7-) EL MÜ'MİNÜ (C.C.)

Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

7-) EL MÜ'MİNÜ (C.C.)

Mesaj gönderen aNKa »

---------------------
-------------------------EL MÜ'MİNÜ


El Mü'min : Îmân, emniyet ve emanın kaynağı ve vericisi olan, vâ'dinde sadık ve emîn olan, mutlak imân edilen, güvenilen, sığınılıp dayanılan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.

Emine : Korkusuz ve âsude olmak. Emin ve güvemli olmak. İmân etmek.
Emene : Birine güven beslemek.
Emune : İnanılır, mutemet olmak.
Emânet : Emânet, güven. Kullara farz kılınan şeyler.
Mü'min : Îmân, emniyet ve emanın kaynağı ve vericisi olan. Vâ'dinde sadık ve emîn olan
Emîn : Emin, emâneti koruyan, güvenilen. İtimatlı olup hain olmayan.
İmân : İmân. Tasdik etme. Akide.



EL MÜ'MİNÜ (celle celâluhu) ZEVKİ :

Neticede hasıl olan ilâhî ilhâmla kulun kalbi hakkın ve hayrın karargâhı olup kendisi ve kâinât (bu kuldan dolayı) bâtıl ve şerden emîn olur.



KUL İHVANİ
-ESMÂLAR-
Resim
Kullanıcı avatarı
Mecnun
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 681
Kayıt: 23 Ara 2007, 02:00

Mesaj gönderen Mecnun »

Bu görüş iki çeşittir. Biri. öbür alemde vasıtasız olarak CEMAL şifalının tecellisini görmek. Öbürü de, kalb aynası delaletiyle bu alemde ilahî sıfatların tecellisine ermek... Cemal nurlannın tecellisi olarak, bu sıfatlar FUAD - kalb gözüyle görülür.. Bu görüşü Allah-ü Teala şu Ayet-i Kerime ile bildirmektedir:

- «Kalb, - FÜAD - gördüğünü yalanlamadı.» (Necm, 11)

îlahî tecellilerin görünüşü üzerine. Peygamber S.A. efendimizin buyurduğu şu Hadis-i Şerif de önemlidir:

- «Mümin müminin aynasıdır.»


Burada anılan, birinci müminden murad, müminin kalbi olup; ikincisinden ise, bizzat Allah-ü Teala murad edilmektedir. Herkim bu alemde sıfat tecellisine ererse, öbür alemde; şekilsiz olarak, zatım görür..
Arz edilen bu kelamlar; Allah'ın sevgili kullar tarafından teyid edilmiştir.
Hz. Ömer R.A. der ki;

- Kalbim, Rabbımın nuru ile, Rabbımı gördü..


Hz. Ali R.A. der ki;

- Görmediğim Allah'a kulluk etmem.


Bu anlatılanların cümlesi; ilahi sıfatların müşahadesini anlatır. Bir kimse; pencereye düşen güneşin ışığını görse ve:

- Güneşi gördüm. Dese, yalan olmaz.

Allah-ü Teala sıfat tecellileri itibarı ile, bir misal olarak anlatacağımız şu Ayet-i Kerimeyi inzal eyledi:

- «Onun nuruna misal bir penceredir ki; orada aydınlık veren madde bulunur. O aydınlık veren madde bir billur içinde durur. O, mübarek zeytin ağacından hasıl olan şeyle inci gibi yanar ve parlar gibidir.» (Nur, 35)

Yukarıda arz edilen ayette bahsi geçen pencereden murad; imanlı kulun kalbidir. Oradaki lambadan murad ise. FÜAD'ın - kalbin - özündeki sır olduğu söylenir. O sır ise bizzat sultanî ruhtur. Birinci olarak vasfedilen billurdan kgsd ise. FÜAD'dır. O tam bir nurla kaplandığı için Hak Taala onu inciye benzetti.. Sonra; o nurun kaynağı bir mübarek zeytin ağacından alınip yakıldığı şeklinde anlatılışı; halis TEVHÎD halinm telkin ağacıdır. Ki bu, vasıtasız olarak, kudsiyet dilinden alınır.. Aslında, KUR'AN-I Azirn'i pey-gamber S.A. efendimiz dilden vasıtasız olarak almıştı.. Cibrilin sonradan getirmesi, bazı maslahat icabı idi; ki, bunda umumî bir fayda vardır. Bilhassa kafir ve münafıkların ineydaoa çıkması..
Peygamberimize, Kur'an'm vasıtasız verildiğini şu Ayet-i Kerime, beyan eyler:

- «Sen, katî olarak bu ki; Kur'anı, HAKİM ve ALÎM zatın katından aldın...»

Peygamber S.A. efendimiz Cibril Kur'anı ge-tirmeden, alacağı yerden vahyini almıştı.. Bu hikmete binaen; Cibril, vahyi tebliğ ederken, Peygamber S.A. efendimiz daha önce kalbinde bulurdu. Ve daha önce okurdu... Bundandır ki. şu Ayet-i Kerime nazil oldu:

- «Vahyi tamam almadan acele ile Kur'an-ı okumaya başlama.» (Taha, 114)
Yine bu hikmet icabıdır ki, miraç gecesi Cibril, sidre-i müntehayı geçemedi:

- Bir adım daha geçersem yanarım.

Dedi ve Peygamber S.A. efendimizi haline terk etti..
Sonra; daha önce zikri geçen Ayet-i Kerimede, o ağacı Hak Teala şöyle tavsif ediyor:

- «O ne şark'a aittir, ne de garba..» (Nur, 35)

Yani. ona bir had ve yokluk tanınmaz. Ye-niden doğması veya batması da akla gelmez. Belki o, ezeli bir vasıf tacir ve daimî kalır. Nasıl ki, Allah-ü Taalanın bir vasfı, ezeli, bir vasfı da ebedî'dir. Onun zatinin yokluk yeri olmaz; sıfat-ları da öyle olmalı; değil mi ya. Çünkü o sıfatlar; kendi nurlarıdır. Tecellileridir. Zatı ile kaim olan sıfatlarıdır. Ona tam ibadet edilebilmesi için, kalb yönünden perdelerin kalkması gerekir. O zaman, kalb o ilahî nurların feyzini alır; ruha gelince; o ulvî pencereden Hakkın sıfatım müşahede ederler.
Her ne olursa olsun, bu alemin yaratılışından kasd; o gizli hazinenin keşfidir. Bunu anlatan kudsî hadisin zikri yukarıda geçti. Faydasına binaen bir daha anlatalım:

- «Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim. Halkı da beni bilsinler diye yarattım.»

Demek oluyor ki, dünyada sıfatlanmı bilsin-ler; zatımı görme işine gelince; o, öbür alemde olacak.. Orada vasıta olmayacak.. înşallah... TIFL-I MAANÎ adı ile anılan sır gözü ile bakılacak... Bu manayı şu Ayet-i Kerime teyid eder:

- «O gün; yüzler vardır, parlar; Rablanna bakarlar..» (Kıyamet, 22)

Peygamber S.A, efendimizin şöyle bir Hadis-i Şerifi vardır:

- «Rabbı mı, güzel bir delikanlı şeklinde gördüm.»


Bu - TIFL-I MAANİ - demek olur. Ve yaratanın o surette tecellisidir. Ruh aynasına öyle tecelli eyledi... Suret; ruhun aynası sayılır. Tecelli ile, ona mazhar olan arasında bir vasıta olur. Yoksa, Hak Teala suret ve yemek şekline görmekten, cismin özellikleri ile favsif edilmekten münezzehtir.
Suret bir aynadır. Görünen ne aynadır; ne de gören... anla... çünkü o, sır aieminin özleridir. Ki bunlar sıfat aleminde olmaktadır. Zat alemine gelince; orada bütün vasıtalar yanar ve mahvolur. O alemde olanlar Allah-ü Teala'nın zatından gayrını duyamazlar. Bu hali.
Peygamber S.A. efendimizin şu Hadis-i Şerifi bize daha iyi anlatır:

- «Rabbımı, Rabbımla anladım..»


Yani onun nuru ile... insanın hakikati işte bu nurun mahremi sayılır. Bunu da şu kudsî hadis bize anlatır:

- «İnsan benim sımmdır; ben de onun sırrı..»

Peygamber S.A. efendimizin şu Hadis-i Şe-rifi de bu babda önemlidir:

- «Ben, Allah'tan,'müminler de bendendir.»


Yeri gelmişken şu kudsî hadisi de zikredelim :

- «Muhammedi yüzüm nurundan yarattım.»

Burada bahsi geçen yüzden murad, ERHAM sıfatı ile tecelli eden, mukaddes zattır. O, ERHAM -en çok merhamet eden sıfatım şu kudsî hadisle beyan eyler:

- «Rahmetim, gazabımı geçti.»

Hazret-i Resul S.A. Hakkın nurudur. Hak Taala nuru için aşağıdaki ayet ve kudsi hadisleri buyurdu.. Teberrüken zikredelim:

- «Biz seni ancak; alemlere rahmet olarak gönderdik» (Enbiya, 107)

- «Size Allah'tan nur vo herşeyi beyan eden kitap geldi.» (Maide, 15)

- «Sen olmasaydın; felekleri yaratmazdım..»

(Kudsî hadis)





Kaynak: Gavsül Azam Abdülkadir Geylani Hz. Sırrül Esrar


[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/imza4.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
senim
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 106
Kayıt: 21 Şub 2008, 02:00

Mesaj gönderen senim »

Resim

EL MÜ'MİN c.c.

Gönüllerde iman ışığı uyandıran, kendine sığınanlara aman verip onları koruyan, rahatlandıran…


Kalplere iman bağışlayan; yaratıkların zulümden, muminleri azaptan emin kılan; onların şahitliklerini kabul ve tasdik eden; taahüdlerini mutlaka yerine getiren demektir. İnsan kalbini şüphe ve tereddütlerden kurtararak imana kavuşturan Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’dir. Hidayeti ile bunu bilgisini ve şuurunu insana bahşeden O'dur (CC).

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri, kalplere iman bağışlıyarak, oralardan şekleri, tereddütleri kaldırmıştır. Kendine sığınanlara aman verip korumuş, emniyetle rahatlandırmıştır. Bunların hiçbirini Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nden başka yapacak yoktur. İman Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin en büyük nimetlerinden biridir. Eğer Allah-ü Teala (CC) Hz.leri bir kuluna iman nasip etmemişse, onu hiç kimse iman getiremez, binaenaleyh iman sahibi bir kul dâima: “El-Hamdü lillâhi ‘alâ dîni'l-İslâmi ve ‘alâ tevfîki'l îmâni ve ‘alâ hidâyeti'r-Rahmân” diye bu büyük bahşişten dolayı Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ne hamd-ü sena etmelidir. Kendisinin iman sahibi olmasına sebep olanlara da saygı gösterilmesi, iyilik bilirlik olması 'tibariyle Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin sevdiği bir harekettir.

Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin nimetlerinden biri de emniyetdir. İnsan, malı, canı, ırz ve namusu için her saat korku ve endişe içinde kalsaydı, bu ne büyük azap olurdu. Yüreklerimizde böyle bir korku taşımıyor, bilakis rahatlık ve iç ferahlığı içinde yaşıyorsak, bunun el-Mü’min İsm-i Şerif’inin tecelliyatından olduğuna şüphe yoktur. Binaenaleyh emniyet ve asayişin temini için çalışan her şahıs ve bu uğurda kullanılacak her çeşit silah ve aletler, hep bu İsm-i Şerif’in mazharıdır, yani aynasıdır, sebepleri ve vasıtalarıdır.
-ALINTIDIR-
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/senim.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
NuruM
Saygın Üye
Saygın Üye
Mesajlar: 350
Kayıt: 22 Mar 2008, 02:00

Mesaj gönderen NuruM »

Anadolu evliyasından “Atâ Efendi”ye, bir gün mahalleden birkaç kişi gelip,
- Efendim, “Mümin, müminin aynasıdır” deniyor. Bu ne demek? diye sordular.
- “Anlatayım”, buyurdu.
Ve şöyle anlattı:
Bir gün, Peygamber Efendimiz, Eshabın büyükleriyle bir yerde otururken yanlarına edepsiz biri gelip hakaret etti.
- Efendimize mi hakaret etti?
- Evet. “Senin kadar kötü, senin kadar çirkin birini görmedim”dedi Efendimize.
- Eshab-ı kiram ne yaptılar peki?
- Efendimize baktılar. Bir işaret etse, parçalayacaklardı adamı.

“Doğru söylüyorsun!”Sordular yine:
- Efendimiz bir şey buyurdular mı?
- Evet, “Doğru söylüyorsun”buyurdular.
Ve devam etti anlatmaya:
O edepsiz adam gitti. Az sonra hazret-i Ebu Bekir geldi oraya. Efendimizi görünce,
- “Yâ Resulallah! Ömrümde senin kadar güzel, senin kadar sevimli bir kimse görmedim”dedi.
- Efendimiz ne buyurdular peki?
- Yine “Doğru söylüyorsun”, buyurdular.
- Çok şaşırdık efendim, ikisine de “Doğru söylüyorsun” buyurmuşlar.
- Evet. Eshab-ı kiram da şaşırdılar ve “Yâ Resulallah! O adama da doğru söylüyorsun dediniz, Ebu Bekir’e de. Hikmeti nedir?” diye sordular.
- Efendimiz ne buyurdu peki?
- “Ben aynayım”, buyurdular. “Bana bakan, kendini görür. İkisi de kendilerini görüp, gördüklerini söylediler”.
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/NuruMimza.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
Gul
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 5150
Kayıt: 11 Haz 2009, 02:00

Re: 7-) EL MÜ'MİNÜ (C.C.)

Mesaj gönderen Gul »

1001 Esmâü'l-Hüsnâda ilgili Esmâlar :

Resim

161- YÂ MÜ'MİN :Kalblerde iman nûrunu yakan ve kullara huzur ve güven veren.

736- YÂ MEN HÜVE SEBÎLÜHÛ VÂDİHUN Lİ'L- MÜMİNÎN :Yolu müminlere zâhir ve belli olan.

863- YÂ VELİYYE'L- MÜMİNÎN :Müminlerin Dost ve Sahibi.

965- YÂ MEN ŞERAHA Bİ'L- İSLÂMİ SUDÛRE'L- MÜMİNÎN : Müminlerin kalplerini İslam'la genişleten.


http://www.muhammedinur.com/forum/viewt ... &start=240
Resim
Cevapla

“Kul İhvani Divanında Esmalar” sayfasına dön