KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta ULü’L- ELBâB..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta ULü’L- ELBâB..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta,
=>ULü’L- ELBâB..


AKıL->“SU” GiBidir ÂLEMde,
=>AKARsa==->AŞAğı AKAR!.
“SU” İSe=>SEVgidir ÂLEMde,
KAYNARsa=>KABI’nı YAKAR!.


EBDÂL-EBRÂR=>SIRRın SİLeN,
AHYÂR-AHRÂR=>ULu’L HİTÂB!.
NEFSin BİLeN=>RABB’in BİLeN,
=>SİLM AKILLı=>ULu’L- ELBâB!.


=>SELiM AKıL<- ->HABiS AKıL,
TERTEMiZ ve<- ->Çok PİS AKıL,
BASAR==>BASîREtLi<- ->A’MÂ,
=>KENDİn BİLeN NEFİS=>AKıL!.


ZEVK 9755

Kafa BASaR==>KALb BASîRet==>İBREt ALan=> ULi’L- EBSâR,
TAKVâsında==>BiRR SÂHiBi==>HİKMEt ALan=> ULi’L- EBRâR,
=>RESÛLuLLAH-EHL-i BEYti==>HİMMEt ALan=> ULi’L- AHYâR,
CÂNda>CÂNÂN=NAHNURABbî=>CeNNEt ALan=> ULi’L- AHRâR!.


22.09.2020. 21:09.22
brsbrsmd..tktktrstkkmdylnzlkkk..


HALLÂKu’L-HAKk’ın HABÎBi
=>GÖNÜL YÂRESİ’n->TABÎBi
EL>ELe>ELLeR>YADULLAHa
EL=->ELe ==>ULu’L- ELBâBi,
İHVÂNİm===>ULu’L- KİTâBi!.

celle celâlihu..
aleyhumusselâm..


Resim

ULü’L- ELBâB.: Kur'ÂN-ı Kerîm’de 16 âyette ve hep çoğul olarak geçer..
Bakara 2/179, 197,269; Âl-i İmrân 3/7,190; Mâide 5/100;Yûsuf 12/111;Ra'd 13/19;İbrâhim 14/52; Sâd 38/29, 43; Zümer 39/9,18,21; Mü'min 40/54; Talâk 65/10..

Bu Âyet-i Kerimelerde ALLAHu zü’L- CELÂL =>ULü’L- ELBâB/AKL-ı SİLM Sâhibi OLan MuhaMMedî Mü’minLerin 8 ÖZELLik ve GÜZELLiğini BİLdirmiştir. CeNNetin kapıları da 8 adettir..:
1-) ALLAH celle celâlihu’nun AHDini yerine getirmek, İLk SÖZünden caymamak,
2-) SILa-i RAHîMde bulunmak,
3-) ALLAH celle celâlihu’dan korkmak,
4-) Âhiret Günündeki hesâbdan korkmak,
5-) ALLAH celle celâlihu Rızası için sabretmek,
6-) Namazı dosdoğru kılmak,
8-.) Kötülüğü iyilikle def’ etmektir..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir topluluk AHDini bozarsa aralarında katil olur (cinâyetler artar). Günahlar açıkça işlenirse ALLAH celle celâlihu onlara ölümü musallat eder (yâni AIDS, COVID-19 ve benzeri öldürücü hastalıklara yakalanırlar.). Yine bir topluluk zekâtlarını vermezlerse yağmur onlardan alınır. (yani kıtlık olur).” buyurmuştur.
(Haysemî, Mecmâ’uz-Zevâid, 12150)

ULü’L- ELBâB ki =>ALLAHu zü’L- CELÂL için Lî-VECHİLLAH =>Saf-SeLim-SüZMe AKILLa =>NAKLen =>Takvâ, Tezekkür, Tedebbür, Tefekkür, Teşekkür, İtibâr ve Seherlerde Nasûh Tövbesi’yle ALLAH celle celâlihu’ya CÂNdan BAĞLı NAHNU ELLERidiRLeR..

Resim

LÜBBü'L- LÜBB.: ÖZün ÖZü..HabLi'L- VERîD.. Hakikat-ı MuhaMMedîyye..
ULü.: Sahibler. Bir şeyin ehli olanlar..
Lübb.: (ç: elbâb). Her şeyin seçkin ve saf olanı, özü ve sırrı..
ELbâb.: (Lübb. c.) AkıLLar..
ULü’L- ELBâB.: Saf AkıL SAHiBLeri,,
(Ragıb el-İsfahanî, el-Müfredat, l-b-b mad., s: 733)
ULü’L- ELBâB.: Saf AkıL SAHiBLeri,, Sağlam duruş sergileyen kişiler.. Herhangi bir konuda donanımlı OLsun veyâ Olmasın, doğruLara açıktırlar ve gerçek ortaya çıktığında herhangi bir tarafa çekmeden gerçeği kabul edip hareketlerini ona göre düzenlerler. Önyargı ve saplantıları olmadığı için sürekli MuhaMMedî KeMâLât GeLişimi HÂLindedirler..
ULü’L- ELBâB.: Saf-SeLim-SüZMe AKILLa =>ALLAHu zü’L- CELÂL’in CeLÂL ve CeMÂL Sıfatlarının NÛRLarının TeceLLîleri ile =>NAKLen Te’yid edilmiş/Doğrulanmış=>Nefsî Hevâ-Heves Hayal, Vehim ve Hislerinin Âfetlerinden Kurtulmuş/Korunmuş, Şer’i Hükümleri DUYup UYarak KULLuk İmtihÂNı Engelleri AŞıp =>HAKk TeÂLÂ’ya SALL eden-ULAŞan MuhaMMedî Mü’minLerdirLer...

AKL-ı SİLM/SeLim.: (Hiss-i selim) İyiyi kötüyü farkedip, insana hak ve hakikatı, iman ve İslâmiyeti tâkib ettiren saf ve süzülmüş akıl ve düşünüş. Normal ve müsbet düşünce..
ULü’L- ELBâB’ın BİRR-ü-TAKVÂsı;
=>MuhaMMedî Tahkîk İMÂN,
=>MuhaMMedî SÂLiH AMEL,
=>MuhaMMedî KERîM AHLÂK,
=>MuhaMMedî HANîF DÎNiyLe,
ALLAHu zü’L- CELÂL’in EMRini ve YASAKLarını DUYaR ve UYaR!.

Resim
ULü’L- ELBâB =>EL VELî ALLAH celle celâlihu’nun Has DOStu-VELîYyULLAH OLanlardır.:


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:ALLAH celle celâlihu.: "Kim BENİM velî kuluma düşmanlık ederse BEN de ona harb ilân ederim. Kulumu BANA yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifâye) şeyleri edâ etmesidir. Kulum BANA nâfile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda SEVgime erer. Onu bir SEVdim mi artık BEN onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. BENden bir şey isteyince onu veririm, BENden sığınma taleb etti mi onu himayeme alır, korurum. BEN yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, BEN de onun SEVmediği şeyi SEVmem." buyurdu.” buyurdu.
(Ebu Hüreyre radıyallahu anh ‘dan; Buhârî, Rikak 38.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Akıllı kimse, nefsini kontrol altına alıp ölümden sonrası için çalışan kimsedir” buyurmuştur.
(Tirmizî, Kıyamet, 25)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar; sonra ebeveyni onu Yahudi, Hristiyan ya da Mecusîliğe sevk eder.” buyurmuştur.
(Müslim, Kader, 22)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Mü’minin firâsetinden/ zihin açıklığından sakınınız. Zirâ o ALLAH’ın NÛRu ile bakar.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Tefsir, 16)

Şu KÂiNÂt Kur'ÂNı’na;
MuhaMMedî ŞÛURu BİLerek,
MuhaMMedî NÛRu BULarak,
MuhaMMedî SÜRÛRda OLarak,
MuhaMMedî O-NÛRu YAŞAyarak,
BAKan MuhaMMedî MÜ’MİNLer =>ALLAH’ın NÛRu İLe GÖRüRLer..


إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ
Resim---“İnne fî zâlike le âyâtin li’l- mutevessimîn (mutevessimîne).: İşte bunda, fikr-u firaset-kavrayış sahibi ibretle izleyenler için, elbette deliller vardır.” (Hicr 15/75)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta ULü’L- ELBâB..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KUR'ÂN-ı KERÎM’de;
=>ULü’L- ELBâB..
=>ULü’N- NUHÂ..
=>ULi’L- EBSÂR..
=>ULi’LEMR..
=>ULî’LEYDî..


Resim

Resim ULü’N- NUHÂ.: AkıLLı KimseLer.:

كُلُوا وَارْعَوْا أَنْعَامَكُمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّأُوْلِي النُّهَى
Resim---“Kulû ver’av en’âmekum, inne fî zâlike le âyâtin li ULÎ’N- NUHÂ.: Yeyin ve hayvanlarınızı otlatın! Muhakkak ki bunda, AKIL SAHİBLERİ için elbette âyetler (deliller) vardır.” (Tâ-Hâ 54/128)

أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّأُوْلِي النُّهَى
Resim---“E fe lem yehdi lehum kem ehleknâ kablehum mine’l- kurûni yemşûne fî mesâkinihim, inne fî zâlike le âyâtin li ULÎ’N- NUHÂ.: Kendilerinden önceki nesillerden nicelerini yıkıma uğratmamız, onları doğruya yöneltmedi mi? (Oysa bugün kendileri) onların kaldıkları yerlerde (tarihi kalıntıları üzerinde) gezinip duruyorlar. Şüphesiz bunda SAĞDUYULU AKIL SAHİBLERİ için âyetler (ibretler) vardır.” (Tâ-Hâ 20/128)


Resim ULü’L- ELBâB.: Saf AkıL SAHiBLeri.:

يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
Resim---“Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’te’l- hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ (kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ULÛ’L- ELBÂB (elbâbi).: (ALLAH ) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir. Ve ULÛ’L- ELBâB’tan başkası tezekkür edemez.” (Bakara /269)

هُوَ الَّذِيَ أَنزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ آيَاتٌ مُّحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ فَأَمَّا الَّذِينَ في قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاء الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاء تَأْوِيلِهِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ إِلاَّ اللّهُ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِّنْ عِندِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الألْبَابِ
Resim---“Huvellezî enzele aleyke’l- kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummu’l- kitâbi ve uharu muteşâbihât (muteşâbihâtun), fe emmâllezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teşâbehe minhubtigâe’l- fitneti vebtigâe te’vîlihi, ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh (illâllâhu), ver râsihûne fî’l- ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ULÛ’L- ELBâB’ (elbâbi).: Kitab'ı sana indiren O'dur. Onun bir kısmı muhkem (hüküm ihtiva eden, mânâsı açık olan) âyetlerdir, onlar Kitab'ın esasıdır ve diğerleri, muteşâbihtir (yoruma açık âyetlerdir). Fakat kalblerinde eğrilik (bâtıla meyil) bulunanlar, bu sebeble muteşâbih olanlara (yorum gerektirenlere) tâbî olurlar. Ondan fitne çıkarmak için, onun te'vilini (yorumunu) yapmak isterler. Ve onun te'vilini ALLAH 'dan başka kimse bilmez ve ilimde rusuh sahibleri ise: "Biz O'na îmân ettik, hepsi RABBimizin katındandır" derler, onlar da tezekkür edemezler, sadece ULÛ’L- ELBâB (daimi zikrin ve sırların sahibleri) (tezekkür edebilir).” (Âl-i İmrân 3/7)

إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ
Resim---“İnne fî halkıs semâvâti ve’l- ardı vahtilâfi’l- leyli ven nehâri le âyâtin li ULÎ’L- ELBÂB(ULÎ’L- ELBÂBı).: Muhakkak ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ULÛ’L- ELBâB’ için elbette âyetler (deliller) vardır.” (Âl-i İmrân 3/190)

قُل لاَّ يَسْتَوِي الْخَبِيثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ أَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَبِيثِ فَاتَّقُواْ اللّهَ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Resim---“Kul lâ yestevî’l- habîsu vet tayyibu ve lev a’cebeke kesretu’l- habîs(habîsi), fettekullâhe yâ ULÎ’L- ELBÂBi leallekum tuflihûn(tuflihûne).: De ki; "Habisin (haram, murdar ve fesadın...) çokluğu senin hoşuna gitse bile, habis (haram ve kötü olan) ile tayyib (helâl ve temiz olan) bir değildir. Ey ULÛ’L- ELBâB! Artık ALLAH 'a karşı takva sahibi olun! Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.” (Mâide 5/100)

أَفَمَن يَعْلَمُ أَنَّمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَبِّكَ الْحَقُّ كَمَنْ هُوَ أَعْمَى إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
Resim---“E fe men ya’lemu ennemâ unzile ileyke min RABBike’l- hakku ke men huve a’mâ, innemâ yetezekkeru ULÛ’L- ELBâB (elbâbi).: Öyleyse sana RABBinden indirilenin hak olduğunu bilen kimse, âmâ olan (görmeyen) kimse gibi midir? Fakat ULÛ’L- ELBâB (ALLAH 'ın sırlarının ve daimî zikrin sahibleri), tezekkür eder.” (Ra'd 13/19)

هَذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ وَلِيَعْلَمُواْ أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
Resim---“Hâzâ belâgun lin nâsi ve li yunzerû bihî ve li ya’lemû ennemâ huve ilâhun vâhidun ve li yezzekkere ULÛ’L- ELBâB (elbâbi).: Bu (Kur'ân-ı Kerim), O'nunla uyarılmaları ve O'nun (ALLAH 'ın) tek bir İlâh olduğunun bilinmesi ve ULÛ’L- ELBâB’ın (sırların sahiblerinin) tezekkür etmesi için insanlara bir açıklamadır.” (İbrâhim 14/52)

كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِّيَدَّبَّرُوا آيَاتِهِ وَلِيَتَذَكَّرَ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
Resim---“Kitâbun enzelnâhu ileyke mubârekun li yeddebberû âyâtihî ve li yetezekkere ULÛ’L- ELBâB (elbâbi).: Bu Mübarek Kitabı sana indirdik, âyetleri ile tedbir alsınlar ve ULÛ’L- ELBâB tezekkür etsin diye.” (Sâd 38/29)

وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنَّا وَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ
Resim---“Ve vehebnâ lehû ehlehu ve mislehum meahum rahmeten minnâ ve zikrâ li ULÛ’L- ELBâB (elbâbi).: Ve Bizden bir rahmet ve ULÛ’L- ELBâB’a zikir olarak, ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha bağışladık.” (Sâd 38/43)

الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ
Resim---“Ellezîne yestemiûne’l- kavle fe yettebiûne ahseneh (ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ULÛ’L- ELBâB (elbâbi).: O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, ALLAH 'ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir. İşte temiz akıllılar da onlardır.” (Zümer 39/18)

هُدًى وَذِكْرَى لِأُولِي الْأَلْبَابِ
Resim---“Huden ve zikrâ li ULÛ’L- ELBâB (elbâbi).: ULÛ’L- ELBâB için hidayet ve zikir olarak.” (Mü'min 40/54)


Resim ULi’L- EBSÂR.:

قَدْ كَانَ لَكُمْ آيَةٌ فِي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَأُخْرَى كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُم مِّثْلَيْهِمْ رَأْيَ الْعَيْنِ وَاللّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِ مَن يَشَاء إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لَّأُوْلِي الأَبْصَارِ
Resim---“Kad kâne lekum âyetun fî fieteyni’l- tekatâ fietun tukâtilu fî sebîlillâhi ve uhrâ kâfiratun yeravnehum misleyhim ra’ye’l- ayn(ayni), vallâhu yûeyyidu bi nasrihî men yeşâ’ (yeşâu) inne fî zâlike le ibreten li ULÎ’l- EBSÂR (ebsâri).: (Bedir Savaşında) çarpışan iki fırka, sizin için bir ibret olmuştur. Bir fırka ALLAH'ın yolunda savaşıyor ve diğeri kâfir olan (fırka), onları (bizzât) gözleri ile kendilerinin iki misli görüyorlardı. Ve ALLAH dilediğini, kendi yardımı ile destekler. Muhakkak ki bunda, ULÛ’L- EBSAR (basîret sahibleri) için mutlaka ibret vardır.” (Âli İmrân 3/13)

يُقَلِّبُ اللَّهُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِّأُوْلِي الْأَبْصَارِ
Resim---“Yukallibullâhu’l- leyle ve’n- nehâr(nehâre), inne fî zâlike le ibreten li ULİ’L- EBSÂR (ebsâri).: ALLAH, geceyi ve gündüzü (birbirine) çevirir. Muhakkak ki bunda ULİ’L- EBSÂR/ Basîret Sahibleri için elbette ibret vardır.” (Nûr 24/44)

وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ أُوْلِي الْأَيْدِي وَالْأَبْصَارِ
Resim---“Vezkur ıbâdenâ ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûbe ÛLÎ’L- EYDÎ VE’L- EBSÂR (ebsâri).: Ve güç ve ULİ’L- EBSÂR/Basîret sahibi olan kullarımız İbrâhîm (aleyhisselâm)'ı, İshâk (aleyhisselâm)'ı ve Yâ’kub (aleyhisselâm)'ı zikret.” (Sâd 38/45)


Resim ULi’LEMR.:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenû atîûllâhe ve atîû’r- resûle ve ULİ’L- EMRi minkum, fe in tenâza’tum fî şey’in fe ruddûhu ilâllâhi ver resûli in kuntum tu’minûne billâhi ve’l- yevmi’l- âhir (âhiri). Zâlike hayrun ve ahsenu te’vîlâ (te’vîlen).: Ey iman edenler! ALLAH'a ve ResûL'e ve sizden olan idarecilere (emir verme yetkisinin sahiblerine) itaat edin. Bundan sonra eğer bir hususta ihtilâfa düşerseniz, o taktirde ALLAH'a ve âhiret gününe îmân ediyorsanız, onu ALLAH'a ve ResûL'üne götürün. Bu daha hayırlıdır ve tevîl (yorum) bakımından en güzelidir.” (Nisâ 4/59)

وَإِذَا جَاءهُمْ أَمْرٌ مِّنَ الأَمْنِ أَوِ الْخَوْفِ أَذَاعُواْ بِهِ وَلَوْ رَدُّوهُ إِلَى الرَّسُولِ وَإِلَى أُوْلِي الأَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذِينَ يَسْتَنبِطُونَهُ مِنْهُمْ وَلَوْلاَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لاَتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ إِلاَّ قَلِيلاً
Resim---“Ve izâ câehum emrun mine’l- emni evi’l- havfi ezâû bihî. Ve lev reddûhu ilâ’r- resûli ve ilâ ULİ’L- EMRi minhum le alimehullezîne yestenbitûnehu minhum. Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu letteba’tumuş şeytâne illâ kalîlâ (kalîlen).: Ve onlara emniyet veya korku haberi geldiği zaman onu açıklarlar (yayarlar). Ve eğer, onu (o haberi) ResûL'e ve kendilerinden olan ULÛ’L- EMRe iletselerdi (herkese açıklamasalardı), onlardan, onun (o haberin) iç yüzünü araştıranlar mutlaka (gerçeği) bilirlerdi.Ve ALLAH'ın fazlı ve rahmeti üzerinize olmasaydı, pek azınız hariç mutlaka şeytâna uyardınız.” (Nisâ 4/83)


ResimULî’LEYDî.:

وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ أُوْلِي الْأَيْدِي وَالْأَبْصَارِ
Resim---“Vezkur ıbâdenâ ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûbe ÛLÎ’L- EYDÎ VE’L- EBSÂR (ebsâri).: Ve güç ve basîret sahibi olan kullarımız İbrâhîm (aleyhisselâm)'ı, İshâk (aleyhisselâm)'ı ve Yâ’kub (aleyhisselâm)'ı zikret.” (Sâd 38/45)
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön