ESMAu'L- HÜSNÂ'nın KUR'ÂN-ı KERİM AÇILIMI

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Azîz Efendimiz Rasûlullah SALLallahu aleyhi ve SELLem:
“ALLAHUmme erinâ el eşyâ’e kemâhiye: ALLAH’ım! Bize herşeyi (eşyâyı) nasıl ise öyle (mâhiyetini) göster!”
Buyurarak aklımızın (Ârif Akıl) ilâhî gelişimi ile eşyânın hakikatına vakıf olup İlâhî Aşka ulaşmamızı murad buyuruyor...
Âfâkın enfüsü olan kulun hakikatı ise, tevhididir.
Tevhid tekemmülü ise ilk sözün (Ahdullah’ın) isbatı imtihanında başarıp hayatın son nefesinde Tevhidi Şehâdettir.
GELdim - GÖRdüm - BİLdim – BULdum – OLdum - ANLAdım - YAŞAdım ve ŞÂHİDi OLdum ki:

Eşhedü Enlâ İlâhe İllâ ALLAH ve Eşhedü Enne Muhammede’r- Rasûlullah” her Zaman Her Yerde ve Her Hâlde HAKtır ve Şâhidiyiz elhamduli’llahi…

Bir “ŞEY”in;
Zâhiri, Maddî Hüviyeti,
Bâtını, Mânevî Mâhiyetidir.
Evvelini ve Âhirini ise ALLAH Teâlâ bilir.

Eşyâ’nın; Âfâkı-Zâhiri-Hüviyyeti, İlim ve Edeb ile bilinir. İlme’l-Yâkîndir! Akıl esastır.

Eşyânın Enfüsî-Bâtını-Mâhiyeti (içeriği), İrfân ve Erkânla bilinip anlaşılır. Nakl esastır. Bu esrâra vakıf olunca Ayne’l-Yâkîn dir.

İkisinin BİR-likteliği ise, “ŞEY”i tüm gerçeğiyle anlayış ve kani’ oluş, Aklın ve Naklîn TEVHİDi olup Hakka’l-Yâkîn dir...

Akl-ı Selim Sahibi için İŞ, döner dolaşır NAKLe yâni Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve Kur’ân-ı Kerîm’e gelir.
İsterse insan aklı, âllâme-i cihân olsa boşuna...
Kendini hiç yorma!..

İslâm Dini ise en mükemmel tahkik tevhid üzere ebedîyyen bâkidir ki Hüküm kesin ve apaçıktır:

“İşte bu, İslâm milleti bir tek millet (din) olarak (tüm peygamberler ve tâbi’leriyle) sizin milletinizdir (ümmetinizdir). RABB’iniz de yalnız Benim; onun için hep Bana kulluk edin.”

إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ
Resim ---İnne hâzihî ummetukum ummeten vâhıdeten ve ene rabbukum fa’budûn(fa’budûni) : Hakikaten bu (bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin.” (Enbiyâ 21/92)

Kur'ân-ı Kerim’imizin Derunî DİLiyle apaçık buyurduğu 4 lü TEVHİDimizi de gönülden gelebildiğince kısaca ve kaynaklarıyla SEYR-ÂNa Sunalım inşaeALLAH
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

TEVHİDULLAH

ALLAH..: Harf-i Târifsiz Lafzullah kendi Mârif..
LİLLAH : Kullî ŞEY O’nun için..
LEHU….: Kullî ŞEY O’nun..
HUUUU!: Kullî ŞEY O’dan O’na, O…

Lâ İlâhe illâ ALLAH.: Şeriatta her Akıl, kendisi İlimle BİLir
Lâ İlâhe illâ Huu….. : Tarikatta her Nefs, Pîr Edebiyle BUlur.
Lâ İlâhe illâ Ente…..: Mârifete her Kalb, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem İrfanıyla OLur.
Lâ İlâhe illâ Enâ….. : Hakikatte her Ruh, Şah damarından da Yakîn Rabbının Erkanıyla YAŞAr!..

AKIL BUZumuzu NAKİL DENİZine Atalım mı?
Ne dERsiniz cANlar!..
Lâ Hüve illâ Hüve!…

Senin DOĞRUn; izafidir, iğretidir, hayalîdir, sanaldır, geçicidir, DOĞRUn değişir, şimdi Şu AN doğrun yarın Bir AN YANLIŞ olur,
El HAKK celle celâliHU doğrusu; alakasızdır, süreklidir, hakikattır, gerçektir, devamlıdır, şimdi ŞeÂNullahta doğrudur Kalb Gözünle görki, her ÂN tek doğru “BİR” dir. TEKliktir..
MURADULLAHtır: TEVHİD Et!..”

Senin YANLIŞın; izafidir, iğretidir, hayalîdir, sanaldır, geçicidir, YANLIŞın değişir, şimdi Şu AN yanlışın yarın Bir AN DOĞRU olur,
El HAKK celle celâliHU’nun yasakladığı TEK yanlış; şimdi ŞeÂNullahta Kafa Gözüyle gördüğün bil ki “İKİ” likdir.
İKİ ŞEYliktir. ŞEY-tan lıktır..
EMRULLAHtır: ŞİRK ETME!..

“Ben!” demeyi geç.
“Sen!” demeyi geç,
“Biz!” demeyi de geç..
SIRRa ER de yalnızca
“O!..” de..

Kendini Bil!.. bir Kâmil Bul!..
Mevcûdlar DEVR-ÂNında, Vâcibü’l- Vücûd’u SEYR-ÂN Eyle TESLİMİYYET Bil - Bul!

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile Ol!.. El HAYYı El HAKKla Yaşa!
Cümle cAN CEVL-ÂNında Cem’ü’l-Cem’i HAYR-ÂN Eyle İSTİMETte Ol - Yaşa!

İLİM ile Aşk ü Cezbeyi BİL SÖZ Et!
İRADEyle Züd ü Takvâyı BUL SOHBET Et!
İDRAK ile Sıdk u Huşû’da OL ZEVK Et!
İŞTİRAK ta Havf ü Recâ Yaşa HAZZ D-UY! - UY!

Huzurda Hazır Ol!
HIZIR Hazırdır!..

“Lâ Hüve illâ Hüve!…”
Dinle Bak Sahibin SUBHÂN celle celâlihu SESinden:

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْض
Resim---" Allahü nurus semavati vel ard…: Allah, göklerin ve yerin nurudur…”
(Nûr 24/35)

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---" Yesebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl'ardil elmelikilkuddusil'aziyzilhakiymi. : Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan Allah'ı tesbih eder.”
(Cuma 62/1)

“LÂ Mevcuda illallâh” SIRRına ER de: “O’dan başka bir ŞEY yok!..” de..

Beden Temas ederse HAKKtır ELindeki..
Nefs Görürse HAKKtır GÖRüşündeki
Kalb Duyarsa HAKKtır DUYuşundaki..
RUH Koklarsa Rayihayı HAKKtır Hâlindeki..
Sırr Söylerse-Dinlerse HAKKtır SÖZ:
DUY ve UY:

يَ<يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
وَادْخُلِي جَنَّتِي
Resim---Ya eyyetühennefsülmutmeinnetü. İrci'iy ila rabbiki radiyeten merdiyyeten. Fedhuliy fiy 'ibadiy. Vedhuliy cennetiy. : Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!”
(Fecr 89/27-30)

“LÂ MEVCUDA İLLALLÂH !!!’’

ÇOK ÖNEMLİ BİR DUYuru:

Kendisi RESİM iken Şu RESİMler ÇÖPlüğünde, RESSAM’ın Kendini veya Resmini arayan AHMAKlar!
Kulak vERsin de “Kur'ânî Mesned nerede?” DEmesiNler:
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

UlUHİYYET TEVHİDİ

ALLAH Teâlâ’nın Zâtında, sıfatlarında, güzel isimlerinde ve tüm fiillerinde eşsiz ve ortaksız tek ilâh oluşunun ilânı ve kullarınca kabul edilip dil ile ikrâr kalb ile tasdiktir.

1- Allah‟ın mülkünde yaşayıp O‟nun nimetleriyle nimetlenmelerine rağmen, Allah‟ın varlığını kabul etmeyenler. Bunlar, Kur'ân-ı Kerim hükmünde “kâfirler”dir.
2- Allah‟ın bu kainâtın yaratıcısı ve rızık veren olduğunu kabullenmekle birlikte, Allah ile beraber, bir takım varlıklara, sistemlere kulluk belirtisi göstererek çeşitli ilâhlara tapanlar. Bunlar Kur'ân-ı Kerim hükmünde “müşrik” olanlardır.
3- Allah‟a ve O'nun bildirdiği gerçeklere inanmadığı halde inanmış görünenler. bunlar, Kur'ân-ı Kerim hükmünde “münafıklar”olarak tanıtılmaktadır.
4- Allah‟tan başka hiçbir ilah tanımayıp, O'na tam olarak iman edip teslim olanlar. Kur'ân-ı Kerim hükmünde “MÜ'MİN” olanlar da bunlardır.

MÜ'MİN, ALLAH'a ve Resûlüne İMÂN edendir..
Îmân ise, ibâdete ve itâate götürecektir haliyle...

Bir söz konuşuluyor ise, şu durumlardan birisi vardır:
1- Mütekellim: Sözü Söyleyen
2- Muhatab: Sözü Dinleyen
3- Gâib: Hakkında Konuşulan, var olduğu halde orada gözükmeyen.
4- Umumî: Herkesi Bağlayan (konuşan, dinleyen, gaib ve herkes)

ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL, Kur’ân-ı Kerîm’inde Ulûhiyyetini ilân ederken yukardaki 4 durumu da ilân etmektedir.
Aynı şey olmakla beraber dâkaik (incelik) ve hakâik (hakikatler) anlayışı açısından insanlar için farklı gözükmektedir.

a-) Şerîat-ı Muhammedîye’de Ulûhiyyet Tevhidi: (Zâhirî-Eşyaî)

İLÂHE İLLÂ ALLAH: ALLAH’tan başka ilâh yoktur.”

Tümünü kapsayan (küllî şeyi, eşyâî) Umumî Tevhid.
Umumî (genel) Tevhidullah olup ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL’in Zât’ında, sıfat, isim ve fiillerinde tek eşsiz, ortaksız ve tek İlâh olduğunu ilân eder.
Bu hükmü tüm mahlûkatı için geçerlidir.

Kur’ân-ı Kerîm’ de:
إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ
Resim---İnnehum kânû izâ kîle lehum lâ ilâhe illallâhu yestekbirûn(yestekbirûne) : Çünkü onlar, kendilerine, “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur” denildiği zaman, inanmayıp büyüklük taslıyorlardı.”
(Saffat 37/35)

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
Resim---Fa’lem ennehu lâ ilâhe illâllâhu vestagfir li zenbike ve lil mu’minîne vel mu’minât(mû’minâti), vallâ hu ya’lemu mutekallebekum ve mesvâkum: Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.”
(Muhammed 47/19)

Lâfzen “İlâhe İllâ Âllah” şeklinde olmayan ancak, içerik olarak Ulûhiyyet Tevhidini destekleyen âyeti celîleler:
Âl-i İmrân 3/62,64; Nisâ 4/171; Mâide 5/73; En’âm 6/19; Kehf 18/16; Tâ Hâ 20/98; Enbiyâ 21/108; Hacc 22/34; Hûd 11/2,26; Sad 38/65; Fussilet 41/14; Zuhruf 43/84; Câsiye 45/21 gibi âyetlerdir...


b-) Tarikat-ı Muhammedîye de Ulûhiyyet Tevhidi: (Gaibî-Esmâî)

İLÂHE İLLÂ HÜVE (HU): O’ndan başka ilâh yoktur.”

Her zaman, her yerde ve her halde herkesle ve her şeyle Hâzır-Nâzır ve Murakıb olduğu halde gözükmeyen (gâib) O’ndan başka ilâh yoktur...
Düşünüp zevket ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize böyle tebliğ ediyor...


اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى
Resim---Allâhu lâ ilâhe illâ huve, lehul esmâul husnâ: Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.”
(Tâ-Hâ 20/8)

Âcizâne tesbitlerime göre: Bakara 2/163,255; Âl-i İmrân 3/1,6,18; Nisâ 4/87; En’âm 6/102,106; A’râf 7/158; Tevbe 9/31; Hûd 11/14; Ra’d 13/30; Tâ Hâ 20/8,98; Mü’minun 23/116; Neml 27/26; Mü’min 40/62,65; Duhân 44/8, Muhammed 47/19; Haşr 59/22,23; Tegâbûn 64/13; Müzemmil 73/9 âyetlerinde geçmektedir.

Destekleyen âyeti celîleler ise: Lokman 31/30; Yûsuf 12/4; İsrâ 17/23; Mü’minun 23/23,32,91.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »


c-) Mârifet-i Muhammedîye’de Ulûhiyyet Tevhidi: (Muhattâbî’-Sıfatî)

Yâkînî bir tevhid dir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:
İLÂHE İLLÂ ENTE: Senden başka ilâh yoktur.”

وَذَا النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
Resim---Ve zennûni iz zehebe mugâdıben fe zanne en len nakdire aleyhi fe nâdâ fiz zulumâti en lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn(zâlimîne): Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: «Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!» diye niyaz etti.”
(Enbiyâ 21/87)

Kur’ân-ı Kerîm’ de Enbiyâ 21/87 âyeti celîlesinde 1 defa geçmektedir.


d-) Hâkikat-ı Muhammedîye’de Ulûhiyyet Tevhidi: (Mütekellimi-Zâtî)

EL AHADÜ’S SAMEDÜ’l-VAHİD olan ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL bizzâtihi Ulûhiyyetini kendisi ilân ediyor:

İLÂHE İLLÂ ENÂ!: BEN’den başka ilâh yoktur.” buyuruyor...

يُنَزِّلُ الْمَلآئِكَةَ بِالْرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنذِرُواْ أَنَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنَاْ فَاتَّقُونِ
Resim---Yunezzilul melâikete bir rûhi min emrihî alâ men yeşâu min ibâdihî en enzirû ennehu lâ ilâhe illâ ene fettekûn(fettekûni) : Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile, «Benden başka tanrı olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve benden korkun» diye gönderir.”
(Nahl 16/2)

يُنَزِّلُ الْمَلٰئِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ اَمْرِهٖ عَلٰى مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهٖ اَنْ اَنْذِرُوا اَنَّهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا اَنَا فَاتَّقُونِ
Resim---Yunezzilul melaikete bir ruhi min emrihi ala mey yeşau min ibadihi en enziru ennehu la ilahe illa ene fettekûn.ALLAH (cc) kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahy ile, “LÂ İLÂHE İLLÂ ENÂ: Benden başka ilâh olmadığına dair (kullarımı) uyarın ve Benden korkun.” diye gönderir...”
(Nahl 16/2)

إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Resim---İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî: Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.”
(Tâ Hâ 20/14)

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ
Resim---Ve mâ erselnâ min kablike min resûlin illâ nûhî ileyhi ennehu lâ ilâhe illâ ene fa’budûn(fa’budûni): Senden önce hiçbir resûl göndermedik ki ona: «Benden başka İlâh yoktur; şu halde bana kulluk edin» diye vahyetmiş olmayalım.”
(Enbiyâ 21/25)

Deldi Hasret Dikeniyle, Yüreğimi Gül Budağı
Dinmedi Dün Gece Yine, İçimdeki GİZ İnilti
Neyzen İle NEY Ben İdim, ÜFleyen YÂR-in Dudağı
Yaralı Bir Köpek Gibi, HİÇ-lik İÇinde Çenilti!...


Destekleyen âyeti celîleler: Lokman 31/30; Neml 27/9; Kasas 28/30 âyeti celîleleridir.

Azîz kardeşlerim!
Bu böyledir diye hükmetmedim, böyle anladım şeklinde arz ettim.
Yoksa Şerîat-ı Garra elbette Tarikatı, Mârifeti ve Hakikatiyla birlikte bir bütün olup ayrı ayrı şeyler hâşâ değildir.
Tevhidullah tektir ve: “Lâ İlâhe illâ ALLAH”dır.
Rabbü’l-âlemin’in kulları ârif olur, hikmet bulur, diğer söyleyiş şekilleri ile de ifâde edilebilirler.
Netice Ulûhiyyette ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL’i eşsiz ve ortaksız bilip Ferdâniyet, Vahdâniyet ve Ahadiyetine imân ve bu imân üzerine ibâdet ve ameldir...
Zâten hikmet, söz ve amelde hakka isabet kaydedip cehâletten kemâlâta geçiştir insanoğlu için...

Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’İN SIFATLARI

Zihnen, kalben ve fiilen EL HAKK celle celâluhu olan Rabbü’l-âlemin’in Zâtı ile ilgili kavramlardır.
İnsanoğlu; ilim, irade ve idrakle oluşturduğu tahkik imânını sâlih amelleri ile isbat ederken sistemin Sahibini tanır.
Îmân ve kulluğun sâlih amellerini, tanıdığı RABB’ısına yapar.
Cibril (aleyhisselâm) sorular sorduğu hadisinde:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ e: “İhsân nedir?” sorusuna Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem cevâbında: “ALLAH’ ı görüyormuş gibi O’na ibâdet etmendir; gerçekte sen O’nu görmüyorsan da O seni görmektedir.” buyurmuştur.
(Buhârî, Îmân 37; Müslim, Îmân 1,5,7)

Rabbü’l-âlemin’i Kur’ân-ı Kerîm’ de niteleyen kavramlara sıfat veya isim denilmesi terminolojik olup, mâhiyet ve mânâ açısından bir şey değiştirmeyeceği açıktır.
Kur’ân-ı Kerîm’de ALLAH Teâlâ, kendisini anlatmaktadır.
Burada da önemli olan İslâm Dininin sıratı müstakîmi olan i’tidâl üzere olmaktır.
İFRATa götürüp, Zât-ı İlâhîye’yi mahlûkatına benzeterek teşbih hatasına düşmemektir.
TEFRİTe götürüp, Zât-ı İlâhîye’yi niteleyen sıfatlardan tecrid-soyup edip ta’til-iptal edip Allah'ın sıfatlarını inkâr eden felsefecilerin mesleği hatasına düşmemektir.
İ’TİDAL üzere Kur'ân-ı Kerim ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu kadar Tenzih ve Teşbih etmeliyiz.

Mâhiyeti ve keyfiyeti bildirildiği kadar bilinebilen sıfatlar hususunda kopan fırtınalar aslında normal bir müslümanı ise pek fazla ilgilendirmemektedir.
Fikir edinmek için sıfat tasniflerini de verelim.

1- Tenzihi Sıfatları:

Selbî (olumsuzlukla ilgili) sıfatlar olup, ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’in Zât’ını ve Ulûhiyyet akidesini belirleyen ve nisbeti mümkün olmayan âcizlik, eksiklik, hata, yaratılmışlık v.s. kavramları Zâtullah’dan uzaklaştırıp tenzih etmektir.
Tenzih: İnsan vasıflarından olup RABB’ımızın her türlü eksiklik ve noksanlıktan uzak olduğuna inanmaktır.

فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---Fâtırus semâvâti vel ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr(basîru) : O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi nefislerinizden eşler, davarlardan da çiftler var etti. Sizleri bu tarzda türetip yayıyor. O'nun benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur. O, işitendir, görendir.”
(Şurâ 42/11)

Bu âyet-i celîlesinde ALLAHU ZÜ’l-CELÂL ilâhî kuralını koymuştur.

Tenzihi Sıfatlar:
1-Vücûd: Yokluğu asla düşünülemez ve varlığı mutlakadır. EL HAYYUMU’l-KAYYUM celle celâluhudur.
2-Kıdem: Varlığının başlangıcı olmayıp ezelin ezelidir. EL EVVEL celle celâluhudur.
3-Beka: Varlığının sonu olmayıp ebedîn ebedîdidir. EL ÂHİR celle celâluhudur.
4-Muhalefetün li’l-havadis: Yarattıklarına asla benzemez ve benzetilemez.
5-Kıyam bi nefsihi: Varlığı için başkasına ihtiyacı olmayan dâim ve kâimdir.
6-Vahdaniyyet: Ulûhîyyetinde, Rübûbîyyetinde, her hususta ve her şeyinde; şeriki, ortağı vs. asla olamaz.

2- Subûti Sıfatları:

ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’in Zât-i Âlisine mahsus sıfatları olup esmâü’l-hüsnânın Zâtî Subûtî kısmını oluşturur.
ALLAH Teâlâ ile kâinât arasındaki münâsebetleri ve özellikle RABBü’l-âlemin ile ABDi (KULu) arasındaki ilgi ve alâkayı bildiren Sani’ (sanatını icrâ’ eden) nin Mânevî- Subûtî Sıfatlarıdır.
Sabit, ısbatlanmış ve anlaşılmış sıfatlardır.

ALLAHU Teâlâ’nın varlığının sıfatları olan sübûtî sıfatları:

1- Hayat-HaYY: ALLAH celle celâluhu diridir. (Bakara 2/255; Âl-i İmrân 3/2; Ta-Ha’ 20/111; Mü’min 40/65)
2- İlim- Alîm:ALLAH celle celâluhu her şeyi bilir. (37 sûrede, 68 âyet-i celîlede)
3- İrade Mürîd: ALLAH celle celâluhu dilediğini yapar. (11 sûrede, 14 âyet-i celîlede)
4- Duyucu-Semi’: ALLAH celle celâluhu her şeyi işitir. (27 sûrede, 43 âyet-i celîlede)
5- Görücü-Basar: ALLAH celle celâluhu her şeyi görür. (29 sûrede, 47 âyet-i celîlede)
6- Kelâm- Mütekellim: ALLAH celle celâluhu söyler, konuşur. (7 sûrede, 11 âyet-i celîlede)
7- Kudret- Kadîr: ALLAH celle celâluhu her şeye gücü yeter. (34 sûrede, 50 âyet-i celîlede)
8- Yaratıcı-Tekvîn: ALLAH celle celâluhu yaratıcıdır. (27 sûrede, 40 âyet-i celîlede)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

3- Fiilî Sıfatları:

Hânefi (amelde imâmımız) -Mâtürîdî (i’tikadda imâmamız) anlayışında olanlar;
ALLAH Teâlâ ile kâinât ve insan ilişkilerini ifâde eden sıfatları kadim kabul ederek Zât-ı İlâhîyye’ye nisbet ederek tekvîn (yaratmak oluşturmak, yapmak) terimi ile ifâde etmişler ve bunu subûtî sıfatlara 8. Sıfat olarak eklemişlerdir.
Rabbü’l-âlemin kaza-kader, irade ve meşiyeti (dilemesi) ile sistemini var edip adâletle saltanatını sürdürmektedir. İnsanoğlunu, sınırlı ve sorumlu olan akıl ve seçenek yapma (tercih) imkanlarıyla imtihan yapmaktadır.
İhtiyarî fiillerinden iki âlemde de sorumludur.
Kur’ân-ı Kerîm bunu baştan başa her kademedeki akıllara anlatmaktadır.
Pek çok münâkaşa ve problem yaşanmasına rağmen akl-ı selim sahibleri insanın aklı, fikri, dilemesi ve fiillerinin, sınırlı ve sorumlu olduğunu anlar.
Hanefi-Maturîdî sistemde Kader:
Kâinâtta olacak herşeyin yaratıcı olan ALLAH Teâlâ tarafından ezelde bilinip takdir edilmiş olmasıdır, Muradullahtır.
Kaza ise zamanı gelince hayat sahnesine çıkmasıdır, Emrullahtır.
İnsana herşeyi veren ALLAH Teâlâdır.
Hakk ve Hayr İle Bâtıl ve Şer İKİ-lilerinden birisini seçme ve İhtiyarî Fiille uygulama imkanını insanoğluna tanıyan Rabbü’l-âlemin’in;
Bâtıl ve Şerre rızası yoktur ve yasağı vardır.
Hakk ve Hayra ise rızası olup yapılması için emri vardır.
İmtihan da budur ve temelinde TEVHİD TERCİHİ yatmaktadır.
Bu imtihan öylesine kişisel ve özeldir ki hiçbir nefs bir başkasının imtihanını ve hesabını veremez.
Geçmişin kader konusundaki münâkaşaları teorik (nazarî) olup, pratikte ise önemli olan neticedir.
Bu şehirde binlerce anahtar vardır.
Ancak biz, bizim evimizin kapısını açacak anahtarı temin etmeliyiz...

Biz kulları olarak; Fakîr, Âciz, Zelil Ve Âliliz (sebeblere bağlıyız).
ALLAH Teâlâ ise Hazır- Nazır ve Murakıb olarak bizim hayrımızı murad edendir.
Bütün hücre ve zerreler ALLAH Teâlâ’yı; her ÂN, her YER ve her HÂL de TESBİH etmektedir.
İnsan sûretinde yaratılan ve aklı olan her insan, enfüsü (iç) ve âfâkı (dış) seyrederse görür ki bu hayatta yaşarken, ölümsüzlük sırrına ulaşabilmek için Habibullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:

MUHAMMEDÎ OLŞuûrunu İLİMle BİLmeli
MUHAMMEDÎ OLNûrunu EDEBle BULmalı
MUHAMMEDÎ OLSuRûrunda İRFÂNla OLmalı
MUHAMMEDÎ OLO-Nûru-nu ERKÂNla YAŞAmalı..

ASL SILAsına SALL için;

MUHAMMEDÎ Gayret,
MUHAMMEDÎ Merhamet,
MUHAMMEDÎ Muhabbetle
MUHAMMEDÎ Hakikatına kavuşup
MUHAMMEDÎ Hasbî Hizmet Zincirinde Yerini ALmalıdır..

İnsan için seçme ve imtihan olma sınır ve sorumluluğu vardır. Seçeneklerini hakka ve hayra kullanıp İlâhî Davayı (tevhid) ve Nebevî Dâveti (tebliğ) duyan ve uyanlar ile geri kalan tüm sistem BİZ BİR-İZ İçinde:

ZeRRe-KüRRe, Yerde-Gökte her ÂN DeVR- ÂNda Zâhiren Açıkça Ezel-Ebed DÖNMekte-YÜZmekte-SEBBAHA Etmekteler:

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Resim---YUSEBBİHU lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi) : Göklerde ne var, yerde ne varsa (HEPSİ) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi ALLÂHI TESBÎH (VE TENZÎH) ETMEKDEDİR.”
(Cuma 62/1)

Yusebbihu: tesbih eder.
Sebbaha: yüzmek..
Yerdeki göklerdeki ZeRReler yani ATOMlar;
NeşRlerinden HaŞRlerine kadar döndüler, dönmekteler ve dönecekler.
Bu SeBBaHa yüzüş RAKSı hep sürecek her AN yeniden Yaratılara ŞE'ENULLAHta..
Ve ne zamAN AKILlarımız, DEVR-ÂNı Anlarsa ve DEVRe İştirak ederse Yusebbuhu Zikr-i Dâmindeyiz inşae ALLAH..


Yine ZeRRe-KüRRe, Yerde-Gökte her ÂN SeYRR- ÂNda Bâtınen Açıkça Ezel-Ebed Özden de ÖZ Yakın RABBlarını DUYup-UYup SECDE ETmekteler:

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِّنَ النَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَن يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاء*
Resim---E lem tera ennallâhe yescudu lehu men fis semâvâti ve men fîl ardı veş şemsu vel kameru ven nucûmu vel cibâlu veş şeceru ved devabbu ve kesîrun minen nâs(nâsi), ve kesîrun hakka aleyhil azâb(azâbu), ve men yuhinillâhu fe mâ lehu min mukrim(mukrimin), innallâhe yef’alu mâ yeşâ’(yeşâu): “Görmezmisin ki göklerde olanlar ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar (debelenenler) ve insanların bir çoğu (hakkı ve hayrı tercih edenler) ALLAH’a secde ediyor; bir çoğunun (bâtılı ve şerri tercih edenlerin) üzerine de azab hakk olmuştur (hak etmişlerdir) ALLAH kimi hor ve hakir kılarsa, artık onu değerli kılacak (ikrâm edecek) bir kimse yoktur. Şüphesiz ki ALLAH dilediğini yapar...” (Hacc 22/18; SECDE ÂYETİ)

Elbette akıl, şuûr ve imkan sahibi olan insan ve cinler seçim yaparak imtihan olurken; imkan verilmeyen her şey, her şeyce RABB’ısını tesbihine devâm etmektedir.
Yaratılış gayesine uygun ve kuralları sabittir.
Serçe, hep serçece; gül, gülce; gübre, gübrece; demir, demirce...
Herşey, herşeyce... Herkes, herkesce...

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
Resim---Tusebbihu lehus semâvâtus seb’u vel ardu ve men fîhinn(fîhinne), ve in min şey’in illâ yusebbihu bi hamdihî ve lâkin lâ tefkahûne tesbîhahum, innehu kâne halîmen gafûrâ(gafûren): “Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbih etmektedir. O’nu hamd (övgü) ile tesbih etmeyen hiçbirşey yoktur. Ne varki siz onların TESBİHini anlamazsınız. O, hâlimdir, bağışlayıcıdır.”
(İsrâ 17/44)

Cansız sandığın ATOMun çekirdeği etrafındaki sonsuz, ezelden beri ve ebeden, durmadan, döngü ve tesbih SESini dinle!..
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim
ESMA ÜL HÜSNA'DA :

Biz Esma ül-Hüsna'nın manasından dağınık ve gevşek bir şekilde konuşuyoruz. Fakat İlm okyanusunu açıp baktığımızda, farkederiz ki esma olan kişi İnsan'dır. Esma; suret, beden, yahut şekil anlamındadır ve hüsna ise bu suretteki ALLAH'ın zatıdır. Zat, açıklamadır, O'nun rahmeti, O'nun sırrıdır. Bu Zat, 28 harf ile birbirine bağlanmış esma olan "Surat ul-İnsan" dan, İnsanın suretinden doğru görülmek zorundadır. Bu esmada Hüsna - O'nun vilayeti vardır. İlm okyanusundan anlasılması gereken şey budur. Bunu sadece yazıp ezberlemenin bir anlamı yoktur. Fakat; Resul'un "Gidin ve İlmi arayın"dediği gibi,bu en harika hazine olan İlahi İlmi aramalıyız. İlim budur. Su ana kadar gördüğümüz şeyler görülebilen şeyler hakkındaki yazılardır. Bu, sadece örneklerden öğrenmektir. Fakat Rasulullah'a gelen bu şey ise İlim'dir. Bu, kalp üzerine damgalanmıştır. Kalbin üzerine damgalanan ALLAH'ın kudreti ve kelimeleri hakiki İlim'dir. Vilayetler ise kalpteki ve kalpten doğru olan tecellilerden olan şeylerdir. Ve kalp açıldığı zaman, bu hal ibadettir ve dua halidir. Bunu anlamalıyız. Eğer bu durağı gerçekten anlarsak, o zaman bu mükemmel saflığın İlmi denilen şey gerçekleşmiş olur.

Çocuklarım! Sahip olduğumuz çeşitte bir bilgi ile, ALLAH'ın 99 güzel ismi olan Esma ül-Hüsna'nin tam bir anlayışına ulaşmayı asla ümit edemeyiz. Bu İlmi kullanmamız ve onunla her bir kısmı ince ince inceleyip icine bakmamiz lazim.

99'dan bir vilayeti, sadece bir tekini alsak, ve İlim kılıcıyla onu 10 milyon zerreye bölsek, ve bu bu parçalardan birisini alıp onu 10 milyon zerreye bölsek, ve sonra bu zerrelerden birisini alıp baksak içine , 99 zerrenin bir birlerine dokunmaksızın dönüp dönüp devir yaptiklarını görürüz.

Simdi, bu zerrelerin birisini alıp onu kesip 9 milyon zerreye acsanız ve onu inceleseniz, 99 zerrenin birbirine dokunmadan devrederek dönüp dönüp durduklarını ve ALLAH'ı tesbih ettiklerini görürsünüz. Şimdi, Bütün gerisini bir kenara attıktan sonra bir zerresini alırsanız ve onu 5 milyon zerreye kesip açarsanız ve bu parçaların birisini alıp baktığınızda, 99 zerrenin birbirine dokunmadan devrederek dönüp dönüp durduğunu görürsünüz. Bu parçalardan birisini tekrar alırsanız ve onu iki buçuk milyon kez keserseniz, diğerlerini bir kenara atıp içinden birisini alıp incelediğinizde yine 99 zerrenin devri daim yaparak bir birleri etrafinda dönüp dönüp durduklarını görürsünüz. O'nun vilayetleri, O'nun rezonansları ve O'nun sesleri biri diğeri etrafında devrederek bir birlerine dokunmadan dönüp dönüp dururlar.

Eğer bu zerrelerden birisini alır ve onu iki milyon zerreye ayırırsanız, bu zerrelerin birisi 99 zerrenin(kısmın) bir birine dokunmaksızın devri daim ile dönüp dönüp durduğunu gösterecektir. Bütün gerisini atıp bir tek zerreyi alarak onu bir milyon zerreye bölseniz, ve bu zerrelerden birisini inceleseniz , bu 99 halen birbirine dokunmadan devredip dönüp dönüp dururlar.

Simdi, bu zerrelerin birisini alıp onu 500 bin zerreye ayırsanız ve bunlardan birisini inceleseniz, tekrar 99 kısmın dönüp dönüp bir birine dokunmadan devrettiklerini göreceksiniz.

Simdi, bu zerrelerin birisini alıp onu 100 bin zerreye ayırsanız, ve bu zerrelerin zerresini alıp kestiğinizde, İlim ile kesmeye devam ettiğiniz müddetce, içinde bulunan kuvvet büyüyüp durur. Ve kesip baktığınızda, bu parlaklık birbirine dokunmaksızın 99'ar 99'ar devri daime devam ederler. Eğer bir zerreyi alır 50 in zerreye bölerseniz ve bunların birisini incelerseniz bir birine dokunmadan 99 zerre olarak devri daim edeceklerdir. Eğer bunu alıp bin parçaya kesseniz ve bunlardan birisini inceleseniz birinin diğeri etrafinda bir birine dokunmadan dönüp dönüp durduklarına şahit olursunuz.

Ondaki kuvvet tanımlanamayacak kadar aşırı büyüktür. Sizi yutacaktır. Sizi içeri çekeçektir. Suretiniz, İlminiz ve İrfaniniz kendinden gececek, bu kudret karşısında gözü kamaşacaktır. Böylece, bu kuvvet sizi, sizde bu kuvveti yutarsınız. Bu sadece ALLAH'ın vilayetlerinden birisinin halidir. Fakat, daha O'nun fiilleri, hizmeti, görevleri, nitelikleri, idaresi olan 99 vilayeti vardır. O'nun ifa ettiği gorevlerin hali bu dur. Esma-ül Hüsna denilen şey budur.

İlm ALLAH ile seni vuslat ve birlik haline getiren şeydir. Kalb yukarı ALLAH'a doğru döndüğü zaman o KALB'tir. Hilkate doğru aşağı dönerse o zaman köpektir. Aşağı doğru baktığı zaman , dışarıya doğru sarkık dili ile salyasını ağzından akıtan KELB'tir(Kelb arapçada köpek demektir). Kalp yukarı baktiğı zaman, ALLAH'a dönmüş bir KALB'tir. Bu kalb Bahrul-İlm'dir, İlahi İlm okyanusudur. İnsan'in Esma-ül Hüsna'nın manasını anlaması lazım, fakat bunu anlayacak olan köpek midir? Hayır. Kalp aşağı doğru baktığı zaman, sadece pislikleri, kemik, kir, leşleri ve atılmış şeyleri gören bir köpektir. Köpeğin ardına düşüp araştıracağı seyler bunlardır. Bu İlim değildir, bu KELB'tir. Kalp yukarı doğru ALLAH'a baktığında , işte İlm bu dur. Işte o zaman Bütün bu öğrendiğimiz şeyler doğru olur. Bu hal bizde belirmediği müddetçe, KELB olduğumuz müddetce orada doğru bir öğrenme yoktur... Orda İlm yoktur... Bu, şehvet köpeğinin öğrenmesi, koklaması ve yalamasıdır sadece. Fakat İlm; ALLAH'ın harikaları, O'nun rahmeti, O'nun hazinesi ve İnsana verilmiş olan Bütün bilgi olan Esma -ül Husna'yı anlayacak İlahi bilgidir. Bu İlm İnsan'a Bütün bunu anlasın diye ihsan edildi.

ALLAH sizlere İlahi İrfan ya da İlm ihsan etsin. Fakat İman'nınızı güçlendirmek zorundasınız. Her ne yapmaya koyulursanız koyulun İman kuvvetine ihtiyaç vardır. Her nefes , ALLAH'a doğru sizin niyetinizi taşımalıdır. Gözlerinizde , bakışlarınızda, ve her göz atışınızda ALLAH düşüncesi olmal. Gözlerini doğruyu ve yanlışı anlamalı. Kulaklarınız doğruyu ve yanlışı nasıl ayıracağını bİlmeli. Burun, doğru ve yanlış arasındaki farkı bilmeli. Dil doğru ve yanlışı ayird etmeli. Lezzet helali haramdan ayırmak zorunda. Bedenin, tavazu, ihtiyat, kötülükten tiksinme ve iç kuvvet gibi doğru nitelikleri anlaması lazım. Midenin sabır ve şükürü anlaması lazım.

Bizim her cüzümüz yapmak zorunda olduğu şeyi, gerçek bir şekilde anlar ve yaparsa, o zaman bu İlm hali olur. O zaman biz kötülük işlemeyiz. ALLAH'a doğru döndürülmüş oluruz. Fiziksel görüntümüzden yanlış olan Bütün şeyleri bertaraf etmiş oluruz, ve ondan sonra bize Bütünlük ve doğruluk yolu açılır. Hadi hepimiz bunu düşünelim şimdi.

Esma ül-Hüsna'nın sadece küçük bir anlamından bahsettim. İrfani olanlar onunla daha daha yükseğe gidebilirler. Bu açıklama bir karıncanın, bir kırmızı karıncanın, karıncaların en küçüğünün, Bütün karıncaların en hakir görülen ve küçüğü olan karıncanın İrfanına aittir. İrfan'a sahip olanlar, İnsan olanlar, onun ihtişamını anlayacaktır. İçinde ayırımcılık olanlar anlamayacaklardır. "Sen" ve ya "Ben" denilen şeye sahip olanlar anlamayacaktır. Benim ki senin ki , benim kitabım, senin kitabın, benim dinim, senin dinin diyerek fanatik ayrımcılığa düşmüş olanlar anlamayacaklardır. Fakat bu farklılıkları kurban etmiş, bu farklılıkları kesmiş atmış olanlar ALLAH'ın niteliklerini ve O'nun Esma ül-Hüsna diye bilinen şefkatli hizmetini anlayacaklardır. Esma ül-Hüsna, O'nun ifa ettiği hizmetlerdir(görevlerdir). Lütfen bunu anlayın.

Bu nedenle çocuklar, lütfen ALLAH'ın ilk sebep olduğunu bilip anlayın. Bunun için, inanç, inanç kararlılığı, bayrak gibi dalgalanmayan istikrar ve İman gereklidir. Bütün dünya, böyle bir İmana sahip olan kişiye karşı cephe alacak ve onu ezmeye çalışacaktır. Bu nedenle, şeytanın niteliklerini kesip atmak için, ALLAH'ın tahtı olan arşın kaplanı olarak bilinen, kararlılığın, istikrar ve İmanın o kudretli kılıcına sahip olmalısınız. Baska her şey kesip atılmalıdır. yapmamız gereken şey bu dur. Lütfen deneyin.

Hepimiz bu İlahi İlimi anlayabilirmiyiz. ALLAH İlmini üzerimize ihsan etsin. ALLAH bizdeki niteliklerini yeşertsin. Yaptığımız işleri fiilleri O'nun fiillerine çevirsin. Haydi, ciddi bir azimle O'nun sözüne itaatkar olmak için çalışalım. O'nu, O'nun Resulunü, ve O'nun kalbini takip edelim. Bundan doğru , Sır-at' ül mustakime dönelim, ve bu duayı direkt olarak ALLAH'a yapalım. Rahmetini üzerimize ihsan etsin.

Es-selamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühu kulluh; ALLAH'ın huzuru, O'nun rahmeti , O'nun cömert ihsanları ve her şeyi üzerinize olsun.

M.R. Bawa Muhyiddin (K.S)

Referans: Muhammed Raheem Bawa Muhaiyaddeen, "Asma Ul-Husna-99 Beatiful Names of ALLAH", 2002 print ,The Fellowship Press, p.166-172.
Çevirmen: Barbaros Sert
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »


ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’İN İSİMLERİ: ESMÂÜ’l-HÜSNÂ

İnsanoğlu mükemmel bir fizyolojik ve psikolojik yapıya sahibtir. Kendisini, yaşadığı mekanı, geçmiş ve geleceği düşünür.
Elbette bu sistemi muazzam bir denge ve düzen içinde var edip yürüten sistemin Sahibi ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’i de DÜŞÜNür.
Ustasını ve Sahibini, Sisteme SORar...
Yaratanın özelliklerini (sıfatlarını) araştırır.
Zât-i İlâhîyyeyi niteleyen kavram kelimeler, Sıfat ya da İsim adı almıştır.
En güzel isimler olan Esmâü’l-Hüsnâ, Kur’ân-ı Kerîm’de 4 Sûre ve âyette zikredilmiştir:

وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
Resim ---Ve lillâhil ESMÂUL HUSNÂ fed’uhu bihâ ve zerûllezîne yulhıdûne fî esmâih(esmâihî), se yuczevne mâ kânû ya’melûn(ya’melûne) : EN GÜZEL İSİMLER (el-esmâü'l-hüsnâ) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.”
(A’râf 7/180)

قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
Resim ---Kulid’ullâhe evid’ur rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ(sebîlen) : De ki: "İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastır." Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut.”
(İsrâ 17/110)

اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى
Resim ---Allâhu lâ ilâhe illâ huve, lehul esmâul husnâ: Allah; O'ndan başka ilah yoktur. En güzel isimler O'nundur.
(Tâ Hâ 20/8)

هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Resim ---Huvallâhul hâlikul bâriûl musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu) : O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.”
(Haşr 59/24)

ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’e nisbet edilmiştir.

Gerçek isim Zât-i Âlisine aittir ve tektir ki: “ALLAH”dır.
Diğer isimler; niteleyen, ululayan, yücelten ve hürmet-saygı ifâde eden kelimelerdir.
Ve kesinlikle Kur’ânî nasslardan seçilip hepsiyle de dua edilebileceği bildirilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’e nisbet edilen 300 civarında kavram vardır.
Hadis-i Şerîflerde ve Kur'ân-ı Kerimdekilerle tekrar olmadan 140 esmamızı hazırladık çok şükürler olsun ALLAH celle celâluhumuza.
Bu isimlerin mânâları gerçek anlamda olmayıp bizim anlayışımıza yaklaştırıcı ifâdelerdir.
Bilmediğimiz nice isimlerinin olduğunu Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dualarında buyurmuştur.
(İmâm Ahmed, Müsned)

ALLAH lâfzı Kur’ân-ı Kerîm’de binlerce yerde çeşitli şekillerde geçmekte, harf-i târif almadan tüm harf-i târifli isim ve sıfatlarının mânâlarını kendisinde cem’ eden câmi’dir.
Yâni ALLAH celle celâluhu dediğimiz anda, EL HAYY, EL VEDÛD v.d. ne dersek diyelim tüm Esmâ ve sıfatların anlamını Lâfzullah içerir ve kapsar:

Zâtî Esmâ
Sıfatî Esmâ
Esmâî Esmâ
Eşyâî Esmâ...

Dikkat Et ki gece ve gündüz isimleri aynı yerin, ayrı zaman ve hâldeki isimleridir ve GÜNEŞin varlığının ya da yokluğunun adıdır.
Esmâlar da böyledir... “ALLAH” İsm-i Celâlî TEKtir ve ASILdır.
Diğer tüm esmâları bu tek esmâ, kendi sıfatı olarak yansıtır...
Bu bir bakıma; bakan kişinin düz, çukur ve tümsek aynalarda değişik görünümü gibidir.
Veya aynı elektrik akımının her âlete kendi işini yaptırması gibidir...
Elektrik aynı iken fırının yandırması ve buzdolabının dondurması gibidir...

Muhammedî Tasavvufta Esmânın da Zâhiri ve Bâtını vardır ki örnek olarak verirsek.
Muhabbetin çekirdeği olan “HaBBe”nin;
Zâhiri; TOHUM, ASL ve ANAdır.
Bâtını ise; BİZ BİLE-liğinin HAKK oluşudur.
Onun için Muhammedî Tasavvufta söz canlı bir tohum (haBBe) dur ki, ehlini buldu mu vücûd bulur.
Ehlinden kasdımız muhatab olan kişi; uyur, uyurgezer veya sarhoş değil de ayıksa mutlaka bu sözden bir nâsibi vardır ki kısmet olması için gayret göstermesi gerekir.

Muhammedî Tasavvufta kişinin Tâlim-Terbiyesinde (öğretim ve eğitiminde); kendi özünün parmak izi gibi özel (hususî) ve kişiye mahsus galib (hakîm) esmâ vardır ki, isti’dâd ve karakteri olup kulluk kemâlâtında asıldır ve a’yân-i sabitedir.
Sabit nokta ve Muhammedî Nur Prizi dediğimiz ÖZE ULAŞım (sıla) için, Muhammedî Oluş Şuûruna erip Muhammedî islâh ve iflâh istasyonunda;

Bedenî Terbiye,
Nefsî Tezkiye,
Kalbî Tasfiye
Ruhî Teclîye gerekmektedir.

Mürşid-i Mutlak olan Muhammed aleyhisselâm,
Rahmetenlilâlemîn” olarak tek İlâhî İstasyondur.

Ve asla unutmamalıyız ki;
İslam Diniyle Yükümlü-Mükellef olmak için:
Kişinin AKLı olacak
Kişi Hür olacak
Kişi rüşde ermiş olacak
Kişi Tebliği duymuş ve anlamı olacak..

Resim ---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem’in: “Aklı olmayanın dini yoktur.” Buyurduğu bildirilmiştir
( Aclûnî, Keşfü’l-Hâfâ 2/362).

Resim ---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Ahdi olmayanın (sözünde durmayanın) dini yoktur.” Buyurmuştur.
(Münavî, Kunuzu’l-hakaik-el-Camiu’s-sağir’le birlikte-, 2/498).

Burada İLK ŞART –ANA KART, AKILdır.
AKIL; NAKİL-i BİLir, BULur, onunla OLur ve fiilen gereğini YAŞArsa,
Fıtraten yapısında var olan İKİlik derdinden kurtulur ve Terbiye, Tezkiye, Tasfiye ve Teclîyeye kavuşur.

وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Resim ---Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne) : Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra eşyayı meleklere gösterip: “ Eğer (her şeyin iç yüzünü bilen) sâdıklarsanız bunların isimlerini bana haber verin.” buyurdu.
(Bakara 2/31)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Akl-ı Selim sahibi bir müslüman için;
İslâm Dinini, maddî (somut) organları (göz, kulak, dil v.s.) ve mânevî (soyut) organları (kalb, akıl, fikir v.s.) ile bilmek, anlamak ve yaşamak yükümlülüğü (tekilliği) vardır.
Hangi kaynakları kullanacağı ise ortadadır:

1- NAKLen GELenler:

a) Nasslar: Sarih, açık ve kesin hükümlü Kur’ân-ı Kerîm âyetleri delili.
b) Nakl: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den nakledilen sahih hadisler ve sünneti seniyesi.
c) Rivâyet: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in tatbikatını aktaran sahabe-i güzin’in sözleri

2- AKLen Edinilenler:

a) İstidlâl: Delil ile anlamak. Delil getirmek. Bir delile dayanarak netice çıkartmak. Delile nazar etmek. Muhakeme. ve anlama kudreti. Zihnin eserden müessire-ustasına veya müessirden-ressamdan esere-resimlerine intikali edebilmek.
b) Muhakeme- Mülahaza : Zihinde inceleme yapmak. Karar vermek için iyice düşünmek ve bir işin hakikatını tetkik etmek.

3- Kulluk Kemâlâtıyle elde edilenler:

a) Keşf: ALLAH celle celâluhu tarafından bir sırrın öğretilmesi, açılması ve önceden anlamayı sağlayan kemâl açılışı.
b) İlhâm: Gönle doğan ilâhî düşünce-ledünnî mânâ.
c) Feyz: İlâhî ilim-irfân çokluğu, bolluğu ve bereketi.
d) Sezgi: Aklın fikredişi sonucu doğan ileri görüş.

Biliyoruz ki insana (AKLına) fıtrî olarak her esmâ yüklenmiş ve bunları çeşitli işlerde kullanmaktadır.
Bu esmâlar ise ZIDlıklar-İKİlikler taşır.
Kişiyi-Nefsini, EL NÂFİ’ celle celâluhu esmâsı insanlara menfâat ve fayda vermeye çağırırken, EL DARR celle celâluhu esmâsı ise zarar vermeye çağırabilir.
Kişinin merkezindeki “Galib (etken) Esmâ”, etrafında dönen esmâlardan etkilenir.
Ne var ki Muhammedî Metodla rüşdüne eren Hususî Esmâ, saf nur ve sırf hayr olur.
Sanki Muhabbet Mıknatısı gibi bir ucuyla emredilen hak ve hayrı çekerken diğer ucuyla da yasaklanan bâtıl ve şerri iterler.
Esmâ gücünün fayda ve zararı kulun, kulluk imtihanındaki tercihi ve cüz’î iradesine bağlıdır.
Ateş gibi, bizi ısıtır da yakar da...

Tüm esmâların kendilerine Mahsus, Muhteşem, Muazzam ve Mübârek, Mukaddes Hünerleri vardır.
Kâinâtta tüm esmâlar EL ZÂHİR celle celâluhu esmâsının mazharında (Masdar MîM’i, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Aynasında) zuhûr ederler.
ASLın FASLı ve HASLı NûR Zincirleri ZÂHİRleşir göklerde ve gönüllerde..
Bir seherde sonsuz göklere bakınız ve NûR Âyetimizi her ZeRRenİZle okyunuz inşae ALLAH!..

اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Resim ---ALLÂHU NÛRUS SEMÂVÂTİ VEL ARD (ardı), meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh(mısbâhun), el mısbâhu fî zucâceh(zucâcetin), ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr(nârun), nûrun alâ nûr(nûrin), yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs(nâsi), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, GÖKLERİN VE YERİN NÛRUDUR. O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.
(Nûr 24/35)

ALLAH celle celâluhu İsm-i Şerîfi; Lâfzullah, başına harf-i târif almayan, târifi yapılamayan ve çoğulu olmayan Tek İsmullahtır.
Biliyoruz ki Eşyâ, Esmâ, Sıfat ve Zât dörtlü sisteminde Zât-i HAKK celle celâluhu TEKtir.
EL AHADÜ’s- SAMED celle celâluhu’dur.
Zâtîyetinin ismi olarak ALLAH celle celâluhu lâfzı, mahlûkat âleminde başına târif harfi olmadan da meşhurdur ve her halkedilen bilir ki sonsuz sıfatları ve isimleri olan Rabbü’l-âlemin celle celâluhu’nun Zâtî İsmi “ALLAH”celle celâluhu’dur.

Birçok dillerde olduğu gibi Arabça’da da olan harf-i târif; başına geldiği kelimeye belirlilik ve bilinirlik sağlar.
“Selâm” desek; bu selâm kime ait bir isim kelimesi bilemeyiz.
“Selâmî” desem benim selâmım, “selâmüke” ise seninki olur.
“Selâmün aleyküm: Selâm size olsun” demek iken
“Es Selâmû aleyküm: ALLAH celle celâluhuselâmı sizin üzerinize olsun” demektir.
Çünkü “Es” harf-i târifini gören akıl ve ilim sahibi bilirki, burada bahsedilen “Es Selâm” herkesin bildiği bir Zât-ı Şerîfe ki ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’e aittir.

Lâtîf: ince, güzel, hoş, şeffâf, sırrî anlamında bir kelime olup âcizâne bendenize isim olarak da konulmuştur.
Ancak; EL LÂTÎF celle celâluhu dediğimiz anda, mutlaka lâtîf olan ALLAHU ZÜ’l-CELÂL anlaşılır ve bilinir...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Tirmzî'nin Esmâu’l- Hüsnâ Listesi, "Hüve ALLAHullezi lâ ilâhe illâ hüve : O ALLAH ki O'ndan başka gerçek El İlâh yoktur" ile başlar ve,
Hüve” Zâmiri bir İSMuLLaH olarak da kullanılıp anlaşılır olmuştur.

HÜVE-HU ALLAH celle celâlihu

O, O'dur. O, Kendisidir. Gayrın zıddıdır.
Bu târif El Hâlik Tealâ için geçerli olduğu gibi halkı için de aynen geçerli olup her zerre kâinâtta tek başına olup, iki şey; aynı an, aynı zaman ve aynı hâlde aynı yerde bir şey olarak asla olamaz.
Bu ise yüce Yaratıcımızın Uluhiyyet Hüneri ve Vahdaniyyet Yansımasıdır.

İlâhî Hüviyyet (hüvelik); Mutlak "BİR" lik (Vahdaniyyet) ve Mutlak "VAR" lık (Yaratıcımızın Vâcibü'l-Vücûd oluşu) Ezelliği-Ebedliğidir.
İnsanlar için de "Hüve" kullanılır.
Ancak, Mutlak ve Kâmil "Hüve" ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL'dir.
Mevcûdun şahsına tahsis edilen Hüveliği (O-luğu); Mutlak Vücûd'dan bahşedilen imkanın, sınırlı, sorumlu, izâfi ve geçici kullanışıdır.
Varlığı kendi zâtından olan Vâcibü'l-Vücûd'un Hüviyyetinin Mâhiyyetini bilmek ise ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL'in ve dolyısıyla Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bildirdiği kadar mümkün olup gayrısı safsatadır…

İnsan aklı "Hüve, hüve" veya "lâ hüve illâ hüve" diyebilir, ancak ve asla söylediği bu sözün içerik ve mâhiyyetini, nakilsiz (Kur'ân-ı Kerîm ve sahîh hadîs-i şerîfler) bilemez ve anlayamaz.
Hayal içinde hakikata hasret yaşar gider ve kendisine akıl düzleminde mecâzi "Hüve"ler bulur ve ilah edinir…

Onun için Muhammedî Tasavvuf'ta külli şey'in özündeki "habli'l-verid: Halkı, El Hâlik'a bağlayan TEK İP" inden de yakîn olan hakiki "HÜVE"nin, adı, adresi ve kalb telefon numarası (cep telefonu değil) verilmiştir.
İşte bu sözümüz; Rabbânî, Kur'ânî, Muhammedî (naklî) ve Akl-ı Selim sahibi kimseler için vicdânî ve aklî bir tesbit ve gerçektir.

ALLAH celle celâluhu Nurundan yaratılan her ZeRRe, bizzâtihi Yaratan ve Mütekellüm OLan ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL'in Muhatabdır.

ALLAH celle celâluhu Nurundan yaratılan her ZeRRe, bizzâtihi Yaratan ve Mütekellüm OLan ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL'in Muhatabdır.
Bu SÖZün AKLa Anlatılmasındaysa:

1- Tek MÜTEKELLİM-“KÛN!” ve gerçek “BEN” buyuran ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL'dir. Ve BEN-liğini bilen anlayan asla olamz ZÂTULLAHtır.
2- Küülî ŞEY Nurullahtan Yaratılan İLK NOKTA-İLK ŞEY-İLK ve TEK ÜMM-ANA olan NûR-u MuhaMMeD, NûR-u MîM temelde TEK MUHATABdır. Ve ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL' e gerçekten muhatabı olarak “SEN” buyurandır.
3- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem NûRundan yaratılanlar Gaybî olup Hakkında konuşulanlar olup, ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL' e “O” diyeceklerdir.

Elbette Rabbü'l-âlemîn'in Hüveliği, Vâcibü'l-Vücûddur.
Abdin-KULun, mahlükatın"ın Hüveliği, MÜMKÜNdür.
Tanınan imkanla var olan, mevcûd olan, geçici ve izâfi vücûd verilendir.
Kul için bu sırra eriş ise kemâlin künhüdür (derin temeli, derûnî değeridir).

Onun içindir ki "HUU!" esmâsı özellikle Anadolu Âriflerince ve Dervişlerince baş tâcı edilip asırlarca Arş'a avaz avaz gönderilmektedir…
Bu sırra erişte; buz gibi olan akıl, İlâhî nakil deryasında (HEPlik) erir ve aslı olan damlaya (HİÇlik) dönüşür de gerçek olan "Hüve, Huu!.." Hazzını diri iken yaşar...

Şu hususu da arzedelim ki sonsuz sayıdaki zerrelerin (külli şey) "Hüve"liği yaratılmış olmak özelliğinde, nitelikte birleşen ve benzeyen "Şebîh Hüvelik"tir.
Nicelikte birleşenlere Müsâvi Hüviyyet,
İzâfette birleşenlere Münâsib Hüviyyet,
Cinsiyyette birleşenlere Mütenâsib Hüviyyet,
Temsiliyyette birleşenlere Mümâsil Hüviyyet,
Şekliyâtta birleşenlere Müşâkil Hüviyyet Sahibi denile gelmiştir.

Hüviyyetullah ise tevhidî olup ZÂT'ına Mahsus ve MUTLAKtır.
Gerçek olan "HU" da O, ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL'dir.
Hiç unutulmaması gereken şey ise;
Eser ile Usta'sını, Resim ile Ressam'ını biribirine karıştırmamaktır…

"Hüve" ismi, Kur'ân-ı Kerîm'de pek çok yerde geçmekle beraber sadece Haşr Sûresi'nin sonunda (Haşr 59/22-24 bkz.) 7 defa tek başına 2 defa da bitişik zâmir şeklinde buyurulmuştur.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Hüve İsm-i şerifi, İhlâs Sûresi'nin ise baş tâcıdır…

Meşhur Sûfî Muhyiddin Arabî kaddesallahu sırrahu: "Zikirlerin Doruk Noktası, "HÜVE"dir" buyurmuştur ki AYNen katılıyoruz…

İLÂHE İLLÂ HÜVE (HU): O’ndan başka ilâh yoktur.”
TEVHİD-dir ve BAKınız:


ULUHİYYET TEVHİDİ

ALLAH Teâlâ’nın Zâtında, sıfatlarında, güzel isimlerinde ve tüm fiillerinde eşsiz ve ortaksız tek ilâh oluşunun ilânı ve kullarınca kabul edilip dil ile ikrâr kalb ile tasdiktir.
Îmân ise ibâdete ve itâate götürecektir haliyle...

Bir söz konuşuluyor ise, şu durumlardan birisi vardır:
1- Mütekellim: Sözü Söyleyen
2- Muhatab: Sözü Dinleyen
3- Gâib: Hakkında Konuşulan, var olduğu halde orada gözükmeyen.
4- Umumî: Herkesi Bağlayan (konuşan, dinleyen, gaib ve herkes)

ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL, Kur’ân-ı Kerîm’inde Ulûhiyyetini ilân ederken yukardaki 4 durumu da ilân etmektedir.
Aynı şey olmakla beraber dâkaik (incelik) ve hakâik (hakikatler) anlayışı açısından insanlar için farklı gözükmektedir.

a-) Şerîat-ı Muhammedîye’de Ulûhiyyet Tevhidi: (Zâhirî-Eşyaî)

İLÂHE İLLÂ ALLAH: ALLAH’tan başka ilâh yoktur.”

Tümünü kapsayan (küllî şeyi, eşyâî) Umumî Tevhid.
Umumî (genel) Tevhidullah olup ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL’in Zât’ında, sıfat, isim ve fiillerinde tek eşsiz, ortaksız ve tek İlâh olduğunu ilân eder.
Bu hükmü tüm mahlûkatı için geçerlidir.

Kur’ân-ı Kerîm’ de:

إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ
Resim ---"İnnehüm kanu iza kiyle lehüm la ilahe illellahü yestekbirun: Çünkü onlar, kendilerine, “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur” denildiği zaman, inanmayıp büyüklük taslıyorlardı.
(Saffat 37/35)

Resim ---“Çünkü onlara: '' İlâhe illâ ALLAH: ALLAH’dan başka ilâh yoktur.” denildiği zaman kibirle direnirlerdi (kafa tutarlardı).
(Sâffat 37/35)

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
Resim ---"Fa'lem ennehu la ilahe illellahü vestağfir li zembike ve lil mü'minine vel mü'minat vallahü ya'lemü mütekallebeküm ve mesvaküm: Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.”
(Muhammed 47/19)

Resim ---Fâ’lem ennehu lâ İlâhe İllallah....: Bil ki ALLAH’tan başka ilâh yoktur...”
(Muhammed 47/19)

Lâfzen “ İlâhe illâ ALLAH” şeklinde olmayan ancak, içerik olarak Ulûhiyyet Tevhidini destekleyen âyeti celîleler:
Âl-i İmrân 3/62,64; Nisâ 4/171; Mâide 5/73; En’âm 6/19; Kehf 18/16; Tâ Hâ 20/98; Enbiyâ 21/108; Hacc 22/34; Hûd 11/2,26; Sad 38/65; Fussilet 41/14; Zuhruf 43/84; Câsiye 45/21 gibi âyetlerdir...


b-) Tarikat-ı Muhammedîye de Ulûhiyyet Tevhidi: (Gaibî-Esmâî)

İLÂHE İLLÂ HÜVE (HU): O’ndan başka ilâh yoktur.”

Her zaman, her yerde ve her halde herkesle ve her şeyle Hâzır-Nâzır ve Murakıb olduğu halde gözükmeyen (gâib) O’ndan başka ilâh yoktur...
Düşünüp zevket ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize böyle tebliğ ediyor...


اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى
Resim ---"Allahü la ilahe illa hu lehül esmaül hunsa: Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.”
(Tâ-Hâ 20/8)

Âcizâne tesbitlerime göre: Bakara 2/163,255; Âl-i İmrân 3/1,6,18; Nisâ 4/87; En’âm 6/102,106; A’râf 7/158; Tevbe 9/31; Hûd 11/14; Ra’d 13/30; Tâ Hâ 20/8,98; Mü’minun 23/116; Neml 27/26; Mü’min 40/62,65; Duhân 44/8, Muhammed 47/19; Haşr 59/22,23; Tegâbûn 64/13; Müzemmil 73/9 âyetlerinde geçmektedir.
Destekleyen âyeti celîleler ise: Lokman 31/30; Yûsuf 12/4; İsrâ 17/23; Mü’minun 23/23,32,91.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »


c-) Mârifet-i Muhammedîye’de Ulûhiyyet Tevhidi: (Muhattâbî’-Sıfatî)

Yâkînî bir tevhid dir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: “ İLÂHE İLLÂ ENTE: Senden başka ilâh yoktur.”

وَذَا النُّونِ إِذ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ أَن لَّن نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِي الظُّلُمَاتِ أَن لَّا إِلَهَ إِلَّا أَنتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ
Resim ---"Ve zen nuni iz zehebe müğadiben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin: Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: «Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!» diye niyaz etti.” (Enbiyâ 21/87)

Kur’ân-ı Kerîm’ de Enbiyâ 21/87 âyeti celîlesinde 1 defa geçmektedir.


d-) Hâkikat-ı Muhammedîye’de Ulûhiyyet Tevhidi: (Mütekellimi-Zâtî)

EL AHADÜ’S SAMEDÜ’l-VAHİD olan ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL bizzâtihi Ulûhiyyetini kendisi ilân ediyor: “ İLÂHE İLLÂ ENÂ!: BEN’den başka ilâh yoktur.” buyuruyor...

يُنَزِّلُ الْمَلآئِكَةَ بِالْرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنذِرُوا أَنَّهُ لاَ إِلَـهَ إِلاَّ أَنَا فَاتَّقُونِ
Resim ---"Yünezzilül melaikete bir ruhi min emrihi ala mey yeşaü min ibadihi en enziru ennehu la ilahe illa ene fettekun: Allah kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahiy ile, «Benden başka tanrı olmadığına dâir (kullarımı) uyarın ve benden korkun» diye gönderir.”
(Nahl 16/2)

“ALLAH (cc) kendi emriyle melekleri, kullarından dilediği kimseye vahy ile, “ İLÂHE İLLÂ ENÂ: Benden başka ilâh olmadığına dâir (kullarımı) uyarın ve Benden korkun.” diye gönderir...”
(Nahl 16/2)


إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
Resim ---"İnneni enallahü la ilahe illa ene fa'büdni ve ekimis salate li zikri: Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.”
(Tâ Hâ 20/14)

Resim ---İnneni enâ’l-lahu lâ ilâhe illâ enâ....: Gerçekten Benim, Ben, ALLAH; Benden başka ilâh yoktur; Onun için Bana ibâdet et ve Beni anmak için namaz kıl!”
(Tâ Hâ 20/14)

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ
Resim ---"Ve ma erselna min kablike mir rasulin illa nuhiy ileyhi ennehu la ilahe illa ene fa'düdun: Senden önce hiçbir resûl göndermedik ki ona: «Benden başka İlâh yoktur; şu halde bana kulluk edin» diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiyâ 21/25)

“Biz senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki onu şöyle vahy etmiş olmayalım:

Resim ---Ennehu Lâ İlâhe İllâ enâ....: gerçek şu ki Benden başka ilâh yoktur; Onun için hep Bana ibâdet edin.
(Enbiyâ 21/25)

Destekleyen âyeti celîleler: Lokman 31/30; Neml 27/9; Kasas 28/30 âyeti celîleleridir.

Azîz kardeşlerim!

Bu böyledir diye hükmetmedim, böyle anladım şeklinde arz ettim.
Yoksa Şerîat-ı Garra elbette Tarikatı, Mârifeti ve Hakikatiyla birlikte bir bütün olup ayrı ayrı şeyler hâşâ değildir.
Tevhidullah tektir ve: “ İlâhe illâ ALLAH”dır.
Rabbü’l-âlemin’in kulları ârif olur, hikmet bulur, diğer söyleyiş şekilleri ile de ifâde edilebilirler.
Netice Ulûhiyyette ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL’i eşsiz ve ortaksız bilip Ferdâniyet, Vahdâniyet ve Ahadiyetine imân ve bu imân üzerine ibâdet ve ameldir...
Zâten hikmet, söz ve amelde hakka isabet kaydedip cehâletten kemâlâta geçiştir insanoğlu için...

MuhaMMedi Muhabbetle..


ALLAH celle celâlihu Lafzullah ile BİRlikte ÂYET SONLARINDA GELEN İKİL İSİMLER:

Resim

Lâ ilâhe illâ ALLAHu’l- Celîlu’l- Cebbâru!
Lâ ilâhe illâ ALLAHu’l- Vâhidu’l- Kahhâru!
Lâ ilâhe illâ ALLAHu’l- Muttali’u’l- Settâru!
Lâ ilâhe illâ ALLAHu’l- Hâliku'l- Leylu ve’n- Nehâru!
Lâ ilâhe illâ ALLAHu vahdehu lâ şerike lehu İlâhen Vâhiden ve nahnu lehu âbidun!
Lâ ilâhe illâ ALLAHu vahdehu lâ şerike lehu İlâhen Vâhiden ve nahnu lehu hâmidun!
Lâ ilâhe illâ ALLAHu vahdehu lâ şerike lehu İlâhen Vâhiden ve nahnu lehu şâkirun!
Lâ ilâhe illâ ALLAHu vahdehu lâ şerike lehu MuhaMMedun Rasûlullahi Yâ Hayyu Yâ Kayyum!
Salavâtullahu alâ hayri halkihi MuhaMMedin ve âlihi ve sahbihi ecmaîn!
Eşhedu enneke Rabben Hâliken!
Allahume’gfir lî Yâ ALLAH! Yâ ALLAH! Yâ ALLAH!
Birahmetike Yâ Erhame’r-Rahimîn!
Âmin Yâ Latîf ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Kerîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Rahîm ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Vedûd ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Fettâh ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Gaffâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ Settâr ALLAH celle celâluhu!
Âmin Yâ ALLAH ALLAH celle celâluhu!


Resim

ÂYET SONLARINDA GELEN İKİL İSİMLERin GÜLcesi:

Resim

ALLAHU EHADU celle celâluhu : ALLAH BİR (1 defa) (İhlâs 112/1)

قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ

Resim---Kul huvallâhu ehad(ehadun) :De, o: Allah tek bir (ehad)dir.(İhlâs 112/1)


Resim

ALLAHU'S-SAMEDU celle celâluhu : ALLAH Samed (1 defa) (İhlâs 112/2)

اللَّهُ الصَّمَدُ
Resim---Allâhus samed(samedu):Allah, Samed'dir(İhlâs 112/2)


Resim
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
2- Er RAHMÂNU ALLAH celle celâlihu:

RAHMET kavramı;
ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL’e izâfe edilen 119 yerde fiil kalıbında, 92 yerde RAHMET şeklide geçmektedir.

Resim

Er Rahmân ismi Kur’ân’da sadece bir tek Fâtha Sûresinde Er Rahîm ismi ile birlikte ALLAH İsminin Sıfatı olmuştur. Zâtî İsimdir.
Er Rahmân ve Er Rahîm ismlerinin, Er Raûf, El Vedûd, El Latîf, El Velî isimleriyle anlamda ilgilidirler.

Resim ---Hadis-i Kudsî de ALLAH celle celâluhu: “Ben Rahmânım, hısım ve akarabalık da adımdan ayırdığım Rahîm kelimesiyle anılmıştır. Akrabalık ilgisini sürdürenle Ben ilgimi devam ettiririm, bu ilgiyi kesenlerden Ben de ilgimi keserim.” Buyurmuştur.
(Müsned, I,191, 194; Ebû Davûd, Zekât-45; Tirmizî, Bîrr-9)

ER RAHMÂN İsmi Kur'ân-ı Kerim’de 57 âyet-i Kerimede geçmektedir:

Fâtiha 1/1,3; Bakara 2/163; Ra'd 13/30; İsrâ 17/110; Meryem 19/18, 26, 44, 45, 58, 61, 69, 75, 78, 85, 87, 88, 92, 93, 96; Tâhâ 20/5, 90, 108, 109; Enbiyâ 21/26, 36, 42, 112; Furkân 25/26, 59, 60, 63; Şuarâ 26/5; Neml 27/30; Yâsîn 36/11, 15, 23, 52; Fussilet 41/2; Zuhrûf 43/17, 19, 20, 33, 36, 45, 81; Kaf 50/33; Rahmân 55/1; Haşr 59/22; Mulk 67/3, 19 , 20, 29; Nebe 78/37, 38.
Er Rahmân ve Er Rahîm İsimleri Kur'ân-ı Kerim’in Başında ALLAH celle celâluhu ismiyle birlikte El Fâtiha İçin Şart olan Miftahı-Anahtarı-Açacağıdır.
Maddî-Somut ve Mânâvî-Soyut OL-uşumun Temelinde bu ANAhtar vardır..

Muhyiddin Arabî kaddesallahu sırrahu, “Futuhat” adlı kitabında: “Âlembismillâhirrahmânirrahîmile vücûda gelmiştir.” demektedir.

Bazı Âyetlerde Er Rahmân İsmullaha dikkatimizi vermemiz gerekmektedir:

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Resim ---Bismillâhir rahmânir rahîm: Rahmân, Rahîm ALLAHın ismiyle
(Fâtiha 1/1)

الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
Resim ---Er rahmânir rahîm(rahîmi): O Rahmân, Rahim
(Fâtiha 1/3)

وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ
Resim ---Ve ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîm(rahîmu): İlâhınız bir tek ALLAH'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. O, rahmândır, rahîmdir.”
(Bakara 2/163)

Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Er Rahmân İsminin Sıfatî ve Özel oluşu:

قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً
Resim ---''Kulid’ullâhe evid’ur rahmân (rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ (sebîlen) : De ki: "ALLAH, diye çağırın, “Rahmân” diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur." Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında (orta) bir yol benimse.
(İSRÂ 17/110)

لَا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَنِ عَهْدًا
Resim ---''Lâ yemlikûneş şefâate illâ menittehaze inder rahmâni ahdâ(ahden): (O gün) Rahmân (olan ALLAH)'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır.''
(Meryem 19/87)

Kur'ân-ı Kerimimizde, İnsanoğlunun mutlaka ve mecburi GERİ DÖNüşünde Çağrısında 3 ESMÂ ve çağrı şekli dikkat çekmektedir:

1- “ALLAH’a KAÇın!”

فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Resim ---Fe FİRRû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun) : (Ey Rasûlüm, de ki: ) O halde hemen ALLAH’a kaçın, (küfrü bırakıb hemen imana gelin). Gerçekten ben, size, ALLAH tarafından (azab ile) korkutan açık bir peygamberim.”
(Zâriyât 51/50)

2- “RABBine DÖN!”

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
Resim ---İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten) : Dön Rabbine, ondan râzı olarak ve rızâsını kazanmış bulunarak.”
(Fecr 89/28)

3-“RAHMÂN'a GEL!”

إِن كُلُّ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِلَّا آتِي الرَّحْمَنِ عَبْدًا
Resim ---''İn kullu men fîs semâvâti vel ardı illâ âtir rahmâni abdâ(abden): Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki (kıyamet günü) Rahmân'ın huzuruna kul olarak çıkmasın.”
(Meryem 19/93)

İman edip, salih amel işleyen KULları için Er Rahmân, onları el VeDûD Mazharı kılacaktır:

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمَنُ وُدًّا
Resim ---''İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti se yec’alu lehumur rahmânu vuddâ(vudden): İman edip, salih amel işleyenler var ya, Rahmân (olan ALLAH) onları (gönüllere) sevdirecektir.
(Meryem 19/96)

Er Rahmân, ARŞı SEViyeledi ne demektir?.

الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى
Resim ---''Er Rahmânu alel arşistevâ: O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş'a hakim oldu.”
(TâHâ 20/5)

Hakkta ve Hayrda olan KULlar için, Esirgeyen- Koruyan olan Rahmâniyyet; Bâtıl ve Şerrde olan KULlar için ise Heybet ve Dehşete Düşüren Sıfatullahtır Kur'ân-ı Kerim’imizde:

يَوْمَئِذٍ يَتَّبِعُونَ الدَّاعِيَ لَا عِوَجَ لَهُ وَخَشَعَت الْأَصْوَاتُ لِلرَّحْمَنِ فَلَا تَسْمَعُ إِلَّا هَمْسًا
Resim ---Yevme izin yettebiûned dâıye lâ ivece leh(lehu), ve haşeatil asvâtu lir rahmâni fe lâ tesmeu illâ hemsâ(hemsen): O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr'a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahmân'ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin.(TâHâ 20/108)

قُلْ مَن يَكْلَؤُكُم بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ مِنَ الرَّحْمَنِ بَلْ هُمْ عَن ذِكْرِ رَبِّهِم مُّعْرِضُونَ
Resim ---Kul men yekleukum bil leyli ven nehâri miner rahmân(rahmâni), bel hum an zikri rabbihim mu’ridûn(mu’ridûne): De ki: «Sizi gece ve gündüz o Rahmân'dan kim koruyabilir Ama onlar Rablerinin zikrinden yüz çevirmişlerdir.''
(Enbiyâ 21/42)

الْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ لِلرَّحْمَنِ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى الْكَافِرِينَ عَسِيرًا
Resim ---''El mulku yevmeizinil hakku lir rahmân(rahmâni), ve kâne yevmen alel kâfirîne asîrâ(asîran): hükümranlık o gün, elbette Rahmân'ındır; kafirler için ise çok zorluklu bir gün olur.”
(Furkân 25/26)

Er Rahmân ALLAH celle celâluhu nun Salih kulları için ise;

وَعِبَادُ الرَّحْمَنِ الَّذِينَ يَمْشُونَ عَلَى الْأَرْضِ هَوْنًا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا
Resim ---Ve ibâdur rahmânillezîne yemşûne alel ardı hevnen ve izâ hâtabehumul câhilûne kâlû selâmâ(selâmen): Ve Rahmân'ın kulları; O kimseler ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahiller kendilerine laf attıkları zaman «Selametle!» derler;
(Furkân 25/63)

إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ
Resim ---İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gayb(gaybi), fe beşşirhu bi magfiretin ve ecrin kerîm(kerîmin): Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde Rahmân olan ALLAH'tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.” (YâSîn 36/11)

الرَّحْمَنُ
Resim ---Er rahmân (rahmânu): Rahmân
(RahmâN 55/1)

هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ
Resim ---Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), huver rahmânur rahîm(rahîmu): O öyle ALLAH ki ondan başka Tanrı yok gaybi de bilir şehadeti de, o rahmândır, rahîmdir
( Haşr 59/22)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim


3- Er RAHÎMu celle celâluhu:

Resim

Resim

Er RAHÎMu : HAKk’a inanıp HAYRı İŞLeyen kullarına merhameyiyle beraber muhabbeten MuhaMMedî Neşeyi yaşatan ve âhirinde ihsÂN edici olan ALLAHu zü’L- CeLÂL.
Koşullu HAKk’a iman ve HAYRı amel edinen kullarına özllikle Dünyâ, Din ve Âhiretlerinde RAHÎM, merhamemet edici, şefkat edip acıyan ve koruyucu olan ALLAHu zü’L- CeLÂL..


Er Rahîm İsmi Sıfatî İsimdir.

Er Rahmân ve Er Rahîm ismlerinin, Er Raûf, El Vedûd, El Latîf, El Velî isimleriyle anlamda ilgilidirler.

Resim---Hadis-i Kudsî de : “Ben Rahmânım, hısım ve akarabalık da adımdan ayırdığım Rahîm kelimesiyle anılmıştır. Akrabalık ilgisini sürdürenle Ben ilgimi devam ettiririm, bu ilgiyi kesenlerden Ben de ilgimi keserim.”
(Müsned, I,191, 194; Ebû Davûd, Zekât-45; Tirmizî, Bîrr-9)

Resim---Abdullah İbni Ömer’den rivayette Resûlullah sav sohbetten kalkaken duasının sonunu :
“ALLAHım! Dünya hayatını varlık amacımızın ve ilmî gücümüzünnihaî hedefi kılma!
Bize merhamet etmeyeni başımıza musallat etme!

(Tirmizî, da’avat-79)

Er Rahîm ismi Kur’ân’da 1 âyette Rasûlullah sallALLAHu aleyhi ve sellem’e izâfe edilmektedir:

لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Resim---“Lekad câekum RESÛLun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne RAÛFUN RAHÎM(rahîmun) : Şanım hakkı için size bir RESÛL geldi ki: kendinizden, gayet ızzetli, zorlanmanız ona ağır geliyor, üstünüze hırs ile titriyor, mü'minlere RAÛF, RAHÎMdir
(Tevbe 9/128)

Er Rahîm İsmi Kur'ân-ı Kerim’de 144 âyet-i Kerimede geçmektedir:
Fâtiha 1/1, 3; Bakara 2/37, 54, 128, 143, 160, 163, 173, 182, 192, 199, 218, 226; Âl-i İmrân 3/31,89, 129; Nisâ 4/16, 23, 25, 29, 64, 96, 100, 106, 110, 129; Mâide 5/3, 34, 39, 74, 98; En'âm 6/16, 54, 145, 165; A'raf 7/151, 153, 167; Enfâl 8/69, 70; Tevbe 9/5, 27, 91, 99, 102, 104, 117, 118, 128; Yûnus 10/107; Hûd 11/41, 43, 90, 119; Yûsuf 12/53, 64, 92, 98; İbrâhim 14/36; Hicr 15/49; Nahl 16/7, 18, 47, 110, 115, 119; İsrâ 17/66; Enbiyâ 21/83; Hac 22/65; Mü'minûn 23/75,109, 118; Nûr 24/5, 20, 22, 33, 62; Furkân 25/6, 70; Şuara 26/9, 68, 104, 122, 140, 159, 175, 191, 217; Neml 27/11, 30; Kasas 28/16; Rûm 30/5; Secde 32/6; Ahzâb 33/5, 24, 43, 50, 59, 73; Sebe' 34/2; YâSîn 36/5, 58; Zümer 39/53; Mü'min 40/9; Fussilet 41/2, 32; Şûrâ 42/5; Duhân 44/42; Ahkaf 46/8; Fetih 48/14; Hucurât 49/5,12, 14; Tûr 52/28; Hadîd 57/9,26, 28; Mücâdile 58/12; Haşr 59/10, 22; Mümtehine 60/7, 12; Teğâbün 64/14; Tahrîm 66/1; Mülk 67/28; Müzzemmil 73/20.

Âdemoğlu için va’dedilen CeNNeT Müjdesinin ZÜBDEsi Es SeLâM Selâmeti KAVLimiz:

سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ
Resim---“Selâmun kavlen min rabbin rahîm(rahîmin) :Bir selâm, rahîm bir rabdan kelâm
(YâSîn 36/58)


Rahmânî Rahmet, gölge vücudun tohumu, Hayy ve AKıL Nefhasıdır.
Rahîmi Rahmet ise gölge vücudun kemâlinin genişleme TARLASI-HARSıdır.
O halde mevcudat, Rahmânî Rahmet ile vücuda gelmektedir her ÂN!.
Her varlık ise Rahîmi Rahmet ile, Mânevî Kemâline ve Bâtınî Hidayetine ermektedir.

Er RaHMÂN ve Er RaHÎM celle celâluhu İSİMleri dâima BİRBİRlerini TAMM-layanlardır.

Bu nedenle AKLın Bâtın-Zâhir TaMM ANlayışı olsun diye,
Er RaHMÂN ve Er RaHÎM celle celâluhu İSİMlerini, “MERHAMETİYYET” diye BİRlikte incelemek uyugun olur diye düşündüm inşae ALLAH..

Çamurdan süzülmüş hülasa (sülâle), insanın varlığındaki 4 unsuru olan Toprak-Ateş-Su-Hava, fizikî ve kimyevî oluşumu içerir.
İçerisinde kendisinden sonra kıyamate kadar gelecek nesillerin her şeyini (maddî-mânevî) taşıyan bir damla baba meni (NUTFE) si ile onun negatifi olan ANNE yumurtasının birleşimi ve döllenmesi!.
Rahmâniyyet ve Rahîmiyyet -leşmesi!
Toprağa nefha üfürülüp dirilmesi..

Eril ve Dişil İKİ-liğin TEK-lik TEVHİD-i olan yâni canın;
Ana rahmine alâka duyup, göbek bağı ile asılması (alâka),
Bölünen ve çoğalan hücrelerin RABB'i Teâlâ'nın fıtrî olarak yüklediği İlâhî Emir ve proje gereği;
Yerlerine "Marş!. Marş!.." ları, kemik iskeleti, kasların oluşumu, doğuşu, yaşayışı!.
Ölüşü, ve âhirinde hesaba çekiliş için dirilişi (Haşr-ü Neşir) ya Nur'a (Cennete) ya Nara (Cehenneme) isâli (ulaşımı).
Ebedî ve Sonsuz Hayat...

Namazda; iftitah tekbirini alıp zâhir-bâtın kulaklarımızın zillerine (kulak memelerine) dokunup dünya elinin (sol el) üstüne âhiret elini kilitliyoruz. (kulluk kilidi).
Subhâneke ile giriş duamızı yapıyoruz.
Fâtiha ile;
Ulûhiyyet (ALLAH),
Rübûbiyyet (Rabbü'l-âlemin)
Merhametiyyet (zâhirinde Rahmâniyyet, bâtınında Rahîmmiyyet) ve
Mâlikiyyet (dün, bugün,yarın,din gününün Mâliki) ine hamdimizi arz ediyoruz.
Kulluğunu kabul ettiğimizi ve ne istersek sahibimizden isteyeceğimizi kabul ve ilân ediyoruz...
İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn!” diyoruz!..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

MERHÂMET, Rahmâniyyet ve Rahîmiyyet TAMMlamasıdır.
Muhabbet, merhâmet, hürmet, hasbî hizmet ehli olmalıyız diyoruz. Muhabbete bir göz attık.
Merhâmete de bakalım:

Merhâmet “RaHM” dendir.
Şefkât gösterme, acıma ve esirgemeyi içerir.
RABBu’l-Âlemin celle celâluhu’nun Rahmeti, Rahmâniyyeti ve Rahîmiyyeti ma’lûmdur.
RaHMetenli’l- ÂLEmîn” Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemdir.
Biz ÜMMeti olarak ise, HAKK celle celâluhu’nun HALK-ına Merhâmete Me’mur OLuşumuzu, merhâmet göstermekle emredilmiş olduğumuzu anlamaya ve anlatmaya azmediyoruz.
Rahmetenli’l-Âlemin olan Muhammed aleyhi's-selâm merhâmetin yâni rahmetin ta kendisidir.
Muhammedî olarak biz ise; onun İZ-inde, SÖZ-ünde, AMEL-FİİLinde, AHLÂKında ve Hâlinde İLEyiz, BİLEyiz ve vârisiyiz inşâe ALLAH!.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz acıma duygusu-merhamet rahmândan bir cüz’dür” buyurmuştur.
(Buharî, Ede-13; Tirmizî, Birr-13; İ. Ahmed bin Hanbel I/190, 321, 2/295)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ALLAH celle celâluhu: “Şüphesiz rahmetim gazabımı geçmiştir” buyurdu.
(Buharî, Tevhid 15, 22, 28, 55; Müslim, Tevbe 14-16; Tirmizî, daâvat 99)


وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
“Vektub lenâ fî hâzihid dunyâ haseneten ve fîl âhıreti innâ hudnâ ileyk(ileyke), kâle azâbî usîbu bihî men eşâu ve rahmetî vesiat kulle şey’(şey’in), fe se ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûnez zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ yu’minûn(yu’minûne): Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüphesiz biz sana döndük." Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.” (A’raf 7/156)

قُل لِّمَن مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُل لِلّهِ كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لاَ رَيْبَ فِيهِ الَّذِينَ خَسِرُواْ أَنفُسَهُمْ فَهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
“Kul li men mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kul lillâh(lillâhi), ketebe alâ nefsihir rahmeh(rahmete), le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ reybe fîh(fîhi), ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne): (Onlara) Göklerde ve yerde olanlar kimindir? diye sor. "Allah'ındır" de. O, merhamet etmeyi kendi zatına farz kıldı. Sizi, varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Kendilerini ziyana sokanlar var ya işte onlar inanmazlar.” (En’âm 6/12)

Resim---İkramullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Merhâmet etmeyene merhâmet edilmez.” buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb 18)

Rahmâniyyeti ile, kâfir olsun müslim olsun tüm insanlarını ve mevcûdâtını merhâmeten “var” eden El-HÂLİK RABB’ımız celle celâluhunun insan ve mahlûkatına lâzım ve lâyık olan merhâmeti göstermek Muhammedî Kulluğun gereğidir.

Merhâmet; sâdece beşerî acıma hissi olmayıp,
Rahmâniyyet ve Rahîmiyyet Tecellîlerine mazhar olan mü’minin bu özellik ve güzelliklerinin güneş (ışık - ısı) gibi kâinâtın her zerresine ulaştırma ZEVKidir.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “İnsanlara merhâmet etmeyene ALLAH Teâlâ merhâmet etmez.” buyurmuştur.
(Ebi Saîd El Hudri radiyallahu anhu’dan; Tirmizî, Birr 16-1923; Cerir radiyallahu anhu’dan; Buhârî, Edeb 27; Müslim, Fezâil 66-2319)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH Teâlâ merhametli olanlara rahmetle muamele eder! Öyleyse sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki semâda bulunanlarda size rahmet etsinler. Rahîm (akrabalık bağı) RAHMÂN celle celâluhu’dan bir bağdır. Kim bu bağı korursa ALLAH onunla (rahmet bağı) kurar, kim de koparırsa ALLAH celle celâluhu da ondan (rahmet bağını) koparır.” buyurmuştur.
(Abdullah ibn Amr İbni’l-As radiyallahu anhu’dan; Tirmizî, Birr 16; Ebu Dâvud, Edeb 66-4941)

Dikkatinizi çekerim ki ayırım ve tahsis yok, tüm mahlûkata merhâmet istenmektedir.

İbni Mes’ud dan gelen rivâyette ise:
Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Merhâmetli olmadıkça inanmış sayılmazsınız!”
İhtarı karşısında Ashâb-ı Güzin radiyallâhu anhu: “Yâ Rasûlullah, hepimiz merhâmetliyiz” dediklerinde,
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Birbirinizin arkadaşına karşı gösterdiği merhâmet kasdedilmiyor, insanlara ve hayvanlara karşı merhâmet kasdediliyor!”
buyurmuştur.
(Abdullah ibn Amr İbni’l-As ve İbni Mes’ud radiyallahu anhu’dan; Tirmizî, Birr 16; Ebu Dâvud, Edeb 66-4941)

Elbette “Bâtıla ve şerre merhâmet edin!”demek değildir bu!.
Çünkü merhâmet de Kitâb ve Sünnetle sınırlı ve kayıdlıdır.
Kasden adam öldüreni öldürmek gibi...
Yanlışlıkla öldürene ise merhâmet etmek gibi...

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, Hasan İbni Alî (Radi-allahu anhu) öpmüş idi bu sırada yanında bulunan Akra’ib Hâbis (bunu tuhaf görüp): “Benim on tane çocuğum var fakat onlardan hiçbirini öpmedim!” dedi.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ona bakarak: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez!”
buyurmuştur.
(Ebu Hureyre radiyallâhu anhu’dan; Buhârî, Edeb 18; Müslim, Fezail 65-2318; Tirmizî, Birr 12-912; Ebu Dâvud, Edeb 156-5218)

Resim---Rezinin ilâvesi ve Buhârî ve Müslim’de de olan ilâve rivâyette: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH sizden (kalbinizden) merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim?” buyurmuştur.

Resim---Câbir İbn Semure radiyallâhu anhu’dan: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile birlikte bir namaz kıldım. Sonra Aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm ehline gitti. Onunla ben de çıktım. Onu bir kısım çocuklar karşıladı. Derken onların yanaklarını bir bir okşamaya başladı. Benim yanağımı da okşadı elinde bir serinlik ve hoş bir koku hissettim. Eli sanki attar (güzel koku satan) havanından çıkmış gibiydi.” buyurmuştur.
(Müslim, Fezail aleyhisselâm -2329)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH celle celâluhu mahlûkatın olmasına hükmettiği zaman (Müslim rivâyetinde “ALLAH celle celâluhu yarattığı zaman”) yanında bulunan ARŞ’ın üstündeki bir kitâba şunu yazdı: “Muhakkak ki Rahmetim Gazabımı galebe çalmıştır!”
(Ebu Hureyre radiyallâhu anhu’dan; Buhârî, Tevhid 15; Müslim, Tevbe 14-2751; Tirmizî, Da’avât 109-3537)

Diğer bir rivâyetinde ise
Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Rahmetim gazâbımı geçti!” buyurmuştur.

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Bir adam yolda yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı içine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine “Bu köpek benim gibi susamış” deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. ALLAH Teâlâ onun bu davranışından memnun kaldı ve günâhlarını affetti” buyurunca yanındakilerden bazıları: “Yâ Rasûlullah! Yâni bize hayvanlar (a hizmet) içinde ücret mi var?” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “Evet! Her yaş ciğer (sahibi) için bir ücret vardır!.” buyurmuştur.
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu’dan; Buhârî, Edeb 27; Müslim, Selâm 153-2244; Ebu Dâvud cihâd 47-2550)

Başka bir rivâyette ise
Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Fâhişe bir kadın sıcak bir günde, bir kuyunun etrâfında dönen bir köpek gördü. Susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız mestini (pabucunu) çıkararak (onunla su çekip) köpeği suladı. Bu sebeble kadın mağfiret olundu.” buyurmuştur.
(Müslim, Tevbe 155-2245)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim
Resim

ZEVK 4496

El-HaMD, CeHeNNeMe ANAhtar!.. CeNNeTin MiFtAHı, ŞüKüR!
EBdâL, BeDeL.. AHyâRlar, HaYR.. EBRâRlar, BiRR.. AHRâRlar, HüR
AŞK u CeZBe! Resim ZüHD ü TaKVâ! Resim SıDK u HuŞû! Resim HaVF u ReCâ!
sÖZ SuBHÂN-ın Resim SeS, ReSÛL-ün!.. DUY-UY-ANa Resim ÖZ-ü gÖZüküR!..



03.06.11 13:04
Yzğ-câmisi-stnbl. .
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir kadın, eve hapsettiği kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşeratından yemeye de salmamıştı” buyurmuştur.
(İbn Ömer radiyallahu anhu’dan; Buhârî, Şirb 9; Müslim, Birr 151-2242)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayvanlarınızın sırtını minberler yerine koymayın. Şurası muhakak ki tek başınıza güçlükle gidebileceğiniz bir yere sizi götürmeleri için ALLAH onları sizlere musahhar (hizmetçi) kıldı. Arzı da sizin (durma yeriniz) kıldı, öyleyse ihtiyaçlarınızı (duran hayvanın sırtında değil) Arz üzerinde görün.” buyurmuştur.
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu’dan; Ebu Dâvud, Cihâd 61-2567)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hummara Kuşunun yavrularını yakalayan sahabilere: “Kim bu zavallının yavrusunu alıp onu ızdıraba attı? Yavrusunu geri verin!” buyuruyor. Ateşe verilen bir karınca yuvası için ise: “Ateşle azab vermek sadece RABB’ime hastır!” buyurmuştur.
(Abdullah, babası Abdurrahmân radiyallahu anhu’dan; Ebu Davu, Edeb 176-5263)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Peygamberlerden birini karınca ısırdı. O da karıncanın yuvasının yakılmasını emretti ve yakıldı. ALLAH Teâlâ Ona şöyle vahyetti: “Seni bir (tek) karınca ısırmış iken, sen tesbih eden bir ümmeti yaktın!” buyurmuştur.
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu’dan; Buhârî, Bed’ü’l-Halk 14; Müslim, Selâm 148-2241;Nesâî, Sayd 38-7)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim rıfktan mahrumsa hayrın tamamından mahrumdur.” buyurmuştur.
(Câbir radiyallahu anhu’dan; Müslim, Birr 75-2592)

Rıfk: nezâket, letâfet, yumuşaklık, tatlı dillilikten merhamet gibidir.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir işe birini tâyin edince, tembihi: “Müjdeleyin (sevindirin), nefret ettirmeyin; kolaylaştırın, zorlaştırmayın.” buyururdu.
(Ebu Musa El Eş’âri radiyallahu anhu’dan; Müslim, Cihâd 6-1737; Ebu Dâvud, Edeb 20-4835)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz ki ALLAH celle celâluhu her işte rıfk ile muamele etmeyi sever.” buyurmuştur.
(Aişe radiyallahu anhu’dan; Buhârîdeki bir hadisin içinden)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz ki ALLAH celle celâluhu rıfkı sever ve rızası onadır, şiddete (sertlik, kabalık, katılık) karşı yapmadığı yardımı ona yapar.” buyurmuştur.
(Ebi Emame radiyallahu anhu’dan; Tabârani, Kebîrinde)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz ki siz kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz (var olundunuz). Zorlaştırıcılar olarak değil...” buyurmuştur.
(Enes radiyallahu anhu’dan; Müslim; Ebu Hureyre radiyallahu anhu’dan; Tirmizî ve Nesâî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz ki İnsanlardan, yumuşak, sâde, yakın, kolaylaştırıcı olanların (kimselerin) tümüne ateş haram olmuştur.” buyurmuştur.
(İbn Mes’ud radiyallahu anhu’dan; İbn Hibban)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kalbinin yumuşamasından hoşlanırsan (sürûr duyarsan), yetimin başını okşa ve yoksulu doyur” buyurmuştur.
(Ebu Hureyre radiyallahu anhu’dan; İmâm Ahmed, Beyhakî, Haraitî)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Yemen'in Cened vâliliğine tayin ettiği Muaz bin Cebel’e şu tavsiyeleri Evrensel Yasalardır..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Sen Ehli Kitap bir kavmin yanına gidiyorsun Onları, bir olan Allah'a îmân ve benim de Resûlullah olduğuma şehâdete dâvet et "
"Eğer bunu kabul ederlerse, onlara, Allah'ın her gün ve gecede beş vakit namazı farz kıldığını bildir "
"Eğer bunu da kabul ederlerse, Allah'ın kendilerine, zenginlerden alınıp fakirlere verilecek zekâtı farz kıldığını bildir Eğer, bunu kabul ederlerse, sakın mallarının en kıymetlilerini alma!"
"Mazlumun duâsından sakın! Çünkü, bu duâ ile Allah Taâlâ arasında bir perde yoktur "

(İ. Ahmed, Müsned, 1:233; Buharî, 3:73; Müslim, 1:150; Tirmizî, 3:21 )

Bu sırada Muaz bin Cebel radiyallau anhu da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizden bazı tavsiyelerde bulunmasını isteyerek: "Yâ Resûlallah! Bana tavsiyelerde bulun" diye ricada bulundu
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: "Her ne halde ve nerede olursan ol, Allah'tan kork!" buyurdu
Muaz radiyallau anhu: " Yâ Resûlallah! Bana biraz daha tavsiyelerde bulun" dedi
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Günahın arkasından hemen iyilik ve hayır yetiştir ki, onu yok etsin!"
Muaz radiyallau anhu: "Yâ Resûlallah! Bana tavsiyelerini arttır" diye dileğini tekrarladı

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İnsanlara, güzel ahlâk ile muâmelede bulun!" buyurdu
(İbn-i Kesîr, Sîre, 4:194-195 )

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Muaz radiyallau anhu ile beraberinde gönderdiği Ebû Mûsa el-Eşarî radiyallau anhuyu uğurlarken de son tavsiyesi şu oldu: "Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilâfa düşmeyin!"
(Buharî, 3:72 )
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; insanlara namaz kıldırırken pek hafif kıldırırdı. Yalnız kılarken en uzun namaz kılardı.
(Ebu Vakid radiyallahu anhu’dan; İmâm Ahmed ve Ebu Yâ’lâ)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin “Ahlâkı Kur’ân idi”
(Aişe radiyallahu anhu’dan; İmâm Ahmed, Müslim, Deylemî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin “Sükûtu uzun, gülmesi azdı.
(Câbir İbn Semire’den, İmâm Ahmed)

الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
Resim---Er-Rahmâni’r Rahîm””
(Fâtiha 1/3)

ALLAH Teâlâ merhamiyyetini ilân ediyor...
Rahmâniyyetiyle tüm sisteme; Rahîmiyyeti ile insan sûretinde yaratılan, aklı olan ve aklını, hakka ve hayra kullanan mü’minlere merhametini sergiliyor.

Rahmânîyeti genel olup; halk ettiği tüm mahlûkatı kapsar. Her varlığa lâzım ve lâyık olanı bahşeder.
Kâfir-müslim ayırmadan muamele edip rızkını ve hayat şartları gereği icâb edenleri verir.
Rahmânîyette herşey ve herkes müşterektir.
Rahmâniyyet tekemmül tarlası olup insanoğlu tercihini ya hakka-hayra yapar, Rahîmiyyete kavuşur ya da bâtıla-şerre yapar ve ALLAH’ın gazabiyyetine kavuşur.

Rahmânîyet: “Bütün çiçekler güzeldir.” gibi geneldir, herkesi ve herşeyi kapsar.
Rahîmîyyet ise: “Bütün çiçekler güzel olmakla beraber, bazıları çok güzel kokarlar da!” gibi özel bir güzellikte bileliktir, hak edenleri kapsar.
Rahîmîyyet TOHUM gibidir, Hayy-Akıl ASLından Gelen Hayat Nerfhasıdır.

Rahmâniyyette ortak olan insanların bazıları; kendini ve RABB’ini bilerek, gereği olan ibâdeti (kulluk görevini) dosdoğru yaparak Rahîmiyyete de hak kazanıp Halis-Muhlis MuhaMMedî Mü’minler olurlar.
Rahmâniyyet, Tarla gibidir, Hayy Tezgâhıdır. TüMM Tohumların Tecellî Tahtasıdır..
Rahmâniyyet dünyevî, Rahîmiyyet ise uhrevî’dir...
Bu âyeti celîlede Rabbü’l-âlemin olan ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL’in sistemi yaratmasının temelinde Merhametullahın var olduğuna açık işaret ve hüküm vardır.

Azîz kardeşim,
1- El Rahmânü’r Rahîm olan ALLAHU ZÜ’l-CELÂL, Fatiha-yi Şerîfesine BESMEleyle başlıyor.
Beden içinde derc olan Nefse, Kalbe ve Ruha, “Ulûhiyyet” ini ilân buyuruyor...
Ulûhiyyet Tevhidine şâhid olabilmek için imtihanda olduğumuzu ihtar ediyor...
Ulûhiyyetin Künhü, hakikati ve gerçek bilgisi İlmullahdadır.
Biz ise Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bildirdiği edebi içinde bilebiliyoruz.


2- İnsan nefsine ve içindekilerine, “Rübûbiyyet” ini ilân buyurup, Elest Bezminde verilen ilk sözü (Rübûbiyyet Tevhidini, Ahdullahı) hatırlatıyor. İnsan aklının; RABB’ini aramasını, Hakkı ve hayrı bâtıl ve şerden ayırıp ilme dayalı iradesini ortaya çıkarıp Rabbü’l-âlemin’e Abd olduğunu bilmesini ikâz ediyor.

3- “Merhametiyyet” ini ilân buyurarak bu muhteşem sistemin var edilmesinin ve insanın ilginç imtihanının temelinde Merhamiyyetullahın yattığını (olduğunu) bildirip insan kalbinin dünyaya dönük kapısına Er Rahmân celle celâluhu Rahmâniyyetini, âhirete dönük kapısına ise Er Rahîm celle celâluhu Rahîmiyyetini yazıyor.
Kalb ise Muhammedî merhamet yuvası oluyor...
Rahmetenli’l-âlemin Medinesi gibi...


4- Din gününün Mâliki olarak, kendi halkettiği zaman dilimleri de dahil herşeyin ve herkesin Sahibi ve Meliki olduğunu, “Mâlikiyyet”ini ilân buyuruyor ve emr âleminden olan ruhu uyarıyor ki sahiblik, Sistemin Sahibine mahsustur.
Bu âleme çıplak giren çıplak çıkar ve canım dediği de O’nundur...
Muhammedî i’tikadın 4 direği budur.


Bu dört hususu aynı zamanda Abdullah da olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gözüyle gören ve özüyle inanan MuhaMMedî Mükerremlik, Mükemmellik, Muhteşemlik ce Mübâreklik Şuûruna ulaşanlar;
Benlik”ten vazgeçip “Bizlik”e kavuşanlar;
Kısacası, bir bedende “bile” olan sen, ben, o iken, “BİZ” olup Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kalbine dolanlar, Kevser Havuzunda buluşan damlalar, susar da;
Derya sallallahu aleyhi ve sellem konuşur Rabbü’l-âlemin’e...
Teslimiyyet Tevhidi ile ilâhi istikamette ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’e rızayı arza gidiliyor...

Agâh ol! Uyanık dinle! Uyuma!
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Besmelemizle başlayan Fâtiha Sûremiz ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’in;
Uluhiyyet, Rububiyyet, Merhametiyyet (Rahmâniyyet-Rahîmiyyet) ve Mâlikiyyetiyle Tek-Eşsiz El İLÂH ALLAHU ZÜ’l-CELÂL Oluşunun resmedersek:

Resim

EL RAHMÂN ismi celîli ise; ilâhî sıfat ve kemâlleri kapsar, Celâlîyyetle ikrâm eder.
İncir meyvesinin bunaltıcı sıcakta olgunlaşıp bal baklava gibi tadlanmasından tutun da doğuran her canlının canhıraş cığlık ve acılarının ardından yavrusuna olan büyük merhamet ve sevgisine kadar...

EL RAHMÂN celle celâluhu ismi El Ahad, El Vahid, El Ferd, El Hayy, El Azîz v.d. gibi Zâtî isimlerden olmayıp El Alîm, El Kadîr, v.d. gibi sıfatî isimlerdendir ve kendi özünde 7 sabit sıfatı (Sıfat-ı Sübûte) kapsar.
Hayatın var oluş sebebi Merhametullahtır, bu âlem ise rahmânî hayatın tecellî tezgâhıdır.

Resim

EL RAHMÂN: Elif-Lâm-Ra-Ha-Mim-Elif (çeker)-Nun... Harflerini Sıfat-ı Sübûte Kabları (bardakları) gibi düşünüp zevkedebiliriz:

1-Elif-Hayat: EL HAYY celle celâluhu: Herşeyin Hayy’lığı (diriliği), mutlak ve Zâtında HAYY olan ALLAH celle celâluhu’dandır ve dilediği kadar devâmlı ve vardır.
Dirilik öylesine önemli ki cansız tuzu yiyen canlı, ÖZünde dirildiğini görür.
Can dediğimiz; cansızı, canın parçası kılan oluşumun adıdır.

Resim

2-Lâm- İlim: EL ALÎM celle celâluhu: İlmiyle Küllî şey’i mühit olan ALLAH celle celâluhu’dan kelâmullah Kur’ân-ı Kerîm’den ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den akla yüklenen kadar kulda zuhûru vardır.
Âlemde olan Âdem’dedir.
İlim, ma’lûma Tâbi’dir.
Yoksa ütobiktir. (hayalcidir.)

Resim

3-Ra-Kudret: EL KADÎR celle celâluhu: Azamet ve kudretiyle küllî şeyin kaderini takdir ve kaza (icrâ’) eden ALLAH celle celâluhu. Havli (potansiyel güc) ve kuvveti olandır.
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-Âlîyyü’l-Azîm.

Resim

4-Ha-İrade: EL MÜRÎD celle celâluhu: İrâde, Meşiyet ve Emirde Mutlakiyyeti olan ALLAH celle celâluhu dilemesi ve iradesiyle küllî şeye, küllî şekilde hâl verir ve alır.
İnsana yansıması irade-i cüz’iye kadardır...

Resim

5-Mim- Sem’i: EL SEMÎ’ celle celâluhu: Mutlak duyucu ALLAH celle celâluhu.

Resim

6-Elif- Basar: EL BASÎR celle celâluhu: Mutlak görücü ALLAH celle celâluhu.

Resim

7-Nun-Kelâm: EL MÜTEKELLİM celle celâluhu: ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL kelâm, Kelâmullah olanKur’ân-ı Kerîm’i elimizdedir.

Resim

(KÛN!) kelâmı mevcûdatın oluşumudur.
Kaf, Nun’a varmadan “fe yekûn oluverdi!” olur.
Nun ise Nurullahın mevcûdattaki zuhûru kâinâtın Sûret ve Sîret Hokkası ve Kabıdır.
Ulûhiyyet ve Ubûdiyyet arasındaki bağı AKIL sağlar.
Aklı olmayanın hiçbir şeyi olmaz.
Akıl, sistemin Sahibini ve Ustasını eserlerinden bilir, tanır, inanır ve Emrullah’ı yaşar...
Resime bakar, ressamı görür.

الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى
Resim---''Er rahmânu alel arşistevâ: “O Rahmân, Arş’a istiva etmiştir.
(Tâ Hâ 20/5)

ALLAH celle celâluhu; EL RAHMÂN celle celâluhu ismiyle aklın bilebileceği herşey ve her Hususu İlim, Kudret, Kahr, Azamet, Mâlikiyyet v.d. sıfatlarıyla istîlâ’ edip yutmuştur ve muhittir.
Rahmâniyyet; genel, belirsiz ve karışık nimet ikrâmıdır.
Ni’met, ibret ve hikmet karışıktır ve iç içedir.
Rahîmiyyet ise özel (hususî), sırf ve saf ni’met ikrâmıdır. Has ve kâmilleredir.
Bütün bu söylenenlerde aklımızın noksanlığından HAKK’ın kemâline sığınıp eşsiz ve zıdsız olan ALLAHÜ ZÜ’l-CELÂL’i tenzih ederiz.
Anlayabilmek ve antalabilmek için söylenenlerden El GAFÛR celle celâluhu’nun bağışlamasını dileriz.
Teşbihe girmeden Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sözlerine bakarız.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

RAHÎM

Merhamet etmek, acımak, esirgemek, korumak, affetmek, bağışlamak, nimet vermek, ikamet etmek ve kadının rahminden şikâyet etmesi anlamlarındaki "r-h-m" kökünden türeyen rahîm kelimesi sözlükte, çok merhametli olan demektir.

Kur'ân'da 144 defa geçen Rahîm kelimesi, bir âyette "Rahîm" şeklinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sıfatı olarak:

لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
Resim---Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun) : Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.
(Tevbe, 9/128)

Bir âyette ise "Ruhamâ'" şeklinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sıfatı ve müminlerin sıfatı olarak kullanılmıştır:

مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاء عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاء بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِم مِّنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا
Resim---Muhammedun resûlullâh(resûlullâhi), vellezîne meahû eşiddâu alel kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(sucûdi), zâlike meseluhum fît tevrât(tevrâti), ve meseluhum fîl incîl(incîli), ke zer’in ahrece şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimul kuffâr(kuffâra), vaadallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen) : Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.
(Fetih, 48/29)

ALLAH'ın rahmetinin her şeyi kuşattığı, âhirette ise sadece müminlere merhamet edeceğini âyetlerde bildirilmiştir:

وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ
Resim---Vektub lenâ fî hâzihid dunyâ haseneten ve fîl âhıreti innâ hudnâ ileyk(ileyke), kâle azâbî usîbu bihî men eşâu ve rahmetî vesiat kulle şey’(şey’in), fe se ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûnez zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ yu’minûn(yu’minûne) : Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: "Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır; onu korkup sakınanlara, zekatı verenlere ve bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım."
(A'râf 7/156).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’in cennete, "...Sen benim rahmetimsin", cehenneme de "sen de benim azabımsın..." buyurduğunu bildirmiştir
(Ebû Hüreyre (r.a.)’dan; Buhârî, Tevhid, 25. VIII, 186).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Cennet ve cehennem münazara yaptılar.
Cehennem: “Ben büyüklenenlere ve zalimlere has kılındım” der.
Cennet de: “Bana ne ki, bana sadece insanların (katında) zayıf olanlar ve onlarca miskin sayılanlar girer.” dedi.
Allahu Teâlâ da cehenneme: “Sen azabımsın kullarımdan dilediğine seninle azap ederim -ya da şöyle dedi- : “dilediğime seninle azap isabet olur” diye buyurur.
Cennete de: “Sen rahmetimsin, seninle kullarımdan dilediğime merhamet ederim”
diye buyurur.
“Her ikinizden her biri içinde dolusu vardır.” Buyurmuştur.
(Ebû Hüreyre (r.a.)’dan; Müttefekun aleyh-Tüm Hadis immalarınca. Hadisin lafzı Müslim'e aittir (2846)

ALLAH'ın azabı da merhameti de çoktur.
Bu hususu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bildirmiştir:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Eğer, ALLAH katındaki cezayı bilseydi, hiçbir mümin cennete gireceğini ummazdı. Eğer Rahmetinin çokluğunu bilseydi, hiçbir kâfir cennetten ümidini kesmezdi." buyurmuştur
(Müslim, Tevbe, 23)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "ALLAH, Rahmeti yüz parça yapmış, bunun doksan dokuzunu kendisinde tutmuş, bir parçasını yer yüzüne indirmiştir. Bu bir parça rahmet sebebiyle yaratıklar birbirlerine merhamet ediyorlar. O kadar ki hayvanlar, yavrularına zarar verir korkusuyla ayaklarını kaldırmaktadırlar." buyurmuştur
(Müslim, Tevbe, 17, 19; Buhârî, Edeb, 19).

ALLAHU ZÜ’L-CELÂL Kur'ân-ı Kerim'de;
ALLAHU ZÜ’L-CELÂL, merhametlilerin en hayırlısı (Mü'minûn, 23/118)
ALLAHU ZÜ’L-CELÂL, merhametlilerin en merhametlisidir (Yûsûf, 12/64).
ALLAHU ZÜ’L-CELÂL, dilediğine rahmetini ihsan eder (Bakara, 2/105).
Muttakilere (Hadîd, 57/28),
sâlihlere (Câsiye, 45/30),
Kur'ân'a sarılanlara (Nisâ, 4/175)
itaakârlara (Âl-i İmrân, 3/132),
namaz kılanlara (Nur, 24/56),
zekatını verenlere (A'râf, 7/156),
muhsinlere (A'râf, 7/56),
mallarından ALLAH yolunda infak edenlere (Tevbe, 9/99),
musibetlere sabredenlere (Bakara, 2/155-157),
emr-i bi'l-ma'ruf ve nehyi ani'l-münker yapanlara (Tevbe, 9/71),
ALLAH yolunda cihat edenlere (Bakara, 2/218),
kötülüklerden korunanlara (Mü'min, 40/7-9),
okunan Kur'ân'ı dinleyenlere (A'râf, 7/204)
ve âhiretten korkanlara (Zümer, 39/9) MERHAMET edeceğini bildirmiştir.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de Hadis-i Şeriflerinde:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "ALLAH, ancak merhametli olanlara rahmetini ihsan edecektir." buyurmuştur
(Buhârî, Cenâiz, 33)

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Rahmân, merhamet edenlere merhamet eder. Yer yüzündekilere merhamet edin (o zaman) göktekiler de size merhamet eder." buyurmuştur
(Ebû Dâvûd, Edeb, 66)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İnsanlara merhamet etmeyene ALLAH merhamet etmez." buyurmuştur
(Buhârî, Tevhît, 2)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimizin hakkını tanımayan bizden değildir (bizim sünnetimizi terk etmiştir)." buyurmuştur
(Ebû Dâvud, Edeb, 66)

Müfessirlerimizin bildirdiklerine göre;

Rahmân kelimesi; rikkat, acıma, incelik, yufka yüreklilik, yumuşaklık, sevecenlik, karşılıksız yardım ve iyilik, bağışlama, acıyıp esirgeme anlamlarına gelen “رحمة - rahmet” kelimesinden türetilmiştir.
Rahmân kelimesi, Arapçada sözün anlamını failin o işte tam yetkin olduğunu vurgulamak için kullanılan “mübalâğa” kalıbında bir kelimedir ve “rahmetin en yüce derecesine sahib olan” anlamına gelmektedir.
Bu anlamıyla Rahmân, rızkları, ihtiyaçları ve her türlü iyilikleri bağışlama hususunda, rahmetini yarattığı varlıklardan hiç esirgemeyen demektir.
Kur’ân’da insanlar için hiç kullanılmayan er-Rahmân ismi, 57 yerde ALLAH için kullanılmaktadır.
Ayrıca Kur’ân’daki bir sûre de er-Rahmân ismini taşımaktadır.
Bu sûrede ALLAHU ZÜ’l-CELÂL, rahmetinin bir sonucu olarak görünen, görünmeyen; bilinen bilinmeyen varlıklar için yarattığı nimetleri saymakta, insan ve diğer sorumlu varlıkların bu nimetlerin kıymetini bilip nankörlük etmemeleri gerektiğini tekrar tekrar vurgulamaktadır.

Rahîm kelimesi, “رحمة - rahmet, مرحمة - merhamet ve رحم - ruhm” mastarından hem etkin hem de edilgin anlamlı, “çok merhametli”, “merhamet olunan” anlamında bir sıfattır.
Kök anlamı acımak, merhamet etmek ve bağışlamak demektir.
Rahîm’in çoğulu “رحماء - ruhamâ” dır.
Merhamet , iyilik ve nimet anlamına da gelir.

Kur’ân’da, 114′ü ALLAH, bir tanesi de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için (Tövbe 128 ) olmak üzere toplam 115 kez yer alır.
Rahîm Sıfatı Kur’ân’da genellikle “çok bağışlayıcı” anlamına gelen “غفور - ğafûr” sıfatı ile birlikte kullanılmıştır.
Bu durum, ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’in ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğuna bir delil teşkil eder.
Bu sıfat, Kur’ân’ın dört âyetinde de “ارحمالرّاحمين - erhamü’r-râhimîn (Merhametlilerin en merhametlisi) şeklinde kullanılmıştır.
ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’in Rahmân ve Rahîm sıfatlarının her ikisi de “رحمة - rahmet” mastarından türemiş olmasına rağmen, aralarında anlam farklılıkları vardır.

Er-Rahmân, ALLAH celle celâluhu’nun Zât ismi değil, Sıfat İsmidir. Fiil Sıfatı değil, Zât Sıfatıdır ve Zâta mahsus özeldir.
Er-Rahmân) ismi, yalnızca ALLAHU ZÜ’l-CELÂL için kullanılan bir özel isimdir.
ALLAHU ZÜ’l-CELÂL’den başkasına Rahmân denilemez.

"Er-Rahîm" de ism-i fâil olarak ikinci bir sıfattır.
Rahmân gibi sıfât-ı gâlibe ve özel isim olmayıp ALLAH'dan başkası için de kullanılabilir ve fiil amelini yapar.
Başındaki belirleme edatı da bilinen zât içindir.

Rahmân, ALLAHU ZÜ’l-CELÂL'in bir özel ismi olduğundan dolayı ezeli ve lemyezeli içine alır.
Bundan dolayı, bu cins rahmet, merhamet ve nimet vermenin kullardan ortaya çıkması düşünülemez.
Rahîm ise yalnız ALLAH'a ait olmadığından sonsuzluğu gerektirmez.
ALLAHU ZÜ’l-CELÂL Rahmân olduğu için ezelî rahmeti umumîdir.
Her şeyin ilk yaratılışı ve icadında almış olduğu bütün fıtrî kabiliyet ve ihsanlar, ALLAH'ın Rahmân oluşundan kaynaklanan izafî oluşlardır.
Bu itibarla içinde rahmet izi bulunmayan hiçbir varlık düşünülemez.
Kâinattaki her şey Rahmân'ın rahmetine gark olmuştur.

RAHMÂN İsm-i Şerifi, ALLAH celle celâluhunun pek merhametli ve sonsuz rahmeti bulunan anlamlarına gelen bir Sıfat İsmidir.
Sıfat İsmi olmakla beraber, bu ismin ALLAH'tan başkasına verilmesi uygun görülmemiştir.
ALLAH celle celâluhu'nun özel bir ismi olduğundan dolayı tam anlamıyla tercüme edilemez.
Türkçede onun tam karşılığı olan bir kelime yoktur.
"Esirgeyici, Acıyan vs. tam olarak tercümesi değildir.
MerhametuLLAH bu kelimelere sığmaz.
Merhamet acıyı-kötülüğü giderip yerine sevinç-iyiliği getirmektir.
Pek merhametli şeklinde eksik olarak tefsir edilebilirse de tercüme edilemez.
ALLAH celle celâluhu kullarına Merhametini; Meşiyyetiyle diler, ve İradesiyle Takdir ve Tecellî eder.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Er RAHÎM İsm-i Şerifi de, çok merhamet edici anlamında bir isimdir. ALLAH celle celâluhunun Sıfat İsmi olmayıp, ALLAH celle celâluhu'dan başka varlıklara da verilebilen bir isimdir.
Bu iki sıfat "Rahmet" mastarından türemişlerdir.
Rahmâniyyet daha çok Ezeliyyetle,
Rahîmiyyet ise Ebediyyetle ilgilidir denilmiştir.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Evet! Kalbler, Rahmân'ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği gibi çevirir." Buyurmuştur.
(Tirmizî, Kader: 7, (2141); İbrahîm Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/289.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "ALLAH, Âdem'i Rahmân sûretinde yaratmıştır." Buyurmuştur.
(İbrahîm Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/288-289.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnne'r-Rahme şecnetun mine'r-Rahmân: Anne rahmi Rahmân'dan bir daldır” buyurmuştur.
(Gazzali, el-Maksadu'l-Esnâ)

Âcizâne Anladığımız dur ki;
Er Rahmân, “Sıfat-ı Müşebbehe: Benzetilen Sıfat”dır ve Zâtî Sıfattır.
Merhametullahın ASLÎ ve ZÂTÎ olduğunu bildirir.
Yaratandan yaratılanlara tecellî eder.
Er Rahmân Zâti Sıfat ismiyle, mübalağa vezninde İsm-i Fail olan Er Rahîm İsmiyle ŞE’EN de her AN her İŞte MERHAMETini yaratır durur ALLAH celle celâlihu..
Kısacası Er Rahmân İsmiyle merhametin Mutlak sahibi ve Er Rahîm İsmiyle merhametin Mutlak uygulayıcısıdır..
Şe’enullahın ÖZünde Merhametullah vardır.
ALLAH celle celâlihu Merhameten yarattığı AKIL taşıyanlara da merhamet etmelerini EMReder..

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: "Merhamet edenlere Rahmân da merhamet eder. Yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin."
(İbn Amr bin el-Âs (r.a.)'dan; Tirmizi ve aynı lafızla Ebû Dâvud).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “ALLAH mahlûkâtı yarattığı vakit, kendi nezdinde arşın üstünde bulunan kitabına kendisi için “Muhakkak benim rahmetim gazabıma galip gelmiştir.” yazmıştır.” buyurmaktadır.
(Buhârî, Tevhid 15, 55.)

Hadis olarak Esmau’l-Hüsna listesinde olan Er Rahmân ve Er Rahîm İsimleri, İsm-i A'zam olarak da bildirilmiştir:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: "ALLAH'ın ism-i a'zamı şu iki âyettedir" buyurmuş ve Bakara Sûresinin 163. âyeti ile Âl-i İmrân sûresinin 2. âyetini okumuştur.
(Tirmizî, Deavat, 65, V, 517; İbn Mâce, Dua, 9, II, 1267;İ. Ahmed, VI, 461).

وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ”
Resim---“Ve ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîm(rahîmu): İlâhınız bir tek ALLAH'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. O, rahmândır, rahîmdir.”
(Bakara 2/163)

اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ
Resim---“Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu) : ALLAH... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kâimdir.” (Âl-i İmrân 3/2)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “İnnallahe halaka'l-insane alâ sûrati'r-rahmân: ALLAH, İnsanı Rahmân sûretinde yarattı.” Buyurmuştur.
(Buharî, İsti'zân, 1; Müslim, Birr, 115, Cennet, 28; İbrahîm Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/288-289.)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “İnnallahe halaka âdeme alâ sûratihî: ALLAH, Âdem’i kendi sûretinde yarattı.” Buyurmuştur.
(Buhari, İstizan, 1; Müslim, Bir, 115)

Müslim aynı hadisi bir kez de, Hazret-i Âdem’in aleyhisselâm yaratılışını konu alan bir hadisin içinde, Cennet Kitabında, Hemmâm bin Münebbih’ten rivayet etmiştir.
O rivayet de şöyledir:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Aziz ve Celîl olan ALLAH, Âdem’i Kendi suretinde yaratmıştır.”
(Müslim, Cennet, 28.)

Bu son rivayetlerde geçen “Kendi” zamiri ve ilk rivayette geçen “Rahmân” ismi ile “ALLAH” ın Zât’ı kast edilmiştir.
Bir çok İslam âlimlerimizce “Sûretihi” deki zamir ALLAH’a raci’dir.
Hadisin tercümesi bu doğrultuda yapılmıştır.
Bir kısım âlimlere göre ise, oradaki zamir Âdem’e racidir ki;

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “ALLAH Âdem’i, Âdem’in kendi sûretinde yarattı.” Buyurmuştur şeklinde olur.
(İbn Hacer 5/182-83)

İmam Nevevî ve bazı âlimlerimiz bu rivayetleri müteşabih kabul etmiş, mânâsını tevil etmeden ALLAH’a havale etmesini daha uygun görmüşlerdir.
Hadiste yer alan “Sûretihi” deki zamirin ALLAH’a ait olduğunu, “Sûretihi” yani “kendi sûreti/onun sûreti” tamlaması, bir teşrif ve tahsis içindir, demişlerdir.
Yani, ALLAH’ın sahip olduğu insan sûreti anlamına gelir.
“Naketullah” yani “ALLAH’ın devesi”,
“Beytullah” yani “ALLAH’ın evi” tamlamaları da böyledir
.
(bk. Nevevî, ilgili hadisin şerhi)

ALLAH’ın sûretinde” ifadesini, insanların ALLAH’ın bazı sıfatlarını yansıtacak şekilde var edildiğini anlamak da mümkündür.
Nitekim, Kedi, kuş, insan olarak biz de görüyoruz ve ALLAH celle celâlihu da görüyor; biz de işitiyoruz, ALLAH celle celâlihu da işitiyor...
Fakat bu iki görme ve işitme asla aynı değildir.

Nitekim Kur'ân-ı Kerim’de:

فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ
Resim---“Fâtırus semâvâti vel ard (ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve minel en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh (fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîul basîr (basîru) : O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır; size, kendi cinsinizden çiftler yapmıştır. Davarlardan da (erkekli dişili) çiftler... Sizi bu tarzda yaratıb üretiyor. O’nun misli (O’na benzer) hiç bir şey yoktur. O, Semî’dir= bütün söylenenleri işitir. Basîr’dir= bütün yapılanları görür.”
(Şûrâ, 42/11)

İnsanların bazı vasıflarının ALLAH’ın bazı sıfatlarına muvafık olmasının, gerçek bir benzeşme olmadığına işaret edilmiştir.

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “ALLAH, insanı Rahmân sûretinde yarattı.” Buyurmuştur.
( Buharî, İsti'zân, 1; Müslim, Birr, 115, Cennet, 28)

Bu Hadis-i Şerifi doğru Anlamak budur inşae ALLAH
ALLAH celle celâlihu ZÂTen Madde-Sûretten münezzehtir.

Esas OL-AN, ALLAH celle celâlihunun Âlemlere rahmeti, İlâhî Rahmetin AKIL niemetiyle insanda TAMM Tecellîsini Anlamaktır.
İnsanoğlu, Beden-Nefis-Kalb-Ruh letaif makamlarıyla Kulluk teklifini kabul etmiştir ve Şehadet Âlemine indirilmiştir.

Hamm AKIL, İlahî NAKLi BİLip-BULup, O’nda OLup da AKL-ı SİLM haline gelince RAHMÂNİYYET Tecellîsini RUHunda DUYup-UYacaktır.
AKLın; Kısır, Kasıtlı, Kayıdlı, Bencil Karanlığından Rahmânî Aydınlığa çıkacaktır.
Küllî ŞEY’in her ÂN yeniden Yaratılıp durmasında ve “SEBBEHA” RAKSında RAHMÂNİYYET Tecellîsini Kur'ân-ı Kerimimizde SEYR edeceğiz inşae ALLAH

VAR görülen MevCÛDların kendi BENliklerinin geçici, iğreti, izafî ve gel-geç olduğunu ASL OL-AN Vâcibu’l-VüCÛD Bağında, Küllî RAHMÂNİYYET Tecellîsinin İNSANa yansıyan CÜZ’i Rahmetini, RAHMETANLİ’L ÂLEMİN Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gönül gÖZünden görürüz inşae ALLAH..
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Küllî RAHMÂNİYYET Tecellîsi o Tecellî ki;

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "Evet! Kalbler, RAHMAN'ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği gibi çevirir." Buyurmuştur.
(Tirmizî, Kader: 7, (2141); İbrahîm Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/289.)

Âlemlere gelmemize SeBeB, Sonsuz Rahmet Kaynağımız,

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAH, insanı RAHMAN sûretinde yarattı.” Buyurmuştur.
( Buharî, İsti'zân, 1; Müslim, Birr, 115, Cennet, 28)

Buyruğunda; ALLAH celle celâluhu, İnsan, RAHMAN ve yaratmak geçmektedir.
Aklı inanmış bir kişi bunu doğrudan “ALLAH celle celâluhunun RAHMeti AKLından dolayı en fazla insanda Tecellî etmiştir.” Şeklinde ANlar.
Yoksa azıcık AKLı olan da bilir ki hiçbir RESiM asla RESSAMına benzemez ara bağları açıkça resmin var edilmesi işlemidir.
Nasıl olur da ham akıl TECELLÎyi ANlamadan, El HÂLIK ALLAH celle celâluhuyu MAHLUKuna benzetebilir.

“Yaratmak” kelimesini düz AKIL asla anlayamaz ki Kur'ân-ı Kerîm’imize baktığında:
Sizi, amellerinizi ve hattâ düşüncelerinizi de Ben ALLAH celle celâluhu yaratmaktayım” mealinde Âyet-i Kerîmeler vardır.

Dış-Âfak-Beden SÛRETine takılıp kalmadan, İç-Enfüs-Ruh SÎRETini iyi İNCELEmeliyiz Kur'ân-ı Kerîm’imizde in şâe ALLAH

Üstad Said Nursî kaddesallâhu sırrahu Lem’alar‘da: “Bir kısım ehl-i aşk, insanın sîmâ-yı mânevisine bir sûret-i Rahmân nazarıyla bakmışlar.” Buyurarak Gönül Gözüyle görmeyi îkaz etmiştir.
Yine Şualar’da; Kâinat Ağacının meyvesi olan canlılar âleminde, “Sıfat-ı Seb’aca mânevî bir sîmâ-i Rahmânî ve temerküz-u esmâî” demektedir.

ALLAH celle celâluhunun ULÛHİYYET Sıfatları OL-AN Yedi Sıfatı, Sıfat-ı Seba’sı; Hayat, Kudret, İlim, İrâde, Kelam, Semi' ve Basar ile Hanefi görüşünce 8.cisi Tekvin-yaratmak…

Bu sıfatları Rahmânî bir Sûret ile yaratılışında ÂDEM AKLına-ANA KARTına yüklenen Tüm Esmâların Bir “MERKEZ” de toplandığı VARlık “İNSAN AKLı” dır..

Burada kısacada olsa;
Âdem aleyhi's-selâmı topraktan yaratıp da Rahmân Nefhası üfürülmesi,
Meryem aleyha's-selâm’a Rahmân Nefhası üfürülmesi,
Rahmânîyyet Hakîkatının SÎRETen AKIL ve DİRİlik Tohumu Olarak İNSANda-Babada Tecellîsi..
Rahîmiyyet Hakîkatının (Havva ve Meryem de) ANAda SÎRETİn SÛRETe Çıkışı Neş’esine dikkat etmemiz gerekir..

ESMÂu’l-HUSNÂ ve El-ÂLİM Esmâsı yansımasından ibâret OL-AN ÂLEMde, El-ALÎM Esmâsı Zuhûru İNSAN-AKLı Tecellîyullahın SEYR-ÂN AYNası ÂDEMoğlu OLmuştur..
Ulûhiyyet NAKLinin AYNası Ubûdiyyet AKLıdır..

ANA Rahminden DOĞan İNSAN Bedeni-Madddî Rahîmiyyet Sûretimiz iken,
Baba Rahmânîyyet zuhûrundan gelen İNSAN Rûhu-Mânevî Rahmânîyyet Sîretimizin BİR BİRini nasıl TAMM-ladığı..
Yine AKLımızın Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem SEViyesine SILA-ULAŞımında İlâhî NAKL ile TÜMM-lendiği SeYR u SüLuK Kemâlâtımız olmaktadır MuHaMMeDî Melâmette İn şâe ALLAH

İKRÂ! OKU!”
Kafa GÖZünün-Basarın AKILla GÖRdüğü Kelimedeki HARFlerin-ZARFların ŞEKİLleri SÛRETtir.
Kalb GÖZünün-Basîretin NAKİLle GÖRdüğü Kelimedeki HAREKElerin-SARFların NAKİLleri SÎRETtir..

Sanki Objektif ve Okuler gibi MuHaMMeDî Tevhid Dürbününü DERÛNumuzda elde edersek;
Şahdamarımızdan AKRAB-Yakın OL-AN RABBımız celle celâluhunun SÖZünü Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem SESinden SÎNemizde DUY-ar Hayâtımızda UY-arız İn şâe ALLAH

Elbette her ÂN seBBeHa Zikrinde OL-AN ZeRRe-Atom ve KüRRe-Kâinattaki “HER VAR” lıkta İlâhî İsim ve Sıfatlar SEYRedilebilir.
Ancak İNSANda, Âlemde OL-AN ÂDEM’de CEM’ edilmiştir.

Bunun için İmam ALİ kerremullâhi veche:“Eyâ insan cirmike cirmi’s-sâğirun, ve fike intavâ âlemu’l-ekber...”
“Ey insanoğlu! Cirmin (cisim, hacim) çok küçüktür, fakat Âlemu’l-Ekber sende intevadır, mündemictir. İçine sokulmuştur (o kadar da değerin var)” buyurması ne hârikadır.

Tavâ kökü: elbiseyi, yatağı v.s. dürüp katlamaktır. Mündemic: (dümûc’dan) indimâc eden, dürülüp sarılan, içine yerleşen, içine sokulması olup aynı anlamdadır.

Ey insanoğlu; Âlemu’l-Ekber senin ÖZüne, ENFÜSüne, FUADına dürülüp sokulmuştur.
Tıpkı bir TOHUMun içine yerleşen dev AĞAÇlar gibi...
Ruh “Âlemu’l-Emr”dendir.
Âlemu’l-Emr ise Emri veren Âlemdendir!

Bu SÖZün temelinde yatan ise kişinin Muhammedî OLuşu OLup;
Şerîat-ı Muhammediyye,
Târikat-ı Muhammediyye,
Mârifet-i Muhammediyye ve,
Hakîkat-i Muhammediyye, her kişinin özünde fitraten mündemictir.
Priz gibi herkesin HILKıyetinde-Yaratılış Programında ve ÖZ-ünde HAZIR beklemektedir...

Hakîkat-i MuhammediyyeSÎNi;
BİL-ir, Arar, BUL-ur, KULlanır O’nunla bizzât OL-ur ve O’nunla YAŞArsa ne mutlu SAÎDdir (EVLİYÂdır).
REDDederse ne yazık ki ŞÂKİdir (EŞKIYÂ) dır...
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12868
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Bir başka rivâyette ise İmâmı Alî kerremullâhi veche:
Eyâ insan: Ve tezeimu inneke cismi’s-sâgir ve fike intiva’l-âlemi'l-kebir: Ey insan, sen cismi sağirsin, zum’ edersin! Hâlbuki Âlemû’l-Ekber sende müntâvidir (intiva etmiştir, katlanmıştır).” buyurur.

Zum’ etmek: Bâtıl zann, sanı, şüphe.
Müntâvi, Mültevî: ihtivâ eden, bükülüp sarılıp sokulan.
Ey insanoğlu; sen kendini, küçücük bir şey, bir cisim mi sanıyorsun? Hâlbuki en büyük âlem (Evvel-Âhir-Zâhir-Bâtın) sende dürülüp toplanmıştır...” buyurur.

Azîz Efendimiz İmâm-ı Alî kerremullâhi veche’nin bu güzellikleri ve ÖZellikleri buyurmasındaki İNSAN, NÛRundan yaratılışımız ve Rahmetenli’l-âlemin Olarak, elbette prototip (ilk örnek) olan Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'dir.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ise; ALLAH (İsm-i celâl) celle celâluhu’nun Azâmet ve Kudreti karşısında, “ABDULLAH”ı olarak kulluk vasıflarını,
Fakriyet, Acziyet Zillet ve İlletini; Yâni Mahviyetini,
İLÂHÎ İLİM, İRADE, İDRAK VE İŞTİRAK TEVHİDİ ile ebedîyyen giyinip tenezzül ve tevâzu’ ile DEVR-ÂN edip, yuvarlanıp “Nokta” (ilk=ümm=ana=halkın aslı) olarak RABB’ısı Huzurunda küçüldükçe küçülüp en sonunda beyaz kağıda (var etme iradesi) İlâhî Kalemin (Nurullah) ucu ile konulan NOKTA HÂLinde ASL-dan HASL-hâsıl olmuştur…

Resim---Câbir bin Abdullah radiyallâhu anhu’dan:
“Yâ Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem! Anam babam sana fedâ olsun, ALLAH’ın en evvel yarattığı şeyi bana söyler misin?” dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Yâ Câbir! eşyâdan önce, kendi nurundan (Nurullah) senin PEYGAMBERİNİN NURUnu yarattı.” Ve şöyle buyurdu:
“O nur ALLAH’ın kudretiyle dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zaman ne levh, ne kalem, ne cennet, cehennem, ne melek, ne gök, ne güneş, ne ay, ne cin ne de ins var idi.” Ondan sonra buyurdu ki:
“ALLAH Teâlâ mahlûkatı yaratmak istediği zaman, o nuru taksim edip 4 parça yaptı:
İlk parçadan KALEMi yarattı.
İkinci parçadan LEVH’i yarattı.
Üçüncü parçadan ARŞ’ı yarattı.
Dördüncü parçayı taksim edip dört parça yaptı:
İlkinden GÖKleri yarattı.
İkincisinden YERi yarattı.
Üçüncüsünden CENNET ve CEHENNEMi yarattı.
Dördüncü parçayı yine taksim edip dört parçaya ayırdı:
Birincisinden mü’minlerin GÖZlerinin NURUnu yarattı.
İkincisinden KALBlerinin NURUnu yarattı ki o, ALLAH’ı bilmedir.
Üçüncüsünden DİLlerinin NURUnu yarattı ki o da Kelime-yi Tevhiddir....

(İmâm Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II-600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV-312/6404)

Cümle HAT-lar (kâinât, eşyâ) ve HARFler (sözler, ahdler vs.) bu NOKTAnın ŞEENULLAHtaki; Evvel, Âhir, Zâhir ve Bâtın Hareketi, Harekesi, Mârifeti ve Hünerleridir.

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ
Resim---Yes’ eluhu men fi's-semâvâti ve'l-ard (ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin :Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'ndan ister. O, her an YARATMA hâlindedir.
(Rahmân 55/29)

Kısacası MuHaMMeDî Şuurda;
cAN Sîreti, cANevi Sûretinde Muhteşem bir Sûret-i Rahmân Tecellîsini temaşa ettirmektedir AKLSelimlere..

Kur'ân-ı Kerim de Er-Rahmân İsmi:

الرَّحْمَنُ
Resim---''Er rahmân(rahmânu): Rahmân
(Rahmân 55/1)

Kur'ân-ı Kerimin MuhaMMedî Miftahı Besmelemiz Rahmân ve Rahîm olan ALLAH celle celâluhu İSMiyle başlar..
5 âyette er-Rahmânu’r-Rahîm geçer:

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Resim---B'ism'illâhi'r-rahmâni'r-rahîm: Rahmân, Rahîm ALLAHın ismiyle
(Fâtiha 1/1)

الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
Resim---Er-rahmâni'r-rahîm(rahîmi): O Rahmân, Rahîm,
(Fâtiha 1/3)

وَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ لاَّ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ
Resim---Ve ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), lâ ilâhe illâ huve'r-rahmânu'r-rahîm(rahîmu): İlâhınız bir tek ALLAH'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân'dır, Rahîm'dir.
(Bakara 2/163)

تَنزِيلٌ مِّنَ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Resim---“Tenzîlun miner rahmânir rahîm(rahîmi): O rahmânı rahîmden indirilme
(Fussilet 41/2)

هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ
Resim---''Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), huver rahmânur rahîm(rahîmu): O öyle ALLAH ki ondan başka Tanrı yok gaybi de bilir şehadeti de, o rahmândır, rahîmdir
(Haşr 59/22)
Resim
Cevapla

“Kul İhvani Divanında Esmalar” sayfasına dön