**ESMÂU'L- HUSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
-------------
-----EL MÂCİDÜ (Zâtî)---------------- EL MECÎDÜ (Zâtî)
Mecd, mecâde (asil, şerefli, şanlı, büyük, ulu, seçkin olmak) kökünden sıfat isimlerdir.
"Cûd" kökü öylesine önemli, temel ve esastır ki kerem ve bereketin ana kaynağıdır.
Kevnin var oluşu olan cisimlerin; mevcûdiyyeti, sınırlı, sorumlu, izâfi ve geçici vücûd bulup, gölgeler iken var gözükmeleri, kâinâtın kavuştuğu tüm maddî-mânevî nimetlerin özü ve özeti "cûd" dan geçer.
Kulluk saygı ve samimîyyetinin zirvesi olan secdelerimizde de cûdî cemâl cennetlerinde peşin yaşayış şerefi Muhammedî sılânın sırrıdır Muhammedî âşıklara
Mevcûdatın, Vâcibü'l Vücûd'a secdeleri olan sılâ salâtları, Kur'ân-ı Kerîm'de: "siz bilmezsiniz" buyurularak anlatılmaktadır.
El Mâcidü : Cûd'un ve vücûdun mutlak sahibi; cûd, kerem, bolluk ve genişliğin de yaratıcısı olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL : Çok şeref ve şan sahibi olan, çok kerim, hoş, nazik, şerîf ve yüce olan Cenâb-ı HAKK (celle celâluhu)...
El Mecîdü : Şerefli, şanlı ve azametli olan. Keremi bol olan...
Mutlak şerefli, asîl ve zâten ve câvidane cömert olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL
"Cûd" un kaynağı ve sahibi oluşuyla Mâcid, halkına ikramı yönüyle de Mecîd olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL
El Mecîdü ismi Kur'ân-ı Kerîm'de 4 âyette (Hûd 11/73; Kâf 50/1; Burûc 85/15,21) geçmektedir.
Mecîd isminin zâtî yönüyle Alî, Azîm, Celîl, Mütealî isimleriyle; sıfatî yönüyle ise Kerîm, Berr, Ganî isimleriyle anlam tamamlama ilgisi vardır.
Câde : İyi olmak. İyi yapmak. İyi söylemek.
Cevvede : Bir şeyi güzelleştirmek. İyi ve güzel yapmak. Çok cömert olmak.
Ceyyidü : İyi, güzel, iyi hâlde.
Ceyyiden : İyi bir şekilde.
Cûdu : Cömertlik, kerem.
Cevdü : Bol yağmur, rahmet.
Câvidü : Cûd'un mutlak sahibi ve dâimî kalacak olan, Vâcbü'l- vücûd, sonrasız, ebedî, bengi.
--- Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "ALLAH'ım!Bizi doğru yola kılavuzluk eden ve onu fiilen izleyen, hak yoldan sapmayan, dosdlarınla barışık ve düşmanlarına dargın olan kimselerin içine kat! Güc ve kudret ridasına bürünüp bunu yaratıklarına beyân eden mecd ve şerefle vasıflanıp yücelen, tesbih ve tenzihe yegâne lâyık olan, lütûf, ihsan, mecd, kerem, azamet sahibi ALLAH'ım! Seni yüceltir, Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim!" buyurmuştur.
(Tirmizî, Da'avât, 30)
İbni Hacer el Heytemî, Salâvât-ı şerîfe Câmi'asında, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den vârid bütün salâvâtları kendisinde toplayan, hadîs-i şerîf mesnedli ve en fâzilletli salâvât olduğunu belirttiği salâvâtta:
"Allahümme salli alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedîn Abdike ve nebîyyîke ve Resûlike en nebîyyî'l ümmiyyi Ve alâ alî seyyidinâ Muhammedîn ve ezvâcihi ümmühati'l mü'minine ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Kemâ salleyte alâ seyyidinâ İbrahime ve alâ âli seyyidinâ İbrahime fi'l âlemine İnneke Hamîdûn Mecîd." :
" ALLAH'ım!... Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyi'l-Ümmî'n olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sav)'e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sav)'in ailesine ve mü'minlerin anneleri olan eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine ve salât ve selâm eyle!... Efendimiz İbrâhim (as)'a ve Efendimiz İbrâhim (as)'ın ailesine âlemler içinde salât ve selâm ettiğin gibi salât ve selâm eyle! Çünkü sen Hamîdsin-Mecîdsin!..."
"Allahümme barik alâ seyyidine ve mevlânâ Muhammedîn Abdike ve nebîyyike ve Resûlike en nebîyyî'l ümmiyî Ve alâ âli seyyidinâ Muhammedîn veezvâcihi ümmihati'l mü'minine ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Kemâ barekte alâ seyyidinâ İbrâhim'e ve alâ seyyidinâ İbrâhim'e fi'l âlemîne inneke Hamîdün Mecîd." :
"ALLAH'ım!... Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyî'l-Ümmî'n olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sav)'e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sav)'in ailesine ve mü'minlerin anneleri olan eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine; Efendimiz İbrâhim (as)'a ve Efendimiz İbrâhim (as)'ın ailesine âlemler içinde bereket ihsân eylediğin gibi bereket ihsân eyle! Şüphesiz ki sen Hamîdsin-Mecîdsin (Bereketli kıl: meymenetli, uğurlu, hayırlı, faydalı, saâdetli, mutlu, kutlu, birr ehli, iyilikçi kıl...)"
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
-----EL MÂCİDÜ (Zâtî)---------------- EL MECÎDÜ (Zâtî)
Mecd, mecâde (asil, şerefli, şanlı, büyük, ulu, seçkin olmak) kökünden sıfat isimlerdir.
"Cûd" kökü öylesine önemli, temel ve esastır ki kerem ve bereketin ana kaynağıdır.
Kevnin var oluşu olan cisimlerin; mevcûdiyyeti, sınırlı, sorumlu, izâfi ve geçici vücûd bulup, gölgeler iken var gözükmeleri, kâinâtın kavuştuğu tüm maddî-mânevî nimetlerin özü ve özeti "cûd" dan geçer.
Kulluk saygı ve samimîyyetinin zirvesi olan secdelerimizde de cûdî cemâl cennetlerinde peşin yaşayış şerefi Muhammedî sılânın sırrıdır Muhammedî âşıklara
Mevcûdatın, Vâcibü'l Vücûd'a secdeleri olan sılâ salâtları, Kur'ân-ı Kerîm'de: "siz bilmezsiniz" buyurularak anlatılmaktadır.
El Mâcidü : Cûd'un ve vücûdun mutlak sahibi; cûd, kerem, bolluk ve genişliğin de yaratıcısı olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL : Çok şeref ve şan sahibi olan, çok kerim, hoş, nazik, şerîf ve yüce olan Cenâb-ı HAKK (celle celâluhu)...
El Mecîdü : Şerefli, şanlı ve azametli olan. Keremi bol olan...
Mutlak şerefli, asîl ve zâten ve câvidane cömert olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL
"Cûd" un kaynağı ve sahibi oluşuyla Mâcid, halkına ikramı yönüyle de Mecîd olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL
El Mecîdü ismi Kur'ân-ı Kerîm'de 4 âyette (Hûd 11/73; Kâf 50/1; Burûc 85/15,21) geçmektedir.
Mecîd isminin zâtî yönüyle Alî, Azîm, Celîl, Mütealî isimleriyle; sıfatî yönüyle ise Kerîm, Berr, Ganî isimleriyle anlam tamamlama ilgisi vardır.
Câde : İyi olmak. İyi yapmak. İyi söylemek.
Cevvede : Bir şeyi güzelleştirmek. İyi ve güzel yapmak. Çok cömert olmak.
Ceyyidü : İyi, güzel, iyi hâlde.
Ceyyiden : İyi bir şekilde.
Cûdu : Cömertlik, kerem.
Cevdü : Bol yağmur, rahmet.
Câvidü : Cûd'un mutlak sahibi ve dâimî kalacak olan, Vâcbü'l- vücûd, sonrasız, ebedî, bengi.
--- Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "ALLAH'ım!Bizi doğru yola kılavuzluk eden ve onu fiilen izleyen, hak yoldan sapmayan, dosdlarınla barışık ve düşmanlarına dargın olan kimselerin içine kat! Güc ve kudret ridasına bürünüp bunu yaratıklarına beyân eden mecd ve şerefle vasıflanıp yücelen, tesbih ve tenzihe yegâne lâyık olan, lütûf, ihsan, mecd, kerem, azamet sahibi ALLAH'ım! Seni yüceltir, Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim!" buyurmuştur.
(Tirmizî, Da'avât, 30)
İbni Hacer el Heytemî, Salâvât-ı şerîfe Câmi'asında, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den vârid bütün salâvâtları kendisinde toplayan, hadîs-i şerîf mesnedli ve en fâzilletli salâvât olduğunu belirttiği salâvâtta:
"Allahümme salli alâ seyyidinâ ve mevlânâ Muhammedîn Abdike ve nebîyyîke ve Resûlike en nebîyyî'l ümmiyyi Ve alâ alî seyyidinâ Muhammedîn ve ezvâcihi ümmühati'l mü'minine ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Kemâ salleyte alâ seyyidinâ İbrahime ve alâ âli seyyidinâ İbrahime fi'l âlemine İnneke Hamîdûn Mecîd." :
" ALLAH'ım!... Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyi'l-Ümmî'n olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sav)'e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sav)'in ailesine ve mü'minlerin anneleri olan eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine ve salât ve selâm eyle!... Efendimiz İbrâhim (as)'a ve Efendimiz İbrâhim (as)'ın ailesine âlemler içinde salât ve selâm ettiğin gibi salât ve selâm eyle! Çünkü sen Hamîdsin-Mecîdsin!..."
"Allahümme barik alâ seyyidine ve mevlânâ Muhammedîn Abdike ve nebîyyike ve Resûlike en nebîyyî'l ümmiyî Ve alâ âli seyyidinâ Muhammedîn veezvâcihi ümmihati'l mü'minine ve zürriyetihi ve Ehl-i Beytihi ve sahbihi Kemâ barekte alâ seyyidinâ İbrâhim'e ve alâ seyyidinâ İbrâhim'e fi'l âlemîne inneke Hamîdün Mecîd." :
"ALLAH'ım!... Kulun, Nebîn, Resûlün ve Nebîyyî'l-Ümmî'n olan Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sav)'e ve Efendimiz ve Sahibimiz Muhammed (sav)'in ailesine ve mü'minlerin anneleri olan eşlerine ve zürriyetine ve ehl-i beytine ve sahabelerine; Efendimiz İbrâhim (as)'a ve Efendimiz İbrâhim (as)'ın ailesine âlemler içinde bereket ihsân eylediğin gibi bereket ihsân eyle! Şüphesiz ki sen Hamîdsin-Mecîdsin (Bereketli kıl: meymenetli, uğurlu, hayırlı, faydalı, saâdetli, mutlu, kutlu, birr ehli, iyilikçi kıl...)"
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- sev-guzel
- Özel Üye
- Mesajlar: 609
- Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
---------------
--EL MELİKÜ (Kevnî)---------- MÂLİKÜ'L MÜLKİ (Kevnî)
Bir şeye sahib ve mâlik olup elinin altında olarak tek başına tasarruf etmek demek olan mülk (melk-milk) kökünden türemiş ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in halkettiği maddî-manevî âlemlerin mutlak hakim ve kâdir sahibi oluşunu bildiren kadim bir sıfattır.
EL MELİK ismi zâtı, sıfatı, isimleri ve fiilleri ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmiştir.
Bütün sistemi kapsayan mülkiyyet, kudret, tasarruf ve idaresinin sınırsız ve mutlak olduğu, arz, semâvât ve meleküt âlemlerine nisbet edilmektedir.
Pek çok hadîs-i şerîfte de geçmektedir.
El Ganiyyü, El Kadir, El Kahhâru, El Mâlike'l- mülki, El Kaviyyü, El Kayyumü, El Muktediru, Es Samedü ve El Vâcidü gibi isimlerle de kapsama ve tamamlama sıfatî özelliği bulunan bir Esmâü'l-Hüsnâdır.
--- Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): " ALLAH katında en düşük isim (kulların kendileri için kullandıkları), Melikü'l- Emlâk (mülklerin mâliki) ismidir. ALLAH Tealâ'dan başka Mâlik yoktur!" buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb, 114; Müslim,Edeb 20-2143; Tirmizî, Edeb,65-2839; Ebu Davud, Edeb, 70-4961)
El Melikü : Hâkim'i Mutlak.
Sistemin Sahibi.
Eşyâ, olay ve herşeyde mutlak tasarruf ve mülkün Sahibi.
Sünnetullah Sahibi...
Mülkünü idâre eden mutlak Melik olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Mâlikü'l-mülki : Mülkün mutlak sahibi olan.
Halkettiği mülkünün mutlak mâliki ve sahibi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
El meleketü : Meleke, istidât, kabiliyyet.
Meleke : Mâlik olmak.İstila etmek. Hükmetmek
El Mâlikü : Mutlak mülk sahibi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL. Padişah. Melik.
Emleke : Bir şeyi birine mülk eylemek.
El melkü : Serbest irade. Padişah. Melik
El mülkü : Mülk.Üzerinde tasarruf yetkisi bulunan sahib olunan şey. Temlük.
EL melekûtü: Ruhlara has âlem-i gayb. İzzet ve saltanatı ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e ait özel mülkü. Mülküllah.
El memleketü: Memleket.
El memlükü: Köle.
EL MELİKÜ (celle celâluhu) ZEVKİ:
İnsan olarak, EL MELÎKÜ esmâsına mutlak mazhar olan Rasûlullah Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'den, lâyık olan ümmetine lâzımınca yansıma olunca bu esmâ sırrı onu sultân eyler.
Kalb ve kalb ülkesinde fıtraten nefsinin askerleri olan; hevâ-heves-tamah-hırs-şehvet (her türlü aşırı arzu ve istekler) ve gazab (hırs ve şehvet yerine getirilmeyince duyulan nefsânî ve şeytânî öfke, kin, garez ve düşmanlık ifratları) terorist gibi iken, hakkın ve hayrın köleleri hâline getirilir ve şerîatın emrettiği yerli yerinde kullanılır.
Benlik ülkesinin halkı durumundaki el, ayak, göz, kulak, cinsel organ, kalb v.s. ise emr âleminden tertemiz gelen ruhun sadece Livechillah (Allah rızası için) düstüruyla saâdet ve huzura kavuşurlar...
"Ben, ben!..." deyip duran nefs; kâinâtın mutlak Melikini tanır, hayâ eder, haddini bilir ve lâzımı-lâyıkı işleyerek hakkıyla kulluğa başlar.
Evlenmeyi helâl, zinâyı haram bilerek şehveti kullanır.
Bâtıla ve şerre gazablanır v.s...
Bütün bu dinî, dünyevî ve uhrevî ni'metlerde velîyy-i nimetimiz olan; muhabbet, merhamet, hürmet ve hasbî hizmet kaynağımız Efendimiz Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem)'e medyûn-i şûkran (şükran borçlusu) olduğunu anlar ve ona göre davranır...
Bu anlayışını, inancını ve şuûrunu fiilen yaşayışına aktarır.
ALLAH Tealâ'dan gayrısını (mâsivâ) asla Melik bilmez ve boyun eğmez!...
Mutlak Melîk olan Mevlâ (celle celâluhu)'muzun şeref ve haysiyetini alnında taşır ve hâşâ kimsenin ayağı altına sermez.
Günde 5 vakit, kırk kere şeref secdesinde Rabbü'lâlemîn'e tertemiz olarak arzeder...
Şuûrsuzca ve sonsuz sayıda teyp gibi zikir çekmenin ise açıkça yanılğı olduğunu bilirsin!...
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
--EL MELİKÜ (Kevnî)---------- MÂLİKÜ'L MÜLKİ (Kevnî)
Bir şeye sahib ve mâlik olup elinin altında olarak tek başına tasarruf etmek demek olan mülk (melk-milk) kökünden türemiş ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in halkettiği maddî-manevî âlemlerin mutlak hakim ve kâdir sahibi oluşunu bildiren kadim bir sıfattır.
EL MELİK ismi zâtı, sıfatı, isimleri ve fiilleri ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmiştir.
Bütün sistemi kapsayan mülkiyyet, kudret, tasarruf ve idaresinin sınırsız ve mutlak olduğu, arz, semâvât ve meleküt âlemlerine nisbet edilmektedir.
Pek çok hadîs-i şerîfte de geçmektedir.
El Ganiyyü, El Kadir, El Kahhâru, El Mâlike'l- mülki, El Kaviyyü, El Kayyumü, El Muktediru, Es Samedü ve El Vâcidü gibi isimlerle de kapsama ve tamamlama sıfatî özelliği bulunan bir Esmâü'l-Hüsnâdır.
--- Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): " ALLAH katında en düşük isim (kulların kendileri için kullandıkları), Melikü'l- Emlâk (mülklerin mâliki) ismidir. ALLAH Tealâ'dan başka Mâlik yoktur!" buyurmuştur.
(Buhârî, Edeb, 114; Müslim,Edeb 20-2143; Tirmizî, Edeb,65-2839; Ebu Davud, Edeb, 70-4961)
El Melikü : Hâkim'i Mutlak.
Sistemin Sahibi.
Eşyâ, olay ve herşeyde mutlak tasarruf ve mülkün Sahibi.
Sünnetullah Sahibi...
Mülkünü idâre eden mutlak Melik olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Mâlikü'l-mülki : Mülkün mutlak sahibi olan.
Halkettiği mülkünün mutlak mâliki ve sahibi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
El meleketü : Meleke, istidât, kabiliyyet.
Meleke : Mâlik olmak.İstila etmek. Hükmetmek
El Mâlikü : Mutlak mülk sahibi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL. Padişah. Melik.
Emleke : Bir şeyi birine mülk eylemek.
El melkü : Serbest irade. Padişah. Melik
El mülkü : Mülk.Üzerinde tasarruf yetkisi bulunan sahib olunan şey. Temlük.
EL melekûtü: Ruhlara has âlem-i gayb. İzzet ve saltanatı ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e ait özel mülkü. Mülküllah.
El memleketü: Memleket.
El memlükü: Köle.
EL MELİKÜ (celle celâluhu) ZEVKİ:
İnsan olarak, EL MELÎKÜ esmâsına mutlak mazhar olan Rasûlullah Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'den, lâyık olan ümmetine lâzımınca yansıma olunca bu esmâ sırrı onu sultân eyler.
Kalb ve kalb ülkesinde fıtraten nefsinin askerleri olan; hevâ-heves-tamah-hırs-şehvet (her türlü aşırı arzu ve istekler) ve gazab (hırs ve şehvet yerine getirilmeyince duyulan nefsânî ve şeytânî öfke, kin, garez ve düşmanlık ifratları) terorist gibi iken, hakkın ve hayrın köleleri hâline getirilir ve şerîatın emrettiği yerli yerinde kullanılır.
Benlik ülkesinin halkı durumundaki el, ayak, göz, kulak, cinsel organ, kalb v.s. ise emr âleminden tertemiz gelen ruhun sadece Livechillah (Allah rızası için) düstüruyla saâdet ve huzura kavuşurlar...
"Ben, ben!..." deyip duran nefs; kâinâtın mutlak Melikini tanır, hayâ eder, haddini bilir ve lâzımı-lâyıkı işleyerek hakkıyla kulluğa başlar.
Evlenmeyi helâl, zinâyı haram bilerek şehveti kullanır.
Bâtıla ve şerre gazablanır v.s...
Bütün bu dinî, dünyevî ve uhrevî ni'metlerde velîyy-i nimetimiz olan; muhabbet, merhamet, hürmet ve hasbî hizmet kaynağımız Efendimiz Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem)'e medyûn-i şûkran (şükran borçlusu) olduğunu anlar ve ona göre davranır...
Bu anlayışını, inancını ve şuûrunu fiilen yaşayışına aktarır.
ALLAH Tealâ'dan gayrısını (mâsivâ) asla Melik bilmez ve boyun eğmez!...
Mutlak Melîk olan Mevlâ (celle celâluhu)'muzun şeref ve haysiyetini alnında taşır ve hâşâ kimsenin ayağı altına sermez.
Günde 5 vakit, kırk kere şeref secdesinde Rabbü'lâlemîn'e tertemiz olarak arzeder...
Şuûrsuzca ve sonsuz sayıda teyp gibi zikir çekmenin ise açıkça yanılğı olduğunu bilirsin!...
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- sev-guzel
- Özel Üye
- Mesajlar: 609
- Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00
1001 Esmâü'l-Hüsnâda ilgili Esmâlar :
94- YÂ MÂLİKE KÜLLİ MEMLÛK : Bütün sahip olunanların Sahibi.
130- YÂ MELÎK : Bütün mevcûdatın gerçek Sahibi ve Hükümdarı olan.
310- YÂ MÂLİKEL- MÜLKİ : Mülkün Sahibi olan.
317- YÂ MÂLİKEN LÂ YEZÛL : Yok olmayan Melik.
455- YÂ MÂLİKEN ĞAYRA MEMLÛK : Sahip olunamayan mülk Sahibi.
703- YÂ MÂLİKE YEVMİDDÎN : Amellerin karşılıklarının verildiği kıyamet gününün Sahibi.
739- YÂ MEN HÜVE MELÎKÜN BİLÂ ACZİN : Aczden münezzeh olan Melik.
923- YÂ FÂTIRA KÜLLE ŞEYİN VE MELÎKEH : Her şeyin Yaratıcısı ve Sultanı.
94- YÂ MÂLİKE KÜLLİ MEMLÛK : Bütün sahip olunanların Sahibi.
130- YÂ MELÎK : Bütün mevcûdatın gerçek Sahibi ve Hükümdarı olan.
310- YÂ MÂLİKEL- MÜLKİ : Mülkün Sahibi olan.
317- YÂ MÂLİKEN LÂ YEZÛL : Yok olmayan Melik.
455- YÂ MÂLİKEN ĞAYRA MEMLÛK : Sahip olunamayan mülk Sahibi.
703- YÂ MÂLİKE YEVMİDDÎN : Amellerin karşılıklarının verildiği kıyamet gününün Sahibi.
739- YÂ MEN HÜVE MELÎKÜN BİLÂ ACZİN : Aczden münezzeh olan Melik.
923- YÂ FÂTIRA KÜLLE ŞEYİN VE MELÎKEH : Her şeyin Yaratıcısı ve Sultanı.
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ
Huvallahulleziy la ilahe illa huve elmelikulkuddususselamul mu'minul muheyminul 'aziyzul cebbarul mutekebbiru subhanallahi 'amma yuşrikune. :
O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Mülkün sahibidir, son derece mukaddestir, selamete erdirendir, güveni sağlayandır, görüp gözetendir, üstündör, zorludur, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştuklarından münezzehtir.
(Haşr - 23)
Huvallahulleziy la ilahe illa huve elmelikulkuddususselamul mu'minul muheyminul 'aziyzul cebbarul mutekebbiru subhanallahi 'amma yuşrikune. :
O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Mülkün sahibidir, son derece mukaddestir, selamete erdirendir, güveni sağlayandır, görüp gözetendir, üstündör, zorludur, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştuklarından münezzehtir.
(Haşr - 23)
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
--------------------
-----------------------EL MÂNİU (Kevnî)
Men (mahrum etmek, engel olmak, vermemek) kökünden sıfat isimdir.
Kur'ân-ı Kerîm'de 16 yerde geçmekte ve ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmemiştir.
Ancak içerik olarak ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in, kullarının bâtıla inanarak şerri işlemelerine rızası yoktur ve mâni' olucudur.
Kullarının tercih ve cüz'i iradelerini hakka ve hayra kullanmalarını Muradullah olarak emreder.
Hadis-i şerîflerde buyurulan Mâni' ismi haramdan men ederken, Mu'tî ismi helâli mutlak vericidir.
ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in fiilî sıfatlarından olup Haf îz ismiyle anlam tamamlayıcılığı vardır.
El Mâniu : Men eden, engel olan, esirgeyen, sistemi ve kurallarını koruyan.
Bâtıldan ve şerden mutlak men edici olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Menea : Vermemek, mahrum etmek. Alıkoymak. Savmak. Geri durdurmak.
İmtenea : İmtinâ' etmek. Bir şeyden feragat edip geri durmak. Vazgeçmek.
Men'u : Mâni' olma, nehyetme.
Memnûu : Yasak, memnû'.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
-----------------------EL MÂNİU (Kevnî)
Men (mahrum etmek, engel olmak, vermemek) kökünden sıfat isimdir.
Kur'ân-ı Kerîm'de 16 yerde geçmekte ve ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmemiştir.
Ancak içerik olarak ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in, kullarının bâtıla inanarak şerri işlemelerine rızası yoktur ve mâni' olucudur.
Kullarının tercih ve cüz'i iradelerini hakka ve hayra kullanmalarını Muradullah olarak emreder.
Hadis-i şerîflerde buyurulan Mâni' ismi haramdan men ederken, Mu'tî ismi helâli mutlak vericidir.
ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in fiilî sıfatlarından olup Haf îz ismiyle anlam tamamlayıcılığı vardır.
El Mâniu : Men eden, engel olan, esirgeyen, sistemi ve kurallarını koruyan.
Bâtıldan ve şerden mutlak men edici olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Menea : Vermemek, mahrum etmek. Alıkoymak. Savmak. Geri durdurmak.
İmtenea : İmtinâ' etmek. Bir şeyden feragat edip geri durmak. Vazgeçmek.
Men'u : Mâni' olma, nehyetme.
Memnûu : Yasak, memnû'.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
--------------------
----------------------EL METÎNÜ (Zâtî)
Metânet (sağlam, kuvvetli, sert ve dayanıklı) kökünden bir sıfattır.
El Metîn isminin; Kudretullahı niteleyen El Kavî ile Kudretullahı niceleyen El Kadîr, El Kahhâr ve El Muktedir isimleriyle anlam yakınlığı vardır.
Kur'ân-ı Kerîm'de 1 âyette geçer :
--- "Şüphesiz rızık veren, güc ve kuvvet sahibi olan ancak ALLAH'tır."
(Zâriyât 51/58)
El Metînü : Sağlam, şedid, metin, metanet (sözünde ve kararında sağlam, zaafsız) sahibi.
Hiçbir şeyde meşakkati olmayan.
Kendine mutlak güvenen, güvenilen ve güvenilir olan...
Mutlak sağlam, sabit, kavî, güclü, kuvvetli, ve zâtı itibâriyle her hususta sıkıntı, zorluk, yorgunluk ve noksanlıktan münezzeh kudret sahibi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Metüne : Sert ve kuvvetli olmak.
Mettene : Yay'a kiriş sarmak. Sağlam kılmak.
Metn : Sırt. Sert, kuvvetli ve dayanıklı adam. kitabın aslı, metni.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
----------------------EL METÎNÜ (Zâtî)
Metânet (sağlam, kuvvetli, sert ve dayanıklı) kökünden bir sıfattır.
El Metîn isminin; Kudretullahı niteleyen El Kavî ile Kudretullahı niceleyen El Kadîr, El Kahhâr ve El Muktedir isimleriyle anlam yakınlığı vardır.
Kur'ân-ı Kerîm'de 1 âyette geçer :
--- "Şüphesiz rızık veren, güc ve kuvvet sahibi olan ancak ALLAH'tır."
(Zâriyât 51/58)
El Metînü : Sağlam, şedid, metin, metanet (sözünde ve kararında sağlam, zaafsız) sahibi.
Hiçbir şeyde meşakkati olmayan.
Kendine mutlak güvenen, güvenilen ve güvenilir olan...
Mutlak sağlam, sabit, kavî, güclü, kuvvetli, ve zâtı itibâriyle her hususta sıkıntı, zorluk, yorgunluk ve noksanlıktan münezzeh kudret sahibi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Metüne : Sert ve kuvvetli olmak.
Mettene : Yay'a kiriş sarmak. Sağlam kılmak.
Metn : Sırt. Sert, kuvvetli ve dayanıklı adam. kitabın aslı, metni.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
------------------
-----EL MEVLÂ (İnsanî)----------EL VÂLÎ (Kevnî)------------EL VELİYYÜ (İnsanî)
EL Mevlâ ismi, velâyet (birinin dosdu, yakını, yardımcısı olmak, onun idâresini elinde bulundurmak) kökünden masdar ismi ve sıfattır.
Muhabbet bağıyla bağlı dosd, sahib, mâlik, efendi demektir.
Velâ kökü parmak-yüzük "ile"liği değil de et-tırnak "bile"liğini yani "yakîn"i içerir.
Mevlâ, İlâhî yakînliğin adıdır.
Rabbü'l-'âlemîn'in Mâlikiyyetini mânevî yakınlık ve muhabbet kabul ediştir.
ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in Mevlâmız olduğu Kur'ân-ı Kerîm'de 16 âyette geçer.
Hadis listelerinde geçmemekle beraber Kur'ân-ı Kerîm'de geçmektedir.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), o zamanın şartlarında köle olanları sahiblerine hitaben konuşurken onlara: "Rabbim, Mevlâm" demelerini yasaklarken, köle sahiblerine de kölelerine "kulum" demelerini yasaklamıştır. (Müslim, Elfâz,14 bkz.)
Mevlâ isminin, Velî, Vâli, Vedûd isimlerinin anlam ilşkisi vardır.
El Mevlâ : Halkının velîsi, dosdu, var edip idâre edeni olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Sahib, mâlik, Rabb, velî, mürebbi, yardımcı, ihsan edici, dosd ve eserlerini seven ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL...
El Vâlî : Herşeye (kâinâta) sahib, hakîm ve mâlik olduğu sistemi idâre eden, tasarruf eden.
Külli şey'in mutlak sahibi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
El Veliyyü : Sahib, mâlik, nâsir, mûin (yardımcı), dosd (seven ve yardım eden), mütevelli (herşey O'nunla yürüyen).
Her şeye her şeyden daha yakîn olup her işlerini üzerine alıp icrasını yüklenen, kullarının dosdu, yâri, sahibi ve velîsi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Velâ : Bir şeye yaklaşmak.
Veliye : İdare etmek. Düzenlemek. İşini üzerine almak. Yardım etmek. Sevmek.
Vellâ : Birisini bir işe idareci kılmak.
Tevellâ : Geri dönmek, yüz çevirip terketmek.
Evlâ : Daha lâyık, daha uygun, daha yakın.
Veliyyullah : ALLAH'dan korkan, sayan, seven, temiz, pâk olup amel-i salih işleyen ALLAH'a dosd olan ALLAH'ın dosdları.
Evliyâ : Velîler.
EL VELÎ (celle celâluhu) ZEVKİ:
Mazhar olan, El Velî (celle celâluhu)'nun Velîsi, Evliyâullahı olur.
Tüm sevgililerinden ayırıp, o kimseye ebedî sevgili ve gerçek dosd (El Velî celle celâluhu) olur.
O'ndan gayrısına meyil verip gönül bağlamaz ve bağlayamaz.
Sevgilimden ayıran oldu bana Sevgili!...
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
-----EL MEVLÂ (İnsanî)----------EL VÂLÎ (Kevnî)------------EL VELİYYÜ (İnsanî)
EL Mevlâ ismi, velâyet (birinin dosdu, yakını, yardımcısı olmak, onun idâresini elinde bulundurmak) kökünden masdar ismi ve sıfattır.
Muhabbet bağıyla bağlı dosd, sahib, mâlik, efendi demektir.
Velâ kökü parmak-yüzük "ile"liği değil de et-tırnak "bile"liğini yani "yakîn"i içerir.
Mevlâ, İlâhî yakînliğin adıdır.
Rabbü'l-'âlemîn'in Mâlikiyyetini mânevî yakınlık ve muhabbet kabul ediştir.
ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in Mevlâmız olduğu Kur'ân-ı Kerîm'de 16 âyette geçer.
Hadis listelerinde geçmemekle beraber Kur'ân-ı Kerîm'de geçmektedir.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), o zamanın şartlarında köle olanları sahiblerine hitaben konuşurken onlara: "Rabbim, Mevlâm" demelerini yasaklarken, köle sahiblerine de kölelerine "kulum" demelerini yasaklamıştır. (Müslim, Elfâz,14 bkz.)
Mevlâ isminin, Velî, Vâli, Vedûd isimlerinin anlam ilşkisi vardır.
El Mevlâ : Halkının velîsi, dosdu, var edip idâre edeni olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Sahib, mâlik, Rabb, velî, mürebbi, yardımcı, ihsan edici, dosd ve eserlerini seven ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL...
El Vâlî : Herşeye (kâinâta) sahib, hakîm ve mâlik olduğu sistemi idâre eden, tasarruf eden.
Külli şey'in mutlak sahibi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
El Veliyyü : Sahib, mâlik, nâsir, mûin (yardımcı), dosd (seven ve yardım eden), mütevelli (herşey O'nunla yürüyen).
Her şeye her şeyden daha yakîn olup her işlerini üzerine alıp icrasını yüklenen, kullarının dosdu, yâri, sahibi ve velîsi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Velâ : Bir şeye yaklaşmak.
Veliye : İdare etmek. Düzenlemek. İşini üzerine almak. Yardım etmek. Sevmek.
Vellâ : Birisini bir işe idareci kılmak.
Tevellâ : Geri dönmek, yüz çevirip terketmek.
Evlâ : Daha lâyık, daha uygun, daha yakın.
Veliyyullah : ALLAH'dan korkan, sayan, seven, temiz, pâk olup amel-i salih işleyen ALLAH'a dosd olan ALLAH'ın dosdları.
Evliyâ : Velîler.
EL VELÎ (celle celâluhu) ZEVKİ:
Mazhar olan, El Velî (celle celâluhu)'nun Velîsi, Evliyâullahı olur.
Tüm sevgililerinden ayırıp, o kimseye ebedî sevgili ve gerçek dosd (El Velî celle celâluhu) olur.
O'ndan gayrısına meyil verip gönül bağlamaz ve bağlayamaz.
Sevgilimden ayıran oldu bana Sevgili!...
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- sev-guzel
- Özel Üye
- Mesajlar: 609
- Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00
1001 Esmâü'l-Hüsnâda ilgili Esmâlar :
13- YÂ VELİYYEL- HASENÂT: İyiliklerin Sahibi.
105- YÂ VELİYYÎ İNDE NİMETÎ: Nimete mazhar olduğumda Dostum.
203- YÂ VELİYYÜ: Mü'minlerin Dostu olan.
510- YÂ NİMEL- MEVLÂ: En iyi Efendi.
591- YÂ VELİYYE MEN İSTEVLÂH: Kendisinden dostluk ve sahiplik isteyenlerin Dost ve Sahibi.
610- YÂ MEN LEM YEKÜN LEHÜ VELİYYÜN MİNEZZÜLLİ: Zilletten münezzeh olduğu için dosta ihtiyacı olmayan.
767- YÂ MEN HÜVEL- VELİYYÜL- HAMÎD: En fazla övgüye layık olan Dost.
863- YÂ VELİYYEL- MÜMİNÎN: Müminlerin Dost ve Sahibi.
993- YÂ MEVLÂNÂ: Mevlâmız.
13- YÂ VELİYYEL- HASENÂT: İyiliklerin Sahibi.
105- YÂ VELİYYÎ İNDE NİMETÎ: Nimete mazhar olduğumda Dostum.
203- YÂ VELİYYÜ: Mü'minlerin Dostu olan.
510- YÂ NİMEL- MEVLÂ: En iyi Efendi.
591- YÂ VELİYYE MEN İSTEVLÂH: Kendisinden dostluk ve sahiplik isteyenlerin Dost ve Sahibi.
610- YÂ MEN LEM YEKÜN LEHÜ VELİYYÜN MİNEZZÜLLİ: Zilletten münezzeh olduğu için dosta ihtiyacı olmayan.
767- YÂ MEN HÜVEL- VELİYYÜL- HAMÎD: En fazla övgüye layık olan Dost.
863- YÂ VELİYYEL- MÜMİNÎN: Müminlerin Dost ve Sahibi.
993- YÂ MEVLÂNÂ: Mevlâmız.
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
-------------------
-----------------------EL MUHSÎ (Zâtî)
El Muhsî : İhsa eden, ilmiyle herşeyi sayan ve ayrıntılarıyla bilen, zerre olsun kürre olsun nazarından hiçbir şey kaçamayan.
Halkının sayısını mutlak ilmiyle bilen ve muhafaza eden ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Hasâ : Men etmek.
Ehsa : Bir şeyin miktarını bilmek. Saymak. Anlamak. Kitabı ezberlemek.
Hassa : Bir şeyi koruyup muhafaza etmek.
Tehassa : Korumak. Sakınmak.
Hasâü : Akıl. Temkin. Dirâyet.
İhsâü : İstatistik.
Gayrumuhsa : Sayılmayacak kadar çokolan.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
-----------------------EL MUHSÎ (Zâtî)
El Muhsî : İhsa eden, ilmiyle herşeyi sayan ve ayrıntılarıyla bilen, zerre olsun kürre olsun nazarından hiçbir şey kaçamayan.
Halkının sayısını mutlak ilmiyle bilen ve muhafaza eden ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Hasâ : Men etmek.
Ehsa : Bir şeyin miktarını bilmek. Saymak. Anlamak. Kitabı ezberlemek.
Hassa : Bir şeyi koruyup muhafaza etmek.
Tehassa : Korumak. Sakınmak.
Hasâü : Akıl. Temkin. Dirâyet.
İhsâü : İstatistik.
Gayrumuhsa : Sayılmayacak kadar çokolan.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- sev-guzel
- Özel Üye
- Mesajlar: 609
- Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00
1001 Esmâü'l-Hüsnâda ilgili Esmâlar :
30- YÂ HAYRAL- MUHSİNÎN: İhsan edenlerin en hayırlısı.
429- YÂ MEN HÜVE YEFTEHİRU BİHİL- MUHSİNÛN: İyilik yapanların kendisiyle iftihar ettiği.
620- YÂ MEN LÂ YUDÎU ECREL- MUHSİNÎN : İyilik yapanların mükâfatını zayi etmeyen.
707- YÂ MEN YUHİBBÜL- MUHSİNÎN: Allah'ı görür gibi ibadet edenleri ve iyilik yapanları seven.
740- YÂ MEN HÜVE RAHMETÜHU KARÎBÜN LİL- MUHSİNÎN: Rahmeti Muhsinler için yakın olan.
879- YÂ MUHSİN: Bol bol iyilikte bulunan.
30- YÂ HAYRAL- MUHSİNÎN: İhsan edenlerin en hayırlısı.
429- YÂ MEN HÜVE YEFTEHİRU BİHİL- MUHSİNÛN: İyilik yapanların kendisiyle iftihar ettiği.
620- YÂ MEN LÂ YUDÎU ECREL- MUHSİNÎN : İyilik yapanların mükâfatını zayi etmeyen.
707- YÂ MEN YUHİBBÜL- MUHSİNÎN: Allah'ı görür gibi ibadet edenleri ve iyilik yapanları seven.
740- YÂ MEN HÜVE RAHMETÜHU KARÎBÜN LİL- MUHSİNÎN: Rahmeti Muhsinler için yakın olan.
879- YÂ MUHSİN: Bol bol iyilikte bulunan.
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
-------------------
---------------------EL MUÎDÜ (Kevnî)
El Muîdü : Mahlûkatını hayattan sonra ölüme, ölümden sonra dirilmeye iâde eden ve tekrar yaratan...
Halkettiği maklükâtını ilk hâllerine iade gücü olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Âde : Geri dönmek. ilk hâle dönmek. Bir iş olmak. Tekrar başlamak.
Eâde : Bir şeyi dödürmek.Reddetmek. Geri dödürmek.Tekrar etmek.
İgtâde : İtiyat edinmek. âdet edinmek.
El âdetü : Âdet, alışkanlık.
El meâdü : Dönüş yeri, varış yeri, âhiret hayatı.
Ayyede : Bayram yapmak.
El îdü : Bayram.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
---------------------EL MUÎDÜ (Kevnî)
El Muîdü : Mahlûkatını hayattan sonra ölüme, ölümden sonra dirilmeye iâde eden ve tekrar yaratan...
Halkettiği maklükâtını ilk hâllerine iade gücü olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Âde : Geri dönmek. ilk hâle dönmek. Bir iş olmak. Tekrar başlamak.
Eâde : Bir şeyi dödürmek.Reddetmek. Geri dödürmek.Tekrar etmek.
İgtâde : İtiyat edinmek. âdet edinmek.
El âdetü : Âdet, alışkanlık.
El meâdü : Dönüş yeri, varış yeri, âhiret hayatı.
Ayyede : Bayram yapmak.
El îdü : Bayram.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
En son aNKa tarafından 30 Oca 2010, 20:02 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
-------------------
---------------------EL MUKÎTÜ (Kevnî)
El Mukîtü : Mukayyed olup muhafaza etmeye muktedir olan.
Gizlisi olmadan herkesin maddî, mânevî rızkını veren ve kontrol altında bulunduran.
Azıkları yaratıp, beden ve kalblere gönderen.
Yarattıklarına rızkını ve azığını vermeye muktedir olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Kâte : Ölmeyecek kadar azık ve gıda vermek. Geçindirmek.
Kûtü : Yaşam gıdası.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
---------------------EL MUKÎTÜ (Kevnî)
El Mukîtü : Mukayyed olup muhafaza etmeye muktedir olan.
Gizlisi olmadan herkesin maddî, mânevî rızkını veren ve kontrol altında bulunduran.
Azıkları yaratıp, beden ve kalblere gönderen.
Yarattıklarına rızkını ve azığını vermeye muktedir olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Kâte : Ölmeyecek kadar azık ve gıda vermek. Geçindirmek.
Kûtü : Yaşam gıdası.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
En son aNKa tarafından 30 Oca 2010, 20:02 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
--------------------
------------------------EL MUKSİTU (İnsanî)
El Muksitu : Adâletle hükmeden ve iş gören, hakkı edâ aden, doğru hareket eden.
İksat (hakkaniyyet, doğruluk gösterme) eden, doğru hareket eden ve iş gören mutlak âdil olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL..
Akseta : Adalet etmek.
Kist : Adalet yapma. Miktar. Terazi. Hisse. Nâsib.
Kıstas : Kıstas. Ölçülerin en sıhhatli ve mazbut olanı.
Kaseta : Adaletten sapmak. Zûlmetmek.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
------------------------EL MUKSİTU (İnsanî)
El Muksitu : Adâletle hükmeden ve iş gören, hakkı edâ aden, doğru hareket eden.
İksat (hakkaniyyet, doğruluk gösterme) eden, doğru hareket eden ve iş gören mutlak âdil olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL..
Akseta : Adalet etmek.
Kist : Adalet yapma. Miktar. Terazi. Hisse. Nâsib.
Kıstas : Kıstas. Ölçülerin en sıhhatli ve mazbut olanı.
Kaseta : Adaletten sapmak. Zûlmetmek.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
-------------------
---------------------EL MUSAVVİRU (Kevnî)
El Musavviru : Mahlûkatının görülen (zâhir) sûretini ve görülmeyen (bâtın) sîretini takdir, tâyin, îcâd ve tasvir eden, şeklini-şemâlini, tavır, tarz ve özelliklerini veren.
Sûretlendiren, şekillendiren ve seviyelendiren ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Savvara : Bir şeye sûret vermek. Sûretli kılmak. Şekillendirmek.Vasfetmek. Nitelemek.
Tesavvara : Şekillenmek.Sûretlenmek.Tasavvur etmek.
El tasviru : Sûret, resim, heykel.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
---------------------EL MUSAVVİRU (Kevnî)
El Musavviru : Mahlûkatının görülen (zâhir) sûretini ve görülmeyen (bâtın) sîretini takdir, tâyin, îcâd ve tasvir eden, şeklini-şemâlini, tavır, tarz ve özelliklerini veren.
Sûretlendiren, şekillendiren ve seviyelendiren ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Savvara : Bir şeye sûret vermek. Sûretli kılmak. Şekillendirmek.Vasfetmek. Nitelemek.
Tesavvara : Şekillenmek.Sûretlenmek.Tasavvur etmek.
El tasviru : Sûret, resim, heykel.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
--------------------
------------------------EL MU'Tİ (İnsanî)
El Mu'ti : Dilediğine dilediği kadar itâ eden, veren.
Mevcûdatına lâzım ve lâyıkını cömertçe veren ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Atâ : Bir şeye elini götürüp almak.
İ'tâ : Vermek. Birine hizmet etmek.
Atâu : Bağış, hîbe.
Atiyyet : Atiyye, bağış hîbe.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
------------------------EL MU'Tİ (İnsanî)
El Mu'ti : Dilediğine dilediği kadar itâ eden, veren.
Mevcûdatına lâzım ve lâyıkını cömertçe veren ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Atâ : Bir şeye elini götürüp almak.
İ'tâ : Vermek. Birine hizmet etmek.
Atâu : Bağış, hîbe.
Atiyyet : Atiyye, bağış hîbe.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
-----------------------
-----------------------EL MUBÎNU (İnsanî)
El Mubîn : Açık, aşıkâr, âyan kılan; açıklayıp izâh eden; Hakkı hakkınca beyân ve izhar eden.
Mutlak beyân eden, hakkı-bâtılı ve hayrı-şeri bildiren, açık ve besbelli olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Bâne : İş zâhir olmak. Açık olmak. Açıklamak. İzâh etmek.
Ebâne : Açık kılmak.
Beyyene : İzâh etmek. Beyân etmek. Aşikâr olmak.
Beyân : Beyân, hüccet, delil. Bir hâlin hakikâtını açıklayan söz, anlatış.
Beyyin : Vâzıh, aşikâr, açık.
Binetu : Beyyine, hüccet, delil.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
-----------------------EL MUBÎNU (İnsanî)
El Mubîn : Açık, aşıkâr, âyan kılan; açıklayıp izâh eden; Hakkı hakkınca beyân ve izhar eden.
Mutlak beyân eden, hakkı-bâtılı ve hayrı-şeri bildiren, açık ve besbelli olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Bâne : İş zâhir olmak. Açık olmak. Açıklamak. İzâh etmek.
Ebâne : Açık kılmak.
Beyyene : İzâh etmek. Beyân etmek. Aşikâr olmak.
Beyân : Beyân, hüccet, delil. Bir hâlin hakikâtını açıklayan söz, anlatış.
Beyyin : Vâzıh, aşikâr, açık.
Binetu : Beyyine, hüccet, delil.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
-----------------------
-------------------------EL MUCÎBU (İnsanî)
El Mucîbu : Îcab eden, lâzım gelen; icâbını, gereğini ve uygununu yapan.
Dileklere icâbet eden, karşılık veren.
Kullarının duâlarına icâbet eden, kabul eden ve lâzım ve lâyıkını yerine lûtfen getiren ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Ecebe : Soruya ve isteğe cevab vermek ve karşılamak.
İstecâbe : Cevab vermek.
Cevâb : Karşılık. Cevab.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
-------------------------EL MUCÎBU (İnsanî)
El Mucîbu : Îcab eden, lâzım gelen; icâbını, gereğini ve uygununu yapan.
Dileklere icâbet eden, karşılık veren.
Kullarının duâlarına icâbet eden, kabul eden ve lâzım ve lâyıkını yerine lûtfen getiren ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Ecebe : Soruya ve isteğe cevab vermek ve karşılamak.
İstecâbe : Cevab vermek.
Cevâb : Karşılık. Cevab.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
-------------------
---------------------EL MUHEYMİNU (Kevnî)
Âşıkların duâsından olan "aman Yâ RABBi!..." "Hey aman" la ilgili esmâ denilmiştir.
El Muheyminu : Korku ve hüzünden emanda kılıp dikkatle koruyan ve gözeten.
Meymenetli (bereketli), saâdetli, mutluluk verici, uğur verici.
Hükmü altına alıp kontrol eden ve gayrinin korkusundan koruyan, kullarının mutlak güven kaynağı olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Heymene alâ kezâ : Hükmü altına ve kontrolüne geçirip gözeticisi ve koruyucusu olmak.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
---------------------EL MUHEYMİNU (Kevnî)
Âşıkların duâsından olan "aman Yâ RABBi!..." "Hey aman" la ilgili esmâ denilmiştir.
El Muheyminu : Korku ve hüzünden emanda kılıp dikkatle koruyan ve gözeten.
Meymenetli (bereketli), saâdetli, mutluluk verici, uğur verici.
Hükmü altına alıp kontrol eden ve gayrinin korkusundan koruyan, kullarının mutlak güven kaynağı olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Heymene alâ kezâ : Hükmü altına ve kontrolüne geçirip gözeticisi ve koruyucusu olmak.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- sev-guzel
- Özel Üye
- Mesajlar: 609
- Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00
1001 Esmâü'l-Hüsnâdan :
162- YÂ MÜHEYMİN: bütün varlıkları ilim ve kontrolü altında tutan.
12- YÂ MUCÎBED- DEAVÂT: dualara cevap veren.
140- YÂ MUCÎBE DÂVETİL- MUDTARRÎN: darda kalanların dualarına cevap veren.
445- YÂ MUCÎB: kulların dualarına cevap veren.
507- YÂ NİMEL- MÜCÎB: en iyi cevap veren.
935- YÂ HAYRA MÜCÎBİN VE MÜCÂB: cevap verenlerin ve cevap verilenlerin en hayırlısı.
940- YÂ MEN HÜVE LİMEN DEÂHÜ MÜCÎB: Kendisini çağıranlara cevap veren.
451- YÂ MÜBÎN: kullarına gerekli herşeyi açıklayan ve varlığı apaçık olan.
752- YÂ MÜBÎN: açıklanması gereken herşeyi beyan eden.
19- YÂ MU'TİYEL- MESÛLÂT: dilekleri veren.
873- YÂ MUTÎ: mahlukatına lazım olan her şeyi veren.
252- YÂ MUSAVVİR: her varlığa münâsip şekil giydiren.
464- YÂ MUSAVVİRAN NÛR: nûrlara suret ve şekil veren.
1001 Esmâ : http://www.muhammedinur.com/modules.php ... pic&t=1272
162- YÂ MÜHEYMİN: bütün varlıkları ilim ve kontrolü altında tutan.
12- YÂ MUCÎBED- DEAVÂT: dualara cevap veren.
140- YÂ MUCÎBE DÂVETİL- MUDTARRÎN: darda kalanların dualarına cevap veren.
445- YÂ MUCÎB: kulların dualarına cevap veren.
507- YÂ NİMEL- MÜCÎB: en iyi cevap veren.
935- YÂ HAYRA MÜCÎBİN VE MÜCÂB: cevap verenlerin ve cevap verilenlerin en hayırlısı.
940- YÂ MEN HÜVE LİMEN DEÂHÜ MÜCÎB: Kendisini çağıranlara cevap veren.
451- YÂ MÜBÎN: kullarına gerekli herşeyi açıklayan ve varlığı apaçık olan.
752- YÂ MÜBÎN: açıklanması gereken herşeyi beyan eden.
19- YÂ MU'TİYEL- MESÛLÂT: dilekleri veren.
873- YÂ MUTÎ: mahlukatına lazım olan her şeyi veren.
252- YÂ MUSAVVİR: her varlığa münâsip şekil giydiren.
464- YÂ MUSAVVİRAN NÛR: nûrlara suret ve şekil veren.
1001 Esmâ : http://www.muhammedinur.com/modules.php ... pic&t=1272
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
-----------------------
-------------------------EL MU'MİNU (İnsanî)
El Mu'min : Îmân, emniyet ve emanın kaynağı ve vericisi olan, vâ'dinde sâdık ve emîn olan, mutlak îmân edilen, güvenilen, sığınılıp dayanılan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Emine : Korkusuz ve âsûde olmak. Emin ve güvenli olmak. İmân etmek.
Emene : Birine güven beslemek.
Emune : İnanılır, mutemet olmak.
Emânet : Emânet, güven. Kullara farz kılınan şeyler.
Mü'min : Îmân, emniyet ve emanın kaynağı ve vericisi olan. Vâ'dinde sâdık ve emîn olan
Emîn : Emin, emâneti koruyan, güvenilen. îtimatlı olup hâin olmayan.
Îmân : Îmân. Tasdik etme. Akide.
EL MU'MİNU (celle celâluhu) ZEVKİ:
Netîcede hâsıl olan ilâhî ilhâmla kulun kalbi hakkın ve hayrın karargâhı olup kendisi ve kâinât (bu kuldan dolayı) bâtıl ve şerden emîn olur.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
-------------------------EL MU'MİNU (İnsanî)
El Mu'min : Îmân, emniyet ve emanın kaynağı ve vericisi olan, vâ'dinde sâdık ve emîn olan, mutlak îmân edilen, güvenilen, sığınılıp dayanılan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Emine : Korkusuz ve âsûde olmak. Emin ve güvenli olmak. İmân etmek.
Emene : Birine güven beslemek.
Emune : İnanılır, mutemet olmak.
Emânet : Emânet, güven. Kullara farz kılınan şeyler.
Mü'min : Îmân, emniyet ve emanın kaynağı ve vericisi olan. Vâ'dinde sâdık ve emîn olan
Emîn : Emin, emâneti koruyan, güvenilen. îtimatlı olup hâin olmayan.
Îmân : Îmân. Tasdik etme. Akide.
EL MU'MİNU (celle celâluhu) ZEVKİ:
Netîcede hâsıl olan ilâhî ilhâmla kulun kalbi hakkın ve hayrın karargâhı olup kendisi ve kâinât (bu kuldan dolayı) bâtıl ve şerden emîn olur.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- sev-guzel
- Özel Üye
- Mesajlar: 609
- Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00
1001 Esmâü'l-Hüsnâda ilgili Esmâlar :
161- YÂ MÜMİN : Kalblerde iman nûrunu yakan ve kullara huzur ve güven veren.
736- YÂ MEN HÜVE SEBÎLÜHÛ VÂDİHUN LİL- MÜMİNÎN : Yolu müminlere zâhir ve belli olan.
863- YÂ VELİYYEL- MÜMİNÎN : Müminlerin Dost ve Sahibi.
965- YÂ MEN ŞERAHA BİL- İSLÂMİ SUDÛREL- MÜMİNÎN : Müminlerin kalplerini İslamla genişleten.
161- YÂ MÜMİN : Kalblerde iman nûrunu yakan ve kullara huzur ve güven veren.
736- YÂ MEN HÜVE SEBÎLÜHÛ VÂDİHUN LİL- MÜMİNÎN : Yolu müminlere zâhir ve belli olan.
863- YÂ VELİYYEL- MÜMİNÎN : Müminlerin Dost ve Sahibi.
965- YÂ MEN ŞERAHA BİL- İSLÂMİ SUDÛREL- MÜMİNÎN : Müminlerin kalplerini İslamla genişleten.
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
-------------------
---------------------EL MUMÎTU (Kevnî)
El Mumît : İmâte eden, mevt eden, öldüren, helâk eden.
Can verdiklerinin canını almaya ve diri olanı öldürmeye zâten ve aslen hakkı olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Mâte : Diri ölmek. Sâkin olmak. Bir yer tenhâ olmak.
Memât : Ölüm.
Mevt : Ölüm, hayâtın yok oluşu, vefât. Fânilik. Hayatsızlık.
Meyyit : Ölü.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
---------------------EL MUMÎTU (Kevnî)
El Mumît : İmâte eden, mevt eden, öldüren, helâk eden.
Can verdiklerinin canını almaya ve diri olanı öldürmeye zâten ve aslen hakkı olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Mâte : Diri ölmek. Sâkin olmak. Bir yer tenhâ olmak.
Memât : Ölüm.
Mevt : Ölüm, hayâtın yok oluşu, vefât. Fânilik. Hayatsızlık.
Meyyit : Ölü.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
- aNKa
- Özel Üye
- Mesajlar: 2797
- Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00
---------
----------EN NÛR (Zâtî)----------------- EL MUNÎRU (Zâtî)
Nûr; insanın basar ve basîreti için şart olan görüşü sağlayan ilâhî ihsân.
Nûr; kendi görünen ve görünmeyeni görmeyi sağlayan...
Eşyânın hakîkâti, aklın aslı, Kur'ân-ı Kerîm'in sırrı, Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in mâhiyeti, sistemin nüvesi, ilm-i ilâhînin tecellîsî.
En Nûr : Nûrun zâten ve aslen kaynağı, tüm mahlûkâtının mutlak nûru olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Her çeşid nûrun Hâlik'ı ve mahlûkatına nûr vermede tek olan.
Nûrların kaynağı olan.
El Munîr : Nûr gönderen, nûrun mutlak sâhibi olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Nûrlandıran; varlıkları aydınlatan ve nûr veren; Nun'un kendisi.
Nâra : Bir şey parlamak. Aydın olmak.
Nevvera : Bir şey aydın olmak.
Tenevvera : Aydın olmak.
İstenâra : Parlamak.
Enver : Daha nûrlu. Güzel ve hoş.
Menâr : Işık yeri. Işık.
Nâr : Ateş. Cehennem. Görüş.
Nûr : Nûr, aydınlık, ışık.
Neyyir : Parlak. Işık veren. Aşikâr.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
----------EN NÛR (Zâtî)----------------- EL MUNÎRU (Zâtî)
Nûr; insanın basar ve basîreti için şart olan görüşü sağlayan ilâhî ihsân.
Nûr; kendi görünen ve görünmeyeni görmeyi sağlayan...
Eşyânın hakîkâti, aklın aslı, Kur'ân-ı Kerîm'in sırrı, Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in mâhiyeti, sistemin nüvesi, ilm-i ilâhînin tecellîsî.
En Nûr : Nûrun zâten ve aslen kaynağı, tüm mahlûkâtının mutlak nûru olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Her çeşid nûrun Hâlik'ı ve mahlûkatına nûr vermede tek olan.
Nûrların kaynağı olan.
El Munîr : Nûr gönderen, nûrun mutlak sâhibi olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Nûrlandıran; varlıkları aydınlatan ve nûr veren; Nun'un kendisi.
Nâra : Bir şey parlamak. Aydın olmak.
Nevvera : Bir şey aydın olmak.
Tenevvera : Aydın olmak.
İstenâra : Parlamak.
Enver : Daha nûrlu. Güzel ve hoş.
Menâr : Işık yeri. Işık.
Nâr : Ateş. Cehennem. Görüş.
Nûr : Nûr, aydınlık, ışık.
Neyyir : Parlak. Işık veren. Aşikâr.
KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-