HAYDİ YİĞİDİM YETİŞ!..

Gençlerimizin Şiir, Hikaye ve diğer Konu çalışmaları.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
aNKa
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2797
Kayıt: 02 Eyl 2007, 02:00

HAYDİ YİĞİDİM YETİŞ!..

Mesaj gönderen aNKa »

HAYDİ YİĞİDİM YETİŞ!..


Cihanın yükünü sırtında taşımaya azmetmiş yiğitler…
Yiğidim kalk uykudan kalk ki yükü beraber taşıyalım sırtımızda, bütün taşıyanlarla beraber…
Belki sırtımız nasır bağlayacak ama başkaları Muhammedi huzur ve mutluluğa kavuşacak…
Kâinat ve insanlık senin kalkacağın anı beklemekte…
Bu ZOR YOL da ağır yükü sırtına alacağın ve sırtını nasırlaştıracağın anı beklemekte…
Sen de bir Zeynül Âbidin ol!..
Zeynül Âbidin’i anlatmak mı marifet?..
Zeynül Âbidin olma marifettir…
Hele bir sirkil de kendine gel!..
Bu sözler seni Muhammedi hizmetçi Zeynül Âbidin olmaya çağırıyor!..
Bugün olmaz deme sakın yiğidim…
Her an olanlar var!..


“Öğrenerek öğreterek sebeb olmalıyız, NUR gibi IŞIK gibi!..” diyen de kim?..
Kim miş;
“Damla damla bir araya gelip el ele, kan kana ve can cana Muhammedî Deryada buluşma tercihini ve tekemmülünü "BİZ BİLELİĞİ"nde yaşayalım!..” diyen?..
“Cenneti, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in kalbindeki Rıza Havuzu bilen, her zerresini eritip çile çöllerinden akıtıp geçirerek O’na kavuşturmayı amaçlayan, garib dervişlerinden ve âşıklarından birisiyim!..” diyen,
Bir de:
“ERİMEK - AKMAK - YÜKSELMEK - RAHMET OLUP AŞK BAĞLARINA YAĞMAK...” diyorsa...

Bu ne derin bir ruh!..
Bu ne derin bir şuur!..
Bu ne muhteşem bir atmosferdir ki, insanlığın başında bir Rahmet bulutu gibi dolaşmakta!..
Bu bulutlar gezip durdukça susuzlar hep huzur ve itminan içinde olacaktır…
Bugün senin için o huzur yok mu?..
Çünkü bugün sen mi yoksun?..

O bulut eğer olacaksa senin akan göz yaşlarından buharlaşıp meydana gelmeli!..
Bana DENİZden buharlaşan bulutlardan bahset birde!..
Sende DENİZdemisin?..
Bana gönülleri ıslatacak Rahmet bulutlarından bahset!..
Bahset ki yaralıyım!..
Derdime derman ararım!..

Ağla kardeşim, gel beraber ağlayalım!..
Göz yaşlarımız ırmaklar olsun da Denizlere karışsın!..
Ve buharlaşsın!..
Bulutlar Arşa ulaşsın!..
Arşı sarsalım da Allahü zü’l Celal sorsun bu bulut ne istiyor diye!..
O ses BİZe ulaşırsa başımızı kalbimize doğru eğelim ve diyelim ki:
“Ümmet-i Muhammedin derdiyle ağlayan BİZim göz yaşlarımızdan meydana gelen Rahmet bulutların yüce Rabbimiz!..
Ey Subhan, yüce Sultan!..
Rahmeten lil âlemin Rasulullah s.a.v. hürmetine O’nun ümmetine Rahmet et!..
O’nun(s.a.v.) ümmetini ıslah et!..
O’nun(s.a.v.) ümmetini felaha kavuştur!..
O’nun(s.a.v.) ümmetine kötü durumlarından çıkış yolu göster et!..
O’nun(s.a.v.) ümmetine Sırat-ı Müstakim yolunu göster!..
Biz aciz kullarını da Hasbi ve Habibi hizmetçi kıl ve istediğin gibi kullan bu yolda!..
En büyük hizmetçin Muhammed A.S. ın yolunda gitmeyi nasib eyle!..
Ve Dosdlarından eyle BİZi ki Hakk Dosdların gibi bizde Hizmetçilik edelim yolunda!..”

İnsanlık bu hıçkırıklara, inlemelere muhtaç!..
Bu nefeslere, bu soluklara muhtaç!..
Bu heyecana muhtaç!..
Rabbimizin inayeti ve Rasulullah s.a.v. Efendimizin keremiyle yeni bir diriliş beklenmekte!..
Dava sahibi Allahü zü’l Celalimizin Rasulünün Davetine Dua ile icabet gerek!..
Bu büyük Davanın Hakikatli Davetçisine yol alan ve altında Dua olan şanlı süvariler!..
Bırak sağa sola bakmayı muhattab sensin!..
“Ben ne yapabilirim ki” deme!..
Hele bir niyet ki gör neler yapıyorsun!..
Ammaaaa!..
Ne yaptıysan unut gitsin!..
Rasulullah s.a.v. Efendimizin adına, hesabına ve yüce şerefine gitsin!..
Bir gün olur hatırlanır kafanı yorma!..

Peki sen ey insanoğlu!..
Ey eşref-i Mahluk!..
Ne zaman yapacaksınız?..
Dipnotlarının arasına mı aldın yine?..


“Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.” (Nisa-95)

DUYdun mu?..
Uydun mu?..

Gel el ele verelim, elimizin üstünde Rasulullah s.a.v. Efendimizin ve Allah’ın eli olsun!..
Gel Rasul Dosdu ve Hakk Dosdu olalım!..
Şeytanın dosdu olacak değiliz ya!..
İnsanlığın imdadına koşalım!..
İtfaiye memurları gibi…

Yiğidim!
Bir gönül Eri şöyle diyordu:

“Tulumbanı al yetiş imdada yangın var. Dünyada yangın var, semada yangın var, arzda yangın var. Dedim zahirde mi aşık, dedi ikbâda yangın var. Sefine kalbime yağlı paçavra attılar, sefine kalbimde yangın var. Her yanda yangın var”

İtfaiye memuru gibi koşacak, dünyayı yakan bu yangını BİZ söndüreceğiz...
Muhammedi Mürüvvetle BİZ söndüreceğiz..
Muhammedi Merhamet ve Şefkatle BİZ söndüreceğiz…
Muhammedi Muhabbetle BİZ söndüreceğiz...
Muhammedi Hizmetle BİZ söndüreceğiz…
Kaynayıp taşan ve köpüren hizmetçiliğinle sen söndüreceksin...
Sen, ben, o…
BİZ!..
BİZ BİR Muhammediyiz…



Can muhabbetiyle...
Resim
Kullanıcı avatarı
habibi
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1059
Kayıt: 26 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen habibi »

Resim


AMİN... RABBİM razı olsun rıza bekçisi eylesin cümlemizi inşALLAH...


yollar kapılar ardına kadar açıkeylesin ebeden inşALLAH...
Kullanıcı avatarı
canan
Aktif Üye
Aktif Üye
Mesajlar: 145
Kayıt: 28 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen canan »

Sevgili Ankakuşu ve Habibi kardeşlerim
Yazdığınız dualara canı gönülden Amin Amin Amin!
ALLAH C. C. hepimizi ,gönül ERlerini, Resulullah ın izince gitmeyi dileyen tüm kardeşlerimizi bu Yiğit lerden eylesin, işimizi kolaylaştırsın.
Elimizle dilimizle gözümüzle ,her bir azamız ile ve gönlümüzle ziyaretçisi olanlardan değil refakatçisi olanlardan eğlesin İNŞALLAH.
YETİŞİN YİĞİTLER!!! başlığı bana yardım, hizmet etme anlamından çok yetişmek, büyümek, öğrenmek ,ilimlenmek,edeplenmek anlamını düşündürdü ...
Aklıma ilk gelen ise Kuran 'ı Kerimde geçen FETA lar oldu.

Kuran ı Kerimde FETA (Yiğit) kelimesinin geçtiği ayetlere bakmadan önce Feta kelimesinin sözlük anlamına baktım;
Fetâ/yiğit kelimesinin ifade ettiği en önemli mana ve nitelikten biri cesaret, diğeri cömertliktir.
Fetâ yürekli, gözüpek, cesur ve korkusuzdur.
Bu niteliğe sahip olmayan bir kimsenin beden gücü ne kadar fazla olursa olsun ona fetâ/yiğit denmez.
Cesaret ise bedenle değil, yürekle ilgilidir.
Dolayısıyla fütüvvet/yiğitlik manevî bir şeydir, bir yürek işidir.
Fetânın diğer önemli niteliği cömert, eli açık ve kerem sahibi olmasıdır.
Bu da feragat ve fedakârlık anlamına gelir.
Fetâ/babayiğit hem malı hem de canı ile fedakârlık yapar, herkesin, özellikle muhtaç ve zayıfların yardımına seve seve koşar, buna mukabil hiçbir karşılık beklemez.
O, bütün insanlara, hatta bütün canlılara karşı bir takım görevleri, ödevleri, yükümlülükleri ve sorumlulukları bulunduğu inancındadır, vazifem var ama hakkım yok bilincine sahiptir.
Cömertlik bir gönül meselesidir.
Onun için hadiste “Gerçek zenginlik mal zenginliği değil, nefs/gönül zenginliğidir.” buyrulmuştur.
Bu anlamda fet⠓gönlü gani”, “gönlü bol” olan bir kimsedir.
Her şeyiyle hemcinsine, muhtaç durumda olanlara çaresizlere yardım ve hizmet eder.
Sözünün eri ve güvenilir kişi anlamına gelen merd ve civânmerd, mertlik ve civânmerdlik, fetâ ve fütüvvet anlamına gelir.

Ayetler de Feta;


ENBİYA 60 - (Bazıları) "İbrahim denen bir gencin, onları diline doladığını duymuştuk" dediler

KEHF 10 - O gençler mağaraya sığınınca şöyle dediler: "Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bizim için şu işimizden bir kurtuluş yolu hazırla

60 - Ey Muhammed! Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim, yahut senelerce gideceğim."

62 - İki denizin birleştiği yeri geçtikleri zaman, Musa genç arkadaşına: "Kuşluk yemeğimizi getir. Gerçekten biz bu yolculuğumuzda epey yorulduk" dedi.

YUSUF 30 - Şehirde bazı kadınlar da "Azizin karısı, delikanlısından murad almaya kalkmış, sevgi yüreğini yakıp kavuruyormuş, görüyoruz ki, kadın çıldırmış besbelli..." dediler

36 - Zindana onunla birlikte iki delikanlı daha girdi. Birisi dedi ki: "Rüyada kendimi şarap sıkarken gördüm". Öteki de dedi ki: "Ben de başımın üstünde ekmek taşıdığımı, kuşların da ondan yediğini gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.

Ulaştığım bu bilgileride FETA olmayı Rabbinden dileyen tüm kardeşlerimle paylaşmak istedim
Muhammedi Muhabbetle...
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/cicekler/sg_1.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
karani
Dost Üye
Dost Üye
Mesajlar: 51
Kayıt: 11 Şub 2009, 02:00

Mesaj gönderen karani »

Resim

MENDİL

Rivayete göre Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinde Konya’nın Çumra ovasından geçerken ordusuna mola verdi. Bu esnada kendisi de, birkaç kişi ile etrafı dolaşırken bir ihtiyara rastladı. Selam verdi. Sonra:
- Uzak yerden geliyorum, karnım aç, yiyeceğin var mı? diye sordu.

Yaşlı zat, meşgalesine devam ederek ilerideki bir tencereyi gösterdi ve “buyur” dedi.

Bu defa Yavuz:
- Fakat yalnız değilim. Ardımda kocaman bir ordu vardır, dedi

Nur yüzlü ihtiyar, hiç telaş etmeden:
- Evladım, kaptaki aş hepinize yeter inşâALLAH! dedi.

Gerçekten bütün asker, bu kaptan karnını iyice doyurdu; yine de kaptaki aş bitmedi. Bu hal karşısında hislenen Yavuz, bu yaşlı zatın duasını da alarak yoluna devam etti. Zafer sonrası bu zata tekrar uğradı ve bir isteği olup olmadığını sordu. Mübarek dostu, yavaş bir sesle:
- Sultanım! Bir ikincisi olmadığı için mendilimi verirseniz sevinirim, dedi.

Yavuz önce şaşırdı. Sonra da muharebede yaralandığı sırada yarasını bir mendille saran zatın bu olduğunu anlamakta gecikmedi. Mendili çıkarıp sahibine iade ederken gözleri nemlenen Yavuz, gönlünün derinliklerinde Cenab-ı Hakk’a sonsuz ve sayısız nimetlerinden dolayı şükürler ediyordu.

Bu hadise, Hakk dostlarının, Yavuz’un samimiyetine karşı maddi ve manevi tasarrufta bulunduğunun en bariz misallerindendir. (s. 162)

Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları

Yorum (5) :: Yorum yaz! :: Bağlantı
9/3/2006 - Çanakkale
Kategori: Ikram Bahcesi

Çanakkale muhârebelerinin pek şiddetlendiği bir hengâmede Binbaşı Lütfi Bey:
"- Yetiş yâ Muhammed! Kitabın elden gidiyor!.." * diyerek feryâd ediyor, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'den istimdâd ediyordu. Allâh Rasûlü'nden ihlâs ve samîmiyetle taleb edilen bu yardımın ne şekilde tezâhür ettiğini aşağıdaki vâkıa net bir sûrette te'yîd eder:

Yıl, 1928... Çanakkale zaferinin üzerinden tam 13 yıl geçmiştir.

Âlim, ârif ve zarif insan Alasonyalı Cemâl Öğüt Hocaefendi hacca gider. Hocaefendi, Medîne'de, birçok değerli zevat ile tanışma fırsatı bulur. İşte bu mübârek zâtlardan biri de, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in türbedârıdır. Bu hak dostu, aynı zamanda sâdık bir Osmanlı dostudur. "Osmanlı" der, başka bir şey demez. Cemâl Öğüt Hocaefendi, sormaktan kendini alamaz:
"- Niçin bu derece muhabbet?"

Bu pîr-i fânî olmuş nûrânî türbedar, hiç duraksamadan şu cevâbı verir:
"- Osmanlı'yı, İslâm nâmına sevmek için, bir hâtıram bile bana yeter."

Hocaefendinin ısrârı üzerine, eşsiz hâtırayı şöyle anlatır:
"- 1915 haccına, Hindistan ulemâsından bir zât da gelmişti. Bu zât, derûnî dünyâsı zengin bir Allâh dostu idi. Hacdan sonra, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'i ziyâret için, Medîne'ye gelmişti. Çok mahzun görünüyordu. Bir türlü gözünün yaşı dinmeyen o mübârek zât, hüznünün sebebini sorduğumda, gözyaşları daha da çoğalarak şu cevâbı verdi:

"- Bunca yıl sonra nasîb oldu, Âlemlerin Efendisi'ni ziyârete geldim. Fakat müşâhede ettim ki, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- makâmında değil. Yoksa benim kalb gözüm mü körelmiş?.. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in varlığını neden hissedemiyorum? İşte Medîne'ye geldim geleli bu düşüncelerle perişânım!"

Yaşlı türbedâr, o gece rüyâsında, Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'i görür. Hindistanlı âlimin anlattıklarını hatırlar. Allâh'ın Rasûlü, onu merakta bırakmaz ve şöyle buyurur:
"- Evet, hissedilen doğrudur. Ben şimdi Medîne'mde değilim. Çanakkale'deyim... Zor durumda olan asker evlatlarımı yalnız bırakmaya gönlüm râzı olmadı. Şimdi onlara yardım ediyorum." (18 Mart 2001 Pazar tarihli Zaman Gazetesi'nden)

Nitekim İngiliz generali Hamilton'un Çanakkale yenilgisi üzerine söylediği:
"Bizi Türklerin maddî gücü değil, mânevî gücü mağlûb etmiştir. Çünkü onların atacak barutu bile kalmamıştı. Fakat biz, gökten inen güçleri müşâhede ettik." îtirâfı da yukarıdaki ifâdelerin âdetâ bir şâhidi gibidir. (s. 381-382)
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/animation15mt1xr8.gif[/img]
Kullanıcı avatarı
safa-merve
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 649
Kayıt: 16 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen safa-merve »

ankakuşu yiğit kardeşim hasat mevsiminde yüzü gülenlerden olmamız duasıyla....


* ''Dünyada ne ekersek, ahirette o biçilecek!''


“EY İMAN EDENLER.. ALLAH’TAN KORKUN..HERKES YARIN İÇİN NEYİ TAKDİM ETTİĞİNE BAKSIN. ALLAH’TAN KORKUN..HİÇ ŞÜPHESİZ ALLAH, YAPTIKLARINIZDAN HABERDARDIR..”
(HAŞİR,18)
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/safa_merve.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
nur-ye
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 9089
Kayıt: 08 Eyl 2007, 02:00

Mesaj gönderen nur-ye »

Resim

SEVgili ankakuşum, ŞAFAK öncesi öyle bir AN vardır ki gecenin en karanlık zamANıdır.

UMUT, umutsuzluğun en koyu olduğu zamanda ortaya çıkar. İşte en zor koşullarda olduğunu SANdığında, bir bakarsın karanlıklar içerisindeyken GÜNEŞ doğmuş …


Yüreğinde gam hüzün kalmasın, gözlerinin içi gülsün, MAVİliklere YOL aldırsın DUYgu sELini YAŞAtan!
Her bir dUYgun çiçek açsın TOHUM versin İNŞAALLAH!....
Resim
Cevapla

“►Gençlik Köşesi◄” sayfasına dön