ESMAu'L- HÜSNÂ'nın KUR'ÂN-ı KERİM AÇILIMI

Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Kur'ân-ı Kerimimizde çokça ilim ve el Alîm esma âyetleri vardır:

el-ALÎM ALLAH celle celâluhu sınırsız bilendir:

وَعِندَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لاَ يَعْلَمُهَا إِلاَّ هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِن وَرَقَةٍ إِلاَّ يَعْلَمُهَا وَلاَ حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الأَرْضِ وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Resim---Ve indehu mefâtihul gaybi lâ ya’lemuhâ illâ huve, ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahr(bahri), ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn(mubînin): Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır.”
(En'âm 6/59).

Akl-ı silim sahibi insan ALLAH celle celâluhunun Mutlak Bilici el Âlîm olduğunu bilerek niyetini fiile-amele dönüştürür.

وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا عَرَّضْتُم بِهِ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَاء أَوْ أَكْنَنتُمْ فِي أَنفُسِكُمْ عَلِمَ اللّهُ أَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلَكِن لاَّ تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا إِلاَّ أَن تَقُولُواْ قَوْلاً مَّعْرُوفًا وَلاَ تَعْزِمُواْ عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتَّىَ يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا فِي أَنفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ
Resim---Ve lâ cunâhe aleykum fîmâ arradtum bihî min hitbetin nisâi ev eknentum fî enfusikum, alimallâhu ennekum se tezkurûnehunne ve lâkin lâ tuvâıdûhunne sirran illâ en tekûlû kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen), ve lâ ta’zimû ukdeten nikâhı hattâ yeblugal kitâbu eceleh(ecelehu), va’lemû ENNALLÂHE YA’LEMU MÂ FÎ ENFUSİKUM fahzerûh(fahzerûhu), va’lemû ennallâhe gafûrun halîm(halîmun): (İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette ALLAH KALBİNİZDEN GEÇENİ BİLMEKTEdir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır.”
(Bakara 2/235)

el-Alîm, ismi şerifi, her şeyi hakkıyla ZÂTen Bilendir.
Allah-ü Teâlâ’ya nisbet edildiğinde, zaman ve mekân kaydı olmaksızın, olmuş olanı, olmakta olanı ve gelecekte olacak şeyleri; küçük-büyük, gizli-âşikâr, her şeyi ve her hadiseyi bilen demektir.
ALLAH celle celâluhu ZÂTen, Sıfaten ve ESMÂen BİZ BİR-İZdir… Nur-u MİM CEM’inde LUTFen ve AYNendir.. el ALîM ALLAH celle celâluhu

وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
Resim---Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne): Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.:''
(Bakara 2/30)

وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Resim---Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne): Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi.”
(Bakara 2/31)

قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Resim---Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm(hakîmu): Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler.”
(Bakara 2/32)

قَالَ يَا آدَمُ أَنبِئْهُم بِأَسْمَآئِهِمْ فَلَمَّا أَنبَأَهُمْ بِأَسْمَآئِهِمْ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَأَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنتُمْ تَكْتُمُونَ
Resim---Kâle yâ âdemu enbi’hum bi esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî a’lemu gaybes semâvâti vel ardı ve a’lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûn(tektumûne): (Bunun üzerine: ) Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semâvat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.”
(Bakara 2/33)

el-ALÎM celle celâluhu İsm-i Şerifi Hadis-i Şeriflerde;

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz İstihâre Hadîsinde.:
Ey ALLAHım! SENin İlmin ile SENden hayırlısını isterim. SENin Kudretin ile SENden güç isterim. SENin Fazl u Kereminden isterim. Muhakkak ki SEN güç yetirirsin ben ise güç yetiremem. SEN BİLİRsin ben ise BİLemem. SEN gaybı en iyi BİLensin!.
Ey ALLAHım! Eğer bu işin benim için dinimde, dünya islerimde ve isimin sonucunda benim için hayrlı olduğunu BİLiyor isen benim için onu takdir et ve onu benim için kolaylaştır. Sonra onda benim için bereket kıl. Eğer bu isin benim için dinimde, dünya islerimde ve işimin akibetinde benim için ser olduğunu BİLiyor isen onu benden ve beni de ondan çevir. Hayr neredeyse onu benim için takdir et. Sonra beni onun ile razı et!.”
buyurmuştur.
(Buhârî, Tevhid 10; Tirmizî, Vitr 480; Ebû Dâvud, Vitr 1; İbn Mâce, İkamet (1383))

Lakît b. Âmir radiyallahu anhu.: “Yâ Resûlullah!. Gayb hakkında ne BİLiyorsun?” dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle cevâp verdi:
“RABB’in gaybın beş anahtarını gizledi onları ALLAH’tan başka hiç kimse BİLmez!.” buyurdu ve elini işâret etti.
Ben de.: “Onlar nedir?." diye sordum,
O da şöyle buyurdu.:
1-) Ecelin ilmi; siz BİLmediğiniz halde sizden birinin ne zaman öleceğini O BİLir.
2-) Siz BİLmediğiniz halde O, meni’nin rahme ne zaman düseceğini BİLir. Yarın ne olacağını BİLir. Sen BİLmediğin halde O senin ne yiyeceğini BİLir.
3-) Siz korktuğunuz halde size merhamet edegeldiği yagmurun gününü O BİLir.
4-) Yüce ALLAH (celâline ve azâmetine yakışır bir şekilde) güler. Yakında gelecek yagmurunuzu O BİLir.
5-) Kıyamet Gününü O BİLir!.”
buyurdu.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/13)

İKİ-lik DERDi olarak Yaratılan Hamm-Çiğ-Çağla-Acı AKIL, NAKLen RÜŞDüne Erince-NaSRullahla- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle GuFRana Erince, FeTHullahla İlahî LUTFa Kavuşur ve SUyun BUZdan TEStisi İKİliğin FaRK edip TeRKeder… yani ancak ER-likte ERir..

الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِالْفَحْشَاء وَاللّهُ يَعِدُكُم مَّغْفِرَةً مِّنْهُ وَفَضْلاً وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---Eş şeytânu yeidukumul fakra ve ye’murukumbil fahşâi vallâhu yeidukum magfireten minhuve fadlâ(fadlan), vallâhu vâsiun alîm(alîmun): Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vâdeder. Allah herşeyi ihata eden ve herşeyi bilendir.”
(Bakara 2/268)

Kur’ân-ı Kerîm’de; İnsan AKLına anlatılan, Âdem aleyhi's-selâm’ın ve ZaHRındaki TüMM İnsanların Yaratılış-kaderi vardır.
İnsan oğlunu HALİFe olarak yaratan ve tüMM Esmaları AKıL AnA Kartına yükleyen, HaMM AKLına İlâhî NAKLi BİLİp, BULup, OLup da YAŞAmayazsa HuLF edip Yaratanıyla ihtilafa düşüp, ahdinde durmamak, ahdini bozmak. Sözünden caymak suçu işleyeceğini peşinen buyurmuştur ve duyurmuştur..
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem e teSLiM olmuş SiLM Akılların DERûNî derinlikte duyacağı HAŞYET ve HaYRanlığın en veciz ifadesinde:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : “Ben, sizin Allah’tan en çok korkanınız ve en ileri takvâ sahibi olanınızım...” buyurup-duyurmaktadır.
(Buhârî, Nikâh, 1; Müslim, Nikâh, 5, (1401); Nesâî, Nikâh, 4.)

Muhitin sonsuz Fez sonsuzluğu içindeki AKıLa “SUyun TESTİsi BUZdan!” buyrumakta ve sonsuz KIBLeyi Merkezdeki Sabit NOKTAdan-ZeRReden, MM Muhit KüRREsini GÖSTERmektedir.. elhamdulillahi RABBilÂLEMînnn!..

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun): Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zatı) oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir.”
(Bakara 2/115)

Merkezin ÖZ-ündende YaKîN ve şu AN OLduğu HÂLde gözükmeyen GaiB-GaYB Âlemi BİLeliğinde BİZ BİR-İZlik NeŞ’esi şu AN ŞeeNuLLAHta her AN YAŞAtılmaktadır.

وَعِندَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لاَ يَعْلَمُهَا إِلاَّ هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِن وَرَقَةٍ إِلاَّ يَعْلَمُهَا وَلاَ حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الأَرْضِ وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Resim---Ve indehu mefâtihul gaybi lâ ya’lemuhâ illâ huve, ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahr(bahri), ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn(mubînin): Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır
(En’âm 6/59)

ZID-ların, İKİliğin, Gafletin Gölgesine SARılan Hayat Serüveni DÖNgüsü Can Bazarında Anlatılırken:

وَهُوَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُم بِاللَّيْلِ وَيَعْلَمُ مَا جَرَحْتُم بِالنَّهَارِ ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ فِيهِ لِيُقْضَى أَجَلٌ مُّسَمًّى ثُمَّ إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ ثُمَّ يُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Resim---Ve huvellezî yeteveffâkum bil leyli ve ya’lemu mâ cerahtum bin nehâri summe yeb’asukum fîhi li yukdâ ecelun musemmâ(musemmen), summe ileyhi merci’ukum summe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne): Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir.”
(En’âm 6/60)

Dünyadan 12 km. yükselseniz GÖKlere Doğup Batmayan Güneş ve Gündüz-Gecesiz ZamAN iken,
İnince Yer YÜZÜne sayısız Hesaplar Âleminde KULLuk İmtihanı…

فَالِقُ الإِصْبَاحِ وَجَعَلَ اللَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Resim---Fâlikul ısbâh(ısbâhı), ve cealel leyle sekenen veş şemse vel kamere husbânâ(husbânen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi): O, sabahı aydınlatandır. O, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı (vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, azîz olan (ve her şeyi) pek iyi bilen Allah'ın takdiridir.”
(En’âm 6/96)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Her İnsanın gönlünden GEÇenleri ÖZ GÖZünden GÖRen ALLAH celle celâluhu..

أَلا إِنَّهُمْ يَثْنُونَ صُدُورَهُمْ لِيَسْتَخْفُواْ مِنْهُ أَلا حِينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

E lâ innehum yesnûne sudûrehum li yestahfû minh(minhu), e lâ hîne yestağşûne siyâbehum ya'lemu mâ yusirrûne ve mâ yu'linûn(yu'linûne), innehu alîmun bi zâti's-sudûr(sudûri): Bilesiniz ki, onlar Peygamber'den, (düşmanlıklarını) gizlemeleri için göğüslerini çevirirler (gönüllerinden geçeni gizlerler). İyi bilin ki, onlar elbiselerine büründükleri zaman dahi, ALLAH onların gizlediklerini de, açığa çıkardıklarını da bilir. Çünkü O, kalplerin özünü bilendir.” (Hûd 11/5)

اللّهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ أُنثَى وَمَا تَغِيضُ الأَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُ وَكُلُّ شَيْءٍ عِندَهُ بِمِقْدَارٍ

Allâhu ya’lemu mâ tahmilu kullu unsâ ve mâ tegîdul erhâmu ve mâ tezdâd(tezdâdu), ve kullu şey’in indehu bi mıkdâr(mıkdârin): Her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir.
(Ra’d 13/8)

TEVHİD TEMELinde KULLUK Ülkesinde; HaKKı DUYup-HaYRıYAŞAmak İçin O Hâlde OLmak, O Hâlde OLmak için AKLen NaKLi BULmak ve de AKLen NaKLi BULmak için isekul rabbi zidnî ilmâ!BUYruğunu BİLmek ŞaRTTır..


فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِن قَبْلِ أَن يُقْضَى إِلَيْكَ وَحْيُهُ وَقُل رَّبِّ زِدْنِي عِلْمًا

Fe teâlallâhu'l meliku'l-hak(hakku), ve lâ ta’cel bi'l-kur’âni min kabli en yukdâ ileyke vahyuhu ve kul rabbi zidnî ılmâ(ılmen): Gerçek hükümdar olan ALLAH, yücedir. Sana O'nun vahyi tamamlanmazdan önce Kur'an'ı (okumakta) acele etme ve "RABBim, benim ilmimi artır" de.
(Tâ-Hâ 20/114)

Sonsuz BİLinmiyenli denklem çözümü değildir elbette bu HaYYat, öğrencisi kadar öğretmeni de vardır hamdolsun!
İlk-Tek Noktamız
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemin SESinden ALLAH celle celâluhunun SÖZünü DUY-UYup da OLUMLU TüMMlük olan HAYRın Hakkınca YAŞAnmasında MuhaMMedî Hasbî Hizmetle insanlığa BİLmek IŞIĞI Olanlar için Aziz Efendimiz,

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Şüphesiz ki ALLAH, melekleri, gök ve yer ehli, hatta yuvasındaki karıncalar bile, hatta balıklar bile, insanlara hayrı öğretenlere duâ ederler.Buyurur.
(Tirmizî, İlim, 19. Hadis no: 2686.)


إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ

İnnallâhe indehu ilmu's-sâah(sâati), ve yunezzilu'l-ğays(gayse), ve ya’lemu mâ fî'l-erhâm(erhâmi), ve mâ tedrî nefsun mâzâ teksibu ğadâ(gaden), ve mâ tedrî nefsun bi eyyi ardın temût(temûtu), innallâhe alîmun habîr(habîrun): Kıyâmet vakti hakkındaki bilgi, ancak ALLAH'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz ALLAH, her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.
(Lokmân 31/34)

zÂHİRî ŞüHûD ve bâTINî GaYBiyyet, 6 YöNün ÖZündeki 7.inci gÖZ ün BAKışı daima RaHM üzeredir.. Sırf Merhâmettir.. RahîMiyyet-RahmâNiyyet TaMMlığı ve TEVHİD TüMMlüğüdür..


ذَلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Zâlike âlimu'l-ğaybi ve'ş-şehâdeti'l-azîzu'r-rahîm(rahîmu): İşte, görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak gâlib ve merhâmet sâhibi O'dur.
(Secde 32/6)


يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ السَّمَاء وَمَا يَعْرُجُ فِيهَا وَهُوَ الرَّحِيمُ الْغَفُورُ

Ya’lemu mâ yelicu fî'l-ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mine's-semâi ve mâ yarucu fîhâ, ve huve'r-rahîmu'l-ğafûr(gafûru): Yerin içine gireni ve ondan çıkanı; gökten ineni, oraya çıkanı bilir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.
(Sebe’ 34/2)

İnsan sûretinde ve akılla yaratılan her insan BİLir ki,
İnsana en yakın
RASÛL aleyhi's-selâm ve O’nunla ALLAH celle celâluhu BİLgisi ancak MüMkündür ki ÖZünden DUYup YÜZünden UYaBİLsin!.

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Şu topluluklara ne oluyor ki benim yaptığım şeyi yapmaktan çekiniyorlar. ALLAH’a yemin ederim ki, ben onların ALLAH’ı en çok bileniyim ve en çok ALLAH’tan korkanıyım.buyurur.
(Buhârî, Edeb, 72.)


إِنَّ اللَّهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

İnnallâhe âlimu gaybi's-semâvâti ve'l-ard(ardı), innehu alîmun bi zâti's-sudûr(sudûri): Şüphesiz ALLAH, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Gerçek şu ki O, sinelerin özünde (saklı) olanı bilir.
(Fâtır 35/38)
Şimdi, şu ANda, Şe’eNullahta Sünnetullah gereğiKûN feye KûNOlgusunda veBİZ BİR-İZSeBBaha-YÜZgüsünde-DEVrinde Küllî ŞEY kendi KADERinin KaDaRına tecrî li mustekarrin lehâCeRR edip Gitmektedir..


وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ

Ve'ş-şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîru'l-azîzi'l-alîm(alîmi): Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen ALLAH'ın takdiridir.
(Yâ-Sîn 36/38)

KûN feye KûNHÜKMuLLahın Uygulanması OL-ANında,OLsun! OLmasın!Gafleti-Cehâleti-Dalâleti ve İhâneti AYRı Olmayana âşikâr âyandır…


يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ

Ya’lemu hâinete'l-a’yuni ve mâ tuhfî's-sudûr(sudûru): ALLAH, gözlerin hâin bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.
(Mü’min 40/19)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Varlığın CAN-DiRilik HaYYatiyyet iksiri ŞEHVET ÇİFTliği-EŞliği içinde devam eden Hayy Zincirinde insan, hayvan ve bitki dirilik ŞeHVeti aynıdır..
Sayısız yaratıklar İÇinde, sâdece İnsan-ÂDEMoğlu, AKLıyla anlar ki Şehvet şartlarıyla DOĞup, bedenen-aklen
RÜŞD erdiğinde İlahî Şehâdete ULAŞıp, ALLAH celle celâluhu’nun ŞâHiDi olması için yaratılmıştır.. Taşların, Bitkilerin ve Hayvanların yaratılışını ve gereklerini BİLmek sorumluluğu yoktur.. GüLün ANAsının Gübre Oluşunu Anlayanlar Bilir ki, canlı-cansız CüMMle RESİMlerin ReSSAmının Benzerini ESER-RESİMleri içinde PUT Olarak ARAmak Ahmaklıktır..


فَاطِرُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَعَلَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا وَمِنَ الْأَنْعَامِ أَزْوَاجًا يَذْرَؤُكُمْ فِيهِ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ

Fâtıru's-semâvâti ve'l-ard(ardı), ceale lekum min enfusikum ezvâcen ve mine'l-en’âmi ezvâcâ(ezvâcen), yezreukum fîh(fîhi), leyse ke mislihî şey’un, ve huves semîu'l-basîr(basîru): O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler yaratmıştır. Bu sÛretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.
(Şûrâ 42/11)

Zâhirde Yer yüzü ve 7 kat gökler, bâtında Beden Ülkesi ve 7 Kat Letâif Gönül İklimlerimize Muhit olan ALLAH celle celâluhu..


اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا

Allâhullezî halaka seb'a semâvâtin ve mine'l-ardı mislehunn(mislehunne), yetenezzelu'l-emru beynehunne li ta'lemû ennallâhe alâ kulli şey'in kadîrun ve ennallâhe kad ehâta bi kulli şey'in ilmâ(ilmen): ALLAH, yedi kat göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Ferman bunlar arasından inip durmaktadır ki, böylece ALLAH'ın her şeye kadir olduğunu ve her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.
(Talâk 65/12)

SoNsuz EsMâULLaHın Bizdeki Takdiri OLan AKILlarımız, İKİlik- İKİ Uçlu-ŞEYlik ŞEY-t-ÂNlığından;
Kendini
BİLerek, Kâmilini BULarak, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemde OLarak, şu AN Şe’eNuLLAHta, Eşya-Olay-Zaman ve AKLî ZaNNın ANAhtarının el Alîm ALLAH celle celâluhunun OLduğunu FİİLen YAŞAr in şâe ALLAH!..


لَهُ مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Lehu mekâlîdu's-semâvâti ve'l-ard(ardı), yebsutu'r-rızka li men yeşâu ve yakdir(yakdiru), innehu bi kulli şey’in alîm(alîmun): Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı bol verir, dilediğinden de kısar. O, her şeyi bilendir.
(Şûrâ 42/12)

İlâhî sıfatlar, zatî ve sübutî olmak üzere iki gruba ayrılıyor.

Zâtî sıfatlar :
1- Vücud (Varlık),
2- Kıdem (Ezeliyet, evveli olmama),
3- Bekâ (Ebediyet, âhiri olmama),
4-Vahdâniyet (Bir olma, şeriki bulunmama),
5- Kıyam binefsihî (Varlığının devamının zatından olması-başkasın yardımıyla olmaması ),
6- Muhalefetu’n- li'l-havâdis ( Zât'ının mahlukatın zatlarına ve sıfatlarında mahluk sıfatlarına benzememesi)

Subûtî sıfatlar:
1-Hayat
2- İlim
3- İrâde
4- Kudret
5- Semi' (işitmesi)
6- Basar (görmesi)
7- Kelâm (konuşması)
8- Tekvin (Yaratma, var etme.) Tekvin sıfatı Mâturîdî mezhebine göredir. Diğer İtikat imamı İmam Eş’arî, bu sıfatı müstakil bir sıfat olarak düşünmez. Böylece bu mezhebte Subûtî sıfatlar yedi tâne olmuş olur.

Bâzı İslâmî kaynaklarda ilâhî isimlerden de sıfat diye söz edildiği görülür. Meselâ,
Kerim ALLAH'’ın bir ismidir. Aynı zamanda ALLAH'’ı kerem sâhibi olarak vasıflandırması cihetiyle de sıfat vazifesi görür. Kerim ALLAH dediğimiz zaman Kerim ismini sıfat makâmında kullanmış oluruz.

Yine bu kaynaklarda Cenâbı
HAKK’ın sıfatları üç grupta mütalâa edilir:
1- Zâtî sıfatlar (Bunlar subûtî ve selbî olarak iki kısma ayrılırlar)
2- Fiilî sıfatlar.
3- Mânevî sıfatlar.

ALLAH'’ın bütün güzel isimleri bu sıfatlardan birine dayanır. Meselâ, Âlim ismi sıfat-ı subûtiyeden “ilim” sıfatına, Kadîr ismi “kudret” sıfatına, Mütekellim ismi kelâm sıfatına dayanır. Keza, Evvel ismi, zatî sıfatlardan kıdem sıfatına, Âhir ismi, bekâ sıfatına dayanır.

İlâhî isimlerden çoğu fiilî sıfatlara dayanmaktadır.
Hâlik ismi, yaratma fiiline; Muhyi ismi ihya (hayatlandırma) fiiline; Musavvir ismi “tasvir”, yâni sûret verme fiiline; Mumît (ölümü verici) ismi, imate (ölümü verme-öldürmek) fiiline dayanır.

Bazı isimler de manevî sıfatlara istinad ederler.
Hakîm ismi Cenâbı HAKK'’ın hikmet sâhibi olması sıfatına; Kebir ismi, kibriyâ sâhibi olma vasfına; Cemîl ismi, cemâl sâhibi olmasına dayanır.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem İLMin ve ANLAmanın değerini bildirmiştir:

Alîm celle celâlihu Hadis-i şeriflerde.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ey Allahım! Senin ilmin ile Senden hayırlısını isterim. Senin kudretin ile Senden güç isterim. Senin fazl u kereminden isterim. Muhakkak ki Sen güç yetirirsin ben ise güç yetiremem.
Sen bilirsin ben ise bilemem. Sen gaybı en iyi bilensin.
Ey Allahım! Eğer bu işin benim için dinimde, dünya islerimde ve isimin sonucunda benim için hayırlı olduğunu biliyor isen benim için onu takdir et ve onu benim için kolaylaştır. Sonra onda benim için bereket kıl. Eğer bu isin benim için dinimde, dünya islerimde ve işimin âkibetinde benim için ser olduğunu biliyor isen onu benden ve beni de ondan çevir. Hayr neredeyse onu benim için takdir et. Sonra beni onun ile razı et!.” buyurmuştur.
(Buhârî, Tevhid 10; Tirmizî, Vitr 480; Ebû Dâvud, Vitr 1; İbn Mâce, İkamet (1383)

Lakît b. Âmir radiyallahu anhu.: “Yâ Resûlullah, gayb hakkında ne biliyorsun?” dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: RABB’in gaybın beş anahtarını gizledi onları ALLAH celle celâlihu’dan başka hiç kimse bilmez buyurdu.” ve elini işâret etti.
Ben de.: “Onlar nedir?.” diye sordum
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.:
“1-) Ecelin ilmi; siz bilmediğiniz halde sizden birinin ne zaman öleceğini O bilir.
2-) Siz bilmediğiniz halde O meni’nin rahme ne zaman düşeceğini bilir. 2-) 3-) Yarın ne olacağını bilir.
4-) Sen bilmediğin halde O senin ne yiyeceğini bilir.
5-) Siz korktuğunuz halde size merhamet edegeldiği yağmurun gününü O bilir. ALLAHu Zü’L- CeLÂL (celâline ve azâmetine yakışır bir şekilde) güler. Yakında gelecek yağmurunuzu bilir. Kıyamet gününü bilir” diye cevâb verdi.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/13.)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Şüphesiz ki ALLAH, melekleri, gök ve yer ehli, hattâ yuvasındaki karıncalar bile, hattâ balıklar bile, insanlara hayrı öğretenlere duâ ederler.buyurmuştur.
(Tirmizî, İlim, 19. Hadis no: 2686.)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Yalnız şu iki kimseye gıpta edilmelidir: Biri, ALLAH’ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse, diğeri, ALLAH’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse.buyurmuştur.
(Buhârî, İlim, 16, Müslim, Müsâfirîn 268.)

El Âlim ve El Alîm celle celâluhu isimlerini Anlayan sâlim AKILlar, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi DUYmadan EMRullaha UYulamaycağını BİLirler.
Bakınız her telden çalan cübbeli cübbesiz benlikçilere ne buyurmakta Efendimiz aleyhi's-selâm..


Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Şu topluluklara ne oluyor ki benim yaptığım şeyi yapmaktan çekiniyorlar. ALLAH’a yemin ederim ki, ben onların ALLAH’ı en çok bileniyim ve en çok ALLAH’tan korkanıyım.buyurur.
(Buhârî, Edeb, 72.)

İbn Abbas ve Ebu’d-Derda’dan rivâyet edilen hadisde,
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Bir saat tefekkür altmış yıl ibâdetten hayırlıdır.buyurmuştur.
(Aliyyu’l-Kārî, Esrâru’l-Merfû‘a, 175; Aclûnî, 1/310)

İmam Ali kerremullâhi veche:Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurumbuyurmuştur.

Yine İmam Ali kerremullâhi veche yakın dostu Kûfeli Kümeyl bin Ziyâd’a şöyle demiştir:Kümeyl, ilim maldan hayırlıdır. Çünkü ilim seni, sen ise malı korursun. İlim hâkim, mal mahkûmdur. Mal harcanmakla eksilir, ilim sarfiyatla artar.
(Kandehlevî, Muhammed Yusuf, Hayâtü’s-Sahâbe, III, 159.)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim

seher seyri gurbetteydim
hâl
-i Resim hazır hasretteydim
hemi yandım
.. hemi dondum
ceheNNemde
.. ceNNetteydimm..

ZEVK 4858

DOST ELİnden DOLU ALdık!.. Bezm-i BeLÂ BARDAĞInı
SIRATIN SIRTIna KURduk
Resim cANda ÇİLE ÇARDAĞInı
DÜNYA ÂHRET ARAsında
.. TEL CANBÂZI Resim kul İhvÂNî
AKLıma Resim NAKLin DEdiği
Resim küllî ŞEY Resim ESMÂ YIĞINI!...


11.03.12 04:07
tktktrstkks
-brsbrs
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Yalnız şu iki kimseye gıpta edilmelidir: Biri, Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse, diğeri, Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına öğreten kimse.”
(Buhârî, İlim, 16, Müslim, Müsâfirîn 268.)

Resim---Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a biri âbid diğeri alim iki kişiden bahsedilmişti. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Alimin âbide üstünlüğü, benim, sizden en basitinize olan üstünlüğüm gibidir" buyurdu.
(Tirmizî, İlim 19, (2686).

Resim---İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Tek bir fâkih, şeytana bin âbidden daha yamandır." buyurdu.
(Tirmizî, İlim 19, (2083)

Fâkih: Fıkıh ilmini bilen. İslâm hukukçusu. * Zeki, anlayışlı kimse.
Abid: İbadet eden. Zâhid. Çok ibadet eden, dinin özünü anlyamadan yapan kimsrdir.

Resim---İmam Ali kerremullahi veche anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Dinde fâkih olan kimse ne iyi kimsedir! Kendisine muhtaç olununca faydalı olur. Kendisine ihtiyaç olmayınca ilmini artırır."
(Rezin tahric etmiştir.)

Bilgi NOTU:
Hadislerin altında yer alan Hadis İmamı Rezin kimdir?
Temel hadis eserlerinin tasnifinden hemen sonra, meydana getirilmiş eserlerdeki hadislerin tekrarlarını çıkartıp bir araya toplamak suretiyle geniş çaplı çalışmalar telif edilmiştir.
Bunların başında Endülüslü bir âlim olan Ebu’l-Hasen Rezin b. Muâviye el-Abderî es-Serakostî (ö. 535/1140) İbn Mâce’nin Sünen’i yerine İmam Mâlik’in Muvatta’ını koyarak Kütüb-i Sitte’nin hadislerini “et-Tecrîd li’s-Sıhâh ve’s-Sünen” adıyla bir araya toplamıştır.
Rezin tahriç etti-ortaya çıkardı denilen zat bu değerli imamadır

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kim ilim taleb ederse, bu işi, geçmişteki günahlarına kefaret olur" buyurmuştur."
(Sahbere radıyallahu anh'tan; Tirmizî, İlim 2, (2650).

Resim---Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Zancılardan önce, ölem öğrenin yani zanlarıyla konuşanlardan önce."
Rezin tahric etmiştir. Buharî'de bunu bir bab başlığında muallak (senetsiz) olarak kaydetmiştir.
(Feraiz 2).


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Hikmetli söz mü'minin yitiğidir. Onu nerede bulursa, onu hemen almaya ehaktır." Buyurdu.
(Ebu Hüreyre radıyallahu anh dan; Tirmizî, İlim 19, (2688).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "İlim üçtür. Bunlardan fazlası fazilettir. Muhkem âyet, kâim sünnet, âdil taksim." Buyurdu.
(İbn-i Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma dan; Ebu Davud, Feraiz 1, (2285); İbnu Mace, Mukaddime 8, (54).

Resim---Ebu Vâkid el-Leysi radıyallahu anh: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm mescidde otururken üç kişi çıktı geldi. İkisi Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a yönelerek önünde durdular. Bunlardan biri, bir aralık bularak hemen oraya oturdu. Diğeri de onun gerisine oturdu. Üçüncü kimse ise, geri dönüp gitti.
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (dersinden) boşalınca buyurdular:
"Size üç kişiden haber vereyim mi? Bunlardan biri Allah'a iltica etti, Allah da onu himayesine aldı. Diğeri istihyada bulundu, Allah da onun istihyasını kabul etti. Üçüncüsü ise geri döndü, Allah da ondan yüz çevirdi."

(Buharî, İlim 8, Salat 84; Müslim, Selâm 26, (2176); Muvatta, Selâm 4, (2, 960, 961); Tirmizî, İsti'zan 29, (2725).

Hakk Âlimlerin sahbi olduğu İLMi edindiği gibi kullanması da MuhaMMedî âdaba bağlıdır:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Kim, bir ilimden sorulur, o da bunu ketmedip söylemezse (Kıyamet günü) ateşten bir gem ile gemlenir."
(Ebu Hüreyre radıyallahu anh dan; Ebu Davud, İlm 9, (3658); Tirmizî, İlim 3, (2651).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Vallahi, senin hidayetinle bir tek kişiye hidayet verilmesi, senin için kıymetli develerden müteşekkil sürülerden daha hayırlıdır." Buyurdu.
(Sehl İbnu sa'd radıyallahu anh dan; Ebu Davud, İlm 10, (3661); Buharî, Ashabu'n-Nebi 9; Müslim, Fedailu'l-Ashab 34, (2046).

Resim---Yezid İbnu Seleme el-Cûfi radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü! dedim, ben senden pek çok hadis işittim. Ancak bunlardan, sonradan işittiklerimin, önceden işittiklerimi unutturacağından korkuyorum. Bana (hepsinin yerini tutacak) câmi bir kelime söyle!"
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bildiklerinde Allah'a karşı müttaki ol (bu sana yeter)!" buyurdu.
(Tirmizî, İlim 19, (2684).

Rezin şu ziyadeyi yaptı: "...ve onunla amel et!"

Resim---İmam Ali kerremullahi veche: "İnsanlara anlayacakları şeyleri anlatın. Allah ve resulünün tekzib edilmelerini ister misiniz?" buyurmuştur.
(Buharî, İlim 49)

Resim---İbnu Mes'ud radıyallahu anh: "Sen bir cemaate akıllarının almayacağı bir şey söylersen mutlaka bu, bir kısmına fitne olur." buyurmuştur.
(Müslim, Mukaddime 5.)

Resim---Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan iki kap ilim hıfzıma aldım. Bunlardan birini aranızda neşrettim. Ama diğerini söyleyecek olsam şu gırtlağımı kesersiniz."
(Buharî, İlm 42.)

Resim---Ebu Zerr radıyallahu anh demiştir ki: "Eğer kılıncı şuraya koysanız -eliyle ensesini göstermiştir- ben bu esnada, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan işitmiş bulunduğum bir hadisi, sizin işimi bitirmezden önce söyleyebileceğime kanaatim gelse onu mutlaka söylerim."
(Buharî, İlim 10.)

Resim---Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Ensardan bir zat Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a (hafızasını) şikayet ederek dedi ki: "Ey Allah'ın Resûlü! ben senden hadis işitiyorum, çok hoşuma gidiyor, ancak hafızamda tutamıyorum. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ona şu cevabı verdi:"Sağ elini yardıma çağır!" ve eliyle yazma işareti yaptı."
(Tirmizî, İlm 12, (2668).

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem : "Allah kimin için hayır murad ederse onu dinde fakih kılar " buyurdu.
(Humeyd İbnu Abdirrahman, Muaviy’den; e Buharî, Farzu'l-Humus 7, İlm 13, İ'tisam 10; Müslim, İmaret 98, (1038), Zekat 98 100, (1038); Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Ümmetim, kötü âlimler, cahil abidler yüzünden helak olur. Kötülerin en kötüsü kötü âlimlerdir. İyilerin en iyisi de iyi âlimlerdir.” buyurmuştur.
(Darimî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Dünya ve onun içinde olan şeyler değersizdir. Sadece Allah'ı zikretmek ve O'na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten âlim ve öğrenmek isteyen talebe bundan müstesnadır." buyurmuştur.
(Tirmizî, Zühd, 14)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Öğrendikleriyle amel edene Allâh Teâlâ bilmediklerini öğretir." buyurmuştur.
(Ebû Nuaym, X, 15)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Yine İLİMle igili hadislerde:

İlim tahsili Önemi:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Men kâne fî talebil-ilm, kânetil cenneti fî talebih, ve men kâne fî talebil-ma'sıyeh, kânetin-nâru fî talebih.: Kim ilim talebi peşinde olursa, ilim öğrenme yolunda, onu elde etmek için çalışma uğrunda niyetini, gayretini sarfediyor olursa, (kânetil-cenneti fî talebihî) cennet de onu ister. Cennet de onun peşine düşer, cennet de onu taleb eder, onun isteğinde olur. Kim de isyan, günah peşinde olursa, onu yapmağa, onu elde etmeğe uğraşırsa; gayretini, himmetini, düşüncesini oraya sarfederse; onun da cehennem peşine düşer, cehennem onu ister. " Buyurdu.
(Râmûz'ul Hadis 440/2; Abdullah ibn-i Ömer radiyallahu'dan, İbnü’n-Neccâr)

İlmin Sadakası vardır:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Men kâne lehû ilmün felyetesaddak min ilmihî, ve men kâne lehû mâlün felyetesaddak min mâlih.: Kimin ilmi varsa, (felyetesaddak min ilmihî) bilgisi varsa, ilminden sadaka versin..." Buyurdu.
(Râmûz'ul Hadis 440/4; Abdullah ibn-i Ömer radiyallahu'dan, İbn-i Sinnî)

İlmi Gizlemek Tehlikesi:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Men keteme ilmen ya'lemühû ülcime yevmel-kıyâmeti bilicâmin min nâr: Men keteme ilmen ya'lemühû:Bildiği bir ilmi saklayan, söylemeyen kimse, “ülcime”: ağzına gem vurulur “yevmel-kıyâmeti”: kıyamet gününde ağzı gemlenir, dizginlerin, “bilicâmin min nâr: ateşten bir gemle, ateşten bir dizginle ağzı dizginlenir." Buyurdu.
(Râmûz'ul Hadis, 440/15; İbn-i Abbas radiyallahu'dan Taberânî; Ebû Hüreyre radiyallahu'dan Tirmizî)

İlmi Yazan Kimsenin Ecri:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Men ketebe annî ilmen ev hadîsen lem yezel yüktebu lehul-ecri mâ bakıye zâlikel-ilmü evil-hadîs: Kim benden duyduğu bir ilmi yazarsa; bir ilim, bir bilgi yazarsa; veyahut söylediğim bir sözü yazarsa, (lem yezel yüktebu lehül-ecr) daima ona sevap yazılıp durur; bu ilim durdukça, bu hadis-i şerif ortada dolaştıkça, o yazan kimseye sevap yazılmaya devam eder durur, ecir yazılır durur." Buyurdu.
(Râmûz'ul Hadis 440/13; Ebûbekr-i Sıddîk radiyallahu'dan, Hâkim, Müstedrek'inde, tarihinde)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »


Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Muhakkak ki âlimler, peygamberlerin mirasçılarıdır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Muhakkak ki âlimler, peygamberlerin mirasçılarıdır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hikmet(ilim), mü’minin kaybolmuş malıdır,onu nerede bulursa alır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---İlim öğrenmek,beşikten mezara kadar farzdır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlmin yarısı, soru sormaktır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlim elde etmek her müslüman kadına ve erkeğe farzdır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlim aramak için bir tarafa yönelen kimseye allah,cennet yolunu kolaylaştırır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Muhakkak ki âlimler, peygamberlerin mirasçılarıdır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hikmet (ilim), mü’minin kaybolmuş malıdır,onu nerede bulursa alır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlim öğrenmek, beşikten mezara kadar farzdır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ İlmin yarısı, soru sormaktır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Mahşerde âlimin mürekkebi, şehidin kanından mizan’da daha ağır gelir.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “ Bir saatlik tefekkür (hikmetli düşünüş ) 60 yıllık nafile ibadetten daha hayırlıdır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Âlimin uykusu, cahilin ibadetinden daha hayırlıdır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlim, çin’de dahi olsa gidip alınız.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir âlim, bir konuda görüş bildirdiğinde bu yorumu doğru ise 10 sevap, yanılır ise 1 sevap alır.” buyurdu.
(Türkiye Diyanet İşleri Yayn. Riyazü’s-Salihin-Seçme Hadisler)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlimle az amel faydalı olur, ilimsiz çok amelin kıymeti olmaz.” buyurdu.
(Deylemî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir saat ilim öğrenmek, gece sabaha kadar ibadet etmekten, bir gün ilim öğrenmek, üç ay oruç tutmaktan kıymetlidir.” buyurdu.
(Deylemî)

İlim öğrenmenin faziletiyle ilgili birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Bir saat ilim öğrenmek, gece sabaha kadar ibadet etmekten, bir gün ilim öğrenmek, üç ay oruç tutmaktan kıymetlidir.” buyurdu.
(Deylemî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlim öğrenene denizdeki balıklara kadar her şey istiğfar eder.” buyurdu.
(İ. Abdilber)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlim öğrenmek için yolculuğa çıkanın, daha adımını atmadan günahları affolur.” buyurdu.
(Şirazî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: İlim öğrenmeye çalışan, evine dönünceye kadar Allah yolundadır.” buyurdu.
(Ebu Nuaym)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Öğrenilen ilim, günahlara kefaret olur.” buyurdu.
(Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İlim öğrenmeye çalışanın rızkına, Allah kefildir.” buyurdu.
(Hatib)

Resim---Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Âlim olmayan veya ilim öğrenmeye çalışmayan bizden değildir.” buyurdu.
(Deylemî)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

İslâm Dînimizde İlim öğretmenin fazîleti de çok büyüktür:

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:En üstün sadaka, ilim öğrenip sonra da onu başkasına öğretmektir.buyurdu.
(İ. Mâce)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:İlmi öğretenle öğrenenler hariç, herkes ALLAH’ın rahmetinden uzaktır.buyurdu.
(Tirmizî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:İlim öğrenenle öğreten, sevabda ortaktır.buyurdu.
(Hatib)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Ya âlim, ya ilim öğrenen, ya dinleyen veya bunları seven ol! Sakın beşincisi olma, yoksa helâk olursun.buyurdu.
(Taberanî)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Bir kimse, öğrendiği (faydalı) ilimle amel etmese de, bin rekât namaz kılmaktan daha çok sevab alır. Eğer öğrendiği ilimle amel eder veya başkasına öğretirse, hem bunun sevâbını alır, hem de Kıyâmete kadar o ilimle amel edenlerin sevâbını alır.buyurdu.
(Hatib)

İlim öğrenen, hocasına hürmet etmeli, hocası da talebesine şefkatle muamele etmek şiârımız:

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:İlim öğrendiklerinize hürmet edin ve ilim öğrettiklerinize de ikram edin, tevâzu' gösterin!buyurdu.
(İ. Neccar)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:İlim öğrenmeye gelenlereRasûlullahın tavsiye ettiği faydalı ilmi öğrenmeye hoş geldindiyerek sorularını (severek) cevaplandırın!buyurdu.
(İ. Mâce)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:ALLAH, ilmi kullarından çekip çıkartarak değil, âlimleri almak suretiyle alacaktır. Nihâyet âlim kalmayınca, halk bir takım cahil âlimleri (gerçekte câhil, görünürde âlim kişileri) kendilerine lider edinir. Bunlara bir takım sorular sorulur, onlar da ilimleri olmadığı halde fetva verirler. Böylece hem kendileri sapkınlığa düşerler hem de halkı düşürürler.buyurdu.
(Buharî, Müslim ve İbn Mâce)

Ömer b. Abdülaziz, Ebu Bekr b. Hazm’a şöyle yazdı:Bak Rasûlullah’ın hadisinden ne bulursan yaz. Zira ben ilmin yok olmasından ve âlimlerin göçüp gitmesinden korkar oldum. Kayıt esnasında ALLAH Rasûlu sallallâhu aleyhi ve sellemin sözünden başkası kabul edilmesin. Bir de âlimler ilmi yaysınlar ve oturup ders versinler ki bilmeyenlere de öğretilmiş olsun. Zira ilim gizli bir şey haline getirilmedikçe yok olmaz.
(Sahih-i Buharî)

İLMi halis niyetle öğrenmenin önemi:

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:İlmiyle amel edene ne mutlu!
(Keşfu'l-Hafa,2/60)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:Âdem oğlu öldüğünde onu üç şey takib eder;
1- Sadaka-ı câriyyesi,
2- Faydalanılan ilim,
3- Kendisine dua ve niyazda bulunan sâlih evlad.buyurdu.
(Müslim, Vesaya,14)

Resim---Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: Ameller niyetlere göredir.
(Buharî)

İmam Ali kerremullahi veche Efendimiz ise İlim sahibi olabilmenin şartlarını 6 şart olarak sayar ki bunlar:
1-Zekâ. 2-Sabır. 3-Hırs. 4-İrşad edici Kâmil Hoca. 5-Ergenlik-Rüşd. 6-Uzun bir zaman.


İlmullah küllî şeyin El Vasiu ve El Muhit Esmalarıyla kapsar.
Bitki, hayvan ve insanlardaki el Hayy çekirdek zinciri, her zerrenin Kaderince-Kadarınca ve Lâzımınca-Lâyıkınca imkanlarla yaratılması,
Kînattaki muhteşem Nizamullah Azameti kuvveti ve Olabilecek-potansiyel Kudret havli,
El Âlim ve el Alîm celle celâluhu esmalarının Sünnetullah içinde tecellîleridir netice olarak.

El Âlim ve’l Müteallim,
İmam AzamEbu Hanife'nin Beş Eseri diye anılan kitaplarından birisidir.
Bu eserde Ebu Mukatil isimli öğrencinin sorduğu sorulara Ebu Hanife cevab verir, yani eser soru-cevap tarzında yazılmıştır.
Eserde iman ve ilgili kavramlar ele alınır. Kahire Kütüphanesi'nde eser VII/553'de kayıtlıdır.
İmam-ı A'zam'ın Beş Eseri:
El-Alîm ve'l-Müteallîm
El-Fıkhu'l-Ebsat
El-Fıkhu'l-Ekber
Risâletü Ebi Hanife
El-Vasiyyedir…
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El ALÎMU ile İKİLi İSİMLERin GÜLcesi:

a- EL ALÎMU'L-HABÎRU celle celâluhu :

Resim

Bilen-haberdâr olan. (4 defa)
(Nisâ 4/35)(Lokman 31/ 34)(Hucurât 49/13)(Tahrîm 66/3).


وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُواْ حَكَمًا مِّنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِّنْ أَهْلِهَا إِن يُرِيدَا إِصْلاَحًا يُوَفِّقِ اللّهُ بَيْنَهُمَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيمًا خَبِيرًا
Resim---Ve in hıftum şıkâka beynihimâ feb’asû hakemen min ehlihî ve hakemen min ehlihâ, in yurîdâ ıslâhan yuveffikıllâhu beynehumâ. İnnallâhe kâne alîmen habîrâ(habîren) : Eğer karı-koca arasının açılmasından endişeye düşerseniz bir hakem erkeğin tarafından, bir hakem de kadının ailesinden kendilerine gönderin. Bu arabulucu hakemler gerçekten barıştırmak isterlerse, Allah karı-koca arasındaki dargınlık yerine geçim verir. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir, her şeyin aslından haberdardır.(Nisâ 4/35)


إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
Resim---İnnallâhe indehu ilmus sâah(sâati), ve yunezzilul gays(gayse), ve ya’lemu mâ fîl erhâm(erhâmi), ve mâ tedrî nefsun mâzâ teksibu gadâ(gaden), ve mâ tedrî nefsun bi eyyi ardın temût(temûtu), innallâhe alîmun habîr(habîrun) :Muhakkak Allah; evet kıyamete (dair) bilgi sadece O'nun yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne var O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah herşeyi bilir, herşeyden haberdardır. (Lokman 31/ 34)


يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
Resim---Yâ eyyuhen nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârefû, inne ekremekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr(habîrun) :Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, herşeyden haberdar olandır.(Hucurât 49/13)


وَإِذْ أَسَرَّ النَّبِيُّ إِلَى بَعْضِ أَزْوَاجِهِ حَدِيثًا فَلَمَّا نَبَّأَتْ بِهِ وَأَظْهَرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَأَعْرَضَ عَن بَعْضٍ فَلَمَّا نَبَّأَهَا بِهِ قَالَتْ مَنْ أَنبَأَكَ هَذَا قَالَ نَبَّأَنِيَ الْعَلِيمُ الْخَبِيرُ
Resim---Ve iz eserren nebiyyu ilâ ba’dı ezvâcihî hadîsâ(hadîsen), fe lemmâ nebbeet bihî ve azherehullâhu aleyhi arrefe ba’dahu ve a’rada an ba’d(ba’dın), fe lemmâ nebbeehâ bihî kâlet men enbeeke hâzâ, kâle nebbeeniyel alîmul habîr(habîru) :Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber'e açıklayınca, Peygamber (eşine) bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: «Bunu sana kim söyledi?» dedi. Peygamber «Bilen, her şeyden haberi olan Allah bana söyledi.» dedi.(Tahrîm 66/3)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El ALÎMU ile İKİLi İSİMLERin GÜLcesi:

b- EL ALÎMU'L-HAKÎMU celle celâluhu :

Resim

Bilen-hikmet sâhibi (29 defa)
(Bakara 2/32) (Nisâ 4/11, 17, 24, 26, 92, 104, 111, 170, (8 defa))(Enfal 8/71)(Tevbe 9/15, 28, 60, 97, 106, 110) (6 defa))(Yûsuf 12/ 6, 83, 100) (3 defa))(Hacc 22/ 52)(Nûr 24/ 18, 58, 59) (3 defa))( Ahzâb 33/ 1)(Feth 48/4)(Hucurât 49/8) (Mümtehine 60/10)(Tahrîm 66/2)(İnsan 76/30)


قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

Resim---Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm(hakîmu) :Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler.(Bakara 2/32)


يُوصِيكُمُ اللّهُ فِي أَوْلاَدِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الأُنثَيَيْنِ فَإِن كُنَّ نِسَاء فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ وَإِن كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ وَلأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِن كَانَ لَهُ وَلَدٌ فَإِن لَّمْ يَكُن لَّهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ أَبَوَاهُ فَلأُمِّهِ الثُّلُثُ فَإِن كَانَ لَهُ إِخْوَةٌ فَلأُمِّهِ السُّدُسُ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا أَوْ دَيْنٍ آبَآؤُكُمْ وَأَبناؤُكُمْ لاَ تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعاً فَرِيضَةً مِّنَ اللّهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيما حَكِيمًا

Resim---Yûsîkumullâhu fî evlâdikum liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni), fe in kunne nisâen fevkasneteyni fe lehunne sulusâ mâ terak(terake), ve in kânet vâhideten fe lehân nısf(nısfu). Ve li ebeveyhi li kulli vâhidin min humâs sudusu mimmâ terake in kâne lehu veled(veledun), fe in lem yekun lehu veledun ve varisehû ebevâhu fe li ummihis sulus(sulusu), fe in kâne lehû ıhvetun fe li ummihis sudusu, min ba’di vasiyyetin yûsî bihâ ev deyn(deynin). Âbâukum ve ebnâukum, lâ tedrûne eyyuhum akrabu lekum nef’â(nef’en), farîdaten minallâh(minallâhi). İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ(hakîmen) :Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.(Nisâ 4/11)


إِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السُّوَءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٍ فَأُوْلَئِكَ يَتُوبُ اللّهُ عَلَيْهِمْ وَكَانَ اللّهُ عَلِيماً حَكِيماً

Resim---İnnemât tevbetu alâllâhi lillezîne ya’melûnes sûe bi cehâletin summe yetûbûne min karîbin fe ulâike yetûbullâhu aleyhim. Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen) : Ancak Allah'ın kabul etmesini vaad buyurduğu tevbe, o kimseler içindir ki, bilmeyerek günah işleyip hemen tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbelerini kabul eder. Allah alîmdir hakîmdir. (Her şeyi bilendir, hikmet sahibidir).(Nisâ 4/17)


وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَاء إِلاَّ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ كِتَابَ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَأُحِلَّ لَكُم مَّا وَرَاء ذَلِكُمْ أَن تَبْتَغُواْ بِأَمْوَالِكُم مُّحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَافِحِينَ فَمَا اسْتَمْتَعْتُم بِهِ مِنْهُنَّ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ فَرِيضَةً وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا تَرَاضَيْتُم بِهِ مِن بَعْدِ الْفَرِيضَةِ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا

Resim---Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum, kitâballâhi aleykum, ve uhille lekum mâ varâe zâlikum en tebtegû bi emvâlikum muhsinîne gayra musâfihîn(musâfihîne). Fe mâstemta’tum bihî minhunne fe âtûhunne ucûrehunne farîdah(farîdaten). Ve lâ cunâha aleykum fîmâ terâdaytum bihî min ba’dil farîdah(farîdati). İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ(hakîmen) :Bir de harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. Bütün bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunların dışında kalanlar ise iffetli olarak zina etmeksizin mallarınızla mehir vermek suretiyle evlenmek istemeniz size helal kılındı. O halde onlardan nikah ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehri takdir edip kesinleştirdikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.(Nisâ 4/24)


يُرِيدُ اللّهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Yurîdullâhu li yubeyyine lekum ve yehdîyekum sunenellezîne min kablikum ve yetûbe aleykum. Vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) :Allah sizlere bilmediklerinizi bildirmek ve sizden öndekilerin yollarını göstermek ve salâha rücuunuzu görerek günahlarınızı bağışlamak dileyor, Hem Allah alîmdir hakîmdir(Nisâ 4/26)


وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَن يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلاَّ خَطَئًا وَمَن قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَئًا فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ إِلاَّ أَن يَصَّدَّقُواْ فَإِن كَانَ مِن قَوْمٍ عَدُوٍّ لَّكُمْ وَهُوَ مْؤْمِنٌ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَإِن كَانَ مِن قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِّيثَاقٌ فَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةً فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِّنَ اللّهِ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا

Resim---Ve mâ kâne li mu’minin en yaktule mu’minen illâ hataâ(hataen), ve men katele mu’minen hataen fe tahrîru rakabetin mu’minetin ve diyetun musellemetun ilâ ehlihî illâ en yessaddakû. Fe in kâne min kavmin aduvvin lekum ve huve mu’minun fe tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin). Ve in kâne min kavmin beynekum ve beynehum mîsâkun fe diyetun musellemetun ilâ ehlihî ve tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin), fe men lem yecid fe sıyâmu şehreyni mutetâbiayni tevbeten minallâh(minallâhi). Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen) :Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü’min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü’min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ard arda oruç tutması gerekir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.(Nisâ 4/92)


وَلاَ تَهِنُواْ فِي ابْتِغَاء الْقَوْمِ إِن تَكُونُواْ تَأْلَمُونَ فَإِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمونَ وَتَرْجُونَ مِنَ اللّهِ مَا لاَ يَرْجُونَ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا

Resim---Ve lâ tehinû fîbtigâil kavm(kavmi). İn tekûnû te’lemûne fe innehum ye’lemûne kemâ te’lemûn(te’lemûne), ve tercûne minallâhi mâ lâ yercûn(yercûne). Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen) : Düşmanınız olan topluluğu takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz sizin acı duyduğunuz gibi onlar da acı duyuyorlardır. Oysa ki siz, Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah, her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.(Nisâ 4/104)


وَمَن يَكْسِبْ إِثْمًا فَإِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلَى نَفْسِهِ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا

Resim---Ve men yeksib ismen fe innemâ yeksibuhu alâ nefsihî. Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen) :Kim bir günah kazanırsa, onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.(Nisâ 4/111)


يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِن رَّبِّكُمْ فَآمِنُواْ خَيْرًا لَّكُمْ وَإِن تَكْفُرُواْ فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا

Resim---Yâ eyyuhân nâsu kad câekumur resûlu bil hakkı min rabbikum fe âminû hayran lekum. Ve in tekfurû fe inne lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard(ardı). Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen) :Ey insanlar, Resul size, Rabbi'nizden hakkı (gerçeği) getirdi. Kendi yararınıza olarak ona inanın. Eğer inkâr ederseniz, bilin ki göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. Allah bilendir, hikmet sahibidir.(Nisâ 4/170)


وَإِن يُرِيدُواْ خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُواْ اللّهَ مِن قَبْلُ فَأَمْكَنَ مِنْهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Ve in yurîdû hıyâneteke fe kad hânullâhe min kablu fe emkene minhum, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun):Eğer sana hainlik etmek isterlerse, (bil ki) onlar daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi de Allah onlara karşı (sana) imkân vermişti. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.(Enfal 8/71)


وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْ وَيَتُوبُ اللّهُ عَلَى مَن يَشَاء وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Ve yuzhib gayza kulûbihim, ve yetûbullâhu alâ men yeşâ'u, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) :Ve kalblerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğine tevbeyi nasib eder. Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.(Tevbe 9/15)


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلاَ يَقْرَبُواْ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ إِن شَاء إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû innemâl muşrikûne necesun fe lâ yakrebul mescidel harâme ba’de âmihim hâzâ ve in hıftum ayleten fe sevfe yugnîkumullâhu min fadlihî in şâe, innallâhe alîmun hakîm(hakîmun) :Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.(Tevbe 9/28)


إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاء وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ فَرِيضَةً مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---İnnemas sadakâtu lil fukarâi vel mesakîni vel âmilîne aleyhâ vel muellefeti kulûbuhum ve fîr rikâbi vel gârimîne ve fî sebîlillâhi vebnissebîl(vebnissebîli), farîdaten minallâh(minallâhi), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) : Sadakalar, ancak fakirler, miskinler, zekat toplama görevlileri, kalpleri islamiyete ısındırılmak istenenler, köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar içindir. Allah tarafından kesin olarak böyle farz edildi. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.(Tevbe 9/60)


الأَعْرَابُ أَشَدُّ كُفْرًا وَنِفَاقًا وَأَجْدَرُ أَلاَّ يَعْلَمُواْ حُدُودَ مَا أَنزَلَ اللّهُ عَلَى رَسُولِهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---El a'râbu eşeddu kufren ve nifâkan ve ecderu ellâ ya'lemû hudûdemâ enzelallâhu alâ resûlih(resûlihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) :Bedeviler küfür ve nifak bakımından daha beterdirler; bununla beraber Allah'ın Resulüne indirdiği hükümlerin sınırlarını bilmemeye daha layıktırlar; Allah, bilendir, hikmet sahibidir.(Tevbe 9/97)


وَآخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِأَمْرِ اللّهِ إِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَإِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Ve âharûne murcevne li emrillâhi immâ yuazzibuhum ve immâ yetûbu aleyhim, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) :Diğer bir kısmı da Allah'ın iradesine bırakılmışlardır; ya onlara azap eder veya tevbelerini kabul buyurur. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.(Tevbe 9/106)


لاَ يَزَالُ بُنْيَانُهُمُ الَّذِي بَنَوْاْ رِيبَةً فِي قُلُوبِهِمْ إِلاَّ أَن تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Lâ yezâlu bunyânuhumullezî benev rîbeten fî kulûbihim illâ en tekattaa kulûbuhum, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) :Onların kurmuş oldukları bu türlü binalar, kalpleri parça parça olmadıkça, kalblerinde bir nifak düğümü olup kalacaktır. Allah, alîmdir, hakîmdir.(Tevbe 9/110)


وَكَذَلِكَ يَجْتَبِيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ وَيُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَعَلَى آلِ يَعْقُوبَ كَمَا أَتَمَّهَا عَلَى أَبَوَيْكَ مِن قَبْلُ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ إِنَّ رَبَّكَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Ve kezâlike yectebîke rabbuke ve yu allimuke min te’vîlil ehâdîsi, ve yutimmu ni’metehu aleyke ve alâ âli ya’kûbe kemâ etemmehâ alâ ebeveyke min kablu ibrâhîme ve ishâk(ishâke), inne rabbeke alîmun hakîm(hakîmun) :Ve işte öyle, rabbın seni seçecek ve sana ehadisin te'vilinden ılimler öğretecek, hem sana hem âli Ya'kuba ni'metini bundan evvel ataların İbrahim ve İshaka tamamladığı gibi tamamlıyacak, şüphe yok ki rabbın alîmdir, hakîmdir. (Yûsuf 12/6)


قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ عَسَى اللّهُ أَن يَأْتِيَنِي بِهِمْ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

Resim---Kâle bel sevvelet lekum enfusukum emrâ(emren), fe sabrun cemîl(cemîlun), asallâhu en ye’tiyenî bihim cemî’â(cemî’an), innehu huvel alîmul hakîm(hakîmu) :Yakub, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi. (Yûsuf 12/83)


وَرَفَعَ أَبَوَيْهِ عَلَى الْعَرْشِ وَخَرُّواْ لَهُ سُجَّدًا وَقَالَ يَا أَبَتِ هَذَا تَأْوِيلُ رُؤْيَايَ مِن قَبْلُ قَدْ جَعَلَهَا رَبِّي حَقًّا وَقَدْ أَحْسَنَ بَي إِذْ أَخْرَجَنِي مِنَ السِّجْنِ وَجَاء بِكُم مِّنَ الْبَدْوِ مِن بَعْدِ أَن نَّزغَ الشَّيْطَانُ بَيْنِي وَبَيْنَ إِخْوَتِي إِنَّ رَبِّي لَطِيفٌ لِّمَا يَشَاء إِنَّهُ هُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

Resim---Ve refea ebeveyhi alel arşı ve harrû lehu succedâ(succeden), ve kâle yâ ebeti hâzâ te’vîlu ru’yâye min kablu kad cealehâ rabbî hakkâ(hakkan), ve kad ahsene bî iz ahrecenî mines sicni ve câe bikum minel bedvi min ba’di en nezegaş şeytânu beynî ve beyne ıhvetî, inne rabbî latîfun limâ yeşâ’(yeşâu) innehu huvel alîmul hakîm(hakîmu) :Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf’a) saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Yûsuf 12/100)


وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّا إِذَا تَمَنَّى أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ فَيَنسَخُ اللَّهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللَّهُ آيَاتِهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Ve mâ erselnâ min kablike min resûlin ve lâ nebiyyin illâ izâ temennâ elkaş şeytânu fî umniyyetih(umniyyetihî), fe yensehullâhu mâ yulkış şeytânu summe yuhkimullâhu âyâtih(âyâtihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) :Biz senden önce bir resul ve bir nebi göndermedik ki, o bir şey yapmak arzu ettiğinde, şeytan onun arzularına şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi derhal giderir. Sonra da Allah, ayetlerini güçlendirir. Allah, bilendir, hikmet sahibidir. (Hacc 22/52)


وَيُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Ve yubeyyinullâhu lekumul âyât(âyâti), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) :Ve Allah, size ayetlerini açıklıyor. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir. (Nûr 24/18)


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ مِن قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ الظَّهِيرَةِ وَمِن بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاء ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَّكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضٍ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû li yeste’zinkumullezîne meleket eymânukum vellezîne lem yeblugûl hulume minkum selâse merrât(merrâtin), min kabli salâtil fecri, ve hînetedaûne siyâbekum minez zahîrat(zahîrati), ve min ba’di salâtil ışâi, selâsu avrâtin lekum, leyse aleykum ve lâ aleyhim cunâhun ba’de hunn(hunne), tavvâfûne aleykum ba’dukum alâ ba’d(ba’dın), kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyât(âyâti), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) :Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, âyetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nûr 24/58)


وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ مِنكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Ve izâ belegal etfâlu minkumul hulume felyeste'zinû kemeste'zenellezîne min kablihim, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtih(âyâtihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) :Çocuklarınız erginlik çağına geldiklerinde, kendilerinden öncekilerin izin istedikleri gibi izin istesinler. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nûr 24/59)


يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللَّهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا

Resim---Yâ eyyuhen nebiyyuttekillâhe ve lâ tutıil kâfirîne vel munâfikîn(munâfikîne), innallâhe kâne alîmen hakîmâ(hakîmen) :Ey peygamber, Allah'tan kork, kafirlere ve münafıklara itaat etme. Muhakkak ki, Allah bilendir, hikmet sahibidir.( Ahzâb 33/ 1)


هُوَ الَّذِي أَنزَلَ السَّكِينَةَ فِي قُلُوبِ الْمُؤْمِنِينَ لِيَزْدَادُوا إِيمَانًا مَّعَ إِيمَانِهِمْ وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا

Resim---Huvellezî enzeles sekînete fî kulûbil mu’minîne li yezdâdû îmânen mea îmânihim, ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard(ardı), ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen) :O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.(Feth 48/4)


فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَنِعْمَةً وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Fadlen minallâhi ve ni’meh(ni’meten), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) :Allah, kendi katından bir lütuf ve nimet olarak böyle yaptı. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir(Hucurât 49/8)


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاء تُلْقُونَ إِلَيْهِم بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءكُم مِّنَ الْحَقِّ يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ أَن تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ رَبِّكُمْ إِن كُنتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا فِي سَبِيلِي وَابْتِغَاء مَرْضَاتِي تُسِرُّونَ إِلَيْهِم بِالْمَوَدَّةِ وَأَنَا أَعْلَمُ بِمَا أَخْفَيْتُمْ وَمَا أَعْلَنتُمْ وَمَن يَفْعَلْهُ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاء السَّبِيلِ

Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettehızû aduvvî ve aduvvekum evliyâe, tulkûne ileyhim bil meveddeti ve kad keferû bi mâ câekum minel hakk(hakkı), yuhricûner resûle ve iyyâkum en tû’minû billâhi rabbikum, in kuntum harectum cihâden fî sebîlî vebtigâe merdâtî tusirrûne ileyhim bil meveddeti ve ene a’lemu bi mâ ahfeytum ve mâ a’lentum, ve men yef’alhu minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli) :Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır.(Mümtehine 60/10)


قَدْ فَرَضَ اللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَانِكُمْ وَاللَّهُ مَوْلَاكُمْ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

Resim---Kad faradallâhu lekum tehillete eymânikum, vallâhu mevlâkum, ve huvel alîmul hakîm(hakîmu): Allah, yeminlerinizin (keffaretle) çözülmesini size farz (veya meşru) kıldı. Allah, sizin mevlanız (sahibiniz, yardımcınız)dır. O, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.(Tahrîm 66/2)


وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا

Resim---Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallâh(yeşâallâhu), innallâhe kâne alîmen hakîmâ(hakîmen): Allah’ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.(İnsan 76/30)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El ALÎMU ile İKİLi İSİMLERin GÜLcesi:

c- EL ALÎMU'L-HALÎMU celle celâluhu :

Resim

Bilen ve Hâlim olan. (3 defa)
(Nisâ 4/12)(Hacc 22/59) (Ahzâb 33/51).


وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ أَزْوَاجُكُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّهُنَّ وَلَدٌ فَإِن كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِينَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّكُمْ وَلَدٌ فَإِن كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُم مِّن بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَإِن كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلاَلَةً أَو امْرَأَةٌ وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُ فَإِن كَانُوَاْ أَكْثَرَ مِن ذَلِكَ فَهُمْ شُرَكَاء فِي الثُّلُثِ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصَى بِهَآ أَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَآرٍّ وَصِيَّةً مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌ

Resim---Ve lekum nısfu mâ terake ezvâcukum in lem yekun lehunne veled(veledun), fe in kâne lehunne veledun fe lekumur rubuu mimmâ terakne min ba’di vasıyyetin yûsîne bihâ ev deyn(deynin). Ve lehunner rubuu mimmâ teraktum in lem yekun lekum veled(veledun), fe in kâne lekum veledun fe lehunnes sumunu mimmâ teraktum min ba’di vasıyyetin tûsûne bihâ ev deyn(deynin). Ve in kâne raculun yûrasu kelâleten ev imraetun ve lehû ahun ev uhtun fe li kulli vâhidin min humâs sudus(sudusu), fe in kânû eksera min zâlike fe hum şurakâu fîs sulusi min ba’di vasiyyetin yûsâ bihâ ev deynin gayra mudârr(mudârrin), vasıyyeten minallâh(minallâhi). Vallâhu alîmun halîm(halîmun) :Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadının, anababası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah'tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, halîmdir.(Nisâ 4/12)


لَيُدْخِلَنَّهُم مُّدْخَلًا يَرْضَوْنَهُ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ

Resim---Le yudhılennehum mudhalen yerdavneh(yerdavnehu), ve innallâhe le alîmun halîm(halîmun) :O kesinlikle onları hoşnut olacakları bir yere koyacaktır. Çünkü Allah herşeyi çok iyi bilir ve çok şefkatlidir. (Hacc 22/59)


تُرْجِي مَن تَشَاء مِنْهُنَّ وَتُؤْوِي إِلَيْكَ مَن تَشَاء وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَ ذَلِكَ أَدْنَى أَن تَقَرَّ أَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَا آتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي قُلُوبِكُمْ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَلِيمًا

Resim---Turcî men teşâu minhunne ve tu’vî ileyke men teşâu, ve menibtegayte mimmen azelte fe lâ cunâha aleyk(aleyke), zâlike ednâ en tekarre a’yunuhunne ve lâ yahzenne ve yerdayne bimâ âteytehunne kulluhunn(kulluhunne), vallâhu ya’lemu mâ fî kulûbikum ve kânallâhu alîmen halîmâ:Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Boşadığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyle bilendir, halîmdir.(Ahzâb 33/51)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El ALÎMU ile İKİLi İSİMLERin GÜLcesi:

d- EL ALÎMU'L-KADÎRU celle celâluhu :

Resim

Bilen-kudreti olan. (4 defa)

(Nahl 16/70) (Rûm 30/54)(Fâtır 35/44)(Şurâ 42/50)


وَاللّهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفَّاكُمْ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لاَ يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْئًا إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ قَدِيرٌ

Resim---Vallâhu halakakum summe yeteveffâkum ve minkum men yureddu ilâ erzelil umuri li keylâ ya’leme ba’de ilmin şey’a(şey’en), innallâhe alîmun kadîr(kadîrun) : Allah, sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. İçinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir.(Nahl 16/70)


اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِن بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً يَخْلُقُ مَا يَشَاء وَهُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ

Resim---Allâhullezî halakakum min da’fin summe ceale min ba’di da’fin kuvveten summe ceale min ba’di kuvvetin da’fen ve şeybeh(şeybeten), yahluku mâ yeşâu, ve huvel alîmul kadîr(kadîru) : Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir.(Rûm 30/54)


أَوَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِن شَيْءٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ إِنَّهُ كَانَ عَلِيمًا قَدِيرًا

Resim---E ve lem yesîrû fîl ardı fe yenzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim ve kânû eşedde minhum kuvveh(kuvveten), ve mâ kânallâhu lî yu’cizehu min şey’in fîs semâvâti ve lâ fîl ard(ardı), innehu kâne alîmen kadîrâ(kadîren) :Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Oysa onlar kendilerinden daha da kuvvetli idiler. Göklerdeki ve yerdeki hiçbir şey, Allah’ı âciz bırakacak değildir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir. (Fâtır 35/44)


أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًا وَإِنَاثًا وَيَجْعَلُ مَن يَشَاء عَقِيمًا إِنَّهُ عَلِيمٌ قَدِيرٌ

Resim---Ev yuzevvicuhum zukrânen ve inâsâ(inâsen), ve yec’alu men yeşâu akîmâ(akîmen), innehu alîmun kadîr(kadîrun) : Yahut onları, hem erkek hem de kız çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir.(Şurâ 42/50)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El ALÎMU ile İKİLi İSİMLERin GÜLcesi:

e- EL AZÎZU'L-ALÎMU celle celâluhu : Azîz-Bilen olan. (6 defa)

Resim

(Neml 27/78)(Yâsîn36/38)(Mü'min 40/2)(En'âm 6/96)(Fussilet 41/12) (Zuhruf 43/9).


إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُم بِحُكْمِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ
Resim---İnne rabbeke yakdî beynehum bi hukmihî, ve huvel azîzul alîm(alîmu) :Şüphesiz senin Rabbin, onların arasında kendi hükmünü verecektir. O, güçlü ve üstün olandır, bilendir. (Neml 27/78)


وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Resim---Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi) :Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). İşte bu, azîz ve alîm olan Allah'ın takdiridir. (Yâsîn36/38)


تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Resim---Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil alîm(alîmi) : Bu Kitabın indirilmesi, Aziz, Alim olan Allah'tandır (Mü'min 40/2)


فَالِقُ الإِصْبَاحِ وَجَعَلَ اللَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ

Resim---Fâlikul ısbâh(ısbâhı), ve cealel leyle sekenen veş şemse vel kamere husbânâ(husbânen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi):O sabahı yarıp çıkarandır. Geceyi bir sükun (dinlenme), güneş ve ay'ı bir hesap (ile) kıldı. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen Allah'ın takdiridir.(En'âm 6/96)


فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَى فِي كُلِّ سَمَاء أَمْرَهَا وَزَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Resim---Fe kadâhunne seb’a semâvâtin fî yevmeyni ve evhâ fî kulli semâin emrehâ ve zeyyennes semâed dunyâ bi mesâbîha ve hıfzâ(hıfzen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi):Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)'ın takdiridir.(Fussilet 41/12)


وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ
Resim---Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunne halakahunnel azîzul alîm(alîmu):Andolsun, onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka, “Onları mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı” diyeceklerdir. (Zuhruf 43/9)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El ALÎMU ile İKİLi İSİMLERin GÜLcesi:

f- EL FETTÂHU'L-ALÎMU celle celâluhu : Fethettirici-Bilici olan. (1 defa)

Resim

(Sebe' 34/26)

قُلْ يَجْمَعُ بَيْنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفْتَحُ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَهُوَ الْفَتَّاحُ الْعَلِيمُ
Resim---Kul yecmeu beynenâ rabbunâ summe yeftehu beynenâ bi'l-hakk(hakkı), ve huve'l-fettâhu'l-alîm(alîmu) : De ki: “RABBimiz hepimizi kıyâmet günü bir araya toplayacak, sonra da aramızda hak ile hüküm verecektir. O, gerçeği apaçık ortaya koyan, hakkıyla bilendir.” (Sebe' 34/26)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El ALÎMU ile İKİLi İSİMLERin GÜLcesi:

g- EL HAFÎZÛ'L-ALÎMU celle celâluhu : Koruyan-Bilen (1 defa)

Resim

(Yûsuf 12/55)

قَالَ اجْعَلْنِي عَلَى خَزَآئِنِ الأَرْضِ إِنِّي حَفِيظٌ عَلِيمٌ
Resim---Kâlec’alnî alâ hazâini'l-ard(ardı), innî hafîzun alîm(alîmun) : Yûsuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi. (Yûsuf 12/55)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El ALÎMU ile İKİLi İSİMLERin GÜLcesi:

h- EL HAKÎMU'L-ALÎMU celle celâluhu : Hikmet sâhibi-Bilen. (7 defâ)

(En'âm 6/83, 128, 139)(3 defâ),
(Hicr 15/25) (Neml 27/6)(Zuhruf 43/84)(Zâriyat 51/30)


Resim

(En'âm 6/83, 128, 139)(3 defâ)

وَتِلْكَ حُجَّتُنَا آتَيْنَاهَا إِبْرَاهِيمَ عَلَى قَوْمِهِ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَّن نَّشَاء إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve tilke huccetunâ âteynâhâ ibrâhîme alâ kavmih(kavmihî), nerfeu derecâtin men neşâ’(neşâu), inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun) : İşte kavmine karşı İbrâhîm’e verdiğimiz delillerimiz.. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki RABBin hüküm ve hikmet sâhibidir, hakkıyla bilendir. (En'âm 6/83)


وَيَوْمَ يِحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُم مِّنَ الإِنسِ وَقَالَ أَوْلِيَآؤُهُم مِّنَ الإِنسِ رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَا أَجَلَنَا الَّذِيَ أَجَّلْتَ لَنَا قَالَ النَّارُ مَثْوَاكُمْ خَالِدِينَ فِيهَا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَليمٌ

Resim---Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şere'l-cinni kadisteksertum mine'l-ins(insi) ve kâle evliyauhum mine'l-insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belağnâ ecelen ellezî eccelte lenâ, kâle'n-nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun) : Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” Onların insanlardan olan dostları, “Ey RABBimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık” diyecekler. ALLAH da diyecek ki: “ALLAH’ın diledikleri (affettikleri) hâriç, içinde ebedî kalmak üzere duracağınız yer ateştir.” Ey Muhammed! Şüphesiz senin RABBin hüküm ve hikmet sâhibidir, hakkıyla bilendir. (En'âm 6/128)


وَقَالُواْ مَا فِي بُطُونِ هَذِهِ الأَنْعَامِ خَالِصَةٌ لِّذُكُورِنَا وَمُحَرَّمٌ عَلَى أَزْوَاجِنَا وَإِن يَكُن مَّيْتَةً فَهُمْ فِيهِ شُرَكَاء سَيَجْزِيهِمْ وَصْفَهُمْ إِنَّهُ حِكِيمٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve kâlû mâ fî butûni hazihi'l-en’âmi hâlisatun li zukûrinâ ve muharremun alâ ezvâcinâ, ve in yekun meyteten fehum fîhi şurekâu, seyeczîhim vasfehum, innehu hakîmun alîm(alîmun) : Bir de dediler ki: “Şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize âittir. Karılarımıza ise haramdır.” Eğer ölü olursa, o vakit onda hepsi ortaktırlar. ALLAH, onların bu tür nitelemelerinin cezâsını verecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sâhibidir, hakkıyla bilendir.(En'âm 6/139)


(Hicr 15/25) (Neml 27/6)(Zuhruf 43/84)(Zariyât 51/30)


وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ
Resim---Ve inne rabbeke huve yahşuruhum, innehu hakîmun alîm(alîmun) : Şüphesiz senin RABBin onları diriltip bir araya getirecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sâhibidir, hakkıyla bilendir. (Hicr 15/25)


وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ

Resim---Ve inneke le tulekka'l-kur’âne min ledun hakîmin alîm(alîmin) : Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sâhibi, hakkıyla bilen ALLAH tarafından verilmektedir.(Neml 27/6)


وَهُوَ الَّذِي فِي السَّمَاء إِلَهٌ وَفِي الْأَرْضِ إِلَهٌ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ
Resim---Ve huvellezî fî's-semâi ilâhun ve fî'l-ardı ilâh(ilâhun), ve huve'l-hakîmu'l-alîm(alîmu) : O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilâh olandır. O, hüküm ve hikmet sâhibidir, hakkıyla bilendir. (Zuhruf 43/84)


قَالُوا كَذَلِكَ قَالَ رَبُّكِ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ

Resim---Kâlû kezâliki kâle rabbuk(rabbuki), innehu huve'l-hakîmu'l-alîmu : Onlar dediler ki: “RABBin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sâhibidir, hakkıyla bilendir.” (Zariyât 51/30) .
Resim
Kullanıcı avatarı
simurg
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 928
Kayıt: 01 Haz 2009, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen simurg »

kulihvani yazdı:innehu hakîmun alîm(alîmun)
Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.



Bu Ayet-i Kerimelerimizi okur okumaz ilk şunu anladım.
Daha evvel okuduğumda hiç düşünmediğim için,
hayatımda daha ilk defa bu iki İsm-i Şerifi birlikte okuduğumuzda bir şey anlamamız gerektiğini anladım.

Bizler her zaman tanık olduğumuz olay ve işlerde hemencecik hüküm vermeye pek de meraklıyız ya,
Rabbi Tealamız, " Bir şeyi Hakkı ile BİL'meden sakın Hüküm vermeyin " demekte.

Bir ikaz ve yol gösterme olarak harika bir kural.
Çünkü peşin hüküm ve önyargılarımız ile sayısız hatalar işledik ve işlemekteyiz hayatımızda.

Allah'ü Zül Celal'i vel İkram Hazretleri kati olarak
Tek hüküm sahibi OL-AN'dır.
Ve herşeyi Hakk'kı ile bilen yegane Yaratıcı (iş,fiil,mahlukat herşeyin Malik'i) mızdır.

Elhamdülillahirabbilalemin.
Çalışmalarınız ile anlayışlarımızı geliştirdiğiniz için sonsuz teşekkürler ederiz,
Allah razı olsun Can hocam,
Gül Kardeşim senden de Rabbimiz ebeden razı olsun inşaallah,
yüreğin Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerinin sevgi ve muhabbetlerine nail olsun.
Amin.
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El ALÎMU ile İKİLi İSİMLERin GÜLcesi:

i- EL HALLÂKU'L-ALÎMU celle celâluhu : Mükemmel halk eden-Bilen. (2 defa)

Resim

(Yâsîn 36/81) (Hicr 15/86)


أَوَلَيْسَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يَخْلُقَ مِثْلَهُم بَلَى وَهُوَ الْخَلَّاقُ الْعَلِيمُ

Resim---E ve leysellezî halakas semâvâti vel arda bi kâdirin alâ en yahluka mislehum, belâ ve huvel hallâkul alîm(alîmu) : Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir. (Yâsîn 36/81)


إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلاَّقُ الْعَلِيمُ

Resim---İnne rabbeke huvel hallâkul alîm(alîmu) : Şüphesiz, Rabbin hakkıyla yaratanın (ve her şeyi) bilenin ta kendisidir. (Hicr 15/86)



j- ES SEMİ'U'L-ALÎMU celle celâluhu : İşitici-Bilici olan. (32 defa)

(Bakara 2/127, 137, 181, 224, 227, 244, 256) (7 defa),
(Âl-i İmrân 3/34, 35, 121) (3 defa),
(Nisâ 4/148)(Mâide 5/76),
( En'âm 6/13, 115,) (2 defa),
(A'râf 7/200),
(Enfal 8/17, 42, 53, 61) (4 defa),
(Tevbe 9/98, 103) (2 defa),
(Yûnus 10/65)(Yûsuf 12/ 34)(Enbiyâ 21/4),
(Nûr 24/21, 60) (2 defa),
(Şûarâ 26/220),
(Ankebut 29/5, 60)(2 defa),
(Fussilet 41/36)(Duhân 44/6)(Hucurât 49/1)

Resim

(Bakara 2/127, 137, 181, 224, 227, 244, 256) (7 defa).


وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Resim---Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîl(ismâîlu) rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm(alîmu) : Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı. (Bakara 2/127)


فَإِنْ آمَنُواْ بِمِثْلِ مَا آمَنتُم بِهِ فَقَدِ اهْتَدَواْ وَّإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Resim---Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke humullâh(humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu) : Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.. (Bakara 2/137)


فَمَن بَدَّلَهُ بَعْدَمَا سَمِعَهُ فَإِنَّمَا إِثْمُهُ عَلَى الَّذِينَ يُبَدِّلُونَهُ إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Resim---Fe men beddelehu ba’de mâ semiahu fe innemâ ismuhu alellezîne yubeddilûneh(yubeddilûnehu), innallâhe semîun alîm(alîmun) : Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Bakara 2/181)


وَلاَ تَجْعَلُواْ اللّهَ عُرْضَةً لِّأَيْمَانِكُمْ أَن تَبَرُّواْ وَتَتَّقُواْ وَتُصْلِحُواْ بَيْنَ النَّاسِ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve lâ tec’alûllâhe urdaten li eymânikum en teberrû ve tettekû ve tuslihû beynen nâs(nâsi), vallâhu semîun alîm(alîmun) : İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Bakara 2/224)


وَإِنْ عَزَمُواْ الطَّلاَقَ فَإِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve in azemût talâka fe innallâhe semîun alîm(alîmun) : Eğer (yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.(Bakara 2/227)


وَقَاتِلُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve kâtilû fî sebîlillâhi va’lemû ennallâhe semîun alîm(alîmun) : Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir. (Bakara 2/244)


لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun) : Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Bakara 2/256)


(Âl-i İmrân 3/34, 35, 121) (3 defa)

ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِن بَعْضٍ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Zurriyyeten ba’duhâ min ba’d(ba’din), vallâhu semîun alîm(alîmun) : Bir zürriyet olarak birbirinden gelmişlerdir. Allah her şeyi işitendir, bilendir. (Âl-i İmrân 3/34)


إِذْ قَالَتِ امْرَأَةُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Resim---İz kâlet imraetu ımrâne rabbi innî nezertu leke mâ fî batnî muharraran fe tekabbel minnî, inneke entes semîul alîm(alîmu) : Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” demişti. (Âl-i İmrân 3/35)


وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve iz gadavte min ehlike tubevviul mu’minîne makâide lil kıtâl(kıtâli), vallâhu semîun alîm(alîmun) : Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Âl-i İmrân 3/121)

(Nisâ 4/148)(Mâide 5/76)

لاَّ يُحِبُّ اللّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوَءِ مِنَ الْقَوْلِ إِلاَّ مَن ظُلِمَ وَكَانَ اللّهُ سَمِيعًا عَلِيمًا

Resim---Lâ yuhibbullâhul cehra bis sûi minel kavli illâ men zulim(zulime). Ve kanallâhu semîan alîmâ(alîmen) : Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Nisâ 4/148)


قُلْ أَتَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلاَ نَفْعًا وَاللّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Resim---Kul e ta’budûne min dûnillâhi mâ lâ yemliku lekum darran ve lâ nef’â(nef’an) vallâhu huves semîul alîm(alîmu) : (Ey Muhammed!) De ki: “Allah’ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Mâide 5/76)

( En'âm 6/13, 115,) (2 defa)

وَلَهُ مَا سَكَنَ فِي اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Resim---Ve lehu mâ sekene fîl leyli ven nehâr(nehâri), ve huves semîul alîm(alîmu) : Gece ve gündüzde barınan her şey O’nundur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ( En'âm 6/13)


وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Resim---Ve temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adla(adlen), lâ mubeddile li kelimâtih(kelimâtihî), ve huves semîul alîm(alîmu) : Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ( En'âm 6/115)


(A'râf 7/200)

وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ إِنَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve immâ yenzeganneke mineş şeytâni nezgun festeiz billâh(billâhi), innehu semîun alîm(alîmun) : Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (A'râf 7/200)


(Enfal 8/17, 42, 53, 61) (4 defa)

فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun) : (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı. Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Enfal 8/17)


إِذْ أَنتُم بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُم بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَى وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَلَوْ تَوَاعَدتَّمْ لاَخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ وَلَكِن لِّيَقْضِيَ اللّهُ أَمْراً كَانَ مَفْعُولاً لِّيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَن بَيِّنَةٍ وَيَحْيَى مَنْ حَيَّ عَن بَيِّنَةٍ وَإِنَّ اللّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---İz entum bil udvetid dunyâ ve hum bil udvetil kusvâ verrekbu esfele minkum, ve lev tevâadtum lahteleftum fîl mîâdi ve lâkin li yakdiyallâhu emren kâne mef'ûlen li yehlike men heleke an beyyinetin ve yahyâ men hayye an beyyineh(beyyinetin), ve innallâhe le semî'un alîm(alîmun) : Hani siz vadinin (Medine’ye) yakın tarafında; onlar uzak tarafında, kervansa sizin aşağınızdaydı. (Onlar sayıca sizden öylesine fazla idi ki), şâyet buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız (durumu fark edince) sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz (savaşa yanaşmazdınız). Fakat Allah, olacak bir işi (mü’minlerin zaferini) gerçekleştirmek için böyle yaptı ki, ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah, elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Enfal 8/42)


ذَلِكَ بِأَنَّ اللّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِّعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَى قَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنفُسِهِمْ وَأَنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Zâlike biennallâhe lem yeku mugayyiren ni'meten en'amehâ alâ kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim ve ennallâhe semîun alîm(alîmun) : Nedeni şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir. (Enfal 8/53)


وَإِن جَنَحُواْ لِلسَّلْمِ فَاجْنَحْ لَهَا وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Resim---Ve in cenehû lis selmi fecnah lehâ ve tevekkel alallâh(alallâhi), innehu huves semîul alîm(alîmu) : Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Enfal 8/61)

(Tevbe 9/98, 103) (2 defa)

وَمِنَ الأَعْرَابِ مَن يَتَّخِذُ مَا يُنفِقُ مَغْرَمًا وَيَتَرَبَّصُ بِكُمُ الدَّوَائِرَ عَلَيْهِمْ دَآئِرَةُ السَّوْءِ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve minel a'râbi men yettehızu mâ yunfiku magremen ve yeterabbesu bi kumud devâir(devâire), aleyhim dâiretussev’ (dâiretussev’i), vallâhu semîun alîm(alîmun) : Bedevilerden kimi de vardır ki, verdiğini angarya sayar ve size zamanın türlü türlü belalarını gözetir. O kötü devir kendi başlarına olsun! Allah, herşeyi işiten, herşeyi bilendir. (Tevbe 9/98)


خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِم بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْ إِنَّ صَلاَتَكَ سَكَنٌ لَّهُمْ وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Huz min emvâlihim sadakaten tutahhiruhum ve tuzekkîhim bihâ ve salli aleyhim, inne salâteke sekenun lehum, vallâhu semîun alîm(alîmun) : Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekât) al ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Tevbe 9/103)

(Yûnus 10/65)(Yûsuf 12/34)(Enbiyâ 21/4)


وَلاَ يَحْزُنكَ قَوْلُهُمْ إِنَّ الْعِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Resim---Ve lâ yahzunke kavluhum, innel izzete lillâhi cemîâ(cemîan), huves semîul alîm(alîmu) : Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır. O, işitendir, bilendir. (Yûnus 10/65)


فَاسْتَجَابَ لَهُ رَبُّهُ فَصَرَفَ عَنْهُ كَيْدَهُنَّ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Resim---Festecâbe lehu rabbuhu fe sarefe anhu keydehunn(keydehunne), innehu huves semîul alîm(alîmu) : Rabbi, onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Yûsuf 12/34)

قَالَ رَبِّي يَعْلَمُ الْقَوْلَ فِي السَّمَاء وَالأَرْضِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Resim---Kâle rabbî ya’lemul kavle fis semâi vel ardı ve huves semîul alîm(alîmu) : Peygamber, onlara dedi ki: “Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Enbiyâ 21/4)

(Nûr 24/21, 60) (2 defa)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ وَمَن يَتَّبِعْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ فَإِنَّهُ يَأْمُرُ بِالْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ مَا زَكَا مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ أَبَدًا وَلَكِنَّ اللَّهَ يُزَكِّي مَن يَشَاء وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun) : Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Nûr 24/21)


وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَاء اللَّاتِي لَا يَرْجُونَ نِكَاحًا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ أَن يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِزِينَةٍ وَأَن يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَّهُنَّ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Vel kavâıdu minen nisâillatî lâ yercûne nikâhan fe leyse aleyhinne cunâhun en yeda'ne siyâbehunne gayra muteberricâtin bi zîneh(zînetin), ve en yesta'fifne hayrun lehunn(lehunne), vallâhu semîun alîm(alîmun) : Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların zinetlerini göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama yine sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Nûr 24/60)

(Şûarâ 26/220)

إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Resim---İnnehu huves semîul alîm(alîmu) : Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Şûarâ 26/220)


(Ankebut 29/5, 60)(2 defa)

مَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء اللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ اللَّهِ لَآتٍ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Resim---Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu) : Her kim Allah’a kavuşmayı umarsa, bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Ankebut 29/5)


وَكَأَيِّن مِن دَابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Resim---Ve keeyyin min dâbbetin lâ tahmilu rızkahâ allâhu yerzukuhâ ve iyyâkum ve huves semîul alîm(alîmu) : Nice hayvanlar var ki, rızkını (yanında) taşıyamaz; Allah onlara da rızık veriyor, size de! O herşeyi işitendir, bilendir. (Ankebut 29/60)


(Fussilet 41/36)(Duhân 44/6)(Hucurât 49/1)

وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Resim---Ve immâ yenzeganneke mineş şeytâni nezgun festeız billâh(billâhi), innehu huves semîul alîm(alîmu) : Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Fussilet 41/36)


رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Resim---Rahmeten min rabbik(rabbike), innehu huves semîul alîm(alîmu) : Rabbinden bir rahmet olarak; gerçekten O öyle işiten, öyle bilendir. (Duhân 44/6)


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tukaddimû beyne yedeyillâhi ve resûlihî vettekûllâh(vettekûllâhe), innallâhe semîun alîm(alîmun) : Ey iman edenler! Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Hucurât 49/1)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

ÂYET SONLARINDA GELEN El ALÎMU ile İKİLi İSİMLERin GÜLcesi:

k- EŞ ŞÂKİRU'L-ALÎMU celle celâluhu : Şükürleri kabul edici-Bilici olan. (2 defa)

Resim

(Bakara 2/158)(Nisâ 4/147)

إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِن شَعَآئِرِ اللّهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ أَن يَطَّوَّفَ بِهِمَا وَمَن تَطَوَّعَ خَيْرًا فَإِنَّ اللّهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ

Resim---İnnes safâ vel mervete min şeâirillâh(şeâirillâhi), fe men haccel beyte evı’temera fe lâ cunâha aleyhi en yettavvefe bi himâ ve men tetavvaa hayran, fe innallâhe şâkirun alîm(alîmun) : Şüphesiz Safa ile Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah onu bilir, karşılığını verir. (Bakara 2/158)


مَّا يَفْعَلُ اللّهُ بِعَذَابِكُمْ إِن شَكَرْتُمْ وَآمَنتُمْ وَكَانَ اللّهُ شَاكِرًا عَلِيمًا

Resim---Mâ yef’alullâhu bi azâbikum in şekertum ve âmentum. Ve kânallâhu şâkiran alîmâ(alîmen) : Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin ki? Allah, şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir. (Nisâ 4/147)



l- EL VÂSİ'U'L-ALÎMU celle celâluhu : Lûtfu geniş-bilici olan. (7 defa)

(Bakara 2/115, 247, 261, 268) (4 defa),
(Âl-i İmrân 3/73)-(Mâide 5/54)( Nûr 24/32).


Resim

(Bakara 2/115, 247, 261, 268) (4 defa)

وَلِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun) : Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (Bakara 2/115)


وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ اللّهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا قَالُوَاْ أَنَّى يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ أَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِّنَ الْمَالِ قَالَ إِنَّ اللّهَ اصْطَفَاهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِي الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ وَاللّهُ يُؤْتِي مُلْكَهُ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve kâle lehum nebiyyuhum innallâhe kad bease lekum tâlûtemelikâ(meliken), kâlû ennâ yekûnu lehul mulku aleynâ ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu’te seaten minel mâl(mâli), kâle innallâhestafâhu aleykum ve zâdehu bestaten fîl ilmi vel cism(cismi), vallâhu yu’tî mulkehu men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun) : Peygamberleri onlara, “Allah, size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi” dedi. Onlar, “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir” dediler. Peygamberleri şöyle dedi: “Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı.” Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (Bakara 2/247)


مَّثَلُ الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ أَنبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ فِي كُلِّ سُنبُلَةٍ مِّئَةُ حَبَّةٍ وَاللّهُ يُضَاعِفُ لِمَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Resim---Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbeh(habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun) : Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (Bakara 2/261)


الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِالْفَحْشَاء وَاللّهُ يَعِدُكُم مَّغْفِرَةً مِّنْهُ وَفَضْلاً وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
Resim---Eş şeytânu yeidukumul fakra ve ye’murukumbil fahşâi vallâhu yeidukum magfireten minhuve fadlâ(fadlan), vallâhu vâsiun alîm(alîmun) : Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet va’dediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (Bakara 2/268)


(Âl-i İmrân 3/73)-(Mâide 5/54)( Nûr 24/32).

وَلاَ تُؤْمِنُواْ إِلاَّ لِمَن تَبِعَ دِينَكُمْ قُلْ إِنَّ الْهُدَى هُدَى اللّهِ أَن يُؤْتَى أَحَدٌ مِّثْلَ مَا أُوتِيتُمْ أَوْ يُحَآجُّوكُمْ عِندَ رَبِّكُمْ قُلْ إِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun) : “Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın” (dediler). De ki: “Şüphesiz hidayet, Allah’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Âl-i İmrân 3/73)


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ مَن يَرْتَدَّ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ يَخَافُونَ لَوْمَةَ لآئِمٍ ذَلِكَ فَضْلُ اللّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاء وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye’tîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu’minîne eizzetin alâl kâfirîn(kâfirîne), yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim(lâimin) zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâ(yeşâu) vallâhu vâsiun alîm(alîmun) : Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (Mâide 5/54)


وَأَنكِحُوا الْأَيَامَى مِنكُمْ وَالصَّالِحِينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَإِمَائِكُمْ إِن يَكُونُوا فُقَرَاء يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِن فَضْلِهِ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Resim---Ve enkihûl eyâmâ minkum ves sâlihîne min ibâdikum ve imâikum, in yekûnû fukarâe yugnihimullâhu min fadlih(fadlihî), vallâhu vâsiun alîm(alîmun) : Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. ( Nûr 24/32)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Külli şey'in âlim:

(Bakara 2/29,231,282),
(Nisâ 4/32)(Mâide 5/97)(En'âm 6/101)(Enfal 8/75)(Tevbe 9/115) (Enbiyâ 21/81)(Nûr 24/64)(Ankebût 29/62),
(Ahzâb 33/40, 54),
( Şurâ 42/12)(Feth 48/26) (Hucurât 49/16)- (Mücâdile 58/7)


Resim

(Bakara 2/29,231,282)

هُوَ الَّذِي خَلَقَ لَكُم مَّا فِي الأَرْضِ جَمِيعاً ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء فَسَوَّاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Huvellezî halaka lekum mâ fîl ardı cemîan summestevâ iles semâi fe sevvâhunne seb’a semâvât(semâvâtin), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun) : O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.
(Bakara 2/29)



وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النَّسَاء فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَأَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ أَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ وَلاَ تُمْسِكُوهُنَّ ضِرَارًا لَّتَعْتَدُواْ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ وَلاَ تَتَّخِذُوَاْ آيَاتِ اللّهِ هُزُوًا وَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَمَا أَنزَلَ عَلَيْكُمْ مِّنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُم بِهِ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi ma’rûf(ma’rûfin), ve lâ tumsikûhunne dırâran li ta’tedû, ve men yef’al zâlike fe kad zaleme nefseh(nefsehu), ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâ(huzuven), vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi vel hikmeti yeızukum bih(bihî), vettekûllâhe va’lemû ennallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun) : Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın ALLAH’ın âyetlerini eğlenceye almayın. ALLAH’ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. ALLAH’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki ALLAH her şeyi hakkıyla bilendir.
(Bakara 2/231)



يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا تَدَايَنتُم بِدَيْنٍ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَاكْتُبُوهُ وَلْيَكْتُب بَّيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ وَلاَ يَأْبَ كَاتِبٌ أَنْ يَكْتُبَ كَمَا عَلَّمَهُ اللّهُ فَلْيَكْتُبْ وَلْيُمْلِلِ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ وَلْيَتَّقِ اللّهَ رَبَّهُ وَلاَ يَبْخَسْ مِنْهُ شَيْئًا فَإن كَانَ الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ سَفِيهًا أَوْ ضَعِيفًا أَوْ لاَ يَسْتَطِيعُ أَن يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ وَاسْتَشْهِدُواْ شَهِيدَيْنِ من رِّجَالِكُمْ فَإِن لَّمْ يَكُونَا رَجُلَيْنِ فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّن تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاء أَن تَضِلَّ إْحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الأُخْرَى وَلاَ يَأْبَ الشُّهَدَاء إِذَا مَا دُعُواْ وَلاَ تَسْأَمُوْاْ أَن تَكْتُبُوْهُ صَغِيرًا أَو كَبِيرًا إِلَى أَجَلِهِ ذَلِكُمْ أَقْسَطُ عِندَ اللّهِ وَأَقْومُ لِلشَّهَادَةِ وَأَدْنَى أَلاَّ تَرْتَابُواْ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَلاَّ تَكْتُبُوهَا وَأَشْهِدُوْاْ إِذَا تَبَايَعْتُمْ وَلاَ يُضَآرَّ كَاتِبٌ وَلاَ شَهِيدٌ وَإِن تَفْعَلُواْ فَإِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ وَاتَّقُواْ اللّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللّهُ وَاللّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûh(fektubûhu), velyektub beynekum kâtibun bil adl(adli), ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub, velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey’â(şey’en), fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adl(adli), vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş şuhedâi en tedılle ıhdâhumâ fe tuzekkire ıhdâhumâl uhrâ ve lâ ye’beş şuhedâu izâ mâ duû, ve lâ tes’emû en tektubûhu sagîran ev kebîran ilâ ecelih(ecelihî), zâlikum aksatu indallâhi ve akvemu liş şehâdeti ve ednâ ellâ tertâbû illâ en tekûne ticâreten hâdıraten tudîrûnehâ beynekum fe leyse aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ ve eşhidû izâ tebâya’tum, ve lâ yudârra kâtibun ve lâ şehîd(şehîdun), ve in tef’alû fe innehu fusûkun bikum, vettekûllâh(vettekûllâhe), ve yuallimukumullâh(yuallimukumullâhu), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, ALLAH’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan ALLAH’tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, ALLAH katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. ALLAH’a karşı gelmekten sakının. ALLAH, size öğretiyor. ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir.
(Bakara 2/282)



(Nisâ 4/32)(Mâide 5/97)(En'âm 6/101)(Enfal 8/75)(Tevbe 9/115) (Enbiyâ 21/81)(Nûr 24/64)(Ankebût 29/62)


وَلاَ تَتَمَنَّوْاْ مَا فَضَّلَ اللّهُ بِهِ بَعْضَكُمْ عَلَى بَعْضٍ لِّلرِّجَالِ نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبُواْ وَلِلنِّسَاء نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبْنَ وَاسْأَلُواْ اللّهَ مِن فَضْلِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا

Resim---Ve lâ tetemennev mâ faddalallâhû bihî ba’dakum alâ ba’d(ba’dın). Lir ricâli nasîbun mimmâktesebû ve lin nisâi nasîbun mimmâktesebn(mimmektesebne. Ves’elûllâhe min fadlihî. İnnallâhe kâne bi kulli şey’in alîmâ(alîmen) : ALLAH’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. ALLAH’tan, O’nun lütfunu isteyin. Şüphesiz ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir.
(Nisâ 4/32)



جَعَلَ اللّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِّلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلاَئِدَ ذَلِكَ لِتَعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَأَنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Cealallâhul ka’betel beytel harâme kıyâmen lin nâsi veş şehral harâme vel hedye vel kalâid(kalâide) zâlike li ta’lemû ennellâhe ya’lemu mâ fis semâvâti ve ma fîl ardı ve ennellâhe bikulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH; Ka’be’yi, o saygıdeğer evi, haram ayı , hac kurbanını ve (bu kurbanlara takılı) gerdanlıkları insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini ALLAH’ın bildiğini ve ALLAH’ın (zaten) her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu bilmeniz içindir.
(Mâide 5/97)



بَدِيعُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنَّى يَكُونُ لَهُ وَلَدٌ وَلَمْ تَكُن لَّهُ صَاحِبَةٌ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ وهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ennâ yekûnu lehu veledun ve lem tekun lehu sâhıbeh(sâhıbetun), ve halaka kulle şey’(şeyin), ve huve bikulli şey’in alîm(alîmun) : O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O’nun bir eşi olmadığı hâlde, nasıl bir çocuğu olabilir? Hâlbuki her şeyi O yarattı. O, her şeyi hakkıyla bilendir.
( En'âm 6/101)



وَالَّذِينَ آمَنُواْ مِن بَعْدُ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ مَعَكُمْ فَأُوْلَئِكَ مِنكُمْ وَأُوْلُواْ الأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Vellezîne âmenû min ba'du ve hâcerû ve câhedû meakum fe ulâike minkum, ve ûlûl erhâmi ba'duhum evlâ biba'dın fî kitâbillâh(kitâbillâhi), innallâhe bi kulli şey'in alîm(alîmun) : Daha sonra iman edip hicret eden ve sizinle birlikte cihad edenlere gelince, işte onlar da sizdendir. ALLAH’ın kitabınca, kan akrabaları birbirlerine (varis olmaya) daha lâyıktırlar. Şüphesiz ALLAH hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
(Enfal 8/75)



وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِلَّ قَوْمًا بَعْدَ إِذْ هَدَاهُمْ حَتَّى يُبَيِّنَ لَهُم مَّا يَتَّقُونَ إِنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Ve mâ kânallâhu lî yudılle kavmen ba’de iz hedâhum hattâ yubeyyine lehum mâ yettekûn(yettekûne), innallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun) : Doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe, ALLAH bir toplumu saptıracak değildir. Şüphesiz ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir.
(Tevbe 9/115)



وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ عَاصِفَةً تَجْرِي بِأَمْرِهِ إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِمِينَ

Resim---Ve li suleymâner rîha âsıfeten tecrî bi emrihî ilel ardılletî bâreknâ fîhâ ve kunnâ bi kulli şey’in âlimîn(âlimîne) : Süleyman’ın hizmetine de güçlü esen rüzgârı verdik. Rüzgâr, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz, her şeyi hakkıyla bileniz.
(Enbiyâ 21/81)



أَلَا إِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ قَدْ يَعْلَمُ مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ وَيَوْمَ يُرْجَعُونَ إِلَيْهِ فَيُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---E lâ inne lillâhi mâ fis semâvâti vel ard(ardı), kad ya’lemu mâ entum aleyh(aleyhi), ve yevme yurceûne ileyhi fe yunebbiuhum bi mâ amilû, vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : Bilmiş olun ki şüphesiz göklerdeki her şey, yerdeki her şey ALLAH’ındır. O, içinde bulunduğunuz durumu gerçekten bilir. ALLAH’a döndürülecekleri ve yaptıklarını ALLAH’ın onlara haber vereceği günü hatırla. ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir.
(Nûr 24/64)



اللَّهُ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَيَقْدِرُ لَهُ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Allâhu yebsutur rızka li men yeşâu min ibâdihî ve yakdiru leh(lehu), innallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun) : ALLAH, kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir.
(Ankebût 29/62)



(Ahzâb 33/40, 54)

مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا

Resim---Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen) : Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, ALLAH’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir.
(Ahzâb 33/40)



إِن تُبْدُوا شَيْئًا أَوْ تُخْفُوهُ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا

Resim---İn tubdû şey’en ev tuhfûhu fe innallâhe kâne bi kulli şey’in alîmâ : Siz bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, biliniz ki ALLAH her şeyi hakkıyla bilendir.
(Ahzâb 33/54)



(Şurâ 42/12)(Feth 48/26) (Hucurât 49/16) -(Mücâdile 58/7)


لَهُ مَقَالِيدُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَن يَشَاء وَيَقْدِرُ إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Lehu mekâlîdus semâvâti vel ard(ardı), yebsutur rızka li men yeşâu ve yakdir(yakdiru), innehu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Dilediğine rızkı bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir.
(Şurâ 42/12)



إِذْ جَعَلَ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ فَأَنزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَى رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَأَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوَى وَكَانُوا أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا

Resim---İz cealellezîne keferû fî kulûbihimul hamiyyete hamiyyetel câhiliyyeti fe enzelallâhu sekînetehu alâ resûlihî ve alel mû’minîne ve elzemehum kelimetet takvâ ve kânû e hakka bihâ ve ehlehâ ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen) : Hani inkâr edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. ALLAH ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş ve onların takva (ALLAH’a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını sağlamıştı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil idiler. ALLAH, her şeyi hakkıyla bilmektedir.
(Feth 48/26)


قُلْ أَتُعَلِّمُونَ اللَّهَ بِدِينِكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---Kul etualli mûnallâhe bi dînikum vallâhu ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun) : (Ey Muhammed!) De ki: “Siz ALLAH’a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa ALLAH, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir.”
(Hucurât 49/16)



أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مَا يَكُونُ مِن نَّجْوَى ثَلَاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَا أَدْنَى مِن ذَلِكَ وَلَا أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Resim---E lem tere ennellâhe ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), mâ yekûnu min necvâ selâsetin illâ huve râbiuhum ve lâ hamsetin illâ huve sâdisuhum ve lâ ednâ min zâlike ve lâ eksere illâ huve me’ahum eyne mâ kânû, summe yunebbiuhum bi mâ amilû yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), innellâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun) : Göklerdeki ve yerdeki her şeyi ALLAH’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizlice konuşmaz ki, dördüncüleri O olmasın. Beş kişi gizlice konuşmaz ki altıncıları O olmasın. Bundan daha az, yahut daha çok da olsalar, nerede olurlarsa olsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra onlara yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. ALLAH, her şeyi hakkıyla bilir.
(Mücâdile 58/7)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

İnnellahe bihi alîm:

(Bakara 2/215,273),
(Âl-i İmrân 3/63,92,119),
(Nisâ 4/127)(Mâide 5/7)(Enfal 8/43)(Tevbe 9/28) (Yûnus 10/36)- (Hûd 11/5)-(Nahl 16/28),
(Fatır 35/8,38),
(Zümer 39/7) -(Şûrâ 42/24)


Resim

(Bakara 2/215,173)

يَسْأَلُونَكَ مَاذَا يُنفِقُونَ قُلْ مَا أَنفَقْتُم مِّنْ خَيْرٍ فَلِلْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ

Resim---Yes’elûneke mâzâ yunfikûn(yunfikûne), kul mâ enfaktum min hayrin fe lil vâlideyni vel akrabîne vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîl(sebîli), ve mâ tef’alû min hayrin fe innallâhe bihî alîm(alîmun) : Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” (Bakara 2/215)


لِلْفُقَرَاء الَّذِينَ أُحصِرُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ لاَ يَسْتَطِيعُونَ ضَرْبًا فِي الأَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاء مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُم بِسِيمَاهُمْ لاَ يَسْأَلُونَ النَّاسَ إِلْحَافًا وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ

Resim---Lil fukarâillezîne uhsirû fî sebîlillâhi lâ yestatîûne darben fîl ardı, yahsebuhumul câhilu agniyâe minet teaffuf(teaffufi), ta’rifuhum bi sîmâhum, lâ yes’elûnen nâse ilhâfâ(ilhâfen), ve mâ tunfikû min hayrin fe innallâhe bihî alîm(alîmun) : (Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.(Bakara 2/273)


(Âl-i İmrân 3/63,92,119)

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ

Resim---Fe in tevellev fe innallâhe alîmun bil mufsidîn(mufsidîne) : Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir. (Âl-i İmrân 3/63)


لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ

Resim---Len tenâlûl birre hattâ tunfikû mimmâ tuhibbûn(tuhibbûne), ve mâ tunfikû min şey’in fe innallâhe bihî alîm(alîmun) : Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir. (Âl-i İmrân 3/92)


هَاأَنتُمْ أُوْلاء تُحِبُّونَهُمْ وَلاَ يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهِ وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُواْ آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْاْ عَضُّواْ عَلَيْكُمُ الأَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِ قُلْ مُوتُواْ بِغَيْظِكُمْ إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Resim---Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri) : Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz Kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Âl-i İmrân 3/119)


(Nisâ 4/127) (Mâide 5/7)(Enfal 8/43)(Tevbe 9/28) (Yûnus 10/36)-(Hûd 11/5)- (Nahl 16/28)

وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَاء قُلِ اللّهُ يُفْتِيكُمْ فِيهِنَّ وَمَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ فِي يَتَامَى النِّسَاء الَّلاتِي لاَ تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ أَن تَنكِحُوهُنَّ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الْوِلْدَانِ وَأَن تَقُومُواْ لِلْيَتَامَى بِالْقِسْطِ وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِهِ عَلِيمًا

Resim---Ve yesteftûneke fîn nisâi. Kulillâhu yuftîkum fîhinne, ve mâ yutlâ aleykum fîl kitâbi fî yetâmen nisâillâtî lâ tu’tûnehunne mâ kutibe lehunne ve tergabûne en tenkihûhunne vel mustad’afîne minel vildâni, ve en tekûmû lil yetâmâ bil kıst(kıstı). Ve mâ tef’alû min hayrin fe innallâhe kâne bihî alîmâ(alîmen) : Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: “Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor.” Kitapta, kendilerine (verilmesi) farz kılınan (miras)ı vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere âdil davranmanıza dair, size okunmakta olan âyetler de bunu açıklıyor. Ne hayır yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. (Nisâ 4/127)


وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَمِيثَاقَهُ الَّذِي وَاثَقَكُم بِهِ إِذْ قُلْتُمْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Resim---Vezkurû ni’metellâhi aleykum ve mîsâkahullezî vâsekakum bihî iz kultum semi’nâ ve ata’nâ vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri) : Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve “işittik, itaat ettik” dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. (Mâide 5/7)


إِذْ يُرِيكَهُمُ اللّهُ فِي مَنَامِكَ قَلِيلاً وَلَوْ أَرَاكَهُمْ كَثِيرًا لَّفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الأَمْرِ وَلَكِنَّ اللّهَ سَلَّمَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Resim---İz yurîkehumullâhu fî menâmike kalîlen, ve lev erâkehum kesîren le feşiltum ve le tenâza'tum fîl emri ve lâkinnallâhe sellem(selleme), innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri) : Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi elbette gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi bunlardan) kurtardı. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. (Enfal 8/43)


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْمُشْرِكُونَ نَجَسٌ فَلاَ يَقْرَبُواْ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هَذَا وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ إِن شَاء إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû innemâl muşrikûne necesun fe lâ yakrebul mescidel harâme ba’de âmihim hâzâ ve in hıftum ayleten fe sevfe yugnîkumullâhu min fadlihî in şâe, innallâhe alîmun hakîm(hakîmun) : Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından sonra, Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe 9/28)


وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلاَّ ظَنًّا إَنَّ الظَّنَّ لاَ يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا إِنَّ اللّهَ عَلَيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ

Resim---Ve mâ yettebiu ekseruhum illâ zannâ(zannen), innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'â(şey'en), innallâhe alîmun bimâ yef'alûn(yef'alûne) : Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir. (Yûnus 10/36)


أَلا إِنَّهُمْ يَثْنُونَ صُدُورَهُمْ لِيَسْتَخْفُواْ مِنْهُ أَلا حِينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Resim---E lâ innehum yesnûne sudûrehum li yestahfû minh(minhu), e lâ hîne yestagşûne siyâbehum ya'lemu mâ yusirrûne ve mâ yu'linûn(yu'linûne), innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri) : İyi bilin ki onlar, O’ndan gizlenmek için kalplerindeki düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. (Hûd 11/5)

الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلائِكَةُ ظَالِمِي أَنفُسِهِمْ فَأَلْقَوُاْ السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِن سُوءٍ بَلَى إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Resim---Ellezîne teteveffâhumul melâiketu zâlimî enfusihim fe elkavus seleme mâ kunnâ na’melu min sû’(sûin), belâ innallâhe alîmun bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne) : O kâfirler, nefislerine zulmederlerken melekler onların canlarını alır da onlar teslim olup, “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” derler. (Melekler de şöyle diyecekler:) “Hayır! Allah sizin yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilmektedir.” (Nahl 16/28)


(Fatır 35/8,38)

أَفَمَن زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ فَرَآهُ حَسَنًا فَإِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ

Resim---E fe men zuyyine lehu sûu amelihî fe reâhu hasenâ(hasenen), fe innallâhe yudıllu men yeşâu ve yehdî men yeşâu, fe lâ tezheb nefsuke aleyhim haserât(haserâtin), innallâhe alîmun bimâ yesneûn(yesneûne) : Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse, ameli iyi olan kimse gibi mi olacaktır? Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. (Ey Muhammed!) Onlar için duyduğun üzüntüler yüzünden kendini helâk etme! Şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını hakkıyla bilendir. (Fatır 35/8)

إِنَّ اللَّهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Resim---İnnallâhe âlimu gaybis semâvâti vel ard(ardı), innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri) : Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Gerçek şu ki O, sinelerin özünde (saklı) olanı bilir. (Fatır 35/38)

(Zümer 39/7)-(Şûrâ 42/24)

إِن تَكْفُرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنكُمْ وَلَا يَرْضَى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ وَإِن تَشْكُرُوا يَرْضَهُ لَكُمْ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ثُمَّ إِلَى رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Resim---İn tekfurû fe innallâhe ganiyyun ankum, ve lâ yerdâ li ıbâdihil kufr(kufra), ve in teşkurû yerdahu lekum, ve lâ teziru vâziretun vizra uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne), innehû alîmun bi zâtis sudûr(sudûri) : Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir. (Zümer 39/7)

أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَإِن يَشَأِ اللَّهُ يَخْتِمْ عَلَى قَلْبِكَ وَيَمْحُ اللَّهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ

Resim---Em yekûlûnefterâ alâllâhi kezibâ(keziben), fe in yeşeillâhu yahtim alâ kalbik(kalbike), ve yemhullâhul bâtıla ve yuhıkkul hakka bi kelimâtih(kelimâtihî), innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri) : Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp uydurdu" mu diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok edip ortadan kaldırır ve kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. (Şûrâ 42/24)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Alimül ğaybi veş şehadeh:

(En'âm 6/73),
(Tevbe 9/94,105),
(Ra'd 13/9)-(Mü'minûn 23/92)-(Secde 32/6)-(Zümer 39/46)-(Haşr 59/22)- (Cumua 62/8)-(Teğâbün 64/18)


Resim

(En'âm 6/73)

وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحَقِّ وَيَوْمَ يَقُولُ كُن فَيَكُونُ قَوْلُهُ الْحَقُّ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّوَرِ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ

Resim---Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), ve yevme yekûlu kun fe yekûn(yekûnu), kavluhul hakk(hakku), ve lehul mulku yevme yunfehu fîs sûr(sûri), âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), ve huvel hakîmul habîr(habîru) : O, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratandır. Allah’ın “ol” deyip de her şeyin oluvereceği günü hatırla. O’nun sözü gerçektir. Sûr’a üflendiği gün de mülk (hükümranlık) O’nundur. Gaybı da, görülen âlemi de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. (En'âm 6/73)



(Tevbe 9/94,105)

يَعْتَذِرُونَ إِلَيْكُمْ إِذَا رَجَعْتُمْ إِلَيْهِمْ قُل لاَّ تَعْتَذِرُواْ لَن نُّؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّأَنَا اللّهُ مِنْ أَخْبَارِكُمْ وَسَيَرَى اللّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Resim---Ya'tezirûne ileykum izâ reca'tum ileyhim, kul lâ ta'tezirû len nu'mine lekum kad nebbe enallâhu min ahbârikum, ve se yerallâhu amelekum ve resûluhu summe tureddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdetî fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta'melûn(ta'melûne) : Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.” (Tevbe 9/94)

وَقُلِ اعْمَلُواْ فَسَيَرَى اللّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Resim---Ve kuli’melû fe se yerallâhu amelekum ve resûluhu vel mu’minûn(mu’minûne), ve se tureddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdeti fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne) : De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de, mü’minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.” (Tevbe 9/105)


(Ra'd 13/9)-(Mü'minûn 23/92)-(Secde 32/6)-(Zümer 39/46)-(Haşr 59/22)- (Cumua 62/8)-(Teğâbün 64/18)

عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْكَبِيرُ الْمُتَعَالِ

Resim---Âlimul gaybi veş şehâdetil kebîrul muteâl(muteâli) : O, gaybı da görülen âlemi de bilendir, çok büyüktür, çok yücedir. (Ra'd 13/9)


عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ

Resim---Âlimil gaybi veş şehâdeti fe teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne) : Allah, gaybı da, açık olanı da bilir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir. (Mü'minûn 23/92)


ذَلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Resim---Zâlike âlimul gaybi veş şehâdetil azîzur rahîm(rahîmu) : İşte Allah, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. (Secde 32/6)


قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

Resim---Kulillâhumme fâtıras semâvâti vel ardı âlimel gaybi veş şehâdeti ente tahkumu beyne ıbâdike fî mâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne) : De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin.” (Zümer 39/46)


هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ

Resim---Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), huver rahmânur rahîm(rahîmu) : O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. (Haşr 59/22)


قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُ مُلَاقِيكُمْ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Resim---Kul innel mevtellezî tefirrûne minhu fe innehu mulâkîkum summe tureddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdeti fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne) : De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” (Cumua 62/8)


عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Resim---Âlimul gaybi veş şehâdetil azîzul hakîm(hakîmu) : O, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Teğâbün 64/18)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Fe alime:

(Fetih 48/27),
(Mümtehine 60/10) ,
(Müzzemmil 73/20)


Resim

(Fetih 48/27)- (Mümtehine 60/10) - (Müzzemmil 73/20) .

لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِن شَاء اللَّهُ آمِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُؤُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ لَا تَخَافُونَ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِن دُونِ ذَلِكَ فَتْحًا قَرِيبًا

Resim---Lekad sadakallâhu rasûlehu'r-ru’yâ bi'l-hakk(hakkı), le tedhulunne'l-mescide'l-harâme inşâallâhu âminîne muhallikîne ruûsekum ve mukassırîne lâ tehâfûn(tehâfûne), fe alime mâ lem ta’lemû fe ceale min dûni zâlike fethan karîbâ(karîben) : Andolsun, ALLAH, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. ALLAH dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. ALLAH, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi. (Fetih 48/27)


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا جَاءكُمُ الْمُؤْمِنَاتُ مُهَاجِرَاتٍ فَامْتَحِنُوهُنَّ اللَّهُ أَعْلَمُ بِإِيمَانِهِنَّ فَإِنْ عَلِمْتُمُوهُنَّ مُؤْمِنَاتٍ فَلَا تَرْجِعُوهُنَّ إِلَى الْكُفَّارِ لَا هُنَّ حِلٌّ لَّهُمْ وَلَا هُمْ يَحِلُّونَ لَهُنَّ وَآتُوهُم مَّا أَنفَقُوا وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ أَن تَنكِحُوهُنَّ إِذَا آتَيْتُمُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ وَلَا تُمْسِكُوا بِعِصَمِ الْكَوَافِرِ وَاسْأَلُوا مَا أَنفَقْتُمْ وَلْيَسْأَلُوا مَا أَنفَقُوا ذَلِكُمْ حُكْمُ اللَّهِ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Resim---Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ câekumu'l-mû’minâtu muhâcirâtin femtehınû hunn(hunne), allâhu a’lemu bi îmânihinn(îmânihinne), fe in alimtimû hunne mû’minâtin fe lâ terciû hunne ile'l-kuffâr(kuffâri), lâ hunne hıllun lehum ve lâ hum yehıllûne le hunn(hunne), ve âtûhum mâ enfekû, ve lâ cunâha aleykum en tenkıhû hunne izâ âteytumû hunne ucûrehunn(ucûrehunne), ve lâ tumsikû bi isami'l-kevâfiri ves’elû mâ enfaktum ve'l-yes’elû mâ enfekû, zâlikum hukmullâh(hukmullâhi), yahkumu beynekum, vallâhu alîmun hakîm(hakîmun) : Ey iman edenler! Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. ALLAH, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mehri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, ALLAH’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. ALLAH, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(Mümtehine 60/10)



إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَى مِن ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِّنَ الَّذِينَ مَعَكَ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ عَلِمَ أَن لَّن تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ أَن سَيَكُونُ مِنكُم مَّرْضَى وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِن فَضْلِ اللَّهِ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَؤُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنفُسِكُم مِّنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِندَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Resim---İnne rabbeke ya'lemu enneke tekûmu ednâ min suluseyi'l-leyli ve nısfehu ve sulusehu ve tâifetun minellezîne meak(meake), vallâhu yukaddiru'l-leyle ve'n-nehâr(nehâre), alime en len tuhsûhu fe tâbe aleykum, fakreû mâ teyessere mine'l-kur'ân(kur’ânî), alime en seyekûnu minkum merdâ ve âharûne yadribûne fî'l-ardı yebteĞûne min fadlillâhi ve âharûne yukâtilûne fî sebîlillâhi fakreû mâ teyessere minhu ve ekîmu's-salâte ve âtû'z-zekâte ve akridullâhe kardan hasenâ(hasenen), ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhi huve hayren ve a'zame ecrâ(ecren), vestaĞfirûllâh(vestağfirûllâhe), innellâhe Ğafûrun rahîm(rahîmun) : (Ey Muhammed!) Şüphesiz RABBin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. ALLAH, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. ALLAH, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın ALLAH’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise ALLAH yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, ALLAH’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz, onu ALLAH katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. ALLAH’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz ALLAH çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Müzzemmil 73/20)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Kad alimnel :

(Hicr 15/24),
( Ahzâb 33/50),
(Kaf 50/4)


Resim

(Hicr 15/24)(Ahzâb 33/50) (Kaf 50/4)

وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِرِينَ

Resim---Ve le kad alimnel mustakdimîne minkum ve le kad alimnel muste’hırîn(muste’hırîne) : Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, sonraya kalanları da. (Hicr 15/24)


يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَحْلَلْنَا لَكَ أَزْوَاجَكَ اللَّاتِي آتَيْتَ أُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَمِينُكَ مِمَّا أَفَاء اللَّهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ اللَّاتِي هَاجَرْنَ مَعَكَ وَامْرَأَةً مُّؤْمِنَةً إِن وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ إِنْ أَرَادَ النَّبِيُّ أَن يَسْتَنكِحَهَا خَالِصَةً لَّكَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ فِي أَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا

Resim---Yâ eyyuhen nebiyyu innâ ahlelnâ leke ezvâcekelletî âteyte ucûrehunne ve mâ meleket yemînuke mimmâ efâallâhu aleyke ve benâti ammike ve benâti ammâtike ve benâti hâlike ve benâti halâtikellâtî hâcerne meâk(meâke), vemreeten mu’mineten in vehebet nefsehâ lin nebiyyi in erâden nebiyyu en yestenkihahâ hâlisaten leke min dûnil mu’minîn(mu’minîne), kad alimnâ mâ faradnâ aleyhim fî ezvâcihim ve mâ meleket eymânuhum li keylâ yekûne aleyke harac(haracun), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen) : Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü’minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber’e bağışlayan, Peygamber’in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.) Mü’minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (Ahzâb 33/50)


قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنقُصُ الْأَرْضُ مِنْهُمْ وَعِندَنَا كِتَابٌ حَفِيظٌ

Resim---Kad alimnâ mâ tenkusul ardu minhum, ve indenâ kitâbun hafîzun : Şüphesiz biz, toprağın; onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz. Yanımızda (o bilgileri) koruyan bir kitap vardır. (Kaf 50/4)
Resim
Kullanıcı avatarı
kulihvani
Site Admin
Site Admin
Mesajlar: 12886
Kayıt: 02 Eki 2006, 02:00

Re: ESMAUL- HÜSNA'NIN KUR'AN-I KERİM AÇILIMI

Mesaj gönderen kulihvani »

Alimellahü:

(Bakara 2/187),
(Enfal 8/23,66)


Resim

(Bakara 2/187)

أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَآئِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ عَلِمَ اللّهُ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَخْتانُونَ أَنفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنكُمْ فَالآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُواْ مَا كَتَبَ اللّهُ لَكُمْ وَكُلُواْ وَاشْرَبُواْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّواْ الصِّيَامَ إِلَى الَّليْلِ وَلاَ تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ فَلاَ تَقْرَبُوهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

Resim---Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yettekûn(yettekûne) : Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. (Bakara 2/187)


(Enfal 8/23,66)

وَلَوْ عَلِمَ اللّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَّأسْمَعَهُمْ وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّواْ وَّهُم مُّعْرِضُونَ

Resim---Ve lev alimallâhu fî him hayren le esmeahum, ve lev esmeahum le tevellev ve hum mu'ridûne(mu'ridûn) : Allah, onlarda bir hayır (hakka yöneliş) olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi dahi mutlaka yine yüz çevirerek dönüp giderlerdi. (Enfal 8/23)


الآنَ خَفَّفَ اللّهُ عَنكُمْ وَعَلِمَ أَنَّ فِيكُمْ ضَعْفًا فَإِن يَكُن مِّنكُم مِّئَةٌ صَابِرَةٌ يَغْلِبُواْ مِئَتَيْنِ وَإِن يَكُن مِّنكُمْ أَلْفٌ يَغْلِبُواْ أَلْفَيْنِ بِإِذْنِ اللّهِ وَاللّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ

Resim---El'âne haffefallâhu ankum ve alime enne fîkum da'fâ(da'fen), fe in yekun minkum mietun sâbiretun yaglibû mieteyn(mieteyni), ve in yekun minkum elfun yaglibû elfeyni bi iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne) : Şimdi ise, Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal 8/66)
Resim
Cevapla

“Kul İhvani Divanında Esmalar” sayfasına dön