dua ve yakarış
- sena
- Dost Üye
- Mesajlar: 74
- Kayıt: 13 Ağu 2008, 02:00
dua ve yakarış
dua ve yakarış
Geceler, o tertemiz siyah örtüsüyle bütün bir varlığı sarınca, bir kısım karanlık ruhlar kendilerini her şeyden kopmuş, yalnız ve garip hissederler. Oysaki en karanlık anlarda, en tenha yerlerde, en kimsesiz çöllerde dahi O, hep bizimle beraberdir. O gariplerin enisi, kimsesizlerin kimsesi ve çaresizlerin çaresidir.
Kırık gönüllerin inkisarını bilen, onulmaz dertlere derman gönderen, ikliminden gelen esintilerle ruhlarımızdaki yalnızlık ve vahşetleri silen yalnız Odur. Ona yönelen, açılacak bir kapıya yönelmiş olur; Ona yalvaran matlubuna ermiş sayılır.
Eserlerinde Onu bilip, vicdanında Onu duyup tanıyanların, bilip öğrenecekleri başka şey kalmamıştır. Onun marifetine erenlerin dimağında bilgi parçaları, elmas sütunlar üzerinde firuze kubbeler haline gelir. Onu tanımayan ruhlarda ilimler evhama inkılâp eder, ilimlere mevzu teşkil eden varlık ise cansız cenazelere dönüşür.
Ona inancın aydınlık ikliminde bütün varlık bir baştan bir başa alabildiğine netleşir; eşya ve hadiseler üzerindeki duygu ve düşünceler durulardan duru hale gelir ve her şey akar Ona ulaşır. Bu saf duygu ve düşünceler ile Ona yaklaşıp, Ona yalvarıp yakarmasını bilenler insanların en talihlileridir.
Bunu böyle bilerek, dağ-bayır, çöl-şehir, gece-gündüz yalnızlığını hissettiğin vakitlerde, kalk bütün benliğinle Ona yönel; kalbinin kapılarını Ona aç, büyük-küçük acı ve ızdıraplarını, arzu ve isteklerini bir bir Ona şerhet! Acılarının dindiğini, ızdıraplarının, yerlerini huzurlara, itminanlara bıraktıklarını duyacak ve ruhunun dört bir yandan iltifat esintileriyle sarıldığını hissedeceksin.
Belki, sen Onu, cismaniyete ait kıstaslar içinde hiçbir zaman görüp duyamayacaksın. Ama O, her lahza binbir emare ve işaretlerle varlığını senin vicdanına duyuracak, yakınlığını sana hissettirecek ve yer yer gönlünün dudaklarını tebessümlerle süsleyecektir.
Geceler bu varidata açık ya- maçlar gibidir. Kalbini Hakk tecellileri karşısında pırıl pırıl bir ayna haline getiren hakikate uyanmış ruhlar, gecenin gelişiyle seccadelerinde pusuya yatar ve tecelli avına çıkarlar. Sen de yapayalnız kaldığın zamanlarda gecenin yamaçlarını kolla! Oraların dosta halvet yeri ve gurbet dakikaları da halvet zamanı olduğunu bil; bütün hissiyatınla Onun huzuruna gir ve kalbinin sırlarını bir bir Ona say, dök! Dertlerini sadece Ona aç; Onun huzurunda inle ve başını Ona giden yollarda ilk eşik sayılan secdegaha koy ve bekle..! Gönül dünyana doğru içiçe kapıların açıldığını duyacak, Onun varlığının ışıklan altında eridiğini hissedecek ve deryaya düşen bir damla gibi kendi hesabına kaybolup gidecek, sonra da hesaplar üstü bir kuşakta okyanusların dev dalgalan ile bütünleşeceksin...
Senin varlığın içinde bir iç, için içinde ayrı bir iç ve iç içe içler seni, sürekli, daha derinliklere, daha genişliklere ve daha zirvelere doğru çekip götürecek. Bu iç içe derinliklere yelken açabildiğin ölçüde, kendini ötelerin en baş döndürücü bakir iklimlerinde, cennetin o sonsuza açık yamaçlarında tenezzühe çıkmış gibi duyacak ve her yeni adımda Allaha yaklaşmanın ayrı bir lütfunu göreceksin.
Dıştan başka birşey görmeyip, içindeki büyüklüklere, ihtişamlara, derinliklere ulaşamayan ruhlar, sürekli karanlıklar içinde bacalar durur ve bir türlü hasretlerden, buhranlardan kurtulamazlar.
Keşke onlar da, pırıl pırıl bu semalar kadar derin, cihanlar kadar geniş, kendi mahiyetlerindeki derinlikleri sezebilselerdi..! Keşke onlar da, gerçek insanlar gibi içlerindeki aydınlığa açık noktalan keşfedip vicdanın dümdüz yollarında, Yüce Yaratıcının gönül gözlerine saldığı ışıklarla o alemlere ait sırlan avlayabilselerdi.
Birer nüve halinde, içlerindeki bu aydınlık yollan bulamayanlara, bir ömür boyu en yüksek hakikatten habersiz yaşayanlara ve maddi mesafelere takılıp kalarak, sonsuzluk mesafelerini sezemeyenlere bilmem ki, acısak mı; üzülsek mi; yoksa, gözlerinin açılması için dua dua yalvarsak mı?
alıntı
- nur-ye
- Özel Üye
- Mesajlar: 9091
- Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00
"Ey Resûl-i Ekremim! Benim kullarım "Rabbi-miz uzakta mıdır, yakında mıdır?" diyerek sana beni sordukları zaman sen onlara cevap ver ki: Ben onlara pek yakınımdır. Bana duâ eden kulumun duasını kabul ederim. Duâ ettiğinde benden duâlarının kabulünü istesinler. Ve bana îman etsinler. Umulur ki onlar îmanları ve duâları sebebiyle doğru yola vâsıl olurlar ve irşâd olunurlar. "
(Bakara Sûresi, 186)
- sena
- Dost Üye
- Mesajlar: 74
- Kayıt: 13 Ağu 2008, 02:00
Ya Rezzak!
Hazinende yok yoktur, "Ol!" dersin her şey olur.
Yarattığın her canlının rızkı senin katında saklıdır.
Vahyin mümin kalplerin, selin akılların rızkıdır.
Ya Rabbi! Sana muhtaç olmak en büyük zenginligimdir.
Senin fakirin eyle beni!
Senin verdiğinle doymak en büyük lezzetimdir.
Sofranda ağırla beni...
Hazinende yok yoktur, "Ol!" dersin her şey olur.
Yarattığın her canlının rızkı senin katında saklıdır.
Vahyin mümin kalplerin, selin akılların rızkıdır.
Ya Rabbi! Sana muhtaç olmak en büyük zenginligimdir.
Senin fakirin eyle beni!
Senin verdiğinle doymak en büyük lezzetimdir.
Sofranda ağırla beni...
- sena
- Dost Üye
- Mesajlar: 74
- Kayıt: 13 Ağu 2008, 02:00
- karani
- Dost Üye
- Mesajlar: 51
- Kayıt: 11 Şub 2009, 02:00
Genç sûfiler tekkede bir araya gelmiş, herkes şeyhinin kendisine ilk nasihatini anlatıyordu. Sıra bana gelince, şeyhim Bayezid-i Bestami ile karşılaştığım ilk günün hatırasını yâd ettim..
Şeyhimin önünde diz kırmış, Bir dertli kulum,derman arayan demiş idim.
Şeyhim Bestami: Bir dertli kul idim derman arayan diye söze başladı ve şunları ekledi:
Kalbime bir süvari gibi indim. Bütün ellerimle Hakkın kapısını çaldım, belâ eliyle çalmadıkça bu kapı açılmadı. Bütün dillerle izin istedim, hüzün diliyle istemedikçe izin verilmedi. Bütün ayaklarla Ona giden yolda yürüdüm. Yokluk ayağıyla yürümedikçe dergâhına varamadım
Denildi ki, Ey Bayezid ! Nefsinden boş ol. Hiç ol da gel. Yıllarca gayret ettim. Ve bir gün sükût edince baktım ve gördüm ki derdim, dermanım imiş. Şimdi sen başlangıç istiyorsan kalp süvarisi, beden piyadesi ol da yola çık!
Şeyhimin önünde diz kırmış, Bir dertli kulum,derman arayan demiş idim.
Şeyhim Bestami: Bir dertli kul idim derman arayan diye söze başladı ve şunları ekledi:
Kalbime bir süvari gibi indim. Bütün ellerimle Hakkın kapısını çaldım, belâ eliyle çalmadıkça bu kapı açılmadı. Bütün dillerle izin istedim, hüzün diliyle istemedikçe izin verilmedi. Bütün ayaklarla Ona giden yolda yürüdüm. Yokluk ayağıyla yürümedikçe dergâhına varamadım
Denildi ki, Ey Bayezid ! Nefsinden boş ol. Hiç ol da gel. Yıllarca gayret ettim. Ve bir gün sükût edince baktım ve gördüm ki derdim, dermanım imiş. Şimdi sen başlangıç istiyorsan kalp süvarisi, beden piyadesi ol da yola çık!