**ESMÂU'L- HUSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

ankakusu yazdı:EL ALÎMÜ'L - HALÎMÜ (C.C.) : Bilen ve Hâlim olan Resim 3 defa Resim Nis⠖ Hacc – Ahzâb.



وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ أَزْوَاجُكُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّهُنَّ وَلَدٌ فَإِن كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِينَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ إِن لَّمْ يَكُن لَّكُمْ وَلَدٌ فَإِن كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُم مِّن بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَإِن كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلاَلَةً أَو امْرَأَةٌ وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُ فَإِن كَانُوَاْ أَكْثَرَ مِن ذَلِكَ فَهُمْ شُرَكَاء فِي الثُّلُثِ مِن بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصَى بِهَا أَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَآرٍّ وَصِيَّةً مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌ
Resim--- Ve leküm nısfü ma terake ezvacüküm il lem yekül lehünne veled fe in kane lehünne veledün fe lekümür rubüu mimma terakne mim ba'di vesıyyetiy yusıyne biha ev deyn ve lehünner rübüu mimma teraktüm il lem yekül leküm veled fe in kane leküm veledün fe lehünnes sümünü mimma teraktüm mim ba7di vesıyyetin tusune biha ev deyn ve in kane racülüy yurasü kelaleten evimraetüv ve lehu ehun ev uhtün fe li külli vahıdim minhümes südüs fe in kanu eksera min zalike fe hüm şürakaü fis sülüsi mim ba'di vesıyyetiy yusa biha ev deynin ğayra mudarr vesıyyetem minellah vellahü alimün halim. :
Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Şâyet bir çocukları varsa o zaman mirasın dörtte biri sizindir. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine getirildikten ve varsa, borcu ödendikten sonra verilir. Eğer siz çocuk bırakmadan ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır. Şâyet çocuklarınız varsa o zaman bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır. Bu paylar, yaptığınız vasiyetler yerine getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra verilir. Eğer ölen bir erkek veya kadının çocuğu ve babası bulunmadığı halde kelâle olarak (yan koldan) mirasına konuluyor ve kendisinin bir erkek veya kızkardeşi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin miras payı terekenin altıda biridir. Eğer mevcut olan kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeşler mirasın üçte birini zarara uğratılmaksızın aralarında eşit olarak taksim ederler. Bu paylar ölenin vasiyeti yerine getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir. Bunlar, Allah tarafından bir emirdir. Allah her şeyi bilen ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır.

(NİSÂ - 12)



اللَيُدْخِلَنَّهُم مُّدْخَلاً يَرْضَوْنَهُ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ
Resim--- Le yüdhılennehüm müdhaley yerdavneh ve innellahe leallimün halim. :
Allah onları hoşnud olacakları bir yere (cennete) elbette koyacaktır. Şüphesiz Allah Alîmdir (herşeyi bilir) Halîmdir, (Kullarına yumuşak davranır.).

(HACC - 59)



تُرْجِي مَن تَشَاء مِنْهُنَّ وَتُؤْوِي إِلَيْكَ مَن تَشَاء وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَ ذَلِكَ أَدْنَى أَن تَقَرَّ أَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَا آتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي قُلُوبِكُمْ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيماً حَلِيماً
Resim--- Türcı men teşaü minhünne ve tü'vı ileyke men teşa' ve menibteğayte mimmen azelte fe la cünaha aleyk zalike edna en tekarra a'yünühünne ve la yahzenne ve yerdayne bima ateytehünne küllühünn vallahü ya'lemü ma fı kulubiküm ve kanellahü alimen halima. :
Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.

(AHZÂB - 51)

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

ankakusu yazdı:EL GAFÛRÜ'L-HALÎMÜ (C.C.) : Bağışlayıcı-HâlimResim 4 defa Resim Bakara(2 defa) – Âl-i İmrân – Mâide.


Resim--- La yüahizükümüllahü bil lağvi fi eymaniküm ve lakiy yüahizüküm bi ma kesebet kulubüküm, vallahu ğafurun halim. :
Allah, sizleri ağız alışkanlığıyla yaptığınız yeminlerden dolayı cezalandırmaz. Ancak gönüllerinizin bilinçli yaptığı yeminlerden sorumlu tutar. Allah, çok bağışlayıcı, çok halimdir.
(Bakara - 225)


Resim--- Ve la cünaha aleyküm fima arradtüm bihi min hitbetin nisai ev eknentüm fi enfüsiküm, alimellahü enneküm se tezkürunehünne ve lakil la tüvaidulünne sirran illa en tekulu kavlem ma'rufa, ve la ta'zimu ukdetem nikahi hatta yeblüğal kitabü eceleh, va'lemu ennellahe ya'lemü ma fi enfüsiküm fahzeruh, va'lemu ennellahe ğafurun halim. :
Kadınlara evlenme arzusunda olduğunuzu çıtlatmanızda veya gönlünüzde tutmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Allah, sizin onları mutlaka anacağınızı biliyor; ancak meşru ve helal söz dışında onlarla gizli buluşma için sözleşmeyin. Farz olan iddet sona ermeden nikah kıymaya kalkışmayın. Allah'ın gönlünüzde ne varsa onu bildiğini bilin ve O'ndan sakının! Yine bilin ki, Allah, çok bağışlayıcı ve çok halimdir.
(Bakara - 235)


Resim--- İnnellezine tevellev minküm yevmel tekal cem'ani innemestezellehümüş şeytanü bi ba'di ma kesebu, ve le kad afallahü anhüm, innellahe ğafurunhalim. :
O iki topluluk çarpıştığı gün içinizden arkasını dönenlerin, şeytan yalnızca bazı yaptıklarından dolayı ayaklarını kaydırmak istedi. Yine de Allah onları bağışladı. Allah çok bağışlayıcıdır, halimdir.
(Âli İmrân - 155)


Resim--- Ya eyyühellezine amenu la tes'elu an eşyae in tübde leküm tesü'küm ve in tes'elu anha hiyne yünezzelül kur'anü tübde leküm afallahü anha vallahü ğafurun halim. :
Ey iman edenler, size açıklanınca fenanıza gidecek şeyleri sormayın! Oysa Kur'an indirildiği esnada sorarsanız, onlar size açıklanır. Allah onları şimdilik affetmiştir. Allah, çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır.
(Mâide - 101)
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

ankakusu yazdı:EL GANİYYÜ'L-HALİMÜ (C.C.) : Ganî ve Hâlim olanResim 1 defa Resim Bakara.


Resim--- Kavlüm ma'rufüv ve mağfiratün hayrum min sadekatiy yetbeuha eza, vallahü ğaniyyün halim. :
Bir tatlı dil, bir bağışlama, arkasından incitmenin geldiği sadakadan daha hayırlıdır. Allah, ganidir, halimdir.
(Bakara - 263)

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

EL HALİMÜ'L-GAFÛR (C.C.) : Hâlim olan-Bağışlayan Resim 2 defa Resim İsr⠖ Fâtır.

Resim--- Tüsebbihu lehüs semavatüs seb'u vel erdu ve men fihinn ve im min şey'in illa yüsebbihu bi hamdihi ve lakil la tefkahune tesbihahüm innehu kane halimen ğafura. :
O'nu, yedi gök ile yer ve bunlarda bulunan akıllılar teşbih eder. Hatta hiçbir şey yoktur ki, O'nu överek teşbih etmesin, ancak siz onların teşbihlerin! iyi anlamazsınız. O, gerçekten halim ve çok bağışlayandır.
(İsrâ - 44)


Resim--- İnnellahe yümsiküs semavati vel erda en tezula ve lein zaleta in emsekehüma min ehadim mim ba'dih innehu kane halimen ğafura. :
Doğrusu gökleri ve yeri, yok oluvermelerinden Allah tutuyor. Andolsun ki, eğer yok oluverseler, O'ndan başka kimse tutamaz onları. O, gerçekten çok halim, çok bağışlayandır.
(Fâtır - 41)
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

EŞ ŞÂKİRÜ'L-HALÎMÜ (C.C.) : Şükürleri kabul edici-HâlimResim 1 defa Resim Tegâbûn.


Resim--- İn tukridullahe kardan hasenen yuda'ifhu lekum ve yağfir lekum vallahu şekurin haliymun. :
Eğer Allah'a bir güzel borç sunarsanız onu sizin için katlayıverir ve sizi bağışlar. Allah, çok mükafat verendir, cezalandırmada acele etmeyendir.
(Tegâbûn - 17)

Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sev-guzel »

1001 Esmâü'l-Hüsnâda ilgili Esmalar :


5- YÂ HALÎM : Yarattıklarına son derece iyi muamele eden.

176- YÂ MEN HÜVE LİMEN CEFÂHU HALÎM : Emirlerine uymayanlara halim olan.

945- YÂ MEN HÜVE BİMEN ASÂHÜ HALÎM : Kendisine isyan edenlere yumuşak davranıp hemen cezalandırmayan.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

---------------------Resim
-----------------------EL HAMÎDÜ (Zâtî)


Hamd (iyilik, güzellik, övmek) masdarından sıfat ismidir.
Hamd kavramı Kur'ân-ı Kerîm'de 61 yerde ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilip bunlardan 17 sinde Hamîd ism-i şerîfi geçmektedir.
1 âyette (Hacc 22/24 bkz.) Lafzullah yerine Sırati'l- Hamîd olarak tek başına,
10 âyette El Ganî,
3 âyette El Azîzü,
1 âyette El Mecîdü,
1 âyette El Hakîmü,
1 âyette ise El Veliyyü isimleriyle birlikte buyurulmuştur.

İnsan aklı; nakille buluşup mevcûdu, Vâcbü'l-Vücûd'a; gözüken varlığı, gözükmeyen "mutlak var"a; eserleri, ustasına; resimleri, Ressamına ircâ' edince, ister "ürûc" ister "rücû'" olsun Muhammedî Mi'râc'ını yaşar ve hamdeder.
Gayrısı şuûrsuz şamatalardır…
Zâten esmânın zuhûru sistemin sahibini senâ içindir.
Hayy sırrını yaşayan aklın Subhânî senâsı, hâl-i hazıra hamddir.
Şükür, bir nimete karşı teşekkür iken; hamd, ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in naklen bildirilen tüm kemâl sıfatlarıyla övgüye, takdire ve hayran kalınırlığa mutlak hak sahibi oluşunun aklen anlayış ve inanışını arzdır…

İsim ve masdar olan hamd; iyilik, güzellik, mükemmellik, üstünlük, erdemlilikle niteleyip övmek mânâlarını içerir.
El Mecîdü isminde verdiğimiz ve hadîs olan salâvât en güzel örnektir.
Hamdetmek, şükretmek, medhetmek ve senâ etmek arasında ilişkiyle beraber anlam farklılıkları da vardır.
Şükürde, kişinin kendi nefsine yönelik bir iyiliği vereni bilip ilân edip övmesi teşekkürü vardır.
Hamd ise nefsine yönelik olsun olmasın lütf ü ihsanın mutlak sahibini bilip, anlayıp, takdir edip, hayran kalıp bu duygularını açıkca arzıdır.
Hamd, nimet ve ihsan karşılığı olan aklın şükrüdür.
Hamdî övgüde, mükemmel vasıflar senâ edilirken; medh etmekte, her seviyedeki iyilik veya üstünlük övülebilir.
Senâ da medh gibidir.
Aklın teşekkürü saydığımız hamdde, şükür, medh, senâ, rıza, sevgi, saygı, takdir ve tâzim duygularını sunuş da vardır.

Hamd, Kur'ân-ı Kerîm'de tümü de ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e izâfe edilmiş olarak 43 yerde geçmektedir.
Bunlardan 23 âyette "El hamdü lillâhi",
1 âyette "fe lillâhi'l-hamdü",
4 âyette "lehü'l-hamdü" ifâdesiyle buyurulmuştur.

Kısacası hamd, nefsini ve Rabbini bilen kulun; var oluş, yaşayış ve hesaba çekiliş için kendisine hasbî hibe edilen her türlü nimet ve ihsanın sahibini bilip inanarak aklen şükrüdür.
Muhammedî Şuûr ve nûrla hak ve hayr üzere yapacağı ibâdetleri de aslında ve zâten ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in hamd hakkını teslim ve ilândır.
Akıl ve nakil tellerinden oluşan tevhid hattının "can" a taşıdığı "celâl-cemâl" ceryanı; dünyasını, dinini ve âhiretini tıpkı elektirik gibi aydınlatacaktır.
Nûrullah, Nûr-u Muhammed, İmân nûru…
Hakk-ı Zât'ı, Zât-ı HAKK'a teslim edişe aklen, naklen ve haklen hamdedecek, şehâdetinin de şâhidi olacak, iki omuzunda doğumdan ölüme kadar kapanmayan kameralar ile tesbit edilecek ve sonunda Muradullah olan ve salihlere vaadedilen cennetlere Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in kalbinde girecektir.

El Hamîdü : Senâ, medh ve hamde lâyık olan.
Hamd hakkı olan.
Evvel-âhir-zâhir ve bâtında hamd sadece kendisine mahsus olan.
Zâtında, sıfatlarında, isimlerinde ve eşyâlarında övülen ve hamd mutlak hakkı olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

Hamide : Övmek. Razı olmak, Hakkını ödemek, Teşekkür etmek.
Hammede : Tekrar tekrar övmek.
Hammedallahu : ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e çok hamdedip senâ etmek.
El hamdü : Hamd. Şükür. Güzel şeylerle övgü. Rıza. Hoşnutluk.
El hammede : Çok hamdeden.
Hamdele : "Elhamdülillâhi" demek.



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

ankakusu yazdı:EL AZÎZÜ'L - HAMÎDÜ (C.C.) : Güçlü-Övgüye lâyık Resim 3 defa Resim İbrâhim – Sebe' – Bürûc.



Resim--- Elif lam ra kitabün enzelnahü ileyke li tuhricen nase minez zulümati ilen nuri bi izni rabbihim ila siratil azizil hamid. :
Elif, Lam, Ra. Bir kitap sana indirdik ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan nura çıkarasın; doğruca o yüce ve övülmeye layık olanın yoluna ki, bütün izzet ve hamd O'nundur.

(İbrâhim - 1)



Resim--- Ve yerallezine ütül ilmellezi ünzile ileyke mir rabbike hüvel hakka ve yehdi ila siratil azizil hamid. :
Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, sana Rabbinden indirilen gerçeğin ta kendisi olduğunu ve onun, yüceliğinin sonu olmayan her türlü övgüye layık olan (Allah') ın yolunu gösterdiğini görüyorlar.

(Sebe' - 6)



Resim--- Ve ma nekamu minhüm illa en yü'minu billahil'aziyzilhamiydi. :
Onlara sadece güçlü ve övgüye layık Allah'a iman etmeleri yüzünden kızıyorlardı.

(Bürûc - 8)
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

ankakusu yazdı:EL GANİYYÜ'L-HAMÎDÜ (C.C.) : Ganî ve Hamde lâyık olanResim 9 defa Resim Bakara – Nis⠖ İbrâhim – Hacc – Lokman – Fâtır – Hadid – Mümtehine – Tegâbûn.


Resim--- Ya eyyühellezine amenu enfiku min tayyibati ma kesebtüm ve mimma ahracna leküm minel ard, ve la teyemmemül habise minhü tünfikune ve lestüm bi ahizihi illa en tüğmidu fih, va'lemu ennellahe ğaniyyün hamid. :
Ey iman edenler, gerek kazandıklarınızın ve gerekse sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden Allah yolunda harcayın, kendinizin göz yummadan alamayacağınız adilerini vermeye yeltenmeyin ve Allah'ın hiç bir şeye ihtiyacı olmadığını ve şükredilmesi gereken olduğunu bilin.
(Bakara - 267)


Resim--- Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve le kad vessaynellezine utül kitabe min kabliküm ve iyyaküm enittekullah ve in tekfüru fe inne lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve kanellahü ğaniyyen hamida. :
Allah'ındır göklerde ve yerde ne varsa. Andolsun ki, sizden önce kitap verilenlere de, size de: «Allah'tan korkun!» diye tavsiye etmiştik. Bununla birlikte inkar ederseniz biliniz ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah her şeyden müstağni ve övülmeye layıktır.
(Nisâ - 131)


Resim--- Ve kale musa in tekfüru entüm ve men fil erdi cemian fe innellahe le ğaniyyün hamid. :
Musa dedi ki: «Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz, şu bir gerçek ki, Allah hepinizden müstağni ve zatında övgüye layıktır.»
(İbrâhim - 8)


Resim--- Lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve innellahe lehüvel ğaniyyül hamid. :
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Gerçekten Allah, övülmeye layık ve hiçbir şeye muhtaç olmayan ancak O'dur.
(Hacc - 64)


Resim--- Lillahi ma fis semavati vel ard innellahe hüvel ğaniyyül hamid. :
Göklerde ve yerde ne varsa (hepsi) Allah'ındır. Gerçekten Allah herşeyden müstağni, övülmeye layıktır.
(Lokman - 26)


Resim--- Ya eyyühen nasü entümül fükaraü ilellah vallahü hüvel ğaniyyül hamid. :
Ey insanlar, sizsiniz hep Allah'a muhtaç fakirler. Allah ise, zengin ve hamd ile övülecek O'dur ancak.
(Fâtır - 15)


Resim--- Elleziyne yebhalune ve ye'murunennase bilbuhli ve men yetevelle feinnallahe huvelğaniyyulhamiydu. :
Onlar ki hem cimrilik ederler hem de insanlara cimriliği emrederler. Her kim de ardını döner ise(harcamadan kaçınırsa), haberi olsun ki Allah O zengindir, O övgüye layıktır.
(Hadid - 24)


Resim--- Lekad kane lekum fiyhim usvetun hasenetun limen kane yercullahe velyevmel'ahire ve men yetevelle feinnallahe huvelğaniyyulhamiydu. :
Gerçekten onlarda sizin için, Allah'a ve ahiret gününe ümit besleyenler için güzel bir örnek olmuştur. Her kim de aksine giderse bilsin ki, Allah çok zengindir, her hamd yalnız O'nadır.
(Mümtehine - 6)


Resim--- Zalike biennehu kanet te'tiyhim rusuluhum bilbeyyinati fekalu ebeşerun yehdunena fekeferu ve tevellev vestağnallahu vallahu ğaniyyun hamiydun. :
Çünkü onlara peygamberleri apaçık mucizelerle geliyorlardı da onlar: «Bizi bir insan mı yola getirecek?» deyip küfretmişler ve aksine gitmişlerdi. Allah da muhtaç olmadığını gösterdi. Öyle ya; Allah zengindir, her türlü övgüye layıktır.
(Tegâbûn - 6)

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

ankakusu yazdı:EL HAKÎMÜ'L-HAMÎDÜ (C.C.) : Hikmet Sahibi-Hamde lâyık olanResim 1 defa Resim Fussilet.


Resim--- La ye'tihil batilü mim beyni yedeyhi ve la min halfih tenzilüm min hakimin hamid. :
Ona ne önünden, ne ardından batıl yaklaşamaz. O, bütün kaniatın övdüğü bir hikmet sahibi tarafından peyderpey indirilmiştir.
(Fussilet - 42)

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

EL VELÎYYÜ'L-HAMÎDÜ (C.C.) : Dosd -Hamde lâyık olanResim 1 defa Resim Şûrâ.


Resim--- Ve hüvellezi yünezzilül ğayse mim ba'di ma kanetu ve yenşuru rahmeteh ve hüvel veliyyül hamid. :
O'dur (insanlar) ümit kesmişlerken yağmuru indiren ve rahmetim her tarafa yayan. O, öyle dost, öyle övülmeye layık olandır.
(Şûrâ - 28)

Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sev-guzel »

1001 Esmâü'l-Hüsnâda ilgili Esmalar :


351- YÂ MEN HÜVE FÎ MECDİHÎ HAMÎDUN: Yüceliğinde Hamîd.

716- YÂ HAMÎD: Hamd ve senâya en çok layık olan ve çok övülen.

767- Y MEN HÜVE’L- VELİYYܒL- HAMÎD: En fazla övgüye layık olan dost.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

-------------------Resim
-----------------------EL HASÎBÜ (İnsanî)


Husbân, hisâb (saymak, hesab etmek, hesaba çekmek) masdarından sifat isim olup mahlükatının hesabını bilendir.
Haseb (asaletli ve şerefli olmak) masdarından sıfat isim olarak Aslen ve Zâten şerefi yücedir.
Hasb masdarının if'al kip çekimiyle Hasîb : yeten, kâfi gelendir.

Husbân kavramı Kur'ân-ı Kerîm'de 37 yerde ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmiştir.
Bunlardan 3 âyette Hasîb ismi olarak (Nisâ 4/6,86; Âhzâb 33/39) geçmekte ve "kâfî gelendir" anlamındadır.
Çokca geçen hisâb kelimesi ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbetinde "halkına kâfî gelmek, hesablarını bilip hesaba çekmek ve karşılığını vermek" anlamı içerir.
Muhammedî Tasavvufta, hisab, haseb ve nesbin Habibî anlayış yaşayışı ve zincir zevki, şefâat şerefi ve şanıdır.
Tüm özellik ve güzellikleri zâtına mahsus olan (İhlâs 112/1-4) ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in kullarına kâfiliği, kula kemâlât kerâmetidir.

Hasîb ismiyle Kadîr, Ganî, Mugnî, Câmi', Muhsî, Alîm, Habîr, Şehîd, Alî, Celîl, Kerîm, Mâcid ve Mecîd isimlerinin anlam tamamlayıcılığı vardır.

Resim--- Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Sizden biriniz arkadaşını mutlaka övmek istiyorsa: "filânın şöyle şöyle olduğunu zannediyorum, bununla birlikte herkesin iç yüzünü bilip onu hesaba çekecek olan ALLAH'tır, kimseyi ALLAH nezdinde tezkiye edemem" desin." buyurmuştur.
(Buharî, Edeb, 54,95;Müslim, Zühd, 65)


El Hasîbü : Karşılıksız bedavâ verip duran.
Hayrın ve cömertliğin kaynağı olan.
Hesab edici ve hesaba çekici olan yeterlilik sahibi.
Herşeye ve herkese yeterli, kâfi olan.
Mutlak hesaba çekici ve hesab görücü olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

Hasabe : Saymak, hesabetmek, takdir etmek, ölçmek.
Hasibe : Zannetmek.
Hasube : Soylu, şerefli olmak.
İhtesebe : Sanmak, tahmin etmek, addetmek.
Hisab : Sayma, sayı.Kâfi, yeter. İnsan topluluğu.


KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

Resim-----------Resim
---EL HAYYU (Zâtî)------------ EL MUHYÎ (Kevnî)


Hayât, hayevân (diri ve canlı olmak, yaşamak) kökünden bir sıfat isimdir.
Kur'ân-ı Kerîm'de, ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL için mutlak ölümsüz, bâkî ve diri mânâsında olup mevcûd canlılar için fenâ (geçici, izâfi, sınırlı, sorumlu ve sonlu oluş) esastır.
Kur'ân-ı Kerîm'de ihyâ (diriltmek, yaşatmak) masdarında fiil çekimiyle türeyen kelimeler 47 âyette geçer.
Ayni kökten muhyî (diri kılan, can veren) ismi 2 âyette ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmiştir.
Kul için doğum-hayat-ölüm serüveninde mutlak hayy olanın bilinip anlaşılması ve ona göre yaşam hakk olandır.
Hay, Kur'ân-ı Kerîm'de 5 âyette ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmiştir (Bakara 2/255, Al-i İmrân 3/2;Tâhâ 20/111; Furkân 25/58; Gafîr 40/65 bkz.).

Külli şey'in varlığı mutlak zâtının eseri olan Hayyü'l-Kayyûm olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL…
Dirilğin (hayyın, hayatın) mutlak kaynağı olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in El Fâ'alün (fiilin fâili oluş) isminin zuhûru El Hayy isminde tecellîsiyle ve temel oluşuyladır.
Niçinsiz ve nasılsız mutlak hayy oluş elbette zâtına mahsus olup her türlü benzetme ve düşünceden tenzih ederiz.

Hayy isminin, Evvel, Âhir, Zâhir, Bâkî, Vâris ve Hakk isimleriyle de anlam ilişkisi vardır.

Resim İmâm Alî (keremallahi veche): "Bedir savaşı başlayınca bir miktar savaştım. Sonra Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yanına geldim ve ne yapmak istediğine bakmak isyiyordum. Secde etmiş şöyle diyor buldum: "Yâ Hayyu yâ Kayyum! Birahmetike estegisû!: Ey dâim diri ve kâim kayyum olan ALLAH'ım, rahmetinle Sana sığınıyor ve yardımını diliyorum." Oradan ayrılıp tekrar bir miktar daha savaştım, tekrar geldim, o hâlâ secde hâlinde idi ve: "Yâ Hayyu yâ Kayyum! Birahmetike estegisû!" buyuruyordu. Ben oradan ayrılıp tekrar bir miktar daha savaştım, tekrar geldim, o hâlâ ayni hâlde devâm ediyordu. ALLAH zafer verinceye kadar bu hâlde devâm etti" buyurmuştur.
(Rezin tahric etmiştir. İbni Hacer, Hâkim ve Nesâî'nin rivâyet ettiğini Fethü'l-Bâri, 8-291 de belirtmiştir)

El Hayy : Devâmlı hayat sahibi, mutlak diri, dirilerin dirilik kaynağı, hayat veren tek..
Mutlak diri, gerçek hayat sahibi ve Bâkî olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

El Muhyî : Maddî-mânevî hayat verip dirilten, canlandıran, canı var eden ve ruh veren.
Diri ve hayatta kılma gücünün mutlak sahibi ve can verici olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

Hayiye : Diri, canlı ve gelişir olmak.
Hayy : Diri, canlı ve hayat sahibi.
Ehyâ : Diri kılmak, diriltmek.
Hayyahullah : ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'için, yaşatmak.
Hayya : Selâm vermek. Bir şey'e çok yaklaşmak.
İstehyâ : Hayâ etmek. Mütevâzi olmak
Hayâü : Utanma, hayâ, tevâzu.
Haya : Bolluk, verimlilik, yağmur, tevbe.
Hayat : Hayat, doğum-ölüm arası merhâle, ölümün zıttı.
Hayyâ : Koş!...Gel!...(dirilmeye)...


EL HAYYÜ (celle celâluhu) ZEVKİ:

Nûr-u Muhammed'e kavuşunca Hayy olan (dirilen) kalbin her atıştaki " YÂ HAYY!..." sesini, sistem dinler ve inler..



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

EL HAYYU'L-KAYYÛMÜ (C.C.) : Ezelî ebedî diri olan-Varlıkları ayakta tutanResim 1 defa Resim Âl-i İmrân.


Resim--- Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum. :
Allah'tan başka İlah yoktur. Sonsuz hayat sahibi, bütün varlıkları ayakta tutan ve gözeten odur.
(Âl-i İmrân - 2)

Resim
Kullanıcı avatarı
ayyildiz
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 710
Kayıt: 17 Ağu 2009, 02:00

Mesaj gönderen ayyildiz »

Allah'ın isimlerini zikretmek hayatı kolaylaştırıyor.

Allah'ın 99 ismini zikretmek insanın gündelik hayatını değiştiriyor. Akademisyenler ve doktorlar bu konuda hemfikir. Mesela sabırsız biri 'Ya Sabır' çekerek sabırlı olmayı başarabilir. Peki hangi ismi, günde kaç kez ve hangi halimiz için zikretmemiz gerekir? İşte cevabı...

Merhametsizlere 'Er Rahim', 'Er Rahman', aşırı sinirlilere 'El Halim', sevgi ve muhabbeti az olanlara 'El Vedud', nereye gideceğini bilemeyenlere 'Er Reşid, sıkıntı içinde olanlara 'El Vekil'... Esmaül Hüsna yani Allah'ın isim ve sıfatlarını günlük hayatta zikretmenin insana pratik yararları var. Bu konuda ilahiyatçılar da doktorlar da hemfikir. Esmaü'l Hüsna üzerinde araştırma yapan isimlerden Dr. Ender Saraç sinirli birinin 'El-Halim' esmasını çekerek daha halim selim biri olabileceğine inanıyor. Tıpkı sabırsız birinin 'Ya Sabır' çekerek sabırlı olmayı becerebilmesi, merhametsiz birinin 'Er-Rahman, Er-Rahim' çekerek merhamet sahibi olmayı başardığı gibi.
Zaman Gazetesi Kürsü Sayfası Editörü Süleyman Sargın, Esmaü'l Hüsna bilgisinin Allah-âlem ilişkisine ışık tutması ve sonuçta Allah'ı tanıma açısından büyük önem taşıdığına vurgu yapıyor. Zira Kur'an'da da geçen bütün bu isim ve sıfatlar Allah'ı tanıtmakta.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülaziz Hatip'e göre Allah'ı, isim ve sıfatlarıyla tanımak, O'nu her an yanında hissetmek, insan için büyük bir emniyet ve saadet vesilesi. Kişi inandığı Allah'ın isimlerini ve manalarını bilmekle vasıtasız olarak O'nunla bir nevi dostluk ve diyalog kurma imkanı bulmuş olur.
Bu güzel isimlerin bir kısmı Cenab-ı Hakk'ın varlığını ispat eder. Allah'ın Hayy, Baki, Kayyum gibi sıfatları onun varlığını inkar edenleri reddeder. Bazı sıfatları ise birliğini ispat eder. Vahid, Ehad, Samed, Ganiyy gibi. Güzel isimlerinin bir kısmı bütün varlıkların vücut bulmasında tek sebebin Cenab-ı Hak olduğunu ispat eder. Halik, Bari, Musavvir, Kavi gibi. İsimlerin bir kısmı da bütün âlemi tedbir ve idare edenin sadece Allah olduğunu gösterir. Bir kısmı da onun bütün noksan sıfatlardan uzak olduğunu, hiçbir varlığa benzemediğini ve kimseye muhtaç olmadığını ispat eder. Kuddus, Muhit, Mecid gibi...
Allah'ın her biri sonsuz sırlar taşıyan isimleri, aynı zamanda kullarının ona yöneldiği birer kapı mahiyetinde. Farklı ihtiyaçlar içindeki insanlar, o derdinin devası olan ilâhî ismi zikrederek Allah'a halini arz eder. Mesela hasta olan bir insan, "Rahîm ve Raûf" veya "Şâfî ve Muâfî" isimleriyle; ihtiyaç sahibi fakir bir insan "Rezzâk, Fettâh, Kerîm ve Vehhâb" isimleriyle; ilme ihtiyaç duyan bir insan "Allâmu'l-Guyûb" ismiyle; hidayete mazhar olmak isteyen bir insan "Hâdî ve Nûr" isimleriyle; sabırlı olmak isteyen bir insan da "Sabûr" ismiyle duada bulunur.
Her insanda bir ismin tecellisi ön palana çıkabilir mi?
Fahrettin Razi'nin açıklamasına göre Allah'ın isimlerinden her birisi belli bir manaya delalet eder. Hangi ruha o mana galip gelirse o ruhun o isimle daha sıkı münasebeti bulunur. Üstelik o ismi zikretmeye devam ederse süratle o isimden istifade eder. Ancak burada insanın aklına hemen "Hangi Esma'yı günde kaç kez zikretmeliyim?" sorusu geliyor. Uzmanlar, 'İnsanlar hangi ismine ihtiyaç duyuyorlarsa bu ihtiyacı ölçüsünde Allah'ı anmalı' cevabını veriyor. Ama bizim aşağıda vereceğimiz rakamlar genelde ilgili ismin ebced hesabı yapılarak elde edilen rakamlar.
"En güzel isimler Allah'ındır, o halde bu isimlerle O'na dua edin. O'nun isimleri konusunda haktan sapanları terk edin. Onlar işlediklerinin cezasını çekeceklerdir." (Ar'af, 180)
"O'dur Allah, O'ndan başka yoktur ilah. En güzel isimler ve vasıflar O'nundur." (Taha, 8)
***
Her ismin kainatta bir karşılığı var
Prof. Dr. Abdulaziz Hatip (Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Öğretim Üyesi): Bazı müfessirlere göre "Âdem'e öğretilen isimler" de Esmâ-i Hüsnâ'dır. Yani bu mübarek isimlerin her biri kâinattaki bir fennin, bir ilim dalının hakikat ve temelini teşkil eder. Meselâ, hukuk ve adalet ilmi Adl ismine, iktisat ilmi Rezzak ismine dayanır. Böylece Hz. Adem'e, bütün ilmî ve fennî kemâlât, inkişaf ve terakkilerin özü, çekirdeği ve yeteneği tevdi edilmiştir. Adem neslinin geliştirdiği bütün maddî ve kevnî terakkiler, bu ilk öğretimin güzel meyveleridir. Meleklere karşı insan nev'i olarak bize üstünlük kazandıran da budur.
Genç ve diri kalmak için El-Hayy...
Dr. Ender Saraç (Ayurveda uzmanı): Dünya gezegeninde her şey sonuçta bu 99 ismin tecellisidir. İnsanlarda bu esmaların tecellilerini farklı şekillerde görüyoruz. İnsanlar kendi üzerlerinde hangi esmaların tecellilerini görmek istiyorlarsa onu vird edinebilirler. Ama bazı esmalar kokteyl halinde zikredilebilir. Bu da sinerjik bir etki bırakır. Mesela 'Er-Rahman Er-Rahim, Ya Fettah Ya Rezzak beraber çekilebilir. Bir de benim çok sevdiğim bir anti ageng esması var. El-Hayy... Genç ve diri kalmak için çekilebilir.
İnsanoğlu, bu isimlere muhtaçtır
Süleyman Sargın (Kürsü sayfası editörü): İnsan Esmâ-i İlahiye ile devamlı bir münasebet içindedir. Onun Esmâ-i İlahiye'ye dayanarak, kendisinde hâkim olan ismi vird edinip her gün çekmesi, o insanın dualarının kabulüne ve mânevî terakki adına ilerlemesine vesile olabilir. İnsan, Allah'ın sıfatlarını bildiren isimlere muhtaçtır. Kişi, çeşitli durumlarda vaziyetine en münasip olan bir ismiyle Rabb'ine niyazda bulunmak ister. Bu isimlerin olmaması halinde insanın O'nunla irtibatı eksik kalır.
Günlük hayatta hangi isim, kaç kere, ne için zikredilmeli?
İsm-i Celil
Tesbih adedi
Tesbih niyeti
Allah
(66)
Her türlü istek, tüm duaların kabul olması.
Er-Rahmân
(298)
Dünyada ve ahirette Allah'ın sevgisini kazanmak.
Er-Rahîm
(258)
Maddî ve manevî rızka nail olmak.
El-Melik
(90)
Maddî ve manevî güçlü olmak, insanlara sözlerini anlatıp dinletebilmek, emir sahibi olmak.
El-Kuddûs
(170)
Maddî ve manevî her türlü temizlik, kalp temizliği, ruhî hastalıklardan iyileşmek.
Es-Selâm
(131)
Korkulan her şeyden emin olmak ve esenliğe çıkmak.
El-Mü'min
(137)
Güvende olma, güvenilir insan olmak, kötü hastalıklara düşmemek.
El-Muheymin
(145)
İnsanlardan korunmak ve onların düşüncelerine akıl erdirebilmek.
El-Aziz
(94)
Düşmanlara galip gelmek.
El-Cebbâr
(206)
İstek ve arzuların olması, insanların ve cinlerin şerrinden emin olmak.
El-Mütekebbir
(662)
İzzet, refah ve gerçek büyüklüğe erişmek, halk tarafından sevilmek.
El-Hâlık
(731)
İşlerde üzüntü ve sıkıntıdan kurtulmak, başarılı olmak.
El-Bâri
(214)
İşte başarılı olmak, maddî ve manevî sıkıntılardan kurtulmak.
El-Musavvir
(336)
Maksat ve meramına ulaşmak ve ifade etmek, en zor işleri başarmak ve bir işte uzmanlaşmak.
El-Gaffâr
(1.281)
Bağışlanmak ve günahlardan korunmak.
El-Kahhâr
(306)
Zalimlerin ve din düşmanlarının kahrından kurtulmak.
El-Vehhâb
(14)
Sıkıntısız ve maddî açıdan rahat bir hayat sürmek.
Er-Rezzâk
(308)
Bol rızıklı bir ömür geçirmek.
El-Fettâh
(489)
Maddî ve manevî hayır kapılarının açılması, ticarette başarıya ulaşmak.
El-Alim
(150)
İlim zenginliği için.
El-Kâbid
(903)
Zalimin zulmünden kurtulmak.
El-Bâsit
(72)
Rızkının genişlemesi ve bereketin artması.
El-Hafid
(1.481)
Kötüden, kötülerden ve belalardan korunmak.
Er-Rafi'
(351)
İnsanlar içinde ve işinde yükselmek, tevazu sahibi olmak.
El-Muiz
(117)
Fakir ve zelillikten kurtulmak.
El-Muzil
(770)
Düşmanları zelil etmek.
Es-Semi'
(180)
Duaların kabul olması.
El-Basir
(302-112)
Acziyetin kalkması, basiretli olmak.
El-Hakem
(68)
Haklı davasını kazanmak, insanlar arasında hak ile hüküm vermek.
El-Adl
(104)
Adaletli olmak, haklı davayı kazanmak.
El-Latîf
(129)
Dileklerin olması, kısmet ve rızkın artması.
El-Habîr
(812)
Hafıza ve idrakin genişlemesi.
El-Halîm
(88)
Ahlâk güzelliği ve yumuşak huylu olmak, hiddet ve sinirin gitmesi.
El-Azîm
(1.020)
Sözünün tesirli olması ve sözü dinlenir olmak.
El-Gafûr
(1.286)
Günahların affı ve kötü ahlâktan korunmak.
Eş-Şekûr
(526)
Talihin açıklığı, kendine verilen nimetlerin şükrünü eda etmek, bol rızık için.
El-Aliyy
(110)
Zilletten kurtulmak, ilim, derecelerin artması.
El-Kebîr
(232)
Maddî ve manevî büyüklük, hürmet sahibi olmak.
El-Hafîz
(998)
Nefsinin ve malının korunması.
El-Mukît
(550)
Muhtaç olunan şeyi kazanmak ve rızık.
El-Hasîb
(80)
Herkese karşı açık alınlı olmak.
El-Celîl
(73-5.329)
Gerçek yüceliğe erişmek, zalim ve zorbayı zelil etmek.
El-Kerîm
(270)
Bol rızık sahibi olmak, cömert olmak ve kolaylıklara nail olmak.
Er-Rakîb
(312)
Her işte Allah'ın koruması altında olmak, bunu hissetmek, hafızasının kuvvetlenmesi.
El-Mücîb
(55-3.025)
Duaların kabul olunması.
El-Vâsi'
(137)
Ömür uzunluğu, sıhhat ve rızık genişliği için.
El-Hakîm
(78-6.084)
İlim ve hikmet sahibi olmak, uzağı görmek, hikmetli iş yapmak.
El-Vedûd
(20-400)
İnsanların sevgisini kazanmak.
El-Mecîd
(57-3.249)
İzzet ve şerefin artması.
El-Bâis
(573)
Kuvvetli irade ve alacaklarını almak.
Eş-Şehîd
(319)
Şehid olmak, heybetli olmak, halk arasında sevilmek.
El-Hak
(108)
Sağlam bir imana ve doğru bir ibadet hayatına sahip olmak, başladığı işin sonunun gelmesi.
El-Vekîl
(66)
Allah'tan her türlü yardım görmek.
El-Kavî
(116)
Kansızlık ve vücudun güçlü olması, zor işleri kolaylıkla halletmek.
El-Metîn
(500)
Maddî ve manevî dayanıklı, sağlam ve iradeli olmak, hastalıklardan kurtulmak.
El-Veliyy
(46-2.116)
Her işte Allah'ın yardımını istemek.
El-Hamîd
(62-3.844)
Kazancın genişlemesi, Allah'ı çokça hamd etmek için yardım istemek.
El-Muhsî
(148)
Zekânın kuvvetli olması.
El-Mübdi
(57)
Her işte muvaffak olmak, ummadığı yerden yardım gelmesi.
El-Muîd
(124)
Elden kaçanı geri kazanmak, Allah'ın ahirette yeniden dirilme hakikatini ruhlarımıza duyurması.
El-Muhyî
(68)
İşlerin başarılı olması, hastalıklardan kurtulmak.
El-Mumît
(490)
Harama bakmamak, kötülüklerden vazgeçmek, devamlı ahireti hatırlamak.
El-Hay
(18-324)
Sözün tesirli olması, sözü dinlenir olmak.
El-Kayyûm
(156)
Bütün işlerde yardımı Allah'tan beklemek, isteklere nail olmak, rızkın devamlı olması.
El-Vâcid
(14-196)
Aradığını ve kaybettiğini bulmak.
El-Mâcid
(48)
Kazancın bolluğu ve şerefli bir hayat sahibi olmak.
El-Vâhid/El-Ehad
(19-3.669)
Kalbin uyanıklığı, isteklerin olması.
Es-Samed
(134)
Hiç kimseye muhtaç olmamak.
El-Kâdir
(305)
İstediğini yapmaya güç yetirmek.
El-Muktedir
(744)
Her işte başarılı olmak.
El-Mukaddim
(184)
Daima yükselmek.
El-Muahhir
(847)
Kötü ve belalı birinin veya bir işin kendinden uzaklaşması.
El-Evvel
(37)
Her hayır işinde birinci olmak.
El-Âhir
(801)
Ömrün uzun olması.
Ez Zâhir
(1.106)
Her meselenin zuhuru, açıklığı, gizli olmaması.
El-Müteâlî
(551)
İstediği makama gelmek ve yüceliğe ermek.
El-Bâtın
(62)
Nefsi mutmain ve kalbi geniş olmak, iç rahatlığının artması.
El-Vâlî
(47)
Sözünün tesirli olması, insanların kendini sevmesi.
El-Berr
(202)
Her halukarda iyilik bulmak.
Et-Tevvâb
(409)
Tövbelerin kabul olması.
El-Müntekım
(630)
Zulüm ve fenalıklardan korunmak.
El-Afuvv
(156)
Rızık bolluğu, kalp huzuru, affedilmek.
Er-Raûf
(287)
Merhametinin artması, hiçbir varlıktan zarar görmemek.
Mâlikü'l-Mülk
(212)
Mal ve kazanca zarar gelmemesi, maddî ve manevî derecelerin artması.
Zü'l-Celâli ve'l-İkrâm
(1.100)
İşlerin kolay ve âsân olması, insanların kendini sevmesi.
El-Muksit
(209)
Eşlerin arasını düzeltmek ve adaletli olmak.
El-Câmi
(114)
Küsleri barıştırmak ve hayırların birleşip toplanması.
El-Ganî
(1.060)
Gerçek zenginlik, servet ve geniş rızık, insanlar tarafından sevilmek.
El-Muğnî
(1.100)
Geçim genişliği, bol rızık ve zenginlik.
El-Mâni'
(161)
Kaza ve belalardan emin olmak.
Ed-Dârr
(1.001)
Zararlı kişilerden emin olmak ve onları Allah'a havale etmek.
En-Nâfi'
(201)
Hastalıklardan korunmak, şifa bulmak, zararlardan uzak durmak.
En-Nûr
(256)
Doğruyu ve yanlışı görüp kalp nuruna sahip olmak.
El-Hâdî
(20-400)
Doğru yolu bulmak ve çocuklarının serkeş olmaması.
El-Bedî'
(86)
Allah'ın yardımına nail olmak, maddî ve manevî güzellik için.
El-Bâkî
(113)
Ömrün uzunluğu ve sağlıklı olmak.
El-Vâris
(707)
Uzun ömür, bol mal, şeref ve rızık sahibi olmak.
Er-Reşîd
(514)
Güzel ahlâk sahibi olmak, kötü alışkanlıklardan korunmak.
Es-Sabûr
(298)
Başladığı işi kolay bitirmek, sinirini yenmek ve sabırlı olmak.
Kullanıcı avatarı
ayyildiz
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 710
Kayıt: 17 Ağu 2009, 02:00

Mesaj gönderen ayyildiz »

***Esma-ül Hüsna Şerhi***
***
Ey şanı pek âli, yücesin Allah 'ım,*
Beden ve ruh verdin, lütfundur şu canım.*
***
Rahman 'sın ey Rabbim, Sen esirgeyensin,*
Her cana rızıklar, nimet gönderensin.*
***
Rahim ’sin şefkatli, Rahmet’i seversin.*
Her mahluka mahsus, nimeti serersin.*
***
Melik 'sin Allah’ım, kâinat senindir,*
Maliksin mülkünde, kulları sevindir.*
***
Ya Kuddûs Allah’ım, beri kıl hatadan,*
Koru kusurlardan, bütün günahlardan.*
***
Selam ver bizlere, selamet bulalım,*
Selim bir gönülle, huzura varalım.*
***
Mü’min ’sin emin kıl, ver bize emniyet,*
Sığınalım ismine. görelim saadet.*
***
Ey Müheymin Allah, hiçten var edensin,*
Kollarsın beladan, daim gözetensin.*
***
Aziz ’sin Allah’ım, kul zelil eyleme,*
İzzetin hakkına, aziz kıl âleme.*
***
Cebbar ’sın Rabbimiz, zalim ürker senden,*
Mazlumlar kurtulur, korku ve kederden.*
***
Mütekebbir ’sin Hak, Kibriya sahibi,*
Büyüklük şanındır, gönüller tabibi.*
***
Hâlık ’sin yarattın, yoktan var ettin,*
Aciz kullarına, nimetler lütfettin.*
***
Bâri ’sin kusursuz, berisin hatadan,*
Affeyle bizleri, koru günahlardan.*

Musavvir ’sin el Hak, Her Cemal sendendir,*
Suretler yarattın, mahlûk hep güzeldir.*
***
Gaffar ’sın affeden, sensin bağışlayan,*
Beri kıl hatadan, nadimiz ağlaşan.*

Kahhar ’sın Allah’ım, zalimi kahreden,*
Şaki kavimleri, yeryüzünden silen.*
***
Vehhab ’sin Sen’dendir, şu hayat hediye,*
Görünür görünmez, tüm nimet tevdiye.*

Rezzak ’sın Allah’ım, Rızkı gönderensin,*
Marzuk olan biz, sen ihsan edensin.*
***
Fettah ’sın açarsın, yol ve kapıları,*
Yıkarsın engeli, zalim yapıları.*

Âlim’sin herkesten, ilmin ezelidir,*
Tüm ilmin kaynağı, Sen’in ismindendir.*
***
Kabiz ’sın kabzeden, sıkıp dâr edensin,*
Cahil kibirleri, yıkıp kahredensin.*

Bâsit ’sin bol nimet, hep bereketlensin,*
Rızıklar var eden, cömert gönderensin.*
***
Hafiz ’sin hıfzeden, koruyup gözeten,*
Muhafaza buyur, şer cinler ve insten .*

Râfî ’sin Allah’ım, hasları yükselten,*
San’a tâbileri, daimi yücelten.*
***
Muiz ’sin azizsin, izzet nasiplendir,*
Kulun şeref bulsun, bizi mevkilendir.*
***
Müzil ’sin alçaltan, nice büyükleri,*
Yere seriverdin, zalim milletleri,*
***
Semi ’sin bilirsin, bütün gizlileri,*
Vakıfsın sırlara, duy mazlum sesleri.*
***
Basir ’sin görürsün, sırlar saklanamaz,*
Bizi gözetmezsen, günah aklanamaz.*
***
Hakem ’sin Rabbimiz, her eser hikmetli,*
Nice fayda gizli, nimetin Rahmetli.*
***
Adl ’in sahibisin, Adil hükmedersin,*
Adalet gözeten, kulları seversin.*
***
Latif ’sin lütfeder, inceden seçersin,*
Her işin dakikçe, hassas dengelersin.*
***
Hâbir ’sin Âlim’sin, her şeyi bilirsin,*
Gizliyi açarsın, haberi verirsin.*
***
Halim ’sin Allah’ım, yumuşak davran,*
Muzdarip kullara, şefkat eyle her an,*
***
Azim ’sin Rabbimiz, azamet senindir,*
Azmine güvenen, Yücelir emindir.*
***
Gafur ’sun hem Rahim, bağışla bizleri,*
Affet günahları, akla kalbimizi.*
***
Şekûr ’sun ya Rabbi, Şükre layık sensin,*
Müteşekkir kulun, nimet gönderensin.*
***
Aliyy ’sin pek âli, şanı çok yücesin,*
Müminler erişir, izzet verdirensin,*
***
Kebir ’sin ulusun, Kibriya senindir,*
Allah-u Ekber’ sin, acizi sevindir.*
***
Hafiz ’sin Hıfzın çok, muhafaza buyur,*
Garib kullara, varlığını duyur.*

Mukit ’sin ey Rezzak, gıdalar yarattın,*
Her canlıya layık, sofralar donattın.*
***
Hasib ’sin serice, kolay kıl hesabım,*
Affeyle günahım, çokça ver sevabım,*

Celil ’sin ulusun, Rabbim en büyüksün,*
İsminin hakkına, kul huzur görsün.*
***
Kerim ’sin hem Gani, şu hayat ikramın,*
Cömertsin herkese, sınırsız niâmın.*
***
Râkib ’sin gözeten, kollayıp izleten,*
Her iş sana ayan, yok bir iş gizleten.*
***
Mûcîb ’sin cevap var, her sual sorana,*
Karşılık bulursun, dua et arşına.*
***
Vasi ’sin çok geniş, Rahmetin yaşatır,*
İlmine sınır yok, cihanı kuşatır.*
***
Hakim ‘sin Hükmeden, sensin tek hükümdar,*
Her işin hikmetli, emrinle payidar.*
***
Vedûd ‘sun seversin, aşkın kalbimizde,*
Sevelim sevilelim, kin yok gönlümüzde.*
***
Mecid ’sin Âlisin, şanı pek yücesin,*
Övgüye layıksın, ikramı seversin.*
***
Bâ’is ’sin dirilten, yoktan var edensin,*
Öldüren Sensin Rab, hayat verdirensin.*
***
Şehîd ‘sin Allah’ım, her şeye şahitsin,*
Gizlenemez senden, ilminle muhitsin.*
***
Ey Hakk tek gerçeksin, apaçık hakikatsin,*
“Hakk geldi, batıl yok”, Hak gerçek ilahsın.*
***
Vekil ’sin haklıya, kulunun sahibi,*
İntikam alıcı, zalimin râkibi.*
***
Kaviyy ’sin en güçlü, sonsuzdur kuvvetin,*
Kudreti yetensin, zül Kadir izzetin.*
***
Metin ’sin Kavi’sin, zaafsız kudretli,
Gücüne sınır yok, Azim’sin kuvvetli,*
***
Veliyy ’sin gerçek dost, Mümine hamisin,*
Desteğin bakidir, yardımda âlisin.*
***
Hamid ’sin Rabbimiz, sana hep şakiriz,*
Teşekkür eyleriz, sanadır hamdimiz.*
***
M’usi ’sin fâkıfsın, her canı bilirsin,*
Sayısız mahluku, tek, tek sayabilirsin.*
***
Mübdi ’sin var eden, yoktan halk edensin,*
İlkin ve defalarca, cana erdirensin.*
***
Muîd ’sin öldürüp, sonrada dirilten,*
Kup kuru şu arzı, bir suyla yeşerten.*
***
Muhyî ’sin dirilten, tek ihya edensin,*
Hayat veren sensin, tene can verensin.*
***
Mümit ’sin öldüren, can tadar ölümü,*
Kim kalmış ölmeyen, mevt defter dürümü.*
***
Hayy ’sın hem ölümsüz, daima dirisin,*
Hayatın sahibi, ezel, ebedisin.*
***
Kayyum ’sun Allah’ım, her şey Sen’le kaim,*
İdare edensin, hayat Sen’le daim.*
***
Vacid-i Mutlaksın, cana erdirensin,*
Ol dersen oluyor, vûcud lütfedensin.*
***
Mecid ’sin yücesin, varlığın şüphesiz,*
Kerimsin ikramlı, varlığındır eşsiz.*
***
Vahid’sin bir teksin, yoktur başka ilah,*

İmanımız tamdır, Ortağın yok billah.*
***
Samet’sin muhtacız, tek medet sendendir,*
İhlâs’ın incisi, Nurlu hikmettendir.*
***
Kadir ’sin kudretli, gücün nihayetsiz,*
Karşı durulmazsın, kuvvet kifayetsiz.*
***
Muktedir hem Kâdir, her gücü çark eder,*
Sultanlar baş eğer, firavun gark eder.*
***
Mukaddim ’sin ön ver, Yükselt mertebemi
Geriye döndürme, arşından tövbemi,*
***
Muahhir ’sin ahir, yükseklerden atma.*
Esirge bizleri, nârına bırakma.*
***
Evvel ’sin tek ilksin, yok senden öncesi,*
Bakidir varlığın, senden yok ötesi,*
***
Ahir ’sin tek sonsuz, ebedi varlığın,*
Sen’den gafiller, tadar hep darlığın.*
***
Zahir Olan sen, apaçık mevcutsun,*
Tüm alem şahittir, aşikâr mabutsun,*
***
Batın ’sın hem gizli, vakıf her sırlıya,*
Sana ayan eşya, yardımın haklıya.*
***
Vali ’sin Veli’sin, tek gerçek dostumuz,*
Yalnız sen güvenli, doğru kıl yolumuz.*
***
Ber ’sin en şefkatli, nadim kullarına,*
İyilik saçarsın, rahmet yollarına.*
***
Tevvap ’sın Rabbimiz, sanadır tövbemiz,*
Kabul et mücrimi, affına talibiz.*
***
Müntekim ’sin Allah, şedit intikamın,*
İsyankar kavimler, hep buldu belasın.
***
Afûvv ’sün affın bol, mağfiret ziyade,*
Bağışlarsın kulu, bırakmazsın geride.*
***
Rauf ’sun fazlından, şefkatin engindir,*
Merhametin sonsuz, affın çok zengindir.*
***
Malik-ül Mülk ’sün Hak, mülk sahibi mutlak,*
Maliksin her şeye, mahlûk sana müştak.*
***
Zül Celal-i ikram, Celale yok hitam,*
Her nimet ikramın, daim ola ikram.*
***
Muksît ’sin Âdilsin, şüphe yok hükmünde,*
Hâkimler hâkimi, sultansın mülkünde.*
***
Câmi ’sin cem eden, her güzel esmayı,*
O Mahşer gününde, toplar her canlıyı.*
***
Ganiy ’sin hem mutlak, sen ki en zenginsin,
Muhtacız Ya Rabbi, bağışı enginsin.*
***
Muğnî ’sin Allah’ım, eyle bizi zengin,*
Cömertlikte eşsiz, evrende yok dengin.*
***
Mani ’sin mülkünde, engel olamayız,*
Vermezsen Rahmeti, huzur bulamayız.*
***
Dârr ’sin kim mani, vermene,*
Azabı eyleme, kuluz takdirine.*
***
Nâfî ’sin Allah’ım, umarız faydayı,*
Zulmete düşürme, kim sunar ziyayı.*
***
Nur ’sun yer ve gökte, âlemi nurlandır,*
Nur ver kalbimize, gönlü ışıklandır.*
***
Hadi ‘sin Rabbimiz, sendendir hidayet,*
Erdir doğru yola, lütfet bize nusret.*
***
Bedi ‘sin şüphesiz, her işin misalsiz,*
“Ol dersen oluyor”, sanatın örneksiz.*
***
Baki ’sin ebedi, kıl bekaya mazhar,*
Fani kullarını, dar eyleme zinhar.*
***
Varis ’sin ya Rabbi, senin hep servetler,*
Nimetler sendendir, bize ver izzetler.*
***
Raşit ’sin Rüşt veren, Yol olsun müstakim,*
Sapanlardan etme, Hâdisin el Hâkim.*
***
Sabur ’sun sabreden, ceza erteleyen,*
Lütfun engindir, Lütfet Rahmetinden.*
***
Âşık Uslu söyler, Nur ism-i Azâmı,*
İnayet eyle Hak, Aziz kıl adımı.*
***
Aşık Uslu Niksarî (Z. Güngör Uslu)
21 Ekim 2007 Pazar 01:07:52
SAMSUN
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sev-guzel »

1001 Esmâü'l-Hüsnâdan :


248- Y MUHYİYE’L- EMVÂT: Ölüleri dirilten.

316- YÂ HAYYEN LÂ YEMÛT: Ölmeyen Hayy.

495- YÂ MEN YUHYÎ VELÂ YUHYÂ: Hayat veren, fakat Kendisi hayat verilmeye muhtaç olmayan.

560- YÂ HAYYU: Gerçek hayat Sahibi olan.

606- Y HALAKA’L- MEVTE VE’L- HAYÂT: Ölümü ve hayatı yaratan.

682- YÂ HAYYU KABLE KÜLLİ HAYYİN: Bütün dirilerden önce var olan gerçek hayat Sahibi.

683- YÂ HAYYU BADE KÜLLİ HAYYİN: Bütün dirilerden sonra bâki kalacak gerçek hayat Sahibi.

684- Y HAYYܒLLEZÎ L YÜŞBİHUHÛ ŞEY’ÜN: Hiç bir şeyin Kendisine benzemediği gerçek hayat Sahibi.

685- Y HAYYܒLLEZÎ LEYSE KEMİSLİHÎ HAYYUN: Hiç bir dirinin misli gibi olmadığı gerçek hayat Sahibi.

686- Y HAYYܒLLEZÎ L YÜŞARİKÜHÛ HAYYUN: Hiç bir dirinin Kendisine ortak olmadığı gerçek hayat Sahibi.

687- Y HAYYܒLLEZÎ L YAHTÂCÜ İL HAYYİN: Hiç bir diriye muhtaç olmayan gerçek hayat Sahibi.

688- Y HAYYܒLLEZÎ YÜMÎTU KÜLLE HAYYİN: Bütün dirileri ölüme mazhar eden gerçek hayat Sahibi.

689- Y HAYYܒLLEZÎ YERZÜKU KÜLLE HAYYİN: Bütün dirileri rızıklandıran gerçek hayat Sahibi.

690- Y HAYYܒLLEZÎ YUHYİ’L- MEVTÂ: Ölüleri dirilten gerçek hayat Sahibi.

691- Y HAYYܒLLEZÎ L YEMÛT: Hiç ölmeyecek olan gerçek hayat Sahibi.

875- YÂ MUHYÎ: Canlılara hayat veren.

898- Y MEN L YUHYİ’L- MEVT İLL HÛ: Ölüleri Kendisinden başkası diriltemeyen.




1001 Esmâ : http://www.muhammedinur.com/modules.php ... pic&t=1272
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

---------------------Resim
---------------------EL İLÂHU (Zâtî)


Uluhet (ilâhet, ulûhiyyet; tapınmak, kulluk etmek) kökünden veya veleh, eleh (hayran kalıp hayret etmek, gönülden bağlanıp sığınmak) kökünden veya leyh (gizli olup insan duyu idrakinin üstünde bulunmak) kökünden türemiş olabileceği söylene gelmiştir.

İlâh ismi genel olarak kullanıla gelen şekliyle; hak veya bâtıl, tapılan ve ibâdet edileni gösterir.
Âlihe olarak çoğulu kullanılmıştır ki Türkçede tanrı ve tanrılar demek gibidir.
ALLAH ism-i şerîfi ise şahsına münhasır, zâtına mahsus ve apayrı olup, harf-i târifsiz olup tüm târiflerin cem' torbasıdır …

İlâh kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de 147 yerde geçmekle birlikte genellikle içerik olarak "ilâhe illâ ALLAH" şeklinde, nefiyden sonra tasdik esaslı tevhid formülüdür.

El İlâhu: Mutlakiyyeti zâtına mahsus ve külli şey'in kendisine kulluk etmesine zâten hakkı olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL…


Elehe : Kulluk etmek. Korumak.Himâye etmek.
Ellehe : Kulluk ettirmek, ilâhlaştırmak


KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sev-guzel »

1001 Esmâü'l-Hüsnâda ilgili Esmalar :


152- Y MEN HÜVE İLÂHÜ KÜLLİ ŞEY’İN : Herşeyin İlâhı.

521- Y İLÂHE’L- EVVELÎNE VE’L- ÂHİRÎN : Evvel ve âhirlerin ilâhı.

744- YÂ MEN LÂİLÂHE ĞAYRUH : Kendisinden başka ilâh olmayan.

919- Y İLÂHE’L- AĞNİYÂİ : Zenginlerin ma’budu.

921- Y İLÂHE KÜLLİ ŞEY’İN VE SÂNİAH : Her şeyin ilâhı ve sanatkârı.

991- YÂ İLÂHENÂ : İlâhımız.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

-------------------Resim
----------------------EL KÂBIZU (kevnî)


Kabz (tutmak, almak, avcunda sıkmak, sahib olmak, daraltmak) dan sıfat isimdir.
Kur'ân-ı Kerîm'de beş âyette kavram olarak, dört âyette (Bakara 2/245; Furkan 25/4546; Zümer 39/67) ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmiştir.
El Kâbızu ismi zikredilirken, karşıtı ve tamamlayıcısı olan El Bâsitu ismiyle birlikte kullanılmalıdır.
Tasavvufta iniş-çıkış gibi seyr ü sülûkun havf ü recâ cilvelerinden ve de çile çöllerinin çiğdem çiçeklerindendir…
Çeken bilir, çektirenle "bile" ise…

El Kâbizu : Kabzeden, alan, tutan, sıkan, darlık veren, kısan (rızkı).
Lâzım ve lâyık olanı sıkan, canları alan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

Kabada : Bir şeyi avuçla almak. Toplamak. Zabdetmek. Kanat çırpmak. Almak. Gidermek. Dürmek. Sıkı tutup sıkmak. ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL için verdiği canı almak, rızkı daraltmak.
Kubda : Kabza, yumruk.

Resim--- Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Değer olgusuna hükmeden, rızkı daraltıp genişleten, insanların geçimine medâr olan nimetleri lûtfeden ALLAH'tır. Ben, can ve mal güvenliği konusunda hiç kimsenin şahsımdan davacı olmayacağı bir konumda RABB'ıma kavuşmayı arzu ediyorum." buyurmuştur.
(Enes b.Mâlik Radyallahu anhu'dan;İbni Mâce, Ticâret-27, Dua-10;Tirmizî, Buyû-49)



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

Resim------------Resim---------------------Resim
EL KÂDÎMÜ (Zâtî)-----EL MUKADDİMÜ (Kevnî)-----(EL MUKADDEMÜ)


Kıdem, kademe (varlığının üzerinden uzun zaman geçmek) kökünden türemekle beraber ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL için varlığının başlangıcı (kıdemi) olmaması ve başkasına ihtiyaç duymadan mutlak vücûd sahibi (vâcbü'l- vücûd) oluş anlamındadır.
Başlangıcı ve başka birine ihtiyacı olmayan mutlak Mukaddim olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL, yaratıklarından önce Kadîm var olan idi.
El Evvel ise yaratıkları olmadan ve düşünülmeden var olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Zamanlı Kadîm ve zamansız Evvel…

El Mukadimü : Eşyâyı ilk defa yaratıp takdim eden ve yerli yerine koyan, sunan, âleme getiren, öne geçiren.
Mutlak takdim edici olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

El Kadîmü : Ezelî olup varlığının başlangıcı olmayan.
Evveli olmayan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

El Mukaddemü : Zaman, mekan v.s. cihetiyle önsüz olan en evvelleri yaratan.
En kıdemli ve ilk olan.
Kıdem ve önceliğinin başlangıcı olmayan zâtî ve aslî kadîm olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

Kademe : Önlerine geçmek.
Kadüme : Eski, kadîm olmak.
Kadime : Bir işe yönelmek. Razı olmak.
Ekdame : Öne geçmek. Kıdemli olmak.
Tekaddeme : Öne geçmek. Üstün gelmek. Tazyik etmek.
El kademü : Ayak. Öncelik. İyilik.



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sev-guzel »

1001 Esmâü'l-Hüsnâda ilgili Esmalar :


8- YÂ KADÎM: Varlığının başlangıcı olmayan.

173- YÂ MEN HÜVE Fİ SULTÂNİHÎ KADÎM: Saltanatında kadîm olan.

256- YÂ MUKADDİM: Dilediğini öne geçiren.

305- Y KADÎME’L- FADLİ: Fazlı kadîm olan.

337- YÂ AKDEMU MİN KÜLLİ KADÎM: Bütün önce yaratılanlardan daha önce daha evvel mevcûd olan.

475- YÂ MEN İHSÂNUHÛ KADÎM: İhsanı kadîm olan.

629- Y KADÎME’S- SENÂİ: Varlığının parlaklığı kadim olan.

949- YÂ MEN HÜVE FÎ İHSÂNİHÎ KADÎM: İhsanında kadim olan.

977- YÂ MEN HÜVE MÜLKÜHÛ KADÎM: Saltanatı kadim olan.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

Resim------------Resim------------Resim
-----EL KÂDİRU (Zâtî)-----------EL KADÎRU (Zâtî)--------(EL MUKTEDİRU) (Zâtî)


El Kadîru : Her hususta mutlak kudret (güc, tâkat, varlık, ehliyet, kabiliyet, becerebilme, zenginlik, ALLAH Tealâ'ya mahsus ezelî ve ebedî ve şu anda bütün kâinâtta tasarruf etme sıfatı) sahibi ve kudretin asıl kaynağı.

El Kâdiru : Kudreti (gücü) ve iktidarı olan (işi yapabilen, gücü yeten).
Gücünü Zâtından alan...
Mutlak kudret sahibi ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

El Muktediru : Külli şeyi halkeden mutlak gücü yeten iktidârı olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

İlâhî kudretin; mutlak sahibi oluşu, kullanabilişi ve kullanışı bildirir.
Kadr, Kudret (gücü yetmek, ölçü ile yapmak, plânlamak, kıymetini bilmek, rızkını daraltmak) kökünden bir sıfattır.

El Kâdir ismi, Kur'ân-ı Kerîm'de kudret 103 yerde ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmektedir.
74 yerde isim 29 yerde fiil şeklindedir.
El Kâdir ismi ise 45 âyette geçmekte ve 99 esmâ listesinde olmayıp Kur'ân-ı Kerîm'de geçmektedir.
El Muktedir ismi ise 4 âyette geçmektedir.
Bu üç ismin Kavî, Cebbâr, Azîz, Kahhâr isimleriyle mânâ ilişkisi vardır.

Kudret kelimesi; bir işe güc yetirip işlemeyi esas alan kuvvet, istitâat, tâkat, vüs' gibi kelimelerle anlam tamlaması yakınlığı olan ve Muhammedî Tasavvufta çok önemli bir terimdir.
Kudret, maddî-mânevî bir fiilin işlenebilmesi için lâzım ve lâyık olan maddî-mânevî imkan ve vasıtaların bulunması esasıdır.
Kudret olsun ki güc yetirebilmekten (istitâat) bahsedilebilsin.
Fıkıhta da kudreti (yetenek ve olanak donanımı) olmayana teklif olmayıp sorumluluk yoktur. Kör'e, görmekten dolayı teklif ve sorumluluk olamayacağı gibi.

Resim--- "ALLAH her şahsı (nefsi) ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar…" ( Bakara 2/286 )

Elbette Hitabullah, duyma gücü (mânevî, nefsin nakle ve Muradullaha imânı) ve uyma gücü (maddî, bedenle Emrullaha uygun ameli) olana olup bir bütündür. Ve kulluk imtihanı ise bu bütünün yaşayış kemâlidir.

Kudret ( kadr ), ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edildiğinde, aklın bilebileceği veya bilemeyeceği tüm maddî-mânevî kılış ve oluşların mutlak Zâtullah'a mahsus ve Ahadiyyet bilinemezliğiyle perdeli oluşudur.
Kudretin karşılığı kul için "acz" dir.

Kudret, Kur'ân-ı Kerîm'de 103 âyette ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'e nisbet edilmiştir.
ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in kudretini; "takdir" sigasıyla geçen âyetlerde takdiri; mahlükatına sınırlı-sorumlu kudret vermesi veya Şe'enullah'ta "şey"lerini Muradullah hikmeti gereği belli miktar, biçim,ve içerikte var (kûn feyekûn) etmesi şeklinde anlayabilmekteyiz.
Bizler aslında ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'in kılış ve oluş tavrı, tarzı, sitili olan Sünnetullah'ın güc yetirme, plân, proje, takdir etme ve uygulamasının nicelik, nitelik ve nasıllığının peşinde asla değiliz.
Biz nefsimizin ve RABB'ımızın sıfatlarını bildirdiği (şer'î) üzere bilip, anlayıp kulluk imtihanını başararak yaşamak ve hesaba gitmek istiyoruz.
Akılları, kudreti sonsuz Kudretullhın kahhârî seyrine dâvet ediyoruz.
Mümkini mevcûd kılabilme kudreti ve sonsuz alternatiflerden birisini bir zamanda tecellî ettirebilme iradesi, mutlak bilici olan El Alîm'in ezelî hakkıdır.

Resim--- Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "ALLAH'ım! Sen'den, Senin ilim ve kudretinden hayır beklerim. Senin büyük lütfûndan taleb ederim. Sen Kâdirsin, benim gücüm yetmez; Sen bilirsin, ben bilmem, Sen bütün gizlilikleri bilensin." buyurmuştur.
(Buhârî,Teheccüd, 25, Tevhid, 10;Tirmizî, Vitr,18; Ebu Dâvud, Vitr, 31)

Kadera : Bir şeye güc yetirip kâdir olmak. Bir şeyi diğer bir şeyle kıyaslamak. Bir şeyi plânlamak ve hazırlamak. ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'i tâzimetmek. Takdir ve hükmetmek. bakıp tedbir etmek.
Kaddera : Takdir ve hükmetmek. Muktedir kılmak.
İktedera : Gücü yetmek.
Tekaddera : Hazırlanmak. Mukadder olmak.
İstakdera : ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL'den hayır takdiri istemek.
Kadr : Mikdar, meblag. Kadr. Şeref. Hürmet. Vekar. Takat.
Kader : Kader. Kaza. Hüküm. Hükm-ü İlâhî. Bir şeyin eşiti.
Kudret : Kudret. Takat. Kuvvet.




KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

EL AFÜVVÜ'L-KADÎRU (C.C.) : Çok Affedici kudreti olan Resim 1 defa Resim Nisâ.

إِنْ تُبْدُوا خَيْرًا أَوْ تُخْفُوهُ أَوْ تَعْفُوا عَنْ سُوءٍ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ عَفُوًّا قَدِيرًا
Resim--- İn tübdu hayran ev tuhfuhü ev ta'fü an suin fe innellahe kane afüvven kadıra :
Bir hayrı açıklar yahut gizlerseniz, yahut da bir kötülüğü bağışlarsanız, biliniz ki, Allah da çok bağışlayıcıdır, her şeye hakkıyla kadirdir.
(Nisa - 149)
Resim
Cevapla

“Kul İhvani Divanında Esmalar” sayfasına dön