KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta ZuLM ve ZÂLiM..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta ZuLM ve ZÂLiM..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim İÇ ACIsı!.

KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta ZuLM ve ZÂLiM..

==>BOŞa ÇIKtı==>İLİM-ÂLiM,
MAZLUmun “Ah!.”ı VebÂLiM,
BELhum e dALLûn.. DİBİnde,
EN KORKUnç=>AKıLLı ZÂLiM!.

İNSÂNLar==>AKLın YE-mekte,
BÂTIN’ı YOKk>ZÂHİR ZamÂN!.
“EN ZÂLiM BENim” DE-mekte,
GELdi=>Çattı==>ÂHİR ZamÂN!.


ZEVK 9950

=>ÂHiR ZamÂN=>EL->EL’eLer=>DOĞRUCUsu<->YALANCIsı,
=>KALBLerin KAFA’sın KESti.. OLsun!. OLmasın!.. SANCIsı,
HASta-YAŞLı-ÇOCUk-ÇOLuKk,
ZÂLiM ZuLMü OLdu=>YOLuKk,
DENGEsiz=>DÜZEN==>DELİRdi..===>ÇİLLe ÇAĞI’n İÇ ACIsı!.


22.05.2021.. 14:22
brsbrsm...tktktrstkkmizdeşuÂNnnBİZzz..


MERHAMEtsiz=>TAGUt KAVMi,
İÇ<=>İÇ’e=->GEÇti İHVÂNİ’m!.
=>ADALEtsiz=->TAGUt KAVMi,
HEP<->HİÇ’e GEÇti İHVÂNİ’m!.


Resim ZULÜM.:
ZuLm.: (Zulüm) Haksızlık. * Eziyet, işkence. * Bir hakkı kendi yerinden başka bir yere koymak..
ZÂLiM.: Zulmeden, haksızlık eden..
ZuLmat.: (Zulümât - Zulemât) (Zulmet. c.) Karanlıklar. Kara gün. * Dinsizlik ve Zulüm Devri..
MAZLUm.: Zulüm görmüş. Kendine zulmedilmiş. * Halim, selim, sakin, sessiz..
Tagi.: (Tagy) (Tuğyan. dan) Azgın. Azmış. Asi. Mütekebbir ve ahmak olan. * Dindar olmayan padişah..
Tugyan.: Zulüm ve küfürde çok ileri gitmek. Azgınlık, taşkınlık. Taşkın mizaçlılık. * Kan galebe etmesi hali..
TAGUt.: İnsanları ALLAH celle celâlihu'ya karşı isyana sevkeden. İsyankâr. * Her bâtıl mâbud. * Şeytan. * İslâmiyetten önce Kâbe'deki putlardan birinin ismi..

ResimZuLüM.:
“Bir şeyin gereğini değil de zıddını yapmak, hakkı yerli yerine koymamak.” diye tarif edilir. Zulüm, başkasının hakkı üzerinde haksız bir tasarrufta bulunmak, herhangi bir konuda haddi aşmaktır. Haksız yere başkasının malını almak, ırzına, namusuna sataşmak gibi uygunsuz davranışlar, zulüm diye adlandırılır.
Zulüm, adâletin zıddıdır. Adâlet bir fazilet, zulüm ise bir zillet, faziletsizlik, ahlâksızlık ve haysiyetsizliktir. İslâm, yeryüzünde adâleti hâkim kılmayı, zulmün her çeşidini ortadan kaldırmayı hedefler, mensublarını, özenle zulümden sakındırır.
Hadîs-i şeriflerinde, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in mü’minlerin sakınmalarını, uzak durmalarını istediği iki önemli yasak konusu ZuLüm ve CiMRiLiktir.. Cimrilik sebebiyle helâk oluş, bu dünyada olabileceği gibi, âhirette de olabilir. Hadisde geçen ve cimrilik diye dilimize aktardığımız “Şuh” kelimesi, şiddetli cimriliği, sadece malda değil, her işte ve her iyilikte cimri davranmayı ifâde eder. Nefsin Şuhhası.. Cimrilik, dinimizin kötü karşıladığı ve helak edici huylardan saydığı bir davranıştır. Üstün ahlâk ve fazilet olan cömertliğin zıddıdır. ALLAH celle celâlihu cömertleri över, cimrileri ise kötüler. Cimri, gerçekte ALLAH’ın olan malı, mülkü, ihsan edilen iyilikleri, ALLAH’ın kullarına vermekten yüz çeviren kimsedir. ALLAH celle celâlihu, insanın bu kötü hasletlerini şöyle ANLAtır.:


قُل لَّوْ أَنتُمْ تَمْلِكُونَ خَزَآئِنَ رَحْمَةِ رَبِّي إِذًا لَّأَمْسَكْتُمْ خَشْيَةَ الإِنفَاقِ وَكَانَ الإنسَانُ قَتُورًا
Resim---“Kul lev entum temlikûne hazâine rahmeti RABBî izen le emsektum haşyete’l- infâk (infâkı), ve kâne’l- insânu katûrâ (katûren).: De ki: “Eğer siz, RABBimin rahmet hazineleri(ne) mâlik (sahib) olsaydınız, o zaman infâk (harcanıp tükenecek) korkusu ile (onu) mutlaka (elinizde) tutardınız. İnsan çok cimridir.” (İsrâ 17/100)

Resim---Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’ den; Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hiç şüphesiz ALLAH, zâlime mühlet verir. Onu yakalayınca da kaçmasına fırsat vermez!.”buyurdu.
(Buhârî, Tefsîru sûre (11); Müslim, Birr 61)

Sonra şu âyet-i kerîmeyi okudu:
وَكَذَلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَى وَهِيَ ظَالِمَةٌ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَدِيدٌ
Resim---“Ve kezâlike ahzu rabbike izâ ehazel kurâ ve hiye zâlimeh(zâlimetun), inne ahzehû elîmun şedîd(şedîdun).: Halkı zâlim olan ülkeleri ahzettiği zaman senin RABB'inin yakalaması işte böyledir. O'nun ahzı (yakalaması), muhakkak ki çok şiddetlidir, çok elîmdir.” (Hûd11/102)

وَلاَ تَجْعَلْ يَدَكَ مَغْلُولَةً إِلَى عُنُقِكَ وَلاَ تَبْسُطْهَا كُلَّ الْبَسْطِ فَتَقْعُدَ مَلُومًا مَّحْسُورًا
Resim---“Ve lâ tec’al yedeke maglûleten ilâ unukıke ve lâ tebsuthâ kullel bastı fe tak’ude melûmen mahsûrâ (mahsûren).: Ve boynuna elini bağlama (cimrilik yapma) ve hepsini açıp saçma (israf etme)! Aksi halde kınanmış ve malı tükenmiş olarak kalırsın.” (İsrâ 17/29)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, Muaz radiyallahu anhu'ı Yemen'e gönderiken.:
"Sen Ehl-i Kitab bir kavme gidiyorsun. Onları dâvet edeceğin ilk şey ALLAH'a ibâdet olsun. ALLAH'ı tanıdılar mı, kendilerine ALLAH'ın zekâtı farz kılmış olduğunu, zenginlerinden alınıp fakirlerine dağıtılacağını onlara haber ver. Onlar buna da itaat ederlerse kendilerinden zekâtı al. Zekât alırken halkın (nazarlarında) kıymetli olan mallarından sakın. MAZLUMUN BEDDUÂSINI ALMAKTAN KORK. ZİRA ALLAH'LA BU BEDDUÂ ARASINDA PERDE MEVCUD DEĞİLDİR."
buyurmuştur..

(Buharî, Zekât 1, 41, Sadaka 1, 63, Mezâlim 9, Megazi 60, Tevhid 1; Müslim, İman 31, (19); Tirmizî, Zekât 6, (625); Ebu Davûd, Zekât 4, (1584); Nesaî, Zekât 46, (5, 55))

Başka rivâyetler, mazlum âsi de olsa;

دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ مُسْتَجَابَةٌ وَاِنْ كَانَ فَاجِراً فَفُجُورُهُ عَلى نَفْسِهِ
"Mazlumun duâsı makbuldür, fâcir bile olsa, zirâ onun fücûru kendini ilgilendirir." buyurmuştur..
(Ahmed İbnu Hanbel, Müsned.)

Resim“BELhum e DALLÛN EHLi”-ne
=>BATmışsa CÂHİL CEHLi-ne.:


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Dünya bir leştir. Onu elde etmek isteyenler de köpeklerdir.”buyurdu.
(Aclûnî, Keşfü’l- Hâfâ, I, 409)

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَرْجِعُونَ
Resim---“Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn (yerciûne).: SAĞIRdırlar, DİLsizdirler, KÖRdürler. Bundan dolayı dönmezler." (Bakara 2/18)

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
Resim--- “Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi BELHUM eDALLUn ulâike humul gâfilûn(gâfilûne): Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalbleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. ONLAR HAYVANLAR GİBİDİR. HATTA DAHA ÇOK DALÂLETTE-dirler-Sapıktırlar.. İşte onlar, onlar gâfillerdir.” (A’râf 7/179)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta ZuLM ve ZÂLiM..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KELÂMULLAH BUYRUKLarı'nda,
===>ZÜLM ve ===>ZÂLİM.:



وَإِذِ ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا قَالَ وَمِن ذُرِّيَّتِي قَالَ لاَ يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمِينَ
Resim---“Ve izibtelâ ibrâhîme RABBuhu bi kelimâtin fe etemmehun (etemmehunne), kâle innî câiluke li’n- nâsi imâmâ (imâmen), kâle ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdi’z zâlimîn (zâlimîne).: Ve İbrâhîm'i RABBi kelimelerle imtihan etmişti. Nihâyet (imtihan) tamamlanınca da (ALLAH şöyle) buyurdu: “Muhakkak ki BEN, seni insanlara imam kılacağım.” (İbrâhîm aleyhisselâm): “Benim zürriyetimden de (imamlar kıl).” deyince; (ALLAH): “Benim ahdime zâlimler nâil olamaz.” buyurdu.” (Bakara 2/124)

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِي حَآجَّ إِبْرَاهِيمَ فِي رِبِّهِ أَنْ آتَاهُ اللّهُ الْمُلْكَ إِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّيَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ قَالَ أَنَا أُحْيِي وَأُمِيتُ قَالَ إِبْرَاهِيمُ فَإِنَّ اللّهَ يَأْتِي بِالشَّمْسِ مِنَ الْمَشْرِقِ فَأْتِ بِهَا مِنَ الْمَغْرِبِ فَبُهِتَ الَّذِي كَفَرَ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Resim---“E lem tera ilellezî hâcce ibrâhîme fî RABBihî en âtâhullâhu’l- mülk (mulke), iz kâle ibrâhîmu RABBiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umît (umîtu), kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi mine’l- maşrıkı fe’ti bihâ mine’l- magribi fe buhitellezî kefer (kefere), vallâhu lâ yehdi’l- kavme’z- zâlimîn (zâlimîne).: ALLAH'ın kendisine meliklik (hükümdarlık) vermesi sebebiyle (azarak) RABBi hakkında İbrâhîm ile tartışan kimseyi görmedin mi? İbrâhîm (a.s) (ona): “Benim RABBim ki O, diriltir ve öldürür.”demişti. (O da): “Ben de diriltir ve öldürürüm.”dedi. İbrâhîm (a.s): “Öyleyse muhakkak ki ALLAH, Güneş'i doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.”dedi. O zaman (ALLAH'ı) inkâr eden kimse şaşırıp kaldı (cevap veremedi). ALLAH zâlimler kavmini hidâyete erdirmez.” (Bakara 2/258)

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَظَلَمُواْ لَمْ يَكُنِ اللّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلاَ لِيَهْدِيَهُمْ طَرِيقاً
Resim---“İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfira lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ (tarîkan).: Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), ALLAH mağfiret edecek değildir ve yola (ALLAH'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e) hidâyet edecek değildir.” (Nisâ 4/168)

إِلاَّ طَرِيقَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللّهِ يَسِيرًا
Resim---“İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ (ebeden). Ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ (yesîran).: Ancak cehennem yoluna (hidâyet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, ALLAH için kolaydır.” (Nisâ 4/169)

وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ فِيهَا أَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالأَنفَ بِالأَنفِ وَالأُذُنَ بِالأُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّ وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌ فَمَن تَصَدَّقَ بِهِ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَّهُ وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Resim---“Ve ketebnâ aleyhim fîhâ ennen nefse bin nefsi ve’l- ayne bi’l- ayni ve’l- enfe bi’l- enfi ve’l- uzune bi’l- uzuni ve’s- sinne bi’s- sinni ve’l- curûha kısâs (kısâsun) fe men tesaddeka bihî fe huve keffâretun leh(lehu) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humu’z- zâlimûn (zâlimûne).: Onun içinde (Tevrat'ta) onlara, cana can ile, göze göz ile, buruna burun ile, kulağa kulak ile, dişe diş ile ve yaralamalara karşı kısas olduğunu yazıp farz kıldık. Kim onu bağışlar da (kısas hakkından vazgeçerse) artık o kendisi için (günahlarına) kefâret olur. Ve kim, ALLAH'ın indirdiğiyle hükmetmezse, o taktirde işte onlar, onlar zâlimlerdir.” (Mâide 5/45)

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ إِنَّهُ لاَ يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
Resim---“Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kezzebe bi âyâtih (âyatihî), innehu lâ yuflihu’z- zâlimûn (zâlimûne).: ALLAH'a karşı yalanla iftira eden veya onun âyetlerini yalanlayan kimselerden daha zâlim kim vardır? Muhakkak ki O, zâlimleri felâha ulaştırmaz (kurtuluşa eremezler).” (En'âm 6/21)

وَكَذَلِكَ نُوَلِّي بَعْضَ الظَّالِمِينَ بَعْضًا بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ
Resim---“Ve kezâlike nuvellî ba’da’z- zâlimîne ba’dan bimâ kânû yeksibûn (yeksibûne). Ve işte böylece kazanmış olduklarından (günahlarından) dolayı zâlimlerin bir kısmını, bir kısmına çeviririz (musallat ederiz).” (En'âm 6/129)

قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُواْ عَلَى مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَن تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدِّارِ إِنَّهُ لاَ يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
Resim---“Kul yâ kavmi’melû alâ mâ kânetikum innî âmil (âmilun), fe sevfe ta’lemûne men tekûnu lehu âkıbetu’d- dâr (dâri), innehu lâ yuflihu’z- zâlimûn (zâlimûne).: De ki: “Ey kavmim, yapacağınız şeyi yapın! Muhakkak ki; ben de yapıyorum. Artık bu yurdun sonunun kimin olacağını yakında bileceksiniz. Çünkü zâlimler felâha eremezler.” (En'âm 6/135)

وَنَادَى أَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابَ النَّارِ أَن قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدتُّم مَّا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّا قَالُواْ نَعَمْ فَأَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ أَن لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ
Resim---“Ve nâdâ ashâbu’l- cenneti ashâben nâri en kad vecednâ mâ vâadenâ RABBunâ hakka (hakkan) fe hel vecedtum mâ vaade RABBukum hakka (hakkan) kâlû neam fe ezzene muezzinun beynehum en lâ'netullâhi ale’z- zâlimîn (zâlimîne).: Ve cennet ehli, ateş (cehennem) ehline seslendi. “Biz, RABBimizin bize vaadettiğini hak olarak bulduk. Siz de, RABBimizin size vaadettiğini hak olarak buldunuz mu?” “Evet” dediler. O zaman onların arasından bir müezzin (münadi, seslenme görevi olan kişi) seslendi: “ALLAH'ın lâneti zâlimlerin üzerine olsun.” (A'râf 7/44)

أَفَمَنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَى تَقْوَى مِنَ اللّهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ أَم مَّنْ أَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلَىَ شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Resim---“E fe men essese bunyânehu alâ takvâ minallâhi ve rıdvânin hayrun em men essese bunyânehu alâ şefâ curufin hârin fenhâra bihî fî nâri cehennem (cehenneme), vallâhu lâ yehdî’l- kavme’z- zâlimîn (zâlimîne).: Artık binasını ALLAH'tan takva ve rıza üzerine kuran mı, daha hayırlıdır, yoksa binasını kayan (düşen) bir çamur yığını kenarına kuran (tesis eden) kimse mi? Böylece cehennem ateşinin içine onunla beraber (kendisi de) göçer. Ve ALLAH, zâlimler kavmini (topluluğunu) hidâyete erdirmez.” (Tevbe 9/109)

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللّهِ كَذِبًا أُوْلَئِكَ يُعْرَضُونَ عَلَى رَبِّهِمْ وَيَقُولُ الأَشْهَادُ هَؤُلاء الَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَى رَبِّهِمْ أَلاَ لَعْنَةُ اللّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ
Resim---“Ve men ezlemu mimmenifterâ alâllâhi kezibâ (keziben), ulâike yu'radûne alâ RABBihim ve yekûlu’l- eşhâdu hâulâillezîne kezebû alâ RABBihim, e lâ lâ'netullâhi alâ’z- zâlimîn (zâlimîne).: Ve kim, ALLAH'a yalanla iftira edenden, daha zâlimdir? İşte onlar RABB'lerine arz edilirler. Ve şâhidler: “İşte bunlar RABB'lerine yalan söyleyenler.” derler. ALLAH'ın lâneti zâlimlerin üzerine değil mi?” (Hûd 11/18)

ذَلِكَ مِنْ أَنبَاء الْقُرَى نَقُصُّهُ عَلَيْكَ مِنْهَا قَآئِمٌ وَحَصِيدٌ
Resim---“Zâlike min enbâi’l- kurâ nekussuhu aleyke minhâ kâimun ve hasîd (hasîdun).: İşte bu sana anlattığımız, beldelerin haberlerindendir. Onlardan ayakta kalanlar (izleri hâlâ duranlar) ve hasat olanlar (izleri silinmiş olanlar) vardır.” (Hûd 11/100)

وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَكِن ظَلَمُواْ أَنفُسَهُمْ فَمَا أَغْنَتْ عَنْهُمْ آلِهَتُهُمُ الَّتِي يَدْعُونَ مِن دُونِ اللّهِ مِن شَيْءٍ لِّمَّا جَاء أَمْرُ رَبِّكَ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْبِيبٍ
Resim---“Ve mâ zalemnâhum ve lâkin zalemû enfusehum fe mâ agnet anhum âlihetuhumulletî yed’ûne min dûnillâhi min şey’in lemmâ câe emru RABBik (RABBike), ve mâ zâdûhum gayre tetbîb (tetbîbin).: Ve Biz, onlara zulmetmedik. Ve lâkin onlar, kendilerine zulmettiler. RABB’inin emri geldiği zaman ALLAH'tan başka dua ettikleri ilâhlar, onlara bir fayda sağlamadı (vermedi). Ve onların helâklarını artırmaktan başka (bir şey) olmadı.” (Hûd 11/101)

وَكَذَلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَى وَهِيَ ظَالِمَةٌ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَدِيدٌ
Resim---“Ve kezâlike ahzu RABBike izâ ehaze’l- kurâ ve hiye zâlimeh (zâlimetun), inne ahzehû elîmun şedîd (şedîdun).: Halkı zâlim olan ülkeleri ahzettiği zaman senin RABB’inin yakalaması işte böyledir. Onun ahzı (yakalaması), muhakkak ki çok şiddetlidir, çok elîmdir.” (Hûd 11/102)

وَرَاوَدَتْهُ الَّتِي هُوَ فِي بَيْتِهَا عَن نَّفْسِهِ وَغَلَّقَتِ الأَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَ قَالَ مَعَاذَ اللّهِ إِنَّهُ رَبِّي أَحْسَنَ مَثْوَايَ إِنَّهُ لاَ يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
Resim---“Ve râvedethulletî huve fî beytihâ an nefsihî ve ğallekati’l- ebvâbe ve kâlet heyte lek(leke), kâle ma âzallâhi innehu RABBî ahsene mesvây (mesvâye), innehu lâ yuflihuz zâlimûn (zâlimûne).: (Yûsuf'un) evinde kaldığı kadın, ondan murat almak istedi. Kapıları sımsıkı kapatıp: “Hadi gel, senin için...” dedi. O (Yûsuf da) şöyle dedi: “ALLAH'a sığınırım. O benim RABBimdir. Benim yerleşme yerimi en güzel şekilde yaptı. Muhakkak ki; zâlimler felâha (kurtuluşa) ermezler.” (Yûsuf 12/23)

يُثَبِّتُ اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ وَيُضِلُّ اللّهُ الظَّالِمِينَ وَيَفْعَلُ اللّهُ مَا يَشَاء
Resim---“Yusebbitullâhullezîne âmenû bi’l- kavli’s- sâbiti fi’l- hayâti’d- dunyâ ve fi’l- âhıreh (âhıreti), ve yudıllullâhu’z- zâlimîne ve yef’alullâhu mâ yeşâ’ (yeşâu).: ALLAH, iyman edenleri sabit sözle dünya ve ahiret hayatında sebat ettirir. Ve zâlimleri dalâlette bırakır. ALLAH dilediği şeyi yapar.” (İbrahim 14/27)

وَسَكَنتُمْ فِي مَسَاكِنِ الَّذِينَ ظَلَمُواْ أَنفُسَهُمْ وَتَبَيَّنَ لَكُمْ كَيْفَ فَعَلْنَا بِهِمْ وَضَرَبْنَا لَكُمُ الأَمْثَالَ
Resim---“Ve sekentum fî mesâkinillezîne zalemû enfusehum ve tebeyyene lekum keyfe fealnâ bihimve darabnâ lekumu’l- emsâl (emsâle).: Ve siz, nefslerine zulmedenlerin meskenlerine (yerlerine) yerleştiniz ve onlara neler yaptığımız size açıklandı. Ve size örnekler verdik.” (İbrahim 14/45)

وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُم بِهِ عِلْمٌ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ
Resim---“Ve ya’budûne min dûnillâhi mâ lem yunezzil bihî sultânen ve mâ leyse lehum bihî ılm (ılmun), ve mâ li’z- zâlimîne min nasîr (nasîrin).: Ve (onlar), kendilerine bir sultan (delil, yaptırım gücü) indirilmeyen ALLAH'tan başka şeylere tapıyorlar. Ve onların, ona (taptıkları şeylere) ait ilimleri yoktur. Ve zâlimler için yardımcı da yoktur.” (Hac 22/71)

وَلَوْ أَنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لَافْتَدَوْا بِهِ مِن سُوءِ الْعَذَابِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَبَدَا لَهُم مِّنَ اللَّهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ
Resim---“Ve lev enne lillezîne zalemû mâ fî’l- ardı cemîan ve mislehu meahu leftedev bihî min sûi’l- azâbi yevme’l- kıyâmeh (kıyâmeti), ve bedâ lehum minallâhi mâ lem yekûnû yahtesibûn (yahtesibûne).: Ve eğer yeryüzünde olanların hepsi ve onlar kadarı daha birlikte zâlimlerin olsaydı, kıyâmet günü kötü azaba karşı (kurtulmak için) onları mutlaka fidye olarak verirlerdi. Ve hesaba katmadıkları şeyler, ALLAH tarafından karşılarına çıkarılacaktır.” (Zümer 39/47)

وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْآزِفَةِ إِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِمِينَ مَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلَا شَفِيعٍ يُطَاعُ
Resim---“Ve enzirhum yevme’l- âzifeti izi’l- kulûbu lede’l- hanâciri kâzımîn(kâzımîne), mâ li’z- zâlimîne min hamîmin ve lâ şefîin yutâu.: Ve yaklaşan gün (kıyâmet günü) konusunda onları uyar. O zaman kalpler, korku ile hançerelere gelir (can boğaza gelir). Zâlimler için yakın bir dost ve şefaati kabul edilir bir şefaatçi yoktur.” (Mü'min 40/18)

فَمَا أُوتِيتُم مِّن شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَى لِلَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
Resim---“Fe mâ ûtîtum min şey’in fe metâ’u’l- hayâti’’d- dunyâ, ve mâ ındALLAHi hayrun ve ebkâ lillezîne âmenû ve alâ RABBihim yetevekkelûn (yetevekkelûne).: Size verilen herhangi bir şey, dünya hayatının metâ’ı (kısa süreli faydalanması)dır. ALLAH katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. (Bu da) iman edip Rablerine tevekkül edenler içindir;” (Şûrâ 42/36)

قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ اللَّهِ وَكَفَرْتُم بِهِ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَى مِثْلِهِ فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
Resim---“Kul e reeytum in kâne min indillâhi ve kefertum bihî ve şehide şâhidun min benî isrâîle alâ mislihî fe âmene vestekbertum innALLAHe lâ yehdî’l- kavme’z- zâlimîn (zâlimîne).: De ki.: “Gördünüz mü? Ya o Kur'ÂN, ALLAH'ın katından ise ve siz O'nu inkâr ettinizse? Ve İsrailoğullarından bir şâhid O'nun misline şâhid olduysa, böylece îmân ettiyse ve siz de büyüklük tasladıysanız? Muhakkak ki ALLAH, zâlimler kavmini hidâyete erdirmez.” (Ahkâf 46/10)

Resim Kur'ÂN-ı Kerîmde “zâLim” keLimesi geçen Âyeti KerimeLer.:

Bakara 2/35,51,92,95,124,145,193,229,246,254,258,270; Âl-i İmrân 3/57,86,94,128,140,151,192; Nisâ 4/75,45,51,72,107; En'âm 6/21,33,47,52,58,68,93,129,135,144; A’râf 7/5,19,41,44,47,148,150; Enfâl 8/54; Tevbe 9/19,23,47,109; Yûnus 10/39,85,106; Hûd 11/18,31,44,83,102; Yûsuf 12/23,75,79; İbrâhim 14/13,22,27,42; Hicr 15/78; Nahl 16/28,113; İsrâ 17/47,82,99; Kehf 18/29,35,50; Meryem 19/38,72; Enbiyâ 21/11,14,29,46,59,64,87,97; Hac 22/45,48,53,71; Mü'minûn 23/28,41,94,107; Nûr 24/50; Furkân 25/8,27,37; Şuara 26/10,209; Kasas 28/21,25,37,40,50,59; Ankebût 29/31,49; Lokmân 31/11; Sebe' 34/31; Fâtır 35/32,37,40; Sâffât 37/63,113; Zümer 39/24; Mü'min 40/18,52; Şûrâ 42/8,21,22,40,44; Şûrâ 42/45; Zuhruf 43/76; Câsiye 45/19; Ahkâf 46/10; Hucurât 49/11; Haşr 59/17; Mümtehine 60/9; Saff 61/7; Cumâ 62/5,7; Tahrîm 66/11; Kalem 68/29; Nûh 71/24,28; İnsân 76/31..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta ZuLM ve ZÂLiM..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

RABB’ini DUYy,
RESÛLün UYyy!.
==->İŞte BUdur,
HABiBî HUYyyy!.


RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem BUYRUKLarı'nda,
=>ZULM ve==>ZÂLİM.:

1-) ZuLümden Sakınıp Kaçınınız.:

Resim---Câbir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Zulümden sakınıp kaçınınız. Çünkü zulüm, kıyamet gününde zâlime zifiri karanlık olacaktır. Cimrilikten de sakınınız. Çünkü cimrilik sizden önceki ümmetleri helâk etmiş, onları birbirlerinin haksız yere kanlarını dökmeye, haramlarını helâl saymaya sevketmiştir.” buyurmuştur.
(Müslim, Birr 56)

2-) Kıyamet Gününde HakLar SahibLerine MutLaka VeriLecektir.:

Resim---Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kıyamet gününde, haklar sahiblerine mutlaka verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacaktır.”buyurmuştur.
(Müslim, Birr 60. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 2)

فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ
Resim---“Fe men ya’me'l- miskâle zerretin hayren yereh (yerehu).: Artık kim zerre kadar hayır işlerse onu görür.” (Zilzâl 99/7)

وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ
Resim---“Ve men ya’me'l- miskâle zerretin şerren yereh (yerehu).: Ve kim zerre kadar şerr işlerse onu görür.” (Zilzâl 99/8)

3-) DeccaL Hadisi.:

Resim---İbni Ömer radıyallahu anhümâ.: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem aramızda iken Vedâ Haccı’ndan söz ediyorduk, ama Vedâ Haccı’nın ne olduğunu bilmiyorduk. Nihâyet, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ALLAH’a hamd ve senâda bulundu, sonra da deccâldan bahsederek onun hakkında uzunca bilgi verdi. Şunları söyledi.:
ALLAH TeÂLÂ’nın gönderdiği her peygamber, ümmetini deccâl konusunda uyarmıştır. Nûh ve ondan sonraki peygamberler, ümmetlerini bu konuda uyarıp sakındırdılar. Şüphesiz ki o sizin aranızda çıkarsa, onun durumu ve hali size gizli kalmaz. RABB’inizin tek gözü kör olmadığı size gizli kalan, bilmediğiniz bir şey değildir. Deccalin ise, sağ gözü kör olup, sanki salkımından dışarı fırlamış yaş bir üzüm tanesi gibidir. Uyanık olunuz! ALLAH TeÂLÂ birbirinizin kanlarını ve mallarını, şu ayınızda bugününüzü haram kıldığı gibi, birbirinize haram kılmıştır. Dikkat ediniz, sizlere tebliğ ettim mi?.”
Ashâb-ı kirâm.: “Evet tebliğ ettin!.” dediler.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem.: “ALLAHım! Şâhid OL!” diye üç defa tekrarladı.
Sonra da.: “Size yazık olur, bakınız, sakın benden sonra birbirinizin boynunu vurup da küffâra dönmeyiniz!.” buyurmuştur.

(Buhârî, Meğâzî 77. Bir bölümü için bk. Müslim, Îmân 274, Fiten 100.)

4-) Haksız Yere ZuLmetmek Hadisi.:

Resim---Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kim bir karış miktarı bir yere haksız olarak zulümle sâhib olursa, o yerin yedi katı boynuna geçirilir.” buyurmuştur.
(Buhârî, Mezâlim 13, Bed’ül-halk 2; Müslim, Müsâkât 139-142. Ayrıca bk. Tirmizî, Diyât 21)

5-) ALLAH ZâLime MühLet Verir Âyeti.:

Resim---Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Hiç şüphesiz ALLAH zâlime mühlet verir. Onu yakalayınca da kaçmasına fırsat vermez!.” buyurdu.
Sonra şu âyet-i kerîmeyi okudu.:


وَكَذَلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَى وَهِيَ ظَالِمَةٌ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَدِيدٌ
Resim---“Ve kezâlike ahzu rabbike izâ ehazel kurâ ve hiye zâlimeh(zâlimetun), inne ahzehû elîmun şedîd(şedîdun).: Halkı zâlim olan ülkeleri ahzettiği zaman senin RABB'inin yakalaması işte böyledir. Onun ahzı (yakalaması), muhakkak ki çok şiddetlidir, çok elîmdir.” (Hûd11/102)

(Buhârî, Tefsîru sûre (11); Müslim, Birr 61. Ayrıca bk. Tirmizî Tefsîru sûre (11); İbni Mâce, Fiten 22.)

6-) MazLumun Bedduâsından Sakınınız Hadisi.:

Resim---Muâz radıyallahu anh şöyle dedi.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni (yönetici olarak Yemen’e) gönderdi ve şunları söyledi.:
“Sen kitab ehli olan bir topluma gidiyorsun, Onları, ALLAH’dan başka ilâh olmadığına ve benim ALLAH’ın Resûlü olduğuma şâhidlik etmeye dâvet et. Eğer onlar, bu dâvete uyup itaat ederlerse, ALLAH’ın kendilerine her bir gün ve gecede beş vakit namazı kesin olarak farz kıldığını bildir. Şayet buna da itaat ederlerse, ALLAH TeÂLÂ’nın, zenginlerinden alınıp fâkirlerine verilmek üzere, kendilerine zekâtı mutlak surette farz kıldığını bildir. Buna da itaat edip uydukları takdirde, onların mallarının en gözde ve kıymetli olanlarını almaktan sakın. Mazlumun bedduâsını almaktan da son derece çekin, çünkü onun bedduâsı ile ALLAH arasında bir perde yoktur.” buyurdu..

(Buhârî, Zekât 41, 63, Meğâzî 60, Tevhîd 1; Müslim, Îmân 29, 31. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 5; Tirmizî, Zekât 6; Nesâî, Zekât 46; İbni Mâce, Zekât 1.)

7-) DevLet Malını Talan Ve Yağma Etmenin Hükmü.:

Resim---Ebû Humeyd Abdurrahman İbni Sa’d es-Sâidî radıyallahu anh şöyle dedi.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ezd Kabilesinden İbni Lütbiyye denilen bir adamı zekât toplamak üzere görevlendirmişti. Bu zât vazifesini yapıp Resûlullah’ın huzuruna gelince.: “Şu mallar sizindir, şunlar da bana hediye edilenlerdir.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem minberde ayağa kalkdı ve ALLAH’a hamd ü senâdan sonra.: “Size söyleyeceğime gelince.: ALLAH TeÂLÂ’nın benim idâreme verdiği işlerden birine sizlerden birini görevli tâyin ediyorum, sonra da o kişi dönüp geliyor ve bana diyor ki.: “Şunlar size ait olanlardır; şunlar da bana hediye edilenler.”
Eğer o kişi sözünde doğru ise, babasının veya anasının evinde otursaydı da kendisine hediyesi gelseydi ya!. ALLAH’a yemin ederim ki, sizden biriniz haksız olarak bir şey alırsa, kıyamet gününde o aldığı şeyi yüklenmiş vaziyette ALLAH’ın huzuruna çıkar. Ben sizden herhangi birinizin, ALLAH’ın huzuruna böğüren bir deve veya bir inek yahut da meleyen bir koyun yüklenmiş vaziyette mi çıkacağınızı kesinlikle bilemem.” buyurdu.
Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem koltuklarının altının beyazı görülecek kadar ellerini yukarıya kaldırıp.: ALLAHım! Tebliğ ettim mi?.” buyurdu.

(Buhârî, Mezâlim 13, Bed’ül-halk 2; Müslim, Müsâkât 139-142. Ayrıca bk. Tirmizî, Diyât 2.)

8-.) Kıyamet Günü GeLmeden O KimseyLe HeLâLLeşin.:

Resim---Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem.: “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm mikdarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir.) Şâyet iyilikleri yoksa, kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” buyurdu.
(Buhârî, Mezâlim 10, Rikak 48.)

9-) MüsLüman DiLinden ve ELinden MüsLümanLarın Güven İçinde OLdukLarı Kimsedir Hadisi.:

Resim---Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem.: “Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Muhâcir ise, ALLAH’ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir.” buyurdu.
(Buhârî, Îmân 4-5, Rikâk 26; Müslim, Îmân 64-65. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 2; Tirmizî, Kıyâmet 52, Îmân 12; Nesâî, Îmân 8, 9, 11.)

10-) DevLet maLını çaLmanın günahı nedir?.:

Resim---Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhüma şöyle dedi.: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in seferde bazı yükleme hizmetlerini gören ve kendisine Kirkire denilen bir adam vardı. Adam öldü.
Bunun üzerine
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “O Cehennem’dedir” buyurdu.
Sahâbe gelip adamın evindeki eşyalarına baktılar; ganimet malından çaldığı bir abâ buldular.

(Buhârî, Cihâd 190. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cihâd 34.)

Hadiste adı geçen Kirkire (veya bazı rivayetlere göre Kerkere) hakkında, onun sahâbe olduğu ve Resûlullah’ın bazı gazvelerinde hayvanlar üzerinde yük taşıdığı ve böylece ona hizmet ettiği dışında bir bilgiye sahib değiliz..
Kirkire’nin cehennemde oluşunun sebebi, onun ganimetten; yani Devlet Hazinesinden bir mal çalmış olmasıdır. Çünkü bu hareket, büyük günahlardandır. Büyük günah, cehenneme girme sebeblerinden biridir. Ancak, büyük günah işleyen mü’min cehennemde ebedî kalmayacaktır..


11-) MüsLümanın Müslümana Canı, Malı, Namusu ve Kanı Haramdır.:

Resim---Ebû Bekre Nüfey’ İbni Hâris radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem.: “Zaman, ALLAH’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü şekliyle dönmektedir. Bir yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram olan aydır. Üçü birbiri ardınca gelen, Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir. Biri ise Cemaziyelâhir ile Şâbân arasında bulunan ve Mudar Kabilesinin daha çok değer verdiği Receb Ayı’dır.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bu hangi aydır?” diye sordu.
Biz.: “ALLAH ve Resûlü daha iyi bilir.” dedik. Bunun üzerine Nebî aleyhisselâm sustu. O kadar ki, biz aya başka bir ad vereceğini zannettik.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bu ay Zilhicce değil mi?” dedi,
Biz.: “Evet.” dedik.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bu hangi beldedir?” diye sordu,
Biz.: ALLAH ve Resûlü daha iyi bilir.” dedik.
Bunun üzerine Hz. Peygamber bir süre sustu. Biz, bu şehre başka bir ad vereceğini zannettik:
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Burası Belde-i Haram (Mekke) değil mi?” dedi,
Biz.: “Evet.” dedik.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bu hangi gün?” diye sordu,
Biz.: “ALLAH ve Resûlü daha iyi bilir." dedik.
Bir müddet sustu. Öyle ki biz o güne başka bir ad vereceğini zannettik.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bugün Kurban Günü değil mi?” dedi,
Biz.: “Evet.” diye cevap verdik.
Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sözlerine şöyle devam etti.:
“Şüphesiz ki, sizin kanlarınız, mallarınız, ırz ve namusunuz, şeref ve haysiyetiniz, şu gününüzün, şu beldenizin ve şu ayınızın haram olduğu gibi, birbirinize haram kılınmıştır. RABB'inize kavuşacaksınız ve o size amellerinizi soracak. Sakın BEN’den sonra birbirinizin boynunu vurarak kâfirlere dönmeyiniz. Dikkat ediniz!.Burada bulunanlar bulunmayanlara sözlerimi ulaştırsın. Umulur ki, sözlerim kendilerine ulaştırılan bazı kimseler, sözümü işiten bazı kimselerden daha iyi anlayıp koruyabilirler.” buyurdu.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem sonra.: “Dikkat edin, tebliğ ettim mi?” diye sordu, Biz.: “Evet.” diye cevap verdik.
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHım! Şâhid ol!.” buyurdu.

(Buhârî, Hac 132; Müslim, Kasâme 29.)

12- MüsLümanın Hakkı Hadisi.:

Resim---Ebû Ümâme İyâs İbni Sa’lebe el-Hârisî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Yemin ederek bir Müslümanın hakkını alan kimseye, ALLAH Cehennem’i vâcib kılar, Cennet’i de haram eder.” Buyurunca,
Bir adam dedi ki.: “Yâ Resûlallah! Şayet o küçük ve değersiz bir şey ise?”
Bunun üzerine Peygamberimiz aleyhisselâm.: “Misvak ağacından bir dal bile olsa böyledir” buyurdu.

(Müslim, Îmân 218. Ayrıca bk. Nesâî, Kudât 30; İbni Mâce, Ahkâm 8.)

13-) DevLet MaLı Yiyen Hadisi.:

Resim---Adî İbni Amîre radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum: “Mal tahsili için me’mur tayin ettiğimiz bir kimse, bizden bir iğneyi veya ondan daha küçük bir şeyi gizlese, bu hiyânet olur ve o şeyi kıyamet günü getirir.” buyurdu.
Bunun üzerine ensardan siyah tenli bir adam ayağa kalktı, -ben sanki onu görüyor gibiyim-: Yâ Resûlallah! Benden görevlendirmeni geri al!.” dedi.
Peygamberimiz aleyhisselâm.: “Sana ne oldu?” buyurdu.
Adam.: SEN’in söylediklerini işittim!.” dedi.
Peygamber Efendimiz aleyhisselâm.: “Ben o sözü şimdi de söylüyorum: Sizden kimi mâlî bir göreve tâyin edersek, o malın azını da çoğunu da getirsin. O maldan kendisine verileni alır, yasaklanandan ise vazgeçer.” buyurdu.

(Müslim, İmâre 30. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Akdiye 5.)

14-) Peygamberimizin Cehennem’de Gördüğü Sahabi.:

Resim---Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi.: Hayber Gazvesi Günü idi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından bir grup geldi ve.: “Falanca şehîddir, falanca da şehîddir!.” dediler.
Sonra bir adamın yanından geçtiler.: “Falanca kimse de şehîddir." dediler.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem.: “Hayır, ben onu, ganimetten çaldığı bir hırka -veyâ bir abâ- içinde Cehennem’de gördüm!.” buyurdu.

(Müslim, Îmân 182. Ayrıca bk. Dârimî, Siyer 48.)

15-) ŞehîdLik Hadisi.:

Resim---Ebû Katâde Hâris İbni Rib’î radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashâbın arasında ayağa kalkarak, onlara, ALLAH yolunda cihadın ve ALLAH’a imanın amellerin en üstünü olduğundan bahsetti. Ashâbdan bir kişi ayağa kalkarak.: Yâ Resûlallah! Eğer ben ALLAH yolunda öldürülürsem, bu şehîdlik benim günahlarıma keffâret olur mu, ne dersiniz?” diye sordu.
Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Evet, eğer sabrederek, karşılığını sadece ALLAH’tan umarak, cepheden kaçmaksızın ALLAH Yolu'nda öldürülürsen, günahlarına keffâret olur.” buyurdu.
Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Nasıl demiştin?” diye sordu.
Adam.: “Eğer ben ALLAH Yolu'nda öldürülürsem, bu şehîdlik benim günahlarıma keffâret olur mu, ne dersiniz?.” demiştim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Evet, eğer sen sabrederek, ecrini sadece ALLAH’tan bekleyerek ve cepheden kaçmaksızın, ALLAH Yolu'nda öldürülürsen, günahlarına keffâret olur. Ancak borçların bunun dışındadır. Bunu bana Cibrîl söyledi.” buyurdu.

(Müslim, İmâre 117.)

ALLAH Yolu'nda Cihad =>“İ’lâ-yı KelimetuLLAH”ı yani ALLAH’ın Adı'nı yüceltmek ve Hak Din olan İslâm’ı bütün insanlara ulaştırmak için yapılan savaşları, dini tebliğ fâliyetlerini, İslâmî ilimler alanındaki her türlü çalışma ve gayretleri içine alır..

16-) MüfLis Kimdir Hadisi.:

Resim---Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu.
Ashâb: “Bizim aramızda müflis, parası va malı olmayan kimsedir.” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zinâ isnâd ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeble iyiliklerinin sevâbı şuna buna verilen ve üzerindeki KUL HAKLARI bitmeden sevâbları biterse, hak sahiblerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir” buyurdu.
(Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 2)

17-) BEN de Sizin Gibi Bir İnsanım Hadisi.:

Resim---Ümmü Seleme radıyallau anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “BEN sadece bir BEŞERim. Sizler BANA yargılanmak üzere geliyorsunuz. Belki sizin biriniz, delilini getirmekte diğerinizden daha becerikli ve daha üstün anlatımlı olabilir. BEN de dinlediğime göre o kimsenin lehinde hüküm veririm. Kimin lehine kardeşinin hakkını alıp hüküm vermişsem, ona Cehennem’den bir parça ayırmış olurum.” buyurdu.
(Buhârî, Şehâdât 27, Hıyel 10, Ahkâm 20; Müslim, Akdiye 4. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Akdiye 7, Edeb 87; Tirmizî, Ahkâm, 11,18; Nesâî, Kudât 12,33; İbni Mâce, Ahkâm 5)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bir çok vesileyle KENDİSİnin bir BEŞER olduğunu hatırlatmıştır. Kur’ÂN-ı Kerîm de, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e bunu bildirmesini emreder.:
“De ki: “Ben de sizin gibi bir insanım”


قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا
Resim---“Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum İLÂHUN VÂHİD (vâhidun), fe men kâne yercû likâe RABBihî fel ya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti RABBihî ehadâ (ehaden).: De ki: “BEN de sizin gibi ancak bir BEŞERim. Ne var ki, BANA ilâhınızın ancak BİR İLÂH olduğu vahyolunuyor. Onun için her kim RABB'ine kavuşmayı arzu ederse iyi amel işlesin ve RABB'ine yaptığı ibâdete hiç kimseyi ortak etmesin.” (Kehf 18/110)

18.-) Haksız Yere Cana Kıymak Hadisi.:

Resim---İbni Ömer radıyallahu anhümâ’ dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Haram kan dökmediği müddetçe mü’min, ALLAH’ın Rahmeti'ni ummaya devam eder.” buyurdu.
(Buhârî, Diyât 1.)

Haksız yere bir cana kıymak, bir insanın hayatına son vermek, İslâm nazarında en büyük günahların başında gelir. Böyle bir cinâyeti işleyen kimse, ALLAH’ın Rahmeti'nden ümidini kesenler arasında yer alır.:

Resim---Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edilen bir hadiste, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir mü’minin katline yarım bir söz ile yardımcı olan kimse, iki gözünün arasında.: ALLAH’ın Rahmeti'nden ümid kesendir.” yazılmış olarak ALLAH’a kavuşur!.” buyurdu.
(Süyûtî, el-Fethu’l-kebîr, III, 164.)

وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُّتَعَمِّدًا فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا
Resim---“Ve men yaktul mu’minen muteammiden fe cezâuhu cehennemu hâliden fîhâ ve gadıballâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azîmâ(azîmen).: Ve kim, bir mü'mini taammüden (kastederek) öldürürse, o takdirde onun cezâsı, içinde ebedîyyen kalacağı cehennemdir ve ALLAH ona gazâb etmiş ve ona lânet etmiştir. Ve (ALLAH), onun için “büyük azâb” hazırlamıştır.” (Nisâ 4/93)

19-) Haksız Yere Devlet Malını Kullanmanın Hükmü.:

Resim---Hamza’nın eşi Havle Binti Sâmir el-Ensârîye radıyallahu anhümâ şöyle dedi.: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim.: “Şüphesiz ki, haksız olarak ALLAH’ın Malı'nı kullanan kimseler, kıyamet gününde Cehennem’i hak ederler.” buyurdu.
(Buhârî, Hums 7.)

ALLAH’ın Malı, Müslümanlara ait olan Amme Mallarıdır. Beytü’l- Mâl denilen devlet hazinesini teşekkül ettiren zekât, harac, cizye, ganîmet ve benzeri gelirler, ALLAH’ın Malı kabul edilir. Bunları haksız yere ve meşru olmayan yollarla sarfetmek, en büyük günahlardan sayılır. Bu mallarda haksızlık, onu imamdan yani devlet başkanından izinsiz kullanmak, hakkı olan ücretten daha fazlasını almak, hissesine düşen paydan daha çoğunu sahiblenmek gibi haram olan yollarla yapılır. Devlette görev yapanların, hangi şekilde olursa olsun, elde ettikleri haksız kazançlar, haramdır. ALLAH’ın Malı sayılan Amme Mallarına, Devlet Hazinesine ihânetin cezâsı ise cehennemdir. Çünkü;
KAMUNUN MALLARINDA TOPLUMUN HER FERDİNİN HAKKI VARDIR, DOLAYISIYLA BUNLAR KUL HAKKIdır!.


ResimYÖNEten ve YÖNETİLenLere,
=======>ÖNEMLe ===>DUYURULUR!.


M.M.M. MuhaBBetLerimLe...

ResimResimResim
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön