KELAMULLAH-ta ve RESULULLAH-ta =>VAKt ve ÂN..:

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KELAMULLAH-ta ve RESULULLAH-ta =>VAKt ve ÂN..:

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KUR'ÂN-ı KERÎMde ve RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’de
VAKt ve ÂN.:


YEDi TELden
YEDi DİLden
TEK-BİR TÜRkü!.


DEM bU DEM’inde
ŞEHÂDEt ÂLEMİnde
CEEMMü’L- CEM’inde


>KULLuk OYUNu
=>BAŞı =>SONu!.


=>İLÂHe =>İLLÂ =>ALLAH
ÜZme!. ÜZüLme!. SEV!. SEViL!.in YAŞA!.mak!.


SÎNEmin>SESSiz SEHERİn
SEYRÂNa>SEYRini SEVdim
ELEST’in>fASLI MAHŞERİn
HAYRÂNa HAYRını SEVdim!.

İÇim yiNE =>ISSız-SESSiz
SIRILSIKLam TEk NEFEssiz
>TEKe TEK TERAS TEKKEsi
KÜLLî ŞEYysiz KiMKiMSEsiz!.

GECe ÇILGIN GECe DELi
UYKULarım->UÇuruYOR
=>AV->AVCIsını SEVeLi
AVI-na TUZAk KURuYOR!.

Resim

bU ZEVkim SEVENLer İÇin
HÂL-i HAZIR>HEPin-HİÇin
SEVmeyenLer KUL-KÖLEsi
İÇİndeki =>NEdEN-NİÇin!.

CÂNım YANar=>İÇİM SIZLar
“NAHNU SIRRI”-nı SİLemez!.
AŞKı ANLAmaz=>AYNASIZLar
NEFS-VAKtin-RABBin BİLemez!.



Resim

İÇİMdeki ÇILgın ÇOCUk!.

ÇILGın ÇOCUk NİCELerden
>BiR TÜRkü Tutturdu YiNE
GÖZYAŞı İNDi YÜCELerden
BOYAdı =>AŞKın RENGiNE!.

“OYUNcak!.” Dİye AĞLıYOR
=>İÇİMdeki->ÇILGın ÇOCUk
=>SESi =>SÎNEmi dAĞLıYOR
GÖZYAŞLarı BONCuk BONCuk!.

AŞK =>SEVginin YALNIZLığı
YALNIZLık ==>YILAN ISLığı
“TEKe TEK”in>NAHNU SIRRı
=>SESSizLiği!.==>ISsIZLığı!.

BOŞALt ki =->İÇin İHVÂNim
>YÂRdan bAŞKası KALmasın!.
SAt Gitsin=>HİÇ-in İHVÂNim
SAtsan da =>KİMse ALmasın!.



Resim

=>AŞK’ın ELi
DERDim DELi
=>NELer Etti
>YÂR SEVeLi!.

Yâ HAYYu’L-HUuu!
ALLAH
celle celâlihu!.




YÂR bENi bENi bENi!.
GÖR bENi bENi bENi!.



SIRR-ı SIFIR =>SIR SIRFı’nda SIRAt’ım
NÂZ-NiYÂZ NİL’iyim =>DİCLe - FIRAt’ım
=>BAĞsız KITMÎRinim>GEMsiz KIRAt’ım
=>KERVÂN KITMÎRinim GEMsiz KIRAt’ım

SIRAt’ın SIRTI-na =>SÜR bENi bENi bENi!.
YÂR bENi bENi bENi=>SÜR bENi bENi bENi!.


Resim

Ben DEdim GönLüme YÂRi>AĞYÂR BİLme!
YÂR!. DiyEN DİLİmi =>KIRk DİLim DİLme!
SEVen <--> SEViLenim ==>İSMİmi SİLme!
bEN ==>SENi SEVenim ==>İSMİmi SİLme!

SEVDÂ DEFTERİ-ne =>DÜR bENi bENi bENi!.
YÂR bENi bENi bENi =>DÜR bENi bENi bENi!.


Resim

SEVgi=>SEVDÂ YAYı=>AŞK İse>OKkmuş
CİĞERden SEVmenin =>CEFÂsı>çOKkmuş
ALANım-SATANım=>MÜŞTERİm yOKkmuş
BEKLEyip DURuyom>MÜŞTERİm yOKkmuş

BURSA BÂZÂRI-nda =GÖR bENi bENi bENi!.
YÂR bENi bENi bENi =>GÖR bENi bENi bENi!.


Resim

“BİZ BİR-İZ NÂRı”-nda =>PİŞiYORum YÂR
SIFIRdan =>SONSUZa=>DÜŞüYORum YÂR
“TEKe TEKk TEKkem”de =>ÜŞüYORum YÂR
=>KABUğum KAYBettim =>ÜŞüYORum YÂR

SEHERde=>SÎNEn-e =>SAR bENi bENi bENi!.
YÂR bENi>bENi bENi =>SAR bENi bENi bENi!.


Resim

=>İHVÂNi BÜLBÜLüN =->GÖNLü GÜL BAĞ’da
YÂR ==>ÖKSÜZ BIRAKtın ==>ÇİLLeLi ÇAĞ’da
=>MERYEM MELEmesi=>VAR=>KEŞİŞ DAĞ’da
=>HeR GECE MELiYOR=>GÖR=>KEŞİŞ DAĞ’da

=>YÂD EL’de BIRAKma!.=>YÂR bENi bENi bENi!.
=>YÂR bENi bENi bENi!. =>YÂR bENi bENi bENi!.

aleyhasselâm..


25.05.19 05:05.
brsbrsm..tktktrstkkmdsnszseherLerrr..



Resim

=>UYKUsunda =>AĞLAyANın
>GÖZYAŞIn SİLeN GÖRmedim!.
ÂLEM’e =>AKLın bAĞLAyANın
SON NEFEs>GÜLeN GÖRmedim!.

AHMEDu’L- AHAD UHÛDu-n
SIRR-ı SUCÛD’un şUHÛDu-n
=>HAKİKAt-ı MuHaMMedmiŞş
AŞKta=>ŞÂHiDuN MEŞHÛDu-n!.

AKt =>ELEST’te->AKt-i MÂ’Lum
RÜŞDe ER-İŞ =>nAKt-i MÂ’Lum
=>HER İŞin =->BiR vAKti VADıR
AŞKk MAHŞERi=>vAKt-i MÂ’Lum!.

“BiR DAMLa SU”yun=>NİYÂZı
“ÇİLLe ÇAMURu =->YAPI”-yız
CÂNda CÂNÂN=>NAHNU NÂZı
KAPANmaz=>KEREM KAPI-yız!.


celle celâlihu..
sallallahu aleyhi vesellem..


Resim

..GÜLüm’e..

HAYYat DEnEN KÖRDUMAnda
=>BİLemedim=>GÖRdüğümü
=>YARIM NEFESLik->şU ÂNda
=>SİLemedim =>KÖRdüğümü!.


=>SENsiz =>KaDER’e KIRGINım!
=>SENin SEVDÂn’a =>SARGINım!
“TEKe TEK TEKKem”de->TEKe TEk!
=>YALAN DÜNYÂ’ya =>DARGINım!.
GÜL’üm=>DÜNYÂ’ya =>DARGINım!.




Resim
..SIRR-ı SEYRime..

DEHR-ü-ZamÂN=>VAKT-ü-BİRÂN
=>YARım NEFES=>BiR DAMLa SU
=>ATEŞLe=>TOPRAKtan=>İNSÂN
=>“LÂ =>İLÂHe =>İLLÂ HUu!.”su!.


HeR NEFS =>GELmiştir OYUNa
=>KARIŞMa>“KÛN feyeKÛN”a
KUL İHVÂNim==>HADDini BİL
=>HALKı TİMÂR =>İŞin DEĞiL
DOKUNma=>SU-ya=>SABUNa!.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELAMULLAH-ta ve RESULULLAH-ta =>VAKt ve ÂN..:

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
VAKtim BİLdim!..>RABB’im BİLdim.:

Resim--- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.: “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: Kim ki NEFSini BİLdi/TANIdı, kesinlikle RABBını da BİLdi/TANIdı!.”” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l- Hâfâ II/343 (2532)



AHMEDu’L- AHAD UHÛDu-n
SIRR-ı SUCÛD’un şUHÛDu-n
=>HAKİKAt-ı MuHaMMedmiŞş
AŞKta=>ŞÂHiDuN MEŞHÛDu-n!.


Resim

RABBım>İSTİVÂ Etti ARŞ-ını.. =>ARŞın ÜSTünde =>SU VARdı
“OLÂN-Lar”ın =>fASLı =>ASLı.. =>“LÂ HUVe İLLâ HU!.” VARdı!.


YuSEBBih..:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim ---Yusebbihu lillâhi mâ fî's-semâvâti ve mâ fî'l-ardı'l-meliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm(hakîmi) : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sâhibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan ALLAH'ı tesbih eder.(Cumâ 62/1)

SeBBeHa: tesbih eder. Yüzer. Döner durur. AKL-ı SiLm BİLir ki, ATOM yaratıldığı günden beri durmadan dönmektedir ve kıyâmete kadar da dönecektir. Enerjiyi nerden almakta ve alacak sorusunun cevâbının “KÛN feye KÛN-hER ÂN ŞE’ÂNULLAHta yENiden Yaratış” olduğunu materyalist fizik çok geç anlayacaktır sanırım..


Resim =>EL VÂHiDu’L- KAHHÂR =>ALLAH.:

..Vahdet-i UHuD =>Vahdet-i ŞüHÛD =>Vahdet-i SüCÛD =>Vahdet-i MevCÛD =>Vahdet-i VüCÛD<= KaHHÂRRiyyet =>Vahdet-i VüCÛD =>Vahdet-i MevCÛD =>Vahdet-i ŞüHÛD =>Vahdet-i SüCÛD =>Vahdet-i UHûD..

LÂ diyen HerŞey/Herkes<==..=>İLÂhe =>İLLâ =>ALLAH<= TEVHÎD =>ALLAH =>İLLÂ =>İLÂhe =>..==>LÂ diyen yok.. VAR OLan Vâhidu'l- Kahhâr ALLAH celle celâlihu..

يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Resim---''"Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulku’l- yevm(yevme), lillâhi’l- vâhidi’l- kahhâr: O gün, orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar:) "Bugün mülk kimindir? Bir olan, Kahhâr olan Allah'ındır." (Mü’min 40/16)


Resim “LÂ Huve ->İLLâ HUu! ->O’ndan bAŞKa O YOKtur”un >ASLı!.:


AŞKta=>ŞÂHiDuN MEŞHÛDu-n!.:


أَقِمِ الصَّلاَةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَى غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
Resim---"Ekımi’s- salâte li dulûkiş şemsi ilâ gasakı’l- leyli ve kur’âne’l- fecri, inne kur’âne’l- fecri kâne meşhûdâ (meşhûden).: Güneşin dönmesinden, gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Fecrin Kur’ân’ını (fecr vakti okunan Kur’ân’ı) ikame et (yerine getir)! Çünkü fecrin Kur’ân’ı şâhidlidir.” (İsrâ 17/78)

İslâm Âlimlerin cumhuruna göre, sabah namazında; diğer namazlarda olmayan bir özellik vardır; o da, gece melekleri ile gündüz meleklerinin birlikte hazır olup buna şâhidlik etmeleridir. Diğer namazlarda ve diğer vakitlerde amellerimizi yazan melekler iki tanedir. Sabah namazında ise gece ve gündüz meleklerinin devir-teslimi söz konusu olduğu için aynı anda dört melek bir arada bulunur.
İmamın hemen arkasında yapılan bu devir-teslimden sonra gece melekleri göklere çıkarken: “
Yâ RABB! Kullarını, sana kulluk ederken/namaz kılarken bıraktık!.” derler, yeni göreve başlamış olan gündüz melekleri de: “Yâ RABB!. Görevi teslim alırken kullarını sana KULLuk ederken/namaz kılarken bulduk!.” derler. Bunun üzerine ALLAH celle celâlihu meleklere: “Siz şâhid olun ki BEN kullarımı bağışladım!.” Buyurur.
(Fahreddin Razî ve İbn Kesir, İsrâ 17/78 âyeti tefsiri)


Resim--- Tirmizî’nin Ebu Hureyre’den -sahih olduğunu belirterek- rivâyet ettiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bu âyette söz konusu edilen “meşhud namaz”ın hangisi olduğunu beyân ederken: “Bunun sabah namazı olduğunu, çünkü gece ve gündüz meleklerinin orada bir araya gelip birlikte şâhidlik ettiğini” ifâde buyurmuştur.
(Tirmizî, tefsir, 18/Tefsiru Sûreti’i-İsrâ; Aynı mânâya gelen bir hadisi Buharî de rivayet etmiştir. Buharî, tefsir,10)


http://muhammedinur.com/forum/viewtopic ... DuN#p95034

Resim


AKt =>ELEST’te->AKt-i MÂ’Lum
RÜŞDe ER-İŞ =>nAKt-i MÂ’Lum
=>HER İŞin =->BiR vAKti VADıR
AŞKk MAHŞERi=>vAKt-i MÂ’Lum!.


Resim

“KUL”un->“ELESt”te > ÂHiDi.:

اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ
Resim---Ikra’bismi rabbikellezî halak (halaka) : Yaratan RABB-inin İSMiyle oku!(Alak 96/1)

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
Resim---Ve iz ehaze rabbüke mim beni âdeme min zuhurihim zürriyyetehüm ve eşhedehüm alâ enfüsihim elestü bi RABBiküm kâlû belâ şehidnâ en tekulu yevme’l- kiyameti innâ künnâ an hazâ ğafilin : Kıyâmet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye RABBin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şâhid tuttu ve dedi ki: BEN sizin RABBiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhid olduk, dediler.(A’râf 7/172)

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Resim---Ve lekad halakne’l- insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh (nefsuhu), ve nahnu AKREBu ileyhi min habli’l- verîdi.: Andolsun, insanı BİZ yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından-cÂN Damarından daha YAKINız.” (Kaf 50/16)

Kendinden de kendine Yakîn ve AKREB OLan RABBını MuhaMMedî GönüLLe görenler kendinen fen olur RABBına bekâ BULup ALLAHta fÂNi Olup kaybolur AKLen-nAKLen!.



“YÜReği => Kur'ÂN OLÂN”-ın
Kur'ÂN’dır =>MAHŞeR ŞÂHiDi!.:


Resim--- Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kur’ân şefâat edicidir, şefâati kabul edilendir, şereflidir, tasdik edicidir. Kim O’nu önder edinirse O’nu cennete götürür. Kim de O’nu arkasına atacak olursa, cehenneme gönderir!.”buyurmuştur.
(Süyûtî, el-İtkan fî ulûmi'l- Kur'ân; Keşfü'l- Hâfâ, II, 94)




ZÂTuLLAH Resim SıFaTULLAH Resim ESMÂuLLAH Resim EŞYÂuLLAH..

Resim


Resim

Allâhumme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ MuhaMMedin
Abdike ve
Nebiyyike ve
Rasûlike ve
Nebiyyi'l- Ummiyi ve alâ âlihi, ehl-i beytihi ve's-sahbihi ve uMMetihi...

ALLAHımız celle celâluhu!
BİZe MuhaMMedî Gayret,
PÎRimizden Hâl-i HiMMet,
RASÛLünden ŞiFâ-yı ŞeFâat,
ZÂTından İnâyet-Hidâyet-Selâmet
İZZet-i İhsÂNınla LûTFet-CEM’ et VAKTimizi=>RIZANa İnşâe ALLAH!..

Âmin! Yâ Muîn! Yâ RABBenâ!..


ResimMuhaMMedi MuhabbetlerimLe...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELAMULLAH-ta ve RESULULLAH-ta =>VAKt ve ÂN..:

Mesaj gönderen kulihvani »


AKt =>ELEST’te->AKt-i MÂ’Lum
RÜŞDe ER-İŞ =>nAKt-i MÂ’Lum
=>HER İŞin =->BiR vAKti VADıR
AŞKk MAHŞERi=>vAKt-i MÂ’Lum!.


Resim

DEHR’in>ZamÂN.. ÂN’ın>VAKti
“ŞE’ÂN’da =>OLÂN”ın =>VAKti
“AKIL =>BÂZÂRI”-nın==>CÂNı
“NÛRU’nda =>CÂNÂN”ın>VAKti!.:


وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُّسْتَقِرٌّ
Resim---"Ve kezzebu vettebeu ehvaehum ve kullu emrin mustekirr: Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. HALBUKİ HER İŞİN/EMRin-ÖMRün ULAŞACAĞI bir YERİ VARDIR. ''” (Kamer 54/3)

Mustakirr.: (Karar. dan) Karar bulan, bir yerde sabit ve sakin olan. Kararlı. Karargâh. Durulan yer..

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلاً مِّن قَبْلِكَ وَجَعَلْنَا لَهُمْ أَزْوَاجًا وَذُرِّيَّةً وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ لِكُلِّ أَجَلٍ كِتَابٌ
Resim---"Ve lekad erselnâ rusulen min kablike ve cealnâ lehum ezvâcen ve zurriyyeten, ve mâ kâne li resûlin en ye’tiye bi âyetin illâ bi iznillâh (iznillâhi), li kulli ecelin kitâb (kitâbun): Andolsun, senden önce de elçiler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar verdik. ALLAH'ın izni olmaksızın (hiç) bir elçiye herhangi bir âyeti (mu’cizeyi) getirmek olacak iş değildi. Her ecel (tesbit edilmiş süre) için bir kitab (yazı, hüküm, son) vardır.”” (Ra’d 13/38)

Resim--- "Hüvellezi yuhyi ve yümit fe izâ kada emran fe innema yekulü lehu KÛN fe yeKÛN : O, hem dirilten hem de öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız «OL!.» der, o da OLuVERir.''” (Mü’min 40/68)

Vakit öyle bir “şey” dir ki; “Dehr”, “Zaman”, “Vakit” ve “ÂN”.. İnsana yaklaştıkça, yarım nefese kadar iner gelir yâni, insan için en küçük zaman dilimi, alıp verdiği nefes usturanın ağzı gibi, iğnenin ucu gibi, bir noktaya gelir sıkışır ve orada İNSÂNLık denenir.
İnsan aklı kendisine BEDEL biçer, KIYASlar başka akıllarla, kendisine ŞART koşar ve sonunda bir SEBEB arar. SONUÇ bulmak ister. Ve bütün bunları yaparken ya kendi başına yüzme bilmeyen bir insanın denizin üstünde çırpınması gibi hayatın içinde çırpınır gider ya da, bu işi bilenler gibi DenİZe teslim olur ve DENİZin yüzünde GÖKYÜZÜ GüzeLLikLerini seyrederek yüzer gezer ve asla batmaz İhvÂNimm!..


Dehr: Zaman, çok uzun zaman, ebedî. Bin yıllık zaman. Dünya..


Resim

KUR'ÂN-ı KERÎMde ve RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem’de
=>DEHR =>ZamÂN =>VAKt ve =>ÂN.:


قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ
إِلَى يَومِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ
Resim---“Kâle fe inneke mine’l- munzarîn (munzarîne). İlâ yevmi’l- vaktil ma’lûm (ma’lûmi).: ALLAH da, "O hâlde, sen vakti (yalnızca benim tarafımdan) bilinen güne (kıyamete) kadar mühlet verilenlerdensin" dedi.” ” (Hicr 15/37,38)

قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ
إِلَى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ
Resim---"Kâle fe inneke mine’l- munzarîn (munzarîne). İlâ yevmi’l- vakti’l- ma’lûm (ma’lûmi).: ALLAH, şöyle dedi: “Sen o bilinen vakte (kıyamet gününe) kadar mühlet verilenlerdensin.” ” (Sâd 38/80,81)

يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ رَبِّي لاَ يُجَلِّيهَا لِوَقْتِهَا إِلاَّ هُوَ ثَقُلَتْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لاَ تَأْتِيكُمْ إِلاَّ بَغْتَةً يَسْأَلُونَكَ كَأَنَّكَ حَفِيٌّ عَنْهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ
Resim---"Yes’elûneke anis sâ’ati eyyâne mursâhâ, kul innemâ ilmuhâ inde rabbî, lâ yucellîhâ li vaktihâ illâ huve, sekulet fî’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), lâ te’tîkum illâ bagtete (bagteten), yes’elûneke keenneke hafiyyun anhâ, kul innemâ ilmuhâ indallâhi ve lâkinne eksere’n- nâsi lâ ya’lemûn (ya’lemûne).: Sana saati (kıyâmet) ne zaman olacağını (karar kılındığını) soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak RABBimin katındadır. Onun vaktini O’ndan başkası açıklayamaz. Yerlere ve göklere ağır geldi, o size ansızın gelir (ansızın olmaktan başka bir şekilde gelmez).” Sen sanki ondan haberdarmışsın gibi soruyorlar. “Onun ilmi yalnızca ALLAH’ın katındadır.” de. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.” ” (A'râf 7/187)

قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ لِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌ إِذَا جَاء أَجَلُهُمْ فَلاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ
Resim---"Kul lâ emliku li nefsî darran ve lâ nef'an illâ mâ şâallâh (şâallâhu), li kulli ummetin ecel (ecelun), izâ câe eceluhum fe lâ yeste'hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn (yestakdimûne).: De ki: “ALLAH’ın dilediği şey hariç, ben nefsime (kendime) bir fayda veya bir zarar vermeye malik değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Onların eceli geldiği zaman artık bir saat tehir edilmez ve öne alınmaz.” ” (Yûnus 10/49)

وَالَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَ لَا يُقْضَى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُم مِّنْ عَذَابِهَا كَذَلِكَ نَجْزِي كُلَّ كَفُورٍ
Resim---"Vellezîne keferû lehum nâru cehennem (cehenneme), lâ yukdâ aleyhim fe yemûtû ve lâ yuhaffefu anhum min azâbihâ, kezâlike neczî kulle kefûr (kefûrin).: Ve inkâr edenler (ALLAH’a ulaşmayı dilemeyenler). Onlar için cehennem ateşi vardır. Onlar için karar verilmez ki böylece (bu karar gereğince) ölsünler ve onun azabı, onlardan hafifletilmez. İşte Biz, bütün inkâr edenleri böyle cezalandırırız.” ” (Fâtır 35/36)

وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ
Resim---"Ve hum yastarihûne fîhâ, rabbenâ ahricnâ na’mel sâlihan gayrallezî kunnâ na’mel (na’melu), e ve lem nuammirkum mâ yetezekkeru fîhi men tezekkere ve câekumun nezîr (nezîru), fe zûkû fe mâ li’z- zâlimîne min nasîr (nasîrin).: Ve onlar, orada feryat ederler: “RABBimiz bizi (buradan) çıkar, yapmış olduklarımızdan başka (amel) salih amel yapalım.” Size orada (dünyada), tezekkür etmek isteyen kimsenin, tezekkür etmesine yetecek kadar bir ömür vermedik mi? Size nezir gelmedi mi? O halde (azabı) tadın. Artık zalimler için bir yardımcı yoktur.” ” (Fâtır 35/37)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kıyamet günü, dört şeyden sual edilmedikçe, kulun ayakları (RABBinin huzurundan) ayrılamaz: “Ömrünü nerede harcadığından, ne amelde bulunduğundan, malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından, vücudunu nerede çürüttüğünden.” buyurmuştur.
(Ebu Berse radiyallahu anhu’dan; Tirmizî, Kıyamet: 1)

Bu Hadis-i Şerifte, İnsÂNın Zamanını/Vaktini iyi değerlendirmesine, bu değerli ni’metin boşa harcanmaması gerektiğine ve VAKT Ni’metinin hesabının mutlak Olduğuna dikkat çekilerek İnsÂN oğluna Kur'ÂNî bir nasihat ve uyarı vardır.:

ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ
Resim---"Summe le tus’elunne yevmeizin ani’n- naîm (naîmi).: Sonra izin günü mutlaka ni'metlerden sorgulanacaksınız."” (Tekâsür 102/8)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Beş şeyden evvel beş şeyin kıymetini bil.: İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin, hasta olmadan önce sıhhatin, fâkirlik gelmeden önce zenginliğin, meşguliyetten önce boş VAKTin ve ölmeden önce HAYyatın.” buyurmuştur.
(Buhârî ve Müslim)

ZamÂN/VAKt kavramının önemini ve değerini, insana verilmiş ni’metlerin en büyüğü olduğunu ALLAHu zü’L- CELÂL’in Kur'ÂN-ı Kerîm’in bazı âyetlerinde zamana yemin etmesinden de anlıyoruz.

Kur'ÂN-ı Kerîmde ALLAHu Zü’L- CeLÂL; ASRa yemin eder ve Tahkik İmandan sonra Amel-i Salihi emreder..

وَالْعَصْرِ
Resim---"Ve’l- asr (asri).: Asr'a andolsun;” (Asr 103/1)

إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ
Resim---"İnne’l- insâne le fî husr (husrin).: Gerçekten insan, ziyandadır.(Asr 103/2)

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
Resim---"İllâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabr(sabrı).: Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.(Asr 103/3)

Bu günümüzün açık seçik bir “GERÇEK”i olan AKLın zamÂN ALGIsı OLan DUYUmun KeLÂMuLLAHça ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemce İZÂHı vardır.:

Resim

Şe’eNULLAH ki =>GEÇmiş-GELeceksiz =>şu ÂN =>her ÂN'da =>yENiden YARatışş:

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---''Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard (ardı), kulle yevmin huve FÎ ŞE’Nin.: Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her ÂN YARATMA HALİndedir.” ” (Rahmân 55/29)

Ve şu SANaL-İkİLik-İkİ ŞEYLik- ŞEY-t-ÂN-Lık Diyârındaki her şey FÂNi kuL ihvÂNi!..
BeKÂBiLLAH HÂL-i HAzır.. FENÂfiLLAH ARAma bAŞKa ->AKLını >NAKLen DEVşiRr!..


كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ
Resim---“Kullu men aleyhâ FÂN (fânin).: Bütün kişiler (insanlar ve cinler) FÂNİdir (yok olucudur)” ” (Rahmân 55/26)

“kulle yevmin huve FÎ ŞE’Nin..: O, her ÂN YARATMA HALİndedir.”

Tefsirlerimizde “her yevm/gün =>“her vakit” olarak açıklanmıştır.
(bk. Razî, Bedavî, İbn Kesir, Rahmân 55/26 âyetin tefsiri)

Âyetteki her “ÂN”; bir “ÂN”dır ki, önü, arkası olmayan devâm eden değil her “ÂN” YENiden OLÂNdır..
Yâni zamÂN ve mekÂN tâyini, insan ve eşya için.. ZÂTuLLAH için ise, hâşâ öyle bir şey olamaz!.
Yâni ALLAHu zü’L CeLÂL; Kaza-Kader-İrade ve Meşiyyeti/Dilemesi ile “KÛN.: OL!.” Buyurur ve ÂNında OLur!!.
OLur da, bu gün OLur ya da yarın OLur değil!.
“Bu gün mü yarın mı sözü, bizim AKLımız için gerekli” demek istiyorum..

İşte 12 kilometre göklere yukarı çıksanız, dünyanın gölgesinden kurtulursunuz ve ne gece kalır ne de gündüz.. Dünyâ ZamÂNı yok olur!. Ne yapacaksınız?. Hangi günden bahsedeceksiniz?.

Ehl-i Sünnet Âlimlerimizin ittifakına göre, ALLAHu zü’L CeLÂL zamÂN ve mekÂNdan münezzehtir..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Allah vardı ve onunla birlikte hiçbir şey yoktu.”buyurmuştur.
(Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22)

“Hiçbir ŞEYy” sözcüğünde; “ŞEYy”e, diğer varlıklar gibi, soyut zaman ve somut mekân da dahildir..
Zaman ve mekân yaratan ALLAHu zü’L CeLÂL, onlar yokken de VARdı, çünkü:


فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---“Fâtıru’s- semâvâti ve’l- ardı, ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve mine’l- en’âmi ezvâcâ (ezvâcen), yezraukum fîhi, leyse ke mislihî şey’un, ve huve’s- semîu’l- basîr (basîru).: O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi nefislerinizden eşler, davarlardan da çiftler var etti. Sizleri bu tarzda türetip yayıyor. O'nun benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.” ” (Şûr 42/11)

İnsÂN aklının zamÂN ALgısındaki MekÂN DÖNgüsündendir. Yeryüzünden 12.000 metre göklere ÇIKarsanız 23 derece eğik dönen Dünyanın yarısı diğer yarısının gölgesinden kurtulur ve Dünyâ gece-gündüz ZAMANı ortadan KALKar siz de, Benim gibi BAKa-KALırsınız!.

Oysa, ALLAHu zü’L CeLÂL katında zamÂN kavramı için Kur'ÂN-ı Kerîmimize bakalım;


وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَن يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ وَإِنَّ يَوْمًا عِندَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ
Resim---"Ve yesta’cilûneke bi’l- azâbi ve len yuhlifallâhu va’dehu, ve inne yevmen inde rabbike ke elfi senetin mimmâ teuddûn (teuddûne).: Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; ALLAH, va'dine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin RABBinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” ” (Hacc 22/47)

يُدَبِّرُ الْأَمْرَ مِنَ السَّمَاء إِلَى الْأَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ أَلْفَ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ
Resim---"Yudebbiru’l- emre mines semâi ilâ’l- ardı summe ya’rucu ileyhi fî yevmin kâne mıkdâruhu elfe senetin mimmâ teuddûn (teuddûne).: Gökten arza kadar emri (ALLAH’tan gelen ve ALLAH’a dönen herşeyi) tedbir eder (düzenler). Sonra bir günde O’na yükselir ki, (o bir günün) süresi, sizin (dünya ölçülerine göre) saymanızla 1000 senedir.” ” (Secde 32/5)

تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
Resim---"Ta'rucu’l- melâiketu ver rûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdaruhu hamsîne elfe seneh (senetin).: Melekler ve Rûh (Cebrâil), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.” ” (Meâric 70/4)

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَن يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ وَإِنَّ يَوْمًا عِندَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ
Resim---"Ve yesta’cilûneke bi’l- azâbi ve len yuhlifallâhu va’dehu, ve inne yevmen inde rabbike ke elfi senetin mimmâ teuddûn (teuddûne).: Ve azabı senden acele istiyorlar. Ve ALLAH, asla vaadinden dönmez. Ve RABBinin katındaki bir gün, sizin saydığınız bin sene gibidir.”” (Hac 22/47)

يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَجِيبُونَ بِحَمْدِهِ وَتَظُنُّونَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلاَّ قَلِيلاً
Resim---"Yevme yed’ûkum fe testecîbûne bi hamdihî ve tezunnûne in lebistum illâ kalîlâ (kalîlen).: (ALLAH’ın) sizi çağıracağı gün, hemen O’nun hamdi ile (O’na hamd ile) icabet edeceksiniz. Ve ancak (kabirde) pek az kaldığınızı zannedeceksiniz.” ” (İsrâ 17/52)

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ كَأَن لَّمْ يَلْبَثُواْ إِلاَّ سَاعَةً مِّنَ النَّهَارِ يَتَعَارَفُونَ بَيْنَهُمْ قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُواْ بِلِقَاء اللّهِ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ
Resim---"Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârafûne beynehum, kad hasirallezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn (muhtedîne).: Ve o gün (ALLAHû TeALÂ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). ALLAH’a mülâki olmayı (ALLAH’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel ALLAH’a ulaştıramadılar).”” (Yûnus 10/45)

قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ
Resim---"Kâle kem lebistum fî’l- ardı adede sinîn (sinîne).: ALLAH, (inkârcılara) “Yeryüzünde kaç sene kaldınız?” diye sorar.” ” (Mü’minun 23/112)

قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلْ الْعَادِّينَ
Resim---"Kâlû lebisnâ yevmen ev ba’da yevmin fes’elil âddîn (âddîne).: “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. O zaman (onu), sayanlara sor.” dediler.” ” (Mü’minun 23/113)

قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
Resim---"Kâle in lebistum illâ kalîlen lev ennekum kuntum ta’lemûn (ta’lemûne).: Dedi ki: “Ancak az bir zaman kaldınız. Siz bilmiş olsaydınız.” ” (Mü’minun 23/114)

فَضَرَبْنَا عَلَى آذَانِهِمْ فِي الْكَهْفِ سِنِينَ عَدَدًا
Resim---"Fe darabnâ alâ âzânihim fî’-l kehfi sinîne adedâ (adeden).: Böylece mağarada kulakları üzerine (kalplerinin zikrini duyabilmeleri için yan üstü) senelerce yatırdık (uyuttuk).” ” (Kehf 18/11)

ثُمَّ بَعَثْنَاهُمْ لِنَعْلَمَ أَيُّ الْحِزْبَيْنِ أَحْصَى لِمَا لَبِثُوا أَمَدًا
Resim---"Summe beasnâhum li na'leme eyyul hızbeyni ahsâ limâ lebisû emedâ (emeden).: Sonra ne kadar süre kaldıklarını, iki topluluktan hangisinin daha iyi hesap edeceğini bilmemiz (belirtmemiz) için onları beas ettik (dirilttik, uyandırdık).” ” (Kehf 18/12)

وَكَذَلِكَ بَعَثْنَاهُمْ لِيَتَسَاءلُوا بَيْنَهُمْ قَالَ قَائِلٌ مِّنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ قَالُوا رَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ فَابْعَثُوا أَحَدَكُم بِوَرِقِكُمْ هَذِهِ إِلَى الْمَدِينَةِ فَلْيَنظُرْ أَيُّهَا أَزْكَى طَعَامًا فَلْيَأْتِكُم بِرِزْقٍ مِّنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ أَحَدًا
Resim---"Ve kezâlike beasnâhum li yetesâelû beynehum, kâle kâilun minhum kem lebistum, kâlû lebisnâ yevmen ev ba'da yevmin, kâlû rabbukum a'lemu bi mâ lebistum feb'asû ehadekum bi verıkıkum hâzihî ilâl medîneti felyanzur eyyuhâ ezkâ taâmen felye'tikum bi rızkın minhu velyetelattaf ve lâ yuş'ıranne bikum ehadâ (ehaden).: Ve böylece aralarında sorsunlar diye onları dirilttik (uyandırdık). Onlardan konuşan biri şöyle dedi: “Ne kadar kaldınız?” “Günün bir kısmı veya bir gün (kadar).” dediler. (Diğerleri de): “Ne kadar kaldığınızı RABBiniz daha iyi bilir.” dediler. Artık sizden birisini, sizin bu gümüş paranızla şehre gönderin. Böylece en temiz yiyecek hangisi, baksın (da) ondan size bir rızık getirsin. Ve tedbirli (dikkatli) olsun. Sakın sizi bir kimseye sezdirmesin (varlığınızı hiç kimseye hissettirmesin).” ” (Kehf 18/19)

أَوْ كَالَّذِي مَرَّ عَلَى قَرْيَةٍ وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا قَالَ أَنَّىَ يُحْيِي هََذِهِ اللّهُ بَعْدَ مَوْتِهَا فَأَمَاتَهُ اللّهُ مِئَةَ عَامٍ ثُمَّ بَعَثَهُ قَالَ كَمْ لَبِثْتَ قَالَ لَبِثْتُ يَوْمًا أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ قَالَ بَل لَّبِثْتَ مِئَةَ عَامٍ فَانظُرْ إِلَى طَعَامِكَ وَشَرَابِكَ لَمْ يَتَسَنَّهْ وَانظُرْ إِلَى حِمَارِكَ وَلِنَجْعَلَكَ آيَةً لِّلنَّاسِ وَانظُرْ إِلَى العِظَامِ كَيْفَ نُنشِزُهَا ثُمَّ نَكْسُوهَا لَحْمًا فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ قَالَ أَعْلَمُ أَنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---"Ev kellezî merra alâ karyetin ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu ba’de mevtihâ, fe emâtehullâhu miete âmin summe beaseh (beasehu), kâle kem lebist (lebiste), kâle lebistu yevme ev ba’da yevm (yevmin), kâle bel lebiste miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem yetesenneh, venzur ilâ hımârike ve li nec’aleke âyeten li’n- nâsi venzur ilâ’l- izâmi keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ lahmâ (lahmen), fe lemmâ tebeyyene lehu, kâle a’lemu ennallâhe alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun).: Veya çatıları üzerine çökmüş (altı üstüne gelmiş) bir karyeye uğrayan kimsenin, “ALLAH bunu (bu kasabayı) ölümünden sonra nasıl diriltecek?” demesi gibi. Bunun üzerine ALLAH, onu yüz sene öldürdü. Sonra da diriltti. (Ona) “Ne kadar (ölü bir vaziyette) kaldın?” dedi. (O da): “Bir gün veya günün bir kısmı kadar.” dedi. (ALLAH): “Hayır, yüz yıl kaldın. Haydi yiyecek ve içeceğine bak, bozulup kokuşmadı. Ve merkebine bak. (Bu), seni insanlara bir âyet (canlı bir ibret) kılmamız içindir. Ve kemiklere bak. Onları nasıl inşa ediyoruz (kemikleri birleştirerek iskeleti kuruyoruz) sonra ona et giydiriyoruz.“ Böylece (merkep dirilip, eski haline gelince ve herşey) ona açıkça belli olunca: “ALLAH’ın, herşeye kaadir olduğunu biliyorum.” dedi.” ” (Bakara 2/259)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELAMULLAH-ta ve RESULULLAH-ta =>VAKt ve ÂN..:

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

İnsÂN AKLInda =>ZAMAN BİLİNCİ.:

فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ
Resim---"Fe izâ feragte fensab.: Öyleyse boş kaldığın zaman hemen intisab et/ durmaksızın (duâ ve ibadetle) yorulmaya devam et..” (İnşirâh 94/7)

وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ
Resim---"Ve ilâ rabbike fergab.: Ve öyleyse RABBine rağbet et (O’nu öv, hamdet, zikret, tesbih et).” (İnşirâh 94/8)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kıyamette, herkes ömrünü ve gençliğini nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından ve ilmi ile amel edip etmediğinden sorguya çekilecektir.” buyurmuştur.
(Tirmizî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Dünya âhiretin tarlasıdır.” buyurmuştur.
(Deylemî)

Belki de hiçbir din, hiçbir kültür ve medeniyet, zamana son hak din İslâm kadar önem atfetmemiştir. Zaman, Yüce RABBimizin insanoğluna verdiği nimetlerin en başında yer alır. Yeryüzündeki birçok nimetin alternatifi veya yitirilmişse telafisi mümkün iken, geçen hiçbir ÂN’ın geri getirilmesi asla mümkün değildir. Önemine binaen Kur'ÂN-ı Kerîm’de bazı sûreler; “Asr, Duha, Leyl, Fecr, Cumâ, Felâk” gibi zaman ifadelerine yeminle başlar, isimlerini de bu ifadelerden alır. Yine pek çok âyette; “Dehr, Karn, Asr, Sene, Yaz-Kış, Ay, Gece-Gündüz, Sabah-Akşam, Kuşluk Vakti, Zeval ve Gurub Vakti, Gece Yarısı, ÂN” gibi VAKİTLerden söz edilir.

Bâzen “süresi elli bin yıl olan bir günden” .:


تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
Resim---"Ta'rucu’l- melâiketu ver rûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdaruhu hamsîne elfe seneh (senetin).: Melekler ve Rûh (Cebrâil), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.” (Meâric 70/4)

Bâzen de “göz kırpması veya daha az bir zamandan” bahsedilir.:

وَلِلّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا أَمْرُ السَّاعَةِ إِلاَّ كَلَمْحِ الْبَصَرِ أَوْ هُوَ أَقْرَبُ إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Resim---"Ve lillâhi gaybu’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), ve mâ emru’s- sâati illâ ke lemhı’l- basari ev huve akrabu, innallâhe alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun).: Ve semâların ve yeryüzünün gaybı ALLAH’a aittir. O saatin (kıyâmetin) emri ancak göz kırpmak kadar veya ondan daha hızlıdır. Muhakkak ki ALLAH, herşeye kaadirdir (gücü yetendir).” (Nahl 16/77)

هَلْ أَتَى عَلَى الْإِنسَانِ حِينٌ مِّنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُن شَيْئًا مَّذْكُورًا
Resim---"Hel etâ alâ’l- insâni hînun mine’d- dehri lem yekun şey’en mezkûrâ (mezkûran).: İnsanın üzerinden, henüz “anılmaya değer bir şey” değilken, (anılmaya değer bir varlık olana kadar) uzun bir zaman geçmedi mi? (ilk defa tek hücre olarak yaratılmasının üzerinden,anılmaya değer bir varlık haline gelmesine, doğmasına kadar geçen süre)” (İnsân 76/1) (Asr 103/1)

يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ رَبِّي لاَ يُجَلِّيهَا لِوَقْتِهَا إِلاَّ هُوَ ثَقُلَتْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لاَ تَأْتِيكُمْ إِلاَّ بَغْتَةً يَسْأَلُونَكَ كَأَنَّكَ حَفِيٌّ عَنْهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ
Resim---"Yes’elûneke anis sâ’ati eyyâne mursâhâ, kul innemâ ilmuhâ inde rabbî, lâ yucellîhâ li vaktihâ illâ huve, sekulet fî’s- semâvâti ve’l- ard (ardı), lâ te’tîkum illâ bagtete (bagteten), yes’elûneke keenneke hafiyyun anhâ, kul innemâ ilmuhâ indallâhi ve lâkinne eksere’n- nâsi lâ ya’lemûn (ya’lemûne).: Sana saati (kıyâmet) ne zaman olacağını (karar kılındığını) soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak RABBimin katındadır. Onun vaktini O’ndan başkası açıklayamaz. Yerlere ve göklere ağır geldi, o size ansızın gelir (ansızın olmaktan başka bir şekilde gelmez).” Sen sanki ondan haberdarmışsın gibi soruyorlar. “Onun ilmi yalnızca ALLAH’ın katındadır.” de. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.” (A'râf 7/187)

İşte ALLAHu zü’L- CELÂL’in bu iki zaman dilimi arasında insanoğluna verdiği kesintisiz nimetin adıdır ZAMAN. Biz insanlar açısından ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’le başlayan bu kesintisiz nimet, yüzlerce asırdır, binlerce neslin üzerinden akıp gitmiştir.

Dinimizdeki sorumluluk anlayışına göre; “ALLAHu zü’L- CELÂL, kişiyi ancak verdiğinden ve ancak gücü nispetinde sorumlu tutar”. Bu yüzdendir ki, her birimize âhirette sorulacak ilk soru, bir âyet-i kerimede de ifade edilen: “Dünyada ne ile meşgul idiniz? Ne yaptınız?” sorusu olacaktır..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İki nimet vardır ki, insanların çoğu onları değerlendirme hususunda aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman.” buyurmuştur.
(Buhârî, Rikâk, 1)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin değerini iyi bil; ölümden önce hayatın, meşguliyetten önce boş zamanın, yokluktan önce varlığın, ihtiyarlıktan önce gençliğin ve hastalıktan önce sağlığın” buyurmuştur.
(Hakim, el-Müstedrek, IV, 341)

Ne var ki ALLAH ve Resulü’nün zamana verdikleri bu kıymet ve öneme paralel bir duyarlılığı bugün pek çok Müslümanda görebilmek maalesef mümkün değildir. Bırakın zamanın kıymetini bilmeyi, böyle bir nimet karşısında bizdeki duyarsızlık hatta vurdumduymazlık içler acısıdır. Oysa Müslümanlar olarak bizlerin sağlam bir zaman tasavvuruna sahip olmamız, zaman bilincini geliştirmemiz, zamanın bize verilen en değerli nimet olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Ne yazık ki dilimize ve kültürümüze de yerleşmiş olan “zaman çok kötü!” “zaman öldürmek”, “zamanım yok!” “zamane çocuğu!” “zaman sana uymazsa sen zamana uy!” şeklindeki söylenmeler, aslında zamana nasıl baktığımızın birer göstergesidir. Halbuki değeri bilindiği ve değerlendirildiği müddetçe zaman daima iyidir, mübarektir. Yaşadığı en küçük zamandan sorulacağı bilinciyle hareket edip zamanı değerlendirerek “iyi ve aydınlık” kılacak da, aksini yaparak onu “kötü ve karanlık” hâle getirecek de biziz.
İster hicrî, ister milâdî olsun, Kur’ÂN-ı Kerîm’de de ifade edildiği gibi; “ALLAH katında ayların sayısı on ikidir.”:


إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِندَ اللّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللّهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَات وَالأَرْضَ مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ فَلاَ تَظْلِمُواْ فِيهِنَّ أَنفُسَكُمْ وَقَاتِلُواْ الْمُشْرِكِينَ كَآفَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَآفَّةً وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ
Resim---"İnne iddete’ş- şuhûri indallâhisnâ aşera şehren fî kitâbillâhi yevme halaka’s- semâvâti ve’l- arda minhâ erbeatun hurum (hurumun) zâliked dînu’l- kayyimu fe lâ tazlimû fîhinne enfusekum ve kâtilû’l- muşrikîne kâffeten kemâ yukâtilûnekum kâffeh (kâffeten), va'lemû ennallâhe mea’l- muttekîn (muttekîne).: Muhakkak ki; ALLAH’ın kitabında (ifade edildiği üzere) ayların adedi, ALLAH’ın indinde semaların (göklerin) ve yerin yaratıldığı gün (zaman) 12’dir (12 olarak dizayn edilmiştir). Onlardan dördü haram (aylar)dır. Bu (dîn), kayyum olan dîndir. Artık onların içinde (o aylarda) nefslerinize zulmetmeyin. Onların hepinizle savaştığı gibi müşriklerin hepsiyle savaşın. Ve biliniz ki, muhakkak ALLAH, takva sahipleri ile beraberdir.” (Tevbe 9/36)

İslâm Dinimizde ALLAHu zü’L- CELÂL’e KULLuk süreklidir ki SON NEFES Şehâdetine kadar İnşâe ALLAHu TeÂLÂ..

فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ
Resim---"Fe izâ feragte fensab.: Öyleyse boş kaldığın zaman hemen intisab et/ durmaksızın (duâ ve ibadetle) yorulmaya devam et..” (İnşirâh 94/7)

وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ
Resim---"Ve ilâ rabbike fergab.: Ve öyleyse RABBine rağbet et (O’nu öv, hamdet, zikret, tesbih et).” (İnşirâh 94/8)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İki günü eşit olan ziyandadır.” buyurmuştur.
(İmam Ali kerremallahu vechehu’den merfu olarak; Deylemî; Aliyyulkari, el-Mevduâtu’l-Kübrâ)

Kur'ÂN-ı Kerîmde ALLAHu Zü’L- CeLÂL Kur'ÂN-ı Kerîminde, Vaktinin somut, soyut kullanımı hususunda ASRa yemin eder ve Tahkik İmandan sonra Amel-i Salihi emreder..

وَالْعَصْرِ
Resim---"Ve’l- asr (asri).: Asr'a andolsun;” (Asr 103/1)

إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ
Resim---"İnne’l- insâne le fî husr (husrin).: Gerçekten insan, ziyandadır.” (Asr 103/2)

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
Resim---"İllâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabr(sabrı).: Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.” (Asr 103/3)
buyurmaktadır.

فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ
Resim---"Fe izâ feragte fensab.: Öyleyse boş kaldığın zaman hemen intisab et/ durmaksızın (duâ ve ibadetle) yorulmaya devam et..” (İnşirâh 94/7)

وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ
Resim---"Ve ilâ rabbike fergab.: Ve öyleyse RABBine rağbet et (O’nu öv, hamdet, zikret, tesbih et).” (İnşirâh 94/8)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Cennet halkı, başka bir şeye değil, sadece, dünyâda ALLAH’ı zikretmeksizin geçirdikleri anlara, hasret ve nedâmet duyacaklardır!” buyurmuştur.
(Heysemî, X, 73-74)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Hafsa Vâlidemiz radiyallahu anha’ya şu tavsiyede bulunmuştur: “Yâ Hafsa! Çok konuşmaktan sakın. ALLAH’ın zikri dışındaki çok konuşmalar kalbi öldürür. Fakat Allâh’ı çokça zikret! Çünkü bu kalbi diriltir.” buyurmuştur.
(Ali el-Müttakî, I, 439/1896)

Cenâb-ı Hak iki husûsa çok dikkat etmemiz için bizi şöyle îkaz buyuruyor.:

وَأَنفِقُوا مِن مَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ الصَّالِحِينَ
Resim---"Ve enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye ehadekumu’l- mevtu fe yekûle rabbi lev lâ ahhartenî ilâ ecelin karîbin fe assaddeka ve ekun mine’s- sâlihîn (sâlihîne).: Ve sizden birisine ölüm gelmesinden, o zaman: “RABBim keşke beni yakın bir zamana kadar ertelesen de böylece ben sadaka versem ve salihlerden olsam, olmaz mı?” demesinden önce, sizi rızıklandırdığımız şeylerden infâk edin.” (Münâfikûn 63/10)

وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءكُمُ النَّذِيرُ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ
Resim---"Ve hum yastarihûne fîhâ, rabbenâ ahricnâ na’mel sâlihan gayrallezî kunnâ na’mel(na’melu), e ve lem nuammirkum mâ yetezekkeru fîhi men tezekkere ve câekumun nezîr(nezîru), fe zûkû fe mâ liz zâlimîne min nasîr(nasîrin).: Ve onlar, orada feryat ederler: “RABBimiz bizi (buradan) çıkar, yapmış olduklarımızdan başka (amel) salih amel yapalım.” Size orada (dünyada), tezekkür etmek isteyen kimsenin, tezekkür etmesine yetecek kadar bir ömür vermedik mi? Size nezir gelmedi mi? O halde (azabı) tadın. Artık zalimler için bir yardımcı yoktur.” (Fâtır 35/37)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Bütün zevkleri kökünden yok eden ölümü çokça hatırlayınız!” buyurmuştur.
(Tirmizî, Kıyâmet, 26)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir gün: “Ölüp de pişmanlık duymayacak hiçbir kimse yoktur.” buyurunca, Ashâb-ı kirâm: “Onun pişmanlığı nedir yâ Rasûlallah?” diye sordular.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Muhsin bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artırmamış olduğuna; kötülük eden bir kişi ise o kötülükten vazgeçmemiş olduğuna pişman olacaktır.”
buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd, 59)

İmâm Şâfî kaddesallahu sırrahu.: “Kervanların, yolculuk esnâsında ev inşâ etmeleri akıl kârı mıdır?” buyurur.

Feridüddîn Attar kaddesallahu sırrahu öğütlerinde: “Elden gittikten sonra dört şey geri döndürülemez: Ansızın ağızdan çıkan bir söz, yaydan fırlayan bir ok, olmuş bir kazâ ve boşuna harcanan bir ömür.” buyurur.

VAKTin kıymetini BİLmek hususunda SevgiLi Peygamberimiz;

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, müslümanlığının güzel olmasındandır.” buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd, 11)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Beş şey gelmeden önce beş şeyi ganîmet bil: İhtiyarlığından önce gençliğini, hastalanmadan önce sıhhatini, fakirliğinden önce zenginliğini, meşgul zamanlarından önce boş vakitlerini ve ölümünden önce hayâtını!.” buyurmuştur.
(Hâkim, el-Müstedrek, IV, 341; Buhârî, Rikak, 3; Tirmizî, Zühd, 25)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Kıyâmet gününde dört şeyden sorgulanmadıkça, kulun ayakları yerinden kımıldamaz:
1-) Ömründen; onu ne ile yok etti?
2-) Gençliğinden; onu nerede çürüttü?
3-) Malından; onu nereden kazandı ve nereye sarf etti?
4-) İlminden; onunla ne yaptı?”
buyurmuştur.
(Tirmizî, Kıyâme, 1)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İki nîmet vardır ki, insanların çoğu bu nîmetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” buyurmuştur.
(Buhârî, Rikak, 1)
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön