE MIMARI

Mesaj gönderen Hacer »

Resim


Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem:
“Hayâ on kısımdır, dokuzu kadınlarda, biri erkeklerdedir.” buyurmuştur.

(Deylemî)

Bu güzel görüş bilgileriniz için Allah razı olsun..

Muhammedi Muhabbetlerimle.
Resim
Kullanıcı avatarı
gullale
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1362
Kayıt: 16 Oca 2008, 02:00

Re: KADIN, ORTUNMEK VE MIMARI

Mesaj gönderen gullale »

Resim

Değerli Kardeşim Gariban!
BİZe paylaştığın yazıyla ilgili duygularımı anlatmaya çalışacağım inşallah, hâlim, ilmim, aklım, ifâde imkânımca...

Sana çok teşekkür ederim ki, bu kıymetli "kadın kardeş"imle BİZi tanıştırdığın, kendisinin benim için hiç bir maddi değerle ifâdelendirilemeyecek şahsına âit muhteşem "derin" düşüncelerini "oku"yabilmeme vesîle olduğun, böylesine mükemmel bir tasavvufî çeviri lisânı ile gönüllerimize kaynağın suyu gibi akıttığın için...

Asiye kardeşimin; İÇin İÇinden seviyeli dengeli ölçülü bir uslûbla bâtını zâhire, zâhiri bâtına sunuşundaki inceliğine tüm hücrelerim hayranlıkla "kıyam" ettiler. Sözlerinin bu kadar durgun mânâlarının bu kadar derin ve bu kadar zirveden oluşunu takdir etmekten âcizim.

Kalbimizin ritmik atışlarının ne kadar da gâfiliyiz. Oysa her bir atışında ÖZe bir vuruş(!) yapmakta. İşte bu yazının başlığı Kalbin, ana rahminde HAYYatın, ilk işâreti, ilk şehâdeti olan ilk ve tek bir vuruşu gibi bir vuruş yaptı gÖZümden.

Sanki
"kun" ve "feyekun" arasatı gibi, sanki "elestu bi RABBikum?" ile "kalû BeLâ" arafatı gibi ÂNlatılanlar... Tanış olduğum, bildiğim bir sesi bir sözü ne kadar da sanatkârâne bir uslûbla mekânın ve zamânın ötesinden üfürmüştü! "sevgisi" "muhaBBeti" dünden değil yarından değil her ÂNdan gelir gibi...

Âcizâne, "oku"duğum ve ÂNlayabildiğimce İÇimden üflenen sesi ve sözü SALLmak istiyorum zâhirin uzak mekânına uzun zamânına! Bâtının her ÂNına YAKÎNına! Âsiye Hâtun'a! Kendisinin yazdıklarından ve Muhammedînur mektebinin ilim-edeb-irfan-erkan ocağında pişen AŞlarımızdan... ÂNlayabildiklerimce adeta şerhi gibi...

Fotoğraftaki kadın, DIŞardan MÂBEDin İÇine yürümekte... 'İbâd olarak RABBine niyâz ve nâzda bulunacak, Asiye'nin dediği: mâbed'in üzerindeki geometrik şekiller vechine vuracak, nakışlanacak" ifâdesinden, HAYYatın devamlılığı, Evvel-Âhir Zâhir-Bâtın sebbahası;


"Yes’ eluhu men fi’s-semâvâti ve’l-ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin..."

Kadın tezgâhında yuğurulmakta. Kadında mevcut NÛRun yansımasıyla Mâbed, AYın gece Dünyâ’yı aydınlatması gibi aydınlanmış, Kadındaki mevcut temessâ Nûru ile Kadem basışıyla,

"fedhulî fî ibâdî ve’d-hulî ceNNetî"

"huve min 'indillah"


sırlarına vâkıf olunmuş, Zâhir ve Bâtın Nûru Cem'olmuştur... Süt, Su, Bal ve Şarab Irmakları kaynamaya başlamış, el-ĞAFFÂR'ın NASRı ve FETHine erilmiştir... Onlara "takva sözcükleri" ilkâ edilmiş "hikmet" ve "sekine" verilmiştir...

İÇin DIŞta setredilmesi emredilmiştir. Ancak DIŞ ve İÇin BEYTte halveti sünnetullahın işleyişidir. Zâhirde Bâtın gizlenmiştir. Bâtın hem zâhire çıkışı hem de çıkmayarak zâhiri İÇinde taşımasıyla İKİliği barındırmakla birlikte ASLında Zâhirde Bâtını kapsamasıyla absorbe etmesiyle hem kendi varoluşu hem bâtının taşıdığı İKİliği de kapsamasıyla üçlü bir yön alır ki kesret burada başlar görünmekte. Rahimiyetin Rahmâniyetin İÇinde olması gibi Rahimiyette Rahmâniyeti İÇinde taşımaktadır. Rahmâniyeti İÇinde taşımasıyla 1+2=3 sayısını doğurur. Hristiyanlar buraya kadar gelip burada tökezlemekte ve Tanrı Üçtür demekteler. Rahmâniyet ise bir kendisi bir Rahimiyeti ile asalda 2 yi doğurur ancak sayıların sonsuzluğu her Rahimiyetin Rahmâniyeti her Rahmâniyetin de Rahimiyeti kuşatmasından dolayı bu yutuşlar bilye gibi olan küreyi oluştururki her noktası baş her noktası ayak her noktası secdede her noktası kıyamda yönsüz yansız şekil alır. İşte bu âdeta Be harfinin altındaki "nuktatun" gibidir...

Âlemlerin yaratılış murâdında x ve y gibi iki zıt unsur, ikili muamma hizmet görmekte. Yanıcı ve yakıcı özelliklerde olan Hidrojen ve Oksijen atomlarının; 2 Hidrojen ve 1 Oksijen atomunun birleşmesinden “ATEŞ” in zıddı olan “SU” meydana gelmekte, ASLları yakıcı-yanıcı, BİRlikleri serin ve selâmet!

Soğuk-Sıcak, Gökler-Yer, İÇ ve DIŞ, Üst-Alt, Siyah-Beyaz, Küçük-Büyük, Az-Çok, Katı-Sıvı ve bunlar gibi nice zıt kavramlar Rahmâniyet ve Rahimiyet sırrının “Kun-Feyekun” Murâdında AKLı; kesreti, farkı, şekli, miktârı, özelliği gibi mekân ve zaman mefhumu olarak kandırmakta, oyalamakta, VAR, FARK (KIYAS) ve GAYRI sanrısına taşıyarak Âlem Düzenini kuran unsurlar olmakta...

ALLÂHu a'lem!



ÂYETLER:


فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَأَنبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِندَهَا رِزْقاً قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّى لَكِ هَذَا قَالَتْ هُوَ مِنْ عِندِ اللّهِ إنَّ اللّهَ يَرْزُقُ مَن يَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ

"Fe tekabbelehâ rabbuhâ bi kabûlin hasenin ve enbetehâ nebâten hasenen, ve keffelehâ zekeriyyâ kullemâ dehale aleyhâ zekeriyya'l-mihrâbe, vecede indehâ rızkâ(rızkan), kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet huve min indillâh(indillâhi), innallâhe yerzuku men yeşâu bi gayri hısâb(hısâbın): Bunun üzerine RABBi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, ALLAH katındandır. Şüphesiz ALLAH, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi."
(Âl-i İmran 3/37)


وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
“Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevme'l-kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne) : Hani RABBin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şâhidler kılmıştı: "Ben sizin RABBiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (RABBimizsin), şâhid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyâmet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.”
(A'râf 7/172)


إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
“İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu) :
Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.”
(Yâ-Sîn 36/82)

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ

“Yes’ eluhu men fi's-semâvâti ve'l-ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin : Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an yaratma hâlindedir.”
(Rahmân 55/29)


ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً

"İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten): Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak RABBine dön."
(Fecr 89/29)


فَادْخُلِي فِي عِبَادِي

“Fedhulî fî ibâdî : Artık kullarımın arasına gir.”
(Fecr 89/29)


وَادْخُلِي جَنَّتِي
“Vedhulî cennetî : Cennetime gir.”
(Fecr 89/30)

Resim
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

Re: KADIN, ÖRTÜNMEK VE MİMARI

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

DERİN VE ENGİN GÖNÜL DERYALARINIZIN
DALGALANMALARI NE GÜZEL....
BEMBEYAZ VE NURLU KÖPÜKLERİ, BİZİM YORGUN VE DURGUN SAHİLLERİMİZE,
HEM HAREKET, HEM BEREKET, HEM DE RAHMET KATTILAR.
ALLAH CC YAKİYN'İNİZİ ARTIRSIN.
İLMİ İLE AMİL OLMAYI CÜMLEMİZE NAİL EYLEYE İNŞALLAH
VE ALLAHCC "KADIN" I YARATTI.....
خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنْ الْأَنْعَامِ ثَمَانِيَةَ أَزْوَاجٍ يَخْلُقُكُمْ فِيبُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ خَلْقًا مِن بَعْدِ خَلْقٍ فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَفَأَنَّى تُصْرَفُونَ
Halakakum min nefsin vâhıdetin summe ceale minhâ zevcehâ ve enzele lekum minel en’âmi semâniyete ezvâc(ezvâcin), yahlukukum fî butûni ummehâtikum halkan min ba’di halkın fî zulumâtin selâs(selâsin), zâlikumullâhu rabbukum lehul mulk(mulku), lâ ilâhe illâ huve, fe ennâ tusrafûn(tusrafûne
O, sizi tek bir nefisten yarattı. Onun eşini de ondan meydana getirdi. Sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizleri analarınızın karınlarında üç türlü karanlık içinde yaratılışdan yaratılışa yaratıp duruyor, işte Rabbiniz Allah O'dur, mülk O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl (haktan) çevrilirsiniz?
Resim
Cevapla

“İslamda Kadın” sayfasına dön