KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Peygamber Efendimizin (sav) mübarek sözleri ve Kudsi Hadisler.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim

SELÂM ki =>Es SELÂMına
DÂRü’s- SELÂM GİdenLere
=>RESÛLuLLAH KELÂMına
=>HASBî HİZMEt EDenLere!.


ResimKÜTÜB-i SİTTE HADİS-i ŞERîF İMAMLARIMIZ..


Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem: “İlim Çin’de de olsa alınız.” buyurmuştur.
(İmam-ı Deylemî; İmam-ı Taberanî; İmam-ı Beyhekî; İmam-ı İbni Adiy; İmam-ı İbni Abdilber gibi hadis âlimleri ve Hüccetü’l- İslam ünvanı ile meşhur olan İmam-ı Gazalî)


ResimHADİS ÂLİMİ KİME DENİR.:

Hadis âlimleri, çok yüksek insanlardır. Râvileri ile beraber, yüz bin hadis-i şerifi ezbere bilene “hâfız” denir. Kur’ÂN-ı Kerim'i ezberleyene “hâfız” denmez “kâri’/okuyucu” denir. Bugün, hadis-i şerifleri ezbere bilen bulunmadığı için, kâri’ yerine, yanlış olarak hâfız deniliyor..

İki yüz bin hadis-i şerifi ezbere bilene Şeyhu’l- Hadis denir.
Üç yüz bin ezberleyene, Huccetü’l- İslam denir.
Üç yüz binden daha çok hadis-i şerifi, râvileri ile, senedleri ile birlikte ezberleyene Hadis İmamı ve Hadis Müctehidi denir. Bugün böyle bir İslam âlimi dünyada yoktur..

Doğru oldukları, bütün İslam âlimleri tarafından tasdik edilmiş olan hadis kitaplarından 6 tanesi, bütün dünyada şöhret bulmuştur. Bu altı kitaba KÜTÜB-i SİTTe denir..

Kütüb-i Sitte’yi yazan altı büyük âlim şunlardır.:

1-) İmam-ı Buharî.: İsmi, Muhammed bin İsmâil’dir. Hadis kitaplarında kısaca “H” harfi ile gösterilir..
Her hadisi yazacağı zaman gusül abdesti alıp, iki rekât namaz kılar, istihare ederdi. Buharî-yi Şerifi 16 senede yazmıştır. Yüzlerce şerhi yapılmıştır. Bunlardan imam-ı Kastalâni’nin, Ayni’nin ve İbni Hacer’in şerhleri meşhurdur..

2-) İmam-ı Müslim.: Kısaca “M” harfi ile gösterilir. Câmi’üs-Sahih ismindeki kitabının birçok şerhleri bulunup en meşhuru imam-ı Nevevînin şerhidir..

3-) İmam-ı Mâlik bin Enes.:” harfi ile gösterilir. Muvatta ismindeki kitabı, ilk yazılan hadis kitabıdır. Bazı âlimler Kütüb-i Sitte’yi sayarken, Muvatta yerine, İbni Mace’nin Sünen kitabını söylemişlerdir. Kısaca “MC” harfleri ile gösterilir.

4-) İmam-ı Tirmizî.: İmam-ı Muhammed bin İsâ’dır. “T” ile gösterilir. Câmi’üs-Sahih ismindeki hadis kitabı çok kıymetlidir. Mearifü’s-Sünen adındaki şerhi en kıymetli şerhdir..

5-) İmam-ı Ebu Davûd.:D” harfi ile gösterilir. Sünen ismindeki kitabının birçok şerhi vardır.

6-) İmam-ı Nesaî.: Adı, Ebu Abdurrahman Ahmed bin Ali’dir. “S” harfi ile gösterilir.
Sünen-i Sagir Kütüb-i sittedendir..

İbni Esir, kütüb-i sittedeki tekrarları çıkararak hepsini “Câmiü’l- Usûl” adı altında tek bir eserde toplamıştır. Meşhur ve çok kıymetli hadis kitaplarından, İmam-ı Ahmed bin Hanbel’in Müsned’i “H”, Ebu Yâ’lâ'nın Müsned'i "Ya'lâ" ve Abdullah Darimî’nin Müsned’i “DR”, Ahmed Bezzâr’ın Müsned’i “Z” harfi ile gösterilir. Bu kitaplara Mesânid denir..

Ayrıca İmam-ı Suyutî’nin “Câmiu’s- Sagir ve Kebir”i, Beyhekî’nin “Müsned’i ve Delâil”i, Hâkim’in “Müstedrek’i, Taberanî’nin “Mu’cemu’l-Kebir, Sagir ve Evsat”ları, Heysemî’nin “Mecmau’z-Zevâid”i meşhurdur. Usûl-i hadis ilmini bildiren İmam-ı Nevevî’nin “Takrib”i ve bunun Suyutî tarafından yapılan “Tedribu’r-Râvi” Şerhi çok meşhurdur. Günümüzde hadis kitaplarının yeni yeni fihristleri yapılmaktadır..
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim 1-) İMÂM-ı BUHARî..

Kur’ÂN-ı Kerimden sonra en kıymetli kitab olan “Sahih-i Buharî” adıyla meşhur hadis kitabını yazan büyük hadis âlimidir. İsmi, Muhammed bin İsmâil olup, künyesi Ebu Abdullah’tır. Hadis ilminde yüksek derecede olup, 300.000’den fazla hadis-i şerifi senedleriyle birlikte ezbere bilen bir âlim olduğu için "İmam", Buharalı olduğu için "Buharî" denilmiş, “İmam-ı Buharî” ismiyle meşhur olmuştur. 810 (H. 194) senesinde Buhara’da doğdu. 870 (H. 256) senesinde Semerkand’ın Hartenk Kasabasında vefât etti.

Küçük yaşta babasını kaybeden Buharî, ilk tahsiline doğum yeri olan Buhara’da başladı. Duâsı makbul saliha bir hanım olan annesi, onun ve kardeşinin yetişmesi için gayret sarf etti. On yaşından itibâren hadis âlimlerinin derslerine devam etti. On beş yaşına girmeden 70.000 hadis-i şerifi ezberledi.

Hadis ilminde kısa sürede o derece ilerledi ki, hocaları ile karşılıklı ilmî münazaralarda bulunmaya başladı. Nitekim hocası Dâhili, bazı hadis rivâyetlerindeki eksikliklerini onun yardımıyla tamamlamıştır. On altı yaşındayken Abdullah bin Mübârek ve Veki bin Cerrâh’ın kitaplarını ezberledi. Fıkıh ilminde, müctehidlerin bildirdiklerini öğrendi. Sonra annesi ve kardeşiyle birlikte hacca gitti. Hac farizasını ifâ ettikten sonra annesi ve kardeşi Buhara’ya döndüler, İmam-ı Buharî ise, Mekke’de kalıp, hadis-i şerif toplamaya başladı. On sekiz yaşındayken Sâhabe ve Tabiin fetvâlarını topladı. Abdullah bin Zübeyr el-Hamidi’den Şafii fıkhını öğrendi. Bu arada Medine-i Münevvere’ye gidip Resûlullah efendimizin kabri şerifini ziyâret edip, geceleri kabri şerif başında “Tarihu’l-Kebir” kitabını yazdı. Mekke ve Medine’den başka, Bağdat, Basra, Kûfe, Mısır, Nişâbur, Belh, Merv, Askalan, Dımeşk, Hums, Rey ve Kayseriyye gibi ilim merkezlerini dolaşıp, hadis âlimleriyle görüşüp binden fazla âlimden hadis ve diğer ilimleri öğrenip nakletti.

Kuvvetli zekâya ve hafızaya sahip olan İmam-ı Buharî, işittiği hadis-i şerifi hemen ezberliyordu. Onunla hadis-i şerif dinleyenler yazdığı halde, o, yazma ihtiyacını duymuyordu. Muhammed bin Selâm el-Bikendî, İbrâhim bin el-Eşâs, Ebu Âsım eş-Şeybanî, Abdurrahman bin Muhammed bin Hammad, Hâlid bin Mahled, Ebu Nasr-il-Ferâdisî, Abdân bin Osmân el-Mervezî, Ali bin el-Medinî, Ahmed bin Hanbel, Yahya bin Main, İshak bin Raheveyh, Süleyman bin Harb, Abdullah bin Zübeyr el-Hamidî gibi hocalar elinde yetişti..

İmam-ı Buharî Hazretleri, ilim tahsilini bitirdikten sonra, Mısır’dan Maveraünnehr’e kadar tanınmış ilim merkezlerinde hadis ve çeşitli ilimler okuttu. Derslerinde binlerce talebe bulunurdu. Kendisinden 70.000’den fazla talebe hadis dinlemiştir. Bunlar arasında, Tirmizî, Nesaî, Ebu Zür’a ve Ebu Bekr bin Huzeyme, İbni Ebi Davûd, Muhammed bin Nasr-ul-Mervezî, Müslim bin Haccâc, İbni Ebiddünya gibi büyük ve tanınmış hadis âlimleri de vardı..

Binlerce talebe yetiştirdikten sonra Nişabur’a oradan da Buhara’ya döndü. Bir müddet Buhara’da kalıp, hadis ve ilim öğretmekle meşgul oldu. Bir rivâyete göre Buhara vâlisi çocukları için özel ders verilmesini, buraya kimsenin girip, dersi dinlememesini istedi. Buharî cevabında.: "Ben bir kısım kimseleri hadis dinlemekten men’ edip, birkaç kişiye hadis öğretmem." buyurdu. Bu durum vâliyle arasının açılmasına sebep oldu. Buhara’dan ayrıldı. ALLAHü TeÂLÂ'ya, şikâyet yoluyla vâlinin verdiği sıkıntıyı arz etti. Duâsı kabul olup, aradan bir ay geçmeden vâli azledildi, zindana atıldı. Bu arada Semerkandlılar kendisini dâvet ettiler. Giderken yolda, Semerkandlılardan bir kısım insanların isteyip, bir kısmının istemediği haberini alınca, Hartenk Köyünde kaldı. İşin iç yüzünü öğrenmek istemişti. İnsanların bu hâlinden kalbi daraldı ve canı sıkıldı. Teheccüd Namazından sonra ellerini açıp.: "Yâ RABBî! Yeryüzü bu genişlikle bana dar oldu. Beni tarafına al!." diye duâ etti. O ay, orada hastalandı ve 870 yılının Ramazan bayramı gecesi Semerkant’tan 72 km uzaklıkta olan Hartenk’de vefât etti. Kabri oradadır..

İmam-ı Buharî Hazretleri, çok cömerd olup, herkese iyilik ederdi. Fâkirlere çok sadaka verir, talebelerinin ihtiyaçlarını bizzat karşılardı. Bayram günleri hariç bütün yılını oruçla geçirirdi. Haramlardan ve şüphelilerden daima kaçar, gıybetten çok korkardı.: "İsterim ki Rabbime kavuştuğumda hiç gıybet etmemiş olayım ve böyle bir şey için kimse beni aramasın." buyururdu. Gecenin ilk saatlerinde biraz uyur, sonra kalkar ilim ve ibâdetle meşgul olurdu. Kur’ÂN-ı Kerimi üç günde bir defa hatmederdi..

Hadis ilminin ve hadis âlimlerinin önderi olan İmam-ı Buharî Hazretleri, yüz binlerce hadis-i şerifi ezberlemişti. Hadis-i şerifleri metinleri ve senedleriyle ezbere bilirdi. Hadis-i şeriflerin râvilerini çok inceler dinin emirlerine uymayan, edeblerini gözetmeyen, ahlâkında bir kusur olanların rivâyet ettiği hadis-i şerifleri almazdı. Hadis-i Şerifin metnini ezberlediği gibi, o hadis-i şerifi rivâyet eden kimselerin, künyelerini, doğum ve ölüm tarihlerini, ahlâk ve yaşayışlarını, kimden rivâyette bulunduklarını, o râviden başka kimlerin hadis-i şerif aldığını öğrenir ve ezberlerdi. Bir kimse hadis rivâyetinde ve râvilerin senedinde hataya düşse, hemen İmam-ı Buharî Hazretlerini bulup sorar ve doğrusunu öğrenirdi. Gittiği her yerde, etrafı hadis-i şerif almak ve öğrenmek isteyenlerle dolup taşardı. İmam-ı Buharî Hazretlerinin hadis ilmindeki rumuzu "H" harfidir. Aynı zamanda tefsir ve kelâm ilimlerinde de üstad olan İmam-ı Buharî Hazretlerinin tefsire dair bildirdiği rivâyetler tefsir âlimlerinin eserlerini süslemektedir. Kelâm İlmine dair eserler de yazmıştır..

ResimESERLERİ.:

1-) CÂMİU’s- SAHİH.:
En büyük ve en meşhur eseridir. Sahih-i Buharî ismiyle de tanınır. İslam Âlimleri söz birliğiyle.: "Kur’ÂN-ı Kerimden sonra en sahih kitap Sahih-i Buharî’dir." buyurmuşlardır. İmam-ı Buharî bu kitabı Mescid-i Haram’da yazdı. Her hadis-i şerifi kitabına yazmadan önce istihare yapmıştır. Gusledip, Kâbe’de makâmın gerisinde iki rekât namaz kılıp, koyduğu sağlam usûllere göre sahih olduğu kesin olarak belli olan hadis-i şerifleri yazmıştır. Bu kitabı müsveddeden temize çekme işini de Medine-i Münevvere’de Peygamber efendimizin kabri şerifi ile minberi arasında bulunan Ravda-i Mutahherada yaptı. Bu eserini nasıl yazdığını kendisi şöyle anlatmıştır.: "Câmiu’s-Sahih kitabına her hadis-i şerifi koymadan önce gusledip, iki rekât namaz kılıp, istihare yaptım. Ondan sonra hadis-i şerifi kitaba koydum. Bunları yapmadan hiçbir hadisi yazmadım. Bu kitabı on altı yılda tamamladım.."

“Kütüb-ü Sitte” adı verilen altı sahih hadis kitabının en başta geleni olan Sahih-i Buharî’nin, Ali el-Yünûni tarafından el yazmasıyla çoğaltılan metni muteber olmuştur. Bu nüshanın aslı Kâhire’de Akboğa Medresesi Kütüphanesindedir. Sahih-i Buharî’nin birçok şerhleri ve baskıları yapılmıştır. 1894’te Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından Mısır’da yaptırılan iki cilt baskısı pek nefis, ciltlenmiş, altın tuğra ve nukûş ile süslenmiştir. Bu baskı Bulak’ta Emiriyye Matbaasında yapıldı. Zeynüddin Ahmed Zebidî, mukarrer rivâyetleri birleştirerek “Buharî-i Şerif Tecrid-i Sarih” ismiyle kısaltılmıştır.

2-) Tarihu’l- Kebir.
3-) Tarihu’l- Evsat.
4-) Tarihu’s- Sagir (bu üç eser hadis râvilerinin hayatlarını ve hadis ilmindeki yerlerini ihtiva etmektedir.)
5-) Kitab-u Duâfâi’s- Sağire (zayıf râvilerin hallerinden bahseder.)
6-) Et-Tarih fi Marifeti Ruvâtü’l- Hadis.
7-) Et-Tevârihu’l- Ensab.
8-.) Kitabü’l- Kûnâ.
9-) El-Edebü’l- Müfred. (ahlâkla ilgili hadis-i şerifleri toplayan eserdir.)
10-) Ref’ul-Yedeyn fi’s- salâti.
11-) Kitabü’l- Kırâati Half-el-İmam.
12-) Halku’l- Ef’âli’l- İbâdi ve’r- Reddü ale’l- Cehmiyye.
13-) El-Akide yâhut Et-Tevhid (kelâm ilmiyle ilgilidir.)
14-) El-Câmiu’l- Kebir.
15-) Et-Tefsirü’l- Kebir.
16-) Kitabü’l- Mebsût.
17-) Esmâü’s- Sâhabe..
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim 2-) İMÂM-ı MÜSLİM..

Hadis âlimlerinin en üstünlerinden olup, Kütüb-i Sitte adıyla bilinen meşhur altı hadis kitabından ikincisinin yani Sahih-i Müslim’in müellifidir. İsmi, Müslim bin Haccâc bin Müslim el-Kuşeyri en-Nişaburî, künyesi Ebul-Hüseyin’dir. 821 (H.206) senesinde Nişabur’da doğdu. 875 (H.261) tarihinde burada vefât etti. Nişabur’un bir mahallesi olan Nasrâbad’da defnedildi. Büyük hadis imamlarından olup, Arapların Beni Kuşeyr Kabilesine mensuptur.

İmam-ı Müslim, zamanının büyük hadis âlimlerinden hadis-i şerif dinlemek ve öğrenmek için, Hicâz, Irak, Şam ve Mısır’ı dolaştı. Yahyâ bin Yahyâ en-Nişaburî, Ahmed bin Hanbel, Kuteybe bin Sa’id, Ebu Bekr bin Ebi Şeybe, Osman bin Ebi Şeybe, imam-ı Şafii Hazretlerinin talebelerinden Harmele bin Yahyâ gibi büyük âlimlerden hadis-i şerif dinleyip, rivâyette bulundu. Ondan da; Ebu İsâ et-Tirmizî, Yahya bin Said, Muhammed bin Mahled, Mekkî bin Abdan ve daha başka âlimler, hadis-i şerif bildirmişlerdir. Bağdat’a birkaç defa gelen İmam-ı Müslim Hazretlerinden Bağdat âlimleri de hadis-i şerif dinleyip rivâyette bulunmuşlardır. En son 872 senesinde Bağdat’a gelmiştir.

İmam-ı Buharî ile Nişabur’da görüşmüş, onun ilim meclisine devam etmiştir. İmam-ı Müslim, İmam-ı Buharî ile bir hadis-i şerifin müzakeresini yaparken; İmam-ı Buharî, hadis-i şerifin senedinde, onun bilmediği bir illeti gösterince, İmam-ı Müslim ayağa kalkarak Buharî’nin alnından öpmüş ve medhde bulunmuştur. İmam-ı Buharî Hazretleri için.: “Sana buğzedenler, ancak hasedinden buğzeder. Dünyada bir benzerin olmadığına şehâdet ederim” demiştir.

Hadis-i şerif öğrenmek ve öğretmek için pek çok seyahat yapan İmam-ı Müslim Hazretleri, ömrünün son yıllarını Nişabur’da geçirmiş, orada hadis-i şerif dersi vermiş ve ticaretle meşgul olmuştur.


ResimESERLERİ.:

1-) SaHiH-i MüSLiMi.:

Kütüb-i Sitte’nin ikincisi olup, Buharî’nin Sahih’inden sonra gelir. Hadis ilminde Müslim (M) harfi ile gösterilir..
İmam-ı Müslim’in bu eseri üzerine çok şerhler yazılmıştır. Abdül Gafur ibni İsmâil el-Fârisi’nin yaptığı El-Mefhum fi Şerhi Garibi Müslim adlı şerhi, Ebul-Kâsım İsmâil bin Muhammed’in Şerhu Müslim adıyla yaptığı şerh ve Muhyiddin Ebu Zekeriyyâ Yahya en-Nevevînin El-Minhâc fi Şerhi Sahih-i Müslim adıyla yaptığı şerh gibi daha birçok şerhi vardır..

2-) El-Müsned-ül-Kebir.
3-) El-Câmi’ Ale’l-Ebvâb.
4-) El-Esmâ ve’l-Kunâ.
5-) El-Efrâd vel-Vuhdân.
6-) Tesmiyetü Şuyuhu Mâlik ve Süfyân ve Şu’be.
7-) Kitab ül-Muhadramin.
8-.) Kitabu Evlâd-is-Sâhabe.
9-) Evhâm-ül-Muhaddirin.
10-) Et-Tabakât.
11-) Efrâd-üş-Şâmiyin.
12-) Et-Temyiz.
13-) El-İlel..
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim 3-) İMÂM-ı İbni MÂCE..

Hadis âlimlerinin büyüklerinden olup, Kütüb-i Sitte denilen altı sahih hadis-i şerif kitabından “Sünen-i İbni Mâce” adlı eserin müellifidir. İsmi Muhammed bin Yezid olup, künyesi Ebû Abdullah’tır. 824 (h.209) te Kazvin’de doğduğu için Kazvinî adıyla bilinir. İbni Mâce diye meşhur oldu. 886 (h. 273) da vefât etti.
İmam-ı Müslim
Basra, Bağdat, Kûfe, Mekke-i Mükerreme, Şam, Mısır, Horasan ve Rey gibi zamanının ilim merkezlerine giderek, hadis-i şerif ve onunla alakalı ilimleri tahsil etti. Gittiği bu merkezlerde büyük hadis âlimleriyle karşılaşarak, onlardan istifâde etti. Leys, İbrâhim bin el-Münzir, Muhammed bin Abdullah bin Numeyr ve daha başka âlimlerden hadis-i şerif öğrendi. Hadis ilminde yüksek dereceye ulaştı. Ebü’l-Hasan el-Kattân, Ahmed bin Ravh el-Bağdâdî, Muhammed bin İsâ el-Ebherî gibi âlimler ondan hadis-i şerif rivâyet ettiler.

Zamanındaki ve daha sonraki asırlarda yetişen hadis âlimlerince sika (güvenilir) olduğu bildirilen İbni Mâce, "Sünen-i İbni Mâce"’yi telif etti. Bu kıymetli eser, hadis-i şerif fihristlerinde ve mu’cemlerde, (MC) harfleriyle gösterilmektedir.

Tefsir ilminde de derin âlim idi. “Tefsir-i Kur’ÂN” adlı eseri de çok kıymetlidir..
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim 4-) İMÂM-ı TİRMİZÎ..

Velî ve büyük hadis âlimi. İsmi, Muhammed bin Ali bin Hasan bin Bişr ez-Zâhid, künyesi Ebu Abdullah’tır. Doğum tarihi bilinmeyen, Muhtemelen 209 (824) yılında bugün Özbekistan sınırları içinde bulunan Tirmiz’de (veya Tirmiz’e bağlı Buğ köyünde) doğdu. Kendisinin belirttiğine göre Merv’den gelip Tirmiz’e yerleşen bir aileye mensuptur. Hâkim-i Tirmizî, Buhârâ'nın güneyinde Ceyhun nehri kıyısında bulunan Tirmiz Kasabasında doğdu. Kör olarak doğan ya da sonradan gözlerini yitiren Tirmizî, ilk öğreniminden sonra çalışmalarını hadis ilmi üzerinde yoğunlaştırdı. Doğum yeri olan Tirmiz’de uzun müddet kaldı. Sonra Belh’e gitti. Orda bir müddet kaldıktan sonra Nişabur’a geldi. 932 (H. 320) senesinde şehid edildi..

Hâkim-i Tirmizî; babasından, Kuteybe bin Said, Hasan bin Ömer, Salih bin Abdullah Tirmizî, Salih bin Muhammed Tirmizî, Ali bin Hucr es-Sadi, Yahya bin Musâ, Utbe bin Abdullah el-Mervezi, Abbâd bin Yakub ed-Devrâk, Süfyân bin Veki ile Horasan ve Irak’taki muhaddislerden hadis-i şerif öğrenmiştir. Yahya bin Mansur el-Kâdı, Hasan bin Ali, Nişabur âlimleri ve daha pek çok âlim de ondan hadis-i şerif rivâyet etmişlerdir. Pek çok kitabı olan Hâkim-i Tirmizî, Ebu Türâb Nahşebî, Ahmed bin Hadraveyh ve İbni Celâ gibi evliyâ ile sohbet etmiş, beraber bulunmuş ve onlardan çok faydalanmıştır. Çok hadis-i şerif toplamış, zâhid ve âbid bir zat olan Hâkim-i Tirmizî’nin yazdığı kitapların ekserisi basılmıştır.

Tirmizî, yaşadığı devirde fıkıh mezhepleri yaygınlaştığı için her bir mezhebin belli başlı görüşlerini o mezhebin imamının önde gelen talebelerinden öğrenme fırsatı bulmuş, diğer Kütüb-i Sitte imamları gibi o da hiçbir mezhebe intisap etmemiştir (Mübârekfûrî, I, 352).

Sünnet-i Seniyyeye tam uyan, ilmiyle âmil, Ümmet-i Muhammed’in büyüklerinden olan Hâkim-i Tirmizî, zamanın evliyâsından olup, herkes tarafından övülmüştür. İnce mânâları açıklama ve izâh hususunda üstad, hadis ilminde ise sika (sağlam, güvenilir) bir âlimdi. Sözleri kıymetli olup, hilmi (yumuşaklığı) pek ziyâde, şefkati çok ve ahlâkı pek güzeldi. Peygamberimizin mübârek ahlâkı onda görülürdü.

Buyurdu ki.:
* “Âhirette kurtulmak, ibâdet ve amelin çok olmasıyla değil, amellerin ihlaslı ve şartlarına uygun yapılması iledir.”
* “Mü’minin neşesi yüzünde, hüznü kalbindedir.”
* “Nefsin, sende olduğu halde, ALLAHu TeÂLÂ’yı tanımak istiyorsun. Halbuki nefsin, daha kendisini bile tanımamıştır. RABB’ini nasıl tanısın?”
* “Kanaat nedir?” diye sorulunca, “İnsanın kısmetine düşen rızkına razı olmasıdır” cevabını vermişti.
* Kendisine.: “İmanın gitmesine en çok sebep olan günah nedir?” diye sordular. Buyurdu ki.: “Üç günah vardır.: Birincisi, iman ni’metine kavuştuğuna şükretmemek; ikincisi, imanın gitmesinden korkmamak; üçüncüsü, mü’minleri incitmek ve onlara eziyet etmek. Biliniz ki, haksız yere bir Müslümanı incitmek, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmaktan daha büyük günahtır. Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem böyle buyurmuştur..”

ResimESERLERİ.:
1-) el-Câmiʿu’s-sahîh.: Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inin büyük bir kısmı ile Buhârî, Müslim ve Tirmizî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’lerini müsned tertibine koyarak Câmiʿu’l-mesânîd ve’l-elḳāb adlı yedi ciltlik kitabını meydana getirmiştir (Brockelmann, GAL, I, 662; Suppl., I, 917; Abdülhamîd el-Alûcî, s. 89-90).
2-) eş-Şemâʾilü’n-nebeviyye.: Sahasında ilk çalışma olan eser bu konuda yazılanların en mükemmeli kabul edilmiş, içindeki hadislerin büyük çoğunluğu sahih, önemli bir kısmı hasen, pek azı zayıf rivayetlerden meydana gelmiştir.
3-) el-ʿİlelü’l-kebîr.: Tirmizî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’ten önce kaleme aldığı eser el-ʿİlelü’l-müfred ve ʿİlelü’t-Tirmiẕî el-kebîr adlarıyla da anılır..
4-) el-ʿİlelü’s-saġ'ir.: el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’in sonunda elli birinci kitap şeklinde yer alan bölüm bu adla anılmaktadır.
5-) Tesmiyetü ashâbi’n-nebî (Kitâbü Esmâʾi’s-sahâbe, Tesmiyetü asḥâbi Resûlillâh sallallāhü aleyhi ve sellem).: Sahâbe adlarının sadece ilk harfine göre alfabetik düzenlenen esere aşere-i mübeşşere ile başlanmıştır..
6-) Kitâbü’t-Târîḫ..
7-) Kitâbü’l-Esmâʾ ve’l-künâ..
8-.) ez-Zühd..

Hâkim-i Tirmizî’nin pek çok risâleleri mevcut olmakla beraber, yazdığı meşhur kitapları.:
Kitabü’l-Furuk.
Hatmü’l-Vilâye ve’l-İ’lelü’ş-Şer’iyye.
Nevâdirü’l-Usul fi Ehâdisi’r-Resûl.
Garsü’l-Muvahhidin.
Er-Riyâdatü ve Edebü’n-Nefs.
Gavrü’l-Umur.
El-Menâhi.
Şerhü’s-Salât.
El-Mesâilü’l-Meknune.
El-Ekyâs ve’l-Mu’terrin.
Beyânü’l-Fark Beyne’s-Sadr.
El-Akl ve’l-Hevâ’dır..

Bunların dördü hariç, diğerleri basılmıştır.
Bazı risaleleri de, yakın zamanda Şam’da tekrar basılmıştır..
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim 5-) İMÂM-ı Ebu DAVÛD..

Kütüb-i Sitte denilen meşhur altı hadis-i şerîf kitabından biri olan Sünen-i Ebu Davûd’un Sâhibi. İsmi, Süleyman bin Eşas bin İshak bin Beşir’dir.
“Ebu Davûd” künyesiyle meşhur olup, “Sicistânî” nisbesiyle bilinir. 817 (H.202)’de Sicistan’da doğdu. 889 (H.275)’de Basra’da vefât etti.

Âilesi aslen Yemen’in Ezd Kabilesi’nden olduğu için “Ezdî” ve “Sicistanlı” anlamında “Siczî” nisbeleriyle de anılır.
Dedesinin adının Bişr veya Şeddâd olduğu, büyük dedesi İmrân’ın Sıffîn’de Hz. Ali kerremallahu vechehu’nin yanında yer aldığı ve bu savaşta şehid olduğu rivâyet edilmektedir.

Muhtelif zamanlarda gittiği Bağdat’ta Ahmed b. Hanbel’in ilim meclislerine uzunca bir süre devam ederek bazı önemli fıkıh ve usûl-i fıkıh konularını ondan öğrendi; daha sonra bunları “Mesâʾilü’l-İmâm Ahmed b. Hanbel” adıyla bir araya getirdi.
Ebû Dâvûd, tahsil hayatı boyunca muhtelif şehirlerde uzun süre kaldı; bu arada Tarsus’ta yirmi yıl ikâmet etti. Memleketi olan Sicistan’a döndükten sonra da Herat’ta ve Bağdat’ta bulundu..

Küçük yaşta ilim tahsiline başlayan Ebu Davûd Sicistânî; Horasan, Şam, Irak, Hicaz, Mısır gibi ilim merkezlerine giderek zamânının tanınmış âlimlerinden ilim tahsil etti ve hadis-i şerîf dinledi. Tefsir ve Hanbelî Fıkhını da tahsil edip, yüksek ilmi dereceye ulaştı. Hadis-i Şerîf öğrenmek için uzun yolculuklar yaptı. Müslim bin İbrahim, Süleyman bin Harb, Ebu Mamer el-Makad, Yahya bin Main, Ahmed bin Hanbel gibi büyük âlimlerden rivâyetlerde bulundu. Hadis ilminde sika (güvenilir) bir âlim olan ve ilmi derece bakımından imam-ı Buharî ve imam-ı Müslim’den sonra gelen Ebu Davûd Sicistânî’den, Bağdat’ta bulunduğu sırada, oğlu Abdullah, Ebu Abdurrahman en-Nesaî, Ahmed bin Muhammed bin Harun ve başka âlimler rivâyette bulundular. Bilhassa fıkhî konularla ilgili hadis-i şerîfleri topladığı ve bu hususta pek kıymetli bir kaynak olan Sünen Kitabı’nı imam-ı Ahmed bin Hanbel’e arz edip, onun takdirine kavuştu..

ResimHADİSÇİLİĞİ.:
Birçok hadis âliminin belirttiği gibi Ebû Dâvûd hadislerin zayıfını sağlamından ayırma, rivâyetlerdeki ince kusurları tanıma ve hadis râvilerini tenkit etme hususlarında tanınmış bir âlimdir. Râvileri tenkit ederken kesin bilgi sahibi olmadığı kimseler hakkında görüş bildirmekten sakınırdı. Onların güvenilir olmadığına dair ileri sürülen genel ifadelere önem vermez, hangi sebeplerle cerh edildiklerinin açıkça söylenmesini isterdi. Hadis rivâyetinde yetersiz ve liyakatsiz bulduğu kimselere karşı hiç müsamaha göstermez, yakını bile olsa tenkit etmekten çekinmezdi..

Mu’cem kitaplarında ve hadis-i şerîf fihristlerinde D (dal) harfiyle ifâde edilen Sünen-i Ebû Dâvûd’a daha sonraki zamanlarda birçok şerhler yazılmıştır. Bu şerhlerden; Azimâbâdî’nin yazdığı Avnü’l- Mabud, Hattabî tarafından yazılan Meâlimü’s-Sünen, imam-ı Süyutî tarafından yazılan Mirkâdü’s-Süud ilâ Süneni Ebi Davûd adlı eserler zikredilebilir. Son zamanlarda yazılan El-Menhelü’l-Azbü’l-Mevrud adlı şerh yarım kalmış, daha sonra üzerine tekmile yazılarak basılmıştır..

Ebû Dâvûd’un güzel sözleri vardır.:
* Baş olma sevdası gizli şehvettir..
* Sözün hayırlısı kulağa izinsiz girendir..
* Giyeceğe ve yiyeceğe değer vermeyen kimse vücudunu rahat ettirir…


Ebû Dâvûd Hazretleri, beş yüz bin hadis-i şerîf içinden seçtiği 4800 Hadis-i Şerîften şu dördünün insanlar için çok önemli olduğunu bildirmiştir.:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Ameller niyetlere göredir.” buyurmuştur.
(Ebu Davûd)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İnsanın kendisine faydası olmayan şeyleri terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir.” buyurmuştur.
(Ebu Davûd)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir mü’min kendisi için istediği ve sevdiği bir şeyi, (din) kardeşi için de istemedikçe imanı kâmil olmaz.” buyurmuştur.
(Ebu Davûd)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Helâl meydanda, haram da meydandadır. Bunların arasında şüpheli şeyler vardır. Harama düşmemek için bu şüphelilerden sakınmak lâzımdır.” buyurmuştur.
(Ebu Davûd)

Ebu Davûd Hazretleri, ilmiyle amel eden güzel ahlâk sâhibi bir kimseydi. Büyük bir Hadis Âlimi olduğu için, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin Ahlâkı ile ahlâklanmaya çok çalışırdı..

ResimESERLERİ.:
1-) es-SÜNEN.:
Sahihinden zayıfına kadar İslâm hukukuyla ilgili 4800 hadisi topladığı, bunlardan ileri derecede zayıf olanları belirtmeye özen gösterdiği bir eser olup İslâm dünyasında büyük rağbet görmüştür. Muhtelif şerhleri bulunan es-Sünen Kahire’de neşredilmiş (1280), daha sonra da pek çok baskısı yapılmıştır..

2-) el-MERÂSÎL.:
544 mürsel hadisi ihtivâ eden ve sahasının ilk ve orijinal eseri olan kitab, bilindiği kadarıyla ilk defa Alî es-Sünnî et-Trablusî tarafından senedleri zikredilmeksizin neşredilmiş (Kahire 1310), daha sonra senedleriyle birlikte muhtelif baskıları yapılmıştır..

3-) MESÂʾİLÜ’L-İMÂM AHMED b. HANBEL.:
“el-Mesâʾilü’lletî ḫâlefe ʿaleyhe’l-İmâm Aḥmed b. Ḥanbel.” adıyla da bilinen eser, Ahmed b. Hanbel’e sorulan bazı soruların Ebû Dâvûd tarafından kaydedilen cevaplarından ibarettir. Fıkıh bablarına göre tertip edilen kitap Muhammed Behcet el-Baytâr tarafından neşre hazırlanmış ve Reşîd Rızâ’nın takdim yazısıyla yayımlanmıştır (Kahire 1353).

4-) İCÂBÂTühû ʿalâ Suʾâlâti Ebî ʿUbeyd Muhammed b. ʿAlî b. ʿOssmân el-Âcurrî.:
Râvilerin cerh ve ta‘dîline dair talebesi Ebû Ubeyd el-Âcurrî’nin sorularına verdiği cevapları ihtivâ eden ve Âcurrî tarafından derlenen eser beş cüzden meydana gelmektedir. İbn Hacer’in Tehẕîbü’t-Tehẕîb’de çok faydalandığı bu eserin Köprülü Kütüphanesi’ndeki üçüncü cüzü (nr. 292, 30 varak) Muhammed Ali Kāsım el-Ömerî tarafından yayımlanmıştır (Medine 1403). Dördüncü ve beşinci cüzleri Bibliothèque Nationale’de bulunan (nr. 2085, 68 varak) eserin birinci ve ikinci cüzlerinin günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir..

5-) RİSÂLETÜ EBÎ DÂVÛD ilâ EHLİ MEKKE fî VASFİ SÜNENİHÎ.:
“Risâle fî vaṣfi teʾlîfihî li-kitâbi’s-Sünen” adıyla da anılan risâle, bir müellifin kendi eserini tanıtıp benzerleriyle karşılaştırması ve o devirde pek âdet olmayan bir usulü ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. Eserin Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’deki yegâne nüshasını (Hadis, nr. 348, vr. 188a-191a) ilk defa Zâhid Kevserî (Kahire 1369), daha sonra da Muhammed Lutfî es-Sabbâğ (Beyrut 1394, 1405) yayımlamışlardır..

6-) KİTÂBÜ’z-ZÜHD.:
Mağrib hattıyla yazılmış bir nüshası Fas’ta Karaviyyîn Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (nr. 80/133).

7-) TESMİYETÜ İHVE ELLEZÎNE RUVİYE ʿANHÜMü’l-HADÎS.:
“Tesmiyetü’l-iḫve min ehli’l-emṣâr” adıyla da bilinen risâle Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’dedir (Mecmua, nr. 129, vr. 216a-223b).

8-.) KİTÂBü’l-BAʿS ve’n-NÜŞÛR.:
Brockelmann bu eserin Dımaşk’ta bulunduğunu söylemektedir (GAL [Ar.], III, 189).

9-) KİTÂBü’l-KADER.:
Günümüze gelip gelmediği bilinmeyen eser, “er-Red ʿalâ ehli’l-kader ve er-Red ʿale’l-kaderiyye” adlarıyla da anılmaktadır..

Ebû Dâvûd’un bunlardan başka;
Nâsihu’l-Kurʾân ve mensûhuh, Delâʾilü’n-nübüvve, et-Teferrüd fi’s-sünen, Fezâʾilü’l-ensâr, Müsnedü Mâlik, ed-Duâ, İbtidâü’l-vahy, Ahbârü’l-havâric, Mâ teferrede bihî ehlü’l-ensâr ve el-Âdâbü’ş-şerʿiyye adlı eserlerinin bulunduğu kaynaklarda zikredilmektedir..
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim 6-) İMÂM-ı NESAî..

Büyük hadis ve fıkıh âlimi. Künyesi Ebu Abdurrahman; ismi, Ahmed bin Şuayb bin Ali bin Sinân bin Bahr bin Dinar’dır. İmam-ı Nesaî diye meşhurdur. Aslen Türkmenistan/Horasan’ın Nesa şehrindendir. 830 (H. 214) yılında orada doğdu. 915 (H.303)te Filistin’in Remle şehrinde vefât etti. Mekke’de vefât ettiği veya Hariciler tarafından şehid edildiği de bildirilmektedir.
Ömrünün son zamanlarını Mısır'da, hadis ve ilim öğreterek geçirdi. Hac görevi için oradan çıktığında Şam'a uğradı. Emevi Camii’nde Ali hakkında "Fî Fadli Ali" adıyla te'lîf etmiş olduğu eserini okutmaya başladı. Orada kendisine Muaviye ile ilgili sorular soruldu. İstenildiği gibi cevaplar vermeyince Emevi taraftarlarınca fena halde dövüldü. Hırpalanmış ve yaralı olarak Hicaz’a vardı. 303 (915–916) yılının Şa'ban ayında Mekke'de öldü ve Safa ile Merve arasına gömüldü..

Hadis ilminde imamdı, yani üç yüz binden fazla hadis-i şerîfi râvileriyle birlikte ezbere bilirdi. Yazdığı Süneni Sagir’i, Kütüb-i Sitte adı verilen altı büyük hadis kitabından biridir. Hadis ilminde rumuzu sin (S)’dir.

İlim tahsiline Horasan’da başlayan İmam-ı Nesaî; Irak, Şam, Mısır, Hicaz (Mekke ve Medine) ve Cezire (bugünkü Cizre civârı) âlimlerinden ders aldı. Mısır’da yerleşti. On beş yaşında Kuteybe bin Said’e talebe olup, bir sene iki ay yanında kaldı. İshâk bin Râhaveyh, Hişâm bin Ammâr, İsâ bin Hammâd, Hüseyin bin Mansur Sülemi, Amr bin Zürâre, Muhammed bin Nasr-i Mervezi, Süveyd bin Nasr, Ebu Kureyb, Muhammed bin Rafii, Ali bin Hucr, Ebu Yezid Cermi, Ebu Dâvud Süleymân Eş’as, Yunus bin Abdila’lâ, Muhammed bin Geylân ve daha birçok âlimden ders aldı. Onların bir çoğundan hadis-i şerîf dinledi ve rivâyet etti.

Hadis ilminde zamanının bir tanesi olan İmam-ı Nesaî, Mısır âlimlerinin en fakihiydi. Haramlardan sakınmakta ve ibadetlere düşkünlükte eşi yoktu. Her yaptığı iş, her söylediği söz, ALLAHu TeÂLÂnın rızası içindi. İmam-ı Nesaî’nin hadis-i şerîf rivâyetinde râvilere koyduğu şartlar, Buharî ve Müslim’den daha sıkıydı. Hadis râvilerinin güvenilir olup olmamasındaki tespitlerine bütün âlimler itibâr ederlerdi.

İmam-ı Nesaî Hazretlerinden; Ebu Bişr Devlâbi, Ebu Ali Nişâburi, Hamza bin Muhammed Kesâsi, Ebu Bekr Ahmed bin İshâk, Muhammed bin Abdullah bin Hayyuye, Ebul-Kâsım Taberanî, Fakih Ebu Cafer Tahâvi ve daha birçok âlim ilim tahsil edip, hadis-i şerîf rivâyet etti.

İmam-ı Nesaî Hazretleri, ilk önce yazdığı Sünen-i Kebir’inde, hadis-i şerîflerin kaynakları ve toplanması hakkında bilgiler verip, şartlarına uyan hadis-i şerîfleri yazdı. Bu eserine, kendisi Müctenâ adını vermesine rağmen “Sünen-i Sagir” adıyla meşhur oldu. Şimdi, daha çok “Sünen-i Nesaî” adıyla bilinmektedir. Bu kıymetli eser, altı meşhur hadis kitabından biri olarak Müslümanların baş tacı oldu.

İmam-ı Nesaî Hazretleri, ömrünün sonuna doğru Şam’a gitti. Orada Hazret-i Ali’yi kötüleyen haricilerden bazı kimseler gördü. Bunun üzerine Hazret-i Ali ve Ehli Beyt-i Nebevi’yi öven “Kitab-ül-Hasâis fi Fadli Ali bin Ebi Tâlib ve Ehli Beyt” adlı eserini yazdı. Bu eserindeki hadis-i şerîflerin çoğunu Ahmed bin Hanbel Hazretlerinin rivâyetlerinden aldı. Bu kitabını niçin yazdığını bilmeyen bazı kimseler; “Şeyhayn’ın yani Ebu Bekir ve Ömer’in üstünlüklerini niçin yazmadın?” dediler. Bunun üzerine; “Fedâil-üs-Sâhabe” adlı Eshab-ı kiramın üstünlük ve faziletlerini anlatan kitabını yazdı, “Müsned-i Ali”, “Müsned-i Mâlik” ve “Duâfâ ve’l-Metrukin” adlı kitaplar, onun pek kıymetli eserleri arasındadır. Sonuncusu, basılmıştır.

ResimESERLERİ.:
* Sünen-i Nesâî.: “El-Mücteba” da denilen meşhur hadis mecmuasıdır.
* Müsned-i Ali.
* Müsned-i Mâlik.
* Fedâil-üs-Sâhabe.
* Kitab-ül-Hasâis fi Fadli Ali bin Ebi Tâlib ve Ehl-i Beyt.
* Duâfâ ve’l-Metrukin..


SüNeN-i Nesâî.: (Arapça: سنن النسائي) veya Sunen-i Suğra.: Ehl-i Sünnet hadis literatüründe en güvenilir hadis kaynakları olarak kabul edilen altı kitaptan (Kütüb-i sitte) biridir. Müellifi Ebu Abdirrahman Ahmed bin Şuayb bin Ali bin Sinan bin Bahr el-Horasânî'dir. İmam Nesâî olarak meşhurdur. Eseri de bu isme nisbetle “Sünen-i Nesâî” olarak anılır. Rivayetlere göre Nesâî, önce “Es-Sünen’ül Kübrâ” adıyla büyük bir hadis külliyatı yazmıştı. Bir hükümdar kendisine.: “Kitabındaki hadislerin tamamı sahih midir?” diye sorunca Nesâî.: “Hayır” diye cevap verdi. Bunun üzerine hükümdar, kitaptaki sahih hadisleri ayırmasını istedi ve Nesâî bunları “El Müctebâ” adını verdiği başka bir kitapta topladı. Bu kitap “Sünen-i Nesâî” adıyla meşhur oldu.
Sünen-i Nesâî, çoğu âlimler tarafından Kütüb-i Sitte’nin içinde Sahih-i Buhârî ve Sahih-i Müslim’den sonra üçüncü en güvenilir kitap olarak kabul edilmiştir. Kitapta 53 bölümde toplam 5724 hadis vardır. Diğer hadis külliyatlarında bulunmayan ihbâs, nuhl, rukba ve umra gibi konuları içeren bölümler Nesâî'nin süneninde mevcuttur. Ayrıca diğer hadis mecmualarında bulunan fitne, kıyamet, binek vasıtaları ve tefsir bölümleri de Nesâî'de mevcut değildir..

Kütüb-i Sitte’de sadece Sünen-i Nesâî'de bulunan bir hadis metni.:
Ebu Said el Hudrî (radiyallahu anhu)’den rivayet edilmiştir: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Bir kimse Müslüman olur da inancını ve hareketlerini güzelleştirirse, ALLAH onun geçmişte yaptığı bütün iyi amelleri ve hareketleri iyilik olarak yazar, yine geçmişte işlediği kötülükleri de siler ve affeder. Ondan sonra yaptığı tüm hareket ve davranışların karşılığını görür. İyilikleri on katından yedi yüz katına kadar katlanır. İşlediği kötülükler ise tek olarak yazılır. Ancak ALLAH dilerse onları da siler ve affeder.” buyurdu.

Sünen-i Nesâî, 1981 yılında şerhli olarak dört cilt halinde Türkçeye tercüme edilmiştir.
Sünen-i Nesâî, 53 BöLümdür.: Tahâret, Guslü Gerektiren ve Gerektirmeyen Haller, Sular, Hayız ve İstihâze, Gusül ve Teyemmüm, Namaz, Namaz Vakitleri, Ezan, Mescidler, Kıble, İmamlar, Namaza Başlama, Sehv-i Secde, Cuma, Seferde Namazları Kısaltma, Kûsüf Namazı, Yağmur Duası, Korku Namazı, Bayram Namazları, Gündüz ve Gece Kılınan Nafileler, Cenaze, Oruç, Zekat, Haccın Menasiki, Mikatlar, Cihad, Nikâh, Boşanma, Atlar, Vakıf, Vasiyet, Bağış, Hîbe, Rukba, Umrâ,Yemin ve Adak, Ziraat Ortaklığı, Kadınlarla Muaşeret, Kan Dökmenin Haram Oluşu, Fey Taksimi, Biat, Akika, Devenin İlk Yavrusunun Kurban Edilmesi, Avcılık ve Hayvan Kesme, Kurban, Alış-Veriş, Kasame, Hırsızın Elinin Kesilmesi, İman ve Şartları, Süslenme, Kadılık Âbası, Allah’a Sığınmak, İçkiler..
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim 7-) İMÂM-ı BEYHEKî..

Meşhur hadis ve fıkıh âlimi. İsmi Ahmed bin Hüseyin, künyesi Ebu Bekir'dir. Nişabur'un Beyhek Kasabasından olduğu için “Beyhekî” diye meşhur olmuştur. Beyhek Kasabasına bağlı Hüsrevcird Köyünde 994 (H. 384) senesinde doğdu, 1066 (H. 458)da Nişabur'da vefât etti.

Küçük yaşta ilim tahsiline başlayan Beyhekî zekâsının keskinliği, hafızasının kuvveti, öğrendiği şeyler üzerindeki arzusu ve ilim öğrenmekteki ihlası ile hocalarının dikkatlerini üzerine topladı. Beyhekî; Horasan, Bağdat, Kufe ve Mekke gibi ilim merkezlerinde zamanın âlimlerinden akli ve nakli ilimleri tahsil etti. Yüzden fazla hocadan hadis öğrendi. Ebu’l-Feth Nasır bin Muhammed Ümeri'den fıkıh ilmini, Hâkim'den hadis ilmini, İbni Fürek'ten kelâm ilmini, Ebu Ali Rodbarî'den tasavvuf ilmini öğrendi. Büyük âlim oldu, kendisine ilmin minâresi denildi. Pek çok âlim yetiştirdi. Şeyhülislam Ebu İsmâil el-Ensarî, Zahir bin Tahir, Ebu Abdullah el-Ferâvî, oğlu İsmâil bin Ahmed onun yetiştirdiği âlimlerdendir.

Kelâm ilminde Ehl-i Sünnet i’tikadına büyük hizmetler yaptı. Çeşitli ilimlerde bilhassa hadis, fıkıh ve kelâm ilmine ait yüzlerce eser yazdı. Horasan'da hadis ilminde onun izni olmadan, o icâzet (diploma) vermeden kimse hadis ilminden söz edemezdi. Şâfii fıkhı öğretmesi için Nişabur'a çağrıldı. Her ne kadar memleketine dönmek istediyse de 9 Nisan 1066 (H. 10 Cemazilevvel 458) da vefât etti. Cenâzesi yakın olan Beyhek Kasabasına götürüldü.

İlim ve fazilette yüksek bir zât olan Beyhekî Hazretleri, devamlı okur, araştırır, tasnif eder, eserlerini öğrencilerine okutur, ilimle meşgul olur, fakirliğe sabreder, halinden hiç şikayet etmezdi. Az yer az içerdi. Kırk dört yaşından sonra vefâtına kadar otuz sene bayram günleri hariç devamlı oruç tutmuştur..

ResimESERLERİ.:

1-) Es-Sünenü’l- Kübrâ: Hadis-i Şerîf kitabı olup, on cilttir. Eshab-ı Kiram ve Tabiinin isimleri, sened ve râvileri içerisine alan bir fihristi vardır.
2-) Es-Sünenü’s- Sugra.: İki cilttir.
3-) Kitabü'l-Esmâ ve’s-Sıfat.: İki cilttir.
4-) Delâilü’n-Nübüvve.: Üç cilttir.
5-) Menakıbü’ş- Şâfi.
6-) Marifetü’s- Sünen ve’l- Asar.: Eser dört cilttir.
7-) Şu'abü’l- İmân.
8-.) Et-Tergib ve’t-Terhib.
9-) Kitabü’z- Zühdi’l- Kebir.
10-) El-Ba'sü ve’n-Nüşur.
11-) Fedailü’s- Sâhâbe.
12-) El-Medhal ile’s-Süneni’l-Kübrâ.
13-) El-Mebsut.
14-) El-Adab.
15-) El-İ’tikad ala Mezhebi’s-Selefî Ehli’s-Sünneti ve’l-Cema'a.
16-) Ahkâmü’l- Kur'ÂN..

RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem.:
ŞU ÜÇ HASLETe sâhib OLan =>ALLAHü TeÂLÂ'nın
=>Himâyesinde OLur.:
1-) Bir şey verene teşekkür eden,
2-) Güçlü iken affeden,
3-) Öfkesine hâkim olan.. buyurmuştur.

(Beyhekî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Âdem aleyhisselam yanıldığı zaman.: "Yâ Rabbî! MuhaMMed aleyhisselam hakkı için beni affet!." dedi. ALLAHu TeÂLÂ da.: "MuhaMMed'i daha yaratmadım. Onu nasıl tanıdın?" buyurdu.. Âdem aleyhisselam.: "Yâ RABBî! Beni yaratıp ruhundan bana ihsân edince, başımı kaldırdım. Arş'ın eteklerinde, “Lâ İLâhe İLLâ ALLAH MuhaMMedün ResûLuLLah” yazılmış olduğunu gördüm. SEN, isminin yanına, en çok SEVdiğinin ismini yazarsın. Bunu düşünerek Onu çok sevdiğini anladım." dedi. ALLAHu TeÂLÂ da buna karşılık.: "Ey Âdem, doğru söyledin. Mahluklarımın içinde, en çok SEVdiğim Odur. Onun için, seni affeyledim. MuhaMMed olmasaydı, seni yaratmazdım" buyurdu.
(Ömer radiyallahu anhu’dan; Beyhekî, Delâil; Âlûsî, Gâliyye.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: AKLı olan kimse, imân eder.” buyurmuştur.
(Beyhekî.)

Resim---RESÛLULLAH sallallahu aleyhi vesellem.:
ŞU ÜÇ HASLETe sâhib OLan =>ALLAHü TeÂLÂ'nın
=>Himâyesinde OLur.:
1-) Bir şey verene teşekkür eden,
2-) Güçlü iken affeden,
3-) Öfkesine hâkim olan.. buyurmuştur.

(Beyhekî)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kurtarıcı üç şeyden biri, varlıkta, yoklukta, zenginlikte, fakirlikte, iktisada riâyet etmektir.” buyurmuştur.
(Beyhekî.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Yâ Âişe! Günde iki kere yemek isrâftandır.” buyurmuştur.
(Beyhekî.)

Resim---Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kurtarıcı üç şeyden biri, varlıkta, yoklukta, zenginlikte, fakirlikte, iktisada riâyet etmektir.” buyurmuştur.
(Beyhekî.)
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim 8-.) İBNi LÂL/İBNÜ’l-FAKÎH..


ابن الفقيه
Ebû Abdillâh Ahmed b. Muhammed b. İshâk b. İbrâhîm el-Hemedânî
(III-IV./IX-X. yüzyıl)


Nisbesinin yanı sıra kitabında Hemedan’a dair ayrıntılı bilgi vermesi sebebiyle de Hemedan’da doğduğu tahmin edilmektedir. Doğum ve ölüm tarihleri bilinmemekte, ancak kendilerinden rivâyette bulunduğu İbn Dîzîl el-Hemedânî (ö. 281/894), İbn Eyyûb er-Râzî (ö. 294/907), İbn Abdûs el-Cehşîyârî (ö. 331/942-43) ve İbn Lâl el-Hemedânî (ö. 398/1007) gibi şahsiyetlerle görüşmüş olmasından yola çıkarak 255-330 (869-942);
(bk. Pervîz Ezkâî, s. 10) veya 230-318 (845-930); bk. Kitâbü’l-Büldân, neşredenin girişi, s. 11)
yılları arasında hayatta olduğu düşünülmektedir. Hayatına dâir hemen hemen hiç bilgi yoktur. Hemedan’dan başka Bağdat’ın topografyasını da çok iyi bilmesinden orada uzun süre yaşadığı anlaşılmaktadır. Âilesinden birçok fâkih, muhaddis ve edip yetiştiği gibi babası ve kendisi de hadis ilminde ün kazanmıştı (Yâkût, II, 200).

ResimESERLERİ.:
İbnü’l-Fakîh’in günümüze ulaşan tek eseri “Kitâbü Ahbâri’l-Büldân”dır. İsmi, bazı yazma nüshalarında “Ahbârü’l-Büldân” şeklinde geçmekle birlikte (Tskitishvili, XXIII/3 [1980], s. 307) tahkikli neşrini yapan Yûsuf el-Hâdî’ye göre “Kitâbü’l-Büldân”dır (neşredenin girişi, s. 13).
Önceleri yalnız muhtemelen Ebü’l-Hasan Ali b. Ca‘fer eş-Şeyzerî’ye ait olan 413 (1022) tarihli muhtasarı ile tanınan eserin (Berlin Staatsbibliothek, nr. 6035; British Library, nr. 7496; India Office, London, nr. 617; bu muhtasarın daha sonra tesbit edilen bir nüshası Özbekistan Bilimler Akademisi, Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü, nr. 3097/1’de kayıtlıdır)
1923 yılında Zeki Velidi Togan tarafından Meşhed Âsitân-ı Kuds-i Razavî Kütüphanesi’nde 200 varaklık bir nüshası bulunmuştur. Muhtasarda yer almayan Türkler’e ve Irak coğrafyasına dair orijinal bilgiler içeren bu nüshanın da kitabın tamamı değil ancak bir kısmı olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan İbnü’n-Nedîm eserin aslını 1000 varak olarak gösterirken (el-Fihrist, s. 675) çağdaşı Makdisî, İbnü’l-Fakîh’in bu kitabını beş cilt halinde gördüğünü yazmaktadır (Ahsenü’t-tekâsîm, s. 5); bu da mevcut nüshanın beş katı demektir. Bazı araştırmacılar ise eldeki metnin orijinalin yarısı kadar olduğu kanısındadır. (Krachkovski, s. 163). Mevcut nüshayı muhtasarla birlikte neşreden Yûsuf el-Hâdî’ye göre muhtasar denilen metin aslında kitabın birinci bölümünün muhtasarı, Togan’ın bulduğu nüsha ise eserin orijinalinin ikinci bölümüdür. (Kitâbü’l-Büldân, neşredenin girişi, s. 6).

Eserde en son 290 (903) yılı olaylarından bahsedilmesi telifinin o yıl civarında tamamlandığı kanaatini uyandırmaktadır (Muhtaṣaru Kitâbi’l-Büldân (nşr. M. J. Goeje), neşredenin girişi, s. 10).
Irak ekolünün Bağdat ve Irak yerine Mekke ve Hicaz’a öncelik veren koluna mensub olan İbnü’l-Fakîh eserine kozmografik bir girişle başlamakta ve Arap yarımadası, Mısır, Mağrib, Suriye, Filistin, Anadolu, Irak, İran, Azerbaycan, İrmîniye, Mâverâünnehir, Türkistan ve Yedisu bölgeleri hakkında coğrafî, edebî, efsanevî bilgiler verdikten sonra Türkler’in içtimaî hayatına, âdet ve geleneklerine dair önemli açıklamalar yapmaktadır. Müellifin yoğunlaştığı konular özellikle fetihler, şehirlerin kuruluşu ve vergilerdir. Eserin tesbit edilebilen yazılı kaynakları Çin ve Hindistan için Süleyman et-Tâcir, Bağdat ve topografyası için Yezdicerd el-Kisrevî’nin günümüze ulaşmayan Feżâʾilü Bagdâd ve ṣıfatühâ adlı kitabı, Türk Kabileleri ve Şehirleri için Ebü’l-Abbâs-ı Mervezî ve Saîd b. Hasan es-Semerkandî’dir. Bunların yanında, ilâveten İbn Hurdâzbih’in eserinin şu anda elde bulunmayan kısmından ve Belâzürî’nin kayıp bir çalışmasından alıntılar yapmış olması kitabın değerini arttırmaktadır. Müellif, İbn Kuteybe’nin “Uyûnü’l-ahbâr”ından ve Câhiz’in “Kitâbü’l-Hayevân”ından geniş pasajlar aktarmış, ayrıca eski Grek coğrafyacılarından da faydalanmıştır (eserin kaynakları hakkında geniş bilgi için bk. Kitâbü’l-Büldân, neşredenin girişi, s. 13-37; Pervîz Ezkâî, s. 50-57). Kitapta yazılı kaynakların yanı sıra pek çok şifahî rivâyete de yer verilmiştir.

İbnü’n-Nedîm’in, İbnü’l-Fakîh’in Ceyhânî’nin kitabındaki bilgileri çaldığına dair iddiasını ihtiyatla karşılamak gerekir. Zirâ onun eserini Ceyhânî’den önce yazmış veya Ceyhânî’nin ondan almış yahut her ikisinin İbn Hurdâzbih’ten yararlanmış olmaları da ihtimal dahilindedir (Kitâbü’l-Büldân, neşredenin girişi, s. 39; Krachkovski, s. 239-240).
Muhammed b. Ahmed el-Makdisî, İbnü’l-Fakîh’i kitabının içeriğinden dolayı eleştirerek Câhiz’in mukallidi olmakla suçlamış, ancak yine de onu İbn Hurdâzbih ile birlikte coğrafyanın öncüleri arasında saymıştır. Yâkût el-Hamevî ve Zekeriyyâ el-Kazvînî de İbnü’l-Fakîh’i üstat kabul etmiş ve kitabından nakiller yapmışlardır. Öte yandan Hasan b. Muhammed Kummî gibi tarihçiler kitaplarında geniş biçimde ondan faydalanmışlardır. Muhammed b. Mahmûd b. Ahmed et-Tûsî ise ʿAcâʾibü’l-mahlûkât adlı kitabının büyük kısmını müellifinin adını vermeden Kitâbü’l-Büldân’dan almıştır. Bundan dolayı eser sadece coğrafya değil aynı zamanda tarih ve edebiyat için de kaynak olmuştur.

Kitâbü’l-Büldân’ın muhtasarı önce Michael Jan de Goeje tarafından yayımlanmış (Leiden 1885), daha sonra tamamını Henri Massé Fransızca’ya (Abrégé du Livre des Pays, Damas 1973), yalnız İran ile ilgili kısımları H. Mes‘ûd Farsça’ya (Tahran 1349/1970) çevirmiştir. Meşhed nüshasını önce Fuat Sezgin (tıpkıbasım halinde; Frankfurt 1987), ardından Yûsuf el-Hâdî muhtasarla birlikte (Beyrut 1996) neşretmiştir; Dayfullah Yahyâ ez-Zehrânî ile M. Saîd Asîrî de nüshanın Sevâd, Ahvaz ve Türkler’le ilgili bölümünü yayımlamışlardır (Mekke 1417/1997). Ayrıca kitap pasajlar halinde çeşitli dillere çevrilmiştir (Tskitishvili, XXIII/3 [1980], s. 305-306; EIr., VIII, 25).

İbnü’l-Fakîh, biri İbnü’n-Nedîm’in söz ettiği “Kitâbü Zikri’ş-şuʿarâʾi’l-muhdes̱în ve’l-bülegâʾi minhüm ve’l-müfhamîn” (el-Fihrist, s. 675), diğeri ise kendisinin Kitâbü’l-Büldân’ın âteşkedeler bahsinde (s. 509) atıfta bulunduğu “Kitâbü’l-ʿAcâʾib” adlı iki eser daha kaleme almıştır..


Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “İnsanlar, tarağın dişleri gibi eşittir. Üstünlükleri, ibâdet farkından ileri gelir.” buyurmuştur.
(İbni Lâl.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kadınlara itaat pişmanlıktır.” buyurmuştur.
(Hâkim, Deylemî, İbni Lâl, İbni Asakir)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her şeyin bir anahtarı vardır, Cennetin anahtarı da yoksul ve fakirleri sevmektir.” buyurmuştur.
(İbni Lâl; İ.Süyutî)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı ALLAHü TeÂLÂ sever, rızklarını artırır.” buyurmuştur.
(İbni Lâl.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Cömerdin yemeği şifa, cimrinin yemeği hastalıktır.” buyurmuştur.
(Deylemî, Hâkim, İbni Lâl, Dâre Kutnî, Hâtib.)
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim 9-) İMÂM-ı TABERANÎ..

Ebü’l-Kāsım Müsnidü’d-dünyâ Süleymân b. Ahmed b. Eyyûb et-Taberânî.. (ö. 360/971)
(III-IV./IX-X. yüzyıl)


Meşhur tefsir, hadis ve fıkıh âlimlerinden. İsmi, Süleymân bin Ahmed bin Eyyub bin Mutayr eş-Şâmî el-Lahmî et-Taberanî; künyesi Ebul-Kasım’dır. 873 (H.260) senesi Safer ayında Şam’ın Taberiyye kasabasında doğdu. İsfehân’a yerleşti. 970 (H.360) senesi Zilkâde ayının sonlarına doğru 100 yaşlarında vefât etti. İsfehân şehrinin girişinde Resûlullahın Eshabından olan Hammâd ed-Devri’nin kabri yanına defnedildi..

Taberanî; Hâşim bin Mürsed et-Taberanî, Ebu Zür’a-es-Sekâfi, İshâk ed-Debrî, İdris el-Attar, Beşir bin Musâ, Hafs bin Ömer, Abdullah bin Mahmud bin Said bin Ebi Meryem, Âli bin Abdülaziz el-Begâvî, Mikdâm bin Dâvud er-Re’yinî, Yahya bin Eyyub el-Allât, Ebu Abdurrahman en-Nesaî gibi pek çok âlimden ilim öğrendi ve hadis-i şerîf rivâyetinde bulundu.
Kendisinden de; Ebu Huleyfe el-Cemhî, İbni Ukde, Ebu Nuaym el-Hâfız, Ebu Hüseyin bin Fâzişâh, Abdân, Câfer el-Feryâbi, Ebu Abdullah bin Merde el-Hâfız ve daha birçok âlim ilim öğrendi ve hadis-i şerîf rivâyet etti..

Büyük hadis âlimlerinden olan Taberanî Hazretleri, güvenilir, sağlam, hadiste hüccet, yani üç yüz binden fazla hadis-i şerîfi senedleriyle birlikte ezbere bilen unvanına sahiptir. Onun ilmi ve rivâyet ettiği hadis-i şerîfler, bütün İslam âlemine yayıldı. Kendisine.: “Bu kadar hadis-i şerîfi ezberleme bahtiyârlığına nasıl kavuştun?” diye sorulduğunda.: “Otuz sene kuru hasır üzerinde uyudum.” buyurdu.

İlim tahsili için rahatı terk ederek sade bir hayat yaşadı. Otuz üç sene ilim uğrunda seyahat yaptı. Bu yolda fedakârlıktan kaçınmadı. Her işini ALLAHu TeÂLÂ'nın rızası için yapar ve insanları Cehennem ateşinden kurtarmak için çalışırdı. Talebelerinden Ebu Abbas Şirazî, Taberanî’den üç yüz bin hadis-i şerîf yazdığını, güvenilir, sağlam bir muhaddis olduğunu bildirmekte ve hocasının ne derece ilim Sâhibi olduğunu vesikalandırmaktadır..

Resim İMÂM-ı TABERANÎ..

Safer 260’ta (Aralık 873) Akkâ’da doğdu. Babasının adı Ahmed’dir. Doğduğu kasabadan ayrılıp İsfahan’a yerleştiği belirtilmektedir. Ancak, memleketinden ne amaçla ayrıldığı ve İsfahan’a hangi sebeple yerleştiği hakkında fazla bilgi yoktur.. Erken yaşta öğrenim amacıyla Şam’daki Taberiye’ye gittiğinden Taberânî diye şöhret buldu. Yemen’den Şam’a göç eden Lahm Kabilesine mensub olduğu için Lahmî nisbesiyle de anıldı. Hadisle uğraşan babasının teşvikiyle on üç yaşında iken Taberiye’de hadis dinlemeye başladı. Hadis tahsili maksadıyla 274 (887) yılından i’tibaren yaklaşık yirmi beş yıl boyunca pek çok ilim merkezine seyahat etti. Kudüs, Remle, Akdeniz kıyısındaki Kaysâriye, Humus, Halep, Tarsus, Dımaşk, Mısır, Yemen, Mekke, Medine, Bağdat, Basra, Kûfe ve İsfahan onun dolaştığı belli başlı yerlerdir. On yıl sonra tekrar İsfahan’a gitti ve hayatının son altmış yılını burada geçirdi. Taberânî ilim yolculuğu yaptığı elli kadar yeri el-Muʿcemü’s-sagîr’de zikreder (I, 23, 29, 77).
Bu özelliğinden dolayı tabakat müelliflerince “Rahhâl-cevvâL” sıfatlarıyla anılan Taberânî seyahatleri sırasında birçok kişiden hadis rivâyet etti. el-Muʿcemü’l-evsat’ta adlarını sıraladığı hocalarının sayısı 2000’e ulaşmaktadır
Taberânî zamanının “Hadis Hâfızı” diye nitelenmiş (İbn Hallikân, II, 407), hadis, ensâb ve tarih bilgisiyle döneminin en önde gelen âlimlerinden olmuştur..

Taberânî, İsfahan’a ikinci defa gidişinde şehrin vâlisi Ebû Âli Ahmed b. Muhammed b. Rüstem kendisine büyük ilgi gösterdi ve devlet hazinesinden maaş bağladı. Ölünceye kadar bu maaşla geçindi ve 29 Zilkade 360’ta (23 Eylül 971) vefât etti, Hz. Ömer zamanında burada şehid düşen sahâbî Hamâme ed-Devsî’nin yanına defnedildi. Taberânî’nin hadisle meşgul olan Muhammed adında bir oğlu, Fâtıma adında bir kızı vardı. Güzel ahlâkı, ölçülü konuşması ve talebelerine karşı güzel muamelesiyle bilinen Taberânî, Selef Akîdesini benimseyerek hayatı boyunca Ehl-i Hadîsin düşünce çizgisinden uzak çevrelerle mücâdele etmiştir (İbn Mende, XXV, 356). Ehl-i beyt’e ve Hulefâ-yi Râşidîn’e büyük saygı duyardı. Bir sohbet sırasında İsfahan Vâlisi İbn Rüstem’in Hz. Ebû Bekir ile Ömer aleyhinde bazı sözler sarfetmesi üzerine oradan ayrılmış ve bir daha yanına uğramamıştır. (Zehebî, Tezkiretü’l-Huffâz, III, 916).

ResimESERLERİ.:
107 eserinin bulunduğundan söz edilen Taberânî’nin (İbn Mende, XXV, 359-365) en meşhur kitapları şunlardır.:
1-) el-Muʿcemü’l-kebîr. Türünün en geniş hacimli örneği olan eserde aşere-i mübeşşereden başlayarak sahâbe adları yarı alfabetik biçimde sıralanmıştır. Az hadis rivâyet eden sahâbîlerin bütün rivâyetlerini, çok hadis rivâyet edenlerin bir veya birkaç rivâyetini eserine almayı düşünen Taberânî (el-Muʿcemü’l-kebîr, I, 51), Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Ömer’in rivâyetlerine eserinde yer verirken Enes b. Mâlik, Câbir b. Abdullah, Ebû Saîd el-Hudrî ve Hz. Âişe’nin rivâyetlerini zikretmemiş, Ebû Hüreyre’nin rivâyetlerini ise Müsnedü Ebî Hüreyre adıyla ayrı bir kitapta toplamıştır..
2-) el-Muʿcemü’l-evsat. Taberânî’nin, “Bu kitap benim ruhumdur” dediği eserde 2000 kadar hocasına ait 30.000 rivâyete yer verildiği söylense de (Kettânî, s. 135)..
3-) el-Muʿcemü’s-sagîr. TTaberânî, bu eserinde alfabetik olarak sıraladığı 1161 hocasının rivâyetlerinden birer veya ikişer örnek kaydetmiştir..
4-) Kitâbü’l-Evâʾil. Tarih boyunca ilk defa yapılan şeylere dair seksen altı rivâyeti ihtiva etmektedir..
5-) el-EHâdîsü’t-tıvâl. Uzun metinli doksan dokuz hadisi içermektedir..
6-) Mekârimü’l-ahlâk. Çoğunluğu merfû 239 rivâyetten oluşmaktadır..
7-) Fazlü’r-remy ve taʿlîmih. Altmış rivâyeti kapsamaktadır..
8-.) Kitâbü’d-Duʿâʾ. Eserde Hz. Peygamber’den nakledilen dualara dair 2255 rivâyet yer almaktadır..
9-) Müsnedü’ş-Şâmîyyîn. Sahâbe adlarına göre alfabetik düzenlenmiştir..
10-) es-Sülâsiyyât. Eserde üç râvi ile Hz. Peygamber’e ulaşan âlî isnadlı rivâyetler yer almaktadır..
11-) Cüzʾ fîhi turuku Hadîsi..
12-) Men ismühû Atâʾ min ruvâti’l-Hadîs..
13-) Kitâbü’s-Sünne..
14-) ez-Ziyâdât fî Kitâbi’l-Cûd ve’s-sehâ..
15-) Hadîs li-ehli’l-Basra..

Ebu Hüreyre radiyallahu anhu.: Resul-i Ekrem aleyhisselâm bana.: “Mescid-i Şerifin Suffesi’ni mesken ittihaz eden yüzden ziyâde Fukara-yı Muhacirîni dâvet et!.” diye bana emretti. Ben dahi onları aradım, topladım. Umumumuza bir tabla taam konuldu. Biz istediğimiz kadar yedik, kalktık. O kâse konulduğu vakit nasıl idi; yine öyle dolu kaldı. Yalnız parmakların izi taamda görünüyordu.” demiştir.
(İmam-ı Taberanî)

Numan ibni Beşir radiyallahu anhu.: “ Zeyd ibni Hârice, çarşı içinde birden düşüp vefât etti. Eve getirdik. Akşam ve yatsı arasında, etrafında kadınlar ağlarken, birden.: “Ensıtu!. Ensıtû!.: Susunuz!. Susunuz!.” dedi. Sonra, fâsih bir lisânla.: “MuhaMMedün Resûlullah!. Es SeLâmü aleyke yâ Resûlallah!.” diyerek bir miktar konuştu. Sonra baktık ki, cansız, vefât etmiş.!” demiştir..
(İmam-ı Taberanî ve Ebu Nuaym, Delâil-i Nübüvvet.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Müslümanlar arasında sevgi ve dostluk, atadan evlâda miras kalır.” buyurmuştur.
(İmam-ı Taberanî.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kişinin parmakla gösterilir olması, kötülük olarak ona yeter.” buyurmuştur.
(İmam-ı Taberanî.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “ALLAH İslâm Dini için kolaylıktan hoşlanmış; güçlüğü ise çirkin görmüştür.”,
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Her Takvâ Sâhibi, MuhaMMed’in (aleyhisselâm) Ehl-i Beyti’ndendir.”
buyurmuştur.

(İmam-ı Taberanî.)

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem.: “Kişi, hanımının ve çocuklarının rızkını karşılamak için çalışmaya çıkarsa, ALLAH YoLu’ndadır. Yaşlı anne ve babasının bakımını sağlamak için yola çıkarsa, ALLAH YoLu’ndadır. Nefsini harama karşı korumak niyetiyle çalışmaya çıkarsa, ALLAH YoLu’ndadır. Eğer insanlara gösteriş ve başkalarına öğünmek için yola çıkarsa, ALLAH YoLu’değil, şeytânın yönlendirdiği yoldadır.” buyurmuştur.
(İmam-ı Taberanî.)
Kullanıcı avatarı
nurunnehar
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 159
Kayıt: 18 Oca 2007, 02:00

Re: KÜTÜB-i SİTTE HADİS İMAMLARIMIZ

Mesaj gönderen nurunnehar »

Resim İMÂM-ı NEVEVÎ
kaddesallahu sırrahu


Şafii âlimlerinin büyüklerinden. İsmi Yahya bin Şeref, lâkabı Muhyiddin, künyesi Ebû Zekeriyya’dır. 1233 (H.631) senesinin Muharrem ayında, Şam’ın güneyindeki Nevâ Kasabasında doğdu. Doğduğu yere nispetle “Nevevî” denmiştir. 1277 (H.676) yılının Receb Ayında vefât etti.

İMÂM-ı NEVEVÎ’NİN VEFÂTI.:
Talebesi İbnü’l-Attâr’ın söylediğine göre, vefâtından iki ay kadar önce ziyâretine gelen bir fakir, köylülerden birinin hediye ettiği ibriği Nevevî’ye teslim etti. Hayatı boyunca hiç kimseden bir şey kabul etmeyen Nevevî, ibriğin bir sefer âleti olduğunu söyleyerek aldı. Vefât edeceğini sezmiş olmalı ki, kendisine sefer izni çıktığını söyleyerek hocalarının kabirlerini, şehirdeki tanıdıklarını ziyâret etti ve kitaplarını medreseye vakfetti. Daha sonra Kudüs’e gitti. Ziyâretini tamamlayıp Nevâ’ya döndü. Birkaç gün sonra bâbasının evinde hastalanarak 676 yılının 24 Receb (22 Aralık 1277) çarşamba günü seher vakti Mevlâ’sına kavuştu. Cenâb-ı HAKk şefaatına nâil eylesin!.

Muhyiddin Ebû Zekeriyya Yahya’yı, bâbası küçük yaşta Kur’ÂN-ı Kerim öğrenmesi için mektebe gönderdi. Kısa zamanda Kur’ÂN-ı Kerimi ezberledi..

Zamanının âlimlerinden çeşitli ilimleri tahsil etti. On dokuz yaşına gelince, bâbası, tahsil için, Şam’daki Revâhiyye Medresesine götürdü. Önce tıp okudu, sonra tamamiyle din ilimleri üzerinde çalıştı. Şafii mezhebinin temel kitaplarından olan Et-Tenbih ile Mühezzeb’in dörtte birini, dört buçuk ayda ezberledi. Kemâleddin Sellâr Erbilî, İzzeddin Ömer Erbilî, Kemâleddin İshâk bin Ahmed Hazretlerinin derslerine devam etti ve fıkıh ilmini öğrendi. İzzeddin Ömer Erbilî’ye çok hizmet etti. Her gün hocalarından on iki ayrı ilim okurdu. Zamanla, usûl, nahiv, lügat ve benzeri ilimlerin inceliklerine vâkıf oldu. Hâfız Zeyn Hâlid Nablüsî, Radi bin Bürkân, İbni Abdüddâim, Ebi Muhammed İsmâil bin Ebi Yüsr ve birçok âlimden hadis ilmini öğrendi. Kısa zamanda, ilimde devrinin en büyük âlimlerinden oldu ve insanlığın saadeti için pek çok kitap yazdı. Şafii Mezhebinin esaslarını kitaplarında bildirdi. Kendisinden; Şeyh el-Mizzî, Ebul-Hasan Attar ve pek çok âlim ilim tahsil ettiler..

İki kere hacca gitti. 1266 senesinde, Dâr-i Hadis-i Eşrefiyye’de ders verdi. Vefâtına kadar, bu vazifesinin karşılığında hiç para almadı. Mübârek sakalında birkaç beyaz kıl vardı. Kendisindeki sekine ve vakar hâli herkes tarafından görünürdü.

İmâm-ı Nevevî Hazretleri ömrünün sonlarına doğru, üzerindeki emânetleri sahiplerine verip, borçlarını ödedi. Kitaplarını kütüphâneye verdi. Nevâ’da, doğduğu evde günlerce hasta yattıktan sonra vefât etti. Türbesi ziyâret edilmekte, âşıkları mübârek ruhundan feyz almaktadır.

İmâm-ı Nevevî Hazretleri, geçinmede kanaat üzere olup, nefsî ve dünyevî arzu ve isteklerden geçmişti. ALLAHu TeÂLÂ’dan çok korkardı. Doğru konuşur, yerinde söyler, gecelerini ibâdet ve taatle geçirirdi. İlim tahsilinde gayretli olup, sâlih ameller yapmakta sabrı çoktu. Şam Halkının yediği şeylerden yemez, memleketinden, anne-bâbasının yanından getirdiği, tam helâl olduğunu bildiği şeyleri yemekle kanaat ederdi. Yirmi dört saatte bir defa, yatsıdan sonra yemek yerdi. Yine günde bir defa, sahur vaktinde su içerdi. O diyârın âdeti olan kar suyu içme âdetini yapmazdı. Bekâr idi. Hiç evlenmedi. Geceleri uyumaz, ibâdet eder ve kitap yazardı. Devlet Reislerine, Vâlilere ve diğerlerine Emr-i Ma’ruf ve Nehy-i Münkerde bulunurdu. ALLAHu TeÂLÂ’nın Emirlerini bildirir, yasaklarından sakınmak lâzım olduğunu anlatırdı. Bu işte hiç müdahene etmez ve gevşeklik göstermezdi..

İmâm-ı Nevevî Hazretlerinin, Kütüb-i Sitte’de geçen hadislerden topladığı "Riyâd-üs-Sâlihin” isimli eseri meşhurdur.

Buyurdu ki.:

“İnsanlar ALLAHu TeÂLÂya kulluk, ibâdet etmek için yaratılmıştır. İnsanlar saadete kavuşmak için yaratılış gayelerine dikkat etmeli ve dünyaya düşkün olmaktan kaçınmalıdır. Dünya ni’metleri geçicidir. Dünya ebedi kalınacak bir yer değildir. Âhirette saadete kavuşmak için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı kimseler bu fâni dünyaya düşkün olmayıp kulluk vazifesini hakkıyla yapanlardır.
Gecenin on iki kısmından bir kısmını (bir saat kadar) ihyâ etmek, bütün geceyi ihyâ etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir..”


İMÂM-ı NEVEVÎ'nin ESERLERİ.:
İmâm-ı Nevevî Hazretlerinin yazdığı eserlerin sayısı çoktur. Okuyanlar çok istifâde etmektedir. Eserlerinden bazıları şunlardır.:
Ravda.: fıkıhla ilgilidir.
Riyâd-üs-Sâlihin.: hadis üzerinedir.
Hadis-i şerîflerin şerhi hakkında, “Şerh-i Sahih-i Müslim”i vardır.
Hadis ricâlinin isimlerini harf sırası ile bildiren “Tehzib-ül-Esmâ” adlı büyük bir kitabı,
ayrıca; Lügat-üt-Tenbih, Tıbyân, Minhâc gibi eserleri de vardır..


Resim İMÂM-ı NEVEVÎ
kaddesallahu sırrahu


İmâm Nevevî (1233-21 Aralık 1277) 13. yüzyılda yaşamış Arap hadis ve fıkıh bilgini.
1233 yılında Şam'ın güneyinde Neva köyünde doğdu. Doğduğu yere nispetle Nevalı anlamına gelen, “Nevevî” olarak tanılır.
İlim tahsiline Kur’ÂN ile başlayan Nevevî; hadis, İslam hukuku, ahlak, dil ve edebiyat alanlarında eserler vermiştir. Özellikle İslam Hukuku ve Hadis alanlarında zamanın ender şahsiyetlerinden olmuştur. Günümüzün özel Hadis fakültesi diyebileceğimiz, Şam'daki “Eşrefiye Dârül-Hadisi”nin Hocalığını yapmıştır.
44 yıllık hayatında, kırkın üzerinde eser veren Nevevî, özel yaşantısıyla da örnek şahsiyetlerden olmuştur. Bunların tümü önemli eserler olmakla birlikte; Rizayüs Salihin, Kırk Hadis ve Sahihi Müslim Şerhi oldukça meşhur olmuş ve Nevevînin ismiyle özdeşleşmiş eserlerdir. İmâm Nevevî'nin yaşadığı dönemde İslam Dünyası büyük bir sıkıntı ve çalkantı içerisinde bulunuyordu. Bir taraftan Haçlı Seferleri diğer taraftan Moğol İstilası yüzünden İslam Coğrafyası büyük bir sıkıntı yaşamakta idi. Yaşadığı çağın insanlarını aydınlatma ve doğru yola iletme hususunda önemli gayretleri olan İmâm Nevevî, 1277 (h. 676) yılında, 44 yaşında bu dünyadan ayrılmıştır..


İMÂM-ı NEVEVÎ'nin ESERLERİ.:

HADİS.:
Riyazu's-Salihin
el-Minhâc
el-Ezkâr
İrşâdü Tullâbi’l-haķa'iķ ilâ ma'rifeti süneni hayri’l-halâ'iķ sallallahu 'aleyhi ve sellem
et-Taķrîb ve't-teysîr li(fî)-ma'rifeti süneni'l-beşîri'n-nezîr
el-Erba'ûne’n-Nevevîyye
et-Telhîs şerhu'l-Buhârî
Mâ temessü ileyhi hâcetü’l-ķârî li-Sahîhi’l-İmâmi’l-Buhârî
el-Hulâsa fî ehâdîsi’l-ahkâm

FIKIH.:
Ravzatü’t-tâlibîn ve 'umdetü’l-müttaķîn
Minhâcü’t-tâlibîn
el-Mecmû' şerhu'l-Mühezzeb


A-) HADİS.:
1-) Riyâzü’s-sâlihîn. Nevevî’nin, İslâm ahlâk ve âdâbını öğretmek maksadıyla 1900 güvenilir hadisi on sekiz bölüm halinde topladığı eser büyük ilgi görmüştür..
2-) el-Minhâc fî şerhi Sahîhi Müslim b. el-Haccâc. Sahîh-i Müslim şerhlerinin en önemlilerinden biri olup 674’ten (1275) sonra telif edilmiştir.
3-) el-Eẕkâr. Daha çok İbn Mâce’nin es-Sünen’i dışındaki Kütüb-i Sitte’den seçilen eserde hadisler on dokuz bölüm ve 356 bâb halinde bir araya getirilmiştir..
4-) İrşâdü tullâbi’l-hakâʾik ilâ maʿrifeti süneni hayri’l-halâʾik sallallâhu ʿaleyhi ve sellem. Nevevî, muhtemelen Eşrefiyye Dârülhadisi şeyhi olduktan sonra talebelerin kolayca ezberleyebileceği bir usûl-i hadîs kitabı hazırlamak istemiş ve İbnü’s-Salâh’ın Mukaddime’sini kısaltıp ona yer yer ilâveler yapmıştır.
5-) et-Takrîb ve’t-teysîr li(fî)-maʿrifeti süneni’l-beşîri’n-neẕîr. Nevevî, İbnü’s-Salâh’ın Mukaddime’sinden ihtisar ettiği İrşâdü tullâbi’l-hakâʾik’ı yeterince okunmadığı düşüncesiyle bir defa daha kısaltmıştır (nşr. Abdullah Ömer el-Bârûdî, Beyrut 1406/1986).
6-) el-Erbaʿûne’n-Nevevîyye. Nevevî bu çalışmasını İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî’nin, dinin esaslarına dair yirmi altı hadis ihtivâ eden el-Ehâdîsü’l-külliyye adlı eserine çoğu Sahîh-i Buhârî ile Sahîh-i Müslim’den seçtiği on altı hadisi ilâve ederek meydana getirmiş, ancak hadislerin senedlerini zikretmemiştir.
7-) et-Telhîs şerhu’l-Buhârî. Nevevî Sahîh-i Buhârî’yi de şerhetmek istemiş, fakat “Kitâbü’l-Îmân”dan sonrasını yazmaya ömrü yetmemiştir.
8-.) Mâ Temessü ileyhi hâcetü’l-kârî li-Sahîhi’l-İmâmi’l-Buhârî. Buhârî, Buhârî’nin hocaları ve öğrencileriyle sahih hadis ve Sahîhayn’ın değeri hakkında bilgi verildikten sonra bazı hadis terimlerinin tanıtıldığı eser Ali Hasan Ali Abdülhamîd tarafından neşredilmiştir (Beyrut 1405).
9-) el-Hulâsa fî ehâdîsi’l-ahkâm (Hulâsatü’l-ahkâm fî [min] mühimmâti’s-sünen ve kavâʿidi’l-İslâm). Nevevî’nin “Kitâbü’z-Zekât”a kadar yazabildiği eser sahih ve hasen hadislerden meydana gelmiş
10-) el-Îcâz fî şerhi Süneni Ebî Dâvûd. “Kitâbü’l-Vudû”un bir kısmını ihtivâ eden eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphânesi’ndedir (Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 200).

B-) FIKIH.:
1-) Ravzatü’t-tâlibîn ve ʿumdetü’l-müttakîn.
2-) Minhâcü’t-tâlibîn.
3-) el-Mecmûʿ şerhu’l-Müheẕẕeb.
4-) Tashîhu’t-Tenbîh (et-Tenbîh ʿalâ mâ fi’t-Tenbîh, el-ʿUmde fî tashîhi’t-Tenbîh).
5-) et-Tenkîh fî şerhi’l-Vasît,
6-) el-Usûl ve’d-davâbıt.
7-) el-Îzâh (fî menâsiki’l-hac).
8-.) el-Mensûrât ve ʿuyûnü’l-mesâʾili’l-mühimmât (el-Mesâʾilü’l-mensûre, ʿUyûnü’l-mesâʾili’l-mühimme, Fetâvâ’l-İmâm en-Nevevî).
9-) et-Tahkîk.
10-) Mesʾeletü’l-ganîme (Mesʾeletü tahmîsi’l-ganâʾim).
11. Âdâbü’l-fetvâ ve’l-müftî ve’l-müsteftî (nşr. Bessâm Abdülvehhâb el-Câbî, Dımaşk 1988).

C-) KUR’ÂN.:
1-) et-Tibyân fî âdâbi hameleti’l-KurʾÂN.
2-) Gaysü’n-nefʿ fi’l-kırâʾâti’s-sebʿ (Îzâhu’l-meknûn, II, 152).

D-) DİL.:
1-) Tehẕîbü’l-esmâʾ ve’l-lugât.
2-) el-İşârât ilâ beyâni’l-esmâʾi’l-mübhemât (el-Mübhem ʿalâ hurûfi’l-muʿcem).
3-) Tahrîru elfâẓi’t-Tenbîh (et-Tahrîr fî [şerhi] elfâẓi’t-Tenbîh, Tahrîrü’t-Tenbîh).

E-) DİĞER ESERLERİ.:
1-) Makâsıdü’l-İmâm en-Nevevî (Makâsıdü’l-İmâm en-Nevevî fi’t-tevhîd ve’l-ʿibâdât ve usûli’t-tasavvuf, Makâsıdü’n-Nevevîyyeti’s-sebʿa).
2-) Bustânü’l-ʿârifîn.
3-) et-Terhîs fi’l-ikrâmi bi’l-kıyâm li-ẕevi’l-fazli ve’l-meziyyeti min ehli’l-İslâm ʿalâ ciheti’l-birr ve’t-tevkîr ve’l-ihtirâm lâ ʿalâ ciheti’r-riyâ ve’l-iʿẓâm (Kâhire 1329; nşr. Ahmed Râtib Hammûş, Dımaşk 1402/1982; nşr. Keylânî Muhammed Halîfe, Beyrut 1409/1988).
4-) Muhtasaru (müntehabü) Tabakâti’l-fukahâʾ.
5-) Hizb (Hizbü’l-hıfẓ ve’l-evrâd, Hizbü’l-İmâmi’n-Nevevî).
6-) es-Sîretü’n-nebevîyye.
İmâm Nevevî bunlardan başka Tefsir, Hadis, Fıkıh, Lugat ve Arap Diliyle ilgili bazı konuları ele aldığı “Tuhfetü tullâbi’l-fezâʾil, Muhtasaru âdâbi’l-istiskâʾ, Ruʾûsü’l-mesâʾil, ed-Dekâʾik, ʿAmelü’l-yevm ve’l-leyle, Muhtasarü’l-besmele, Risâle fî meʿâni’l-esmâʾi’l-hüsnâ, Risâle fî ehâdîsi’l-hayâ” adlı eserleri kaleme almış, İbnü’l-Esîr’in Üsdü’l-gâbe’sini, Râfiî’nin et-Teẕnîb’ini, Beyhakî’nin Menâkıbü’ş-Şâfiʿî’sini ihtisar etmiştir. Kâtib Çelebi onun Mirʾâtü’z-zamân fî târîhi’l-aʿyân adlı bir çalışması bulunduğunu, eserde yaratılıştan başlamak üzere önemli olayların kısaca anlatıldığını söylemiş (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1648), Selâhaddin el-Müneccid de bu bilgiyi tekrarlamıştır (Muʿcemü’l-müʾerrihîne’d-Dımaşkıyyîn, s. 114). Ancak bu eserin Sıbt İbnü’l-Cevzî’nin aynı adı taşıyan meşhur kitabıyla karıştırılmış olabileceği akla gelmektedir..
Cevapla

“►Hadis-i Şerifeler◄” sayfasına dön