NEFSİN HASTALIKLARINDAN.....

Olmaya devlet Cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
HAYY-DOST
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 1856
Kayıt: 16 May 2009, 02:00

NEFSİN HASTALIKLARINDAN.....

Mesaj gönderen HAYY-DOST »

SEVGİLİ DOSTLAR,
KISKANÇLIK NEDİR? SEBEBLERİ NELERDİR?
TASAVVUF YOLUNDAKİLERDE KISKANÇLIK ALAMETLERİ NELERDİR?
MÜRİDLER MÜRŞİTLERİNİ VE BİRBİRLERİNİ KISKANIRMI? SEBEBLERİ?
GIBTA İLE KISKANÇLIK ARASINDAKİ BENZERLİK VE FARKLAR NELERDİR?
Bu konularla ilgili duygu ve düşüncelerinizi lütfen paylaşırmısınız ? sevgi ve MUHAMMEDi muhabbetlerim le inşallah...
En son HAYY-DOST tarafından 05 Eyl 2009, 15:46 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
Resim
Kullanıcı avatarı
MBurak
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Mesajlar: 415
Kayıt: 12 Ağu 2007, 02:00

Mesaj gönderen MBurak »

Bâki Selâmlar...

Evvelâ şu düzeltmeyi yapalım; bunlar nefsin hastalıklarıdır, ruhun değil; zira RUH hasta olmaz, zaten psikologlar ve psikaytrlar da ruhun mahiyeti hakkında henüz hali hazırda etraflıca bir bilgiye sahip değiller, Kur'an-ı Kerim'de ki "Ruh rabbinin emrindendir, size ilimden pek az verilmiştir.” ayetine binaen belki de Allahualem.

Gelelim Kıskançlık mevzusuna, insan elinde olmadıklarından vazgeçemez, birşeyden vazgeçmenin ilk şartı ona sahip olmaktır. Bu sahibiyet maddi olacağı gibi manevi de olabilir.
Eğer sizde olmayan şeyin başkasında da olmasını istemiyorsanız yahut başkasında olan şeyin sizdekinden daha değersiz olmasını istiyorsanız(maddi manevi herşey) bu kıskançlıktır. Sanırım bu hususta Habil-Kabil kıssasını hatırlamakta fayda var.

Gıbta da ise daha farklı birşey var, ben de çalışırsam çabalarsam ben de elde edebilirim. Ama buradaki tehlikeli olan şey ise bu istemlerin içine hırs ve ihtirasın da girebilecek olmasıdır ki bu duygu da yakın zaman içerisnde kıskançlığa inkılap edebilir.

Bir mürşid müridlerine adalet ve ihsanla davranamıyorsa bu hususta müridlerin yani ham ervahların arasında kıskançlık mevzu bahis olabilir.
Mürşid de bir insandır neticede...
O yüzden mürşidlik makamındakilerin bu konuda dikkatli olmaları gerekebilir.

Hakikate talip olanların ise sürekli teyakkuz halinde olmaya gayret etmeleri lazım gelir diye düşünüyorum...

Muhabbetle
[img]http://www.muhammedinur.com/resimler/brk.jpg[/img]
Kullanıcı avatarı
MINA
Özel Üye
Özel Üye
Mesajlar: 2740
Kayıt: 25 Eki 2008, 02:00

Mesaj gönderen MINA »

Gariban yazdı: Gizli Bahçe’ye Gelin!

Bawa Muhyiddin(K.S)


Yazar: M.R.Bawa Muhyiddin(K.S)


Resim

Karma biriktiren tapınak rahibi

Bir zamanlar tüm dünyanın övdüğü bir rahip vardı. Onu Allah’ın samimi dindar bir kulu olarak isimlendiriyorlardı çünkü bir tapınakta neredeyse seksen senedir ibadetlerini yerine getiriyordu.

Bir gün rahibin bacağında çok şiddetli bir ağrı ortaya çıktı ve ağlamaya başladı,
“Ey Allah’ım, Rabbim! Sana ömrümün seksen yılını adadım. Sana tüm varımı, bedenimi ve ruhumu verdim. Neden bu ağrıdan dolayı ızdırap yaşıyorum? Neden bu şekilde azaba uğradım?” Bu ağrıdan dolayı ağladı, sızlandı ve Rabbine şikayetlendi.

En sonunda Allah ona cevap verdi.
“Ey insan, ey dindar kişi, sen Ben’i hiç görmedin ve şimdi de Ben’i göremezsin. Ben’i görmeden birisi bana nasıl hizmet edebilir? Geçirdiğin seksen sene boyunca yalnızca kendini gördün. Bu tapınakta bulunuyor olman Ben’i gördüğün anlamına gelmiyor. Bahsettiğin görevleri kim yerine getirdi? Senin için seksen sene boyunca iş yapan Ben’dim. Sen Ben’im için hiçbir şey yapmadın.

“Sen kendi görevini yerine getirdin, benimkini değil. Eğer bir an olsun benim görevimi yapmış olsaydın, o anda Ben’i görecektin. Tüm çabaların kendin içindi, kendi kulluğunu muhafaza ettin. Ve şimdi de bu ufak rahatsızlıktan dolayı beni suçluyorsun.

“Gerçekten kendine bir baktın mı? Yaptığın görevler benim için miydi, yoksa kendin için miydi? Bu ve şu insanın getirdiği karmalara
[*][/color] bak; insanların getirdiği fenalıklara ve şeytanlığa bak. Onların tüm sorumluluklarını kendi üzerine aldığın için, onları şahsen tecrübe ettin. Eğer beni bir an için görmüş olsaydın, kendi içine onların karmasından bir zerre bile almazdın. Beni ve benim vasıflarımı arıyor olurdun.

[*] Karma (Tâmilce): [/color] Akla, vehme ait sıfatlar; beş unsurun (hava, su, toprak, ateş ve esir) özüne ait sıfatlar; aklın sıfatları; cehenneme ait sıfatlar. Altı kötülük: arzu, öfke, hırs, bağ, bağnazlık ve kıskançlık ile diğer beş kötülük: sarhoşluk, şehvet, hırsızlık, adam öldürme ve yalan söyleme.

“Bunun yerine diğer insanların bırakmaya çalıştığı şeyleri aradın ve aldın. Onları yok edebilecek gücün olduğunu düşünerek tüm bu karmik hastalıkları aldın. Fakat seni affettim çünkü cahillik ettin. Şimdi bacağında yaşadığın küçük rahatsızlık Ben’im bağışlayıcılığımın ötesine geçen küçük bir parça sadece. Bu yalnızca küçük bir ağrı fakat sen buna rağmen Ben’de kusur buluyor ve bunu sana neden yaptığımı merak ediyorsun. Fakat Ben de, tüm bu geçen yıllar boyunca almış olduğun karmanın acısıyla ne yapacağını merak ediyorum.

“Ey dindar, bana şikayetlenmen senin cehaletindir. Kendi hatalarını anlamadın ve ağlayarak ‘Ey Allah’ım senin için pek çok şey yaptım. Sana sahip olduğum herşeyimi, bedenimi ve ruhumu verdim ve şimdi nasıl karşılık verdiğine bak!’ diyerek Ben’de kusur buldun.

“Ey insan, kendine iyice bir bak,”
diye tavsiyede bulundu Allah ona. Ve rahip baktığında tüm bedenini, derisini ve kanını geçen yıllar boyunca insanların getirmiş olduğu hastalıklar, zehirler, yılan ve akreplerle dolu gördü. Tüm günahlarını kendi üzerine aldı fakat insanların günahlarına kefaret olması için tapınağa bırakmış oldukları meyve ve çiçekleri de aldı. Kendisinin tatmadığı herhangi bir bağış yahut yardım yoktu mangolar, ananaslar, herşey. Üçe pay eder, ikisini kendisine ve birisini de tapınaktaki diğer çalışanlara alırdı.

“Ey rahip, Ban’a sunulan yiyecekleri kendine aldın. Ve cehaletinle Ben’i, putlarla dolu bir tapınağa çevirdin. Taptığın şey Ben değildim, senin midenin açlığıydı. Ey dindar, şimdi bağlılığını daha iyi anlıyor musun? Eğer yaptığın en ufacık bir şey Benim işim olsaydı, insanların getirmiş olduğu tüm bu şeyleri tutmazdın.

Ey dindar, bunu anla ve uygun şekilde davran. Eğer bir saniyelik olsa Ben’im işimi yerine getirsen Ben’i görürsün.Ve Ben’i görürsen, bu karmaya olan bağın seni terkeder. Fakat bu hale erişmeden önce biraz zaman geçmesi gerekir. O zaman geldiğinde, anlaman sadece bir saniye sürecek. Bu zamana değin görevini düzgün şekilde yerine getirmelisin.”
Tapınak rahibine Allah’ ın söyledikleri bunlardı.

Sonra rahip gerçek bir dindar oldu. Kendi haline ve bedenine iyice baktı ve yalvardı,
“Ey Rabbim, Allah’ım, yaptığım şeylerden dolayı beni affet! Beni bağışla. Beni kurtar, sevgili Allah’ım!”

Çocuklar, bizler de dünyada ne çeşit bir görev yaptığımızı ve Allah’a olan bağlılığımızı nasıl göstereceğimizi sürekli düşünmek zorundayız. Eğer tapınaklara ve ibadet yerlerine gider ve aklımızda bencil düşüncelerle dua edersek, yalnızca günah toplarız. Karmamız ile kaldığımız sürece, hastalık ve rahatsızlıklara sahip olacağız.

Kalbimizin, ruhumuzun ve sevgimizin sorumluluğunu Allah’a vermek zorundayız. O zaman O’nu görebiliriz ve karmamız da biter. O zaman öfkemiz, yoksulluğumuz ve hastalıklarımız bize dokunamaz. Ruhlarımızın özgürlüğünü elde eder, kendimizde ve başkalarında huzur ve adaleti biliriz. Merhamet olan sevgiyi biliriz. Hem bu dünyada ve hem de diğerinde Allah’ın zenginliği ve rahmet ve irfan zenginliğiyle dolarız. Bu hazine-leri elde ettiğimizde, yaşamlarımızda zafere erişiriz.

Gözümün ve ruhumun ışıkları, bunları düşünmeli ve kendimizi anlamalıyız. İrfan, saflık ve mükemmellik aynası kalbimizdedir. Bu aynada görevimizi yaparken sahip olduğumuz tüm düşünceleri görüp anlayabiliriz. Yaşamlarımızı, kendimizi, güzelliğimiz ve suretimizi görebiliriz. Bunların hepsini görebilme kabiliyeti içimizdedir.

Eğer irfanı ve Allah’ın sıfatlarını ararsak yavrularım, kendimizi biliriz. Peygamberlerin bize söyledikleri budur. Onlar Allah’ın sözleridir. Bu sebeple, bunları düşünelim ve yaşamımızda yapmamız gereken görevleri yerine getirelim: Allah’a olan görevlerimiz, insanlara, dünyaya, ruha ve rehberimize oloan görevlerimiz. Bunların gerçekten ne olduk-larını ve ne şekilde tam olarak yapılabileceklerini öğrenmeliyiz.

Ey Allah’ım, kendi topladığımız ve başkalarından gelen günahların içimizde birikmesine izin verme. Bizi, etrafımızı kuşatan karmamızdan ve tüm fenalıklardan koru. Onların bize dokunmasına izin verme. Onları kes ve bir tarafa koyabilmemiz için bize yardım et. Lütfen bize irfan, güzel ahlak ve sükunet ver.
Amin.


[/size]
''Ve Allah'a Sımsıkı Sarılın...''

Hacc / 78
Kullanıcı avatarı
feyz
Üye
Üye
Mesajlar: 40
Kayıt: 01 Eyl 2009, 02:00

Mesaj gönderen feyz »

SELAM VE DUA İLE
KISKANÇLIK ve HASED birbirine çok yakın iki özelliktir.Kıskançlık,genelde
SAHİPLENME duygusundan doğar.Ta çocukluk yıllarında,hatırlarsanız, çoğumuz bize ait olduğunu düşündüğümüz şeyleri asla başkalarıyla paylaşmama durumunda kıskançlık haline adım atmış olduk.Yeni doğan kardeşiyle annesini ve babasını paylaşmak istemediğinden,neredeyse onu öldürmeyi düşünen bir çocuğun hali nekadar da endişe vericidir değil mi?Eşinin sadece kendisinin olduğunu kabullenmiş, bir insanın, yakın akrabalarla ilişkilerini bir düşünün..
Gelin hanımların kayınvalıdelere tahammülsüzlüğünün altında, ha keza yine kayınvalidelerin de gelinlere sabırsızlığı altında, hep bu sahiplenme duygusundan doğan kıskançlık vardır.Hani bir şarkı var ya:'Yalnız benim ol el yüzüne bakma sakın sen'
Bu tür örnekleri çoğaltarak, meseleyi MÜRŞİT, MÜRİD ilişkisine kadar
getirebiliriz.Bir mürüd ,diyebilir mi ki:'mürşit sadece bana aittir'?
O benden başkasına yol gösterici olamaz,ALLAHcc onu yalnız benim için yarattı?
Şu anda tahmin ediyorum ki ,cevabınız 'HAYIR canım, hiç böyle saçma sapan bir şey olabilir mi?'
Evet olamaz tabiki,bu 'GÜNEŞ yalnız benim için doğsun, DÜNYA yalnız benim için dönsün 'demektir.
Bu noktada müridin edebi erkanı yerini iyi öğrenmesi gerekir.Ayrıca sapla samanı birbirine karıştırmaması da çok önemli.Bu konuya ayrıca ,daha detaylı olarak dönmeyi istiyorum,.
BU arada HASEDlikle ilgili bir kaç serd-i kelam edelim derim.HASED genellikle kıskançlığın çok ileri dercesidir.Hased edilen kimsenin iyiden ,güzelden yana hiç bir şeyi olsun istemez hased eden (HASUD).
HASUDA desenki 'şu adamın bir evi olsun, gel razı ol, bunun karşılığında da sana üç ev verelim ' Asla razı olmaz.Yeterki' onun bir evi olmasın , ben üç ev istemem 'der.
İşte böyle HAYY DOSTGÜLİZAR ANA...İnşallah daha geniş bilgilerle size dönmek istiyorum .Şimdilik ALLAHcc a emanet olunuz.SAYGILARIMLA.....
[img]http://www.muhammedinur.com/photos/galleries/avatars/mzaaajf5.gif[/img]
Cevapla

“►Beden ve Ruh Sağlığı◄” sayfasına dön