KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta DEPREM..

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12883
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta DEPREM..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta ZİLZÂL..
ZİLZÂL.: ZeLZeLe..DEPRem..SARSıntı..

BEDENin=>KALBin DEPREMi,
MADDe-MÂNÂnın HAYy DEMi,
=>DUYuŞ-UYuŞ ve->UYANış,
HABÎBuLLAH-ın=>HEM-DEMi!.


ZEVK 9557

SÜNNEtuLLAHa UYGUNLuk==->ÂLEMde KULLuk KEMÂLi
NEFSİNiN=>FAYDA-ZARARı==>CÂN İÇiN CEMÂL-CELÂLi
GAFLEt-CEHÂLEt>İNSÂNdaN
TEVHiD TERCİHi->İNSÂNdaN
SİSTEM’e UY!.”uŞ=>UYARısı=>MADDî-MÂNÂVî ZİLZÂLi!.


07.02.2020 20:20
brsbrsm... tktktrstkkmdhaYrÂNnn..


VeLÂ KUVVet.. SEBBEHAsın
HAYy MADDede=>AZAMEti
VeLÂ HAVLe… MÜNTEHAsın
HAKkta MÂNÂda->KUDREti!.



Resim
ResimResim
ResimResimResim
ResimResimResimResim


VeLâ HavLe veLâ Kuvvete iLLâ biLLAHi’L- ALİyyu’L- AZÎMU.:

ZÂHİRde =>MEvCÛDa ÇIKan-GÖZüken DEPREMLer gibi=>FiiLî KUVVEt,
Ve BÂTINda =>MEvCÛDa ÇIKmamış-GÖZükmeyen=>POTANsiyeL KUVVEt,
ANcak ve ANcak EL ALİyyu EL AZÎMu celle celâlihu OLaN ALLAH celle celâlihu’nundur..



ALLAH celle celâlihu.:
Resim

EL ALiyyu celle celâlihu.:
Resim

EL Azîmu celle celâlihu.:
Resim


Zü'l-Kuvvetü celle celâlihu.:

Resim



Resim

Resim


Kul İhvÂNi ZİLZÂL SÛREsi SOHBETi.:
http://muhammedinur.com/forum/viewtopic.php?f=82&t=9503
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12883
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta DEPREM..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta DEPREM..

Depremin oluşmasını, deprem dalgalarının yayılmasını, deprem aletlerini ve depremle ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına “sismoloji”, deprem dalgalarını belirleyen alete “sismometre” (sismograf), algılanan dalgaların kayıtlarına “sismogram” adı verilir.

Sözlükte.: “Bir şeyi hareket ettirmek, şiddetle sarsmak, vurmak.” anlamındaki ZeLZeLe.: “Yer içindeki fay kırıkları üzerinde biriken enerjinin âniden boşalması sonucu meydana gelen yer değiştirme hareketinin yol açtığı, karmaşık, elastikî dalga hareketleri” şeklinde tanımlanır.
Türkçe’de “zelzele”nin yerine daha çok “deprem” kelimesi kullanılır.
Kur’ÂN’da 1 âyette zelzele, 5 âyette aynı kökten kelimeler bulunur.
Zelzele bu âyetlerin ikisinde kıyametin kopması esnâsındaki yer sarsıntısını
(Hac 22/1; Zilzâl 99/1-2), üçünde önceki ümmetlerle (Bakara 2/214) Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ve sahâbenin (Ahzâb 33/11-12) dinleri uğruna çektiği zorlukları ifâde eder. Dört âyette “recfe” kelimesi, eski günahkâr kavimlerden bazılarının mâruz kaldığı helâk edici yer sarsıntıları için kullanılmıştır. (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “rcf” md.)
Şevkânî recfenin asıl mânasının “sesli sarsıntı” olduğunu belirtir.
(Fetḥu’l-ḳadîr, II, 252).
Zelzele kökünden türeyen bir fiille, kıyametin kopması sırasında yerin ve dağların şiddetle sallanacağı anlatılır.
(Müzzemmil 73/14).
Bir âyette geçen “râcife”
(Nâziât 79/6) kıyamet öncesinde çıkardığı korkunç sesle bütün canlıların ölümüne yol açacak olan sûrun birinci üflenişini ifâde eder.
Kur'ÂN-ı Kerîmde 13 âyette zikredilen “sayha”
(M. F. Abdülbâkī, “ṣyḥ” md.) 7 yerde geçmişteki bazı inkârcı ve günahkâr kavimleri helâk eden korkunç ses, diğerlerinde kıyametin kopmasından önceki dehşetli ve öldürücü ses için kullanılmıştır.

Hadislerde zelzele Necid, Irak, Mısır gibi şehir ve bölgelerin depremselliği, bazı kavimlerin yaşadığı depremler, kıyamet depremi, deprem sırasında ve sonrasında yapılacak duâ ve ibadetler, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ve bazı sahâbîlerin uğradığı depremler, insanların durumlarını düzeltmeleri için depremlerin birer ilâhî ihtar olduğu, çoğalmasının kıyamet alâmetlerinden sayıldığı, deprem felâketinden Allah’a sığınılması gerektiği vb. bağlamlarda yer almaktadır
(Wensinck, el-Muʿcem, “zlz” md.).

Kaynaklarda, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in Uhud Dağı’nda veya Hıra’da bulunduğu sırada bir sarsıntı yaşadığı belirtilir.
(Buhârî, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 5; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 50).)
Bîrûnî, Medine’de 5 (627) yılının deprem yılı diye adlandırıldığını kaydeder.
(el-Âs̱ârü’l-bâḳıye, s. 31).
H. 20 (641) yılında Medine’den Dımaşk’a uzanan coğrafyada çeşitli depremler olmuştu. Hz. Ömer ve oğlu Abdullah Medine’de, Hz. Ali Rahbe’de, Ebü’d-Derdâ Dımaşk’ta, Abdullah b. Mes‘ûd Fesâ’da bu depremleri hissetti.
Arabistan’da H. 212’de (827) Yemen’in tamamını sallayan, pek çok can ve mal kaybına sebep olan Aden merkezli bir deprem vuku buldu.
(İbnü’l-Esîr, VI, 408).
Kaynaklarda 259 (873) ve 406 (1015) yıllarında Hicaz’da gerçekleşen depremlerden bahsedilmektedir.
(Ya‘kūbî, II, 511; İbnü’l-Esîr, IX, 295).
Bu bölgede kayıtlara geçen en şiddetli deprem H. 654’te (1256) meydana geldi. Üç gün içinde artçılarıyla birlikte 14 sarsıntının hissedildiği depremin son günü Medine’nin Harre Bölgesinde volkanik bir patlama oldu; üç minâre yüksekliğinde lav tepecikleri oluştu; Medine halkı, püsküren lavları Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e nisbet edilen bir rivâyetteki.:
“Hicaz bölgesinden çıkacak ve Busrâ’daki develerin boyunlarını aydınlatacak ateş”le irtibatlandırdı ve kıyametin yaklaştığı düşüncesine kapıldı. (İbn Kesîr, XIII, 188).
H. 910’da (1504-1505) Zebîd ve Zeylâ‘da (Yemen) çok şiddetli bir sarsıntı yaşandı.
(İbnü’d-Deybâ‘, s. 282, 284).
Yine Yemen’in Zemer bölgesinde 13 Aralık 1982’de vuku bulan 6,1 şiddetindeki depremde 2500 civarında insan ÖLdü..
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta DEPREM..

Mesaj gönderen Gariban »

Zu’L CeLaL’in MeRKez Zi’Li, AKL’ın İÇinde MeN-Zİ’Li,
Beden-NeFS-KaLB SaLLanır, Bağlanınca Za’L’ı Zi’L’i,
Biz-BiR-İz OLursa OLur, AKıL->NaKLini DOĞurur,
Tevhid Tercihiyle OLur, ŞeRR’in HaYRa TeBDiLi!.

garibAN
13.02.2020 SLMPŞ
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12883
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta DEPREM..

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KELÂMuLLAH’ta-KUR'ÂN-ı KERÎMde DEPREM.:

Kur'ÂN-ı Kerîm’de 6 âyette fiil ve masdar halinde yer almaktadır.:

En’âm 6/65; A’râf 7/78,91; Nahl 16/15,26,45; İsrâ 17/68; Enbiyâ 21/31; Ankebût 29/40; Lokmân 31/10; Sebe’ 34/9; Mülk 67/16-17; Tarık 86/12..

Kur’ÂN-ı Kerim’de DEPREM iLe iLgiLi ÂyetLerden ve Her ZamÂN İçinde yaşamakta Olduğumuz İbret ve Hikmet SAHNELerinden BazıLarı;


وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ
Resim---“Ve mâ esâbekum min musîbetin fe bi mâ kesebet eydîkum ve ya’fû an kesîr (kesîrin).: Size bir musîbet isâbet ettiği zaman işte o, ellerinizin kazandığı (yaptıklarınız) sebebiyledir. (Musîbetlerin) çoğunu affeder (gerçekleştirmez).” (Şûrâ 42/30)

أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُواْ الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ الَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِكُم مَّسَّتْهُمُ الْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء وَزُلْزِلُواْ حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللّهِ أَلا إِنَّ نَصْرَ اللّهِ قَرِيبٌ
Resim---“Em hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye’tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu metâ nasrullâh(nasrullâhi), e lâ inne nasrallâhi karîb(karîbun).: Yoksa siz, kendinizden önce yaşayanların başına gelenlerin, sizin de başınıza gelmedikçe, cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara (öyle) şiddetli belâ ve sıkıntılar (felâketler) dokundu ki, resûl ve onun yanındaki âmenû olanlar: “ALLAH'ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar sarsıldılar. ALLAH'ın yardımı gerçekten yakın değil mi?” (Bakara 2/214)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ جَاءتْكُمْ جُنُودٌ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا وَجُنُودًا لَّمْ تَرَوْهَا وَكَانَ اللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرًا
Resim---“Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurû ni’metallâhi aleykum iz câetkum cunûdun fe erselnâ aleyhim rîhan ve cunûden lem terevhâ, ve kânallâhu bimâ ta’melûne basîrâ(basîren).: Ey îman edenler. ALLAH'ın sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın. Size (üzerinize) ordular gelmişti. O zaman, onların üzerine, rüzgâr ve sizin göremediğiniz ordular gönderdik. Ve ALLAH, yaptığınız şeyleri görendir.” (Ahzâb 34/9)

إِذْ جَاؤُوكُم مِّن فَوْقِكُمْ وَمِنْ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَإِذْ زَاغَتْ الْأَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللَّهِ الظُّنُونَا
Resim---“İz câukum min fevkıkum ve min esfele minkum ve iz zâgatil ebsâru ve belegatil kulûbul hanâcire ve tezunnûne billâhiz zunûnâ(zunûnen).: Onlar, sizin yukarınızdan ve aşağınızdan üzerinize geldiği ve gözlerin yıldığı ve kalplerin hançereye ulaştığı (yüreklerin ağza geldiği) zaman, ALLAH'a karşı zanlarda bulunuyordunuz” (Meryem 19/6)
(Ahzâb 34/10)

هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَدِيدًا
Resim---“Hunâlikebtuliyel mu’minûne ve zulzilû zilzâlen şedîdâ(şedîden).: Orada mü'minler imtihan edildiler. Şiddetli sarsıntı ile sarsıldılar.” (Ahzâb 34/11)

إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا
Resim---“İzâ ruccetil ardu reccâ(reccen).: Yer şiddetle sarsıldığı zaman!” (Vâkı’a 56/4)

وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا
Resim---“Ve bussetil cibâlu bessâ(bessen).: Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,” (Vâkı’a 56/5)

فَكَانَتْ هَبَاء مُّنبَثًّا
Resim---“Fe kânet hebâen mun bessâ(bessen).: Toz duman halinde dağılıp savrulduğu,” (Vâkı’a 56/6)

إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ
Resim---“İzeş şemsu kuvviret.: Güneş bürülüp dürüldüğü zaman.” (Tekvîr 81/1)

وَإِذَا النُّجُومُ انكَدَرَتْ
Resim---“Ve izen nucûmun kederet.: Ve yıldızlar solduğu (enerjilerini tükettiği) zaman.” (Tekvîr 81/2)

وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ
Resim---“Ve izelcibâlu suyyiret.: Ve dağlar yürütüldüğü zaman.” (Tekvîr 81/3)

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ
Resim---“Yâ eyyuhen nâsuttekû RABBekum, inne zelzelete’s- sâati şey’un azîm (azîmun).: Ey insanlar! RABB’inize karşı takva sahibi olun. O saatin (kıyâmetin) zelzelesi (şiddetli sarsıntısı), muhakkak ki çok büyük bir şeydir.” (Hacc 22/1)

يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَى وَمَا هُم بِسُكَارَى وَلَكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ
Resim---“Yevme teravnehâ tezhelu kullu murdıatin ammâ erdaat ve tedau kullu zâti hamlin hamlehâ ve tere’n- nâse sukârâ ve mâ hum bi sukârâ ve lâkinne azâballâhi şedîd (şedîdun).: Onu (kıyâmeti) gördüğünüz gün, emziren kadınların hepsi, emzirdiğini unutup bırakır (ilgilenmez). Yük (bebek) taşıyan kadınların hepsi, taşıdığı yükü (bebeğini) düşürür. Ve insanları, sarhoş olmadıkları halde sarhoş görürsün. Ve lâkin ALLAH'ın azâbı (çok) şiddetlidir.” (Hacc 22/2)

يَوْمَ تَرْجُفُ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَّهِيلًا
Resim---“Yevme tercuful ardu vel cibâlu ve kânetil cibâlu kesîben mehîlâ(mehîlen).: O gün yeryüzü ve dağlar şiddetle sarsılır ve dağlar dağılmış kum yığını olmuştur.” (Müzzemmil 73/14)

السَّمَاء مُنفَطِرٌ بِهِ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولًا
Resim---“Es semâu munfatırun bih(bihî), kâne va’duhu mef’ûlâ(mef’ûlen).: Sema onunla (o günün şiddeti ile) yarılıp çatlamıştır. O'nun (ALLAH'ın) vaadi yapılmıştır (yerine gelmiştir).” (Müzzemmil 73/18)

أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يَخْسِفَ بِكُمُ الأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ
Resim---“E emintum men fîs semâi en yahsife bikumul arda fe izâ hiye temûr(temûru).: Gökte olanın (ALLAH'ın) sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? Bir bakmışsınız ki, o (yeryüzü) sallanıp çalkalanmaktadır.” (Mülk 67/16)

أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ
Resim---“Em emintum men fîs semâi en yursile aleykum hâsıbâ(hâsiben) fe se ta’lemûne keyfe nezîr(nezîri).: Veya gökyüzünde olan Kişinin (ALLAH'ın) sizin üzerinize (taş yağdıran) fırtına göndermesinden (göndermeyeceğinden) emin mi oldunuz? O taktirde uyarım nasılmış, yakında öğreneceksiniz (bileceksiniz).” (Mülk 67/17)

Resim

Resim
(Zilzâl 99/1-8)

Resim

ALLAHu zü’L- CELÂL =>KÂiNÂtı-EVRENi-SİSTEMuLLAH'ı =>ŞE’ÂNuLLAHta her ÂN YARATırken Kur'ÂN-ı Kerîmde;

إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
Resim---“İnnâ kulle şey’in halaknâhu bi kader (kaderin).: Muhakkak ki Biz, herşeyi, bir kaderle (takdir edilmiş olarak) yarattık.” (Kamer 54/49)

وَالسَّمَاء رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ
Resim---“Ve’s- semâe refeahâ ve vedaa’l- mîzân (mîzâne).: Göğü ALLAH yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu.” (Rahmân 55/7)

أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ
Resim---“E fe hasibtum ennemâ halaknâkum abesen ve ennekum ileynâ lâ turceûn (turceûne).: Öyleyse Bizim, sizi abes olarak (boş yere) yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?” (Mü’minûn 23/115)

أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا
Resim---“E lem nec’ali’l- arda mihâdâ (mihâden).: Arzı döşek kılmadık mı?” (Nebe’ 78/6)

وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا
Resim---“Ve’l- cibâle evtâdâ (evtâden).: Ve dağları (yeri sabit tutan) kazıklar (yapmadık mı?)” (Nebe’ 78/7)

وَعَلامَاتٍ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ
Resim---“Ve alâmât (alâmatin), ve bin necmi hum yehtedûn (yehtedûne).: Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler.” (Nahl16/16)

وَجَعَلْنَا فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ
Resim---“Ve cealnâ fî’l- ardı revâsiye en temîde bihim ve cealnâ fîhâ ficâcen subulen leallehum yehtedûn (yehtedûne).: Ve arzda (yeryüzünde), onları sarsar diye (sarsmaması için) dağlar kıldık. Ve orada geniş yollar oluşturduk. Umulur ki (böylece) onlar, hidâyete ererler (ulaşırlar).”
(Enbiyâ 21/31)

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا وَأَلْقَى فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَن تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِن كُلِّ دَابَّةٍ وَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
Resim---“Halaka's- semâvâti bi gayri amedin terevnehâ ve elkâ fî’l- ardı revâsiye en temîde bikum ve besse fîhâ min kulli dâbbeh (dâbbetin), ve enzelnâ mine’s- semâi mâen fe enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm (kerîmin).: Gökleri, gördüğünüz gibi direksiz olarak yarattı ve sizi sarsar (sarsmasın) diye sabit ve yüksek dağlar oluşturdu. Orada her çeşit yürüyen hayvandan üretip yaydı. Ve gökten su indirdik, böylece orada her kerim (ikram edilmiş) bitkiden çift yetiştirdik.” (Lukmân 31/10)

وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِ صُنْعَ اللَّهِ الَّذِي أَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍ إِنَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَفْعَلُونَ
Resim---“Ve tere’l- cibâle tahsebuhâ câmideten ve hiye temurru merre’s- sehâb (sehâbi), sun’allâhillezî etkane kulle şey’(şey’in), innehu habîrun bimâ tef’alûn (tef’alûne).: Ve dağı görürsün, onu hareketsiz sanırsın. O, bulut gibi hareket eder. Herşeyi sağlam yapan ALLAH'ın yaratmasıdır. Muhakkak ki O, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Neml 27/88)

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنسِفُهَا رَبِّي نَسْفًا
Resim---“Ve yes’elûneke ani’l- cibâli fe kul yensifuhâ rabbî nesfâ (nesfen).: Ve sana dağ(lar)dan soruyorlar. O zaman onlara de ki: “RABBim onları savurup atacak.” (Tâhâ 20/105)

وَحُمِلَتِ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً
Resim---“Ve humileti’l- ardu ve’l- cibâlu fe dukketâ dekketen vâhıdeh (vâhıdeten).: Ve yeryüzü (arz) ve dağlar yerlerinden kaldırılıp, tek bir çarpışla parçalandığı zaman.” (Hakka 69/14)

فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
Resim---“Fe yevme izin vekaati’l- vâkıah (vâkıatu).: İşte izin günü, o vakıa (büyük olay) vuku bulmuştur.”
(Hakka 69/15)

إِذَا رُجَّتِ الْأَرْضُ رَجًّا
Resim---“İzâ rucceti’l- ardu reccâ (reccen).: Yer şiddetle sarsıldığı zaman!” (Vâkı’a 56/4)

وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّا
Resim---“Ve busseti’l- cibâlu bessâ (bessen).: Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,” (Vâkı’a 56/5)

فَكَانَتْ هَبَاء مُّنبَثًّا
Resim---“Fe kânet hebâen mun bessâ (bessen).: toz duman halinde dağılıp savrulduğu,” (Vâkı’a 56/6)

وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا
Resim---“Ve suyyireti’l- cibâlu fe kânet serâbâ (serâben).: Ve dağlar yürütülmüş, böylece serap olmuştur.” (Nebe’ 78/20)

قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَى أَن يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِّن فَوْقِكُمْ أَوْ مِن تَحْتِ أَرْجُلِكُمْ أَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعاً وَيُذِيقَ بَعْضَكُم بَأْسَ بَعْضٍ انظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الآيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَفْقَهُونَ
Resim---“Kul huve’l- kâdiru alâ en yeb’ase aleykum azâben min fevkıkum ev min tahti erculikum ev yelbisekum şiyean ve yuzîka ba’dakum be’se ba’d (ba’dın), unzur keyfe nusarrıfu’l- âyâti leallehum yefkahûn (yefkahûne).: De ki: “O, sizin üstünüzden veya ayaklarınızın altından üzerinize bir azâb göndermeye veya sizi bölük bölük birbirinize katıp (düşman edip), sizin bir kısmınızın şiddetini, bir kısmınıza tattırmaya kaadirdir.” Bak, âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Böylece onlar fıkıh ederler.” (En’âm 6/65)

فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ
Resim---“Fe ehazethumur recfetu fe asbahû fî dârihim câsimîn (câsimîne).: Bunun üzerine onları şiddetli bir sarsıntı aldı (yakaladı) ve kendi yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.” (A’râf 7/78)

فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُواْ فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ
Resim---“Fe ehazethumu’r- recfetu fe asbehû fî dârihim câsimîn (câsimîne).: Böylece şiddetli bir sarsıntı onları yakaladı. Bunun üzerine kendi yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.” (A’râf 7/91)

قَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ فَأَتَى اللّهُ بُنْيَانَهُم مِّنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِن فَوْقِهِمْ وَأَتَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لاَ يَشْعُرُونَ
Resim---“Kad mekerellezîne min kablihim fe etallâhu bunyânehum mine’l- kavâıdi fe harre aleyhimu’s- sakfu min fevkıhim ve etâhumu’l- azâbu min haysu lâ yeş’urûn (yeş’urûne).: Onlardan öncekiler de hile yapmışlardı. ALLAH, onların binâlarını temellerinden harap etti, yıktı. Böylece tavanları, üstlerinden üzerlerine çöktü. Onlara azâb, farkında olmadıkları yerden geldi.” (Nahl 16/26)

أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُواْ السَّيِّئَاتِ أَن يَخْسِفَ اللّهُ بِهِمُ الأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لاَ يَشْعُرُونَ
Resim---“E fe eminellezîne mekerû seyyiâti en yahsifallâhu bihimu’l- arda ev ye’tiyehumu’l- azâbu min haysu lâ yeş’urûn (yeş’urûne).: Kötülükler için tuzak kuranlar, ALLAH'ın onları yerin dibine geçirmesinden (geçirmeyeceğinden) veya azabın, farkına varamayacakları bir yerden gelmesinden (gelmeyeceğinden) emin mi oldular?” (Nahl 16/45)

أَفَأَمِنتُمْ أَن يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ الْبَرِّ أَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا ثُمَّ لاَ تَجِدُواْ لَكُمْ وَكِيلاً
Resim---“E fe emintum en yahsife bikum cânibe’l- berri ev yursile aleykum hâsiben summe lâ tecidû lekum vekîlâ (vekîlen).: Öyleyse sizi, kara tarafında yere geçirmesinden (geçirmeyeceğinden) veya sizin üzerinize, taş yağdıran bir fırtına göndermesinden (göndermeyeceğinden) emin mi oldunuz? Sonra sizin için bir vekil (koruyucu) bulamazsınız.” (İsrâ 17/68)

أَفَلَمْ يَرَوْا إِلَى مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُم مِّنَ السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِن نَّشَأْ نَخْسِفْ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ نُسْقِطْ عَلَيْهِمْ كِسَفًا مِّنَ السَّمَاء إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً لِّكُلِّ عَبْدٍ مُّنِيبٍ
Resim---“E fe lem yerev ilâ mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum mine’s- semâi ve’l- ard (ardı), in neşe’nahsif bihimu’l- arda ev nuskıt aleyhim kisefen mine’s- semâ (semâi), inne fî zâlike le âyeten li kulli abdin munîb (munîbin).: Yerin ve göklerin önlerinde ve arkalarında olan (kesimlerini) hâlâ görmüyorlar mı? Eğer dilersek, onları yerin dibine geçiririz veya gökten onların üzerine parçalar düşürürüz. Muhakkak ki bunda, münîb olan (ALLAH'a yönelen ve O'na ulaşmayı dileyerek böylece O'na) kul olan herkes için âyet (ibret) vardır.” (Sebe’ 34/9)



nOt.: DeğerLi Hasbî Hizmet YOLdaşımız Gariban CÂNımız, ÖZLü ZEVkini ZevkLe OKUduk.. YÜREĞİNe SAĞLık..

MuhaMMedî MuhaBBetLerimLe...

ResimKUL İHVÂNi
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12883
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KeLÂMuLLAH-ta ve RESÛLuLLAH-ta DEPREM..

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimRESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’in,
ŞerefLi DİLinden
“ZELZELE.: DEPREM” HADİS-i ŞERÎFLerimiz.:

Resim
ResimResim
Resim---Abdullah ibnu Evfâ radiyallahu anhu anlattığına göre Peygamber sallallahu aleyhi vesellemAhzâb Günü (Hendek Savaşında) müşriklerin aleyhine şöyle dua etti.: “Ey Kitabı indiren, hesabı hızlı gören ALLAHım! (Medine’ye hücüm eden bu) grupları hezimete uğrat, onların şiddetli bir sarsıntıya (zelzeleye) uğrat.” buyurmuştur.
(Buharî, Cihad/98 nu: 2933, Daavat/58 nu: 2692, Tevhid/34 nu: 7489. Müslim, Cihad/21 nu: 4543. İbni Mâce, Cihad/15 nu: 2796.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Sana gelen her iyilik, ALLAHu TeÂLÂnın (bir ihsanı, bir nimeti olarak) gelmekte, her kötülük de (işlediğin günahlara karşılık olarak) kendinden gelmektedir. (Hepsini yaratan, gönderen ALLAHu TeÂLÂdır.) buyurmuştur.

مَّا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا
Resim---“Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâh (minallâhi), ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike. Ve erselnâke li’n- nâsi resûlâ (resûlen). Ve kefâ billâhi şehîdâ (şehîden).: Sana iyilikten (hasenatdan) ne isâbet ederse, işte o ALLAH'tandır. Ve sana kötülükten (seyyiâttan) ne isâbet ederse, o taktirde o, kendi nefsindendir (derecat kaybedecek bir şey yapmandan dolayıdır). Ve seni, insanlara Resûl olarak gönderdik ve ŞÂHİD olarak ALLAH yeter.” (Nisâ 4/79)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHu TeÂLÂ, depremleri iyilere öğüt, mü’minlere rahmet, kâfirlere ise azâb kılar.” buyurmuştur.
(İbni Asakir.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ÜMMetim için depremler günahlarına kefâret olur.” buyurmuştur.
(Hâkim.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Suda boğulan, yangında ölen, duvar ve enkaz altında kalarak ölen, şehîddir.” buyurmuştur.
(İbni Asakir.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir kötülük, (gücü yetenlerce) önlenmezse, ALLAHu TeÂLÂ, azâbını hepsine umumî kılar.” buyurmuştur.
(Hâkim.)
Resim
Resim--- “Yâ Resûlallah! Geçmiş ÜMMetlerden bir kısmına deprem ile azâb yapıldı. Toprak altında kaldılar. Bunların arasında sâlihler de vardı.” denildiğinde Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Evet, sâlihler de birlikte helâk oldular. Çünkü ALLAHu TeÂLÂya isyan olunurken susmuşlardı!.” buyurmuştur.
(Taberanî.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Günahlar açıktan işlenince, iyi kötü herkes genel bir azâba maruz kalır.” buyurmuştur.
(Taberanî.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Eski milletlerden bir kısmına deprem ile azâb yapıldı. İyiler de helâk oldu. Çünkü günah işlenirken susmuşlar, önlememişlerdi.” buyurmuştur.
(Taberanî.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHu TeÂLÂ, bir meleğe, bir beldeyi yıkmasını emreder. O melek, bu beldede hiç günah işlemeyen bir zâtın da olduğunu bildirince, Cenâb-ı HAKk.: "Belde halkı ile onu da alt üst et! Çünkü o zât, günah işleyenlere yüzünü ekşitmemiştir" buyurdu.” buyurmuştur.
(Beyhekî.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e.: “İçinde iyilerin de bulunduğu bir ülke helâk olur mu?” dendi.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Evet günah işlenirken, iyiler sük’ut ederse, hepsi helâk olur”
buyurmuştur.

(Bezzâr.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Zinâ yayılınca depremler çoğalır.” buyurmuştur.
(Deylemî.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Günahlar açıktan işlenmeye başlanınca, iyi kötü herkes genel bir azâba ma’ruz kalır.” buyurmuştur.
(Taberanî.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Depremler çoğalmadıkça kıyamet kopmaz” buyurmuştur.
(Buharî.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Zinâ yayılınca depremler ve fitneler çoğalır.” buyurmuştur.
(Deylemî.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Zinâ ve fâiz yaygınlaşan toplum, ALLAHu TeÂLÂnın azâbını hak etmiş olur.” buyurmuştur.
(Hâkim.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Zekât verilmezse yağmurlar yağmaz olur.” buyurmuştur.
(Beyhekî.)
Resim
ResimResim
فَلْيَضْحَكُواْ قَلِيلاً وَلْيَبْكُواْ كَثِيرًا جَزَاء بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ
Resim---“Fel yadhakû kalîlen ve’l- yebkû kesîrâ (kesîran), cezâen bi mâ kânû yeksibûn (yeksibûne).: Artık kesbettikleri (kazandıkları) şeyler dolayısıyla ceza (bedel, karşılık) olarak az gülsünler ve çok ağlasınlar.” (Tevbe 9/82)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH’ı anarken, ALLAH korkusu ile gözlerinden yaş akan kimseye, kıyamette azâb edilmez.” buyurmuştur.
(Hâkim.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH korkusu ile ağlayan gözlere, Cehennem ateşinin dokunması haramdır.” buyurmuştur.
(Nesaî.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH için gözlerinden yaş akan mü’minin vücudunun, Cehennem ateşinde yanması haramdır. Kıyamet günü her şey ölçülür, tartılır. Bunlardan ALLAH korkusu ile akan gözyaşı, ateş deryâsını söndürecek güçtedir.” buyurmuştur.
(Beyhekî.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHu TeÂLÂ, Musâ aleyhisselâma buyurdu ki.: "Kulun, benden korkup ağlayarak yaptığı ibâdeti, diğer ibâdetlerinden üstündür." buyurmuştur.
(Taberanî.)
Resim
Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAHu TeÂLÂnın, kendi himâyesinden başka hiç bir himâyenin bulunmadığı Kıyamet gününde, himayesine aldığı yedi kimseden biri de, yalnız iken ALLAH’ı anıp gözünden yaş akan kimsedir.” buyurmuştur.
(Buharî.)


ResimMuhaMMedi MuhabbetlerimLe...
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön