HÂL-lerimiz...

Kendi yazdığınız Hikaye, Makale ve Yazıları paylaşalım.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

HÂL-lerimiz...

Mesaj gönderen halimkok »

- Vayyyy…. Cemal abi… Selamunaleyküm…
- Aleykümselam Recep…
- Yav nerelerdesin abi ya…
- Dubai’ deydim… Yeni geldim…
- Hayr olsun abi… Ne Dubai’ si… Nerden çıktı…
- Tatil Cenneti oğlum… nerden çıkacak…
- Yapma abi ya gözünü seveyim… Ne işimiz var bizim oralarda…
- Ne demek lan… Bizim yaşamaya hakkımız yok mu oğlum…
Dünya’ nın en zenginleri oraya gidiyor… Bizim neyimiz eksik…
- He… bir de adına Cennet diyorlar he…
- Ee tabi.. Tatil Cenneti diyorlar işte…
- Öyle cennet mi olur abi ya… Adında hayr yok…
- Ne var laa adında ?
- Ne yok ki abi; DU; İKİ demek… eee “BA” nın ebced değeri de İKİ’ dir… İKİ’ likler Cenneti yani… Başı da İKİ sonu da İKİ… İçi de… Dışı da…
- Lan oğlum nerden de buluyon bunları… Senin de mi Halimcen tuttu…
- O kim abi?
- Boşver…
- Gel abi ya oturalım şöyle biraz… Valla özlemişim seni ya…
- Yok oğlum bırak… Laga lugaya vaktim yok
- Ne laga lugası abime bak yaa… Ne zamandır oturup bir muhabbet ettiğimiz yok…Yüzünü gören cennetlik valla…
- İyi ya işte… Sen de benim sayemde görmüş oldun cenneti… Eeeee Duabi gibi olmasa da idare edeceeen artık… Gerçi bizim de bir farkımız kalmadı ya DU’ sundan da BA’ sından da… anasını sattığımın… Tövbe yarabbim ya…
- Ya bırak abi ya…Ben almayım öyle Dubai mubai… Bırak sen onu da doğru söyle… nerden böyle…
- Nerden olacak oğlum işten geliyozz… Gebermişim zaten anam ağlamış akşama kadar… Bırak şimdi lafa tutma beni… Gidip hemen bir şeyler yiyip yatacaammm
- Ya abim kaçmıyor ya… yersin de yatarsın da… Daha saat kaç ya…
- Valla saati maati görecek gözüm yok… Bırak beni hiç oyalama…
- Ya hiç mi hatırımız yok kardeşim ya… Hergün zaten yiyip yatıyon… Bugün de biraz eksik olsun ya…
- Eyyy büyük Allahım çattık… İçime de doğduydu… nerden girdim bu sokağa…
- Vayyy bizden kaçıyon demek… Ne oldu abim ya bir kusurumuz mu oldu… Bilelim yani… Neymiş öyle sokak değiştirmeler falan…
- Ulan oğlum hep böyle ısrarcısın sen oldum olası… Bir laftan anla ya… Yorgunum diyorum…
- Abi biz de yorgunuz ya Allah Allah… Ya iyi valla sanki bir çalışan sensin ha…
- He doğru diyon… Senin işin daha zor… Sen çalışıyon geliyon… üstüne bir de burada çenenla fazla mesaiye kalıyon… Ama boş laf karın doyurmuyor oğlum… Var git işine ya… Hiç tutma beni…
- Nasıl tutmam Cemal ağbime bak ya… Sen favorimsin benim… Seni çok severim abim ya oldum olası… Valla hep imrenmişimdir sana…
- Ya bırak şimdi böyle yıkama yağlama işlerini Recep gözünü seveyim ya… Hiç keyfim yok…
- Niye keyfin yok abi hayır olsun ya… Bir sıkıntın varsa söyle abim… Biz ne güne duruyoruz burada…Aşk olsun ya…
- Yok Allaha şükür bir derdim falan ama… Ne bileyim ya… Bir acayip keyifsizim…
- Eee keyifsiz olursun tabi abim ya… Biz de onu diyoruz işte…gel oturalım şuraya…
- Yarın veya başka zaman otururuz Recep…
- Abi yarına çıkacağımızın garantisi mi var sanki ya…
- Lan oğlum şimdi bir de onu mu düşüneyim… Çıkamazsak ta Allahın takdiri ne edelim yani…
- Abi Allahın takdirini öyle çabuk kabulleniyorsan niye böyle sıkılıyorsun… Her şey Allahın takdiri değil mi…
- Ya kardeşim haklısın da… Anla bi ya… Konuşmak bile zor geliyor …yorgunum yorgun…
- E abim belli ne kadar yorgun olduğun… Ölüme bile eyvallah demiyon… Ölüm Allahın takdiri de bizim bu yaşadıklarımız ne peki…
- Valla hayat işte… Nasıl hayatsa… nasıl yaşamaksa….Şartlar insana nefes aldrımıyor ya…
- Kolay değil abi… Hayat şartları… malum… herkes aynı dertte… Ama abi var ya bazen düşünüyorum da insanlar da sanki bu şartları kabul etmeye dünden hazırmışlar ya… Kimsenin sesi çıktığı yok… Herkes başı yerde gidiyor geliyor da… Ya bir Allahın kulu da demiyor ki; Biz ne olduk abi ya… Kim getirdi bizi bu hale… Biz böyle miydik kardeşim ya…
- He valla ya doğru diyon ha… Gerçekten böyle değildik biz…Ne güzeldi her şey eskiden ya… Ooofff Recep ya… kanıma girdin akşam akşam… Hadi tamam gel oturalım biraz… Zaten bu kafayla şimdi gitsem ne yemek yemek.. ne de uyumak mümkün… İyisi mi senin gönlün olsun bari…
- Ha işte şöyle abim be… Gel… çay söyleyim sana….
- E hadi bakalım..
- Ne içersin abi… çay, kahve… veya soğuk bir şey..
- Yok yok çay iyidir…
- Kardeşşş… bize iki çay…
- . ..
- Eeee cemal abi…
- E si ne olsun… Güzeldi her şey eskiden… Şimdi ise hiçbir şeyin tadı yok sanki…
- He ya… hele de çocukluk abi ya… Sırtımızda çantalar okula gittiğimiz günler sanki daha dün gibi… Sonra okuldan gelir gelmez oyuna koşardık… Nasıl akşam olurdu hiç anlamazdım… Can sıkıntısı da neydi abi ne zaman bulaştı bize ya….
- Ya hiç yok değildi… O zaman da vardı sıkıntılar falan ama… Ne bileyim ya bir başkalık vardı sanki… Bir güzellik vardı… Zaten insan nedense geçmişi düşündükçe her şey sanki hep güzeldi sanıyor o zamanlar…hiç dert tasa yoktu gibi düşünüyor.
- Demek ki abi daha beterini görmek lazımmış… Anlamak için… E o zaman da vardı dertlerimiz ama… Bugün düşünüyorum da sanki onlar dert değil de baklava börekmiş…
- Ha haaa.. Baklava börekmiş… Baklava mı oklava mı bilmem artık… Ulan oğlum ne çabuk unuttun baban sırtında sopa kırardı… İki de bir ağlayarak kaçar bize gelirdin…
- Olsun abi ya… Ellerine sağlık Rahmetlinin… İyiliğimiz içindi demek ki… Adam olalım diye… Ben dersleri falan pek sevmezdim… Babam rahmetli de öyle kitapları falan atıp ta oyuna koştuğumda dellenirdi işte…Ya doğru dürüst oku … Ya da gir bir işe çalış… Adam ol… Serseri mi olacaksın başıma derdi…
- He ya… benim ki de derdi öyle… Adam ol… adam ol… Ama adam olmak ne demekti kimse de anlatmazdı ki…
- Abi valla şimdi de anlamış değilim doğrusu… Nedir adam olmak… Para kazanmak mı…
- Lan oğlum öyle olsa Dubai’ ye ağzının suyu akardı… Dünyanın en zenginleri orada dedik ama sen elinin tersiyle ittin…. Bize gelmez diye…
- E gelmez tabi abim ya… Ne yapayım öyle parayı anasını satayım ya…Abi insan olmak lazım bu işin adamı madamı yok…İnsan gibi insan olacaksın…Yiyim zenginliğini ya…. Adamın gönlü zengin olmalı…
- Oğlum gönüldeki zenginlik peynir ekmek almaya yetmiyor…
- Niye yetmesin Cemal abi ya… Aç mıyız açıkta mıyız Allah aşkına… İki lokma değil mi onu da veriyor Allah çok şükür… Eeee daha ne…
- Öyle valla çok şükür olsun Allaha… Kimseye muhtaç etmesin de kardeşim… Fazlası da kimin istiyorsa onun olsun…Bakma sen… ben öyle laf olsun diye diyorum…
- Abi cebin?
- Ne?
- Mesaj geldi galiba…
- Hııı…
- Hayırdır…
- Ya var ya bir de bu meret çıktı başımıza ha… Ulan hiçbir yerde rahat yok ya…Bip bip bin tane abuk sabuk mesaj geliyor…
- Hiç sorma abi … Bıkıyorum valla silmekten…
- Ya işin kötüsü işte ne biliyor musun… Hani sen dedin ya bir muhabbet ettiğimiz yok ne zamandır diye…
- He ya… iyi oldu valla bugün…
- Benim için de iyi oldu da… İşte bu zıkkım yüzüne kardeşim ya… İnsanlar artık zırt mesaj pırt mesaj… Ulan kimsenin kimseye dönüp te bir selam verdiği yok ya…
- He ya… Abi… Hayat bi acayip oldu…
- Eskiden postacının yollarını beklerdik… Bir mektup geldi mi dünya bizim olurdu… Şimdi bin tane mesaj geliyor… Okuyasım bile gelmiyor ya…
- Mecburen taşıyoruz abi işte… Ne yapalım… Diyoruz ya… İnsanlar da şartları kabul etmeye dünden hazırmışlar herhalde… Baksana şikayet ediyoz da biz de uymuşuz dümen suyuna…
- Ya bazen var ya böyle düşünürken gerçekten bir anda delleniyorum ha… Biz neydik ne olduk… Kim nasıl getirdi bizi bu hale diye… düşünürken düşünürken…
- Takma kafayı abi… Ne yapalım… Demek ki bu günleri de görmek varmış…
- Abim tamam takmayım diyorum da elimde olsa… İster istemez takılıyor…
- Abi insan yalnızlığa mahkum edildi… Kalabalıklar içerisinde…Bakıyorsun hiç yalnız değilsin görüntüde… Ama gel gör ki içini senden başka bilen yok…Oysa insan insanın aynasıdır… Bakmalı ki kendini görsün…
- Doğru diyon valla… Eskiden herhalde bakan da güzelmiş bakılan da… Ondan her şeyi güzel görürmüşüz… Şimdilerde insanlar insanların yüzüne bile bakmıyor ki bir şey göresin… Baksa bile bir acayip bakıyor kardeşim… Yüzünden anlıyorsun adamın sahte gülüşünü…
- Komşu komşuyu tanımıyor abi…
- Halbuki bizim dinimizde komşun açken tok yatmak haramdır…
- Haramı helali bilen mi kalmış abim ya…
- Ya sorma… Bazen her şeyden bıkıyorum… Alayım başımı gideyim istiyorum… Dubai mubai değil de şöyle gerçekten kafamı gönlümü dinleyeceğim sessiz huzurlu bir yere öyle hasretim ki…
- Aynen abi… Ama nerde şimdi öyle yer…
- Öyle yer var mı yok mu bilmem ama… Şu bir gerçek ki biz hayal kurmayı bile unutmuşuz ya…
- Haklısın valla… Hayal kurmayı da unutmuşuz… Kendimizi de unutmuşuz… Unuttuğumuzu da unutmuşuz sanki… Ama işte bakma arada bir benim gibi zıpçıktılar böyle dikiliverir karşına…
- İyi oldu valla… İyi ki de ısrar ettin de… İçim açıldı biraz.. Valla Allah razı olsun…
- Aşk olsun abime bak ya… Senden Allah razı olsun güzel abim… Bir buradayız her zaman… Beklerim…
- Gelmeye çalışırım inşallah… Haydi kalkayım şimdilik…
- Selametle abim…
- Eyvallah.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
hamdolsun
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 496
Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00

Re: HÂL-lerimiz...

Mesaj gönderen hamdolsun »

tebessüm ettik ...:) etttebessümü minerrahman ...
Allahım iki cihanda yüzünü ebbedi güldürsün dedim halim abi gitmez ama sonunda razı oldun

BİR-iyle değilsek her şey dubaiii

-Ya sorma… Bazen her şeyden bıkıyorum… Alayım başımı gideyim istiyorum… Dubai mubai değil de şöyle gerçekten kafamı gönlümü dinleyeceğim sessiz huzurlu bir yere öyle hasretim ki

Evet evet bu gitme hissi hep gitmek hep gitmek acaba diyorum bu gitmek istemeyi nefsimden mi nefsimden mi ? ama hep gitmek …sürgün sürgün sürgün …
Yokuz ki sürgünüz…şu dünya dillerini unutmak …kekemesi olmak dünyanın gitmek gitmek …Cibri as cezaları söylerken efendimze yol kesmediyse, hırsızlık yapmadıysa bu büyük günahları yapmadıysa sende onu sürgün et sırrı sürgünn ….

Hepimiz ama hepimiz için İnşirah ya Rabb İnşirahh sessiz sössüzz huzurlu bi yere öyle…

Öyle işte

Muhammedi muhabbetimizle

Ya Huuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: HÂL-lerimiz...

Mesaj gönderen der-ya »

HZ. PEYGAMBER (s.a.v.) son hastalığındadır. Son günlerindedir. İnsanlar kapısının önünden hiç ayrılmıyorlar.

O’nu özlüyorlar. O, yorgun ve hasta olmasına rağmen ateşinin azaldığı bir an ayağa kalktı, mescidin kapısına doğru yürüdü, orada duraksadı ve sonra mescittekilerin duyacağı bir ses tonu ile seslendi: “Odama açılan bütün kapıları kapatın. Yalnız Ebu Bekir’inki (r.a.) kalsın. Onun kapısını kapatmayın.”

Denir ki Hz. Ebu Bekir (r.a.) bir gün Peygamberimizin (s.a.v.) yanına geldi, sessizce oturdu. Bir şey soracak ama çekindiği belli. Efendimiz (s.a.v.) dostunun yüzüne baktı. Onun halinden iyi anlıyordu. Dost dostu iyi tanır ya.

Sanki ona, hadi Ebu Bekir diyeceğini de, der gibiydi. Hz. Ebu Bekir fısıldadı “Efendimiz (s.a.v.) her an ve her yerde gözümün önündesiniz. Tenhada, yıkanırken, temizlenme yerinde bile mübarek simanız gözümün önünde. Bu manevi halden utanıyorum.” Sevgide “fani olmak sonsuza varmak” buydu. Bütün kapıları kapatıp, sadece dosta giden kapıyı açık bırakmak. Kimse yokken sevgili ile beraber olmak. Halkın içindeyken bile, sûreten orada olmak ama ruhen ötede olmak.

Aslında bu hal, yaratılıştan önceki hale dönüşü simgeler. Varlık yokken, Allah vardı. Varlık âlemine geldikten sonra biz, yine O’nun varlığında varlığı bulabiliyoruz. O’nun dışındaki her varlık “ideler âlemindeki gölgelere” benzemiyor mu? Dünya âlemi bir anlamda aynaya yansıyan görüntü değil mi? Aynadakinin gerçeği öte âlemde değil mi?

Varlık âlemindeki en büyük hakikat yüce Allah ile halvet bulmaktır. O’nunla yalnızlıkta buluşmak ve bu buluşma ile yalnızlığı aşmaktır. Bu ise hayli zordur.
Müminlerin yüz binlerinin birinde ancak bu hal bulunabilir. Bu halin sürekliliği kişiye meleklere yakınlaştıracak bir ruh halini kazandırır.


İşte “Hz. Mevlana” ile “Şems-i Tebrizi” arasında görülen vuslat ve sohbet de böylesi bir aşktır.

Yüce Allah’a (C.C.) duyulan aşk, hasret, iştiyak ve kavuşma arzusunu, çok sevdiği bir dostun sohbetinde tatmin etmek, aşmak ve doyuma ulaştırmak.

Hz. Peygamber (s.a.v.) halvet yalnızlaşma arzusunu Rabbiyle, Hz. Ebu Bekir (r.a.) halvet arzusunu peygamberiyle, Mevlana halvet arzusunu Şems’iyle yakalıyordu. Bu tenhalaşmayı, onun sohbetinde tadıyordu.
Tasavvufta anlatılan mürşit ve talebe sohbetinin şifresi de aynıdır. Allah’ı hatırlatacak olan dostun sohbetinde yüce Allah’ı bulmak.

Mevlana der ki: “Bir gün bende yüce Allah’ın nurunu insanlarda göreyim diye bir arzu uyandı, sanki denizi damlada, güneşi ise zerrede görmek istiyordum.” Mevlana’nın deniz ve güneş dediği yüce Allah (C.C.) idi, damla ve zerre dediği ise sohbet dostu Şems idi. Güneş olmasaydı zerre ile yetinmek bilinmezdi, deniz olmasaydı damlayla yetinmek bilinmeyecekti. Belki zerrenin ve damlanın adı bile olmayacaktı.

Bu neye benzer bilir misiniz? Diyelim ki hayatınızın gençlik yıllarında birine âşık oldunuz. Mesela erkeksiniz ve bir kızı sevdiniz. Ama ona halinizi anlatamıyorsunuz. Sevginizi ilan edemediğiniz için de iç âleminizi paylaşacağınız bir yakın dost edinirsiniz.

En sevdiğiniz, güvendiğiniz dostunuza duygularınızı anlatırsınız. O da sevdiğinizin hallerinden, bakışından, sözlerinden yorumlar çıkarır size: “Ama o da seni seviyor, onun da sende gönlü var” gibi sözlerle sizin aşk yaranızı sarar. Siz o dostu saatlerce dinleseniz bile doyamazsınız. İşte yüce Allah’a (C.C.) âşık olan âşıkların hali buna benzer.

İşte Hz. Mevlana ile Şems arasında günlerce devam eden sohbetin sırrı budur. Bütün bir ömür devam edebilirdi kesilmeseydi. Yüce Allah’ın (C.C.) aşkında, en sevdiği dostuyla bu aşkı yorumlamak, bu aşkı anlatmak. Tenhada Allah (C.C.) ile beraber olmak anlaşılmadan, Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) Hz. Ömer’in (r.a.), Hz. Ali’nin (r.a.) Peygamberimize (s.a.v) duydukları aşkı anlamak mümkün değildi. Buna eskiler “muhabbet” veya “marifet” demişler. Hz. Ömer şehit olduğunda, Abdullah b. Mes’ud (r.a.) der ki “İlmin onda dokuzu gitti”, sahabe der ki, “Ama içimizde daha çok âlim var. Neden öyle diyorsun?” Cevaben der ki: “Ben marifet ilminden bahsediyorum. Dünya ilminden değil.”

Peki, neden “Tenhada Allah’la (C.C.) olmak” dedik. Şundan dolayı: Tenhada Allah’la (C.C.) olmak şuuru olmayınca kıldığımız namaz bizi temizleyemez.

Tuttuğumuz oruç kabul göremez. Ticaretimizde ahlak hâkim olamaz. Aldatmaktan vazgeçemeyiz.

İş ortağımıza tuzak kurmaktan geri duramayız. İmanın ve ibadetin zevkini tadamayız. Aldatan, yalan söyleyen, küçük gören, başkasını cehenneme yakın gören ruh halinden kopamayız.

Kısacası ‘ol’amayız. Olduramayız. Müslüman olsak bile kâmil iman sahibi olamayız. Bu hali anlayamazsak, Hz. Mevlana ile Şems arasındaki manevi “sohbet aşkını” anlayamayız.

“Anlayamadığımız bu hali anlatmak için dikenli tarlalarda dolaşmaya devam ederiz.”

Vuslata ereceksen, tenhada, kimse yokken Allah’la olacaksan deneyeceğin binlerce yol vardır. İstersen iyilik et, istersen namaz kıl, istersen bir dostla sohbet et, istersen Allah’ı (C.C.) zikret, istersen fikr et, istersen Hz. Mevlana’nın dediğini yap: “Mezarlığa git! Orada bir müddet sessizce otur! Orada susmuş söyleyenleri dinle.”


Yüce Allah’ı (C.C.) tenhada anmanın yolu o kadar çok ki! Tıpkı Hz. Peygamberin (s.a.v.) dediği gibi “Odama açılan bütün kapıları kapatın. Yalnız Ebu Bekir’inki (r.a.) kalsın.

..

alıntı
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Cevapla

“►Kendi Yazdıklarınız◄” sayfasına dön