KIZIMLA SOHBETLER

Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen halimkok »

Eyvallah Sevgili Gariban Can...

Tamerşah Tarık Kardeşimiz mesajında demiş ki;

Tamerşah Tarık yazdı:Beş yaşındaki kızım bir kaç gündür "Allah razı olsun" demeye başladı yerli yersiz...
Bunu okuduğumda gönlümden geçeni hemen derdim eğer sen yazmış olsaydın.
Fakat Kardeşimiz aramızda yeni olduğundan beni yanlış anlayabileceğinden çekindim.
Ne var ki bugün senin dediklerin de aynı şeyi çağrıştırınca o vesileyle gönlümden geçeni daha doğru ifade
edebileceğime inandığım için yazmaya karar verdim.

29 Ocak 2011 Tarihindeki BeN yazdı:Yalnızca "MANGO" demiyor OLGUNlaşmış MANGO diyor...
Gariban Can 13.05.2011 Tarhinde farketti...

Mesajın yazıldığı günden bu güne 104 gün geçmiş... Mesaj hep oradaydı ama demek ki
Gariban Canın görmesi için 104 gün geçmesi gerekiyormuş.

Buradan hareketle Tamerşah Kardeşimizin küçük kızı
Bir kaç gündür mü "Allah razı olsun" demeye başladı?

Yoksa Kardeşimiz mi ancak bir kaç gündür farkedebildi? diye geçmişti gönlümden...

Tıpkı Resullullah Sav Efendimizin Hira Mağarasında ilk vahyi aldıktan sonra evine doğru koşarken
Dağların,taşların,ağaçların,kuşların; "Selâm sana Ya Resulullah" diye selam verişlerini duyuşu gibi...
Çünkü ilk yaratılışlarından itibaren gökte ve yerde olanlar Allah' ı tesbih etmekte...
Allah ve melekleri de Allah' ın Nebisine/Resulüne sâlat ve selam etmekte...

Böyle olunca demekteyim ki; Olduğuna şahid olduğumuz şey o anda mı olmakta...
Yoksa biz OL-AN' ı ancak O AN mı farkedebilmekteyiz?

Umarım meramımı anlatabilmişimdir...

Tabi sen bunları okumak için bir 104 gün daha bekletirsen beni bu konuda emin olabilmek için epey sabretmem gerekecek...
Ne diyelim; Her işin bir vakti vardır...

Muhammedi Muhabbetlerimle...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen nur-ye »

Halim canım, yine kendine has nüktedanlığınla GÜLdürdün beni. Sağolasın var olasın :D
Seni bilmezmiyiz BİZ. BİZ BİRbirimİZi biliriz şükür...
Yeni gelen kardeşimizde uzun süredir GÖNÜL TEKKEmizi takip etmekteymiş...


aaaaa şuda var gariban basildondaya ondandır :D
Resim
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Ahmed »

Ömürlük yazılarınızı her köşeden zevkle ve ibretle takip ediyorum. Başta Kulihvani Hocam olmak üzere tüm Muhammedinur ailesinin bu Samimiyetlerini, Muhammedi Sadakatlerini ve en önemlisi Sabır yolunun taşlarını tek tek yerli yerine dizişlerini seyrederken hepiniz için içimden hep şöyle Dualar ediyorum: "Allah Razı Olsun, Sağlık, Sıhhat, Afiyet versin, Hizmetiniz Daim Olsun, Gönülleriniz Hep Aşkla Dolsun!"
...
Çoktandır bu köşeye şu anda 5 yaşında olan kızımla bir ANımı yazacaktım ama kısmet bugüne imiş...
halimkok yazdı: Ne diyelim; Her işin bir vakti vardır...

Hakikaten Halimkok kardeşimizin dediği gibi her işin vakti gelmeden kısmet olmuyor.
Yaklaşık bundan 2 yıl öncesine kadar 17 yıldır sigara içen, iflah olmaz bir tiryaki idim. Bırakmak için her yolu denedim ama olmadı. Kah 3-5 gün, kah 1 ay bıraktım her seferinde daha çok içmeye devam ettim ta ki şu an 5, o zaman 3 yaşında olan kızım beni uyandırana kadar. Bir yemek sonrası eşim mutfağı toparlarken ben de her zaman ki gibi evimizin salonuna geçmiş, daha önce, yemek sonrası içerim diye yanıma aldığım sigarayı, içme niyetiyle koltuğa oturmuş çakmak bakınmaktaydım. Derken kızım içeri girdi ve tam karşıma gelecek şekilde yerdeki halıya oturdu. Elinde sigara paketim ve çakmağım vardı. Bir sigara aldı paketten ve tıpkı benim gibi yerleştirdi dudaklarına sonra da bana dönüp:

"Haydi baba, yak şu sigaralarımızı da beraber bir sigara keyfi çatalım!"

O anda ne oldu bilmiyorum, ama başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş deyimi bile hafif kalır. Hayatım ve tüm bildiğim manalar gözümün önünden öyle bir geçti ki, "Nasıl böyle bir olaya sebep oldum, Nasıl bu kadar kötü örnek olabildim" gibi bir sürü düşünce bombardımanını işte O ANda yaşadım.Öyle bir ANdı ki o AN kelimelerle anlatılmaz, yaşanması lazım derler ya işte aynen öyle yaşadım. "Kuantum sıçrama" diyorlar şimdilerde böylesi açılımlara. Hemen doğruldum yerimden ve kızımın yanına yerleştim:

"Kızım, ver sigaranı bana. Biz keyif çatmayalım da, bak bu sigara çok zararlı bir şey. Gel, baba-kız beraber sigarayı bırakalım, içmeyelim." dedim.

Biliyordum ki sert bir yaklaşımda, bu tavrım geri tepecek, belki yıllar sonra gerçekten kızımın bilinçaltında oluşan tepkisi yüzünden sigaraya başlamasına sebep olacaktım.

"Tamam babacığım." dedi kızım ve aldım sigarayı elinden attım çöpe. Bıraktık sigarayı beraber...

Her işin bir vakti vardır...

O günden beridir içmiyorum Cenab-ı Allah'a şükürler olsun. Rabb-ül Alemin bu vesile ile içen tüm kardeşlerimin bu illetten kurtulmasını nasip etsin inşaAllah!
Muhammedi Muhabbetlerimle!
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Halim canım, ben hep böyle ağır batarya islemekteyim, Nur-ye ablamın dediği gibi Basildon da "Basil (reyhan)" yaprakları topluyorum ne edeyim, bir başka özelliğimde birisi soru sorar cevap vermem hemen (Hocam hariç) çünkü o an içimde başka bir şeyi hallediyorumdur, soruyu hafızamda tutarım aradan bir müddet geçip insanlar konuyu değiştirdiklerinde cevap veririm şaşırırlar anlayamazlar çünkü onlar konuyu unutmuşlardır artık :)

Evet dediğin çok doğru, OL-AN olmakta ve biz bunun farkına varamamaktayız, Derman hocam bile yazılarında “”elektrik saniyede 50 kez yanıp sönerken biz onu devamlı yanıyor görürüz OL-AN da korkunç bir suratle OLmakta OLduğundan bunu Anlayamıyoruz” demekte. “Zikrullah ALLAH'ın zikridir” der Derman hocam zikr O'nun zikridir, biz iştirak ederiz inşaALLAH.

Bakara Sûresi 2/152 ayetinde:


فَاذْكُرُونٖى اَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا لٖى وَلَا تَكْفُرُونِ
"Fezkuruni ezkurkum veşkuru li ve la tekfurûn:
o halde anın beni, anayım sizi ve şükredin de bana nankörlük etmeyin "


buyurulmaktadir. Bu ayeti "Fezkuruni ezkurkum: o halde anin beni, anayim sizi" , sen ANmaya basladigin zaman esas ANan BENIM demekte ALLAHU ZUL CELAL. Zaten her nefes alip verisimizde iceri cekerken bir HAYY ve disari verirken nefesimizi HU sesi cikarmaktayiz. HAYYdan gelip HUya gideriz OL-AN da durmadan. Biz olayin arkina, carkina , farkina , garkina varalim yeterki insaALLAH.

Acakir 77 kardesim basinizdan gecen fevkalade hadiseyi ibretle okudum, bende bunun benzeri bir dehset manzarisi ile irkildim gecen gun, bahcemizin cimlerini kesmek icin bir cim kesici bahcivan geldi, geldiginde dev bahce makasini citlerin arkasina birakmis bizim Bedelya'da bunu almis kucuk kardesi Selin'e dogru tutmus, su bacaklari bir budasak mi demis elinde makasla, hanimda bunu gorunce kizmis ve makasi derhal elinden almis, bu hadiseyi dinleyince bir AN aklim gecen sene ben bahce makasi ile bahcedeki ahududu agaclarini budarken, Bedelya'ya saka ile senide budasakmi diye takilmis, makasi uzaktan ona tutmustum ki bu geldi aklima birden ve dehset icinde kaldim. Kizim o ANin fotografini nasil cekmis ki bunu aynen kardesine uygulamakta ve ayni sozleri kullanmakta, vah dedim kendi kendime ya birden ileri gitseydide canini yaksa idi. Bir soz var idi onu hatirladim hemen bir din kardesinizin yuzune dogru sakin bicakla saka bile olsa korkutmayin. Niye cunku bir "BEN" var benden iceri , gozlerimizden bakan kim ki , yuzde ve insan basinda esmalarin cogu tecelli etmekte zaten. Bu yuzden hadisi serif vardir, bir arkadasiniz ile kavga ederseniz yuzune vurmayin gibi. Simdi kaynagini bulamadim, aklima geldi. Ikinci hadise de senin sigara meselesi gibi benim PC basinda evde ve ofiste oturmaktan oturu kilo alma sorunum. Cok fazla yemedigim halde hareketsizlik bunu saglamakta. Gectigimiz gunlerde Bedelya birden bana "baba zayiflaman lazim" dedi. Bu nerden cikti ki dedim. Ama bende gectigimiz gunlerde kendi icimde bu yone dogru bir istek gormeye basladim birden, hissiyat gibi bunu hissettim. Demekki bir seyin oncusu bu sozler. Cocugun sozlerine dikkat etmek gerek aklima gelen bunlar. Bu bolume boyle hadiselerimizi yazalim surekli insaALLAH. ALLAH cumlemizden razi olsun.

Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen simurg »

Benim yazacaklarım annemin dilinden olacak,
onun sözlerinden kızlarınıza bakabilesiniz istiyorum çünkü.

Anneme bir büyüğü,

"Mümin'in kocası koç olur. Münkirin kocası hiç olur"
demiş vaktiyle.

ve bu sözü kızı olan annelere söylediğini hatırlarım,
mümin aileler, salih evlatlar hep bu kız çocuklarının elinde inşaa oluyor çünkü

çünkü der,
"kız evlat büyütmek en ince ipekle, en narin kumaşa nakış işlemek gibidir,
çok zaman alır,
ama her ilmek göze görünür,
yanlış birşey ben gibi sırıtır,
az nakış işle, ama yanlış işleme,

bütün güzelliği bir kenara bırakıp,
herkes gider o yanlış ilmeğe bakar."


evlat büyütmek hakkını vererek yapılması gereken en zorlu ve en özel vazife,
emanet bilinci ile
sevgi kelimesinin az kalacağı, çok titiz bir şefkatle
sara sarmalaya elinizde kozasında büyüyecek,
vakti geldiğinde kendi de yeni kozalarda yeni kelebekler yetiştirecek çünkü,

belki bu alan benim yazı yazabileceğim en son alandır,
çocuklar konusunda gözlemciyim sadece,

hele şu sıralarda hastanelerde,ışın radyasyon,ilaçlar arasında dolaştığım için
dışarıdaki çocuklara değil yaklaşmak göz ucuyla bile temas etmiyorum.

insanlara faydamız olmayacaksa zararımız dokunmasın kuralına uymaya çalışıyorum.

İnsanlar kendini bilip,
aman ne güzel,ne şirin diyerek gördükleri çocuklara el ile dokunup seviyorlar,
buna çok üzülüyor hatta kızıyorum.

Çocuklara çok özenli davranmak lazım,
tek bir kelime ile bir çocuğun hayat planına çok ciddi hasar verebilir,
en olmaması gereken izler bırakabiliriz çünkü.

Hele bir kez görüp, bir daha hiç görmeyecek olduğumuz bir can'ın bütün hayatı
tek kelimemiz ile şaşırıp sapmalara uğrayabilir.

Kimsenin çocuğuna müdahale etmemek lazım,
iyilik yapıyoruz sanırken bile zarar verilebiliyor.

Çocukken çok tuhaf gülen bir kadın görmüştüm,
yüzü hala gitmez gözlerimden,
bu yaşa geldim, keşke bu resim hafızamdan silinse derim bazen.

Emanetlerinizi önce asıl sahibi olan Allah celle celalhu,
sonrada siz koruyup kıymetini bilin inşaallah.

Herkese evladını Allah bağışlasın.

Not; Çocuklardan dersleri yazmanızı çok beğenerek takip edip,
bende istifade ediyorum.
Çok teşekkür ederim.
Kullanıcı avatarı
hamdolsun
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 496
Kayıt: 23 Ara 2009, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen hamdolsun »

Küçük bir... çocuğu izle; gülüşünü seyret - öylesine içtendir ki. Çocuk dünyaya geldiğinde öğrendiği ilk sosyal hareket - aslında "öğrendiği" dememek lazım, çünkü onu beraberinde getiriyor - gülümsemektir. İlk sosyal hareket. Gülümseyerek toplumun bir parçası haline gelir. Çok doğal, içten görünür. Bir anne çocuğunun gülümsediğini görünce müthiş sevinir - çünkü o gülümseme sağlık ve zeka işaretidir, çocuğun aptal veya özürlü olmadığını gösterir. O gülümseme çocuğun yaşayacağını, seveceğini, mutlu olacağını gösterir. Anne buna bayılır.


Gülümsemek ilk sosyal etkinliktir, ve temel sosyal etkinlik olarak kalmalıdır. İnsan tüm hayatı boyunca gülmeli. Her türlü durumda gülebilirsen, her şeyin üstesinden gelebilirsin - ve bu da seni olgunlaştırır. Sana ağlama demiyorum. Hatta, eğer gülemiyorsan ağlayamazsın da. İkisi beraber gider; aynı fenomene aittirler: doğru ve gerçek olmaya.
Gözyaşları kurumuş olan milyonlarca insan var; gözleri ışıltısını, derinliğini yitirmiş; gözpınarları kurumuş - çünkü ağlayamıyorlar, gözyaşı dökemiyorlar. Eğer gülme özürlüysen gözyaşı da üretemezsin. Ancak güzel gülen birisi güzel ağlayabilir. Ve eğer güzelce gülüp ağlayabiliyorsan yaşıyorsun demektir. Ölüler ne gülebilir ne de ağlar. Ölü birisi ciddidir. İzle: git bir cesede bak - ölüler senden çok daha ciddi durur. Ancak canlı birisi gülüp ağlayabilir.



OSHO

değişik bir kaynak olsada bize hep çoçuk gibi olmayı tavsiye eden yazılarından hep istifade ettim...
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Sevgili Simurg can, yazını ikinci kez okudum bugün, yazılı cevap yazmamışım o zaman demek ki çok meşgul idim. Dediklerine canı gönülden katılmaktayım, çocuklar gelişim surecinde çok hassaslar ve geleceklerini biçimlendirecek etkilere maruz kalmaktalar. Bazen bunu insan farketmiyor fakat kendi kendini analiz edince insan, geçmişe ve aile ilişkilerine baktığında çok yetişkin insan, günlük yaşamlarında bazı hareketleri neden yaptığının farkına vara bilir. Yalnız, bunun için derin gözlem gerekmekte. Toplum, çevre ve arkadaşın çocuk gelişiminde etkisi de çok büyüktür. Mesnevi'de ki ayıyı yılandan kurtaran ve onunla arkadaşlık eden adamın hikayesini belki hepiniz okumuşsunuzdur. Yazın için çok teşekkur ederim, Allah razı olsun. Annen senin gibi bir evladı yetiştirdiği için ne mutludur. Hamdolsun Rabbimize ki sitemizde bizi buluşturdu.

Sevgili Hamdolsun can ,
Senin Osho'dan yaptığın alıntıyı ilk defa okuyorum, sağolasın Allah razı olsun. Osho sürekli gülen bir kişi idi. Nasreddin hoca ile ilgili çok yazıları vardır, gülen Buda heykellerinin dindar insanlardaki üzgün ve ciddi görünüme karşı reaksiyon olarak çıktığını ve Islam'dada Nasreddin Hoca'nin buna benzer olarak ortaya çıktığını söyler. Çok zeki bir kişi idi, kendisini büyük bir düşünür olarak görmekteyim.

Es-Selam ve Sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Resim

SİBERYA

26 Temmuz 2011-20:30 civari:

Akşam namazını henuz kılmış hanımla oturuyorduk, oturma odası kapısı tıkladı, hanım seslendi: “içeri gel lutfen!”
Kapıyı açan Bedelya'dan başkası değildi. Gözleri dolmuş idi, yanakları her zamanki halinden dahada kızarık, pembe kareli pijamasinin rengine uyum sağlamiş idi. Bu saatte uyuyor olması lazımdı fakat her nedense kapıda belirmişti.


Hanim:Ne oldu kızım sana, söyle ne oldu!

Bedelya: Çok kötü bir şey oldu!..

Hanim: Anlat bakalım ne oldu.

Dudakları buzuk ve titrek bir halde.

Bedelya: Anne Oscar ölüyor, tren bir daha hareket ettiğinde Oscar içinde olmayacakmış!..


Resim

Gözlerinden damla damla yaş dökülüyor. Sanki tüm dünya yıkılmıştı!. Oscar da kimdi ki? Bir kaç ay önce Bedelya ile anlaşma yapmıştık onunla bir PC oyunu oynayacaktık ve her oyun öncesi biraz Türkçe dersi alacaktı. Oyun deyince bari eğitici bir şey olsun, duygulu bir oyun olsun diyerek, Benoit Sokal'ın Syberia isimli oyununu seçmiştim. Çünkü o oyunda karakterlerle belli sınırda diyaloğ kurmak ve değişik safhalarda yeni şeyler öğrenmek mümkündü. Oyunun ana oyuncusuda bir kadındı. Oyunun kısaca konusu şöyleydi: Bir Amerikalı iş kadını Doğu avrupa'da bir kasabaya iş için gönderilmiştir. Kate Walker isimli bu iş kadını, bu kasabada bir oyuncak fabrikasını satın almak ile ilgili anlaşmayı yapmak için gönderilir fakat bu kasabaya geldiğinde oyuncak fabrikasının sahibinin vefat ettiğini öğrenir, tek mirasçısı olan Hans Voralberg isimli kişi ise Siberya'da bilinmeyen bir yerde yasamaktadır. Kate'in bu kontratı ona ulaştırması gerekmektedir fakat bunu nasıl yapacağını bilemez. Oyuncak fabrikasının bu gizemli mirasçısını bulmak için bazı ipuçlarını birleştirmeye çalışırken , oyuncak fabrikasında bir automaton (yapay zeka taşıyan ve insan özelliklerini mimik eden bir çeşit robot) üretmesi gerekir ve fabrikadaki makinelerde automoton olan Oscar için bazı parçalar üretir. Oscar'ın parçaları bir araya gelince konuşmaya başlar ve oyuncak fabrikasinda bir robot trenin makinisti olduğunu ve kendisinin ve yolculuk yapacakları trenin muciti olan kişiye bu treni götürmekle sorumlu olduğunu söyler. Bu trenin tek yolcusu da Kate Walker olacaktır. Kontrati tren ulaşınca imzalatacağını düşünen Kate, Oscar ile yolculuğa cıkmaya karar verir.

Resim

Fakat yolculuk öyle kolay değildir. Tren bazi istasyonlarda durur ve her durduğunda o kasabada başından bir takım olaylar geçer, bazı insanlarla diyaloğ kurması gerekir Kate'in. Trenin her istasyondan yoluna devam etmesi kolay değildir, bazı ipuçları ve koşulları sağlamadan tren hareket edemez. Oscar'ın Kate ile soru cevap diyaloğlarıda oynayan kişi üzerinde karakter ile bağlılık oluşturmaktadır.

Tren Siberya’da nesli tükenmis olan mamutların ve eski bir uygarlığın yaşadığı bir mecraya götürmektedir ikisini, oradaki bitkilerin bile rengi bir başkadır. Kate bu yolculuk sürecinde nişanlısının ve çevresindeki arkadaşlarının kendisine sadık olmadığını ve kendisini birer birer bıraktıklarını görür. Gittiği yer haritalarda olmayan bir yerdir, ve herkes kendisine bu yerin masal diyarı olduğunu gerçek olmadığını anlatmaktadır.


Resim

Oyun ilerledikce Kate’te değişeçektir, her istasyonda insanların içindeki dünya hırsının insanlara neler yaptırdığına şahit olacaktır, ve trenin mucidini bulduğunda onunla yolculuğuna devam edecek ve yolculuğun gizemi iş dünyasından daha ağır basacak, Kate’ in işinden ve çevresinden kendisine iyice soğukluk gelip bu maceranın içinde süreklenmesine sebep olacaktır. Bir macera oyunu olan Syberia, size tıpkı bir filmin içine girmişsiniz ve o filimdeki karaktermişsiniz gibi bir his yaşatmaktadır.

Her durakta yeni bir safhayı tamamlamak icin ipuclarını ve diyaloğları takip etmek durumundasınız. Bedelya işte böyle 6-7 durak gecerek bir yere gelmişti ve tren makinisti Oscar ölüyordu ve artık oyunun kalan kısmında olmayacaktı. Işte buna üzülmüştü şefkat dolu, minik hassas yüreği. Bedelya 5 yaşında iken bunun benzeri hisleri iki uc yıl bindiği, evimiz önünde yanmış olan arabamızın, enkazına cam arkasından bakıp ağlarken yaşamıştı.



Gariban: Kizim nerden öğrendin sen bunu?

Bedelya: Dada(baba), senin getirdiğin PC-oyun notlarından okudum odamda. Tren bir daha hareket ettiğinde Oscar gidemiyor onlarla.

Hanim: Ooo canım benim, üzülme o sadece bir oyun karakteri.

Gariban: Kızım üzülmen normal, biz zamanla Oscar'a alıştık, sevdik onu tabi ki, fakat bu sadece bir oyun, ve butun oyunlar hersey bir gün nihayet bulur. Oyun bitince Oscar olmeseydi şimdi yaşıyor mu olacaktı bir yerde? Eger canın isterse o oyunu baştan oynarsın, Oscar yine baktığında orada aynı seyleri soyleyip yapıyor olacak. Ben 7 yil evvel oynadım bu oyunu ve bak seninle oynarken yine orada.

Neler öğreniyorsun bu oyunu oynarken dikkat et. Oyunun başında ölen kadın için üzüldün mü mesela? Üzülmedin değil mi? Neden ? Cünkü onunla bir bağın olmadı, tanımıyordun ama oyun sırasında ilişki içerisine girdiğin karakter ile bir bağlılığın oldu, ve bir sevgi besledin ona karşı, bir oyun karakteri de olsa sevgi bağı kurdun. Sen bir oyun karakteri olduğu halde böylesine severken bu karakteri ve aranda bir bağ varken, bu sevgi bağı nereden geldi ki şimdi? Allah’tan geldi değil mi, içimize sevgiyi koyan O değil mi? Allah’ta yarattığı mahlukatıyla bir bağa ve sevgi ilişkisine sahiptir değil mi?

Sen Oscar’a böylesine sevgi gösterirken ALLAH’ın sana verdiği sevgi hissiyatı ile sevmektesin. Sen Oscar’ı bu kadar severken Rabbinin mahlukatını ne büyük bir sevgi ile sevdiğini biz ifade bile edemeyiz değil mi? O’na duyduğun sevgi de O’ndan gelmekte. Annene, babana kardeşine duyduğun sevgide Allah’tan gelmekte değil mi? O zaman asıl olan bir şey varsa oda senin içindeki sevgi, güzel olan bu. Bu oyun bunu ortaya cıkardı sende. Senin içindeki şefkat hissini ortaya döktü. Fakat ne de olsa bir oyun bu , ama bu yaşadığımız hayat bir oyun değil. Biz bu PC oyununu neden oynuyoruz peki? Bundan bir şeyler öğrenmek için tabi ki.

Bu oyunda Kate Walker her bir istasyonda yeni bir şey öğreniyor hayatta ve bir seyr üzere hareket etmekte ve bu seyrde kendi içindeki bazı özellikler acığa cıkmakta. Hans’a ve Oscar’a yardım ediyor ve şefkat hissi cıkıyor içinden. Mesela Hans’ı iyileştirmek için ilac bile yaptı. Kimin şefkati bu biliyormusun? Hani sofraya hergün oturduğumuz da Bismillahirrahmanirrahim diyoruz ya , orda er-rahim ile bitiyor besmelemiz. Hah işte ordaki er-Rahim , Allah c.c. nun isimlerinden birisi ve manası en merhametli, en şefkatli demek. Biz işte yine Allah’ın o yüce Rahmetini bu hadiseyle ortaya çıkarıyoruz.

Bu oyunda Kate Walker gerekli hazırlıkları yapmadan, öğreneceklerini öğrenmeden diğer istasyona gecemiyor değil mi, hatta bazı insanlar bu trenin kalkmasını engelliyorlar vede işi zorlaştırıyorlar değil mi? Ama Kate yoluna devam etmeli. Işte bizde bu hayattaki yolculuğumuzda bazı hazırlıklar yapmalıyız. Önümüze bir takım engeller çıkmakta, Kate için nasıl iş dünyası ve yüksek kazanç bir anda değerini yitiriyor ve insanlardaki gördüğü dünya hırsı onu rahatsız ediyorsa, bunlar bu yaşadığımız hayatta da mevcut canım.


لَتَرْكَبُنَّ طَبَقًا عَن طَبَقٍ
Okunuş Leterkebunne tabekan 'an tabekin.
Ki sizler binip binip gececeksiniz elbette tabakadan tabakaya
(İNŞIKAK suresi 19. ayet)


Biz Allah’tan geldik yine ona döneceğiz ama buraya bir seyler öğrenmek için geldik değil mi? Bu yolculuğumuzda bu dünyaya hırsla sarılırsak diğer bir istasyona nasıl gelebilir ve nasıl tekamül edebiliriz? Bak Resulullah SAV’ne demiş:

“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim” (Tirmizî, zühd 44)

Demekki bu yolculukta her seye bağlanıp zaman kaybedilmeden tamamlamak zorundayiz. Bak Rabbimiz bizi uyaran Resulullah (SAV)’i ve Kur’an-ı Kerimimizi göndermiş , bize rehber olsun diye. Yoldan gidip Hakikatı bilmis bulmus olmus ve yasamış Allah dostları var, onlar bu senin oynadığın oyunu tamamlayıpta yolu tarif edenlerin yayınladıkları rehber(walkthrough) klavuzlar gibi bu hayatta sana destek olurlar, sana bir sonraki istasyona geçmen için gerekli olan seyleri sana öğutlerler, senin bunları yapman için dua ederler.

Başka ne öğrendik bu oyundan?
Mesela oyundaki meşhur Rus kadın şarkıcı Helena Romanskiyi hatırlıyormusun, bir daha şarkı söyleyemeyeceğini iddia ediyordu, ve kendisini bir kenara çekmiş artık umidini hepten kesmiş idi, halbuki hayatta insanlar negatif olmamalı, elinden geleni yapmalı değil mi? Ne öğrendin sen bundan?


Bedelya: Vazgeçmememiz ve bir daha denemeye çalışmamız gerektiğini!
Gariban: Evet cok doğru bu, hatta bu yolculuğumuzda bize Kur’an-ı Kerim’de Allah c.c. diyor ki:

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Kul ya ibadiyellezine eşrafu ala enfüsihim la taknetu mir rahmetillah innellahe yağfiruz zünube cemia innehu hüvel ğafurur rahiym :
De ki: ey nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım! Allahın rahmetinden ümidi kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları mağrifet buyurur, şübhesiz ki o öyle gafûr öyle rahîm o (ZÜMER suresi 53. ayet)


Demekki insan hayatı boyunca bir çok hatalar yapabilir, butun bu hataları yaptı diye oturup hiç bir sey yapmadan ben bunu sunu yaptım artık benden hiç bir sey olmaz deyip kendi kendini yerip eli kolu bağlı oturmak yerine , tevbe edip Allah’tan umidini kesmeden yoluna devam etmeye çalısmalı, kalan zamanını iyi değerlendirmeli değil mi?

Bedelya: Hı Hı!

Gariban: Oyunda Hans hastalanınca, onu iyileştirmek için kiliseye götürdük ki orda ona baksınlar diye değil mi? Fakat keşişler Kate’e kadın olduğu için çok düşük bir muamele yaptılar, onu manastıra sokmadılar, gizlice girincede onu kiliseden çıkarmaya çalıştılar, hatta patrik ne dedi Kate’e: Ne şeytanlık yapıyorsun burada dedi. Senin dişi varlığın bu manastırın huzurunu bozuyor dedi. Hans’in bir mucit olusunuda iyi karşılamadı. Kilise içindeki rahipleri kontrolüne almış onlarıda susturmuş belli kati kurallar altında eziyor, bilgili rahiplerin bilgilerini red ediyor, ve Isa a.s’ın öğretilerinin dışına çıkıyordu bu patrik. Başka tür ilaçla iyileşmenin mümkün olmadığını, o kişinin kaderinin ölmek olduğunu ve bunun engellenemeyeceğini söyluyordu. Sonunda kiliseden Kate’in ve Hans’ın ayrılmalarına da izin vermedi ve Hans iyileşince kaçtılar. Gördün mü bak, demek ki Dın’de sınırları aşmak, kadınları sözleriyle hor ve hakir görmek, ve Allah’ın dinini cahillerin kendi kontrolu altında tutmaya çalışması, fanatik bir şekilde halka ve bilgili ilim insanlarına eziyet etmesi ne kadar da kötü şeyler. Bunları yasaklayan bir çok ayet ve hadis vardır Islamiyette kızım. Bu Patrik gibi davranan imamlar, hahamlar ve daha pek çok cahil insanlar ile karşılaşacaksın bu hayatta. Dini kullanarak insanları kontrolu altına alan din tellallarini göreceksin. Bu yüzden ilim öğrenmeli, kitabımızı okumaya çalışmalı, Allah ve Resulu (SAV)’i duyup uymalı ve bu kişilerin tuzaklarına düşmemeliyiz inşaALLAH.

Başka neler öğrendik oyundan?

Ipuçlarını, izleri ve işaretleri birleştirip bunlardan, bizim yolumuza devam etmemiz için gereken bilgileri almayı öğrendik. Bazi şeylerin ardına baktık, bu işaretlerin bazıları örtülü idiler ve örtülerini kaldırdık baktık, bazıları semboller halinde idiler onları yazıların sembollerin içinden çıkardık. Aklımızı kullanmaya çalıştık. Çünkü akıl önemli bizim için, Allah c.c Kur’an-ı Kerim’de 54 ayette bize aklımızı kullanmamızı söylüyor . Demekki aklımızı kullanmamız çok önemli. Bu yaşam içerisinde yaşadığımız alem içinde bir çok şey algılamaktayız, anamızdan doğduğumuz günden beri aklımız toplumun ve ailelerimizin bize öğrettikleri ile koşullandırılmakta. Fakat gördüklerimizin ne manaya geldiğini iyi değerlendirmeliyiz. Allah bize bir çok şey göstermekte bu hayatta ve biz bunları degişik isimlerle çağırıp, dağ, gök, tas v.s bir sürü adlar verip onlara alışıyoruz yaşam içinde. Arada bunlar hakkında düşünmek, bunları incelememiz lazım, büyüdükçe bunları göreceksin inşaallah. Bazı taşların ardına bakmamız lazım bu yaşamda. Bunun için caba sarfetmezsek bu yaşam içinde kor bir şekilde gideriz, bunu yaşamın boyunca unutma!..

Bazen acele ediyorsun sen oyunu oynarken, diyaloğları, ipuçlarını verecek şeyleri, harita ve planları okuyup bakmak istemiyor , hemen sonuca hızla gidip keşif yapmak istiyorsun. Çocuk olduğun için bunların değerli ve oyundaki bir sonraki seviyeye geçmene yardım olacaklarını akıl edemiyorsun, sabırsız davranıyorsun. Ne oluyor sonra? Gidiyorsun, takılı kalıyorsun bir yerde, ayni yerde sürekli turluyorsun, niye bu böyle oldu diye dönüp dönüp oyunun içinde daire çiziyorsun. Akıl bu, böyle yapar kızım, herşeyi ben tek başima hallederim der, nakli dinlemez kendi kendine düşünür taşınır, daire çizer döner durur ayni şeyler etrafında ve bir şey bulamayınca hüsrana düşer. Bu sözlerim senin yaşındaki bir çocuk için belki şimdi ağır gelmekte, ama bir gün bu notları görürsün ve okursun, ve diğer çocuklarımızda okurlar ve anlarlar diye kaleme almaktayız. Bu oyunda daha çok şeyler var ama bu kadar yeter şimdilik, oynayalım ama arada biraz da düşünelim birlikte inşaALLAH.
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen simurg »

Çok teşekkür ederiz GaribAN Can kardeşim,
kızınızla konuşmalarınız bize de çok yararlı olup,
birçok önemli algılamalar içine girmemize vesile oldu,

Oynadığınız oyunu anlatmanız bile bir seyri süluk aşamaları gibi
birçok akıl sorusuna cevap vermekte.

Bu sayfayı zevkle takip ediyorum.
Kızınızın büyüme ve öğrenme evrelerini sevgiyle izliyorum.
Bütün yavrulara güzel bir gelecek ve Allah'ı bilerek (inşaallah) yaşamalarını dua ediyorum.

Allah razı olsun.
Kullanıcı avatarı
Ahmed
Admin
Admin
Mesajlar: 1128
Kayıt: 27 Şub 2010, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Ahmed »

Bazen karşılaştığımız olaylar sebepsiz sonuçlar gibi bize görünürler. Aslında bulunduğumuz Alemde böyle bir ihtimal yok çünkü Sünnetullaha uygun değil, ama sebebini kavrayamadığımız, anlayamadığımız sonuçlar demek daha doğru olur herhalde...
Ramazanın ilk Cuması iftardan sonra bilgisayarımın başında bir yandan çayımı yudumlarken bir yandan da MSN'de GaribAN candan sohbet olup olmayacağı konusunda bilgi alıyordum. Sohbet olmayacağını öğrendikten sonra teravih namazı için evden çıkmaya hazırlanıyordum. Eşim merakla sordu : "Sizin sohbetiniz yok muydu bu akşam?" ben de "Ramazanda iftar-teravih falan araya giriyor. Bu yüzden Ramazan'da sohbet yapmayalım diye konuşmuşlar Hocamla GaribAN can. " diye cevap verdim. Kanepede çizgi film seyreden 5 yaşındaki kızım Meriç hemen atıldı: "Niye sohbet yapmıyorsunuz baba? Ramazanda daha çok yapmanız lazım değil mi?" beni çok şaşırtan bir soru sordu. Aslında pek ilgili görünmüyordu bu duruma ama böyle bir soru sorması hiç te ilgisiz olmadığını gösteriyordu. "Neden Ramazanda daha çok sohbet yapmamız lazım ki ? " diyerek sorusuna soruyla karşılık verdim. Gayet kendinden emin hiç düşünmeden: "Bilmiyorum, Allah öyle istiyordur herhalde" diye cevapladı sorumu. Bayağı şaşırmıştım bir kez daha, bu başlıkta yukarıda Gariban canın paylaşımına Halimkok kardeşimiz bir cevap yazmıştı : “"Bunun Rabbiyle ahdi yeni!"” aklıma bu cevap geldi.

halimkok yazdı:
Gariban yazdı:Gecen sabah Noel şarkısı vardı ağzında habirem söyleyip duruyor, dedim ki kızım bu şarkı içinde bize uygun olmayan sözler var, biz müslümanız dedim, "tamam o zaman ben bir daha söylemeyeyim bunu " diyerek karşılık verdi. Bense inat edeceğini düşünmekte idim
Resulullah Sav Efendimiz yağan yağmurun altında iyice göğsünü, kollarını açarak ıslandığında soran sahabelere diyor ya;
“Bunun Rabbiyle ahdi yeni!”
Bedelya' nın da Rabbiyle ahdi, birlikteliği henüz yenidir... tazedir...
O nedenle DİNimize uygun olmayanı reddetmekte zorlanmaz Gariban Can...
Allah cc. onu salih kullarından eylesin inşallah...
Resulullah onunla iftihar etsin...
Muhammedi Muhabbetle...
Yerler mekanlar kişiler değişse BİLe ASLında oynanAN oyuN senaryosu belli ve kesretteki bu aldatmacalarda gizli detaylar. Emek verip teslim olana, peşinden gidene, sabredene, samimi olana, AHD'ine sahip çıkana açılmakta bir bir SIRR kapıları...Şuursuzluğumuzda düştüğümüz hatalar belki kirpas yapsa da böyle bir ANlık nefesler ve derslerle geri dönüşlerimiz sağlanıyor, bu alış-veriş artınca da dönüşsüz bir yol olan o Sıratı Müstakime doğru gidişlerimizin nuru olacağı haberini sessizce haber veriyor sanki, inşaAllah!

BİZ BİR-İZ İnşaALLAH!

Muhammedi Muhabbetlerimle!
***"En Kötü KÖRlük, gÖZünü GÖRmeyiştir!.." Kul İhvani
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen halimkok »

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓى اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ
Şehru ramedanellezi unzile fihil kur'anu hudel lin nasi ve beyyinatim minel huda vel furkan
O Şehri Ramazan ki insanları irşad için hak fürkanı, hidayet delili beyyineler halinde Kur'an onda indirildi
(BAKARA suresi 185. ayet)


Ramazan ayında tüm camilerde Kuran’ ı Kerim okunuyor (mukabeleler yapılıyor)

Kur'an Okuyan Kimse Ben Allah İle Konuştum Dese Yalan Söylemiş Olmaz
Buyuruyor Sav Efendimiz.

Öyleyse küçük kardeşimiz doğru söylüyor… Ramazan da sohbet muhabbet daha çok olmalı…
Biz de öyle yapıyoruz… Ama doğrudan MuHaBBeT’ in MuHaTaBına yönelerek yapıyoruz bunu…

Değerli acakir kardeşim... Muhammedi Muhabbetlerimle...
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Kızımı okula götürürken sohbet ediyoruz. Sabahın verdiği neşe ve dinçlikle dili düşüyor, anlatıyor da anlatıyor...
Yine bir sabah " Baba, ben Allah'ı ve Peygamberimizi çok seviyorum" dedi. Öğretmenleri Peygamberimizi çok severseniz O'nu rüyanızda görürsünüz demiş, ve sordu "Baba, Peygamberimizi nasıl görücez rüyamızda O yaşıyor mu" diye sordu. 5,5 yaşında bir çocuğa bunu nasıl izah edebilirim diye çok düşündüm. Rasulullah sallallahi aleyhi ve selem efendimiz abd olarak takdir edilen süre yaşamış, ama kainat O’nun yüzü suyu hürmetine yaratılmış, tüm insanlarda Nuru Muhammed vardır, O Hayy dır diyemedim. Aslında bu konularda kendi eksikliklerimi fark ettim kendime izahını yapmalı kendim özümsemeliydim. Çok seversen görürsün kızım dedim geçiştirdim. Ancak hayatımız elverirse bunu kızıma layıkıyla izah etmeyi çok istiyorum İnşAllah.

Yine bir sabah okula giderken, bir şeyler söylüyordu. Oyun saatine geç kalmak istemiyordu ve dua ediyordu kendince “Allah’ım İnşallah trafik olmaz, yetişiriz,” diye. Trafik olmadığını görünce çok sevindi “Teşekkür ederim Allah’ım” dedi. Sonra sanki dediğine hayret etmiş gibi “Aaa baba bak Allah’la konuştum” dedi. Bazen O mu bizi eğitiyor biz mi O nu eğitmeye çalışıyoruz merak ediyorum. Birbirimizi idare ediyoruz bu şekilde… Rabbim ilmimizi idrakimizi anlayışımızı artırsın İnşAllah…

Es Selam…
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Cevaplarıyla bu köşemize renk katan tüm kardeşlerimizden Allah razı olsun. Cocuklarımızla aramızdaki bu harika diyaloglar bize Rabbimizden birer nimet ve lütuf gibi hamdolsun.

Sevgili Tamerşah Tarık can,
Sözleriniz benide cok düşündürdü, bazen öyle sözler vardır ki kitler insanı, cocuklarında soruları böyle, hani can kardeşim bir gün Resulullah SAV'e birisi gelmiş islamın şartları, imanın esasları ile ilgili sorular sormuş gidince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem :
Ey Ömer, sual soran bu zatın kim olduğunu biliyor musun? demis. Hz.Omer'de: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" deyince şu açıklamayı yapmıs: "Bu Cebrail aleyhisselâmdı. Size dininizi öğretmeye geldi."
Aha cocuklarıda bazen Cebrail aleyhi's-selâm gibi bilmek lazım bazı vakitlerde, öyle soru sorarlar bize Tarık can, sordurandan bilmek lazım!..

Es Selâm ve Sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen simurg »

Benzer tabloları oldukça sık tekrarlanan haliyle devamlı müşahade etmekteyiz,
herkes aklı ve algısı dahilinde davranışları ile hayatın içerisinde pozisyon alıp,
memnuniyet veya memnuniyetsizliklerini dile getiriyor zaman zaman,
bizlerde biribirimizin bu davranışlarına şahitler oluyoruz tabii olarak.
hele otobüs yolculuklarında bende çok sıkça bu türden konuşmalara şahit olduğumu söylemeliyim.
böyle zamanlarda konuşmaya katılmaktan ziyade,
konuşulanların ne duygu ile dile geldiğini anlamaya çalışmakta olarak buluyorum kendimi.
çünkü bazı insanlar gözlemlerini manalandırıp dile getirmeyi zorunluluk sayıyor,
bazısı da konuşmak için konu olsun diye böyle yapıyor,
çünkü otobüslerde tanımadığımız insanlar ile konuşmanın en pratik yolunun bu olduğunu düşünmekteler sanırım.

insanlar zaten kendisi dışında kaldığı sürece, birçok durumu değişik algılar ile bakıp eleştirmekte,
yeni neslin çok kusurlu ve tuhaf olduğunu düşünmek ise
insanoğlunun tarihi bir tekerrür eden alışkanlığı galiba,
herkese göre kendisinden sonraki nesil muhakkak daha serbest ve vurdumduymaz.
aslında bu genç "insan fidanların" köküne asit yada saf su verilmesi meselesi sanırım önemli olan.

çünkü hercai yaşlarda herkes bir parça dikkatsiz ve deneyimleyerek öğrenmekten kaynaklanan
normale yaklaşabilmek için bazen anormal algılanabilen davranışlar içerisinde bulunabiliyor.

hala çizgi filim izlemekten çok zevk aldığım için,
çizgi filimlerde bile bu durumu gözlemlemekteyim,
benim çocukluğumda çizgi filimler daha bir basit algılama mesajları vermekteydi,
şimdi bakıyorum daha teknik ve bilgelik mesajları ön planda,
hız var, "ben" var, ve bir şaman bilgesi kadar erdem zan edilen fikir aşılamaları var filimlerde,
ve eğer çocukların temelinde aileden alınmış, yaşanılarak öğretilmiş,
saf inanç ve hakikat bilgisine iman etme duygusu gelişmezse,
elimizde,kendisi adına erdemi kullanmak adına,
"ben"lik canavarı çok beslenmiş soğuk bir maddeci gençler topluluğumuz olacak belkide,

bütün bu karşı fikir üretilebilecek tuhaf izlenimlerimi sıraladıktan sonra,
ilaç olarak inandığım noktalarıda ifade etmeliyim,
çünkü tesbit çok kolaydır,
çözüm üretmek asıl olması gereken ve amaçlanan olmalıdır.

benim ilacım ise basit.
çocukları ciddi sevmeliyiz.
sevmenin ciddi ve eşsiz bir kıymet olduğu duygusunu öğrenmeliler,
laubali ve riyakarane sevgi ifadelerini zaten çocuklar çok kolay ayırt edebilmekte.
sevilerek büyüyen bir çocuğun ölçülü ve yeterli bir güven duygusu içerisinde huzuru yaşayacağına çok inanmaktayım.
her bilgiyi öğrenebilir,
heryer bilgi kaynağı oldu zaten.
ama sevilmek için önce anne-baba ve aileden başka kaynağı yok hiç bir çocuğun.
dikkatli olmayı,
yanlış yapmamak için düşünmeyi hep bu güven ve ciddiyet duygusu sayesinde kendisine yerleştirecektir diye düşünmekteyim.

Yanlış yada eksik de düşünüyor olabilirim elbette,
sadece söylemek istedim ,o sebeple yazdım.

Rabbim hayrlı insanlar ile huzurlu İslam toplumu olabilmemiz için daima yardımcımız olsun ve,
hoşgörü ve iyiniyet ile hakiki mü'minler olalım inşaallah. Amin
taa ilkolulda ilk öğrendiğim dini bilgi buydu
"mü'min;elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kimsedir."
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen halimkok »

Dün gece İrem’ le konuşurken bir yandan da elimde kumanda kanalları geziyordum öylesine…
İrem’ in sözleri bitsin de kalkıp yatsıyı kılayım…
Sonra da biraz kitap okuyayım uyumadan önce diyerek…

Kanallardan birinde Hz.Rabia’ nın hayatını anlatan bir film vardı…
Onu görünce İrem, sözünü kesip;

- Bu kalsın baba… Ben bunu izlemiştim… Çok güzel - Dedi.
İyi kalsın dedim içimden…
İrem konuşmayı kesti, oturur bunu izler… Ben de kalkabilirdim hiç olmazsa…

O esnada filmdeki Hz.Rabia dua ediyordu;
- Allahım… Eğer Cehenneminden korktuğum için sana ibadet ediyorsam, beni Cehennemine at… Eğer Cennetini umduğum için sana ibadet ediyorsam beni Cennetine koyma… Yok eğer senin rızan için ibadet ediyorsam beni Cemâlinle şereflendir…
İrem bunu duyunca;
- Ben böyle dua etmeye korkuyorum- dedi…. Sonra da;
- Bir insanın Allah’ ı sevip sevmediğini nasıl anlayabiliriz? Diye sordu…

Hııhhh… Al başına Belâ’ yı… Tam giderayak… Her ne kadar soru öyle giderayak cevap verilebilecek bir soru olmasa da ayağa kalkmıştım bir kez ve kapıya yönelmiştim… Bu nedenle aklıma ilk gelen cevabın İrem için yeterli olabileceği inancı ile;

- Allah’ ın seni ne kadar sevdiğini anlamak istiyorsan….

Diye söze başlamıştım ki… İrem;
- Onu demiyorum baba- Dedi…
- Bir insanın Allah’ ı sevip sevmediğini nasıl anlayabiliriz? Bunu soruyorum…
Hani ben diyecektim ki; Eğer Allah’ ın seni ne kadar sevdiğini bilmek istiyorsan, Sen Allah’ ı ne kadar seviyorsun ona bir bak, anlarsın…. Diyecektim…

Cevabımın sonu başına dönünce benim de başım sonum birbirine karıştı kaldım öyle…
Neyse kafamı toparladıktan sonra… Dedim ki;
- Bunu en iyi o insanın kendisi bilir kızım… Kendi kendine soracak ve samimiyetle cevap verecek. Hem Allah’ a olan sevgisi Allah’ ı ne kadar tanıdığına bildiğine bağlıdır… Sevmemek kusur değil… O’ nu tanımamak kusurdur, hatadır…

Şöyle bir baktım… Iı… Iıhhh… aldığı cevapla tatmin olmuş bir hal göremedim İrem’ in yüzünde…

Daha fazla batırmadan gideyim abdest alayım diyerek çıktım kapıdan… Ama halimi anlatabilmem zor…

Niyet edip abdeste başladığımda, soğuk suyu yüzüme sürdükçe gönül penceremin çamurlu camları biraz temizlendi herhalde ki gönlüme;

“De ki: eğer siz Allahı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün, Allah gafurdur, rahîmdir”

Ayeti düştü….

Elimi yüzümü kuruladıktan sonra tekrar geldim İrem’ in yanına…
Dedim ki;
- Sorduğun sorunun doğru cevabını buldum; Allah cc. bir ayette buyuruyor ki;
“De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin.”


Ve ilâve ettim;

“Bana uyun ki…” buyuran Sav Efendimiz tabi… Biz onun yap dediklerini yapmaya, yapma dediklerini yapmamaya samimi bir gayret gösteriyorsak bu Allah’ ı sevdiğimizin delilidir.

Bu sefer gözleri parladı İrem’ in… Anladım ki tatmin oldu…
Heyecan ve çekinme ile karışık dedi ki;

- Biliyor musun baba- dedi… Ben peygamberimizi Allah’ tan daha çok seviyorum. O tıpkı bizim gibi

Benim içim alt üst oldu… Anlatacak doğru sözleri bulabilsem de anlatsam…
Sadece;
- Doğrusu da bu zaten kızım… Çünkü biz Allah’ ı O’ nun bildirmesi ile bildik… O’ nun anlatması ile anladık…

Dedim ve çıktım o kapıdan…
Diğer kapıdan geçtim seccademin başına…

Haydi dedim anla… Samimi olarak sor kendine de cevapla… Allah’ ı ne kadar seviyorsun!!!!
Bir saatten beri yatsı namazını kılsam da biran önce kaygısı kalksa üzerimden...
Sonra keyfime baksam diye düşünüyordun..
Huzurundasın işte… Allah diyorsun ama en ufak bir kıpırtı bile yok içinde


Diyerek ve kendimi kınayarak… Ufaldıkça ufalarak…


HÂLimce…
22.12.2011 – 10:58
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen nur-ye »

Ya Hâlim CAN kardeşim, Ufalandıkça Ufalandım bende CAN İREMimizin SÖZleriyle!

çocuklarımıza BİZmi örneğiz?
yoksa onlar mı BİZe ÖRnEK!
TEFEKKÜR kÂN-DİLini nasıl tutuveriyorlar önümüze değil mi!
Resim
Kullanıcı avatarı
halimkok
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 3843
Kayıt: 09 Ağu 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen halimkok »

Hiç sorma Nur-ye Can hiç sorma...
Benim gördüğüm ile karşımda olan çok farklı...
Ben bir çocuk görüyorum karşımda... Oysa o beni eğitiyor çocukmuşum gibi...

Sorduklarını gerçekten bilmediği için mi soruyor bundan emin değilim.
Allah cc. kalbimizi okuyor ve bildiğimizi tanıdığımızı sandığımız insanların suretleri ardından
bizi sınava çekiyor. Ben böyle hissediyorum.

Allah cc. İlmimizi arttırsın ve bizi ilmiyle amel edenlerden eylesin.
Resulullah Sav Efendimizin HAYY DİRİ' liğine ŞaHiD kılsın ve KeVSeR HaVuZ' unda BiR eylesin.
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/muhammedinurimza.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen simurg »

Çok güzel bir şey anladım ben şimdi,
ufaldıkça ufalalım da,
ufaklığımızın, hiç'liğimizin nasıl bir duygu olduğunu anlamaya,
ve bu hale yanaşmaya başlayalım diye,
bizi, ufaldıkça ufalacak hale getirecek olaylar cereyan ettirilmekte,
ve bu ise sonsuz bir Rahmet-i İlahiye işte.

Vesile edilenler değişse de,
durum hiç değişmiyor,
Rabbimiz bizi öyle çok seviyor,
sevdikçe daha çok ve sonsuz seviyor ki,
herkesi, herşeyi biribirine vesile ederek
nefs'lerimizi bil'memizi sağlamak için çalıştırıyor herşeyi,
bütün sistemler, en son yaratılan insanın EL-İNSAN olması için emrinde hizmet etmekte.

Bazen de biz yaşamadan,
yaşayan bir kardeşimizin anlatmasından dersimizi talim ediveriyoruz,
Rabbim daim razı olsun inşaallah. Amin.
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
"Kul in küntüm tühibbünellahe fettebiuni yuhbibkümüllahü ve yağfir leküm zünubeküm, vallahü ğafurur rahiym : De ki: eğer siz Allahı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün, Allah gafurdur, rahîmdir." [ ÂLİ IMRÂN, (3/31) ]

Sevgili kardeşlerim, Elhamdulillah bu güzel ifadeleri ve yaşadıklarımızı okudukça hayretler etmekteyim. Namaz kıldığımız seccadede bize bir ayna, bize ne kadar ihlaslı olduğumuzu haykıran bir ayna. Resulullah Sallallahu aleyhi vessellem efendimize demişler ki niye sabahlara kadar namaz kılıp durmaktasınız, Allah sizin geçmiş ve gelecek günahlarınızı affettiğini söyledi dediklerinde, "siz beni bu zevkten mahrum mu etmek istiyorsunuz" demiş. Buyrun size ölçü işte!..

Dün gece Avustralya'li Tasavvufu seven bir müslüman kardeşimiz Ramana Maharshi isimli bir Hindu Bilgesinin sözlerinden bir alıntı yaptı, alıntı da şöyle diyor du:

"Bu ilahi kıvılcım uzerinde odaklanıldığında sezgisel bir şekilde hissedilir ki o zaten daima bizdedir. Kutsal yazıtlar bize işaret ediyor ki kalbin sağ tarafında ilahi nurun bir yansıması vardır. Sri Ramana der ki o yaklaşık bir baş parmağın tırnağı büyüklüğünde 5cm kadar bir bölge üzerinde yayılır ve ters çevrilmiş bir nilüfer goncası şeklindedir. Üzerinde meditasyon yapıldığında uyanır. Ilahi kıvılcım bizim kim olduğumuzu unutturan cehalet karanlığını aydınlatır. Sürekli ilim kıvılcımı ile bağlı olmak bizim varlığımızın amacıdır." Kadıncağız sordu bize ki "garibAN" bu bilgenin anlattıgı kalb midir nedir dedi.

Dedim ki öyle tabi, Bawa Baba'nın Bismin Kai dediği ve bizim çizimlerimizde merkezi nokta olarak gösterdiğimiz yazılarımızda kullandığımız kara delikten bahsetmekte, Derman hocamın tevhid yazısındaki kalble ilgili ifadelerinde bunları incelemiştik. Resulullah salllahu aleyhi vesellem'in Nur'unu tarif etmekte dedim. Böyle deyince Italya'dan bir hanım hemen atladı konuşmaya ve dedi ki "ben siyah bir ilahi nur hissediyorum fakat henüz tam siyah değil, koyu mor, bunun sufizm de açıklaması var mıdır? Ben Tanrı ile bir olma denilen bu mertebeye geldim sandım."

Aha al başına çattın şimdi gariban dedim, yok desek olmaz, Islamiyetin bir yüceliği var, var desek bu sefer kadıncağız evhamlara kapılacak aha Tanrıya ulaştım ben diyecek. Islamiyet desek, şeriat v.s uygulamadan nefs tezkiyesi, namaz, oruç v.s yok, nasıl ulaştınız desek ağır gelecek ki zaten islam değil. Islam olmayandan bunları yapıyormusunuz demek manasız. Dedim ki "sayın hanimefendi, bende yıllar evvel bir ışık görmüş onu Tanrı zannetmiştim ama seneler gecince şimdi o halimi hatırladıkça gülüp durmaktayım. Lakin bu yolda nurdan binlerce karanlık perdeler var, siz renkten ve söyleyiş tarzınızdan şüphe içindesiniz, oysa ki hakikatte şüphe yoktur, siz soru içerisindesiniz oysa ki hakikat ve kati yakinlik derecesi soruların bittiği yerdir, fakat siz kalbinizi kazmaya devam edin ulaşırsınız bir gün inşaallah Allah hayr versin size" dedim. Siyah renk ile ilgili Derman hocam'ın sözleri vardı, onlardan biraz çevirdim, Islamiyet'te bulsun bazı cevaplarını istedim. Yoga yapan bir kadındı sanırım. Müslüman bir bayan sormuş olsa idi Hz.Rumi'nin mesnevide bir yerde bahsediyordu bir sözü vardı , hani adamın birisi ramazanda hilali gözetlerken gözünün önüne kaşindan inen kivrik beyaz bir kılı hilal zannetmiş, aha demiş ramazan geldi. Bunu der ardından daha değişik bir giriş yapar ve bu yukarıdaki ayeti derdim ama diyemedim. Nasıl diyeceksin ki? Yogaylan mogaylan nereye ulaşıyorsunuz, ne rengi ne nuru? Insanlar ne çileler içerisinde bin bir meşakkat ile yoğrulup, gece gündüz ağlayıp, ne namazlar oruçlar ile ne dualar ve hizmetler ile , ne imtihanlardan geçiyorlarda halen gelemiyorlar kolay kolay, siz nereye ulaşıyorsunuz desek, dokunurdu.

Es Selam ve Sevgiyle
garibAN


Abdullah b. Ömer (r.a), Hz. Aişe’ye “Resûlüllah’tan gördüğün en şaşırtıcı şeyi bana haber verir misin” diye sorunca Hz. Aişe uzun müddet ağlamış ve sonra şöyle demiştir: “Onun her işi hayret verici idi. Bir gece yanıma geldi, hatta cildini cildime dokundurdu ve sonra şöyle buyurdu: “Ey Aişe, bu gece bana Rabbime ibadet etmek için izin verir misin.” Bunun üzerine ben “Ey Allah’ın Resûlü! Ben senin yakınlığını severim, isteklerini de severim, Rabbine ibadet etmeni de severim, izinlisin” dedim. (Ben bunu söyleyince) Resûlüllah kalktı, odadaki su ibriğinin yanına gitti, abdest aldı, suyu da çok dökmedi, sonra namaz kılmaya başladı. Ağlıyordu, hatta ağlamaktan sakalı ıslandı. Sonra secde etti ve ağlamaya devam ediyordu. Ağlamasından yer ıslanmıştı. Sonra yan tarafına yattı ve yine ağlıyordu. Sonra Bilal geldi, kendisini sabah namazına çağırıyordu. Bilal onun ağlamasını görünce “Ey Allah’ın Resûlü! Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladığı halde seni ağlatan şey nedir? Bunun üzerine Hz. Peygamber “Ey Bilal! şükreden bir kul olmayayım mı?” Nasıl ağlamayayım? Allah Teâlâ bu gece bana “Göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır”3 âyetini indirdi” dedikten sonra şöyle buyurdu: “Yazıklar olsun bunu okuyup ta bunun hakkında düşünmeyene!” Diğer bir rivayette ise “ vay bunu çeneleri arasında çiğneyip te bunun üzerinde düşünmeyenlere!” buyurmuştur.
Görüldüğü gibi Hz. Âişe uyumamış ve dikkatle yatağından ayrılan Resûl-i Ekrem’in hal ve hareketini izlemiş, onun evinde yaptığı ibadetin mahiyetini ümmete duyurarak büyük bir hizmeti ifa etmiştir. Resûlullah’ın özel hayatını ümmete en fazla yansıtan ve duyuran bu annemiz olmuştur. [Kaynak: Altınoluk dergisi, 12/2004]
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen der-ya »

Gariban yazdı:Müslüman bir bayan sormuş olsa idi Hz.Rumi'nin mesnevide bir yerde bahsediyordu bir sözü vardı , hani adamın birisi ramazanda hilali gözetlerken gözünün önüne kaşindan inen kivrik beyaz bir kılı hilal zannetmiş, aha demiş ramazan geldi. Bunu der ardından daha değişik bir giriş yapar ve bu yukarıdaki ayeti derdim ama diyemedim. Nasıl diyeceksin ki? Yogaylan mogaylan nereye ulaşıyorsunuz, ne rengi ne nuru? Insanlar ne çileler içerisinde bin bir meşakkat ile yoğrulup, gece gündüz ağlayıp, ne namazlar oruçlar ile ne dualar ve hizmetler ile , ne imtihanlardan geçiyorlarda halen gelemiyorlar kolay kolay, siz nereye ulaşıyorsunuz desek, dokunurdu.

Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Linkteki video için teşekkür ederim Der-Ya kardeşim, Allah razı olsun, izledim harika idi, lâkin ben anlatmak istediğimi anlatamamışım. Düşünce ve sözler yerinde güzel. İçim bu video ya çok ısındı bunu siz türkçe olarak yazıp atabilirseniz ingilizceye çevirmek isterim.
Es Selam ve Sevgiyle
garibAN
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen Gariban »

Resim

Bedelya: Dada bak bugün okulda bir şiir yazdım.
garibAN: Oku bakalım ne yazdın.
Bedelya: Peki.

SİHİRLİ KUTU

Kutuma geçen yazların aydınlıklarını ve perilerin en son ruhlarını,
Bir kuşun gönül yakıcı yorumlar ile ötüşünü, gönle ferahlık veren en lezzetli çikolata barını koyacağım.

Kutuma kavruk dumanlı mangalın yükselen büyüsünü koyacağım.
Avucumda azıcık yavaşça eriyen narin kartanelerini de.

Kutum muhteşem bir ipek ve içinde altın katmanların olduğu en güzel kumaştan yapılıdır
ve üzerine yapışık narin bir ipek kelebek var.

Kutumun çatısından yukarı yükseğe uçacağım.

O bir yastık kadar ağır,
Bir parça kumaş kadar hafif,
Beyaz birders tahtası kadar büyük,
Bir dolma kalem kadar küçük.


garibAN: MaaşAllah çok garip ve güzel bir kutu bu canım.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen tamersah tarik »

MaşAllah bence çok güzel olmuş. Herkes kaderince-kadarınca yaşıyor. Geçenlerde annemlere Dilara'yı almaya gitmiştik. Yemek yedikten sonra duamızı yaptı sağolsun. Sonra dedesi ona öğrendiklerini sordu. O da bildiklerini okudu. Sonra,

رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء

“Rabbic’alnî mukîma's-salâti ve min zurriyyetî rabbenâ ve tekabbel duâ(duâi) : RABBim! Beni, gereği üzere namaza devam eden kıl; zürriyetimden de böyle kimseler yarat... Ey RABBimiz, duâmı kabul et.”

(İbrâhim 14/40)

Bu ayeti okudu ki, hepimiz çok şaşırdık. Babam hariç bunu bilen yoktu. Hepimiz çok utanmıştık ve kıpkırmızı kesilmiştik. Aldım kucağıma, "Kızım ben bu okuduğunu bilmiyorum bana da öğretirmisin" dedim. O da teker teker bana ezberletti. Belki okuduğunun bilincinde değil, belki anlamını da bilmiyor ama öğrenmişti ve öğretmişti. Diyorum ya kim kimi eğitiyor belli değil... Rabbim cümlesine hayırlar nasip etsin İnşAllah.
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Belki de bilincinde ben farkında değilim...
Resim
Kullanıcı avatarı
der-ya
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 853
Kayıt: 29 Eki 2011, 07:01

Re: KIZIMLA SOHBETLER

Mesaj gönderen der-ya »



Gariban yazdı:Linkteki video için teşekkür ederim Der-Ya kardeşim, Allah razı olsun, izledim harika idi, lâkin ben anlatmak istediğimi anlatamamışım. Düşünce ve sözler yerinde güzel. İçim bu video ya çok ısındı bunu siz türkçe olarak yazıp atabilirseniz ingilizceye çevirmek isterim.
Es Selam ve Sevgiyle
garibAN


Bir kış günüydü soğuktu, İnsanın soluğu dışarı çıkmadan donacak kadar soğuktu.
Bırakın böyle bir havada bişeyler yapmayı, İnsanın yürüyüp evinin yolunu bulması bile zordu.
Gerçi sert bir rüzgar esmiyordu, kar, tipi savrulmuyordu ama soğuk nedir bilmeyen bir memleket için, damarlardaki kanın akışını yavaşlatacak kadar, soğuk vardı.
İşte böyle bir havada, Mecusinin biri ya soğuktan soğuktan olmasa açlıktan ölecekleri aşikar olan, güvercinler için dışarı çıkmış, soğuğa aldırmadan kuşları yemlemeye devam ediyordu.
Kuşlarda onun etrafını sarmış, annesine koşan bir çocuk gibi pır pır kanat çırpıyor,
sanki mutluluklarını ilan ediyorlardı. Ne varki bu soğukta dışarıda olan, yalnız bu mecusi değildi.

Cüneyd-i Bağdadi hzleri de dışarı çıkmış, yüreğini yakan aşk ateşini karların ve soğuğun hafifleteceğini düşünerek, tefekkür halinde yürüyordu.
Kuşlara yem atmakta olan bu Mecusiyi görünce, Mecusinin kuşlara duyduğu merhameti ona duyarak yanına dostça yaklaştı.
Mecusiye, Yaptığın bu davranış Allahın âhlakıdır. Merhamet Allah'ın sıfatıdır.
Ama gel gelelim bunların Allah katında makbul olabilmesi için, ilk şart imandır.
İman olmadıktan sonra fıtratının bu güzelliği hiç bir işe yaramaz.
Seni cehennemin ateşinden koruyamaz. Çünkü Allah katında din İSLAM'dır.
dedi.

Mecusi mahsun bir kabul haliyle, bende biliyorum ki bu yaptığımın bir faydası yoktur.
Ama Allah bu yaptığımdan habersiz midir?
Beni görmez, bu halimi bilmez mi?

Cüneyd-i Bağdadi hzleri, Elbette görür ve bilir ona muhal yoktur, diyince
Mecusi de o halde faydaya ne hacet, Onun beni görüp bilmesi bana yeter dedi ve yaptığı işi yapmaya devam etti.

Aradan geçen nice yaz ve kıştan sonra bir Hac mevsimi Cüneyd-i Bağdadi hzleri tavaf,
tavaf için Beytullaha yaklaştığında, birinin ellerini semaya kaldırmış, haliyle bütün kalbini semaya uzatır gibi içten, gözyaşları içinde dua ettiğini görür.
Öyleki onu görenler bile içlenmekten, gözyaşlarını salıvermekten kendini alamaz.
Cüneyd-i Bağdadi hzleri yaklaşıp kim olduğuna biraz dikkat edince,
bu dua eden kişinin o soğuk kış günü kuşlara yem vermek için dışarı çıkıp, kuşları yemleyen Mecusi olduğunu görür.
Yanına yaklaşarak onu kolundan yakalar.
Bir an göz-göze gelirler. İkiside birbirini tanışmıştır. Mecusi Cüneyd-i Bağdadi hzlerinin kulağına eğilerek, İşte Allah gördü ve Bildi, bundan başka ne fayda olur.
dedi ve orada Kelime-i Şehadet getirerek, can verdi.
O ruhunu yeni teslime etmişti ki, hafiften bir ses geldi,
Ve sadece Cüneyd-i Bağdadi hzlerinin kulaklarında yankılandı.

''Ey Cüneyd!...
Sen benim Beytimi arzu ederek buraya geldin, ve Beytime kavuştun,
Oysa o beni arzu ederek buraya geldi ve bana kavuştu.''

Cüneyd-i Bağdadi hzleri yapılan herşeyin, Onun rızasını da aşarak,
sadece Onun için, O'nun AŞKı için yapılması gerektiği anlamıştı.

ZATa kavuşan sıfatlara takılır mı?
Ve Cüneyd Ömrünün sonuna kadar ne yaptıysa, Onun için yaptı.
Eğer göğün yedi kat üstüne çıkmaksa niyetin, Aşktan güzel merdiven bulamazsın.
Eğer aşkı bulmaksa niyetin, Aramadan duramazsın. -
Yunus Emre.k.s
Cevapla

“►İslami Sohbetler◄” sayfasına dön