8. Hz. Lut: aleyhi's-selâm....

Kur'ân-ı Kerim'de ismi geçen 28 peygamberimizin hayatı, risaletleri, mukaddes kitapları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

8. Hz. Lut: aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »

? ----KURÂN-ı KERÎM'in RESMİ sıralamasına göre---

8. Hz. Lut: لُوط aleyhi's-selâm....
.


Resim

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيم
Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedîn abdike (Muhammedîyyeti) ve nebîyyike (Mahmudîyyeti) ve Resûlike (Ahmedîyyeti) ve Nebîyyû’l-ümmîyyi (Habibîyyeti) ve alâ âlihi ve’s-sahbihi ve Ehl-i Beytihi...

Resim

ALLAHu Zü'l-Celâl'imizin İZni ve İNAYETi ile RABB'ül Âleminimiz SÖZünü, RESÛLALLAH SALLallahu aleyhi ve sellem Efendimizin SESinden buyuruyor:


Resim


وَإِسْمَاعِيلَ وَالْيَسَعَ وَيُونُسَ وَلُوطًا وَكُلاًّ فضَّلْنَا عَلَى الْعَالَمِينَ
1. ve ismâîle : ve İsmâîl (A.S)
2. ve ilyesea : ve İlyasea (A.S)
3. ve yûnuse : ve Yunus (A.S)
4. ve lûtan : ve Lut (A.S)
5. ve kullen : ve hepsini
6. faddalnâ : üstün kıldık
7. alâ el âlemîne : âlemlere
Resim---'' Ve ismâîle velyesea ve yûnuse ve lûtâ(lûtan), ve kullen faddalnâ alel âlemîn(âlemîne).: İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut'u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.''
EN'ÂM:86 (Resmi:6/İniş:55/Alfabetik:20)


وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّن الْعَالَمِينَ
1. ve lûtan : ve Lut
2. iz : ...mıştı, olmuştu
3. kâle : dedi
4. li kavmi-hî : kavmine
5. e te'tûne : mı getiriyorsunuz, mı yapıyorsunuz
6. el fâhışete : fuhuş, kötülük
7. mâ : olmadı
8. sebeka-kum : sizden önce gelip geçmiş
9. bi-hâ : onu
10. min ehadin : birinden
11. min el âlemîn : âlemlerden
Resim---'' Ve lûtan iz kâle li kavmihî e te'tûnel fâhışete mâ sebekakum bihâ min ehadin minel âlemîn(âlemîne). :Lût'u da (peygamber olarak) gönderdik. Kavmine dedi ki: «Sizden önce âlemlerden hiç birinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyor sunuz?''
A'RAF:80 (Resmi:7/İniş:39/Alfabetik:9)



إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِّن دُونِ النِّسَاء بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ
1. inne-kum : muhakkak ki siz
2. le te'tûne : mutlaka geliyorsunuz
3. er ricâle : erkeklere
4. şehveten : şehvetle
5. min dûni en nisâi : kadınlardan başka
6. bel : bilâkis, aksine, hayır
7. entum : siz
8. kavmun musrifûne : müsrif, haddi aşan bir kavim
Resim---'' İnnekum le te'tûner ricâle şehveten min dûnin nisâi, bel entum kavmun musrifûn(musrifûne). Çünkü siz kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere gidiyorsunuz. Belki de siz haddi aşan bir kavimsiniz.''
A'RAF:81 (Resmi:7/İniş:39/Alfabetik:9)



وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلاَّ أَن قَالُواْ أَخْرِجُوهُم مِّن قَرْيَتِكُمْ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
1. ve mâ kâne : ve olmadı
2. cevâbe : cevap
3. kavmi-hî : onun kavmi
4. illâ : ancak, yalnız, ...den başka
5. en kâlû : demek, söylemek
6. ahricû-hum : onları çıkarın
7. min karyeti-kum : yurdunuzdan, beldenizden
8. inne-hum : muhakkak onlar (çünkü onlar)
9. unâsun : insanlar
10. yetetahherûne : çok temiz oluyorlar (çok temizler)
Resim---'' Ve mâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlû ahricûhum min karyetikum, innehum unâsun yetetahherûn(yetetahherûne). Kavminin cevabı: «Onları (Lût'u ve taraftarlarını) kentinizden çıkarın, çünkü onlar, fazla temizlenen insanlarmış!» demelerinden başka bir şey olmadı.''
A'RAF:82 (Resmi:7/İniş:39/Alfabetik:9)



فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلاَّ امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
1. fe : bunun üzerine
2. encey-nâ-hu : onu kurtardık
3. ve ehle-hu : ve onun ehlini, ailesini
4. illâ imreete-hu : onun karısı (hanımı) hariç
5. kânet min el gâbirîne : geride kalanlardan oldu
Resim---'' Fe enceynâhu ve ehlehû illemreetehu kânet minel gâbirîn(gâbirîne). Biz de onu ve ailesini kurtardık, yalnız karısı(nı kurtarmadık) çünkü o, geride kalanlardan oldu.''
A'RAF:83 (Resmi:7/İniş:39/Alfabetik:9)


وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ
1. ve emtar-nâ : ve (taş) yağmuru yağdırdık
2. aleyhim : onların üzerine
3. matarâ : (taş) yağmur
4. fenzur (fe unzur) : artık bak
5. keyfe : nasıl
6. kâne : oldu
7. âkıbetu el mucrimîne : mücrimlerin akıbeti, suçluların sonu
Resim---'' Ve emtarnâ aleyhim matarâ, fenzur keyfe kâne âkıbetul mucrimîn(mucrimîne). Ve üzerlerine bir (azab) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkârların sonu nasıl oldu!''
A'RAF:84 (Resmi:7/İniş:39/Alfabetik:9)


1/9
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 7. Hz. Lut: لُوط aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »



فَلَمَّا رَأَى أَيْدِيَهُمْ لاَ تَصِلُ إِلَيْهِ نَكِرَهُمْ وَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُواْ لاَ تَخَفْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمِ لُوطٍ
1. fe lemmâ : böylece, olduğu zaman
2. reâ : gördü
3. eydiye-hum : onların elleri
4. lâ tesilu : uzanmadı (vasıl olmadı)
5. ileyhi : ona
6. nekire-hum : onları yadırgadı (ürktü)
7. ve evcese : ve hissetti
8. min-hum : onlardan (dolayı)
9. hîfeten : bir korku
10. kâlû : dediler
11. lâ tehaf : korkma
12. in-nâ (inne-na) : muhakkak ki biz
13. ursilnâ : biz gönderildik
14. ilâ kavmi lûtin : Lut kavmine
Resim---'' Fe lemmâ reâ eydiyehum lâ tesilu ileyhi nekirehum ve evcese minhum hîfeh(hîfeten), kâlû lâ tehaf innâ ursilnâ ilâ kavmi lût(lûtin).: Fakat onların o buzağıya el sürmediklerini görünce, tuhafına gitti ve içinde onlara karşı bir korku uyandı. Onlar da «Korkma, biz Lut'un kavmine gönderildik.» dediler.’’
HÛD:70 (Resmi:11/İniş:52/Alfabetik:38)


فَلَمَّا ذَهَبَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ الرَّوْعُ وَجَاءتْهُ الْبُشْرَى يُجَادِلُنَا فِي قَوْمِ لُوطٍ
1. fe lemmâ : artık, olunca, olduğu zaman
2. zehebe : gitti
3. an ibrâhîme : İbrâhîm'den
4. er rev'u : korku
5. ve câet-hu : ve geldi ona
6. el buşrâ : müjde
7. yucâdilu-nâ : bizimle mücâdele ediyor
8. fî kavmi lûtın : Lut kavmi hakkında
Resim---'' Fe lemmâ zehebe an ibrâhîmer rev’u ve câethul buşra yucâdilunâ fî kavmi lût(lûtın).: İbrahim'den korku iyice geçip gidince, bu müjde de kendisine gelince, bizim (meleklerimiz)le Lut kavmi hakkında tartışmaya girişti:’’
HÛD:74 (Resmi:11/İniş:52/Alfabetik:38) .


وَلَمَّا جَاءتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالَ هَذَا يَوْمٌ عَصِيبٌ
1. ve lemmâ : ve olduğu zaman
2. câet : geldi
3. resulu-nâ : resûlümüz
4. lûtan : Lut
5. sîe bi-him : onlarla, onlardan dolayı fena oldu, üzüldü
6. ve dâka bi-him zer'an : ve onlardan dolayı içi daralıp, telâşlandı
7. ve kâle : ve dedi
8. hâzâ : bu
9. yevmun : gün
10. asîbun : sıkıntılı, son derece kötü, zorlu
Resim---'' Ve lemmâ câet resulunâ lûtan sîe bihim ve dâka bihim zer’an ve kâle hâzâ yevmun asîb(asîbun).: Ne zaman ki, elçilerimiz Lut'a geldiler, bunların gelişleri yüzünden Lut fenalaştı, eli ayağı birbirine dolaştı ve «Bu gün çetin bir gündür.» dedi.''
HÛD:77 (Resmi:11/İniş:52/Alfabetik:38)


وَجَاءهُ قَوْمُهُ يُهْرَعُونَ إِلَيْهِ وَمِن قَبْلُ كَانُواْ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ قَالَ يَا قَوْمِ هَؤُلاء بَنَاتِي هُنَّ أَطْهَرُ لَكُمْ فَاتَّقُواْ اللّهَ وَلاَ تُخْزُونِ فِي ضَيْفِي أَلَيْسَ مِنكُمْ رَجُلٌ رَّشِيدٌ
1. ve câe-hu : ve ona geldi
2. kavmu-hu : onun kavmi
3. yuhreûne : süratle koşarak
4. ileyhi : ona, yanına
5. ve min kablu : ve önceden
6. kânû : idiler
7. ya'melûne es seyyiâti : kötülük yapıyorlar
8. kâle : dedi
9. yâ kavmi : ey kavmim
10. hâulâi : işte bunlar
11. benâtî : kızlarım
12. hunne : onlar
13. etharu : daha temiz
14. lekum : sizin için
15. fettekullâhe (fe itteku allâhe) : artık Allah'a karşı takva sahibi olun
16. ve lâ tuhzû-ni : ve beni utandırmayın, rezil, rüsva etmeyin
17. fî dayfî : misafirlerim arasında, yanında
18. e leyse : değil mi, yok mu
19. min-kum : sizden, sizin içinizden, sizin içinizde, sizin aranızda
20. raculun : bir erkek
21. reşîdun : reşid olan, irşad eden
Resim---'' Ve câehu kavmuhu yuhreûne ileyhi ve min kablu kânû ya’melûnes seyyiât(seyyiâti), kâle yâ kavmi hâulâi benâtî hunne etharu lekum, fettekullâhe ve lâ tuhzûni fî dayfî, e leyse minkum raculun reşîd(reşîdun).: Daha önceleri çirkin işler yapmış olan kavmi harıl harıl koşup geldiler. Lut onlara: «Ey kavmim! İşte size kızlarım, onlar sizin için daha temizdirler. Gelin Allah'tan korkun, beni misafirlerime rezil rüsvay etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?» dedi.’’
HÛD:78 (Resmi:11/İniş:52/Alfabetik:38)


قَالَ لَوْ أَنَّ لِي بِكُمْ قُوَّةً أَوْ آوِي إِلَى رُكْنٍ شَدِيدٍ
1. kâle : dedi
2. lev enne : keşke olsaydı
3. lî : benim
4. bikum : size, size karşı
5. kuvveten : bir kuvvet, bir güç
6. ev : veya
7. âvî : sığınırım, iltica ederim
8. ilâ ruknin : bir desteğe, dayanağa, taraftara
9. şedîdin : şiddetli, kuvvetli, güçlü
Resim---''Kâle lev enne lî bikum kuvveten ev âvî ilâ ruknin şedîd(şedîdin).: (Lût da:) “Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim” dedi.''
HÛD:80 (Resmi:11/İniş:52/Alfabetik:38)





قَالُوا يَا لُوطُ اِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَنْ يَصِلُوا اِلَيْكَ فَاَسْرِ بِاَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ الَّيْلِ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ اَحَدٌ اِلَّا امْرَاَتَكَ اِنَّهُ مُصٖيبُهَا مَا اَصَابَهُمْ اِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُ اَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرٖيبٍ
Okunuş Kalu ya lutu inna rusulu rabbike ley yesilu ileyke fe esri bi ehlike bi kid'im minel leyli ve la yeltefit minkum ehadun illemraetek, innehu musibuha ma esabehum, inne mev'idehumus subhu e leyses subhu bi karîb.
Elmalılı S2 Melekler dediler: «Ey Lut! Şundan emin ol ki, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla zarar veremezler. Sen, gecenin bir kısmı olunca ailenle birlikte hemen buradan çık git. İçinizden hiç kimse geri kalmasın, eşin başka. Çünkü ona da onlara gelecek olan musibet gelecektir. Haberin olsun, helâk zamanları sabah vaktidir. Zaten sabah yakın değil mi?»
(HÛD suresi 81. ayet) (Resmi: 11/İniş:52/Alfabetik:38)


وَيَا قَوْمِ لاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاقِي أَن يُصِيبَكُم مِّثْلُ مَا أَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ أَوْ قَوْمَ هُودٍ أَوْ قَوْمَ صَالِحٍ وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِّنكُم بِبَعِيدٍ
1. ve yâ kavmi : ve ey kavmim
2. lâ yecrimenne-kum : sakın olmasın, size isabet etmesin
3. şikâkî : bana karşı gelmeniz
4. en yusîbe-kum : size isabet ettirmesi
5. mislu : bir benzeri
6. mâ esâbe : isabet eden şey
7. kavme nûhin : Nuh kavmi
8. ev : veya
9. kavme hûdin : Hud kavmi
10. ev : veya
11. kavme sâlihın : Salih kavmi
12. ve mâ : ve değildir
13. kavmu lûtin : Lut kavmi
14. min-kum : sizden
15. bi baîdin : uzak
Resim---''Ve yâ kavmi lâ yecrimennekum şikâkî en yusîbekum mislu mâ esâbe kavme nûhin ev kavme hûdin ev kavme sâlih(sâlihın), ve mâ kavmu lûtin minkum bi baîd(baîdin).“Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. (Ve unutmayın ki) Lût kavmi sizden uzak değildir.”
HÛD:89 (Resmi:11/İniş:52/Alfabetik:38)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 7. Hz. Lut: لُوط aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »


إِلاَّ آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ
1. illâ : ancak, dışında, hariç
2. âle lûtın : Lut'un ailesi
3. innâ : muhakkak biz
4. le muneccû-hum : mutlaka onları kurtaracağız
5. ecma'îne : hepsini
Resim---''İllâ âle lût(lûtın), innâ le muneccûhum ecma’în(ecma’îne).: (59-60) Lût’un ailesi başka (Onlar suçlu değillerdir). Lût’un karısı dışında onların hepsini kurtaracağız. Biz, onun geride kalanlardan olmasını takdir ettik.''
(HİCR suresi 59. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)


إِلاَّ امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَا إِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِرِينَ
1. illemre'ete-hu : onun hanımı (kadını) hariç
2. kaddernâ : hükmettik (kaderini tayin ettik), takdir ettik
3. inne-hâ : muhakkak o
4. le min el gâbirîne : mutlaka geride kalanlardan, helâk olanlardan
Resim---''İllemre’etehu kaddernâ innehâ le minel gâbirîn(gâbirîne).: (59-60) Lût’un ailesi başka (Onlar suçlu değillerdir). Lût’un karısı dışında onların hepsini kurtaracağız. Biz, onun geride kalanlardan olmasını takdir ettik.''
(HİCR suresi 60. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)


فَلَمَّا جَاء آلَ لُوطٍ الْمُرْسَلُونَ
1. fe : o zaman, böylece
2. lemmâ : olduğu zaman
3. câe : geldi
4. âle lûtın : Lut'un ailesi
5. el murselûne : elçiler, gönderilmiş olan resûller
Resim---''Fe lemmâ câe âle lûtınil murselûn(murselûne).: (61-62) Elçiler (melekler) Lût’un ailesine gelince, Lût onlara, “Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz” dedi.''
(HİCR suresi 61. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)

قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ
1. kâle : dedi
2. inne-kum : muhakkak siz
3. kavmun : bir kavimsiniz
4. munkerûne : tanınmayan (yabancı)
Resim---''Kâle innekum kavmun munkerûn(munkerûne).: (61-62) Elçiler (melekler) Lût’un ailesine gelince, Lût onlara, “Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz” dedi.''
(HİCR suresi 62. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)


وَقَضَيْنَا إِلَيْهِ ذَلِكَ الأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَؤُلاء مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ
1. ve kadaynâ : ve biz hükmettik
2. ileyhi : ona
3. zâlike el emre : işte bu emir
4. enne : muhakkak, olduğuna
5. dâbire : arkası
6. hâulâi : onlar
7. maktûun : helâk olmuş, kesilmiş
8. musbihîne : sabahlayanlar
Resim---''Ve kadaynâ ileyhi zâlikel emre enne dâbire hâulâi maktûun musbihîn(musbihîne).:Biz, Lût'a şu kesin emri vahyettik: «Bu kâfirler sabaha çıkarken muhakkak kökleri kesilmiş olacaktır.»
(HİCR suresi 66. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)


قَالَ إِنَّ هَؤُلاء ضَيْفِي فَلاَ تَفْضَحُونِ
1. kâle : dedi
2. inne : muhakkak
3. hâulâi : bunlar
4. dayfî : benim misafirlerim
5. fe lâ tefdahû-ni : artık beni mahçup etmeyin
Resim---''Kâle inne hâulâi dayfî fe lâ tefdahûn(tefdahûni).: Lût, dedi ki: “Şüphesiz bunlar benim misafirlerimdir. Sakın beni rezil etmeyin.”
(HİCR suresi 68. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)


وَاتَّقُوا اللّهَ وَلاَ تُخْزُونِ
1. vettekullâhe : ve Allah'a karşı takva sahibi olun, (ve ittekû allâhe) sakının
2. ve lâ tuhzû-ni : ve beni alçaltmayın (rezil etmeyin)
Resim---''Vettekullâhe ve lâ tuhzûn(tuhzûni).:“Allah’a karşı gelmekten sakının, beni utandırmayın” dedi.''
(HİCR suresi 69. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)
قَالُوا أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَمِينَ


1. kâlû : dediler
2. e : mı
3. ve lem : ve olmadı
4. nenhe-ke : seni men ediyoruz, seni nehyediyoruz, seni yasaklıyoruz
5. an el âlemîne : el âlemden, başkalarından
Resim---''Kâlû e ve lem nenheke anil âlemîn(âlemîne).:Onlar, “Biz seni insanlarla ilgilenmekten men etmemiş miydik” dediler.''
(HİCR suresi 70. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)


قَالَ هَؤُلاء بَنَاتِي إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ
1. kâle : dedi
2. hâulâi : işte bunlar
3. benâtî : benim kızlarım
4. in kuntum : eğer siz, iseniz
5. fâilîne : yapacak olanlar, yapanlar
Resim---''Kâle hâulâi benâtî in kuntum fâilîn(fâilîne).:Lût: “İşte kızlarım. Eğer yapacaksanız (onlarla evlenebilirsiniz)” dedi.''
(HİCR suresi 71. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)



لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
1. le amru-ke : senin ömrüne andolsun (yemin olsun)
2. inne-hum : muhakkak ki onlar
3. le fî sekreti-him : elbette sarhoşlukları içinde
4. ya'mehûne : bocalıyorlar
Resim---''
Le amruke innehum le fî sekretihim ya’mehûn(ya’mehûne).: (Melekler, Lût’a:) “Ömrüne andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş hâlde, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar (Bu durumda asla seni dinlemezler)” dediler.''
(HİCR suresi 72. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)



فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ
1. fe : böylece
2. ehazethum : onları aldı, yakaladı
3. es sayhatu : bir sayha (korkunç ses dalgası)
4. muşrikîne : güneş doğduğu vakit orada bulunanları (şark zamanı orada olanlar)
Resim---''
Fe ehazethumus sayhatu muşrikîn(muşrikîne).:Derken güneşin doğuşu sırasında, o korkunç uğultulu ses onları yakalayıverdi.''
(HİCR suresi 73. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)




وَاِنَّهَا لَبِسَبٖيلٍ مُقٖيمٍ
Okunuş Ve inneha le bisebilim mukîn.
Elmalılı S2 Hem o Lût kavminin bulunduğu şehir harabesi bir yol üzerinde bulunmaktadır.
(HİCR suresi 76. ayet) (Resmi: 15/İniş:54/Alfabetik:36)



فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ
1. fe cealnâ : böylece kıldık, yaptık
2. âliye-hâ : onu, en yüksek (yaptık)
3. sâfile-hâ : onu en alçak (yaptı)
4. âliye-hâ sâfile-hâ : onun üstünün altına gelmesi, onun yükselip alçalması
5. ve emternâ : ve yağmur yağdırdık
6. aleyhim : onların üzerine
7. hıcâreten min siccîlin : siccîlden (öldürücü) taşlar
Resim---''
Fe cealnâ âliyehâ sâfilehâ ve emternâ aleyhim hıcâreten min siccîl(siccîlin).:Hemen onların altını üstüne getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.''
(HİCR suresi 73. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)


فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ
1. fentekamnâ (fe intikamnâ) : böylece intikam aldık
2. min-hum : onlardan
3. ve inne-humâ : ve muhakkak her ikisi
4. le : elbette, gerçekten
5. bi imâmin : önder, rehber
6. mubînin : açıkça, (beyan edilmiş) açıkta
Resim---''Fentekamnâ minhum, ve innehumâ le bi imâmin mubîn(mubînin).:Onlardan da intikam aldık. İkisi de (Lût kavminin yaşadığı Sodom ile Şu’ayb kavminin yaşadığı Eyke) belirgin bir anayol üzerinde idiler.''
(HİCR suresi 79. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 7. Hz. Lut: لُوط aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »

وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطًا اِلَى الْاَرْضِ الَّتٖى بَارَكْنَا فٖيهَا لِلْعَالَمٖينَ
Resim---''Ve necceynahu ve lutan ilel erdilleti barakna fiha lil âlemîn.:Onu da, Lût'u da, âlemler için bereketli ve kutsal kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık.’’
(ENBİYÂ suresi 71. ayet) (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)

وَلُوطًا اٰتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّتٖى كَانَتْ تَعْمَلُ الْخَبَائِثَ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَاسِقٖينَ
Resim---''Ve lutan ateynahu hukmev ve ilmev ve necceynahu minel karyetilleti kanet ta'melul habais, innehum kanu kavme sev'in fasikîn.:Biz Lût'a da bir hüküm, bir ilim verdik. Onu çirkin işler işleyen kasabadan kurtardık. Doğrusu onlar kötü, fasık bir kavimdi.’’
(ENBİYÂ suresi 74. ayet) (Resmi: 21/İniş:73/Alfabetik:21)

وَقَوْمُ إِبْرَاهِيمَ وَقَوْمُ لُوطٍ
Resim---''Ve kavmu ibrâhîme ve kavmu lût(lûtın).:(43-44) İbrahim’in kavmi ile Lût’un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Mûsâ da yalanlandı ve nihayet o inkârcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkâr etmek nasılmış, (gördüler).''
(HAC suresi 43. ayet) (Resmi:22/İniş:88/Alfabetik:32)


وَأَصْحَابُ مَدْيَنَ وَكُذِّبَ مُوسَى فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
Resim--- ''Ve ashâbu medyen(medyene), ve kuzzibe mûsâ fe emleytu lil kâfirîne summe ehaztuhum, fe keyfe kâne nekîr(nekîri).:(43-44) İbrahim’in kavmi ile Lût’un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Mûsâ da yalanlandı ve nihayet o inkârcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkâr etmek nasılmış, (gördüler).''
(HAC suresi 44. ayet) (Resmi:22/İniş:88/Alfabetik:32)








كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ
1. kezzebet : yalanladı
2. kavmu : kavim
3. lût (ın) : Lut
4. el murselîne : gönderilenler, resûller
Resim---''Kezzebet kavmu lûtınil murselîn(murselîne).:Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı.''
(ŞUARA suresi 160. ayet) (Resmi:26/İniş:47/Alfabetik:94)


إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
1. iz : olduğu zaman, olmuştu
2. kâle : dedi
3. lehum : onlar için, onlara
4. ehû-hum : onların kardeşi
5. lût (un) : Lut
6. e : mı
7. lâ tettekûne : takva sahibi olmayacaksınız
Resim---''İz kâle lehum ehûhum lûtun e lâ tettekûn(tettekûne).:Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
(ŞUARA suresi 161. ayet) (Resmi:26/İniş:47/Alfabetik:94)


قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ
1. kâlû : dediler
2. le : gerçekten
3. in : eğer
4. lem tentehi : sen vazgeçmezsen
5. yâ lûtu : ey Lut
6. le tekûnenne : sen mutlaka olacaksın
7. min el muhracîne : ihraç edilenlerden, çıkarılanlardan
Resim---''İz Kâlû le in lem tentehi yâ lûtu le tekûnenne minel muhracîn(muhracîne).: Dediler ki: “Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan olacaksın!”
(ŞUARA suresi 167. ayet) (Resmi:26/İniş:47/Alfabetik:94)

قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ الْقَالِينَ
1. kâle : dedi
2. innî : muhakkak ben
3. li ameli-kum : sizin amellerinizi, yaptıklarınızı
4. min el kâlîne : şiddetle buğzedenlerden, tiksinenlerden
Resim---''Kâle innî li amelikum minel kâlîn(kâlîne).:Lût, şöyle dedi: “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım.”
(ŞUARA suresi 168. ayet) (Resmi:26/İniş:47/Alfabetik:94)


رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
1. rabbi : Rabbim
2. necci-nî : beni kurtar
3. ve ehlî : ve ehlim (ailem ve bana tâbî olanlar)
4. mimmâ (min mâ) : şeyden
5. ya'melûne : yapıyorlar
Resim---''Rabbi neccinî ve ehlî mimmâ ya’melûn(ya’melûne).: “Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar.”
(ŞUARA suresi 169. ayet) (Resmi:26/İniş:47/Alfabetik:94)




وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِهٖ اَتَاْتُونَ الْفَاحِشَةَ وَاَنْتُمْ تُبْصِرُونَ
Resim---''Ve lutan iz kale li kavmihi ete'tunel fahişete ve entum tubsirûn.:Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik). O, kavmine şöyle demişti: «Göz göre göre hala o hayasızlığı yapacak mısınız?»
(NEML suresi 54. ayet) (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)




فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهٖ اِلَّا اَنْ قَالُوا اَخْرِجُوا اٰلَ لُوطٍ مِنْ قَرْيَتِكُمْ اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
Resim---''Fe ma kane cevabe kavmihi illa en kalu ahricu ale lutim min karyetikum, innehum unasuy yetetahherûn.
Buna kavminin cevabı sadece: «Lût ailesini memleketinizden çıkarın; baksanıza onlar (bizim yaptıklarımızdan) temiz kalmak isteyen insanlarmış!» demelerinden ibaret oldu.''
(NEML suresi 56. ayet) (Resmi: 27/İniş:48/Alfabetik:81)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 7. Hz. Lut: لُوط aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »



فَآمَنَ لَهُ لُوطٌ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَى رَبِّي إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
1. fe : böylece, bunun üzerine, bundan sonra
2. âmene : îmân etti
3. lehu : ona
4. lûtun : Lut
5. ve kâle : ve dedi
6. innî : muhakkak ben
7. muhâcirun : hicret edenim, hicret edecek olanım
8. ilâ rabbî : Rabbime
9. innehu : çünkü o, muhakkak o
10. huve : o
11. el azîzu : azîz, güçlü ve üstün
12. el hakîmu : hüküm ve hikmet sahibi
Resim---''Fe âmene lehu lût (lûtun) ve kâle innî muhâcirun ilâ rabbî, innehu huvel azîzul hakîm(hakîmu).:Bunun üzerine Lût, ona (İbrahim’e) iman etti. İbrahim, “Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) hicret edeceğim. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi.''
(ANKEBÛT suresi 26. ayet) (Resmi:29/İniş:85/Alfabetik:8)


وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
1. ve : ve
2. vehebnâ : biz hibe ettik, armağan ettik, hediye ettik
3. lehu : ona
4. ishâka : İshak
5. ve ya'kûbe : ve Yâkub
6. ve : ve
7. cealnâ : biz kıldık, yaptık
8. fî : içinde
9. zurriyyeti-hi : onun zürriyeti
10. en nubuvvete : nebîlik, peygamberlik
11. ve el kitâbe, : ve kitap
12. ve âteynâ-hu : ve biz ona verdik
13. ecre-hu : onun ecrini
14. fî ed dunyâ, : dünyada
15. ve inne-hu : ve muhakkak ki o
16. fî el âhıreti : ahirette
17. le : mutlaka
18. min : den
19. es sâlihîne : salihler
Resim---''Ve vehebnâ lehû ishâka ve ya’kûbe ve cealnâ fî zurriyyetihin nubuvvete vel kitâbe, ve âteynâhu ecrehu fîd dunyâ, ve innehu fîl âhıreti le mines sâlihîn(sâlihîne).:Ona (İbrahim’e) İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükâfatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir.''
(ANKEBÛT suresi 27. ayet) (Resmi:29/İniş:85/Alfabetik:8)




وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّنَ الْعَالَمِينَ
1. ve : ve
2. lûtan : Lut
3. iz kâle : demişti
4. li kavmi-hi : onun kavmine, kendi kavmine
5. inne-kum : muhakkak siz
6. le : gerçekten
7. te'tûne : geliyorsunuz
8. el fâhışete : kötülüğe, fahişeliğe
9. mâ : olmadı, yapmadı
10. sebeka-kum : sizden önce geçmiş olanlar
11. bi-hâ : onu
12. min : den
13. ehadin : biri, birisi
14. min : den
15. el âlemîne : âlemler
Resim---''Ve lûtan iz kâle li kavmihî innekum le te’tûnel fâhışete mâ sebekakum bihâ min ehadin minel âlemîn(âlemîne).:Lût’u da peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayâsızlığı işliyorsunuz.”
(ANKEBÛT suresi 28. ayet) (Resmi:29/İniş:85/Alfabetik:8)



أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّبِيلَ وَتَأْتُونَ فِي نَادِيكُمُ الْمُنكَرَ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَن قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللَّهِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
1. e : mı
2. inne-kum : muhakkak siz
3. le te'tûne : mutlaka geliyorsunuz, geleceksiniz
4. er ricâle : erkekler
5. ve taktaûne : ve kesiyorsunuz, keseceksiniz
6. es sebîle : yol
7. ve te'tûne : ve geliyorsunuz
8. fî nâdî-kum : toplantılarınızda
9. el munkere : kötülük, hayasızlık
10. fe : artık
11. mâ kâne : olmadı
12. cevâbe : cevap
13. kavmi-hi : onun kavmi
14. illâ : den başka
15. en kâlû'ti-nâ : "bize getir'' demek
16. bi azâbi allâhi : Allah'ın azabı
17. in kunte : eğer sen isen
18. min es sâdikîne : sadıklardan, doğru sözlülerden
Resim---''E innekum le te’tûner ricâle ve taktaûnes sebîle ve te’tûne fî nâdîkumulmunker(munkere), fe mâ kâne cevâbe kavmihî illâ en kâlû’tinâ bi azâbillâhi in kunte mines sâdikîn(sâdikîne).:“Siz hâlâ erkeklere yanaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?” Kavminin cevabı, “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi Allah’ın azabını getir bize” demeden ibaret oldu.''
(ANKEBÛT suresi 29. ayet) (Resmi:29/İniş:85/Alfabetik:8)

قَالَ رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
1. kâle : dedi
2. rabbî : Rabbim
3. unsur-nî : bana yardım et
4. alâ : üzerine, 'e
5. el kavmi : kavim
6. el mufsidîne : müfsidler, fesat çıkaranlar
Resim---''Kâle rabbinsurnî alel kavmil mufsidîn(mufsidîne)..:(Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi''
(ANKEBÛT suresi 30. ayet) (Resmi:29/İniş:85/Alfabetik:8)


قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًا قَالُوا نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَن فِيهَا لَنُنَجِّيَنَّهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
1. kâle : dedi
2. inne : muhakkak ki
3. fîhâ : orada vardır
4. lûten : Lut
5. kâlû : dediler
6. nahnu : biz
7. a'lemu : daha iyi biliriz
8. bi men : kimseyi
9. fîhâ : orada
10. le nunecciyenne-hu : onu muhakkak kurtaracağız
11. ve ehle-hû : ve onun ailesi
12. illemreetehu (illâ emreete-hu) : onun hanımı hariç
13. kânet : oldu
14. min el gâbirîne : geride kalanlardan
Resim---''Kâle inne fîhâ lûtâ(lûten), kâlû nahnu a’lemu bi men fîhâ le nunecciyennehu ve ehlehû illemreetehu kânet minel gâbirîn(gâbirîne).: İbrahim, “Ama orada Lût var” dedi. Onlar, “Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz. Biz, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O, geri kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”
(ANKEBÛT suresi 32. ayet) (Resmi:29/İniş:85/Alfabetik:8)



وَلَمَّا أَن جَاءتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا امْرَأَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
1. ve lemmâ : ve olduğu zaman
2. en câet : gelmesi
3. rusulu-nâ : bizim resûllerimiz
4. lûtan : Lut
5. sîe : üzüldü
6. bi-him : onlara
7. ve dâka : ve içi daraldı
8. bi-him : onlarla
9. zer'ân : telâşlandı
10. ve kâlû : ve dediler
11. lâ tehaf : korkma
12. ve lâ tahzen : ve mahzun olma
13. innâ : muhakkak ki biz
14. muneccû-ke : seni kurtaracak olanlarız
15. ve ehle-ke : ve senin aileni
16. illemreeteke (illâ emreete-ke) : senin hanımın hariç
17. kânet : oldu
18. min el gâbirîne : geride kalanlardan
Resim---''Ve lemmâ en câet rusulunâ lûtan sîe bihim ve dâka bihim zer’ân, ve kâlû lâ tehaf ve lâ tahzen, innâ muneccûke ve ehleke illemreeteke kânet minel gâbirîn(gâbirîne).: Elçilerimiz Lût’a geldiklerinde, Lût, onlar yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik içine düştü. Elçiler ona, “Korkma, üzülme. Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O, geride kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”
(ANKEBÛT suresi 33. ayet) (Resmi:29/İniş:85/Alfabetik:8)


Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 7. Hz. Lut: لُوط aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »



إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِنِينَ
1. inne-hu : muhakkak o
2. min ibâdi-nâ : kullarımızdan
3. el mû'minîne : mü'minler
Resim---''İnnehu min ibâdinel mû’minîn(mû’minîne). Çünkü o bizim mü’min kullarımızdandı.''
(SÂFFÂT suresi 132. ayet) (Resmi:37/İniş:56/Alfabetik:90)

وَإِنَّ لُوطًا لَّمِنَ الْمُرْسَلِينَ
1. ve inne : ve muhakkak
2. lûtan : Lut
3. le : elbette, gerçekten
4. min el murselîne : gönderilen, gönderilmiş olan resûllerden
Resim---''Ve inne lûtan le minel murselîn(murselîne).:Şüphesiz Lût da peygamberlerdendi.''
(SÂFFÂT suresi 133. ayet) (Resmi:37/İniş:56/Alfabetik:90)


إِذْ نَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
1. iz : olduğu zaman, olmuştu
2. necceynâ-hu : onu kurtardık
3. ve ehle-hû : ve onun ailesi
4. ecmaîne : topluca, hepsi
Resim---''İz necceynâhu ve ehlehû ecmaîn(ecmaîne). (134-135) Hani biz onu ve geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın (kâfir olan eşi) dışında bütün ailesini kurtarmıştık.’’
(SÂFFÂT suresi 134. ayet) (Resmi:37/İniş:56/Alfabetik:90)

Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 7. Hz. Lut: لُوط aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »



كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو الْأَوْتَادِ
1. kezzebet : yalanladı
2. kable-hum : onlardan önce
3. kavmu nûhın : Nuh'un kavmi
4. ve âdun : ve Ad
5. ve fir'avnu : ve firavun
6. zû : sahip
7. el evtâdi : kazıklar
Resim---''Kezzebet kablehum kavmu nûhın ve âdun ve fir’avnu zul evtâdi.: (12-13) Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı.''
(SÂD suresi 12. ayet) (Resmi:38/İniş:38/Alfabetik:88)


وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَابُ الأَيْكَةِ أُوْلَئِكَ الْأَحْزَابُ
1. ve semûdu : ve Semud
2. ve kavmu lûtın : ve Lut'un kavmi
3. ve ashâbu el eyketi : ve Eyke halkı
4. ulâike : işte onlar
5. el ahzâbu : hizipler, fırkalar
Resim---''Ve semûdu ve kavmu lûtın ve ashâbul eykeh(eyketi), ulâikel ahzâb(ahzâbu).: (12-13) Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı.''
(SÂD suresi 13. ayet) (Resmi:38/İniş:38/Alfabetik:88)


Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 7. Hz. Lut: لُوط aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »


لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ
1. li nursile : yollamamız (atmamız), yağdırmamız için
2. aleyhim : onların üzerlerine
3. hıcâreten : taşlar
4. min tînin : balçıktan
Resim---''Li nursile aleyhim hıcâreten min tînin.: (32-34) Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.”
(ZÂRİYÂT suresi 32. ayet) (Resmi:51/İniş:67/Alfabetik:111)


مُسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ
1. musevvemeten : işaretlenmiş, damgalanmış olan
2. inde : yanında, katında
3. rabbi-ke : Rabbin
4. li el musrifîne : müsrifler için, haddi aşanlar
Resim---''Musevvemeten inde rabbike lil musrifîn(musrifîne).: (32-34) Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.”
(ZÂRİYÂT suresi 33. ayet) (Resmi:51/İniş:67/Alfabetik:111)


فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
1. fe : o zaman, sonra
2. ahrecnâ : çıkardık
3. men kâne : kim varsa
4. fî-hâ : orada
5. min el mû'minîne : mü'minlerden
Resim---''Fe ahrecnâ men kâne fîhâ minel mû’minîn(mû’minîne).: Orada (Lût’un yöresinde) bulunan mü’minleri çıkardık.''
(ZÂRİYÂT suresi 34. ayet) (Resmi:51/İniş:67/Alfabetik:111)
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 7. Hz. Lut: لُوط aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »

وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَانُ لُوطٍ
1. ve âdun : ve Ad (kavmi)
2. ve fir'avnu : ve firavun
3. ve ihvânu : ve kardeşler
4. lûtın : Lut
Ve âdun ve fir’avnu ve ihvânu lûtın.:(12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.''
50 / KAF - 13


وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ
1. ve ashâbu el eyketi : ve Eyke halkı
2. ve kavmu : ve kavmi
3. tubbain : Tubba (kavmi)
4. kullun : hepsi
5. kezzebe : tekzip etti (yalanladı)
6. er rusule : resûller
7. fe : böylece
8. hakka : hak oldu
9. vaîdi : vaadim, vaadettiğim şey
Ve ashâbul eyketi ve kavmu tubbain, kullun kezzeber rusule fe hakka vaîdi.:(12-14) Onlardan önce Nûh kavmi, Ress halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût’un kardeşleri, Eykeliler, Tübba’ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti.''
50 / KAF - 14

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ
1. kezzebet : yalanladı
2. kavmu : kavim
3. lûtin : Lut
4. bi en nuzuri : uyarıları
Resim---''Kezzebet kavmu lûtın bin nuzur(nuzuri).:Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.''
(KAMER suresi 33. ayet) (Resmi:54/İniş:37/Alfabetik:52)



إِنَّا أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا إِلَّا آلَ لُوطٍ نَّجَّيْنَاهُم بِسَحَرٍ
1. innâ : muhakkak ki biz
2. erselnâ : biz gönderdik
3. aleyhim : onların üzerine
4. hâsiben : helâk edici kasırga
5. illâ : hariç
6. âle : ailesi
7. lûtin : Lut
8. necceynâ-hum : ve onları kurtardık
9. bi seharin : seher vakti
Resim---''İnnâ erselnâ aleyhim hâsiben illâ âle lût(lûtin), necceynâhum bi sehar(seharin).: (34-35) Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgâr gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükâfatlandırırız.''
(KAMER suresi 34. ayet) (Resmi:54/İniş:37/Alfabetik:52)



وَلَقَدْ أَنذَرَهُم بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ
1. ve lekad : ve andolsun
2. enzere-hum : onları uyardı
3. batşete-nâ : şiddetli azabımız ile yakalamamız
4. fe : fakat
5. temârev : şüphe ettiler, inkâr ettiler
6. bi en nuzuri : uyarıları
Resim---''Ve lekad enzerehum batşetenâ fe temârev bin nuzur(nuzuri).:Andolsun, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu uyarıları kuşkuyla karşıladılar.''
(KAMER suresi 35. ayet) (Resmi:54/İniş:37/Alfabetik:52)


وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَن ضَيْفِهِ فَطَمَسْنَا أَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَابِي وَنُذُرِ
1. ve lekad : ve andolsun
2. râvedû-hu an : göz koydular, kötü amelleri için ısrarla istediler
3. dayfi-hî : onun misafirleri
4. fe : böylece
5. tamesnâ : silip yok ettik
6. a'yune-hum : onların gözleri
7. fe : bunun üzerine
8. zûkû : tadın
9. azâbî : azabımı
10. ve nuzuri : ve inzarımı, uyarılarımı
Resim---''Ve lekad râvedûhu an dayfihî fe tamesnâ a’yunehum fe zûkû azâbî ve nuzur(nuzuri).: Andolsun, onlar onun (meleklerden olan) misafirlerinden nefislerindeki kötü arzuları tatmin etmek istediler. Biz de onların gözlerini silme kör ettik. “Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!” dedik.''
(KAMER suresi 36. ayet) (Resmi:54/İniş:37/Alfabetik:52)




+
Resim
Kullanıcı avatarı
tamersah tarik
Moderatör
Moderatör
Mesajlar: 778
Kayıt: 19 Eyl 2008, 02:00

Re: 8. Hz. Lut: لُوط aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen tamersah tarik »

Hz. Lut aleyhi's-selâmın hayatı
Lût Aleyhisselâmın Soyu:
Lût b.Hâran, b.Târah [1], b.Nahor, b.Saruğ'dur. [2]
Lût Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın Yeğeni, yani kardeşi Haran'ın oğlu idi. [3]

Lût Aleyhisselâmın Şekil Ve Şemaili:
Lût Aleyhisselâm; uzuna çalar orta boylu [4], beyaz tenli, güzel yüzlü, ince bu­runlu, küçük kulaklı, uzun parmaklı, güzel gülüştü idi. [5]

Lût Aleyhisselâmın İbrahim Aleyhisselâma İlk İman Ve Onunla Birlikte Hicret Edişi Ve Bazı Faziletleri:
Lût Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâma ilk iman eden (Ankebût: 26) ve Allah yo­lunda, Onunla birlikte hicret etmek şerefine eren [6], İbrahim Aleyhisselâmın yo­lunda ve Şeriatında, ibâdet ehli, cömerd, sabırlı, müttakî, konuksever, çiftçilik eder, eker biçer, elinin emeğiyle geçinir mübarek bir zattı. [7]
İbrahim Aleyhisselâmla yanındaki Muhacirler, Babil'den ayrılınca, Harran'a' [8] varıp orada, bir müddet oturdular. [9]
Oradan, Ürdün'e [10], Ürdün'den de, Mısır'a gittiler. [11]
Şam'a dönmek üzere [12], Mısır'dan ayrıldılar. [13]
İbrahim Aleyhisselâmla yanındakiler, Filistin toprağında, Filistin ile Kudüs ara­sında, Şam çölündeki Seb' diye anılan yere varıp indiler. [14]
İbrahim Aleyhisselâm, Seb' halkının, uygunsuz tutum ve davranışları yüzün­den, Seb'den ayrılarak Filistin toprağında Remle ile İlya (Kudüs) arasında bir ye­re gelip yerleşti, [15] ki, orası, Katt veya Kıtt diye anılan yer idi. [16]

Lût Aleyhisselâmın Sedum Ve Amure'ye Yerleşmesi:
Yüce Allah, İbrahim Aleyhisselâma, rızık ve geçim bolluğu, servet ve hizmet­çiler ihsan etti. [17]
İbrahim Aleyhisselâmın kardeşi Haran'ın oğlu Lût Aleyhisselâmın da orada malı çoğaldı.
İbrahim Aleyhisselâm, ona:"Yüce Allah, bizim mallarımızı, küçük büyük baş hayvanlarımızı çoğalttı.
Sen, yanımızdan ayrılıp Sedum ve Amure şehirlerine [18] yerleş!" dedi.
Bu şehirler, İbrahim Aleyhisselâmın oturduğu yerin yakınında idi,
Lût Aleyhisselâm, oraya gidip yerleşti.[19]
O taraflara gelen bir kral, Lût Aleyhisselâmla çarpıştı. [20] Kendisini, esir, mal­larını iğtinam edip sürdürdü.
İbrahim Aleyhisselâm, bunu, haber alır almaz, 318 kişilik maiyetiyle gidip çar­pışarak Lût Aleyhisselâmı kurtardı ve gasb edilen mallarını da, geri aldı.
Allah ve Resulünün düşmanlarından bir çoklarını öldürdü. Bozguna uğratarak kaçırdıklarını da, Dımaşk'ın doğusuna varıncaya kadar takip etti, kovaladı. [21]

Sedum Ve Diğer Şehirler Halkının İğrenç Ahlaksızlıkları:
Sedum ve diğer şehirler halkının, şehir dışında, yol üzerinde bostanları ve meyva bahçeleri vardı.
Yağmursuzluktan, kuraklık ve kıtlığa uğradıkları zaman, birbirlerine: "İçinde geçimliğiniz bulunan meyva bahçelerinizi, dışarıdan gelecek yolcular­dan koruyunuz!" dediler.
"Nasıl koruyalım?" dediler.
Birbirlerinin yanına gelip gittiler.
"Yurdlarınızın içinde bulunduğunuz ve tanımadığınız yabancıların elbisesini, soyunuz, çekip ırzına geçiniz!
Siz, böyle yapmayı, âdet edindiğiniz zaman, insanlar, şehirlerinize ayak basa­mazlar!" dediler ve dediklerini de, yapmağa başladılar. [22]
Artık, yolları, kesiyorlar, yurtlarından geçen erkek yolculara sataşıyorlar, on­larla, alay ediyorlar, yakaladıklarının ırzına geçiyorlardı!
Kendi toplantı yerlerinde.birbirleriyle osuruşmaktan,hattâ yollarda, açıktan açığa birbirlerinin ırzına geçmekten utanmıyorlardı![23]
Onlardan biri, bir kimsenin zorla ırzına geçer, onu, döver, sonra da:"Sana yaptığım bu işe karşılık, ücretimi, ver!" der, Hâkimleri de, fail lehine hüküm verirdir. [24]
Lût kavmi, bu hayasızlıklara, hayvanlar gibi ve belki hayvanları da, geride bı­rakacak derecede devam ediyorlardı. [25]
Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm, insanlardan, bu iğrenç işi işleyen­leri şöyle lanetler:"Lût kavminin amelini işleyen kimseye, Allah, lanet etsin! Lût kavminin amelini işleyen kimseye, Allah, lanet etsin! Lût kavminin amelini işleyen kimseye, Allah, lanet etsin! [26]
"Lût kavminin amelini işleyen kimse, mel'undur! [27]
Lût kavminin amelini işleyen kimse, mel'undur!"'[28]
"Ümmetimden, Lût kavminin amelini işleyerek ölen kimseyi, Allah, onların yanına nakl ve onlarla birlikte haşr eder!" [29]
"Kimi, Lût kavminin amelini işler halde bulursanız [30], o fiili işleyeni de, kendisiyle
o fiil işleneni de, öldürünüz!" [31]
"Üsttekini de, alttakini de, Recmediniz! [32]
"İkisini de, Recmediniz!"[33]
Lût kavminin erkekleri, kadınlarla evlenmeyi de, bırakmışlardı.[34]
Evlilerden, cinsî sapıklıklarını, karılarına da, uygulayanlar vardı.[35]
Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm, böyleleri hakkında da: "Karısının arkasından cinsî sapıklık yapan kimse, mel'undur!" buyurmuştur.[36]

Lût Aleyhisselâmın Peygamberliği Ve Bazı Faziletleri:
Lût Aleyhisselâm; Allah tarafından, kendilerine yüksek Meziyyetler [37], Hüküm ve İlim verilen Peygamberlerdendi. [38]
Yüce Allah, onu, küfürleri ve ahlaksızlıkları dillere destan olan Sedum ve diğer dört şehir halkına [39], Peygamber olarak gönderdi. [40]
Lût Aleyhisselâm, onların içinde yirmi dokuz yıl kadar kaldı. [41]
Onları, bir olan Allah'a ibâdete ve yapageldikleri haksızlık ve ahlaksızlıkları bı­rakmağa davet etmekten [42], davetini, kabul ve tevbe etmedikleri takdirde aza­ba uğrayacaklarını haber vermekten geri durmadı. [43]

Kur'ân-I Kerimin Lût Kavmi Hakkındaki Açıklaması:
Lût:"Şüphesiz ki, ben, size (gönderilmiş) emîn bir Peygamber'im!
Artık, Allah'dan korkunuz ve bana itaat ediniz!
Ben, buna karşılık, sizden hiç bir ücret istemiyorum.
Benim mükâfatım, âlemlerin Rabb'ından başkasına âid değildir.
Siz, Rabb'inizin, sizin için yarattığı zevcelerinizi bırakıp ta, insanların içinden er­keklere mi gidiyorsunuz?!
Hayır! (siz, helaldan, harama) tecavüz eden bir kavimsiniz! [44] Siz, sizden önce, âlemlerden hiç birinin yapmadığı hayâsızlığı mı yapıyorsunuz?! Demek siz, kadınları bırakıp ta, şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz ha!? Meğer, siz, haddi aşan bir kavimmişsiniz![45]
"Siz, gerçekten, öyle hayasızlığı (meydana) getiriyorsunuz ki, sizden önce, âlem­lerden hiç biri, bunu, yapmamıştır!
Siz, mutlaka, erkeklere gidecek, yol kesecek, toplantı yerinde, meşru olmayanı, yapıp duracak mısınız?!" dedi.[46]
Onlar:"Ey Lût! Sen (bu dâvadan) vaz geçmezsen, and olsun ki: mutlaka (memleketi­mizden kovulup) çıkarılanlardan olacaksın!" dediler.[47]
(Lût) Onlara:"Siz, gözünüz göre göre, hâlâ, o kötülüğü, yapacak mısınız?!
Gerçekten, siz, kadınları bırakıp da, şehvetle mutlaka, erkekJere yanaşacak mısınız?!
Hayır! Siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavmsiniz!" dedi.[48]
(Buna karşı) kavminin cevabı:"Lût Hanedanını, memleketinizden çıkarınız!
Çünkü, onlar, temizliğe zorlar insanlardır! "[49]
".....Eğer, sen, doğru söyleyenlerden isen, Allanın (bizi tehdid ettiğin) azabını
getir bize!" demelerinden başka (bir şey) olmadı.[50]
De ki:"Yâ Rab! O fesadcılar güruhuna karşı, bana yardım et![51]

Lût Kavmini Helak Etmeğe Giden Elçi Meleklerin İbrahim Aleyhisselâma Uğramaları:
Sedum'un azgın halkı, Lût Aleyhisselâmı, yalanladılar. Kibir ve gururlarını, artırdıkça, artırdılar.[52]
Yüce Allah, Lût Aleyhisselâmın duasını kabul edip [53] Resulüne yardım ve sedum halkını helak etmeyi, irâde buyurduğu zaman [54], Cebrail Aleyhisselâmı, iki Melekle [55] ki, Mîkâil ve İsrafil Aleyhiselâmlarla birlikte gönderdi.
Bu Melekler, genç ve güzel birer erkek suretinde yürüyerek gidip İbrahim Aleyhisselâma konuk oldular.[56]
Onlar; hem İbrahim Aleyhisselâma, İshak isminde bir oğlu doğacağını müjde­leyecekler, hem de, Lût kavmini helak edeceklerini haber vereceklerdi.[57]
Yüce Allah, bunu, Kur'ân-ı keriminde şöyle açıklar:"And olsun ki: Elçilerimiz (Melekler), İbrahim'e müjde ile gelip Selâm! dediler.
O da: Selâm! dedi ve hiç eğlenmeden, bir buzağı (kebabını) getirdi.
(İbrahim, konukların) buna, ellerinin uzanmadığını görünce, onların durumundan, hoşlanmadı. Onlardan, kalbine bir nevi' korku gizledi.
Onlar:Korkma! Çünki, biz, Lût kavmine gönderildik!" dediler.[58]
(İbrahim):"Ey gönderilen (Elçi)ler! Sizin işiniz (vazifeniz) nedir?" diye sordu.
(Elçiler):"Gerçekten, biz, günahkâr güruhuna gönderildik![59]
"Biz, bu memleketin ahalisini helak edeceğiz!
Çünkü, onun ahalisi, zâlim oldular!" dediler.[60]
Vaktâ ki, İbrahimden o korku gitti. Kendisine, bir de, müjde geldi.
(Şimdi, o) Lût kavmi hakkında (adetâ) bizim (Elçilerimiz)le mücâdele ediyor (Lûtla ona iman edenlerin de, azaba uğrayacaklarını sanarak korkuyor, onlara acıyor)du.
Çünkü, İbrahim, gerçekten, yumuşak huylu, yufka yürekli, kendisini, tamamıyla Allâha vermiş bir kişi idi [61]

İbrahim Aleyhisselâmın Elçi Meleklerle Tartışması:
Elçi Melekler:"Biz, şu kariyenin halkını, helak edeceğiz!
Çünki, oranın halkı, zâlim oldular!" dedikleri zaman, İbrahim Aleyhisselâm; onlara:"Siz, bir kariyeyi, içinde, dört yüz Mü'min bulunduğu halde, helak eder misi­niz?" diye sordu.
Elçi Melekler: "Hayır!" dediler. İbrahim Aleyhisselâm:"Siz, bir kariyeyi, içinde, üç yüz Mü'min bulunduğu halde, helak eder misi­niz?" diye sordu.
Elçi Melekler: "Hayır!" dediler. İbrahim Aleyhisselâm:"Siz, bir kariyeyi, içinde, iki yüz Mü'min bulunduğu halde, helak eder misiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler: "Hayır!" dediler. İbrahim Aleyhisselâm:"Siz, bir kariyeyi, içinde, yüz Mü'min bulunduğu halde, helak eder misiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler: "Hayır!" dediler.[62] İbrahim Aleyhisselâm:"Siz, bir kariyeyi, içinde, elli Müslüman bulunsa, ne dersiniz? [63] Oradakileri, helak eder misiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler:"Hayır!"[64] O kariye halkının içinde, Müslümanlardan, elli kişi bulunsa, onla­ra, azab etmeyiz!" dediler.[65]
İbrahim Aleyhisselâm:"Siz, bir kariyeyi,[66] içinde, kırk Mü'min bulunduğu halde, helak eder misi­niz?" diye sordu.
Elçi Melekler:"Hayır!" dediler.[67]
İbrahim Aleyhisselâm:"Siz, bir kariyeyi, içinde, otuz Müslüman bulunursa, ne dersiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler:"Bir kariye halkının içinde, otuz Müslüman bulunursa, azab etmeyiz!" dediler.[68]
İbrahim Aleyhisselâm:"Siz, bir kariyeyi, içinde, on dört Mü'min bulunduğu halde, helak eder misi­niz?" diye sordu.
Elçi Melekler:"Hayır!" dediler.[69]
İbrahim Aleyhisselâm:"Siz, bir kariyeyi, içinde, on Müslüman bulunursa, ne dersiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler:"Müslüman on kişi bulunursa da, azab etmeyiz!" dediler.
Bunun üzerne, İbrahim Aleyhisselâm:"İçinde, on Müslüman bulunmayan ve hayr olmayan bir kavim yoktur!" dedi.[70]
"Elçiler, ona:"Ey İbrahim! Ondan (bu mücâdeleden) vaz geç!
Çünkü, gerçek, şudur:Rabb'inin emri gelmiştir.
Onlara, muhakkak, red olunmayacak bir azab çatıcıdır!" dediler.[71]
(İbrahim):"Onların içinde Lût ta, var!" dedi.
Elçi Melekler:"Biz, orada, kimin bulunduğunu, çok iyi bileniz!
Onu da, Ehlini de, muhakkak, kurtaracağız,
Yalnız, geride (azapda) kalacaklardan olan karısı müstesna!" dediler.[72]

Elçi Meleklerin Lût Aleyhisselâmın Yurduna Gelişi Ve Ona Konuk Oluşu:
Yüce Allah; Lût kavmini helak etmek üzere gönderdiği Meleklere:"Lût, onlar aleyhinde dört defa şehâdette bulunursa, onları, helak etmenize izin verdim! [73]
Lût, onlar aleyhinde dört [74] kerre şehâdette bulunmadıkça, onları, helak etme­yiniz!" buyurmuştu.[75]
Elçi Melekler; İbrahim Aleyhisselâmın yanından ayrılarak Lût Aleyhisselâmın kariyesine doğru gittiler. Gündüzün ortasında oraya vardılar.
Sedum ırmağına ulaştıkları zaman, Lût Aleyhisselâmın, Ev halkı için, su dol­duran kızı ile karşılaştılar: Ona:"Ey genç kız! Konuk olunacak yer var mı?" diye sordular. Genç kız:"Evet! Konuklanacağınız, şurasıdır.
Fakat, ben, gidip yanınıza gelinceye kadar, içeri girmeyiniz!" dedi. Gidip Babasına:"Babacığım! Şehrin kapısı önündeki yiğitler, Senin yanına gelmek istiyorlar. Ben, onların yüzlerinden daha güzel yüzlüsünü görmüş değilim. Sakın, Senin kavmin, onları, yakalayıp kendilerine bir rezillik yapmasınlar!" dedi. Lût kavmi, erkek konuk kabul etmekten, Lût Aleyhisselâmı, men etmişler, ona: "Sen, aramızdan çekil! Erkekleri, biz konuklayacağız!" demişlerdi. [76]
Lût Aleyhisselâm; genç konukları, içeriye gizlice almış, onlardan, hiç kimsenin haberi olmamıştı.
Fakat, Lût Aleyhisselâmın karısı, gidip bunu, kavmine haber verdi ve:"Lût'un evinde, öyle genç erkekler var ki, ben, şimdiye kadar, ne onlar gibisi­ni, ne de, onların yüzlerindeki güzelliğin bir benzerini [77] ve kendilerinden yayı­lan güzel kokudan daha güzelini [78] görmüş değilim!" dedi.

Elçi Melekler, Lût Aleyhisselâma:"Biz, bu gece, sana, konuk olmak istiyoruz![79]
Biz, bu gece, sana, konuk'uz!" dediler.[80]
Lût (Aleyhisselâm):"Her halde, siz, yabancı, tanınmamış bir cemâatsiniz?" dedi.[81]
".....O, bunlar yüzünden, kaygıya düştü. Bunlar yüzünden, göğsü daraldı ve (ken­di kendine): bu, çetin bir gündür! dedi.'[82]
Lût Aleyhisselâm, onlara:"Siz, bu kariye halkının, ne yaptığını, biliyor musunuz?[83]
Siz, onların işini, işittiniz mi?" dedi.
Elçi Melekler:"Ne imiş onların işi?[84] Ne yapıyormuş onlar?" diye sordular.[85]
Lût Aleyhisselâm:"İnsanlar içinde, onlardan daha kötü bir kimse yoktur![86]
Ben, yer yüzünde, kötü iş işlenen yer olarak onların kariyesinden daha kötüsü bulunmadığına şehâdet ederim![87]
Vallahi, ben, yer yüzünde, onlardan daha habîs insanlar bulunabileceğini bil­miyorum!" dedi ve bu sözünü, dört[88] kere tekrarladı ve kavmi aleyhinde şehadette bulunmuş oldu.
Melekler, Lût Aleyhisselâmla birlikte eve girdiler.[89]
Lût Aleyhisselâmın Başı Dertte: "Şehir halkı, sevine sevine geldi.[90] Lût Aleyhiselâmın evini, her taraftan kuşattılar.[91] Lût Aleyhisselâm, kapıyı kapadı.
Elçi Meleklerle kendisi, içeride bulunuyor, kapının arkasından, onlarla münâ­kaşa ediyor, tartışıyor, içeriye girmemeleri için, onlara and veriyor[92], yalvarıyordu.[93]
Sedumlular ise, eve inmeğe, girmeğe çalışıyorlardı.[94]
Lût Aleyhisselâm:"Ey kavmim!"[95]
"Gerçekten, bunlar, benim konuklarımdır.[96]
"Beni, konuklarımın yanında rüsvay etmeyiniz! [97]
"Allah'dan korkunuz! Beni, tasalandırmayınız! [98]
"Eğer (dediğinizi) yapıcılar iseniz... [99]
".....işte, kızlarım! Sizin için, onlar, daha temizdir. (Onlarla, evleniniz.)
Allâh'dan korkunuz! Beni, konuklarımın içinde, küçük düşürmeyiniz!
Sizin içinizde, aklı erer, doğru yolu gösterir bir adam da, yok mudur?!" dedi.[100]
Onlar:"Biz, seni, il'e âleme (bizim bu gibi işlerimize) karışmaktan, men etmedik
mi?" [101]
And olsun ki: -senin de, bildiğin üzere- bizim, senin kızlarınla hiç bir hakk (ve ilgi)ımız yoktur.
Sen, bizim ne istediğimizi, elbette, bilirsin!" dediler. (Lût):"Ya size (yetecek) bir gücüm olsaydı, ya da, sarp bir kaleye sığınabilseydim [102]"
"Ben, sizin, bu yaptığınıza, elbette buğz edenlerdenim!
Ey Rabb'im! Beni ve Ehlimi, onların yapageldikleri (bu kötülüğün azâbın)dan kur­tar!" dedi. [103]
Elçi Melekler, Lût Aleyhisselâmın sıkıntıya ve zahmete uğradığını görünce, ona [104]
"Ey Lût! Emîn ol ki: biz, Rabb'inin Elçileriyiz!
Onlar, sana, kat'iyyen dokunamazlar!
Sen, hemen, gecenin bir kısmında ailenle yürü! (yola çık!)
İçinizden, hiç biri geri kalmasın!
Yalnız, karın müstesnadır!
Çünkü, onlara isabet edecek (azab), hiç şüphesiz, ona da, çarpacaktır!
O halde, gecenin bir kısmında aileni, yürüt.
Sen de, arkalarından git!
Sizden, hiç kimse ardına dönüp bakmasın!
Emrolunacağınız yere geçip gidiniz [105]
Onlara, va'd olunan (helak) vakti, sabah vaktidir.
Sabah vakti de, yakın değil midir?" [106]
Kapıyı, aç! Sen, bizi, onlarla başbaşa bırak!" dediler. [107]
Lût Aleyhisselâm, kapıyı, açınca [108], Sedumlu azgınlar, içeri daldılar. Elçi Me­leklerin yanına girdiler. [109]
Elçi Meleklere, kötülük yapmağa kalkıştılar. [110]
Cebrail Aleyhisselâm, Sedumlu azgınları, cezalandırmak için, Rabbinden, izin istedi.
İzin verilince, Cebrail Aleyhisselâm, kanadını, onların yüzlerine çarpıp hepsi­nin gözlerini, silme kör etti!
Onlar, hemen geri döndüler:"Ey Lût! Sen, bize Sihirbazlar getirdin! Bizi, senin gibi, sihirledin! [111]
Hele, sabaha bir çıkalım! [112]
Yine, döneriz!" [113] diyerek Lût Aleyhisselâmı, tehdid ediyorlar [114], aynı za­manda, birbirilerini çiğneyerek kör bir halde dışarı çıkmağa [115], tutunmak için du­varları bulmağa çalışıyorlar [116], fakat ne gidecekleri yolu biliyorlar, ne de, ken­dilerine evleri gösteriliyordu! [117]
"Kör olduk! Kör olduk!
Yer yüzündeki halkın en Sihirbazları, Lût'un evindedir!" diye söyleni­yorlardı. [118]

Lût Kavminin Helak Edilişi:
Lût kavminin kötü tutum ve davranışları ve helak edilişleri, Kurân-ı kerimde şöy­le açıklanır:"Ona (Lût'a) şu (kesin) emri Vahy ettik:Sabaha çıkarlarken, onların, arkası, muhakkak, kesilmiş olacaktır! [119]
"Lût kavmi, (kendilerini azabla) korkutan (emir)leri, yalan saydılar. [120]
"And olsun ki: (Lût), onlara (kendilerini) azabla yakalayacağımızı da, haber vermişti.
Fakat, onlar, bu korkutmaları, şüphe ile yalanladılar. [121]
"Hayatına yemin ederim ki: onlar, sarhoşlukları (azgınlıkları) içinde, muhakkak, serseri bir halde idiler.[122]
"And olsun ki: onlar, konuklarına (bile) kötülük yapmayı kast etmişlerdi.
Biz de, gözlerini, silme kör ediverdik!
İşte, azabımızı ve tehdidlerimizi (n akıbetini) tadınız!" (dedik) [123]
"And olsun ki: onlara, bir sabah (yakalarını) asla bırakmayacak olan bir azab baskın yaptı.
İşte, (dedik) tadınız benim azabımı ve tehdidlerimin akıbetini!" [124]
"Onları, Işrak vaktine girdikleri sırada, o (korkunç) sayha (çığlık), birden yakalayıverdi!
Hemen (şehirlerinin) üstünü, altına getirdik!
Tepelerine de, balçıktan pişirilmiş bir taş (yağmuru) yağdırdık! "[125]
Vaktâ ki, azab emrimiz geldi. (O memleketin) üstünü, altına getirdik! Tepelerine de, balçıktan pişirilmiş, istiflenmiş taşlar yağdırdık ki, onlar, Rabb'inin katında hep damgalanmışlardı. Onlar, zâlimlerden uzak değildir." [126]
"Onların üzerine, bir (azab) yağmuru yağdırdık.
İşte, bak! Günahkârların sonu, nice olmuştur! [127]
"Allah, küfredenlere Nuh'un karısı ile Lût'un karısını misal olarak gösterdi:
Onlar, kullarımızdan iki iyi kulun (nikâhı) altında idiler.
Böyle iken, hainlik ettiler de (o iki zevç) onları, Allah'ın azabından hiç bir şeyle kurtaramadılar. Onlara (o iki kadına): "Ateşe girenlerle birlikte siz de, giriniz!" denildi. [128]
"O şehrin harabeleri [129] gerçekten, (herkesin görebileceği işlek) bir yol üstün­de (hâlâ) durucudur!"
"Bunda, iman edenler için, muhakkak, bir ibret vardır. "[130]
"And olsun ki: aklını, kullanacak bir kavim için, biz, oradan, apaçık bir nişâne bırakmışız." [131]


Lût Aleyhisselâmın Karısının Helaki:
Lût Aleyhisselâmın karısı, duyduğu korkunç bir gürültü üzerine arkasına dönüp: "Vaah kavimciğim!" diyerek açındığı sırada, Yüce Allah, gönderdiği şeyle[132], taşla [133] onu da, helak edip [134] özlediği kavmine kavuşturdu. [135]
Lût Aleyhisselâmın imansız karısının adı, Vâhile idi. [136]

Lût Aleyhisselâmla Ev Halkının Şam Taraflarına Gidişi:
Seher vakti olunca, Yüce Allah, Lût Aleyhisselâm ile Ev halkını, Şam'a doğru yollandırdı.[137]

Lût Aleyhisselâmın Filistinde Oturuşu Ve Vefatı :
Lût Aleyhisselâm; vefat edinceye kadar, Şam-Filistin toprağında, Amcası İbra­him Aleyhisselâmla birlikte oturdu.
İbrahim Aleyhisselâm; Lût Aleyhisselâmın kızı ile, Medyen b.İbrahim'i evlendirdi.
Yüce Allah, onun neslini de, bereketlendirdi; Medyen halkı, onlardan hâsıl oldu. [138]
Lût Aleyhisselâmın, kavminin helakinden yedi yıl sonra vefat ettiği de söylenir.
Lût Aleyhisselâmın, Hz.Şâre ile İbrahim Aleyhisselâm ve oğullarının gömüldük­leri kabirlerinin civarında, İbrahim Aleyhisselâma aid Yakîn diye anılan Mescid'e bir fersah kadar uzaklıkta bulunan köydeki kabrine gömüldü. [139]

Ona ve gönderilen bütün Peygamberlere Selâm olsun![140]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.54, Taberî-Tarih c.1,s.125, Sâlebi-Arais s.102, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.13O, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.100.
[2] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.54.
[3] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.54, İbn.Kuteybe-Uyûnül'ahbar c.1,s.314, Yâkubî-Tarih c.1,s.24, Taberî-Tarih c.1,s.125,
Hâkim-Müstedrek c.2,s.561, Sâlebî-Arais s.102, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1 ,s.15O, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s. 100.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/245.
[4] Beyhakî-Delâilünnübüvve c. 1 ,s.29O, Zehebî-Tarihulislam-Sîretünnebî s.531, Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1,s. 103, Hâkimden naklen Ebülfida-Tefsir c.2,s.252, Süyûti-Hasâisülkübrâc.2,s.129, Diyar.8ekri-Hamîsc.1,s.22.
[5] Hâkim-Müstedrek c.2,s.561-562.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/245.
[6] Mîr Hâvend-Ravzatussafa Terceme s.174.
[7] Taberî-Tarih c.1,s.125, Sâlebî-Arais s.78-79, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.150, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.
[8] Harran'a, Lut Aleyhisselâmın babası Haran'dan dolayı Harran ismi verilmiştir. (İbn.Kuteybe-Uyûnül'ahbar
c.1,s.314).
[9] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.159-160.
[10] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46, İbn.Kuteybe-Maarif s.15, Taberî-Tarih c.1,s.16O.
[11] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.125.
[12] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.125, Sâlebî-Arâis s.80, İbn.Esîr-Kâmil c.1, s.102.
[13] Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.201-202.
[14] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46-47, Taberî-Tarih c.1,s.127.
[15] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47, Taberî-Tarih c.1,s.127, Sâlebî-Arais s.80, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.102.
[16] Taberî-Tarih c.1,s.127, Sâlebî-Arais s.80, Yâkut-Mûcemülbüldan c.4,s.373, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O2.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/245-246.
[17] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47, Taberî-Tarih c.1,s. 127, Sâlebî-Arais s.80-81.
[18] (*) Lut Aleyhisselâmın Yerleştiği Sedum (Yâkut-Mucemülbüldan c.3,s.20O) Şam ile Medine arasındadır. (Taberî-Tarih c.1,s. 157)
Mü'tefike diye anılan beş şehirden mürekkep olup en büyüğü Sedumdu.
Rivayete göre: dört şehirden her birinde yüzer bin nüfus vardı (Taberî-Tarih c.1,s.156-158, Hâkim-Müstedrek c.2,s.562, Sâlebî-Arais s.106, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.122).
[19] Yâkubî-Tarih c.1,s.24-25, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.152, İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.36.
[20] Yâkubî-Tarih c.1,s.25.
[21] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.152-153, İbn.Haldun-Ta.c.2,ks.1,s.36.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/246.
[22] Hâkim-Müstedrek c.2,s.562
[23] Taberî-Tarih c.1,s.151-152, Sâlebî-Arais s.101, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.118, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178.
[24] Yâkubî-Tarihc.1,s.25
[25] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178
[26] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.317, Münzirî-Ettirgib vetterhib c.3,s.287
[27] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.317, Tirmizî-Sünen c.4,s.58, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.153, Münzirî-
Ettergîb vetterhîb c.3,s.286
[28] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.317, Münzirî-Ettergıb vetterhib c.3,s.286
[29] Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.153, Süyûtî-Câmiüssagir c.2,s.181
[30] Ebû Davud-Sünen c.4,s.158, Tirmizî-Sünen c.4,s.57, ibn.Mace-Sünen C.2.S.856
[31] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.300, Ebu Davud-Sünen c.4,s.158, Tirmizi-Sünen c.4,s.57, İbn.Mace-Sünen
c.2,s.856 Hâkim-Müstedrek c.4,s.355
[32] Ebu Davud-Sünen c.4,s.158, ibn.Mace-Sünen c.2,s.856
[33] Ebu Davud-Sünen c.4,s.158, İbn.Mace-Sünen c.2,s.856, Hâkim-Müstedrek c.4,s.355.
[34] Yâkubî-Tarih c.1,s.25.
[35] Âiî-Künhüi'ahbar C.2.S.169.
[36] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.444, Ebu Davud-Sünen c.4,s.249, Begavi-Mesabihussünne c.2,s.23
* Meallerini sunduğumuz Hadis-i şerifler; son zamanlarda, bazı İslam düşmanlarınca, eş cinselliğin, Islamiyette kabul gördüğü hakkında yapılan iddia ve iftiranın, ne kadar yersiz ve tutarsız olduğunu göstermeğe yeterdir.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/246-248.
[37] En'am: 86[38] Enbiyâ: 74.
[39] Taberî-Tarih c.1 ,s.151, Mes'ûdi-Murucuzzeheb c.1 ,s.45, Hâkim-Müstedrek c.2,s.562, Sâlebî-Arais s.103, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.
[40] Sâffât: 133, Taberî-Tarih c.1,s.1S1, Hâkim-Müstedrek c.2,s.562, Sâlebî-Arais s.103, ibn.Esîr-Kâmil C.1.S.118.
[41] Mes'ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.46, Hâkim-Müstedrek c.2,s.562.
[42] Hâkim-Müstedrek c.2,s.562, Ebülferec Ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.15O, İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.118, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s. 178.
[43] Taberî-Tarih c.1,s.152, Sâlebî-Arais s.103, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/248.
[44] Şuarâ: 162.[45] Araf: 80-81.[46] Ankebût: 28.[47] Şuarâ: 163-167.[48] Nemi: 54-55.[49] Nemi: 56.
[50] Ankebût: 29.[51] Ankebût: 30.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/248-249.
[52] İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.36
[53] Şâlebî-Arais s.103, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178.
[54] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.
[55] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esir-Kâmil c.1,s.118.
[56] Taberî-Tarih c.1,s.153, Salebî-Arais c.103, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.
[57] Taberî-Tarih c.1,s.153, Sâlebî-Arais s.103, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.119, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178.
[58] Hûd: 69-70.[59] Hıcr: 58.[60] Ankebût: 31.[61] Hûd: 74-75.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/249-250.
[62] Taberî-Tarih c.1,s.153, Sâlebi-Arais s.103, Ebülferec ibn.Ceyzî-Tabsıra c.1,s.151.
[63] İbn.Ebî Şeybe-Musannef C.11.S.524, Taberî-Tarih C.1.S.153, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.119.
[64] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524.
[65] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.119
[66] Taberî-Tarih c. 1 ,s.153, Sâlebi-Arais s. 103, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c. 1 ,s. 151, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.179.
[67] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524, Taberî-Tarih c.1,s.153, Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c-1.s151, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.179.
[68] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.119
[69] Taberî-Tarihc.1,s.153, Sâlebî-Araiss.103, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsırac.1,s.151, Ebülfida-Elbidaye vennihaye C.1.S.179.
[70] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.119.
[71] Hûd: 76.[72] Ankebût: 32.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/250-252.
[73] Taberî-Tarih c.1.s. 154.
[74] Veya üç kere (İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.523).
[75] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.523, Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104, İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.120.
[76] Taberi-Tarih c.1 ,s.154, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563, Sâlebî-Arais s.104, ibn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.12O, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s. 179-180.
[77] Taberî-Tarih c.1 ,s.154, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563, Sâlebî-Arais s.104 İbn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.12O, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s. 179-180.
[78] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524.
[79] Taberî-Tarih c.1,s. 154.
[80] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O.
[81] Hıcr: 62.[82] Hûd: 77.
[83] ibn.EEbî Şeybe-Musannef c.11,s.524, Taberî-Tarih c.1,s,154, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O.
[84] Taberî-Tarih c.1,s.154, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O.
[85] ibn.Ebî Şeybe-Musannef c.11.S.524.
[86] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524.
[87] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104.
[88] Veya üç kere (İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524)
[89] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/252-254.
[90] Hıcr: 67
[91] Taberî-Tarih c.1,s.156
[92] Sâlebî-Arais s.105.
[93] Taberî-tarih c.1,s.157.
[94] Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152.
[95] Taberî-Tarih c.1,s.157 .
[96] Hıcr: 68.
[97] Hıcr: 68, Taberî-Tarih c.1,s.157.
[98] Hıcr: 69.[99] Hıcr: 71.[100] Hûd: 78.[101] Hıcr: 70.[102] Hûd: 79-80.[103] Şuarâ: 168-169.
[104] Sâlebî-Arais s. 105, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152.
[105] Hıcr: 65.[106] Hûd: 81.
[107] Sâlebî-Arais s. 105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152.
[108] Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121
[109] Taberî-Tarih c.1,8.156, Salebî-Arais s.105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121
[110] Kamer: 37
[111] Taberî-Tarih c.1,s.156, Sâlebî-Arais s.105
[112] Taberî-Tarih c.1,s.156, Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1s.152.
[113] Taberî-Tarih c.1,s.157.
[114] Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec-Tabsıra c.1,s.152.
[115] Taberî-Tarih c.1,s. 156, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121.
[116] Taberî-Tarih c.1,s.155.
[117] Sâlebî-Arais s.105.
[118] Taberî-Tarih c.1,s. 156, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563, Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/254-256.
[119] Hıcr: 66.[120] Kamer: 33.[121] Kamer: 36.[122] Hıcr: 72.[123] Kamer: 37.[124] Kamer: 39.
[125] Hıcr: 73-74.[126] Hûd: 82-83.[127] Ârâf: 84.[128] Tahrim: 10.
[129] Mes'ûdîye göre: Hicretin 332. yılında Lut kavminin yurdu, harap bir halde mevcud olup oralarda hiç bir kimse bulunmamakta, yerlerde de, damgalanmış, siyah, parlak taşlar görülmekte idi. (Mes'ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.46).
[130] Hıcr: 76-77.[131] Ankebût: 35.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/256-257.
[132] Taberî-Tarih c.1,s.155, Sâlebî-Arais s.106, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.121, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.182, Diyar.Bekri-Hamis c.1,s.87
[133] Diyar.Bekrî-Hamîs c.1,s.87
[134] Taberi-Tarih c.1,s.155, Sâlebî-Arais s.106, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121- Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.182, Diyar.Bekrî-Hamis c.1,s.87
[135] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.182
[136] İbn.Habib-Kitabülmuhabber s.383.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/258.
[137] Taberi-Tarih c.1,s.156, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.121
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/258.
[138] İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.37,38,44
[139] Mir Havend-Ravzatussafa Terceme s.174, Âlî-Künhül'ahbar c.2,s.173
* Bir Fersah: üç Mil'dir.
Bir Mil: dört bin Zira'dır.
Bir Zira': yirmi dört Parmak'tır.
Bir Parmak: birinin karnı, diğerinin arkasına gelmek üzre altı tane Arpa enidir.
Bir Arpa eni: katır kuyruğunun, yanyana dizilen altı teli kadardır.
(Mir Havend-Ravzatussafa Terceme s.65)
[140] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/258.
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 8. Hz. Lut: لُوط aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »



ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ كَفَرُوا اِمْرَأَةَ نُوحٍ وَاِمْرَأَةَ لُوطٍ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَقِيلَ ادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِلِينَ
Resim---''Dareballâhu meselen lillezîne keferûmreete nûhın vemreete lût(lûtın), kânetâ tahte abdeyni min ibâdinâ sâlihayni fe hânetâhumâ fe lem yugniyâ anhumâ minallâhi şey’en ve kîledhulen nâre mead dâhılîn(dâhilîne).:Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kulun (nikahı) altında idiler, onlara hıyanet ettiler. (Kocaları,) Allah'tan hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): «Haydi girenlerle birlikte siz de ateşe girin!» denildi.’’
(TAHRÎM suresi 10. ayet) (Resmi: 66/İniş:106/Alfabetik:97)


Fasil : AHÂDÎS-İ ENBİYÂ ALEYHİMÜ`S-SALÂTÜ VE`S-SELÂM BAHSİ
Konu : İbrâhim (A.S)`ın ölülerin diriltilmesine dair aklî istidlâli;Lût (A.S);Yûsuf (A.S)
Ravi : Ebû Hüreyre
Baslik : İBRÂHÎM, LÛT, YÛSÜF PEYGAMBERLERE ÂİT ÜÇ VÂKIA
Hadis : Rivâyet olunduğuna göre Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem (tevâzu` ederek) şöyle buyurmuştur: (ölen bir zî-hayâtın diriltilmesinden şüphelenmeğe) biz İbrâhîm`den daha haklıyız. İbrâhîm Cenâb-ı Hakk`a: - Yâ Rab, ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster! diye niyâz ettiği zaman İbrâhîm`e Rabb`ı: - Yoksa bu işe inanmıyor musun? demişti. İbrâhîm: - Hayır, inanıyorum yâ Rabbî! Şu kadar ki, nasıl diriltildiğine gönlüm iyice kansın, yatışsın istiyorum, demiştir. Allah, Lût Peygambere de rahmet etsin! O da (Allah`a ilticâ edip dururken) kavmine: [Benim size karşı bir kuvvetim olsaydı, yâhut çok sarp bir kaleye sığınabilseydim. (misâfirlerimi şerrinizden sıyânet ederdim) demiştir]. (Sonra) Resûlullah: [Eğer ben zindanda Yûsuf`un kaldığı gibi uzun zaman mahpus kalsaydım (onu) mahbesten çağırmağa gelen kişinin o da`vetine hemen icâbet ederdim (de: haydi efendine git de tahkîkat yapsın!) demezdim] buyurmuştur.
Hadis No : 1385
Resim
Kullanıcı avatarı
seyyidin
Yeni Üye
Yeni Üye
Mesajlar: 7
Kayıt: 27 Ara 2010, 07:00

Re: 8. Hz. Lut: aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen seyyidin »

selamünaleyküm

Allah'ımın rahmeti üzerinize güneş gibi doğar inşallah Amin..kardeşim insanların ufkunu açan ve çok güzel paylaşımlarınız için gösterdiğiniz görsel ve yazılı olarak insan olanın ruhuna işleyen bilgilendirici konuları bizlere kadar ulaştıran emeğinize ve emeği geçenlere çok,çok teşekkür ederim. Allah'ma emanet olun inşallah amin

Allâhumme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidina Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min-cemî’il-ehvâli vel âfat. Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâcât ve tutahhirunâ bihâ min-cemîi’s-seyyiât ve terfe’unâ bihâ a’lâ’d-deracât ve tubelliğunâ bihâ aksâ’l-ğayât min cemiîl-hayrâti fî’l-hayâti ve ba’del-memât birahmetike Yâ erhame’r-rahimîn. Hasbunellahu ve ni’mel vekîl, ni’mel mevlâ ve ni’me’n-nasîr. Ğufraneke rabbenâ ve ileyke’l-masîr.”

Duânın Mânâsı:

Allahım! Efendimiz Muhammed’e (sav) ve onun ehli beytine salât et. Bu salâvat o derece değerli olsun ki: Onun hürmetine bizi bütün korku ve belalardan kurtarsın. Bizim ihtiyaçlarımızı o salâvat hürmetine yerine getirsin, bizi bütün günahlardan bu salâvat hürmetine temizlersin, o salâvat hürmetine bizi derecelerin en üstüne yüceltirsin, o salâvat hürmetine hayatta ve öldükten sonra düşünülebilecek bütün hayırlar konusunda gayelerin en sonuna kadar ulaştırsın. Ey merhametlilerin merhametlisi bize bunları merhametinle nasip et. Allah Tealâ bize kafidir ve ne iyi bir dost, ne iyi bir vekildir. Ey Rabbimiz, senin mağfiretini dileriz, dönüş yalnız sanadır.”


***

Sıkıntılı ve tehlikeli zamanlarda bu mübarek salavatı okuyan kimse dünya ve ahiretin sıkıntılarından kurtulur. Huzurlu olmak istiyorsan bu salavatı okumaya devam et ve bir an olsun istiğfarı elden bırakma. Çünkü Salavat-ı Münciye bir hacet için okunursa, şimşek gibi süratli tesir eder.
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 8. Hz. Lut: aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »

Ve aleyküm Es-SELÂM rahmetullâhi ve berekâtuhu. değerli kardeşimiz seyyidin
İçten DUÂnız için Cezâkellâhu hayran (Allah sana hayırlı mükâfaat versin!)

"Biz MuhaMMedîyiz demek 28 peygamber aleyhi's-selâm’ı içinde tutar. Muhammed aleyhi's-selâmı DUYdu ve UYduysa ona ceNNet vardır. NÛR-u MÎMe ulaşmıştır. "
Kul İhvÂNi
(Gece Sohbetleri- 1 Mart 2008)


28 Peygamber aleyhi's-selâm’ı işlememizin SEBEBi
7X 4 = 28
7:(kemalat Makamı)
4: (4’lü sistemler ile TEVHİDi, '' ilahe illâ ALLAH’’ı Ânlamaya çalıştığımız ilahi eğitim ve öğretim sistemi)

İŞlediğimiz 7 RENK sistemi GÖR-SELLikten ziyade kendimizin ve kardeşlerimizin daha iyi ÂNlıyaBİLmemiz içindir.

Tabiî ki bu SİSTEMler için
KEMÂLAT ANA FORMÜLÜ şarttır.

KEMÂLAT ANA FORMÜLÜ içinde;
BEDENin TERBİYEsi için; KİŞİnin GAYRETi,
NEFSin TEZKİYEsi için; PÎRinin HİMMETi,
KALBin TASFİYEsi için; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ŞEFÂATı,
RÛHun TECLİYEsi için; ALLAH celle celâluhunun HİDÂYETi gerekmektedir.

Kul İhvÂNi Hocamız; '' KİŞİ 28 Peygamber aleyhi's-selâm ŞEHRine farkında olsun yada olmasın uğrar.’’ Demişti.

Kısa açıklama ile bir iki örnek vermek gerekirse
EYYUP aleyhi's-selâmın ŞEHRine hangimiz uğramamışızdır.
YAKUP aleyhi's-selâm ŞEHRine hangimiz uğramamışızdır.
YUSUF aleyhi's-selâm ŞEHRine hangimiz uğramamışızdır.
HAYYatlarından bölümlerde kardeşlerimiz tarafından aktarılmıştır ki daha ÂNlaşılır olması için.

Almış olduğumuz İlâhi eğitim-öğretimle 28 Peygamber aleyhi's-selâm ŞEHRinde neler OLmakta!
BİZe ne ÂNlatılmak istenmekte?
KUR’ÂN-ı KERÎM ve HADİS-İ ŞERİFler ışığında
FARKında OLduğumuzun FARKın- FARKına VARaBİLecekmiyiz?

''MuhaMMedî Melamette Kemâlât-gelişim-erişim; İLİM, İRADE, İDRAK ve İŞTİRAKle yapılmakta.’’ denmekte

İLM-eN ResimYâ RabbResim ALLAH celle celâlihu! diyeBİLcekmiyiz?
EDEB-eN ResimYâ HakkResim ALLAH celle celâlihu! diyeBİLcekmiyiz?
İRFÂN-eNResim Yâ Hayy ResimALLAH celle celâlihu! diyeBİLcekmiyiz?
ERKÂN-enResim Yâ HuuuResim ALLAH celle celâlihu!.. diyeBİLcekmiyiz?

Fasil:İMAN VE İSLAM HAKKINDA
Konu:İman ve İslam`ın Fazileti
Ravi:Vehb İbnu Münebbih
HADİS-İ ŞERİF no: 12
*---- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e : "La ilahe illâ ALLAH cennetin anahtarı değil mi? " dendi de: "Evet, öyledir ama dişsiz anahtar olur mu? Dişleri olan anahtarın varsa kapın açılır, yoksa kapalı kalır, açılmaz" cevabını verdi.

HADİS-İ ŞERİFde buyrulduğu gibi ÂNahtarımız var çok şükür ElhamdulillahiRABBilâlemin!

VAR OLan DİŞlerinide Hayalî-Taklidi İmanla aşındırdığımız için İlâhi eğitim-öğretim programı ile tekrarlarsak Gerçek-Tahkiki İmanla benlik KİRlerimizden arınıp temizlenmeye GAYRET göstermekteyiz. إِن شَاء اللَّهُ

Kul İhvÂNi Hocamız ''Rızaullah'ın Yolu İhlaslı hasbi hizmettir...’’demektedir.

MuhaMMedî YOLumuzda BİLerek, BULarak- OLarak HEP BİRlikte YAŞAyıp İhlaslı hasbi hizmete yarışalım إِن شَاء اللَّهُ



MuhaMMedi MuHABBEtlerimİZle!....
Resim
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Re: 8. Hz. Lut: aleyhi's-selâm....

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

Ayırmak; Taşı, Pirinci
Bir Bilmez İnsan Bilinci..
Kâmil KALbinde Doğ Âşık
“Meryem-in İSÂ-sı İNCİ…”
Aleyhumu’s- Selâmmm…


Resim

ZEVK 4650

SıRR SeDeF-in SîNeSîNe, SıRRlanan Bir KuM Tanesi
KâMiLin SıRRın SIVAnır, DüRR-i Yekta DüRR Dânesi
TaŞ ya da İNCi OL-mayı.. Tercih eden İNS-ÂN NEFSi
“SeDeFini DELmek!” ise ResimGâbirîn” ler Efsânesi!..


24.10.11 19:15
trstkk..brs..

Gabere: Gitmek ya da Kalmakta serbest olup kalmayı seçmek.
Gabire: Yaranın çok azgınlaşması.
Gabbere: Bir şeyi toza bulamak.
Gubâru: toz.
“SeDeFini DELmek!”: Doğduğu Kâmilin Kalbini delmek, Verdiği EDEB Terbiyesini çıkarıp atarak gaflet, cehâlet, dalalet ve ihanet batağına geri dönmek.. kalleşlik etmek..
Gâbirîn: Geridönen, cehalette kalan, helak olan..


Kur'ân-ı Kerimimizde Lût aleyhi's-selâmın karısından bahsederek 7 yerde geçmekte..
Hiçbir kadın bu şekilde 7 yönlü yerilmemiştir Kur'ân-ı Kerimde..

فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلاَّ امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
Resim---Fe enceynâhu ve ehlehû illemreetehu kânet minel gâbirîn(gâbirîne) : Bunun üzerine biz, karısı dışında onu (Lût'u ) ve ailesini kurtardık; o (karısı) ise (helake uğrayanlar arasında) geride kalanlardandı.”
(A'RAF 7/83)

إِلاَّ امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَا إِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِرِينَ
Resim---İllemre’etehu kaddernâ innehâ le minel gâbirîn(gâbirîne) : (Fakat Lût'un) karısı müstesna; biz onun geri kalanlardan olmasını takdir ettik.”
(HİCR 15/60)

إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
Resim---İllâ acûzen fîl gâbirîn(gâbirîne) : Ancak bir kocakarı (Lût’un Karısı) müstesna. O, geride kalanlardan (oldu).
(ŞUARA 26/171)

فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَاهَا مِنَ الْغَابِرِينَ
Resim---Fe enceynâhu ve ehlehû illemreetehu kaddernâhâ minel gâbirîn(gâbirîne) : Biz de, onu (Lût'u ) ve ailesini kurtardık, yalnızca karısı hariç; onu geride (azab içinde kalanlar arasında) takdir ettik.”
(NEML 27/57)

قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًا قَالُوا نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَن فِيهَا لَنُنَجِّيَنَّهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
Resim---Kâle inne fîhâ lûtâ(lûten), kâlû nahnu a’lemu bi men fîhâ le nunecciyennehu ve ehlehû illemreetehu kânet minel gâbirîn(gâbirîne) : (İbrahim) dedi ki: Ama orada Lût var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır.”
(ANKEBÛT 29/32)

وَلَمَّا أَن جَاءتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا امْرَأَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
Resim---Ve lemmâ en câet rusulunâ lûtan sîe bihim ve dâka bihim zer’ân, ve kâlû lâ tehaf ve lâ tahzen, innâ muneccûke ve ehleke illemreeteke kânet minel gâbirîn(gâbirîne) : Elçilerimiz Lût'a gelince, Lût onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler.”
(ANKEBÛT 29/33)

إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
Resim---İllâ acûzen fîl gâbirîn(gâbirîne) : Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın dışında.”
(SÂFFÂT 37/135)

Lût aleyhi's-selâmın karısı ki peygamber olan kocasını İzlemeyip "kurtuluştan uzak olarak geride kalan kimseler" ile-bile kalmayı tercih etmiş ve Azab-ı İlahîye düçar olmuştu.

Resim--- "Bunun üzerine biz de, Lût ile ailesini ve kedisine bağlı olanlaRI kurtardık, yalnız karısı geride kalıp yere geçenlerden oldu. Onların üzerine bir (azab) yağmuru yağdırdık. İşte bak günahkârların sonu nice olmuştur!"
(A'râf, 83-84).

Kemâlatın Kucağında iken Nefsî cehâletine sahib çıkmış;
Kavmince Lût aleyhi's-selâma gelen misafirler de dahil Lutilik ki, erkekler arasındaki cinsi sapıklığa yardımcı olmuştur.
Lût aleyhi's-selâmı Dağlara sürdüklerinde;
2 oğlundan ve bir çok kızından ayrılamadığından Lût aleyhi's-selâmla birlikte Dağa çıkan karısı,
Ne zaman bir erkek misafiri gelse Lût aleyhi's-selâmın,
Ateş yakardı ki, gündüzse dumanından geceyse ışığından anlasınlar sapıklar, erkek misafiri gelmiştir..

Darb-ı Mesel olmuştur Kadın Fitnesi olarak;
Gaflet, Cehâlet, Dalalet ve de İhanetinde Kur'ân-ı Kerimde:

Sedef Yüreğinde kaskatı inat-inkar taşlığını seçişte…

ضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ كَفَرُوا اِمْرَأَةَ نُوحٍ وَاِمْرَأَةَ لُوطٍ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَقِيلَ ادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِلِينَ
Resim---Dareballâhu meselen lillezîne keferûmreete nûhın vemreete lût(lûtın), kânetâ tahte abdeyni min ibâdinâ sâlihayni fe HÂNETÂhumâ fe lem yugniyâ anhumâ minallâhi şey’en ve kîledhulen nâre mead dâhılîn(dâhilîne) : Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lût'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhları altında iken onlara HAİNlik ettiler. Kocaları Allah'tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin! denildi.”
(Tahrîm 66/10)

NiL Nehrinin sessiz Sularındaki SELEde BULduğu MuS aleyhi's-selâm ın yumruk kadar yüreğinde İNCİ-liğİ seçen ASİYe Annemizse ceheNNem içinde ceNNet KÖŞKü istemekte…

وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ آمَنُوا اِمْرَأَةَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِندَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِن فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Resim---Ve dareballâhu meselen lillezîne âmenûmreete fir’avn(fir’avne), iz kâlet rabbibni lî indeke beyten fîl cenneti ve neccinî min fir’avne ve amelihî ve neccinî minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne) : Allah, inananlara da Firavun'un karısını misal gösterdi. O: Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar! demişti.”
(Tahrîm 66/11)

Tüm Esmâların ki Tüm Mevcudatın ÇIKış Kapısı Rahimiyyet..
Kadın Rahmi.. Ana Karnı.. Fazilet FeRCini korumakta Sadakat ve Tahammül Sultanı ÂLEMlerin TEK-i MeRyeM aleyha's-selâm…

وَمَرْيَمَ ابْنَتَ عِمْرَانَ الَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهِ مِن رُّوحِنَا وَصَدَّقَتْ بِكَلِمَاتِ رَبِّهَا وَكُتُبِهِ وَكَانَتْ مِنَ الْقَانِتِينَ
Resim---Ve meryemebnete ımrânelletî ahsanet fercehâ fe nefahnâ fîhi min rûhınâ ve saddekat bi kelimâti rabbihâ ve kutubihî ve kânet minel kânitîn(kânitîne) : İffetini korumuş olan, İmran kızı Meryem'i de (Allah örnek gösterdi). Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O gönülden itaat edenlerdendi.”
(Tahrîm 66/12)

İşte bir “KUM TÂNESİ” nden, TAŞ ya da İNCi Mae-SALLı ya da Mae-DALLı…
ALLAH celle celâluhu Ümmet-i MuhaMMed kadınlarımızı Kur'ân-ı Kerim Hakkına-Şerefine korusun inşe ALLAH!..
Resim
Cevapla

“►Kuranda Geçen 28 Peygamber◄” sayfasına dön