KELÂMuLLAH’ta ve RESÛLuLLAH’ta VEYL!.

Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

KELÂMuLLAH’ta ve RESÛLuLLAH’ta VEYL!.

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

KELÂMuLLAH’ta ve RESÛLuLLAH’ta VeYyL!.

Kur'ÂN=>HAKk’ın KİTÂBI’dır,
=>RASÛLÜ’ne==>HİTÂBI’dır,
HeR YeR HeR ÂN HeR HÂL-de,
HeR NEFES->TEVHiD KABI’dır!.


ZEVK 9782

GEÇmiş TÖVBe<->GELen DUÂ.. ŞiMDi=>Şu ÂN’da İHVÂNİ’m,
NİCe Nİ’Met VERdi==>ALLAH==>HAMD-ü-SENÂ’sın UNUtma!.
=>“OLsun!. OLMasın!.”ın BIRaKk!. OLÂN=>ŞE’ÂN’da İHVÂNİ’m,
KÛN’u=>DUYy!. Fe yeKÛN’a=>UYy!. Ki=>VEYyLeNÂ’sın UNUtma!.


25.10.2020. 22:31
brsbrsmd..tktktrstkkmdsyrann..


=>AYAkta UYUma!.=->UYAN,
NEHÂRın BİL ==>LEYLini BiL!.
UYUmaz HAKk’ı->Hak DUYAN,
MÜJDESin BİL==>VEYLini BiL!.

YÜCe RABB’ım=>UYARmakta,
NÛR’un=>NÂR’ına SARmakta,
İHVÂNİ’m ==>KUR'ÂN-ı İZLE,
=>SÖZ>SÂHİBİ’ne VARmakta!.


celle celâlihu..
sallallahu aleyhi vesellem..


Resim VeYyLenâ!.

VeYyle.: Küstahlık, rezillik..
VeYyl.: Vay hâline, yazık, felâket, hüzün ve hüsran. Cehennem'de bir çukur ismi veya Cehennem'in bir kapısına bu isim verilmiştir. Vaid, tehdid makamında kullanılan azâb kelimesidir..
VeYyl.: Bir kötülüğün vukû bulması, azâb, belâ ve rezillik, üzüntü, helâk, zorluk, hayret etmek gibi anlamlara gelmekle birlikte, sözlükte asıl, azâb ve helâk anlamındadır. Bununla birlikte ağıt ve yakınma anlamı da vardır. Kelimenin ويله - ويلك - ويلي ve nüdbe’de ويلاه şeklinde kullanımı vardır. Cehennemde bir vâdi veya cehennem kapılarından bir kapı olduğu da rivâyet edilmiştir.
İbn Mesud (öl.32/652) veyl kelimesi için.: “cehennemde bir vâdi”,
Kelbî (öl. 146/763).:şiddetli bir azâb”,
Ferrâ (öl.207/822) ise.:kişinin üzüntüsünü ve pişmanlığını” ifâde ettiği bir kelime olduğu görüşündedir..

Kur’ÂN-ı Kerîm’de VEYL..:

Arap Dilinde “ويلاه- ويلي-ويله” şeklinde kullanılmakta olup, Kur'ÂN-ı Kerîm’de ise bu şekilde kullanıldığı görülmemiştir.
Veyl” kelimesi Kur’ÂN-ı Kerîm’de 39 âyette geçmektedir. Çoğunlukla yalın hâlinde yani ويل (veylün) şeklinde geçmekte, bazı yerlerde ise bir zâmire muzaaf/bağlanmış olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu iki şeklin dışında ise kullanılmadığı anlaşılmaktadır..
En çok geçtiği sûre ise Mürselât Sûresi olup, hep aynı kalıpta yani ويل (veylün) şeklinde 10 âyette geçtiği vakidir.
İkinci olarak Enbiyâ sûresinde 4 âyette geçmektedir. Burada ise bir defasında elif-lâm takısıyla الويل (el-veylü) olarak, 3 âyette zâmire muzaaf olarak ويلنا (veylenâ) biçiminde geçmektedir. Bakara Sûresinde de 3 âyette geçmekte olup ancak hepsi de aynı âyet içerisinde geçmiştir. Bunun dışında ويلتى ويلتنا - ويلنا - - ويلكم tarzında geçmektedir..

Âyetlerde geçen veyl kelimesi mutlak mânâda kötü bir anlamda kullanılmıştır. Zaten sözlüklerde iyi anlamında kullanıldığı da vaki değildir. Bununla birlikte geçtiği âyetlerde kötü kimseler için ya da yerilen kişiler için kullanılmıştır. Âyetlere baktığımız da veyl kelimesinin muhatabları genelde kâfirler, müşrikler, münafıklar, yalancılar, suçlular, putperestler, inkârcılar ve iftira atanlardır. Özelde ise, Firavun ve sihirbâzlar, Yahudiler, Hristiyanlar, Hz. Âdem’in oğlu Kabil, ölçü ve tartıda eksik yapanlardır. Bunun dışında bir yerde Peygamberimiz aleyhisselâm’ın hanımı için kullanılmıştır. Kullanılan o yerde ise hayret ve şaşkınlık ifâdesi olarak anlaşılmalıdır. Çünkü kelimenin kökünde bu anlam vardır. Araplar hayretle karşıladıkları bir durumu veyl kelimesi ile ifâde etmektedirler. Sadece bir yerde namaz kılanlar için kullanılmıştır. O âyet de birçok müfessir tarafından hakiki mü’minler olarak değil, namaz kılan münafıklar olarak tefsir edilmiştir.

Kur'ÂN-ı KERİM'de VEYL KELİMESİNİN GEÇtiği ÂYETLer.:

Veylül.: 10 âyette.. Bakara 2/79; İbrâhim 12/2; Meryem 19/37; Sâd 38/27; Zümer 39/22; Fussilet 41/6; Zuhrûf 43/65; Câsiye 45/7; Zâriyât 51/60; Hümeze 104/1..
Veylün.: 13 âyette.. Mürselât 77/15,19,24,28,34,37,40,45,47,49; Mutaffifîn 83/1,10; Mâûn 107/4..
Veylü.: 2 âyette .. Enbiyâ 21/18; Tûr 52/11..
Veyleta.: 4 âyette.. Mâide 5/31; Hûd 11/72; Kehf 18/49; Furkân 25/28..
Veyleke.: 1 âyette.. Ahkâf 46/17..
Veyleküm.: 2 âyette.. Tâ-Hâ 20/61; Kasas 28/80..
Veylenâ.: 6 âyette.. Enbiyâ 21/14,46,97; YâSîn 36/52; Sâffât 37/20; Kalem 68/31..


Resim

فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَذَا مِنْ عِندِ اللّهِ لِيَشْتَرُواْ بِهِ ثَمَناً قَلِيلاً فَوَيْلٌ لَّهُم مِّمَّا كَتَبَتْ أَيْدِيهِمْ وَوَيْلٌ لَّهُمْ مِّمَّا يَكْسِبُونَ
Resim---“Fe veylun lillezîne yektubûne’l- kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ (kalîlen), fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn (yeksibûne).: Artık elleriyle (kudsal kitab uyduranların; uydurduklarını servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine çevirmek, birkaç pula satmak için) kitabı yazanların vay haline! Sonra da onu (bu yazdıklarını) az bir bedel karşılığında satmak için.: “Bu ALLAH'ın indindendir.” derler. İşte onlara yazıklar olsun , elleriyle yazdıkları şeylerden dolayı ve yazıklar olsun onlara, kazandıkları şeyler sebebiyle.” (Bakara 2/79)

اللّهِ الَّذِي لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَوَيْلٌ لِّلْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ شَدِيدٍ
Resim---“Allâhillezî lehu mâ fî’s- semâvâti ve mâ fî’l- ard (ardı), ve veylun li’l- kâfirîne min azâbin şedîd (şedîdin).: O ALLAH ki; semalarda ve yeryüzünde ne varsa O'nundur. Şiddetli azâbdan dolayı kâfirlerin vay haline.” (İbrâhim 12/2)

فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِن بَيْنِهِمْ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن مَّشْهَدِ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Resim---“Fahtelefe’l- ahzâbu min beynihim, fe veylun lillezîne keferû min meşhedi yevmin azîm (azîmin).: Bundan sonra hizibler (gruplar) kendi aralarında ihtilâf ettiler. Büyük gün müşâhede edildiği (şâhid olunduğu) zaman vay o kâfirlerin haline!” (Meryem 19/37)

قَالَ لَهُم مُّوسَى وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُمْ بِعَذَابٍ وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرَى
Resim---“Kâle lehum mûsâ veylekum lâ tefterû alallâhi keziben fe yushıtekum bi azâb (azâbin), ve kad hâbe menifterâ.: Musa (A.S) onlara şöyle dedi: “Size yazıklar olsun! ALLAH'a yalanla iftira etmeyin yoksa sizi azâbla yok eder ve (O'na) iftira eden(ler) heba olmuştur.” (Tâ-Hâ 20/61)

قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
Resim---“Kâlû yâ veylenâ innâ kunnâ zâlimîn (zâlimîne).: “Yazıklar olsun bize! Muhakkak ki biz, zâlimler olmuştuk.” dediler.” (Enbiyâ 21/14)

بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ
Resim---“Bel nakzifu bi’l- hakkı ale’l- bâtıli fe yedmeguhu fe izâ huve zâhik (zâhikun), ve lekumu’l- veylu mimmâ tasıfûn (tasıfûne).: Hayır, BiZ, hakkı bâtılın üzerine atarız. Böylece onu mahveder. O zaman o (bâtıl), zâil olmuştur. Vasfettiğiniz (ALLAH'a isnad ettiğiniz) şeylerden dolayı size yazıklar olsun.” (Enbiyâ 21/18)

وَلَئِن مَّسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِّنْ عَذَابِ رَبِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
Resim---“Ve le in messethum nefhatun min azâbi RABBike le yekûlunne yâ veylenâ innâ kunnâ zâlimîn (zâlimîne).: Ve eğer, onlara RABBinin azabından bir esinti dokunursa, mutlaka: “Bize yazıklar olsun, gerçekten biz, zâlimler olduk.” derler.” (Enbiyâ 21/46)

وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ أَبْصَارُ الَّذِينَ كَفَرُوا يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا بَلْ كُنَّا ظَالِمِينَ
Resim---“Vakterabe’l- va’du’l- hakku fe izâ hiye şahısatun ebsârullezîne keferû, yâ veylenâ kad kunnâ fî gafletin min hâzâ bel kunnâ zâlimîn (zâlimîne).: Ve hak vaad yaklaştı. İşte o zaman kâfir olanların gözleri (korku ile) büyür. (Derler ki): “Bize yazıklar olsun. Biz bundan gaflet içindeydik. Meğer biz zâlimler olmuşuz (kendimize zulmetmişiz).” (Enbiyâ 21/97)

وَقَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَيْلَكُمْ ثَوَابُ اللَّهِ خَيْرٌ لِّمَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا وَلَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الصَّابِرُونَ
Resim---“Ve kâlellezîne ûtû’l- ilme veylekum sevâbullâhi hayrun li men âmene ve amile sâlihâ (sâlihan) ve lâ yulekkâhâ ille’s- sâbirûn (sâbirûne).: Ve ilim verilenler: "Size yazıklar olsun! İman eden ve salih amel (nefs tezkiyesi) yapanlar için ALLAH'ın sevâbı daha hayırlıdır. Buna (hayırlı sevâba), sabredenlerden başkası mülâki olmaz (kavuşturulmaz)." dediler.” (Kasas 28/80)

قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ
Resim---“Kâlû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ, hâzâ mâ vaader RAHMÂNuve sadaka’l- murselûn (murselûne).: "Eyvâhlar olsun bize, mezarlarımızdan bizi kim beas etti (kaldırdı)? Bu, RAHMÂN'ın vaadettiği şeydir. Ve resûller doğru söylemişler." dediler.” (YâSîn 36/52)

وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هَذَا يَوْمُ الدِّينِ
Resim---“Ve kâlû yâ veylenâ hâzâ yevmu’d- dîn (dîni).: (Durumu gören kâfirler:) Ve eyvâhlar olsun bize, (işte) bu Dîn Günü’dür." dediler.” (Sâffât 37/20)

وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاء وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا بَاطِلًا ذَلِكَ ظَنُّ الَّذِينَ كَفَرُوا فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِنَ النَّارِ
Resim---“Ve mâ halakne’s- semâe ve’l- arda ve mâ beynehumâ bâtıla (bâtılen), zâlike zannullezîne keferû, fe veylun lillezîne keferû mine’n- nâr (nâri).: Ve gökyüzünü, arzı ve ikisi arasındaki şeyleri bâtıl (boşuna) yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Artık ateş sebebiyle (azâb edilecekleri için) inkâr edenlerin vay haline.” (Sâd 38/27)

أَفَمَن شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ فَهُوَ عَلَى نُورٍ مِّن رَّبِّهِ فَوَيْلٌ لِّلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُم مِّن ذِكْرِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
Resim---“E fe men şerehallâhu sadrehu li’l- islâmi fe huve alâ nûrin min RABBih (rabbihi), fe veylun li’l- kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh (zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn (mubînin).: ALLAH kimin göğsünü İslâm için (ALLAH'a teslim için) yarmışsa artık o, RABBinden bir nur üzere olur, değil mi? ALLAH'ın zikrinden kalbleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.” (Zümer 39/22)

وَيْلٌ لِّكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
Resim---Veylun li kulli effâkin esîm (esîmin).: Bütün yalancı günahkârların vay haline.” (Câsiye 45/7)

فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن يَوْمِهِمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Resim---“Fe veylun lillezîne keferû min yevmihimullezî yûadûn (yûadûne).: Bu durumda vaadolundukları (kıyâmet) günü sebebiyle inkâr edenlerin vay haline.” (Zâriyât 51/60)

فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّبِينَ
Resim---“Fe veylun yevme izin li’l- mukezzibîne.: İşte (o) izin günü tekzib edenlerin (yalanlayanların) vay haline.“ (Tûr 52/11)

قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ
Resim---“Kâlû yâ veylenâ innâ kunnâ tâgîn (tâgîne).: Yazıklar olsun bize, muhakkak ki biz, haddi aşan kimseler olduk.” (Kalem 68/31)

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Resim---Veylun yevmeizin li’l- mukezzibîn (mukezzibîne).: İzin günü, yalanlayanların vay haline.” (Mürselât 77/15,19,24,28,34,37,40,45,47,49)

وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ
Resim---Veylun li’l- mutaffifîn (mutaffifîne).: Eksik ölçenlerin (ve eksik tartanların) vay haline.” (Mutaffifîn 83/1)

وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ
Resim---Veylun yevmeizin li’l- mukezzibîn (mukezzibîne).: İzin günü, yalanlayanların vay haline.” (Mutaffifîn 83/10)

وَيْلٌ لِّكُلِّ هُمَزَةٍ لُّمَزَةٍ
Resim---Veylun li kulli humezetin lumezeh (lumezetin).: Arkadan çekiştirmeyi ve kaş-gözle alay etmeyi alışkanlık haline getirenlerin hepsinin vay haline!” (Hümeze 104/1)

فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ
Resim---“Fe veylun li’l- musallin (musallîne).: İşte o namaz kılanlara yazıklar olsun.” (Mâ’ûn 107/4)


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
nur_umim
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1114
Kayıt: 19 Ağu 2007, 02:00

Re: KELÂMuLLAH’ta ve RESÛLuLLAH’ta VEYL!.

Mesaj gönderen nur_umim »

Resim

RASÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellemde VEYyL.:

Arapçada.: Veyh/Vay..
Arapçada.: VeyL/Vay hâline..

VEYL, ”Veyl” vezninde, aslında kötülüğün inmesi mânâsına olup bazan bir belânın ortaya çıkması zamanında dehşet ve kötülüğü ifâde etmek için dilimizdeki ”vay, yazık!.” kelimeleri gibi kaygılı olma ve dehşete düşme makamında kullanılır. Bu mânâca, ”vay haline!” yahut ”yazık, yazık!.” demek gibi olur ki, biz bunları acıma mânâsında da esef etme mânâsında da kullanırız. Bir de VeyL, uçuruma yuvarlanmak gibi kötü bir durum, helâk olma ve zarar etme mânâsına azâb kelimesi, çok üzüntü duyma veya beddua olarak kullanılır. ”VeyL ona!”, helâk oldu, veya helâk olsun” demektir.
(Kur'ÂN-ı Kerim Tefsiri, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “الويلُ وادٍ في جهنمَ ، يَهْوِي فيهِ الكافرُ أربعينَ خريفًا قبل أن يبلغَ قَعْرَهُ .:VeyL, cehennemde bir uçurumdur ki, kâfir onun dibine varmadan önce onda kırk yıl yukardan aşağı düşer.”buyurmuştur.
(Ebu Saîd radiyallahu anhu'dan; İmam Ahmed ve Tirmizî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Veyl, cehennemde bir vâdidir. Kâfir orada, kirk yil batar da dibine ulaşamaz." buyurdu.
(Ebu Saîd radiyallahu anhu'dan; Tirmizî, Tefsir, Enbiya, (3164)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: VeyL, iki dağ arasında bir vâdidir ki, kâfir kâfir onun dibine varmadan önce onda kırk yıl yukardan aşağı düşer.” buyurdu.
(İbnü Hibbân, Sahih; Hâkim Sahih.)

Resim---Sahabeden bazıları abdest alırken ayaklarını yıkamak yerine mesh etmişler bunun üzerine.:
Abdullah İbn Amr radiyallahu anhu şöyle demiştir.:
"Bir yolculukta Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bizden arkada kalmıştı. ikindi vakti girdiğinde bize yetişti. Biz abdest alırken ayaklarımıza mesh yapıyorduk. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, en yüksek sesi ile iki veya üç kere şöyle bağırdı.: “
ويلٌ للأعقابِ من النارِ .: Ateşte yanacak topukların vay haline!.” buyurdu.
(Buharî, Kitabu’l-Vudu’, 165.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: وَيْلٌ لِلْعَرَبِ مِنْ شَرٍّ قَدْ اقْتَرَبَ أَفْلَحَ مَنْ كَفَّ يَدَهُ .: Yaklaşan şer'den VeyL/Vay arapların haline, Elini (savaştan) çeken kurtuldu” buyurdu.
(Ebu Hüreyre radiyallahu anhu'dan; Ebu Davûd, Sünen, Fiten, 4249; Buharî Fiten, Enbiyâ; Müslim, Fiten; İbn Mâce, Fiten; Ahmed b. Hanbel 11-441..)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: " Lâ ilâhe illallah .: ALLAH'tan başka ilâh yoktur. Gerçekleşmesi yaklaşan bir şer'den dolayı VeyL/Vay Arap'ın haline!. Bugün Ye'cuc ve Me'cuc'un Seddi'nden, şunun gibi bir delik açıldı." diyerek uykusundan uyandı.
Ravi Süfyan, şehadet parmağıyla, baş parmağını halkalayarak, Peygamber'in yaptığı gibi "o" işareti yapmıştır. Ben: “Yâ Resûlallah! Aramızda salihler varken, biz helâk olurmuyuz?” dedim.
Ravi Süfyan, şehadet parmağıyla, baş parmağını halkalayarak, Peygamber'in yaptığı gibi "o" işareti yapmıştır. Ben: “Yâ Resûlallah! Aramızda salihler varken, biz helâk olurmuyuz?” dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:"Evet! Fısk ve fücur ve ma'siyet (kötülük) çoğaldığı zaman!" (helâk olursunuz)” buyurdu.
buyurdu.

(Zeyneb binti Cahş radiyallahu anha'dan; Sahihi Müslim, C.8, H.no: 2880, s.406)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: "Evet! Fısk ve fücur ve ma'siyet (kötülük) çoğaldığı zaman!" (helâk olursunuz)” buyurdu.
(Zeyneb binti Cahş radiyallahu anha'dan; Sahihi Müslim, C.8, H.no: 2880, s.406)

Resim---Zeynep binti Cahş radiyallahu anha.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, yüzü kızarmış bir vaziyette uyandı. Şöyle diyordu.: "Lâilâhe illallah, yaklaşan şerden (dolayı) VeyL/Vây Arapların haline!.” buyurdu.
(Zeyneb binti Cahş radiyallahu anha'dan; Buharî, Müslim ve İbn Mâce.)

Zeyneb Binti Cahş radiyallahu anha'dan yapılan rivayetinde, o gün Ye'cüc ve Me'cüc şeddinde bir deliğin açıldığı ifâde edilmiştir. Yecüc ve Me'cüc denilen milletler kıyamete yakın bir zamanda ortaya çıkıp fitne çıkartacaklardır. Kur'ÂN-ı Kerim'de (Kehf 83, 96 ve Enbiya 96,97) Yecüc ve Mecüc'den bahsedilmektedir..

Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün.: Hüzün Kuyusundan ALLAH’a sığının” buyurdu. Orada bulunanlar.: “Yâ Resûlullah! Hüzün kuyusu nedir?” dediler. Peygamberimiz aleyhisselâm.: “O cehennemde bir vâdinin adıdır. Cehennem o vâdinin azâbından her gün yüz defa Allah’a sığınır.” buyurdu. Sordular.: “Oraya kimler girecektir?” Peygamberimiz aleyhisselâm.: “Oraya amelleri ile riyâ katarak dinini dünyaya âlet edenler girerler” buyurdu.
(Tirmizî, Zühd, 48)

Resim---Bir rivâyette Hüzün Kuyusuna “VeyL Deresi de denilmiştir.:
(Buhari, Fiten, 17; Müslim, Zühd, 51.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Din ile Dünyayı isteyene VeyL/Yazıklar olsun!” buyurmuştur.
(Deylemî, 3/42; İbn Asakir, 5/57; Kenzü’l-ummâl, 10/206)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Din ile dünyayı taleb edenlere VeyL/Yazıklar OLsun.” buyurdu.
(Râmuzü’l- Ehadîs sh: 461.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Âhir zamanda bazı kimseler çıkacak ve dini dünyaya âlet edecekler, insanlara yumuşak görünmek için kuzu derilerine bürünecekler ve dilleri şekerden tatlı, fakat kalbleri kurt kalbidir. ALLAH celle celâlihu şöyle buyurur: “Benim affıma mı güvenip gururlanıyorsunuz, benim rahmetime mi güvenip cesâretli davranıyorsunuz, şanıma yemin ederim ki onlara kendimden bir imtihan vesilesi göndereceğim, yumuşak huylu olanlar bile şaşkına çevrilecektir!.” buyurdu." buyurdu.
(Tirmizî, Zühd, 60)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “VeyL/Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona!” buyurdu.
(Ebû Dâvud, Edeb, 80.)

Resim---Behz b. Hakîm’in babasından ve dedesinden rivâyetine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’in şöyle buyurduğunu işittim: ”İnsanları güldürmek için laf edip yalan söyleyen kişiye yazıklar olsun yazıklar olsun yazıklar olsun! .” buyurdu.
(Ebû Dâvûd: Edeb: 38; Dârimî, İstisan: 6)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Yazıklar olsun insanları güldürmek için yalan sözler söyleyene! Yazık ona, yazık ona!.” buyurmuştur.
(Muâviye b. Hayde’den radiyallahu anhu'dan; Ebû Dâvûd; Tirmizî hasen.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Muhakkak bir kul, insanları onunla güldürmek için bir kelime söylerse, o söylediği sebebiyle cehennemde, yeryüzü ve gökyüzü arasındaki en uzak bir yere düşer. O, ayaklarından daha çok dilinden saptığından dolayı sapıklığa düşer.” buyurmuştur..
(Ebû Hureyre radiyallahu anhu'dan; Ahmed b. Hanbel ve Taberânî.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bilmeyene bir kez VeyL/Yazıklar olsun, bildiği ile amel etmeyene de yedi kez VeyL/Yazıklar olsun!.” buyurmuştur.
(İ. Ahmed, Zühd, C:1, No:763.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Merhamet ediniz ki, size de merhamet edilsin. Başkasını affediniz ki, affedilesiniz. Söz dinlemeyenlere VeyL/Yazıklar olsun. Yaptıkları işin kötü olduğunu bile bile onda ısrar edenlere VeyL/yazıklar olsun!.” buyurmuştur.
(İ. Ahmed, Müsned, 2/65, 219.)

Resim---Abdurrahman b. Ebû Bekre”nin, babasından naklettiğine göre, bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in yanında bir kimseyi övdü. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ona üç defa.: ”VeyL/Yazıklar olsun sana! Kardeşinin boynunu kestin.” dedi. Sonra da şöyle buyurdu.: ”Sizden birisi illâ bir kimseyi methedecekse.: “Gördüğüm kadarıyla filâncanın şöyle olduğunu sanıyorum. Ameline göre onu hesaba çekecek ise Allah”tır. Allah”ın karşısında hiç kimseyi temize çıkarıp aklayamam!.” desin. Bunu da o kimsenin hâlini öyle biliyorsa söylesin!” buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb, 95.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: ''Ramazan girip çıktığı halde günahları affedilmemiş olan insanın burnu sürtülsün. Anne ve babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sâyesinde cennete girmeyen kimsenin de burnu sürtülsün. Ben yanında zikredildigim zaman bana salât okumayan kimsesinin de burnu sürtülsün!.'' buyurmuştur.
(Tirmizi, Daavat 110, (3539.)

Resim---Ebû Hüreyre radiyallahu anhu.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün.: “Yazıklar olsun!. Yazıklar olsun!. Yazıklar olsun!.” buyurdu.
“Kime yazıklar olsun Yâ Resûlullah?” diye sorulunca.: “Ebeveyninden/ana-babasından her ikisinin veya sâdece birinin yaşlılığına ulaştığı halde cennete giremeyene!.”
buyurdu.

(Müslim, Ebü‟l-Hüseyn Müslim b. Haccac el-Kuşeyrî (ö. 261/874), el-Câm’u’s-Sahîh, Sahîh-i Müslim ve Tercemesi, ter.: Mehmed Sofuoğlu, İrfan Yayınevi, İstanbul 1970; Kitabu’l-Birr ve’s-Sıla ve’l-Âdâb, XIII, 17-18; Cânan, II, 483.)


M.M.M. MuhaBBetLerimLe...
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön