BAŞ ÖRTÜSÜ

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12860
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

BAŞ ÖRTÜSÜ

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
SORU :
Hocam selam size olsun,
Bu tesettür işinin aslı astarı nedir?
Kafamı çok kurcalar bu soru, benim
Hadise şekilcilik v.s değildir efendim, ben işin hakikatini öğrenmek istiyorum...

CEVAB :

BAŞ ÖRTÜSÜ :

AleykümesSelâm
Aziz kardeşim, tesettür ve baş örtüsü son yılların gündemden düşmeyen ve gittikçe değişik boyutları ortaya çıkan önemli bir meseledir.
İslâm Dini her zaman, her yer ve her halde EZEL-EBED evrensel bir dindir.
Meseleye doğru bakmalıyız ki doğru anlayıp doğru yaşayalım.
Biliyuruz ki insanlar bir erkek ve bir kadın birleşiminin sonucudur.
Onun için annelerimiz sütünün üstün vasıflarını korumaya işaret olduğu için ellerini namazda göğüsleri üzerine bastırır.
Babalarımız neslinin göbek bagının sahibi olarak ellerini göbekleri üzerine kilitler.

Müslüman bir kadın için; kâinâtta 5 çeşit erkek vardır :
1 -Babası
2 -Kocası
3 -Oğlu
4 -Damadı
5 -Erkek kardeşi. (Müslüman veya kâfir hiçbir erkekle zinâ edemez.)

Müslüman bir erkek için; kâinâtta 5 çeşit kadın vardır :
1 -Annesi
2 -Karısı
3 -Kızı
4 -Gelini
5 -Kız kardeşi (Müslüman veya kâfir hiçbir kadınla zinâ edemez.

1- Afganistan, Arabistan vs.de gördüğümüz hayattan soyutlanarak ifratta susturulan müslüman kadın...

2- Aslında islama ters ve düşman olan sistemlerin içinde yetişip ismi islam ancak dinin ana değer yargılarını yok sayıp tefritte susturulamayan müslüman kadın...

3- Bir de orta yol olan itidal üzere, dünyasını ve dinini kurallarınca anlayıp yaşayarak inancı gereği âhiret hesabına hazırlanmak isterken yolu kesilen Müslüman kadın..

4- Bir de orta yol olan itidal üzere, dünyasını ve dinini yaşayabilecek imkanı yakalamış âhiretini cennet etmek isteyen Müslüman kadın...

İslâmda kadının; dünya, din ve âhiret hayatındaki önemli yerini aklı olan her insan anlar.
ALLAHU ZÜ'L- CELÂL insanoğluna sıfat ve esmâlarından bazılarını izâfi, sınırlı ve geçici olarak yüklemiştir. Kadınlara ise erkeklerden farklı olarak Tekvin (var etmek, meydana getirmek, ALLAH için söz konusu olunca yaratmak) sıfatı yansımasını yüklemiştir.
Dînimizin yücelttiği ve Cennet’i ayaklarının altına serdiği kadının özellik ve güzelliklerini de yine Dînimizin de sahibi olan ALLAHU ZÜ'L- CELÂL ve Resûlü Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) bildirmiş ve uygulamıştır.

İslâma ilk giren insan ve bir kadın olan Hz. Hatîce (radiyallahu anhâ)...
ilk şehîd edilen mücâhide Hz. Sümeyye (radiyallahu anhâ) ...
İslâmiyyetin başlangıcında İslâma koşup müslüman olan ve inancından dolayı kendisine yapılan işkencelerin neticesinde gözlerini fedâ eden ilk kadın sahâbîlerden olmak şerefini kazanan Hz. Zınnîre (radiyallahu anhâ)...
İslam oduğu için kanlar içinde yere serilen Hattâbın kızı Fâtımâ (radiyallahu anhâ)..
Uhud harbinde Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) i cânı pahâsına koruyanlardan Nesîbe Hatun (radiyallahu anhâ) ilklerin ilki ve daha niceleri!...

Tesettür ve baş örtüsü konusunu âyet ve hadîs bazında ortaya koyup sonra fikrimizi söyeyeceğiz inşâallah.

Kur'ân-ı Kerîm’de tesettür:

İslam Dininin inanç kurallarını koyan ALLAHU ZÜ'L- CELÂL .
Teblig, tenzir, tebşir edip uygulayan ise Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) olup tüm kâinât için tek örnek olduğu âyetle sabittir.

Resim--- Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin!''”
(Enfâl 8/ 20)

Resim--- ...Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.''”
( Haşr 59/ 7)

Âdem (aleyhisselâm) babamız ile Havvâ (aleyhasselâm) annemizin ilk soyunup giyinmesi; İnsanoğlu şeceresinin meyvesinden ilk yiyiş, ve ilk çocuktan kıyamdan önceki son çocuga kadarki hikâyenin Kur'ân-ı Kerîm’deki aslı ve özeti :

Resim---''Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi.''”
(A’râf 7/20)

Resim--- ''Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.''”
(Arâf 7/21)

Resim--- ''Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: “Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nidâ etti.''”
(Arâf 7/22)

Resim--- (Âdem ile eşi) dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.''”
(Arâf 7/23)

Resim---''Ey Âdem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takvâ elbisesi... İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın âyetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).''”
(Arâf 7/26)

Takva elbisesi, bazı âlimler tarafından haya, salih, amel, yüzdeki hoş çehre, tevazu belirtisi olan sert ve yün elbise, harbte giyilen zırh ve miğfer, Allah korkusu, emrettiği ve yasakladığı konularda Allah’tan sakınmayı şiar edinme şekillerinde yorumlanmıştır.
Buna, takvayı hatırlatan ve takvanın gereği olan elbisedir, yorumunu da ekleyebiliriz.

Resim---''Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.''”
(Arâf 7/27)

Şeytan da cinlerden olduğu için insanların göremeyeceği bir şekilde insana yaklaşır ve ona vesvese verir.
Şeytanın insanlara göründüğünü ifade eden bazı rivâyetler de vardır.

ALLAHU ZÜ'L- CELÂL Kur'ân-ı Kerîm’inde kulları için yarattığı giyim nimetini :

Resim---''Ey Âdem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.’’”
(Arâf 7/31)

İslam dininde temizlik ve güzelliğe önem verilmiştir.
İnsanların avret mahallerini örtecek derecede bir elbise giymeleri şarttır.
Fakat israfa kaçmamak kaydıyla her müslümanın ibadet esnasında en güzel ve temiz elbisesini giymesi ise sünnettir.

Resim---''De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde mü’minlerindir. İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.’’
(Arâf 7/32)

Âyette, şükrünü eda etme yönüyle dünya nimetlerine esasen mü’minlerin layık olduğu, ahirette ise tüm nimetlerin yalnız Mü’minlere ait olacağı belirtilmiştir ki, bu durum, Allah'ın rahman ve rahim sıfatlarının bir sonucudur.

Kur'ân-ı Kerîm’de Avret Yerini Örtmek Âyetleri:

Avret :
Eksik. Gedik. Gizlenmesi lâzım gelen şey.
Dinen örtülmesi vâcib olan âzâ, ud yeri.
Utanılacak ve hayâ edilecek şey.
Erkeklerde göbek ile diz kapağı arasındaki kısım.
Kadın. Zevce. Nikâhlı.
Şerî bir terim olarak; bakılması haram, örtülmesi farz olan uzuvlara “avret yeri” denir.

Avret erkeklerde göbekle dizkapağı arasındadır.
Hür kadınlarda yüz, bileklere kadar eller hariç bütün bedendir, ayakları ihtilaflıdır.
Câriyede erkekteki gibidir, hizmet sırasında açılan baş, boyun, kollar gibi yerler avret değildir.
Avretin örtülmesi gerek namaz içinde ve gerekse dışında vâcibtir.
Yalnız olma halinde bu meselede ihtilaf vardır.
Kadınlarda yüz ve eller hariç bütün bedenin avret olması sebebiyle kadınlara avret denmiştir.
Dilimizdeki kadın ma'nâsına kullanılan avrat kelimesi, şu halde avret'den bozmadır.

Resim--- Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zînetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mü'min kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zînetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zînetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey Mü’minler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.’’”
(Nûr 24/31)

Yukarıdaki âyette kadınlara, teşhir etmeleri yasaklanan “zînetten maksadın ne olduğu konusunda farklı görüşler vardır:
Bir görüşe göre bu zînetten maksat, küpe, bilezik, yüzük ve gerdanlık gibi süs takıları ile sürme, kına gibi şeylerdir.
Bu yoruma göre bu tür zînet eşyasının bedende teşhiri kadınlar için haramdır.
Elbise de zînet olmakla beraber, gizlenmesi mümkün olmadığı için âyette diğerlerinden istisna edilmiştir.
Ancak, daha kuvvetli bir görüşe göre âyetteki “zînet” tâbiri, kadının vücudunu ifade eder ki, buna göre yasaklanan, süs eşyalarının teşhiri değil, vücudun teşhiridir.
Bu yasaklamadan istisna edilen “görünen kısım” ise, kadının yüzü, elleri ve –bir görüşe göre- ayaklarıdır.

Resim--- Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.’’”
(Ahzâb 33/59)

Kur'an-ı Kerim'de de kıyafet ve libasla ilgili âyetler mevcuttur: (Bakara 187, 233, 259; Nisa, 5; Maide 89, A'raf 26, 27, 32; Hud 5; İbrahim 50; Nahl 5, 14, 81, 112; Kehf 31; Enbiya 80; Hacc 19, 23; Mü'minun 14; Nur 58, 60; Furkan 47; Ahzab 59; Fatır 12, 33; Duhan 53; Nuh 7; Müddessir 4; İnsan 21; Nebe 10).

Libas ve kıyafet bahsine saç kıyafeti, ayakkabı, elbise hepsi dahildir.
Keza süs ve takılar da bu bahis içerisinde ele alınıp işlenmiştir.

Hadîs-i Şerîf'lerde TESETTÜR :

Resim---Hz.Âişe (radiyallahu anhâ) : "Şüphesiz Kureyş kadınlarının birtakım üstünlükleri vardır. Ancak ben, Allâh’a yemîn olsun ki, Allâh’ın Kitâbını daha çok tasdîk eden ve bu Kitâba daha kuvvetle inanan ensâr kadınlarından daha fazîletlisini görmedim. Nitekim en-Nûr Sûresindeki âyeti inince, onların erkekleri bu âyetleri okuyarak eve döndüler. Eşlerine, kızlarına, kızkardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri, eteklik kumaşlarından, Allâh’ın Kitâbını tasdîk ve O’na îmân ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) in arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı." buyurmuştur.
(Ahmed b. Hanbel, c. VI, s: 188.)

Resim---Hz.Âişe (radiyallahu anhâ)’dan Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Hayız görebilen (buluğ çağına eren) bir kızın namazı ancak başörtüsü ile kabul olur." (Sened: Hasen: Müsned, VI/150, H.no:25045; Benzer rivâyetler için bkz. VI/218, H.no:25709-25710; VI/259, H.no:26104; Ebû Dâvûd, Salât, 84, H,no:641; Tirmizi Salât, 160, H.no:377 (Bu konuda Abdullah b. Amr'dan da nakil vardır. Hz. Âişe'nin hadisi ise hasendir); İbn Mâce, Taharet, 132, H.no:655; İbn Huzeyme, 1/380, H.no;775.)


Hayız ve balığadan kasıt hayız yaşına giren kadın demektir Kadının başını örtmesi gerektiği halde, diğer yerlerini de örtmesi daha da öncelik arz eder. Şu halde, âlimlerin ittifakına göre kadının avret yeri, el ve yüzü hariç vücudunun bütün kısmıdır

Resim--- Muhammed (b. Şîrîn) anlattı: Hz. Âişe annemiz (radiyallahu anhâ), Ümmü Talhati't-Talehât (olarak bilinen) Safîyye'nin evine geldi ve orada hayız gördükleri (bulûğa erdikleri) hâlde başörtüsüz namaz kılan kızlar gördü. Bunun üzerine Hz. Âişe annemiz şöyle dedi: Onlardan hiçbir kız/cariye başörtüsü takmaksızın böyle namaz kılmasın! (Bir rivâyette: Hz. Âişe : “Senin kızlarının ya da bir kısmının büluğ çağına erdiklerini görüyorum” dedi. O da: “Evet” dedi. Hz. Âişe : “Onlardan hiçbir kız/cariye başörtüsü takmaksızın böyle namaz kılmasın!” dedi.)
Bir keresinde Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) himayemde bir cariye varken gelmişti, bana izarını verdi ve dedi ki:
"Bunu bölerek şu cariye ile Ümmü Seleme'nin yanındaki kızlar arasında paylaştır. Sanıyorum ki bunlar kesinlikle hayız görecek yaşa geldiler (ya da bu iki kız kesinlikle hayız görecek yaşa geldiler)."

(Sened: Sahih: Müsned, VI/96, H.no:24527; Diğer rivâyet için bk. VI/238, H.no:25894; Ebû Dâvûd, Salât, 84, H.no:642; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/223.)

Resim---Hz.Âişe (radiyallahu anhâ) şöyle demiştir : "(Şuna kasem ederim ki,) Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) (salât-ı) fecri kılarlardı da mü`minâtdan kadınlar (başlarını ve bedenlerini) mırtları ile örterek hazır bulunurlar, sonra evlerine dönerlerdi ki, (henüz ortaklık ağarmamış, ve kendileri iyice örtünmüş oldukları için) onları kimse tanıyamazdı.”
(Buharî, Kitabüs- Salât hadîs no: 242)


Resim---Abdullah İbni Mes'ûd (radiyallahu anhu)dan; Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Kadın avrettir. Dışarı çıktığında şeytan onu ve onunla başkalarını yoldan çıkarmak için fırsat kollar.’’”
(Timizî, Raza: 18.)

Resim---İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ): "(Ey Muhamed)! Mü' min kadınlara da söyle! Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler iffetlerini korusunlar..." (Nur 24/31) diye başlayıp kadınlara örtünmeyi emreden âyeti daha sonra gelen şu âyet neshetti ve istisna getirdi: "Evlenme ümidi kalmayan ihtiyarlayıp oturmuş kadınlara, süslerini açığa vurmamak şartıyla dış esvablarını çıkarmaktan ötürü sorumluluk yoktur. Ama sakınmaları kendileri için daha hayırlı olur"
(Nur 24/60).
(Ebu Dâvud, Libas 37 (4111)

Resim---Ubeydullah İbnu'l-Esved el-Havlânî -ki Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) 'in zevce-i pâkleri Meymûne (radiyallahu anhâ)'nın terbiyesinde idi- anlatıyor: "Meymûne (radiyallahu anhâ) üzerinde izar olmaksızın tek entari (dır') ile başörtüsü giyinmiş olduğu halde namaz kılardı.''”
(Muvatta, Salâtu'l-Cema'a: 37, (1, 142); Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/527.)


* Entari(dır' = kadınlarda omuzdan bele kadar olan kısmı örten giysi).
* Başörtüsü (hımâr).
* Cübbe (Milhafe = en üste giyilen şey).
* Etek (izar = belden aşağıya giyilen şey).

Resim---Muhammed İbnu Zeyd, İbnu Kunfuz'un annesinden yaptığı nakle göre, annesi Ümmü Seleme (radiyallahu anhâ)'ya : "Kadın, hangi giysiler içerisinde namaz kılmalı?" diye sormuştur. O da : "Başörtüsü ve ayağın üzerini örtecek kadar uzun entari içerisinde!" diye cevap vermiştir." (Muvatta, Salâtu'l-Cemâ'a: 36, (1, 142); Ebû Dâvud, Salât: 84, (639, 640); Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/528.)

Resim---Hz. Enes (radiyallahu anhâu anlatıyor: "Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Fâtıma (radiyallahu anhâ)'ya, bir köle getirdi. Bunu ona hibe etmişti. Hz. Fâtıma'nın üzerinde (çok uzun olmayan) bir elbise vardı, elbiseyi başına çekecek olsa öbür ucu ayaklarına ulaşmıyordu. Elbisesiyle ayaklarını örtecek olsa üst ucu başına yetişmiyordu. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) , örtünme hususunda mâruz kaldığı sıkıntıyı görünce:
"Bu kıyafette olmanın sana bir mahzuru yok, zira, karşındakiler baban ve kölendir." buyurdu."

(Ebû Dâvud, Libâs: 35, (4106); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/230-231.)

Resim---Ümmü Seleme (radiyallahu anha) anlatıyor: "Ben Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) 'in yanında idim. Yanında Meymûne Bintu'l-Hâris (radiyallahu anhâ) da vardı. (Bu esnada) İbnu Ümmi Mektum bize doğru geliyordu. -Bu vak'a, tesettürle emredilmemizden sonra idi- ve yanımıza girdi. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bize:
"Ona karşı örtünün!" emretti. Biz:
"Ey Allah'ın resulü! O, âmâ ve bizi görmeyen (ve varlığımızı tanımayan) bir kimse değil mi?" dedik. Bunun üzerine:
"Siz de mi körlersiniz, siz onu görmüyor musunuz?" buyurdu."

(Ebû Dâvud, Libas: 37, (4112); Tirmizî, Edeb: 29, (2779); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/233.)


Örtünmekten maksad, avret yerlerini, hem görünmeyecek ve hem de vücûd hatları belli olmayacak şekilde kapatmaktır. Binâenaleyh, teni gösteren şeffaf elbise, örtü sayılmaz. Böylesi, uzvu daha câzip gösterir. Nitekim;

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) :"Cehennem halkından iki sınıf var ki, ben onları görmedim.. (Fakat onlar birgün türeyecektir): Ellerinde sığır kuyrukları gibi kamçılar bulunup onlarla halkı döven insanlar, bir de giyinmiş, fakat çıplak olan (yâni vücûdun çirkin yerlerini örtüp câzip kısımlarını açan veya tenin rengini gösteren ince elbise giyenler), vücûdlarını sağa sola eğip çalımlı olarak yürüyen ve başları Horosan develerinin hörgüçleri gibi (saçları kabartılmış) olan kadınlar... (İşte) bunlar, cennete giremezler, kokusunu da hissedemezler. Halbuki cennetin kokusu, şu kadarlık yoldan alınır." buyurmaktadır.
(Müslim, c. III, s. 1680.)

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, giyim, beden veya davranışlarıyla erkeğe benzemeye çalışan kadına ve kadına benzemeye çalışan erkeğe lânet etmiştir:

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle, erkeklerden de kadınlara benzeyenler bizden değildir."
(Buhârî, Libas, 61.)

NETİCE :

Açık Seçik Âyetler, Hadîsler ve o günlerden zamanımıza kadar bütün İslam bilginlerinin anlayışı ve asırlar boyu İslam ümmetinin uygulaması da bu yönde dinî ve bağlayıcı bir hüküm olarak :
kadınlarımıza baş örtüsünün kesinlikle farz olduğudur .”
Çeşitli ve genellikle ideolojik ters inançlarından dolayı : “Baş örtüsü farz değildir” diyenlerin kendi küfürlerini ilan etmekten ve bilinçsiz hanım kardeşlerimize büyük zarar vermekten başka yaptıklar bir iş yoktur.

Ancak, küfür ile günahın ne olduğunu çok net ayırmak şarttır.
Kâfir hiçbir inanç ve uygulaması ile asla İslam Dini içinde yer alamaz.
Halbuki tüm günahları işlemiş olsa bile küfretmediği takdirde hiç bir kimse de İslam Dininden çıkmış sayılamaz.
Faiz haram degil, zinâ serbest vs.” diyen kişi küfretmiştir.
Faiz haram ama yiyiyorum, zinâ yasak ama yapıyorum!” diyen ve yapan ise günahkârdır. Hakk’ın ve halkın haklarından hesaba çekilecektir.

Tesettür ve baş örtüsünün bu kadar önemli olmasının sebebi açık ve bellidir. Erkek kadın her insanın hayatında kafa ve kalb mutluluğunu esas alan İslâm Dininde, sonucu zina ve fuhşa çıkan yollar kapatılmış ve yasaklanmıştır.
Zina aralarında meşrû bir evlilik olmayan, nikâh bağı bulunmayan kimselerin cinsî münasebette bulunmalarına denir.
İslâmiyet, helâl dâiresinde evlenmeyi emrederken haram dâiresinde zinayı yasak kılmıştır. Zina ve fuhuşun ahlâkî, sıhhî, içtimâî, hukukî ve genetik pek çok zararları olduğu açıktır.

Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîs-i şerîfde:

Resim--- "Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, şüphesiz bir hayasızlıktır, kötü bir yoldur."
(İsrâ 17/32) buyurulmuştur.

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Mü'minleri Allah Teâlâ'dan daha çok fenalıklardan koruyan kimse yoktur. Bunun için Allah Teâlâ açık kapalı fuhşiyati (zinayı) haram kılmıştır.''
(Buhari, Nikâh, 107; Müslim, Tevbe, 5.)

Özellikle erkekler bakış hareket ve çeşitli şekillerde hanımları rahatsız etmekten yasaklanmışlardır.

Resim---Hz. Büreyde (radiyallahu anhâu anlatıyor: "Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Ali (radiyallahu anhâu'ya buyurdular ki:
"Ey Ali, bakışına bakış ekleme. Zira ilk bakış sanadır, ama ikinci bakış aleyhinedir."
(Tirmizî, Edeb: 28, (2778); Ebû Dâvud, Nikâh: 44, (2149); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/230.)

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Bir müslüman erkeğin gözü, (mahremi veya nikâhlısı olmayan) bir kadının güzelliklerine takılır da, sonra (Allâh’dan korkarak) gözünü ondan sakınırsa, Allâh Teâlâ ona ibâdet ecri verir. Ve o kimse, kalbinde ibâdetin tadını bulur."
(Ahmed b. Hanbel, Müsned V, 24.)

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Gözlerin zinâsı bakmaktır. Kulakların zinâsı dinlemektir. Dilin zinâsı konuşmaktır. Elin zinâsı yapışmak, tutmaktır. Ayağın zinâsı da yürümektir. Nefis ise, (bu kötü işleri) sever, temennî ve arzu eder...."
(Buhârî, c. VII, s: 130.)

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Allah Âdem oğluna zinadan nasibini takdir etmiştir. Hiç şüphesiz Âdem oğlu (ezelde mukadder olan) bu akibete erişecektir. Göz zinası (mahremi olmayan kadına şehvetle) bakmaktır. Dil zinası da (zevkle) görüşmektir. Nefsin de zina temenni ve iştihası vardır. (Bu arzu da nefsin zinasıdır) Tenasül organı ise bu uzuvların hepsinin arzularını ya gerçekleştirir (fiile dönüştürür) yahut (bırakarak) yalanlar," buyurmuşlardır.
(Buhari, İstizan, 12; Müslim, Kader, 5.)

Hadis-i Şerifte Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir noktaya dikkatimizi çekiyor. O da göz, dil gibi organlarla kazanılan küçük hataları tenasül organı fiile dönüştürmedikçe ve bunlar birer hayal halinde kaldığı sürece bunlar zina sayılmıyor ve bu küçük hatalara zina günahı terettüp etmiyor. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:

Resim---''Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.''”
(Necm 53/32)

Bu tür hataların büyük günahlardan kaçınmak kaydiyle bağışlanacağı bildirilmiştir.

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Kadın, beş vakit namazını kılar, ramazan orucunu tutar, iffetini korur ve kocasına saygı gösterirse kendisine : "hangi kapıdan istersen cennete gir!'' denir.''” buyurmuştur.
(el-Münzirî, et-Terğib ve’t-Terhip, III, 52 Hadisi, Ahmed ve Taberânî rivâyet etmişlerdir.)

Yine Allah korkusu sebebiyle iffetini koruyan erkekler için:

Resim---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teâlâ onları (Arş'ının) gölgesinden başka hiçbir gölge bulunmayan günde (kıyamet gününde) gölgesinde gölgelendirecektir.
Adil hükümdar,
Allah'a ibadet ederek yetişen genç,
Gönlü mescidlere bağlı olan kimse,
Allah için sevişen, O'nun için bir araya gelen, O'nun için birbirinden ayrılan iki kimse,
Kendisini mevki sahibi güzel bir kadın (meşrû olmayan ilişkiye) dâvet ettiği halde "Ben Allah'tan korkarım!'' diyen kimse,
Sol elinin verdiğini sağ eli duymayacak kadar gizli sadaka veren kimse,
Tenha bir yerde Allah'ı anarak gözleri boşanan kimsedir.''
buyurmuştur.
(Buhari, Ezan, 36.)
Meseleye baktığımızda :
İlâhî sistemle beşerî sistem uyuşmadığında problemler oluşuyor.
Farzları, vacipleri, sünnetleri yapmak için herhangi birisinden izin almak gerekmez iken çok değişik düşünce ve uygulamayla yüz yüze gelen Müslümanlar ciddi acılar içindeler...
Baş örtüsü de böylesi bir sorundur...
Ve samimi olarak islama inananlara açık bir zulüm hâline gelmiştir.

Öncelikle belirtmeliyim ki baş örtüsünü emreden iki âyetin sonu merhametle bitmektedir :

Resim--- ...Ey Mü’minler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!’’
(Nûr 24/31)

Resim--- ...Allah bağışlayandır, esirgeyendir!''”
(Ahzâb 33/59)

ALLAHU ZÜ'L- CELÂL, Gafûrur- Rahîm olduğunu tevbemizi ve iflah olmamımızı umduğunu bildirmektedir.
Kur’ân-ı Kerîmdeki büyük günah âyetlerinin tümünün sonu ise şiddetli bir azabla tehdid veya lânet ile bitmektedir.
Baş örtüsünü hele hele elinde olmadan mecburen çıkaranları büyük günah işlemiş sınıfına sokmak İslam Dinini anlamamaktır.
Oysa büyük günahlar Abdullah İbni Ömer (radiyallahu anhâu) hadisi ve âyet sonlarına bakınca bellidir:

Resim---Tayaele Ibni Meyyas ((radiyallahu anhâu'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir :
« Necdetgiller'le (Haricîlerden Necdet ibni Amir'e mensub olanlar) beraberdim. Büyük günahlardan olduklarını zannettiğim bir takım günahlar işlemiştim.
Bunu îbni Ömer'e anlattım. Ibni Ömer:
«— Onlar hangi günahlardır,» diye sordu. Ben de şu ve şudur, dedim.
«— Bu anlattıkların büyük günahlardan değildir.
Büyük günahlar şu dokuz şeydir:
1 — Allah'a ortak koşmak (Allah'dan başkasına ibadet etmek, Allah'dan başkasını îlâh kabul etmek),
2 — Adam öldürmek,
3 — Savaşta düşman karşısından kaçmak,
4 — İffetli kadına zina iftirasında bulunmak,
5 — Faiz almak,
6 — Yetim malı yemek,
7 — Mescid-i Haram'da günah İşlemek, .
8 — İnsanı alaya ve maskaralığa alanın günahı,
9 - Kendilerine isyan edilen ana-babanın ağlaması (bunları ağlatan çocuğun günahı).»
îbni Ömer bana dedi ki:
«— Cehennemden korkar mısın ve cennete girmek ister misin? Ben:
«— Evet, vallahi,» dedim. Bana sordu:
«Ana-baban hayatta mı?»
«— Yanımda yalnız annem var» dedim.
«— Allah'a yemin ederim ki, eğer annene yumuşak söz söylersen ve ona yemek yedirirsen, büyük günahlardan sakındıkça, muhakkak cennet'e girersin,» dedi.

(Bu eseri, Taberî, Tefsirinde, Abdurrezzak El Haraitî ise «Mesavil Ahlâk» adlı kitabında tesbit etmişlerdir)

Baş örtüsünü inkar küfür olup inandığı hâlde örtmemek büyük olmayan bir günahtır.
Meselâ insanları alaya alarak üzmek daha büyük bir günahtır.
Baş örtüsü günahı sadece tevbe edivermekle ortadan kalkan kul ile ALLAH Tealâ arasındadır.
Yanlış anlaşılmasın baş örtüsünü açmayı savunmuyorum.

Ancak:

1- Çok büyük ekonomik sıkıntı içindeki imanlı ailelerin kız çocukları okullardan polisle çıkartılırken ve yarı çıplak kız çocuklarımız içeri buyur edilirken ve elimizden de bir şey gelemezken bu problem içinde başını istemeden açıp okula giren ve hırsla- hınçla okuyan kızımıza :
Yaptığın büyük günah değil, ama günahtır ilerde tevbe ile iflah olursun inşallah!” demeyelim mi?

2- Devlet dairesinden maaş alan bir kişinin aldığı para ev kirasını ödeyemez iken ve yokluğun yıktığı aileler ve günahsız çocuklar ortada iken bir kızımız başı örtülü diye işinden atılıp akıl almaz acılara kendisini ve ailesini atsın mı?
Ona da : “Yaptığın büyük günah değil, ama günahtır ilerde tevbe ile iflah olursun inşallah!” demeyelim mi?

3- Zaten çok uğraşmalar sonunda buluna bilen bir özel iş yeri işinde de başörtüsü istemiyorlarsa ve baş örtüsünü kabul eden iş bulamuyorsa ne yapsın bu kızımız?

4- Ana babaları câhil bırakıldığı için dinini tanımaz iken sonradan ayıkan bir kızımızın iç âlemi ve dış sosyal ilişkileri birden bire kapanmayı kaldıramayacak veya bunalıma sokacak hâlde ise ilk işimiz başını örttürmek mi olmalı yoksa kendisinde olmayan Rabbânî, Kur’ânî ve Muhammedî ilim ve öğretimi vererek İslam inancını; bilmesine, bulmasına ve yaşamasına hasbî hizmet etmemiz gerekmez mi?..

5- Yurdumuzda veya dünyada Kur'ân-ı Kerîmdeki “yap emirlerini “yapma yasağı”, yapma yasaklarını “yap serbestliği”;
tüm helâl kılınanları haram, haram kılınanları helâlmiş gibi gösterip, zorlayıp ve tüm çıkış yolarını kapadıklarını sananlar ne İslam ümmetini ne de Kâinâtı var ve idare eden ALLAH U ZÜ'L- CELÂLi tanımamışlardır.
Ancak bir gerçek daha var ki bütün dünyada Bizlerin Müslümanlar olarak; zom uykuda, uyur gezer veya sarhoş olmamız ile ayıklarımızın akılsız ve nakilsiz davranışları ve kendi insanına zülme yönelmesi hepimizi çok ağır bir imtihana soktu.

6- Faize İslam donu giydiren, yiyen, yediren ve aynı yolda onlarla yarışan, çok dindar ve dini kurtaracak pozlarında yazıp çizen, lüks yaşamayı bilen ve yaşayanlar, baş örtüsünü dillerine dolayıp baş örtüsü cihadı mitinğleri yaparken, başların içinin çoktan boşaltılıp; kişinin kendisine, topluma ve hayata karşı sorumsuzluk, edebsizlik ve vicdansızlık doldurulduğunu görüp, ALLAHU ZÜ'L- CELÂLden korkup da “İnanç Cihadımıza kulak verirler inşallah.

Netice olarak :
Baş örtüsü inkar edilmeden baş açılırsa; faiz, zina, yalan, iftira vs gibi günahlar kadar büyük olmamakla beraber günah olup ve sadece ALLAHU ZÜ'L- CELÂLe tevbe ile ortadan kalkabilen bir günahtır.
Tevbe ise en yakın serbestliği ve imkanı bulunca ve uygun olmayan şartlar ortadan kalkınca neticelenir...

BİZ kızlarımızın; İlâhî ilim, Resûlî edeb ve çağa ayak uyduran irfan içinde öncelikle, İLİM, İRADE, İDRAK ve İŞTİRAK yoluyla;
ÜZME, ÜZÜLME, SEV, SEVİL huzuru, kafa ve kalb mutluluğu içinde;
Önce Muhammedî ŞUÛRu, NÛRu, SURÛRu ve ONURu BİLmeli, BULmalı, OLmalı ve Fatmâtüz- Zehrâ aleyhasselâm annemiz gibi YAŞAmalarını diler ve duâ ederiz inşâallah!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: BAŞ ÖRTÜSÜ

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
TESETTÜR

Allah Dostu Derki...
Dr. Münir Derman (k.s)


Gizlenmek, örtünmek mânâsınadır.
Dinî mânâsı da, kadınların nâmahreme görünmemek için yapması gereken takayyüdat...
Kadınlarda saç, yaradılışındaki endam güzelliğinin nüvesidir.
Kendi endamına uygundur.
Uzundur.
Vücudunda kıl yoktur.
Yüzünde sakal, bıyık olmadığı gibi umumiyetle saçları da dökülmez.
Kadında niçin saç vardır?...
Saç kesmek, Boyamak, Peruk, kadının endamına bir nevi haram katmaktır.
Yâni yaradılış güzelliğine hakarettir.
Ve bu da ALLAH’a isyan demektir.
Haram aslında yoktur.
Helâl olan yâni ALLAH’ın bahşettiği maddî ve mânevî temiz nimetleri, güzellikleri bozmak onu harama çevirmek demektir ki bu da yaradılışa karşı hürmetsizliktir.
ALLAH’ın yarattığına karşı bir nevi beyenmemek, istememek isyanıdır.
Saçlı kadın başkadır.
Güzeldir.
Saçı okşanan kadın büyük bir haz duyar.
Dünyada hakiki ispanyol kadını ve Hintli kadın saçlarını katiyyen kesmezler.
Hintli kadının muhabbeti tehlikelidir.
Seven bir Hintli kadından korkmalıdır.
O herşeye kadirdir.
İspanyol kadını sevdiği için ölmesini, sevilmediği için öldürmesini bilir.
Bu hâl saçlarını kesmediğinden, ötürüdür.
Bu lâfı hor görmeyin hakikattir.
Kadın saçının ne olduğunu anlarsan.
Saçını kesen, saçlarını şekilden şekile sokanlara sözümüz yoktur.
Görünen her şeyin bir görünmeyen tarafı vardır.
Görünmek o gizli tarafı örtmektir.
Görüneni görmede hüner yoktur.
Görünmeyeni görmede hüner vardır.
Görünen vardır.
Aslını bilmeyenler onu normal görürler.
Ve onun üzerinde retuş yapmaya çalışırlar.
Böylelikle kendi perişanlıklarının farkında değildirler.
Kur’ân-ı Kerimde :
“Yâ eyyuhe’n- nebiy kul...”
Ey nebiy yâni emirlerimi vahiy yoluyla alıp kullarıma tebliğ eden:
“Eşlerine, kızlarına, müminlerin kadınlarına sokağa çıkarken üstlerine örtü almalarım söyle, kendilerinin namuslu olduklarını böylelikle ilân ederler...”
Câriye ve kölelerden tefrik edilmek için.
Azhâb sûresi.
“Biz onları câriye sandık!” demesinler,
“Örtülerini omuzlarından aşağı sarkıtsınlar.”
Erkek ve kadının o zaman başları örtülü idi.
“Mümin kadınlar süslerini kendiliğinden görünen kısımları müstesna açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar.”
Nûr sûresi.
Başları zâten örtülü göğüslerini örtsünler.
“Niçin?”
Çok mühimdir.
Meme, iki meme arası, Süt...
Bu emre göre örtülmesi farzdır.
Açılması emre, farza muhaliftir.
Bu hâl kadının kendisine aittir.
Kimse müdahale edemez.
Âyette Peygamber kanalıyla:
“Onlara söyle” deniyor.
Hiç bir âyette kadına doğrudan doğruya hitap yoktur.
Erkeklere vardır.
Kadın namazda başını usulü veçhile örtmesi ilâhî emre gösterilen edebin ifadesidir.
Ev kıyafeti ile sokağa çıkmamak islâmi bir emirdir.
Türban, Takya, Erkeklerde serpuş doğru değil ve hakiki islâm işi değildir. Erkeklerde takya yahudi işidir.
Kadınlarda türban doğru değildir.
Bir yaşmak kullanmak emrin yerine gelmesine kâfidir.
Saçı kesik olana baş örtmeye lüzum yoktur.
Çirkin olmamak şarttır.
Örtü çehresini güzelleştirmelidir.
Türban kadını çirkin gösterir...
Baş örtmek, açık olması keyfiyetinin ilericilik ve gericilik ne ise onunla alâkası yoktur,
ilericilik nedir?
Lütfen anlatınız.
Gericilik nedir?
Nefretle söyleyiniz.
Öğrenelim.
“Bu sözümüz ne yobazlara ne münevver geçinenleredir...”
Yazıklar olsun!..
İçki içmek ilericilik...
İçmemek gericilik...
Çok var daha düello eder gibi sözler...
İki taraf atışıp duruyor.
Bu memlekette aptal görünüp, akıllı insanların bulunduğunu unutmamalarını hatırlatırım bu gibilere...
Onlar basit bir dekor, kimsenin gözüne çarpmayan bir sâdelik içinde yaşarlar.
Bilgi bilgisizliği içinde kalmak cehâlettir.
ALLAH insanları mutlu olmaları için yaratmıştır.
Nimetlerle taltif etmiştir, imkânlar vermiştir.
Güç vermiştir.
Zihin ve akıl vermiştir, iyiyi kötüyü bildirmiştir.
İyi kötü diye bir şey yoktur.
Herşeyi ALLAH yarattığına göre herşey güzeldir, iyidir.
Onu kullanmak meselesi bunu doğurur.
İnsan serbesttir, işleri ters gidiyorsa kendi yanlışları yüzündendir.
Onun için aşırı gitmemek lâzımdır.
“İnnehu lâ yuhibbü’l mu’tedin.”
ALLAH haddi aşanları sevmez.
İki türlü aşırılık vardır:
Mantığı hiç hesaba katmamak.
Ve mantıktan başka bir şey tanımamak.
Son söz:
Saç kadının dışarı vurmayan iç güzelliğinin görünüşüdür.
Unutulmamalıdır ki:

ALLAH bir kimseyi ancak ona verdiği şeyle mükellef tutar. ALLAH bir güçlüğün arkasından bir kolaylık ihsan eder.”
Talâk sûresi.

27.1.1987 Salı

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
Yâ eyyühen nebiyyü kul li ezvacike ve benatike ve nisail mü'minine yüdnine aleyhinne min celabibihinn zalike edna ey yu'rafne fe la yü'zeyn ve kanellahü ğafurar rahiyma : Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”
(Ahzab 33/59)

وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ
Ve kul lil mü'minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne ve la yübdine zinetehünne illa ma zahera minha vle yadr**** bi humurihinne ala cüyubihinne ve la yübdine zinetehünne…. : Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler….”
(Nûr 24/31)

Takayyüd : Bağlanma. Bağlı olmak. Kayıtlı bulunmak. * Çalışmak. Çabalamak. Uğraşmak. * Dikkatli davranmak.

ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
Üd'u rabbeküm tedarruav ve hufyeh innehu la yühibbül mu'tedin : Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.
(A’raf //55)

لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلَّا مَا آتَاهَا سَيَجْعَلُ اللَّهُ بَعْدَ عُسْرٍ يُسْرًا
“...la yukellifullahu nefsen illa ma ataha seyec'alullahu ba'de 'usrin yusren :... ALLAH hiç kimseyi verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. ALLAH, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.”
(Talâk 65/7)
Resim
Cevapla

“İslamda Kadın” sayfasına dön