Azîz CÂNLarımız, ALLAHu zü’L- CELÂL’e KULLuk =>Son NEFESe kadar kesintisizdir. Hiçbir kimse şefaat edileceğini bilmediği ve bilemeyeceği için son nefesine kadar var gücümüzle Sırat-ı Mustakîm üzere, MuhaMMedî bir Mü’min OLarak KULLuğa devâm etmek zorundadır.
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ ---"Va’bud RABBeke hattâ ye’tiyeke’l- YAKÎN (yakînu).: Ve sana “yAKÎN” gelinceye (son yakîne, HAKku’l- YAKÎN'e, ALLAH’a KULLuğa ULAŞıncaya) kadar RABB’ine KuL OL!.-İbâdet et!."(Hicr 15/99)
HASAN DAĞı==>KEŞiŞ DAĞım,
GÖNLümde>KARLı DAĞLarım,
=>ÇİLLe ÇÖLü->ÇİÇEk ÇAĞım,
=>SU İster==>ATEŞş AĞLarım, KuL İHVÂNim->GÖnÜL BAĞım,
=>NAHNU SIRRı’na BAĞLarım!. Kâinâtta ALLAHu Zu’L-CELÂL’in var ettiği en çok bulunan sıvı; SU, dünyânın ¾ ünü kapsar...
“H2O ile CO2” Bitki yapraklarında güneş enerjisi ve fotosentezle şekerin temel taşıdır SU... Kâinâtın ve insÂNın tek ana besini olan Hidrokarbon.:YeşiL Ağacın=>YeşiLAteşi=>HAYyYakıtı..
قُلْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ ---“Kul yuhyîhellezî enşeehâ evvele merreh (merretin), ve huve bi kulli halkın alîm (alîmun).: De ki: "Onu ilk defa inşa eden (Yaratan), ona hayat verecek. Ve O, bütün yaratışları En İyi Bilen'dir." (Yâsîn 36/79)
الَّذِي جَعَلَ لَكُم مِّنَ الشَّجَرِ الْأَخْضَرِ نَارًا فَإِذَا أَنتُم مِّنْهُ تُوقِدُونَ ---“Ellezî ceale lekum mine’ş- şeceri’l- ahdarinâren fe izâ entum minhu tûkıdûn (tûkıdûne).: Yeşil ağaçtan sizin için ateş (oksijen) kılan (çıkaran), O'dur. Böylece siz, ondan yakarsınız.” (Yâsîn 36/80)
nOt.: Aziz CÂNLarımız;
BURAsı BURSAmda TEKe TEKk TERAS TEKkemİZde ZITLarın ZEVkinde,
HÂL-i HAZıRımızı HAZz Ettik Hamd OLsun!.
Maksem CÂMimİZ CUMÂ Namazımıza, Fahri Müezzin Hafız Kel EMîN Kardeşimizin kendine mahsus kavruk ve içli sesiyle dâvetiyle TERAS TEKkemİZde CÂN EVİmİZde İŞtirak EttiKk.. Tahir EMRE OğuLCÂN'ımLa=>SERdiKk SECcâdeyi UYduKk İMÂMa.. YÜce RABBımız TeÂLÂ’mıza DUÂ EttiKk.. EN YÜce ALLAH celle celâlihu!.
=>ÜMMet-i MuhaMMed’e,
SELÂhta<->FELÂhta =>BİZ BİR-İZ=NAHNU =>BİRLİKk<=>DİRLİKk=>DİRİLiKk
NÂSiB ve KISmetimizi LÜTf-ü-İHsÂNınLa MuhaMMedî RAHMetimİZ EYyLe!. İNŞâe ALLAHu BERRü’r- RAHîMmm celle celâlihu!.
BeNLik-SENLik=>SINIRI’nda,
HeR NEFSe>EMÂNEt=>CÂNı!. BİZ BİR-İZNAHNU SIRRI’nda,
=>HeR CÂN->İKİLikKURBÂNı!.
=>İÇİMdeki=->ÇILgın ÇOCUKk,
=->SIKILdım KAÇsam KÂBEme!. GÖZ YAŞLarı BONCUk BONCUk,
->DÖRt KaNat AÇsam KÂBEme!.
=>BiN UMUt Uçsam=->KÂBEme!.
celle celâlihu.. aleyhumusselâm..
KÂBiL<->HABiL’in>KURBÂN’ı.:
HizbuşşeytÂNlığın temeli, İblis’in/Şeytan’ın, Âdem aleyhisselâm’ı kıskançlığı, hasedi ve fesadıdır.. Fitnenin de en son temeli Kıskançlık Hasedi ve Fesadıdır.. Âdem aleyhisselâm’ın oğlu Kabil, kardeşi Habil'i şehvet hasediyle-fesadıyla öldürüp ilk insÂN kanını dökmüştür..
O gündür bu gündür o Hased-Fesad Kan Seli hiç durmamış ve dünya durdukça durmayacaktır..
Âdem Atamız aleyhisselâm'ın iki oğlundan hayırlısı Habil'dir. Kardeşi Kabil onu öldürmek istediği vakit âyet-i kerîme'nin ifâdesiyle.:
لَئِن بَسَطتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَاْ بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لَأَقْتُلَكَ إِنِّي أَخَافُ اللّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ ---"Lein besadte ileyye yedeke li taktulenî mâ ene bi bâsitın yediye ileyke li aktuleke, innî ehâfullâhe RABBe’l- âlemîn (âlemîne).: “Gerçekten, eğer sen, beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Muhakkak ki ben, âlemlerin RABB’i olan ALLAH’tan korkarım.” (Mâide 5/28)
---3160-) Hazreti Âdem'in iki oğlundan Kabil ziraatla, Habil ise hayvancılıkla uğraşmaktaydı. Babalarının ALLAH'a KURBÂN sunmalarını istemesi üzerine Habil, malının en değerli olanını, Kabil ise mahsulünün kalitesiz kısmını adamıştı. Habil'in KURBÂNı ALLAH tarafından kabul edilmiş, Kabil'inki ise kabul edilmemişti. Bunun üzerine kıskançlığına yenik düşen Kabil, kardeşine.: "Seni mutlaka öldüreceğim." demişti. Habil ise onu uyararak.: "Unutma ki ALLAH, sadece kendisine karşı sorumluluk bilinci içerisinde olanların KURBÂNlarını kabul eder." demiş ve eklemişti.: "Beni öldürmek için bana elini uzatsan bile, ben seni öldürmek için elimi uzatmayacağım. Çünkü ben Âlemlerin RABBi olan ALLAH'tan korkarım. Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu, zâlimlerin cezâsıdır." (İbn Kesir, Tefsir III, 83)
---4. (4761)- Ebu Musâ radıyallahu anhu anlatıyor.: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mü'min olarak sabaha erer, akşama kâfir olur; mü'min olarak akşama erer, sabaha kâfir çıkar. O fitnede oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Yürüyen koşandan hayırlıdır. Öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. Sizden birinin evine girerlerse Hz. Âdem'in iki oğlundan hayırlısı olsun!. (ölen olsun, öldüren değil!.)” buyurdu. (Ebu Davûd, Fiten 2, (4259, 4262); Tirmizî, Fiten 33, (2205))
İmâm Ebu Davûd =>"koşandan" kelimesinden sonra şu ziyâdeyi kaydetmiştir.: "Yanındakiler.: "Bize ne emredersiniz (Yâ Resûlullah)?" dediler. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:"Evinizin demirbaşları olun!" buyurdu."
=>İSMÂiL OLup=->CÂNını,
TESLiM Etmeye=>BIÇAğa!.
İBRAHîM’in=->KURBÂNını,
TAŞıyamaz->KuL OLmağa!,
İHVÂNİ’m CeNNet ALmağa!.
---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: " ............... عن أبي هريرة ؛ قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:
بدأ الإسلام غريبا وسيعود كما بدأ غريبا. فطوبى للغرباء " İslam garib olarak başladı ve yine başladığı gibi garibliğe dönecektir. Fe tûBâ li’l- GureBâ.: Ne mutlu o gariblere!.”buyurdu. (Ebu Hureyre radiyallahu anhu’dan; Müslim, 1. Cilt 145. No ; İbni Mâce. 10.3987.No)
ALLAH=>RASÛL=>KULu İÇin,
=>Lâ HUve İLLâHUu!.>İZZEti!.:
يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ ---“Yekûlûne le in reca’nâ ile’l- medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell (ezelle), ve lillâhi’l- izzetu ve li resûlihî ve li’l- mû’minîne ve lâkinne’l- munâfikîne lâ ya’lemûn (ya’lemûne).: “Eğer biz şehre dönersek, mutlaka daha azîz (güçlü) olan, daha zelil (güçsüz, zayıf) olanı, oradan (şehirden) çıkarır.” diyorlar. İZZET ALLAH'ın ve O'NUN RESÛLÜ’nün ve MÜ'MİN’lerindir. Ve lâkin münâfıklar bilmiyorlar.” (Münâfikûn 63/8)
İSTİKÂMEt==->YEVMi’L-CEM’â.:
يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذَلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ ---“evme yecmeukum li YEVMi’l- CEM’i zâlike yevmu’t- tegâbun (tegâbuni), ve men yû’min billâhi ve ya’mel sâlihan yukeffir anhu seyyiâtihî ve yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihe’l- enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ (ebeden), zâlike’l- fevzu’l- azîm(azîmu).: Sizi TOPLANMA GÜNÜ için biraraya toplayacağı gün, işte o, aldanma günüdür. Ve kim ALLAH'a îmân eder ve sâlih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, onun seyyiatini (günahlarını) örter. Ve orada ebediyyen kalmak üzere, altından nehirler akan CeNNetlere koyar. İşte bu fevz-ül azîmdir (büyük kurtuluştur).” (Tegâbuun 64/9)
Sizleri, o Mahşer Günü, Hesab Günü dolayısıyla toplayacağı gün, işte o gün aldatanla aldananın, kâr ile zararın, iman etmemekten dolayı pişmanlığın, imandaki zâfiyetin, amelde, hayırlı icraatlarda ve kalıcı hizmetlerdeki noksanlığın ortaya çıkacağı, hiç kimsenin çevresinde olup bitenin farkına varamayacağı bir gündür. ALLAH’a imân edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî Düzeni hayata geçirenlerin, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak ni’metin/ürünün bollaşmasını sağlayanların, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanların, cârî/kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlerin kusurlarını ALLAH siler, bağışlar. Onları, altından ırmaklar akan, içinde ebedî yaşayacakları CeNNet konaklarına koyar. İşte bu büyük mutluluktur..
Yâ İLâHe’l-ÂLEMîn ALLAH celle celâlihu!. Yâ ERHAMe’r- RÂHİMîn ALLAH celle celâlihu!. Ey bizleri yoktan yaratan, iman üzere yaşatan, sayısız ni’metlerle donatan, hastalandığımızda şifâlar ihsân eden RABBimiz!. Bütün övgüler, hamd ü senâlar SANA’dır!. SENsin RAHMÂN ve RAHÎM olan. SENsin hesâb gününün mâliki ve yegâne hâkimi olan!.
Yâ İLAHî!. Bizler, SENin âciz kullarınız! Aff u mağfiretine, engin rahmetine, sonsuz lütuf ve ihsânına muhtacız! SANA sığındık. Kapına geldik. Ellerimizi semâya, dillerimizi DUÂya, gönüllerimizi şefkat ve merhametine açtık!. ZÂTIN’ı hamd ile tesbih ederek, Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem’e salât u selâm getirerek SENden istiyoruz Yâ RABBî!.
İLÂHî Yâ RABBî!. Her şey ZÂTIN’a mâlumdur. Gönüllerimizi ve ellerimizi açtık SANA yalvarıyoruz Yâ RABBî!. DUÂların kabul olduğu icâbet vaktinde huzurunda niyâzdayız. Hamdimizi, şükrümüzü, DUÂmızı SANA arz ediyoruz. Kabul eyle ALLAH’ım!. Rahmetini, bereketini, lütfunu, keremini, inâyetini istiyoruz. Nâsib eyle ALLAH’ım!.
Yâ İLÂHî Yâ ALLAH’ım!. İslâm’a ve Müslümânlara yardım eyle!. Devletimizi, milletimizi, Âlem-i İslâm’ı her türlü tehlikeden muhafaza eyle!. Bizi salgından, yangından, selden, kıtlık ve kuraklıktan, her türlü afetten koru Yâ RABBî!. Bizler, SENin âciz ve günahkâr kullarınız. Mübârek Cuma Vaktinde, icâbet saatinde, acizâne fakat halisâne yaptığımız DUÂlarımızı boş çevirme ALLAH’ım!.
Gönüllerimizi SANA açtık yürekten yalvarıyoruz. DUÂlarımızı kabul eyle ALLAH’ım!. Hata ve günahlarımızı i’tiraf ediyor, tevbe ve istiğfarımızı ZÂTIN’a arz ediyoruz. Bizi affeyle ALLAH’ım!. Yâ RABBî!. Gazâbından rahmetine, SENden yine SANASANA sığınıyoruz. Bizi korktuklarımızdan emîn, umduklarımıza nâil eyle ALLAH’ım!.
Yâ RABBî!. Salgınla, yangınla, sel ve heyelanla ağır bir imtihandayız. Merhamet ve şefkatinle acılarımızı dindir Yâ RABBî!. RAHMEt yüklü BULUTLarınla YANGINLarımızı söndür Yâ RABBî!.
Bu çetin günlerde rahmet ve inâyetine her zamankinden daha çok muhtaç kullarına, bütün mahlukâtına yardımını gönder Yâ RABBî!.
Ormanlarda yaşamasını takdir ettiğin milyonlarca dilsiz canlılar hürmetine, diri diri yanmaktan onları kurtarmak için bol yağmurlarını gönder ALLAH’ım!. SEN her şeye kâdirsin; gücümüzü artır, sabrımızı artır, cesâretimizi artır, imkanlarımızı artır, rüzgarını durdur ALLAH’ım!. Yangınları söndürme mücâdelesinde devletimizi, milletimizi, görevleri başında amansızca mücadele eden kardeşlerimizi muvaffak eyle ALLAH’ım!.
Yâ RABBî!.
Zorluklarla mücadelede birlik ve beraberlik, sabır ve metânet, basîret ve dirâyet lütfeyle. Emânet ve mesuliyet bilincimizi artır, hidâyet ve istikâmetimizi dâim eyle Yâ RABBî!.
İLAHî Yâ RABBî!.
Bizlere, Şanına yaraşır bir kulluk nâsib eyle. Bizleri SENin rızana ulaştıracak amellere muvaffak eyle! Gönüllerimizi sevginle ma’mur eyle. Yâ RABBî!. Bize dünya ve âhirette iyilikler ve güzellikler ihsân eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla. Şüphesiz SEN, DUÂ larımızı işiten ve kabul edensin!.
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip==->HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..
Yâ İLâHe’l-ÂLEMîn!. Yâ RABBî celle celâlihu!.
Zorluklarla mücadelede birlik ve beraberlik, sabır ve metânet, basîret ve dirâyet lütfeyle. Emânet ve mesuliyet bilincimizi artır, hidâyet ve istikâmetimizi dâim eyle Yâ RABBî!.
İLAHî Yâ RABBî!.
Bizlere, Şanına yaraşır bir kulluk nâsib eyle. Bizleri SENin rızana ulaştıracak amellere muvaffak eyle! Gönüllerimizi sevginle ma’mur eyle. Yâ RABBî!. Bize dünya ve âhirette iyilikler ve güzellikler ihsân eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla. Şüphesiz SEN, DUÂ larımızı işiten ve kabul edensin!.
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip==->HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..
İMÂNsız AMEL->SaRHoŞtur,
SoN NeFeSte=>TALANOLur!.
AMELsiz İMÂN=->İÇ BoŞtur,
YAŞAnmayan=> YALANOLur!.
KUL İHVÂNİ’m=->Lâf EbEsi,
==->BEZM-i ELESt’in bEbEsi,
BAĞını KOParmış==>DÜNyâ,
DAbbetü’L-ARZ->dEbdEbEsi!.
İRfÂN.: Bilmek, anlayış, tecrübe ve zekâdan ileri gelen zihnî kemâl. * İkrar. * Mücazât. * Fık: Esrar-ı İlâhiyeye, iman ve Kur'an hakikatlarına vukufiyet..
ERkÂN.: (Rükn. c.) Rükünler. Esaslar. Temeller..
İZ’ÂN.: Basîret. Anlayış. * Teslim olup itaat etmek. * Akıl. Zekâ. İnanç. İdrak. Bilmek..
İKÂN.: İyi ve yakînen bilmek. * Sağlam bir iş. * Yakîn hasıl etmek ve edilmek sûretiyle bilmek..
ARZ.: (Erz) Yeryüzü, toprak, zemin, dünya. * Aşağı ve alçak. * Memleket, ülke. * Küre..
ARŞ.: Bağ çardağı. * Gölgelik. * Kürsü, taht, yüce makam. En yüksek gök. ALLAHın Kudret ve Saltanatının tecellî yeri..
FEVk.: Üst. Üst taraf. Yüksek derece. Yukarı..
ŞEVk.: Çok istek, şiddetli arzu. * Neş'e. *Bir şeyi bir yere şeye sağlamca bağlama. * Memnun. Şâduman..
CÜNBüŞ.: Hareket, kımıldanma..
ŞE’ÂN.: SUBHÂN ALLAH celle celâlihu’nun KÜLLî ŞEYyi her ÂN Yeniden Yaratış TeceLLîsi..
DAbbetü’L-ARZ.: Hadis-i Şerifle âhir zamanda olacağı haber verilen ve âhir zaman alâmetlerinden olan bir nevi mahluk..
dEbdEbE.: Gürültü, patırtı. Gösteri için yapılan gürültü. Tantana. Haşmet..
---Mukarreb Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Mutü kable en temutu.: ÖLmeden ÖNce ÖLünüz! ”buyurdu. (Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)
İslâm DîNi, Âdem aleyhisselâm’den Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur'ÂN-ı Kerîm’de şöyle buyurulmaktadır..:
إِنَّ الدِّينَ عِندَ اللّهِ الإِسْلاَمُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوْتُواْ الْكِتَابَ إِلاَّ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَن يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللّهِ فَإِنَّ اللّهِ سَرِيعُ الْحِسَابِ ---“İnne’d- dîne indâllâhi’l- islâm (islâmu), ve mahtelefellezîne ûtû’l- kitâbe illâ min ba’di mâ câehumulılmu bagyen beynehum, ve men yekfur bi âyâtillâhi fe innallâhe serîu’l- hısâb (hısâbı).: Muhakkak ki ALLAH'ın indinde dîn, İSLÂM'dır (teslim dînidir). Kendilerine kitab verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki hased sebebiyle ihtilâfa düştüler. Ve kim ALLAH'ın âyetlerini örterse (inkâr ederse), o taktirde, muhakkak ki ALLAH, hesabı çabuk görendir.” (Âl-i İmrân 3/19)
Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur.:
وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ ---“Ve men yebtegi gayre’l- İSLÂMi dînen fe len yukbele minh (minhu), ve huve fî’l- âhireti mine’l- hâsirîn (hâsirîne).: Ve kim İSLÂM'dan başka bir dîn ararsa, o taktirde kendisinden asla kabul edilmez ve o, âhirette "hüsranda olanlar"dan olur.” (Âl-i İmrân 3/85)
İMÂN ve UyguLaması AMEL=>Biribirinin OLmazsa OLmazıdır.:
قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا ---“Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum İLÂHUN VÂHİD (vâhidun), fe men kâne yercû likâe rabbihî fel ya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti RABBihî ehadâ (ehaden).: De ki.: “Ben de sizin gibi ancak bir beşerim. Ne var ki, bana ilâhınızın ancak BİR İLÂH olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim RABB’ine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve RABB’ine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin.” (Kehf 18/110)
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا ---“İnnellezîne âmenû ve amilu’s- sâlihâti se yec’alu lehumu’r- RAHMÂNu vuddâ(vudden).: Muhakkak ki imân edenleri ve amilü’s-sâlihât (sâlih amel işleyip nefs tezkiyesi) yapanları, RAHMÂN (olan ALLAH), muhabbet duyulanlar (sevilenler) kılacak.( gönüllere sevdirecektir.)” (Meryem 19/96)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH (celle celâlihu) bir kulu sevdiği zaman Cibril’i (aleyhisselâm) çağırır ve der ki.: “ALLAH (celle celâlihu) falanı sever sen de onu sev.’ Cibril (aleyhisselâm) onu sever ve semadakilere nida eder.: “ALLAH (celle celâlihu) falanı sever siz de onu sevin!.” Onlar onu severler ve yeryüzü halkı arasına onun için bir kabul konur.” buyurdu. (Buharî, 3037; Müslim, 2637)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Cibrîl (aleyhisselâm) bana geldi ve.: “Ümmetinden ALLAH (celle celâlihu)’a ortak koşmadan ölenler Cennet’e girecek.” diye müjdeledi.”
Bunun üzerine Ebû Zer el-Ğıfârî (r.a.) (ö. 32/652).: “Zinâ etse, hırsızlık etse yine girecek mi?” diye Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e sormuş, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“Zinâ da etse, hırsızlık da etse yine girecek.” buyurmuş. Buna âdetâ inanamayan Ebû Zer üç kere aynı soruyu sormuş, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem her defasında aynı cevabı vermiş, dördüncü defa sorunca, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem kızarak.:“Ebû Zerr’in inat ve ısrarına rağmen cennete girecek.”buyurmuştur. (Buhârî, Tevhîd, 33; Müslim, Îmân, 153; Tirmizî, Îmân, 18.)
Yâ İLâHe’l-ÂLEMîn!. Yâ RABBî celle celâlihu!.
Zorluklarla mücadelede birlik ve beraberlik, sabır ve metânet, basîret ve dirâyet lütfeyle. Emânet ve mesuliyet bilincimizi artır, hidâyet ve istikâmetimizi dâim eyle Yâ RABBî!.
İLAHî Yâ RABBî!.
Bizlere, Şanına yaraşır bir kulluk nâsib eyle. Bizleri SENin rızana ulaştıracak amellere muvaffak eyle! Gönüllerimizi sevginle ma’mur eyle. Yâ RABBî!. Bize dünya ve âhirette iyilikler ve güzellikler ihsân eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla. Şüphesiz SEN, DUÂ larımızı işiten ve kabul edensin!.
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip==->HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..
27.08.2021.. 13:13 19. mHRRm. 1443 brsbrsm..tktktrstkkmizdesessizlik....
ÇİLLe ÇÖLü CEM’de CEM’ HUu!.
AŞKın RENgi>DEMde DEM HUu!.
HeR YeR KERBELÂ HeR ZAMAN,
KuL İHVÂNim MUHARREM HUu!.
Yâ İLâHe’l-ÂLEMîn!. Yâ RABBî celle celâlihu!.
Zorluklarla mücadelede birlik ve beraberlik, sabır ve metânet, basîret ve dirâyet lütfeyle. Emânet ve mesuliyet bilincimizi artır, hidâyet ve istikâmetimizi dâim eyle Yâ RABBî!.
İLAHî Yâ RABBî!.
Bizlere, Şanına yaraşır bir kulluk nâsib eyle. Bizleri SENin rızana ulaştıracak amellere muvaffak eyle! Gönüllerimizi sevginle ma’mur eyle. Yâ RABBî!. Bize dünya ve âhirette iyilikler ve güzellikler ihsân eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla. Şüphesiz SEN, DUÂ larımızı işiten ve kabul edensin!.
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip==-> HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..
MüSLiM-Mü’MiN=>HAKk YOLUnda,
=>TESLİMîyyet<=-=>İSTiKÂMet<=,
=>EL MUSTÂKîM=>PÂKk YOLUnda,
KUL İHVÂNim->NÂSiB<==>KISMet!.
celle celâlihu.. aleyhumusselâm..
MERSiye.: Birisinin ölümü hakkında yazılan, teessürü anlatan manzume.. MEDHiye.: Birini medhetmek için yazılan yazı.. HAMîYyet.: Gayret. * Nâmustan gelen gayretle utanma veya kızma. * İstinkâf etmek. * Mukaddesatı ve milletin haklarını, mâmus ve haysiyeti korumak hususlarında gösterilen gayret ve ihtimam hasleti. İman ve İslâmiyeti ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in Sünnet-i Senîyyesini ve din ve mücâhede kardeşlerini muhafaza ve müdafaa etmek gayreti.. SAMİMîYyet.: İçten ve kalbden olan sevgi ve bağlılık.. HiCÂB.: Perde. Örtü. Hâil. * Utanma. Kendini kusurlu bilip insanlar arasından çekilmek. * Men'etmek. * ALLAH celle celâlihu ile kul arasındaki perde. * Setretmek. Gizlemek.. LEBBEYke.: Buyurunuz. Emredersiniz. * Benim muhabbet ve cezbim/çekilişim dâim SANAdır, başkasına değildir, sıdk ve ubudîyyetim/KuLluğum dâim SANAdır.. SEYR-i SÜLÛk.: Tas: Takib edilecek usûl. Bir terbiye yoluna girip devam etme. Tarikata devam etme... HÜSN-ü HÜLÛk.: Ahlâk güzelliği. Güzel ahlâk.. MÂtem.: Ağlama. Üzüntü veya kederden ağlayıp sızlama. Kederinden yas tutma.. HULKuLLAH.: ALLAH celle celâlihu’nun yaratış güzelliği.. HûLk-u KUR’ÂN.: Kur'ÂN-ı Kerîm Ahlâkı.. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Ahlâkı.. HûLk-i NEBî.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ahlâkı.. MUSTÂKîM.: (Kıyam. dan) Doğru, istikametli. * Eğri olmayan, düz, dik. * Hilesiz, temiz.. SıRat-ı MUSTÂKîM.: En doğru yol, İslâmiyet yolu. Hak yolu. ALLAH'ın râzı olduğu en doğru yol. Peygamberlerin, evliya ve sâlihlerin, sıddıkinlerin gittikleri meslek..
“OLÂN-Lar”ın fASLı ASLı.. “LÂ HUVe İLLâ HU!.”..
Yâ HAYy DOSt celle celâlihuu!.
YuSEBBih..:
يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ ---"Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi).: Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder."(Cumâ 62/1)
SeBBeHa:tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAHta yENiden Yaratış” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım..
EL =>YeDuLLAH’a.:
إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا ---“İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâhe, yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsihî, ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ.: “Muhakkak ki sana biat edenler ancak ALLAH'a biat etmektedirler. ALLAH'ın ELi onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de ALLAH ile olan ahdine vefâ gösterirse ALLAH ona büyük bir mükâfat verecektir.(Fetih 48/10)
“ALLAHRASûL ve MÜ’MiN’Ler İZZEtLi”dir.:
يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ ---“Yekûlûne le in reca’nâ ile’l- medîneti le yuhricenne’l- eazzu min hel ezell (ezelle), ve lillâhi’l- izzetu ve li resûlihî ve li’l- mû’minîne ve lâkinne’l- munâfikîne lâ ya’lemûn (ya’lemûne).: “Eğer biz şehre dönersek, mutlaka daha azîz (güçlü) olan, daha zelil (güçsüz, zayıf) olanı, oradan (şehirden) çıkarır.” diyorlar. İzzet ALLAH'ın ve O'nun RESÛL'ünün ve MÜ'MİNLERindir. Ve lâkin münafıklar bilmiyorlar.”(Münâfikûn 63/8)
Re: CuMâ CeM'im-İZ
Gönderilme zamanı: 10 Eyl 2021, 17:43
gönderen kulihvani
LüBBü’L-LüBB=->AKReB ÖZÜ’yLe,
====>KİTÂBu’L-KERîM SÖZÜ’yLe,
====>GÖNüL KULağı'yLa===>İŞit,
BAKk ve GÖR->GÖNüL GÖZÜ’yLe!.
ZEVK 10.106
==>EŞhedü En Lâ İLâhe==>İLLâ ALLAH.. KâLû BeLâ,
ELest-ü-MAHŞer ÇAĞRısı..=->BURSA SEMÂsı Es SeLâ,
HABLî’L-VERîd.. HAKk’ı DUYmak,
HeR HÜCRenLe=->HAYRa UYmak,
KAZA ve KADeR ÂLEMi.. NÂSiB-KISMEt.. KÂR-ü-BeLâ!.
->AŞKkın KÂİNAtıNa HİCRet,
ZÂHİRde==>BÂTıNa HİCRet,
=>HAKiKat-ı MuHaMMed’Le,
“İNDi”ne-“KAtı” Na HİCRet!.
KuL İHVÂNİ’m->İSMEt-İZZEt!.
Yâ İLâHe’l-ÂLEMîn!. Yâ RABBî celle celâlihu!.
Zorluklarla mücadelede birlik ve beraberlik, sabır ve metânet, basîret ve dirâyet lütfeyle. Emânet ve mesuliyet bilincimizi artır, hidâyet ve istikâmetimizi dâim eyle Yâ RABBî!.
İLAHî Yâ RABBî!.
Bizlere, Şanına yaraşır bir kulluk nâsib eyle. Bizleri SENin rızana ulaştıracak amellere muvaffak eyle! Gönüllerimizi sevginle ma’mur eyle. Yâ RABBî!. Bize dünya ve âhirette iyilikler ve güzellikler ihsân eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla. Şüphesiz SEN, DUÂ larımızı işiten ve kabul edensin!.
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip==-> HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..
HİCRet.: Sözlükte “terketmek, ayrılmak, ilgisini kesmek” anlamına gelen hecr (hicrân) masdarından isim olan hicret.: “Kişinin herhangi bir şeyden bedenen, lisânen veya kalben ayrılıp uzaklaşması” demektir; ancak kelime daha çok.: “Bir yerin terkedilerek başka bir yere göç edilmesi” anlamında kullanılır..
Kur’ân-ı Kerîm’de hicret kelimesi yer almamakla birlikte 31 âyet-i celîle’de “hecr” kökünden gelen çeşitli türevlerin geçtiği görülür.: Kur'ÂN-ı Kerîm’i terketmek.:Furkān 25/30.. Bir kişiden veya gruptan ayrılmak.:Nisâ 4/34; Meryem 19/46; Müzzemmil 73/10.. Kötü şeyleri terketmek.:Müddessir 74/5.. ALLAH celle celâlihu uğrunda başka bir yere göç etmek.: Bakara 2/218; Âl-i İmrân 3/195; Nisâ 4/89, 97; Tevbe 9/20.. anlamlarına gelmektedir.
Kur'ÂN-ı Kerîm’de.: Hicret eden kimse anlamında muhâcir ve çoğul olarak muhâcirîn, muhâcirât kelimeleri..: Nisâ 4/100; Tevbe 9/100, 117; Nûr 24/22; Mümtehine 60/10..
وَمَن يُهَاجِرْ فِي سَبِيلِ اللّهِ يَجِدْ فِي الأَرْضِ مُرَاغَمًا كَثِيرًا وَسَعَةً وَمَن يَخْرُجْ مِن بَيْتِهِ مُهَاجِرًا إِلَى اللّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلى اللّهِ وَكَانَ اللّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا ---“Ve men yuhâcir fî sebîlillâhi yecid fî’l- ardı murâgamen kesîran veseah (veseaten). Ve men yahruc min beytihî muhâciran ilâllâhi ve resûlihî summe yudrikhu’l- mevtu fe kad vakaa ecruhu alÂLLÂH (alâllâhi). Ve kânALLÂHu GAFÛran RAHÎMâ (rahîmen).: Ve kim, ALLAH YOLU’nda hicret (göç) ederse, yeryüzünde göç edilecek birçok geniş yer bulur. Ve kim, ALLAH ve O'nun ELÇİSİne hicret etmek için evinden çıkar, sonra da kendisine ölüm yetişirse, artık onun ecri (mükâfatı) ALLAH'a ait olmuştur. Ve ALLAH, GAFÛR'dur, RAHÎM'dir.”(Nisâ 4/100)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“Ameller niyete göredir. Herkese ancak niyet ettiği şey vardır. Kimin hicreti ALLAH’a ve RESÛLÜ’ne yönelikse onun hicreti ALLAH’a ve RESÛLÜ’nedir. Kimin de hicreti elde edeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı ise onun hicreti, hicret ettiği şeyedir.”buyurmuştur. (Ömer radiyallahu anhu’den; Buhârî, Îmân, 41.. Buharî, Kitabu’l İman, İtk, Hicret, Nikah; Müslim, cihad; Ebu Davûd,Talâk; Tirmizî, Hudud; Nesaî, İman.)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların selâmette olduğu (zarar görmediği) kimsedir. Muhacir de, ALLAH’ın yasakladığını terk eden kimsedir.”buyurmuştur. (Abdullah b. Amr radiyallahu anhu’den; Buhârî, Îmân, 4.)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tevbe sona ermedikçe hicret de sona ermez. Güneş battığı yerden doğmadıkça da tevbe sona ermez.”buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 2.)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Fitne zamanında yapılan ibâdet, benim yanıma hicret etmek gibidir.”buyurmuştur. (Müslim.)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Müşriklerle beraber oturmayın, onlara karışmayın; kim onlarla birlikte oturur veya onlara karışırsa onlar gibidir.”buyurmuştur. (Semüre b. Cündeb radiyallahu anhu’den; Tirmizî, Siyer, 42.)
Yâ İLâHe’l-ÂLEMîn!. Yâ RABBî celle celâlihu!.
Zorluklarla mücadelede birlik ve beraberlik, sabır ve metânet, basîret ve dirâyet lütfeyle. Emânet ve mesuliyet bilincimizi artır, hidâyet ve istikâmetimizi dâim eyle Yâ RABBî!.
İLAHî Yâ RABBî!.
Bizlere, Şanına yaraşır bir kulluk nâsib eyle. Bizleri SENin rızana ulaştıracak amellere muvaffak eyle! Gönüllerimizi sevginle ma’mur eyle. Yâ RABBî!. Bize dünya ve âhirette iyilikler ve güzellikler ihsân eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla. Şüphesiz SEN, DUÂ larımızı işiten ve kabul edensin!.
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip==-> HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..
TAKVâ.: Bütün günahlardan kendini korumak. Dinin yasak ettiğinden veya haram olduğunda şüphesi olan şeylerden çekinmek. TAKVâ.: Sakınmak, korunmak, çekinmek, hoşa gitmeyen şeylerden uzak durmak, tehlikelere karşı kendini korumak, korkulan şeyle araya bir mânia koymak demektir. TAKVâ.: Mü’minin ALLAH’ın hıfz u emânına sığınarak, âhirette kendisine zarar ve elem verecek şeylerden titizlikle korunması ve günahlardan sakınarak sâlih amellere sarılmasıdır. TAKVâ.: Kulun, azametinden korkarak ve rahmetini ümit ederek RABB'ine karşı olan kulluk görevlerini yerine getirmesi, emirlerini tutup yasakladıklarından kaçınması anlamına gelen bir terimdir.
TAKVâ.: İnsanın, özde ve sözde, davranışlarda, sözlerde ve fiillerde her zaman kendini ALLAHu zü’L- CeLÂL’in huzurunda bilerek buna göre hareket etmesi, harama düşmek korkusuyla bazı helâlleri de terk etmesi ve tüm varlığıyla O'na yönelmesiyle zirve bulur. TAKVâ.: Aynı zamanda ALLAHu zü’L- CeLÂL’e ve O'nun yarattıklarına karşı saygı, sevgi ve şükür duyarak varlık bilincinde olmak anlamını ifade eder.. TAKVâ.: Arapça "Vikaye" kökünden türemiştir.. İttikâ.: Kendini korumak, kendi duygu, davranış ve düşüncelerinin farkında ve bilincinde olmak, sakınmak, çekinmek. Günahlardan ve bütün kötülüklerden kendini çekmek. TAKVâ ile amel etmek demektir. Müttaki.: Ehl-i TAKVÂ. İttika eden. Haramdan ve günahtan çekinen, kendisini ALLAHu zü’L- CeLÂL’in sevmediği fenâ şeylerdan koruyan.. Muttakîn Sıfatı.: TAKVâlılar. Müttakiler.. Kur'ÂN-ı Kerîm'de, her ÂNALLAHu zü’L- CeLÂL ile BİZ BİR-İZ Birlikteliğinde olduğunun bilincinde olup kendilik bilincinde olanlara verilen bir sıfattır..
---Adiy bin Hatim radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir şey hakkında yemin eden kişi, sonra TAKVâya ondan daha uygun bir şey görürse, (yemininden vazgeçip) TAKVâya uygun olanı yapsın!”buyurdu. (Müslim, Eyman 15)
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ ---“Yâ eyyuhe’n- nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârefû, inne ekremekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr (habîrun).: Ey insanlar! Muhakkak ki BİZ, sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve sizi milletler ve kabileler kıldık ki, birbirinizi (soyunuzu, babalarınızı) tanıyasınız. Muhakkak ki ALLAH'ın indinde en çok kerim olanınız (ikram olunanınız, en şerefli olanınız), (ırk ya da soy olarak değil) en çok TAKVâ Sâhibi olanınızdır. Muhakkak ki ALLAH, en iyi bilen ve haberdâr olandır.”(Hucurât 49/13)
KELÂMULLAH’ta TAKVâ.:
Bakara 2/66,197,237; Mâide 5/2,8; A’râf 7/26; Tevbe 9/36,44,108,123; Yûsuf 12/57; Ra'd 13/35.; Nahl 16/30,31; Meryem 1920/13,18,63; Tâ-Hâ /132; Enbiyâ 21/48; Hac 22/32,37; Nûr 24/34; Furkân 25/15,74; Kasas 28/83; Zümer 39/61; Muhammed 47/15,17; Fetih 48/26; Hucurat 49/3,13; Müddesir 74/56; Alak 96/12…
الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَّعْلُومَاتٌ فَمَن فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلاَ رَفَثَ وَلاَ فُسُوقَ وَلاَ جِدَالَ فِي الْحَجِّ وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللّهُ وَتَزَوَّدُواْ فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَى وَاتَّقُونِ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ ---“El haccu eşhurun ma’lûmât (ma’lûmâtun), fe men farada fîhinne’l- hacca fe lâ refese ve lâ fusûka ve lâ cidâle fî’l- hacc (haccı), ve mâ tef’alû min hayrın ya’lemhullâh (ya’lemhullâhu), ve tezevvedû fe inne hayra’z- zâdi’t- TAKVÂ, vettekûni yâ ulîl elbâb(elbâbi).: Hac, bilinen aylardır. İşte kim onlarda (o aylarda), (ihrama girerek) haccı (kendine) farz edinirse, artık hacta kadına yaklaşmak (ve benzeri davranışlar), fâsıklık (günaha sapmak), cedelleşmek (sürtüşmek, kavga etmek) yoktur. Siz hayırdan ne yaparsanız ALLAH onu bilir. Ve (hayırlarla) (kendinize) azık hazırlayın. Fakat azığın en hayırlısı muhakkak ki TAKVâ Sâhibi olmaktır. Ve ey ulûl elbab! Bana karşı TAKVÂ Sâhibi olun.”(Bakara 2/197)
يَا بَنِي آدَمَ قَدْ أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاسًا يُوَارِي سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشًا وَلِبَاسُ التَّقْوَىَ ذَلِكَ خَيْرٌ ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ ---“Yâ benî âdeme kad enzelnâ aleykum libâsen yuvârî sev’âtikum ve rîşâ(rîşâen) ve libâsut TAKVÂ zâlike hayr(hayrun), zâlike min âyâtillâhi leallehum yezzekkerûn(yezzekkerûne).: Ey Âdemoğulları! Sizlere ayıp yerlerinizi gizleyip örtecek elbise ve süslenecek şeyler (elbise) ve TAKVâ Elbisesini indirdik. Bu daha hayırlıdır. İşte bu ALLAH'ın âyetlerindendir. Böylece onlar tezekkür ederler.”(A’râf 7/26)
يِا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إَن تَتَّقُواْ اللّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَاناً وَيُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ ---“Yâ eyyuhâllezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).: Ey iman edenler! ALLAH'a karşı TAKVâ Sâhibi olursanız sizi Furkân (hak ve bâtılı ayırma özelliği) Sâhibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve ALLAH, büyük fazl sâhibidir.”(Enfâl 8/29)
تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيًّا ---“Tilke’l- cennetulletî nûrisu min ibâdinâ men kâne TAKIYYÂ (takıyyen).: Kullarımızdan TAKVâ Sâhibi olanları, vâris kıldığımız cennet işte budur.”(Meryem 19/ 63)
ذَلِكَ وَمَن يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقْوَى الْقُلُوبِ ---“Zâlike ve men yuazzım şeâirallâhi fe innehâ min TAKVâ’l- kulûb (kulûbi).: Ve işte kim, ALLAH'ın şiârlarına (emirlerine, farzlarına) hürmetle uyarsa bunun sebebi muhakkak ki onların kalplerinin TAKVâ Sâhibi olmasındandır.”(Hac 22/32)
فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنفِقُوا خَيْرًا لِّأَنفُسِكُمْ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ---“Fettekûllâhe mesteta’tum vesmeû ve etîû ve enfikû hayren li enfusikum, ve men yûka şuhha nefsihî fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).: Artık ALLAH'a karşı gücünüzün yettiği kadar (en üst seviyede) TAKVâ Sâhibi olun. Dinleyin ve itaat edin! Ve kendiniz için hayır olarak infâk edin (verin). Ve kim nefsinin cimriliğinden kendini korursa (sakındırırsa), o taktirde işte onlar; onlar felaha (kurtuluşa) erenlerdir.”(Teğâbün 64/16)
فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِّنكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ ذَلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَن كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مَخْرَجًا ---“Fe izâ belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin evfârikûhunne bi ma’rûfin ve eşhidû zevey adlin minkum ve ekîmû’ş- şehâdete lillâh (lillâhi), zâlikum yûazu bihî men kâne yû’minu billâhi vel yevmi’l- âhir (âhiri), ve men yettekıllâhe yec’al lehu mahrecâ (mahrecen).: Böylece onların (boşadığınız hanımlarınızın) bekleme süreleri tamamlandığı (iddetleri sona erdiği) zaman artık onları ma’rufla (örfe uygun olarak güzellikle ve iyilikle) tutun (barındırın) veya ma’rufla onlardan ayrılın (onları iyilikle serbest bırakın). Ve sizden adalet sâhibi iki kişi şahidlik etsin (şahid olsun). Şahidliği ALLAH için yapın. ALLAH'a ve âhir güne (ALLAH'a ulaşma gününe) inanan kimseye işte bununla vaazedilir (böyle yapması istenir). Ve kim ALLAH'a karşı TAKVâ Sâhibi olursa, (ALLAH) ona bir çıkış yeri nâsib kılar.”(Talâk 65/2)
وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا ---“Ve yerzukhu min haysu lâ yahtesib(yahtesibu), ve men yetevekkel alâllâhi fe huve hasbuh(hasbuhu), innallâhe bâligu emrih(emrihî), kad cealallâhu li kulli şey’in kadrâ(kadren).: Ve hesab etmediği (aklına gelmeyen) bir yerden onu rızıklandırır. Kim ALLAH'a tevekkül ederse, artık ona O (ALLAH) kâfidir. Muhakkak ki ALLAH, emrini (işini) yerine getirendir. ALLAH herşey için bir kader tâyin etmiştir.”(Talâk 65/3)
وَاللَّائِي يَئِسْنَ مِنَ الْمَحِيضِ مِن نِّسَائِكُمْ إِنِ ارْتَبْتُمْ فَعِدَّتُهُنَّ ثَلَاثَةُ أَشْهُرٍ وَاللَّائِي لَمْ يَحِضْنَ وَأُوْلَاتُ الْأَحْمَالِ أَجَلُهُنَّ أَن يَضَعْنَ حَمْلَهُنَّ وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مِنْ أَمْرِهِ يُسْرًا ---“Vellâî yeisne minel mahîdı min nisâikum inirtebtum fe iddetuhunne selâsetu eşhurin vellâî lem yahıdn (yahıdne), ve ulâtu’l- ahmâli eceluhunne en yada’ne hamlehunn (hamlehunne), ve men yettekıllâhe yec’al lehu min emrihî yusrâ (yusren).: Ve eğer hayzdan (adetten) kesilmiş olan kadınlarınızdan şüphe ederseniz, o takdirde onların iddeti (müddeti) 3 aydır ve henüz hayz (adet) olmamış kadınların da (iddeti 3 ay). Yüklü olan (hamile) kadınların müddetleri ise yüklerini bırakıncaya (doğum yapana) kadardır. Ve kim ALLAH'a karşı TAKVâ Sâhibi olursa, (ALLAH) işinde ona kolaylık sağlar.”(Talâk 65/4)
ذَلِكَ أَمْرُ اللَّهِ أَنزَلَهُ إِلَيْكُمْ وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُعْظِمْ لَهُ أَجْرًا ---“Zâlike emrullâhi enzelehû ileykum, ve men yettekıllâhe yukeffir anhu seyyiâtihî ve yu’zım lehû ecrâ (ecren).: İşte bu, ALLAH'ın size indirdiği emridir. Ve kim ALLAH'a karşı TAKVâ Sâhibi olursa, onun günahlarını örter. Ve onun ecrini azamî artırır.”(Talâk 65/5)
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَى وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ ---“Ve mâ yezkurûne illâ en yeşâallâh (yeşâallâhu), huve ehlut TAKVâ ve ehlul magfireh (magfireti).: ALLAH'ın dilediğinden başkası O'nu zikredemez. O (O'nun dilediği kimse), TAKVâ Sâhibidir ve mağfiret ehlidir (günahları sevaba çevrilmiş olan kimsedir).”(Müddesir 74/56)
KELÂMULLAH’ta MÜTTAKîLeR.:
Bakara /2; Âl-i İmrân 3/115,133; Nisâ 4/77; Mâide 5/46; A’râf 7/128; Tevbe 9/4,7; Sâd 38/28,49; Zümer 39/33,57; Zuhruf 43/67; Duhân 44/51; Câsiye 45/19; Kâf 50/31,54; Zâriyât 51/15,35; Tûr 52/17; Kalem 68/34; Hakka 69/48; Mürselât 77/41; Nebe' 78/31..
تِلْكَ مِنْ أَنبَاء الْغَيْبِ نُوحِيهَا إِلَيْكَ مَا كُنتَ تَعْلَمُهَا أَنتَ وَلاَ قَوْمُكَ مِن قَبْلِ هَذَا فَاصْبِرْ إِنَّ الْعَاقِبَةَ لِلْمُتَّقِينَ ---“Tilke min enbâil gaybi nûhîhâ ileyk (ileyke), mâ kunte ta'lemuhâ ente ve lâ kavmuke min kabli hâzâ, fasbır, innel âkıbete lil muttekîn (muttekîne).: İşte bunlar, sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Sen ve senin kavmin, bundan önce onu bilmiyordunuz. Artık sabret, muhakkak ki (güzel) sonuç, TAKVâ Sâhiblerinindir.”(Hûd 11/49)
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ---“İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûn (uyûnin).: Muhakkak ki; TAKVâ Sâhibleri, cennetlerin içinde ve pınarlar başındadırlar.”(Hicr 15/45)
يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَنِ وَفْدًا ---“Yevme nahşuru’l- muttekîne ile’r- rahmâni vefdâ (vefden).: O gün muttakileri (TAKVâ Sâhiblerini), RAHMÂN'ın huzurunda izzet ve ikramla haşredeceğiz (toplayacağız).”(Meryem 19/85)
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ الْمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِ قَوْمًا لُّدًّا ---“Fe innemâ yessernâhu bi lisânike li tubeşşire bihi’l- muttekîne ve tunzire bihî kavmen luddâ (ludden).: Böylece Biz, O'nu (Kur'ÂN-ı Kerim'i) senin lisânınla kolaylaştırdık. O'nunla, TAKVâ Sâhiblerini müjdelemen ve inatçı kavmi uyarman için.”(Meryem 19/97)
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ ---“Ve uzlifetil cennetu li’l- muttekîn (muttekîne).: Ve cennet, TAKVâ Sâhiblerine yaklaştırıldı.”(Şu’arâ 26/90)
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي مَقَامٍ أَمِينٍ ---“İnnel muttekîne fî makâmin emîn (emînin).: Muhakkak ki TAKVâ Sâhibleri, mutlaka emîn makamlardadır.”(Duhân 44/51)
إِنَّهُمْ لَن يُغْنُوا عَنكَ مِنَ اللَّهِ شَيئًا وإِنَّ الظَّالِمِينَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُتَّقِينَ ---“İnnehum len yugnû anke minallâhi şey’â (şey’en), ve inne’z- zâlimîne ba’duhum evliyâu ba’d (ba’din), vallâhu veliyyul muttekîn (muttekîne).: Muhakkak ki onlar, ALLAH'tan bir şey (emir) konusunda asla sana fayda veremezler. Muhakkak ki zâlimler birbirinin dostudurlar. Ve ALLAH, TAKVâ Sâhiblerinin dostudur.”(Câsiye 45/19)
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ ---“Ve uzlifeti’l- cennetu li’l- muttekîne gayre baîdin.: Ve cennet, TAKVâ Sâhibleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.”(Kâf 50/31)
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَنَعِيمٍ ---“İnne’l- muttekîne fî cennâtin ve naîmin.: Muhakkak ki TAKVâ Sâhibleri, cennetlerde ve ni'metler içindedir.”(Tûr 52/17)
الْأَخِلَّاء يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَ ---“El ehillâu yevme izin ba’duhum li ba’dîn aduvvun ille’l- muttekîn (muttekîne).: İzin günü, TAKVâ Sâhibleri hariç, samimi dostlar birbirine düşmandır.” (Zuhruf 43/67)
يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنتُمْ تَحْزَنُونَ ---“Yâ ibâdi lâ havfun aleykumu’l- yevme ve lâ entum tahzenûn (tahzenûne).: Ey kullarım! O gün size korku yoktur ve siz mahzun (da) olmayacaksınız.”(Zuhruf 43/68)
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ ---“İnne lil muttekîne ınde RABBihim cennâti’n- naîm (naîmi).: Muhakkak ki TAKVâ Sâhibleri için, RABB'lerinin yanında Naîm Cennetleri vardır.”(Kalem 68/34)
وَإِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ ---“Ve innehu le tezkiretun li’l- muttekîn (muttekîne).: Ve muhakkak ki O (Kur'ân), gerçekten MUTTAKÎLER (TAKVÂ Sâhibleri) için bir öğüttür.”(Hâkka 69/48)
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا ---“İnne li’l- muttekîne mefâzâ (mefâzen).: Muhakkak ki, MUTTAKİLER (TAKVÂ Sâhibleri) için kurtuluş (ve kazanç) vardır.” (Nebe' 78/31)
RESÛLuLLAH’ta TAKVâ ve MÜTTAKîLeR.:
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir defasında, eliyle göğsünü işâret ederek üç kere.: “TAKVâ işte buradadır!.”buyurmuştur. (İbn Hanbel, Müsned, III, 134.)
---Ebû Zer (radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün.: “Ben öyle bir âyet biliyorum ki, şâyet insanların tamamı onunla amel etseydi, hepsine de kâfi gelirdi» buyurmuştu.
Ashâb-ı Kirâm.:
“Yâ Resûlullah, bu hangi âyettir?” diye sordular.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim ALLAH’a karşı TAKVâ sâhibi olursa, ALLAH ona bir çıkış yolu ihsân eder.”âyetini tilâvet buyurdu. (İbni Mâce, Zühd, 24)
فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ فَارِقُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِّنكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ ذَلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَن كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مَخْرَجًا ---“Fe izâ belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin evfârikûhunne bi ma’rûfin ve eşhidû zevey adlin minkum ve ekîmûş şehâdete lillâh (lillâhi), zâlikum yûazu bihî men kâne yû’minu billâhi vel yevmi’l- âhir (âhiri), ve men yettekıllâhe yec’al lehu mahrecâ (mahrecen).: Böylece onların (boşadığınız hanımlarınızın) bekleme süreleri tamamlandığı (iddetleri sona erdiği) zaman artık onları ma’rufla (örfe uygun olarak güzellikle ve iyilikle) tutun (barındırın) veya ma’rufla onlardan ayrılın (onları iyilikle serbest bırakın). Ve sizden adalet sâhibi iki kişi şahidlik etsin (şahit olsun). Şahidliği ALLAH için yapın. ALLAH'a ve ahir güne (ALLAH'a ulaşma gününe) inanan kimseye işte bununla vaazedilir (böyle yapması istenir). Ve kim ALLAH'a karşı TAKVâ Sâhibi olursa, (ALLAH) ona bir çıkış yeri nasib kılar/ihsân eder.”(Talâk 65/2)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olursa olsun ALLAH’a karşı TAKVâ sâhibi olan MÜTTAKÎLerdir.”buyurmuştur. (İ.Ahmed, Müsned, V, 235; Heysemî, IX, 22)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Ebû Zer radiyallahu anhu’a.: “Bak! Sen ne kırmızıdan ne de siyahtan üstün değilsin. Onlara karşı ancak TAKVâ ile üstün olabilirsin.”buyurmuştur. (İ. Ahmed, Müsned, V, 158)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ashâbından birisi kendisine gelip.: “Yâ Resûlallah! Yolculuğa çıkıyorum; bana tavsiyede bulun!” ricasına,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Senin için en lüzumlu şey ALLAH’a karşı TAKVâ Sâhibi olmandır…” buyurmuştur. (Tirmizî, Deavât, 45/3445)
---Ebû Hureyre -radıyallahu anhu.: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: "İnsanları cennete en fazla girdien şey nedir?" diye soruldu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “ALLAH’a karşı TAKVâLı olmak ve güzel ahlâktır.” buyurdu.
"İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir?" diye sorulunca da.: “Ağız ve cinsel organdır.” buyurmuştur. (İbn Mâce, Tirmizî, İ. Ahmed)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yolculuğa çıkarken.: “…Ey ALLAH’ım! Biz, bu yolculuğumuzda senden iyilik ve TAKVâ, bir de hoşnut olacağın ameller işlemeyi nasip etmeni dileriz” buyurmuştur. (Müslim, Hac, 425; Ebû Dâvûd, Cihad, 72; Tirmizî, Deavât, 45-46)
---Atıyye es-Sa’dî radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir kul günaha girerim korkusuyla, yapılması mahzurlu olmayan bazı şeylerden bile uzak durmadıkça, MÜTTAKÎLER/TAKVÂ Sâhibleri derecesine ulaşamaz.” buyurmuştur. (Tirmizî, Kıyâmet, 19/2451. Ayrıca bkz. İbni Mâce, Zühd, 24)
---Sa’d bin Ebû Vakkâs radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHu TeÂLÂMüttakî, gönlü zengin, kendi hâlinde işiyle ve ibadetiyle meşgul olan kulunu sever.” buyurdu. (Müslim, Zühd, 11)
---Adiy bin Hâtim Radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir şey hakkında yemin eden kişi, sonra TAKVâya ondan daha uygun bir şey görürse, (yemininden vazgeçip) TAKVâya uygun olanı yapsın!” buyurdu. . (Müslim, Eymân 15)
---Zeyd bin Erkam radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “…ALLAH’ım! Nefsime TAKVâsını ver ve onu tezkiye et! Sen onu en iyi tezkiye edensin. Sen onun VELÎsi ve MEVLÂ’sısın…” diye DUÂ ederdi. (Müslim, Zikir, 73)
---Ömer radiyallahu anhu, bir gün Übey bin Kâ’b radiyallahu anhu’a TAKVânın ne olduğunu sormuştu. Übey bin Kâ’b radiyallahu anhu.:“Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer?” diye sordu. Ömer radiyallahu anhu.: “Evet, yürüdüm” karşılığını verince, Übey bin Kâ’b radiyallahu anhu.: “Peki, ne yaptın?” diye sordu. Ömer radiyallahu anhu.: “Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim” cevâbını verdi. Bunun üzerine Übey bin Kâ’b radiyallahu anhu.: “İşte TAKVâ budur” dedi. (İbni Kesîr, Tefsîr, I, 42)
---Abdullah bin Ömer (radiyallahu anhu, arkadaşlarıyla birlikte Medîne civârında bir yere çıkmıştı. Sofra kuruldu. Bu esnâda yanlarına bir koyun çobanı uğradı ve selâm verdi. İbni Ömer radiyallahu anhu.:“Gel ey çoban, sofraya buyur!.” dedi.
Çoban.: “Ben oruçluyum” cevabını verdi.
İbni Ömer radiyallahu anhu hayretle.: “Bu şiddetli ve boğucu sıcakta oruç mu tutuyorsun? Bir de bu hâlde koyun güdüyorsun!.” dedi.
Daha sonra çobanın verâ ve TAKVâ duygusunu ölçmek için.: “Şu sürüden bize bir koyun satsan, parasını sana ödesek, etinden de iftar edeceğin kadarını sana versek olmaz mı?.” teklîfinde bulundu.
Çoban.: “Benim sürüm yok, bu koyunlar efendimindir!.” cevabını verdi.
İbni Ömer radiyallahu anhu.: “Kayboldu, dersin, efendin nereden bilecek ki?” dedi.
Çoban ondan yüzünü çevirdi ve parmağını semâya kaldırıp.: “ALLAH nerede?!.” dedi.
İbni Ömer radiyallahu anhu, çobanın bu TAKVâ hâlinden çok müteessir oldu.
Çobanın sözünü kendi kendine tekrar ederek.:
“Çoban dedi ki.: “ALLAH nerede?.” Çoban dedi ki.: "ALLAH nerede?.” deyip durdu. Medîne’ye geldiğinde, çobanın efendisine bir elçi gönderip sürüyü ve çobanı satın aldı. Köle olan çobanı âzâd etti ve sürüyü de ona bağışladı. buyurmuştur. (Beyhakî, Şuab, VII, 223/4908; İbni Esîr, Üsdü’l-Gâbe, III, 341)
---Ömer radiyallahu anhu de buna işaretle.: “Günahlardan korunmaya çalışmayan kimse, korunup TAKVâya erdirilmez.” buyurmuştur. (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 371)
---Ömer radiyallahu anhu’in bu konudaki gayretini Enes bin Mâlik (radiyallahu anhu şöyle anlatır.: “Ömer’in (sesini işittim. Hemen yanına çıktım. Bu esnâda o da bir bahçeye girmişti. Aramızda bir duvar vardı. Bahçenin içinde şöyle dediğini işittim.: “Ömer!. Mü’minlerin Emîri! Bak dikkat et, dikkat et!.. Vallâhi ya ALLAH’a karşı TAKVâ sâhibi olursun ya da sana azâb eder!.” buyurmuştur. (Muvatta’, Kelâm, 24)
---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Nerede olursan ol, ALLAH’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol! Bilerek veya bilmeyerek bir kötülük işlersen peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. Bir de insanlara güzel ahlâkla davran!” buyurmuştur. (Tirmizî, Birr, 55)
İkİ gÖZLü SOMUNCU BABA FIRINı kaddesallahu sırrahu..
Yâ İLâHe’l-ÂLEMîn!. Yâ RABBî celle celâlihu!.
Zorluklarla mücadelede birlik ve beraberlik, sabır ve metânet, basîret ve dirâyet lütfeyle. Emânet ve mesuliyet bilincimizi artır, hidâyet ve istikâmetimizi dâim eyle Yâ RABBî!.
İLAHî Yâ RABBî!.
Bizlere, Şanına yaraşır bir kulluk nâsib eyle. Bizleri SENin rızana ulaştıracak amellere muvaffak eyle! Gönüllerimizi sevginle ma’mur eyle. Yâ RABBî!. Bize dünya ve âhirette iyilikler ve güzellikler ihsân eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla. Şüphesiz SEN, DUÂ larımızı işiten ve kabul edensin!.
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip==-> HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..
GELen<->GEÇen->Şu ÂN İHVÂNİ’m,
=>VAKit=>NAKit=->İNÂN İHVÂNİ’m,
=>GÜN EĞİLdi=====>AKŞAM YAKın,
=>GÖÇe H A Z I R L A N=>İHVÂNİ’m!.
sallallahualeyhivesellem..
=>TEKeTEKk TERas TEKKEMde,
AÇaR=->KAN RENKli GÜLLerim!. KALB-MEDiNe>Kafa-MEKKEMde,
ÖTÜŞüR==>AŞKk BÜLBÜLLerim!.
HeR KIYAMda====>KIYAMetin,
=>YAŞAyANın SALÂtı==>HAYy!.
=>RAHMEti EYyLer=>ZAHMEtin, CÂNı>CENNEt.. GÖNLü>SARAYy!.
---Ömer radiyallahu anhu.: "Yâ Resûlullah!. Ben sizi canımdan başka her şeyden daha çok SEVerim!." dedi Peygamberimiz aleyhisselâm.: "Yâ Ömer, canımı kudret elinde tutan ALLAH'a yemin ederim ki, beni canından daha çok SEVmedikçe mü'min olamazsın!." buyurdu.
Peygamberimizi dikkatle dinleyen Ömer radiyallahu anhu.: "Yâ Resûlullah!. Vallahi ben şimdi SENi canımdan da daha çok SEViyorum!.." deyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "İşte Yâ Ömer, şimdi mü'min oldun!." buyurdu. (Bedreddin el-Aynî (ö. 855/1451), Umdetü'l-Kârî/ Sahîh-i Buhârî şerhi,1/144)
---Bir bedevî Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e.: "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. "ALLAH ve RESÛLÜ’nün SEVgisini!." dedi.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “O halde sen, SEVdiğin iLe berabersin!.” buyurmuştur. (Müslim, Sahîh, Birr ve Sılâ,45/50 (III; 2032))
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنظُرْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ---“Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe ve’l- tenzur nefsun mâ kad demet ligad (ligadin), vettekûllah (vettekûllahe), innallâhe habîrun bi mâ ta’melûn (ta’melûne).:Ey iman edenler!. ALLAH'a karşı takvâ sahibi olun! Ve her nefs, yarın için ne takdim ettiğine/ne hazırladığına baksın! Ve ALLAH'a karşı takvâ sahibi olun. Muhakkak ki ALLAH, yaptıklarınızdan haberdârdır.”(Haşr 59/18)
وَأَوْفُواْ بِعَهْدِ اللّهِ إِذَا عَاهَدتُّمْ وَلاَ تَنقُضُواْ الأَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكِيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللّهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلاً إِنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ ---“Ve evfû bi ahdillâhi izâ ahedtum ve lâ tenkudû’l- eymâne ba’de tevkîdihâ ve kad cealtumullâhe aleykum kefîlâ (kefîlen), innallâhe ya’lemu mâ tef’alûn (tef’alûne).: (ALLAH ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi ve iradenizi teslim etme/tercihiniz konusunda) sizinle ahdleştiği zaman ALLAH'ın ahdini ifâ edin (yerine getirin). Onu, sağlamlaştırdıktan (hidâyete erdikten; bedeninizi terbiye, nefsinizi tezkiye, kalbinizi tasfiye ve ruhunuzu tecliye ettikten) sonra yeminleri bozmayın (dalâlete düşmeyin). Ve siz, ALLAH'ı üzerinize kefîl kılmıştınız (ALLAHû TeÂLÂ, sizi hidâyete erdirerek verdiği sözü, kefâletini yerine getirmişti). Muhakkak ki ALLAH, sizin ne yaptığınızı bilir.”(Nahl 16/91)
Yâ İLâHe’l-ÂLEMîn!. Yâ RABBî celle celâlihu!.
Zorluklarla mücadelede birlik ve beraberlik, sabır ve metânet, basîret ve dirâyet lütfeyle. Emânet ve mesuliyet bilincimizi artır, hidâyet ve istikâmetimizi dâim eyle Yâ RABBî!.
İLAHî Yâ RABBî!.
Bizlere, Şanına yaraşır bir kulluk nâsib eyle. Bizleri SENin rızana ulaştıracak amellere muvaffak eyle! Gönüllerimizi sevginle ma’mur eyle. Yâ RABBî!. Bize dünya ve âhirette iyilikler ve güzellikler ihsân eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla. Şüphesiz SEN, DUÂ larımızı işiten ve kabul edensin!.
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetimizi BİLip====>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip=>HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur!. Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..
celle celâlihu.. sallallahu aleyhi vesellem..
هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا ---“Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum mine’z- zulumâti ile’n- nûr, ve kâne bi’l- mu’minîne rahîmâ (rahîmen).: Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât (vasıtasıyla nur) gönderen, O ve O'nun melekleridir ki O, mü'minlere Rahîm (dir). (Rahîm esmasıyla tecelli eden).”(Ahzâb 33/43)
تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا ---“Tehiyyetuhum yevme yelkavnehu selâm (selâmun), ve eadde lehum ecren kerîmâ (kerîmen).: O'na (ALLAH'a) kavuştukları gün onların tehiyyeti (mükâfatı) "SELÂM"dır. Ve onlara kerim (ikram edilen) bir ecir (mükâfat) hazırlanmıştır.”(Ahzâb 33/44)
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا ---“Yâ eyyuhe’n- nebiyyu innâ erselnâke şâhiden ve mubeşşiren ve nezîrâ (nezîren).: Ey Nebî (Peygamber)! Muhakkak ki Biz, seni ŞâhiD, Müjdeleyici ve Nezir (uyarıcı) olarak gönderdik.”(Ahzâb 33/45)
وَدَاعِيًا إِلَى اللَّهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُّنِيرًا ---“Ve dâîyen ilâllâhi bi iznihî ve sirâcen munîrâ(munîren).).: Ve O'nun (ALLAH'ın) izni ile ALLAH'a Dâvet eden ve Nurlandırıcı Sirâc (kandil) olarak (gönderdik).”(Ahzâb 33/46)
Yâ İLâHe’l-ÂLEMîn!. Yâ RABBî celle celâlihu!.
Zorluklarla mücadelede birlik ve beraberlik, sabır ve metânet, basîret ve dirâyet lütfeyle. Emânet ve mesuliyet bilincimizi artır, hidâyet ve istikâmetimizi dâim eyle Yâ RABBî!.
İLAHî Yâ RABBî!.
Bizlere, Şanına yaraşır bir kulluk nâsib eyle. Bizleri SENin rızana ulaştıracak amellere muvaffak eyle! Gönüllerimizi sevginle ma’mur eyle. Yâ RABBî!. Bize dünya ve âhirette iyilikler ve güzellikler ihsân eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla. Şüphesiz SEN, DUÂ larımızı işiten ve kabul edensin!.
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetimizi BİLip====>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip=>HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur!. Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..
Ahd.: Vâdetme. Söz verme. Vefâ. Yemin. And. Misak. Peymân.. Vefâ.: Ahdinde, sözünde durma. SEVgi ve DOStlukta sebat ve devam. Yetişme. Dince ve akılca lâzım gelen şeyi yerine getirip uhdesinden çıkma.. Sefâ.: Kaygısız ve sakin olma, gönül rahatlığı, rahatlık..
Vefâ=>Muhabbet, dostluk ve bağlılıkta sebat, ahde riâyet ve verilen SÖZde durmaktır.. Vefâ =>Bezm-i E Lest’te RABBımız TeÂLÂ’ya Verdiğimiz KULLuk Sözümüze =>Vefâ Sadakatımızın fiilen isbatıdır.. Vefâ =>Sonsuz Maddî-Manevî Ni’met ve İhsânlarıyla yaşamakta olduğumuz Cenâb-ı HAKk’a Minnet ve SALL SAYğımızdır.. Vefâ =>NÛRu’ndan Yaratılmakta OLduğumuz, ALLAHu zü’L- CeLÂL’e Teslimîyyet ve İstikâmet Rehberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e =>Her YeRde, Her ÂNda, Her HâLde ve Her Nefeste BİZ BİR-İZ SELL SEVgimizdir.. Vefâ =>ENfsümüz/Merkezimiz/Özümüzdeki BİZ BİR-İZ=NAHNU SIRRımızın =>AFâkımız/Muhitimiz/Sözümüzdeki MuhaMMedî Şehâdet Şerefimizdir..
ALLAHu zü’L- CeLÂL=>Kur'ÂN-ı Kerîmi’nde AHDe VEFÂ;
وَمَا وَجَدْنَا لأَكْثَرِهِم مِّنْ عَهْدٍ وَإِن وَجَدْنَا أَكْثَرَهُمْ لَفَاسِقِينَ ---“Ve mâ vecednâ li ekserihim min AHDin, ve in vecednâ ekserehum le fâsikîn (fâsikîne).: Onların çoğunu AHDLerini yerine getirir (AHDLerine vefâ eder) bulmadık. Ve onların çoğunu gerçekten fâsıklar olarak bulduk.”(A’râf 7/102)
كَيْفَ يَكُونُ لِلْمُشْرِكِينَ عَهْدٌ عِندَ اللّهِ وَعِندَ رَسُولِهِ إِلاَّ الَّذِينَ عَاهَدتُّمْ عِندَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ فَمَا اسْتَقَامُواْ لَكُمْ فَاسْتَقِيمُواْ لَهُمْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ ---“Keyfe yekûnu li’l- muşrikîne ahdun indallâhi ve inde resûlihî illâllezîne ÂHEDtum inde’l- mescidi’l- harâm (harâmi), fe mâstekâmû lekum festekîmû lehum, innallâhe yuhıbbu’-l muttekîn (muttekîne).: ALLAH'ın ve O'nun RESÛLÜ’nün yanında müşriklerin nasıl bir AHDi olur? Mescid-i Haram yanında AHD aldığınız kimseler müstesnâ. Artık sizin için ikâme ettikleri şeyde (AHDLerini tutarlarsa) siz de onlar için ikâme edin (AHDinizi yerine getirin). Muhakkak ki ALLAH; takvâ sâhiblerini sever.”(Tevbe 9/7)
وَلاَ تَشْتَرُواْ بِعَهْدِ اللّهِ ثَمَنًا قَلِيلاً إِنَّمَا عِندَ اللّهِ هُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ---“Ve lâ teşterû bi AHDİLLÂHi semenen kalîlâ (kalîlen), innemâ indallâhi huve hayrun lekum in kuntum ta’lemûn (ta’lemûne).: Ve ALLAH'ın AHDİni, az bir bedelle satmayın. Oysa o (AHD), ALLAH'ın indinde (katında) sizin için daha hayırlıdır, bilseniz (bilmiş olsaydınız).”(Nahl 16/95)
---Enes b. Mâlik radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bize hutbe verdiği zaman mutlaka.:“Emânete riâyet etmeyenin imanı yoktur; AHDE VEFÂ göstermeyenin ise dini yoktur.” buyururdu. (İbn Hanbel, Müsned, III, 134)
---Ebû Bekre radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“Kim bir zimmiyi (antlaşmalı bir gayri müslim vatandaşı) ANTLAŞMALIyken öldürürse ALLAH ona cenneti haram kılar.”buyurdu. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 153)
---Abdullah İbn Abbâs radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:“Kardeşinle (düşmanlığa varan) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin SÖZü verme.” buyurdu. (Tirmizî, Birr, 58)
---Zeyd b. Erkam radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kişi yerine getirme niyetiyle kardeşine bir SÖZ verir, ancak onu yerine getiremez ve zamanında SÖZünü tutamazsa günahkâr olmaz.”buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 82)
---Ubâde b. Sâmit radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bana kendi adınıza altı şeyin güvencesini verin, ben de size cennetin güvencesini vereyim.: 1-) Konuştuğunuzda doğru söyleyin, 2-) Söz verdiğinizde SÖZünüzü tutun, 3-) Size (bir şey) emânet edildiğinde ona riâyet edin, 4-) iffetinizi koruyun, 5-) Gözlerinizi (bakılması yasak olandan) sakının, 6-) Ve ellerinizi (haramdan) çekin!.”buyurdu. (İbn Hanbel, Müsned, V, 323)
GÖNÜLden =>GÖNÜLeAHDe VEFÂ;
İmam ALi kerremallahu vechehu.: “Kimseden vefâ görmesem de =>Vefâ göstermeye devam edeceğim.”buyurmuştur.
Mevlânâ kaddesallahu sırrahu.:“Vefâsızlara gitme =>Onlar birer yıkık köprüdür.”
Ömer Hayyâm.: “Vefâsız birinden vefâ beklemek =>Çöle denizin gelmesini beklemek gibidir.
Herkese vefâlı olsaydı bu dünya =>Sıra mı gelirdi senin yaşamana?.”
Şeyh Sâdi.: “Bak ey kişi!. Cenâb-ı HAKk’ın Dergâhında yakınlık istersen;
=>Dünyalık peşinde koşup da HAKk’tan gâfil olma!.
=>RABB'ine karşı vefâ sahibi ol!.”
“İhânet=>Arkadaşlık zincirini karartır,
=>Fakat vefâ=>Onu her zamankinden parlak yapar!.” KızıLderiLi Atasözü..
Yâ İLâHe’l-ÂLEMîn!. Yâ RABBî celle celâlihu!.
Zorluklarla mücadelede birlik ve beraberlik, sabır ve metânet, basîret ve dirâyet lütfeyle. Emânet ve mesuliyet bilincimizi artır, hidâyet ve istikâmetimizi dâim eyle Yâ RABBî!.
İLAHî Yâ RABBî!.
Bizlere, Şanına yaraşır bir kulluk nâsib eyle. Bizleri SENin rızana ulaştıracak amellere muvaffak eyle! Gönüllerimizi sevginle ma’mur eyle. Yâ RABBî!. Bize dünya ve âhirette iyilikler ve güzellikler ihsân eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla. Şüphesiz SEN, DUÂ larımızı işiten ve kabul edensin!.
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetimizi BİLip====>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip=>HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur!. Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..
Şu AKıL=->HAYAt SAHNEsi,
OYNAnan=->ÖMüR OYUNu!.
BENLik->SENLik BAHÂNEsi,
FİGÜRAN>KURdu-KOYUNu!. KUL İHVÂNİ’m=>ŞAHÂNEsi,
AYNı NOKta==>BAŞı-SONu!.
celle celâlihu.. sallallahu aleyhi vesellem.. كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ ---“Kullu men aleyhâ fân(fânin).: Bütün kişiler (insanlar ve cinler) fÂNidir (yok olucudur).”(RahmÂN 55/26)
وَيَبْقَى وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ ---“Ve yebkâ vechu RABBike zû’l- CeLLli ve’l-İKRâM (ikrâmi).: Ve CeLâL ve İKRâM SâHiBi RABBinin Vechi (Zâtı) bâki kalacaktır.”(RahmÂN 55/27)
Yâ İLâHe’l-ÂLEMîn!. Yâ RABBî celle celâlihu!.
Zorluklarla mücadelede birlik ve beraberlik, sabır ve metânet, basîret ve dirâyet lütfeyle. Emânet ve mesuliyet bilincimizi artır, hidâyet ve istikâmetimizi dâim eyle Yâ RABBî!.
İLAHî Yâ RABBî!.
Bizlere, Şanına yaraşır bir kulluk nâsib eyle. Bizleri SENin rızana ulaştıracak amellere muvaffak eyle! Gönüllerimizi sevginle ma’mur eyle. Yâ RABBî!. Bize dünya ve âhirette iyilikler ve güzellikler ihsân eyle. Bizi, ana-babamızı ve bütün mü’minleri bağışla. Şüphesiz SEN, DUÂ larımızı işiten ve kabul edensin!.
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetimizi BİLip====>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip=>HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur!. Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..
Yâ RABBenâ!. BİZ=>ZÂTIN’a karşı olan; FAKRîyyetimizi BİLip=>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- VeKîL celle celâlihu!. ACZîyyetimizi BİLip==>HasbunALLAHi ve Ni’me’l- KeFîL celle celâlihu!. ZİLLetimizi BİLip====>HasbünALLAHü ve Ni’me-l NaSîR celle celâlihu!. İLLetimizi BİLip======>HasbünALLAHü ve Ni’me-l KÂFi celle celâlihu!. KULLuğumuzu BİLip=>HasbünALLAHü ve Ni’me-l MeVLâ celle celâlihu!.
Diyoruz ve DUÂ Ediyoruz!. DUÂLarımızı Cumâ Günü Eşref Saatinde Kabul buyur!. Yâ RABBenâ celle celâlihu!.
Âmin Yâ Latîf Yâ Kerîm ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Rahîm Yâ Vedûd ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Fettâh Yâ Gaffâr ALLAH celle celâlihu! Âmin Yâ Settâr Yâ ALLAH ALLAH celle celâlihu!..
Âmin...Âmin...Âmin... Âmin!.. Yâ Muîn celle celâlihu..