**ESMÂU'L- HUSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sev-guzel »

1001 Esmâü'l-Hüsnâda ilgili Esmâlar :


269- Y RABBE’N- NÛRİ VEZ ZALÂM: Nûr ve karanlığın Rabbi.

450- YÂ MÜNÎR: Herşeyi nûruyla aydınlatan.

462- YÂ NÛRAN NÛR: Nûrların nûru.

463- YÂ MÜNEVVİRAN NÛR: Nûrları nûrlandıran.

464- YÂ MUSAVVİRAN NÛR: Nûrlara suret ve şekil veren.

465- YÂ HÂLİKAN NÛR: Nûrları yaratan.

466- YÂ MUKADDİRAN NÛR: Nûrları takdir eden.

467- YÂ MUDEBBİRAN NÛR: Nûrları idâre eden.

468- YÂ NÛRAN KABLE KÜLLİ NÛR: Bütün nûrlardan evvel olan Nûr.

469- YÂ NÛRAN BADE KÜLLİ NÛR: Bütün nûrlardan sonrada varlığı devâm eden Nûr.

470- YÂ NÛRAN FEVKA KÜLLİ NÛR: Bütün nûrların üstünde olan Nûr.

471- YÂ NÛRAN LEYSE MİSLEHÛ NÛR: Hiçbir nûr Kendisine benzemeyen Nûr.

603- Y MEN HALAKA’Z- ZULÜMÂTİ VE’N-NÛR: Karanlıkları ve nûru yaratan.

665- Y MEN CEALE’L- KAMERA NÛRÂ: Ay'ı nûr kılan.

693- YÂ MEN LEHÛ NÛRUN LÂ YUTFÂ: Söndürülmeyen nûrun Sahibi.

773- Y HÂLİKA’Ş- ŞEMSİ VE’L- KAMERİ’L- MÜNÎR: Güneş ve nûrlu ayın yaratıcısı.

Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

-----------------------Resim
-----------------------EL MUNTÂKİMU (İnsanî)


El Muntâkimu : İntikam alan ve aldıran.
Hak edeni ve tevbe etmeyeni cezâlandıran.
Öc alan (nakm: hoşnutsuzluğun öfke ve nefret derecesine varmasıdır).
Bâtıla inanıp şerri tercih edenlerden öc alıcı ve intikam isteyici olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.


Nekame : Bir işi kerih görüp ayıplamak. Yadırgamak. Öc almak. Cezâlandırmak.
Nekkame : Çok çok ayıplamak. İyice yadırgamak.
İntekame : İntikam almak. Cezâlandırmak.
Nikmet : Nikmet. Cezâ.




KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

--------------------Resim
-----------------------EL MUSTEÂNU (İnsanî)


El Musteânu : Kendisinden yardım beklenen, yardım dilenen, yardım istenen ve tüm istekleri mutlak karşılayıcı olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.

Eâne : Yardım etmek.
Avvene : Birine yardım etmek.
Teavene : Yardımlaşmak.
İsteâne : Yardım istemek.
İâne : İâne, yardım.
Avn : Yardımcı, yardım, meded, faydalı.
Muâvin : Muavin, yardımcı.




KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
sev-guzel
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 609
Kayıt: 15 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen sev-guzel »

1001 Esmâu'l-Hüsnâ ile ilgili Esmâlar :


48- YÂ MUSTEÂN: Kendisinden yardım istenen.

150- Y ZE’R- REFETİ VE’L- MUSTEÂN: Kendisinden yardım istenen ve Latîf rahmet sâhibi.
Resim
Kullanıcı avatarı
Gariban
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 2834
Kayıt: 25 Tem 2007, 02:00

Mesaj gönderen Gariban »

El Musteânu ismi ile kendisinden istenilen ALLAH c.c kendisi ise bir seye ihtiyacı olmaktan munezzehtir. O;

EL-ĞANİYYU (cc) : Herşey'e sâhib olup, hiçbir cihetle kimseye ihtiyacı olmayan Ganî-yi Mutlak (Celle Celâluhu)tır.

EL-MUĞNÎ (cc) : Ğanî olan, Ğanî kılan, maddî, mânevî zenginliğe ulaştırıp kullarını tatmîn edendir.

ALLAH c.c El Musteânu olup kullarının isteklerinden haberi olan EL HABÎRU ve bu isteklere ve duâlara cevab veren EL MUCÎBU'dur.

Dilediğine dilediği kadar itâ eden, veren EL-MU'TİYYU (cc) 'dur.

Koşulsuz ve genellikle tüm mevcûdatına RAHMAN olup hayat için lâzım ve lâyıkı bağışlayan EL RAHMÂNU'dur...


Selâm ve sevgiyle
GaribAN
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

-----------------------Resim
-----------------------EL MUZİLLU (İnsanî)


El Muzillu : Zelil (hor, hakir, alçak, aşağı tutulan, aşağılanan) kılmanın mutlak (kayıdsız-şartsız, salt, yalnız, tek, dilediği işi yapmakta serbest oluş) sâhibi olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL…
Zelil eden, zilletli kılan; aşağı, alçak ve horlanmış hâle getirebilen...

Zelle : Hor, hakir olmak. Zayıf olmak. Düşkün olup yardıma muhtaç olmak.
Zillu : Zul, zayıflık, önemsizlik.
Zelul : Yavaş ve mutî olan. Çiğnenmiş yol.
Zelîl : Zelil, hor ve hakir kimse, önemsiz, alçak, kısa olan.




KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

-------------------Resim
---------------------EN NÂFİU (Kevnî)


En Nâfiu : Menfâat verici; fayda, şifâ ve yarar sağlayıcı, hayrı halkedici...
Mutlak fayda verici olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.

Nefea : Fayda vermek, faydalandırmak, faydalı olmak.
İntefea : Faydalanmak.
Menfeat : Fayda, faydalı nesne, kâr.
Neffea : Çok fayda vermek.
İntefea : Faydalanmak.
İstenfea : Birinden fayda taleb etmek.
Menfâat : Menfâat, fayda.




KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

----------------------Resim
--------------------------EN NASÎRU (İnsanî)


En Nasîru : Kullarına mutlak yardım eden, yardımcı, mededkâr, muîn olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.

Nasara : Düşmanlarına karşı yardım etmek. Zafer vermek. Kurtarmak.
Nâsara : Birine yardım etmek.
Tenâsara : Birbirini kollayıp yardım etmek.
İstensara : Birinden yardım istemek.
Ennâsıru : Yardım edici.
Enasru : Yardım, zafer.
Nusret : Nusret, yardım.
Mensur : Muzaffer kılınmış, zafer kazanmış.




KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

----------------------Resim
----------------------ER RABBU (Zatî)


Bir şeyi gerçek erginliğine kadar inşaa edip her aşamada geliştirip terbiye ve idâre eden mübalağa ifâde eden sıfat..
Yarattıklarının hâllerini ni’metlerini vererek düzeltip geliştiren takdir ettiği zaman kadar tedvir eden, idâre eden.

Ulûhiyette ALLAH celle celâluhu Özel-Zât-ı Mutlak ismiyle tüm sıfat, esmâ ve eşyâyı aşkınca kapsar.
Rubûbiyyet ise El RABB ismiyle, ALLAHu zu'l-celâl'’in Yarattığı her şeyi kapsayan fiilî tecellîleridir.

Kur’ân- Kerîm'’de RABB kelimesi 962 yerde ALLAH'’a doğrudan nisbet edilmektedir.
El RABB ismi 94 Sûrede geçmektedir ve İnâyetullah içermektedir.

Hadis-i şeriflerde sâhib olarak da ayrıca ALLAH'’ın ismi olarak da geçer:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'’in Ezanın ardından okuduğu duâda: “Ey bu yetkin da'vetin ve kesintisiz devam eden namaz ve niyazın Sâhibi ALLAH'ım!” der.
(Buharî, Ezan-8; Müslim, Musafirin-200)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, kölelerin efendilerine : “RABB'im!” demelerini yasaklamıştır.

El RABB ismiyle, Er Rahmân, Er Rahîm, El Ğafûr, El Vedûd, Er Rezzâk ve Mâliku'’l-Mulk ve diğer pek çok isimle, anlam, tamamlama ve dengeleme ilişkisi vardır..

Er RABBu : Sâhib, mâlik, besleyen, yetiştiren, terbiye eden...
Rubûbiyyeti ile her âlemi doğrudan doğruya tâlim, terbiye, tedbir ve idâre eden.
Sâhib, mürebbî, düzene sokucu, tedbir edici ve nimet verici olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL…



Rabbe : İdâre eden olmak; bir şeye mâlik olup, besleyip, yetiştirip terbiye edip idâre etmek. Bâtıl, şer, kötü ve çirkini temizleyip, cilâlayıp da yerine hak, hayr, iyi ve güzeli vermek. Noksanı ve hamı kemâlâtla murâdına ve rüşdüne erdirme işlemlerinin maddî- mânevî yerine getirilmesi …
El Rababetu : Ahd -u- mîsâk
El merbubu : Kul, memlük
El ribâbu : Dosdlar.
El rubâbu : Nimet ve ihsan.
El rabebu : Çok ve tatlı su.
El rubbetu : Dirlik, yaşam vâsıtaları çokluğu.
El rabbetu : Büyük konak ve saray.



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

---------Resim---------Resim
--------ER RÂFİ'U (İnsanî)---------- ER REFİ'U (Zâtî)


Sözlükte “yukarı kaldırmak, yükseltmek, yüceltmek” anlamına gelen ref’-rif⒠kökünden türeyen Râfi’ kelimesi, yükselten derece ve değerini artıran demektir.
Kur’ân-ı Kerîm'’de ref’ kavramı 21 yerde ALLAH'’a izâfe edilmektedir.
Âl-i İmrân 3/55 Âyetinde Er Râfi’
El Mu'’min 40/15 Âyetinde Er Refî’ şeklinde yer alır.

Alçaltıcı anlamındaki El Hafıd ismiyle zıt anlamlıdır.
Er Râfi’ ismi, El Hafıd ismiyle karşıt içerikte kullanıldığında; El Muiz, El Muğnî, El Mukaddim, El Bâsıt, El nâfî.. isimleriyle anlamdaş olur.
Er Râfi’ ismi, isim ve sıfattır.
Er Refî ’ismi, sıfatları yüce anlamında Zâtî olur..


Abdullah ibni Abbas (ra) Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem teheccüd namazının iki secdesi arasında şu duâyı okurdu :
“RABB'im!
Günahlarımı bağışla!
Bana merhâmet et!
Eksikliğimi giderip hâlimi iyileştir!
Beni mânen yücelt, rızıklandır!
Doğru yoldan ayırma!”
(Müsned, I-371; İbn Mâce, ikâme-23)



Er Refiu : Hak edeni ref' eden, yükselten, saygın, şerefli ve değerli kılan...
Mutlak kaldırıcı, yükseltici, kemâlâtı tamamlatıcı, hâlden hâle yükseltme kudretinin sâhibi olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.

Er Râfiu : Zâtî itibâriyle kadr u kıymeti yüksek, yüce, alî, bülend olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.



Rafea : Kaldırmak.
Rafeahu : Şerefini artırmak.
Rafua : Kadr u şerefi çok yüksek olmak.
Rif'at : Kadri yüce ve şerefli olmak.
Mirfeu : Kriko.



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen aNKa »

-------Resim-----Resim
----------ER RAHMÂNU (Zâtî)----------------- ER RAHÎMU (Zâtî)


Rahmet kavramı, ALLAHu zu'l-celâl’e izâfe edilen 119 yerde fiil kalıbında, 92 yerde rahmet şeklide geçmektedir.
Er Rahmân ismi Kur’ân-ı Kerîm'’de 57 yerde,
Er Rahîm ismi Kur’ân’-ı Kerîm'de 144 yerde tekrarlanmaktadır.
Er Rahîm ismi Kur’ân-ı Kerîm'’de 1 yerde (Tevbe 9/128) Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve selleme izâfe edilmektedir.

Er Rahmân ismi Kur’ân-ı Kerîm'’de sâdece bir tek Fâtiha Sûresinde Er Rahîm ismi ile birlikte ALLAH isminin sıfatı olmuştur. Zâtî İsimdir.
Er Rahîm ismi sıfatî isimdir.
Er Rahmân ve Er Rahîm ismlerinin, Er Raûf, El Vedûd, El Latîf, El Velî isimleriyle anlamda ilgilidirler.

Hadis-i Kudsî de : “Ben Rahmânım, hısım ve akrabâlık da adımdan ayırdığım Rahîm kelimesiyle anılmıştır. Akrabâlık ilgisini sürdürenle Ben ilgimi devam ettiririm, bu ilgiyi kesenlerden Ben de ilgimi keserim.”
(Müsned, I,191, 194; Ebû Davûd, Zekât-45; Tirmizî, Bîrr-9)


Abdullah İbni Ömer'’den rivâyette Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem sohbetten kalkarken duâsının sonunu :
“ALLAH'ım!
Dünyâ hayâtını varlık amacımızın ve ilmî gücümüzün nihîî hedefi kılma!
Bize merhâmet etmeyeni başımıza musallat etme!”
(Tirmizî, da’avat-79)



Er Rahmânu : Genellikle merhâmet eden ve mahlûkatının tümüne önceden ve şartsız ni'met veren bağışlayıcı, yargılayıcı, yâr muamelesi yapan cümleye Evvelî Rahmân. Âfâkî, vücûdî..
Merhâmeti zâtına mahsus ve sınırsız olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Özdeki "nun" un (Nûrullah) "mim" hak olup Rubûbiyyet rü'yetine çıkış çekirdeği…
Koşulsuz ve genellikle tüm mevcûdatına RAHMAN olup hayat için lâzım ve lâyıkı bağışlayan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.

Er Rahîmu : Hakka inanıp hayrı işleyen kullarına merhâmetiyle berâber muhabbeten Muhammedî Neşe'yi yaşatan ve âhirinde ihsan edici olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Koşullu, hakka îman ve hayrı amel edinen kullarına özellikle dünyâ, din ve âhiretlerinde RAHÎM olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Özellikle hak edene (şartlı: kurallara uyan mü'mine) çok merhâmet edip esirgeyici.
Mü'mine Âhirî Rahîm. Enfüsî, vücubî...


Rahime : Birine merhâmet etmek, esirgemek, bağışlayıp affetmek.
İstirhame : Birinden merhâmet istemek
Rahim : Rahim, döl yatağı, akrabalık bağları ve neslin oluşum noktası. Ana rahmi.
El Rahmetu : Hayır, iyilik, nimet, bolluk, merhamet-i azîme.
El Rahîmu : Çok merhâmetli.
Ummu'r-ruhummu: Mekke'nin künyesi.
El ruhmâ : Hayır, iyilik, nimet.




KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂU'L- HÜSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

--------------------Resim
------------------------ER RAKÎBU (İnsanî)


Er Rakîbu : Dâima görüp kontrol eden, gözeten murâkıb olan.
Hazır ve nazır olan.
Külli şeyi mutlak gözetici olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Kur'ân-ı Kerîm'de : (Mâide 5/117, Nisâ 4/1, Ahzab 33/52) âyetlerinde gözetleyici anlamında geçer.
El Rakîb isminin geniş içeriğinde hakkıyle bilme, görme, işitme, gözetip-koruma unsurları da vardır.
Bu nedenlerle El Âlim, El Basîr, El Şehîd, El Muheymin, El Hafîz isimlerinin özü gibidir.
İşitme, görme anlamında Zâtî, taalluk ve tecellî açısından ise Fiilî isim-sıfattır.


Rakabe : Gözetmek. Kontrol etmek. Korumak. Beklemek.
El Murâkıb : Murakıb. Kontrolör. Sansürcü.



ER RAKÎBU (celle celâluhu) ZEVKİ:

Rabbu'l-âlemîn'i; hazır, nâzır ve murâkıb (gözetleyen) bilince haddini, hudûdunu hak ve hayra göre ayarlar, halka fazla karışmaz ve her an, her yer ve her hâlde gözetlendiğini bilir de özünü gözetler durur...


KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂU'L- HÜSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

----Resim--------Resim
--------ER RAŞÎDU (İnsanî)------------------- ER RÂŞİDU (Zâtî)


Er Raşîdu : Mahlûkatına maslahatlarını (maksat-keyfiyet) gösteren, doğru yola, olgunluğa, kemâlâta, hayra delâlet eden.
İsâbetli, ulaştırıcı ve irşâd edici olan.
Mutlak mürşîd, Emrullah'ın uygulanışında doğru yolun ve görüşün tek ve eşsiz göstericisi, Murâdullah'a ulaşımda mutlak irşâd edici olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.

Er Râşid : Dâimî şehâdet rüşdünün bizzât ve aslen sâhibi olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Kullarına rüşdü (doğru yola, hayra, mânevî bülûğa ve istikâmete girme, doğru düşünme) gösteren, rüşdün kaynağı olan.


Raşede : Maddî-mânevî doğru yolu bulup, girip ve gereğini yerine getirerek sülûk eylemek.
Erşede : İrşâd etmek. Doğru yol göstermek. Tâlim (öğretim) ve terbiye (eğitim) etmek.
Râşid : Hak yolunda istikâmeti doğru (müstakîm) olan.
Rüşd : Maddî-mânevî erginlik. Bâlig oluş. Akl- ı selim sâhibliği. Teklifle mükellef oluş sınırından giriş. Hak yolda müstakîm olma başlangıcı…


El RAŞÎDU celle celâluhu

Rüşd-Reşed-Reşâd: doğru yolu bulup onda sebat etmek.
Reşîd: Doğru yolu bulan, doğru ile yanlışı ayırt edebilecek çağa giren.
ALLAH celle celâluhu için Reşîd: Bütün işleri isâbetli ve hedefine ulaşıcı, doğru yolu gösterici irşad edeci olan.
El RAŞÎDU celle celâluhu İsminin El Hakîm celle celâluhu ve El Hâdî celle celâluhu İsimleriyle anlam yakınlığı vardır.

Raşîd; Doğru Yolu-HAKK’a SILAyı, BİLme, BULma, Olma ve YAŞAma özelliği Fıtraten var olan SELİM AKIL sâhibi içindir..


تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَـكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا

"Tusebbihu lehu's-semâvâtu's-seb'u ve'l-ardu ve men fihinne ve in min şey'in illâ yusebbihu bi hamdihi ve lâki'l-lâ tefkahûne tesbihahum innehu kâne halîmen ğafûra: Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar ALLAH’ı tesbih ederler. Her şey O’nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm’dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.” (İsrâ 17/44)

Bu Genel ve tüm var edilen Mevcûdatı kapsarken AKIL , İrâde ve Şuur sâhibi olanlara ayrıca İmtihan getirilmiştir.
Kulluk imtihanı gereği İnsan İç Yapısına iyilik-Kötülük seçme yeteneği yüklenmiştir.


وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا

"Ve nefsin ve ma sevvâha. Feelhemehâ fucûrahâ ve takvâhâ. Kad efleha men zekkahâ.: Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvâsını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.” (Şems 91/7-9)

Murâdullahı DUYup Emrullaha Uymayanlar ise Dünyâ, Din ve Âhiret'te azâba uğramaktalar:


أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَمَن فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِّنَ النَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَن يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن مُّكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاء

"E lem tera ennellâhe yescudu lehu men fi's-semâvâti ve men fi'l-ardi ve'ş-şemsu ve'l kameru ve'n nücûmu ve'l-cibâlu ve'ş-şeceru ve'd-devabbu ve kesiru'm-mine'n-nâs ve kesîrun hakka aleyhi'l-azâb ve me'y-yuhinillâhu fe mâ lehu min mükrim innellâhe yef'alu mâ yeşa': Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu ALLAH’a secde etmektedir. Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. ALLAH, kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz ALLAH, dilediğini yapar.” (Hac 22/18)

Mürşîd ise bu Özelliğin İlim, Edeb, İrfan ve Erkânında Hasbî Hizmetçi OL-Andır ALLAH celle celâluhu için..

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’i, ANA SILAyı, BİLme, BULma, Olma ve YAŞAmakta gerçek Hasbî Hizmetçiler o kadar önemli ki,
Kişi kendi Aklıyla ve irâdesiyle aslâ yol alamaz bocalar durur.

El RAŞÎDU celle celâluhu esmâsının bir kimsede Tecellîsi;

Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Men arefe nefsehu fekad arefe Rabbehu: “Nefsini bilen RABB’ni (hemence) bilir...” buyurmuştur.
(Aclunî, Keşfü’l-Hâfâ II/343 (2532))
Bundan sonra o kimse Kur’ân-ı Kerimi DUYar ve Uyar ki:
“ALLAH celle celâlihu ve VeResûlullah sallallahu aleyhi ve selem’e TESLİM Ol: Müslim Ol!”
“ALLAH celle celâluhu ve ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e İMAN ET!: Mü’min Ol!”
“ALLAH celle celâluhu ve ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e TÂBİ Ol: Evliyâullah Ol!”
“ALLAH celle celâluhu ve ve Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e İTÂAT ET: Ehlullah Ol!”

Âyetlerini fiilen ŞE’ENULLAHta yaşayarak ŞÂHİDi olur İnşâeALLAH..

Bu dâvet değil EMRULLAHtır:


وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

" Ve izâ seeleke ibâdî annî fe innî karîb, ucîbu da'vete'd dâi izâ deâni felyestecîbuli ve'l-yu'minu bi leallehum yarşudûn: Kullarım sana, BENİ sorduğunda (söyle onlara): BEN çok yakınım. BANA duâ ettiği vakit duâ edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) BENİM da'vetime uysunlar ve BANA inansınlar ki doğru yolu bulalar.” (Bakara 2/186)

Rüşd Çizgimiz:


وَاعْلَمُوا أَنَّ فِيكُمْ رَسُولَ اللَّهِ لَوْ يُطِيعُكُمْ فِي كَثِيرٍ مِّنَ الْأَمْرِ لَعَنِتُّمْ وَلَكِنَّ اللَّهَ حَبَّبَ إِلَيْكُمُ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ أُوْلَئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَ فَضْلًا مِّنَ اللَّهِ وَنِعْمَةً وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

" Va'lemu enne fîkum rasulallah lev yutî'ukum fî kesîri'm-mine'l-emri le anittum ve lâkinnellâhe habbebe ileykumu'l-îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum ve kerrahe ileykumu'l küfra ve'l fusûka ve'l isyan ulâike humu'r-râşidûn. Fadlem minellâhi ve ni'meh vallâhu alîmun hakîm : Hem bilin ki, içinizde ALLAH'ın elçisi vardır. Şâyet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat ALLAH size îmanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Küfrü, fıskı ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır. Bu, ALLAH'tan bir lütuf ve nimettir. ALLAH Alîm'dir, Hakîm'dir.” (Hucurât 49/7-8)

Rüşdümüz:


وَلَقَدْ آتَيْنَا إِبْرَاهِيمَ رُشْدَهُ مِن قَبْلُ وَكُنَّا بِه عَالِمِينَ

" Ve lekad âteynâ ibrâhîme ruşdehu min kablu ve künna bihi alîmin: Andolsun biz İbrâhim'e daha önce rüşdünü- doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini vermiştik. Biz onu iyi tanırdık.” (Enbiyâ 21/51)

3 Âyetteyse Reşed keimesi olarak geçmektedir:


إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا

" İz eve'l-fityetu ile'l-kehfi fe kalu rabbena âtina min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrina raşeda: Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey RABBimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.” (Kehf 18/10)

إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ وَاذْكُر رَّبَّكَ إِذَا نَسِيتَ وَقُلْ عَسَى أَن يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَذَا رَشَدًا

" İlla ey yeşâellâhu vezku'r-rabbeke izâ nesîte ve kul asâ en yehdiyeni rabbi li akrabe min hâzâ raşeda: Ancak, “ALLAH dilerse yapacağım” de. Unuttuğun zaman RABBini an ve “Umarım RABBim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır” de.” (Kehf 18/24)

وَأَنَّا لَا نَدْرِي أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَن فِي الْأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًا

"Ve ennâ lâ nedrî eşerrun urîde bimen fî'l-ardi em erâde bihim rabbuhum raşeden.: “Hakîkaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa RABBleri onlara bir hayır mı diledi?”” (Cin 72/10)

Mürşid olarak:


وَتَرَى الشَّمْسَ إِذَا طَلَعَت تَّزَاوَرُ عَن كَهْفِهِمْ ذَاتَ الْيَمِينِ وَإِذَا غَرَبَت تَّقْرِضُهُمْ ذَاتَ الشِّمَالِ وَهُمْ فِي فَجْوَةٍ مِّنْهُ ذَلِكَ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ مَن يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي وَمَن يُضْلِلْ فَلَن تَجِدَ لَهُ وَلِيًّا مُّرْشِدًا

"Ve tera'ş-şemse izâ talea't-tezâveru an kehfihim zâte'l-yemîni ve izâ ğarabet takriduhüm zâte'ş-şimâli ve hum fî fecvetim minh zâlike min ayâtillah men yehdillâhu fe huve'l-muhted ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşida: (Orada olsaydın) güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de onlara dokunmadan sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde idiler. Bu, ALLAH’ın mu'cizelerindendir. ALLAH, kime hidâyet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.” (Kehf 18/17)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem uğursuzluğu sevmez ve evden çıkarken:
“Yâ Râşid! Yâ Necîh! Ey doğru olanı seçen, işini başaran!” gibi sözlerden memnun olduğunu bildirmiştir.
(Tirmizî, Siyer, 47-48)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem İmran’ın Babası Husayn’a tavsiye ettği şu duâda:
“ALLAH'ım! Bana RÜŞDümü ilham et ve Beni Nefsimin Şerrinden koru!”
(Tirmizî, da’avât, 69)
Yüce El SULTAN celle celâluhu dan her AKIL ve İnsan sûreti verilene RÜŞD Duâ ederiz İnşâallah!..
Muhammedî Muhabbetle..




KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂU'L- HÜSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

---------------------Resim
------------------------ER RAÛFU (Zatî)


Sözlükte “şefkât ve merhâmet etmek” anlamına gelen re’fet kökünden türeyen Raûf kelimesi, kalbi dayanamayacak kadar merhâmetli demektir.

Rahmet hoşlanılmasa da başkasına iyiliği yapabilmektir.
Re’fet ise gönülden kopup gelen istekli şefkâttir.

Kur’ân- Kerîm’de Re’fet olarak 2 âyette geçmektedir.
Kur’ân- Kerîm’de Raûf olarak 11 âyette geçmektedir.
Kur’ân- Kerîm’de Raûf sıfatı olarak 10 âyette ALLAH’a izâfe edilmektedir.
geçmektedir.
Kur’ân- Kerîm’de Raûf-Rahîm sıfatları olarak 10 âyette Rasûlullah’a izâfe edilmektedir. (Tevbe 9/128)

ALLAHu zu'l-celâl’in Zâtî sıfatlarından olan Er Raûf isminin, Er Rahîm, El Latîf, El Vedûd isimleriyle anlam yakınlığı vardır.

Er Raûfu : Çok acıyan, çok merhâmet eden, pek esirgeyen, re'fet eden, şefkatli olan. Çok esirgeyen, çok merhâmet ve şefkat gösteren ALLAH-U ZU'L-CELÂL.



Raefe : Şefkat ve merhâmet göstermek, esirgemek. Kalbi başka bir şeye dayanmak.
El Ra'fet : Merhâmet, acıma, esirgeme.




KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂU'L- HÜSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

-------------------Resim
---------------------ER REZZÂKU (Kevnî)


Er Rezzâku : Yaratıklarına tek ve mutlak rızıklarını verici olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.
Bütün mahlûkatının rızkını maddî, mânevî; her zaman, her yer ve her hâlde lâzım ve lâyıkınca veren.

Er Râziku : Tüm mahlûkâtının rızkının mutlak sâhibi olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.


Razeka : Rızık vermek.
Razik : Kendinden mutlaka istifâde edilen şey.



El Râzık ve Er Rezzâk celle celâluhu

Rez kökünden Rezzâk kesintisiz rızk verendir.
ALLAH celle celâluhu içinse Yaratıklarına Maddî-Mânevî RIZK verendir. Beden ve Ruh gıdâlarını eksiksiz ve sürekli verendir.

El Râzık ve el Rezzâk isimleri ALLAH celle celâluhu’nun Fiilî isim ve Sıfatlarındandır.
El Muğnî, El Mukît, El Nâfî’ isimleriyle anlam yakınlığı vardır.

Kulluk İmtihanı imkânla olduğundan dolayı da el Kâbız-El Bâsıt isimleriyle de muhteva birliği açıktır..
El Râzık ve el Rezzâk arasında ki fark;
Râzık, rızka sebeb ve asıl sâhib olandır
Rezzâk ise bol bol rızk veren arda arda fazlasıyla faydalandırandır.
El Râzık ve El Rezzâk Esmalarının tecellîsiyle EL Hayy EsmâTecellîsi sürüp gitmekte Diriden Diriye Tecellîde-Şe’enullahta Şu AN!..

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir Yemek Duâsında:

“ALLAHım! Bütün övgü ve senâlar Sanadır! Yedirdin, içirdin, yemeğe doyurdun, suya kandırdın! Nankörlük, itaatsizlik ve Senden müstağni oluş küstahlığı göstermeksizin, hamd ve şükrümüzü Sana sunarız Ey RABBımız!”
(İ. Ahmed, Müsned, IV-236; İbnü’l-Esîr, en Nihaye, ved’a md.)

Rızkı veren ALLAH celle celâluhu kullarından da geldiği gibi dağıtılmasını istemiştir:


وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ آمَنُوا بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقَهُمُ اللّهُ وَكَانَ اللّهُ بِهِم عَلِيمًا
" Ve mâ zâ aleyhim lev âmenu billahi ve'l-yevmi'l-âhiri ve enfeku mimmâ razekahumullah ve kânellahu bihim alîma: Bunlar, ALLAH’a ve âhîret gününe îman etselerdi ve ALLAH’ın verdiği rızıktan (gösterişsiz olarak) harcasalardı, kendilerine ne zarar gelirdi? ALLAH, onları en iyi bilendir.” (Nisâ 4/39)

Çeşitli mekân ve hallerde rızık çeşitleri olarak Kur’ân-ı Kerim'de: Mâide 5/114, Hacc 28/58, Mü’minun 23/72, Sebe’ 34/39, Cuma 62/14 geçmektedir..

Er Rezzâk celle celâluhu hüküm buyurur ki:


وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
مَا أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَا أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ
إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ

" Ve mâ halaktu'l-cinne ve'l-inse illa li ya'budun. Mâ urîdu minhum mi'r-rizki'v-ve mâ urîdu e'y-yut'imun. İnnellâhe huve'r-razzâku zu'l-kuvveti'l-metîn : BEN cinleri ve insanları, ancak BANA kulluk etsinler diye yarattım. BEN onlardan rızık istemiyorum. BENİ doyurmalarını da istemiyorum.. Şüphesiz ALLAH rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.” (Zâriyât 51/56-58)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “ALLAHım! Günahlarımı bağışla! Bana merhâmet et! Dâima bana doğru yolu izlememi nasîb et! Beden sağlığı lutfet ve beni rızıklandır!”
(İ. Ahmed, Müsned, I-185; Müslim, Zikir 33-36; Ebû Davûd, Sal3at, 135)

Medîne’de fiyatlar yükselince Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’den ayarlaması istendiğinde:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Her şeyi yaratan, rızkı kısan ve genişleten, Rezzâk olan ve fiyatlara Hâkim olan sâdece ALLAH celle celâluhu’dur. RABBimin Huzûruna çıkarken herhangi birinizin can veya mal konusunda kendisine haksızlık ettiğim iddiasıyla Benden dâvâcı olmasını istemem!” buyurmuştur.
(İ. Ahmed, Müsned, III-286; Darimî, Büyû, 13,krş; İbn Mâce Ticaret, 27)




KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂU'L- HÜSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

-------------------Resim
------------------------ES SABÛRU (İnsanî)


Es Sabûru : Çok sabır gösteren, sabbar. Mutlak sabrın sâhibi olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.

Sabera : Birini bir şeyden alıkoymak. Tutmak. Sabretmek. Dayanmak. Musîbet ve belâlara dayanmak.
Sabbera : Birini sabra davet etmek.
Tesabbera : Sabretmek. Kendini sabretmeye zorlamak.
Sabbar : Çok sabırlı.
Sabr : Sabır, tahammül.
Sabîr : Sabırlı, kefil.



EL SABÛR celle celâluhu

Sabr kökünden kendini tutmak, tahammül etmek, sızlanmamaktan mübalağadır Sabûr..
Aslında aklın ve naklin yapılmasını gerekli gördüğü hususları yapmak ve yasakladıklarından uzak durmak için Nefsi kontrol altında tutmaktır.
ALLAH celle celâluhu için ise günahkârlar ânında cezâ vermemesi ve lütfuyla muâmelesidir.
El Sabûr, İnsanla ilgili Kevnî İsim ve Sıfat grubundadır. El Halîm İsmiyle anlam yakınlığı vardır.
Kur’ânda kullara, peygamberlere ve ALLAH celle celâluhu’ya nisbet edilerek çokça geçer.
Hadislerde de çokça geçer.

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Başkalarından duyduğu eziyete ALLAH‘dan daha çok sabreden bir kimse yoktur. İnsanlar ALLAH celle celâluhu’a ortak koşup denginin ve çocuğunun bulunduğunu söyledikleri halde O yine de insanları rızıklandırmakta, kendilerine sıhhat ve âfiyet vermektedir..”
(Ebû Musa el Eşâri ra dan; İ. Ahmed, Müsned, IV-395; Buharî, Edeb, 71; Müslim, Münafikun, 49-50)


KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂÜ'L- HÜSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

---------------------Resim
---------------------------ES SÂDIKU (Zatî)


Es Sâdıku : Her hususta doğru olan; hakîkatlı olan; sâdık olan.
Külli gerçeğin mutlak sâhibi olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.


Sadeka : Bir sözü bir haberi gerçek söylemek. Haber gerçek olmak.
Saddeka : Birini tasdik etmek. Gerçeği söyledi demek.
Sıddîk : Sıddık. İşi ve sözü ancaak doğru olan.
Sıdk : Sıdk. Doğruluk. Hakikata uygunluk.
Sadâka : Sadakat, dosdluğun gereğini yerine getirme.
Sadîk : Dosd, arkadaş.
Tasdîk : Tasdik.
Sadk : Sadk. Kâmil olan şey.
Tesaddeka : Sadaka vermek.



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
meryemnur
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 943
Kayıt: 20 Şub 2009, 02:00

Re: **ESMÂÜ'L- HÜSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen meryemnur »

Resim

ESMÂ ZİKRİ - ESMÂUL HÜSNÂ

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم

O Peygamber, inananlara kendi canlarından daha yakındır..…

Ahzâb Sûresi, 6
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂU'L- HÜSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

---------------------Resim
---------------------------ES SAMEDU (Zatî)


Es Samedu : Herşey kendisine muhtaç olduğu hâlde, kendisi hiçbir kimseye ve hiçbir şeye aslâ muhtaç olmayan; kasdedilen, yönelinen, ihtiyaçları teminde îtimad edilen; yüksek, yüce ve yeterliliği mutlak olan...
Şânı yüce, dâim, ihtiyaçların temîni için baş vurulan, kendisi zâten ihtiyaçsız eksiksiz olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL...

Samede : Sâbit ve devamlı olmak.


Es SAMEDU celle celâluhu:
Kur’ân-ı Kerîm'de kullara, peygamberlere ve ALLAH celle celâluhu’ya nisbet edilerek çokça geçer.

Samd-sumûd Kökünden bir şeye yönelmek..
İhtiyaçların giderilmesi için Tek ve Mutlak Olana yöneliş..
Ona yöneldi, ona niyetlendi..
Samed, içinde boşluk olmayan da demektir.
Şişenin tıpasına "simad" denilmesi de bu köktendir.
Sert olan, yumuşaklığı-gevşekliği olmayan şeye de, "musammed" denilir.

Samed , bütün ihtiyaçlar konusunda, kendisine yönelinilen, başvurulan efendi, büyük!.
Es Samed, ihtiyaçlarda mutlaka kendisine başvurulandır.

İbn Abbas (r.a)'ın rivayet ettiği şu hadiste; İhlâs Sûresi nâzil olduğu zaman, sahabe:
"Samed nedir?" dediler.
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: "O, ihtiyaçlar husûsunda kendisine başvurulan efendidir" buyurdu.


Es Samed : İhtiyaçların giderilmesi için her yaratığın mutlaka yönelmesi şart olan ve karşılıksız karşılayan Tek ve Mutlak Olan; Fakriyyetten Münezzeh El Ganî celle celâluhu..
Acziyyetten Münezzeh El KADÎR celle celâluhu..
Zilletten Münezzeh El AZÎZ celle celâluhu..
İlletten Münezzeh Ebedî ve Bâki Olan ALLAH celle celâluhu…

Es Samed, HAKK Teâlâ'nın Zâtı ve Sıfatları açısından Vâcibu'l-Vücûd olup, bu ikisinde değişmenin imkânsız olması Selbî Sıfatlarına bir işârettir..
“Yarattıklarının özelliklerinden Münezzeh” anlamında Zâtî-Selbî İsim ve Sıfatlardan.
“İhtiyaçların giderilmesi için Tek ve Mutlak O’na yöneliş” bakımından ise Fiilî İsim ve Sıfatlardandır.

El Samed celle celâluhu ismi ile;
El Alî celle celâluhu
El Bâkî celle celâluhu
El Kuddûs celle celâluhu
Es Selâm celle celâluhu
El Ganî celle celâluhu
El Muğnî celle celâluhu
isimleriyle anlam tümlüğü vardır…


Kur’ân-ı Kerim’de:


قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
اللَّهُ الصَّمَدُ
لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ


" Kul huvallahu ehad. Allahu-s samed. Lem yelid ve lem yuled. Ve lem yekun lehu kufuven ehad : (1-4) De ki: O, ALLAH birdir. ALLAH samed (Her şey O'na muhtaçtır.)dir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.”
(İhlâs 11271-4)

"Allâhu's-Samed (ALLAH Samed'dir) ifâdesi, varlıklar içinde, ALLAH'dan başka "samed" olmamasını gerektirir.
Varlıklar âleminde, ALLAH Teâlâ'dan başka, bu şekilde bir varlık olmaması gerekir…


Hadis-i Kudsîde:

ALLAH celle celâluhu : “…Halbuki BEN, BİR ve TEKim, Samedim, ne evlad sâhibiyim ne de herhangi ebeveynden doğdum, kimse Benim dengim ve benzerim değildir.”
(Buharî, Tefsîr,112/1-2)

Dâimmiyyet Dönüşününün Muhammedî SALLinde El Samed celle celâluhu Sırrı ve Tecellîsi..
Es Samed Tecellîsine Mazhar olan Kul; Dünyâ, Din ve Âhiret İhtiyaçlarını ASL-AnA Kaynaktan almakta demektir.
Sınırlı, Sorumlu ve Zorunlu Hayâtı, SORunsuz geçecek demektir..


KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂÜ'L- HÜSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

Resim------Resim
-----------ES SEMÎU (Zâtî)-------------------- ES SÂMİ'U (Zâtî)


Es Semîu : Her sesi ve sessizliği işiten ve duyan.
Mutlak duyucu olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.

Es Sâmi'u : Herşeyi işiten.
Halkını hakkıyla duyan.
Mutlak duyuculuk sâhibi olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.


Semea : İşitmek, dinlemek, kulak vermek. Kabul etmek. Anlamak.
Semmea : İşittirmek, duyurmak.
İstemea : Dinlemek, kulak vermek, işitmek.
Semmü : Kulak, işitme duyusu. İşitilen şey.
Sum'a : Sumâ, gösteriş için ve duysunlar diye yapılan iş. Şöhret.


Es SEMÎ’u celle celâluhu,
Kur’ân-ı Kerim’de 46 Âyette ALLAH celle celâluhu'ya izâfe edilmiştir.
Es SEMÎ’u celle celâluhu;
32 defa El Alîm celle celâluhu dan önce,
11 defâ El Basîr celle celâluhu dan önce,
1 defâ El Karîb celle celâluhu dan önce,
2 defâ da Semîu’d-Duâ- Duâyı işiten-kabul eden olarak geçmektedir.

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Hadislerinde çokça geçer.
Namazda Rükû’dan doğrulurken: “ Semiallâhu li-men hamideh! : ALLAH celle celâluhu hamdedenin hamdini duyar”

(Kütüb-i Sitte)

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir Duâsında:
“ ALLAH'ım!
Ürpermeyen Kalbden,
Duyulmayan-Kabul olunmayan Duâdan,
Doymayan Nefisten ve
Fayda sağlamayan İlimden
Özelikle bu 4 şeyden Sana Sığınırım!..”

(İbn Mâce, Mukaddime, 23; Tirmizî, da’avât, 68; Nesâî, istiâze, 64)

Es SEMÎ’u celle celâluhu ALLAH celle celâluhu'nun ZÂTında ezelî Sıfat'tır.
Gizli-Açık, konuşma-Sükut vs fark etmez külli şeye en yakın Olandır.

Es SEMÎ’u celle celâluhu ismi genellikle Zâtî-Subûtî Sıfat'lardandır.
İşittiren Mânâsına gelen yerlerde ise Fiilî Sıfat'lardandır.
Es SEMÎ’u celle celâluhu'nun, Semîin Basîr celle celâluhu ile muhtevâ paralelliği vardır.
El Alîm ve El Habîr celle celâluhu ile de kısmen anlam yakınlığı vardır..

Es Sâmiu celle celâluhu ise bu Es SEMÎ’u celle celâluhu Sıfatına sâhib oluşudur..

İnsanoğlu:
BEDENle Temas eder
NEFİSle Görür
KALBle Duyar
RUHla Koklar Hakkı..

Kalbî DUYuş Muhammedî Melâmette o kadar önemli ki Mü’min kılar İnsÂNı..

Şu Kâinâtta, Ezelden-Ebede-Bâtından-Zâhire Şe’enullah yayını yapan Muhammedî Merkez istasyonunun yayını sürekli ve elân mevcûddur...

Ancak HAM AKILın Kalben DUYması için;
Kur’ân-ı Kerîm okulunda, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem baş öğretmeninde okuması, terbiye edilip, eritilip, süzülüp, arındırılıp, cilâlanıp, kıbleye anten ayarı yapılıp, Nûr-u Muhammed Cereyanı (elektiriği) bağlanıp, sağ elinin şehâdet parmağındaki tevhid mühürüyle Haceru’l-Esved düğmesine Eûzû Besmele şerefli kelimesiyle basılıp 4 âlem 4 kanaldan seyredebilmesi gerekir!...
İşte AKL ve NAKL tevhidi budur...
Lâ ilâhe İllâ ALLAH!...

Aşkı Duyan Bir Kuyu
UYarır Bin Kuyuyu
Şeker Şerbet Bal Keser
Binbir Kuyunun Suyu!...


İşte o zaman yerleri ve markaları farklı olan televizyon kutularından, Medîne’den Merkezdeki Muhammedî Yayın aynen dinlenir ve seyredilir...
UYandırılan, diriltilen ve şerden hayra tebdil eden, AKL-I SELİM:


وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ...

“…ve kâlu semi'na ve eta'na ğufrâneke rabbenâ ve ileyke'l masîr : … Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey RABBimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”

(Bakara 2/285)


“Semi'nâ ve ate'nâ : Daha şimdi duyduk ve uyduk!...” der...
“Lebbeyk yâ Rabbenâ lebbeyk yâ Rasûlunâ sallallâhu aleyhi ve sellem !...”


Akıl İlâhî Tebliği Muhammedî Merkezden duyar da uymazsa:


وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُوا مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُوا قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا
“Ve iz ehazna misakakum ve rafa'na fevkakumu't-tûr, huzû mâ âteynakum bi kuvveti'v-vesmeu, kâlû semi'na ve asayna…: Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış: Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın, demiştik. Onlar: İşittik ve isyan ettik, dediler…”
(Bakara 2/93)

“Semi'na ve aseynâ : Duyduk ve isyân ettik” der!
Nefsin Üste Dercelerine yükselmek ve İlliyîne ULAŞmakla EMR olunan NEFS;
Alt Derekelerin dibi olan Esfeli Sâfilinde Firavuna Yoldaş olur..

ALLAH celle celâluhu korusun!..



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂU'L- HUSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

---------------------Resim
------------------------ES SELÂMU (Zatî)


Kökü masdar olan tek esmâdır.

Es Selâmu : Selâm, selâmet ve esenlik sâhibi.
Fâni, gelip geçici olmaktan, ayıp, âfet ve zevâlden beri' ve selâmette olan.
Her selâmetin menbağı ve selâmete erdiren...
Mutlak eman, sulh ve teslim kaynağı olan ALLAHu Zu'L-CELÂL.



Seleme : Bir işten kurtulmak, berî olmak.
Esleme : Teslim olmak. Müslüman olmak. İtâat etmek.
Selleme : Tam teslim olmak. Selâmlamak.
İslâm : İslâm dini. Müslümanlar.



ES SELÂMU (celle celâluhu) ZEVKİ:

Selâm ve selâmeti anlayana Es-SELÂMu celle celâluhu yâr ve yardımcı olup ulaşan ilhâmla kul, kendi zâtını ayıplardan, sıfatlarını noksanlıklardan ve fiillerini kötülüklerden ve zulümden uzaklaştırır, selâmet ve emniyet bulur...
Kendi nefsi için sıla, kardeşi ile selâm, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e salâvât ve RABBu'l-âlemîn'e salât...
Işık gibi akmaya başlar İnşâe ALLAHu Teâlâ!...
Nefsin hevâ, heves, şehvet ve gazâbını akl-ı selimin emrine köle edip selâmet içinde nefsini İslâm eder.
Böylece; herkes ve herşey de, böylesi kimsenin elinden dilinden ve belinden selâmette olur.
Muhammedî Edeb de budur zâten...



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂU'L- HUSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

Resim---------Resim
---------EŞ ŞÂKİRU (İnsanî)------------------ EŞ ŞEKÛRU (İnsanî)


Eş Şâkiru : Kullarının şükürlerini kabul edip rızasını bahşeden şirkten şüküre geçiren.
Az iyiliğe çok çok mükâfât veren.
Kullarının şükürlerini kabul eden ve şükre sebeblerin tümünün mutlak sâhibi ve halkedicisi olan ALLAH-U ZU'L-CELÂL.

Eş Şekûru : HAKK'a inanıp sâlih amel işleyen kullarına hesabsız sevâb veren ve şükürlerini kabul buyuran ALLAH-U ZU'L-CELÂL.


Şekera : Nimetini ve ihsânını bilip sâhibine senâ etmek.
Teşekkera : Nimeti verene memnûniyetini bildirip şükür etmek.



EŞ-ŞEKÛRU celle celâluhu ZEVKİ:

İnsan olma şerefini ve ni'metlerini bahşeden RABBu'l-âlemîn'e tüm letâifleri ile şükranlarını samîmîyetle sunar...
Teşekküre en lâyık olan Eş-ŞEKÛRu celle celâluhu'ya şükrünü arz eder.
HAKK celle celâluhu'nun halkına teşekkürü, tevâzu' ile yapar.


Resim--- Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem : " İnsanlara teşekkür etmeyen ALLAH'a da şükretmez." buyurmuştur.

(Ebi Saîd (ra) dan; İmâm Ahmed, Müsnedinde ve Tirmizî)

RABBu'lâlemîn'in ni'metlerine, gerçek şükür ise;
lâzım ve lâyığı vechiyle emredilen ve murad edilen yer, zaman ve hâlde kullanımdır ki bu yol Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in Rıdvan yoludur.



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂU'L- HUSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

---------------------Resim
------------------------EŞ ŞEDÎDU (Zatî)


Eş Şedîdu : Azâbı çok sıkı ve şiddetli olan.
Mutlak şiddet, kuvvet ve kudret sahibi olan ALLAH-U Zu'l-CELÂL.



Şedde : Bir şeyi sağlam bağlamak, Şedde.
Şedde : Kuvvetli, şiddetli olmak.
Şiddet : Şiddet, kuvvet, sertlik, katılık, âfet



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂU'L- HUSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

---------------------Resim
-------------------------EŞ ŞEHÎDU (Zatî)


Eş Şehîdu : Halkettiği külli şey için olmuş, olan ve olacakta mutlak Şâhid olan ALLAH-U Zu'l-CELÂL.
Herkese ve herşeye; her zaman, her yerde ve her hâlde zâhire mutlak şâhid olan.
Âdil, hakça, samîmî ve i'tibar edilir Şâhid...
Hakkı isbatta ilmen ve şuhûden hükme beyyine olan.
İlminden aslâ bir şey kaybolmayan, herşey ilminde hazır olan.



Şehûde : Şâhidlik yapmak.
Şehâde : Bir meclisde hazır olmak. İdrak etmek. Muttâli olmak.
Şâhid : Şâhid olan, delil.
Şehâdet : Şehâdet, ikrâr, ikrâr edilen şey, delil.
Âlemu'ş-şehâdet: Gayb âleminin karşıtı olan hâl-i hazır âlem.



KUL İHVÂNİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

Re: **ESMÂU'L- HUSNÂ** (Kul İhvâni Divanı)

Mesaj gönderen aNKa »

---------------------Resim
-----------------------ET TÂMMÜ (Zatî)


Et Tâmmü : Mutlak tam ve mükemmel olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Eksiksiz, noksansız, tamam olan.



Temme : Tam, kâmil olmak. Kısımları tam olmak.Tam etmek. Tamamlamak.
Etemme : Bir şeyi tamamlamak. Tam ve kâmil kılmak.
Temmeme : Bir şeyi tamam eylemek, kâmil eylemek.
Tetimme : Tetimme. Tamamlayıcı. Noksanı kendisiyle tamam olan.
Temâm : Tamam. Kemâl. Noksanı kendisiyle tam olan şey.
Temâmen : Tamamiyle. Mükemmel.



KUL İHVÂNİ
-ESMÂLAR-
Resim
Cevapla

“Kul İhvani Divanında Esmalar” sayfasına dön