KELÂMuLLAH ve RASÛLuLLAH’ta ŞÂİR ve ŞİİR

Cevapla
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

KELÂMuLLAH ve RASÛLuLLAH’ta ŞÂİR ve ŞİİR

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

KELÂMuLLAH ve RASÛLuLLAH’ta ŞÂİR ve ŞİİR

ŞİİR NE ki =>HÂL BİLenLer
SÖYLesÎn =>SÎNE SİLenLer
AŞKın->MEŞKin YAŞAyanLar
KALBin KIRk DİLim DİLenLer


AŞK YOLUnda KuL İhvÂNim
Nİce ŞÂİR ŞAHLar =>GEÇti
RABBı BÂKi =>KENdi FÂNim
kAHkAHada “AH!.” Lar GEÇti..


ZEVK 8781


ÇÂREsiz AŞKk=>ÇİLE ÇÖLü.. AŞK=>GÜLmek.. ŞİİR =>AĞLAmak
YÂR-in YOLu =>GÖNÜL GÜLü.. =>BÜLBÜLü =>NÂR-a BAĞLAmak
=>İNÂyette =>HİDÂyette
SIRR-ı SIRFta=>SeLÂMette
=>İBRAHîMî NÂR’dan =>NÛR’a.. =>ÖLMeden ÖLüp =>SAĞLAmak!.


25.03.18 01:38
brsbrsm..tktktrstkkmdcvlÂNnn..


ZITLar ZEVki DAMak TADım
ŞE’ÂNda ŞEVkLer YAŞAdım
SIRR-ı SIFIR SAHRASI’nda
>KuL İhvÂNi SEFîL ADımm!.


Resim

İBRAHîMî NÂR’ın -> “BERdEN SeLÂM-ÂN”-ı.. “Berden seLÂM” et..

قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
Resim ---Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm (ibrahîme): "Ey ateş! İbrâhim için serinlik ve esenlik ol!" dedik.” (Enbiyâ 21/69)

Resim---Mukarreb Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:Mutü kable en temutu: ÖLmeden önce ÖLünüz!.buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II-291-2669)



Resim

ŞİİR NE ki;
ŞİİR; Derunî bir Duygu, İÇ HeyecanLarı ve NakLî DüşünceLerin, AKıL ÂLeminde; ÖLçüLü, UYumLu, AZ ve ÖZ ÖĞeLerLe SAHNEye SUNuş, ÖZEt İLe ÖZü ANLAtıştaki =>sÖZ Sanatıdır..
ŞİİR; İÇ ÂLEMimizde, BİZ BİR-İZ BiLLûru ve KemÂL KristaLizi OLan SÖZ DAĞLarımızın, ERİyip AKarak, KALeMden DÖKüLen KELÂM KEREMidir..
ŞİİR; YALNIZLIK YURDu YANAR DAĞ YÜREKLerimizin GÖNüLden GÖNüLe ÇİLLe ÇAĞRısı ve ÇILgıN ÇIĞLığıdır..
ŞİİR; SEVgiyi; SEZgiyle KAVRAmak, BİLmek/TANImak, BULmak, OLmak ve YAŞAyarak SEVDÂnın Edebî bir ÜRünü OLan EDEBiYyat bİÇimidir.. CihÂNdaki CÂN COŞkusudur..

ŞÂİR NE ki;
ŞÂİR; KeLÂM SAHRAsında KALEMiyLe AVLanan KELiMe AVCIsıdır.
ŞÂİR; Şu HAYyat DEniLen KÂR-ü-BELÂ ÇÖLünde, ÖNündeki EMEL AVının, ARDındaki ECEL AVCIsı OLduğu gERçeğini; İLiM, İRADE, İDRAK Edip, GÖZünü Kırpmadan İŞtirakLe LEYyLÂsına KOŞan MaSALLcı MecNÛNdur..
ŞÂİR; İÇ DÜNYAsındaki DUYgu DENGesini, DIŞ DÜNYAsındaki DUYARLıLık DÜZENine GÖZ YAŞı OLarak DÖKen, TEKe TEKte TEK BAŞIna ÇİLLEsini ÇİLEyen BİZBİR-İZ BÜLBÜLüdür..
ŞÂİR; MERKEZdeki YÂRine, MUHitteki GURbetten DAMLaDAMLa GÖZ YAŞŞı DÖKen BİZ BİR-İZ BULutudur..
ŞÂİR; BEZM-i ELestteki BELÂ TÜRKÜsünü Şe'ÂNuLLAHta SESLendiren ve de MAHŞERde EL ÂN DİNLeyen ZIRr ZIRr DELİdir..

ŞİİR; Arapça’da “ŞE-RE” harflerinden oluşan bir kökten türemiş olup, bu fiil kökü yalın haliyle “Hissetmek, bilmek” mânâsına tekabül etmektedir. (Kamus-u Arabî)
Şiirden türeyen “şuur' kelimesine de sözlükler birinci mânâ olarak: “Bir şeyi anlama, tanıma, kavrama gücü, anlayış ve akıl” gibi anlamlar verilmiştir.
Şuur: Anlayış, idrak. Vicdan. Hiss-i zâhirle duymak. * Nefsin mânâya ilk vusul mertebeleridir..


nOt: Ben Şahsen şu KULLuk İmtihÂNı HAYyatında, ŞİİRde insanoğlunun HAYyatındaki ÖZELLik ve GÜZELLikleri DİLLendirmekten yana YAŞAdım ve YAZdım.. ya da YAZdım YAŞAtıldı Hamdolsun.. ve ben, Dıştan İÇe vuran; İç ÂLem sıkıntıları, nefret, kızgınlık, üzüntü, içe kapanıklılık gibi dürtülerin Deyişlerini esas almamaktayım genellikle.. KIsacası Somut-Soyut, Zâhir-Bâtın, GÜBRe-GÜL, İNKÂR-İKRÂR TEKEMMüLünü, TEKe TEKLik TEKKEsi tERAsımda YAPaYALNız YAŞAyarak YAZmaktayım elhamdulillahirabbilâlemîn..

MuhaMMMedî HAKk ÂŞIK OLarak gönlümde dâimâ;
MuHaBBetten =>MuhaMMed
MuhaMMed’den =>MuHaBBet =>DOĞar YOLun İZLedim..
aleyhisselâm..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELÂMuLLAH ve RASÛLuLLAH’ta ŞÂİR ve ŞİİR

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimKELÂMuLLAH’ta ŞÂİR ve ŞİİR.:

Kur'ÂN-ı Kerîm’in özellikle Mekkî Sûreleri tümüyle, Medeni Sûrelerin de çoğu şiir özelliği ve güzelliğindedir. Sadece bazı uzun sûrelerin uzun âyetleri nesir şeklindedir..
Kur'ÂN-ı Kerîm'de “şiir” kelimesi 1 âyette geçmektedir.:


وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنبَغِي لَهُ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُّبِينٌ
Resim ---Ve mâ allemnâhu’ş- şi’re ve mâ yenbagî lehu, in huve illâ zikrun ve kur’ânun mubîn (mubînun).: Ve Biz, O’na (Peygamber’e) ŞİİR öğretmedik. Ve (bu), O’na yakışmaz. O (O’na indirilen), sadece zikir ve apaçık Kur’ân’dır..” (Yâsîn 36/69)

Kur'ÂN-ı Kerîm'de “şâir” kelimesi 5 âyette (birinde çoğul Şuarâ olarak) geçer..:

بَلْ قَالُواْ أَضْغَاثُ أَحْلاَمٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الأَوَّلُونَ
Resim ---Bel kâlû adgâsu ahlâmin belifterâhu bel huve ŞÂİR (şâırun), felye’tinâ bi âyetin kemâ ursile’l- evvelûn (evvelûne).: "Hayır" dediler. (Bunlar) Karmakarışık düşlerdir; hayır, onu kendisi uydurmuştur; hayır o bir ŞÂİRdir. Böyle değilse, öncekilere gönderildiği gibi bize de bir ayet (mucize) getirsin..” (Enbiyâ 21/5)

Aşağıdaki Şuarâ Sûresi âyetlerinin muhatabları, Arapların câhiliyye devrinden beri Müşrik Şâirlerinin başında gelen İbn Zaberi, Hübeyre, Müsafi ve Ümeyye es-Sakafi gibi saldırgan müşrik şâirlerdir..
Bunlar şiirlerinde hâşâ; VAHyi Şiire, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de Kâhin gibi göstermeleridir.:


وَالشُّعَرَاء يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ
Resim ---Veş ŞUARÂu yettebiuhumu’l- gâvûn (gâvûne).: Ve (Allah’a karşı olan) ŞÂİRLER; onlara (sadece) azgınlar tâbî olurlar..” (Şuarâ 26/224)

أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ
Resim ---E lem tera ennehum fî kulli vâdin yehîmûn (yehîmûne).: Bütün vadilerde onların (hayal peşinde) koştuklarını görmedin mi?.” (Şuarâ 26/225) (Şuarâ 26/225)

وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
Resim ---Ve ennehum yekûlûne mâ lâ yef’alûn (yef’alûne).: Ve muhakkak ki onlar yapmadıkları şeyleri söylerler..” (Şuarâ 26/226)

Ancak; iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve ALLAH'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öçlerini alanlar) başka ki, bunlar gibi değil dışındadırlar.:

إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانتَصَرُوا مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُوا وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ
Resim ---İllâllezîne âmenû ve amilû’s- sâlihâti ve zekerûllâhe kesîran ventesarû min ba’di mâ zulimû, ve se ya’lemullezîne zalemû eyye munkalebin yenkalibûn (yenkalibûne).: Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve ALLAH'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öçlerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir..” (Şuarâ 26/227)

Âyetteki, bu istisnâ ile, Abdullah b. Ravaha, Hassan b. Sâbit, Ka'b b. Mâlik, Ka'b b. Züheyr gibi şâirlerin kastedildiği ileri sürülmüştür. Çünkü bunlar şiirleriyle Kureyş müşriklerini hicvediyorlardı. Ka'b b. Mâlik (radiyallahu anhu) 'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: 'Hz. Peygamber (aleyhisselâm) bana: 'Kureyş'i hicvedin. Canım, elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizin onlara bu hicviniz, ok yağdırmadan daha çetindir.” Yine, Hz. Peygamber (aleyhisselâm), Hassan b. Sâbit (radiyallahu anhu) 'e hep: 'Söyle, Ruhu'l-Kudüs de seninledir” buyururdu..

Resim
Fahruddin Er-Râzi kaddesallahu sırrahu Tefsirü’l- Kebîr’inde, bu konuda şu açıklamaları yapmıştır;
Makbul Şâirler.:
Cenâb-ı Hak daha sonra, Hz. Peygamber ile şâirler arasındaki farkı anlatmak için, şâirlerin bu kötü özelliklerini sayınca, şu 4 vasfı taşıyan şâirleri, bunlardan istisnâ etmiştir:
1-) İman, bu “iman edenler müstesnâ” cümlesi ile anlatılmıştır.
2-) Amel-i sâlih. Bu da ayette “sâlih amelde bulunanlar” cümlesi ile anlatılmıştır.
3-) Bunların şiirlerinin, tevhid, nübüvvet ve insanları hakka davet hususlarında olması... Bu da, “Allah'ı çok zikrederler” cümlesi ile anlatılmıştır.
4-) Kendilerini hicvedenlere karşılık vermeleri durumu dışında, hiç kimseyi hicvetmemeleri..


Bu ise, Kur'ÂN-ı Kerîm’de;

لاَّ يُحِبُّ اللّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوَءِ مِنَ الْقَوْلِ إِلاَّ مَن ظُلِمَ وَكَانَ اللّهُ سَمِيعًا عَلِيمًا
Resim ---Lâ yuhibbullâhu’l- cehra bis sûi mine’l- kavli illâ men zulim (zulime). Ve kanallâhu semîan alîmâ (alîmen).: Allah fena sözün açıkça söylenmesini sevmez, kendisine zulüm yapılan kişinin (söylemesi) hariç. Ve Allah en iyi işitendir, en iyi bilendir..” (Nisâ 4/148)

الشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌ فَمَنِ اعْتَدَى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُواْ عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدَى عَلَيْكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ
Resim ---Eş şehru’l- harâmu biş şehri’l- harâmi ve’l- hurumâtu kısâs (kısâsun), fe meni’tedâ aleykum fa’tedû aleyhi bi misli ma’tedâ aleykum, vettekûllâhe va’lemû ennellâhe mea’l- muttekîn (muttekîne).: Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (yasaklar) karşılıklıdır. O halde kim size saldırırsa o zaman onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın. Allah’a karşı takva sahibi olun ve Allah’ın takva sahipleriyle beraber olduğunu bilin!.” (Bakara 2/194)

وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوا آلِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَّجْنُونٍ
Resim ---Ve yekûlûne e innâ le târikû âlihetinâ li ŞÂİRin mecnun (mecnûnin).: Ve onlar: "Mecnûn (deli) bir ŞÂİR için, gerçekten biz, ilâhlarımızı terkedenler mi olacağız?" diyorlar(dı)..” (Sâffât 37/36)

بَلْ جَاء بِالْحَقِّ وَصَدَّقَ الْمُرْسَلِينَ
Resim ---Bel câe bil hakkı ve saddaka’l- murselîn (murselîne).: Hayır, o hakkı getirdi. Ve mürselleri (gönderilmiş olan resûlleri) tasdik etti..” (Sâffât 37/37)

أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِ رَيْبَ الْمَنُونِ
Resim ---Em yekûlûne ŞÂİRun neterabbesu bihî raybe’l- menûni.: Yoksa: “O bir ŞÂİRdir, zamanın musîbetinin ona ansızın gelmesini gözlüyoruz.” mu diyorlar?..” (Tûr 52/30)

وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ قَلِيلًا مَا تُؤْمِنُونَ
Resim ---Ve mâ huve bi kavli ŞÂİRin, kalîlin mâ tu’minûn (tu’minûne).: O bir ŞÂİRin sözü değildir. Ne kadar az îmân ediyorsunuz?..” (Hakka 69/41)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELÂMuLLAH ve RASÛLuLLAH’ta ŞÂİR ve ŞİİR

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim RASÛLuLLAH’ta ŞÂİR ve ŞİİR


FetÂNet-i Azam Sahibi Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemdir ki, her sözü, BeyÂN SeMÂsının bir; şirin, zarif, ürkek ve narin üveyk kuşudur..

FetÂNet: (Fatânet) Zihin açıklığı. Çabuk kavrayış ve anlayış. Sağlam anlayış. Fıtnetlik. Müteyakkız oluş. Peygamberlerin sıfatlarından biridir..

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, şüphesiz ki, bütün insanlar arasında, beyÂN hususunda en mümtaz ve seçkin bir yere sahibdir. Hiçbir edibin O’na yetişmesi mümkün değildir. Sözleri, Kur’ân değildir ama; bütünüyle ilham yüklüdür. Ve asla kendi Nefsinden-hevâsından konuşmaz;


وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى
Resim ---Ve mâ yentıku ani’l- hevâ.: Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz.” (Necm 53/3)

إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
Resim ---İn huve illâ vahyun yûhâ.: (O’nun söyledikleri), sadece O’na vahyolunan vahiydir.” (Necm 53/4)

O’nun içindir ki, tümm MuhaMMedî Şâirler ve Edibler GÖNÜL YOLuyla Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi İZLerLer..

Hassan b. Sabit radiyallahu anhu; Şâiru’n- Nebî ve gerçekten büyük bir şâirdir. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in husûsî dua ve iltifatlarına mazhar olmuş ve Cibril aleyhisselâm’n teyid ettiği bir şâidir..
Rasûl-i Ekrem'in, şâir Hassan bin Sâbit için mescidde özel olarak bir şiir kürsüsü ihdas etmesi, konuya verilen önemi gösterdiği gibi, câminin bu fonksiyonu açısından da mühimdir..
Bir defasında kafirlerin yüzkaralarını ortaya koyan bir şiirini okuduktan sonra Peygamberimiz Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem; ''Ey Hassan, müşriklerin, kafirlerin yüz karalarını ortaya koy! Cebrail seninledir. Ashabım silahla harb ettikleri gibi sen de dil ile harb et.'' buyurmuştur.
Peygamberimiz ( aleyhisselâm ), “Muhakkak ki, Allahü teâlâ Resûlünü övmek ve müdafaa etmek husûsunda, Hassan’ı Rûhu’l- Kudüs (Cebrâil aleyhisselâm) ile takviye etmektedir” buyurmuştur.

Bir şiirinde ise Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi şöyle metheder:


“Senden iyisini gözlerim görmedi asla,
Senden güzelini doğurmadı hiçbir ana,
Her ayıp ve kusurdan pak yaratıldın,
Sanki sen dilediğin gibi yaratıldın. Yâ RasûluLLAH sallallahu aleyhi vesellem..


Ancak, buna rağmen, Hansâ radiyallahu anha, Hassan b. Sabit radiyallahu anhu’n 4 mısralık şiirinde tam 8 yanlış bulmuştur. Şiir İkliminde işte böylesine nâdir yetişen bir ÇÖL ÇİÇeğidir bu annemiz radiyallahu anha..
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem’i dinledikten sonra İslâm’a girmiş ve artık bütün işi, Söz SultÂNı aleyhisselâm’ı dinlemek olmuştur. O’nu dinlerken öyle büyülenmiş, öyle kendinden geçmiştir ki, câhiliye devrinde, kardeşinin ölümü üzerine yazdığı mersiyelerle, dünyayı yasa boğan bu kadın;
Sa’d bin Ebi Vakkas radiyallahu anhu kumandasındaki İslam Ordusunun, 636 senesinde İranlılara karşı zaferle neticelenen Kadisiye Savaşında 4 oğlunu şehid verirken şikâyet ifade edecek tek kelime söylemediği gibi sadece şunları demişti: “Ne mutlu bana ki, dört şehidin anası oldum. Allahım Sana hamdolsun!.” (İbn Hacer, el-İsabe, 4/288)

Hansâ radiyallahu anhu, mülhemûndan, “ilhama mazhar” bir kadındır. Çocuklarından her biri şehid düştükçe, oku bizzat, kendi sînesinde hissediyor gibi kıvranmıştır. Fakat Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e olan bağlılığı da o denli kuvvetlidir ki, şikâyet ifade eden tek kelimelik bir söz dahi, o ilhamla açılıp kapanan dudaklarına misÂfir olmamıştır..
İlham: Allah tarafından kalbe gelen mâna..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: KELÂMuLLAH ve RASÛLuLLAH’ta ŞÂİR ve ŞİİR

Mesaj gönderen kulihvani »

ResimRASÛLuLLAH sallallahu aleyhi vesellem'in Hadis-i Şeriflerinde ŞÂİR ve ŞİİR hakkında pek çok buyrukları vardır.:

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Şiir söz gibidir, güzeli güzel, çirkini de çirkindir.” buyurmuştur.
(İbn Ömer radıyallahu anhu’dan; Taberânî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Şüphesiz, şiirde hikmet vardır.” buyurmuştur.
(Ubeyy radıyallahu anhu’dan; Buhârî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Şüphesiz, bazı konuşmalarda büyü gücü vardır, bazı şiirlerde de faydalı anlamlar mevcuddur.” buyurmuştur.
(İbn Abbas radıyallahu anh’dan; Ebû Dâvud)

Resim---Aişe radıyallahu anha: “Peygamber (aleyhisselâm) şâir Hassan bin Sabit için, mescidde özel bir kürsü yerleştirdi. Üzerine çıkıp oturur ve Peygamber’i (aleyhisselâm) savunacak şiirler söylerdi. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem de: “Allah, Hassanı, Allah Resûlünü savunduğu sürece, melekle destekler.” buyurdu.
(Aişe radıyallahu anha’dan; Buhârî)

Resim---Berâ radıyallahu anhu: “Peygamber (aleyhisselâm) Kurayza günü Hassana şöyle dedi: "Müşrikleri hicvet, şüphesiz Cebrâil seninledir!.” buyurdu.
(Berâ radıyallahu anh’dan; Buhârî)

Resim---Câbir radıyallahu anhu: “Belki yüz kereden fazla Peygamber(aleyhisselâm) ın yanında oturdum. Sahabileri şiirler okur, islâm öncesi dönemin işlerinden sözedip konuşurlardı. O, susardı, bâzen de gülümserdi.” buyurmuştur.
(Câbir radıyallahu anhu’dan; Tirmizî)

Resim---Aişe radıyallahu anha’ya: “Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şiir okur muydu?” diye sordular. Aişe radıyallahu anha: “İbn Revaha’nın şiirini okuyup, şöyle derdi: “Azığını vermediğin kimseler sana haber getirir.” buyurdu.
(Aişe radıyallahu’dan; Tirmizî)

Resim---İbn Müslim radıyallahu anhu: “Peygamber (aleyhisselâm) ın yanındaydım. Ona, Süveydin şiirini okudum: dedi.
“Haremde de akşamlasan ölüme güvenme.
Çünkü ölüm, herkesin başına gelecektir.
Yolunda düzgün yürü ki, umduğunu bulasın.
Her dost, dostundan bir gün mutlaka ayrılacaktır.
Her azık, saklasan da bir gün mutlaka bitecektir.
İyi ve kötü yanyana beraberdirler.
Her biri, gelirken sana yepyeni gelecektir..”

Bunun üzerine Peygamber (aleyhisselâm): “Bu adam bana kavuşsaydı, mutlaka müslüman olurdu.” buyurdu.
(İbn Müslim radıyallahu anh’dan; Taberânî)

Resim---Accâc, Ebû Hureyre'ye: “Şu Şiir konusunda ne dersin?” diye sordu.
“İki hayal gelip hastayı hicvetti.
Selmânın hayali, Teksumânın hayali.
Kesilmesinden korktuğu baldırını,
Etlenmesinden çekindiği topuğunu,
Sana göstermek istedi de kalktı.”

Ebû Hureyre: “Biz bunu, Peygamber (aleyhisselâm) ın zamanında söylerdik ve O bizi ayıplamazdı.” cevabını verdi.
(Accâc radıyallahu anhu’dan; Bezzâr)

Resim---Berâ radıyallahu anhu: “Peygamber aleyhisselâm Kurayza günü Hassan bin Sabit'e şöyle dedi: “Müşrikleri hicvet, şüphesiz Cebrâil seninledir!” buyurdu.
(Berâ radıyallahu anhu’dan; Buhârî.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “Şiirin bir kısmı bilgeliktir, hikmettir.” buyurmuştur.
(Buharî, Edeb 90)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şiirde hikmet vardır" buyurdu.
(Übey İbnu Ka'b radıyallahu anhu’dan; Buharî, Edeb 90; Ebu Davud, Edeb 95, (5010); Tirmizî, Edeb 69, (2847); İbnu Mace, Edeb 41, (3755)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'e, bir bedevî geldi. (Dikkat çekici bir üslubla) konuşmaya başladı. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Şurası muhakkak ki beyanda sihir vardır, şurası da muhakkak ki şiirde de hikmetler vardır." buyurdu.
(İbnu Abbas radıyallahu anhu’dan; Ebu Davud, Edeb 95, (5011); Tirmizî, Edeb, 63, (2848))

Resim---El-Hudri'den Müslim'in kaydettiği bir diğer rivayette şöyle denmiştir: "Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem yürümekte iken karşısına şiir irşad eden bir şâir çıktı. Efendimiz: "Şeytanı tutun" veya "Şeytanı yakalayın" diye emretti.
(Ebu Hüreyre radıyallahu anhu’dan; Buharî, Edeb, 92; Müslim, Şiir 7, (2257); Ebu Davud, Edeb 95, (5009); Tirmizî, Edeb 71, (2855))

Resim---Aişe radiyallahu anha: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem, şâir Hassan İbnu Sabit (radiyallahu anhu) için mescide hususi bir minber koymuştu. Hassan, orada kurulup mufahara yapar veya Resûlullah (aleyhisselâm)'ın hasımlarına karşı müdafaa ederdi. Aleyhissalatu vesselam: "ALLAH (celle celâlihu) Hassan'ı Resûlullah'ı müdafaa ettiği veya onun adına mufahara yaptığı müddetçe Rühu'l-Kudüs takviye etmektedir" derdi.
(Aişe radiyallahu anha’dan; Buharî, Edeb 91; Ebu Davud, Edeb 95, (5015); Tirmizî, Edeb 70, (2849))

Resim---Amr İbnu'ş-Şerrid, babasından (Şerrid'den naklen) anlatıyor: "Bir gün ben Resûlullah'ın bineğinin arkasına binmiştim. Bir ara bana: "Hafızanda Ümeyye İbnu Ebi's- Sait'in şiirinden birşeyler var mı?" diye sordu. Ben: "Evet!" deyince: "Söyle!" dedi. Ben kendisine bir beyt okudum. O yine: "Devam et!" dedi. Ben bir beyt daha okudum. O yine, "Söyle!" emretti. Böylece kendisine yüz beyit okudum." dedi.
(Aişe radiyallahu anha’dan; Müslim, Şiir 1, (2266))

Resim---Câbir İbnu Semure radiyallahu anhu: “Ben, Resûlullah (aleyhisselâm)'la yüz defadan fazla birlikte oturdum. Ashabı ona şiirler okuyor, câhiliye devriyle ilgili hadiseleri zikrediyorlardı. Resûlullah (aleyhisselâm) da sakitane onları dinlerdi. Bazan (anlatılanlara) onlarla birlikte tebessüm buyurduğu olurdu." dedi.
(Câbir İbnu Semure radıyallahu anhu’dan; Tirmizî, Edeb 70, (2854))

Resim---Enes radiyallahu anhu: “Resûlullah (aleyhisselâm) Umretu'l- Kaza sırasında Mekke'ye girdiği zaman şâiri Abdullah İbnu Ravaha, önünde yürüyor ve şu şiiri okuyordu: "Ey âafir çocukları (Resûlullah'a) yol açın! Bugün ona gelen vahiy adına, size, öyle bir vururuz ki, tepenizi yerinden uçurur, ve dostu dostuna unutturur." Bunu gören Hz. Ömer: "Ey İbnu Ravaha! Sen Resûlullah (aleyhisselâm)'ın önünde ve Allah'ın Harem bölgesinde şiir mi okuyorsun?" dedi. Ancak Resûlullah: "Ey Ömer bırak onu. Onun şiirleri, Mekkeli kâfirlere okdan daha çabuk tesir eder!" diyerek müdahale etti.
(Enes radıyallahu anhu’dan; Kütüb-i Sitte)

Resim---Enes radiyallahu anhu: Resûlullah (aleyhisselâm)'ın (kafilenin yürüyüş temposunu ezgileriyle) canlı tutan bir kölesi vardı, adı Enceşe idi. Bu zat güzel sesli birisiydi. Resûlullah (aleyhisselâm) ona: "Ey Enceşe ağır ol! Şişeleri kırma -veya şişeleri sevkederken ağır ol- dedi. Şişe ile zayıf kadınları kastediyordu." buyurdu.
(Enes radıyallahu anhu’dan; Buharî, Edeb 90, 96, 111, 116; Müslim, Fezail 70, (2323))

Resim---Heysem İbnu Ebi Sinan'ın anlattığına göre, bu zat, Ebu Hüreyre (radiyallahu anhu)'yı Resûlullah (aleyhisselâm)'ı zikrettiği kıssalarında dinlemiştir. (Bu kıssaların birinde) Ebu Hüreyre, Efendimizin şu sözünü nakletmiştir: "O sizin bir kardeşinizdir, uygunsuz bir söz söylemez." (Ravilerden Zühri der ki): "Resûlullah, burada İbnu Ravaha'yı kastetmiştir."
Abdullah İbnu Ravaha, Efendimiz hakkında şu medhiyede bulunmuştur: “Tan yeri ağarıp fecr-i sadık yükseldiği sırada Resûlullah, bize Kitabını okuyarak geldi. O bize körlükten (dalaletten) sonra hidâyeti gösterdi. Kalblerimiz onun söylediklerinin hak olduğuna inanmıştır. Kafirlere yatakları ağırlık verirken, Resûlümüz geceyi uyanık geçirir."
demiştir.
(Heysemî, İbnu Ebi Sinan radiyallahu anhu’dan; Buharî, Edeb 91, Teheccüd 21)

Resim---Bera radiyallahu anhu: “Resûlullah (aleyhisselâm), Kureyza günü, (şâiri) Hassan İbnu Sabit'e: "Müşrikleri hicvet, zira Cebrail seninle beraberdir!" dedi.
(Bera radiyallahu anhu’dan; Buharî, Edeb 91, Bed'u'l-Halk 6, Megazi 30; Müslim, Fezailu's-Sahabe 153, (2486)

Resim---Aişe radiyallahu anha: “Hassan İbnu Sabit, (Mekkeli) müşrikleri hicvetmek için Hz. Peygamber (aleyhisselâm)'den izin istedi. Aleyhissalatu vesselam: "Benim nesebimi nasıl hariç tutacaksın?" dedi. Hassan (radiyallahu anhu): "Senin (nesebini) sade yağdan kıl çeker gibi, onlardan çekip çıkaracağım!" cevabını verdi.
Müslim'in bir rivayetinde şu ziyâde mevcuddur: "Hassan: "Şerefin en yükseği Al-i Haşim'den Bintu Mahzumoğullarındandır. Senin baban ise köledir."
dedi.
(Aişe radiyallahu anha’dan; Buharî, Edeb 91, Menakıb 16, Megazi 33; Müslim, Fedailu's-Sahfibe 166-157, (2489-2490)

Resim---Aişe radiyallahu anha: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in şöyle söylediğini işittim: "Hassan onları -yani müşrikleri- hicvetti, hem şifâ verdi, hem de şifâ bulduk. Hassan (radiyallahu anhu) buyurdu ki: "Sen Muhammed'i hicvettin, ben de onun adına cevap veriyorum. Bu isimde Allah katında mükafaat vardır. Sen Muhammed'i nezih, müttaki, Resûlullah vefakâr, ahlâklı olduğu halde hicvettin. Sen O'na denk olmadığın halde O'nu hiciv mi ediyorsun? İkinizden hangisi kötü ise iyi olana fedâ olsun. Muhakkak ki, babam, babası ve ırzım, MuhaMMed'in ırzını sizden korumak için muhafızdır. Kızcağızımı kaybedeyim, şâyet siz atlarımızı Keda'nın etrafını toz duman etmiş göremezsiniz. O atlar, üzerinize gemlerini çökerek gelirken, sırtlarında ince mızraklar vardır. Atlarımız pek hızlı koşarlarken, kadınlar başörtüleriyle tozlarını alırlar. Şâyet bizden yüz çevirirseniz umre yaparız, fetih geldi mi, perde kalkar. Aksi takdirde öyle bir günün kavgasını bekleyin ki, o günde Allah dilediğini aziz kılacaktır. Allah der ki: "Ben bir kul gönderdim, o hakkı söyler, kendisinde hiçbir gizlilik yoktur." Allah der ki: "Ben bir ordu hazırladım, bu ordum emeli cihad olan Ensardır." Biz (Ensariler)e her gün Kureyş'ten ya sövmek, ya kavga, ya da hiciv vardır, öyle ise, sizden kim Resûlullah'ı hicveder, veya över veya yardım ederse bizce birdir. Allah'ın Resûlü Cibril aramızdadır. Ruhu'l-Kudüs'ün bir dengi yoktur." buyurdu.
(Aişe radiyallahu anha’dan; Müslim, Fezailu's-Sahabe 157, (2490))

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: "Bir şâirin söylediği en doğru söz Lebid'in söyledi şu sözdür: "Haberiniz olsun, Allah'tan başka her şey batıldır. Ümeyye İbnu Ebi's-Sait müslüman olayazdı." buyurdu.
(Ebu Hüreyre radiyallahu anhu’dan; Buharî, Edeb 90, Menakıbu'l-Ensar 20, Rikak 29; Müslim, Şiir 3, (2256); Tirmizî, Edeb 70, (2853)

Resim---Aişe radiyallahu anha’nın anlattığına göre, kendisinden, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem'in, şiirden birşeyler terennüm edip etmediği sorulmuştur da: "Evet, İbnu Ravaha'nın şiirini terennüm eder ve şu mısrayı okurdu: "Kendisine azık vermediğin kimseler sana haber getirecek." cevabı vermiştir.
(Aişe radiyallahu anha’dan; Tirmizî, Edeb 70, (2852)

Resim---Cündeb İbnu Abdullah radiyallahu anhu: “Biz Resûlullah (aleyhisselâm) ile beraber olduğumuz bir anda kendilerine bir taş isabet etti, kaydı ve parmağı kanadı. Bunun üzerine: "(Parmağım ne sızlarsın?) Sen ancak kanayan bir parmak değil misin? (Bu kazaya da, boşa değil) Allah yolunda uğradın" buyurdu.
(Cündeb İbnu Abdullah radiyallahu anhu’dan; Buharî, Edeb 90, Cihad 9; Müslim, Cihad 112, (1796)
Resim
Cevapla

“Divanında Muhammedi Tasavvuf” sayfasına dön