KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta AKIL..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta AKIL..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

(-) BÂTıN-MÂNÂ-SOYut<= AKIL =>ZÂHiR-MADDe-SOMut (+)

KELÂMuLLAH’ta<= AKIL =>RESÛLuLLAH’ta..

=>AKIL=>İnSÂN TORBAsıdır,
CÜMMLe ZÂHiRimiz>YUtar!.
AKIL=->N-AKL’in ÇORBAsıdır,
=>BÂTıNı===>AYAkta TUtar!.


ZEVK 9868

ANKA KUŞU’n=>ALLAH YOLu==>KUR'ÂN-ın =>KÂF DAĞı=>AKIL,
=>ESFELîN’dEN<=>İLLîYyîN’e====>KULLuk=>ÇİLLe ÇAĞı=>AKIL,
=>GELen’in=>DOĞum=>EMELi,
=>GİDen’in==>ÖLüm==->ECELi,
=>TEVHiD=>TEKEMMüL TEMELi==>HAKk’a KULLuk BAĞı=>AKIL!.


06.02.2021 02:06
brsbrsm...tktktrstkkmdakılseherimizzz..


=>İLİM<=>İRADE<=>İDRAkta,
=>ŞE’ÂNuLLAH’a=>İŞTİRAKta,
KuL İHVÂNim>KUL OLmaktır,
HAKk’tan =>HAKk’a,
HAKk’La =>HAKk’ta!.


Resim
AkL.: İp iLe BağLamak.
Akl.: (Akıl) Men'etmek. Sığınacak yer. Kırmızı mihfe örtüsü. İnsanın; hayrı, şerri ve ilimleri anlayan, sebeblerden neticeleri çıkaran ve eserden eser sahibine intikal eden hassası. Düşünme ve anlama kabiliyeti. Zihin, zekâ, tefehhüm, fehim, irade, anlayış, kuvve-i hâfıza, mülâhaza, re'y, yaptığını bilme. İlim, zihinde hâsıl olan sûret. İnsan zihninin sıfatı. Kalbde Hak ve Bâtılı ayırd edebilen bir NÛR..
Akl-ı Bâliğ.: Yetişmiş genç. Erginlik hâli. On beşini doldurmuş genç..
Akl-ı Beşer.: İnsan aklı. İnsan düşüncesi.
Akl-ı Evvel.: İlk akıl, hılkî/yaratılışa dâir ve cibillî/yaratıştan olan akıl..
Akl-ı Fa’al.: İşleyen ve çalışan akıl..
Akl-ı Küllî.: Kâinatta görülen umumi ahenk. Her şeyi kavrayan akıl..
Akl-ı Mead.: İrfan ve ilimle terbiye olan âhiretini düşünen akıl. Geleceği kavrayan akıl..
Akl-ı Maaş.: Aklın en alt tabakası. Dünyada geçim işini düşünen akıl..
Akl-ı Matbu’.: Yaradılıştan olup, her çocukta olan akıl. Öğrenmeden var olan fıtrî akıl. Bu akıl mümeyyiz olmayıp kabil-i hitap değildir..
Akl-ı Mesmu’.: Kâinatta görülen umumi ahenk. Her şeyi kavrayan akıl..
Akl-ı SİLM.: (Hiss-i selim) İyiyi kötüyü farkedip, insana hak ve hakikatı, iman ve İslâmiyeti tâkib ettiren akıl ve düşünüş. Normal ve müsbet DÜŞÜNce..


Resim

Sözlükte masdar olarak “menetmek, engellemek, alıkoymak, bağlamak” gibi anlamlara gelen Akıl “el AkL”, Türkçedeki “Us” kelimesi, felsefe ve mantık terimi olarak.: “Varlığın hakikatini idrak eden, maddî olmayan, fakat maddeye tesir eden basit bir cevher; maddeden şekilleri soyutlayarak kavram haline getiren ve kavramlar arasında ilişki kurarak önermelerde bulunan, kıyas yapabilen güç..” demektir.

Ebû Mansur el-Mâturîdî (v. 333/944) aklın açık bir tanımını yapmamakla birlikte onu.: “Aynı nitelikte olanları bir araya toplayan ve ayrı nitelikte olanları ayıran şey.” olarak vasıflandırmaktadırki bu bizce İRADEdir..

İmâm ALi kerremallahu vechehu.: “Akıllı olan kemâl, câhil olan mal ister.” buyurmuştur.

İmâm ALi kerremallahu vechehu.: “Akıl eskimeyen, yıpranmayan bir elbisedir.” buyurmuştur.

İmâm ALi kerremallahu vechehu.: “Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır.” buyurmuştur.

İmâm ALi kerremallahu vechehu.: “Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edeb gibi mirâs, ilim gibi şeref olmaz.” buyurmuştur.

İmâm ALi kerremallahu vechehu.: “Dünya, insanın elinin altında yumuşak olan ama içinde öldürücü zehir bulunan bir yılana benzer; aldanan bilgisiz ona meyleder, akıllı kişiyse ondan çekinir.” buyurmuştur.

İmâm ALi kerremallahu vechehu.: “İki tür akıl vardır: Birincisi, matbu‘, ikincisi ise mesmu‘dur. Nasıl göz görmediği zaman Güneş ışığı fayda vermiyorsa, matbu‘ olmadığında da mesmu‘ fayda vermez.” buyurmuştur.

Matbu’.: Zâhirî.. Kitap haline gelmiş, basılıp matbaadan çıkmış olan..
Mesmu’.: Bâtınî.. Duyulmuş. İşitilmiş. İlahî DUYuş-UYuş N-AKLı.. NûrLanmış AkıL..


İmâm ALi kerremallahu vechehu.: “İnsanı, şeref ve izzet sahibi yapan üç şey vardır. Bunlar: Akıl, Din ve İlimdir.” buyurmuştur.

(Maverdî, Edebü’d-Din ve’d-Dünya, s. 4, 11.)


KELÂMuLLAH’ta =>AKIL..

Akıl Kelimesi Kur'ÂN-ı Kerîm’de sadece fiil şeklinde kullanılmıştır.
Kur'ÂN-ı Kerîm’de Akıl Kelimesi, biri geçmiş/mâzî kipinde.:


أَفَتَطْمَعُونَ أَن يُؤْمِنُواْ لَكُمْ وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلاَمَ اللّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِن بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Resim---“E fe tatmeûne en yu’minû lekum ve kad kâne ferîkun minhum yesmeûne kelâmallâhi summe yuharrifûnehu min ba’di mâ AKALÛhu ve hum ya’lemûn (ya’lemûne).: (Ey mü'minler)! Hâlâ onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Onlardan bir fırka (grup) vardı ki, ALLAH'ın kelâmını işitirler, sonra onu AKIL ettikleri (anladıkları) halde, bile bile tahrif ederler.” (Bakara 2/75)

Diğerleri de geniş zaman/muzârî kipinde olmak üzere 49 âyet-i celîlede fiil olarak geçmektedir..

Kur’ân-ı Kerîmimiz;
Ancak bilenlerin akledebileceğini buyurur.:


وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ وَمَا يَعْقِلُهَا إِلَّا الْعَالِمُونَ
Resim---“Ve tilke’l- emsâlu nadribuhâ li’n- nâs (nâsi) ve mâ ya’kıluhâ ille’l- âlimûn (âlimûne).: Ve işte bu örnekleri insanlar için veriyoruz. Ve onu, âlimlerden başkası akıl (idrak) edemez.” (Ankebût 29/43)

Bu gücü ve bu bilgiyi iyi kullanmadıkları için kâfirleri yermiş.:

وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ كَمَثَلِ الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لاَ يَسْمَعُ إِلاَّ دُعَاء وَنِدَاء صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ
Resim---“Ve meselullezîne keferû ke meselillezî yen’ıku bi mâ lâ yesmeû illâ duâen ve nidââ (nidâen), summun bukmun umyun fe hum lâ ya’kılûn (ya’kılûne).: Ve o inkâr edenlerin (kâfirlerin) hali, haykırması sebebiyle bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen (anlamayan) kimsenin durumu gibidir. (Onlar) sağır, dilsiz ve kördürler. Bu yüzden onlar akıl edemezler (idrak edemezler).” (Bakara 2/171)

Şu âyet-i celîleyle de bütün insanlığı uyarmış.:

وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ
Resim---“Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh (iznillâhi), ve yec’alu’r- ricse alellezîne lâ ya’kılûn (ya’kılûne).: Ve ALLAH'ın izni olmaksızın, bir kimsenin (bir nefsin) mü'min olması (mümkün) olamaz. Ve (ALLAH), akıl etmeyen kimselerin üzerine cezâ (azâb) verir.” (Yûnus 10/100)

Ve akıllarını kullananların cehennem azabından kurtulacaklarını bildirmiştir.:

وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ
Resim---“Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na'kılu mâ kunnâ fî ashâbi’s- saîr (saîri).: Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.” (Mülk 67/10)

Kur'ÂN-ı Kerîmde GeneL OLarak AkıL İLe İLgiLi Âyet-i CeLîLeLer: (72)

Bakara 2/13,44,73,75,76,170,171,179,197,242,269,282.. Âl-i İmrân 3/7,65,118,190.. Nisâ 4/5.. Mâide 5/58,100,103.. En'am 6/32,140,151.. A’râf 7/66,67,169.. Enfâl 8/22, Yûnus 10/16,42,100.. Hûd 11/51,78,87.. Yûsuf 12/2,109,111.. Ra'd 13/4,19.. İbrâhim 14/52.. Nahl 16/12,67.. Enbiyâ 21/10,67.. Hac 22/46.. Mü'minûn 23/80.. Nûr 24/61.. Furkân 25 /44.. Şu’arâ 26/28.. Kasas 28/60.. Ankebût 29/35,43,63.. Rûm 30/24,28.. Yâsîn 36/62,68.. Sâffât 37/47,138.. Sâd 38/29,43.. Zümer 39/9,18,21,43.. Mü'min 40/54,67.. Zuhrûf 43/3.. Câsiye 45/5.. Hucurât 49 /4.. Vak’ıa 56/19.. Hadîd 57/17.. Haşr 59/14.. Talâk 65/10.. Mülk 67/10.. Fecr 89/5..

كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Resim---“Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn (ta’kılûne).: ALLAH size âyetlerini işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz akıl edersiniz.” (Bakara 2/242)

يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
Resim---“Yu’ti’l- hikmete men yeşâu, ve men yu’te’l- hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ (kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulû’l- elbâb (elbâbi).: (ALLAH) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir. Ve ulû’l- elbâb/temiz akıl sâhiblerinden başkası tezekkür edemez.” (Bakara 2/269)

هُوَ الَّذِيَ أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَأَمَّا الَّذِينَ في قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاء الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاء تَأْوِيلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الألْبَابِ
Resim---“Huvellezî enzele aleyke’l- kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummu’l- kitâbi ve uharu muteşâbihât (muteşâbihâtun), fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâe’l- fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh (illâllâhu), ve’r- râsihûne fî’l- ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi RABBinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulû’l- elbâb (elbâbi).: Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşâbihtir. Kalblerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşâbih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini ALLAH'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü RABBimizin katındandır" derler. Temiz akıl sâhibleri/ulu’l-elbâbdan başkası öğüt alıp düşünmez..” (Âl-i İmrân 3/7)

إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ
Resim---“İnne fî halkıs semâvâti ve’l- ardı vahtilâfi’l- leyli ven nehâri le âyâtin li ulî’l- elbâb (ulî’l- elbâbı).: Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde ulu’l-elbâb/ temiz akıl sâhibleri için gerçekten ayetler vardır.” (Âl-i İmrân 3/190)

قُل لاَّ يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ فَاتَّقُواْ اللّهَ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Resim---“Kul lâ yestevî’l- habîsu vet tayyibu ve lev a’cebeke kesretu’l- habî (habîsi), fettekullâhe yâ ulî’l- elbâbi leallekum tuflihûn (tuflihûne).: De ki: "Murdar ile temiz -murdar'ın çokluğu hoşuna gitse de- bir olmaz. Ey ulu’l-elbâb /temiz akıl sâhibleri, ALLAH'tan korkup sakının. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Mâide 5/100)

وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
Resim---“Ve mâ’l- hayâtud dunyâ illâ leibun ve lehv(lehvun), ve led dâru’l- âhiretu hayrun lillezîne yettekûn (yettekûne), e fe lâ ta’kılûn (ta’kılûne).: Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Âhiret yurdu, takvâ sâhibleri/korkup sakınmakta olanlar için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez misiniz?” (En’âm 6/32)

أَفَمَن يَعْلَمُ أَنَّمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ أَعْمَى إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
Resim---“E fe men ya’lemu ennemâ unzile ileyke min RABBike’l- hakku ke men huve a’mâ, innemâ yetezekkeru ûlu’l- elbâb (elbâbi).: Öyleyse sana RABBinden indirilenin hak olduğunu bilen kimse, âmâ olan (görmeyen) kimse gibi midir? Fakat ulu’l-elbâb (Temiz akıl sâhibleri..ALLAH'ın sırlarının ve daimî zikrin sâhibleri), tezekkür eder.” (Ra'd 13/19)

أُفٍّ لَّكُمْ وَلِمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Resim---“Uffin lekum ve li mâ ta’budûne min dûnillâh (dûnillâhi), e fe lâ ta’kılûn (ta’kılûne).: Size ve ALLAH'tan başka taptığınız şeylere yazıklar olsun. Hâlâ akıl etmiyor musunuz?/yine de akıllanmayacak mısınız?.” (Enbiyâ 21/67)

Resim

NİKAH da =>Bir HAYy ZİNCİRi KÖRDÜĞÜMüdür..

BEDELsiz-KIYASsız-ŞARTsız-SEBEsiz=>sonUÇ SEVgi.:

Resim---Aişe radiyallahu anha Annemiz, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e sık sık sorardı.: “Yâ Resûlulah!. Kördüğüm ne âlemde?.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de her defâsında Aişe Annemizi memnun eden cevâbı verirdi.: “İlk günkü gibi!.”
Aişe radiyallahu anha Annemiz, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile yeni evlenmişti.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin kendisini SEVip SEVmediğini merak etmekteydi ya da kendisini ne kadar ve nasıl SEVdiğini…
Aişe radiyallahu anha Annemiz bu düşüncesini Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ile konuşmadan edemezdi.: “Yâ Resûlulah, beni SEViyor musun?.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Evet, Yâ Aişe, tâbi SEViyorum!.”
Aişe radiyallahu anha Annemiz, dahasını da merak ediyordu, acaba nasıl SEViyordu?.
Hemen sordu.: “Beni nasıl SEViyorsun?.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz SEVgi şeklini tanımladı eşine: “Kördüğüm gibi..”
Bu cevap Aişe radiyallahu anha Annemizi çok SEVindirdi, çünkü kördüğüm açılamazdı.
Açılmayan, bitmeyen SIRR-Lı bir SEVgi demekti.
Alacağı cevab onu çok mutlu ettiği için, Aişe radiyallahu anha Annemiz, sık sık sorardı.: “Yâ Resûlulah!. Kördüğüm ne âlemde?.”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de Aişe radiyallahu anha Annemizi memnun eden cevabı verirdi her defâsında.: “İlk günkü gibi!.”
buyururdu.

(Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 6: 210.)

HÜMEYRÂ.: Peygamber efendimizin, Aişe Vâlidemize verdiği "pembecik" lâkabı.

Resim---Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem.: "Dininizin üçte birini Hümeyrâ'dan öğreniniz." buyurmuştur.
(Hadis-i şerif, Medaric-ün-Nübüvve)

SIRRsız ve SINIRsız =>SEVgide;
SADAKat =>SAMîMiYyet =>SABır =>ve sonUÇ =>SELÂMet..
DÖRt ÂLeMde ZÂHiR-BÂTın =>MEŞk-i MuhaBBeti MELÂMet..
GÜLümmm!.



==>Resim<==
ResimKUL İHVÂNİmResim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta AKIL..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’de,
AKIL..


RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in Hadis-i ŞerîfLerinde ise isim olarak;
AKIL, insanın kendisiyle değer kazandığı şey…mânâsında..

RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in Hadis-i ŞerîfLerinde ise fiil olarak;
AkLetmek, idrak etmek, anlamak..
AKIL, deveyi bağlamak.. mânâlarında fiil olarak da kullanılmıştır..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “AKILLLı kişi kendini, nefsini hesaba çeken ve âhireti için çalışandır. A’ciz ise nefsinin isteklerine uyan ve ALLAH’tan boş yere iyi temennide bulunandır.” buyurmuştur.
(Tirmîzî, Sifâtu’l-Kıyâme, 25; İbn Mâce, Zühd, 31. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 124; Tayalîsî, Müsned, I, 53; Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, VII, 284; Kudâî, Müsnedu’ş-Şihab, I, 140; Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, VII, 350; Beyhakî, Sunenu’l-Kebîr, III, 369; Deylemî, el-Firdevs, III, 310.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “AKILLı kişi nefsini hesaba çeken ve âhireti için çalışandır. Çıplak ise kendini dinden soyutlayandır. Ey ALLAH’ım! Gerçek hayat ancak âhiret hayatıdır!.” buyurdu.
(Enes radiyallahu anhu’dan, Beyhakî; Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, II, 178.)

Resim---Enes b. Mâlik’i, annesi Ümmü Süleym radiyallahu anhum Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e getirdi ve.: “Yâ Resûlullah! Senin hizmetçin Enes AKILLı ve çıplaktır, ona duâ et, eğer istersen ona kıyâfet ver” dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “AKILLı kişi nefsini hesaba çeken ve âhireti için çalışandır. Çıplak ise kendini dinden soyutlayandır. Ey ALLAH’ım! Gerçek hayat ancak âhiret hayatıdır, Ensar ve Muhaciri bağışla!.” buyurdu.
(Ebû Nasr b. Katâde, Ebû Ali er-Rifâ, Muhammed b. Yunus, Avn b. İmâre el-Abdî, Hişâm b. Hisan, Sâbit tarikiyle, Beyhakî.)

Resim---Abdullah İbn Ömer radiyallahu anhu Peygamber aleyhisselâm ile birlikte iken Ensar’dan bir kişi gelerek Peygamber aleyhisselâm’e selâm verdikten sonra: “Yâ Resûlullah! Hangi mü’min en faziletlidir?” diye sorunca Peygamber aleyhisselâm.: “Ahlâkı en güzel olanıdır” buyurdu. Gelen kişi.: “Hangi mü’minler en AKILLıdırlar?” diye sorunca Peygamber aleyhisselâm.: “Onlardan ölümü en çok düşünen ve âhiret için hazırlığı en güzel şekilde yapanlardır. İşte bunlar en AKILLılarıdır.” buyurmuştur.
(İbn Mâce, Zühd, 31)

Resim---İbn Mes’ud radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Senbir topluma AKILLarının kavrayamayacağı bir hadisi anlatma, anlatırsan bu onlar için fitne olur” buyurdu.
(Müslim, Mukaddime, 3.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İnsanlara RABBlerinden bahsettiğinizde onlara AKILLarının anlayamayacağı ve kendilerine zor gelen bir şeyi anlatmayın!” buyurmuştur.
(Beyhakî, Şuabu’l-Îman, II, 281.)

Resim---Abdullah İbn Abbas radiyallahu anhu.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey İbn Abbas! Topluma AKILLarının kaldıramayacağı bir hadisi söyleme!.” buyurdu..
(Deylemî, el-Firdevs, V, 359)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Biz Nebîler topluluğu insanlara AKILLarı oranında konuşmakla emrolunduk” buyurmuştur.
(Ukaylî, ed-Duâfâ, IV, 425; Krş. Zerkeşî, et-Tezkira fi’l- Ehâdîsi’l-Müştehira, I, 107; Âmirî, Ceddu’l- Hasîs, I, 200.)

Resim---Ebû Said el-Hudrî radiyallahu anhu.: “Peygamber aleyhisselâm, bir Kurban veya Ramazan Bayramında musallâya/ namazgâha çıktı. Namazdan sonra insanlara vaaz etti ve.: “Ey insanlar! Sadaka veriniz!” diyerek onlara sadaka vermelerini emretti. Sonra kadınların yanlarına gitti ve onlara.: “Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz. Çünkü ben Cehennem halkının çoğunun siz kadınlar olduğunu gördüm.” dedi. Kadınlar.: “Niçin Yâ Rasûlallah?” diye sordular. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Çok la’net ediyorsunuz. Kocalarınıza nankörlük ediyorsunuz. Basîret sahibi bir erkeğin AKLını sizin kadar çelebilen, AKLı ve dini eksik başka bir varlık görmedim ey kadınlar topluluğu!.” buyurdu. Daha sonra oradan ayrıldı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem evine döndükten sonra, İbn Mes’ud’un hanımı Zeyneb gelip izin istedi. Kendisine.: “Yâ Rasûlallah Zeyneb geldi!.” denildi. Peygamber aleyhisselâm.: “Ona izin verin.” buyurdu. Zeyneb (Peygamber aleyhisselâme) şöyle dedi.: “Yâ Nebiyyallah! Bugün bize sadaka vermemizi emretmiştin. Yanımda bazı ziynetlerimi getirdim. Bunları sadaka olarak vermek istiyorum, fakat İbn Mes’ud, kendisinin ve çocuğunun buna daha lâyık olduğunu söylüyor.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İbn Mes’ud doğru söylüyor. Kocan ve çocuğun senin sadakana daha lâyıktır.” buyurdu..
(Buhârî, Zekât, 44)

Resim---Atâ b. Rebah radiyallahu anhu’dan.: “Biz İbn Ömer ile beraberken Basralı bir genç geldi ve bir konu hakkında soru sordu. İbn Ömer.: “Sana bunu haber vereceğim, biz, Ebu Bekr, Ömer, Osman, Ali, İbn Mes’ud, Ebu Said el Hudri, başka bir adam ve ben Rasulullah ile birlikte O, on kişinin onuncusu olarak bulunuyorken bir genç Rasulullah’ın yanına geldi, oturdu ve.: “Yâ Resûlullah! Hangi mü’minler daha faziletli dir?” dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ahlâken en güzel olanıdır. buyurdu. Genç.: “Hangi mü’minler daha AKILLıdır?” diye sordu Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Onlardan ölümü en çok düşünen ve ölüm kendisine gelmeden önce hazırlığı en güzel şekilde yapanlar işte onlar en AKILLılardır.” buyurdu ve sustu. Sonra Peygamber aleyhisselâm bize yönelerek.: "Bir toplumda ahlâksızlık, o toplumun atalarında görülmeyen ölçü ve tartıda eksiltme, tâun, ağrı, rahatsızlık ortaya çıkmadıkça ahlâksızlık ortaya çıkmaz.” buyurdu.
(Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, V, 317)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, iki kişi arasında hüküm verdi. Aleyhine hüküm verilen kişi.: “Kendisine haksızlık yapıldığını îmâ edercesine.: “Allah bana yeter, O ne güzel vekildir.” deyince Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem haksız yere bu şekilde konuştuğu için onu azarladı, aleyhinde bir şeyler söyledi ve.: “Sana AKILLı davranmanı tavsiye ediyorum. Muhakkak ki ALLAH TeÂLÂ AKILLı kişiyi över ve a’cizi kınar, eğer haklı olduğun bir konuda bir şey sana galib gelerek hakkını gasbederse.: “ALLAH bana yeter, O ne güzel vekildir de!.” buyurdu.
(Ebû Dâvud, Akdiyye, 28)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH celle celâlihu, AKLı yarattığı zaman ona.: “Öne dön!” dedi, o da döndü. Sonra ona.: “Arkaya dön!” dedi, o da döndü. Sonra.: “İzzetim ve celâlim hakkı için senden daha şerefli bir şey yaratmadım. Seninle alır, seninle veririm.” buyurdu.” buyurdu.
(İbn Ebi’d-Dünya, Kitâbu’l-Akl, s. 31)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH’ın ilk yarattığı şey “kalem”dir. Sonra “Nûn”u yarattı ki o “divit”tir. Sonra ona.: “Yaz!” buyurdu.. O.: “Ne yazayım?” diye sorunca ALLAHu zü’L- CeLÂL.: “Kıyamete kadar olacak her ameli, eseri, rızkı, tüm olacakları ve olmayacakları yaz!.” dedi. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in.: “Nûn’a ve Kaleme yemin olsun ki!.

ن وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ
Resim---“Nûn ve’l- kalemi ve mâ yesturûn (yesturûne).: Nûn. Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun!” (Kalem 68/1)

Âyetinin anlamı budur. Sonra kalemi mühürledi ve kalem konuşmadı ve kıyamete kadar da konuşmayacak. Sonra AKLI yarattı ve.: “İzzetime yemin olsun ki seni sevdiklerime tam, sevmediklerime eksik vereceğim!.” buyurdu.”
buyurdu.
(Hakîm et-Tirmîzî, Nevâdir, II, 60)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHu zü’L- CeLÂL AKLı yarattığı zaman: “Öne dön, gel, yönel!” dedi, o da döndü. Sonra ona.: “Arkaya dön!.” dedi, o da döndü. Sonra ona.: “otur!” dedi,’o da oturdu. Sonra.: “konuş!” dedi, o da konuştu. Sonra.: “sus!” dedi, o da sustu. Bunun üzerine ALLAHu zü’L- CeLÂL.: “İzzetime, Celâlime, büyüklüğüme, hâkimiyetime, gücüme yemin olsun ki kendime senden daha kıymetli bir şey yaratmadım. Seninle bilir, seninle över, seninle alır, seninle veririm. Seninle mükâfatlandırır, seninle cezâlandırırım. Sevâb senden dolayı, cezâ da sanadır. Sana sabırdan daha faziletli bir şey ikram etmedim!.” buyurdu.” buyurdu.
(Muhâsibî, Şerefu’l-Akl ve Mahiyyetuhû, 53; İbn Ebi’d-Dünya, Kitâbu’l-Akl, s. 31; Hakîm et-Tirmîzî, Nevâdir, II, 60; Beyhakî, Şuabu’l-İman, IV, 154; Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 309,310; Şevkânî, el-Fevâidu’lMecmûa, I, 477, 478.)

Resim--- Câbir radiyallahu anhu anlatıyor: “Yâ Resûlullah! Anam-babam sana fedâ olsun, ALLAH’ın her şeyden önce ilk yarattığı şeyi bana söyler misiniz?” diye sordum.
Şöyle buyurdu.:“Ey Câbir! Her şeyden önce ALLAH’ın ilk yarattığı şey SENİN PEYGAMBERİNİN NÛRudur. O nûr, ALLAH’ın Kudretiyle onun dilediği yerlerde dolaşıp duruyordu. O vakit daha hiçbir şey yoktu. Ne Levh ne Kalem ne Cennet ne Ateş/Cehennem vardı. Ne Melek, ne Gök ne Yer ne Güneş ne Ay ne Cin ve ne de İnsan vardı."
"ALLAH mahlukları yaratmak istediği vakit, bu nuru dört parçaya ayırdı. Birinci parçasından KALEMi, ikinci parçasından Levh’i (Levh-i Mahfuz), üçüncü parçasından ARŞ’ı yarattı. Dördüncü parçayı ayrıca dört parçaya böldü.: Birinci parçadan HAMELE-i ARŞı (Arşın taşıyıcılarını), ikinci parçadan KÜRSÎ’yi, üçüncü parçadan diğer Melekleri yarattı. Dördüncü kısmı tekrar dört parçaya böldü.: Birinci parçadan GÖKLeri, ikinci parçadan YERLeri, üçüncü parçadan CENNET ve CEHENNEMi yarattı. Sonra dördüncü parçayı yine dörde böldü: Birinci parçadan Müminlerin Basîret Nûrunu /imân şuûrunu, ikinci parçadan-marifetullahtan ibaret olan- KALBlerinin nûrunu, üçüncü parçadan tevhidden ibâret olan Ünsiyet Nûrunu (Lâ İLâhe iLLâ ALLAH MuhaMMeDu’r- Resûlullah Nûru’nu) yarattı.”
buyurdu.

(İ. Ahmed, Müsned, IV-127; Hâkim, Mustedrek, II-600/4175; İbni Hibbân, El İhsân, XIV-312/6404; el-Leknevî, el-Âsâru’l-Merfû’a, s. 42-3; Kastalanî, Mevahibu'l-Ledunniye: 1/6; Krş. Aclunî, Keşfu'l Hâfa, C.1, 262- 265-266)

Azîzuddin en-Nesefî ise bu konuda.:
ALLAH’ın ilk yarattığı şey AKILdır. ALLAH’ın ilk yarattığı şey KALEMdir. ALLAH’ın ilk yarattığı şey ARŞtır.”

(Aclûnî, Keşfu’l-Hafa, I,309.)
Hadislerini naklettikten sonra.: “Bil ki ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Melekût Âleminde yarattığı ilk şey, ALLAH’ın Kalemi olan “AKILdı. Bu kaleme.: “Bu ARŞ’a yaz!” diye hitap geldi. Kalem.: ALLAH’ım ne yazayım?” dedi. “Eskiden ve şimdi ne varsa, gelecekte ne olacaksa hepsini yaz!” diye hitâb gelmesi üzerine, yazdı..
Ey derviş! ALLAHu zü’L- CeLÂL, Büyük Âlemde bir kalem yaratmış olup, o da “AKL-ı Evvel”dir. Küçük Âlemde de bir kalem yaratmıştır, o da “İNSÂN”dır. ALLAHu zü’L- CeLÂL’in Melekût Âleminde yarattığı ilk şey bir cevher olup, bu cevherin adı ALLAH’ın kalemi olan AKL-ı Evveldir. Akl-ı Evvel’e =>“Beytullah, ALLAH Rasûlü ve Büyük Arş.” derlerse yine doğru olur.” demektedir.

(Nesefî, Azizuddin, Tasavvufta İnsan Meselesi İnsan-ı Kâmil, s. 101,103.)

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, AKIL konusunuaçıklarken naklettiğimiz ifâdelere benzer şekilde.: “AKL-ı Matbû’nun kâbil-i tahdidi olmayan bir çok merâtibi vardır ki, bir Zekâ-yı Basit’ten =>UKûL-i Enbiyâ Mertebelerine kadar gider. En yüksek mertebesine, “AKL-ı Evvel” denilir ki, mebde’den ->gâyeyi, gayeden->mebdei, evvelden->âhiri, âhirden->evveli, kemâli-> yakîn ile gören bu AKL-ı Evvel, Kelâm-ı İlâhî ve Nûr-i MuhaMMedî’dir.” demekte ve konumuzla ilgili.:
ALLAH’ın yarattığı şeylerin ilki->BENİM NÛRUMdur.”
ALLAH’ın yarattığı şeylerin ilki->KALEMdir.”

(Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I. 309.)
ALLAH’ın yarattığı şeylerin ilki ->AKILdır.”
Hadislerini delil olarak kullanmakta ve akl-ı evvel kavramını Peygamber aleyhisselâm olarak açıklamaktadır..

(Elmalılı, Hak Dîni Kur’ÂN Dili, I, 461-462.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH'ın ilk yarattığı şey, AKIL dır" buyurmuştur..
(Ismail b. Muhammed el-Acluni, Keşfü'l-hafâ ve müzilü'l-ilbds amme'ş-tehera mine'l-ehddîs alâ elsineti'n-nâs, thk.. Ahmed el-Kalaş, Kâhire, ts., I, 309.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH’ın yarattığı ilk şey benim RÛHUMdur.” buyurmuştur...
(Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 265, 266)

Kastallanî'ye göre ise sıralama şöyledir.: Nur-i muhammedî, Su, Arş ve Kalem. Kalemin ilk yaratılan varlık olduğunu gösteren hadis ise "Nur-i muhammedî, Su, Arş dışında ilk yaratılan varlık" şeklinde anlaşılmalıdır.”
(Kastallanî, el-Mevdhib, I, 71-74.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mü’min zorluğu, sıkıntıyı kolaylıkla yenen, AKILLı, zeki ve uyanıktır.” buyurdu.
(Kudâî, Müsnedu’ş-Şihâb, I, 107)

Resim---Enes b. Mâlik radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mü’min AKILLı, zeki, uyanık, istikrarlı, sağlam duran, acele etmeyen, âlim, helâl ve harama dikkat edendir. Münâfık ise; iğneleyici, alaycı sözler söyleyen, kırıp parçalayan, istikrarlı durmayıp şüphe eden, geceleyin karanlıkta ne topladığını bilmeyen oduncu gibi nereden kazanıp nereye harcadığını bilmeyen haram yiyendir.” buyurdu.
(Hakîm et-Tirmîzî, Nevâdir, IV, 26; Deylemî, el-Firdevs, IV, 175. şeklinde nakletmişlerdir.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Tevekkül AKILdan, AKLı kullanmadan sonradır.”
buyurmuştur.
Bağdâdî.: “Bu hadis mürseldir.”
demiştir..

(İbn Receb el-Hanbelî, Câmiu’l-Ulum ve’l-Hikem, I, 441; Deylemî, el-Firdevs, II, 77)

Resim---Abdullah İbn Ömer radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH kaza ve kaderini uygulamak isteyince AKILLıların AKILLarını alır.” buyurdu.
(Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa, I, 80,81; Sehavî, el-Mekâsıdu’l-Hasene, I, 753)

Bu hadis ile ilgili olarak Aclûnî, şu bilgileri nakletmektedir.: “Deylemî bu hadisi Musnedu’l-Firdevs’te Enes ve Ali’den.: “ALLAH emri yerine gelince onlara AKILLarını geri verir ve pişmanlık ortaya çıkar.” ziyâdesiyle nakletmiştir.

Resim---Zerkeşî’nin Ebû Hureyre’den naklettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH TeÂLÂ bir emrini, işini yerine getirmek istediği zaman AKILLı kişinin aklını alır.” buyurdu.
(Zerkeşî, et-Tezkira fi’l Ehâdîsi’l-Müştehira, n. 25; Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 81)

Resim---Câbir b. Abdullah radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Övünmek için söylemiyorum ama insanların en şereflisi, en kıymetlisi benim. Ey insanlar! Kim bize gelirse biz de ona gelir gideriz. Kim bize ikramda bulunur, cömert davranırsa, biz de ikramda bulunur, cömert davranırız. Kim bizimle mektuplaşırsa, biz de onunla mektuplaşırız. Kim bizim cenâzemize katılırsa, biz de onun cenâzesine katılırız. Kim bizim hakkımıza riâyet ederse, biz de onların haklarına riâyet ederiz. Ey insanlar insanlarla saygıları (asâletleri) ölçüsünce oturun. Dinleri (dine bağlılıkları) ölçüsünce insanlarla beraber olun. İnsanların kişilikleri oranında evlerinde misâfir olun ve AKILLarı ölçüsünce insanlarla ilgilenin.” buyurdu.
(Deylemî, el-Firdevs, I, 45)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hayâ, imândan bir bölümdür. Hayâsı olmayanda imân yoktur. Hayır, tamamen ancak AKILLa anlaşılır. AKLı olmayanın DİNi YOKtur.” buyurmuştur..
(İbn Ebi’d-Dünyâ, Mekârimu’l-Ahlâk, I, 44.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Üç kişiden kalem, sorumluluk kaldırılmıştır. Uyanana kadar uyuyandan, İyileşene kadar deliden ve AKLedene, âkil baliğ olana kadar çocuktan.”
buyurmuştur.

(Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebir, XI, 89) buyurmuştur.

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ALLAH’ım işitmemi, görmemi ve AKLımı dünyadan faydalandır.”şeklinde duâ ederdi.
(Beyhakî, Şuabu’l-İman, IV, 170; Ali el-Muttakî, Kenzu’l-Ummal, II, 329)

Resim---Âişe radiyallahu anha Annemiz.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yatağa girdiği zaman.: ALLAH’ım!. İşitmemi, görmemi ve AKLımı artır, onu benden vâris yap, düşmanlarıma karşı bana yardım et ve intikamını (misliyle mukabeleyi) bana göster. ALLAH’ım!. Borç altında kalmaktan ve açlıktan sana sığınırım ki bunların sıkıntısı ne kötüdür!.” buyurur ve sonra yatardı.” buyurmuştur.
(Beyhakî, Şuabu’l-İman, IV, 170)

Resim---Abdullah, Safvân b. Îsâ, İsmail el-Mekkî, Kâsım b. Ebî Bezzâ’dan nakledildiğine göre, Kuşeyr Kabilesinden Ferut b. Hubeyra denilen bir adam Rasulullah’a geldi ve.: “Bizim ALLAH’ın yanında kendisine taptığımız kadın ve erkek Rablerimiz vardı. Biz onlara duâ ediyor onlar icâbet etmiyorlar, istekte bulunuyor onlar vermiyorlardı. Sana geldik ve ALLAH seninle bizi hidâyete erdirdi.” dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim AKILLa rızıklandırılırsa muhakkak ki kurtuluşa ermiştir.” buyurdu.
Adam.: “Yâ Resûlullah! Bana giydiğin elbiselerden iki tane ver.” dedi. Rasulullah ona elbiseleri giydirdi. Arafat’taki bekleme yerinde Rasulullah bana.: “Önceki sözlerini tekrar et.” dedi. Ben de tekrarladım. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kim AKILLa rızıklandırılırsa muhakkak ki kurtuluşa ermiştir.”
dedi.

(İbn Ebi’d-Dünya, Kitabu’l-AKL, s. 29; Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebir, XIX, 33; Heysemî, Mecmeu’zZevâid, IX, 400, 401; Şeybânî, el-Âhad ve’l-Mesani, III, 158; Beyhakî, Şuabu’l-İman, IV, 159)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: AKILLa rızıklandırılan kişi kurtuluşa ermiştir.” buyurmuştur..
(Aclunî, Keşfu’l-Hafa, I, 78; Gurra b. Hubeyra’dan =>Buhârî, et-Târîhu’l-Kebîr, VII, 181; Taberânî, Kebîr, XIX, 33.)

Resim---Ebû Zer radiyallahu anhu.: “Yâ Resûlullah! Hz. İbrahim’in sahifesinde ne var?” diye sorunca Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hepsi ibret verici örneklerdi. ALLAH TeÂLÂ.: “Ey baskıcı, belâlı ve mağrur hükümdar, ben seni üst üste dünya malı toplaman için göndermedim, BEN seni mazlumlara bedduâ ettirmemek için gönderdim. Çünkü ben, o mazlum kâfir de olsa onun duâsını geri çevirmem." AKILLı kişinin AKILına mağlub olmaması gerekir. AKILLı kişinin bir saatinde RABBine yöneldiği, bir saatinde kendini hesaba çektiği, bir saatinde ALLAH’ın yaratmasını düşündüğü, bir saatinde de yiyecek ve içeceği için gayret sarfettiği saatlerinin olması gerekir. Ayrıca AKILLı kişinin ancak üç şey için harekete geçmesi gerekir. Bunlar âhiret için azıklanma, rızkını arama ve haram olmayan zevklerdir. Ayrıca AKILLı kişinin kendi zamanını anlaması, kendi durumunu bilmesi ve diline sâhib olması gerekir.” buyurdu.
(İbn Hibbân, Sahih II, 78; Heysemî, Mevâridu’z-Zam’an, I, 52,53; İbn Receb el-Hanbelî, Câmiu’lUlum ve’l-Hikem, I, 115; Münzirî, et-Terğib ve’t-Terhib, III, 131)

Resim---Ebî İshak Haris’ten nakledildiğine göre Ali kerremallahu vechehu’ye oğlu Hasan aleyhisselâm bazı sorular sordu. Ali kerremallahu vechehu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i.: Câhillikten daha şiddetli bir fâkirlik, AKILdan daha sağlam, güçlü bir mal, günahlardan el çekme gibi verâ, tefekkür gibi ibâdet yoktur. Bunlar ancak hilmden sonra tamam olur. ” buyururken işittim.” buyurdu.
(Kudâî, Müsnedu’ş-Şihâb, II, 38–39.)

Resim---Taberânî’de aynı konuyla ilgili olarak Ali kerremallahu vechehu’den naklettiği uzun bir hadisin konumuzla ilgili bölümü şu şekildedir.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Câhillikten daha şiddetli bir fakirlik, AKILdan daha sağlam, güçlü bir mal, şaşkınlıktan daha garip bir yalnızlık, istişareden daha güçlü bir destek, tedbir gibi AKIL, günahlardan el çekme gibi->verâ, tefekkür gibi->ibâdet, sabır ve hayâ gibi->imân yoktur. Sözün âfeti->yalan, ilmin âfeti->unutma, hilmin âfeti->sefîhlik, ibâdetin âfeti->ara vermek, arada bir yapmak, becerikliliğin âfeti->kendini beğenmek, cesâretin âfeti->azgınlaşmak-haddi aşmak, cömertliğin âfeti->başa kakıcı olmak, güzelliğin âfeti->kendini beğenme, saygınlığın âfeti->övünmektir. Ey oğlum gördüğün bir kişiyi kesinlikle küçümseme. Eğer o kişi senden hayırlı ise baban, senin gibi ise->kardeşin, senden küçük ise->oğlun gibi kabul et!.” buyurmuştur.
Bu rivâyete göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey Ebû Zer! Tedbir gibi AKIL günahlardan el çekme gibi verâ, güzel ahlâk gibi de saygınlık yoktur”
buyurdu.

(Kudâî, Müsnedu’ş-Şihâb, II, 39.)

Resim---Ebu Zer radiyallahu anhu, Ben: “Yâ Resûlullah bana tavsiyede bulun” dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ‘Sana ALLAH’a karşı takvâlı olmanı tavsiye ederim. Çünkü o, tâbi olanların en fazla dikkat ettikleri konudur.” buyurdu. Ben.: “Yâ Resûlullah daha fazlasını anlat!” dedim. O.: “Kur’ÂN okuman ve ALLAH’ı zikretmen-hatırlaman- gerekir. Çünkü bu, göklerde ve yerde senin için nurdur.” buyurdu. Ben.: “Yâ Resûlullah daha fazlasını anlat.” dedim. O.: “Hayrı konuşman dışında susman gerekir. Çünkü o, Şeytanı senden kovucu ve din konusunda sana yardımcıdır.” buyurdu. Ben Rasulullah’a.: “Daha fazlasını anlat.” dedim. O.: “Cihad etmen gerekir. Çünkü o, ümmetimin ruhbanlığıdır.” buyurdu. Ben Rasulullah’a.: “Daha fazlasını anlat.” dedim. O.: “Miskinleri sev ve onlarla birlikte otur.” buyurdu. Ben Rasulullah’a.: “Daha fazlasını anlat.” dedim. O.: “Senden daha aşağıda olanlara bak, üsttekilere bakma. Çünkü böyle yapman sâhib olduğun ALLAH’ın ni’metlerine nankörlük yapmaman için daha uygundur, onlar seninle ilişkilerini kesse bile sen akrabalarını ziyâret et.” buyurdu. Ben Rasulullah’a.: “Daha fazlasını anlat.” dedim. O.: “ALLAH konusunda kınayıcının kınamasından korkma.” buyurdu. Ben Rasulullah’a.: “Daha fazlasını anlat.” dedim. O.: “Kendin için sevdiğini-istediğini- başkaları için de sev, iste.” buyurdu. Sonra eliyle göğsüme vurdu ve.: “Ey Ebû Zer! Tedbir gibi->AKIL, günahlardan el çekme gibi->verâ ve güzel ahlâk gibi de->saygınlık yoktur!.” buyurdu.
(Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebir, II, 157)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Çocuk yedi yaşına kadar diş çıkarır, on dört yaşında AKIL Baliğ olur, yirmi bir yaşında boyu tam olur (yirmi bir yaşına kadar boyu uzar), yirmi sekiz yaşında AKLı tam olur, bundan sonra AKLı ancak tecrübe ile artar, kırk yaşına geldiğinde ALLAH TeÂLÂ onu delilik cüzzâm ve ciltteki alacalık gibi tüm hastalıklardan korur. Elli yaşına geldiği zaman ALLAH onu bol bol rızıklandırır. Altmış yaşına geldiği zaman ALLAH onu yer ve gök ehline sevdirir. Yetmiş yaşına geldiği zaman iyiliklerini sabit tutar, kötülüklerini yok eder. Seksen yaşına geldiği zaman ona azâb etmekten hayâ eder. Doksan yaşına geldiği zaman ALLAH’ın yeryüzündeki esiri olur ve kalem onun aleyhine bir harf bile yazmaz.” buyurmuştur..
(Suyûtî, el-Leâliu’l-Masnua, I, 134,135; Aliyyu’l-Kârî, el- Mevdûat, I, 179.)

Resim---Enes b. Mâlik radiyallahu anhu’ten nakledildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ümmetimden bir kişi seksen yaşına ulaştığı zaman ALLAH onun cildini Cehennem’e haram kılar. Doksan yaşına ulaştığında ise yıpranır ve AKLını kaybeder. O kişi üzerindeki ALLAH’ın delili AKILdır. ALLAH onun geçmiş günahlarını bağışlar, AKLını kaybettiği halde bu yaşında müslümândır. Çünkü o, daha önce İslâm’ı seçtiği için kalbine ma’rifet nurunu koymuş ve kalbini de buna bağlamıştır- esir etmiştir- Ondan faydalanmaya, ürününü almaya devam etmektedir. İyice ihtiyarlayıp Müslümânlığından faydalanmaktan a’ciz kaldığı, kuvvetini, AKLını ve karakterini kaybettiği, günahlara tâbi olduğu zaman ALLAH’ın dünyadaki esri diye isimlendirilir. Çünkü o, zincire bağlı esir gibi imânına bağlıdır. Bir yere gitmeye güç yetiremez, sâlih amel işlemekten a’ciz kalır.-Buna rağmen- o İslâm’ın bağıyla bağlıdır. Yüz yaşına ulaştığı zaman ömrünün en zayıf dönemine gelir ve bir çocuk hükmünde olur. Onun günahları yazılmaz. Çünkü o imtihan edildi ve tevhide bağlı kaldı, onda tereddüt edip geri dönmedi ve ona devam etti. Genç iken ona devam etti ve iyi bir genç, iyi bir orta yaşlı oldu. Bu konuda güzel bir şekilde yarıştı ve memnun olunan bir yaşlı oldu. Ömrünün en zayıf dönemine gelince bir çocuk hükmüne döndü. Geçmiş günlerinde yaptığı iyiliklerin karşılığı verildi ve bu ihtiyarlığından dolayı yapmış olduğu kötülükleri silindi.” buyurdu.
(Hakîm et-Tirmîzî, Nevâdir, II, 158)

Resim---Tâvus ve İbn Abbas’tan nakledildiğine göre.: “Peygamber aleyhisselâm, bir muhacir ile ensar arasında hüküm vermiş, bazı konuşmalardan sonra Peygamber aleyhisselâm.: “Kulları arasında AKLı farklı farklı taksim eden ALLAH ne yücedir. İki kişinin amelleri, iyilikleri, oruçları, namazları aynı olur fakat AKILLarı bir zerre ile Uhud Dağının farkı gibi farklıdır. ALLAH yarattıkları arasında AKIL ve YAKîNden daha önemli bir şey pay etmemiştir.” buyurdu.
(Hakîm et-Tirmîzî, Nevâdir, II, 63)

Resim---Enes radiyallahu anhu’ten nakledildiğine göre.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:ALLAH celle celâlihu, AKLı karıncalardan daha çok sayıda yarattı. Bazı insanlara bir tane, bazılarına iki tane, bazılarına bir sa‘, bazılarına bir farg, bazılarına da bir vesak verilmiştir.” buyurdu. İbnu’s-Selâm.: “Onlar kimlerdir Yâ Resûlullah?” dedi. Peygamber aleyhisselâm.: “Onlar, AKILLarı, Yakînleri, Gayretleri ve kendilerini hidâyete erdiren kalblerindeki nûr oranında ALLAH’a itaate çalışanlardır.” buyurdu.
(Hakîm et-Tirmîzî, Nevâdir, II, 64)

Resim---Aişe radiyallahu anha’den nakledildiğine göre.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Asıl mağdur olan kişi, AKIL konusunda yanlış yapandır. İnsanlar dünya ve âhirette RABBlerine ondan daha üstün bir şeyle yaklaşmamışlardır.(vesile edinmemişlerdir.)” buyurmuştur.
(Deylemî, el-Firdevs, IV, 211.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İlim->mü’minin dostu, AKIL->delîli, alâmeti, amel->değeri, hilm->küpü, sabır->askerlerinin komutanı, rıfk->babası ve yumuşaklık da->kardeşidir.” buyurmuştur.
(Bu hadisi nakleden Beyhakî hadisin munkatı’/tek kişi râvisi olduğunu belirtmiştir. Beyhakî, Şuabu’l-İman, IV,161..)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:ALLAHu zü’L- CeLÂL’in.: "Kulum BANA nafilelerle yaklaşmaya devam eder tâki, BEN onu severim ve onun işiten kulağı, gören gözü, konuşan dili ve AKLeden kalbi olurum da BANA duâ ettiğinde icâbet ederim, istediğinde veririm, yardım istediğinde yardım ederim. Kulumun BANA ibâdetini ve bana olan samimîyetini severim.” buyurduğunu nakletmiştir.
(Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, VIII, 206; Hakîm et-Tirmîzî, Nevâdir, 1, 265.)

Resim---Abdullah İbn Abbas radiyallahu anhu.: “Rasûlullah hasta iken kendisine destek olunmasını istedi ve.: “Bana bir kürek kemiği getirin, benden sonra ebediyen ihtilafa düşmemeniz için bir yazı, belge yazayım.” dedi. Yanındaki insanlarda bir gürültü oldu. Orada bulunanlardan ve Rasulullah döneminde hâkimlik yapan bir kadın.: “Rasulullah’ın dediğini yapmanız gerekir.” dedi. Bazıları.: “Sen sus senin AKLın yok!” dediler. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Asıl sizin AKLınız yok!.” buyurdu.” dedi.
(Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, XI, 36.)



HüLâsa-yı KeLÂM.:

وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
Resim---“Ve en leyse li’l- insâni illâ mâ seâ.: Ve insÂN için =>ÇALIŞmasından başka bir ŞEYy yoktur!.” (Necm 53/39)


YÂ HAYyu’L- HUuu!. ALLAH celle celâlihu!.

Resim

Resim

ALLAHumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebîyyike ve
RasûLike ve
Nebîyyi'L- ÜMMiyi ve alâ âlihi, EHL-i BeYtihi ve's- Sahbihi ve ÜMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-SeLâMet
İZZet-i İhsÂNınLa LûTFet-AKILLarımızı SELîm-SÂLiM KıL!.
İnşâe ALLAH!..


الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Resim---“El hamdu lillâhi RABBi’l- ÂLEMîn (âlemîne).: Hamd, âlemlerin RABBi olan ALLAH'adır.” (Fâtiha ½)


M.M.M. MuhaBBetLerimLe...


Resim KUL İHVÂNİm Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12881
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELÂMuLLAHta ve RASÛLULLAHta AKIL..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
..LABiRENt AKıL=>SİLM AKıL..
ÂLEM'de OLan<=>ÂDEM'de OLan..


AKLı Arttırdığı İfâde EdiLen Sebze, Meyve ve YiyecekLerLe İlgiLi Hadis-i ŞerîfLer.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size kabağı tavsiye ediyorum. Çünkü o, BEYNİ arttırır, mercimeği de tavsiye ediyorum, çünkü yetmiş peygamber tarafından kudsanmıştır.” buyurmuştur.
(Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebir, XXII, 63.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size kabağı tavsiye ediyorum. Çünkü o AKLı artırır ve beyni büyütür.” buyurmuştur.
(Beyhakî, Şuabu’l-İman, V, 102; Deylemî, el-Firdevs, III, 27.)

Resim---Ali b. Ebî Talib kerremallahu vechehu’den nakledildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Size süt tavsiye ederim. Çünkü o, delilik, cüzzâm ve ciltteki alacalık gibi yetmiş derde devadır.” buyurdu.
(Deylemî, el-Firdevs,III, 31)

Resim---Abdullah İbni Ömer radiyallahu anhu’dan nakledildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hâmile kadınlarınıza süt ürünleri yedirin. Çünkü o çocuğun AKLını artırır.” buyurdu.
(Deylemî, el-Firdevs, I, 100.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: AKLı olmayanın dini de yoktur.” buyurmuştur.
(Tirmizî.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: AKLı olan kimse, imân eder.” buyurmuştur.
(Beyhekî.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kendisine AKIL bahşedilen kimse, kurtuluşa ermiştir.” buyurmuştur.
(Beyhâkî, Şuabu’l- İman, 4/159.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kişiyi ayakta tutan AKL
ıdır. AKLı olmayanın dini de yoktur.”
buyurmuştur.
(Câmiü’s-Sağir, 4: 528 (H. No:6159.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: AKILLı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel edendir.” buyurmuştur.
(Tirmizî.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: AKILLı, nefsini kontrol altına alıp, ölümünden sonraki ebedi hayat için hazırlanan kimsedir.” buyurmuştur.
(İbn-i Mâce, Zühd, 31.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Gerçekten zeki ve AKILLı kişi, nefsinin kötü arzularına hâkim olup âhireti için çalışandır. Âciz kişi ise, hevâ ve heveslerinin kurbanı olup ALLAH’tan olmayacak şeyleri isteyendir.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Kıyâmet, 25; İbn Mâce, Zühd, 31)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Biri câmiye gider, namaz kılar, ALLAH indinde sivri sinek kanadı kadar kıymeti olmaz. Başka birinin de kıldığı namaz, sevâb bakımından Uhud Dağı kadar kıymeti olur, sebebi, bunun daha AKILLı olmasıdır. Haramdan daha çok sakınan daha AKILLıdır.” buyurmuştur.
(Hâkim.)

Aziz Kardeşlerim;
Bir Oyun ve Eğlence İÇinde KULLuk İmtihÂNı DiYÂRında YAŞAmaktayız ki Kur'ÂN-ı Kerîmimizde;


Oyun ve EğLence âyetLeri..:En'âm 6/32,70; A'râf 7/51; Ankebût 29/64; MuhaMMed 47/36; Hadîd 57/20; Cuma 62/11..


وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
Resim---“Ve mâl hayâtu’d- dunyâ illâ leibun ve lehv (lehvun), ve le’d- dâru’l- âhiretu hayrun lillezîne yettekûn (yettekûne), e fe lâ ta’kılûn (ta’kılûne).: Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Âhiret yurdu, takvâ sâhibleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ AKILetmez misiniz?” (En'âm 6/32)

وَمَا هَذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌ وَإِنَّ الدَّارَ الْآخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
Resim---“Ve mâ hâzihil hayâtu’d- dunyâ illâ lehvun ve laib (laibun), ve inne’d- dârel âhırete le hiye’l- hayevân (hayevânu), lev kânû ya’lemûn (ya’lemûne).: Ve bu dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muhakkak ki âhiret yurdu, elbette o gerçek hayattır. Keşke bilselerdi.”(Ankebût 29/64)

إِنَّمَا الحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَإِن تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ أُجُورَكُمْ وَلَا يَسْأَلْكُمْ أَمْوَالَكُمْ
Resim---“İnneme’l- hayâtu’d- dunyâ laibun ve lehv (lehvun), ve in tu’minû ve tettekû yu’tikum ucûrekum ve lâ yes’elkum emvâlekum.: Muhakkak ki dünya hayatı bir oyun ve eğlencedir. Ve eğer imân ederseniz ve takvâ sahibi olursanız (Allah'a ulaşmayı dilerseniz) size ecirleriniz verilir. Ve sizden mallarınızı istemez.” (MuhaMMed 47/36)

اعْلَمُوا أَنَّمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزِينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ كَمَثَلِ غَيْثٍ أَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا وَفِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ
Resim---“İ’lemû enneme’l- hayâtu’d- dunyâ leibun ve lehvun ve zînetun ve tefâhurun beynekum ve tekâsurun fî’l- emvâli ve’l- evlâd (evlâdi), ke meseli gaysin a’cebe’l- kuffâre nebâtuhu summe yehîcu fe terâhu musferren summe yekûnu hutâmâ (hutâmen), ve fî’l- âhıreti azâbun şedîdun ve magfiretun minallâhi ve rıdvân (rıdvânun), ve me’l- hayâtu’d- dunyâ illâ metâu’l- gurur (gurûri).: Dünya hayatının oyun, eğlence ve bir süs olduğunu bilin, aranızda bir övünme ve mal ve evlâd çokluğudur. (Dünya hayatı), yağmurun bitirdiği, ekincinin hoşuna giden ekin gibidir. Bir süre sonra kurur, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da o çöp olur. Âhirette şiddetli azâb, ALLAH'tan mağfiret ve ALLAH'ın rızası vardır. Ve dünya hayatı aldatıcı meta’dan başka bir şey değildir.” (Hadîd 57/20)

وَإِذَا رَأَوْا تِجَارَةً أَوْ لَهْوًا انفَضُّوا إِلَيْهَا وَتَرَكُوكَ قَائِمًا قُلْ مَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ مِّنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِ وَاللَّهُ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
Resim---“Ve izâ reev ticâreten ev lehveninfaddû ileyhâ ve terekûke kâimâ (kâimen), kul mâ indallâhi hayrun mine’l- lehvi ve mine’t- ticâreh (ticâreti), vallâhu hayru’r- râzıkîn (râzıkîne).: Ve ticaret veya eğlenceyi görünce ona yönelip dağıldılar ve seni ayakta bırakıp gittiler. De ki: “ALLAH'ın katında olan şeyler, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır ve ALLAH, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Cum’a 62/11)

AKLSİLM Sâhibi MuhaMMedî bir Mü’min =>Rahmetenli’l- Âlemîn Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’imİZi DUYarsa=>UYarsa =>bu OYUN ve EĞLENCe Sahası=>KULLuk İmtihÂNı MeydÂNı OLduğu ŞuÛRuna ULAŞıR.:

Resim---Sevgili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz .: “Men arefe nefsehu fekad arefe RABBehu .: Kim ki NEFSini TANIdı/BİLdi, kesinlikle RABBını da TANIdı/BİLdi .” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü'l-Hâfâ II/343 (2532)

AKLı BAŞında OLan bir KİMse, RaHMetenli’l- ÂLemînResûlullah sallallahu aleyhi vesellem’imİZi DUYmaz=>UYmazsa.. =>RABBu’L- ÂLEMîN’in Kur'ÂN-ı Kerîmi'ne Lütfen KULak VERsin son Nefesine VARmadan..
İnşâe ALLAHu TeÂLÂ!.


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنظُرْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekullâhe vel tenzur nefsun mâ kad demet ligad (ligadin), vettekûllah (vettekûllahe), innallâhe habîrun bi mâ ta’melûn (ta’melûne).: Ey iman edenler, ALLAH'a karşı takvâ sahibi olun! Ve her nefs, yarın için ne takdim ettiğine baksın! Ve ALLAH'a karşı takvâ sahibi olun. Muhakkak ki ALLAH, yaptıklarınızdan haberdârdır. “ (Haşr 59/18)

وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنسَاهُمْ أَنفُسَهُمْ أُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
Resim---“Ve lâ tekûnû kellezîne nesûllâhe fe ensâhum enfusehum, ulâike humu’l- fâsikûn (fâsikûne).: ALLAH'ı UNUTAN kimseler gibi olmayın! Böylece (ALLAH da) onlara, kendi NEFSLerini UNUTTURDU. İşte onlar, onlar fâsık olanlardır.” (Haşr 59/19)

لَا يَسْتَوِي أَصْحَابُ النَّارِ وَأَصْحَابُ الْجَنَّةِ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمُ الْفَائِزُونَ
Resim---“Lâ yestevî ashâbu’-n nâri ve ashâbu’l- cenneh (cenneti), ashâbu’l- cenneti humu’l- fâizûn (fâizûne).: Ateş ehli ile cennet ehli bir (eşit) değildir. Cennet ehli; onlar, kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr 59/20)

لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُّتَصَدِّعًا مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
Resim---“Lev enzelnâ hâzel kur’âne alâ cebelin le reeytehu hâşian mutesaddian min haşyetillâh(haşyetillâhi), ve tilkel emsâlu nadribuhâ lin nâsi leallehum yetefekkerûn(yetefekkerûne).: Eğer BİZ, bu Kur'ÂN'ı, dağa indirseydik, O'nu mutlaka, ALLAH'ın korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, parça parça olmuş görürdün. Ve insanlar için bu misâlleri veriyoruz. Umulur ki, böylece onlar tefekkür ederler.” (Haşr 59/21)
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön